ÖZBEKİSTAN`DA TARİHİMİZİ YANSITAN MESCİT VE

advertisement
ÖZBEKİSTAN’DA TARİHİMİZİ YANSITAN MESCİT VE MEDRESELER
Süleyman Merdanoğlu*
Orta Asya, özellikle Özbekistan dünya kültürünün eski ocaklarından birisidir.
Bağımsızlık yıllarında Özbekistan’da tarihi anı, milli değerleri yeniden
kalkındırmaya yönelik büyük kapsamdaki işler gerçekleştirilmişti. Cumhurbaşkanı İslam
Kerimov’un “Özbekistan’ın kendi istiklali ve gelişme yolu” adlı eserinde bağımsız
Özbekistan’ı geliştirme yolu dört temele dayandığı belirtilmektedir. Bunlardan birisi de
Özbek halkının manevi mirasını sağlamlaştırmak ve geliştirmektir. Ülkedeki kutsal
ziyaret yerleri, ilim meskeni olan medreseler, hiç kuşkusuz Özbeklerin manevi mirası
sayılır.Özbeklerin manevi mirasının geçmişi nice bin yıllık bir geçmişe ulaşmaktadır.
IX-X.yüzyıllarında sanat ve ticaret gelişerek; şehirler genişleyip, köşklerin yanı
sıra ticaret tezgahları, kervansaraylar kurulmuştur.
Mimarlığın güzel başarılı tarzlı örnekleri, özellikle mescit ve medreselerin
yapımında yansımaktadır. O dönemlerde ülkeye gelen sanatçılar ve ilim adamlarının
şehirleri tanımlarken esas binalar olarak mescit ve medreseleri dile getirmesi bundandır.
Mescit binaları yanında muhteşem minare, hücre, alim ve evliyaların türbesi üzerine
türbeler yapıldı. Bu gibi yerleri ziyaret edenlerin sayısının çoğalması nedeniyle özel
bölümler de kurulmaya başladı.
IX.yüzyıla kadar çamur ve pişmemiş tuğladan yapılan binalar yerine yüksek
kaliteli evlere olan talep arttı. Şehir kurma çalışmalarında binaların görkemliliği ve
ömrünü uzatmaya yarayan pişmiş tuğla kullanılmaya başladı. Halk arasında şimdiye
kadar “müslüman tuğla” adıyla tanınan bu inşaat malzemesi sarı çamurdan hazırlanarak
özel kaplarda pişiriliyordu.
Yeni mimari üslupta inşa edilen en
ender ve eski anıt şüphesiz ki Buhara’da ki
İsmail Samani türbesidir (IX-X.yüzyıllar).
Türbe doğru dörtgen şeklinde pişmiş
tuğladan yapılmış, duvarları üzerine kubbe
kurulmuştur. Son beş asır süresince
Maveraunnehir’de aynen bu üslup
kullanılmıştır. Bina projesinin mükemmel bir
şekilde planlanması ona bin yıl devamında
korunma imkanını sağlamıştır. Binada her
şey uygun, kabartma tuğlalar o kadar
maharetle kurulmuş ki sonuçta bina cazip bir
biçim almıştır. İsmail Samani Türbesi
Özbekistan Cumhuriyeti topraklarındaki tarihi
anıtlar arasında ilk sıralarda olup,
UNESCO’nun bütün dünya medeniyeti mirası
listesine dahil edilmiştir.
XI-XII.yüzyıllarda pişmiş tuğladan
binalar yapma mahareti yüksek seviyeye
ulaştı. Binaları genelde sekizgenli olarak ön
tarafı yukarıya kaldırılmış ve haşmetli
kubbelerle kapatma gelenek haline girdi. Tuğlaları kah kabartma, kah oyuk, kah dik, kah
düz şekilde sırayla koyma usulleri ortak olmasına rağmen her şehir ve vilayette kendine
özgü usuller gelişti.
