Gümrük Birliği’nin Türkiye’nin Dış Ticaretine Etkisi Ankara Antlaşması süreci ve kapsamı Türkiye ile AB arasında ortaklık ilişkisinin temel dayanaklarından biri Gümrük Birliği’dir. Gümrük Birliği’nin temeli 1963 yılında imzalanan ve Türkiye–AET ortaklık ilişkilerinin genel esaslarını belirleyen bir çerçeve antlaşması niteliği taşıyan Ankara Antlaşması’na dayanmaktadır.(1) Gümrük Birliği süreci, Ankara Antlaşması kapsamında 1970 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Türkiye arasında imzalanan Katma Protokol ile başlatılmıştır. 1 Ocak 1973 tarihinde Katma Protokol’ün yürürlüğe girmesiyle Türkiye sanayi mallarında Topluluk pazarına gümrüksüz geçiş hakkı kazanmıştır. Fakat aynı taviz Topluluk üyesi ülkelere hemen verilmemiştir.(2) Gümrük Birliği, Türkiye’yi tam üyeliğe hazırlamayı hedefleyen bir süreç olarak algılanabilir. Bu süreçte Türkiye’nin Topluluk’tan ithal ettiği sanayi ürünlerine uyguladığı gümrük vergilerini aşamalı şekilde azaltarak 22 yıl içinde tamamen kaldırması öngörülmektedir. Ayrıca, Türkiye üçüncü ülkelerle ticari faaliyetlerinde gümrük oranlarını Topluluğun belirlediği gümrük oranları seviyesinde tutacaktır.(3) Türkiye, 1976–1988 yılları arasında yaşadığı siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklardan dolayı gümrük tarifelerinde indirim yapma yükümlülüğünü bir süreliğine tek taraflı olarak dondurmuştur. Ülkede istikrar yeniden oluştuktan sonra süreç tekrar başlatılmıştır. 6 Mart 1995 tarihinde 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi kararı ile Gümrük Birliği için gerekli şartların oluştuğu hükmüne varılmış ve 1 Ocak 1996 yılında Türkiye, Gümrük Birliği’ne katılmıştır.(4) 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi kararı; Gümrük Birliği üyesi ülkelerin mallarının serbest dolaşımını düzenleyen AB’nin “İç Pazar Mevzuatı” kapsamında hazırlanmıştır. 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi kararı sadece AB ve Türkiye arasındaki gümrük ve dış ticaret mevzuatını içermemektedir. Aynı zamanda; rekabet kurallarını, devlet yardımlarını, şirket birleşmelerini de kapsamaktadır. Bu bağlamda 1/95 sayılı karar Gümrük Birliği ilişkisinden daha kapsamlı bir ekonomik bütünleşme stratejisi sunmaktadır.(5) 1 1980 sonrası ekonomik gelişmeler ve Gümrük Birliği sonrası dış ticaret analizi 1973 yılında yaşanan ve uluslararası ekonomik sistemin istikrarsızlaşmasına da neden olan uluslararası petrol krizi, 1980’li yılların başlarına kadar Türkiye’nin dış ticaretini de olumsuz etkilemiştir. O dönemde Türkiye’nin ihracat geliri sadece petrol ithalatını karşılayacak seviyelerdeydi. Dolayısıyla bu ekonomik ortam içinde, sanayi ürünleri ihracatını artırıcı teşvik uygulamalarına ağırlık verilmiştir.(6) Tablo 1’de görüldüğü gibi 1980 yılına kadar dış ticaret dengesinin ciddi oranda açık vermesi ve ihracatın ithalatı karşılama oranının düşük seviyelerde seyretmesi sonucunda ekonominin serbest piyasa şartlarında rekabet edebilmesini ve Türkiye’nin uluslararası ekonomik sistem ile uyumunu sağlamak amacıyla 1980 yılında “24 Ocak Kararları” olarak da bilinen geniş kapsamlı ekonomik paket yürürlüğe konmuştur.(7) Bu kararlar çerçevesinde sabit kur sisteminden esnek kur sistemine geçilmiştir. Teşviklerle ihracat desteklenmiş ve ekonomik paket reformu ile ihracata dayalı sanayileşme stratejisi uygulanmaya çalışılmıştır. İhracatta bürokrasi azaltılmış ve serbestlik sağlanmıştır. 