BESLENME I ÇOCUK BESLENMESİ ÜNİTE 1 GİRİŞ Dünya Sağlık Örgütüne

advertisement
BESLENME I
ÇOCUK BESLENMESİ
ÜNİTE 1
GİRİŞ
Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) göre sağlık; insanın fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden tam bir iyilik hâlinde olması
durumudur. İnsanın dolayısıyla toplumun sağlığını etkileyen başlıca etmenlerinden biri çevre koşullarıdır. Beslenme,
bireyin sağlığını etkileyen en önemli çevresel etmenlerden biridir.
BESLENME İLE İLGİLİ KAVRAMLAR
Besin Maddesi: Besinler (gıda, yiyecek); su, organik ve inorganik ögelerden oluşmuştur. Besin maddesi (yiyecek
maddesi veya gıda maddesi), yenilebilen bitki ve hayvan dokuları olarak tanımlanır. Besinlerin et, süt, yumurta,
elma, ıspanak, pirinç vb. örneklerle çoğaltılması mümkündür. Ekmek, peynir, reçel, marmelat vb. gibi işlem görmüş
maddeler de bu terim ile anılırlar.
Besin Ögesi: Vücutta çeşitli görevleri olan besinlerin bileşiminde bulunan su, organik ve inorganik ögelere “besin
ögesi” denir. Karbonhidratlar, proteinler, yağlar, vitaminler, mineraller ve su besin ögesidir.
Diyet: Üç farklı anlamda kullanılmaktadır:
1. Düzenli olarak tüketilen yiyecek ve içeceklerdir.
2. Kilo vermek için hazırlanmış besinlerin tüketilmesi.
3. Tedavi ve korunma amacıyla tüketilecek besinlerin çeşit ve miktarlarının düzenlenmesi.
Elzem: Vücutta yapılamayan ve besinlerle alınması zorunlu olan anlamındadır.
Aşırı Beslenme: Vücudun gereksinimi olan enerji ve besin ögelerinin vücut gereksiniminin çok üzerinde alınmasıdır.
Yeterli ve Dengeli Beslenme: Bireyin yaşı, cinsiyeti ve içinde bulunduğu fizyolojik ortama göre, vücudun büyümesi,
dokuların yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besin ögelerinin yeterince alınması ve vücutta uygun şekilde
kullanılmasına “yeterli ve dengeli beslenme” denir. Bir başka ifadeyle besinlerin,
vücut gereksinimi kadar enerji, protein, karbonhidrat, vitamin ve mineral sağlayacak miktarda alınmasıdır. Besinlerin
değerini kaybetmeden, sağlığı bozucu duruma gelmeden en ekonomik şekilde alınıp vücutta kullanılması yeterli ve
dengeli beslenmede etkili olmaktadır.
Yetersiz ve Dengesiz Beslenme: Besin ögeleri vücudun gereksinimi düzeyinde alınamazsa, yeterli enerji oluşmadığı ve
vücut dokuları yapılamadığından “yetersiz beslenme” durumu oluşur. Yetersiz beslenme, canlının fizyolojik
gereksinimlerini karşılamaktan uzak olan beslenme türüdür. Yetersiz beslenme durumunda fiziksel büyüme, gelişme
yanında beyin gelişimi ve zekâ gelişimi de etkilenir.
Yetersiz beslenme durumunda fiziksel büyüme, gelişme yanında beyin gelişimi ve zekâ gelişimi de etkilenir.
İnsan gereğinden çok yerse, besin ögelerini vücut gereksiniminden çok alır. Çok alınan bu ögeler vücutta yağ olarak
depolandığından vücut sağlığı bozulur. Bu duruma “dengesiz beslenme” denir. Ayrıca insan yeterince yemesine
karşın, uygun seçim yapamadığı ya da yanlış pişirme yöntemi uyguladığı için besin ögelerinin bazılarından
yararlanamaz. Bu durumda, o besin ögesinin vücut çalışmasındaki işlevi yerine getirilemediğinden yine vücut sağlığı
bozulur. Bu durum da “dengesiz beslenme”dir.
BESİN ÖGELERİ
PROTEİNLER
Tanımı, Yapısı ve Özellikleri
Vücudun en küçük parçası olan hücrenin ve metabolik tepkimeleri katalize eden enzimlerin yapısı proteindir.
