Mısır, demokrasi için laikliğin zorunlu olduğunu gösterdi!..

advertisement

 ARA
UĞUR
DÜNDAR
7 Temmuz 2013
HER SÖYLEDİĞİ DOĞRU ÇIKAN BİLGE DİPLOMATTAN ÇARPICI MISIR ANALİZİ
Mısır, demokrasi için laikliğin zorunlu olduğunu gösterdi!..
Facebook'ta Paylaş
Sevgili okurlarım, Mısır’da ordunun, seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi devirmesiyle, ülkede
filizlenmeye başlayan demokrasi ağır bir darbe aldı. Ülkenin yönetimi Müslüman Kardeşler’den alınıp,
asker vesayetinde görev yapacak olan Anayasa Mahkemesi Başkanı Adil Mansur’a verildi. Genelkurmay Başkanı Abdülfettah el Sisi, Anayasa’nın askıya alındığını ve geçici bir teknokratlar hükümeti kurulacağını açıkladı. Sisi bu açıklamasında, tüm tarafların yer alacağı bir komitenin yeni anayasayı ve seçim yasasını hazırlayacağını, bunu takiben de cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerinin yapılacağını duyurdu. Bu çok önemli gelişme üzerine, darbenin bölgesel boyuttaki etkileriyle, Türkiye tarafından nasıl
algılanacağını ve Mısır’ın geleceğiyle ilgili kaygıları emekli büyükelçi ve CHP eski İstanbul Milletvekili
Şükrü Elekdağ ile görüştük. İşte Elekdağ’ın çarpıcı açıklamaları:
1
İslamcı dikta kurdu demokrasiden uzaklaştı
UĞUR DÜNDAR (UD): Sayın Elekdağ uygun görürseniz söyleşimize Mısır’daki darbenin nedenlerini irdeleyerek başlayalım. Nedir darbenin ardındaki gerçekler?
ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (ŞE): Bildiğiniz gibi, askeri darbeye, 30 Haziran’da Mısır’da muazzam bir kitle hareketinin başlaması ve 30 milyon kişinin Mursi’yi protesto için sokaklara dökülmesi üzerine başvuruldu.
Protestocularla Müslüman Kardeşler (MK) arasındaki çatışmalarda kan dökülmüş ve bir iç savaş tehlikesi ufukta belirmişti. Mübarek’i alaşağı eden 25 Ocak 2011 Devrimi’ndeki kalabalıkların iki katı olan bu
devasa halk kitlesinin, başta Tahrir olmak üzere ülkenin diğer meydanlarını da doldurması, Mısır halkı
açısından bıçağın kemiğe değil, gırtlağa kadar dayandığını gösteriyordu. Halkın Mursi yönetimine karşı
isyan etmesinin temelinde, muhakkak ki ekonomik sorunlar, artan işsizlik, dibe vuran sefalet, dayanılmaz su ve elektrik kısıntıları, yönetimdeki yozlaşma ve yolsuzluklarla, gelecekten umutsuzluk vardı.
Çok önemli diğer bir etken de, Müslüman Kardeşler yönetiminin demokrasi yolundan saparak İslamcı
bir dikta rejimi kurmasıydı. Nitekim Mursi’ye yöneltilen eleştirilerin başında, seçimden zaferle çıkmasının, kendisine ülkeyi tekelci bir şekilde yönetme hakkını verdiği görüşüyle hareket ederek, bireysel özgürlük ve seküler değerleri benimseyen liberal demokratlarla diğer siyasi akımları dışlaması, İhvan anlayışını tüm topluma empoze etmesi ve toplumu İhvan’a göre formatlamaya çalışması geliyor. Affedilmez
iki hatası daha var. Bunlardan birincisi, kendi kararlarını yargı denetimi dışına çıkararak despotik bir yönetime yönelmesi. İkincisi de, sadece İslamcı gruplar tarafında hazırlanan anayasa taslağını el çabukluğuyla referanduma sunarak, ufak bir azınlığın oylarıyla geçirmesi… Yeni anayasa yüzde 68’in oylarıyla
kabul edildi, ancak referanduma katılım sadece yüzde 30’du. Tahrir’deki son protesto dalgası bu koşullarda ortaya çıktı. Hareket, Ulusal Selamet Cephesi (USC) altında örgütlenen seküler nitelikte bir muhalefet tarafından yönetiliyor.
Mısır Ordusu ABD’den habersiz darbe yapamaz
2
(UD): Hayli garip bir durumla karşı karşıyayız. Mursi’ye karşı yapılan hareket, bir askeri darbe olmakla
birlikte, onu deviren ordu ve muhalifler, müdahaleyi “2. Devrim” olarak tanımlıyorlar. ABD ve Avrupa ülkelerinin çoğunluğu ise müdahaleye “darbe” dememek suretiyle, sanki askeri rejime meşruiyet kazandırmak istiyorlar. Bu durumu nasıl izah ediyorsunuz?
