PDF formatı - Deniz Kuvvetleri Komutanlığı

advertisement
Deniz Kuvvetleri Dergisi • Eylül 2015 • Sayı 623 • ISSN 1300-2015
Genel Yayın Yönetmeni ve
Yönetim Kurulu Başkanı
Tüma.Macit ARSLAN
Genel Yayın Koordinatörü
Dz.Alb.Fuat ACAR
Genel Yayın Koordinatörü Yrd.
Dz.Bnb.Serhan ARAS
Dz.Bnb.Ercan BİCAN
İnceleme Kurulu
Dz.Kur.Alb.Yaşar ANAR
Y.Müh.Alb.Devrim REHBER
Dz.Alb.İlyas DAĞLI
Y.Müh.Bnb.İ.Bahadır DURU
İsth.Bnb.Salih DAĞBAŞI
Uzm.Me.Arzu ORAK
Yayına Hazırlık
Dz.Bnb.Serhan ARAS
Dr.Dz.Bnb.Mehmet YÜKSEL
Uzm.Me.Aynur GÜNER
Grafik / Tasarım Uygulama
Gv.Atğm.R.Murat YARDIM
Svl.Me.Emine TONBUL
Yayımlayan
Dz.K.K.lığı Per.Bşk.lığı
Bakanlıklar - ANKARA
Tel: (0312) 403 22 72
Baskı, Cilt ve Dağıtım
Deniz Basımevi Müdürlüğü
Pendik - İSTANBUL
Dergideki makaleler Deniz Kuvvetleri
Komutanlığının resmi görüşünü yansıtmaz, yazarlarının şahsi fikirlerini kapsar.
Dergideki makaleler kaynak göstermek
kaydıyla başka bir yayında kullanılabilir.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
1
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Kuvvetleri Dergisi • Eylül 2015 • Sayı 623 • ISSN 1300-2015
İÇİNDEKİLER
04
06
KAPTAN-I DERYA BARBAROS
HAYRETTİN PAŞA TABLOSU
DENİZ MÜZESİ’NDE
SERGİLENİYOR
KUŞİMOTO TÜRK MÜZESİ
AÇILIŞI
14
17
ERTUĞRUL FIRKATEYNİ
VE TIP ETİĞİ
DONANMA CEMİYETİ
21
27
ERTUĞRUL FIRKATEYNİ’NİN
İZİNDEN
TÜRKİYE ANTARKTİKA’DA ÜS
KURMALIDIR
31
34
DENİZ VE KADIN
MAVİLİKLERE GÖNÜL
VEREN KAHRAMANLARIN
BEYAZ KANATLI ŞEFKAT
MELEKLERİ
36
39
ATATÜRK’ÜN EĞİTİM HAYATI VE
SINIF ARKADAŞLARI
VİZİYERLİ ŞAPKANIN TARİHİ
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
2
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
İÇİNDEKİLER
DENİZ HARP AKADEMİSİ
KOMUTANLIĞI 2014-2015
EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI YURTDIŞI
TETKİK VE İNCELEME GÖREVİ
(18-23 MAYIS 2015)
DENİZ HARP AKADEMİSİ
KOMUTANLIĞI 2014-2015
EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI KURMAY
VE KÜLTÜR GEZİSİ
(8-18 Haziran 2015)
54
59
KOMUTANLIK VE KARARGAH
SUBAYLIĞI ÖĞRENİMİ 27’NCİ
YÜZYÜZE EĞİTİM DÖNEMİ
ROMANYA TETKİK VE
İNCELEME GÖREVİ
HAREKÂT EĞİTİM
FAALİYETLERİNİN DENİZEL
ÇEVREYE ETKİLERİ
65
77
SARUCAPAŞA EĞİTİM MERKEZİ
KOMUTANLIĞI (SAPEM)
30 YAŞINDA
KOMUTA KONTROLDE
KARAR VERME
93 113
PİRİ REİS’İN İZİNDE
Deniz Kuvvetleri Dergisi • Eylül 2015 • Sayı 623 • ISSN 1300-2015
47
42
116
Deniz Kuvvetleri Komutanı
Oramiral Bülent
BOSTANOĞLU’nun Kabul ve
Ziyaretleri
Hizmet Dışına AYrılan
Gemiler
119 133 135 137
TSK REHABİLİTASYON VE
BAKIM MERKEZİ
DENİZ ASTSUBAY MESLEK
YÜKSEK OKULU 125’İNCİ YIL
MEZUNLARI DİPLOMA ALMA
VE SANCAK DEVİR TESLİM
TÖRENİ
DENİZ HARP OKULU 242’NCİ
YIL MEZUNLARI DİPLOMA
ALMA VE SANCAK DEVİR
TESLİM TÖRENİ
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
3
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
ERTUĞRUL'UN İZİNDE DENİZ
KUVVETLERİ VE DİPLOMASİ
SEMPOZYUMU
Kaptan-I Derya Barbaros Hayrettin Paşa Tablosu Deniz Müzesi’nde Sergileniyor
KAPTAN-I DERYA BARBAROS HAYRETTİN PAŞA
TABLOSU DENİZ MÜZESİ’NDE SERGİLENİYOR
Hazırlayan •• Dz.Bnb.Serhan ARAS
N
28 Mayıs 2015 tarihli milli bir gazetede verilen bir habere
göre dünyaca ünlü Sotheby’s Müzayede Evi’nin New York
birimi, Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa’nın bir profil
portresini 04 Haziran 2015 tarihinde “Masters Paintings” başlıklı
müzayedesinde satışa çıkaracaktı. Portre 30 Mayıs-03 Haziran
2015 tarihleri arasında New York halkının beğenisine sunulacak
ve müteakiben satılacaktı.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
4
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Kaptan-I Derya Barbaros Hayrettin Paşa Tablosu Deniz Müzesi’nde Sergileniyor
Sayın Dz.K.K.Ora.Bülent BOSTANOĞLU’nun direktifleriyle tabloyu Deniz Müzesi Komutanlığı kazandırmamız için gerekli işlemler
başlatıldı.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı olarak ilk defa yurt dışında bir müzayededen eser alımına çıkacaktık.
Birimler arası koordinasyon süratle sağlandı. Washington Deniz
Ataşemiz satın almaya yetkili kılındı ve 04 Haziran 2015 tarihinde
Dz.K.K.lığı adına müzayedeye katıldı. Tablo başarıyla satın alındı.
Bundan sonraki en önemli aşama Türkiye’ye güvenle getirilmesiydi. Bu konu da Hava Kuvvetleri Komutanlığının üstün destekleriyle
tamamlandı.
Barbaros Hayrettin Paşa tablosu artık; dünya üzerinde ait olması
gereken tek yer olan Deniz Müzesi Komutanlığında sergilenecektir.
TABLO’NUN ADI: BARBAROSSA
DÖNEMİ: 16.YY
RESSAM: PİETRA DELLA VICCHE
MÜZAYEDE FİRMASI: SOTHEBY’S/NEW YORK-ABD
MÜZAYEDE TARİHİ: 04 Haziran 2015
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
5
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Kuşimoto Türk Müzesi Açılışı
KUŞİMOTO TÜRK MÜZESİ AÇILIŞI
Hazırlayan •• Dz.Bnb.Serhan ARAS
E
rtuğrul Fırkateyni 16 Eylül 1890 tarihinde Japonya Seyri
dönüşü Oşima Adası açıklarında yakalandığı elim fırtına sonucu batmıştır.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Adanın hemen yakınında Kuşimoto Kasabası bulunmaktadır. Adada bulunan fener bekçilerinin ve ada halkının yoğun çabalarıyla
69 denizcimiz yaralı olarak kurtarılmıştır.
6
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Kuşimoto Türk Müzesi Açılışı
Aynı bölgede şehitlik anıtı da yer almaktadır. Şehitlerin anısına adada bir Türk Müzesi kurulmuştur ve Kuşimoto Belediyesi
tarafından işletilmektedir. Müze 2013-2015 yılları arasında deprem takviyesi ve restorasyon işlemine tabi tutulmuştur.
Ertuğrul Fırkateyninin 125’inci Yıl Dönümü faaliyetleri kapsamında Kushimoto /Japonya ‘da icra edilen törenler esnasında Kushimoto Türk Müzesinin restorasyon sonrası açılışı, Altes Prenses
AKİKO’nun katılımlarıyla TBMM Başkanı Cemil ÇİÇEK, Kuşimoto
Belediye Başkanı ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent
BOSTANOĞLU tarafından 04 Haziran 2015 tarihinde yapılmıştır.
Kuşimoto Türk Müzesinin daha etkin hale getirilebilmesi maksadıyla Dz.K.K.lığınca 2013 yılında başlatılan çalışmalar neticesinde
hazırlanan mankenler, tablolar, gemi maketleri vb. sergi objeleri
125’inci Yıldönümü etkinlikleri kapsamında Japonya’ya götürülmüştür.
Ayrıca 03 Haziran 2015 tarihinde, Kuşimoto Royal Otel bahçesinde Ertuğrul Fırkateyni anıt modelinin açılışı yapılmıştır.
Dz.K.K.lığınca görevlendirilen müze uzmanı personel ve Kuşimoto Türk Müzesi yetkilileriyle yapılan yoğun çalışmalar neticesinde
Kuşimoto Türk Müzesi yeni çehresine kavuşmuştur.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
7
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Kuşimoto Türk Müzesi Açılışı
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
8
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Kuşimoto Türk Müzesi Açılışı
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
9
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Kuşimoto Türk Müzesi Açılışı
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
10
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Kuşimoto Türk Müzesi Açılışı
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
11
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Kuşimoto Türk Müzesi Açılışı
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
12
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Kuşimoto Türk Müzesi Açılışı
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
13
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Ertuğrul Fırkateyni ve Tıp Etiği
ERTUĞRUL FIRKATEYNİ
VE TIP ETİĞİ
Hekimin ödevi, insan sağlığını korumak ve geliştirmektir. Hekimin bilgi ve vicdanı bu görevin yerine getirilmesine adanmıştır.
Dünya Tıp Birliği’nin Cenevre Bildirgesi “Hastamın sağlığı benim ilk önceliğimdir” cümlesiyle hekimi bağlar ve Uluslararası
Tıp Etiği Kodu “tıbbi hizmetleri verirken, hekimin yalnızca hastanın menfaatine göre davranması gerektiğini” duyurur.
Hazırlayan •• Yrd.Doç.Dr.Tpb.Yb.Oktay SARI
GATA K.lığı Aile Hekimliği Anabilimdalı
E
Japon yetkililer, mahalli halk ve Alman Volf ve Japan Buci Maro
gemilerinin destekleri sayesinde şehit sayısının daha da artması
önlenmiştir.1
rtuğrul Fırkateyninin 16 Eylül 1890 tarihinde Yokohama’dan
Kobe’ye ilerlerken kayalıklara çarparak batması sonucunda
591 kişilik mürettebattan 532'si şehit olmuş, 69 kişi ise sağ olarak kurtarılmıştır.
Kurtarma faaliyetleri sonrasında da şehit olan askerlerin aileleri
için de yardım toplama kampanyaları başlatılmış, bu döneme kadar sadece yurtiçine yönelik yapılan yardım kampanyaları Ertuğrul
Faciası ile birlikte ilk defa yabancılar için de başlatılmıştır.2
Yaşananlar ne kadar üzücü ve yürek burkan hadiseler olsa da
günümüze kadar devam eden Türk Japon dostluğunun pekişmesinde ve ilişkilerin gelişmesinde önemli katkı sağlamıştır Ülkemizi
temsilen Uzakdoğu seferinde şehadet makamına yükselen ecdadımızı saygı ve minnetle anıyoruz. Felaket sonrası ortaya çıkan
yardımlaşma ve beraberlik belki de facianın boyutlarının daha
da büyümesini önlemiştir. Kurtarma esnasında faaliyet gösteren
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Japon halkının kendi vatandaşı olmayan, kendi topraklarına 9000
km uzaklıkta başka bir ülkenin şehit askerlerine yapmış oldukları
bu yardım kampanyaları ve yardımlar; “Başkalarının yararını da
14
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Ertuğrul Fırkateyni ve Tıp Etiği
dığı eseri ile uluslar üstü bir yardım kuruluşunun oluşturulması fikrinde bir dönüm noktası oluşturmuştur. Dunant savaş esnasında,
sağlık hizmeti verecek bir kuruluş olmadığı için savaş meydanında
tıbbi yardım alamadan yatan yaralıların durumuna tanıklık etmiş,
yöredeki sivil halkı yaralı askerlere hangi tarafın askeri olduklarına
bakmaksızın yardım etmek için örgütlemiştir. Ancak tüm çabalarına rağmen 22.000 Avusturyalı ve 17.000 Fransız asker basit
yardımlar alamadıkları için hayatlarını kaybetmiştir. Dunant savaş
sonrası yazmış olduğu kitabında iki fikri ortaya atmıştır;7
kendi yararı kadar gözetme”,“diğer insanlara maddi veya manevi
kişisel çıkar gözetmeksizin yararlı olmaya çalışma” veya Macoulay
ve Berkowitz’in ifadesiyle “bireyin bu davranış sonucunda elde
edeceği ödülleri öngörmeden başkalarının yararına yaptığı faaliyetler3” olarak da tanımlanan, Konfüçyanizm’de ve Budizm’de
yedi erdemden biri olarak kabul edilen alturizmin (diğergamlık) en
güzel örneklerinden birisi olarak değerlendirilebilir.4
Her ne kadar Ertuğrul Fırkateyni’nin batması bir savaş veya çatışma esnasında olmasa da hangi tarafa ait olursa olsun yaralanan
askerlerin düşman olarak görülmemesi, gerekli tedavilerinin yapılması da evrensel insani değerlerin bir gereğidir.
• Avrupa ülkelerinde, hangi ulustan olduğuna bakılmaksızın
savaşta yaralananlara yardım edecek gönüllü derneklerin barış
zamanında kurulması,
Bunun güzel bir örneğine o zamanda yaşanan olaylar sonrası yapılan yazışmalarda rastlamaktayız. 22.Eylül.1890 yılında Japon
doktorların yazdığı mektupta şu satırlar yer almaktadır:
• Ülkelerin, yaralıları korumak ve onlara tıbbi yardım sağlamak
amacıyla uluslararası anlaşmalarda taraf olması.
“Katip Akiyama’ya bildiriniz;
Dunant tarafından ortaya atılan bu fikir kısa sürede Avrupa’da
destek bulmuş ve Dunant’ın görüşlerine destek veren Cenevre
Halk İdaresi Derneği Başkanı Gustave Moynier’in öncülüğünde
İsviçre Federal Konseyi’nin çağrısıyla askeri yararlılara yardım derneği kurmak amacıyla Cenevre’de 5 kişilik bir komisyon oluşturulmuştur. 17 Şubat 1863 tarihinden itibaren “Uluslararası Askeri
Yaralılara Yardım Derneği” adı altında oluşturulan dernek bu amaca yönelik toplantılarına başlamış ve 22 Ağustos 1864 tarihinde
Cenevre Sözleşmesi imzalanarak resmi hale getirilmiştir.8
Türk Donanmasına ait Ertuğrul Gemisi bu ayın 16’sında denizde seyir halinde iken şiddetli fırtınaya tutularak Kashino
kıyıları yakınlarında kayalıklara çarpıp batmıştır. Muhtarlıktan
bilgi gelince bizler olay yerine gidip yaralılara gerekli tedaviyi
yapıp yardım etmek için gayret ettik. Ama o panik hali içinde
kaç kişiye tedavi uyguladığımızı, hangi ilaçları verdiğimizi not
etme imkanımız olmadı...
Ama aslında bizim en başından beri ilaç ve tedavi bedeli talep
etme düşüncemiz olmayıp, sadece yaralılar için yardıma ihtiyaçları olduğunu düşünüp yürekten ve var gücümüzle yardım
etmemiz, yalnızca insancıl bir yaklaşımdan ibaret olup ilaç
bedeli ve tedavi masrafları gibi bir beklentimizin olmadığını
bildirmek isteriz.”
Cenevre Sözleşmesi haricinde *** tarafından belirlenen silahlı
çatışma hukukunun on temel kuralında da benzer şekilde silahlı
çatışmalarda tarafların uyması gerek etik kurallar belirlenmiştir. Bu
on kural;9
1. Yalnızca düşman askerine ve askeri hedeflere hücum edeceğim.
Doktor Kawaguchi Sanjuurou
Doktor Date Ichirou
Doktor Matsu Shima
22 Eylül 1890
2. Teslim olmuş ve savaş gücünü kaybetmiş düşmana hücum
etmeyeceğim. Bu nedenle düşmanın beni insanca tedavi etmesini
bekleyebilirim.
Fransız düşünür J.J.Rouesseau’nun (1712-1778) “Harp fertler
arasında şahsi bir münasebet değil, devletler arasında bir
münasebettir. Şahıslar geçici olarak düşman olurlar. Dolayısıyla, silahsız bir asker artık düşman değildir ve yaşama
hakkına sahiptir.5” ifadesi bu yaklaşımı net bir şekilde ifade etmektedir.
3. Görevimi yerine getirmek için zorunlu olanlar dışındaki hedefleri imha etmeyeceğim. Misilleme yapmayacağım.
Uluslararası olsun veya olmasın çatışma halinde bulunan birliklerde hasta ve yaralılarının durumlarının iyileştirilmesi, silahlı kuvvetlerin denizdeki hasta, yaralı ve kazazedelerinin vaziyetlerinin
düzeltilmesi, harp esirlerine yapılacak muamele, harp zamanında
sivillerin korunması gibi konular Cenevre Sözleşmesi ile belirli bir
standarta getirilmiştir. Cenevre sözleşmesi silahlı çatışma hukuku
veya harp hukuku olarak da bilinen uluslararası insancıl hukukun
temel kaynağı olarak görülmektedir.6
5. Elime geçen esirlere insanca muamele edeceğim. Onların
silahlarını alıp amirlerime teslim edeceğim. Canları ve diğer varlıkları her türlü hücumdan korunmuştur. Onların sadece giyinme,
beslenme, tıbbi destek ve korunma ihtiyaçları dışındaki askeri
malzemelerine el koyacağım. Aynı zamanda kendimin ve silah
arkadaşlarımın güvenliğini alacağım.
4. Askeri durum ve muharebe koşulları izin verdiği ölçüde yaralı,
hasta, kazazede ve ölü personeli koruma konusunda ayırım yapmayacağım. Hastalara aldığım emirler doğrultusunda ilk yardım
yapıp tahliye edeceğim.
6. Sivilleri muharebe alanından uzak tutacağım ve onları koruyacağım. Sivil mülkiyeti ihlal etmemeye özen göstereceğim. Ölü
yağmacılığı ve soygunculuğu kesinlikle yasaktır.
Cenevre Sözleşmesine giden yolda bu ihtiyaca neden olan olaylara baktığımızda 1859 yılında Fransa -Avusturya arasında gerçekleşen Salferino Savaşı’na şahit olan İsviçreli Jean Henry Dunant’ın,
1862 yılında ‘Bir Salferino Hatırası’ isimli savaş izlenimlerini aktarDENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
7. Tıbbi yardım örgütleri (Kızılay, Kızılhaç vb), sivil savunma örgütleri, kültürel varlıklar ve bunlarla ilgili ekipman korunmuştur,
15
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Ertuğrul Fırkateyni ve Tıp Etiği
ben de zarar görmemeleri için dikkatli olacağım. Birleşmiş Milletler (BM) birlikleri bana ve müttefiklerime saldırmadıkça onlara
hücum etmeyeceğim.
- Anti-personel mayın, kimyasal silah ve bubi tuzağı kullanmamalıyım.
- Savaş ganimeti toplamamalıyım.
8. Aşağıdaki kurallara sadık kalacağım:
9. Silahlı Çatışma Hukuku’na mümkün oldukça uygun hareket
etmeliyim. Uygun hareket etmeyenleri silah arkadaşım olsa bile
amirlerime bildirmeliyim.
- Kendimi ve silah arkadaşlarımı korumak için ayırt edici işaretleri
kurallara uygun olarak kullanmalıyım.
10.Uluslararası Ayıt Edici işaret ve sembollere aşina olmalıyım.
- Silah ve teçhizatımda değişiklik yapmamalıyım ve yalnızca bana
verilen resmi silahı kullanmalıyım.
DİPNOTLAR
1 YÜKSEL Mehmet, ARAS Serhan, Ertuğrul, Deniz Basımevi, Şubat 2015.
2 YÜKSEL Mehmet, ARAS Serhan, Ertuğrul, Deniz Basımevi, Şubat 2015
3 Saatçi, Ezgi YILDIRIM. Girişimcilikle Diğergamlık harmanından sosyal girişimci mi çıkar?. Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi,
Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 103-114
4 http://tr.wikipedia.org/wiki/Di%C4%9Ferk%C3%A2ml%C4%B1k
5 Türkiye Kızılay Derneği-73 Yıllık Hayatı 1877-1949.Ankara.1950.s:5-6
6 http://tr.wikipedia.org/wiki/Cenevre_S%C3%B6zle%C5%9Fmeleri
7 http://www.sessiztarih.com/article-id-405.html
8 Henri Dunant, ; Bir Solferino Hatırası, Çev.: Nermin Arpacıoğlu, Türkiye Kızılay Derneği, Ankara,1964 ; Mehmet Polat, Hilal-i
Ahmer Teşkilatının Kuruluşu ve Teşkilatlanması, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih
Anabilim Dalı, Elazığ, 2007, s.3-5.
9 Handbook On The Law Of War For Armed Forces, International Commitee Of The Red Cross, Geneva 1987 s.2
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
16
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Donanma Cemiyeti
DONANMA CEMİYETİ
Hazırlayan •• Dr.Dz.Bnb.Mehmet YÜKSEL
D
onanma Cemiyeti 1909 yılında kurulmasından itibaren donanmanın güçlendirilmesi konusunda çok çeşitli çalışmalar yapmıştır. Bu kurum ihtiyaç halinde yeniden açılması için ilk
başvurulan bir yapı olmuştur. Ancak değişik tarihlerde kapatılması
söz konusu olsada TSK Güçlendirme Vakfı ve Savunma Sanayiii
Müsteşarlığı gibi kurumların temelini meydana getirmiştir.
Donanma Cemiyeti tarafından 1326 (1910) yılında haftalık olarak yayımına başlanan ve 1335 (1919) yılına kadar da 191 sayı
yayın yapan Donanma Mecmuası’nın ilk sayısında Doktor Petraki Papadapulo, kaleme aldığı yazısında amaçlarını; “Otuz milyon
Osmanlı vatandaşına; ihtiyarına, gencine, çocuğuna, kadınına,
erkeğine; Türk, Arap, Arnavut, Çerkez, Kürt, Laz, Rum, Ermeni,
Bulgar’ına; zenginine ve fakirine başvurarak her birinden ayda bir
kuruş almak suretiyle gerçekleştirebileceklerini” belirtmiş ve bu
kapsamda “Güçlü Bir Donanma İçin Ayda Bir Kuruş” kampanyasını başlatmıştır.3
II. Meşrutiyet döneminde Almanya’da kurulan ve halkın destekleri ile donanmayı güçlendirmeye çalışan cemiyetlerin faaliyetleri
yakından takip edilmiştir. Bu etkilenme neticesinde yeni savaş
gemileri satın alınarak modern bir donanma vucüda getirmek
amacıyla, merkezi İstanbul’da olmak üzere II. Belediye Dairesi’nin
Sağlık Heyeti’nden; Doktor Hafız İbrahim, İsmail Hakkı, Başmühendis Haşim, Doktor Petraki Papadapulo Beylerin girişimleriyle
19 Temmuz 1909 (6 Temmuz 1325) tarihinde II. Meşrutiyet’in
yeniliklerinden biri olarak Donanma Cemiyeti kurulmuştur.1
Donanma Cemiyeti’nın kuruluş amacı, nizamnamesinin ikinci maddesinde; “Osmanlı Devleti’nin büyük devletler arasındaki
mevkiini muhafaza ve umumi menfaatlerini ve ticari ilişkilerini
sağlamak için ihtiyaçla münasip bir deniz kuvvetleri meydana getirmek” olarak ifade edilmiştir. Bu gayeye ulaşmak için cemiyet
maddi ve manevi her türlü önleme ve meşru vasıtaya başvurmak
ile sorumlu tutulmuş ve siyasetle ilgilenilmeyeceği nizamnamede
belirtilmiştir.2
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Cemiyet Tarafından Çıkarılan Yardım Parası
17
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Donanma Cemiyeti
Bu kampanya ile on milyon Osmanlı vatandaşından her birinden
ayda bir kuruş toplandığında aylık 100.000 lira, yılllık 1.200.000
lira elde edilecek ve bu parayla yılda bir dretnot ya da iki kruvazör
alınabilecektir. On yıl içinde devletin desteği ile birlikte amaçlanan
donanma terkip edilecektir. Zira Alman Muavenet-i Milliye Cemiyeti, bu şekilde on yıl içinde Alman donanmasını, İngiltere’yi
endişelendirecek bir seviyeye getirebildiğine göre Osmanlı Donanması’nın da Fransa donanması seviyesini 10 yıl içinde yakalayabileceği düşünülmüştür.4
Osmânî Cemiyeti tarafından iştirak edilecek dört torpido muhribinin tediye-i bedalatı için Maliye Nezaretince kefalet edilmesine
mezuniyet verilmiştir.”11
Donanma Cemiyeti merkezi İstanbul olmak üzere ülke çapında
ve yurt dışında Paris, Berlin, Girit, Kıbrıs, Mısır, İran ve Hindistan gibi ülkeler de teşkilatını genişletmiştir.12 Ayni ve maddi
Donanma Cemiyeti’nin kuruluşundan önce de Meclis-i Mebusan’a
Siirt Milletvekili Abdürrezzak Efendi’nin vermiş olduğu tezkerede
benzer ifadeler yer almıştır. Buna göre Abdürrezzak Efendi’: “…
tebai Osmaniyenin yirmi beş milyonu bil’istisna, kusur beş milyonu
bir hesabı basit üzerine birer liradan beş milyon lira kadar meblağın ianeten itası gibi bir me’seri hamiyet ibraz edecekleri şüphesiz
bulunduğundan hemen ianei mezkûrenin cem’i ve cibayetiyle, bir
müddeti kalile zarfında Amerika’dan son sistem hususunun tahtı
karara alınmasını talep ve teklif eylerim.” dese de bu teklif, meclis
tarafından nazar-ı dikkate alınmamıştır.5
Ayrıca 1908-1913 yılında Almanya’nın İstanbul büyükelçiliğinde
askeri ataşe olarak görev yapan ve Liman von Sanders’in gelmesiyle görevine devam eden Binbaşı von Strempel Alman Donanma Cemiyeti (Flottenverein) benzeri bir teşkilatın kurulmasını teklif
etmiştir.6 Amiral Gamble Donanma ianesinin 30 bin lirayı geçmeyeceğini belirtmesi ve ancak Londra’ya gittiğinde bu konudan
olumlu bahsetmesi Donanma Cemiyeti hakkındaki düşüncelerini
belirtmektedir.7
Yardım Beratı
yardımlarla bunlar Sultan II. Abdülhamit’in mücevherleri, hanedan
üyelerinin ianeleri, halk ve memurlardan13 gelen yardımlar ve esnaf ile köylünün mallarından alınan ianelerle önemli bir bütçeye
sahip olmuştur. 19 Temmuz 1909 tarihinde kuruluşundan itibaren 31 Ocak 1919’e tarihine kadar toplam 606.114.875 kuruş
17 para gelir elde etmiştir. Bu tutar 1.638.775 kuruş emanet
ile toplam 607.753.650 kuruş 17 paradır. Devlet bütçesinden
donanmaya 1907-1908 yılları itibari ile 60,8 milyon kuruş tahsisi
değerlendirildiğinde ciddi bir meblağ meydana gelmiştir.14
Bu dönemde, İbrahim Hakkı Paşa hükümeti8 de on yıllık bir program hazırlayarak, 28 Şubat 1910 tarihinde kabul edilen “Bahriye
Olağanüstü Bütçe Kanunu” ile her yıl 500.000 lira olmak üzere,
on yıl için toplam 5.000.000 lira donanmaya ayrılmasını kabul
etmiştir. Bahse konu kanunun maddeleri aşağıda olduğu gibidir:9
Donanma Cemiyeti’ne toplanan yardımlar konusunda basında
olumsuz yayınlar da çıkmıştır. Mithat Paşa’nın damadı Nüzhet
Kemal Bey tarafından Takvim Gazetesi’ne gönderilip, İzmir’in Rum
gazeteleri tarafından da iktibas edilen bir mektupta İttihatçıların,
Bahriye İanesi adına topladıkları paraları zimmetlerine geçirdiklerini ve gerekirse bunu belgelerle ispat edebileceğini iddia etmiştir.
Buna karşılık Donanma Cemiyeti ise bu konunun şahsî ve siyasî
ihtiraslardan kaynaklandığını ifade ederek mukabelede bulunmuştur.15
MADDE 1. Kuvve-i Bahriye için fevkalade olarak on sene müddetle senevi beşer yüz bin lira tahsis edilmiştir.
MADDE 2. İşbu meblağ Hükümetçe mürettep program dairesinde sarfedilecektir.
MADDE 3. Hazine-i Maliye bu program dâhilinde olmak üzere
Donanmayı Osmanî Komisyonu tarafından vuku bulacak mübayaata kefalet edebilecektir.
Yapılan ianelerin artırılması için yardım yapanlara Donanma Madalyası verilmesi Ocak 1912 senesinde teklif edilmiş ve bu konuda
10 Eylül 1912 tarihinde “irade-i seniyye” çıkarılmıştır. Madalyalar
yardım miktarına göre tunç, nikel, gümüş, altın ve fevkalade altın
olmak üzere beş çeşittir. Bu madalyalar maddi ve ayni yardımlarının miktarına göre yardım verenin maliyetini karşılayacak şekilde
beratı ile birlikte sahibine verilecektir. Madalyalar yalnız şahsa verilmeyip Şirket-i Hayriye gibi müesselere de verilmiştir. Hanedan
üyeleri, Mekke Emiri Şerif Hüseyin, Mahmut Muhtar Paşa, Enver
ve Cemal Paşalar Donanma Madalyası ile taltif edilmiştir.16
MADDE 4. Bu suretle vuku bulacak mübayat on senelik muhassesat yekûnundan tenzil edilecektir.
MADDE 5. İşbu kanunun icrayı ahkâmına Bahriye ve Maliye Nazırları memurdur.
Bu bütçe Maliye Nezareti tarafından şartlı olarak verilmiş ve Donanma Cemiyeti tarafından toplanacak yardım miktarı hükümetçe
beş milyon liraya tamamlanacaktır.10 Maliye Nezaretince gemi
alımlarında Donanma Cemiyeti’ne mali garanti verilen diğer bir
gösterge de donanmaya alınacak dört adet torpido muhribi için
Meclis-i Mebusan’da Maliye Nazırı Mehmet Cavit Bey verdiği kanun teklifinin meclis tarafından kabulüdür. Böylece;“Donanmâyi
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Cemiyet’in faaliyet alanı kuruluş amacında olduğu gibi Osmanlı
Devleti’ne ticari ve harp gemisi almaktır. Gemi satın alımları Bahriye Nezareti programı dâhilinde; Cemiyet tarafından teşkil edilen
fen heyeti ile Bahriye Nezareti’nin fen heyetinin müşterek kararı ve
18
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Donanma Cemiyeti
devletin kefaletiyle gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda satın alınan
gemiler ve özellikleri şu şekildedir:17
1965 yılında tekrar kurulan Donanma Cemiyeti, 1972 yılı içinde Deniz Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı22 (Türk Donanma Vakfı
Nakliye Gemileri
Yapım/ Hizmete Giriş Tarihi Ülke
Tonaj (Ton)
Firma
Mithat Paşa
1900/1911
İngiltere
2482
Sir Raylton Dixon&Co, New Castle
1900/1911
İngiltere
2482
Sir Raylton Dixon&Co, New Castle
Giresun
1877/1910
İngiltere
1880
Robert Naplier&Son, Glasgow
Torpido Muhribi
Yapım/ Hizmete Giriş Tarihi Ülke
Tonaj (Ton)
Firma
Muavenet-i Milliye
1910/1910
Almanya
765
Fr Schichau AG, Elbing
Yadigar-ı Millet
1910/1910
Almanya
765
Fr Schichau AG, Elbing
Nümune-i Hamiyet
1910/1910
Almanya
765
Fr Schichau AG, Elbing
Gayret-i Vataniye
1910/1910
Almanya
765
Fr Schichau AG, Elbing
Zırhlı Muhrib
Yapım/ Hizmete Giriş Tarihi Ülke
Tonaj (Ton)
Hız(mil)
Turgut Reis
1894/1910
Almanya
10.670
10
Barbaros Hayreddin 1894/1910
Almanya
10.670
10
Reşit Paşa
18
Ayrca dönemin modern donanmaya örnek teşkil eden,1911
senesinde İngiltere’ye ısmarlanan Reşadiye dretnotunun (23000
ton, 21 mil. 10-30,5 luk, 16-15 lik) satın alımında da cemiyetin
yardımları söz konusudur.19
Cemiyet I. Dünya Savaşı süresince faaliyet göstermiştir. Savaş
sonrası imzalanan Mondros Mütarekesi gereğince Osmanlı Donanması Karadeniz, Akdeniz ve Marmara Denizi’nde kolluk kuvveti haline getirilmiştir. Bu da tonajları ve silahları sınırlandırılmış
gemilerle yerine getirileceği de aynı zamanda Mütareke’de belirtilmiştir. Bu kapsamda işgal kuvveti komutanı Amiral Calthrope
tarafından Mondros Müterakesi’nin yerine getirilmesine yönelik
08 Şubat 1919’da harekât emri verilmiştir. Ayrıca Amiral
Calthrope aynı gün 1909 yılında teşkil edilen ve halkın tüm katmanlarının yardımlarıyla çalışmalarını sürdürmüş olan “Donanma
Cemiyeti”nin kapatılmasını istemiştir.20
Donanma Piyango Listesi
1965 yılında tekrar kurulan Donanma Cemiyeti, 1972 yılı içinde
Deniz Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı 22 ( Türk Donanma Vakfı olarak
ta adlandırılmış ve ilk başkanı dönemin Dz.K.K. Ora. Celal EYİCEOĞLU seçilmiştir.23) ismini almış ve bu kurumlar için gerekli fonlar
oluşturulmuştur.
19 Temmuz 1909’da kurulan ve Mondros Mütarekesi sonrası kapatılan ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında tekrar devam eden
Donanma Cemiyeti’nin faaliyetlerine 1925’te çıkarılan bir kararname ile son verilmiştir. Donanma Cemiyeti Piyangosu ise Tayyare
Piyangosu’na devredilmiştir ve sonra da ismi Milli Piyango şeklinde değiştirilmiştir.21
17 Haziran 1987 tarihinde Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakıflarının birleştirilmesi 3388 sayılı Kanunun geçici
maddesi ile kabul edilmiş ve 28 Eylül 1987 tarihinde Türk Silahlı
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı kurulmuştur.24
KAYNAKÇA
1 Donanma Mecmuası, Sayı 1, Mart 1326/1910, s.4 -14; “Donanma-yi Osmanî Muavenet-i Milliye Cemiyeti” adıyla kurulan Cemiyet
17 Şubat 1913 (4 Şubat 1329) tarihinde “Osmanlı Donanma Cemiyeti” adını almıştır.
2 Selahittin Özçelik, Donanmayı Osmani Muaveneti Milliye Cemiyeti, Ankara, TTK, 2000, s.13-19.
3 Murad Hatip, “Basım-Yayım Hayatındaki 120 Yıllık Bir Dergi Deniz Kuvvetleri Dergisi”,Deniz Kuvvetleri Dergisi, Sayı: 603, Deniz Basımevi,
İstanbul, Kasım 2008, s.4.;Donanma Mecmuası, Sayı: 1, Mart 1326/1910, s.7.
4 Nurşen Gök, “Donanma Cemiyeti’nin Anadolu’da Örgütlenmesi”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara,2007,
s.15.
5 M.M.Z.C., I. Devre, C. V., Ankara, s. 339-340, (30 Haziran 1325/13 Temmuz 1909)
6 Bernd Langensiepen, Ahmet Güleryüz, Osmanlı Donanması1828-1923, 2000, s.14.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
19
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Donanma Cemiyeti
7 Selahittin Özçelik, a.g.e., s.153.
8 İbrahim Hakkı Paşa Hükümeti (12 Ocak 1910-29 Eylül 1911)’nde Harbiye Nezareti-Mahmud Şevket Paşa, Bahriye Nezareti-Halil İbrahim
Paşa, Maliye Nezareti-Cavid Bey
9 M.M.Z.C., I. devre, C.II, Ankara, 1985,s. 288-299.(1 Şubat 1325/14 Şubat 1910)
10 M.M.Z.C., II. devre, C.II, Ankara, 1985, s. 17.
11 M.M.Z.C., I. devre, C.II, Ankara, 1985, s. 27-28.(18 Kânunisani 1325/31 Ocak 1910)
12 13 Temmuz 1911 tarihinde, kuruluşundan yaklaşık iki yıl sonra gerçekleştirilen ikinci kongresinde ise Donanma Cemiyeti Umumi Merkezi’ne
bağlı toplam şube sayısı 46 müstakil merkez şube ve 331 bağlı şubesi bulunmaktadır. Nurşen Gök “Donanma Cemiyeti’nin Anadolu’da Örgütlenmesine İlişkin Gözlemler”, Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Tarih Dergisi, Sayı 43, Mart 2008, s.79-80.
13 Aynı zamanda bu dönemde kara, deniz subayları ve memurların birer maaşlarını Donanma’nın kuvvetlenmesi için Donanma Cemiyetine kendi
istekleri ile bırakmışlardır. BOA, 184/4, 22 Kanun-i evvel 1329.
14 Selahittin Özçelik, a.g.e., s.22-216.;Nurşen Gök, Donanma Cemiyeti’nin Anadolu’da Örgütlenmesi, s. 28-29.
15 Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 141/LXVI, A 120, a-b.
16 BOA, MV, 235/171(29 Şaban 1332/22 Temmuz 1914); Selahittin Özçelik,a.g.e., s.221-225
17 Bernd Langensiepen, Ahmet Güleryüz, Osmanlı Donanması 1828-1923; Nurşen Gök,Donanma Cemiyeti’ninAnadolu’da Örgütlenmesi,s.
44-45
18 1911-1914 yılları arasında hastane gemisi olarak kullanılmıştır.
19 M.M.Z.C.,I. devre, C.II, Ankara, 1985, s. 17(13 Kânunisani 1325/12 Ocak 1910) İbrahim Hakkı Paşa hükümeti(12 Ocak 1910-29 Eylül
1911)’nde Harbiye Nezareti-Mahmud Şevket Paşa, Bahriye Nezareti-Halil İbrahim Paşa, Maliye Nezareti-Cavid Bey; BOA, MV, 153/46 (6
Haziran 1327 /19 Haziran 1911); Besbelli, a.g.m., s.71.
20 Selahittin Özçelik, a.g.e.
21 Selahittin Özçelik, a.g.e., s.6.
22 TBMM, Zabıt Ceridesi, Devre: XVII, c. XIII,, Birleşim: 70, s. 460-461, (07.03.1985)
23 DKD, “Türk Donanma Vakfı”, Cilt 78, Sayı 472, Nisan 1972, s. 95.
24 RG, Karar No: 1987-3388, 25 Haziran 1987.
Barbaros H
ayreddin
Turgut Reis
Muavenet-i Milliye
Reşadiye Dretnotu
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
20
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Ertuğrul Fırkateyni’nin İzinden
ERTUĞRUL FIRKATEYNİ’NİN İZİNDEN
Hazırlayan •• TCG GEDİZ Komutanlığı
D
16 Eylül 1890 günü, Kushimoto açıklarında yakalandığı ve o
güne kadar hiç görmediği büyüklükteki tayfuna daha fazla dayanamayıp kayalıklara çarparak batan Ertuğrul Fırkateyni, kahraman
levendlerimize ebedi bir kabristan olmuş, aynı zamanda aralarında
binlerce deniz mili olan iki millet arasında da kuvvetli bir bağ kurulmasını sağlamıştır.
eniz Kuvvetleri olarak, daha önce 1990 ve 2000 yıllarında
TCG TURGUTREİS, 2011 yılında TCG GEMLİK fırkateyni ile
icra edilen uzak doğu seyrinin dördüncüsü için TCG GEDİZ’in tefrik edilmesi, bizler için büyük bir gurur kaynağı olmuştur.
Bu şerefli ve kutsal göreve seçilmenin haklı gururuyla birlikte Komutanımızdan erlerimize kadar tüm personeli büyük bir heyecan
sarmıştı. Derhal hazırlıklara başladık. Bu görev kapsamında yapmamız gerekenleri ve bizden beklenenleri ortaya koymak üzere
Ertuğrul Fırkateyni’nin 125 yıl önce Japonya’yı ziyaretinin hikayesini özümsedik.
Denizcilik tarihimizde unutulmaz bir yere sahip Ertuğrul Fırkateyni
ve O’nun kahraman levendlerinin hikâyesinin genç nesillere daha
iyi aktarılması maksadıyla, içinde bulunduğumuz yılda tüm kamu
ve özel kurumlarla işbirliği içerisinde birçok etkinlik planlanmıştır.
Planlanan faaliyetlerin başında, Ertuğrul Fırkateyni tarafından yapılan seyrin anısını bir kez daha yaşatmak üzere Ertuğrul’un izlediği
rota ve limanları da kapsayacak şekilde TCG GEDİZ tarafından
icra edilecek uzak doğu seyri gelmektedir. Bu göreve seçilmiş
olmaktan dolayı hissettiklerimizden ve göreve yönelik hazırlıklarımızdan önce kısaca bu hazin kahramanlık öyküsünden bahsetmek istiyoruz.
Zira, şanlı tarihimiz boyunca yaşadığımız birçok zaferin yanında,
bizleri milletçe yasa boğan, ancak sonuçları itibariyle, milletimize
güç veren, aramızdaki bağları güçlendiren, ikili ilişkilerimize yön
veren, kavuşmak için çıktıkları yolda, gidip de dönemeyenlerin
hazin hikâyelerini barındıran acı olaylar da bulunmaktadır.
1890 yılının Temmuz ayında, İstanbul’dan Japonya kıyılarına
doğru, 14 ay boyunca her türlü deniz ve hava şartlarına göğüs
gererek, salgın hastalıklar, idari, teknik ve lojistik güçlükleri sinelerine çekerek, kendilerine verilen vazife uğruna, ebediyete yelken
açan Ertuğrul Fırkateyni Levendleri, işte bu acı olaylardan birinin
kahramanları olarak, şanlı tarihimizde unutulmaz bir yere sahiptir.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Osmanlı devleti ile Japonya arasındaki ilk resmi temas 1871 tarihinde gerçekleşmiştir.
Japonya tarafından Avrupa‘ya gönderilen Büyükelçi İwakura‘nın
başkanlığındaki heyete dahil olan Japon Dışişleri Bakanlığı katibi
Fukuchi Genichiro, Japon devletinin temsilcisi olarak İstanbul‘a
21
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Ertuğrul Fırkateyni’nin İzinden
sil edebilecek kadar ihtişamlı olmalıydı. Aynı zamanda; Osmanlı
tersanelerinde inşa edilmiş, personel taşıma kapasitesi yüksek,
maliyetin düşürülmesi maksadıyla hem makine hem de yelkenle
seyredebilen bir gemi olması da isteniyordu. Donanma’nın envanterindeki gemiler arasından özellikle dış görünüşüyle en heybetli
gemilerden biriydi Ertuğrul.
gelmiştir. Fukuchi’nin ziyaretinden 7 yıl sonra, 1878’de “Seiki”
adlı bir Japon harp gemisi İstanbul’a gelmiş, bu Japon gemisinin
kaptanı Yarbay İnoue’ye, Abdülhamit, “Ben de ülkenize bir gemimizi gönderip kaptanım ve zabitanım vasıtasıyla İmparatorunuza
selamımı iletmek istiyorum. Lütfen sevgimi Japon İmparatoru’na
söyleyiniz” diyerek nişan vermiştir.
1887 yılının Eylül ayında, Japonya İmparatoru’nun amcası olan
Prens Komatsu‘nun eşiyle birlikte İstanbul’a yaptığı ziyaret iki ülke
arasında kurulan ilişkiye hız kazandırmıştır. Ekim 1886’dan Aralık
1887’ye kadar Amerika, Avrupa ülkeleri ve Çin’i kapsayan büyük
bir inceleme gezisine çıkan Prens Komatsu, ilk Japon asilzadesi
olarak, İstanbul’u da ziyaret etmiş ve Padişah II. Abdülhamit tarafından kabul edilerek, Japon imparatorunun dostluk mesajını
iletmiştir.
Resim 2 - Ertuğrul Fırkateyni
Ertuğrul Fırkateyni 1863 yılında İstanbul Kasımpaşa tersanesinde inşa edilmiş, boyu 79 mt. eni ise 15,5 mt olan bir gemiydi.
İlk inşasında yelkenli olan Ertuğrul Fırkateyninin makine ve kazan
modernizasyonu İngiltere’de yapılmıştı.
Resim 1 - Prens Komatsu
II. Abdülhamit, Prens Komatsu ve heyetine büyük bir yakınlık
göstermiş, itibarlı bir misafir olarak onları Dolmabahçe Sarayı’nda ağırlamıştır. Ayrıca kendilerine madalya ve nişanlar da tevcih
etmiştir. Prens Komatsu ülkesine döndükten sonra, ziyareti süresince gördüğü yakın ilgiden dolayı teşekkür etmek amacıyla
Padişah’a Krizantem Nişanı’nı göndermiştir.
Resim 3 - Ertuğrul Fırkateyni Personeli
II. Abdülhamit, Japonya ile ilişkilerde somut bir gelişme sağlamak
için harekete geçmiş, Japonya’ya bir gemi göndermeye karar
vermiştir. Gezinin resmi bir şekil almaması için de, Japonya’ya
gönderilecek geminin bir okul gemisi olması uygun görülmüştür.
Padişah, gemiye Bahriye Mektebi son sınıf öğrencilerinin ve yeni
mezunların da bindirilerek, hem staj/ tatbikî deniz eğitimi fırsatı
olmasını hem de savaş gemisi imajının silinmesini istemiştir. Böylece Avrupalıların bu işe karışma ihtimaline çözüm bulunmuştur.
Ertuğrul’un Japonya’ya intikali esnasında, Asya coğrafyasında kök
salan İngiliz İmparatorluğu’nun idaresi altındaki Müslüman toplumlarda nabız yoklamak ve Osmanlı Devleti’ne yönelik olumlu
bir yaklaşım tesis etmek, Asya Müslümanlarının Hilafete bağlılıklarının güçlendirilmesi suretiyle maddi ve diplomatik desteklerini
sağlamak amacıyla Süveyş, Aden, Bombay, Kolombo, Singapur,
Saygon ve Hong Kong limanları da seyir programına dahil edilmiştir. Biz de TCG GEDİZ ailesi olarak ülkemiz ile bölge ülkeleri
arasında tesis edilen ilişkilerin geliştirilmesi ve yeni ilişkilerin tesis
edilmesine katkı sağlamak maksadıyla 125 yıl sonra aynı rotaları
kullanarak Ertuğrul’un dümen suyundan anılan limanlara ziyaretler
icra edecektik.
Sıra geminin seçimine gelince Doğu’da yeni bir kuvvet halinde
beliren Japonya’ya gönderilecek gemi Osmanlı’nın gücünü tem-
Takvimler 2 Temmuz 1305/14 Temmuz 1889 Pazar gününü
gösterirken Ertuğrul Fırkateyni İstanbul’dan ayrılarak Japonya’ya
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
22
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Ertuğrul Fırkateyni’nin İzinden
doğru harekete geçmişti. Ertuğrul, ilk olarak Marmaris limanına, oradan Süveyş’e intikal etmiş, Port-Sait’te bir gece kalmıştı.
Süveyş Kanalı geçişi esnasında talihsiz bir kaza geçirerek bir süre
onarım için Süveyş’te bulunmuştu. Onarımların tamamlanmasını
müteakip 23 Eylül 1889‘da Süveyş‘ten ayrılmış, Cidde’ye uğrayarak 7 Ekim 1889‘da Aden’e varmıştı. Aden’den kömür ikmalini
müteakip 10 Ekim’de Bombay’a intikale geçmişti.
Japonya’da baş gösteren Kolera salgını Ertuğrul’u da etkilemiş, bu
gelişmeler üzerine 21 Temmuz’da Yokohama’dan avara edilerek
Yokosuka’daki Nagaura karantina bölgesine intikal edilmiş ve maalesef bu süre içinde toplamda 37 kişi daha koleraya yakalanmış
ve 13 kişi hayatını kaybetmişti. Karantinadan dolayı hareket tarihi
yine ertelenmişti. Japonya’da fırtına dönemi olan Eylül-Ekim ayları gelmişti. Bütün bu olumsuz gelişmelerin neticesinde Ertuğrul
Fırkateyni, karantina için gittiği Yokosuka’dan Yokohama‘ya geri
dönmeyerek, buradan İstanbul’a doğru 15 Eylül 1890’da harekete geçmek zorunda kalmıştı. Dönüş yolunda yakalandığı fırtınaya
yorgun bedeni dayanamayarak mürettebatıyla birlikte Kushimoto
bölgesinde yer alan Oşima Adası'nın açıklarında denizin soğuk
sularında ebedi istirahatgâhına çekilmişti. Elim kazadan kurtulanlar
İstanbul’a dönmüş, kalan deniz şehitlerimiz ise Ertuğrul Fırkateyni
ile birlikte vatanımızdan binlerce mil mesafede, en uzakta ve en
doğuda sonsuza kadar sürecek dostlukların temelini atmıştı.
20 Ekim’de Bombay’a uğrayan Ertuğrul ve mürettebatına halk
büyük ilgi göstermişti. Bombay’da yayınlanan iki gazete, günde
binlerce kişinin ziyaret ettiği Ertuğrul hakkında makaleler yayınlamış ve bu makalelerin tercümeleri de Ceride-i Bahriye’de yayınlanarak İstanbul halkına iletilmişti. İngilizce olarak yayınlanan
“Gazette of Bombay” 28 Ekim 1889, “Advocate of India” ise
29 Ekim 1889 tarihli nüshasında Ertuğrul ve mürettebatına geniş
yer vermiş, gemiye karşı olan büyük ilgiden söz etmiştir.
Bir haftalık liman ziyaretinin ardından Bombay’dan ayrılan Ertuğrul, 1 Kasım’da Kolombo’ya varmıştı. Ertuğrul’un Kolombo’da
gördüğü ilgi Bombay’daki ilgiyi gölgede bırakır ölçüde olmuştu.
Civar şehirlerden ziyarete gelen on binlerce insan, geminin etrafını saran tekne ve sandallar tarafından adeta sevgi seline maruz
kalınmıştı. Beş günlük liman ziyareti sonrasında Fırkateyn 5 Kasım
1889 günü Singapur’a müteveccihen hareket etmişti.
Kazadan yaralı kurtulan 69 kişi Kuşimoto’dan Kobe’ye nakledilmişlerdi. Kobe’deki tedavi işlemleri sonrasında tüm yaralılar Hiei
ve Kongo adlı Japon savaş gemileri ile İstanbul’a getirilmişlerdi.
15 Kasım 1889‘da Singapur‘a ulaşmış, Japonya’da devletin amiral seviyesinde temsil edilmesi için, bu limanda Miralay Osman
Bey terfi ettirilerek mirlivalığa getirilmişti.
Singapur yıllar sonra ilk kez olay çıkarmayan, taşkınlık yapmayan,
sokakta kavga etmeyen denizciler görmüştü. Üs komutanı personelin örnek tavrından ötürü teşekkürlerini defaatle Osman Paşa’ya
iletmiş, Osman Paşa da Singapur halkının ve üssün misafirperverliği için üs komutanını makamında ziyaret ederek teşekkürlerini
bildirmiştir.
Resim 4 - Yaralılar Kobe Kızılhaç Hastanesi Bahçesinde
Kazanın meydana geldiği yer Japonya karasuları içerisinde en çok
deniz kazasının meydana geldiği yerlerden biri olup, “Funakara”
adlı bu mevkinin, halk arasında “Şeytan Kayalıkları” denen tehlikeli
bir yer oluşu, kaza akşamı biri Alman diğeri İngiliz olmak üzere iki
geminin daha bu yakınlarda batmış olması da bölgenin alelade bir
mevki olmadığını göstermektedir. İntikali süresince tüm zor şartlara rağmen diplomatik misyonunu başarıyla tamamlayan Ertuğrul
Fırkateyni Türk-Japon dostluğunun temellerini atmış, geleceğin
denizci nesillerine örnek olmuştu.
Uygun mevsim rüzgârlarının beklenilmesi sebebiyle Singapur’da
dört aya yakın bir süre kalan Ertuğrul, 22 Mart 1890’da Hong
Kong’a doğru harekete geçmiş fakat hava muhalefeti sebebiyle
kömürün yetmemesi üzerine Fransız Sömürgesi olan Saygon’a
uğrayarak ikmal yapmış ve hava şartlarının düzelmesini beklemişti. 20 Nisan’a kadar burada kalan Ertuğrul, 26 Nisan’da Hong
Kong’a ulaşmıştı.
5 Mayıs 1890’da Nagazaki’ye doğru yola çıkan Ertuğrul yine hava
muhalefeti sebebiyle Foçu’ya uğramak zorunda kalmış, 18 Mayıs’ta ileri harekete geçerek 22 Mayıs’ta Nagazaki’ye, 26 Mayıs’ta
Kobe’ye varmıştı. 7 Haziran 1890’da Yokohama’ya ulaşan Ertuğrul Fırkateyni limandaki yerli ve yabancı gemilerce karşılanmıştır.
Kazada ölenlerin anısına, geminin battığı yere en yakın
kara parçası olan Kushimoto’da bir anıt yapılmıştır. Şehitlik
21 Eylül 1890’da oluşturulmuş, ilk Şehitlik Anıtı Japonlar tarafından 1891’de dikilirken, 1929’da tadil edilmiş, aynı yıl Haziran
ayında Japon İmparatoru tarafından da ziyaret edilmiştir. Türkiye
tarafından restore edilerek 1937’de tekrar açılan anıtın önünde,
her yıl düzenli olarak anma törenleri yapılmaktadır. “Ertuğrul Fırkateyni Şehitlerini Anma Törenleri” esnasında, adaya ne zaman bir
Türk gelse mutlaka inceden bir yağmur yağdığı, Japonların da bu
yağmurların “şehit denizcilerin buruk sevinç gözyaşları” olduğuna
inandığı söylenmektedir.
Osman Paşa, 13 Haziran 1890‘da İmparator‘a Padişah’ın mektubunu, nişanını ve diğer hediyelerini takdim etmiş; İmparatoriçe’ye
de taç ile murassa gerdanlığı sunmuştur. Osman Paşa Tokyo’da
yabancı devlet elçileriyle resmi temaslarda bulunmuştur.
Ertuğrul personelinin liman ziyareti süresince hâl ve tavırları Japon halkının övgülerine mazhar olmuştu. Dönüş için hazırlıklar
yapılırken Ertuğrul’u bir şansızlık daha yakalamıştı. 1890 yılında
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
23
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Ertuğrul Fırkateyni’nin İzinden
Şimdi biraz da Ertuğrul Fırkateyni'nin Japonya Seyrinin 125’inci
Yıldönümü seyri görevine tefrik edildiğimiz süreçte TCG GEDİZailesi olarak yaşadıklarımız ve hissettiklerimizden kısaca bahsetmek
istiyoruz. Ertuğrul Fırkateyni'nin Japonya seyri ile ilgili yapılacak
etkinlikler kapsamında bir fırkateynin Japonya’ya gidecek olduğunu öğrendiğimizde acaba bu gemi biz olabilir miyiz diye heyecanlanmıştık. Takvimler Kasım 2014 ayını gösterdiğinde Japonya
Seyrine ilişkin onayların alındığı haberlerinin yayılması ile birlikte
bu tarihi göreve kimin ya da kimlerin gideceği konuşulmaya başlanmış, diğer gemilerde olduğu gibi gemimizi de görevin heyecanı
kaplamıştı. Sonrasında katılacak gemi adaylarının isimlerinin duyulması ile birlikte heyecan daha özelde ilgili gemilerin personelini
sarmaya başlamıştı. Görev için gemimizin aday olduğunu öğrenmek bile büyük bir gurur vesilesiydi. Hemen beraberinde görev
periyodu, gidilecek ülkeler, ziyaret edilecek limanlar en önemlisi
de vatanımızdan en uzak noktadaki şehitlerimiz için ne yapabiliriz
konusu personel arasında konuşulan konular haline gelmişti.