Protein sözcüğünün Latincedeki karşılığı “yaşayan varlıklar için elzem azotlu öge” şeklindedir. Vücudun en küçük
parçası olan hücrenin ve metabolik tepkimeleri katalize eden enzimlerin yapısı proteindir. Büyüme, hücrelerin
çoğalması demek olduğuna göre protein büyüme için elzemdir. Vücudun bütün hücrelerinin büyük bir bölümü
proteinlerden yapılmıştır ve bu hücreler sürekli olarak değişip yenilenmektedir. Bu nedenle sürekli olan bu olaylar
sonucu vücuttan sürekli olarak belirli miktarda protein dışarı atılır. Bu bakımdan vücudun enerji deposu anlamında
bir protein deposu yoktur. Sadece kısa süreli yetersizlikleri giderebilecek az miktarda, yedek protein vücutta
saklanabilir. Eğer vücut, protein alamazsa yıkılan hücreler yenilenemez.
Vücut proteinlerinin oluşumu için kaynak, yiyeceklerin içinde bulunan proteinlerdir. Vücudun, karbonhidrat veya
yağdan proteini yapması mümkün olmadığından dışarıdan protein alınması zorunludur.
Doğal proteinlerin yapısında 22 çeşit aminoasit bulunmaktadır. Aminoasitlerin yapısında karbon, hidrojen, oksijen,
azot bazılarında ise kükürt bulunmaktadır. Her canlının bulundurduğu protein çeşidi birbirinden ve diğer canlılardan
farklılık gösterir. Bunun nedeni, yapılarını oluşturan aminoasitlerin sayısından, diziliş biçiminden, türünden,
şekillerindeki farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle protein gereksiniminin karşılanmasında kullanılan
hayvansal ve bitkisel gıdalardaki protein türü, aminoasit örüntüsü, besin değeri, kalitesi değişiklik gösterir.
Aminoasitler ikiye ayrılır:
• Vücutta yapılabilen aminoasitler,
• Vücutta yapılamayan besinler yoluyla dışarıdan alınması gereken elzem aminoasitler. Elzem aminoasitler 8 tanedir
(triptofan, löysin, lizin, fenilalanin, valin, izoloysin, treonin, metionin). Elzem olmayan trozin ve sistein, elzem olan
fenilalanin ve metionine olan gereksinmeyi azalttığı için birlikte düşünülür.
Elzem aminoasitlerin vücuda alınmasındaki zorunluluğun nedeni, vücut için gerekli olan proteinlerin sentezi ve
dengesi içindir. Elzem aminoasitlerden diğer aminoasitler de yapılabilmektedir. Bu aminoasitlerin vücutta
yapılabilmesi için elzem aminoasitler gerekmektedir. Elzem olan ve olmayan tüm aminoasitler tek başına
düşünülmemelidir. Birinin yokluğu diğerinin sentezlenmesini engelleyecek, sonuçta vücut, proteinleri ve diğer azotlu
maddeler sentezleyemeyecek ve bunun sonucunda da vücudun dengesi ve sağlığı bozulacaktır.
Bir gram protein
dört kalorilik enerji sağlar.
Proteinlerin Vücuttaki İşlevleri
• Proteinler hücrelerin yapımı ve çalışmasını sağlarlar. Bu nedenle büyüme, gelişmede, yara ve yanıkların
iyileşmesinde, dolayısıyla insan yaşamının devamını sağlayan her türlü yaşamsal olayda,
• Bağışıklı sisteminin güçlenmesin ve hastalıklarla savaşan antikorların yapımında,
• Bazı enzim ve hormonların yapımında,
• Vücudun sıvı ve asit-baz dengesinin sağlanmasında,
• Vücudun gereksinimi olan enerjiyi karşılamada (1 gram protein 4 kalorilik enerji sağlar) görevlidir.
Anne sütü ve yumurta insan vücudunda %100 oranında sindirilebilen protein içermektedir.
Resim 1. Protein kaynakları (Kaynak: T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi “Beslenme”(2011), Ankara)
Protein Kaynakları
Hayvansal ve bitkisel tüm besinlerde protein bulunmaktadır. Proteinin kalitesi, gereksinimi karşılamada en önemli
unsurdur. Protein kaynağı olan besinlerin kalitesi birbirinden farklılık göstermektedir. Besinlerde bulunan proteinin
kalitesi vücutta ne oranda sindirildiğine, yani vücudun yararlanma
oranına göre belirlenir. İnsan vücudunda % 100 oranında sindirilen proteinlere “örnek protein” denilmektedir. Bu
oranda sindirilebilen proteinler; yumurta ve anne sütünde bulunmaktadır. % 91-100 oranında sindirilebilen ve
vücutta kullanılabilen proteinlere “iyi kaliteli protein” denilmektedir. Vücutta % 70-90 arasında sindirilebilen ve
kullanılan proteinlere “düşük kaliteli protein” denilmektedir. Buna göre; etler, su ürünleri, süt ve süt ürünleri, kısaca
hayvansal yiyeceklerde bulunan proteinler ve başta soya fasulyesi olmak üzere diğer kuru baklagiller, yağlı tohumlar
iyi kaliteli protein kaynağıdır. Tahıllar, taze sebze ve meyveler gibi bitkisel yiyecekler düşük kaliteli protein
kaynağıdır.