(ŞE): Bakınız, “Temerrüd” denilen isyan hareketi, Mursi’nin istifası için 22 milyon imza toplandığını açıkladı. Bundan da hareket planının bir süredir hazırlandığı anlaşılıyor. Mısır’da askeri üst yönetim ABD’ye
sıkı sıkıya bağlıdır. Genelkurmay Başkanı El Sisi de öyle… ABD, Mısır’a, büyük bir kısmı askeriyeye giden, yılda 1.6 milyar dolar düzeyinde bağış şeklinde yardımda bulunuyor. Mısır’ın 2012 savunma bütçesi 4 milyar dolar. Yani, ABD yardımı kesilirse Mısır Ordusu çöker. Belirttiğim hususlar dikkate alınırsa,
darbenin mimarı olan El Sisi’nin önce ABD’ye danıştığı ve darbe hakkında Obama’nın onayını aldığı anlaşılır… Aksini düşünmek irrasyonel olur. Ayrıca, ABD yasaları, askeri darbeye maruz kalan bir ülkeye
askeri yardım yapılmasını yasaklıyor. Bu nedenle ABD müdahaleyi “darbe” olarak nitelemiyor. Tabii,
ABD’nin tutumunun en önemli gerekçesi, yakın müttefiki ve istikrar unsuru olarak baktığı Mısır Ordusu’nun konumunu zayıflatmamak ve bu şekilde 1979 İsrail-Mısır Barış Anlaşması’nın devamını garanti altına almaktır…
İhvan direnişe geçerse Mısır’da iç savaş çıkar
(UD): Peki Mısır’da bundan sonra ne gibi gelişmeler olabilir? Yeşeren demokrasi filizi Mısır’da
kuruyacak mı? Demokrasi rayına nasıl oturabilir?
(ŞE): Halen muhalifler zafer kazanmış görünüyor. Ancak bu, her an bir Pirüs zaferine dönüşebilir. Zira
Tahrir patlamasıyla ülke çapında kalkışmayı başardılar. Ancak tek başlarına işin altından kalkamayacaklarını anlayınca da, iktidarı ordunun eline teslim ettiler. Bu şekilde askeri vesayet altına girdiler. Öte
yandan bilindiği üzere “meşruiyetimi kanımla savunurum” diyen Mursi, darbeyi reddetti. Mısırlıları darbeye karşı durmaya ve “şiddete başvurmadan direnmeye” çağırdı. Adeviye Meydanı’nda toplanan büyük bir İhvancı kitlesi “Mursi görevine dönmeden buradan ayrılmayacağız” diye bağırıyor. Eğer İhvan
aktif direnişe geçerse, ordu halkın en büyük kesimini karşısında bulacak ve bu durumla baş etmesi zor
olacaktır. Esasında Mısır bir çıkmazla karşı karşıya. Şöyle ki: Çoğunluk oylarına sahip MK siyaset dışında bırakılarak demokrasi sağlanamaz. Ancak, MK iktidara gelince, demokrasiyi sadece kendi değerlerine inananların haklarına sahip çıkmak olarak anlıyor, diğerlerini ya yok sayıyor, ya da onlara kendi değerlerini dayatmaya kalkıyor. Bu koşullarda Mısır’ın kaderini şu iki olasılıktan biri belirleyecek. Birincisi,
MK’nın ehlileştirilmesidir. Yani, MK’ya parlamento seçimlerine, ordu ve muhalefetle bir mutabakata varma şartıyla girmesi kabul ettirilecektir. Bu mutabakatın esasını, MK’nın sistemin bir parçası olmayı, katı
dogmalarla siyaset yapılamayacağını, toplumun geri kalanın da hak ve yaşam alanına saygı göstereceğini ve demokrasinin temelde uzlaşma ilkesine dayandığını kabul etmesi oluşturacaktır. Bu koşullarda,
seçimlerden istikrarlı hükümetlerin çıkma şansı vardır. İkinci olasılık, MK’nın uzlaşmaya yanaşmaması
ve dogmalarında ısrarlı davranmasıdır. Bu durumda, Mısır istikrarını yitirecek ve 1990’lı yıllarda Cezayir’in içine düştüğü iç savaş tehlikesiyle karşılaşılacaktır.
Laiklik olmazsa Türkiye’nin örnek ülke olması zorlaşır
3
(UD): Mısır diğer Arap ve İslam ülkelerinde demokrasinin temel sorunu laikliğin benimsenmemiş
olmasından kaynaklanıyor. Sizce laik bir rejim olmadan demokrasi işleyebilir mi?