1
Büyük İpek Yolu
üzerinde yerleşmiş olan
Buhara-i Şerif Karahanlılar
devletinin başkenti olarak en
gelişmiş şehirlerden birisine
dönüştü. Onun şu andaki
durumuna bakarak da buranın
o dönemdeki mimarlığının
seviyesi hakkında izlenim elde
edilebilir. Örneğin, Mağaki
Attari Mescidi’nin bulunduğu
yerde XII.Yüzyıla ait mescidin
güzellikte eşsiz bir parçası
muhafaza edilmiştir. Binanın
yapımında mevcut olan tüm
süsleme usulleri, bunlar gibi
olmak üzere küçücük tuğlaları nakışlı olarak koyma, çiçek nakışlı çanaktan yararlanma
ve oyma işleri ve alçı usullerinden genişçe yararlanılmıştır. Ustaların mahareti ve
süsleme sanatı uygunlaşarak kendine özgü eserler meydana gelmiştir.
Ülkenin güzelliklerinden biri de turistlerin zevkle seyrettikleri Buhara’daki Mescidi Kelan (Yüksek minare) camisidir. Cami XII.Yüzyılda bina edilmiş olup XVI.yüzyılda
yeniden inşa edilerek bugünkü durumuna gelmiştir. XII.Yüzyıla ait mimari külliyenin
1127 yılında yaptırılan ve yüksekliği 76 metre olan Minare-i Kelan kalmıştır. Duvar
yapısı gerçek sanat eseri örneğidir.
Tirmiz şehri yakınındaki Carkorgan minaresi (1108 ) de kendine özgü uslube
sahiptir. Yukarı kısmı Kur’anı Kerim ayetleriyle süslenmiş olup, yazılar sanki bir kuşak
halindedir. On altı sütun minarenin temelini oluşturmaktadır. Minarenin en yüksek kısmı
bozulmuş, ancak korunan kısmının parçaları da bu abidenin ilk cazibesi hususunda
tasavvur verebilir.
Orta Asya mimari sanatında Amir Timur ve Timuriler dönemi ayrı, özel bir dönemi
oluşturmaktadır.
XIV.yüzyılın son yıllarında merkezleşmiş saltanat kuran Amir Timur Semerkant’ı
kendisine başkent olarak seçti ve şehri “yer yüzünün cevheri”ne dönüştürmeye çalıştı.
Bibi Hanım mescidi, Şah-ı Zinde külliyesi, Gür-i Amir türbeleri Küliyesi Amir
Timur’un devleti yönettiği döneme ait en tanınmış ve görkemli abidelerdendir. Şah-ı
Zinde külliyesindeki en eski abideler Peygamberimizin (s.a.v) amcazadelerine ait
Kusam b. Abbas ve Hace Ahmet türbeleri olup sırlanmış seramik parçalarla kaplıdır,
güzellikte eşsiz ön kısımdan içeri girilir.
Şehrisebz’de yapılan heybetli Aksaray ve Semerkant’ta o dönem için en büyük
cami kabul edilen Bibihanım camisi benzersiz inşaatlardandır. Maalesef, bu iki güzelim
binaların sadece bazı parçaları korunmuştur.
Timurilerin damgasını bastığı ve Orta Asya’nın Rönesansı olarak adlandırılan
XV.yüzyıldan günümüze kadar kendi cazibesi ve güzelliğini koruyan abideler ulaşmıştır.
Buhara (1417) ve Semerkant (1420) ta ki Ulugbey Medreseleri, Şah-ı Zinde Külliyesine
giren mimari inşaatlar, Şehrisebz’deki Kökgümbaz Mescidi (1435) bunların
cümlesindendir.
XVI.yüzyılda gelişmiş şehirlerden biri de Taşkent’tir. Bu dönemde XV.yüzyılın
ikinci yarısında kurulmaya başlayan Şeyh Havendi Tahur ve Yunushan Türbelerinin
yapımı tamamlanmıştır.Barakhan Medresesi ve Şeyh Ebu Bekir Muhammed Keffali Şaşi
Türbesi de onarılmıştır.
2
XVI.yüzyıl mimarisinde geçmiş dönemlerin geleneklerinden geniş anlamda
istifade edilmiştir. 1514 yılında Buhara’da kurulan Mescid-i Kelan’ın yüksek seviye ve
maharetle süslenmesi bunların kanıtıdır. Burada namaz kılınır Minare-i Kelan’dan
okunan ezan sesi bütün Buhara’ya duyulurdu. Minarenin etrafı genişçe bahçe ve üstü
kubbeyle kapatılmıştır.