Tüm personelde sözcüklere sığdırılamayacak haklı gurur, Deniz
Kuvvetleri Komutanımız Oramiral Bülent BOSTANOĞLU ve Donanma Komutanımız Koramiral Veysel KÖSELE’nin gemimizi yılbaşı tebrigatı kapsamında ziyaretleri ile daha da artmıştı.
Evet göreve tefrik edilmiştik, bunun haklı gururunu yaşıyorduk, bir
taraftan da bu görevi aziz Ertuğrul Şehitlerinin anısına layık şekilde
yapmak arzusu ve sorumluluk duygusu kendisini kuvvetli bir şekilde hissettiriyordu. Bu bilinçle süratle görev hazırlıklarına başladık.
18 Aralık 2014 tarihinde artık resmi olarak gidecek geminin isminin belirlendiği haberi gemideki gece yarısı seyir sessizliğini bölüyordu. Salonlar ve branş mahalleri arasında telefonlardan meşgul
sesi geliyordu. İcra edilecek görevin heyecanı gemi personelinden ailelerine yansımış, bir taraftan uzun soluklu bir seyrin getireceği ayrılık düşünülürken, diğer taraftan da Ertuğrul Fırkateyni’nin
Japonya Seyrinin 125’inci Yıldönümü için icra edilecek bu tarihi
göreve seçilmiş olmanın gururu ağır basıyordu.
Komutanlarımızın Yılbaşı Tebrigat Ziyareti
Seyrin tarihi önemine ve görevin temsil boyutuna ilişkin durumsal
farkındalığı artırıcı brifingler ile ziyaret edilecek limanları tarihi ve
kültürel boyutta tanıtmaya dönük brifingler verilmeye başlanmıştı.
Bölgedeki farklı dillerde ihtiyaç duyulabilecek basit cümleler derlenerek personelin istifadesine sunuluyordu. Görevin temsil boyutuna ilişkin resepsiyonlarda konuşulabilecek muhtemel konularda
açık kaynak tabanlı İngilizce notların hazırlıklarına başlanıyordu.
Görev kapsamında gemide görevlendirilecek personele ulaşılarak göreve ilişkin hazırlıklardan haberdar ediliyor ve kendilerine
yapmaları gerekenler bildiriliyordu. Bu kapsamda resepsiyonlarda
ve liman ziyaretlerinde şehirlerde küçük konserler vermek üzere
görevlendirilecek olan bando ile irtibata geçilerek tüm gidilecek
ülkelerin popüler müziklerine ilişkin hazırlık yapılması isteniyordu.
TCG GEDİZ Ailesinin Gurur Tablosu
Harekât ihtiyaçlarının süratle çözüme kavuşturulduğu ve herkesin
zamanla yarışarak en iyiyi sunmaya çalıştığı bir sürecin yaşanması
herkeste ayrı bir iç motivasyona dönüşüyordu. Gemi bünyesine
görev kapsamında eklenen tonlarca malzemenin transferi, cephane transferinde olduğu gibi tüm personelin oluşturduğu zincirle
yapılıyor, personel zincirin baklaları gibi birbirine kenetleniyordu.
√ (Görev İcra Edilen Ülkeler Turuncu, Görev Planlı Ülkeler Mavi)
“Anavatanda güvende olmak için denizde güçlü olmak, dünyada
söz sahibi olmak için tüm denizlerde var olmak.” ilkesi ile dünya denizlerinde sancak/varlık göstererek başta Japonya olmak
üzere Ertuğrul Fırkateyni’nin Japonya Seyri’nin 125’inci Yıldönümü Faaliyetleri süresince liman ziyaretleri icra edilecek ülkeler
ile ilişkilerin geliştirilmesi ve yeni ilişkilerin tesis edilmesine katkı
sağlamak maksadıyla, 1 Nisan – 31 Temmuz 2015 tarihleri arasında Cibuti / CİBUTİ’den başlayarak Karaçi / PAKİSTAN, Mumbai
/ HİNDİSTAN, Colombo / SRİ LANKA, Port Klang / MALEZYA,
Jakarta / ENDONEZYA, Hong Kong / ÇİN, Qingdao / ÇİN, Busan /
GÜNEY KORE, Shimonoseki / JAPONYA, Kushimoto / JAPONYA,
Tokyo / JAPONYA, Manila / FİLİPİNLER, Singapur / SİNGAPUR,
Chennai / HİNDİSTAN, Maldivler / MALDİVLER, Salallah / UMMAN ve Cidde / SUUDİ ARABİSTAN limanlarına yönelik ziyaret ve
eğitimler icra edilecekti.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Uzun seyirlere yelken açmak, sevdiklerimizden uzaklaşmak;
gerektiğinde ve acil bir durum hâsıl olduğunda kendilerine ulaşmamız Deniz Kuvvetlerimizin bize sunduğu imkânlarla mümkün
olabiliyordu. Personelimiz bu tip görevlerle son dönemlerdeki gelişmeleri, kendilerine verilen önemi daha yakından görme, yaşama
ve tecrübe etme imkânına sahip olabiliyordu. X Bandın kaplama sahası dışına çıkıldığında iletişimi sağlama üzere KU-BAND
montajı yapılmıştı. Personelimiz bu sayede her zaman aileleriyle,
sevdikleri ile görüşebileceklerdi.
Gemi içerisinde ilgili hazırlıklar hızla devam ederken, diğer taraftan
gidilecek limanlar ve icra edilecek faaliyetlerle ilgili inceleme ve
24
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Ertuğrul Fırkateyni’nin İzinden
planlama faaliyetleri de devam etmekteydi. Hazırlıklar kapsamında
gidilecek limanlara yönelik bağlanacak iskele/rıhtımın görülmesinden başlayarak liman bölgesine ait ziyaret tarihindeki genel
meteorolojik durum da dahil olmak üzere tüm harekat bilgi ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hazırlanan kontrol listeleri üzerinden
ön tetkik gezilerine başlanmıştı. Göreve ilişkin yapılacak hususlar
kapsamında Deniz Kuvvetlerinde, bakanlıkların ve kamu kurumlarının temsilcileri ile iki adet ön toplantı yapılmıştı. Yapılan toplantılar
sonucunda ziyaret edilecek ülkelerde yapılacak yardım hususları
olmak üzere icra edilecek faaliyetler koordine edilmişti.
Seyrin asıl hedefi olan Japonya’daki Ertuğrul Şehitlerimizi anmak
için icra edilecek tören yanında burada yapılacak etkinlikler içerisinde Ertuğrul Fırkateyni’nin battığı bölgede dalgıçlar tarafından
dalış yapılacak, batığa 125’inci yıl anısına plaket bırakılacak, Prof.
Dr. Sunay AKIN tarafından konferans verilecektir. Şehitlerimizi anmak üzere biri Ertuğrul Fırkateyni'nin karanlık sularda kaybolduğu
mevkide denizde, diğeri anılarına inşa edilen Ertuğrul Şehitliğinde
olmak üzere iki tören icra edeceğiz. Aynı şekilde Ertuğrul Fırkateyni'nde şehit düşenler yanında yüce Türk Milletinin binlerce mil
uzaklıkta dünya insanlığı ve barışı için feda ettiği evlatları Kore
Şehitlerini, Busan/Kore Cumhuriyeti’nde icra edeceğimiz tören
ile aziz hatıralarını anacağız. Japonya ve Kore Cumhuriyeti’ndeki
şehitlerimizin vatan özlemlerini vatanımızdan getirdiğimiz topraklar
ile az da olsa gidermeye çalışacağız.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Komutanlarımızın AKH Kapsamında Gemi Ziyareti
Tarihler 1 Nisan 2015 tarihini gösterirken Ertuğrul Fırkateyni'nin
izinden Japonya’ya kadar liman ziyaretlerimizi yaparak gitmeyi,
Şehitlerimizi ebedi istirahatgâhlarında ziyaret etmeyi, Japonya’ya
intikalde ve dönerken ziyaret edeceğimiz tüm ülkelerle ikili ilişkilerimizi geliştirmeyi ve emniyetle ana üssümüze avdet etmeyi
umarak ve bunu yapmak için inancı tam, hazırlıkları tam limandan
avara ediyorduk.
25
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Ertuğrul Fırkateyni’nin İzinden
KAYNAKÇA:
1. Büyüktuğrul, Afif, Osmanlı Harp Tarihi ve Cumhuriyet Donanması, Cilt 3, Deniz Basımevi, İstanbul, 1983.
2. Çoker, Fahri, Bahriyemizin Yakın Tarihinden Kesitler, Dz.K.K.lığı Karargah Basımevi, Ankara, 1994.
3. Esenbel, Ayşe Selçuk, “19’uncuYüzyılda Japonya’nın Genel Siyaseti ve Türkiye’ye Bakışı” (Haz: İstanbul Deniz Müzesi K.lığı),
Uluslararası Ertuğrul Fırkateyni Sempozyumu Bildiri Kitabı (s.15-39), Dz.K.K. Basımevi, İstanbul, 2010.
4. Gerede, Hüsrev, Türk-Nippon Dostluğu’nun Sonrasız Hatırası Ertuğrul, T.C. Tokyo Büyükelçiliği, Tokyo,1937.
5. Ilgaz, Arif Hikmet - Ilgaz, Hasene, Yüzüncü Yıl Armağanı, Ertuğrul Faciası, İstanbul, 1990. Komatsu, Kaori, Ertuğrul Faciası Bir Dostluğun Doğuşu, Turhan Kitabevi, Ankara, 1992.
6. Nobuo, Misawa, “Japonca Kaynaklar Açısından Ertuğrul Faciası (1890)” (Haz: İstanbul Deniz Müzesi K.lığı), Uluslararası Ertuğrul Fırkateyni Sempozyumu Bildirileri (s.15-39), Deniz Basımevi, İstanbul, 2010.
7. Nutki, Süleyman, Musavver Ertuğrul Fırkateyni Faciası: Vesaik-i Resmîye ve Hususiyeye Müsteniddir, Matbaa-i Bahriye, 1327
[1911]-(Osmanlıca).
8. Şimşek, Erdoğan, Dünden Bugüne Ertuğrul Fırkateyni, Deniz Basımevi, İstanbul, 2006.
9. Ulusan Şahin, F. Şayan, Türk-Japon İlişkileri, T.C. Kültür Bakanlığı, Ankara, 2001.
10.Yücel Eronat, Canan, Ertuğrul Süvarisi Ali Bey’den Ayşe Hanım’a Mektuplar, Türkiye İş Bankası Kültür Y., İstanbul, 2007.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
26
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Türkiye Antarktika’da Üs Kurmalıdır
TÜRKİYE ANTARKTİKA’DA ÜS KURMALIDIR
Hazırlayan •• Prof.Dr.Bayram ÖZTÜRK
İ.Ü.Öğretim Üyesi, Türk Deniz Araştırmaları Vakfı Başkanı
T
ürkiye’den Amerika’ya gidip kıtada bilimsel çalışmalar gerçekleştiren ilk Türk araştırmacı olarak Atok Karaali gösterilebilir. İyonosfer fizikçisi Atok Karaali, 1959-1965 yılları arasında ABD’nin “Operation Deepfreeze” adlı projesi kapsamında
Antarktika’daki bilim üssü Plato İstasyonu’nda araştırmalarda
bulunmuştur. 1968’de ABD’nin Antarktika Yer İsimleri Danışma
Kurulu kıtanın batısındaki Marie Byrd Toprakları’nda yer alan
Matikonis Tepesi’nin 9 km doğusundaki küçük bir kayalık bölgeye Karaali Kayalıkları (Karaali Rocks) adını vermiştir. Karaali Kayalıkları böylece Antarktika’da ilk Türk isimli yer olmuştur. Daha sonra birçok Türk araştırmacı beyaz kıtaya gitmiştir.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Bunlardan Antarktika’da yukarı atmosfer çalışmalarıyla öne çıkan
Prof.Dr. Umran İnan’ın adı ise 1994’te, Ross Buz Sahanlığı’nın batısında bulunan Victoria Toprakları’ndaki bir tepeye (Inan Peak) verilmiştir. Bendeniz de Japon Kutup Araştırmaları Enstitüsü ekibiyle
Kasım 2014’te Antarktika’ya gittim, Mart 2015’te geri döndüm.
Antarktika ve Güney Okyanusu’nda denizel biyoçeşitlilik, deniz
koruma alanları ve akıntı rejimiyle ilgili dört ay süreli bir sefere
katıldım. 1990-91 yıllarında Prof.Dr.Erol İZDAR hocamızın düzenlediği toplantılarda anlatılan ve benim de merakla dinlediğim
“Beyaz Kıtayı” inceleme olanağım doğdu.
27
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Türkiye Antarktika’da Üs Kurmalıdır
ettiğini bildirmektedir. Birleşik Krallık Antarktika’da hak iddia ettiği bölgeyi “British Antarctic Territory” olarak tanımlamakta, kıtada
görev yapan araştırmacıları vergiden muaf tutmaktadır. Arjantin’in
hak iddiasında bulunduğu bölge, Şili ve Birleşik Krallık’ın iddia
ettiği bölgelerle örtüşmektedir. Fransa ve yeni Zelanda’nın hak iddia ettiği bölgeler ise daha kısadır.Norveç’in toprak talepleri daha
kuzeye doğrudur.Kıtada Amerikan üsleri de bulunmaktadır. Ancak
ABD Antarktika üzerinde açık şekilde hak talep etmemekte, ek bir
talepte bulunmamaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu da Antarktika’daki yoğun faaliyetlerine karşın kıta üzerinde henüz hak iddia etmemiştir. Kıtada ayrıca hak iddia edilmeyen,
fakat tamamen buzullarla kaplı ve penguenlerin dahi nadiren yaşadığı bazı bölgeler de vardır.
Kıtaya ilgi gösteren 12 devletin girişimiyle imzalanan ve 1961’de
yürürlüğe giren Antarktika Antlaşması doğrultusunda 2048’e kadar kıta üzerindeki bütün hak iddiaları dondurulmuş durumdadır.
Antarktika Antlaşması, kıtanın bilim, barış, silahlardan arındırılması
ve işbirliği üzerine kuruludur. Taraf ülkelere kıtanın bütün bölgelerine ulaşım özgürlüğü sağlamakta ve askeri faaliyetleri yasaklamaktadır. Gelinen aşamada Antarktika Antlaşması toplam 52
devlet tarafından imzalanmıştır. Antlaşmaya taraf olan 52 devletin
29’u danışman üye statüsündedir ve her yıl düzenlenen Antarktika Antlaşması Danışma Toplantısı’nda karar alma sürecinde oy
hakkına sahiptir. Türkiye’nin de içinde bulunduğu diğer gruptakiler
ise antlaşmanın tarafı olmakla birlikte danışman olmayan ülkeler
konumundadır. Antarktika ile ilgili karar veren ve kıtayla ilgili gelişmeleri yöneten birinci gruptaki 29 ülkedir. Antarktika Antlaşması
kapsamındaki faaliyetlerin yürütülmesi amacıyla Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te 2004’te daimi bir sekretarya kurulmuştur.
Antarktika ve Güney Okyanusta araştırma yaptığım
Shirase askeri buzkıran gemisi
Kıtayı çevreleyen Güney Okyanusu ve Antarktika tek bir bölge
olarak değerlendirilebilir. Bu bölgenin coğrafi konumu 65-90
güney enlemleri arasında yer almaktadır ve %95’i buzlar altındadır. Kıtada devletlerin kurduğu ve sayıları giderek artan bilim üsleri
Antarktika’nın önemine işaret etmektedir. Kıtada hâlihazırda 29
ülkeye ait yüzün üzerinde üs bulunmaktadır. Başta ABD, Rusya
Federasyonu, Japonya, Şili, İngiltere ve Arjantin olmak üzere belirli ülkeler kıtada birden fazla üsse sahiptir. Antarktika ve Güney
Okyanusu dünya üzerindeki iklimleri, dolayısıyla küresel akıntıyı
düzenleyen sistemin ana kaynağı olması bakımından büyük önem
taşır. Bu akıntı sistemi dünyamızı 2000 yılda dolaşmaktadır.
1991’de antlaşmanın tarafı olan 39 devlet, gelecek 50 yıl boyunca Antarktika’daki yeraltı kaynaklarının çıkarılmaması doğrultusunda bir karar almış, bu karar kapsamında imzalanan Çevre
Protokolü (Madrid Protokolü) 1998’de yürürlüğe girmiştir. Kıtadaki faaliyetleri bilimsel çalışmalarla sınırlı tutan Çevre Protokolü’nün
2048’e kadar yürürlükte kalacağı beklenmektedir. 2048’de ise
Antarktika Antlaşması’nın hükümlerinin ve bu kapsamda Çevre
Protokolü’nün gözden geçirilmesi ihtimali bulunmaktadır. Farklı
devletler antlaşma hükümleri yeniden düzenlenirken söz sahibi
olmak ve kıta üzerinde pay elde etmek için belirli stratejiler izlemektedir. Devletlerin bu stratejilerinin temelinde kıtadaki kaynaklar
üzerindeki güç mücadelesi yatmaktadır. Antarktika petrol ve doğalgaz ile canlı kaynaklar gibi sahip olduğu doğal kaynaklarla devletleri cezbetmektedir. Dolayısıyla 2048 yılından sonra Antarktika
kıtasıyla ilgili tartışmaların artması beklenmektedir.
Küresel Akıntı Sistemi ve Antarktika
Ayrıca, son zamanlarda çok konuşulan Ozon tabakasındaki incelme ve atmosferdeki Co2 miktarının artışı Antarktika üzerinde
daha net izlenmektedir. İklim değişikliği nedeniyle özellikle Batı
Antarktika’daki buzulların erimeye başladığı ve bu erimenin 2010
yılında deniz suyu seviyesini 50-60 cm kadar yükselteceği tahmin
edilmektedir. Bu ise hem kıta da hem de Güney Okyanus gibi
alanlarda daha fazla araştırma izleme programlarını gerektirmektedir.
Antarktika’daki buzullar dünyadaki içme suyunun toplam hacminin yaklaşık %70’ini, geçmektedir. Antarktika’daki büyük buzulların Afrika’ya taşınmasıyla binlerce insanın su sorununun çözülmesi
de tartışılan konular arasındadır. Fransa’nın, Birleşik Krallık’ın hatta
Suudi Arabistan’ın benzer projeleri bulunmakla birlikte henüz somut bir adım atılmamıştır. Yalnız bu konu üzerinde araştırmaların
başlatılması da araştırma yapan ülkeleri ilerleyen tarihlerde öne
geçirebilecektir.
Unutulmaması gereken başka bir noktaysa, Kril denilen bir tür
Karidesin kıta etrafında milyonlarca ton olan canlı kütlesi yani avlanma imkanıdır. Bu karides türü zaten bir çok ülke tarafından
avlanarak dünya pazarlarına sürülmektedir.
1.Hak İddiaları ve Antarktika Antlaşması
Avustralya Antarktika’nın %42’si üzerinde hak iddia etmektedir.
Ancak bu hak iddia edilen alanlara Çin ve Hindistan daha sonra
üs kurmuştur. Şili, Antarktika pasaportu vererek kıtada hak iddia
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
28
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Türkiye Antarktika’da Üs Kurmalıdır
2.Türkiye ve Antarktika
görev düşmektedir. Çünkü üs kurulması, araştırma yapılacaksa
anlamlıdır. Üs kurulunca buranın lokomotif gücü bilim insanları
olacaktır. Bilim yapılmayacaksa ve dolayısıyla danışmâ ülke statüsü alınamayacaksa üs kurmanın zaten fazla anlamı yoktur.
Antarktika’da gelişmiş ülkelerin birçok üsleri bulunur; bunda pek
yadırganacak bir durum olmayabilir. Ancak hiç denize kıyısı olmayan ülkelerin bile üssünün bulunması veya ekonomik düzeyleri
ülkemizden daha iyi olmayan ülkelerin bile üslerinin bulunması
bizleri düşünmeye sevk etmelidir. Başka işimiz kalmadı mı? Veya
bir bu iş eksikti gibi müstehzi konuşmalar ancak miyop bir bakış
açısıyla açıklanabilir. En son Kazakistan ve Moğalistan anlaşmayı imzalayarak üs için çalışmalara başlamışlardır. Ayrıca Monako
Prensliği de üs kurmak için planlama yapmaktadır. Bütün bunlar
olurken Ortadoğudan hiçbir ülke danışman ülke değildir. Başta
Pakistan büyük bir heyecanla 1991 yılında ilk üssü kurmuş ancak devamını getirememiş ve faaliyetleri akamete uğramıştır. Bu
dönemde Pakistan Deniz Kuvvetleri ve Oşinografi Enstitüsü üssün
kurulması için ortak çalışmışlardır.
Diğer taraftan Antarktika’yla ilgili yürütülecek projeler kapsamında
toplanan bilgi ve belgelerle kurumsal hafıza oluşturulmalıdır. Bu
konuda yerinde bir adım olarak Türkiye’de ilk defa İstanbul Teknik
Üniversitesi "Kutup Araştırmaları Merkezi” kurmuştur. Aynı şekilde
ilgili diğer kurumların da kıta ile ilgili takip edilecek strateji için
hazır olması gerekmektedir. Bütün bunları koordine edecek bir
merkezi kurumun yani Kutuplar (Arktik ve Antarktik) Enstitüsü’nün
kurulmasının zamanı ise gelmiştir. Zaten Kuzey (Arktik) konusunda
ülkemiz bu yıl gözlemci ülke olması için gerekli başvuruları yapmıştır. Antarktika konusunda farkındalığın artırılması ve kurumların
hazırlıklı hale gelmesinin yanında bilimsel yayınlar ve bunların nitelik ve niceliğidir. Bölgeye yapılan seferlerin sonucunda bilimsel
yayın üretebilmek daha çok kıymet ifade edecektir. Bu yayınların
antlaşma sekretaryasına sunulması ise bilimsel gücümüzün görünmesi ve evrensel bilime yapacağımız katkı bizi danışman ülke
amacımıza daha fazla yaklaştıracaktır. Hâlihazırda ülkemizde bu
konuda Türkçe yayın bulunmadığından tarafımca yakın zamanda
yayınlanması planlanan Türkçe “Neden Antarktika” isimli bir kitabın
basım aşamasına gelinmiştir. Esasen bu yazı da bu kitabın özeti
niteliğindedir.
Ben de arkadaşlarımla birlikte burada Türkiye’nin üs kurması
talebiyle 2012 yılında Dışişleri Bakanlığı’nda temaslarda bulundum. 2013’te Brüksel’de yapılan Antarktika Antlaşması Danışma
Toplantısı’na heyet başkanı olarak katıldım. Aynı şekilde 2014’te
Brezilya’da ve 2015 ‘te Bulgaristan’daki taraflar toplantısına katıldım. Burada tarafıma başarılı araştırmalar nedeniyle “Japonya
Antarktika madalyası” tevdi edildi.
Türkiye, kıtada söz sahibi olmak için Antartika Antlaşması’nda
birinci grup ülkeler sınıfına dâhil olmaya yönelik bir strateji geliştirmeli ve bu stratejiyi istikrarlı biçimde sürdürmelidir. Türkiye
danışman ülke olmadan yani birinci gruba dâhil olmadan Antarktika’nın geleceğinde ne söz sahibi olabilecek, ne de kıtada hak
iddia edebilecektir. Bu doğrultuda Türkiye’nin atması gereken ilk
adım kıtada bir an önce üs kurarak araştırmalara başlamasıdır.
Yeterli finansal kaynağın ayrılması ve bu alanda çalışacak nitelikli
ve istekli akademik kadronun yetiştirilmesi halinde Antarktika’da
üs kurmak ve başarılı olmak mümkündür.
39. Taraflar toplantısı,2015 Bulgaristan .Tarafıma
Japonya Antarktika madalyası( JARE 56) tevdisi.
Antarktika’da üs yeri için ilk etapta çevre etki değerlendirmesinin
yapılması gerekmektedir. Çevre etki değerlendirmesinin yapılabilmesi için ise Çevre Protokolü’nün imzalanması ve meclisin
onayından geçmesi gerekmektedir. Konuyla ilgili kanun tasarısı
18 Aralık 2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündemine gelmiştir. TBMM’de Antarktika’nın gündeme gelmiş olması
bu konuda bir mesafe alındığını göstermesi açısından önemlidir.
Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından Antarktika konusunda belirli
bir strateji geliştirilmeli ve bu strateji doğrultusunda hareket edilmelidir. Öncelikle Antarktika’da faaliyet göstermenin Türkiye’nin
çıkarları açısından sağlayabileceği imkânlarla ilgili farkındalığın artırılması gerekir. Farkındalık arttıkça baskı grupları oluşacaktır. Türkiye’de ilkim değişikliği, atmosfer, oşinografi, jeoloji, buzul ve su
konularında çalışan araştırmacıların Antarktika’ya yönlendirilmesi,
Ankara’nın kıtaya yönelik geliştireceği stratejiye temel sağlayabilecektir. Bu alanlarda geliştirilecek araştırma projelerinin fonlama
için başta TÜBİTAK ve diğer devlet kurumlarına sunulması önem
arz etmektedir. Bu konuda devlet ve vakıf üniversitelerine büyük
Üs kurulması meselesinde iki temel konu önem arz eder. İlki mali
kapasitedir. İlk aşama da on kişilik yaz üssünün kurulabilmesi için
gerekli olan meblağ mütavazi bir bütçeyle 5 milyon dolar civarındadır. Yıllık lojistik masraflarının tutarı da ortalama 5 milyon dolara
tekabül etmektedir. Türkiye’nin ortalama yıllık 10 milyon dolarlık
mali yükümlülük konusunda iktisadi gücünün yeterli olduğu düşünülmektedir. Bu kapsamda en geç 2023 yılında üssün açılacağı hedeflenerek buna göre mali planlamanın yapılması gerekir.
Bununla birlikte burada verilen bütçe tahminidir ve daha ayrıntılı
ayrı bir incelemenin yapılması şarttır. İkinci husus ise akademik
kapasitedir. Birçok konuda olduğu gibi Antarktika çalışmalarında
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
29
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Türkiye Antarktika’da Üs Kurmalıdır
da birçok bilim dalındaki eksiklik giderilmeli, bu açığın kapatılabilmesi için yeni disiplinlerde nitelikli akademik kadronun yetiştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, yurtdışında akademik çalışmalarını
sürdüren birçok Türk vatandaşı sayesinde bu eksikliği az da olsa
giderebilecek yeteneğe sahibiz. Yalnız yurtdışındaki araştırmacılar
bu konuda kendilerine iş güvencesi verilmesini beklemektedir.
Halihazırda ülke içinde az da olsa yetişmiş bir kritik araştırmacı
sayısı bulunmaktadır.
ve bu konudaki çabalara katkıda bulunmalıdır. Bunun dışındaki
yaklaşım ve düşünceler bizi esas hedefimizden saptırabilir.
Hem maddi hem de akademik anlamda yeterli kaynağa sahip
olan Türkiye bu konuda grişimde bulunması halinde küresel ölçekte bir çalışmaya başlamış olacaktır. 1995 yılında Antarktika
Sözleşmesi’ni imzalayan Türkiye yaklaşık 20 yıldır bu alanda
somut bir ilerleme kaydedememiştir. Antarktika konusunda bir
strateji belirlenmesi ve bu doğrultuda hareket edilmesi hepimizin
sorumluluğundadır. Çünkü bu alanda planlı olarak yol kat etmek
Türkiye’nin menfaati için önemlidir.
3.Sonuç
Türkiye Antarktika’da üs kurmak, görünürlüğünü artırmak yanında
bir dünya mirası olan kıtanın korunması için de çaba sarf etmeli
Antartika buz ve iklim değişikliği çalışmaları
İç Antartika Skallen Buzulu’nda çalışmalar
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
30
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz ve Kadın
DENİZ VE KADIN
Hazırlayan •• Dz.Bnb.Müge SAVAŞKUL MÜRTAY
D
eniz tarihinde kadınların ilk olarak kadın kimliklerini gizleyerek erkek kılığında ve “korsan” sıfatıyla güverteye ayak bastıkları, ülkemizde ise ilk olarak “gemici eşi” sıfatıyla sivil bahriyeye
giriş yaptıkları müteakiben miço, telsiz zabiti ve köprü üstü zabiti
sıfatları ile gemilerde çalıştıkları bilinmektedir.
mak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir toplumun bir
uzvu atalette olursa, o toplum felç olmuştur. Bir toplumun hayatta
kalması ve muvaffak olması için çalışmanın ve başarılı olabilmenin bağlı olduğu bütün sebep ve şartları kabul etmesi gerekir.
Bundan dolayı bizim toplumumuz için ilim ve fen lazımsa bunları
aynı derecede hem erkek ve hem de kadınlarımızın kazanmaları
gerekir” ifadesi ile belirtmiştir. Bunun üzerine artık biz Cumhuriyet
kadınlarına düşen görev açık ve net olarak belirlenmiştir.
Türk kadını olmak; kadın olmanın sorumluluklarından daha ağır ve
ciddi mesuliyetleri omuzlarımıza yüklemiştir. Çünkü biliriz ki, kazanılan her zafer için atalarımızın kanları feda edilmiştir. Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber gerek sosyal, gerekse siyasal alanda var
olup faaliyette bulunmalarına önem verilmekle birlikte kadınlarımız
haklı özgürlük savaşında cephede dahi kendisine yer bularak varlığını duyurup vatanını korumayı daima kendisine görev bilmiştir.
Türkiyede kadınların bahriyeye katılmaları 1955 yılına dayanmaktadır. 1955 yılında Deniz Harp Okulu sınav ilanında; “T.C. vatandaşı olmak ve erkek olmak” ifadesi yerine sadece; “T.C. vatandaşı
olmak” ifadesine yer verince 2 bayan öğrenci (Gürışık GÜRPINAR
ile İlgi YENER) Deniz Harp Okuluna girmeye hak kazanmış ve
bahriyenin yolu kadınlara açılmıştır.
Ulu Önder ATATÜRK Türk kadınından beklentilerini ”İnsanlar dünyaya mukadder oldukları kadar yaşamak için gelmişlerdir. YaşaDENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
31
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz ve Kadın
1956 yılında Deniz Harp Okuluna bir bayan öğrenci alınmış ancak uyum problemi yaşadığı için kendi isteği ile mezun olamadan
okuldan ayrılmıştır. 1957 yılında Gürışık GÜRPINAR asteğmen
rütbesiyle diplomasını alırken İlgi YENER devre kaybettiği için
1958 yılında mezun olmuştur.
Ulu önderin “Denize hakim olan cihana hakim olur” vecizesi Türk
Donanmasına yeni bir bakış açısı getirmiştir. Erkek egemen dünyada kadının kendine yer bulma çabası devam etmekle beraber
Türk kadını denizcilik mesleğine gönül vermiştir. 1955 yılından
günümüze kadar Deniz Kuvvetleri Komutanlığında görev yapmak,
okyanuslar aşarak şanlı bayrağımızı dalgalandırmak, o tertemiz
beyaz üniformayı layıkıyla taşıyabilmek için büyük çaba içine girmişler, denize ve denizciliğe uyum aşamasını büyük zorluklarla
atlatmışlardır.
1958 yılında Nihal GÖKÇAKIN Deniz Harp Okulunda eğitime başlamış ve 1960 yılında mezun olmuştur. Mezuniyetini müteakip
Yıldız Teknik Üniversitesinde mühendislik eğitimi alarak mühendis
sınıfına geçmiştir.
ATATÜRK’ün yolunda büyük bir özveri ve azimle Türk Deniz Kuvvetlerine uzun yıllar hizmet etmiş, subay kimliğinin yanı sıra annelik
görevlerini de ihmal etmemiş 1961 yılı mezunlarından (E) Dz.Bnb.
Seval ERDOK’la 1997 yılı mezunu Dz.Bnb. Müge SAVAŞKUL
MÜRTAY başkanlığında 1998 yılı mezunu Dz. Bnb. Feride Ebru
İLGÜ ve 2009 yılı mezunu Dz.Ütğm.İrem ÇAYLI katılımıyla Marmara Yelken Kulubünde “kadın subayların tarihi gelişimi” konulu
söyleşi yapılmıştır.
1959 yılında 5 bayan öğrenci (Seval ÜNSALDI (ERDOK), Günsel
BATURALP, Serpil ERDEMLİ, Saime ÖZSARI ve Kudret GÜNDÜZ)
Deniz Harp Okulunda eğitime başlamış ve 1961 yılında mezun
olmuşlardır. Gemilerde görev yapmayı çok istemelerine rağmen
dönemin şartları uygun olmadığından denizin kıyı birliklerine atanmışlar ve meslek hayatları süresince personel, ordonat ve istihbarat gibi karargah görevlerini yürütmüşlerdir.
1955-1961 yılları arasında Deniz Harp Okulunda öğrenim gören
kadın bahriyelilerin yegane deniz görevi asteğmen nasbedilmelerini müteakip SAVARONA okul gemisi ile 1 ay süresince yaptıkları
Akdeniz limanlarını kapsayan eğitim seyridir.
Yapılan söyleşi esnasında (E) Dz.Bnb.Seval ERDOK’ un anılarını
anlatırken gözlerindeki ışıltı ve bahriye aşkının hala taze olduğuna şahit olunmuştur. Yapılan söyleşide ilk kadın bahriyelilerden
olmanın, tek kadın olarak karargâhlarda çalışmanın ve belki en
zor görevlerden biri olan asker anne olma durumunun geçmişle
gelecek arasındaki serüveni üzerine konuşulmuş, bu serüvenin
ayak izlerini taşıyan fotoğraf albümündeki bahriyeli kadın subay
olmanın gururunu, mutluluğunu, zorluluğunu taşıyan anıların su
yüzüne çıkmasına vesile olmuştur.
(E) Dz.Bnb.Seval ERDOK Heybeliada’da konuşlu Deniz Harp Okulundaki ilk gününü ve onu lumbarağzında karşılayan en kıdemli
bayan öğrenci merhum (E) Alb.İlgi YENER’in gösterdiği şefkati yüzünde asılı kalan gülümsemesiyle bizlere aktarırken yaşadığı hüzün ve sevince şahit olunmuştur. Anılardan en dikkat çekici olanı
1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatında yaşanmıştır. Eşi de subay
olan Seval Binbaşı harekat kapsamında eşiyle beraber karargaha
göreve çağrılmış ve kızını annesine bırakarak görevine gitmiştir.
Türk kadını çocuğunu cepheye göndermeye hazırdır da arkada
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
32
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz ve Kadın
İlk Kadın Eğitim Botu Komutanı: Dz.Bnb.Gökçen FIRAT,
bırakmaya hazır mıdır? Seval Bnb. inanılmaz bir ikilem olarak nitelendiriyor bu durumu. Bu ikilemin üstesinden gelmeyi başaran
bahriyeli kadın subaylar Harp Okullarının kadınlara kapatılmasıyla
derin bir hayal kırıklığına uğramışlardır.
İlk Kadın Kurmay Subay (Deniz Kuvvetlerinde): Dz.Bnb.Yasemin
BAYRAKTUTAN (Minik bebeğini ihmal etmeden Akademiyi 1’incilikle bitirmiştir.),
1992 yılında Harp Okullarına tekrar bayan öğrenci alınmaya başlanmış ve bu kapsamda 25 bayan öğrenci Tuzla’da konuşlu Deniz
Harp Okuluna alınmıştır. Ayrıca bu kez kanun yenilenmiş ve Deniz
Harp Okulundan mezun olan kadın subaylara da gemilerde çalışma hakkı verilmiştir.
İlk Kadın Deniz Hava Taktik Komutanı: Dz.Bnb.Ebru Nilhan BOZKURT.
Askeri alanda başarılarını gösteren kadın bahriyeliler çeşitli spor
alanlarında da ülke ve dünya çapında önemli derecelere imza
atmış ve bizleri gururlandırmışlardır. Bunlardan bazıları aşağıda
sunulmuştur.
Gelişmekte olan Türkiye Cumhuriyeti 1992 yılında ordunun kapılarını tekrar kadınlara açtığında kamuoyunda büyük bir umut ve
sevinç dalgası yayılmıştır. Konu artık yurt içi sınırlarını aşmış deniz
aşırı memleketlerde NATO üyesi ülkelerin ortak konusu olmaya
başlamıştır. Gelişimin bir ülkenin aydınlık yüzü kabul edilirse Türk
kadını gelişimin simgesi haline gelmiş ve beklentileri karşılamıştır.
Bu hususta gerek aklın ve ilmin önderliğinde aldığı eğitim, gerekse kıt’adaki görevleri uhdesinde başarıları saygıyla karşılanmıştır.
İlk Olimpiyat Meşalesi Ödülü Alan Milli Kadın Sporcu (Kürek Branşı) :Dz.Bnb.Müge S.MÜRTAY, İlk Askeri Pentatlon Kadın Dünya
Şampiyonu: Dz.Bnb.Asu BÜYÜKDURMUŞ.
“Güçlü Ordu Güçlü Türkiye” dahilinde bahriyeli kadın subaylar olarak amacımız daimi Başkomutanımız Mustafa Kemal ATATÜRK’ün
Anadolu kadınına güvenini pusula kabul edip, sancağımızı mavi
vatan ötesinde daha ilerilere taşımaktır.
Bahriyeli kadın subaylar atandıkları görevleri en iyi şekilde icra
etmelerinin yanı sıra, akademik ve spor alanlarında da başarılara
imza atmışlar ve atmaya devam etmektedirler. Bunlardan bazıları
aşağıda sunulmuştur.
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün öngördüğü gibi “Milletimiz güçlü bir millet olmayı azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri
de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan
dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir”.
İlk Kadın Helikopter Pilotu (Deniz Kuvvetlerinde): Dz.Bnb.Zerrin
TOSUN,
Kaynakça
(1)(E) Bnb.Seval ERDOK Anıları
(2)Deniz Harp Okulu Müzesi
(3)www.denizcilikvegemi.com
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
33
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Maviliklere Gönül Veren Kahramanların Beyaz Kanatlı Şefkat Melekleri
MAVİLİKLERE GÖNÜL VEREN
KAHRAMANLARIN BEYAZ KANATLI
ŞEFKAT MELEKLERİ
Hazırlayan •• Bahriyeliler Derneği
S
ubay, astsubay, uzman erbaş, devlet memuru ve işçilerden
oluşan ve otuz bin kişiyi aşkın profesyonel personele sahip
Türk Deniz Kuvvetleri aynı zamanda kendine has gelenekleri ve
yaşam tarzı ile çok büyük bir ailedir. Sadece personelin değil aynı
zamanda eşlerin ve çocukların da dahil olduğu bu büyük aile bahriyeli olma tutkusuyla birbirine kenetlenmiştir.
Deniz Kuvvetlerinin değerli personeli üstün vazife bilinci ile görevlerini yaparken, kimi zaman ülkemizden çok uzaklarda, tüm dünya
denizlerinde Türk bayrağını dalgalandırırken, personel ailelerinin
birbirlerine destek olması, çeşitli sosyal ve kültürel faaliyetler ile
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
34
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Maviliklere Gönül Veren Kahramanların Beyaz Kanatlı Şefkat Melekleri
gerek kişisel gelişimlerine gerekse toplumun gelişimine katkı
sağlamaları, ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunarak toplumsal sorumluluk projelerine destek olmaları önemli bir husus olarak öne
çıkmaktadır.
Deniz Kuvvetleri personeli eşlerinin kurduğu “Bahriyeliler Derneği”
bu amaca yönelik bir kurum olarak faaliyet göstermektedir. “Maviliklere Gönül Veren Kahramanların Beyaz Kanatlı Şefkat Melekleri”
logosuyla faaliyetlerini sürdüren Bahriyeliler Derneği, her ne kadar
2014 yılından itibaren mevcut ismini kullansa da elli yıla yakın
köklü bir kurum olma özelliğini taşımaktadır.
İlk olarak “Deniz Subay Eşleri Yardım Derneği” adıyla 1967 yılında
faaliyetlerine başlayan derneğimiz, 1972 yılında “Deniz Astsubay
Eşleri Yardım Derneği”nin kurulması ile faaliyet alanını genişletmiş,
2000 yılında “Deniz Subay ve Astsubay Eşleri Yardım Derneği” adı
altında güçlerini birleştirmiştir. Yeni tüzük çalışmaları neticesinde,
Deniz Kuvvetlerinde görev yapan tüm subay, astsubay, uzman erbaş, memur ve işçileri kapsayacak şekilde 2014 yılında “Bahriyeliler Derneği” adını alan derneğimiz, halen faaliyetlerine başarıyla
devam etmektedir.
Derneğimiz tarafından yapılan yardımlar eğitim ve sağlık yardımları olmak üzere iki kategoride düzenlenmektedir. Derneğimizce
1 Eylül 2014 – 1 Ağustos 2015 döneminde 54 kişiye düzenli
eğitim/sağlık yardımı yapılmıştır. Ayrıca Gölcük şubemiz tarafından lösemili bir çocuğumuza nakdi yardımda bulunulmuş, Ankara
merkezimiz tarafından ise engelli bir çocuğumuza yürüme cihazı
temin edilmiş ve Deniz Okullarında okuyan genç bahriyelilere sivil
kıyafet yardımında bulunulmuştur.
Yardım faaliyetlerinin yanısıra, derneğimiz tarafından düzenlenen
ve dernek üyelerimizin katılımıyla icra edilen sosyal/kültürel faaliyetler ve çalışma grupları (otizm, down sendromu) ile, bir yandan Deniz Kuvvetleri ailesine olan aidiyet duygusu geliştirilirken
diğer yandan üyelerimizin kişisel gelişimlerine katkı sağlanmakta
ve üyelerimiz arasında etkin bir iletişim ağı oluşturulmaya gayret
gösterilmektedir. Bu tür faaliyetler aynı zamanda derneğimizin ve
Deniz Kuvvetlerinin tanıtımına olumlu katkı sağlamaktadır.
Derneğimizin tanıtımına yönelik Ankara, İstanbul, Gölcük, Karamürsel, Erdek ve Mersin bölgelerinde tanıtım toplantıları düzenlenmiştir. Önümüzdeki dönemde benzer faaliyetler ile derneğimizin ve icra ettiğimiz faaliyetlerin daha fazla kişi tarafından bilinmesi
amaçlanmaktadır.
Derneğimizin amacı; üyelerimiz arasındaki ortak arkadaşlık ve
yardım duygularını pekiştirmek, insani duyguları geliştirmek, toplumun kültürel ve sosyal ihtiyaçları ile ilgilenmek, denizi ve denizciliği sevdirmek, denizciliği özendirici ve destekleyici çalışmalarda
bulunmaktır.
Derneğimiz ile ilgili detaylı bilgilere, yardım koşulları ile yardım
başvuru formlarına www.bahriyeliler.org internet sitemizden ulaşabilirsiniz. Ayrıca siz de derneğimize üye olmak, icra ettiğimiz
faaliyetlerde yanımızda olmak isterseniz internet sitemizdeki online üyelik linki vasıtasıyla derneğimize üye olabilirsiniz. Sizleri de
aramızda görmek dileğiyle…
Derneğimizin 1000’e yakın üyesi bulunmaktadır. Üyelerimizin
ve Deniz Kuvvetleri personelinin destekleri ile icra edilen faaliyetlerden ve derneğimize yapılan yardım/bağışlardan elde edilen
gelirler yukarıda belirtilen kuruluş amacımız doğrultusunda ihtiyaç
sahiplerine yardımda bulunmak üzere kullanılmaktadır. Yapılan
yardımlarda öncelik Deniz Kuvvetleri mensupları ve aile bireyleri
ile Deniz Okullarında okuyan “Genç Bahriyelilere” verilmektedir.
Deniz Kuvvetleri personeli ve yakınlarının yanısıra toplumun değişik kesimlerinden ihtiyaç sahiplerine de bütçe imkanlarına göre
destek sağlanmaktadır.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
35
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Atatürk’ün Eğitim Hayatı ve Sınıf Arkadaşları
ATATÜRK’ÜN EĞİTİM HAYATI VE
SINIF ARKADAŞLARI
Hazırlayan •• E.Dz.Alb. İbrahim AKKAYA
Y
Eskiden not sistemi farklıydı. 45 ve 20 üzerinden not verilirdi.
Hatta, bizdeki bir diplomada da aynıydı. Bir de “üssümizan” vardı
ki aynı notu alanlar arasında fark oluyordu.
rd.Doç.Dr. Ali GÜLER’in, 2001 basımlı, “Askeri Öğrenci
Mustafa Kemal’in Ders Notları” ile bizim “Akademiler” kitabından faydalanarak, hayatını çok iyi bildiğimiz Atatürk’ün “okul
hayatını” merak etmememiz mümkün değildir.
Bilindiği gibi Mustafa Kemal’in ilkokul hayatı girdi-çıktılıdır ve yıl
kaybı da olmuştur; yani ara vermiştir. O zamanki ortaokulun üçüncü sınıfına imtihanla kabul edilmiştir (1893).
Bu not çizelgelerini, Manastır’daki okulunda da görmüştüm. Şimdi, Atatürk Müzesi olan bu okulun yanına park ettiğimizde, çok
heyecanlanmıştım! Türkiye ve Makedonya devleti tarafından hazırlanan bu müzeyi gezerken, sanki öğrenci Mustafa Kemal ile
beraberdim…
İlkokuldan itibaren birinciliği hiç kimseye kaptırmayan Ahmet Tevfik, toplam 444 notu almış, M. Kemal ise üssümizan sebebi ile
ortaokulu 443 ile bitirmesine rağmen dördüncü sırada tamamlamıştır.
Dünyada ve bizde, büyük adamların hayat ayrıntıları çok merak
edilir. Napoleon hakkında, üç bin kitap ve makale yazıldığını okuyoruz.
Manastır Askerî Lisesinde de Ahmet Tevfik’le aynı notu almalarına
rağmen gene üssümizandan dolayı ikincilikle tamamlamıştır.
Yıllar önce, Mustafa Kemal’in Selanik’teki üvey babasının evini
ziyaret ederken, o kadar heyecanlanmamıştım; çünkü doğduğu
ev değildi!
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
“İdadîde (lisede) iken birinci ve ikinci olmak için hepimizde şiddetli
bir gayret vardı.” diyecektir.
36
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Atatürk’ün Eğitim Hayatı ve Sınıf Arkadaşları
İstanbul’a, çeşitli askeri liselerden gelmişlerdir. Bu kalabalık grup,
altı sınıfa bölünmüştür. M. Kemal birinci kısımdadır (13 Mart
1899).
vetleri General ve Amiralleri albümündeki sıralama:
1. Ali İhsan Sabis (Top.1317 (1901-1)
2. Asım Gündüz (P.1316 (1900-2)
Saint Joseph’ten gelen Ali Fuat (Cebesoy) ile (onu, yatakhanedeki karyola göstermesi yüzünden) kader onları tanıştırır, arkadaş
olurlar; Ali Fuat’ın paşa babasının evine evci çıkar. Daha bitmedi;
M.Kemal Paşa’nın Anadolu’ya gönderilmesinde, bu ailenin rolü
olur. Gene bitmedi; Sivas’tan Ankara’ya gelişinde de Ali Fuat Paşa’nın kolordusunun, orada bulunmasındandır. (gerisini saymıyorum; konu dışına taşıyoruz!)
3. Sedat Doğruer (P.1317 (1901-30)
4. Ahmet Tevfik (P. 1317 (1901-1)
5. Mustafa Kemal Atatürk (P.1317 (1901-8)
6. M. Hayri Tarhan (P.1317 (1901-4)
7. M. İzzet Yavuzer (Sv.1316 (1900-2)
Atlı sınıfın mevcudu 635 piyade, 88 süvari ve 16 baytar olmak
üzere 703 kişidir.
8. Seydi Uğur (Top.1317 ( 1901-2)
9. Ali Fuat Cebesoy (P.1317 (1901-28)
M. Kemal’in not çizelgeleri Harp Okulu arşivindedir. Birinci sınıfınkiler ise İstanbul Üniversitesi kitaplığında, “H. Gök ve M. Uyar”
tarafından bulunmuştur.
10.Şevket Demirman (İs.1317 (1901-1)
11.Kemal Ohri (P.1317 (1901-18)
Kendi sınıfında 9. sırada, bütün piyadeler arasında ise 29. durumdadır ki kendi ifadesiyle, “Harbiye I’de, biraz eğlenceye dalmıştım!”
der.
12.M. Şevki (Şişko) (P.1317 (1901-15)
13.A. Müfit Özdeş (P.1317 (1901-2)
II. sınıftan III. sınıfa geçerken 11. sıradadır ki 445 piyade arasında bu derece, oldukça iyidir. Ahmet Tevfik’in birinciliği, devam
etmektedir.
Görüldüğü gibi Harbiye sıralaması ile kurmaylık dereceleri farklı
olmuştur. Örneğin, üçüncü sıradaki S. Doğruer, piyadenin otuzuncusu iken burada, oldukça iyi derecededir. Atatürk’ün en iyi
arkadaşlarından bir olan on üçüncü sıradaki Müfit Özdeş, piyadenin ikincisi iken, listeye sonuncu olarak katılabilmiştir! Bu durum,
Akademiler kitabına bakıldığında hep böyledir. (Müfit Özdeş, Amirallerimizden Rıfat Özdeş’in babasıdır).
III. veya son sınıftan mezuniyette, lise toplamı dikkate alınmış ve
459 piyade sınıfının 8. si olarak diploma almıştır. Yıl olarak bu
sınıfa “55. Piyade sınıfı” denir.
Mezuniyet tarihi, bir çok kitapta, “rumî / miladî” ve on günlük fark
nedenleriyle” karıştırılmaktadır! Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Org.
(E) Hikmet BAYAR’ın bana yazdığı nazik ve değerli mektubunda,
en doğrusu tespit edilmiştir: “Mustafa Kemal (Selanik) - 1317
(1901) – Piyade - 8” (10 Şubat).”
Geriye kalan 24 subayın titri, “mümtaz” olup içlerinde pek değerliler vardır. Örneğin Kutulamare kahramanı Tümg. Halil Kut (Enver
Paşa’nın amcası) gibi. Bu muharebe çok önemlidir. İngiliz Ordusu,
generalleriyle esir alınmıştır. Torunu tarafından imzalanan anıları,
elimizdedir. General TOWNSHEND’in 718 sayfalık anılarıyla beraber okunmalıdır, derim.
Erkan-ı Harbiye Mektebi (Kurmay)’ne giriş, “pek iyi” tutturanlara
mahsustu, başka bir imtihan yok idi. Gene, Harbiye / Pangaltı’ndaki okulda devam edilecek ve üç yıl okunacaktı. “Topçu Harbiyesi”, Haliç’teki Halıcıoğlu’ndaki okuldu. Buradan gelenlerle Erkan-ı
Harbiye’de, 42 kişi olarak toplanmışlardı.
Orgeneral Asım Gündüz (20 yıl II. Bşk.lık yapmıştır!) anılarında
şöyle der: “Asıl birincimiz Mustafa Kemal sayılır; ama konuları çok
kısa yazardı ve yazısı da pek düzgün değildi!”
IV. sıradaki Ahmet Tevfik, ne yazık ki mezuniyetten 2 yıl sonra
ölmüştür! Bu da onun kaderiydi!..
Bu okulun I. sınıfında da Ahmet Tevfik gene birinci olarak sınıfı
tamamlar. Topçuluktan gelen Cihangirli Ali İhsan (Sabis), ikinci
sıradadır.
Eski Genelkurmay Bşk.larından Orgeneral A. Nafiz Gürman da
“mümtaz”dır; hatta, TBMM Bşk.larından Orgeneral Kâzım Özalp
da…
II. sınıfta ise ilkokuldan beri birinciliklerle gelen Ahmet Tevfik, bu
titrini, Ali İhsan’a kaptırır. Rahatsızlığı nedeniyle bir üst sınıftan sarkan Kütahyalı Asım (Gündüz) 4., M. Kemal 6. ve Ali Fuat 8. sırada
görülmektedir.
Milli Mücadele’nin en kıymetli Generallerinden Ali Fuat Cebesoy
ile Kazım Karabekir, ne yazık ki orgeneral yapılmamışlardır! O Kâzım Karabekir ki bütün sınıflarının birincisi, ’’Şark Fatihi’’ ve insanüstü insandır. (Kitapları okunmalı)
Son sınıfta toplam mevcut 37’ye düşmüştür. Harbiye’den beri
teğmen olarak okuyan bu sınıftan 13 kişi, “pek iyi” tutturduklarından “Erkan-ı Harp”, yani “Kurmay” olmuşlar ve gerisi de “Mümtaz”
sayılmışlardır (11 Ocak 1905).
Bu makalenin özü, bir büyük asker ve devlet kurucusunun okul ve
eğitim hayatını, sınıf arkadaşlarını anlatmaktır. Bunlar, bizlerin de
eğitimlerimizde başımızdan geçenlerdir! Bizim zamanımızda, her
sınıftan iki kişi “iftihar listesi’’ne girer ve Türkiye çapında kitap olarak basılırdı ve bizler, bu kitaplara çok imrenirdik, ortaokulda iken.
“Kurmay yüzbaşı” olarak mezun olmuşlar ve iki yıl sonra da “kıdemli yüzbaşılığa” yükselmişlerdir.
Genelkurmay Başkanlığının 2 Şubat 2001 tarihli Türk Silahlı KuvDENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
37
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Atatürk’ün Eğitim Hayatı ve Sınıf Arkadaşları
Bu bir, eğitim yarışıdır, teşviktir. İlk on kişi arasında, çoğu kez,
yer değiştirmeler olagelmektedir. Üstümüzdeki sınıflardan birinde,
iki süper öğrencinin (Turgut ve Hayrettin ki sonradan Amerika’nın
’’MIT’’sinden bile dereceli mezun olmuşlardır.) başına, sıradan birisi yerleşivermiştir. (Belki basit bir dersten!)
Mustafa Kemal’in sınıfının karşılığına, bizim sıralama kitabından
baktım ki karşıma Şükrü Okan (Koramiral) çıktı. 67 güverte içinde
44. sıradaydı; şans ona gülmüştü.
Bizdeki sicil numaraları, bir üst sınıfın devamıdır. Harbiye’ye geçiş
ve mezuniyet tarihleri altında dereceler sıralanır.
Hem Harbiye hem Akademi birincisi olmak pek az kişiye nasip
olmuştur; bu bir iftihar vesilesidir.
Sınıf derecelisi olmak, çok iftihar edilecek bir titri olmakla beraber,
kıta hayatında da bunu devam ettirmek en ideal bir durumdur,
büyük şanssızlıklara uğramadan!
Büyük Atatürk’ün kıvrak zekasını çoğumuz / hepimiz bilmekteyiz;
ama sınıflardaki derecelerini, pek azımız bilmektedir. Bu yazıda,
bunları öğrenmiş olduk.
Bir gün olur, “Atlı da yaya da unutulur, unutulur.” misali; dereceler
de dereceliler de unutulur, unutulur… Herkesin dosyası, Lalahan’daki arşive konur!..
Bizim Bahriyemizde Akademi; ancak 1930’da kurulabilmiştir ki
hikayesi pek bilinmez. Osmanlıda, birinci ve ikincilere, “Erkan-ı
Harplik’’ tevcih edilirdi. Hatta topçu ve seyir kurmayları tabirleri de
vardı. Belki bir uzmanlık titri!