(ŞE): Hayır, işleyemez!.. Laik bir altyapıya dayanmadıkça, demokrasinin kurum ve kurallarıyla yerleşmesi ve işlemesi mümkün olmaz. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ve İslam dininin güçlü potansiyel bir siyasi faktör haline dönüşebildiği ülkelerde, laikliğe dayanmayan bir yönetim sistemi şu nedenlerle asla demokratik olamaz: 1) Evrensel nitelik kazanmış insan hakları ilkeleri ne uygulanabilir, ne de korunabilir. 2) Kadın-erkek eşitliği uygulanamaz ve kadının sosyal ve ekonomik alanda faal olması sağlanamaz. 3) Çağdaş standartlara uygun bir hukuk sistemini kabul edilip hayata geçirilemez. 4) Pozitivist
bir eğitim sistemi kabul edilip hayata geçirilemez. 5) Devlet bütün inançlara eşit mesafede davranıp, ayrımcılığı önleyemez. Burada altını önemle çizmek istediğim bir nokta var. Bu da, Türkiye’nin İslam alemindeki tek demokratik olmasının sırrının laiklik ilkesini benimsemiş olmasında yattığıdır. Türki- ye’deki
laiklik uygulamasında bir paranın iki yüzü gibi olan demokrasi ile laiklik, birbirlerini tamamlamak ve güçlendirmek suretiyle ülkenin modernleşme yolunda attığı adımları kolaylaştırmışlardır. Burada, AKP iktidarına bir noktayı hatırlatmak isterim. Türkiye Cumhuriyeti’nin laik yapısı zayıflatılırsa, sadece demokrasisi tehlikeye düşmekle kalmaz, aynı zamanda Türkiye örnek olma vasfını da kaybeder.
Mursi’nin anayasası şeriat ilkelerine dayanıyordu
(UD): Mısır’ın askerler tarafından askıya alındığını söylediğiniz Anayasası sözünü ettiğiniz 5 kriteri karşılıyor muydu?
(ŞE): Hayır, hiçbir şekilde karşılamıyor… Askıya alınan Anayasa metninde şu ifadeler mevcut: “Devletin
dini İslam, resmi dili Arapçadır. Şeriatın ilkeleri yasamanın ana kaynağıdır”. “Şeriat ilkeleri yanında Sünni İslam doktrinleri ve Müslüman alimlerin kabul ettiği kaynaklar esastır”. “Şeriat ile ilgili meselelerde El
Ezher’e danışılır”. Bunlar, Mursi’nin el çabukluğuyla kabul ettirdiği Anayasa’nın hükümleri. Peki, kurulacak komisyonun modern bir anayasa yapması ihtimali var mı? Kesinlikle yok. Zira, seküler muhalefet
azınlıkta. Bu nedenle görünebilir gelecekte Mısır, şeriat esaslarına dayalı olmayan bir anayasaya sahip
olamayacak. Yani ülkede, kişisel özgürlüklerin, ifade özgürlüğünün, din ve vicdan özgürlüğünün bir garantisi bulunmayacak. Bu durumda, demokrasiden söz etmek tabii ki mümkün değil. 1950’den bu yana
Mısır, Nasır, Sedat ve Mübarek adlı üç general tarafından yöneltildi. Bu 62 yıl zarfında bir kere dahi serbest seçim yapılmadı. Oysa bu dönemde Türkiye’de hilesiz hurdasız 16 genel seçim yapıldı. Bu durum
da Mısır’ın demokrasi yolunda Türkiye’nin konumuna gelebilmek için kat etmesi gereken uzun yolu gösteriyor.
Tek başına seçimle gelmek yeterli mi?
(UD): Sizce Mısır’daki olaylar bölgeyi ve Türkiye’yi nasıl etkiler?
(ŞE): Arap Baharı’ndan şu ana kadar, demokrasiyi, eşitliği, özgürlüğü adaleti ve insaniyeti yansıtan
olumlu bir örnek çıkmış değil. Mursi başarılı olsa ve demokrasi işleseydi, böyle bir gelişme diğer Arap
ve İslam ülkeleri için muhteşem bir örnek oluşturacaktı. “Türkiye bir istisnadır. Gerçekte demokrasiyle
İslam birbiriyle bağdaşmaz” diyenlerin çanına ot tıkanacaktı. Mısır’ın başarısız deneyimi, maalesef diğer
Arap ülkeleri için de cesaret kırıcı olacak… Ancak, Katar Emiri ve Suudi Arabistan Kıralı, Mısır’ın geçici
Cumhurbaşkanı Adil Mansur’u derhal tebrik mesajları göndererek askeri vesayet rejimine destek verdi4
ler. Onlar, Mısır’ın demokrasi macerasının başarısızlıkla sonuçlanmasından memnunlar. Çünkü, Mısır’da olanlar kendileri tarafından benimsenen, “Arap ülkelerinde istikrar, ancak otoriter yönetimlerle sağlanır” görüşünü kanıtlıyor. Mısır’daki olaylar, belki Türkiye’de “tek başına seçimle gelmek, demokrasi için
yetmez” tartışmasını alevlendirebilir. Ayrıca, Taksim ve Kızılay protestocularının, “Tahrir’in yaptığını
Taksim neden yapamasın?” diyerek yeni bir atılıma teşvik edebilir.
(UD): Çok teşekkürler Sayın Elekdağ…
(ŞE): Rica ederim. Ben teşekkür ederim Sayın Dündar.
5
Download