ankara kalesı

advertisement
FRANSA’YI
ROTHSCHİLD AİLESİ
TESLİM ALDI
Prof.Dr.ANIL ÇEÇEN
S-1- Geçen hafta yapılan Fransa cumhurbaşkanlığı seçimini nasıl görüyorsunuz ?
c-1- Küresel konjonktürün tam değişim aşamasında Fransa cumhurbaşkanlığı seçimini
tamamladı . Seçimlerde hiçbir partinin adayı çoğunluğu sağlayamadı . Küresel emperyalizme
teslim olan ve hiçbir biçimde emperyalizme karşı çıkış yapamayan iki büyük partinin adayları
birinci turda dökülünce , ikinci tur partilerin ötesinde bir yapı kazandı . Bir tarafta partisi olmayan
yeni yetme bir siyasetçi , öbür tarafta ise yılların politikacısı milliyetçi Le Pen’in kızı , birinci turda
en çok oy alan iki aday olarak seçimlere girdiler ve sonunda yarım yüzyıllık milliyetçi çizginin
temsilcisi olarak seçimlere giren babasının kızı tıpkı babası gibi yeni bir seçim kaybetti. İçinde
bulunulan dönem açısından son derece ilginç dersler ile dolu olan Fransa seçimlerinin
sonuçlarının ,Türkiye Cumhuriyeti açısından da iyi değerlendirilmesi gerekmekte ve özellikle ulus
devletlerin konumu açısından bu durumun bilimsel olarak tartışılması gerekmektedir . Bütün
dünya ulus devletleri küreselleşme döneminde zorlanırken ,ulus devlet modelinin bir devrim
sonucunda ortaya çıktığı Fransa’nın geleceği açısından bu son derece kritik seçimi ulus devletten
yana ulusalcılar kaybederken, küresel emperyalizmin patronu konumundaki Rothschild ailesinin
yetiştirdiği genç bir politikacının yeni başkan seçilmesi , bütün devletler açısından siyasal dersler
ile dolu görünmektedir . Yarım yüzyıllık Avrupa Birliğinin kaderi açısından da Fransız seçiminin
anlamı büyük olmuştur . Özellikle önümüzdeki aylarda yapılacak olan Avrupa ülkelerindeki
seçimleri etkileyeceği şimdiden hissedilmektedir . Demokrasinin beşiği olan Avrupa kıtasındaki
seçimler komşu ülkeleri her zaman yakından etkilemiştir .
S-2- Genç yaşta Fransa cumhurbaşkanı olan Macron nasıl bir kişilik olarak görünmektedir ?
C-2- Kendisinden 25 yaş büyük bir hanım ile evli bulunan yeni cumhurbaşkanı , Fransa gibi bir
büyük devletin başına gelemeyecek kadar genç olmasına rağmen seçimlerde başarı elde
etmesinin arkasında yatan nedenler üzerinde durmak gerekmektedir . Seçim kampanyalarında
küresel kapitalizmin patronu konumundaki ailelerden Rothschild’lerin burslusu gibi yetiştirildiği ve
bu ailenin temsilcisi olarak siyaset sahnesinde öne sürüldüğü fazlasıyla tartışma konusu olmuştur
. Yüzyılların Fransa’sının, arkasında hiçbir siyasal parti desteği olmadan genç bir politikacının
eline düşmesi ,bu ülkenin geleceği açısından önemli kuşkuları gündeme getirmiştir . Eski başkan
Holland’ın ekonomi bakanlığı ile ön sıralara çıkan Macron , Fransız siyasetindeki Yahudi
ağırlığının etkisi ile kısa bir dönem bakanlıktan sonra hemen cumhurbaşkanlığına aday
gösterilmiştir . Ekonomi ve bankacılık alanlarındaki çalışmalardan sonra , Fransa’nın başına geçen
yeni cumhurbaşkanının , kendisini yetiştiren Rothschild ailesinin istekleri doğrultusunda Avrupa
Birliğinin ikinci büyük ülkesini yönetecekmiş gibi görünmektedir . Yeni başkanın arkasındaki parti
desteği eksikliğinin , küresel patron bir ailenin açık desteği ile giderileceği görülmektedir . Küresel
emperyalizmin devletleri teslim aldığı bir yeni aşamada partiler önemini yitirirken , partilerin yerini
şirketler,tarikatlar ve aileler almaktadır . Partisiz cumhurbaşkanının önümüzdeki dönemde
kendisini sınırlayacak bir parti kurma yoluna gitmeyeceği , çok büyük şirketlerin ve küresel
sermayenin patronu konumundaki Rothshildlerin temsilcisi olarak yoluna devam etmeye
çalışacağı anlaşılmaktadır .Yeni başkanın gençliği kendisini bu konuma getiren patronlara karşı
yumuşak davranacağını ortaya koymaktadır . Kendisinden çeyrek asır büyük bir hanıma sahip
bulunan genç başkanın yönetiminde karısının eş başkanlık yapma yoluna gidebileceği gibi
ihtimaller şimdiden tartışma konusu yapılmaktadır .