Protein Gereksinimi
Vücudun protein gereksinimi belirlenirken, vücuttan atılan protein miktarı dikkate alınır. İhtiyaç miktarı ve atılan
miktar eşit olmalıdır. Bu nedenle yetişkin bir birey karışık diyetle besleniyorsa (hayvansal ve bitkisel kaynaklı yiyecek
tüketimi) bir günde alması gereken protein miktarı, kilogram başına 1 gramdır. Ancak bu durum özel durumu olan
bireylerde (çocuklar, gebe ve emzikli kadınlar, ateşli hastalıklar gibi) farklılık göstermektedir. Protein gereksinimini
değiştiren diğer faktörler ise diyet türü ve protein kalitesidir.
Normal diyet alan yetişkinlerde enerjinin %55-60’ı karbonhidratlardan sağlanır.
KARBONHİDRATLAR
Tanımı, Yapısı ve Özellikleri
Vücuda enerji sağlayan besin ögelerinden biridir. Karbonhidratlar, besinlerde en fazla bulunan besin ögesidir.
Normal diyet alan yetişkinlerde enerjinin %55-60’ı karbonhidratlardan sağlanır. Karbonhidratlar, karbon, oksijen ve
hidrojenden oluşmuş organik bileşiklerdir. Bu üç elementin sayısına, birleşme düzenine ve insanın yararlanma
durumuna göre çeşitli yapıda ve isimde karbonhidratlar vardır. Karbonhidratlar; monosakkaritler, disakkaritler ve
polisakkaritler olmak üzere üçe ayrılır.
Karbonhidratların Görevleri
Karbonhidratların başlıca işlevi, enerji oluşturmaktır.
• Karbonhidratların başlıca işlevi, enerji oluşturmaktır. 1 gram karbonhidrattan 4 kalorilik enerji ortaya çıkar. Ağır
beden hareketleri için en elverişli enerji kaynağı karbonhidratlardır.
• Asidoz ve ketozis gibi durumları önlerler. Ketozis; kanın alkalilik oranının azalması, asitlik oranının artması
durumudur. İleri düzeyi komaya neden olur.
• Su ve elektrolitlerin vücutta yeterli oranlarda tutulmalarına yardımcı olurlar.
• Proteinlerden enerji yapımını engelleyerek, proteinlerin asıl görevlerini yapmalarını sağlarlar.
• Metabolizma sonucu oluşan atık ürünlerin bağırsaklardan atılımını hızlandırırlar.
• Sindirim enzimleri tarafından parçalanamayan ve posayı oluşturan karbonhidratlar, kalın bağırsakların çalışmasını
artırarak dışkının atılımını kolaylaştırırlar.
• Çeşitli maddelerin sentezinde kullanılırlar.
Resim 2. Karbonhidrat kaynakları (Kaynak: T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi “Beslenme”(2011),
Ankara)
Karbonhidrat Kaynakları
Karbonhidratlar çoğunlukla bitkisel kaynaklı yiyeceklerde bulunur. Bitkiler çeşitlerine göre az veya çok karbonhidrat
depo ederler. Şeker ve şeker ile yapılmış besinler (bal, pekmez, reçel, tahin helvası), tahıllar ve tahıl ürünleri, kuru
baklagiller, kurutulmuş besinler, patates, yağlı tohumlar, meyveler, sebzeler ve süt, karbonhidratın zengin
kaynaklarıdır. Sebze ve meyvelerdeki oran türe göre değişmektedir. Örneğin patatesin 100 gramında 17 gram
karbonhidrat varken, patlıcanın 100 gramında 5-6 gram karbonhidrat vardır. Süt ve sütten yapılan yiyeceklerin
dışında kalan hayvansal gıdalar karbonhidrat kaynağı sayılmaz.
Karbonhidrat Gereksinimi
Yeterli ve dengeli beslenebilmek için günlük enerji gereksiniminin % 55-60 kadarının karbonhidratlardan
karşılanması önerilmektedir. Uzun süreli açlık, yüksek protein/düşük karbonhidrat içeren bir diyet alınması
durumlarında vücut; kas, enzimler ve vücut proteinleri gibi fonksiyonel protein dokularını kaybeder. Bu protein
yıkımından korunmak için karbonhidrat alınması zorunludur. Ayrıca karbonhidratlar yağların parçalanması için
gerekli olduklarından metabolik olarak da gereklidir.