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
38
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Viziyerli Şapkanın Tarihi
VİZİYERLİ ŞAPKANIN TARİHİ
Türk Deniz Kuvvetleri’nde üniformanın şekli, özel kıyafet kararnameleri ile tespit edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminden
günümüze üniformanın olduğu her zaman dilimi için özel bir kıyafet nizamnamesi mutlaka uygulanmış ve üniformadaki
yeknesaklık Türk milli varlığının bir sembolü olarak korunmuştur.
Hazırlayan •• İkm.Tğm.İbrahim GENÇ
O
smanlı Devleti döneminde, gerek Sultan III. Selim’in, gerekse Sultan II. Mahmut’un ıslahat hareketleri çerçevesinde
askeri kıyafetlere ve dolayısıyla bahriye kıyafetlerine yeni bir şekil
verme çabaları açıktır. Nitekim 1828-1829 Osmanlı-Rus harbini
takiben bahriyede uygulanan kıyafet nizamnamesi, daha sonraki
dönemlerde pek çok defalar değişmiş ve ikmal edilmiş olsa da
önemli bir başlangıç sayılır. Daha Tanzimat döneminden başlamak
üzere bugün kullanılan bahriye kıyafetlerine gelene kadar pek çok
kıyafet kararı uygulanmıştır.
kitaplar İngilizceden tercüme edilerek okutulmuştur. Bu sıkı münasebetler Osmanlı’yı teknik donanım ve teşkilat yapısı yönünden
olduğu kadar, kılık-kıyafet yönünden de İngilizlere yaklaştırmıştır.
İşte bunun sonucunda 09 Haziran 1325 (1909) tarihinde İngiliz
bahriyesinin kıyafet yönetmeliği esas alınarak “Bahriye-i Şahane
Zabitanının Elbise-i Resmiyesi Hakkında Nizamname” hazırlanıp
yürürlüğe konmuştur. Bu tarihten sonra artık her kıyafet değişikliği
bir hükümet kararına dayandırılmaya başlanmıştır.
Bu ilk nizamname on altı yılda on iki kez değişikliğe uğramıştır.
En önemli değişiklikler ise 30 Nisan 1332 (13 Mayıs 1916) tarihinde yapılmış olup, omuzluk yerine ispalet; subay, gedikli ve erat
olmak üzere fes yerine, Orduda “Enveriye”, Bahriyede “Cemaliye”
adı verilen başlıkların (viziyersiz şapka) ve pelerinin giyilmesi kabul
Sultan II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) İngiliz ve Türk
bahriyesi arasında sıkı münasebetler başlamıştır. Gemiler İngiltere’ye sipariş edilmiş, Türk donanmasında İngiliz bahriyelileri görevlendirilmiş, Bahriye Mektebi’ne İngiliz hocalar alınıp bazı ilmi
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
39
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Viziyerli Şapkanın Tarihi
edilmiştir. Fes kullanımı ilk olarak Kara Kuvvetleri tarafından kaldırılmış ve Kara Kuvvetleri için saptanan serpuşa (başlık), Harbiye
Nazırı Enver Paşa’nın adından esinlenilerek “Enveriye” adı verilmiştir. Bahriyede de bu uygulamayı Bahriye Nazırı Cemal Paşa
başlattığından bu başlığa “Cemaliye” adı verilmiştir. Cemaliye'de,
sınıf renkleri kokartın içinde yer almıştır. Viziyersiz şapkanın ilk
olarak bu nizamname ile bahriye hayatına girmiş olduğunu görüyoruz.
Cemaliye giyilmeye başlandıktan kısa bir süre sonra, 08 Haziran
1916 tarihinde subayları, gedikli subaylardan ayırmak için siyah
ipek şeridin üzerine dört santimetre genişliğinde bir sırma şerit
ilave edilmiştir. Ancak, I. Dünya Savaşının son bulması ile bu şerit
kaldırılmıştır.
Bahriye mektebi öğrencileri de subaylara benzer cemaliye giymişler; cemaliye kokartları üzerinde bir çıpa, onun üzerinde de bir ay
yıldız bulunmuştur.
Subay Cemaliyesi
Bahriye Mektebi Öğrencisi
Deniz erlerinin serpuşları, gedikli küçük zabitlerin serpuşlarının
benzeri olmuştur. Cemaliyenin alt kısmına iki santimetre genişliğinde, üzerinde serpuş sahibinin vazifeli bulunduğu gemi adının
Osmanlıca yazdığı siyah bir şerit bulunmuştur.
Bahriye Dairesi Personeli
Deniz subayı cemaliyesi, on üç santimetre yükseklikte ve aşağı
yukarı silindir şeklinde, siyah elbise ile giyilmek üzere baruti çuha
kumaştan yapılmış; yaz aylarında da üzerine beyaz kılıf geçirilmiştir. Cemaliyenin ön kısmına beş santimetre genişliğinde siyah ipek
bir şerit geçirilmiş, bu şeridin alına rastlayan ön kısmına sarı sırmadan arma konulmuştur. Arma saptanırken, İngiliz armasındaki
kraliçe tacı yerine “ay yıldız” konulmuştur. Türk arması; ortasında
bir çıpa bulunan defne yaprakları ve bunun üzerine bir ay yıldızdan
oluşmuştur.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Er Cemaliyesi
40
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Viziyerli Şapkanın Tarihi
Her ne kadar resmi olarak kullanılmaya başlanması bir Bakanlar
Kurulu kararnamesiyle olduysa da; deniz subaylarının viziyerli şapkaya geçişinin ilginç hikâyesini bir bahriyelinin hatıralarından şu
şekilde öğreniyoruz:
“Bilindiği gibi, muharebe sırasında kıyafetlerini toprak rengine
benzeterek personeli kamufle etmek, öteden beri Kara Kuvvetleri’nin geleneğidir. Fakat böyle bir ihtiyaçları olmadığı için Deniz
Kuvvetleri kıyafetlerinde fes, ta Birinci Dünya Savaşı’nın ortalarına
kadar giyilmiştir. Savaş ortasında Harbiye Nazırı olarak Enver Paşa
“sonradan Enveriye” adı verilen bir serpuş tipi icat edince Bahriye
Nazırı Cemal Paşa da, Deniz Kuvvetleri personeli için “Cemaliye”
adı verilen siyah bir serpuş icat etmiştir.
Biz 1918 yılında girdiğimiz Heybeliada Deniz Okulu’na Cemaliye
giyerek girmiştik. Fakat mütareke yıllarında, bazı arkadaşlarımız,
kapalı çarşıdaki şapkacı Lenon’a yarım santim siperliği olan Cemaliyeler yaptırmaya başlamışlardı. Böylece siperlikli Cemaliye
giymek adet haline gelmiş; siperlikler uzatıla uzatıla bir buçuk santimetreyi bulmuştu. Böylece Cumhuriyet dönemi, denizcileri esasen şapka içinde buldu. Sonradan bu şapkalar Cumhurbaşkanı,
Başbakan ve Bahriye Vekilinin imzalarını taşıyan bir kararnameye
bağlandı; şapka ve siperlikleri tek nizama sokuldu; sonradan da
şapka kanunu çıktı.”(3)
Subay Şapkası
Cumhuriyet döneminde, Bahriye Vekâleti tarafından hazırlanan
Bakanlar Kurulu’nun 15 Kasım 1925 tarih ve 2785 sayılı “Bahriye
Ümera ve Zabitan ve Eimmesinin (din memurlarının) Giyecekleri
Elbise Hakkında Talimatname” adıyla deniz subaylarının giyecekleri elbiseler için bir yönetmelik yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik
ile 09 Haziran 1909 tarihli nizamnamede bazı ilave ve değişiklikler yapılmıştır. Şapka giyilmesine dair kanunun 25 Kasım 1925
tarihinde kabul edildiği düşünülürse, yukarıda bahsedildiği şekliyle,
aslında daha önceden kullanılmaya başlanmış olan viziyerli şapkayı, Türkiye’de resmi olarak da ilk deniz subayları kullanmaya
başlamıştır.
Üstsubay Şapkası
Başgedikli Şapkası
Kaynakça
1. Türk Düğmeciliği ve Bahriye Düğmeleri, İstanbul, Dz.K.K.lığı Basımevi Müdürlüğü, 1995
2. Geçmişten Günümüze Bahriye Kıyafetleri (1390-2005), Ankara, Deniz İkmal Grup K.lığı Matbaa Amirliği, 2005
(3) Büyüktuğrul, Afif, Büyük Atamız ve Türk Denizciliği, s.167, Ankara, 1969
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
41
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Harp Akademisi Komutanlığı 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı Yurt Dışı Tetkik ve İnceleme Görevi
DENİZ HARP AKADEMİSİ KOMUTANLIĞI
2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI YURT DIŞI
TETKİK VE İNCELEME GÖREVİ
(18-23 MAYIS 2015)
Deniz Harp Akademisi 2’nci sınıf öğrenci subayları, yurtdışı temsil görevlerine hazırlık, NATO’nun ve farklı silahlı kuvvetlerin
imkân kabiliyetleri, kuvvet yapılanması, savunma politikası, ülkelerin milli güç unsurları ve kültürü hakkında yerinde inceleme
ile karşılıklı fikir ve tecrübe değişiminde bulunmak maksadıyla 18-23 Mayıs 2015 tarihleri arasında Belçika ve Hollanda’da
tetkik ve inceleme görevinde bulunmuşlardır.
Hazırlayan •• Dz.Yzb.Halil ÇOŞKUN
Dz.Yzb.Kenan ERKALKAN
G
iriş:
Kafile komutanımız Deniz Harp Akademisi Komutanı Tuğamiral Tayyar ERTEM komutasında icra edilen faaliyete Deniz Harp
Akademisi’nden Öğretim Başkanı, 2 öğretim elemanı, 36 öğrenci
subay, Harp Akademileri Komutanlığı’ndan 1 subay, Kara Harp
Akademisi’nden 6 öğrenci subay, Hava Harp Akademisi’nden 3
öğrenci subay olmak üzere toplamda 1 amiral, 49 subay, 32
personel eşi ve 3 çocuk katılmıştır.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Gezi öncesinde gerek askeri gerekse genel kültür açısından bize
önemli birikim kazandıracak olan böyle bir geziye iştirak etmenin
heyecanı ile 18 Mayıs 2015 Pazartesi günü Sabiha Gökçen Havaalanı’na intikal ettik.
Belçika Gezisi:
Uçağımız saat 10.20C’de Sabiha Gökçen Havaalanı’dan havalandı.
3 saat 45 dakika süren yolculuğumuzun sonunda Belçika’nın
zaman dilimine geçmek için saatlerimizi 1 saat geriye ayarladık.
42
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Harp Akademisi Komutanlığı 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı Yurt Dışı Tetkik ve İnceleme Görevi
da icra ettiği harekât ve görevler hakkında bilgi aldık. Müteakiben,
İngiltere-Prusya ittifakı ile Fransa arasındaki Waterloo savaşının
cereyan ettiği ve siyasi tarih bilgilerimizin canlandığı vadiden geçerek Mons’daki NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanlığı’na
(Supreme Headquarters Allied Powers Europe (SHAPE)) vardık.
Brüksel havaalanına inişi müteakip otele intikal yolu üzerinde,
EXPO 1958 fuarı için tasarlanan ve modern Brüksel mimarisinin
sembolü haline gelen Atomium yapısını inceledik. Demirin atom
çekirdeğinin 165 milyon kez büyütülmüş halini temsil eden 102
metre yüksekliğindeki Atomium, dokuz çelik kürenin birleştirilmesinden oluşmaktadır.
Otele yerleştikten hemen sonra UNESCO Dünya Tarih Mirası listesinde yer alan Brüksel Grand Place (Grote Markt) meydanını
ziyaret ettik. Meydanda barok ve gotik mimari tarzlarının sentezi
ile yapılmış özellikle belediye sarayı, yönetim binası ve saat kulesi
olmak üzere orta çağdan kalma görkemli yapıları yakından görme
fırsatı bulduk.
Türk Milli Temsil Heyeti Başkanı (National Military Represantative
(NMR)) Tümgeneral Ethem BÜYÜKIŞIK ev sahipliğinde SHAPE
Club’da öğle yemeği yedik. Müteakiben, SHAPE’in ana karargâhında NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanlığının Kriz ve
Harekât Yönetim Merkezi (SACEUR’s Comprehensive Crises and
Operations Management Center (CCOMC)) Yardımcı Direktörü Alman Alb. Dirk BRODERSEN, Sivil Halkla İlişkiler Şube Müdürü Sn.
Sera GATES ve Bnb. Feyzi MİNTAŞ tarafından CCOMC’nin yapısı,
görevleri ile harekât ve kriz yönetim süreci hakkında bilgilendirme yapıldı. Brifing hitamında Dz.Kur.Alb. Cemal SİPAHİOĞLU ve
Hv.Kur.Alb. Mehmet Mükerrer ARI tarafından karargâh gezdirilerek başta Milli Temsil Heyet Başkanlığı Ofisi olmak üzere ofislerin
çalışma düzeni anlatılmıştır.
Brüksel’in tarihi dokusundaki bir sonraki durağımız 19’uncu yüzyılda soyluların alışverişi için inşa edilmiş Galeries Royales Saint-Hubert çarşısı oldu. Uzun bir kubbe altında toplanmış dantel,
çikolata ve hediyelik eşya dükkânlarının arasından geçerek başta
midye olmak üzere 400’den fazla bira çeşidi, şarap, peynir ve
farklı soslarla birlikte geleneksel patates kızartmasının servis edildiği restoranların bulunduğu Rue De Bouchers caddesi üzerinde
Belçika kültürünün sosyal hayata yansımalarını müşahede ettik.
Belçika’daki ilk gün programının son durağı ise Brüksel’in simgelerinden birisi olarak 17’inci yüzyılın başlarında yapılmış olan
küçük bir çocuğun tasvir edildiği Manneken Pis heykelciği oldu.
Yurt dışı inceleme ve tetkik görevinin ikinci günü olan
19 Mayıs Salı gününde hanımefendiler Gent şehrinde rehber eşliğinde kültürel gezi gerçekleştirirken, Deniz Harp Akademisi kafilesi olarak öncelikle Brüksel’deki NATO Askeri Komitesi (NATO
Military Commitee)’ne intikal ettik. NATO karargâhında International Military Staff (IMS) Harekât Başkanlığından Norveçli Tuğamiral Hans HELSETT ve IMS Plan ve Prensipler Başkanlığından
İspanyol Alb. Manuel VELAPARSIA tarafından verilen brifinglerde
Askeri Komite’nin yapısı, karar alma süreci ve NATO’nun hâlihazırDENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Mons’tan Brüksel’e vardıktan sonra henüz güneş batmadan evvel
Avrupa Birliği’nin danışma ve yasama organı olarak faaliyet gösteren 434 üyeli Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği’nin bakanlar kurulu olarak bilinen Avrupa Komisyonu binalarının yerleşkesi
gezildi.
20 Mayıs Çarşamba günü Brüksel’den ayrılmadan önce 1880
yılında Belçika’nın bağımsızlığının 50’nci yılı anısına yaptırılan ve
1905 yılında tamamlanabilen Zafer Takı önünde fotoğraf çekilip Kraliyet Askeri Tarih Müzesi’ni gezdik. Müzedeki Napolyon
Bonapart döneminden 2’nci Dünya Savaşına kadar Avrupa’da43
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Harp Akademisi Komutanlığı 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı Yurt Dışı Tetkik ve İnceleme Görevi
Hollanda Gezisi:
Brugge şehrinden yaklaşık üç saatlik meraklı bir yolculuğun ardından Amsterdam’daki NH Schiphol Otel’e ulaştık. Hollanda’nın
yaklaşık Konya ili kadar araziye sahip olmasına rağmen tarım ve
hayvancılıkta nasıl lider konumda bir ülke olduğunu gösteren,
modern tarımın uygulandığı verimli arazileri ve yıllık ortalama 6
bin litre süt veren Friesian ineklerini intikaller süresince hayranlıkla
izledik.
Kıyı çizgisine paralel setler inşa edilerek ve bu setlerle kıyı arasında kalan sular değirmenlerle tahliye edilerek, denizden kazanılan
ve tarıma elverişli hale getirilen düz arazilere polder araziler denilmektedir. Polder arazileri ile Hollanda Lüksemburg’un yüzölçümü
büyüklüğünde alan elde etmiştir. Bazı yerlerde deniz seviyesinin
5-6 metre altında bulunan polder arazileri doğanın olumsuz
şartlarına karşı uzun yıllar verilen mücadelenin sonuçları olarak
Hollanda’ya lale ve peynir gibi iki önemli simge kazandırmıştır.
Hollanda’nın tüm şehirlerinde mevcut geniş yeşil alanların herkesi
spora teşvik ettiğine ve yaşlısından gencine her kesimden insanların düzenli spor yaptığına şahit olduk.
Ertesi gün hanımefendiler Amsterdam şehrinde rehber eşliğinde
tarihi ve kültürel gezi icra ettiler. Deniz Harp Akademisi Kafilesi
olarak Hollanda’daki ziyaretlerimize Lahey’de bulunan Sivil Asker
İşbirliği Merkezi (Civil Military Cooperation Center of Excellence
(CCOE)) ile başladık. Ziyaretimiz esnasında Mükemmeliyet Mer-
ki savaşlardan geriye kalan uçaklar, silahlar, teçhizat ve araçlar,
üniformalar ile savaş alanlarını tasvir eden minyatürler bize harp
ortamındaki değişimi görebilme ve geçmişteki ve günümüzdeki
harp araç gereçlerini kıyaslama fırsatı sağladı.
Belçika’da son olarak 11’inci yüzyıldan kalma mimarisiyle UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Brugge şehrini ziyaret ettik.
Orta çağ döneminin anlatıldığı bir film stüdyosunda gezercesine yaptığımız şehir turundaki önemli uğrak noktalarımız Kilit Ev,
Saint Johns Hastanesi, Saint Salvatore Kilisesi ve şehir meydanı
oldu. Şehir meydanında 83 metre yüksekliğindeki Belford saat
kulesinin hemen üzerinden hızlıca geçen bulutlar nedeniyle, kule
olduğundan çok daha yüksek gözükerek insanın üzerine doğru
kayıyor izlenimi oluşması görülmeye değerdi. Her biri estetik mi-
kezi, Savunma Koleji ve Hollanda Savunma Bakanlığı ile Silahlı
Kuvvetler organizasyon yapısı hakkında sunumlar yapıldı. Farklı
konularda tanıtıcı brifinglere yönelik soru cevap bölümü ile tamamlanan CCOE faaliyetinin ardından Türkiye Cumhuriyeti Lahey
Büyükelçiliği’ne intikal edildi. Lahey Büyükelçisi Sn. Sadık ARSLAN ev sahipliğinde yaklaşık iki saatlik kokteyl şeklindeki öğle
marinin anlamlı bir parçası niteliğindeki taş evler ve dar sokaklar
arasındaki kanallarda yaptığımız tekne turu ile tarihi yapıları farklı
açılardan görme imkânı bulduk.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
44
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Harp Akademisi Komutanlığı 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı Yurt Dışı Tetkik ve İnceleme Görevi
yemeğinde büyükelçiliğimizin faaliyetleri ve güncel gelişmelere
yönelik Türkiye-Hollanda ilişkileri hakkında bilgiler alındı. Kokteylin
icra edildiği büyükelçilik binası Hollanda Eğitim, Kültür ve Bilim
Bakanlığı tarafından tarihi miras olarak koruma altına alındığından
binanın içindeki ipek duvar kaplamaları, tablolar ve döşemeler orijinal halini muhafaza etmekteydi.
Lahey şehrinden Amsterdam’a geri intikal ve kıyafet değişimini
müteakip Amsterdam şehir merkezinde tarihi ve kültürel gezi icra
edildi. Gösterişli yapıya sahip merkez tren istasyonu önünden
Kraliyet Sarayı’nın bulunduğu Dam Meydanı’na doğru Damrak
Caddesi üzerinde yaptığımız yürüyüşte bisikletler için ayrılan özel
yolda yayalara karşı bisiklet sürücülerinin yol hakkına sahip olduğunu ve Amsterdam’da şehir nüfusunun iki katından fazla sayıda
bisiklet bulunduğunu öğrendik. Ayrıca Damrak Caddesi’ndeki en
uzun ve heybetli binanın eskiden borsa binası olarak kullanılan
Beurs va Belage olması Hollanda’nın ticarette gelişmişliğinin küçük bir göstergesi niteliğindeydi. Şehrin görülmeye değer yerlerinden ünlü ressam Vincent Van Gogh’un eserlerinin sergilendiği
Van Gogh Müzesi, eşsiz bir tablo, baskı ve fotoğraf koleksiyonuna
sahip Rijkmuseum Devlet Müzesi, Hollanda tarihini canlandıran
sergiler ile ünlü kişilerin, sanatçı, oyuncu ve politikacıların balmumu heykellerinin bulunduğu Madame Tussauds Müzesi ve sonra
serbest program ile ilk gün faaliyetleri sona erdi.
hareket ettik Adalet Divanı önünde 2002 yılında açılışı yapılan
Dünya Barış Meşalesi Anıtı bulunmaktaydı. Dünya barışı için hiç
sönmeden yanan ateşi taşıyan sütun çevresinde Birleşmiş Milletler’in tanıdığı 197 ülkeden getirilmiş taşlar bulunmaktaydı. Türkiye’ye ait taşı heyecanla arayıp bulurken dünya barışı için yapılan
22 Mayıs Cuma günü güney Hollanda turu kapsamında Rotterdam, Delft, Lahey ve Scheveningen güzergahında kısa süreli geziler gerçekleştirdik. Rotterdam şehrine girmeden önce uzaktan
görünmeye başlayan konteyner gemilerini 40 km uzunluğundaki
Rotterdam Limanı’na bağlanan kanallarda yer alan diğer ticaret
gemileri takip etti. Sahip olduğu 105 km2 alanı ile Avrupa’nın
en geniş dünyanın 10’uncu büyük konteyner taşımacılığı limanı
olan Rotterdam Limanı endüstriyel ve dağıtım faaliyetleri ile tek
başına Hollanda’nın Gayri Safi Yurt İçi Hasılasının (GYİH’) %2’sine
karşılık gelen yıllık katma değer oluşturmaktadır. Rotterdam’ın
simgesel yapıtlarından kübik evler, kalem ev, Erasmus Köprüsü
ve Euromast Kulesini gördükten sonra ticaret bahriyesinin gelişim
tarihinin sistematik ve düzenli bir tasarımla sergilendiği Denizcilik
Müzesini gezdik.
bu simgesel sözleşme bize Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve
ebedi liderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bundan 84 yıl önce
söylediği “Yurtta barış dünyada barış.” veciz sözünü hatırlatmaktaydı.
Lahey şehrinin adeta uzantısı niteliğindeki Scheveningen kasabası
Cuma günkü son durağımız oldu. Hollanda’nın bir buçuk ay gibi
kısa süren yaz döneminde insanların denize girmek için akın ettiği
temiz kumu ve balıkçılarıyla çevrili sahil şeridinde yapılan yürüyüş
yoğun geçen günün akşam saatlerinde kafilemiz için dinlendirici
bir periyot oldu.
Rotterdam’dan yaklaşık yarım saatlik mesafenin ardından Delft
şehrine vardık. Belediye binası, eski kilise, restoranlar ile tahta
ayakkabılar ve mavi seramik ürünlerin satışa sunulduğu dükkânlarla çevrili Delft meydanında rehberlerimiz şehir hakkında kısa bir
tanıtım yaptılar. Çok sayıda kanallar ile küçük sokaklara bölünmüş
araba gürültüsü yerine zaman zaman bisiklet zillerinin sesinin duyulduğu şehir merkezinde yaptığımız gezintiden Delft’in sakin ve
şirin bir kasaba olduğu izlenimini edindik.
İnceleme ve tetkik görevimizin son gününde Kuzey Hollanda turu
kapsamında Marken Adası, Volendam Kasabası, Zaandam Za-
Delft’den sonraki durağımız büyükelçilikler, konsolosluklar, bakanlıklar, parlamento ve kraliyet sarayını barındıran Hollanda’nın
diplomatik başkenti olan Lahey oldu. Parlamento binası ve kraliyet
sarayının bulunduğu Dam Meydanında incelemeler yaptıktan sonra Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
45
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Harp Akademisi Komutanlığı 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı Yurt Dışı Tetkik ve İnceleme Görevi
Hollanda’dan ayrılmadan önce Amsterdam’da yarım ay şeklinde
şehri çevreleyen kanallarda tekne turu gerçekleştirdik. Tekne tu-
anse Schanse Kasabası gezilmişdi. 1991 yılında yapılan setler
ve yol ile anakaraya bağlantısı sağlanan Marken Adası’nda yarım
saatlik bir gezinti yaptık. Kahverengi çatılarla kaplı adeta maket
yapılar gibi şirin ve birbiriyle uyumlu yeşil ahşap evleri ve evlerin
bahçelerinde kuzuların koşuştuğu doğa harikası bu adacık tam bir
turist merkezi mahiyetindeydi.
Marken Adası’ndan Volendam Kasabası’na intikal ederken yol
üstündeki bir çiftlikte Hollanda’nın meşhur peynirlerinin yapılma
sürecini yerinde gözlemledik ve çeşit çeşit peynirlerden tadarak
hediyelik paketler yaptırdık. Balıkçı tekneleri, yöresel kıyafetleri ve evlerine geç saatlerde dönen sarhoş balıkçıların kolaylıkla
ayırt edebilmeleri için kapıları farklı renklere boyanmış geleneksel
evleriyle Volendam “Balıkçı Kasabası” kimliğini korumaya devam
etmekteydi.
runda temeli kazıklarla oluşturulmuş ve zamanla yumuşak zeminden dolayı farklı yönlere doğru hafif meyilli “dans eden evleri”,
kanallar üzerinde inşa edilmiş çok sayıda köprüleri ve kanallar
boyunca dizilmiş tarihi binaları yakından gördük. Tekne turunun
ardından uygulanan üç saatlik serbest program sonrasında Schiphol havaalanına intikal ettik. 2355B’da havalanan uçağımız yaklaşık dört saatlik uçuşun ardından Atatürk Havalimanı’na iniş yaptı.
Pasaport ve bagaj işlemlerini tamamlamayı müteakip 24 Mayıs
2015 saat 0545C’de Harp Akademileri Komutanlığına vardık.
Sonuç:
Çoğumuzun daha önce gitmediği ülkeler ve şehirlerin milli güç
unsurlarını yakından müşahede ederek kültür seviyemizi artırmanın yanında icra edilen bu görev sayesinde, akademi eğitimi süresince aldığımız derslerle hakkında bilgi edindiğimiz ve gelecekte
görev alabileceğimiz NATO’nun önemli karargâhlarının yapısını ve
çalışma düzenini görme fırsatı elde ettik. Bunlara ilave olarak Hollanda’nın askeri kurumlarını, Avrupa Birliği’nin danışma ve yasama
organı olarak faaliyet gösteren Avrupa Parlamentosu ile Avrupa
Komisyonu binaları yerleşkesini, Uluslararası Adalet Divanı ve
Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni yerinde inceleme fırsatı bulduk.
Volendam Kasabası’ndan sonra Hollanda’nın bir başka turistik
kasabası Zaanse Schans’a hareket ettik. Zaanse Schans’ta küçük kanallar arasına dizilmiş rengârenk ahşap evlerin güzelliğine
arkalarında dönen tarihi yel değirmenleri ve polder arazilerinde
otlayan koyunlar güzellik katmaktaydı. Özellikle 16’ncı ve 17’nci
yüzyıllarda tahıl ürünlerinin yanısıra tarçın ve biber öğütüldüğü değirmenlerin günümüze kalan örneklerinde dolaşarak değirmenlerin Hollanda ekonomisinde nasıl özel bir yer edindiğini müşahede
ettik. Yaklaşık yarım saatlik keyifli bir gezintinin ardından Amsterdam’a geri intikale geçtik.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
46
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Harp Akademisi Komutanlığı 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı Kurmay ve Kültür Gezisi
DENİZ HARP AKADEMİSİ KOMUTANLIĞI
2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI
KURMAY VE KÜLTÜR GEZİSİ
(8-18 Haziran 2015)
Bu gezide, ziyaret edilen bölgelerdeki askeri birlik, karargah ve tesis ile kurumlar hakkında bilgi alma fırsatı sağlanmış, coğrafi,
tarihi, kültürel ve ekonomik yönlerden bölgelerin milli güç unsurlarına etkisi yerinde değerlendirilmiştir.
Hazırlayan •• Dz.Yzb. Hüseyin KABOĞLU, Dz.Ütğm. Faruk GÜNAL
Dz.Ütğm. Kağan İLTER,Dz.Ütğm. Fahri ÇİĞDEM
D
eniz Harp Akademisinin 8-18 Haziran 2015 tarihleri arasında Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgelerinde
“2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı Kurmay ve Kültür Gezisi” Komutanımız, Öğretim Elemanlarımız ve öğrenci subay arkadaşlarımızın
katılımı ile icra edilmiştir.
8 Haziran 2015 Pazartesi günü ailelerimizle vedalaştıktan sonra
saat 16:00’da Deniz Harp Akademisi Komutanı Tuğamiral Tayyar
ERTEM komutasında, sivil otobüsler ile İstanbul Tersanesi Komutanlığında bulunan ve gezimizin deniz safhasına ev sahipliği yapacak TCG İSKENDERUN’a intikal ettik.
TCG İSKENDERUN’da kamaralarımıza yerleştikten sonra,
19:00’da avara ederek özlediğimiz denize “merhaba” dedik.
Dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan İstanbul’un gece manzarası ve Boğaziçi ile Fatih Sultan Mehmet Köprülerinin rengarenk
ışıkları altında gece şartlarında boğaz geçişi icra ettik.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
47
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Harp Akademisi Komutanlığı 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı Kurmay ve Kültür Gezisi
İstanbul Boğazı’ndan çıkmayı müteakip rotamızı doğuya çevirerek
Kdz.Ereğli limanına intikale geçtik.
Arkeoloji Müzesi gezisinin ardından, Sinop adının geçtiğinde ilk
akla gelen, cezaevinde yatan ünlü şahsiyetler ile anılan Sinop Cezaevi’ne intikal ettik.
9 Haziran 2015 Salı günü saat 11:00’da Kdz.Ereğli Limanı'na
aborda olduk, Kurmay ve Kültür Gezisi Sözlü Sınavı kapsamında; Harp Akademileri Komutanı Org. Abdullah RECEP’in gemiye
katılması ile birlikte saat 13:30’da Kdz.Ereğli Limanı'ndan avara
ederek Sinop’a intikale geçtik.
Sinop Cezaevi’ndeki incelemelerimizin ardından, Türkiye’nin en
kuzey noktası olan İnceburun’a ulaştık. Eşsiz bir manzaraya sahip
olan İnceburun’da gemiler ile seyirlerimizde bizlere yardımcı olan
ve hep uzaktan gördüğümüz yaklaşık 150 yıl önce inşa edilmiş
tarihi deniz fenerini yakından görme fırsatını bulduk.
Sinop’a intikal esnasında; Harp Akademileri Komutanımız tarafından sözlü sınava tabi tutulduk.
1. Sinop Gezisi :
10 Haziran 2015 Salı günü saat 09:00’da Sinop’a intikali müteakip Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Abdullah RECEP,
taburda bizlerle vedalaşarak kafileden ayrıldı.
İnceburun’dan sonraki gezi durağımız ise başka bir doğa harikası
olan Hamsilos Koyu oldu. Hamsilos Koyu’nun, bu coğrafyadaki
tek fiyord olduğunu ve son buzul çağında, Karadeniz tamamen
donduğunda, buzulların erimesiyle oluştuğunu öğrendik. Bugün
milli bir park olan koy, tek örneği kuzey ülkesi olan Norveç’te
bulunan Ria tipi bir fiyord özelliğini de taşımaktadır.
Sinop’taki kültür gezimizin ilk durağı geleneksel eyvanlı, sofalı ve
köşe odalı Türk Evi planını yaşatan ve zengin bir iç mimari yapıya
sahip olan Etnografya Müzesi oldu.
Sinop Etnografya Müzesi’nden sonra 1941 yılından itibaren
hizmet veren Arkeoloji Müzesi’ne intikal ettik. Müzenin en göze
çarpan bölümü deniz harp tarihimizin acı sayfalarından biri olan
1853 yılındaki Sinop Baskını’nda şehit olan denizcilerimiz adına
yapılan anıttı. Müzenin bahçesindeki bu anıt önünde baskında şehit düşen denizcilerimiz için anma töreni gerçekleştirdik.
Sinop’taki son durağımız olan Hamsilos Koyu’ndaki gezimizden
sonra şehir merkezine geçerek, Sinop şehir merkezini dolaşma
ve Sinop’un simgelerinden biri olan gemi maketlerini inceleme
fırsatımız oldu. Sinop’taki faaliyetlerimizin tamamlanmasıyla, gece
Sinop limanından avara ederek, Kurtuluş Savaşımızın başlangıç
fitilinin ateşlendiği Samsun’a intikale geçtik.
2. Samsun Gezisi :
11 Haziran 2015 sabahı saat 08:00’da Samsun’a vardık. Samsun gezisinin ilk durağı Sahra Sıhhiye Okulu ve Eğitim Merkezi
Komutanlığı idi. Deniz Kuvvetleri birliklerinde görev yapan sağlık astsubayları, sıhhiye uzman erbaşları ve erleri de eğiten bu
komutanlığın, TSK çapında enjeksiyon yapma ve sutur (dikiş)
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
48
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Harp Akademisi Komutanlığı 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı Kurmay ve Kültür Gezisi
alma yetkisi veren tek okul olduğunu brifing esnasında öğrendik. Sahra Sıhhiye Okulu Müzesi’nde yaptığımız incelemede, hem
söz konusu birliğin tarihi hem de TSK’nın sağlık konusundaki
imkan/kabiliyetleri hakkında bilgi sahibi olduk.
Gazi Müzesi’nden sonra Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından
2012’de hizmete açılan Amazon Köyü’ne intikal ettik. Amazon adı
verilen kadın savaşçıların, eski çağlarda Samsun’un Terme ilçesinde yaşadıklarını öğrenme ve yaşam şartları ile savaşçı yapıları
hakkında bilgi aldık.
Sahra Sıhhiye Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığının ardından
Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanlığına intikal ettik. Burada Komutanlığın faaliyetleri konusunda bilgi almanın yanında SG
Onarım Destek Komutanlığı ve SG İkmal Destek Komutanlığını
inceleme fırsatı bulduk.
Amazon Köyü’nden sonraki durağımız Amisos Tepesi ve Kral Mezarları idi. Eski adıyla Baruthane Tepesi olan Amisos Tepesi’nde
helenistik döneme ait olduğu saptanmış ve Pontus Krallığı’nın üst
düzey yönetici ailelerinden birine ait olduğu düşünülen bir mezar yapısı bulunmaktadır. Amisos Tepesi’nden sonraki durağımız
Samsun Kent Müzesi’ydi. 12 Şubat 2013 tarihinde ziyarete açılan
müzede Samsun’un sosyal, tarihi, kültürel, coğrafi ve ekonomik
yapısına ilişkin kronolojik bilgiler ve malzemelerin sergilendiğini
gördük.
Kent Müzesi’nden sonraki durağımız BANDIRMA Müzesi oldu.
Ulu önderimiz ATATÜRK’ü, 9’uncu Ordu Müfettişi olarak silah
arkadaşlarıyla birlikte İstanbul’dan Samsun’a getiren BANDIRMA
Vapuru, bağımsızlığa giden yolda çok önemli bir görev yapmış ve
tarihteki yerini almıştır. 1878 yılında İskoçya’da inşa edilen BANDIRMA Vapuru, posta gemisi olarak 1925 yılına kadar hizmette
kalmıştır. Gerçek ölçülerinde yeniden yapılan BANDIRMA Vapuru,
müze gemi olarak 19 Mayıs 2003 tarihinde ziyarete açılmıştır.
Samsun gezisinin ikinci gününde, ilk durağımız Gazi Müzesi oldu.
Gazi Müzesi, ATATÜRK’ün maiyeti ile birlikte Samsun’a çıktığında
kaldığı binadır. ATATÜRK’ün Samsun’a daha sonraki gelişlerinde
Samsun halkı tarafından kendisine armağan edilen bu binada
kullandığı giyim ve diğer eşyaları görererek, Atamızı bir kez daha
yüreklerimizde hissetme fırsatını yakaladık.
Bandırma Müzesi’nden sonraki durağımız Kurtuluş Yolu ve İskelesi’ydi. Kurtuluş Yolu ve İskelesi, Ulu Önder ATATÜRK’ün kurtuluş
mücadelesini başlatmak üzere çıktığı Samsun Tütün İskelesi’ni ve
yürüdüğü yolu ölümsüzleştirmek için inşa edilmiştir. Söz konusu
iskele üzerinde ATATÜRK ve 18 silah arkadaşının heykelleri bulunmaktadır.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
49
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Harp Akademisi Komutanlığı 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı Kurmay ve Kültür Gezisi
Samsun’daki son gezi noktamız olan Arkeoloji Müzesi’nde Samsun ve çevresinde yapılan kazılar sonucunda bulunan çeşitli eserler sergilenmektedir.
Karadeniz ikliminin yansıması olan çiseleyen yağmurlu bir havada,
öğle yemeğimizi Sümela yolunda, çam ormanının içerisinde bir
ırmak kenarında yedikten sonra, Sümela Manastırı’nın dik ve çetin
yollarından, bir kısmını yürüyerek, manastıra ulaştık. Sümela Manastırı, Roma’nın resmi din olarak Hıristiyanlığı kabul etmesinden
önce, dinlerini yaşamak ve yaymak isteyen Hıristiyanların, şehirden
uzakta, ulaşımı çok güç, korunaklı ve derin bir vadiye kurdukları
görkemli bir yapıdır. Sümela Manastırı’nı gezerken, baskılardan
kaçan insanların kendilerine saklı bir dünya yarattığı, uzun çam
ağaçlarıyla kaplı, sisler içindeki derin vadiden gelen coşkun bir
ırmağın uğultusunun huzur verdiği bir ortamda bulduk kendimizi.
13 Haziran 2015 tarihinde saat 1500’da Samsun’dan avara ederek Trabzon’a intikale geçtik. İntikal esnasında; 1’inci ve 2’nci sınıf
öğrenci subayların, Deniz Harp Akademisi Komutanı ve öğretim
üyeleri tarafından Kurmay ve Kültür Gezisi Sözlü Sınavı icra edildi.
3. Trabzon Gezisi:
14 Haziran Salı günü saat 0800’da bulutlu bir Karadeniz sabahında Trabzon Limanı’na aborda olduk.
Trabzon’da ilk durağımız yüksekçe bir tepede çam ormanının içerisinde ve eşsiz güzellikte bir mimariye sahip Atatürk Evi
oldu. 1890 yılında Rum kökenli bir armatör tarafından yaptırılan
ve Avrupa Rönesans figürleri kullanılan köşk, mübadele sonrası dönemde devlet himayesine alınmıştır. Atatürk 1924 yılında
Trabzon’a ilk geldiğinde bu köşkte kalır ve köşkü çok sevdiğini,
burada huzur bulduğunu belirtir. Bunu duyan necip Trabzon halkı,
bir milletin tarihini değiştiren Ata’sına vefa duygusu ile bir sonraki
ziyaretinde köşkün anahtarını Atatürk’e takdim ederler. Köşkün
içerisindeki bir oda dikkatimizi çeker; “Vasiyet Odası”. Ulu Önder
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1937 yılında, “Hayatımın en huzurlu
saatlerini geçirdiğim bu odada uzun zamandır yapmayı düşündüğüm bir işi tamamlamış bulunuyorum, mal ve mülk bana ağırlık
veriyor. Bunları milletime vermekle ferahlık duyuyorum” diyerek,
herşeyini bu odada milletine vakfetmiş ve bizleri hüzün ve özleme
gark etmiştir.
Trabzon gezimizin ikinci gününde TİSAŞ Silah Fabrikası’nda incelemelerde bulunduk. 1995’te üretime başlayan fabrikanın, Türk
mühendislerin özgün tasarımları olan Fatih, Kanuni ve Zigana model tabancaları ile milli silah sanayimizde saygın bir yere sahip
olduğunu yerinde gözlemledik
Bir sonraki durağımız Trabzon’un bir başka simgesi olan Uzun
Göl’dü. Yağmur ve kar suları ile beslenen Haldizen Deresi’ni derin
ve sisli bir vadide takip ederek ulaştık Uzun Göl’e. Kartpostallarda
sıkça gördüğümüz o eşsiz doğa manzarasını, bir parça buruklukla
gözlemledik. Bu burukluğun nedeni, bu kadar güzel bir coğrafyanın aşırı yapılaşma nedeniyle, doğal güzelliğini kaybedileceği
endişesiydi.
4. Erzurum Gezisi:
16 Haziran sabahı seyir boyunca başta gemi komutanı olmak
üzere, güleryüzlü ve gayretli TCG İSKENDERUN personeline teşekkür ederek gemiden ayrıldık. Trabzon’dan Erzurum’a otobüslerle yaptığımız intikalde coğrafya derslerinde sürekli duyduğumuz
Zigana geçidini kullanarak Bayburt üzerinden 5 saatlik bir yolculuk
sonrası Erzurum’a ulaştık. Erzurum’da ilk durağımız, milli mücadelede Kazım Karabekir Paşa ile ünlenen 9. Kolordu Komutanlığı
oldu. Karargahta verilen brifingte Kolordunun 1911 yılında kurulduğu, Balkan Harbi ve Sarıkamış Muharebeleri’ne katıldığı ve
Sarıkamış’ta ağır zayiat verdiği, bunun yanısıra milli mücadelede
önemli yararlılıklar gösterdiğini duymak bizi tarihte bir yolculuğa
sevketti.
Bir sonraki durağımız, denize hakim bir tepede, tarihi İpek Yolu’nun Karadeniz’e ulaştığı eski limanın hemen güneyinde bulunan
ve günümüzde cami olarak kullanılan Ayasofya Müzesi idi. Müze,
13.yy’da İstanbul’dan Trabzon’a yerleşen Komnenos Hanedanı
tarafından kilise olarak yaptırılmıştır. Üzerinde Roma, Bizans ve
Selçuklu dönemlerine ait izler taşımaktadır. İpek Yolu’nun Karadeniz’e ve Kafkaslar’a açılan kapısı Trabzon’un önemini Fatih
Sultan Mehmet, İstanbul’u fethetmeden önce, “İstanbul’un fethini
Trabzon’la tamamlayacağım” diyerek vurgulamış ve 1461 yılında
Trabzon fethedilmiştir. Bu dönemde ise Ayasofya Kilisesi, camiye
dönüştürülmüş fakat mimarisine ve çevre yapısına dokunulmadan, çok kültürlülüğümüz ve hoşgörümüzün bir sembolü olarak
günümüze kadar ayakta kalabilmiştir.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Bir sonraki durağımız, Erzurum’un kahramanlık destanlarıyla süslediği tabyalar bölgesi oldu.
50
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Harp Akademisi Komutanlığı 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı Kurmay ve Kültür Gezisi
Şehre hakim tepelerde bulunan ve tarihi İpek Yolu üzerinde bulunması nedeniyle daima askeri bir hedef olan Erzurum’u kontrol
etmek için stratejik önemi bulunan Aziziye ve Mecidiye Tabyası’nda Ruslara karşı verilen destansı mücadeleyi dinledik. 1877-78
Osmanlı-Rus Savaşı’nda (93 Harbi), fes giyen Ermenilerin tabyadaki nöbetçi askerlere, kendilerini Rusya’dan kaçan Türk askeri
olarak tanıtması ve Rus askerlerine yardım ederek askerlerimizin
katledilmesi sonucu, Erzurum halkı seferber olmuş; kadın, çocuk,
genç, yaşlı herkes tabyalarda düşmanla çarpışmışlardır. Bu kahramanların arasında, 3 aylık bebeğini evde bırakıp satırını alarak
tabyalara koşan ve düşmana aman vermeyen Nene Hatun’un çok
özel bir yeri vardır.
marisinde, denge ve simetriye önem verilmiş olan medrese, dini
faaliyetler ve eğitim maksadıyla yüzyıllar boyunca kullanılmıştır.
Günümüzde müze olarak kullanılan ve içerisinde medrese yaşantısının yansıtıldığı figürler, maketler ve eserler Erzurum’un önemli
kültürel mirasları arasında yer almaktadır.
Erzurum’daki son durağımız, milli mücadelemizin mihenk taşlarından biri olan ve vatanın bölünmez bütünlüğünün korunması için
yurdun dört bir yanından vatanperverlerin toplandığı 23 Temmuz
1919’da Erzurum Kongresi’nin yapıldığı tarihi kongre binası oldu.
Kongre salonuna girdiğimizde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş temellerinin atıldığı bu salonda milli mücadele duygusunu
yüreğimizde hissettik.
Aziziye Tabyası’nda Nene Hatun’u mezarı başında andıktan sonra
rotamızı Erzurum Arkeoloji Müzesine çevirdik. Müzede sergilenen
Erzurum ve çevre illerden çeşitli yollarla elde edilen eserler ve
kalıntılar ile bölgenin tarihi, kültürel ve sosyal altyapısı hakkında
incelemelerde bulunduk.
Kongre binasında genel tarih algımızı zenginleştirecek çok değerli bilgiler edindik. Örneğin, kongre sonrası Mustafa Kemal ve
mücadele arkadaşlarının Sivas’a gitmek için yaşadıkları maddi
sıkıntıyı gören Bitlis delegesi Binbaşı Süleyman Bey’in, devletten
almış olduğu ve nerdeyse tüm varlığı olan emekli ikramiyesinin
tamamını bağışlaması ve bu parayla Sivas’a gidilebilmesi, bizleri
derinden etkileyen, kurtuluş mücadelemizde Ulu Önder’e destek
veren isimsiz kahramanları tanımamıza vesile olan çok değerli bilgilerden birisiydi.
Erzurum, milli mücadele tarihimizde çok önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle Atatürk’ün Samsun’dan sonra kongre için gelmiş
olduğu Erzurum’da konaklamış olduğu evi ziyaret etmemek olmazdı. Atatürk Evi, 19.yy sonlarında Erzurum’lu zengin bir Ermeni
tarafından yaptırılmış, daha sonra bir süre Alman Konsolosluğu
olarak kullanılmış ve 9 Temmuz 1919 tarihinde Mustafa Kemal
Paşa ve mücadele arkadaşlarının 52 gün boyunca kongre çalışmalarını yürütmeleri esnasında kendilerine ev sahipliği yapmıştır.
5. Sivas Gezisi:
17 Haziran sabahı, konakladığımız otelden ayrılarak Cumhuriyetin
temellerinin atıldığı yer olan Sivas şehrine intikal etmek üzere havaalanına doğru yol almaya başladık. Hava Kuvvetlerine ait CASA
ve C-160 tipi iki askeri uçakla bir saatlik yolculuğun ardından
ismini Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Anadolu’nun demir ağlarla
örülmesinde büyük katkı sağlayan Nuri Demirağ’dan alan Sivas
Havaalanı’na ulaştık. Sivas’ta ilk olarak K.K.K.lığı Eğitim ve Doktrin
K.lığı bağlısı olan ve acemi erbaş/erlere özellikle hudut güvenliği
eğitimleri veren 5.Piyade Eğitim Tugay K.lığına intikal ettik. Tugay hakkındaki brifing hitamında Sivas Arkeoloji Müzesine intikal
ederek Hititlerden günümüze binlerce yıldır medeniyetlere beşik
olmuş bir şehir olan Sivas’ın civarında yapılan kazılarda ortaya
çıkan bir çok tarihi eseri rehberimiz eşliğinde inceledik.
Atatürk Evi’ndeki incelemelerimizi müteakip bir kültür ve medeniyet kenti olan Erzurum’da tarihi Yakutiye Medresesini ziyaret ettik.
Selçuklu dönemi geleneksel mimarisi özelliklerini taşıyan ve mi-
Sivas gezisindeki diğer durağımız, Sivas Kongresi’nin icra edildiği
ve Atatürk’ün 108 gün süresince ikamet ederek milli mücadeleyi
yönettiği kongre binası idi. Müteakiben aynı meydanda bulunan
Selçuklular zamanında inşa edilen ve taş oymacılık sanatının güDENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
51
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Harp Akademisi Komutanlığı 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı Kurmay ve Kültür Gezisi
zel örneklerini barındıran üç farklı medrese gezdik. Bunlardan ilki
dini ilimlerin okutulduğu Çifte Minareli Medreseydi. Müteakiben
pozitif bilimlerin okutulması için inşa edilen Buruciye medresesi
ile l.İzzettin Keykavus tarafından yaptırılan ve Anadolu’da dönemin
tıp bilimine merkezlik yapan Şifahiye Medresesini görme fırsatı
yaşadık. Selçuklu mimarisinin en önemli ve en büyük camilerinden olan Ulu Camii diğer adıyla Eğri Minareli Cami’yi ziyaret ettik.
Camiyi incelediğimizde Selçuklu mimari yapısının Osmanlı mimarisinden farklılıklar taşıdığını birebir gözlemledik.
Selçuklu, Osmanlı ve Milli Mücadele döneminin önemli bir şehri
olan Sivas’tan karayolu ile Malatya’ya intikale geçtik. Malatya’da
konaklayacağımız otele vardığımızda artık gün sona ermişti.
6. Malatya Gezisi:
18 Haziran sabahı güneşli bir yaz günü yine erkenden uyandık ve
güney sınırımızın korunması ve İç Güvenlik Harekatı’nda önemli
roller üstlenen 7. Ana Jet Üs Komutanlığına intikal ettik. Üs Komutanı Hv.Plt.Tuğg.Aydemir TAŞÇI tarafından bizlere genel bir brifing verildi. Müteakiben Üs tanıtım brifingini aldık. Brifingten sonra
171’nci filoya ait olan ve mühimmatla donatılmış bir F-4E/2020
uçağı tanıtımı yapıldı. Müteakiben F-4E/2020 simülatörünü inceledikten sonra uygulamalı olarak yapılan tanıtımı izledik.
Öğleden önce ikinci durağımız ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi
sorumluluk sahasında görev icra eden 2’nci Ordu K.lığı Karargahı oldu. Ziyaret esnasında Komutanlık ve bölge hakkında güncel
ve detaylı bilgiler verildi. Brifing sonrasında 2’nci Ordu Komutanı
Org.Adem HUDUTİ ile birlikte fotoğraf çekimi yapıldı ve karargah
ziyaretimiz tamamlandı.
Yine Selçuklu döneminin önemli yapılarından olan Gökmedrese
ile Türkiye’nin en uzun akarsuyu olan Kızılırmak (1355 km) ile
üzerinde tarihi bir doku taşıyan ve Sivas iline tarihsel bir anlam
kazandıran Eğri Köprü’yü gördük.
7. Elazığ ve Harput Gezisi:
Doğu Anadolu’nun tarihi şehirlerinden olan, günümüzde sit alanı
ilan edilen ve halen kazı çalışmaları devam eden Harput tarihi
alanını gezmek üzere Malatya’dan Elazığ’a intikale geçtik. Gezi
güzergahımızda bulunan milli güç unsuru olarak kabul ettiğimiz
sınırı aşan ve tarih boyunca önemli medeniyetlerin etrafında yaşadığı Fırat Nehri’ni ve Doğu Anadolu Bölgesi’nin önemli enerji
kaynaklarından olan Karakaya Barajı’nı görmek üzere Kömürhan
Bölgesinde mola verdik. 8. Kolordu Komutanı, Elazığ İl Jandarma
Komutanı ve Kömürhan İlçe Jandarma Karakol Komutanı bu mola
esnasında bizlerle beraber oldu. Burada Fırat Nehri’nin özellikleri,
Kömürhan Köprüsü’nün tarihi ve bölgede devam eden projeler ile
8. Kolordu K.lığının sorumluluk sahasındaki görevleri kapsamında
detaylı brifing verildi. Küçük ama personelinin son derece misafirperver olduğu Jandarma Karakolu’nda gördüğümüz ilgi, alaka ve
misafirperverlik kurmay kültür gezimizin son gününde bizleri son
derece memnun etti.
Kömürhan Köprüsü’nden Harput tarihi sit alanına vardık ve ilk olarak Haçlı Seferleri esnasında şehri savunan ünlü bir komutan olan
Balak Gazi Heykeli’nin bulunduğu bir tepeden Elazığ şehrini gör-
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
52
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Harp Akademisi Komutanlığı 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı Kurmay ve Kültür Gezisi
me imkanı bulduk. Müteakiben M.Ö. 9.yy’da Urartular tarafından
inşa edilen ve sonraki dönemde Roma, Bizans, Artuklu, Selçuklu
ve Osmanlı döneminde de kullanılan Harput Kalesini gezdik.
Harput Kalesinden sonra Artuklular zamanında yapılan ve özel
bir mimariye sahip Ulu Camii ile bölgenin etnografik özelliklerini
barındıran Şefik Gül Kültür Evi’ni ziyaret ettik. Son durağımız olan
Elazığ gezimizi tamamlayarak İstanbul’a dönüş maksadıyla Elazığ
Havaalanına intikale geçtik.
Devletimizin bizlere sağlamış olduğu imkanlarla, son derece
faydalı, kapsamlı ve sorunsuz geçen kurmay kültür gezimiz süresince, Silahlı Kuvvetlerin yurdun değişik bölgelerindeki birliklerinin imkan ve kabiliyetlerini yerinde inceleme, ülkemizin farklı
coğrafyalarını tarihi, sosyal, kültürel ve stratejik olarak tanıma ve
kültür dağarcığımıza yeni bilgiler katma fırsatı yakalamış olduk.
Devletimize, bizlere bu eşsiz imkanları sağladığı için minnet ve
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
şükran duyguları ile gezimizi Elazığ’dan İstanbul’a yapmış olduğumuz uçak yolculuğumuz hitamında Harp Akademileri Yerleşkesine
intikal ederek sonlandırdık.
53
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komutanlık ve Karargah Subaylığı Öğrenimi Romanya Tetkik ve İnceleme Görevi
KOMUTANLIK VE KARARGAH SUBAYLIĞI
ÖĞRENİMİ 27’NCİ YÜZYÜZE EĞİTİM DÖNEMİ
ROMANYA TETKİK VE İNCELEME GÖREVİ
(29 Haziran-03 Temmuz 2015)
Deniz ve Hava Harp Akademileri Komutanlıklarında öğrenim görmekte olan Komutanlık ve
Karargâh Subaylığı (KOMKARSU) Kursu müdavim subayları, millî güç unsurları ve kültürü hakkında yerinde inceleme
yapmak maksadıyla 29 Haziran-03 Temmuz 2015 tarihleri arasında Romanya Tetkik ve İnceleme Görevinde bulunmuşlardır.
Hazırlayan •• Deniz Harp Akademisi
D
eniz Harp Akademisi Komutanı Tuğamiral Tayyar ERTEM
komutasında icra edilen faaliyete Deniz Harp Akademisinden bir öğretim elemanı, bir program subayı, 23 müdavim subay, Hava Harp Akademisinden iki öğretim elemanı ve 13
müdavim subay, Harp Akademileri K.lığından iki astsubay olmak
üzere toplamda bir amiral, 40 subay, iki astsubay ve dört personel
eşi katılmıştır.
Kafile, havaalanında Bükreş Silahlı Kuvvetler Ataşesi J.Kur.Alb. Şamil Türk ÖZKAN ve tur yetkilileri tarafından karşılanmıştır.