S-3- Almanya açısından Fransız başkanlık seçimi nasıl değerlendirilebilir ?
1/3
C-3-Avrupa Birliğinin yarım yüzyıllık tarihinde Almanya , bütün kıtanın patronu konumuna geldiği
için bu ülkenin en büyük komşusu olan Fransa’daki seçimler kendiliğinden Almanya üzerinde
geniş çapta etkiler yaratmaktadır . Son yılların muhafazakar iktidarının başı konumundaki
Merkel’in geleceği önümüzdeki aylarda yapılacak olan seçimlere kilitlendiği için soğuk savaş
döneminden kalma yaşlı bir lider olan Merkel’in de geleceği bu seçimden olumsuz etkilenmiştir .
Küreselleşmenin yeni basamağı ortaya genç liderler çıkarmaktadır . Kanada’da babasının oğlu
genç bir başbakanın göreve gelmesiyle başlayan gençleştirme hareketi Yunanistan ve Fransa ile
devam etmiştir . Türkiye’de de lider ya da başbakan değişimi sırası gelirken , gençleştirme
hareketi çizgisinde yeni adayların gündeme geleceği görülmektedir . Önümüzdeki aylarda genel
seçimlere gidecek olan Almanya’da da , Sosyal Demokrat Partinin lideri değişmiş ve küresel
emperyalizmin gençleştirme politikaları doğrultusunda bu yeni liderin başbakanlık makamına
gelebileceği konuşulmaya başlanmıştır . Avrupa Birliği organlarında yıllardır görev yapan yeni
sosyal demokrat liderin de , Avrupa ülkelerini teslim alan liberal sol anlayışın temsilcisi olarak
başbakanlık makamına geleceği ve Bavyera kökenli Rothshilds ailesinin istekleri doğrultusunda
hareket ederek küreselleşme macerasına devam edeceği anlaşılmaktadır . Merkez sağ iktidarların
Avrupa’nın patronu konumuna getirdiği Almanya’nın önümüzdeki dönemde sosyal demokrat
görünümlü politikalara yönelerek , Avrupa tipi sosyal devlet uygulamalarını sürdürmeye
çalışacağı belli olmuştur . Almanya ,yeni dönemde patronluk imajını yumuşatabilecek yeni
adımlar atarak kendisine karşı ortaya çıkan muhalefeti önlemeye çalışacak ama sosyal
demokratlar küresel sermayenin neo-liberal politikalarına karşı çıkamayarak , Bavyera kökenli
Rothschild ailesinin taleplerini yerine getirmeye öncelik vereceklerdir .
S-4- Fransa seçimini kadın aday Le Pen kazansa idi nasıl bir tablo ortaya çıkardı .