1989 yılında yapılan değişiklik ile döviz ithalatı serbestleştirilmiş ve 1990 yılında döviz rejimi daha fazla liberalleştirilerek, Türk parasına konvertibilite özelliği kazandırılarak Türk parası ile ithalat ve ihracat serbest hale getirilmiştir. İhracatçının yurtdışında güçlü bir şekilde rekabet edebilmesini sağlamak için de 1987 yılında Türk-Eximbank kurulmuştur.(8) 2 1990 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesiyle Körfez krizi patlak vermiş ve uluslararası ekonomik sistemde istikrarsızlık baş göstermiştir. Bunun etkisi Türk ekonomisinde de hissedilmiştir. Türkiye’de artan iç ve dış borç stoku, kamu açıkları ve yüksek enflasyon gibi nedenlerden dolayı 1994 yılında ekonomik kriz ortaya çıkmıştır. Bu kriz sonrasında “5 Nisan kararları” olarak da bilinen ekonomik tedbirler yürürlüğe konmuştur.(9) 1994 yılında gerçekleştirilen yüksek oranlı devalüasyon ve uygulanan ekonomi politikaları sayesinde Türkiye’nin uluslararası piyasalarda rekabet gücü göreceli olarak arttırılmıştır. Alınan tedbirlerin yanı sıra 1996 yılı başında Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne girmesi ve Gümrük Birliği sonrasında uygulanan stratejiler Grafik 1’de görüldüğü gibi 1994–2008 yılları arasında dış ticaret hacminde genel bir yükseliş eğilimi yaratmıştır. Ancak bu yükseliş, AB ülkeleri ile gümrük kotaları kaldırıldığı için başlangıçta hızlı yükselen ithalat artışından kaynaklanmıştır. Bu nedenle, Grafik 2’de görüleceği üzere ihracatın ithalatı karşılama oranı dönemsel iniş çıkışlar gösterse bile 1994–2000 yılları arasında genel bir düşüş eğilimi göstermiştir. Aynı grafikte 2001 sonrasında ise düzgün bir iniş-çıkış eğilimi görülmektedir.(10) 3 Gümrük Birliği çerçevesinde Türkiye’nin yükümlülükleri, uygulamalar ve sonuçları Türkiye’nin; rekabet kurallarını, devlet yardımları uygulamalarını ve şirket birleşmelerini engellemeyecek şekilde Gümrük Birliği çerçevesinde düzenleme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu düzenlemeler için gerekli olan yasal alt yapıyı ve kurumları hayata geçirmesi gerekmektedir.(11) Gümrük Birliği süreci, Türkiye’nin ekonomisi ve uluslararası ekonomik sistemden ayrı değerlendirilemez. Nitekim Gümrük Birliği öncesinde uygulanan ihracatı artırmaya yönelik 4 doğrudan ve nakdi teşviklerden vazgeçilmiş onun yerine Gümrük Birliği yükümlülüklerine göre hazırlanan “İhracata Yönelik Devlet Yardımları” uygulamalarına geçilmiştir. Aynı şekilde, Gümrük Birliği kurallarına uyum çalışmaları çerçevesinde ihracatı teşvik mevzuatında AB Gümrük Kodu’na uyum çalışmaları yapılmış ve “İhracatı Teşvik Mevzuatı” yerine “Dâhilde İşleme Rejimi” uygulamaya konulmuştur.(12) Buna göre, ihracatçıların dünya piyasa fiyatlarından hammadde ve üretime yönelik diğer malzemeleri gümrük muafiyetli olarak ithal etmelerine imkân sağlanmaktadır. Bunun yanı sıra, ihracatçılara uluslararası rekabetçi fiyatlardan girdi sağlamak ve üretim, ihracat aşamasında destek vermek için gerekli şartların oluşturulmasına öncelik verilmiştir. Bu bağlamda Exim-Bank, sigorta ve kredi kullanımlarının içeriğinde iyileştirmeler yapılmıştır. Exim-Bank’ın orta ve uzun vadeli ekonomik programlara yönelik ihracatı teşvik etmesi amaçlanmıştır.