Otele yerleşme ve öğle yemeğini müteakip, Guinness Rekorlar
Kitabına göre dünyanın en büyük ve pahalı sivil yönetim binası
olan Parlamento Sarayı gezilmiştir.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Parlamento Sarayı
54
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komutanlık ve Karargah Subaylığı Öğrenimi Romanya Tetkik ve İnceleme Görevi
Ceauşescu Rejimi zamanında 1983 yılında inşasına başlanan ve
zeminde 365.000 metrekare yüzölçümüne sahip saray, dünyanın
Pentagon’dan sonra en büyük yüzölçümüne sahip ikinci yapısı
olarak kabul edilmekte ve günümüzde Romanya Parlamentosu’na ev sahipliği yapmaktadır. Yapımında resmi kaynaklara göre
yirmi bin kişinin çalıştığı bilinen sarayda sadece Romen menşeli
malzemelerin kullanımına özen gösterilmiştir. 1989 yılında ihtilâlin başlamasıyla yaklaşık %90 oranında tamamlanan sarayın,
ihtilâlden sonra yıkılması ya da tamamlanarak kullanıma açılması
konusunda uzun süren tartışmalar olmuş ve nihayetinde verilen
karar ile tamamlanan saraya 1996 yılında Romanya Parlamentosu taşınmıştır.
Parlamento Sarayının gezilmesini müteakip zaman içinde değişen Romen köy evlerinin gelecek nesillere aktarılabilmesi maksadıyla 1930’lu yıllarda oluşturulmaya başlanan ve 1950’lerde
son şeklini alan köy müzesine intikal edilmiştir. Köy Müzesi’nde
Romanya’nın hemen her kesiminden değişik dönemlere ait köy
evleri, içlerinde o döneme ait eşyalar ile birlikte orijinal halleriyle
muhafaza edilerek sergilenmektedir.
Parlamento Sarayı Senato Odası Girişi)
Halkın ziyaretine açık olan gezi güzergâhında yaklaşık iki kilometrelik bir yürüyüş yapılarak sadece % 3’ü gezilebilen sarayda
1.100 oda ve iki yer altı otoparkı mevcuttur. Yapımı öncesinde
Bükreş’in tarihi alanı içerinde yer alan 19 ortodoks kilisesi, altı
sinagog, üç protestan kilisesi ve 30.000 ikametgahın yıkıldığı,
sekiz protestan kilisesinin ise başka yerlere taşındığı öğrenilen
Parlamento Sarayı’na ait arazinin güneybatı köşesinde “Milletin
Kurtuluş Kilisesi” olarak isimlendirilmesi planlanan Romanya’nın
en büyük kilise inşaatı devam etmektedir.
Köy Müzesi
İkinci gün programına Romanya’daki üç Türk şehitliğinin en büyüğü olan Bükreş Türk Şehitliği ziyareti ile başlanmıştır. Bahse
konu şehitlikte Birinci Dünya Savaşı şehitlerimizin yanı sıra halen Bükreş’te yaşayan soydaşlarımızın ailelerine ait mezarlık da
bulunmaktadır. Birinci Dünya Savaşında Galiçya cephesinin güney emniyetini sağlayan ve Romanya cephesini oluşturan yaklaşık 40.000 kişilik kolordunun 19.000’inin savaştan sonra geri
dönmediği, yaklaşık 5.000 şehit olduğu ifade edilmektedir. 935
şehidimiz Bükreş şehitliğinde yatmaktadır.
Şehitlikte yapılan çelenk koyma töreni ve saygı duruşu sonrasında
Savunma Bakanlığı Genel Sekreterliği bağlısı Carol I Milli Savunma
Üniversitesi ziyareti gerçekleştirilmiştir. 1889 yılında kurulan okul
zaman içerisinde ortaya çıkan ihtiyaçlar dahilinde yapısal değişikliklere uğrayarak beş kez isim değiştirmiştir. Şehir merkezinde
yer alan, sivillere ve askeri personele eğitim verilen üniversitede
Parlamento Sarayından Bükreş’in Genel Görünümü)
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
55
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komutanlık ve Karargah Subaylığı Öğrenimi Romanya Tetkik ve İnceleme Görevi
Bükreş Türk Şehitliği
askeri öğretim görevlilerinin yanı sıra sivil öğretim üyeleri de görev
yapmaktadır. Komutanın aynı zamanda rektör olduğu üniversitede
“Komuta ve Kurmay Fakültesi” ile “Güvenlik ve Savunma Fakültesi” olmak üzere iki adet fakülte bulunmaktadır.
Lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde verilen eğitimlere ilave
olarak kurslar, simülatör eğitimleri vb. bilimsel çalışmalar da üniversite bünyesinde yapılmaktadır.
1 Haziran 2002 tarihinde açılan “Simülasyon ve Eğitim Merkezi”
Savunma Üniversitesi’ne bağlı olarak faaliyetlerine devam etmektedir. Taktik seviyede, bilgisayar destekli harp oyunu senaryolarının
oynatıldığı merkezde Amerika Birleşik Devletleri menşeli JCATS
(Joint Conflict and Tactical Simulation) programı kullanılmaktadır.
Simülasyon ve Eğitim Merkezi’nde jenerik senaryoların yanı sıra
Afganistan, Irak ve Kosova gibi gerçek harekatlara ilişkin eğitimler
de verilmektedir.
Büyükelçi ve Ataşe Makam Ziyareti
Öğleden sonraki programda ilk olarak, askeri üniforma, silah ve
uçakların sergilendiği şehir merkezindeki askeri müze gezilmiştir.
Müzenin havacılık bölümünde; 1982 yılında SOUIZ-4 uzay projesi
kapsamında Romanya’nın ilk ve tek uzay adamı Dumitru PRUNARIU’nun kullandığı kozmonot kıyafeti ile dünyaya dönüşünde
kullandığı kapsülün yanı sıra fizik mühendisi olan Henri COANDA’nın projesini çizdiği ve hayata geçirdiği dünyanın ilk turbojet
uçak modeli de sergilenmektedir.
Bükreş Şehir Merkezinde Atatürk Büstü
Öğleden önceki program Komutan Tuğamiral ve beraberindeki heyet tarafından Bükreş Silahlı Kuvvetler Ataşesi
J.Kur.Alb. Şamil Türk ÖZKAN ve T.C. Romanya Büyükelçisi Sn.
Osman Koray ERTAŞ’a makam ziyareti icra edilmesi ile tamamlanmıştır.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Askeri Müze
56
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komutanlık ve Karargah Subaylığı Öğrenimi Romanya Tetkik ve İnceleme Görevi
Gezinin üçüncü gününde Türklerin yoğun olarak yaşadığı Dobruca
bölgesinde yer alan Köstence şehrine intikale geçilmiştir. Bükreş
ile Köstence’yi birbirine bağlayan otoban üzerinde Tuna nehri kollarında inşa edilen köprüler ve kanal dikkat çekmektedir. Ülkenin
ilk nükleer santrali ile ülkenin 2007 yılında AB üyeliğiyle birlikte
alınan fonlarla kurulan rüzgâr türbini parkı ve diğer yenilenebilir
enerji unsuru olarak güneş paneli parkı yolculuk güzergâhında
gördüğümüz enerji üretim merkezleri olmuştur. Güzergâh üzerinde eski bir Türk yerleşim yeri olan Mecidiye’ye (eski adı Karasu)
intikal edilmiştir.
Bran Kalesi (Drakula Şatosu
konu halılar bölgeyi geçiş ve ticari maksatla kullanan Osmanlılar
tarafından vergi olarak verilen eşyalar arasından bir araya getirilmiştir. Bu kapsamda toplam 250 halı bulunan koleksiyonun 50
adedi kilisede sergilenmektedir.
Kilisenin gezilmesinin ardından Karpatların eteklerinde Romanya’nın kış ve kayak turizminin merkezi Poiana/Braşov’a intikal
edilmiştir. Yaklaşık 40 yıldır kayak merkezi olarak kullanılan bölgede 2013 yılı gençlik kış olimpiyatları icra edilmiştir. Kayak ve dağ
turizmi Romanya’nın turizm gelirlerinin yaklaşık % 45’ini oluşturmaktadır.
Sultan Abdülmecid Cami-Mecidiye
Köstence şehrine girişte otobüs ile yapılan şehir turunda ülkenin
yaz turizminin merkezi olan, göl ve deniz arasında yer alan oteller
ve plajlardan oluşan MAMAIA bölgesi gezilmiştir. Yemeğin ardından Komutan Tuğamiral ve beraberindeki heyet tarafından Dobruca Türk İşadamları Derneği ziyaret edilmiş, müteakiben yürüyerek
yapılan şehir turunda Özgürlük Anıtı, Arkeoloji Müzesi, Mozaik
Müzesi ve CAROL Cami gezilmiştir. Birinci Dünya Savaşında Romanya için savaşan Türk ve Tatarların sadakatini ödüllendirmek
için Kral I. Carol tarafından 1910 yılında yaptırılan ve Romanya’nın
ilk betonarme binası olan Carol Cami Köstence’nin simgelerinden
biri haline gelmiştir. Köstence şehir turunu müteakip Bükreş’e geri
intikale geçilmiştir.
Dördüncü gün programı kapsamında Transilvanya bölgesinin eski
dönemlerde Eflak ve Erdel beylikleri sınırında yer alan Bran şehrine intikale geçilmiştir. Geleneksel Romen evinden dönüştürülen
ve içinde birçok eski objeyi barındıran La Cristi Restoran’da bölgedeki nehirlerde yetişen alabalıkların sunulduğu keyifli bir öğle
yemeği sonrasında, sınırın korunması maksadıyla 14. yüzyılda
inşa edilen ve Drakula Şatosu olarak da bilinen Bran Kalesi gezilmiştir.
Poinana/Braşov
Gezinin beşinci günü Sinai şehrine intikal edilmiştir. II.Haçlı seferlerinde Almanya’dan kutsal topraklara savaşmaya giden haçlı
ordusu Sina yarımadasından dönüşlerinde bu bölgede bir manastır kurup bölgeye yerleşmişler ve manastırın ismini yarımadanın
isminden esinlenerek Sinai koymuşlardır. Sinai şehrinde I.Carol
zamanında kraliyetin yazlık sarayı olarak inşa edilen Peleş Sarayı
gezilmiştir.
Kale gezisini müteakip Braşov şehrine intikal edilmiş ve kısa bir
şehir turundan sonra 14. yüzyılda Katolik kilisesi olarak inşa edilen
ancak 1500’lü yıllarda yapılan dini reform hareketleriyle Evangeliklerin eline geçen kilise gezilmiştir. Kilise, 1689 yılında şehirde
çıkan yangından sonra duvarlarının tamamen siyahlaşması nedeniyle “Kara Kilise” adını almıştır. Kilise içerisinde Avrupa’nın -Türkiye dışında- en büyük halı koleksiyonu sergilenmektedir. Bahse
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Kral I.Carol’un Alman asıllı bir aileye mensup olması nedeniyle
genel olarak Alman Neo-Rönesans tarzında yapılan sarayda İtalyan, Fransız ve Osmanlı mimarisine ait unsurları da görmek mümkündür. I.Carol’a ait yaklaşık 4.000 parçalık silah koleksiyonunun
57
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komutanlık ve Karargah Subaylığı Öğrenimi Romanya Tetkik ve İnceleme Görevi
üç ayrı salonda sergilendiği sarayda ayrıca Sultan Abdülaziz tarafından hediye edilen köpekbalığı derisi kaplamalı bir kılıç da yer
almaktadır.
Coanda Havaalanına intikal edilmiş ve bir saatlik uçuşun ardından
İstanbul’a gezimizin başladığı ilk durağa, Harp Akademileri K.lığına avdet edilmiştir. Böylece beş gün süren, faydalı bilgilerle ve
güzel anılarla dolu, hatırası uzun süre belleklerimizde yer edecek
gezimiz sonlanmıştır.
Gezideki son durağımız olan Peleş Sarayı’ndan sonra Bükreş
şehir merkezindeki bir alışveriş merkezine, müteakiben Henri
Peleş Sarayı/ Sinai)
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
58
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Harekât Eğitim Faaliyetlerinin Denizel Çevreye Etkileri
HAREKÂT EĞİTİM FAALİYETLERİNİN DENİZEL
ÇEVREYE ETKİLERİ
“Topraklarının ucu deniz olan bir ulusun sınırını, halkın kudret ve yeteneğinin hududu çizer.”
M.K.ATATÜRK
Denizler asırlar boyunca politik ve ekonomik mücadelenin en belirgin yaşandığı zemin olmuştur. Sahip oldukları doğal
kaynaklar ve bunların sağlayacağı ekonomik gelir nedeniyle denizler üzerine rekabet, her geçen gün artmaktadır. Bu
durum, petrol ve doğalgaz araştırma faaliyetlerinde bir yarış yaşanmasına neden olmuş ve bu yarış ise bir çok çevresel riski
beraberinde getirmiştir. Bugün geldiğimiz noktada çevre kirliliği denizleri tehdit eden bir unsur haline gelmiştir.
Hazırlayan •• Dz.Kur.Bnb.Erkan SEZGİN
D
enizel Çevre ve Denizel Çevre Kirliliği
tabanının altında bulunan hidrokarbon rezervlerinin çıkarılmasına
imkân tanımasıyla enerji açısından da denizler ülkeler için önemli bir enerji kaynağı haline gelmiştir. Ayrıca, dünya nüfusunun
% 80’inin kıyıdan 200 km içeride yaşaması insanoğlunun denizlere olan bağımlılığının bir göstergesidir. Tüm bunlar, denizlerin
“Mavi Vatan” olduğu ve karadaki topraklarımızdan bir farkı olmadığını göstermektedir.
Dünya yüzeyinin % 71’ni denizler oluşturmaktadır. Denizler
tüm insanoğlunun kullanımında olan doğal kaynaklardır. Denizler iklimlerin düzenlemesinde ve doğal hayatın restorasyonunda
önemli bir rol oynaması yanında ekonominin de hayat damarıdır.
Denizler; taşımacılık, balıkçılık, turizm gibi geleneksel kullanım
alanları yanında mineral kaynakların çıkarılması, rüzgar çiftliklerinden enerji elde edilmesi gibi güncel faaliyetlere de beşiklik
etmektedir.
Türkiye’nin coğrafi konumuna bakıldığında, en dikkat çekici hususları; üç tarafının denizlerle çevrili olması, 81 ilimizden 27’sinin deniz kıyısında bulunması, nüfusun yaklaşık % 50’sinin sahil
bölgelerinde yaşaması, önemli deniz ulaştırma hatları üzerinde
bulunması ve stratejik öneme sahip Türk Boğazlarına sahip olması
oluşturmaktadır. Bu bakımdan denizler ülkemiz açısından hayati
önemi haizdir.
Dünya ticaretinin % 90’ı deniz yoluyla yapılmakta, ülke ekonomileri için büyük önemi haiz enerji kaynaklarının büyük bir kısmı deniz yolu ile taşınmaktadır. Deniz canlıları önemli bir besin
kaynağı ve fonksiyonel gıda1 maddesi/hammaddesi olarak insanlığın ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Teknolojik gelişmelerin deniz
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
59
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Harekât Eğitim Faaliyetlerinin Denizel Çevreye Etkileri
2872 sayılı Çevre Kanununda ve 1982 Birleşmiş Milletler Deniz
Hukuku Sözleşmesi’nde denizel çevrenin (deniz çevresi) tanımı yapılmamıştır. Ancak, III. Deniz Hukuku Konferansı sırasında
Kenya ve Malta delegasyonları denizel çevrenin tanımına yönelik
öneride bulunmuşlardır. Kenya delegasyonu, denizel çevreyi; “deniz yüzeyi, üzerindeki hava altındaki su kolonu, içindeki canlı ve
cansız kaynaklar da dahil olmak üzere, denizin en çok yükseldiği
hattın ötesindeki deniz yatağını kapsayan alan” olarak tanımlamıştır. Malta delegasyonu ise çok benzer bir tanım yapmış ancak
“canlı ve cansız kaynaklar” yerine “biyosistemler” ifadesini tercih
etmiştir.2
layabilmelerine, kurumun iş çevresinde ve kamuoyunda itibarını
yükseltmesini sağlayacak çevre kalite yönetim sistemlerine ihtiyaç
bulunduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Böylelikle, Çevre Yönetim
Sistemlerinin (ISO 14001, EMAS, Project Acorn vb.) uluslararası
kuruluşlarda tanınması ve uygulanması çok hızlı olmuştur.
Çevre alanındaki Sivil Toplum Kuruluşlarının da yarattığı durumsal
farkındalık ve toplumsal baskı ile çevre politikaları öncelikli hale
gelmiş, sorunların ortaya çıktıkça çözülmesi yaklaşımı yerini proaktif yaklaşımlara bırakmaya başlamıştır. Çevre kirliliği konusunda
üç önemli faktör vardır, bunlar; kirletici, kirlenen ve koruyucudur.
Dünyamızda kirletici ve kirlenen faktörü geçmişte var olmuş gelecekte de var olacaktır, ancak çevre kirliliği konusunda gelinen
nokta koruyucu statüsünde olan devlet otoritesinin hiç olmadığı
kadar çevre yönetimine ihtiyacı olduğu ve sahip çıkmak zorunda
olduğudur. Çevre sorunlarının ulaştığı nokta, bugüne kadar silahlı
kuvvetleri çevre denetimi dışında bırakmayı tercih eden birçok
ülkeyi, orduları için çevre standartları belirlemeye sevk etmiştir.
2872 sayılı Türk Çevre Kanununun 2. maddesinde çevre kirliliğini
tanımı; “Çevrede meydana gelen ve canlıların sağlığını, çevresel
değerleri ve ekolojik dengeyi bozabilecek her türlü olumsuz etki”
olarak yapılmış ancak deniz kirliliği tanımı yapılmamıştır. 1982
Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin birinci maddesinin dördüncü fıkrasında ise deniz kirliliği; “Deniz çevresinin
kirlenmesinden, canlı kaynaklara ve deniz yaşamına zarar verme, insan sağlığı için tehlike oluşturma, balıkçılık ve denizcilerin
diğer yasal amaçlarla kullanımı da dâhil olmak üzere denizcilik
faaliyetlerini engelleme, deniz suyunun niteliğini bozma ve her türlü güzelliklerini azaltma gibi zararlı etkileri olan veya olması ihtimali
bulunan maddelerin ve enerjinin, insanlar tarafından doğrudan
veya dolaylı olarak, haliçler de dâhil olmak üzere, deniz çevresine
sokulması” olarak tanımlanmıştır.
Su kaynaklarının, tatlı ve tuzlu su ekosistemlerinin, içme ve deniz
suyunun korunması çevre korumanın temel yapı taşlarından birini oluşturmaktadır. Ancak denizlerimizin sürdürülebilir bir şekilde
kullanılmaması deniz ekosistemini tehdit eder hale gelmiştir. Bu
durum ise; denizlerde icra edilen balıkçılık, turizm gibi faaliyetler
ekosistemdeki bozulmalar nedeniyle zarar görmeye başlamıştır.
Günümüzde deniz çevresinin korunması, ülkelerin denizlere yönelik menfaatlerinin, emellerinin ve ilgilerinin anlaşılması açısından
önemli bir gösterge haline de gelmiştir. Çevrenin korunmasına
yönelik faaliyetlerin çevresel boyutunun yanında; siyasi, hukuki,
bilimsel ve güvenlik boyutları ortaya çıkmıştır. Deniz çevresinin
korunmasına yönelik faaliyetler incelendiğinde, ülkelerin bu faaliyetleri; politik çıkarları doğrultusunda istismar etme ve deniz yetki
alanlarına yönelik uyuşmazlıklarda avantaj sağlama aracı olarak
kullanmaya başladığı görülmüştür. Bu kapsamda, Yunanistan’ın,
Ege Denizinde Türkiye ile ihtilaflı alanlarda, Natura 2000 ve AB
Habitat Direktifi kapsamında kuş gözlem istasyonları, doğal sığınak ve kuş koruma alanlarının kurulmasını önermesi, istismar
faaliyetlerine önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Deniz Kirliliğinin birçok sebebi vardır ancak genel olarak dört başlık altında toplanabilmektedir.3 Bunlar;
• Gemicilik faaliyetleri dolayısıyla kirlenme,
• Denize depolama sebebiyle kirlenme,
• Deniz yatağındaki faaliyetler nedeniyle kirlenme,
• Kara ve atmosfer kaynaklı kirlenmedir.
Bilindiği üzere dünyamız, iklim değişikliği başta olmak üzere muhtelif çevresel gelişmeler nedeniyle, günümüzde, hiçbir devirde
olmadığı kadar, çevresel sorunlarla yüzleşmek zorunda kalmıştır.
Bunlara; su kaynaklarının kıtlığı, çölleşme, kuraklık, erozyon, doğal
felaketler, artan enerji ihtiyaçları, açlık, mülteci akını, su-toprak ve
besin ihtilafları, deniz yetki alanlarının paylaşım mücadeleleri gibi
gelişmeler de eklenince sürdürülebilir kalkınma için çevrenin yönetimi bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmıştır.
Harekat Eğitim Faaliyetlerinin Denizel Çevreye Etkileri
Deniz Kuvvetleri faaliyetlerinin denizel çevreye etkilerini dört başlık
altında toplayabiliriz. Bunlar;
• Kıyı birliklerinin faaliyetleri,
Ürün ve faaliyetlerin etkilerinin artık küresel boyutta hissedilmeye
başlandığı tüm dünyada kabul edilmiştir. Bu bilinç, çevresel etkilerin yasal uygulamalar yanında piyasa beklentilerine de uygun
olması gerektiği ihtiyacını yanında getirmiştir. Bugünün tüketicisinin beklentisi sadece ihtiyaçlarının en üst düzeyde karşılanması
değil, aynı zamanda aldığın ürün ve hizmetin yaşadığı çevreye ve
dünyaya zarar vermemesi ve “çevre dostu” olmasıdır. Bu gelişmeler, kuruluşların çevre ile etkileşimlerini, çevresel performanslarını
kontrol altında tutabilmelerini, çevresel düzenlemelere uyumlu
üretim yapabilmelerini, çevre icraat ve başarılarını sürekli iyileştirebilmelerini ve mümkün olduğu takdirde enerji tasarrufu sağDENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
• Denize depolama faaliyetleri (ömrünü doldurmuş mühimmatın
derin su imhası yapılmak vb.),
• Genel gemicilik faaliyetleri (sintine sularından ve bacadan
denize ve atmosfere petrol karışması, çöp ve kanalizasyonun
denize boşaltılması, çatma/karaya oturma gibi kazalar sonucu
petrol ve türevlerinin denizlere dökülmesi ve anti-fouling boyaların
kullanımı vb.)
• Harekât Eğitim faaliyetleridir.
Harekât eğitim faaliyetlerinin denizel çevreye etkilerini gösteren
60
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
61
Hava savunma harbi eğitimi
Suüstünde hedef çekme
Suüstü atışı
Suüstü imhası
Deniz Ateş desteği (Suüstünden karaya) (inert mühimmat)
Suüstü torpidosu
Yedekte sonar (towed array) pasif
Yedekte sonar (towed array) aktif
Denizaltı savunma harbi (Aktif)
Denizaltı savunma harbi (Pasif)
16
17
18
19
21
22
23
24
25
Gemiden havaya füze atışı (gerçek mühimmat)
10
15
Gemiden havaya füze atışı (inert mühimmat)
9
Aydınlatma mermisi kullanımı
Havadan suüstüne/karaya atış (gerçek mühimmat)
8
Gemiden gemiye/havaya/ karaya ağır makineli tüfek Atışı
Havadan suüstüne/karaya atış (dummy mühimmat)
7
14
Havadan torpido atışı (gerçek)
6
13
Havadan torpido atışı (inert)
5
Gemiden karaya füze atışı (gerçek mühimmat)
İnsansız hava aracı kullanımı
4
12
Havadan havaya atış
3
Gemiden karaya füze atışı (inert mühimmat)
Genel uçak uçuş faaliyetleri (Atışsız)
11
Manş uçağı
2
Faaliyet
1
S.No.
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
Gürültü
X
X
X
X
X
Saçılması
Cephane
Denize
Düşmesi
Cephanenin
Hava Faaliyetleri
Parlama
X
X
X
X
X
X
Denizaltı Faaliyetleri
X
X
X
X
Suüstünden Hava/Karaya Faaliyetler
X
X
Havadan Susütü/Karaya Faaliyetler
X
X
Yerel Etki
Temas
Noktasında
Etki
X
Titreşim
Tablo 1. Harekât faaliyetlerinin denizel çevreye etkileri 4
Şok
Dalgaa
Su
Yükselmesi
X
X
X
Fiziksel Etki
X
Akustik
Etki
Deniz
Memelilerine Etki
Harekât Eğitim Faaliyetlerinin Denizel Çevreye Etkileri
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
62
Mayın döküş eğitimi (inert mayın)X
Uzaktan kumandalı sualtı cihazları (ROV)X
Patlamamış mühimmatın imhasıXXX
Mayın imha eğitimleri (patlayıcılı)XXX
Mayın imha eğitimleri (ROV şarjı)XXX
Amfibi eğitimXX
Offshore faaliyetlerXX
44
45
46
47
48
49
50
Paraşütle atlamaX
38
Mayın harbi eğitimi (aktif sonar)XX
DalışX
37
43
Deniz dibinden örnek alımıX
36
Flares (Işıldak), DumanX
Hidrografik Sörvey (Aktif sonar kullanımı hariç)X
35
Mühimmat denemeleri (gerçek)XX
Sualtı gürültü ölçüm istasyonuXX
34
42
Degausing (DG) istasyonlarıX
33
41
Aküstik ölçüm İstasyonuX
32
Mühimmat denemeleri (inert)XX
Denizaltıdan torpido atışı (inert)X
31
40
El şarjı atıcı (mortar) gerçek mühimmatXX
30
RHIP bot kullanımıXX
El şarjı atıcı (mortar) inertX
29
39
Tek gemi denizaltı eğitimleri (pasifX
Faaliyet
28
S.No.
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
Gürültü
X
X
X
Saçılması
Cephane
Parlama
Denize
Düşmesi
Cephanenin
Diğer Faaliyetler
Mayın Harbi Faaliyetleri
Kıyı Tesisleri ve Ölçüm Faaliyetleri
Yerel Etki
Temas
Noktasında
Titreşim
Etki
Şok
Dalgaa
Su
Yükselmesi
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
Fiziksel Etki
X
X
X
Akustik
Etki
X
Deniz
Memelilerine Etki
Harekât Eğitim Faaliyetlerinin Denizel Çevreye Etkileri
Harekât Eğitim Faaliyetlerinin Denizel Çevreye Etkileri
çalışma sayfa 61 ve 62'de yer alan tabloda gösterilmiştir. Tabloda
faaliyetler; hava faaliyetleri, havadan susütü ve karaya faaliyetler,
suüstünden hava/karaya faaliyetler, denizaltı faaliyetleri, mayın
harbi faaliyetleri, kıyı tesisleri ve ölçüm faaliyetleri ve diğer faaliyetler olmak üzere kategorilendirilmiştir.
Deniz Kuvvetleri unsurları tarafından denizel çevrede icra edilen
faaliyetlerin denizel çevre üzerine etkileri, icra edilen faaliyetin cinsine bağlı olarak genellikle; gürültü, cephane saçılması, temas
noktasında yerel etki, parlama, cephanenin denize düşmesi, titreşim, şok dalgası, su yükselmesi, fiziksel etki, akustik etki, deniz
memelilerinin rahatsız edilmesi şeklinde olmaktadır.
Bu kapsamda; harekât eğitim sahaları ve zamanları seçilirken
deniz memelilerinin göç, beslenme ve çoğalma yaptıkları yerlerden ve periyotlardan sakınılmalıdır. Sualtı patlamalarında fiziksel
etki onlarca metrelik bir alanda olsa da yayılan şok dalgası kilometrelerce uzağa kadar gidebilmektedir, bu husus planlamalarda
dikkate alınmalıdır. Ayrıca, deniz memelilerine yönelik koruyucu
tedbirler de alınmalıdır. Bu hususa, müteakip başlıkta ayrıntılı olarak değinilmiştir.
Harekat Eğitim Faaliyetleri Esnasında Deniz Memelilerinin Korunması:
Deniz canlılarının başlıca ölüm nedenleri, aktif sonar kullanımı,
deniz kirliliği, gemi çarpması, hastalık, açlık, travma, parazitler ile
olağanüstü hava durumları ve oşinografik şartlardır.
Bu kapsamda, dünya donanmalarındaki uygulamalar dikkate alındığında, en uygun hal tarzının iki aşamalı bir yaklaşımla konunun
ele alınması olduğu değerlendirilmektedir.
Dünyada her geçen yıl daha fazla modern ve sessiz özelliklerde
denizaltılar üretilmektedir. Şu anda dünyada 40 ülkede toplam
300 çok sessiz dizel denizaltı bulunmaktadır. Harp ve gerginlik
dönemlerine hazırlık maksadıyla gemilerin barış döneminde sonar
eğitimleri icra etmesi gerekmektedir. Denizaltılara karşı en etkin
silah ise aktif sonardır. Bu durum, söz konusu denizaltıların tespit
ve nötralize edilebilmesi için aktif sonar kullanma ihtiyacını her
geçen gün artırmaktadır.
• Birinci Aşama (Hazırlık): Deniz Kuvvetleri personelinin deniz memelileri ve canlıları için özel öneme sahip deniz bölgeleri
ile onların korunmasına yönelik tedbirleri bilmesi gerekmektedir.
Bu kapsamda icra edilecek eğitim/tatbikatlarda çevre yönetimine
ilişkin hususların “Tatbikat Planlama Direktifi” ve “Tatbikat Harekât
Emrine” ithal edilmesi sağlanmalıdır. Ayrıca, gemiler tarafından bu
sahaların ve diğer özel deniz alanlarının, harekât öncesinde haritalara plotlanması sağlanmalıdır.
Genel olarak, Denizaltı Savunma Harbi imkânı olan gemiler, denizaltılar ve Mayın Avlama gemileri aktif sonar kullanmaktadır. Yapılan incelemeler neticesinde aktif sonarların deniz memelilerine
zarar verebilecekleri tespit edilmiştir. Özellikle orta frekans sonar
kullanımının balina ve yunusların kendilerini karaya vurmalarına
neden olduğu bilinmektedir Sonar transmisyonunun balinaların
rota tayin sistemlerini bozduğu, beyin ve kulaklarında kanamaya
neden oldukları, organlarında hava kabarcıkları oluştuğu belirtilmektedir5.
• İkinci Aşama (İcra): Bu aşama ağırlıklı olarak aktif sonar kullanımı esnasında deniz canlıları ve memelilerinin maruz kalacakları
zararı asgariye indirmek için alınması gereken tedbirleri içermektedir. Bu tedbirler;
- Harekât öncesinde pasif sonar ve gözcüler ile imkân olduğunda
hava vasıtalarıyla deniz yüzeyi gözetlenmelidir.
- DSH eğitimlerinde, çevredeki balina, yunus ve diğer deniz memelileri ile balık sürülerinin akustik-yoğun ortam kaynaklı maruz
kalabilecekleri zararları asgariye indirmek ve söz konusu ortama
adapte olmalarına olanak sağlamak maksadıyla sonar transmisyonlarına başlarken ilk birkaç dakika düşük güçte transmisyon
yapılmalı ve takiben çıkış gücünün kademeli olarak yükseltilmesi
sağlanmalıdır.
ABD Donanmasının yayımladığı verilere göre, 1996-2006 yıllarını
kapsayacak şekilde yapılan bir araştırmaya göre; dünya genelinde
aktif sonar kullanımından ölen balina sayısı 40 olmuştur. Aslında ABD sahillerinde sadece yılda 3500’den fazla ölüm hadisesi
gerçekleştiği dikkate alındığında, aktif sonar etkisiyle ölen balina
sayısının gayet düşük olduğu (% 1) görülecektir.
Yine de Deniz Kuvvetlerinin, deniz memelilerine ve onların doğal çevresine zarar vermeyecek, aktif sonar kullanımının deniz
memelileri üzerine etkilerini asgariye indirecek tedbirler alması
gerekmektedir.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
- Harekât bölgesinde, geminin 3500 yd içinde deniz memelisi
var olduğunun tespit edilmesi halinde, sonar eğitimi kesilmelidir6.
63
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Harekât Eğitim Faaliyetlerinin Denizel Çevreye Etkileri
- Tüm büyük tatbikatlar, deniz memelileri ve canlıları ile denizel
çevreye olan etkileri açısından gözden geçirilmelidir.
denetim birimleri tarafından denetlenmesi ise diğer önemli bir hususu oluşturmaktadır.
- Deniz memelilerinin ve canlılarının ölümü ile deniz memelerine
çarpma durumları ilgili birimlere rapor edilmelidir.
İdeal bir Denizel Çevre Yönetim Sisteminin hedeflerinin;
ilgili mevzuata uyum sağlamak, Deniz Kuvvetleri tarafından yürütülen tüm faaliyetlerin çevreye olan etkilerini ve çevresel riskleri
belirleyerek kontrol edilebilir hale getirmek, kirliliğin kaynaktan
başlayarak kontrol altına alınması ve azaltılmasını sağlamak, etkin
bir atık yönetimi teşkil etmek, denizlerin ve kıyıların korunmasına
destek olmak, doğaya ve insan sağlığına zarar veren eylemlerden
harekât gereksinimleri müsaade ettiği oranda kaçınmak, sürdürebilir kalkınma gayretlerine katkıda bulunmak, biyolojik çeşitliliğin
korunması, biyolojik çeşitliliği azaltan ve onu olumsuz yönde etkileyen insan faaliyetlerini engellemek, kaynakların etkin kullanılmasını sağlamak, denizel çevreye yönelik bilimsel çalışmalara verilen
desteğin artırılmasını sağlamak, çevre konusunda üniversiteler ve
diğer devlet kurumları ile birlikte çalışılabilir alanları ortaya koymak,
acil durumlara (deprem, yangın, sel vb.) ve kazalara karşı hazırlıklı
bulunarak insan hatasıyla meydana gelebilecek kaza ve olayların
azaltılmasını sağlamak, kurum çalışanlarına, özellikle çevresel sorumluluk doğurabilecek görevlerde bulunanlara eğitimler vermek
suretiyle çalışanların çevre bilincinin ve motivasyonunun artmasını
sağlamak olması gerektiği değerlendirilmektedir.
- Tüm aktif sonar kullanma zamanları harekât merkezlerine rapor
edilmelidir.
- Tüm balık çiftlikleri deniz haritalarına plotlanmalıdır.
- Kutlama aracı olarak kullanılan helyum doldurulmuş balonlar gemilerde ve kıyılarda kullanılmayacaktır7 (Bunlar denize indiklerinde
deniz memelilerini ve canlıların sağlığını tehdit etmektedirler).
- Plastik poşetlerin denize atılmamalıdır8.
Sonuç:
Deniz Kuvvetleri, çok sayıda yüzer unsura, kıyıda konuşlu tersane, onarım kademesi ve birliğe sahip olması nedeniyle denizel
çevrenin korunmasına ve geliştirilmesine yönelik önemli sorumlulukları olan bir unsurdur. Ayrıca, yüzer unsurlar tarafından denizel
çevrede icra edilen gemicilik ve harekât eğitim faaliyetleri denizel
çevre üzerinde önemli bir baskı unsuru oluşturabilmektedir. Bunun yanında deniz memelilerinin harekât eğitim faaliyetleri (aktif
sonar kullanımı) nedeniyle ölüme varan etkilere maruz kalması ise
bir diğer çevresel etkiyi oluşturmaktadır.
Son olarak, Türk Deniz Kuvvetlerinin temel değerleri içerisinde
“denizel çevrenin korunması” önemli bir yer tutmaktadır. Türk Deniz Kuvvetleri tarafından, etkin ve sürdürülebilir bir çevre yönetimi
için gerekli kurumsal adımlar da atılmıştır. Türk Deniz Kuvvetlerinin,
birçok alanda da olduğu gibi bu alanda da dünyadaki modern
donanmaların arasında yerini almış olması Türk Silahlı kuvvetleri
için önemli bir kazanımdır.
Deniz Kuvvetleri için denizel çevre biliminden istifade ile denizel
çevre konusundaki standartların ve önceliklerin ortaya koyulmasını sağlayan ve karmaşık denizel çevre sorunları ile mücadele
yöntemlerini gösteren denizel çevre yönetim sistemlerinin
uygulanması önem arz etmektedir. Yine, ülkelerin çevre politikası
ve stratejisi çerçevesinde askerî birlik, tesis ve faaliyetlerin çevre
DİPNOT
1 Genel olarak, bir ürünün fonksiyonel sayılabilmesi için, temel fizyolojik görevlerine ek olarak, hastalıklara karşı koruyucu ve/veya tedavi edici
etki göstermesi ve bu etkinin verilerle ispatlanması zorunludur.
2 TÜTÜNCÜ, A.N. (2004): Gemi Kaynaklı Deniz Kirlenmesinin Önlenmesi, Azaltılması ve Kontrol Altına Alınması, Beta Yayınları, İstanbul.
3 TÜTÜNCÜ, A.N. (2004): Gemi Kaynaklı Deniz Kirlenmesinin Önlenmesi, Azaltılması ve Kontrol Altına Alınması, Beta Yayınları, İstanbul.
4 Bu listenin hazırlanmasında, İngiliz Donanması tarafından NATURA 2000 baskı kategorileri esas alınarak hazırlanan ve İngiliz SNCB ve Deniz
Kuvvetleri arasında imzalanan Niyet Deklerasyonunda (Statement of Intent between the UK SNCBs and Navy Command Headquarters reagrding the use and maintenance of the environmental Protection Guidelines (Maritime) (EPG(M)) and Maritime Environmental and Sustainability
Assessmnet Tool (MESAT) ) yer alan bilgilerden istifade edilmiştir.
5 WITHINGTON,T. (2012): Navies Going Green, Naval forces III/2012, s.10-18.
6 ABD Deniz Kuvvetleri uygulaması ise sonar domunun 200 yd içerisinde deniz memelisi görülmesiyle eğitim durdurulmaktadır.
7 Bunlar denize indiklerinde deniz memelilerini ve canlıların sağlığını tehdit etmektedirler
8 Yapılan araştırmalarda sadece ABD’de yılda 88 milyar adet plastik poşet kullanılmaktadır. Plastik bir poşet Sao Paolo’dan Yeni Delhiye kadar
havada uçuyor, çalılara takılıyor, olukları dolduruyor, bunları yiyen ve takılan hayvanları öldürüyor. En kötü tarafı ise bozulmaları ve çürümeleri
500 yıl alıyor. (GOLEMAN,2009)
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
64
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komuta Kontrolde Karar Verme
KOMUTA KONTROLDE KARAR VERME
“Sezgisel akıl kutsal bir lütuf, rasyonel akıl ise sadık bir hizmetkardır. Yarattığımız
toplumlar hizmetkara saygı göstereyim derken lütfu unutmuşlardır”
“The intuitive mind is a sacred gift and the rational mind is a faithful servant. We
have created a society that honors the servant and has forgotten the gift.”
Albert Einstein
Karar verme kavramı; askeri, teknoloji, mühendislik, tıp, eğitim gibi alanlarla birlikte, günlük hayatta da sürekli karşımıza çıkmaktadır.
Bir takım sorunları çözmek veya bir faaliyet icra etmek için çoğu zaman karar vermek zorunda kalmaktayız. Bu makalede, karar
verirken farkında olarak veya olmayarak takip ettiğimiz süreçler hakkında yapılan akademik çalışmalar hakkında bilgi verilecektir.
Makalenin temel amacı okuyucuların konu ile ilgili farkındalığını artırmaktır. Bu kapsamda karar ve karar vermenin tanımları ile
karar verirken icra edilen yaklaşımlar incelenecek, analitik ve sezgisel yaklaşımların mukayesesi yapılacak,
teknoloji sistemlerinin karar verme süreci üzerindeki etkisinden bahsedilecek ve son olarak da deniz
harekat alanında karar verme ile komuta kontrol arasındaki ilişkiye değinilecektir.
Hazırlayan •• Dz.Kur.Alb.Selçuk AKARI2, Yrd.Doç.Dr.Müh.Alb.Okan TOPÇU3
Dz.Kd.Ütğm.Yekta KILIÇ1, Dz.Kd.Ütğm.Emre DALKIRAN1
G
iriş
200 adet bulunan Kouros heykelleri arasında en iyi durumdadır.
Getty müzesi heykeli satın alıp almama kararı vermek için heykelin
gerçek olduğunun kesin olarak belirlenmesini ister.
1983 yılında Kaliforniya’da bulunan Getty Sanat Müzesine
(tam adı J. Paul Getty Sanat Müzesi) yaklaşık 9 milyon dolara
satılmak üzere Kouros olarak bilinen M.Ö. 6.yy’da yapıldığı tahmin
edilen bir mermer heykel getirilir. Heykel dünya üzerinde yaklaşık
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Heykelin gerçek mi sahte mi olduğunu belirlemek için öncelikle
avukatlar aracılığı ile heykelin bulunuşu ve sahipliği araştırılır ve
65
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komuta Kontrolde Karar Verme
Karar Verme
aynı zamanda bilim uzmanları yardımıyla birçok bilimsel yöntem
(elektron mikroskobuyla yüzey incelemesi, X-ray analizi vb.)
kullanılarak heykelin orijinalliği incelenir. 14 ay süren araştırmalar
sonucunda bilimsel ve hukuksal olarak heykelin gerçek olduğu
kanaatine varılır.
Karar (decision) kelimesi TDK sözlüğünde “bir iş veya sorun
hakkında düşünülerek verilen kesin yargı anlamına gelmektedir”(3).
Karar vermek (decision making) ise birden fazla alternatif arasından
bir seçim yapma durumudur. Daha geniş bir şekilde ifade etmek
gerekirse, karar vermeyi sırasıyla; problemin tanımlanması,
alternatiflerin belirlenmesi ve geliştirilmesi, bir alternatifin seçilerek
uygulanması ve kararın etkinliğinin değerlendirilmesi adımlarından
oluşan bir süreç olarak nitelendirebiliriz(4). Örgütsel teori ve
yönetim alanlarında yaptığı çalışmalar ile tanınan Richard Daft,
kararı, “uygun alternatifler arasından bir seçim yapmak”, buna
bağlı olarak da karar vermeyi, “problem ve fırsatları tanımlama
ve çözme süreci olarak tanımlamıştır”(5). Bu bağlamda karar
verme; insanların gündelik yaşamlarıyla ilgili hususlardan, stratejik
seviyede hayati öneme haiz konulara kadar insan yaşamının
vazgeçilmez bir parçası ve insanı harekete geçiren temel unsur
olarak değerlendirilebilmektedir.
Ancak Getty Müzesinin Güvenilirler Kurulu üyesi İtalyan Sanat
tarihçisi Federico Zeri ve müteakiben Yunan Heykeltıraşlığında
uzman olan Evelyn Harrison, heykeli ilk görüşten itibaren heykelde
bazı şeylerin yanlış olduğunu müze yönetimine bildirirler. Müze
yönetimi Yunanistan’da özel bir Kouros Sempozyumu düzenler
ve oradaki uzmanların da görüşünü alır. Genel olarak nedenini
açıklayamasalar da uzmanlar sezgisel olarak heykelin sahte
olduğu sonucuna varırlar.
Getty müzesi; bilimsel incelemelere dayanan Kourus’un gerçek
olduğu kanaati ve uzmanların sezgisine dayanan Kourus’un sahte
olduğu sonucu arasında kalmıştır (1). Yaklaşık 9,5 milyon dolar
ödenerek alınan Getty Kouros’un sunum etiketinde “Yaklaşık M.Ö.
530 ya da Modern Sahtekarlık” yazmaktadır(2). Günümüzde
yapılan incelemeler neticesinde uzmanların ilk bir kaç saniyede
verdikleri kararın doğru olabileceği düşünülmektedir.
Hayatın her alanında karşımıza çıkan karar verme eyleminin
askeri sistem içerisinde de önemli bir yeri bulunmaktadır. Askerlik
mesleğinin dişlilerinin dönmesini sağlayan birinci etken hiç
kuşkusuz emir-komuta zinciridir. Verilen her emir de esasında
arka planda verilen bir kararın yazılı ya da sözlü olarak astlara
bildirilmesi eylemidir. Deniz harekat alanında düşünüldüğünde,
görev organizasyonundaki her komutan, kilit görevlerdeki
Bu örnek olayda görüldüğü gibi sezgisel karar vermenin gücü ve
bazı durumlarda da kaçınılmazlığı konu üzerinde ciddi çalışmalar
yapılmasını gerekli kılmaktadır. İşte bu makalede temel olarak
sezgisel karar verme üzerinde durulacaktır.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
66
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komuta Kontrolde Karar Verme
subaylar, hatta vardiya subayları veya astsubayları karar verme
süreci ile karşı karşıya kalmaktadır(6). Tatbikatta izlenecek hareket
tarzı, denize adam düştüğünde yapılacak manevra türü veya top
atışlarında komuta kontrol sistemine tatbik edilecek değerler,
bir karar verme süreci neticesinde verilen karara istinaden
uygulanmaktadır.
verme teorileri olarak sınıflandırmış ve normatif teori için ‘nasıl
karar vermeliyiz’ sorusunun, tanımlayıcı teori için ise ‘nasıl karar
veririz’ sorusunun cevabını aramışlardır. Tanımlayıcı yaklaşımda,
tecrübeye dayalı deneysel psikoloji disiplini kullanılırken,
normatif yaklaşımda karar vericilerin rasyonel olarak nasıl karar
vermesi gerektiğini ortaya koyan kurallar aranmıştır (7). Karar
vermeyi daha detaylı ele almak adına Collyer ve Malecki(9),
karar verme sürecini anlamaya yönelik geliştirilen modellerin
günümüze kadar olan tarihsel sürecini inceledikleri çalışmalarında
karar verme teorilerinin gelişim sürecini rasyonel karar verme
modelleri (rational decision making models), tanımlayıcı modeller
(descriptive models) ve doğal çerçevede karar verme (decision
models in natural settings) olarak üç döneme ayırmaktadır.
Brunswikde muhakeme ve karar vermenin normatif ve tanımlayıcı
teoriler şemsiyesi altında analitik (analytic) ya da sezgisel (intuitive)
karar verme biçimlerinden biriyle yapılabileceğini belirtmiştir(10).
Bu iki modelden hangisinin daha etkin olduğuna dair yapılan
çalışmaların bazılarında sezgisel yaklaşımın analitik yaklaşıma
üstünlük sağladığı, bazılarında ise analitik yaklaşımın sahip olduğu
sistematik yapı nedeniyle sezgisel yaklaşımdan daha iyi sonuçlar
verdiği belirtilirken, bir diğer yaklaşımda ise her iki yöntemin birlikte
kullanıldığı modellerin daha etkin sonuçlar verdiği belirtilmiştir(10).
Karar verme sürecinin en önemli elemanları amacın belirlenmesi
ve içinde bulunulan durumdur. Belirlenen amaç, karar verirken nasıl
bir yol izleneceğini etkilemektedir. Kimi durumlarda alternatifler
içinden en iyisini ve en doğrusunu seçmek gerekirken, kimi zaman
da ortam şartlarına göre en iyisinden ziyade en tatmin edicisini
seçmek gerekebilir. Bu nedenle, karar verilecek durumun şartları
da kararın ne şekilde verileceğini direkt olarak etkilemektedir. Bu
noktada karar verilen ortamın durum ve şartlarının karar verici
üzerindeki etki ve dayatmaları da göz önünde bulundurulmalı
ve alınan kararların ortama bağımlı olduğu (context dependent)
unutulmamalıdır.
Alınan bu karar ya da kararlar; karar vericinin konumuna,
üzerinde karar verilen konuya ve verilen karara bağlı olarak,
sadece karar vericinin kendi hayatını ilgilendirebileceği gibi verilen
karardan etkilenecek olan çok sayıda farklı bireyin hayatlarını da
ilgilendirebilir. Etkisi ve kapsama alanı her ne olursa olsun, karar
verme sürecini anlamak, karar verici pozisyonundaki kişiyi yanlış
ve kötü kararlar vermek yerine daha iyi sonuçlar veren kararlar
alma yönünde sevk edecektir. Bu kapsamda konu üzerine yapılan
bilimsel çalışmalar ışığında geliştirilen yaklaşımları incelemek
faydalı olacaktır.
ABD’li psikolog Daniel Kahneman, Nobel ekonomi ödülü almasını
sağlayan makalesinde insan karar verme hususunu sistem-1
(sezgisel) (intuition) ve sistem-2 (çıkarımsal düşünme) (deliberative
thinking) olarak iki sisteme ayırmıştır (11). Kahnemann, bunlardan
sistem-1 ile hızlı, otomatik ve çaba sarf etmeyerek, sistem-2
ile ise yavaş, kontrollü ve bir çaba sarf ederek karar verildiğini
belirtmiştir (12)(11). Bu konudaki uzmanların genel kanısı
sistem-1’in yanılmalara meyilli olabileceği ve bu nedenle karar
verme mekanizmasını bunun üzerine inşa etmenin riskli olacağı
yönündedir (13). Araştırmacılar analitik yöntemlerin daha kesin
sonuçlar vereceği noktasında birleşseler de, özellikle ayrıştırılamaz
durumlarda sezginin önemine vurgu yapmaktadırlar (13).
Karar Verme Yaklaşımları
Karar verme sürecinin yapısının anlaşılması ile ilgili günümüze
kadar birçok çalışma yapılmış ve yapılmaya devam edilmektedir.
İnsanın karar verme sürecindeki yaklaşımının analiz edilmesi ve
anlaşılmasına yönelik çalışmalar antik Yunan dönemine kadar
uzanmaktadır. Karar verme ile ilgili bilimsel çalışmalar 17.yy’da
olasılık teorisinin ortaya çıkması(7) ile, modern karar teorisine
(decision theory) yönelik bilimsel çalışmalar ise 19.yy’da
ekonomistlerin tüketici satın alma eğilimlerini inceleme süreci
ile başlamıştır (8). Bu tarihlerden günümüze kadar yapılan
araştırmalar ve gözlemler neticesinde karar verme sürecinin
yapısıyla ilgili olarak farklı yaklaşımlar benimsenmiş, gözlemler
sonucu ulaşılan bazı bulgular insan beyninin karar verme yapısı ile
ilgili mevcut varsayımlara farklı bakış açıları sunmuştur.
Karar verme süreci ile ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde,
farklı alanlarda bir takım yaklaşım modellerinin öne sürüldüğü
ve bu modellerin genel olarak analitik ve sezgisel karar verme
yöntemleri üzerine inşa edildiği görülmektedir. Bu kapsamda
karar verme yaklaşımlarını, karar vericinin ortamın tüm
değişkenlerine hakim olduğu, her bir sonucu meydana getireceği
olası sonuçları da hesaplama imkanına sahip olarak en iyi karara
ulaştığı yöntem şeklinde özetlenebilecek analitik karar verme
ve geçmiş tecrübelerinden elde ettiği deneyimleri bilinçaltında
mevcut durumla eşleştirip karşılaştırdığı yöntem olarak ifade
edebileceğimiz sezgisel karar verme ana başlıkları altında
incelemek, karar verme sürecini daha iyi anlamak adına uygun
olacaktır.
Karar vermeyi esas alan karar teorisi doğası gereği disiplinler
arası bir çalışma alanı olmuştur. Karar verme kavramına filozoflar,
ekonomistler, psikologlar, bilgisayar bilimciler ve istatistikçiler gibi
birçok farklı alandan uzmanlar kendi bilimsel pencerelerinden
bakmışlar ve hakim oldukları metodolojiler üzerinden karar verme
sürecini açıklamaya çalışmışlardır. Birçok farklı branştan çalışma
yapan karar teorisyeni bulunmasına rağmen hepsi bazı temel
konsept ve ayrımlar konusunda ortak görüşleri paylaşmışlardır.
Çalışmalarını oturttukları temelde tüm teorisyenler karar verme
teorilerini normatif (normative) ve tanımlayıcı (descriptive) karar
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Analitik Karar Verme
En iyi karar verme yöntemi, olası tüm alternatifleri tek tek
değerlendirerek en doğru sonuca ulaşmaktır. Buna rasyonel
(analitik) veya normal karar verme yöntemi denilmektedir (5).
Analitik karar vermede; “problem; görevler, hedefler ve ihtiyaçlar
67
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komuta Kontrolde Karar Verme
paralelinde belirlenir, tüm alternatif çözüm ve seçenekler tespit
edilir, her bir seçenek kriterler ve toplanan verilerle değerlendirilir,
her bir alternatifin kuvvetli ve zayıf tarafları, fayda ve mahsurları
hesaplanır, her bir alternatifin riskleri, doğuracağı sonuçlar kriterlere
göre değerlendirilir, seçenekler mukayese edilir ve en iyi seçenek
karar olarak alınır” (6). Örneğin bir satranç oyununda en doğru
hamleyi yapmak için uygulanacak yöntem, hamle yapmadan önce
yapılabilecek tüm hamlelere göre oyun sonucunu değerlendirmek
ve sonuçta kazanma ihtimalimizin en yüksek olduğu seçeneği
seçmektir. Böyle bir yaklaşımda bulunabilmek için ortamdaki
tüm verilere erişebilmemiz gerekmektedir. Örneğimize bakacak
olursak, satranç oyununda tüm taşların yerleri, hangi taşın ne
şekilde hareket edebileceği ve oyunun hangi durumlarda kimin
lehine sonuçlanacağı gibi bilgilere sahip olunmaktadır. Ortamda
rakibin yapacağı hamle ve kafasında planladığı stratejiden başka
belli olmayan hiç bir şey bulunmamaktadır. Analitik yaklaşımda,
eldeki rasyonel veriler ile rakibin yapabileceği tüm hamleler de
hesaba katılarak en doğru sonuca varılabilmektedir (14).
değerlendirilmesi ve temsili ile ilgilenen, karar vericiye bağlı
olarak değişen fayda fonksiyonu ve olası her tercih için meydana
gelecek sonuçların yine karar verici tarafından verilen olasılıklar
dahilinde değerlendirilmesinin yapıldığı ve bu sayede belirsizlik
altında karar vermeye imkan tanıyan bir dalıdır (19). Fayda
teorisyenleri rasyonel karar vermede karar vericilerin bireysel
tercihlerinin, düşünce ve hareketleriyle uyumlu olması nedeniyle,
karar vermeyi incelerken tercihlerin değerlendirilmesi üzerine
yoğunlaşmışlardır. Teoriye adını veren “fayda” kavramı yapılan
tercihin üzerinde değerlendirildiği ölçek anlamına gelmektedir. Bu
bağlamda rasyonalitenin faydacı bakış açısından tanımı faydanın
azamileştirilmesidir (20). Fayda teorisinin oluşturulmasında von
Neumann ve Morgenstern’in rasyonel seçimin bir diğer modeli
olan oyun teorisi hakkındaki görüşleri temel alınmıştır (19). Oyun
teorisi (game theory), aldıkları kararların birbirlerini etkilediği
farklı etmenlerin (agents) arasındaki etkileşimi analiz etmek için
geliştirilen matematiksel bir yapıdır (21). Oyun teorisi analizinde
interaktif bir durum oyun olarak tanımlanır. Oyun dahilinde
oyucuların (etmenler) soyut tanımı, her bir oyuncu için yapılması
mümkün hareket tarzları ve her bir hareket tarzı için olası tercihler
üzerinde oyuncuların tercihlerini kapsamaktadır (20). Oyun
teorisinde oyuncuların rasyonel karar vericiler olduğu, bunun da
aldıkları karar sonucu tercih ettikleri çıktıya ulaşarak yaptıkları
varsayılmıştır. Oyun teorisinde genel olarak tercihler sayısal fayda
değerleri kullanılarak modellenmekte ve kullanıcıların beklenen
faydayı azamileştirici (maximize) oldukları kabul edilmektedir.
Analitik karar verme modeli, üzerine inşa edildiği konsept gereği
bazı varsayımlar içermektedir. “(a) Karar vericilerin meselenin
doğasına ve meseleye ilişkin hedeflerine yönelik açık/net ve
karmaşık olmayan bir anlayışları vardır. (b) Her bir seçeneğe ve
seçeneklerin sonuçlarına ilişkin kapsamlı bir araştırma yapmak
mümkündür ve söz konusu araştırma gerçekleştirilir. (c) Tüm
seçenekler istenen hedefleri gerçekleştirebilme olasılıkları baz
alınarak objektif bir şekilde değerlendirilir ve belirlenen hedefi
gerçekleştirme olasılığı en yüksek olan seçenek seçilerek
uygulanır. (d) Sonuçlar sürekli ve objektif olarak izlenir” (15).