C-4- Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura katılan diğer aday Milliyetçi Parti’nin adayı
olan bayan Le Pen idi . Bayan Le Pen ,babasından kalan mirasın üzerine otururken , dünya
sahnesine ulus devletleri kazandıran Fransız devriminin ev sahibi olarak ulusalcılık doğrultusunda
bir geleneksel çizgiye sahip olması gerekirdi . Fransa’nın Akdeniz sahillerinde güçlü bir konuma
sahip olan Yahudi lobilerinin , Fransa’yı Akdeniz’e çekerek İsrail ile yakınlaştırma çabalarına
karşı Fransız ulusalcıları direnmiş ve Milliyetçi Partiyi güçlü bir konumda tutarak Fransız ulus
devletinin ayakta kalmasını sağlamışlardır . Siyonizm Sarkozy gibi bir uluslararası Yahudi
politikacısını Fransa’nın başına getirdiği aşamada Fransız ulus devleti ABD üzerinden İsrail’in
kontrolü altına girmiş ama Sarkozy isimli sonradan olma politikacının hataları yüzünden ,
Siyonizm’in oyunları geri tepmiştir . Siyasete girerken , Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine Büyük
İsrail Projesi yüzünden karşı çıkan Sarkozy ,daha sonra da Almanya-Fransa arasında
oluşturulmuş olan Avrupa Birliğinin ana aksını kırarak Almanya’yı Fransa’dan uzaklaştırarak ,
Akdeniz üzerinden İsrail ile yakınlaşma arayışına girmiştir .Sarkozy’nin bu tür Siyonist politikaları
yüzünden Fransa’da ulusalcılık akımları güçlenmiş ve milliyetçi parti bu aşamada eskisine oranla
iki misli genişlemiştir . Normal koşullarda Le Pen’i iktidara getirecek kadar güçlü olan Fransız
milliyetçiliğinin önü , küresel emperyalizmin yeni bir Siyonist oyunu ile kesilmiştir . Fransa’nın
geleceğinde , Avrupa Birliği için çalışan ulusalcılar ile , İsrail ile ortaklık kurarak yeni bir Roma
İmparatorluğu görünümünde Akdeniz Birliği için çalışan Siyonistler’in çekişmeleri giderek
tırmanmaktadır . Le Pen kazansa idi , Avrupa Birliğinin ana aksı olan Alman ittifakını daha da
güçlendirmeye yönelebilirdi . Yeni başkan Macron ise , Rotshilds’lerin kontrolü altında daha çok
küresel aktör olarak hareket ederek geleceğe dönük bir Akdeniz Birliği’nin İsrail merkezli
oluşumuna katkı sağlamaya patronların istekleri doğrultusunda daha yakın durabilir .
S-5-İki büyük parti olarak Sosyalistler ve Cumhuriyetçiler neden seçimlerde kaybettiler ?
2/3
C-5-Yahudi lobilerinin küresel emperyalizmden yana bir tutum içine girmeleriyle birlikte gerçek
anlamda cumhuriyetçilik ya da sosyalizm uygulamalarına yönelme şansı ortadan kalkmıştır .
Toplumculuğu esas alan sosyalizm ile devletçiliği esas alan cumhuriyetçilik , küresel
emperyalizmin neo-liberal dayatmaları yüzünden etkinliklerini yitirmiştir . Sermayenin liberal
politikalarına teslim olan solcular ve cumhuriyetçiler bireysel çıkarlara öncelik vermeye başladıkları
noktada halk kitlelerinden uzaklaşarak küçülmüşlerdir . Teslimiyetçi politikalar ile sermayenin
dümen suyunda giden sosyalistler ve cumhuriyetçiler Fransa cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci
turunda varlık gösterememiş ve ikinci turda temsilcilerini kalıcı aday yapamamışlardır .
Emperyalizm küresel dönemde bir avuç insanı zengin ederek büyük halk kitlelerini açlığa,işsizliğe
ve haksızlıklara mahkum ederken ,patronların dizinin dibinde liberalcilik oynayan cumhuriyetçiler
ile sosyalistler halk kitlelerinden koparak boylarının ölçüsünü almak durumunda kalmışlardır .