(13) Gümrük Birliği öncesinde devlet yardımları, ihraç edilmesi planlanan mallara göre gerçekleştirilmekteydi. Gümrük Birliği’ne geçildikten sonra, Gümrük Birliği kapsamında AB ile ilişkinin bir taahhüdü olarak mevzuatta ticari değişiklikler yapılarak devlet yardımları mekanizmasında ihracatla ilişkili yeni düzenlemeler öngörülmüştür. KOBİ’ler ve üretim yapabilen, ama ihracat için sermayesi güçlü olmayan şirketlere, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın sorumluluğu altında yurtdışında ofis ve mağaza açma finansmanı sağlanmıştır. Bu yardımlar Gümrük Birliği kuralları ile uyumludur.(14) Ülke ekonomisinde ve istihdamında önemli yeri olan KOBİ’lerin ihracat yapmasını kolaylaştırmak için KOBİ’lerin “Sektörel Dış Ticaret Şirketleri” adı altında güçlerini birleştirip ihracat yapmalarına izin veren düzenlemeler yapılmıştır.(15) Girişimcilerin dış ticaret mevzuatını öğrenmeleri ve ihracat yapmalarını teşvik etmek için dış ticaret firmalarına eğitimler sağlanmakta ve bu eğitimlerin masrafları devlet tarafından finanse edilmektedir. Bu uygulama da Gümrük Birliği kuralları ile uyumludur.(16) İhracata yönelik bilgi merkezlerinin oluşturulması için çalışmalar yapılmıştır. Bu merkezler sayesinde üretim yapan KOBİ ve diğer küçük ölçekli işletmelerin ofislerine kadar gidilerek ihracat mevzuatı, dış pazar şartları ve tüketici tercihleri hakkında bilgilendirilmeleri sağlanıp onları ihracat yapmaları yönünde teşvik etmek hedeflenmiştir. Ayrıca, şirketlere ihracat amaçlı yurt dışı seyahatlerinde ihtiyaç duyulacak bütçenin Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve 5 Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) tarafından temin edilmesi kararlaştırılmıştır. Aynı zamanda yurtdışında düzenlenen ticari nitelikteki fuar organizasyonlarına katılımın desteklenmesi ile üretim ve ihracat artışının sağlanması amaçlanmaktadır.(17) Gümrük Birliği’nin ilk yıllarında AB’den Türkiye’ye ciddi oranda gümrük vergisiz mal girdiği için yerli üretici ithal mal karşısında rekabet edemez duruma gelmiştir. Aynı zamanda dış ticaret açığı büyük rakamlara ulaşmıştır. Tablo 1’de görüldüğü gibi 1996 ve 1997 yıllarında ihracatın ithalatı karşılama oranı sırasıyla %52 ve %53 seviyesindedir. Önceki yıllarda bu oran %60–70 seviyelerinde seyretmekteydi. Türk üreticisinin daha verimli üretim yapması, daha nitelikli mal üretmesi ve sürdürülebilir ihracata yönelik gerekli düzenlemeleri yapmak için çalışmalar başlatılmıştır. Sanayi alanında faaliyet gösteren şirketlerin Ar-Ge çalışmalarına yönelik giderlerinin finansmanı için fon ayrılması hedeflenmektedir. Bu sayede şirketlerin ileri teknoloji içeren kaliteli ürünler üretmesi sağlanacaktır.(18) Devlet; öncelikle, “sürdürülebilir ihracat artışını sağlayacak ihracat yapısını oluşturmak için çalışmalar yapmaktadır. Gümrük Birliği çerçevesindeki yükümlülüklerini de bu çalışmalara paralel olarak sürdürmektedir. Bu bağlamda 2003 yılında hazırlanan ihracat stratejik planı kapsamında ihracatın önündeki bürokratik engellerin kaldırılması için ticari mevzuatta değişiklik yapılmıştır.(19) Gümrük Birliği kapsamında AB kaynaklı fon ile dünyanın ilk devlet destekli Marka Destek Programı niteliği taşıyan Turquality Projesi oluşturulmuştur. Bu proje tekstil ürünlerine yönelik başlatılmıştır. Bu proje kapsamında, Türk ürünlerinde marka değeri oluşturulmasına çalışılacak ve Türk malının yurt dışında marka değerinin artırılması için stratejiler belirlenecektir. Türkiye’de ticari faaliyette bulunan şirketlerin ürünlerinin marka değerinin korunması için yurtdışında yapacakları masrafların ve Turquality mağazalarının kurulmasına yönelik harcamaların finansmanının Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan ödenmesi hedeflenmektedir. Plan kapsamında devletin yaptığı düzenlemelerle Türk ihraç ürünleri ve ihracat şirketleri hakkında gerekli bilgiler elektronik haberleşme ortamı ile dünya pazarlarına ulaştırılmıştır.