Analitik süreçle ilgili göze çarpan en önemli unsurlar; (a)
karar verici üzerinde stres yaratacak, gerekli hazırlık ve
değerlendirmelerin yapılmasına imkan tanımayacak bir zaman
kıstasının olmaması, (b) alternatif hal tarzlarının oluşturulabilmesi
ve değerlendirilebilmesi için gerekli tüm verilerin ulaşılabilir olması
ve (c) bu verilerin işlenebilmesi için gerekli tüm kaynaklara sahip
olunması olarak sıralanabilir.
Analitik modelin varsayımları doğrultusunda analitik karar,
ulaşılmak istenen amacı en iyi şekilde sağlayacağı değerlendirilen
hareket tarzının seçildiği, olası tüm hareket tarzlarına ilişkin tam
bilgiye sahip olunduğu, her bir alternatif hareket tarzı için meydana
getireceği çıktıların belirlenebildiği karar olarak tanımlanabilir (15).
Satranç örneğine dönecek olursak, bu oyunda bir amacımız vardır:
Oyunu kazanmak. Bu nedenle de en doğru hamleleri yapmamız,
yani en doğru kararı vermemiz gerekmektedir. En doğru kararın da
analitik yaklaşım sonucunda elde edilebileceğinden bahsetmiştik.
Peki pratikte bu mümkün müdür? Ünlü satranç oyuncusu ve
eski Dünya Şampiyonlarından Garry Kasparov bir röportajda “Bir
satranç oyunu başında yapılabilecek tüm olası hamlelerin sayısı,
dünyanın oluşumundan bugüne kadar geçen saniye miktarından
daha fazladır” (22) demiştir. Dolayısıyla pratikte en doğru kararı
vermek için analitik yaklaşım her zaman mümkün olmayabilir.
Çünkü olası tüm hamleleri hesaplamak çok fazla kaynak
gerektiren bir işlemdir. Analitik yaklaşım için elimizdeki kaynaklar
zaman (computational processing power) ve bellek (information
storage and retrieval) olarak düşünülebilir (23). Dolayısıyla,
yaşamın her alanında maksimum faydayı sağlamak adına
önem arz eden kaynakların etkin kullanılması prensibi, yukarıda
bahsedilen hususlar çerçevesinde karar verme konusunda da
karşımıza çıkmaktadır. Zaman kavramı, genel anlamda sahip
olduğumuz işlemci gücüne bağlı olarak kısıtlı bir süreyi ifade
ettiğinden kaynak kullanımı açısından analitik yaklaşımda mutlaka
göz önünde bulundurulmalıdır (18).
Analitik karar verme yöntemleri birçok alanda ve durumda kendine
uygulama sahası bulmuş, dahası yöneylem araştırması gibi bilimsel
dalların da ortaya çıkmasına yardımcı olmuştur. Başlangıcı İkinci
Dünya Savaşı’nda askeri planlamalarda kullanılmasına dayanan ve
savaş sonrası sivil alana da açılıp genişleyen yöneylem araştırması
(operations research) (16), analitik karar vermenin temel aldığı
analitik analiz yöntemlerinden faydalanmıştır. Bir organizasyon
için çok sık karşılaşılmayan, organizasyonun başında bulunan en
üst seviye yöneticiler tarafından alınan ve sonuçları bakımından
organizasyonun yaşamsal konumuna kumanda eden kararlar
olarak niteleyebileceğimiz stratejik kararların alınmasında rasyonel
karar verme modelinin kullanılması (17), analitik karar vermenin
kullanımı açısından önemli örnekler olarak gösterilebilir.
Analitik karar verme modelin temelini oluşturan rasyonel seçim
teorisi (rational choice theory) 20.yy’ın ilk yarısında yoğun bir
gelişme ve ilerleme kaydetmiştir. Özellikle öznel beklenen fayda
teorisi ve oyun teorisi rasyonel seçimin modelleri olarak yaygın
biçimde kabul görmüştür (18). Öznel beklenen fayda teorisi
(subjective expected utility); karar verme teorisinin, tercihlerin
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
68
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komuta Kontrolde Karar Verme
Harekat alanında karar verme faaliyetini analitik çerçeveden ele
aldığımızda, harekat ortamının doğası gereği analitik karar verme
süreci ile uyumsuzluk gösteren özellikler taşıdığı görülmektedir.
Bu özellikler zaman baskısı, ortamın dinamikliği (dynamic
environment) ve harp ortamının belirsizliklerden (uncertainty)
ibaret olmasıdır. Bu aşamada ilk düşünülmesi gereken harekat
sahasında bulunan karar vericiler üzerinde bulunan zaman
analitik karar verme sürecini işletecek zaman periyodu oluşması
ya da bu devinim olasılığına rağmen her şeyin analitik karar verme
sürecinde karara ulaşılırken değerlendirilen safhalarda planlandığı
şekilde gelişeceğini değerlendirmek, çok gerçekçi bir yaklaşım
olmayacaktır. Analitik karar verme sürecinin harekat alanında
uygulanmasını zorlaştıracak bir diğer husus harekat ortamının
belirsizliğidir (uncertain environment). Askeri harekat alanında
durumsal farkındalığa yönelik belirsizlikler anlamına gelen “fog
of war” ifadesini literatüre sokan Carl van Clausewitz karar
verilen ortamı “Savaş belirsizliklerin diyarıdır. Savaştaki hareketin
temeli olan faktörlerin dörtte üçü az veya çok belirsizlik sisi ile
çevrilmiştir” şeklinde ifade etmiştir (6). Bu nedenle analitik bir
değerlendirmeye esas teşkil edecek verilerin, gerçekte mevcut
olan durumu ne kadar yansıttığından karar verme aşamasında
emin olmak mümkün olmayacak; bu da verilen kararın
rasyonelliğinin sorgulanmasına neden olacaktır.
Sezgisel Karar Verme
Zamanın kısıtlı olduğu, duruma ilişkin verilerin tamamına
ulaşmanın mümkün olmadığı ve belirsiz durumlarda ne şekilde
karar veririz? Burada rasyonel verilerden ziyade insan sezgileri
devreye girmektedir. Böyle durumlarda insan, durumu hemen
idrak edebilme yetisine, yani sezgiye ihtiyaç duyar (24).
Bu bağlamda, sezgisel karar verme yöntemini incelemeden önce
sezgi kavramının üstünde durmak faydalı olacaktır.
baskısıdır. Harekat sahasında anlık gelişen durumlar çerçevesinde
çok kısa süreler içerisinde reaksiyon gösterilmesi gereken yeni
durumlar oluşmakta, dahası bu durumlar zincirleme reaksiyon
şeklinde yeni öngörülemeyen durumların ortaya çıkmasına da
sebep olabilmektedir. Harekat alanının sürekli devam eden
devinimi içerisinde; meydana gelen her durum için yeniden
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
69
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komuta Kontrolde Karar Verme
Bir şeyin doğru olduğunu düşünür ve ona inanırız. Buna bağlı
olarak yapacağımız seçimin de doğru olacağını biliriz ancak
neden ve nasıl sorularına cevap veremeyiz. Carl Jung sezginin
mantığa aykırı herhangi bir hususu dile getirmediğini, bunun
yerine mantıkla farklı bölgelerden olduğunu belirtmiştir. Sezgi
rasyonelliğin karşıtı ya da rastgele bir tahmin işlemi değildir.
Sezgi, bir alanda yıllar boyu edindiği tecrübe sayesinde yeteneğini
geliştiren uzmanların, gelişmiş nedenselleme yöntemidir (25).
Sezgi kolay gelişmez; yıllar süren problem çözme tecrübesi
gerektirir ve o konuya ilişkin sağlam ve bütün halindeki kavramsal
detayların üzerine kurulur. Tecrübe ile elde edilen dersler mantıklı
ve sağlam temelli olduğundan, sezgi için de aynısı geçerlidir (26).
Simon bu terimden; bizi çevreleyen duruma ait ipuçlarını tanıma
işlemi sayesinde ulaşılmış inanış, muhakeme ya da karar olarak
ifade etmiş, bu ipuçları ile uzun süreli hafızada mevcut bilgilere
erişildiğini dile getirmiş ve sezginin, çözüm işleminin tamamının
ya da bir kısmının farkında olmadan işlediğinden bahsetmiştir
(27). Bu yaklaşımlar kapsamında şüphesiz ki sezgi mantıksal
bir süreç, bu sürece girdi olarak dahil olan parametreler ise
uzun süreli hafızada mevcut ve bağlantılı öğrenme ile edinilmiş
bilgilerdir. Sezgi işleminde girdiler otomatik olarak ve bilinçsiz
olarak işlenir. İşlem sonundaki çıktı ise muhakemede ve karar
vermede temel oluşturan histir (28). Klein da sezgiyi tecrübeyle
ilişkilendirmiş ve sezginin, durumun tanınmasına (muhakeme)
ve gerekli reaksiyonun gösterilmesine (karar verme) olanak
sağladığını belirtmiştir (29). Bu bağlamda sezgi, sihirli bir altıncı
his, olağan dışı bir işlem, ya da tesadüfi bir durum değil, tam
aksine, yıllarca süren tecrübe ve öğrenmeye, insanın beyninde
sakladığı gerçeklere, modellere, konseptlere, prosedürlere
ve soyutlamaya dayalı son derece karmaşık ve gelişmiş bir
nedenselleme yöntemidir. Kahneman, sezgisel muhakemeleri
algılamanın otomatik işlemleriyle nedensellemenin kasıtlı işlemleri
arasında gerçekleştiğini belirtmiştir. Kahnema’a göre bu çift sistem
yaklaşımı sezgiyi salt olarak nedensellemeden ayırmaktadır (11).
karşılaştırma yapılmaz (14). Belirtilen argümanlar sezgisel karar
vermede bilinçli olarak hesaba dahil edilmese de bu argümanlar
karar verme esnasında ihmal edilmemekte, tam tersine, bunların
değerlendirmesini beyin otomatik olarak yapmakta ve karar
vericiyi en doğruya yakın karara yönlendirmektedir.
İnsanın gerçek dünya şartlarında nasıl karar verdiğini açıklayan
doğal karar verme (naturalistic decision making) ile ilgili
çalışmalar, 1988 yılında yaşanan bir Amerikan savaş gemisinin
yanlış teşhis sonucu İran ticari uçağını düşürmesi sonucunda hız
kazanmıştır (32)(33). Verilen yanlış karar üzerine ABD Savunma
Bakanlığı tarafından baskı, kısıtlı zaman ve belirsizlik durumlarında
karar verme üzerine odaklanılmış ve Stres Altında Taktik Karar
(TADMUS-Tactical Decision Making Under Stress) adı altında bir
araştırma ve geliştirme programı başlatılmıştır (32).
Doğal karar verme çalışmaları yapılana kadar, karar verme üzerine
çalışan araştırmacılar karar vermenin tek bir parçası olan karar
olayını incelemişlerdir. Karar verme olayı; karar vericinin bilinen
ve tanımlı bir dizi alternatifi mukayese etmesi, her bir alternatif
için olası sonuçların meydana gelme olasılıklarını değerlendirmesi
ve bunun sonucunda hedeflerine uygun olan bir alternatifi
seçmesi olarak değerlendirilmiştir. Bu konu üzerine çalışan
uzmanlar en iyi alternatifin seçimi üzerine yoğunlaşmışlardır.
Yapılan bu çalışmaların çoğu laboratuvar şartlarında ve karar
verici konumunda tecrübesiz kişilerin bulunduğu örneklemlerden
oluştuğu görülmektedir. Ancak süreci daha iyi anlamak adına
yapılan çalışmalarda laboratuvarlardan çıkıp gerçek hayatta stres
altında ve kısıtlı kaynaklarla zor kararlar veren itfaiye, polis gibi
meslek grupları inceleme altına alındığında, elde edilen bulguların
klasik yaklaşımlarla açıklanmasının mümkün olmadığı görülmüştür
(34).
Doğal karar verme esasen sınırlı zaman, yüksek stres ve kısıtlı bilgi
sınırlamalarına değinmektedir (35). Bu dönemde ortaya çıkan ve
en çok kabul gören karar verme modelleri Hammond’un sezgisel
süreç teorisi (36), Rasmussen’in sezgisel kontrol modeli (37)
ve Klein’in tanıma öncelikli karar (recognition-primed decision)
modelidir (31)(38). Bu modellerde; Hammond karar vermeyi
sezgisel ve analitik olarak ikiye ayırmış, Rasmussen karar verme ile
beceri, tecrübe ve kurallar arasındaki ilişkiyi ön planda tutmuştur
(36) (37). Klein ise bu tarihlere kadar üzerinde durulan analitik
yaklaşımın dinamik olarak gelişen, zaman baskısı altında olan,
belirsiz veya iyi tanımlanamayan ortamlar için geçerli olmayacağını
savunmuştur (38) (31). Klein’ın modeli, insanların seçenekleri
karşılaştırmadan nasıl iyi karar verebileceğini açıklamaktadır
ve günümüzde önde gelen ordularda uygulanmış, üzerinde
araştırmalar yapılmış ve dokümanlara ithal edilmiştir (33). Sezgisel
karar verme yaklaşımının öncülerinden olan ve sezgisel karar
verme becerisini tanıma (recognition) ile eş olarak gören Simon’a
göre insan zihni, rasyonel modellere uymamaktadır. Simon,
insanın her zaman en iyi kararı aramadığını, tatmin edici kararların
çoğu zaman yeterli olduğunu iddia etmiştir (27). Örneğin; bir
gemi komutanı denize adam düştüğünde amacı en iyi manevrayı
yapmak değil, denize düşen adamı kısa sürede gemiye almaktır.
Bu kısa sürede komutanın karar verirken zihninde oluşturduğu
Sezgisel karar verme teorileri üç temel prensibe dayanmaktadır.
İlk olarak, alternatiflerin bire bir mukayesesi yapılmaz, bunun
yerine, durum, bütün olarak sıralı bir şekilde değerlendirilir. İkinci
olarak, karar verici durumun tanıdık olup olmadığına bakar,
geçmiş dönemlerdeki tecrübeleri ve bilgi birikimini güncel duruma
nasıl tatbik edebileceğini değerlendirir. Son prensip de karar
vericinin en iyiden ziyade tatmin edici çözüme odaklanmasıdır. Bu
yaklaşım, özellikle rasyonel verileri hesaplama olanakları, bilgi ve
zamanın yeterli olmadığı durumlarda kullanılmalıdır (30).
Karar verici sezgisel yaklaşımda alternatifleri mukayese etmez,
değerlendirmez. Analitik yaklaşımdan temel farkı budur:
Alternatifleri değil, durumu değerlendirmek (31). Karar vericinin
geçmişte aldığı eğitimler ve edindiği tecrübeler ile duygusal zekası,
karar verilecek duruma istinaden bir karar vermesine yardımcı
olur. İnsanlar farkında olmasa da her an yeni şeyler öğrenmekte,
yeni tecrübeler edinmektedir. Bir karar verilmesi gereken
durumda da edindiği tecrübelere, öğrendiği bilgilere başvurur.
Bu başvurunun en önemli parametresi durumdur. Alternatifler,
sayısal veriler, avantaj-dezavantajlar hesaba bilinçli olarak katılıp
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
70
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komuta Kontrolde Karar Verme
süreç, tanıma esaslı karar modeli ile açıklanabilir. Karar vericinin
bu modelde yaptığı işlem durumu değerlendirmektir. Durum
tanıdık mı değil mi diye bakar, tanıdıksa önceki durumda verdiği
kararın bu durumda da geçerli olup olmadığını değerlendirir.
Ortam verilerinin elde edilmesi farklı alanlarda değişik biçimlerde
olabilmektedir. Bir satranç oyununda bu veriler oyuncuların oyun
tahtasını incelemeleri ile edinilebilirken, bir askeri alanda sadece
insan duyuları ile istenilen bilgilere erişim mümkün değildir.
Genel olarak askeri alanda karar verici bireyler tarafından karar
verme işlemi, komuta kontrol sistemleri tarafından sergilenen
bilgilere istinaden yapılmaktadır. Ast rütbedeki bir temel harp
nevi subayından (örneğin Denizaltı Savunma Harbi Subayı) üst
seviyedeki bir birlik komutanına kadar tüm karar vericiler için
bu durum geçerlidir. Hava radarı veya sonardan alınan temas
bilgileri, ilgili konsollarda temasların sergilenmesi, muhabere
sistemleri ile bu verilerin paylaşılması ve istihbarat bilgilerinin ilgili
birimlere ulaştırılması gibi hususlar, dolaylı olarak karar verme
sürecinin bir parçası haline gelmektedir. Bu nedenle, karar verme
sürecinde insan ile durum arasında bir köprü görevi gören ve
özellikle askeri alan gibi sahalarda önemini fazlasıyla hissettiren
teknolojinin, karar verme açısından incelenmesinin faydalı olacağı
değerlendirilmektedir.
Şekil 1.Klein’in tanıma öncelikli karar verme modeli(29)
Teknolojinin doğal karar verme yaklaşımı ile etkileşimi konusunda
Shattuck ve Miller tarafından bir çalışma yapılmıştır (39). Doğal
karar verme yöntemi kapsamında ortaya çıkan modellerden en
geçerli ve kabul göreninin Klein’in tanıma esaslı karar verme
yöntemi olduğunu vurgulayan Shattuck ve Miller, bu modeli esas
Geçerli olduğuna kanaat getirirse uygular, eğer durum benzer
değil veya benzer durumda alınan kararın iyi sonuç getireceğine
kanaat getirilmezse yeni ipuçları aranır.
Klein, doğal karar verme yöntemiyle ilgili olarak geliştirdiği tanıma
öncelikli karar verme modelinde, kişilerin geçmiş tecrübelerinden
oluşturdukları bir model birikimine sahip olduklarını, bu modellerin
içinde bulunulan durumda etken olan ana faktörleri tanımladığını,
yine bu modellerin, konuyla ilgili en alakalı ipuçlarını, beklentileri
açığa çıkardığını, olası amaçları tanımladığını ve belirtilen tarzda
durumlar için tipik hareket tarzlarını tavsiye ettiğini belirtmiştir.
Klein’in tanıma öncelikli karar verme sürecinin gösterimi Şekil1’de yapılmıştır. Bu model, insanların karar verme faaliyeti
esnasında farklı ihtimalleri değerlendirmeden nasıl iyi kararlar
aldığını açıklamaktadır. Klein ayrıca oluşturduğu modelin basit bir
örüntü eşleştirme (pattern matching) işleminden ibaret olmadığını,
eşleştirme sonucu ulaştıkları olası hareket tarzını zihinsel
simülasyon (mental simulation) uygulayarak, mevcut durumun
şartları altında nasıl sonuç vereceğini değerlendirdiklerini belirtmiş
ve oluşturduğu modelin sezgisel ve analitik yaklaşımın bir karışımı
olduğunu dile getirmiştir. Örüntü eşleştirme işlemi sezgisel, zihinsel
simülasyon kısmı ise bilinçli yapılan analitik kısmı oluşturmaktadır
(38).
Şekil 2.Yerleşik bilişselin dinamik modeli(39)
alarak yerleşik bilişselin dinamik modelini (A Dynamic Model
of Situated Cognition) geliştirmiştir. Şekil 2’de gösterilen bu
modelde, gerçek ortamdaki verilerin karar vericiye ulaşana kadar
maruz kaldığı etkileşimler ile karar vericinin bu verileri ne şekilde
algıladığı gösterilmiştir.
Teknolojinin Karar Verme Sürecine Etkisi
Buraya kadar olan bölümde analitik karar verme ile sezgisel
karar verme yöntemlerinden, karar verici bireylerin karar verme
sürecinde rasyonel ya da sezgisel olarak yaşadıkları süreçlerden
ve bu süreçlerde insan beyninin nasıl bir yol izlediğinden
bahsedilmiştir. Aynı zamanda karar verme sürecinde, farklı
alanlardaki durumlara göre bu yöntemlerden birinin ön plana
çıktığı ve seçilen yöntemle daha etkin kararlar verilebildiği
belirtilmiştir. Ayrıca, kararın en doğru bir şekilde verilebilmesi için
ortam verilerinin mümkün olduğunca ulaşılabilir, tanımlanabilir ve
kesin olmasının büyük bir öneme haiz olduğu ifade edilmiştir.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Modelin sol yarısı teknoloji sistemlerini, sağ yarısı ise karar
vericinin algısal sistemini sembolize etmektedir. Birinci oval,
gerçek ortamda bulunan tüm verileri göstermektedir. Buradaki
verilerin doğruluğu ve hassasiyeti tamdır. Gerçek ortamdaki
verilerin teknoloji sistemleri vasıtasıyla (sensörler) tespit edilenleri
ikinci ovalde bulunmaktadır. Açıkça görüldüğü gibi, bir ovalde
olup diğer ovalde olmayan bir takım veriler mevcuttur. Bunlardan
birinci ovalde olup ikinci ovalde olmayanlar teknoloji sistemleri
ile tespit edilemeyen verileri, birinci ovalde olmayıp ikinci ovalde
71
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komuta Kontrolde Karar Verme
olan veriler ise hatalı parametreler sonucunda (sensör hatası gibi)
gerçek verilerin yanlış bir şekilde tespit edildiğini göstermektedir.
Üçüncü ovalde ise, teknoloji sistemleri ile tespit edilen verilerin
karar verici tarafından görüntülenmesini sağlayan sistemleri
(örneğin komuta kontrol konsolları) temsil etmektedir. Oval
içerisindeki şekillere bakılacak olursa, yanlış tespit edilen verilerin
burada da yanlış olarak sergilendiği, tespit edilen tüm verilerin
değil de yalnızca seçilen verilerin görüntülendiği ve bir takım
verilerin komuta kontrol sistemi tarafından kıymetlendirilerek (veri
füzyonu) karar vericiye iletildiği görülmektedir (39).
oldukları bu lensler, karar vericilerin; içinde yetiştikleri organizasyon
kültürü, kendilerini etkileyen sosyal faktörler, kişisel becerileri,
edindikleri tecrübeler, aldıkları eğitim, takip ettikleri prosedürler ve
sahip oldukları konsantrasyon seviyesine göre birbirleri arasında
farklılıklar göstermektedir. Dolayısıyla, farklı karar vericiler aynı
durumları farklı şekilde algılayabilmekte ve yorumlayabilmekte,
bunun sonucunda da ortaya aynı durum için farklı kararlar
çıkabilmektedir. Sonuç olarak modelin sağ yarısında, teknoloji
sistemleri tarafından sergilenen verilerin, karar verici tarafından
yapılan kıymetlendirmeler sonucunda bir değişme gösterdiği ve
karar verme sürecinde kullanılmak üzere daha anlamlı bir hale
geldiği görülmektedir.
Ovaller içerisinde bulunan kesik çizgili ovaller, ilgi alanı olarak
tanımlanabilir. Gerçek şartlarda ortamda çok sayıda bilgi vardır
ve karar vericilerin bunların hepsine ihtiyacı yoktur. Ortamdaki
bilgi karmaşıklığından sadece işe yarayacağı değerlendirilen
bilgilerin çekilmesi ve bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi oldukça
önemlidir. Bu durumu kafamızda daha iyi canlandırmak adına
tamamen karanlık bir yerde elinde fenerle hareket etmeye
çalışan bir insanı ele alabiliriz. Bu durumda ortamda bulunan
insan karar vericiye, içerisinde bulunduğu karanlık yer karar
verilen ortama ve fener de karar vericinin sahip olduğu bilgilere
benzetilebilir. Karanlıktaki kişi elindeki feneri kullanmazsa içinde
bulunduğu ortamı görmeden hareket etmek zorunda kalacaktır.
Eğer feneri kullanıp yeteri miktarda ışığa sahip olursa ihtiyacı
olan aydınlatmayı sağlayabilecek ve hareketlerini doğru şekilde
gerçekleştirebilecektir. Ancak aynı kişi feneri gözüne tutarsa
karanlık yerine çok fazla ışıktan dolayı yine içinde bulunduğu
ortamı göremeyecek ve nasıl karanlık ortamda feneri olmadığında
etrafını görmeden hareket etmek zorunda kalıyorsa bu sefer
de karanlık yerine çok fazla aydınlığın sebep olduğu körlükten
dolayı yine içinde bulunduğu ortamı görmeden hareket etmek
zorunda kalacaktır. Bu benzetmenin gerçek hayatta karşılaşılan bir
örneği ise Vietnam Savaşı süresince ABD karargahlarının içinde
bulunduğu durumdur. ABD karargahlarının Vietnam Savaşı’nda
günde yaklaşık 3 milyon sayfa mesaja işlem yapması gerekmiştir.
Ancak işlem yapılan bu mesajların yalnızca %10’u istihbarat
değeri olan işe yarar bilgilerdir (40). Bu nedenle gerek teknoloji
sistemleri, gerekse organizasyon yapısı ile bilgi karmaşasının
önüne geçilmesi ve yalnızca değerli bilgilerin sergilenmesi
gerekmektedir.
Klein, tanıma esaslı karar verme modelindeki en önemli hususun,
karar vericinin durumu tanımlayabilmesi olarak ifade etmiştir.
Yukarıda anlatılan modelde görülmektedir ki durumun tanıması,
teknoloji sistemleri ve karar vericinin edindiği bilgileri yorumlaması
ile sağlanmaktadır. Karar vericinin durumu yorumlayabilmesi ile
ilgili hususlardan sezgisel karar verme yaklaşımını anlatırken
bahsedilmiştir. Benzer şekilde teknoloji sistemleri de bu süreçte
oldukça etkindir ve bu önem bir ve üçüncü ovallerin incelenmesi
sonucunda kendini göstermektedir. Gerçek dünyadaki veriler ile
karar vericiye sunulan verilerin yüksek kesinlik ve doğrulukta
olmasının arzu edilmesine rağmen, bahse konu şekillere
bakıldığında bunun pratikte bu pek mümkün olmadığı net bir
şekilde görülmektedir. Dolayısıyla teknoloji sistemleri, karar verici
kişilerin doğru kararı vermesinde önemli bir parametredir. Yani,
teknoloji sistemleri gerçek dünyadaki verileri karar vericiye ne
kadar yüksek doğruluk ve kesinlikte sunarsa, karar vericilerin o
derecede yüksek doğru kararlar vermesi sağlanmaktadır.
Deniz Harekat Alanında Komuta Kontrol ve Karar
Vermenin İlişkisi
Belirtildiği gibi karar verme, birçok dalda olduğu gibi askeri alanda
da bireylerin sürekli karşı karşıya kaldığı bir süreçtir. İcra edilen
eğitimler ve harekatlar, talimatlar, komuta kontrol sistemleri,
organizasyon yapısı gibi bir çok husus doğrudan veya dolaylı
olarak karar verme sürecinin parametreleridir. Bu bölümde, askeri
alanın temelini oluşturan komuta kontrol sistemleri ile karar verme
arasındaki ilişkilerden bahsedilecektir.
Komuta kontrol sistemlerinde, karar verici komutana ihtiyaç duyulan
verilerin sunulması önemli bir husustur. Hem harekat alanının
karmaşıklık ve belirsizliği, hem de kısa sürede sezgisel olarak
karar verilmesi gerekliliği nedenleriyle, karar destek sistemlerinin
etkin olarak kullanılması ve bunların değerlendirmesini yapacak
sistemlerin geliştirilmesi gerekmektedir. Komuta kontrolün karar
verme süreci içerisindeki standart hareket tarzlarını simüle
etmek ve eğitimlerini icra etmek maksatlarıyla bir takım yapılar
geliştirilmiştir (41). Bu kapsamda Liao tarafından durum tabanlı
karar destek sistemi (case-based decision support systemCBDSS) (41), Chin ve Ng tarafından bu yapılarla ilgili olarak çok
etmenli karar destek sistemleri (42), Song ve Kleinman tarafından
dağıtık simülasyon sistemlerin kullanılması önerilmiştir (43).
Bu modele göre üç oval ile teknoloji sistemleri görevini tamamlamış
ve duruma ilişkin veriler karar vericiye sunulmuş, bundan sonra
karar vericinin bu verileri ne şekilde algılayacağı belirtilmiştir.
Bunun için Brunswik tarafından tek bir lens olarak geliştirilen
ve Hammond tarafından birden fazla lens içerecek şekilde
güncellenen modele benzer bir metot kullanılmıştır. Şekil 2’deki
“A” lensi komuta kontrol sistemi olarak örneklediğimiz kullanıcı
ara yüzünün veriler hakkında karar vericiyi uyarmasını, “B” lensi
karar vericinin ortam hakkında edinilen bilgileri kıymetlendirerek
anlamlı bir hale getirmesini, “C” lensi ise yine karar vericinin
bu kıymetlendirmeye istinaden müteakip süreç ile ilgili tahmin
yapması ve sonuçlar çıkarmasını göstermektedir. Modelden de
anlaşıldığı üzere karar verme süreçleri karar vericilerin sahip
oldukları lensler ile doğrudan alakalıdır. Karar vericilerin sahip
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
72
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komuta Kontrolde Karar Verme
Komuta kontrol konseptine bakıldığında en üst komutandan
en küçük birimdeki bireylere kadar herkes bir organizasyonun
içerisindedir. Bu nedenle karar verme süreçlerinin ne şekilde
işlediğini organizasyonun seviyelerine göre değerlendirmek
gerekmektedir. Yeri gelmişken kısaca organizasyon yapısından
da bahsetmek uygun olacaktır. Mintzberg organizasyon ile ilgili
yaptığı çalışmasında standart bir organizasyon yapısının beş temel
bileşenden oluştuğunu belirtmektedir (44). Mintzberg’e göre bir
organizasyon, tek bir kişi ile başlar. Bu kişi stratejik olarak tepede
bulunmaktadır ve en üst yönetici konumundadır (strategic apex).
Bu kişi müteakiben oluşturacağı organizasyonun faaliyetlerini
icra etmek üzere organizasyonun en alt tabakasını oluşturan
çalışanları istihdam eder (operating core). Zamanla en üst yönetici
ile çalışanlar arasında orta seviyede yöneticilere ihtiyaç duyularak
yeni yönetim birimleri oluşturulur (middle line). Son olarak da
organizasyonun faaliyetlerini planlama ve kontrol etmekten
sorumlu bir birim (techno structure) ile asıl faaliyetler haricindeki
tüm destek faaliyetlerini icra eden bir birim (support staff)
oluşturularak organizasyon yapısı tamamlanır (44). Mintzberg, bu
bileşenlerin ağırlığı ile yerleşim şekillerinin farklı organizasyonlar
için farklı olabileceğini ve ihtiyaçlara göre güncellenebileceğini
belirtmektedir (44).
alanı mevcuttur. Dolayısıyla komutan tüm konulara ilişkin sezgisel
olarak karar vermesine yardımcı olacak tecrübe ve bilgi birikimine
sahip olmayabilir. Bu nedenle, karargahı veya organizasyonundaki
ilgili birimlerin konu ile ilgili değerlendirmeleri ve verecekleri
bilgiler, komutanın karar vermesinde ön plana çıkan parametreler
olmaktadır. Burada devreye giren nokta, alt birim komutanlarının
durumu ne derece iyi değerlendirdiği ve ne kadar iyi karar
verdiğidir. Yani; iyi bir komutan nasıl sezgileri ile bir karar veriyorsa,
sezgisel olarak yaklaşımda bulunamayacağı durumlarda ast
komutanları veya karargahına güvenmesi gerektiğini de göz
önünde bulundurmalıdır (47)(48). İkinci Dünya Savaşı sırasında
Almanların müttefiklere Sedan üzerinden yaptığı yarma harekatı
bu duruma uygun bir örnek olarak verilebilir. Mayıs 1940’ta
yapılan bu harekatta yarma görevi icra eden kuvvetin komutanı
olan Alman General Guderian’a, üst komutanları tarafından sürekli
olarak durması ve daha fazla ilerlememesi emredilmiştir. Ancak
yarma harekatının başarılı olmasının süratli bir şekilde intikal
etmeye bağlı olduğunu ısrarla ifade eden Guderian, Hitler dahil
tüm amirlerini ikna etmiş ve birliğinin intikalini sürdürmüştür.
Verilen bu karar sayesinde yarma harekatı Almanlar adına başarılı
bir şekilde icra edilmiştir (49).
Gelişen teknoloji ve modern sistemler göz önüne alındığında,
komutanların karar verme sürecinde karar destek sistemlerini de
etkin olarak kullanmalıdır. Karargahı ya da mahiyetinde bulunan
donanımlı, alanında uzman personeli veya ast komutanlarının
değerlendirmelerinin yanında, etkin bir şekilde kullanılan akıllı
karar verme sistemleri (smart decision support system-SDSS) de
komutanların sezgisel karar vermesinde etkilidir (48). Bir süredir
tatbikat ve diğer harekat eğitim faaliyetlerinde gemilerde denenen
ve halihazırda muharip gemilerin komuta kontrol sistemlerine
entegrasyon süreci devam eden Milli Sayısal Harekat Analiz
Sistemi (MİLHAS) (32), deniz harekat alanı için bahsedilen
akıllı karar destek sistemlerine örnek olarak verilebilir. Özellikle
ağ destekli sistemlerinin giderek yaygınlaşmaya başladığı bu
dönemde, karar destek sistemlerinde yapay zeka kullanılması
da sezgisel karar verme sürecinde olumlu etkiler yaratmaktadır
(48). Bu tür uygulamalara örnek gösterilebilecek olan Deniz Harp
Oyunu Sistemi (DEHOS)(50) ise, harekat planlama safhasında
günümüzde etkin bir şekilde kullanılmakta ve taktik komutanların
karar vermesine destek sağlamaktadır.
Komuta kontrol konseptini ve karar vermeyi organizasyon yapısı
penceresinden ele aldığımızda, farklı seviyelerde farklı karar
verme yaklaşımlarının ön plana çıktığını görmekteyiz. Harekat
alanında sezgisel süreç ön plana çıkarken, daha üst seviyedeki
stratejik alanlarda sezgisel olgulardan ziyade analitik yaklaşımlar
daha etkili olmaktadır. Örneğin kuvvet/kaynak planlama ile ilgili
bilgi-tabanlı karar (knowledge-based decision) sistemi modeli
geliştirilmiştir (45). Brynielsson da stratejik seviyedeki komuta
kontrol merkezlerinde karar vermek için sahip olunan bilgi akışının
çok fazla ve karmaşık olmasından dolayı oyun teorisi tabanlı bir
model önermiştir (46). Benzer şekilde Liao, problem çözümü ve
karar verme işlemlerinin askeri hiyerarşi içerisinde komuta kontrol
kapsamında birbirleri ile bağlantılı olduğunu değerlendirmiş ve
problem yapılanma metotlarının (problem structuring methods)
etkin bir karar destek sistemi olarak kullanabileceğini öne
sürmüştür (47).
Harekat alanı dinamik olarak güncellenen ve karmaşık verilerden
oluşan bir ortamdır (47). Bunun doğal bir sonucu olarak, doğru
ve istenilen sonuca ulaşabilmek için kararların güncel, yerinde
ve zamanında verilmesi en çok arzu edilen durumdur. Bunun
sağlanamaması başarıyı direkt olarak etkileyebilmektedir. Özellikle
ağ destekli harp yöntemlerinin gelişmesi sonucunda artan bilgi
trafiğinin kontrol edilmesi ve hedef kriterlerinin göz önünde
bulundurularak verilerin süzülmesi, dolayısıyla bilgi kirliliğinin
önüne geçilmesi gerekmektedir (48).
Günümüzde çoğu askeri birlik (gemi, uçak, vb.) modern komuta
kontrol sistemleri ile donatılmıştır. Karar vermede ihtiyaç duyulan
birçok parametre bu sistemlerde sergilenmektedir. Her ne kadar
harekat alanının belirsizlikler diyarı olması nedeniyle komutanlar
çoğu zaman sezgisel karar verseler de, ortamdaki rasyonel
verilere erişim de büyük öneme sahiptir. Yapılan bir incelemede,
bir geminin hava savunma harbi organizasyonunun tamamının
bilgisayar merkezli sistemlerden oluştuğu tespit edilmiş, tüm
verilerin bu sistemler vasıtasıyla elde edildiği gözlemlenmiştir
(51). Yani operatör ve karar verici makamdaki personel, komuta
kontrol sistemine bağımlı durumdadır. Bu gözlem neticesinde
harekat alanında karar vermede, sahip olunan geçmiş bilgi birikimi
ve tecrübeler kadar, bu tecrübelerin ne şekilde kullanılacağının
Askeri organizasyon içerisinde standart olarak Mintzberg’in
tanımladığı Bölümlere Ayrılmış Yapı (Divisionalized Form)
modeline uygun olan karargah yapısı kullanılmaktadır (44).
Karargahın görevi, komutanın en iyi kararı verilmesi için gerekli
bilgileri sağlayıp, bunların değerlendirmesini yaparak komutana
sunmaktır. Diğer taraftan, askeri alanda birçok ihtisas, uzmanlık
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
73
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komuta Kontrolde Karar Verme
değerlendirilmesini sağlayan ortam verilerinin de en doğru ve
en kısa sürede derlenebilmesine imkan tanıyan komuta kontrol
sistemlerinin ne kadar büyük öneme sahip olduğu sonucu
çıkarılabilmektedir. Örneğin; 3 Temmuz 1988 günü ABD savaş
gemisi USS VINCENNES tarafından yanlış teşhis sonucu İran Hava
Yollarına ait bir yolcu uçağı güdümlü mermi atılarak düşürülmüştür.
Bu olaya ilişkin yapılan bir televizyon belgeselinde gemi komutanı,
söz konusu uçağı kendilerine taarruz eden F-14 tipi uçak olarak
kimliklendirdiklerini ve taarruza engel olmak için güdümlü mermi
fırlattıklarını ifade etmiştir. Yapılan bu yanlış kimliklendirme sonucu
290 sivil hayatını kaybetmiş ve komuta kontrol sistemlerinin
önemini gözler önüne sermiştir(52).
sahibi olması hedeflenmiştir.
Öne sürülen yöntemler mukayese edildiğinde; teoride analitik
yaklaşımın en doğru kararın verilmesini sağladığı; ancak pratikte,
karar verme sürecinin uygulama alanı olan gerçek dünya
problemlerinin karmaşık ve belirsiz yapıları, dinamik olarak değişen
ortam şartları, zaman gibi kaynak kıstasları, ihtiyaç duyulan her
bilginin ulaşılır olmaması ile ulaşılan kısmının doğruluk payı ve
en nihayetinde karar veren konumunda bulunan insanın algısal
sınırlarından dolayı analitik yaklaşımın her durum için uygulanabilir
olmadığı ve bu gibi durumlarda sezgisel yaklaşımda bulunulması
gerektiği sonuçlarına varılmaktadır.
Analitik yaklaşımın rasyonel verilere istinaden kullanılması ve
verilen karara referans olarak rasyonel verilerin gösterilmesi,
buna karşılık sezgisel yaklaşımda verilen karar gösterilecek bir
referans ve somut bir neden tanımlanamaması, analitik yaklaşım
sezgisel yaklaşımdan daha bilimseldir şeklinde bir düşünce
doğurabilmektedir. Ancak yapılan çalışmaların incelenmesi
sonucunda görülmektedir ki, sezgisel yaklaşım da merkezinde
insan ve insan beyni olan bilimsel bir sürecin olgunlaşmış halidir.
Askeri ortamlarda; yapılan eğitimler, hazırlanan doktrin ve taktikler,
ilgili talimatlar ile esasında hangi durumda ne karar verileceği
belirtilmiştir. Bu nedenle harekat alanındaki komutanların durumu
en doğru şekilde değerlendirmesi önem arz etmektedir. Klein
deniz harekat alanında yaptığı incelemeler sonucunda, savaş
harekat merkezinde en önemli hususun hareket tarzları arasında
seçim yapmaktan ziyade durumun en doğru şekilde tanımlanması
olduğu sonucuna varmış ve bu sürecin de temasları tanımak/
kimliklendirmek, gözlemlenen olayları yorumlamak ve temasın
niyetini öngörmekten oluştuğunu belirtmiştir (53)(54).
Karar verme süreci içerisinde karar vericilerin izleyebileceği çeşitli
yöntem ve yaklaşımlar içerisinden hangisini uygulayacağı, karar
verilen ortamın, sahip olduğu şartlar neticesinde karar verici
üzerinde yapacağı dayatmaların bir sonucu olarak kendiliğinden
ortaya çıkacaktır. Karmaşık yapısını tam anlamıyla çözümlemekten
henüz bir hayli uzak olduğumuz insan beyninin gizemi çözüldükçe,
karar verme sürecimizi anlamlandırmaya yönelik yeni yaklaşımların
da ortaya çıkması kaçınılmaz bir durum olarak gerçekleşecektir.
Her ne kadar yaşanılan her şey sezgilere olumlu bir katkı sağlasa
da, bir takım engeller iyi bir sezgiye sahip olunmasını engelleyebilir.
Klein bu engelleri üç temel başlıkta ifade etmiştir (55). Bunların
ilki, kurumsal politikalardır. Klein’ın çalışmasında belirtildiği üzere
bu konuda yapılan hatalardan en önemlisi, tecrübelerden ziyade
kağıt üzerindeki verilere istinaden görevlendirmeler, atamalar
yapmaktır. Diğer bir engel, kısa süreli görevlendirmelerdir.
Benzer şekilde atama politikası ele alınırsa, yeni atanılan bir
görevde henüz yeterli tecrübeye sahip olmadan başka bir göreve
atanmak, bahsedilen ilk göreve yönelik sezgilerin gelişimini
engellemektedir. Üçüncü olarak, teknoloji ve bilgi sistemlerindeki
süratli gelişim gelmektedir. Gelişen şartlar altında, yeni yöntemlerin
uygulanması, yeni kararların verilmesi gerekebilir. Bir karar, daha
önce aynı ortam, aynı şartlar ve aynı durumda doğru sonuçları
doğuracak şekilde verilmişse dahi, yine doğru sonucu verecek
denilemez. Değişen şartlara göre yeni yaklaşımlarda bulunmak,
yeni çözümler bulmak gerekebilir (55).
Bu makalede ayrıca teknoloji sistemlerinin, askeri alan için özele
indirgemek gerekirse komuta kontrol sistemlerinin, karar verme
süreci üzerindeki etkisine değinilmiştir. Verilen kararın doğruluğu,
teknoloji sistemlerinin sağladığı veriler ile doğru orantılıdır. Analitik
yaklaşımın merkezinde rasyonel veriler vardır ve kişiden kişiye
değişmeyen kararlar alınır. Sezgisel yaklaşımın merkezinde ise
insan vardır, karar vericilerin sezgileri doğrultusunda aynı durum
için farklı kararlar alınabilir. Bilimsel çalışmaların incelenmesi ve
deniz harekat alanının doğal yapısı gözlenmesi neticesinde, deniz
harekat alanı için, insanın veya rasyonel verilerin tek başına yeterli
olmadığı, komuta kontrol ve diğer teknoloji sistemlerinin de son
derece önemli ve etkili olduğu sonucuna varılmaktadır.
Sonuç
Bilgilendirme ve Beyan
Bu makalede karar verme üzerine yapılan akademik çalışmalar
incelenmiş, farklı karar verme yaklaşımları üzerinde durulmuş
ve karar verme sürecinin teknoloji ve komuta kontrol sistemleri
ile olan ilişkisinden bahsedilmiştir. Yapılan bu çalışma ile Deniz
Kuvvetleri personelinin karar ve karar verme süreci hakkında bilgi
Bu çalışma, kısmen otonom sistemlerde adaptif karar verme projesi
(114E008) kapsamında TÜBİTAK tarafından desteklenmiştir. Bu
makalede yer alan görüşler yazarların kişisel görüşleri olup, hiçbir
şekilde mensup olduğu kurumu bağlamaz.
DİPNOT
1 Deniz Bilimleri ve Mühendisliği Enstitüsü Komuta Kontrol, Bilgisayar, Muhabere ve İstihbarat Programı Yüksek Lisans Öğrencisi
2 Deniz Harp Okulu Kurmay Başkanı
3 Deniz Harp Okulu Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
74
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komuta Kontrolde Karar Verme
Kaynakça
1. Gladwell, Malcolm.Blink - The Power of Thinking Without Thinking. New York : Back Bay Books, 2005. .
2. [Çevrimiçi] [Alıntı Tarihi: 23 Mayıs 2015.] http://www.getty.edu/art/collection/objects/10930/unknown-maker-kouros-greekabout-530-bc-or-modern-forgery/.
3. [Çevrimiçi] [Alıntı Tarihi: 25 Mayıs 2015.] http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.
GTS.5562f0fae80cc0.63973419.
4. Boone, Louis E. ve Kurtz, David D.Contemporary Business 14th Ed. USA : John Willey & Sons Inc., 2011.
5. Daft, Richard L.Management 9th Ed. Canada : South-Western Cengage Learning, 2010.
6. Harekat Alanında Nasıl Karar Veririz. Uğurlu, Mustafa Zeki. Ankara : Deniz Kuvvetleri Dergisi, 2009.
7. Peterson, Martin.An Introduction to Decision Theory. Cambridge : Cambridge University Press, 2009.
8. Mill, John Stuart.On the Definition of Political Economy, and on the Method of Investigation Proper to It.London and Westminster
Review. Londra : Longmans, 1936.
9. S.C.Collyer, G.S.Malecki.Tactical decision making under stress: history and overview. Washington : American Psychological
Association, 1998.
10. Brunswik, Egon.Perception and the Representative Design of Psychological Experiments (2nd ed.). Berkeley : University of
California Press, 1956.
11. Maps of Bounded Rationality: A Perspective on Intuitive Judgement and Choice. Kahneman, Daniel. 5, s.l. : American Economic
Review, 2003, Cilt 93.
12. The Role of Intuition and Deliberative Thinking in Experts’ Superior Tactical Decision Making. J.H.Moxley, K.A.Ericsson,
N.Charness, R.T.Krampe. 124, s.l. : Elseiver, 2012.
13. When Should I Trust My Gut? Linking Domain Expertise to Intuitive Decision-Making Effectiveness. Eric Dane, Kevin
W.Rockmann, Michael G.Pratt. 2, San Diego : Organizational Behavior and Human Decision Processes, 2012, Cilt 119.
14. Strategies of Decision Making. Klein, Gary A. 5, s.l. : US Army Research Institute for the Behavioral and Social Sciences,
1989, Cilt LXIX.
15. “Rasyonel” perspektif ışığında karar verme eylemi: nitel bir analiz. Ünnü, Nazlı Ayşe Ayyıldız. 24, s.l. : Yönetim ve Ekonomi
Araştırmaları Dergisi, 2014.
16. S.Hillier, Frederick ve Lieberman, Greald J.Introduction to Operations Research 7th Edition. New York : McGraw Hill Higher
Education, 2001.
17. Strategic Decision Making. Eisenhardt, Kathleen M. ve J.Zbaracki, Mark. S2, Chicago : Strategic Management Journal, 1992,
Cilt 13.
18. Ivanova, Elissaveta ve Gibcus, Petra.The decision-making entrepreneur. Zoetermeer : SCALES Scientific Analysis of
Entrepreneurship and SMS’s, 2003.
19. The Foundations of Statistics. Sawage, Leonrd Jimmie. New York : John Wiley, 1954.
20. Wilson, Robert A. ve Keil, Frank.The MIT Encylopedia of the Cognitive Sciences. Cambridge : The MIT Press, 2002.
21. John, Von Neumann ve Morgenstern, Oscar.Theory of Games and Economic Behaviour. Princeton : Princeton University Press,
1944.
22. Intuitive Decision Making. K.Matzler, F.Bailom, T.A.Mooradian. 1, Cambridge : MIT Sloan Management Review, 2007, Cilt 49.
23. Rational Decision-Making in Business Organizations. Simon, Herbert Alexander. 69, s.l. : The American Economic Review,
1979, Cilt 4.
24. Sağır, Cenkan.Karar Verme Sürecini Etkileyen Faktörler ve Karar Verme Sürecinde Etiğin Önemi. 2006.
25. The experts in yout midst. Michael J.Prietula, Herbert A. Simon. 120-4, Harvard : Harvard Business Review, 1989, Cilt 67.
26. How senior managers think? Isenberg, Daniel J. Harvard : Harvard Business Review, 1984.
27. A behavioral model of rational choice. Simon, Herbert Alexander. 69, s.l. : Quaterly Journal of Economics, 1955.
28. Plessner, Henning, Betsch, Cornelia ve Betsch, Tilmann.Intuition in Judgment and Decision Making. New York : Lawrence
Erlbaum Associates, 2008.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
75
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Komuta Kontrolde Karar Verme
29. Klein, Gary A.Intuition at work. New York : Doubleday, 2002.
30. David J. BRYANT, Robert D.G.WEBB, Carol MCCANN. Synthesizing Two Approaches to Decision Making in Command and
Control. Canadian Military Journal. 2003, Cilt 4, 1.
31. A Recognition-Primed Decision (RPD) Model of Rapid Decision Making. Klein, Gary A. Fairborne : s.n.
32. Harekat Alanında Sezgisel Yaklaşımla Karar Gücümüzü Nasıl Geliştirebiliriz. Uğurlu, Mustafa Zeki. Ankara : Deniz Kuvvetleri
Dergisi, 2009.
33. Naturalistic Decision Making. Gary A. Klein, David Klinger. 1, s.l. : Human Systems IAC GATEWAY, 1991, Cilt 2.
34. Decision making: between rationality and reality. Polic, Marko. 7, Ljubljana : Interdisciplinary Description of Complex Systems,
2009.
35. Making Naturalistic Decision Making “Fast and Frugal”. Bryant, David J. Toronto : Defence Research Development CanadaToronto Judgement and Decision Making Group, 2002.
36. Direct Comparison of the Efficacy of Intuitive and Analytical Cognition in Expert Judgement. Hammond, Kenneth, et al. 5, s.l.
: IEEE Transactions on Systems, Man, and Cybernetics, 1987, Cilt 17.
37. Skills, Rules, and Knowledge: Signals, Signs, and Symbols, and Other Distinctions in Human Perfoemance Models. Rasmussen,
Jens. 3, s.l. : IEEE Transactions on System, Man, and Cybernetic, 1983, Cilt 13.
38. Naturalistic Decision Making. Klein, Gary A. 50, Ohio : Human Factors, 2008.
39. Extending Naturalistic Decision Making to Complex Organizations: A Dynamic Model of Situated Cognition. Shattuck, Lawrence
G. ve Miller, Nita Lewis. 7, s.l. : SAGE Publications, 2006, Cilt 27. ISSN 0170-8406.
40. Creveld, Martin Van.Command in War. USA : President and Fellows of Harvard College, 1985.
41. Case-based decision support system: Architecture for simulating military command and control. Liao, Shu-hsien. Taipei
Country : Europan Journal of Operational Research, 1999.
42. S.F.Chin, Y.H.Ng.Multi-Agent Decision Support System. Londra : Imperial College Computer Science, 1994.
43. A Distributed Simulation System for Team Decision Making. Song, Alan A. ve Kleinman, David L. Gainesville : AI, Simulation,
and Planning in High Autonomy Systems, 1994.
44. Organization Design: fashion or fit? Mintzberg, Henry. Harvard : Harvard Business Review (sayfa 103-116), 1981.
45. Knowledge-based Decision System for Goal directed Militray Resource Planning. S.H.Choi, B.S.Ahn, C.H.Han, S.H.Kim,
J.K.Kim. 1998.
46. Using AI andGgames for Decision Support in Command and Control. Brynielsson, Joel. Stockholm : Decision Support
Systems, 2006.
47. Problem structuring methods in military command and control. Liao, Shu-hsien. Taipei : Expert Systems with Applications,
2007.
48. Assessing Critical Success Factors for Military Decision Support. P.Louvieris, A.Gregoriades, W.Garn. 12, s.l. : Expert Systems
with Applications, 2010, Cilt 37.
49. Carl H.Builder, Steven C.Bankes, Richard Nordin.Command Concepts: A Theory Derived From the Practice of Command and
Control. Wasshington : National Defense Research Institute, 1999.
50. Deniz Harp Oyunu Sistemi: Kazanımlar ve Sonrası. Zorba, Hürkan Orkun. 90, Ankara : Military Science & Intelligence/ MSI,
Şubat 2013.
51. Cognitive Task Analysis and Modeling of Decision Making in Complex Environments. Wayne W. Zachary, Joan M.Ryder, James
H. Hicinbothom. s.l. : J.Cannon-Bowers & E. Salas.
52. Youtube. [Çevrimiçi] [Alıntı Tarihi: 30 Haziran 2015.] https://www.youtube.com/watch?v=Onk_wI3ZVME.
53. Klein, Gary A.Decision making in complex military environments. Fairborne : Dayton-Yellow Springs Road, 1992.
54. Klein, Gary.Sources of Power: How people make decisions 2nd Ed. London : The MIT Press, 1999.
55. Klein, Gary A.The power of intuition. s.l. : Currency Doubleday, 2003
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
76
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (Sapem) 30 Yaşında
SARUCAPAŞA EĞİTİM MERKEZİ
KOMUTANLIĞI (SAPEM) 30 YAŞINDA
“Bilgi Güçtür”
Hazırlayan •• Sarucapaşa Eğt.Mrk.K.lığı
T
ARİHÇE:
TCG Ç-136’nın (Ç-136) Doğanbey-85 tatbikatında batması olayından alınan dersler kapsamında, aynı yıl 1 Ekim 1985 tarihinde Foça bölgesindeki gemilere amfibi eğitim vermek amacıyla
kurulan Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (SAPEM), Yıldızlar Suüstü Eğitim Merkezi Komutanlığı ile birlikte Deniz Kuvvetleri
K.lığının iki Kıyı Eğitim Merkezinden (KEM) biridir.
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (SAPEM); aradan geçen
30 yıl içerisinde sürekli bir gelişim ve değişimle, başta diğer yüzer
birlikler olmak üzere kıyı birliklerinin de eğitim ihtiyaçlarının karDENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
77
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (Sapem) 30 Yaşında
şılanması maksadıyla kurslar açmaya/ eğitimler vermeye, Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki tüm Üs Savunma Harekât
Merkezlerinin (ÜSHM) yerinde eğitimlerini ve tüm Tuzla Sınıfı Karakol Gemileri (TSKG) ile Güney Deniz Saha Komutanlığı bağlısı
tüm yüzer unsurların Harekâta Hazırlık Denetlemelerini (HHD)
yapmaya ve harekât eğitim ihtiyaçlarını karşılamaya, yeni projelere ağırlık vermeye başlamış, ilgili yönerge değişikliğiyle İntibak
Eğitimi (İNE) verme imkânı kazanmış, yönetim analizi çalışmaları
tamamlanarak kadrosu %39 oranında artırılmıştır.
Gelibolu tersanesinde 60 gemiden oluşan ilk Osmanlı Donanmasını yaptırarak denize indirmiş ve bu donanma ile Ege Denizi’nde
seferlere çıkmış, Eğriboz ve Sakız adalarına ve Yunanistan’ın doğu
sahillerine deniz akınları düzenlemiş, Selanik’in alınışı ve Niğbolu
Savaşlarına Gelibolu’da hazırladığı Azaplar (Leventler-Deniz Askerleri) ile katılmıştır. Anadolu Beylerbeyliği ve Vezirlik de yapan,
İstanbul’un fethi hazırlıklarında ve Rumeli Hisarı’nın inşasında da
hizmetleri olan Saruca Paşa; 1453 yılında Gelibolu’da vefat etmiştir.
Gazi Umur Bey Kışla Binası
Mersinde bulunan Amfibi Eğitim Merkezinin reorganize edilerek
“Sarucapaşa Eğitim Merkezi” adıyla Foça’da konuşlandırılması
kararıyla, kuruluş tarihi olan 1 Ekim 1985 tarihinde Çıkarma Filosu Komutanlığı bağlısı olarak Foça Deniz Üs Komutanlığı binasında faaliyete başlayan Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı
(SAPEM), 4 Nisan 1986 tarihinden itibaren Leventler Limanı Kalyon Koyu’nda inşa edilen prefabrik binalarda konuşlandırılmıştır.