Zenginlerin ve üst tabakaların çıkarlarına öncelik veren ve bu doğrultuda neo-liberalizme teslim
olan sosyalistler ve cumhuriyetçilerin halkçı ve toplumcu politikalara öncelik vermeleri gerekirken ,
kolay yola giderek teslim olmaları yüzünden, Fransa gibi devrimlerin öncüsü bir ülkede
sermayenin yeni yetme çocukları cumhurbaşkanlığı makamına gelebilmektedirler . Gerçek
anlamda cumhurun temsilcisi olması gereken bu makamda sermayenin ve patronların
temsilcisinin yer alması gelecek açısından son derece tehlikeli gelişmelerin ortaya çıkmasına
neden olabilecektir . Küresel anlamda adalet,barış ve eşitlik peşinde koşan platformlara
sosyalistlerin ve cumhuriyetçilerin uzak durmaları yüzünden para babaları bugün bile dünya
halklarının geleceğine hükmedebilmektedir .
S-6- Yürüyüş hareketi kurarak cumhurbaşkanlığına aday olmak ne anlama gelmektedir ?
C-6-Emmanuel Macron , siyasal partiler dışında bağımsız olarak cumhurbaşkanlığı seçimlerine
aday olurken , küresel sermayenin desteği ve örgütlemesi ile bu siyasal boşluğu doldurmak üzere
“Yürüyüş Hareketi “ adı altında bir sivil toplum yapılanmasını öne çıkararak siyasal partilere karşı
kendisine bir sosyal taban oluşturabilmenin çabası içinde olmuştur .Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde normal olarak halk kitlelerinin iktidara doğru yürüyüşe geçmesi beklenirken , Fransa
seçimlerinde Rothschild’lerin çocuğu sermayenin iktidara yönelmesinde kilit rol oynamıştır .
Holland hükümetinde bakan olana kadar kimsenin tanımadığı bu genç siyasetçinin birden
cumhurbaşkanlığı makamına oturması , Avrupa Birliği çatısı altında önemli sarsıntılara yol
açabilecektir . Makyavel gibi bir filozof üzerinde yüksek lisans tezi hazırlayan yeni cumhurbaşkanı
, umarız Makyavelizmin katı uygulamalarını kendi ülkesinde gündeme getirerek , kendisine oy
veren halk kitlelerine yeni acılar yaşatmaz . Patronların kesin desteğini arkasına alan genç
politikacıya tanrının” yürü ya kulum “dediği anlaşılmakta ve bu doğrultuda yürüyüş hareketinin
siyasallaşması tartışma konusu olmaktadır . Emek,özgürlük,sadakat ve açılım kavramları üzerine
dayanan bir yürüyüş hareketi sonucunda Fransa cumhurbaşkanlığına getirilen fazlasıyla genç
bir politikacının bankacılık ve Makyavelizm gibi alanlarda yetiştikten sonra açılımlara
kalkışmasının ne anlamlara geldiği önümüzdeki aylarda ortaya çıkacaktır . Küreselci patronların
çizgisinde ulus devlete karşı politikaları benimseyen Macron ‘a seçim kazandırmak için
sermayenin , Fransız Milliyetçi Partisini sürekli olarak aşırı sağ biçiminde kötüleyerek Le Pen’in
seçim zaferini engelledikleri ortaya çıkmıştır . Küresel sermayenin medya ve basın organlarını
diğer adayların aleyhine kullanmasıyla sermayenin çocuğu iktidara getirilmiştir . Daha şimdiden
sermayenin şişme bebeği adı takılan genç cumhurbaşkanını gelecekte çok zor günler
beklemektedir . Ulus devletin ve cumhuriyet rejiminin beşiği ve kurucusu olan Fransa’nın , küresel
sermayenin seçim oyunlarından kurtulup kurtulamayacağı ya da direnebileceği önümüzdeki
günlerde görülecektir .
3/3
Download