(20) 6 Aynı plan kapsamında off-set uygulamaları teşvik edilmektedir. Böylece, Türkiye’de ihale kazanmış yabancı şirketlerin Türkiye’de yatırım yapmaları ve teknoloji getirmeleri, böylece Türkiye’nin ekonomisine ve istihdamına katkı yapması sağlanmaya çalışılmaktadır. Aynı zamanda ihracatçılara uluslararası rekabetçi fiyatlardan girdi sağlamak ve üretim, ihracat aşamasında destek vermek için gerekli şartların oluşturulmasına öncelik verilmiştir. Bu bağlamda Exim-Bank, sigorta ve kredi kullanımlarının içeriğinde iyileştirmeler yapılmıştır. Exim-Bank’ın orta ve uzun vadeli ekonomik programlara yönelik ihracatı teşvik etmesi amaçlanmıştır.(21) İhraç ürünleri, önemli pazarlar ve ihracatı çeşitlendirme çalışmaları İhracat stratejik planının hazırlandığı 2003 yılından 2008 yılına kadar Türkiye’nin dış ticaret hacmi 116 milyar $’dan 334 milyar $’a yükselmiştir (Tablo 1). Global ekonomik krizin etkili olduğu 2009 yılında hacim 243 milyar $ seviyesinde kalmıştır. Sanayi ürünleri ihracatı tarım ürünleri ihracatına göre önemli artış kaydetmiştir. Tablo 2’de görüldüğü gibi tarım ürünleri ihracatı 2003 yılından 2008 yılına kadar %122 artışla 6,1 milyar $’dan 13,6 milyar $’a yükselirken, sanayi ürünleri ihracatı %180 artışla 41,1 milyar $’dan 115,1 milyar $’a yükselmiştir. Sanayi ürünleri ihracatında öncü sektörler giyim, tekstil; taşıt araç ve yan sanayi ile demir ve demir dışı metaller olmuştur. Kimyevi maddeler ve elektrik-elektronik sektörü de ihracatta önemli yer tutmaktadır. Belirli tarım ürünlerinin uluslararası piyasalarda rekabet gücünün ve ihracat imkânının artırılması amacıyla stratejik plan kapsamında belirli tarım ürünlerinde vergi iadesi desteği sağlanmaktadır.(22) 7 Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ülkeler Tablo 3’te gösterilmiştir. AB, 2004 yılında 33,7 milyar $ ile toplam ihracatın %53’ünü oluştururken 2008 yılında 53,2 milyar $ ile %40’ını oluşturmuştur. Global kriz yılı olan 2009 yılında ise 36,7 milyar $ ile %36’ya gerilemiştir. Kuzey Afrika ve Orta Doğu bölgesi ülkelerinin payı 2004 yılında 6,5 milyar $ ile %10 seviyelerinden 2008 yılında 20,5 milyar $ ile %16 seviyelerine yükselmiştir. Global krize rağmen 2009’da bu pay 18,9 milyar $ ile %19 seviyelerine yükselmiştir. Rusya Federasyonu’na yapılan ihracat ise 2004 yılından 2008 yılına yaklaşık üç kat artmıştır. ABD’ye yapılan ihracatın ise seviyesini korumuştur. 2004–2009 yılları arasında Türkiye’nin AB’ye olan ihracat bağımlılığı azalırken, Afrika ülkeleri, Rusya Federasyonu ve komşu ülkelerin payı artmıştır. Bu, ihracat alanında bölgesel bağımlılığın önüne geçilmesi ve sürdürülebilir ihracat altyapısı oluşturulması için 2003 yılında ortaya konan ihracat stratejik planı kapsamında ihraç pazarlarının çeşitlendirilmesi çalışmalarının sonucudur. Plan çerçevesinde ikili ve çok taraflı ticari ilişkiler kapsamında ihracatçıların pazara giriş imkânlarını geliştirmeye ve mevcut pazar paylarını artırmaya yönelik çalışmalara ağırlık verilmiştir.