Sarucapaşa Eğitim Merkezine adını veren, Osmanlı Devlet Adamı
ve İlk Deniz Gücü Komutanı olan “Saruca (Sarıca) Paşa”; 1390’da
Gelibolu Sancakbeyliğine atanmış, bu görevi sırasında Osmanlı Donanmasının kurulmasını sağlayan, 1391’de Gelibolu’da ilk
tersaneyi kuran kişi olmuştur. Bu nedenle bazı tarihçiler onu “İlk
Kaptan-ı Derya” olarak nitelendirmektedir. (Kaptan-ı Derya ifadesi
1401 yılından itibaren kullanılmaya başlanmıştır.) Bu görevde iken
Gelibolu kalesini yeniden yaptırmış, Çanakkale Boğazı’nın tahkimini sağlamış ve üç katlı zincirle liman ağzını kapatılabilir hâle
getirmiştir.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Çıkarma Filosu K.lığı bağlısı birlik/ gemilere günübirlik fiili yangın eğitimleri vermek maksadıyla teşkil edilen yangın eğitim tesisi 28 Ocak 1991 tarihinde hizmete girmiştir. Sarucapaşa Eğt.
Mrk.K.lığı bünyesinde bulunan Amfibi (Tugay) Eğitim Grup Amirliği
15 Temmuz 2004 tarihinden itibaren Amfibi Deniz Piyade Tugay
K.lığı bünyesinde açılan Amfibi Eğt.Mrk.K.lığı teşkiline alınmıştır.
78
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (Sapem) 30 Yaşında
01 Temmuz 1997 tarihinden itibaren Güney Deniz Saha K.lığı kuruluşuna dâhil olan Sarucapaşa Eğitim Merkezi K.lığı, Foça Deniz
Üssü Geliştirme Projesi kapsamında 26 Şubat 2007 tarihinden
itibaren geçici olarak Amfibi Deniz Piyade Tugay K.lığı 3’üncü Tabur 7’nci Bölük Komutanlığı binasına geçici olarak konuşlandırılmış, 09 Mart 2009 tarihi itibariyle de hâlihazırda bulunduğu yeni
binada kurs/ eğitimlere başlanmıştır.
* Kapalı Kompartıman Yangın Simülatörü:
- Makine Dairesi Bölümü,
- Yatakhane Bölümü,
- Aşhane Bölümü,
* Yarasavunma Eğitim Simülatörü:
- Kutu Yama Bölümü,
- Jübile Kelepçe Eğitim Bölümü,
- Tapalama Eğitim Bölümü,
- Şapka Yama Eğitim Bölümü,
- Dik/ Üçgen Payanda Eğitim Bölümü,
* Fiili Yangın Eğitim Alanında Bulunan Simülatörler:
- Seyyar Söndürücülerle İlk Müdahale Simülatörü,
- Açık Saha Yangın Simülatörü,
- Köpük Özütü (Fom) Eğitim Simülatörü,
- Patlak Flenç Eğitim Simülatörü,
- Vahşi Hortum Eğitim Simülatörü,
- Hortum Açma Kapama Eğitim,
- Helo Kaza Kırım Simülatörü,
- KBRN Simülatörü,
- Yangın Battaniyesi Kullanma/ Yağ Tavası Simülatörüdür.
Gemi Kullanma Eğitim Havuzu 1996 yılında hizmete girmiş olup,
mevcut model gemi ve simülasyonlar;
* Kapak atma Plaj Simülasyonu,
* Dalga Simülasyonu,
* Rüzgâr Simülasyonu,
Komutanlık Binasının Genel Görünüşü/Komutanlık Binası Grişi
* Rıhtım/ İskele Simülasyonları,
Komutanlık Binası ve Dershaneler, Gazi Umur Bey kışla binasında
konuşlu olup, bu binada; ofis ve bürolar ile 3 adet 30’ar kişilik
ve 1 adet 25 kişilik dershane mevcuttur. İlave olarak kurs ve sahil
eğitimlerinin uygulamalarında kullanılan Stinger RMP G/M eğitim
simülatörü bulunmaktadır.
* Çeşitli Fener ve İşaretler,
*Uzaktan Kumandalı LCT Tipi Gemi, * Uzaktan Kumandalı LST Tipi Gemi, * Uzaktan Kumandalı LPD Tipi Gemi, Yangın Y/S ve KBRN Eğitim Alanı’ndaki Yangın, Yarasavunma Simülatörleri;
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
* Uzaktan Kumandalı LCM Tipi Gemidir.
79
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (Sapem) 30 Yaşında
Fiili Açık Saha Yangın Simülatörü Fiili Kapalı Bölme Yangın Simülatörü
VİZYON, MİSYON VE TEMEL DEĞERLER
Vizyon
Motivasyonu ve eğitim seviyesi yüksek personeli ile modern eğitim tesisleri ve yardımcılarına sahip eğitim kalitesi ile referans
gösterilen bir eğitim merkezi olmaktır.
Misyon
Eğitimlerinden sorumlu olduğumuz yüzer ve kıyı birliklerinin harbe hazırlık seviyelerinin yükseltilmesi ve idamesine yardımcı
olmak maksadıyla, temel eğitim safhası eğitimlerini vermek idame eğitimlerinden kıyı tesislerinde yapılabilecekleri icra ettirmektir.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
80
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (Sapem) 30 Yaşında
VAZİFE:
* Güney Deniz Saha K.lığı kuruluşundaki tüm yüzer birlikler ile
Dz.K.K.lığı bağlısı tüm Tuzla Sınıfı Karakol Gemilerinin (TSKG)
‘’Harekâta Hazır’’ hale gelmesine ve eğitim hazırlık derecelerinin
hedeflenen seviyede idame ettirilebilmesine yardımcı olmak maksadıyla;
• Onarım sürecinde;
• Onarım Öncesi Ön Kontrol Denetlemesi (ON-ÖNKON),
• Sahil Tesislerinde Eğitim (Kısa Süreli Eğitimler),
• Seyir Emniyet Eğitimi (SEE),
• Ön Emniyet Eğitimi (ÖNEME),
Amfibi Harp Eğitimleri
• Ön Kontrol Denetlemesi (ÖNKON),
• Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığının eğitim verilecekler
açısından öncelikleri;
• Eğitim sürecinde;
Temel Eğitim Safhasında;
• İntibak Eğitimi (İNE)/ Süratlendirilmiş İntibak Eğitimi (SİNE)
• Türk Deniz Kuvvetleri gemilerinin personeli ve timlerinin eğitimleri,
• Tazeleme Eğitimi (TAE)/ Süratlendirilmiş Tazeleme Eğitimi (SÜTAE),
• Sahil Güvenlik Komutanlığı gemilerinin personeli ve timlerinin
eğitimleri,
• Özel Harekât Eğitimi (ÖHE),
• Türk Deniz Kuvvetleri kıyı birlikleri personeli ve timlerinin eğitimleri,
• İlk/ Son Kontrol Denetlemesi (İLKKON/ SONKON),
• Türk Silahlı Kuvvetleri diğer kuvvetler personeli ve timlerinin
eğitimleri,
Orta/ ileri eğitim safhasında;
• Sahil eğitim tesislerinde savaş harekât ağırlıklı tim eğitimleri,
• Türk Sivil kuruluşların personeli ve timlerinin eğitimleri,
• Harekâta Hazırlık Denetlemesi (HHD),
• Yabancı ülke personeli ve timlerinin eğitimleridir.
• Görev sürecinde;
• Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığının uygulanacak eğitim
tipleri açısından öncelikleri;
• Sahil Tesislerinde Eğitim (Kısa Süreli Eğitimler),
• Seçilmiş Tazeleme Eğitimi (SETAE),
• İntibak/ Tazeleme Eğitimleri,
• Yerinde Seçilmiş Tazeleme Eğitimi (SETAE),
• Seçilmiş Tazeleme Eğitimleri,
• Harekâta Hazırlık Denetlemesi (HHD) (2 yılda bir),
• Ön Emniyet/ Seyir Emniyet Eğitimleri,
• Özel Görev Denetlemesi (MAREVAL) vermek/ yapmak,
• Sahil Tesislerinde Kısa Süreli Tim Eğitimleri,
• Sahil Tesislerinde Kısa Süreli Personel Eğitimleridir.
• Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığının (SAPEM) kapasitesinin üzerine çıkan ihtiyaçlarda İntibak/ Tazeleme Eğitimleri için
gemi tiplerine göre öncelikler, eğitim tipleri öncelikleri, Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığının yıllık eğitim planı ve harekât ihtiyaçlarına göre Güney Deniz Saha Komutanlığının Üç Aylık Harekât
Eğitim Koordine Emirleri gereği tayin edilmektedir.
Amfibi Harp Eğitimleri
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
81
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (Sapem) 30 Yaşında
Sarucapaşa Eğt.Mrk.K.lığında icra edilen;
* Eğitim faaliyetleri; Deniz Eğitimi Gruplar Amirliği tarafından icra
edilen “Tim Eğitimleri” ve Sahil Eğitim Bölüm Başkanlığı tarafından
icra edilen “Kısa Süreli Sahil Eğitimleri”,
* Öğretim faaliyetleri; Sahil Eğitim Bölüm Başkanlığı tarafından icra
edilen ve aşağıda belirtilen toplam 21 dönem halinde açılan (13’er hafta süreli) “Kurslar”dır.
Bu bağlamda, Sarucapaşa Eğt.Mrk.K.lığı; verdiği harekât eğitimleri açısından Yıldızlar Suüstü Eğt.Mrk.K.lığı ile, kurslar açısından
ise Karamürselbey Eğt.Mrk.K.lığı ve Derince Eğt.Mrk.K.lığı ile eşdeğer görev icra etmektedir.
Hava Savunma Harbi ve Amfibi Harp Eğitimleri
İcra edilen “Gemi Eğitimleri”;
SAPEM, icra etmiş olduğu kurs/ eğitimlerde;
* Seyir Emniyet Eğitimi (SEE),
• Gelişen harp teknik ve taktiklerine personelin uyumunu pekiştirmeyi,
* Ön Emniyet Eğitimi (ÖNEME),
• Gemilerdeki cihaz, sistem ve silahlara benzetim sağlayan simülatörlerle eğitim vermeyi,
* İntibak Eğitimi (İNE/ SİNE)
• Eğitimlerde standardizasyonu sağlamayı,
* Özel Harekât Eğitimi (ÖHE),
• Gemilere tim eğitimleri vererek personelin eğitim seviyesini artırmayı,
* Seçilmiş Tazeleme Eğitimi (SETAE),
* Tazeleme Eğitimi (TAE/ SÜTAE),
* Yerinde Seçilmiş Tazeleme Eğitimi (SETAE),
• Personeli atandığı veya ek görev/ role görevi şeklinde verilen
görevlerine hazırlamayı,
İcra edilen “Denetlemeler”;
• Personele görevi ile ilgili sistem/ cihazları, tanıtma, operatörlük,
taktik kullanım ve birlik seviyesi bakım tutum ile emniyet hususlarını içeren konularda eğitmeyi hedeflemektedir.
* Onarım Öncesi Ön Kontrol Denetlemesi (ON-ÖNKON),
Özetle eğitimin hedefi; mevcut eğitim yardımcıları ile mümkün
olduğu ölçüde gerçek durumları yansıtacak ortamları meydana
getirerek, personel üzerinde hakiki duruma yakın stres ortamında, gerekli emniyet önlemlerini alarak, her türlü şartta görevin en
üst düzeyde yapılmasını, ani ve doğru reaksiyon göstermelerini
sağlayarak, “KOMUTANLIĞI/ BİRLİĞİ EMRİNE KATILMAYA HAZIR”
duruma getirmektir
* İlk/ Son Kontrol Denetlemesi (İLKKON/ SONKON),
* Ön Kontrol Denetlemesi (ÖNKON),
* Harekâta Hazırlık Denetlemesi (HHD),
* Özel Görev Denetlemesi (MAREVAL).
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığında (SAPEM)
“Kurslar” kapsamında;
Amfibi Harp Eğitimleri
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
* Amfibi gemilere Komutan olarak atanan subaylara verilen üç
hafta süreli “Amfibi Gemi Komutanı Kursu (4I01)”,
82
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (Sapem) 30 Yaşında
* Subay/ astsubaylara (yılda yedi dönem hâlinde) verilen beş gün
süreli “Yangın Sb./ Asb. Kursu (4I07)”,
helikopter iniş kalkış rolesinde görevli kaza kırım timi personeline
üç gün süreli “Helo Kaza Kırım Eğitimi”,
* LCM Komutanı görevi alan/ alacak astsubaylara verilen iki hafta
süreli “LCM Komutanı Kursu (4I15)”,
* Yüzer birliklerde teşkil edilen KBRN Tamirci Partilerine iki gün
süreli “KBRN (Yüzer Birlikler) Eğitimi”,
* Stinger (RMP) G/M tahsis edilen yüzer ve kıyı birliklerinde Stinger G/M kullanıcısı olarak tefrik edilen subay ve astsubaylara
(yılda iki dönem halinde) verilen iki hafta süreli “Stinger (RPM)
Güdümlü Mermi Kursu (4I27)”,
* Kıyı birliklerinde teşkil edilen KBRN Ani Müdahale Ekiplerine iki
gün süreli “KBRN Ani Müdahale Timi Eğitimi”,
* Kıyı birliklerinde teşkil edilen KBRN Ani Müdahale Ekiplerine beş
gün süreli “KBRN Toplu Korunma Sistemi Eğitimi”,
* Role gereği hafif silah ve hava savunma silahlarının kullanımında
görevli, daha önce bu silahlarla görev yapmamış yeni atanan astsubaylar ve uzman erbaşlara verilen iki hafta süreli “Hafif Silah ve
Hava Savunma Silahları Kursu (4I37)”,
* Denizin kıyı birliklerinde görevli Acil Durum Ekiplerinde görev
alan personele iki gün süreli “Yangın (Kıyı Birlikleri) Eğitimi”,
* Yüzer Birliklerin hasar kontrol organizasyonunda görevli personele Tazeleme Eğitimi (TAE) öncesinde (TAE’ye girecek her gemiye) bir gün süreli “Hasar Kontrol Organizasyon Eğitimi”,
* Kaideye Monteli Stinger konuşlu birliklerde görevli astsubaylara
verilen üç haftalık “KMS Operatör ve Koruyucu Bakım ATAS Lançer Kursu (4I39)”,
* Yüzer birliklerde tamirci partilerde (T/P), kıyı birliklerinde ise acil
durum ekiplerinde görevli olmayan diğer tüm personele bir gün
süreli “Genel Yangınla Mücadele Eğitimi”,
* Stinger G/M ile ilgili görevi olan uzman erbaşlara verilen iki
hafta süreli “Uzman Erbaş Stinger (RPM) Güdümlü Mermi Kursu
(4I40)”,
* Yangın Savunma Merkezlerinde görevli personele bir gün süreli
“Yangın Savunma Merkezleri Eğitimi”,
* Kaideye Monteli Stinger konuşlu birliklerde görevli nişancı yardımcısı uzman erbaşlara verilen iki hafta süreli “Uzman Erbaş KMS
Operatör ve Koruyucu Bakım Kursu (4I41)”,
* Kadrosunda Porsun Asb. bulunmayan yüzer birliklerde görevli
astsubay/ uzman erbaş/ erbaş ve erlere üç gün süreli “Gemicilik
Eğitimi”,
* LCT tipi gemilere II. Komutan olarak atanan astsubaylara verilen
iki hafta süreli “LCT II.Komutan Kursu (4I42)”,
* Yüzer birliklerde görevli Komutan, II.Komutan ve Vardiya Amirliği/ Subaylığı görevlerini icra eden subay/ astsubaylar üç gün
süreli “Gemi Kullanma Eğitimi”,
* Gör.Gr./ Üs/ Bölge/ Boğaz K.lıkları bünyesinde ilgili görevlerde
bulunan subay/ astsubaylara verilen iki hafta süreli “Deniz Güvenlik Timi Eğitmen Kursu (4I43)”,
* Amfibi gemilerinde Komutan, II. Komutan ve yükleme/ bindirme
ile ilgili görevlere atanan personele üç gün süreli “Yükleme/ Bindirme Eğitimi”,
* Burak sınıfı korvetlere E/H operatörü olarak atanan astsubaylara
verilen iki hafta süreli “ARBR-16 ED Cihazı ve Milli Saman Atış
Sistem Operatör Kursu (4I44)”,
* Kadrosunda Tabip Subayı/ Sağlık Astsubayı bulunmayan yüzer
ve kara birliklerinde görevli; subay, astsubay, uzman erbaşlara üç
gün süreli “İlk Yardım Eğitimi”,
* Burak sınıfı korvetlere E/H operatörü olarak atanan astsubaylara
verilen üç hafta süreli “ARBR-16 ED Cihazı ve MKE-1304 DHS
Milli Saman Atıcı Sistemi Teknisyen Kursu (4I46)”,
* Kıyı ve yüzer birliklerde role gereği Stinger G/M kullanma görevi alan/ alacak astsubaylar ile Amf.Dz.P.Tug. K.lığı Stinger Tk.da
görevli astsubaylar ve uzman erbaşlara (Stinger Kursu görmüş
olma şartıyla) bir gün süreli “Stinger İdame Eğitimi” verilmektedir.
* Gör.Gr./ Üs/ Bölge/ Boğaz K.lıkları bünyesinde ÜSHM’ler ile
görev bağlantısı olan personele (yılda iki dönem halinde) verilen
iki hafta süreli “Deniz Üs ve Liman Güvenliği Kursu (4I47)” açılmaktadır.
* Ayrıca; Magosa Deniz Komutanlığı karargâhı ve bağlısı gemilerde görevli personele Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC)
“Yerinde Hasar Kontrol ve Yangın Eğitimleri” verilmekte,
* Ayrıca, Karamürselbey Eğt.Mrk.K.lığı tarafından açılan (1-6’şar
hafta süreli) toplam 7 adet kurs da Sarucapaşa Eğt.Mrk.K.lığı
bünyesinde icra edilmektedir.
* Güney Deniz Saha Komutanlığı bağlısı birliklerin yangın mukannenlerinin yerinde incelemesi ve güncellenmesi çalışmaları yürütülmekte,
Sarucapaşa Eğt.Mrk.K.lığı (SAPEM); Dz.K.K.lığı bünyesinde Stinger
G/M ve Kaideye Monteli Stinger (KMS) konusunda kurs ve eğitim
veren TEK eğitim merkezidir.
* Aksaz, Mersin ve Gazimagosa/KKTC’de konuşlu G.Dz.Sh.K.lığı
bağlısı birlik/ gemilerin Kısa Süreli Sahil Eğitimleri ile Genel Yangınla Mücadele Eğitimi, Yangın Yarasavunma Eğitimi, KBRN Eğitimi ihtiyaçları da yerinde eğitim şeklinde karşılanmaktadır.
• SAPEM’de “Kısa Süreli Sahil Eğitimleri” kapsamında;
* Yüzer birliklerin T/P’lerine verilen dört gün süreli “Yangın Y/S
(T/P) Eğitimi”,
* Helikopter platformlu gemilerde, helipedlerde ve kıyı birliklerinde
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
83
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (Sapem) 30 Yaşında
* Yaklaşık 7000 personelin görev yaptığı kıyı birliklerinde; 60 adet
(3-9’ar kişilik) acil müdahale ekibi, 17 adet KBRN ani müdahale
ekibi, 8 adet heliped, 14 adet Yangın Savunma Merkezi bulunmaktadır.
Sivil Kuruluş Personeline Yönelik Yangın Eğitimi
SAPEM tarafından sivil kuruluşlara yönelik eğitimler kapsamında,
VESTEL firmasına hizmet veren KULELİ Hortum ve Yangın Mlz.
San. ve Tic. A.Ş. personeline 3 ayrı dönem hâlinde “Yangınla Mücadele Eğitimleri” verilmiştir.
Fiili Yangın Eğitimi
İCRA EDİLEN FAALİYETLER
“Deniz Eğitimleri Gruplar Amirliği” kapsamındaki eğitim sorumluluğunda; 228 adet gemi/ deniz aracı ile 8 adet ÜSHM bulunmakta
olup, bunların 58’i harp gemisi, 94’ü yardımcı sınıf gemi olmak
üzere 152 adedi gemi, 76 adedi deniz aracıdır. Kurulacak 3 adet
yeni ÜSHM ile inşa edilecek 10 adet gemi / deniz aracının ilavesi
planlıdır.
SAPEM tarafından 2014 yılı içerisinde;
• 1300 personele, 151 günde 65 adet Kısa Süreli Sahil Eğitimi,
• 233 personele, 180 günde (36 haftada) 20 adet Kurs,
• 4 farklı bölge/ liman/ üste 27 adet gemide, 260 günde 34
adet Gemi Eğitimi,
• 8 ayrı bölge/ liman/ üste 32 adet gemide, 72 günde 55 adet
Denetleme,
• 5 farklı bölgedeki 12 adet kıyı birliğinin mukannen güncellemesi/ yerinde incelemesi,
icra edilmiş olup, bu sayılar bir önceki dönemle kıyaslandığında;
Kısa Süreli Sahil Eğitimlerinde %60’lık, Kurslarda %42’lik, Gemi
Eğitimlerinde %25’lik, Denetlemelerde %52’lik ve Mukannen Çalışmalarında %70’lik bir artış olduğu görülmektedir.
KBRN Toplu Korunma Sistemleri Eğitici Eğitimleri
Son dönemde KBRN’nin öneminin artmasıyla birlikte, yangın ve
yarasavunmanın yanında KBRN eğitimleri de ön plana çıkmaya
başlamış, Gölcük bölgesinde KBRN toplu korunma sistemleri eğitici eğitimleri alınmış, Kimyasal Harp Maddeleri (KMH) Uzaktan
Tespit Cihazı eğitimlerine iştirak edilmiştir.
Yangın Yarasavunma ve KBRN kapsamındaki eğitim sorumluluğunda;
* 3000’den fazla personelin görev yaptığı 228 adet yüzer birlikte;
14 adet helikopter platformu, 14 adet (15’er kişilik) helo kaza
kırım timi, 145 adet (8’er kişilik) KBRN timi, 161 adet (975 personelden müteşekkil) Tamirci Parti (T/P),
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Yeni sistemlerin KBRN eğitim programlarına ithal çalışmalarına
devam edilmekte, ayrıca KBRN tatbikatlarına gözlemci olarak
84
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (Sapem) 30 Yaşında
iştirak edilmektedir. Çalışmaların tamamlanması ile birlikte KBRN
eğitimlerinin süre ve tekrar periyotlarında artış olacağı öngörülmektedir.
Ayrıca, kıyı birliklerine verilmekte olan yangın eğitimlerinin seviyesini ve kalitesini arttırarak eğitici personel yeterliliğini sağlamak
maksadıyla, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile irtibata geçilerek İtfaiye Daire Başkanlığının Buca’da yer alan TOROS Yangın Eğitim
Merkezinde “Eğitici Personele Yönelik Yangın Eğitimleri”ne iştirak
edilmiştir.
Tuzla Sınıfı Karakol Gemileri (TSKG)
Tuzla Sınıfı Karakol Gemilerinin (TSKG) eğitim ihtiyaçlarının standart bir şekilde karşılanması konusunda yapılan çalışmalar neticesinde ilave bir tim eğitim grubunun teşkil edilerek eğitim ihtiyaçlarının Sarucapaşa Eğt.Mrk.K.lığı tarafından karşılanmasına
karar verilmiş ve Karakol Gemileri ve ÜSHM Tim Eğitim Grubu’nun
04 Ağustos 2014 tarihi itibarı ile teşkil edilmesini müteakip tüm
TSKG’lerin İntibak, Tazeleme, Seçilmiş Tazeleme ve İdame Eğitimleri kapsamındaki Yerinde Seçilmiş Tazeleme Eğitimleri ile Harekâta Hazırlık Denetlemeleri icra edilmeye başlanmıştır.
Son bir yıl içerisinde (özellikle yeni ilave olan Dz.K.K.lığındaki tüm
Tuzla Sınıfı Karakol Gemilerinin (TSKG) ve Üs Savunma Harekât
Merkezlerinin (ÜSHM) eğitim / denetlemeleri kapsamında) İskenderun’dan Karadeniz Ereğli’ye kadar tüm liman / üslerde yoğun
faaliyetler icra edilmiştir.
Dz.K.K.lığı bünyesindeki tüm TSKG’lerin eğitim / denetleme sorumluluğuna (ilgili timin kadrosunun oluşması öncesinde), Akdeniz
Bölge Komutanlığı bağlısı olacak şekilde yeni inşa edilen TCG TAŞUCU’nun (P-1211) İntibak Eğitimleri (İNE) kapsamında;
Kıyı Yangın Eğitimi
Tuzla Sınıfı Karakol Gemileri (TSKG)
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
85
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (Sapem) 30 Yaşında
• Ön Emniyet Eğitiminin (ÖNEME) 17-21 Mart 2014 tarihleri
arasında İstanbul’da,
Bu süreçte, yeni inşa edilen diğer TSKG’lerin İNE’leri
kapsamında;
• Tazeleme Eğitiminin (TAE) 7-25 Nisan 2014 tarihleri arasında
Foça’da,
İskenderun Deniz Üs K.lığı bağlısı TCG KARATAŞ’ın
(P-1212);
• Harekâta Hazırlık Denetlemesinin (HHD) 27-28 Mayıs 2014
tarihleri arasında Mersin’de icra edilmesiyle başlanarak İntibak
Eğitimi (İNE) yeterliliği kazanılmıştır.
• ÖNEME’si İstanbul’da,
• TAE’si Foça’da,
• HHD’si İskenderun’da,
İskenderun Deniz Üs K.lığı bağlısı TCG KARPAZ’ın
(P-1213);
• ÖNEME’si İstanbul’da,
• TAE’si Foça’da,
• HHD’si İskenderun’da,
Karadeniz Bölge K.lığı bağlısı TCG KDZ.EREĞLİ’nin
(P-1214);
• ÖNEME’si İstanbul’da,
• TAE’si Foça’da,
• HHD’si Karadeniz Ereğli’de,
Foça Deniz Üs K.lığı bağlısı TCG KUŞADASI’nın
(P-1215);
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı’nın (SAPEM) Eğitim Verdiği/ Denetleme Yaptığı Bölgeler:
• ÖNEME’si İstanbul’da,
İstanbul, Gölcük, Kartepe, Karadeniz Ereğli, Erdek, Çanakkale, Foça, İzmir, Marmaris, Antalya, Mersin, İskenderun,
Girne, Gazimagosa
• TAE’si Foça’da,
• HHD’si Foça’da icra edilmiştir.
Dz.K.K.lığı bünyesinde bulunan TÜM TSKG’lerin harekât eğitimleri
ve Harekâta Hazırlık Denetlemeleri (HHD) SAPEM tarafından icra
edilmektedir.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
86
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (Sapem) 30 Yaşında
Tüm TSKG’lerin eğitim/ denetleme sorumluluğu kapsamında, son bir yıl içerisinde ayrıca;
• Yerinde SETAE’si Çanakkale’de,
İstanbul Boğaz K.lığı bağlısı;
• TCG KUMKALE’nin (P-1203) Yerinde SETAE’si Çanakkale’de,
• TCG TEKİRDAĞ’ın (P-1207) Yerinde SETAE’si ve
HHD’si ile,
• TCG TÜRKELİ’nin (P-1210) Yerinde SETAE’si Çanakkale’de,
• TCG TUZLA’nın (P-1200) Yerinde SETAE’si ve HHD’si
İstanbul’da,
Foça Deniz Üs K.lığı bağlısı;
• TCG KARŞIYAKA’nın (P-1206) SETAE’si ve HHD’si ile,
İskenderun Deniz Üs K.lığı bağlısı;
• TCG KARABURUN’un (P-1201) SETAE’si HHD’si Foça’da,
• TCG KARPAZ’ın (P-1213) Yerinde SETAE’si ile,
Karadeniz Bölge K.lığı bağlısı;
• TCG KARATAŞ’ın (P-1212) Yerinde SETAE’si İskenderun’da,
• TCG KİLİMLİ’nin (P-1209) Yerinde SETAE’si Kdz.Ereğli’de,
Akdeniz Bölge K.lığı bağlısı;
Çanakkale Boğaz K.lığı bağlısı;
• TCG TARSUS’un (P-1204) HHD’si ve Yerinde SETAE’si ile,
• TCG KARABİGA’nın (P-1205);
• TCG TAŞUCU’nun (P-1211) Yerinde SETAE’si Mersin’de
icra edilmiştir.
• HHD’si Çanakkale’de,
• SETAE’si Foça’da,
Tim Eğitimleri
Dz.K.K.lığı bünyesindeki tüm Üs Savunma Eğitim Merkezlerinin
(ÜSHM) yerinde eğitimleri verilmeye başlanmış, böylece Dz.K.K.
lığının çok değişik bölgelerindeki birliklerinin güvenlik eğitimlerinin
ağırlıklı olarak tek bir merkezden yürütülmesi yolunda büyük bir
adım atılmıştır. Bu kapsamda, 2013-2014 eğitim döneminde
yedi bölgede, 2014-2015 eğitim döneminde sekiz bölgede
planlanan ÜSHM eğitimleri;
* Aksaz Deniz Üs K.lığı bağlısı ÜSHM/AKSAZ’da,
* İstanbul Boğaz K.lığı bağlısı ÜSHM/UMURYERİ’nde,
* Foça Dz. Üs K.lığı bağlısı ÜSHM/FOÇA’da,
* İskenderun Deniz Üs K.lığı bağlısı ÜSHM/İSKENDERUN’da,
* Gölcük Deniz Ana Üs K.lığı bağlısı ÜSHM/GÖLCÜK’te,
* Deniz Hava K.lığı bağlısı ÜSHM/KARTEPE’de,
* Erdek Deniz Üs K.lığı bağlısı ÜSHM/ERDEK’te,
* Çanakkale Boğaz K.lığı bağlısı ÜSHM/ÇANAKKALE’de icra edilmiştir.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
87
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (Sapem) 30 Yaşında
Dz.K.K.lığı bünyesinde bulunan TÜM ÜSHM’lerin eğitimleri Sarucapaşa Eğt.Mrk.K.lığı (SAPEM) tarafından icra
edilmektedir.
Sarucapaşa Eğt.Mrk. Deniz Eğitimi Gruplar Amirliği personeli tarafından bu süreçte ayrıca;
* İlgili protokol kapsamında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)
Güv.Kuv.K.lığı Sahil Güvenlik Komutanlığı bağlısı gemilerin/ botların;
• Yerinde SETAE’si 08-19 Eylül 2014 tarihleri arasında Girne-Gazimagosa/ KKTC’de,
• Yeni inşa edilen üç adet botun İNE’si (ÖNEME ve TAE) 27 Nisan8 Mayıs 2015 tarihleri arasında Antalya’da icra edilmiştir.
KKTC Sahil Güvenlik K.lığı Unsurlarının
İNE/ ÖNEME/ TAE/ SETAE Faaliyetleri
* Yıldızlar Suüstü Eğt.Mrk.K.lığı eğitim sorumluluğunda bulunan,
Kuzey Deniz Saha K.lığı (SHOD Bşk.lığı) bağlısı TCG ÇUBUKLU’nun (A-594) TAE’si de 16 Mart-3 Nisan 2015 tarihleri arasında Foça’da icra edilmiştir.
* Aksaz ve Mersin bölgelerindeki yüzer unsurların Yerinde Gemi
Eğitim Timleri (GET), Gemicilik ve Hasar Kontrol Eğitimleri icra
edilmiş, Sarucapaşa Eğt.Mrk.K.lığı bünyesinde icra edilen diğer
Kısa Süreli Eğitimlere ve Kurslara da eğitici/ öğretmen desteği
sağlanmıştır.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
88
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (Sapem) 30 Yaşında
TCG Çubuklu’nun (A-594) TAE Faaliyetleri
* Standardizasyon sağlayıcı faaliyetler kapsamında; bültenler
hazırlanarak yayımlanmış, çeşitli konulardaki yönerge hazırlama/
güncelleme çalışmalarına, toplantılara, çalıştaylara, yeni platformların sözleşme görüşmelerine, fiili silah eğitimlerine gerek koordinatör gerekse temsilci olarak iştirak edilmiş olup, hâlihazırda
yukarıda belirtilen faaliyetlere devam edilmektedir.
pılan anket sonuçlarına göre ortalama olarak; Kısa Süreli Sahil
Eğitimlerinde %85, Kurslarda %89, Deniz Eğitimlerinde ise %90
oranında oldukça olumlu geri besleme alınmıştır.
* Kurs ve eğitimlerin verimliliğini artırmak üzere; eğitim teknolojilerindeki son gelişmeler ve dünyadaki uygulamalar takip edilmekte,
ISO 9001 kalite belgesi alabilmeye yönelik araştırma/ girişimler
yapılmakta, sürekli araştırmacı ve sorgulayıcı olmaya dinamik bir
şekilde devam edilmektedir.
* 2014-2015 döneminde; Dz.K.K.lığı Dent. ve Değ.Bşk.lığı tarafından İdari-Materyal Denetlemesine, Deniz Eğitim ve Öğretim
K.lığı tarafından Ferdi Eğitim Denetlemesine tabi olunmuş ve Sarucapaşa Eğt.Mrk.K.lığı olarak her iki denetlemeden de “Üstün
Başarı” elde edilmiştir.
Limbo (Seyirde Gemiden Gemiye Personel Transferi) Eğitimi
* Son bir yılda toplamda (Donanma K.lığı, Güney Dz.Sh.K.lığı, Kuzey Dz.Sh.K.lığı, KKTCSG K.lığı, Sahil Güvenlik Ege Dz.Blg.K.lığı
ve Sahil Güvenlik Akdeniz Blg.K.lığı bağlılarından olmak üzere)
menzili 900 km’yi bulan 14 değişik bölgede 152 adet yüzer birlikte eğitim/ denetleme icra edilmiş, toplamda 492 gün (faaliyetlerin 3 tim olarak yürütüldüğü dikkate alındığında tim başına yılda
164 gün) süreyle gemide görev yapılmıştır. Son 6 ay değerlendirildiğinde ise, bir önceki yılın aynı dönemine göre verilen eğitimler
%75 oranında artmıştır.
* Dz.K.K.lığı Bilimsel Karar Destek (BİLKARDES) D.Bşk.lığı Yönetim Araştırma Analiz ve Değerlendirme (YAAD) Ş.Md.lüğü tarafından Sarucapaşa Eğt.Mrk.K.lığının yönetim analizi icra edilmiş
olup, analiz ve bu kapsamda hizmet (eğitim) verilen kesime ya-
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Kurs/ Eğitim Verilen Dost/ Müttefik Ülke Personeli:
Gürcistan (1 Astb.), KKTC (1 Astb.), KKTC (20 Adet gemi / Bot
Personeli), Azerbeycan (3 Sb.)
89
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (Sapem) 30 Yaşında
Yelkenli teknenin altındaki bölüm denizi temsil etmesinin yanı
sıra, birliğin eğitim merkezi olmasından hareketle modern bir
kitap görüntüsüne sahiptir.
Yeni amblem dizaynında dikkat edilen ve amblemin anlamını
ifade eden hususlar kapsamında;
• Amblem, icra edilen eğitim faaliyetlerini modern bir tarzda
ifade etmek üzere hazırlanmış ve yapılan çalışmalar ile anketler
neticesinde “BİLGİ GÜÇTÜR” sloganının müteakip dönemde
birliği temsil edeceği değerlendirilmiştir.
• Yelken siluetinin direğini ve tekne kısmını belirleyen çıpanın
alt ucu aynı zamanda Sarucapaşa Eğt.Mrk.K.lığının bağlı
olduğu Güney Deniz Saha K.lığını işaret etmektedir.
• Amblemin altın rengi bilginin değerini temsilen seçilmiş
olup, dereceli değişken renk tonlaması ile eğitimlerin önemi ve
çeşitliliği vurgulanmakta ve değişim sembolize edilmektedir.
• Çıpanın her iki tırnağının ucunda bulunan alevler, eğitimi ve
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı eğitimleri arasında özel
bir önemi olan yangın eğitimlerini sembolize etmektedir.
• Amblemin en dış kenarında bulunan altın rengi formlar
birleşerek halat oluşturmakta ve bu halat, Sarucapaşa Eğitim
Merkezi Komutanlığı personelinin birbirine bağlı bir bütün
olarak daima hazır olduklarını ifade etmektedir.
• Her iki alevin içerisine gizlenmiş Atatürk silüeti, Sarucapaşa
Eğitim Merkezi Komutanlığının temel değerleri kapsamında
Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı olarak görevlerini ifa ettiklerini;
silüetin öne eğik alev formları içinde çalışılması, personelin
Atatürk tarafından her zaman izlendikleri hissi ile ona layık
cesaret ve sadakat çerçevesinde yaşadıkları deniz sevgisini ve
coşkusunu vurgulamaktadır.
• Dış çerçevenin hemen içerisindeki yaprak form toplam 64
adet olup, her biri yarım kerteyi sembolize eden bütünleşik
sarmal sistem ile dizayn edilmiştir.
• Çıpanın üst kısmında bulunan dümen dolabı Sarucapaşa
Eğitim Merkezi K.lığının denize ve denizciliğe olan bağlılığını ve
üst taraftaki konumu ile gururunu temsil etmektedir.
• Yaprak sarmalın iç tarafı daima doğru yöne gitmeyi sembolize etmek üzere pusula kadranı şeklinde dizayn edilmiş olup,
360 derece olarak taksimatlandırılmıştır.
• Amblem objelerinin tümü bütün halinde birliğin tarihçesini,
vizyonunu, misyonunu, görev heyecanı ve tutkusunu, deniz ve
denizcilik sevgisini, eğitimci olma ruhuna ve gururuna sahip
değerleri temsil etmektedir.
• Eğitim sorumluluğu Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığında bulunan tüm yüzer unsurlar yelkenli tekne ile sembolize
edilmiş ve üzerine kuruluş tarihi olan 1985 yılı eklenmiştir.
* Açılan kurslara, dost ve müttefik ülkelerden de katılımlar olmuştur. Bu kapsamda; LCM Komutan Kursu’na Azerbaycan’dan
1 Subay ve KKTC’den 1 Astsubay, Deniz Güvenlik Timi Eğitmen
Kursu’na Gürcistan’dan 1 Subay ve 1 Astsubay, Amfibi Gemi Komutan Kursu’na Azerbaycan’dan 2 Subay iştirak etmiş olup, söz
konusu misafir personele kurslar öncesinde de Türkçe terminoloji
eğitimi verilmiştir.
amblem ve mottonun da yeni kurumsal yapıya ve geleceğe uygun olarak değişmesine ihtiyaç olduğu değerlendirilmiş ve yapılan
çalışmalar neticesinde, Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığını
(SAPEM) güncel ve doğru şekilde ifade etmek üzere modern çizgilere sahip yeni bir amblem dizayn edilmiştir.
DEVAM EDEN PROJELER:
Yeni envantere girecek LST ve LHD’nin eğitici eğitimleri, platformlar hizmete girmeden önce başlayacak olup, söz konusu
gemilerin İntibak Eğitimlerinden (İNE) başlayarak her türlü eğitim sorumluluğu Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığında
Kuruluştan bu güne geçen 30 yıl içerisinde sürekli bir gelişim
ve değişim içerisinde görevlerde ve sorumluluk alanında Dz.K.K.
lığı çapında ortaya çıkan değişiklik ve gelişimin sonucu olarak,
Yeni Tip LST Temsili Resmi
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
90
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (Sapem) 30 Yaşında
Yeni Tip LST Temsili Resmi
olacaktır. Bu maksatla, bilgi ve tecrübe birikimi oluşturmak maksadıyla çalışmalara başlanmış olup, TMK çalışması dâhil olmak
üzere eğitici eğitimleri konusunda girişimde bulunulmuş, yurtdışında LHD’de atamalı olarak görevlendirilen personel ile irtibata
geçilmiş ve bilgi/ tecrübe birikimini takviye edecek çalışmalara
destek talep edilmiş, yurtdışı kurslar kapsamında komutanlığımızdan bir subay ABD’de açılan Amfibi Harekât İndoktrinasyon kursuna iştirak etmiştir. LHD ve LST sözleşme görüşmeleri ile LHD
için ihtiyaç duyulan kurs/ eğitimlerin belirlenmesi çalışmalarına/
toplantılara/ eğitici eğitimlerine iştirak edilmeye devam edilerek
bilgi ve tecrübe birikimi oluşturulması hedeflenmektedir.
Dz.K.K.lığı tarafından; “Dz.Eğt. ve Öğt.K.lığı tarafından kıyı birlikleri
ve yangın savunma merkezleri’nin; eğitim ihtiyaçları, eğitim alacağı kurum/ kuruluşlar, eğitim/ eğitici sertifikalarının neler olması
gerektiği konusunda, binaların yangından korunması hakkında
yönetmelikte belirtilen işbirliği ve koordinasyon faaliyetleri de dikkate alınarak, Dz.K.K.lığı başkanlıkları ve ana ast komutanlıklar ile
koordineli bir çalışma yapılması sağlanacaktır.” direktifi verilmiştir.
Dz.Eğt. ve Öğt.K.lığı koordinesinde icra edilen toplantıda Sarucapaşa Eğt.Mrk.K.lığında yangın savunma merkezlerinde görevli
personele yönelik kurs ihdas edilmesinin, mevcut simülatörlere
ilave olarak kıyı tesislerinde yangına müdahaleye yönelik simülatörlerin tesis edilmesinin uygun olacağı değerlendirilmiştir. Mevcut
yangın eğitim simülatörünün kıyı birliklerine yönelik yangın eğitimlerine destek verebilmesi maksadıyla geliştirilmesi/ desteklenmesi
konusu da dâhil olmak üzere eğitim müfredatları ve teklifler üzerinde çalışmalara devam edilmektedir.
Yine bu kapsamda, yeni LST ve LHD’nin hizmete girmesiyle önemi daha da artacak olan Amfibi Harekât Eğitimleri ile barış dönemi
Savaş Harici Faaliyetler konusundaki kazanımların artırılarak geliştirilmesine devam edilmekle birlikte, proaktif bir yaklaşımla; hâlihazır eğitim sistemimizdeki Gemi Eğitim Timleri (GET) dâhilinde
mevcut Savaş Harekât Eğitim Timi (SHET), Seyir Gemicilik Eğitim
Timi (SGET), Makine Eğitim Timi (MET) ile Hasar Kontrol Eğitim
Timine (HAKET) ilave olarak bir ihtiyaç olarak ortaya çıkacak olan
“Amfibi Harekât Eğitim Timi (AHET)” kavramının da sisteme ithaline yönelik çalışmalar sürdürülmektedir.
Dz.K.K.lığına temin işlemleri devam eden Sözleşmeli Er adaylarının temel askerlik eğitimi, Sözleşmeli Er Eğitimi ve İhtisas Eğitimleri İzmir Deniz Er Eğitim Tabur K.lığında verilecek, temel askerlik/
sözleşmeli er eğitimleri ile ihtisas eğitimleri sürecinde Sarucapaşa
Eğitim Merkezi Komutanlığında yangın simülatörlerinden de istifade ile “Fiili Yangın Eğitimleri”ne tabi tutulacaklardır. İcra edilecek
bu eğitim faaliyeti ile 5 yıl içerisinde toplam 20.000 Sözleşmeli
Er’e mevcut eğitimlere ilave olarak yangın eğitimi verilmesi öngörülmektedir.
Fiili Yangın Eğitimleri
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
91
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı (Sapem) 30 Yaşında
Planlanan ve icra edilen tüm eğitim/ kurslar ve bunlara iştirak
eden gemi/ birlik/ personel bilgileri; Deniz Komuta ve Yönetim
Bilgi Sistemi (DKYBS) üzerinden Organizasyonel Stratejik Analiz
Sistemi Kurumsal Kaynak ve Harekât Planlama (ORSA KKHP) ile
takip edilmekte, açılan tüm kursların uygulanmasında rutin ve sıralı
işlemlerin otomasyonu, planlama kolaylığı ve çakışmaların önlenmesi, uygulamaların takip ve kontrolünde etkinlik, insan hatalarının
önlenmesi ve personel, malzeme ve zamanı daha iyi kullanarak
verimlilik artışı sağlamak maksadıyla Kurs Bilgi Sistemi (KUBİS),
Kurs Takip Programı (KUTAP) ve Deniz Kadro-Kurs Entegrasyon
Yazılımı (DEKKEY) kullanılmakta, yangın Y/S malzeme kadrolarını
oluşturmasına yönelik olarak malzemelerin daha etkin yönetilmesini ve beyanların bilgisayar ortamında toplanmasını sağlayarak
evrak trafiğini ortadan kaldırmak, kâğıt, zaman ve emek tasarrufu
elde etmek maksadıyla Deniz Lojistik Yönetim Bilgi Sistemi (DLYBS ) üzerindeki Kadro Yönetim Modülü (KYM) işletilmekte, ölçme-değerlendirme faaliyetlerinde Soru Sistemi (SORSİS) yerine
geliştirilen Deniz Soru Bankası (DESOB) kullanılmaktadır.
Amfibi Eğitimler
si, tertip ve düzeni, eğitim verilen unsurların hazırlık seviyesini en
üst düzeye çıkarma azmi, birbirlerini destekleme ve yedekleme
çabası, tevdi edilen görevlere yönelik üstün gayret ve katkıları,
başarılı ve zaman mefhumu gözetmeyen çalışmaları, görevin gerektirdiği faaliyetleri tam, zamanında, verimli, koordineli, aksaksız
ve örnek seviyede yürütmesi, birlik ve bütünlük içinde olunması;
tevdi edilen tüm görevlerin icrasını kolaylaştırıcı etkenler olarak
ortaya çıkmaktadır.
Bunlara ilave olarak, eğitim-kurs verilen/ denetleme yapılan unsur
ve personelin faaliyet adı-tarih-gemi/ birlik adı-personel kimliği-eğitim/ kurs/ denetleme neticesi vb. bilgileri içerecek, çakışmaları
önleyecek, döküm alabilecek şekilde sorgulama yeteneğine haiz
ayrıntılı bir kayıt sistemi idame edilmektedir.
Sarucapaşa Eğt.Mrk.K.lığı (SAPEM) şimdiye kadar olduğu gibi
gelecekte de, motivasyonu ve eğitim seviyesi yüksek personeli ile
modern eğitim tesisleri ve yardımcılarına sahip eğitim kalitesi ile
dünyada referans gösterilen bir eğitim merkezi olmak hedefinde
kararlı adımlarla yürümeyi sürdürecektir.
Sarucapaşa Eğt.Mrk.K.lığı (SAPEM) personelinin; göreve ve
verilen ek görevlere yönelik özeni, mesleki konulara hâkimiyeti
ve geliştirmek için gayreti, sorumluluk duygusu, çalışma heve-
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
92
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
PİRİ REİS’İN İZİNDE
Yüzlerce maddeden oluşan hazırlık listeleri üzerinden başlayan çalışmalar, zamana karşı yarışa dönüşmüştü. “Sahile ikmal
malzemesi gelmiştir” anonsu, alışılanın aksine tüm personelde aynı etkiyi yapıyordu. Meraklı bakışlar altında, gece vardiyasında
yenecek pidenin hatırına un çuvalları omuzlarda taşınıyor, kutular elden ele hızla yer değiştiriyordu. Aslında malzeme taşımak
için kurulan zincir, kader birliği yapan gemi personelini birbirine bağlıyordu. Az zamanda çok iş yapmıştık fakat aklımızda hep
şu soru vardı “acaba eksik bir şey kalmış mıydı?”
Hazırlayan •• TCG BÜYÜKADA Komutanlığı
A
NAVATANDA GÜVENDE OLMAK İÇİN, DENİZDE GÜÇLÜ OLMAK!
DÜNYADA SÖZ SAHİBİ OLMAK İÇİN, TÜM DENİZLERDE
VAR OLMAK!
Taşıdığı nitelikler itibarı ile şanlı bahriye tarihimizin en önemli dönüm noktalarından birini teşkil eden, Cumhuriyetimizin teknoloji
yolculuğunda yepyeni bir dönemin kapılarını açan, dünyada sadece sayılı ülkelerin muktedir olduğu ve harp gemisi inşa literatüründe en zorlu süreç olarak kabul edilen “dizaynı” tamamıyla Türk
mühendisinin eseri olan TCG BÜYÜKADA (F-512)
Dünya denizlerinde sancak/varlık göstererek Türk dış politikasını
desteklemek, Afrika ve Orta Doğu ülkeleri ile tesis edilen ilişkilerin geliştirilmesine katkı sağlamak,Bölge ülkeleri ile icra edilecek
harekat/eğitim faaliyetleri ile askeri ilişkilere fayda sağlayarak Türkiye’nin görünürlüğünü artırmak, Deniz haydutluğu ile mücadele
etmek, Akdeniz’de NATO’nun Etkin Çaba Harekatı’nı desteklemek
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
93
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
maksadıyla 26 Ocak-19 Nisan 2015 tarihleri arasında Akdeniz,
Kızıldeniz, Akabe Körfezi, Aden Körfezi, Arap Denizi ve Basra Körfezi’ne istinaden harekat icra etmiştir.
Doğu Akdeniz ve Mersin’in bahar havasından gelip çöl iklimine
gidecek olmanın verdiği cesaretle “bu yıl kışı yaşamadan yazı
göreceğiz” derken, Gölcük’te kaldığımız Ocak ayının ilk üç haftasında kardan yollar kapanıyor, Poyraz Limanına çöken sisten göz
gözü görmüyordu. Kışın soğuğunu iliklerimize kadar hissetmiştik.
TCG BÜYÜKADA harekatı süresince; 9 ülkede toplam 13 liman
ziyareti icra etmiştir. Yapılan liman ziyaretleri ile önümüzdeki dönemde korvet tipi gemi tedarik etme planları bulunabilecek ülkelere ADA Sınıfı Korvetlerin tanıtımı yapılmıştır.
Sözleşmeli erler. TCG BÜYÜKADA emrine tertipli 23 muvazzaf
erbaş / er diğer birliklere uğurlanırken, yerlerine sözleşmeli erler
gemiye katıldı. Göz yaşlarının, keşke ben de o gemide olsaydım iç
çekmelerine karıştığı anlarda yeni bir dönem başlamıştı. Gemide
o andan itibaren yapılan her iş daha yavaştı ve daha fazla zaman
alıyordu. İlkleri yaşamanın verdiği alışkanlıkla bu konu da çok fazla
sıkıntı çekilmeden atlatıldı.
17-26 Mart 2015 tarihleri arasında Kuveyt’te icra edilen
KARTALLAR-2015 Tatbikatı’na iştirak etmiştir.
3 Nisan 2015 tarihinde Yemen’de yaşanan siyasi belirsizlik ve iç
savaş nedeniyle can emniyeti kalmayan 55 Türk vatandaşını Aden
Limanından tahliye etmiştir.
Donanma Komutanı Koramiral Veysel KÖSELE, Kuzey Görev Grup
Komutanı Tuğamiral Ali Murat DEDE, Gölcük Tersanesi Komutanı Tuğamiral Mehmet Şevki ŞEKEREFELİ, Gölcük Deniz Ana Üs
Komutanı Tuğamiral Hayrettin İMREN, Komodorlarımız, silah arkadaşlarmız, bölge halkı, gaziler, basın ve ailelerimizin katılımıyla 18
Ocak 2015 Pazar günü düzenlenen uğurlama töreninde, Komutanımız Dz.Bnb.Ali Tuna BAYSAL ailelerimizi silah arkadaşlarımıza
emanet ederek, göreve hazır olduğumuzu rapor etti. Personele
olan inancını birkez de basının önünde dile getirdi. “Bismillah dümen, makine manevraya hazır ol!” komutu konuşmayı tamamlayan son cümleydi. Engin sular ay yıldızlı şanlı bayrağımızı dalgalandırmak üzere bizi bekliyordu.
26-27 Ocak 2015 ve 18-19 Nisan 2015 tarihlerinde, Akdeniz’de NATO’nun Etkin Çaba Harekatı’na destek sağlanmış,
4 Şubat tarihinde CTF-151’e yardımcı destek kapsamında “Focused Operation”, 6-17 Şubat ile 28 Mart - 1 Nisan tarihleri
arasında CTF-508 komutası altında Okyanus Kalkanı Harekatı
(Operation Ocean Shield), 23 Şubat - 2 Mart tarihleri arasında
Okyanus Kalkanı Harekatı’na yardımcı destek görevi icra edilmiştir.
Bölgede bulunan; İtalya, Avustralya, Japonya, Güney Kore, Pakistan, Bahreyn, ABD ve Kuveyt’e ait gemilerle toplam 10 geçiş
eğitimi icra edilmiştir.
93 gün süren görev süresince 1007 saat seyir yaparak 10.589
deniz mili mesafe kat etmiştir.
2014 yılının Kasım ve Aralık ayları Mavi Balina-2014 Tatbikatı
ve UNIFIL Harekatı ile geçirildi. Aralık ayının sonunda Gölcük’e
avdet ettiğimizde; 2014 yılı, uluslararası platformlarda icra edilen
faaliyetlerde gösterilen başarının verdiği gururla kapanırken, 2015
yılı, sahnesi açık denizlerin ve okyanusların olduğu körfez seyriyle
kapılarını açıyordu.
Ocak ayının ilk üç haftası, personelin başarmış olmanın gururunu yeniden başarma azmine döndürdüğü, sevdiklerine sarılırken
kavuşmuş olmanın verdiği sevinçle mi yoksa ayrılacak olmanın
hüznüyle mi olduğunu çözemediği günlerdi.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
94
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
PİRİ REİS’İN İZİNDE
Evli, yeni evlenmiş ya da nişanlı, baba, baba olmayı bekleyen
yada annesinin gözünde hala evin küçük çocuğu olan 110 kişi bu
vedanın giden tarafı olarak güvertede yerlerini almıştı. Çocuklarımız, hepsi uzaktan birbirine benzeyen üniformalı adamlar içinden
babasını görüp el sallamanın telaşındaydı. Yaşlı gözlerle, ağlayan
çocuklarımızı teskin etmeye çalışan eşlerimiz ise hem anne hem
de baba olmuşlardı. Annelerimizin yaptığı hayır duaları, pruvanız
neta olsun dileklerine eşlik ediyordu.
29 saat süren seyrin ardından, 27 Ocak gün batımında Port Said
Limanı açıklarında demirledik. Kanalda yapılan genişletme çalışmaları nedeniyle trafik akışı değişmişti. Güneyden gelen konvoyun
kanaldan çıkışı sabahın ilk saatlerine kadar uzamıştı. Genel uygulamanın aksine kanal geçişine öğle saatlerinde başladık. Demir
yerinden kanal giriş şamandralarına doğru ilerlerken bahriye tarihimizde yeni bir sayfa TCG BÜYÜKADA için açılıyordu. Yüzlerce yıl
Türk Bayrağı’nın gölgesinin düştüğü bu topraklardaki şehitlerimizi
saygıyla anarken 11 saatlik kanal geçişinden sonra adı efsanelere
ve ilahi dinlerin kitaplarına işlenmiş olan, eski dünyanın merkezinde yer aldığına inanılan üç kıta ve iki deniz arasında önemli bir
bağlantı noktası olması nedeniyle tarih boyunca coğrafi, siyasi ve
ekonomik bakımdan mühim bir yer teşkil eden Bahrü’l Kulzüm’e
(Kızıldeniz) çıktık.
Eski Mısırlıların “Büyük Yeşil” adıyla andıkları Kızıldeniz’in Araplarca bilinen en eski adı “Bahrü’l Kulzüm” olmakla beraber Osmanlı
coğrafyacıları tarafından “Bahrü’l Ahmer” olarak benimsenmiştir.
İlginç bir durum da “Bahrü’l Kulzüm” tabirinin, Pîrî Reis tarafından
Hazar Denizi için kullanılmasıdır. Pîrî Reis Kızıldeniz için “Bahr-i
Zenc” tabirini kullanmayı tercih etmiştir.