O dönemin mimarları biraz küçük olan mahalle mescitlerini kurarken dahi var
olan mimari geleneklerden yararlanılmış, XVI.yüzyılda inşa edilen Baland ve Hace
Zeynetdin Mescitleri sanat bakımından XV.yüzyılda Semerkant’ta inşa edilen en güzel
abidelerle boy ölçüşebilir. XVII.yüzyılın sonlarında bölgede başlayan ekonomik, politik
ve kültürel bunalım gitgide merkezi devletçilik tarihinin yıkılmasına neden olmuştue. Bu
dönemde Buhara Emirliği, Hive ve Kokan Hanlıkları arasında sadece Hive’de el işleri,
sanayi ve şehircilik biraz gelişmiştir.
Hive mimarlığı kendine özgü üslup ve sanatıyla Orta Asya’daki diğer inşaatlardan
ayrıcalık taşır. Örneğin, Hive mimarlığında tabiat tasviri siyah boyayla sınırlanan beyaz
boyalarda tasvir edilmiştir. Genel manzara ise her yerde olduğu gibi mavi olarak
korunmuştur.
Şimdiki Hive’nin İçenkale’sindeki anıtların birçoğu XIX.yüzyılda inşa edilmiş olup,
kale duvarları ve kapıları, ticaret kaldırımları, han sarayı ve birçok medrese ve
mescitleriyle gerçek bir Doğu ortamını meydana getirmiştir.
XVIII.yüzyılın sonlarında yeniden yapılan ve genişletilen Cuma mescidi dört
taraftan tuğladan örülmüş duvarlarla çevrili olup, 227 sütunun kaldırdığı eyvandan
ibarettir. Uzmanların tespitine göre, 24 sütun X-XII.yüzyıllara ait olup, Hive’ye özgü ağaç
oymacılığı geleneklerine göre yapılmıştır.
Allakulihan medresesi, (1835) döneminin Hive’deki eğitim ocaklarından biri
olmuştur. Medresenin ön kısmı, giriş ve bahçeyi çevreleyen duvarların bazı kısımları
Hive mimarlık geleneklerini kendinde bulundurmaktadır.
Bağısızlık yıllarında İslam kültürüyle ilgili dünyaca ün yapmış Türk ve İslam
dünyası mimari anıtlarımızdan Buhara’daki Mescidi Kelan ve Minarei Kelan,
Medreseler, Hace Bahauddin ziyaret yeri, Semerkant’taki Registan Meydanı, Şahı Zinde
külliyesi, Gür-i Amir, Taşkent’teki Kökeldaş Medresesi, Zengiata ziyaret yeri gibi birçok
abideler tamamen tamir edilmiştir. Kasım Şeyh Azizan (16 y.y.)Türbesi, Semerkant’taki
İmam el-Buhari Külliyesi, İmam el-Maturudi Kabri, Margilan’daki Burhaniddin elMarginani Anıtı ve başka ziyaret yerleri yeniden onarılmıştır.
Özbekistan’da gerçekleştirilen bu tüm tarihi eserlerin bakım ve onarım işlerinde
olduğu gibi, halkın kültürel, manevi mirasına yeniden sahip olmasında, onların
korunmasında Cumhurbaşkanı İslam Kerimov’un ve başarılı teşebbüslerinin önemli payı
vardır. Ülke devletçiliği, dini, kültürünün kalkınması yolunda ustaların maharetli elleriyle
yaratılan yüksek değerli anıtların korunup kollanması her insanın da görevi olmalıdır.
Özbekistan’daki kutsal ziyaret yerleri, tarihi abideler milli ve bütün insanlığa özgü
değerlerle kaynaşarak buraya gelen herkesin şaşkınlığına neden olmaktadır.
Tarihimizi yansıtan tüm bu mescit ve medreselerin mimarı tarzlarıyla da;
köklerinizdir, medeniyetinizdir, bizzat kendimizdir.
KAYNAK: www.altinmiras.com
___________________________________________________________________
*Süleyman Merdanoğlu-Özbekistan Uluslararası Altın Miras Vakfı Ankara Bölümü
Başkanı ([email protected])
3
Download