(23) 8 Sonuç 1996 yılında, Türkiye’nin ithalat seviyesinde önceki dönemlere göre önemli bir artış gerçekleşmiş ve bir süre bu seviye korunmuştur. Ancak bu artış AB lehine bir ticaret dengesi yaratmıştır, bunun en önemli sebebi de o dönemde Türkiye’nin üretiminin genel olarak AB ölçütlerine göre ihracata uygun olmamasıdır. Türkiye, 2002 yılından itibaren ihracata yönelik yoğun ve uzun vadeli çalışmalar planlamaya başlamış ve 2003 yılında ihracat stratejik planı hazırlanmıştır. Dünya ekonomisi ile bütünleşme süreci başlatılmış ve dış pazarlara açılma süreci hızlandırılmıştır. İhracatı arttırmak, ödemeler dengesini iyileştirmek, istihdamı artırmak, ihraç ürünlerine uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazandırmak, kapasite kullanım oranlarını artırmak amaçlarıyla verilen ihracat teşvikleri Türkiye’nin ihracatını geliştirmiştir. Bu süreç içerisinde ihracatın sektörel yapısı da değişiklik göstermiş, tarım ürünlerine dayalı bir ihracattan sanayi ürünlerine dayalı bir düzene geçilmiştir. Türkiye’de üretilen ürünlere getirilen standardizasyon ihraç edilecek ürünlerin kalitesini artırmıştır. Bütün bu gelişmeler Gümrük Birliği ile ilişkilendirilebilir. Ankara Antlaşması, Türkiye’nin AB ile bütünleşme ve AB’ye tam üyelik sürecinde önemli bir aşama olduğundan Türkiye’nin Gümrük Birliği yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmesi ve gerekli mevzuat düzenlemelerini yapması gerekmektedir. Ancak, ihracatını daha fazla geliştirmeyi hedefleyen Türkiye, AB’ye ekonomik olarak tam bağımlı olmayı şu aşamada tercih etmediği için Ankara Antlaşması’nda öngörülen devlet yardımları ve rekabet ile ilgili düzenlemeleri tamamlamamış ve Devlet Yardımları İzleme ve Denetleme Kurumu’nu henüz oluşturmamıştır. Türkiye’de bu kurumun henüz oluşturulmamış olması ülkenin ekonomi politikasının AB Gümrük Birliği mevzuatıyla tam olarak örtüşmediğini göstermektedir. Türkiye’nin hedefleri güçlü bir ekonomiye sahip olmak ve Orta Doğu bölgesinde lider ülke konumuna ulaşmaktır. Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi bağlamında Türkiye’de istikrarlı ve sürdürülebilir bir ekonominin sağlanması ve ihracatın geliştirilmesi gereklidir. 9 AB ülkelerinin ticari ilişkileri incelendiğinde Almanya, Fransa gibi bazı ülkelerin ekonomik olarak güçlü olduğu ve üye ülkeler arasındaki ticaretten en üst seviyede fayda sağladıkları ve üçüncü ülkelere yönelik ihracata yöneldikleri anlaşılmaktadır. Günümüzde Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülkeler AB ülkeleri, en çok ihracat yaptığı ülke ise Almanya’dır. Eğer Türkiye ileride AB’ye kabul edilirse Almanya ve Fransa gibi Gümrük Birliği’nden en fazla faydayı sağlaması için istikrarlı ve sürdürülebilir bir ekonomik yapıya sahip olması, üçüncü ülkelere yönelik ihracatını geliştirmesi ve bu ihracatta AB standartlarında kaliteyi yakalaması gerekecektir. Günümüzde Gümrük Birliği’nin Türkiye için öneminin azaldığı söylenebilir. Zira Türkiye geçmişe göre artık ekonomisini zenginleştirmiştir ve sadece AB’ye bağımlı bir ekonomi politikası izlememektedir. Orta Asya, Kafkasya, Orta Doğu ve hatta önceden hiç ilişkisi olmadığı bazı Afrika ülkeleriyle ticari ilişkilerini geliştirmektedir. İhraç ürünlerinde ve ülke sayısında artış ve çeşitlilik sağlanmış; ülkede Ar-Ge yatırımlarına önem verilmeye, yabancı yatırımcılar Türkiye’de yatırıma teşvik edilmeye başlanmıştır. Fakat Gümrük Birliği, AB tam üyeliği için gerekli bir şarttır ve sürdürülmelidir. Özetle, başlangıçta Gümrük Birliği kısa vadede Türkiye’nin dış ticaret dengesini bozmuş, orta vadede ise Türkiye’nin ufkunu açmıştır öngörüsünde bulunmak mümkündür. Dipnotlar: 1. Karluk, Rıdvan: ”Avrupa Birliği ve