31 Ocak-2 Şubat 2015, Cidde/SUUDİ ARABİSTAN
5 günlük seyrin ardından, Suudi Arabistan’ın Kızıldeniz’deki en
önemli liman şehri olan Cidde’ye ulaştık. Liman ziyaretinin ilk
gününün hafta sonu tatiline denk gelmesi nedeniyle faaliyet planlanmamıştı. İkinci gün makam ziyaretlerinin ardından 14 basın
kuruluşunun katılımı ile basın brifingi düzenlendi. İade-i ziyarete
gelen konuklar akşam yemeğinde ağırlandı.
Saat 1430’da “Bismillah, halatlar fora” komutuyla, avara ettik. Çalınan gemi düdüklerini, çimariva ile selamlama yapan denizcilerin
sesleri takip etti. SAĞOL! SAĞOL! SAĞOL!
21 Ocak’ta Foça açıklarında TCG HEYBELİADA (F-511) ile yapılan testlerde, uzun zamandan sonra ilk kez iki Ada Sınıfı Korvet
yan yan gelmişti. Bizler de gemimizin dışarıdan nasıl görünüyor
sorusunun cevabını bulmuştuk “radarda belli belirsiz bir nokta”.
TCG HEYBELİADA da bizi uğurlayanlar arasına katılırken ilk limanımız olan Aksaz’a intikale geçtik. İç rotalardan Aksaz’a doğru
ilerlerken mavi yeşil coğrafyanın süsü olmuştu BÜYÜKADA.
Basın brifinginin etkisi büyük olmuştu. Suudi Arabistan basınının
en yüksek tirajlı gazetelerinde ilk sayfada haber olmuştuk.
Aksaz’da Çok Uluslu Deniz Güvenliği Mükemmeliyet Merkezi’nde denizde güvenliğinin sağlanmasına yönelik eğitim aldık.
26 Ocak 2015 Pazartesi sabahı Güney Görev Grup Komutanı
Tuğamiral Cihat YAYCI ve silah arkadaşlarımız gemi düdüğü sesleri
eşliğinde bizi Aksaz’dan uğurladı.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Diyanet İşleri Başkanlığı Mekke Din Ateşeliği tarafından yapılan
organizasyonla gemi personelinin tamamı kutsal toprakları ziyaret
etme fırsatı buldu.
95
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
Cidde’den 2 Şubat sabahı avara ettik. Önümüzde 3 günlük bir seyir periyodu vardı ve deniz haydutluğu ile mücadele kapsamında
da ilk görevimiz verilmişti. Yakaladıkları balıkları satmak için süratle
gemilere yaklaşan balıkçılar ticaret gemilerininin korsan saldırısı
alarmı vermesine, sonrasında da çok fazla gayret sarfına neden
oluyordu. Görevimiz, Kızıldeniz güneyinde tespit ettiğimiz balıkçılara ticari gemiler tarafından deniz haydutu olarak algılanmamaları
için dikkat etmeleri gerekenleri anlatmaktı. Kızıldeniz güneyine
ulaştığımızda, deniz şartları iyice ağırlaşmıştı. Bölgede balıkçıları
göremesek de ticari gemilere yaptığımız çağrılarla, bölgede her
an yardıma hazır olduğumuzu ve şüphenilen bir durumda bizimle
irtibata geçebileceklerini bildirdik.
Yaptığımız çağrıların amacına ulaştığını telsiz konuşmalarından
anlamıştık. Kızıldeniz’in güneyine doğru son millerimizi kat ederken yabancı bayraklı iki ticaret gemisinin birbirine çağrı yaptığını
duyduk. Yapılan çağrılar daha sonra Türkçe olarak devam etti. İki
Türk kaptanın bölgedeki korsan tehditi değerlendirmesi olan bu
konuşmalar “Endişe edecek bir şey yok, Türk savaş gemisi BÜYÜKADA bölgede görev yapıyor” demesiyle sonlanmıştı.
Cibuti’de iz bırakan faaliyet ise Darel Yetimhanesi ve Valide Sultan Yurdu’na yapılan ziyaretlerdi. Hediye edilen çanta ve kırtasiye
malzemeleriyle, hiç tanımadıkları beyaz kıyafetli adamlara bütün
kalbini açmıştı çocuklar. Kucağımıza aldığımız, sarılıp öptüğümüz,
saçını okşadığımız o çocuklarda kısa sürede kendi çocuklarımızı
bulmuştuk. Ziyarete gidenlerin mutlulukları gemiye döndüklerinde
hala yüzlerinden okunuyordu.
Kızıldeniz’in zorlu seyir şartlarını Bab El Mendeb (Hüzün Kapısı)
boğazından geçerek geride bıraktık.
Adını Arapça “nadaba” (ölenlerin arkasından matem tutmak) fiilinden aldığı değerlendirilen ve “ölü için matem tutma yerinin kapısı”
manasında Bab El Mendeb adıyla adlandırılmış bu boğazın, söz
konusu ismi almasıda tarih boyunca sık sık deniz kazalarına şahit
oluşunun oldukça etkili olduğu bilinmektedir.
5-6 Şubat 2015 Cibuti/CİBUTİ
Cibuti’de yakıt bütünlemesi maksadıyla bir gün kaldık. Sabahın
erken saatlerinde FS CHARLES DE GAULLE (91) uçak gemisi ile 1 destroyer, 1 fırkateyn ve 1 akaryakıt gemisinden oluşan
Fransız görev grubunun yanından süzülerek liman girişi yaptık.
Cibuti Genelkurmay Başkanı, Cumhuriyet Muhafızları Komutanı,
Deniz Kuvvetleri Komutanı ve Sahil Güvenlik Komutanı Mogadişu
Silahlı Kuvvetler ve Deniz Ateşesi Dz.Kur.Alb. İsmail İPEKÇİ eşliğinde makamlarında ziyaret edildi. İade-i ziyarete gelen konuklar
öğle yemeğinde ağırladıktan sonra gemiyi gezdirdik.
Cibuti’den sonra uzun ve yoğun bir görev periyodu bizi bekliyordu. Artık, Kızıldeniz’den çıkmış ve Aden Körfezi’nde seyretmeye
başlamıştık. MARCOM Harekat kontrolünde CTF 508 Komutası
altında, “Okyanus Kalkanı” harekatına dahil olmuştuk. Bulunduğumuz bölgede ABD, Avustralya, Çin, Fransa, İtalya, İngiltere, Japonya, Rusya Federasyonu gibi büyük deniz gücüne sahip ülkeler
değişik organizasyonlar altında deniz haydutluğu ile mücadele
görevi icra etmekteydi.
7 Şubat ITS ANDREA DORIA (D553)
CTF 465 EUNAVFOR sancak gemisi İtalya Deniz Kuvvetleri’ne
ait ITS ANDREA DORIA (D553) ile 7 Şubat’ta geçiş eğitimleri
ve personel mübadelesi gerçekleştirildi. Kendi gemilerinde milli
olarak geliştirdikleri sistemleri övgüyle anlatırken, benzer sistemlerin hatta daha gelişmiş uygulamalarının BÜYÜKADA’da olduğunu
görünce şaşkınlıklarını gizleyemediler.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
96
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
mamasına rağmen, JS HARUSAME ile planlanan eğitimler başarıyla icra edildi.
Gemimizde konuşlu TCB-69 kuyruk numaralı helikopter de TCG
BÜYÜKADA’dan kalkıp yabancı bayraklı bir savaş gemisine iniş
yapan ilk helikopter olmuştu.
8 Şubat HMAS SUCCESS (A-304)
Çanakkale Deniz Zaferi’nin 100'üncü yılında Anzaklar ve Türkler
bu kez aynı amaç için Aden Körfezi’nde buluşmuştu. Aden Körfezi’nde deniz haydutluğu ile mücadele görevi icra eden Avustralya
Deniz Kuvvetleri’ne ait HMAS SUCCESS (A-304) akaryakıt gemisi
ile denizde akaryakıt ikmali yapıldı. Yabancı bayraklı bir gemi ile ile
yapılan ilk akaryakıt ikmalimizdi, fakat son olmayacaktı.
9 Şubat JS HARUSAME (DD-102)
Sorunuz, şimdi, Japonlar da nasıl millettir?
Onu tasvire zafer-yâb olamam, hayrettir!
Mehmet Akif ERSOY
Personel mübadelesi kapsamında gemiye gelen Japon Öz
Savunma Kuvvetleri 2’nci Refakat Filotillası Komodoru Albay
Masatoshi KASHIHARA ve beraberindeki heyet ile yapılan gö-
Sırada, Japonya Öz Savunma Kuvvetlerine ait JS HARUSAME
(DD-102) ile geçiş eğitimleri vardı. Japonya’nın NATO ülkesi ol-
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
97
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
10 Şubat HMAS SUCCESS (A-304)
rüşmelerde, Pîrî Reis Haritası’ndan ve Ertuğrul Fırkateyni’nin
Japonya’yı ziyareti ile dönüş yolculuğunda batması sonucu kurulan dostluk köprüsünden bahsedildi. Mehmet Akif ERSOY’un
1912 yılında yazdığı, Japonların toplumsal değerlerinden övgüyle
bahseden şiirindeki mısralarının İngilizce tercümesi okunduğunda, Japon subayların çok etkilendiği görüldü. JS HARUSAME’yi
ziyaret eden personelin en çok etkilendiği konu ise Japonların
folklorik özelliklerini korumada ve kendi kültürünü yaşama konusunda gösterdikleri hassasiyet, en çok konuşulan konu ise öğle
yemeğinde ikram edilen suşi olmuştu.
Bu sefer sadece akaryakıt ikmali yapmakla kalmayıp karşılıklı olarak personel değişimi de yaptık.
11 Şubat ROKS DAE JO YEONG (DDH-997)
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
98
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
Sabahın ilk saatlerinde bölgede deniz haydutluğu ile mücadele
görevinde bulunan Güney Kore Deniz Kuvvetleri’ne ait ROKS DAE
JO YEONG (DDH-997) ile geçiş eğitimleri icra ettik TCG BÜYÜKADA’yı ziyaret eden Gemi Komutanı başta olmak üzere subayların Kore savaşında Türkiye’nin verdiği destek karşısıda duyulan
minneti dile getirmesiyle Türk olmanın gururunu bir kez daha yaşadık. Personel transferinde kullanılan Lynx tipi helikopter ise ADA
Sınıfı Korvetlere iniş kalkış yapan ilk yabancı helikopter oldu.
Sadece akaryakıt bütünlemesi için bir günlüğüne girdiğimiz limanda, Okyanus Kalkanı Harekatı’nın bir parçası olarak bölgesel
kapasite artırımı faaliyetleri kapsamında Umman Deniz Kuvvetleri
ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’ndan 14 personele gemide yangın
ve yarasavunma eğitimi verildi.
Bir günlük liman ziyaretinin ardından, rotamız Karaçi olacak şekilde, halatlarımızı fora ettik.
17-22 Şubat Karaçi/PAKİSTAN
17 Şubat sabahı Pakistan Deniz Kuvvetleri’ne ait PNS JURRAT
(1023) hücumbotu Karaçi Limanı açıklarında bizi karşılayarak kılavuzluk yaptı. Limana aborda olurken bando gösterisi ile karşılandık. Gösteri grubu tarafından her iki ülke bayrakları ile selamlama
yapılması, hoşgeldiniz pankartı açılması, çok sayıda beyaz kırmızı
balonların havaya bırakılması bizi gerçekten duygulandırdı ve bizi
çok seven bir ülkeye misafir olacağımızı tekrar hatırlattı.
İlk gün, 18’inci Filo Komutanı ziyaret edildi. İkinci gün, Pakistan
Donanma Komutanı ziyaret edildi ve Pakistan Deniz Harp Okulu,
Pakistan Amfibi Komutanlığı, Manora Kalesi, Manora Feneri gezildi. Pakistan Deniz Harp Okulu’nda bir binanın ismini Barbaros
olarak gördüğümüzde, bir kez daha ortak bir tarihten geldiğimizi
anladık.
19 Şubat günü, Pakistan Deniz Kuvvetleri Gemi Eğitim Merkezi
personeli ile gemide Yangın-Y/S eğitimlerine ilişkin bilgi ve tecrübeler paylaşıldı.
12 Şubat Salalah/UMMAN
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
99
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
19 Şubat 2015 tarihinde Pakistan İslam Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Muhammed Ali CİNNAH’ın kabri olan Mazar-e-Quaid ziyaret edildi. Ziyaret kapsamında bando eşliğinde çelenk sunuldu,
dualar edildi ve sadece özel kişilere gösterilen naaşın bulunduğu
daire ziyaret edildi. Bu büyük devlet adamının manevi huzurunda,
anı defterine yazılan sözcüklerle ebedi dostluğumuzu tarihe not
ettik.
lara ilişkin Pakistan Deniz Kuvvetleri mensubu üst düzey personele sunum yapıldı.
Subah-Nau isimli okul, İslamabad Silahlı Kuvvetler ve Deniz Ateşesi Dz.Kur.Alb. Halil KEPECİOĞLU ve TCG BÜYÜKADA Komutanı
tarafından ziyaret edildi. Okulun giriş kapısında okul müdürü, öğretmenler ve ellerinde çiçek demeti bulunan iki ilkokul 1’inci sınıf
öğrencisi karşıladılar. Arabadan inerken öğrenciler tarafından heyetin üzerine gül yaprakları atıldı. Okul bahçesinde, varendalarda
ve balkonlarda toplanan yaklaşık 1000 öğrenci aynı anda gelen
heyeti alkışlayarak karşıladılar. Türkiye ve Pakistan’ın ilelebet dost
kalmasını anlatan şarkının öğrenciler tarafından söylendiği esnada
duygulu anlar yaşandı. Okul çantaları ve kırtasiye malzemelerinin
dağıtımı hitamında öğrencilerin alkışları arasında veda edildi.
“Türkiye Cumhuriyeti Gemisi TCG BÜYÜKADA personeli olarak dost ve kardeş ülkemiz Pakistan’da bulunmaktan büyük
mutluluk, onur ve gurur duyuyoruz.
Pakistan İslam Cumhuriyeti’nin kurucusu, bağımsızlık ve özgürlüğün öncüsü, büyük devlet adamı Muhammed Ali Cinnah’a en derin saygılarımızı sunuyoruz.
Allah Türkiye ve Pakistan arasındaki dostluğu ve kardeşliği
sonsuz etsin, bizlere daima zafer versin ve bu dünya yıkılıncaya kadar devam etsin.
Ruhun şad olsun.”
Günün akşamında, PNS ASLAT gemisinde verilen resepsiyona
katıldık. Bizim için baharat miktarını azaltarak yaptıkları yemekleriyle unutulmaz bir akşam yaşatan Pakistanlı kardeşlerimizden
ertesi gün gemimizde icra edilecek resepsiyonda buluşmak üzere
ayrıldık.
20 Şubat günü, Savunma Teknolojileri ve Mühendislik (STM) A.Ş.
tarafından MİLGEM ve Türkiye’de inşa edilen diğer milli platform-
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Gemide de, akşam icra edilecek olan resepsiyon için hazırlık faaliyetleri devam ediyordu. T.C. Karaçi Başkonsolosu Sn. Murat Mustafa ONART, İslamabad Silahlı Kuvvetler ve Deniz Ateşesi Dz.Kur.
Alb. Halil KEPECİOĞLU, yabancı ülkelerin konsolosluk personeli,
100
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
Pakistan Silahlı Kuvvetleri personeli, Ay Yıldız Tatbikatı’nda bulunan Pakistan ve Türk SAT komandoları dahil olmak üzere çok
sayıda kişi katıldı.
Karaçi Liman ziyareti süresince Pakistan Deniz Kuvvetleri personeli tarafından tüm faaliyetlerde üst düzey ilgi ve alaka gösterilerek, gemi personeli tarafından talep edilen tüm ihtiyaçlar, imkanlar zorlanarak en iyi şekilde yerine getirildi. Liman ziyaretimizi
22 Şubat sabahı tamamlayarak, iki gün sürecek geçiş eğitimleri
için avara ettik.
2 Fırkateyn, 1 Denizaltı, 1 Karakol Botu, 2 Helikopter, 2 Deniz
Karakol Uçağı ve 2 Özel Kuvvetler Komando Timi ile geçiş eğitimlerine katılan Pakistan Deniz Kuvvetleri, eğitim alanında da bize ne
kadar büyük ilgi gösterdiğini bir kez daha kanıtladı. İlk gün suüstü
harbi, hava savunma harbi ve denizaltı savunma harbi eğitimleri ile
fastrope, boarding, posta çantası alma/verme, taktik manevralar
eğitimleri başarılı bir şekilde icra edildi.
Gerçek dostluğun ve kardeşliğin ne demek olduğunu anladığımız
bu ortamda duygularmızı ifade etmekte kelimeler yetersiz kaldı.
Pakistanlı kardeşlerimiz için hissettiklerimizi Mevlana Celaleddin
Rumi’nin sözleriyle anlatmaya çalıştık.
CÖMERTLİK VE YARDIM ETMEDE AKARSU GİBİ OL.
ŞEFKAT VE MERHAMETTE GÜNEŞ GİBİ OL.
BAŞKALARININ KUSURUNU ÖRTMEDE GECE GİBİ OL.
HİDDET VE ASABİYETTE ÖLÜ GİBİ OL.
TEVAZU VE ALÇAK GÖNÜLLÜLÜKTE TOPRAK GİBİ OL.
HOŞGÖRÜLÜKTE DENİZ GİBİ OL.
Eğitimlerin ikinci günü helikopter iniş kalkış eğitimleri ile insansız
hava aracına STAMP atışları ve “Killer Tomato” suüstü hedefine
top atışı planlıydı. “PARWAZ” isimli insansız hava aracı PNS ASLAT Fırkateyni’nden uçurulduğunda, artık bizim için gösteri zamanıydı. PARWAZ, gayet hızlı ve keskin manevralarla uçmasına
karşın, “Bismillah, Atış Serbest!” komutuyla birlikte üzerine gelen
mermilerden kaçamayarak denize düştü. Atış nizamında sırasını
bekleyen diğer 2 gemi de PARWAZ’ın denize düşmesiyle atışlarını
icra edemedi. Müteakiben, “Killer Tomato” tipi suüstü hedefi de
batırıldı. Eğitimler hitamında, Pakistanlı kardeşlerimizle vedalaşarak rotamızı Muskat’a değiştirdik.
25 Şubat-01Mart 2015 Muskat/UMMAN
Portekizlilerin bölgede egemen oldukları dönemde, şehrin denizden girişine hakim tepeler üzerine inşa edilmiş Al Jalali ve Al Mirani kalelerinin önünde süzülerek 25 Şubat sabahı Muskat Sultan
Kabus Limanına aborda olduk. Bizi limanda Salalah’ta olduğu gibi
Muskat Askeri Ateşesi Dz.Kur.Alb. Bora ÖZTEKİN karşıladı.
YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN, YA DA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL.
21 Şubat günü, SNOP (School of Naval Operations) eğitim tesisleri ziyaret edildi. Aynı gün içerisinde, Pakistan Deniz Kuvvetleri
unsurları ile karşılıklı gemi ziyaretleri icra edildi. Günün akşamında
ise, Karaçi Türk Konsolosluğu’nda icra edilen resepsiyona gemiden 50 personel ile iştirak edildi.
Muskat Büyükelçisi Sn. Uğur DOĞAN makamında ziyaret edildi. Muskat liman ziyareti ile Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM)
tarafından koordine edilen savunma günü etkinlikleri de başlıyordu. Büyükelçilikte verilen akşam yemeğinde bir sonraki gün icra
edilecek savunma sanayii günü faaliyetlerinin detayları konuşuldu. Helikopter hangarı önce brifing için hazırlanacak, takdimlerin
yapılmasından sonra davetlilere gemi gezdirilecek bu esnada bir
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
101
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
saat içerisinde de helikopter hangarı resepsiyon için hazırlanacaktı.
İkinci gün Muskat Vali Yardımcısı ve Umman Deniz Kuvvetleri Komutanı’na yapılan ziyaretler ile başladı. Günün kapanışı ise
helikopter platformunda verilen resepsiyon ile oldu. K.K.T.C. Dışişleri Bakanı Sn. Özdil NAMİ, Milli Savunma Bakan Yardımcısı
Sn. Hasan Kemal YARDIMCI, Tuğamiral Serdar GÜNDOĞDU ve
80 kadar yerli ve yabancı devlet temsilcisinin iştiraki ile üst düzey
katılım gerçekleşti.
Kışın bile güneşin tadını çıkarıp, denize girilebilecek bir şehir Muskat. Aynı zamanda Binbir Gece Masalları’nın denizci kahramanı
Sinbad’ın da ilham kaynağı.
1 Mart Sabahı, ayrılık vakti gelmişti. Seyre katılacak Katar Deniz
Kuvvetleri mensubu 5 Subayı da misafir ederek, Doha’ya intikal
etmek üzere avara ettik.
3-6 Mart Doha/KATAR
Arap Denizi’nin fırtınalı sularını arkamızda bırakırken, Hürmüz
Boğazı da Basra Körfezi’nin kapılarını BÜYÜKADA için açıyordu.
3 Mart sabahı Doha Limanına girdik.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
2015 yılının Katar-Türkiye Kültür Yılı ilan edilmesi ve etkinliklerin
başlangıcında bizim Doha’da bulunmamız tanıtım faaliyetlerine bir
halka daha eklemişti. Dz.K.K.lığı Personel Plan ve Yönetim Daire
Başkanı Tuğamiral Taner ÇENGEL ve Gemi Komutanımız tarafından Katar Filo Komutanı ve Katar Genelkurmay Başkan Yardımcısı
makamında ziyaret edildi. Kültür ve Turizm Bakanı Sn. Ömer ÇELİK, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi AKAR, Katar Dışişleri Bakan Yardımcısı, Katar Deniz Kuvvetleri Komutanı, yaklaşık
20 ülkenin büyükelçi ve askeri ataşesi, SSM heyeti, çok sayıda
firma temsilcisi ile basın mensupları katıldığı resepsiyonda 140
kişilik seçkin konuk ağırlanarak Türk Kültür Yılı’nın açılışını deyim
yerindeyse biz önceden yapmıştık.
5 Mart günü, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi AKAR ve
beraberindeki heyetle Doha İslam Sanatları Müzesi ziyaret edildi. Azeri asıllı rehberin Türkçe anlatımıyla, modern mimariyle inşa
edilmiş müzede kendi kültürümüze ait tarihi eserleri de inceleme
fırsatı bulduk.
Katar-Türkiye 2015 Kültür Yılı galası, Katara Kültürel Köyü’ndeki
opera binasında gerçekleştirildi. Gecede Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesindeki sanatçıların, Türkçe ve Arapça şarkılar seslendirdiği konser ile halk oyunları ve canlı ebru gösterisi izleyicilerin
beğenisine sunuldu.
102
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
6 Mart günü, öğle saatlerinde, Doha’dan Manama’ya intikal etmek
üzere limandan ayrıldık.
7-11 Mart Manama/BAHREYN
7 Mart Sabahı, yaklaşık 32 deniz mili uzunluğundaki kanaldan
geçerek Manama Mina Salman Limanına aborda olduk. Bizi limanada T.C. Bahreyn Büyükelçisi Sn. Hatun DEMİRER ve Riyad
Silahlı Kuvvetler ve Kara Ateşesi Kur.Alb. Rıfkı KESER karşıladı.
Milli Savunma Bakan Yardımcısı Sn. Hasan Kemal YARDIMCI ve
MSB Genel Plan ve Prensipler Daire Başkanı Tuğamiral Serdar
GÜNDOĞDU Muskat’tan sonra ikinci kez gemimizi ziyaret etti.
Sayın Büyükelçinin yaptığı organizasyon ve liman idaresinden gerekli izinleri alması sonucunda 39 vatandaşımız gemimizi ziyaret
etti.
Petrol ve doğalgaz kaynaklarından elde edilen gelirle küçük bir
balıkçı köyünden uluslararası bir finans, kültür ve turizm merkezine
dönüşen Doha, bölgenin en modern şehirlerinden biri. Denizin
doldurulmasıyla inşa edilen “The Pearl” Doha’nın marinası ve burada bulunan rezidansları, alışveriş mağazaları ve lüks restoranları
ile turistlerin ilgisini çeken uğrak noktası. Al Corniche, Doha’nın
görselliğini gözler önüne seren kıyı şeridi. Büyük ölçekli ve modern alışveriş merkezlerinin yanında Doha’nın tarihten gelen
mistik alışveriş merkezi ise Souq Wakif. Mısır Çarşısı’na benzer
bir yapıda birbirini kesen daracık sokaklarda baharat, tekstil, inci,
hediyelik eşya dükkanları birbiri ardına dizilmiş durumda. Gündüz
çok kalabalık olmayan bu çarşıda akşam saatlerinde ise iğne atsanız yere düşmüyor. Savunma sanayii tanıtım faaliyetlerinin üst seviyede katılımla
yapılması Bahreyn tarafında da ilgi uyandırmıştı. 9 Mart günü,
Bahreyn Genelkurmay Başkanı, Genelkurmay 2’nci Başkanı ve
Deniz Kuvvetleri Komutanı makamında ziyaret edildi.
Akşam saatlerinde, gemimizde resepsiyon icra edildi. Resepsiyona ABD 5’inci Filo ve Müşterek Deniz Kuvveti (CMF)
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
103
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
lerin Suudi Arabistan Deniz Kuvvetleri Komutanı’na arz edileceği
belirtildi. Akşam ise, gemimizde resepsiyon icra edildi. Resepsiyona; T.C. Riyad Büyükelçisi Sn. Yunus DEMİRER, Riyad Silahlı
Kuvvetler ve Kara Ateşesi Kur.Alb. Rıfkı KESER, askeri ataşeler,
SSM temsilcilerinin yanında Suudi Arabistan Deniz Kuvvetleri’nden 10 Amiral ve çok sayıda firma temsilcisi katıldı.
Komutanı Koramiral John W.MILLER, Milli Savunma Bakan Yardımcısı Sn. Hasan Kemal YARDIMCI, çok sayıda yabancı büyükelçi, askeri ateşe, Bahreyn Deniz Kuvvetleri Komutanı, Bahreyn Genelkurmay Başkan Yardımcısı, CMF karargahında görevli subaylar,
SSM heyeti ile basın mensupları katıldı. Bahreynlilerin gemiye
ilgisi resepsiyon süresince de devam etti. Lojistikten sorumlu Genelkurmay Başkan Yardımcısı’na gemi gezdirildi ve brifing verildi.
Liman ziyaretimizi 11 Mart sabahı sonlandırarak Jubail’e intikal
etmek üzere avara ettik. Liman çıkışında, öğle saatlerine kadar
RNBS HAWAR (FPB-11) Hücumbotu ile geçiş eğitimleri icra ettik.
16 Mart sabahı, Kuveyt’e intikal etmek maksadıyla Jubail Limanından avara ettik. Aynı gün, ABD Deniz Kuvvetleri’ne ait USNS
ALAN SHEPARD (3) akaryakıt gemisi ile randevu tesis edilerek
denizde akaryakıt ikmali yaptık.
12-16 Mart Jubail/SUUDİ ARABİSTAN
12 Mart sabahı, Jubail Ticari Limanına aborda olduk. Suudi Arabistan Doğu Filosuna ev sahipliği yapan, petrol ve endüstri şehri
olan Jubail’e liman ziyareti yapan ilk Türk Savaş Gemisi biz olduk.
İlk gün, Jubail Liman Müdürü ve Jubail Sahil Muhafaza Komutanı
makamında ziyaret edildi ve Suudi Arabistan Doğu Filosu Komutanı tarafından verilen öğle yemeğine iştirak edildi.
15 Mart günü, Suudi Arabistan Doğu Filosu Komutanlığı’nda görevli subaylara gemi gezdirildi. Geziye iştirak eden subaylar tarafından MİLGEM Projesinin Suudi Arabistan Deniz Kuvvetleri’nin
gemi tedarik projeleri için referans teşkil edeceği ve alınan bilgiDENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
104
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
17-25 Mart Kuveyt/KUVEYT
17 Mart sabahı, Kuveyt’in Mina Ash Shuwaykh Limanına aborda
olduk. Limanda bizi karşılayan T.C. Kuveyt Büyükelçisi Sn. Murat TAMER ve Kuveyt Askeri Ateşesi Hv. Müht.Tah.Kur.Alb. Mikail
GÜLLÜ eşliğinde Kuveyt Valisi makamında ziyaret edildi.
Askeri Ateşeleri ile ABD ve Kanada askeri ataşe yardımcılarına
gemi gezdirildi.
Kuveyt Deniz Kuvvetlerinin ADA Sınıfı Korvetlere olan ilgisi tüm
gemi personeli tarafından biliniyordu. Kuveyt Deniz Kuvvetleri Komutanı Türkiye’de iki kez gemide ağırlanmış ve tanıtım seyrine iştirak etmişti. Korvet tedarik gurubunda bulunan subaylar tarafından
gemi ziyaret edilmiş, Mavi BALİNA -14 tatbikatı süresince gemide
gözlemci olarak bulunmuşlardı.
Katılımın yüksek seviyede ve çok kalabalık olacağı düşüncesiyle
SSM ve savunma sanayii firmalarının tanıtımları iskelede kurulan çadırda yapıldı. Yapılan sunumların hemen ardından gemide
resepsiyon verildi. Resepsiyona çok sayıda yabancı ülkenin büyükelçileri, askeri ve savunma ateşeleri, Kuveyt Deniz Kuvvetleri
Komutanı Yardımcısı, Kuveyt Donanma Komutanı ve Yardımcısı,
Kuveyt Emniyet Müdürü, Kuveyt Silahlı Kuvvetleri mensubu üst
rütbeli subaylar, Mina Ash Shuwaykh Liman Müdürü, SSM Platform Projelerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Sn. Serdar DEMİREL ile SSM heyeti, çok sayıda firma temsilcisi ve yerel basın
mensupları olmak üzere toplam 147 kişi katıldı.
Aborda olduktan 3 saat sonra, Kuveyt Türk Okulu’ndan 12 öğretmen ve 85 öğrenci gemimizi ziyaret etti. Öğrencileri uğurularken
yeni misafirimiz Mina Ash Shuwaykh Liman Müdürü oldu. Kuveyt’te 17-26 Mart tarihleri arasında iştirak edeceğimiz KARTALLAR-2015 Tatbikatı kapsamında icra edilecek eğitimlere katılmak
üzere Sualtı Görev Timi personeli gemiden ayrılarak Kuveyt Deniz
Üssü’ndeki kampa katıldı. Öğle saatlerinde, Kuveyt Deniz Kuvvetleri Komutanı Yardımcısı ve beraberindeki heyet gemiyi ziyaret
ederek, gemi hakkında tanıtıcı brifing aldı. Ardından, Irak-Kuveyt
savaşında direnişin sembolü olan Bait Al-Qurain Müzesi ziyaret
edildi ve Kuveytli şehitler anısına müzeye çiçek sunuldu. Akşam
saatlerinde ise, Kuveyt Büyükelçiliğinde icra edilen resepsiyona
gemiden 50 personel ile iştirak edildi.
18 Mart sabahı Kuveyt Türk Okulunda icra edilen 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü törenine iştirak edildi.
Bangladeş, BAE, Çin, İran, Kanada, Rusya Federasyonu, Ürdün
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
105
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
22 Mart günü Kuveyt açıklarında bulunan Failaka Adası’nda icra
edilecek eğitimlere katılmak üzere Amfibi Hücum Timi personelimiz gemiden ayrıldı. Aynı gün, tanker petrol sızıntısı eğitimini icra
etmek üzere birlik halinde limandan avara ettik.
Gemimize verilen görev kapsamında, deniz güvenliğini sağlayarak
yaralı personeli ilk müdahalenin ardından helikopterimizle askeri
hastaneye transfer ettik. 22-25 Mart tarihlerinde Amfibi Hücum
Timi çıkarma harekatı, meskun mahal muharebesi eğitimleri icra
ederken, Sualtı Görev Timi de patlayıcı madde, liman güvenliğinin
sağlanması, saldırıya karşı direnme, aldatma teknikleri eğitimlerine
iştirak etti.
19 Mart günü Kuveyt Shuwaykh Limanından avara edilerek, KARTALLAR-2015 Tatbikatı kapsamında petrol sızıntısı eğitimine iştirak ettik. ABD Merkez Komutanlığı tarafından planlanan ve Kuveyt
ev sahipliğinde icra edilen KARTALLAR-2015 Tatbikatı; Körfez
İşbirliği Konseyi (Gulf Cooperation Council) ülkeleri (Kuveyt, Suudi
Arabistan, Umman, Katar, Bahreyn, BAE) silahlı kuvvetlerinin imkan ve kabiliyetlerini geliştirmek, iş birliğini artırmak ve asimetrik
tehditlerle mücadele etmek amacıyla planlanan bir davet tatbikatı.
Eğitim hitamında, Kuveyt Muhammed Al-Ahmed Deniz Üssü’ne
aborda olduk. Kuveyt Deniz Üssü’nde ABD Kara Kuvvetlerine ait
çok sayıda çıkarma gemisi ile yardımcı sınıf gemi bulunmaktaydı.
Suudi Arabistan’a ait AL SIDDIQ (511) Korveti de tatbikat amacıyla limanda bulunuyordu. Limanda bulunduğumuz süre içersinde
Kuveytli, Amerikalı ya da Suudi olsun misafirimiz hiç eksik olmadı.
AL SIDDIQ (511) Komutanı’nın gemimize yaptığı ziyaret, bizleri
gemisinde misafir etmesi Jubail’den Kuveyt’e taşınan dostuk zincirine bir bakla daha eklemişti.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
25 Mart günü, Kuveyt Korvet Alım Heyetinin katılımıyla tanıtım seyri icra ettik. STM Deniz Projeleri Direktörü Tuğamiral
(E) M.Savaş ONUR’a eşlik eden sistem mühendisleri eşliğinde
gemi şapkadan sintineye kadar incelendi.
26 Mart sabahı, Kuveyt Deniz Kuvvetleri Komutanı Yardımcısı’nın katılımıyla tanıtım seyri ve Kuveyt Deniz Kuvvetleri’ne ait
106
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
KNS ALFAHAHEEL hücumbotu ile geçiş eğitimleri icra ettik. Eğitimler hitamında, Kuveyt Deniz Kuvvetleri Komutanı Yardımcısı’nı
helikopterimizle üsse transfer ettikten sonra geri dönüş seyrine
başladık.
ettiklerine ilişkin haberler okumuştuk. Bize de bu konuda bir görev olabilir mi düşüncelerimiz bir anda gerçeğe dönüştü.
1 Nisan Salalah/UMMAN
Bizi bekleyen tahliye harekatı öncesinde sadece yakıt ikmali yapmak üzere 1 Nisan sabahı Salalah Limanına aborda olduk ve
öğleden sonra avara ederek yüksek süratle intikale başladık.
3 Nisan Aden Limanı Tahliye Harekatı
DİKKAT!
PERSONEL SAVAŞ YERLERİNE. PERSONEL SAVAŞ YERLERİNE.
GEMİNİN ZUHAL DURUMUNA ALINMASINA 3 DAKİKA VAR.
DİKKAT GEMİNİN ZUHAL DURUMUNA ALINMASINA 2 DAKİKA VAR.
DİKKAT GEMİNİN ZUHAL DURUMUNA ALINMASINA 1 DAKİKA VAR.
Geri dönüş seyrinde ilk limanımız Salalah’dı. Seyir süresince, bir
yandan Okyanus Kalkanı Harekatı’na direk destek görevi icra ediyor, bir yandan da diğer ülke unsurlarıyla koordine ettiğimiz geçiş
eğitimleri icra ediyorduk. 27 Mart günü, ABD Deniz Kuvvetleri’ne
ait USNS CHARLES DREW (10) akaryakıt gemisi ile denizde
akaryakıt ikmali icra edildi.
DİKKAT GEMİ ZUHAL DURUMUNA ALINACAKTIR. GEMİNİN ZUHAL
DURUMUNA ALINDIĞI ANA GÜVERTE ÜSTÜ İÇİN HAREKAT KONTROL, ANA GÜVERTE VE ALTI İÇİN HASAR KONTROL TARAFINDA
KONTROL EDİLEREK KOMUTA KONTROLE RAPOR EDİLECEKTİR.
KOMUTA KONTROL SHM’DEDİR.
31 Mart akşamı Deniz Kuvvetleri Komutanlığından gelen bir haberle gündemimiz bir anda değişti. Yemen’deki mevcut iç karışıklıklar ve Suudi Arabistan tarafından başlatılan askeri harekat
dolayısıyla can güvenliği kalmayan vatandaşlarımızın Aden Limanından tahliye edilmesine yönelik hazırlık yapmamız emri verildi.
Uzun zamandır Yemen’de meydana gelen olayları bulunduğumuz
bölgede olması itibari ile yakından takip ediyorduk. Çin savaş gemilerinin vatandaşlarını Aden ve Al-Hudeyde Limanlarından tahliye
Denizdeki Vatan’a Hoş Geldiniz
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
TAMAM.
Deniz (savaşı) şehidi, (sevap bakımından) iki kara (savaşı) şehidine bedeldir. Ve deniz (savaşı)nda başı dönen (gazi), kara (savaşı)
nda kan içinde kıvranan kimse gibidir. Denizin iki dalgası arasında
mesafeyi kat eden gazi de Allah’a ibadet (yolun)da dünyayı bir
baştan bir başa kateden kimse gibidir.
Şüphesiz Allah ruhları almak görevini ölüm meleğine vermiştir.
Ancak deniz şehitlerinin ruhlarını bizzat Allah alır.
107
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
İntikal süresince muhtemel tahliye harakatının nasıl icra edileceğine, tahliye harekatını nerelerden yapabileceğimize ilişkin
olasılıklara çalışırken, gemiye alacağımız vatandaşlarımızın nasıl
ağırlanacağına ilişkin çalışmalar da her türlü ihtimal göz önünde
bulundurularak devam etmişti.
köprüüstünü gezdirdik, helikopter ile fotoğraf çektirmelerini sağladık.
Limandaki otorite boşluğu, giderek şiddetini arttıran çatışmalar,
liman girişinin dar bir kanaldan yapılacak olması ve manevra alanının kısıtlı olması tahliyenin limana aborda olarak yapılması yerine
limana girmeden vasıtlarla yapılması alternatifini güçlendiriyordu.
Ancak her ihtimale karşı B planımız hazırdı.
DİKKAT! GEMİ YILMAZ DURUMUNA ALINACAKTIR. GEMİNİN
YILMAZ DURUMUNA ALINDIĞI ANA GÜVERTE ÜSTÜ İÇİN HAREKAT KONTROL, ANA GÜVERTE VE ALTI İÇİN HASAR KONTROL
TARAFINDAN KONTROL EDİLEREK KOMUTA KONTROLE RAPOR
EDİLECEKTİR.
SAVAŞ YERLERİ NETA, SAVAŞ YERLERİ PAYDOS. SANCAK VARDİYA
SAVAŞ NÖBET YERLERİNE.
Her iki plan için alabileceğimiz tedbirleri gözden geçirdik, tüm
hazırlıklarımızı yaptık. Sabah saatlerinde Aden önlerinde her türlü
imkan ve kabiliyeti ile hazır bir şekilde verilecek emirleri beklemeye başladık. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından vatandaşlarımızın limandan kiralanan teknelerle tahliye edileceği bilgisi verildi
ve tekneleri karşılayacağımız mevkiye intikal etmemiz emredildi.
Belirtilen mevkiye intikal ederek, vatandaşlarımızı taşıyan teknelere koruma sağlamak üzere kendi vasıtamızı denize indirdik. Vatandaşlarımız taşıyan iki adet tekne 12:50C itibariyle gemimize
yanaştı ve tahliye harekatı başladı.
Tahliye edilecek vatandaşlarımızın isimleri daha önceden bildirilmişti fakat gelenleri görünce biraz şaşırdık. Gelenlerin çoğu küçük
çocuklardan ve kadınlardan oluşuyordu. Gemiye girerken etraflarına merakla bakan küçük misafirlerimiz hepimizin yüzünde bir
gülümsemeye neden olmuştu. Subay ve astsubay salonlarında
ağırlanan misafirlerimiz önce sağlık kontrolünden geçirildi. Gelen
misafirlerimize Türk toprağında olduklarını hissettirmek için geleneksel yemeklerimizden ikram ettik, yakından ilgilendik. Çocuklarımıza yaşadıkları savaş ortamını unutturmak için ilgilerini çeken
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
108
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
Emniyetli bir şekilde vatandaşlarımızı gemiye almayı müteakip
yüksek süratle Cibuti’ye intikale geçtik. 6 saatlik intikalin sonunda
Cibuti’ye vardık. T.C. Cibuti Büyükelçiliği yetkilileri ve Mogadişu
Silahlı Kuvvetler Ateşesi Dz.Kur.Alb. İsmail İPEKÇİ tarafından karşılandık. Vedalaşıktan sonra misafirlerimizi büyükelçilik yetkililerine
teslim ettik. Görevimiz süresince en mutlu olduğumuz an işte bu
andı. Unutulmayacak hatıralarla dolu bir günü bitirirken yeni görevimiz için hazırlıklara başladık.
sunulduğu gösterilerle sona eren gece, seyir süresince icra edilen
faaliyetler arasında unutulmayacak olanlar arasında yerini almıştı.
Liman ziyaretinin ikinci günü 23 Sudanlı subay / astsubayın gözlemci olarak katıldığı yangın-Y/S eğitimleri icra edilerek bilgi ve
tecrübe aktırımı yapılmıştır. Yerel basın mensupları ve Sudan Deniz
Harp Okulu öğrencilerinin katılımı ile öğleden sonra gemi tanıtım
brifingi verildi ve gemi gezdirildi.
3 Nisan gecesini Cibuti Limanında geçirdik. Sabah avara ederek
akaryakıt transferi yapmak üzere 2 no.lu Doraleh iskelesine bağladık. Bu sırada yeni görevimiz de şekillenmeye başlamıştı. Yemen’in Al-Hudeyde Limanından, TCG GEDİZ (F-495) ile beraber
185 Türk vatandaşının tahliye edilmesi görevini alarak Cibuti’den
ayrıldık. İntikal sürecinde Al-Hudeyde Limanında bulunan vatandaşlarımızın hava yoluyla tahliye edilmesi sonucunda görevimiz
iptal edildi.
6 Nisan sabahının ilk saatlerinde TCG GEDİZ (F-495) ile denizde
malzeme transferi yaptık. Silah arkadaşlarımızı Ertuğrul Fırkateyni’nin izinden uzak doğuya telsizden okuduğumuz Deniz Türküsü
ile uğurlarken biz de rotamızı Port Sudan’a değiştirdik.
7-8 Nisan Port Sudan/SUDAN
2 günlük seyrin ardından 7 Nisan sabahı Port Sudan Limanı'na
aborda olduk. Gemiyi, 17 Sudan Deniz Kuvvetleri mensubu subay, askeri bando takımı ve Hartum Askeri Ateşesi İsth.Kd.Alb.
Serdar ÇAĞLAYAN karşıladı. Müteakiben resmi makam ziyaretlerine başlandı.
Aynı günün akşamında Sudan yetkilileri tarafından ziyaretimiz onuruna şehrin en büyük otelinde resepsiyon verildi. Yerel dansların
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
109
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
Limanda kaldığımız her iki günde de dünyanın en önemli batık
noktaları arasında gösterilen Umria bölgesinde batık İtalyan savaş
gemisine yapılan dalışlar Kızıldeniz’in sualtındaki büyüleyici dünyasıyla tanışmamızı sağladı. 1940 yılında, İngilizlerin eline geçme tehlikesi nedeniyle üzerindeki 5000 ton cephane ve kargo
yüküyle batırılan gemi, 5 metreden 35 metreye varan derinlikte
150 metrelik boyuyla dalış yapanlar için harika bir deneyim oldu.
Günün sonunda, gemide verilen resepsiyon, Sudanlıların bize
gösterdikleri ilgi, alaka ve misafirperverliğe karşı yeterli olmasa da
teşekkür mahiyetinde bir faaliyet oldu. Sudanlı general, amiral ve
subayların gösterdiği büyük ilgi bizi de mutlu etmişti.
İki günlük liman ziyaretinin ardından karşılarken olduğu gibi sahilde yerini alan çoşkulu kalabalığın huzurunda samimi insanlar
ülkesi Sudan’a veda ettik. Seyir süresince petrol zenginliğinden
etkilenmiştik fakat gönül zenginliği bizi daha çok etkilemişti.
12-15 NİSAN Akabe/ÜRDÜN
11 Nisan akşamı Tiran Boğazı’nı geçerek Kızıldeniz’in ağır deniz
şartlarını geride bırakıp Akabe Körfezi’ne girdik. 12 Nisan sabahı Ürdün Kraliyet Deniz Üssü’ne aborda olduk. Aynı gün içerisinde Amman Askeri Ateşesi Mu.Kur.Alb. Ahmet Deryan DEMİR
eşliğinde Ürdün Deniz Kuvvetleri Komutanı makamında ziyaret
edildi. T.C. Amman Büyükelçisi Sn. Sedat ÖNAL ve Ürdün Deniz
Kuvvetleri Komutan Yardımcısı öğle yemeğinde ağırlandı ve gemi
gezdirildi.
Yerleşim yeri anlamına gelen Savakin bölgesine yapılan gezilerde TİKA tarafından restore edilen Osmanlı eserlerini ziyaret ettik.
10 Nisan 1554’te Sancak Beyliği verilen Kızıldeniz kıyısında bir
liman şehri olan Savakin, Osmanlı döneminde gümrük bölgesi
olarak kullanılmış bir ticaret şehri.
Savakin bölgesine bir diğer ziyarette yardım malzemelerinin dağıtılması maksadıyla yapıldı. Çocukların yüzlerindeki gülümseme,
hediye edilen malzemelerin değeriyle ölçülemeyecek kadar kıymetliydi.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
110
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
14 Nisan akşamı verdiğimiz resepsiyona Ürdün Deniz Kuvvetleri
Komutanı ve Yardımcısı başta olmak üzere aralarında Türk Deniz
Harp Okulundan mezun olan subayların da olduğu Ürdün Deniz
Kuvvetleri personeli ve bölgede bulunan Türk şirketlerinin temsilcilerini ağırladık.
15 Nisan sabahı limandan ayrılmak üzere hazırlıklarımızı yaparken
Ürdün Akademi Huffaz Özel Okulu’nda öğrenim gören Türk öğrenciler gemimizi ziyaret etti.
Akabe, sahip olduğu zengin deniz yaşamının yanısıra Petra Antik
Kenti, Wadi Rum ve Ölüdeniz’e olan yakınlığı ile önemli bir turizm
bölgesi olarak dikkat çeken bir şehir. Bu güzel şehirde geçirdiğimiz üç günün sonunda halatlarımızı fora ederken rotamız Aksaz’dı.
Yaşanan tüm anılar ve tecrübelerle Arap Yarımadası’na veda ederken, zamanın nasıl geçtiğini Süveyş Kanalı’na girdiğimizde anladık. Kanala girmek için demirde beklediğimiz süre görevin tamamından uzun gelmişti. 17 Nisan akşam saatlerinde başladığımız
kanal geçişi 19 Nisan sabahı günün ilk ışıklarıyla son bulmuştu.
19 Nisan saat 0505C’de gemi genel anons devresinden yapılan
“Türk karasularına girilmiştir” anonsuyla başlayan heyecan Aksaz’da demirlememizle bir kat daha artmıştı. Gümrük muayenesi,
yakıt ikmali tamamlanır tamamlanmaz vira demir etmeye başladık.
21 Nisan Salı saat 0945 Gölcük Feneri’ni bordaladığımızda Donanma Komutanı Koramiral Veysel KÖSELE başta olmak üzere,
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
111
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Piri Reis’in İzinde
değerli büyüklerimiz, silah arkadaşlarımız ve ailelerimiz bizi karşılamak üzere tören alanında yerlerini almışlardı.
Gemi Komutanı Dz.Bnb.Ali Tuna BAYSAL tarafından görev tamamlanmıştır raporunun Donanma Komutanı Koramiral Veysel
KÖSELE’ye verilmesinin ardından 93 günlük seyrin hasreti bitiyor
personel sevdiklerine ailelerine koşuyordu.
İcra edilen görev süresince TCG BÜYÜKADA;
Liman ziyaretleri süresince icra edilen savunma sanayii etkinlikleri
ile Türk savunma sanayimizin tanıtımına önemli katkılarda bulunmuş, ülkemizi ve Türk Deniz Kuvvetlerini en iyi şekilde temsil etmiş,
Jubail/SUUDİ ARABİSTAN Limanı ile Kuveyt Muhammed Al-Ahmed Deniz Üssü’nü ilk ziyaret eden Türk savaş gemisi olmuş,
1007 saat seyir yaparak 10.589 mil mesafe kat etmiştir.
Aden Körfezi’nde NATO’nun Okyanus Kalkanı Harekatı’na destek
sağlamış, bu kapsamda bölgede NATO’nun tek temsilcisi olarak
altı günde beş ayrı ülke unsuru ile faaliyet icra ederek ülkemizin/
NATO’nun bölgedeki görünürlüğüne önemli katkılarda bulunmuş,
sağlanan destek ve icra edilen faaliyetler NATO makamları tarafından da takdirle karşılanmış,
Karaçi liman ziyareti sonrasında Pakistan Deniz Kuvvetleri unsurları ile icra ettiği eğitimlerde üstün performans göstermiş, icra edilen H/S atışlarında DRON hedef düşürülmüş, S/Ü atışında hedef
batırılmış,
17-26 Mart 2015 tarihleri arasında Kuveyt’te icra edilen KARTALLAR-15 tatbikatına iştirak ederek planlı faaliyetleri başarıyla
icra etmiş,
Yemen’de meydana gelen karışıklıklar nedeniyle kısa bir ikaz süresini müteakip 55 vatandaşımızın Aden Limanından emniyetle
tahliyesini sağlamış,
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
9 ayrı ülkede 13 limana yaptığı ziyaretler ile Türkiye’nin ve Türk
Deniz Kuvvetlerinin bu ülkeler nezdinde tantımına ve ikili askeri
ilişkilerin gelişimine katkı sağlamış,
Seyir icra ettiği bölgelerde harekat icra eden görev grupları, müstakil gemiler ve yerel makamlar ile müşterek faaliyetler icra etmiş,
sekiz ülkenin Deniz Kuvvetleri unsurları ile yapılan geçiş eğitimlerine iştirak etmiş,
Cibuti, Karaci ve Port Sudan’da eğitim yardım malzemesi dağıtım
faaliyetlerinde bulunmuş,
ADA Sınıfı Korvetlerin açık denizlerde müstakil ve müşterek görev
yapabilme kabiliyetini bir kez daha göstermiş,
İcra edilen tüm faaliyetlerde Türk Deniz Kuvvetlerinin sahip olduğu
profesyonellik düzeyi ile imkan ve kabiliyetlerini başarıyla sergilemiştir.
Hint Kaptanı Pîrî Reis’in kadırgalarının, baştardalarının dümen suyunda başarıyla icra edilen bu görev “Dünyada Söz Sahibi Olmak
İçin, Tüm Denizlerde Var Olmak!” vizyonuna ulaşmak için atılmış
büyük bir adım olarak bahriye tarihinde yerini almıştır!
112
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent BOSTANOĞLU’nun Kabul ve Ziyaretleri
NATO DENİZ KOMUTANI KORAMİRAL
PETER HUDSON’UN DZ.K.K.LIĞINI ZİYARETİ
D
eniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent BOSTANOĞLU’nun resmi davetlisi olarak Türkiye’de bulunan NATO Deniz
Komutanı Koramiral Peter HUDSON ve beraberindeki heyet,
23 Haziran 2015 tarihinde Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral
Bülent BOSTANOĞLU’nu makamında ziyaret etmiştir.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
113
Konuk Komutan ve beraberindeki heyet, 23-24 Haziran 2015
tarihileri arasında Donanma Komutanlığına ziyarette bulunmuştur.
Donanma Komutanını makamında ziyaret eden heyet; Deniz Hava
Komutanlığı, Gölcük Tersanesi Komutanlığı ve TCG KEMALREİS
(F-247) fırkateyninde gezi ve incelemelerde bulunmuştur.
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent BOSTANOĞLU’nun Kabul ve Ziyaretleri
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
114
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent BOSTANOĞLU’nun Kabul ve Ziyaretleri
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
115
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Hizmet Dışına Ayrılan Gemiler
TCG FATSA (M-502), TCG FİNİKE (M-503),
TCG ALBATROS (P-327) VE TCG ŞAHİN (P-323)
HİZMET DIŞINA AYRILIŞ TÖRENLERİ
Hazırlayan •• Deniz Kuvvetleri Genel Sekreterliği
TCG FATSA (M-502) VE TCG FİNİKE (M-503)
T
ürk Donanmasına 27 Ekim 1967 tarihinde katılan TCG FATSA ve 01 Aralık 1967 tarihinde katılan TCG FİNİKE, yaklaşık yarım
asırlık hizmetin ardından 24 Temmuz 2015 tarihinde, daha önce söz konusu gemilerde görev yapmış personelin katılımıyla icra
edilen son seyir hitamında Erdek Deniz Üssü’nde düzenlenen törenle hizmet dışına ayrılmıştır.
Törene; Donanma Komutanı Koramiral Veysel KÖSELE, Mayın Filosu Komutanı Tuğamiral Mustafa Zeki UĞURLU, Mayın Filosu Komutanlığı personeli ve personel aileleri ile TCG FATSA ve TCG FİNİKE’ de görev yapmış personel iştirak etmiştir.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
116
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Hizmet Dışına Ayrılan Gemiler
TCG ALBATROS (P-327) VE TCG ŞAHİN (P-323)
T
ürk Deniz Kuvvetlerinin ilk güdümlü mermili platformlarından olan ve modern Türk hücumbotçuluğunun başlamasında önemli bir
role sahip KARTAL Sınıfı Hücumbotların hizmet dışına ayrılmasına devam edilmektedir.
Türk Donanmasına 03 Kasım 1966 tarihinde katılan TCG ŞAHİN ve 22 Şubat 1970 tarihinde katılan TCG ALBATROS yaklaşık yarım
asırlık hizmetin ardından 27 Temmuz 2015 tarihinde, daha önce söz konusu gemilerde görev yapmış personelin katılımıyla icra edilen
son seyir hitamında Aksaz Deniz Üssü’nde düzenlenen törenle hizmet dışına ayrılmıştır.
Törene; Donanma Komutanı Koramiral Veysel KÖSELE, Güney Görev Grup Komutanı Tuğamiral Cihat YAYCI, Güney Görev Grup Komutanlığı personeli ve personel aileleri ile TCG ALBATROS ve TCG ŞAHİN’de görev yapmış personel iştirak etmiştir.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
117
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Hizmet Dışına Ayrılan Gemiler
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
118
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı
TSK REHABİLİTASYON VE BAKIM MERKEZİ
Hazırlayan •• TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı
T
SK REHABİLİTASYON VE BAKIM MERKEZ BAŞKANLIĞINDA EN SON TEKNOLOJİK CİHAZLAR VE YÖNTEMLERLE REHABİLİTASYON HİZMETİ
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı kuruluşunun
15’inci yılının kutlandığı bu günlerde gazilerimizin ve tüm hastalarımızın tedavi ihtiyaçlarını son teknolojik gelişmeler doğrultusunda daha ileriye taşıma çalışmalarına devam etmektedir. Bu
kapsamda son sekiz aylık dönemde bir çoğu ülkemizde ilk olarak
merkezimizde kullanılmaya başlanan son teknoloji ürünü ve etkili
rehabilitasyon cihazları temin edilmiştir. TSK Elele Vakfı kaynaklarıyla merkezimize alınan bu cihazlar 2014-2015 yılı içerisinde
rehabilitasyon tedavilerinde deneyimli doktor ve fizyoterapistler
tarafından kullanılmaya başlanmıştır.