Türkiye”, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2005. s:699 2. Keskin, M. Hakan: “Doğru Sanılan Yanlışlarla Avrupa Birliği”, Nobel Yayıncılık, Ankara, 2008. s:122 3. Soğuk, Handan ve Uyanusta: “Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisine Etkileri”, İKV Yayınları, İstanbul, 2004. s:9 10 4. Kar, Muhsin ve Arıkan, Harun: “Avrupa Birliği Ortak Politikaları ve Türkiye”, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2003. s:110–111 5. Çakmak, Haydar: “Avrupa Birliği, Türkiye İlişkileri”, Barış Platin Yayıncılık, Ankara, 2007. s:100–101 6. Çak, Demet ve Çak, Murat: “Gümrük Birliği’nin Getirdikleri ve Götürdükleri: Dış Ticaret Vergileri ve İhracat Gelirleri Analizi”, İstanbul Ticaret Odası Yayınları, İstanbul, 2007. s.63. 7. “Türk Sanayinin Rekabet Gücü: Uygulanan politikalar ve etkileri”, Nurhan, Yentürk, İktisat Dergisi, Sayı. 440, Ocak 2003. s.42 8. Duran, Meltem: “İhracata Yönelik Destekler”, İstanbul Ticaret Odası Yayınları, İstanbul, 2004. s:21 9. “1923–2003 döneminde Türkiye Cumhuriyeti’nin Dış Ticaret Politikaları”, M. Murat, Taşkın, Dış Ticaret Dergisi, Özel Sayı, Ekim 2003. http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/TanitimKoordinasyonDb/murat.doc 10. “Rekabet Gücü ve Global Rekabette Türkiye’nin Yeri”, C. Yenal Kesbiç ve Serap Ürüt, Ekonomik Forumlar Dergisi, Yıl: 41 Sayı. 483, Haziran 2004. s: 62 11. “Ekonomik Bütünleşmeler ve Gümrük Birliği Teorisi”, Süleyman, Uyar, Dış Ticaret Dergisi, Sayı. 19, Ekim 2000. s:109–110 12. “Cumhuriyet’in 80. yılında 1923, 2003 Türk Dış Ticaretinin Gelişiminin Kısa Tarihçesi”, Müge, Varol, Dış Ticaret Dergisi, Özel Sayı, Ekim 2003. http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/TanitimKoordinasyonDb/muge.doc 13. “Türkiye’de İhracatı Teşvik Tedbirleri”, Coşkun, Şenol, Gümrük Dünyası Dergisi, Sayı. 62, Haziran 2009. s: 51 14. Dura, Cihan ve Atik, Hayriye: “İstanbul Ticaret Odası “Avrupa Birliği, Gümrük Birliği ve Türkiye”, Nobel Yayıncılık, İstanbul, 2007, s: 677–678 11 15. İstanbul Ticaret Odası “Türkiye için Model Olabilecek Ülkelerde Uygulanan Teşvik Uygulamaları ve Ülkemize Uygulanabilirliği”, İstanbul Ticaret Odası Yayınları, İstanbul, 2007, Yayın No:51 s: 200 16. “AB Müktesebatına Uyum sürecinde Devlet Yardımları ve Resmi Destekli İhtiyaç Kredileri”, Asuman Erkan ve Dilvin Acar, Dış Ticarette Durum Dergisi, Sayı. 59, Ocak 2006. s: 46 17. “AB Devlet Yardımları Politikası ve Türkiye’de Devlet Yardımı Uygulamaları”, Bülent Ferik, Dış Ticarette Dergisi, Yıl:9 Sayı 31, Nisan 2004. s: 7–8 18. “Gümrük Birliği ile Birlikte Türkiye’nin Dış Ticaretinde Yapısal Değişimler Oldu mu? ”, Dilek Temiz, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Sayı 1, Cilt8, Mart 2009 s: 119. 19. “ Gümrük Birliği’nin Statik Etkileri”, Lerzan N. Özkale ve Fatma N. Karaman, Uluslararası Ekonomi ve Dış Ticaret Politikaları Dergisi, Yıl 1, Sayı 1, Ocak 2006 s: 121. 20. “ Dışa Açılma Yolunda Stratejik Ortaklıklar ve Türk Şirketleri Açısından Önemi ”, Belgin Aydıntan, Gazi Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt5, Sayı 2, Güz 2003 s: 141–142. 21. Esener, Ömer: “Stratejik Ortaklıklar”, İMKB Yayınları, İstanbul, 2005. s: 58–59 22. “ Türkiye Ekonomisinin Rekabet Gücündeki Gelişmeler ve Faktör Kullanım Yoğunluklarına Göre Dış Ticaretin Yapısı”, B. Ali Eşiyok, Ekonomik Forumlar Dergisi, Yıl:44, Sayı 514, Aralık 2008 s: 20–21. 23. http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/IHR/Turkiye_ihr_gelisimi.doc 12