Merkezimiz için tedarik edilen son teknoloji rehabilitasyon cihazları
ile kullanılma yöntemleri ve amaçları kısaca aşağıda açıklanmıştır.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
119
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı
1. Yerçekimsiz Ortamda Yürüme Cihazı
Cihaz; hava geçirmez şortla cihaza giren hastayı, diferansiyel
hava basınç kontrol teknolojisi ile hava basıncı uygulayarak kaldırma prensibi ile çalışır. İleri derecede eklem hasarı olan veya
kas kuvveti yeterli düzeyde olmayan hastaların bacaklarına yük
binmesinin istenmediği durumlarda kullanılır. Ayrıca nörolojik hastalarda yürüme eğitimi, kalça, diz, ayak bileği ve ayak ameliyatı
ve sakatlanma sonrası rehabilitasyon, eklem ameliyatları sonrası
rehabilitasyon ve yaşlılarda güçlendirme ve kondisyon amacıyla
da kullanılmaktadır.
2. Kısmi Ağırlık Aktarımlı Çocuk Yürüyüş Terapi Cihazı
Çocuk hastalarda fonksiyonel bozuklukların tedavisinde kullanılan
bir cihazdır. Yürüme bandı, yük taşıma sistemi ve görsel isteklendirme sistemiyle kombine edilmiştir. Taşıma sistemiyle hastanın
adım atması kolaylaştırılmakta, daha rahat hareket etmesi sağlanmakta ve taşıdığı ağırlık giderek artırılarak, bacakların fonksiyonelliği artırılmaya çalışılmaktadır. Hareket sensörleriyle hasta
hareketlerini kendi takip edebilmektedir.
olmak üzere 3 ana öğeden oluşur. Batarya, uzun yürüme ortezi ve
kanedyenler yardımıyla hasta yürüme, dönme, merdiven çıkma,
oturup-kalkma, ayakta durma gibi fonksiyonları uygulayabilir. Bu
yetenekleri hastanın kullanması için 2-3 aylık bir eğitime ihtiyaç
vardır. 25 kg olan cihaz 4 saat yürüme süresi sağlar.
4. Fonksiyonel Elektronik Stimülasyon Ergometri Cihazı
Bu cihaz çevresel sinirleri uyararak kas zayıflıkları, nörolojik yaralanmalar ve felç sonucu işlevini yerine getiremeyen kasların
faaliyetlerini gerçekleştirmek için kullanılmaktadır. Kas spazmlarının rahatlatılması, kullanılmama atrofisinin önlenmesi veya geciktirilmesi, yerel kan dolaşımının artırılması ve hareket açıklığının
korunmasında gövde, kollar ve bacaklar için kullanılır. Hasta aktif
hareket yapmasa bile harekete yardımcı olur. Aynı anda kas kuvvetlendirici akımlar da verir. Toplam yirmi dört tane elektrot kanalı
vardır.
5. Tüm Vücut Lenf Ödem Kompresyon Cihazı
3. Robotik Kişisel Yürüme Cihazı
Doğal yürüyüşü birebir taklit eden motorlu bir yürüme ortezidir.
Kıyafetin dışından bacaklara monte edilen motorize bir uzun yürüme ortezi, batarya ve ayarların yapıldığı küçük bir bilgisayar
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Cihaz, meme ve prostat kanseri ameliyatları, ışın tedavisi uygulamaları gibi süreçler sonrasında kol, bacak ile karın ve sırt bölgelerinde gelişen lenf ödemlerinin tedavisinde kullanılır. Cihaz, değişken basınç tedavisiyle bölgesel olarak fazlalaşan hücreler arası
sıvıyı dağıtarak, vücudun sağlıklı kesimleri tarafından emilmesini
sağlamaktadır.
120
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı
6. El Kompresyon Cihazı
Felçli hastalarda kullanılan bir cihazdır. Çeşitli büyüklüklerde ve
sağ-sol el için ayrı olan eldiven aparatı hastanın el ve parmaklarına
takılır. Cihaz tarafından verilen hava ile dolan hava yastıkları hastanın el bileğinde hareket meydana getirir. Cihazın amacı; meydana
gelen hareketle birlikte beyinde aktif hareket yapılıyormuş gibi bir
etki sağlamaktır.
koyabiliyorum” veya “elimle saçımı tarayabiliyorum” gibi hastalardan geri bildirimler alınmaktadır.
9. Manyetik Alan Stimülasyon Koltuğu
Hastaların pelvik taban kaslarına darbeli manyetik alan uygulayan
bir tedavi cihazıdır. Söz konusu cihaz; pelvik ağrı sendromu, kronik
prostatit, erkek ve kadınlarda idrar tutamama, doğumdan sonra
vajinal tonlama, erektil disfonksiyon, erkek ve kadınlarda orgazm
bozukluğu ve fekal inkontinans gibi alanlarda kullanılmaktadır.
7. El Parmak Robotik Rehabilitasyon Ünitesi
Baş parmak dahil her parmağın bağımsız olarak veya bir arada
çalışmasını sağlayan tek mekatronik parmak rehabilitasyon cihazıdır. Cihaz, hasta elin hareket etme ve doğal kavrama hareketini
taklit eder. Hastanın parmaklarında aktif hareketi yok ise, cihaz
pasif hareket moduna alınarak hastanın aktif katılımı olmadan, aktif hareketi olan hastalarda ise uygun oyunlar seçilerek hastanın
aktif katılımı ile egzersizler yapılabilir. Cihaz her tedavi sonunda
hastanın kaydını tutarak başarı durumunu gösterir.
10. Elektronik El Stimülasyon Cihazı
Bu el rehabilitasyon sistemi, eli açıp-kapatan belirli ön kol ve el
kaslarını elektronik olarak harekete geçirerek el işlevi engellenmiş
ve günlük işlevlerini yapamayan kişilere yardımcı olmaktadır.
8. Omuz-Kol Robotik Rehabilitasyon Ünitesi
Omuz, dirsek, el bileği ve eli kapsayan üst tarafımız için tedavi
cihazıdır. Hastanın ihtiyacı olan egzersizler belirlenir ve bilgisayar
ekranında hastaya oyun şeklinde yaptırılır. Amaç hastanın var olan
gücünü kullanarak geliştirmek veya cihazın gücüyle hastaya pasif
egzersizler yaptırmaktır. Yetişkinler için kullanılan cihazla hastalarda fonksiyon artışı sağlanmaktadır. Örneğin; “elimi artık cebime
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
121
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı
11. Yutkunma Rehabilitasyonu İçin Elektronik Stimülasyon Cihazı
araştırmak, efor kapasitesini ölçmek ve eforla ortaya çıkan ritim
bozukluklarının tanısını koymak amacıyla kullanılmaktadır.
Elektriksel uyaranların uygulanmasıyla, zayıf yutma kaslarını güçlendirmek ve yutmanın motor kontrolünün iyileşmesine yardımcı
olmak amacıyla kullanılmaktadır. Yutma problemi mevcut tüm
nörolojik hastalarda kullanılmaktadır.
15. Kol-Bacak Egzersiz Aletleri
12. Tedavi Amaçlı Elektrik Stimülasyon Cihazı
Hastaların kayıtlarını günlük düzende tutmak, önceki tedavilere
ait değerlere ulaşmak ve kişiye özgü tedavi programı oluşturmak
üzere geliştirilmiştir. Bunlara ek olarak bu cihazla çalıştırılacak olan
kasın fizyolojik özellikleri analiz edilerek kasa uygun stimülasyon
değerleri otomatik olarak oluşturulabilir. Elektroterapi ve aktif çalışmayı birleştirerek en etkili tedaviye olanak sağlar. Cihaz temel
olarak atrofinin önlenmesi, kas güçlendirme, kas gevşetme ve
ağrının azaltılması etkileriyle ön plana çıkmaktadır.
Bu egzersiz aletleri “basınçlı hava direnci” prensibiyle çalışmaktadır. Cihazlar akıllı kart sistemine sahiptir. Bu sistemle; kullanıcının
idman seansları kayıt altına alınmakta ve gelişmeleri ile ilgili çeşitli
ve destekleyici geri bildirimler sağlanmaktadır. Ayrıca tekerlekli
sandalye ile de kullanılabilmektedir.
Dünyadaki yeni teknolojik cihazlardaki gelişmeler takip edilmekte,
ihtiyaç duyulan cihaz ve yöntemler alınarak Merkezimizde hayata
geçirilmeye çalışılmaktadır.
A.Hikmet KAYAR
Uzm.Tbp.Alb.
TSK Reh.Bkm.Mrk.Bşk.lığı
13. Ayak Bileği Fonksiyonel Elektrik Stimülasyon Cihazı
Ayak bileğinde yukarı yönlü kas kuvveti olmayan hastalar için kullanılır. Hasta ayağını yerden kaldırdığı anda devreye girer. Cihaz
ayak bileğini yukarı kaldıran kaslara elektriksel akım verir. Hasta
bu sayede takılıp düşmeden yürüme aktivitesini gerçekleştirir.
14. Kardiyak Efor Test Cihazı
Cihaz; kalp damar hastalıklarını araştırmak, kalp krizi geçiren
hastalarda risk belirlemek, eforla tansiyon yükselme derecesini
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
122
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı
“YAKIN TARİHİMİZİN YAŞAYAN CANLI TANIKLARI GAZİLERİMİZ”
Bize kendiniz hakkında bilgi verir misiniz?
Ben Ulvi BAYRAK, Malul gaziyim. 1977 yılında Kocaeli’de doğdum. Liseyi yine Kocaeli’de bitirdim. Babamın seraları vardı ve
ticaretle uğraşıyordu. Ben de liseden sonra, bir an önce askerliğimi yapıp babamın yanında kendi işimizle ilgilenmeyi planlıyordum.
Bu nedenle askerlik çağım geldiğinde hemen askerlik şubesine
başvuruda bulundum. Askerlik şubesinde gönüllü olarak doğuya
gitmek istediğimi söyledim. Acemiliğimi Isparta’da yaptıktan sonra
Şubat 1997’de Kayseri Zincidere’ye askerlik görevime devam
etmek üzere gittim.
Nasıl gazi olduğunuzu kısaca anlatır mısınız?
Askerliğim sırasında birliğim Hakkari Dağlıca’ya Nisan 1997
tarihinde taşındı. Kaydırma birlik olarak gittiğimiz Hakkari Dağlıca’da intikal halindeyken tuzaklı mayın patlaması sonucunda
30.08.1997 tarihinde yaralandım. Yaralanma anında yürürken bir
anda havaya uçtum ve yere düştüm. O anla ilgili olarak sadece
ağzımdan dişlerimin döküldüğünü hatırlıyorum. Daha sonrasında
kendimi kaybetmişim.
Askere gitmeden önce memleketimde, yaşlı ve gözleri görmeyen
kişilerin karşıdan karşıya geçmesine yardım eder, kendimi onların
yerine koymaya çalışırdım. O zaman bu durumda yaşamanın ne
kadar zor olacağını düşünürdüm. Ancak insanın başına geldiği zaman Allah sabrını ve dayanma gücünü veriyormuş meğer.
Çene, ağız, diş yararlanması ve gözlerimin görmemesi nedeniyle
tedavilerim 8 yıl ( 1997-2005) boyunca devam etti. Bu süreçte
toplam 18 ameliyat geçirdim.
Tedavi sürecinde neler hissediyordunuz?
Önceleri büyük bir boşluk hissi vardı. Tek düşüncem bir an önce
tedavilerimin bitmesi ve ailemin yanına dönmekti. Kendimi toparladıktan sonra ise dışarıya çıkmak yerine daha çok eve kapandım.
Evden dışarıya çıktığımda da sadece GATA’ya gitmek istiyordum.
Kendi evimden sonra ikinci ev olarak GATA’yı görüyordum. Orada
beni anlayan insanların olduğunu biliyor ve hissediyordum.
Yaşamımda bazı süreçler çok hızlı ilerleme göstermiştir.
30 Ağustos 1997’de yaralandım. Askere gitmeden önce şimdiki
eşimle tanışıyorduk. Ben yaralandıktan sonra eşimin ailesi evlenmemize karşı çıktı kısaca beni istemediler. Bende eşimin de rızası
ile benden küçük iki kardeşimle birlikte eşimi kaçırdım. Zaten yaralanma sonrasında beni hayata bağlayan en önemli unsur eşim
ve çocuklarım oldu. Eşimin anlayışlı olması ve beni desteklemesi
bütün bu yaşanan sıkıntıları atlatmamda büyük destek sağladı.
Bunun yanında beni hayata bağlayan ikinci bir yerde TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi oldu.
Tedavi süreciniz hakkında bilgi verir misin?
İlk yaralanma anında Diyarbakır’a götürülmüşüm. Burada bir gece
kaldıktan sonra 31.08.1997 tarihinde Ankara’ya, GATA yoğun
bakım ünitesine getirilmişim. Burada 1 ay boyunca yatmışım.
Bilincim kapanmasın diye hemşireler başımda sürekli nöbet
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
tutmuşlar. Kendime geldikten sonra, yaralanma anında dişlerim
ve çenem dağıldığından 6 ay yemek yiyemedim, sıvı yiyeceklerle
beslendim. Bu süreç sonrasında kendime geldiğimde, tedavilerim
halen devam ederken gözlerimde bant olduğunu zannediyordum.
Kimseye de ‘‘Ben gözlerimi mi kaybettim?’’ diye soramadım. Yaklaşık bir hafta sonra bir psikiyatrist yanıma geldi ve gözlerimin
göremeyebileceğini söyledi. O anda gözlerim ile artık dünyaya
bakamayacağımı anladım.
Bu katkı nasıl gerçekleşti biraz anlatır mısınız?
TSK Rehabilitasyon Merkezi’nden 2003 yılının Mayıs ayında Mesleki Rehabilitasyon Biriminde görme engelliler için
123
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı
düzenlenen kursa davet edildim. Bu kursa çok istekli geldim. Nitekim kurs sürecinde bilgisayar, satranç, bastonla yürüyüş eğitimi
verildi.
Paşa’nın yönlendirmesi ve TBMM Başkanının yardımlarıyla Milli
Saraylar İpekli Halı Fabrikasında çalışmaya başladım. 11 yıldır
Kocaeli Hereke arasını otobüsle tek başıma gidip gelebiliyorum.
Bilgisayar kullanımıyla birlikte internete girebilmeye başladım.
Kurs bitiminde, bizim dünyayla iletişimimizi sağlayan konuşan
bilgisayarlar Kuvvet Komutanlıklarınca hediye edildi. Bağımsız
yürüme eğitimi ile birlikte bastonla yürüyüşü öğrendim, o eğitim
sonunda yanımda birisi olmadan dışarıya çıkabildim.
Ben bu saatten sonra çocuklarım için yaşıyorum. Çocuklarımın
psikolojisi benim için çok önemli. Çocuğumun okul ve sınıfında
öğretmenlerinde desteğiyle “gazilik nedir, şehitlik nedir” bunların
anlatılmasına ve anlaşılmasına çabalıyorum. Çocuklarım arkadaşlarına “Benim babam gazi, o bir kahraman” diyor. Bunun bizden
sonra gelen nesillerinde bu konuda bilinçlenmesi için çok önemli
bir nokta olduğunu düşünüyorum.
Bütün bunlar bana ikinci bir hayata başlamamda en büyük katkıyı
sağladı. Kendime olan güvenimi tekrar kazanmama yardımcı oldu.
Keşke bu tür hizmetler ilk yaralandığım zaman olsaydı. Yaralanma
sonrası 5 yıl boyunca, evlilik harici beni hayata bağlayan bir şey
olmadı. Benim TSK Rehabilitasyon Merkezi’ne davet edilmem ve
burada bana verilen eğitim, hayatımı çok olumlu yönde etkilemiş oldu. Sonra ben yine bu merkez aracılığı ile işe başladım.
İş hakkımı çalışamayacağımı düşündüğüm için kardeşime vermiştim. Daha sonra, bir şeyleri başarıp bağımsız hareket ettiğimi
gördükçe kendime olan güvenim arttı ve çalışmaya karar verdim.
O zamanlarda Merkez Başkanı olarak görev yapan Fahir ALTAN
Son olarak; hayatta kanaatkâr olmak gerektiğini düşünüyorum.
Dertsiz insan olmadığına ve hayata olumlu bakmanın bizlere bir
artısı olduğuna inanıyorum. Bu vesileyle de benim hayata tutunmamda büyük katkısı olan eşim Firdevs ve TSK Rehabilitasyon ve
Bakım Merkezi ekibine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Sinem AKSU
Sosyal Hizmet Uzmanı
TSK Reh. ve Bkm.Mrk.Bşk.lığı
“YAKIN TARİHİMİZİN YAŞAYAN CANLI TANIKLARI GAZİLERİMİZ”
Bize kendiniz hakkında bilgi verir misiniz?
Ben Bayram ÜNAL, malul gaziyim. 1973 yılında Niğde’de doğdum. İlkokulu ve Ortaokulu Niğde Kitreli Köyünde okudum. Köyümüzde lise olmadığından ve imkânsızlıklardan dolayı daha fazla
okuyamadım. Dokuz kardeştik. Hangi birimiz okuyabilecektik ki.
İstanbul’a gittim. İstanbul’da inşaat işinde, kaynakçılık yaparak
geçimimi sağlamaya başladım. İstanbul’da şantiyelerde, bekar
evlerinde kaldım. Ortalama 4-5 sene inşaat işlerinde çalıştım.
Bu sırada askerlik muayenesi geldi. Acemiliğimi Isparta 2’nci Komando Tabur’unda kırk beş gün yaptım. 1993 yılının Nisan ayı
ortalarında askerlik görevime usta birliğim olan 57’nci Komando
Taburu Sarıkamış/Kars’ta devam ettim.
nizamiyede nöbet tutan askerlerin yüzü kar yanığı sebebiyle esmerleşmişti. Usta birliğim gezici bir birlikti. 20 gün sonra 3’ncü
bölükte göreve başlayacağım belirlendi. Bölüğüm belirlendikten
sonra devam eden operasyonlara çıkmaya başladık. Operasyonlarda arama tarama yapılıyordu. 1993 yılında Temmuz ayında Ağrı
Dağı’nda çatışmada omuzumdan ve sağ gözüme yabancı bir cisim gelmesi sonucu yaralandım. Askeri hastanelerdeki tedavilerim
ve hava değişimi sonrası tekrar birliğime döndüm. Bir süre operasyonlara çıkarılmadım. Askerliğimin bitimine yakın izne çıktım.
İzin dönüşü operasyona çıktık. 1994 yılının yine bir Temmuz ayı
akşamıydı. Kars Kağızman’da pusuya düşürüldük. 13 arkadaşımızı şehit verdik. O gecenin sabahı teröristlerin kaçması sonrasında
şehitlerimizi kaldırırken, şehit arkadaşımızın altına yerleştirilen mayının patlaması sonucu yaralandım. Benimle beraber patlamada
altı arkadaş yaralanmıştık. Durumu en ağır olan bendim.
Nasıl gazi olduğunuzu kısaca anlatır mısınız?
Usta birliğim olan 57’nci Komando Taburu Sarıkamış’a ilk gittiğimde burada askerlik bitmez diye aklımdan geçirdim çünkü
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
124
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı
Tedavi süreciniz hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
İlk yaralanma anında helikopterle Erzurum’a getirildik. Erzurum’da
hangi hastaneye götürüldüğümü bilmiyorum. Sedyeye alındığımı
ve elbiselerimin makasla kesildiğini hatırlıyorum. Ertesi gün odada gözlerim sarılı yatıyordum. Erzurum’da bir hafta kaldım. Ailemi
arayıp yaralandığımı haber verdim. GATA’da Göz Kliniğine sevk
edildim. Burada yattığım sırada gözlerimden operasyon geçirdim
ancak doktor ‘‘artık göremeyeceğimi, yapılacak bir şey olmadığını” söyledi. İki ay hava değişimi ile evime gönderildim. Hava
değişimi sonrası 1994 yılının Ekim ayında tekrar GATA’ya geldim.
Kesin işlem süreci başladı. 10 Ekim 1994 tarihinde kesin işlem
raporu ile ‘’Askerliğe Elverişli Değildir’’ kararı alarak memleketime
döndüm.
Tedavi sürecinde neler hissediyordunuz?
İlk zamanlarda yüzüme dokunmaktan ve dokunulmasından rahatsız oluyordum. Başka doktorlara da gittim. Olumlu bir cevap
alamadım. Memlekete döndüm. Memlekete döndüğümde sürekli
evde kaldım. Evden hiç çıkmadım. İlk maaşımı aldığımda çok gücüme gitti. Çünkü henüz yirmi bir yaşındaydım ve üretken bir insan olacakken emekli olma hali bende bir burukluk yarattı. Hayatla barışık biri olduğum ve aile kurduğum için bu süreci daha kolay
atlattım. 2000 yılında komşumuzun gelininin kardeşi olan eşimle
tanıştırıldım ve evlendik. 2001 yılında oğlum Barış, 2003 yılında
kızım Sevilay, 2006 yılında Gökçe doğdu. Bunun yanında TSK
Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi kendimi geliştirmemde, gözlerim görmese de ufkumun aydınlanmasında bana yardımcı oldu.
Bu katkı nasıl gerçekleşti biraz anlatır mısınız?
2012 yılında Niğde’den Ankara’ya taşınma kararı aldık. Ankara’ya
gelme sebebim çocuklarımdı. Köyümüzde okulların yetersizliği,
sosyal aktivitelerin olmaması gibi sebeplerle geldik. Ankara’ya
ve TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı’na gelmiş
olmaktan memnunum. Bu sayede bağımsız yürüme eğitimi ile
birlikte bastonla yürümeyi öğrendim.
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi’nin bizlere sağladığı faaliyetlerden faydalanmaya başladım. Şu anda da 29 Aralık 2014
tarihinde hizmete giren görme engelliler atıcılık takımında (havalı
tüfek) dört arkadaşla birlikte çalışıyoruz. Turnuvalara katılmak için
federasyondan onay bekliyoruz. Eğer turnuvalara katılabilirsek başarılar elde edebileceğimize ve çalışma azmimizi destekleyeceğine inanıyoruz. Bu çalışmalar bana anlık değil programlı yaşamanın
gerekliliğini öğretti.
Hayatla barışık olmama rağmen yaralanma sonrası eve kapanmak
zorunda kaldım. TSK Rehabilitasyon Merkezi benim yeni uğraşılar kazanmama ve ailemle birlikte hayatta bizi mutlu edecek yeni
şeyler öğrenmeme vesile oldu. Kendimle birlikte eşimin, çocuklarımın da iyi ve mutlu olduğunu bilmek bana güven ve yaşam
enerjisi veriyor.
Son olarak söyleyeceklerim şunlar: İnsanoğlunun başına herşey
gelebilir. Allah baş edemeyeceğimiz dertler vermesin. Her şey biz
insanlar için. Bu yüzden göremeyeceğimi öğrendiğimde de hayata ve insanlara küsmedim. Yapabileceğimiz çok şey var. Yeter ki
isteyelim ve bunun için çaba harcayalım. Bu vesileyle de benim
hayatıma büyük katkıları olan TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi ekibine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Seçil KAYNAK
Sosyal Hizmet Uzmanı
TSK Reh. ve Bkm.Mrk.Bşk.lığı
2003 yılında TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığına çağrıldım. Burada bilgisayar, satranç, bağımsız hareket, müzik
kursları almak için üç ay kaldım. 2003 yılında ilk defa bastonu
elime aldım. Ayrıca Gollball takımına katıldım. Bilgisayar kurslarına
katılarak bilgisayarımı geliştirdim.
“YAKIN TARİHİMİZİN YAŞAYAN CANLI TANIKLARI GAZİLERİMİZ”
Bize kendiniz hakkında bilgi verir misiniz?
Ben Em.P.Er. Mustafa AMAÇ, 19.11.1992 yılında
Suruç /Şanlıurfa’da doğdum. İlk ve ortaokulu Suruç’ta okudum.
Çeşitli nedenlerle eğitim hayatıma devam edemedim ve ortaöğretim mezunuyum. Ailem çiftçilikle geçiniyordu. 9 yaşındayken
aileme yardım amacıyla pamuk toplamaya giderdim. Daha sonra
Şanlıurfa’da fazla iş imkânı olmadığı için Gaziantep’e taşındık. 15
yaşında aileme maddi destek sağlamak amacıyla Gaziantep Şeker Fabrikasında işçi olarak çalışmaya başladım. 5 yıl çeşitli sektörlerde (şeker, matbaa ve tekstil) çalıştıktan sonra askerlik çağım
geldiği için askerlik görevimi yapmak üzere askerlik şubesinden
çağrıldım.
Nasıl gazi olduğunuzu kısaca anlatır mısınız?
Gaziantep Şehitkâmil Askerlik Şubesinden Jandarma Er olarak
Serinyol / Hatay askeri birliğine acemi asker olarak vatani göreDENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
vimi yapmak için gönderildim. 75 gün acemi askerliğimi yaptıktan
sonra usta birliği olarak Şırnak / Uludere / Şenova / Sokuna tepe
üst bölgesinde Piyade Er olarak görevlendirildim. 01.11.2012
125
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı
yılında üst bölgesinde operasyon sırasında bölücü terör örgütü
mensuplarının döşediği mayına basma sonucunda yaralandım.
Mayına bastığım esnada büyük patlama sonucu havaya sıçradım
ve yere düştüm. İlk olarak ayağıma baktım, sol ayağımın kanlar
içinde olduğunu gördüm. Yanımdaki arkadaşımın da gözüne şarapnel parçasının saplanması nedeniyle gözü kanıyordu. O sırada
yanıma, bölük komutanı geldi. Yanımda sürekli bana destek oldu
ve helikopter istedi.
Merkezimizde sizi etkileyen şeylere örnek verir misiniz?
TSK’nın güzide kurumlarından biri olan TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi’nde bizim için düzenlenen faaliyetler unutulmadığımızı göstermekte ve sıkıntılarımızdan uzaklaşarak moral bulmamızı
sağlamaktadır.
Tedavi süreciniz hakkında bilgi verir misiniz?
Helikoptere bindirildikten sonra bayıldım, uyandığımda olayın
üzerinden 3 gün geçtiğini, olay sonrasında önce Şırnak Askeri
Hastanesi götürüldüğümü, ilk müdahaleden sonra GATA Askeri
Hastanesi Yoğun Bakım Servisi’ne tedavi için ambulans helikopter
ile gönderildiğimi öğrendim. Yanımda sürekli bana destek olan
bölükten görevli gönderilen bir başçavuş vardı ve benimle yaklaşık 1,5 ay kadar kaldı. Tedavim boyunca yardımcı oldu. GATA
Askeri Hastanesi Yoğun Bakım Servisi’nde 5 gün kaldıktan sonra
Plastik Cerrahi Kliniği Yoğun Bakım Servisi’ne geçtim ve yaklaşık
3 ay tedavim devam etti. Bu tedavilerim esnasında sol ayağımın
bilekten aşağısının kesildiğini ve üst bölgesinde de kırık olduğunu
öğrendim. Ayrıca bacağımda demirler olduğunu görünce endişelendim. Toplam 6 ay ortopedi kliniğinde tedavi gördükten sonra
fizik tedavi görmem ve protez yaptırmam gerektiği belirtilerek TSK
Rehabilitasyon ve Bakım Merkezinin varlığından bahsedildi. Böylece TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi’ne geldim.
Sporu özellikle de futbolu çok sevdiğim için bir malul gazi arkadaşımla ampute futbol takımının maçını izlemeye gittiğimde
takımın koçu ile tanıştım. Onun yönlendirmesiyle ampute futbol
ile ilgilendim. Şimdi lisans işlemlerim sürüyor. Bacağımdaki sıkıntı
nedeniyle bir süre ara vermiş olsam da ampute futbol aracılığıyla
spor yapabiliyor olmak, sosyal hayata adaptasyonum açısından
bana olumlu katkıları olmuştur.
Bu kapsamda bu imkânları bize sunan TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi’ne ve Spor Kulübü’nü kuran, çeşitli branşlarda yapılmasını sağlamaya çalışan ve gelişmesini destekleyen tüm emeği
geçenlere teşekkürler…
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Ampute Rehabilitasyon
Kliniği’ne Eylül 2013 tarihinde ilk kez yatış yaptım. Yatış yaptığım
esnada çift kanedyen ile yürüyebiliyordum, bacağımda kırık vardı
ve refakatçiye ihtiyaç duyuyordum. Tedavim yaklaşık bir yıl sürdü.
Bu süreçte hava değişimlerine gidip, geldim. Tedavilerim sonucunda ‘‘TSK’da Görev Yapamaz’’ kararı aldım. Fizik tedavim halen
devam etmekte olup, protezim yapıldı ve kırık bacağım kaynadı.
Tıbbi tedavilerimin yanında hem psikolojik sıkıntılarımın giderilmesi, hem de sosyal hayata uyum sağlayabilmem için sosyal hizmet uzmanı ve psikologdan destek aldım ve her istediğim zaman
yanlarına gidebiliyor olmak bana moral ve destek verdi. Hastane
sürecinde tedavide kullanılacak tıbbi malzemelerin alımı, ödemesi
vb. konular, emeklilik öncesinde ve sonrasında verilen haklar ve
bunların kullanılması konusunda sosyal hizmet uzmanlarının büyük yardım ve desteğini gördüm.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Tedavi sürecinde desteklerini hiç eksik etmeyen, beni hiç yalnız
bırakmayan; başta ailem olmak üzere, görev yaptığım birliğimdeki
arkadaşlarım ve komutanlarıma, hastanede tanıştığım diğer gazi
arkadaşlarıma ve TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi‘nde görevli tüm personele çok teşekkür ederim.
126
Burcu ÖZDEMİR / Sosyal Hizmet Uzmanı
TSK Reh. ve Bkm.Mrk.Bşk.lığı
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı
TSK Ankara Özel Bakım Merkezi’nde kalmakta olan Melek
BEK ile Sosyal Çalışmacı Senem Yay’ın yaptığı söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.
evin tek kızı olduğum için yatılı okutmayı istemedi ve kabul etmedi. Öğretmenim ortaokuldan ayrılırken resim yapmayı sürdürmemi
özellikle istemişti benden.
S.Y.: Melek Hanım ailenizden ve çocukluğunuzdan biraz
bahseder misiniz?
S.Y.: Müziğe karşı olan ilginiz ne zaman başladı?
M.B.: 1933 İstanbul doğumluyum. Emekli bir baba ve ev hanımı
bir annenin çocuğuyum. Babam Yüzbaşı rütbesindeyken emekli
olmuş. Emekli olduktan sonra Beyoğlu’nda muhtarlık yapmış. 4
ağabeyim var. Babamın ilk eşinden olan iki ağabeyim şehir dışında çalıştıklarından diğer iki ağabeyim askeri okulda okuduklarından küçük yaşta evde annem ve babamla yalnız kalmışım. Annem
hastalanıp üst üste ameliyatlar geçirdiğinden evde çoğu işi ben
yapıyordum. Beş altı yaşlarındayken sobanın üstünde anneme
çorba pişirdiğimi hatırlıyorum.
Çocukluğumdan beri sanatın hemen her dalına ilgim vardı. Resim yapmayı, şiir yazmayı ve müziği çok severdim. Evin küçük
çocuğu olduğumdan ağabeylerim boyalar alıp getirirlerdi bana.
Bir keresinde yolda boya bulmuştum. Hemen eve gelip onunla
resim yaptım. Ancak bulduğum sulu boyaymış ve ben kurumasını
beklemediğim için deftere yapışmıştı ve resmim bozulmuştu. Çok
ağladığımı ve ağabeylerimin üzülmemem için bana boya alacaklarını söylediklerinde çok mutlu olduğumu hatırlıyorum.
M.B.: İlkokul beşinci sınıfa giderken mahallemizde akordion çalan
biri vardı ve ben akordionun sesine hayrandım. Okula giderken
akordion sesini duyduğumda resmen büyülenirdim ve binanın
önünde durup müziği dinlerdim. Okuldan döndüğümde anneme
yalvarırdım bana akordion almaları için. Ancak akordion için çok
küçük olduğumdan bana keman almaya karar verdiler. Bir de çocuklara ders veren bir hanımı ders vermek için tuttular. Ancak
ben derslere başladıktan sonra karnem kötü geldi yaklaşık beş
ya da altı tane zayıfım vardı. Ondan sonrada annemlerin isteği ile
müzik derslerini bırakmak zorunda kaldım. Müziğe karşı olan ilgim
böylece bitmiş oldu.
S.Y.: Melek Hanım lise ve üniversite yıllarınızdan biraz
bahseder misiniz?
M.B.: Lise birinci sınıftayken babamı kaybettim. Ondan sonra sıkıntılar biraz daha arttı tabi. Küçük bir muhitte yaşadığımızdan arkadaşlarım gezerken laf söz olmasın diye ben dışarı çıkamazdım.
Okul dışındaki zamanlarda evde kalır ve el işleriyle uğraşırdım.
S.Y.: Resim yapmaya devam ettiniz mi peki?
M.B.: Evet devam ettim hatta ortaokulda iken öğretmenimiz
benim yaptığım resimleri ayırır ve yıl sonu sergilerinde kullanırdı.
Beni yatılı öğretmen okuluna göndermek istedi. Ancak annem
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Liseden sonra İstanbul’da Kimya Mühendisliği bölümünü kazandım. Derslerimde iyiydi ancak rahatsızlandığımdan annem beni
okuldan almak istedi. Üniversiteye giderken de resim yapmaya devam ediyordum. Ayhan diye bir hocam vardı, defterimin
arasında bir gün yaptığım resimlerden birini görmüş ve şöyle
demişti bana; “Sen burada yazık ediyorsun kendine niye akademiye gitmiyorsun”. Bunun üzerine annemin isteğiyle kimya
127
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı
mühendisliğinden ayrıldıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisi’nin
sınavlarına girdim kazandım ve böylece okula başladım.
S.Y.: Güzel Sanatlar Akademisi’nde okuduğunuz yıllarda
ilginç bir anınız var mı?
M.B.: Güzel Sanatlar Akademisi’nde Afiş Bölümümde okuyordum. Zeki Müren de Kumaş Desenleri Bölümünde okuyordu.
Beni çok severdi ve benimle ilgilenirdi. Hatta bir gün bana “niye
bu kadar içine kapanıksın, herkes gezmelere gidiyor, sana araba
vereyim sen de gez” diyerek takılmıştı.
niyle bana kızması sonucunda şiir yazmayı bıraktım. İçimden geliyordu, yazmak ancak dayımı üzmemek için yıllarca şiir yazmadım.
Sonra tekrar yalnızlıkla beraber şiir yazmaya başladım. Burada
da resim ve şiir çalışmalarımı devam ettirme şansım olduğu için
ayrıca çok mutluyum.
S.Y.: Şiirlerinizden birini bizlerle paylaşabilir misiniz?
M.B.: Tabi ki defterler dolusu şiirim var seçmek zor olacak ama
Emrine Bağlı şiirimi sizlerle paylaşabilirim.
EMRİNE BAĞLI
Bir şarkı dolanmakta,
S.Y.: Güzel Sanatlar Akademisini bitirdiniz mi?
Dilime neden?
M.B.: İkinci sınıfa geçtiğimde annem ameliyat oldu ve benim
yanında olmam gerektiğinden bir süre okula gidemedim. Sonra
devamsızlıktan kaydımı sildiler okuldan.
Sabah sabah geçmişten.
S.Y.: Melek Hanım sonraki yaşamınız nasıl şekillendi?
M.B.: İki kez üniversiteye gidip hastalıklar yüzünden bırakmak
zorunda kalmıştım. Sonrasında da bir daha böyle bir girişimim
olmadı. İstanbul’da annemle yaşamaya devam ettim. Daha sonra
çeşitli sebeplerle iki dayım da bizimle yaşamaya başladılar. Annem öldüğünde 48 yaşındaydım. O zamana kadar hiç ayrılmadık
annemle. Annem öldükten sonra da dayılarıma bakmaya devam
ettim. Ağabeyim emekli olduktan sonra o da yanımıza yerleşti ve
ona da baktım. Hayatımın büyük çoğunluğu aile üyelerine bakmakla geçti diyebilirim.
Sadece birazı,
Seni sevmelere hiç doyamadım der.
Başı neydi bir tanem,
Sonuysa ne der?
Hiç aklıma gelmiyor,
Feryadı figan
Ama haykırıyorum
Herkese karşı
Ben sana doymazdım,
S.Y.: Çalışma hayatınız oldu mu?
Doymasın eller.
M.B.: 12 sene PTT de çalıştım. Önce şehirlerarasında çalıştım.
Ondan sonra gece uykusuzluğunu vücudum kaldıramadığı için rahatsız olmaya başladım ve muhasebe bölümüne geçtim. İki sene
kadar da muhasebe bölümünde çalıştım.
Garibin icazeti
S.Y.: Melek Hanım çok güzel şiirler yazdığınızı biliyoruz,
biraz da bu yönünüzü anlatabilir misiniz?
M.B.: Resim ve müziğe olan ilgim gibi şiire olan merakım da
çocukluğumda başladı. İlkokula başladığım yıllardan beri şiir yazıyorum. Bir ara dayımın şiirlerimi bulması ve yazdığım şiirler nede-
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Emrine bağlı.
S.Y.: Melek Hanım buradan bahsetmişken Özel Bakım
Merkezi’ne gelmeye nasıl karar verdiniz?
M.B.: İstanbul’da ağabeyim ile beraber yalnız kalınca yeğenim
Nejat BEK kendisi de Ankara’da yaşadığından buraya gelmemizi istedi. Bizde İstanbul’dan ayrılarak Ankara’ya yerleştik. Sonra
bir dönem yeğenimin Erzurum’da görev yapması ve ağabeyimin
rahatsızlanması nedeniyle Erzurum’a gitmek durumunda kaldık.
128
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı
Tekrar Ankara’ya dönüş yapacağımız zamanda Özel Bakım Merkezi yeni açılmıştı ve ağabeyimle buraya 2008 yılında yerleşmeye
karar verdik. Huzurevleri ile ilgili hiçbir fikrim yoktu ve ne ile karşılaşacağımı da bilmiyordum. Fakat geldikten sonra güzel bir ortam
gördüm. Burada çok huzurlu ve mutluyum. Verdiğim bu karardan
dolayı hiç pişmanlık duymadım. Böyle bir yerde kalmanın herkese
nasip olmasını dilerim. Ayrıca TSK’ya ait bu tür merkezlerin sayısının artmasını umarım.
Senem Yay
Sosyal Çalışmacı
TSK Ankara Özel Bakım Merkezi
SPORCUNUN ZEKİ ÇEVİK VE DİMDİK DURANI: MİLLİ GÜREŞÇİ İSMAİL AKÇAY
2014 yılında TSK Ankara Özel Bakım Merkezi’nde kalmaya
başlayan hem müsabakalarda kazandığı derecelerle hem de
antrenörlüğü ile Türk sporunun ve ülkenin tanıtımına katkıları
büyük olan Em.Alb İsmail AKÇAY ile sosyal çalışmacı Öznur
GÜNİ tarafından yapılan söyleşi ile yaşamına dair anılarını bu
satırların sığabilecek kadar olanını paylaşmaya çalışacağız.
Ö.G.: İsmail Bey Öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
İ.A.:1931 yılında Yozgat’ın Bahadın köyünde doğdum. Dokuz
kardeş büyüdük. Köyde ailemle birlikte yaşıyordum. 1939 senesindeki büyük deprem sonrasında hem köyümüz hem de okulum
dümdüz oldu. Ankara’da yaşayan amcam Ali AKÇAY’ın hiç çocuğu yoktu. Bu yüzden beni okumam için yanına aldı ve ben ilkokulu
Ankara’da bitirdim
Ö.G.: Amcanızın dokuz kardeş içinden özellikle sizi okumanız için yanına almasının özel bir sebebi var mı?
İ.A.: Benim babamın bir ağabeyi Çanakkale savaşında sancaktar
olarak bir elinde sancak diğer elinde silah, düşmanla boğuşurken
İngiliz kurşunu ile şehit olmuş. Ben amcamın bu kahramanlıklarını
köy meydanlarında, kahvelerinde duyarak büyüdüm. Ölen amcamın adı da İsmail olduğu için Ankara’da yaşayan amcam özellikle
benim okumam için yanına almış.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
Ö.G.: Peki asker olmak fikri sizde nasıl oluştu?
İ.A.: Amcamlarla birlikte Topraklık’ta otururken, yan komşumuz
Şemsettin abi hukuk fakültesinde öğrenciydi. Ben Kuleli nedir?
Askeri öğrenci nedir? Bilmiyordum. Mahalleden rugan palaskalı,
lacivert elbiseli, apoletleri olan bir öğrenci geçti. Bu kimdir? diye
sorduğumda. Bana “Kuleli Askeri Liseli; böyle bir tane Bursa’da
bir tanede İstanbul’da var ama sen daha ilkokulu yeni bitirdin”
dedi. Bunun askeri ortaokulu olduğunu da söyleyince beraber
dilekçe yazdık ve Çankaya’daki askerlik şubesine verdik. Aradan
1.5 ay kadar süre geçtikten sonra sınav için çağırıldım. Sınava
yaklaşık 2000 kişi giriyordu İlk soruda neden subay olmak istediğimizi yazmamızı istediler. Bunun üzerine ben de “bir köylü
129
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı
çocuğu olarak alay sancaktarı Çanakkale’de şehit olan amcamın
intikamını almak için, şerefli Türk ordusunun saflarına girmek isteyen fakir bir köylü çocuğuyum” diye yazdım. Edebiyat hocası
bunu okuyor ağlıyor ve kağıdı alıp okul komutanına okuması için
götürüyor. Okul komutanı da yazdıklarım karşısında duygulanıyor
ve “bu çocuğu diğer sınavlarına bakmadan derhal okula alın diye
emir veriyor. Benim subay olmamın temelleri de böylelikle atılmış oluyor. 1949’da ortaokulu bitirdim, aynı senede Kuleli Askeri
Lisesine oradan da Kara Harp Okuluna gittim. 1957 senesinde
topçu subayı olarak Kara Harp Okulundan mezun oldum. Ben
topçu subayı olarak mezun olduktan sonra TSK Spor Okulu açıldı
Ö.G.:Peki spora olan ilginiz nasıl başladı?
dım. Ayrıca spora ilişkin olarak yerel ve ulusal basında da çeşitli
makalelerim bulunmaktadır. En sonunda ata sporu Güreş tutkusu
daha ağır bastı. Dünya Şampiyonu olan Yaşar Doğu, Celal Atik,
Nasuh Akar gibi hocaların eğitiminden geçtim. 1953- 1954 yıllarında hem serbest hem de greko-romen güreş dallarında 73
kiloda Türkiye birincisi olduktan sonra Milli takıma girerek bir çok
müsabakada ülkemi temsil etme şerefini yaşadım. Bu tutkum
bana ve ülkeme birçok madalya, kupa, şilt, diploma ve ödüller
kazandırdı. 25 Avrupa Şampiyonası, 16 Dünya Şampiyonası, 22
Uluslararası Turnuva, 7 Balkan Şampiyonası yönettim. Montreal
Olimpiyatlarında, Akdeniz ile Dünya Üniversite Oyunlarında toplam
6 olimpiyatta bir Türk hakemi olarak görev yaptım. 1972 Münih
olimpiyatlarında hakemlik yaptım.
Ö.G.: Hep aktif olarak sporun içinde yer almışsınız. Aktif
sporu bıraktıktan sonra yaşamınızı nasıl yönlendirdiniz?
İ.A.: Benim topçu subayı olarak harp okulundan mezun olduğum sene Silahlı Kuvvetler Savaş Beden Eğitimi ve Spor Okulu
açıldı. Oraya Beden Eğitimi ve Spor Öğretmeni yapmak için altı
teğmen almak gerekiyordu. İki sene bu okulda okuduktan sonra
Gazi Üniversitesi’nin Beden Eğitimi bölümünde sınava tabi tutulduk. Gazi’den mezun olacak 300 öğrenciyle birlikte bütün spor
dallarında biz altı teğmen birinciliği paylaştık. Oradan aldığımız
diplomalardan sonra Topçu sınıfından Beden Eğitimi Öğretmenliği
sınıfına geçtim. İlk tayin yerim Konya Subay Okulu oldu.
Ö.G.: Bu kadar başarılı bir eğitimin sizin yaşamınızdaki
yansımaları nasıl oldu?
İ.A.: Sporun birçok branşı ile yakından ilgiliyimdir. Almanya’nın
Münih Santofen Spor Okuluna gönderildim ve buradaki eğitimimi
de başarı ile tamamladım. Almanya’da Judo Federasyonunca düzenlenen kursa katıldım ve kurs sonunda yapılan müsabakalarda
birinci oldum. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde, çeşitli spor dallarında
kondisyon çalışmalarında bulundum ve buna ilişkin bir kitap yaz-
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
İ.A.: Aktif sporu bıraktıktan sonra antrenör ve hakemlik eğitimlerimi alarak 5 kıtada 25 yıl görev yaptım. Başarılarımdan dolayı
FİLA(Ulusaraarası Güreş Federasyonu) tarafından Onur listesine
alındım. Ayrıca Roma’da uluslararası istisnai FİLA Kokartlı Hakem
unvanım da bulunmaktadır. Güreş antrenörlüğü ve hakemliğinin
yanı sıra futbol, voleybol, basketbol, halter ve boks dallarında da
hakemliğim bulunmaktadır.
Başarılarımdan dolayı Gen.Kur. Bşk. Tarafından Kara Harp Okulu’ndaki spor müzesinde adıma ayrılmış bir bölüm bulunmaktadır. Moğolistan’daki 1979 olimpiyatlarında tek Türk olarak ben
stadyumda bayrağımızı dalgalandırdım. 2003 yılında Gençlik ve
Spor Bakanlığı’nın önerisi ile adım memleketimde bir stadyuma
verilmiştir.
Ö.G.: Spor iç içe olmanın size kazandırdığı güzel hatıralarda vardır elbette hafızanızda. Bunlardan bir kaçını
anlatabilir misiniz?
İ.A.: Elbette olmaz mı? ilk aklıma gelen eski Genel Kurmay Başkanımız Yaşar Büyükanıt ile İlker Başbuğ ve Hurşit Tolon ile ilgili.
Yaşar Büyükanıt, 1960’lı yıllarda Harp Okulunda benim öğrencimdi. Okul yıllarına ait çok güzel hatıralarımız bulunmaktadır.
Yaşar Büyükanıt paşa daha sonra üst kademedeki subayların bulunduğu ve tarafımı saat hediye ederek onurlandırdığı bir ortamda,
130
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı
Genelkurmay Başkanı olarak bu anısını kürsüden anlatmıştır. Aramızda yaşanan bu hatırayı paylaşması ile orada bulunanlar içinde
gülmeyen kalmadı.
Çevik Bir paşada benden okul sancağını teslim almıştır. 1965
yılında da Hurşit Tolon paşa basketbol antrenörü olarak benim
emrim altındaydı. Birlikte basketbol takımına derece kazandırdık.
1979 yılında da kendi isteğim ile Askerlikten emekli oldum.
Eşim kahveleri dağıtmak üzere odaya girince ben beğendiğimi
belirten işareti yaptım ve eşimle nişanlandık.1955 Ekim ayında
nişanlandık, 1957 yılında da mezun olduktan sonra evlendik. 57
sene aynı yastığa baş koyduk. İki kızımız bir oğlumuz oldu. Geçen
sene eşimi kaybettikten sonra ben buraya gelmeye karar verdim.
Ö.G.: Buradan gençlere bir tavsiyeniz var mı?
Ö.G.: Peki emekli olduktan sonra neler yaptınız?
İ.A.: Askerlikte emekli olduktan sonra da spor yaşamındaki aktifliğim devam etti. 1989-1994 yılları arasında Çankaya Belediyesi
Meclis Üyeliği yaptım. Büyükşehir ve Çankaya Belediyesinde başta sporla ilgili olmak üzere birçok yönden hizmet verdim. Çevre,
kültür ve sosyal işler komisyonlarında görev yaparak Çankaya ilçesinin mahalle ve semtlerinde spor alanlarının yapılmasına öncü
oldum. Büyükşehir Belediyesi’nde de spor koordinatörü olarak
görevlendirildim. Buradaki görevim esnasında çeşitli dallarda spor
kampları açılmasını sağlayarak gençlerin birbirleriyle kardeşlik ve
kendine güven içinde yaşamayı öğrenmelerine katkı sağladığımı
rahatlıkla söyleyebilirim. Ayrıca Makine Kimya Kurumu’nda da 11
yıl Yönetim ve Denetim Kurul Üyeliği yaptım.1983 ve 1987 genel
seçimlerinde kendi memleketim olan Yozgat’tan milletvekili adayı
oldum. Çok az bir oy farkı ile milletin vekili olma şansını kaçırdım.
Ö.G.: Spor yaşamınızda önemli bir yere sahip ancak ben
çocuklarınızın olduğunu da biliyorum.
İ.A.: Evet ben harp okulunda öğrenciyken yengem bana bir komşumuzun kızı olan eşimi görmeye gittik. Yengemle kendi aramızda
kızı beğenip beğenmediğimi anlamak için gizli bir işaret belirledik.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
İ.A.: Eşler birbirlerine dikkat etsinler. Bir evde bir erkeğin eşi
öldüğü zaman ikinci bir kayıp oluyor. Sonsuz, izah edilemez bir
yürek acısı içten çıkmayan bir yara. Eşimi kaybettikten sonra evde
kalamayacağıma karar vererek Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu nadide
kurumunda kalmaya karar verdim ve şu anda burada yaşıyorum.
131
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığı
Ö.G.: Peki TSK Ankara Özel Bakım Merkezi hakkında ne
düşünüyorsunuz?
İ.A.: Çok memnunum, her yönüyle; personeliyle, hizmetleriyle
dört dörtlük bir yer. Bir ara alışamayacakmışım gibi geldi ama şu
anda burada olduğum için çok mutluyum.
Öznur GÜNİ
Sos.Hiz.Uzm
Ankara ÖBM Bşk.lığı
Bize kendiniz ve rahatsızlığınız hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Ben, İbrahim GÜNEŞ.1960 yılında Iğdır’da doğdum. Devlet Su
İşleri’nde çalıştım ve 2008 yılında emekli oldum. Bel ağrısı şikayetiyle, hiç de uygun olmayan yöntemlere yönelerek birkaç kere
belimi çektirdim. Bu müdahalelerden birinin akabinde ne yazık
ki sinirlerim zedelenmişti. Belden aşağımda neredeyse tamamen
hissizlik oluşmuştu ve korkunç ağrılarım vardı. Kars Araştırma
Hastanesinde ameliyat oldum. Operasyon başarılıydı fakat uzun
süreli fizik tedaviye ihtiyacım vardı. Sağlık durumumdan haberdar
olan bir yakınımız bana TSK Rehabilitasyon Merkezinden bahsetti.
Ben de burada şifa bulacağıma inanarak geldim.
Merkezde aldığınız tedavi sağlık durumunuzu nasıl etkiledi? Merkezimiz hakkında neler söylemek istersiniz?
Merkezde tedavim Haziran 2015’de tekrar başladım. Tedavilerim
aynı yoğunlukta ve hızda devam ediyor. Buraya ilk geldiğimde
sedyedeydim. Şimdi koltuk değnekleri yardımıyla ayağa kalkıyor
ve yürüyebiliyorum. Doktorlarımın ve fizyoterapistlerimin söylediğine göre tedavim sayesinde çok daha iyi duruma gelebilecekmişim. Buna ben de inanıyorum. Yukarıda Allah, aşağıda doktorum
ve fizyoterapistlerim sayesinde buradan yürüyerek çıkacağım.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Merkezdeki tedavi sürecinizi anlatabilir misiniz?
2014 yılının kış aylarında ambulansla Merkeze getirildiğimde
durumum çok kötüydü. Sedyeyle geldiğim bu hastanede ayağa
kalmayı ümit ediyor ama karamsarlığımdan da kurtulamıyordum.
Ameliyat sonrası filmlerimi ve sağlık durumumu değerlendiren
doktorlar, benim için çok yoğun bir fizik tedavi programı planladılar.
Başta Merkez Başkanı Celalettin Paşam olmak üzere, Baştabibimiz Kenan Hoca’ya, Doktorum Yasin Bey’e ve benimle fedakarca
ilgilenen Fizyoterapist Emre Bey’e sonsuz şükranlarımı sunarım.
Her biri beni ayrı ayrı motive etmek için oldukça yakınlık gösterdiler. Allah burada tedavi olan ve kalan Kahraman Gazilerimize de
acil şifalar versin. Onlar gözbebeğimiz. Bu tesise emeği geçen
herkese teşekkür ederim.
Her gün, egzersiz salonu, havuz, elektroterapi ve spor alanlarındaki tedavilerime büyük bir azimle katıldım. Yorucu ve acılı egzersiz çalışmalarımda beni çalıştıran, bana tedavilerimde eşlik
eden sağlık personeli her zaman çok sabırlı ve anlayışlıydı. Zaman
zaman onları kırdım, çok zorladım. Çünkü tahammülsüz ve ıstırap
içindeydim. Fakat asla alınmadılar ve yılmadılar. Aksine bana
moral vermek için ellerinden geleni yaptılar. Beni başaracağıma,
ayağa kalkacağıma inandırmak için çabaladılar. Onların özverisi
beni bugünlere taşıdı. Tam üç buçuk ay Merkezde kaldım.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
132
Ayşen BASA
Halk.İlş.Uzm
TSK Reh.ve Bkm.Mrk.Bşk.lığı
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Harp Okulu 242’nci Yıl Mezunları Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni
DENİZ HARP OKULU 242’NCİ YIL MEZUNLARI
DİPLOMA ALMA VE SANCAK
DEVİR TESLİM TÖRENİ
Hazırlayan •• Deniz Kuvvetleri Genel Sekreterliği
D
eniz Harp Okulu 242'nci Dönem Teğmenlerin Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni, Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Millî Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Millî Eğitim Bakanı, Kuvvet Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı ve diğer misafirlerin iştirakiyle 31 Ağustos 2015 tarihinde, Deniz Harp Okulu Komutanlığında
icra edilmiştir.
Törende; 10’u Misafir Askerî Personel ve ikisi bayan olmak üzere 223 Subay mezun olmuştur.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
133
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Harp Okulu 242’nci Yıl Mezunları Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
134
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okulu 125’inci Yıl Mezunları Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni
DENİZ ASTSUBAY MESLEK YÜKSEK OKULU
125’İNCİ YIL MEZUNLARI DİPLOMA ALMA
VE SANCAK DEVİR TESLİM TÖRENİ
Hazırlayan •• Deniz Kuvvetleri Genel Sekreterliği
D
eniz Astsubay Meslek Yüksek Okulu 125’inci Dönem Mezunları Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni, Genelkurmay
Başkanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı, Donanma Komutanı, Yalova Valisi, Sahil Güvenlik Komutanı ve diğer misafirlerin iştirakiyle
31 Ağustos 2015 tarihinde, Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okulu Komutanlığında icra edilmiştir.
Törende; 12’si Misafir Askerî Personel olmak üzere 469 Astsubay mezun olmuştur.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
135
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okulu 125’inci Yıl Mezunları Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
136
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Ertuğrul'un İzinde Deniz Kuvvetleri ve Diplomasi Sempozyumu
ERTUĞRUL'UN İZİNDE DENİZ KUVVETLERİ
VE DİPLOMASİ SEMPOZYUMU
Hazırlayan •• Basım Yayım ve Müzeler Şube Müdürlüğü
D
eniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent BOSTANOĞLU ev sahipliğinde Türk ve Japon bilim adamlarının katılımıyla "Ertuğrul'un
İzinde Deniz Kuvvetleri ve Diplomasi Sempozyumu" 16-17 Eylül 2015 tarihlerinde Deniz Müzesi Komutanlığında icra edilmiştir.
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
137
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Ertuğrul'un İzinde Deniz Kuvvetleri ve Diplomasi Sempozyumu
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
138
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Ertuğrul'un İzinde Deniz Kuvvetleri ve Diplomasi Sempozyumu
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
139
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Ertuğrul'un İzinde Deniz Kuvvetleri ve Diplomasi Sempozyumu
DENİZ KUVVETLERİ DERGİSİ
140
SAYI: 623 I EYLÜL I 2015
Download