YAĞLAR
Tanımı, Yapısı ve Özellikleri
Yağlar en ekonomik enerji kaynağıdır.
Yağlar enerji kaynağı olması bakımından oldukça önemli besin ögesidir. Az miktarlarıyla çok enerji temin ederler.
Yağlar; karbon, hidrojen ve oksijenden oluşur. Lipidler içinde yer alan kimyasal ögelerdir. Yağların yapısı, yağ asitleri
ve gliserol esterlerinden oluşmaktadır. Yağ asitleri, moleküllerindeki karbon sayılarına ve bu karbonlar arasında çift
bağ bulunup bulunmamasına göre çeşitlenir. Yağ asitleri, doymuş ve doymamış olarak ikiye ayrılır.
• Doymuş Yağ Asitleri: Yağ asidi zincirindeki tüm karbonların boş bağlarına hidrojen atomu bağlanmıştır. Doymuş yağ
asitleri, daha çok hayvansal yağlarda bulunmaktadır.
• Doymamış Yağ Asitleri: Yağ asidi zincirindeki bir veya daha fazla karbonun birer bağı hidrojenle bağlanmamıştır. Bu
durumda karbonlar arasında çift bağ mevcuttur. Doymamış yağ asitlerindeki çift bağ sayısı beslenmede önemlidir.
Zincirde tek çift bağ bulunduğu için tekli doymamış yağ asidi diye adlandırılan yağ asidi “oleik asit” vücut tarafından
yapılabilmektedir. Ancak insan vücudu, karbon zincirinde iki çift bağı olan “linoleik” ve üç çift bağı olan “alfa-linoleik”
diye adlandırılan yağ asitlerini yapamamaktadır. Vücutta sentezlenemeyen ve dışarıdan alınması zorunlu olan bu
yağlara “elzem yağ asitleri” denir. Bu çoklu doymamış yağ asitleri zincirdeki çift bağın yerine göre omega-3 ve
omega-6 diye gruplandırılır. Vücutta her iki grubun da önemli işlevleri vardır. Bu işlevler; beyin gelişimi, büyüme ve
kanın normal akışkanlığının sağlanması ile ilgilidir. Tekli doymamış yağ asidi olan oleik asit zeytinyağında, çoklu
doymamış yağ asitleri diğer bitkisel sıvı yağlarda ve balık yağında bulunur.
Yağların Görevleri
• Yağlar en ekonomik enerji kaynağıdır. Aynı miktardaki karbonhidrat ve proteinlerin iki katından fazla enerji
içermektedirler. Vücudun gereksinimi olan enerjiyi sağlarlar. 1 gram yağ, 9 kalorilik enerji vermektedir. İhtiyaçtan
fazla alınan enerji vücutta yağ olarak depolanır.
• Elzem yağ asitleri ve yağda eriyen vitaminlerin vücuda alınmasını ve vücut çalışmasındaki görevlerini yapmalarını
sağlarlar.
• Vücut ısısının kaybını önlerler.
• Organların etrafını çevreleyerek dış etkilerden organları korurlar.
• Midede sindirilmedikleri ve uzun süre kaldıkları için tokluk hissi verir ve midenin boşalma zamanını geciktirir.
• Hücre membranının bileşiminde bulunur.
• Bazı hormonların ham maddeleridir.
Yağ Kaynakları
Vücut ihtiyacından fazla miktarda alınan yağ; şişmanlık, kanser, kalp ve damar hastalıkları riskini artırmaktadır.
Bütün bitkisel ve hayvansal besinlerde az veya çok miktarda bulunurlar. Bitkisel besinlerden elde edilen yağlarda
doymamış yağ asidi oranı yüksek, hayvansal yağlarda ise doymuş yağ asitlerinin oranı yüksektir. Yağdan zengin
bitkisel yiyecekler; zeytin, ayçiçeği, susam, pamuk çekirdeği, ceviz, fındık, fıstık, soya fasulyesi ve mısırdır. Diğer tahıl
taneleri, meyve ve sebzelerde az miktarda yağ bulunur. Hayvan vücudundaki yağlar, yağ dokusu şeklinde ve etin
bileşiminde bulunur. Hayvansal kaynaklı olan süt ve yumurtada da yağ bulunur.
•Günlük tükettiğiniz besinleri karbonhidrat, protein ve yağ içeriklerine göre sınıflandırınız.
Yağ Gereksinimi
Vücudun enerji ihtiyacı diğer besin ögelerinden temin edildikten sonra elzem yağ asitlerini ve yağda eriyen
vitaminlerin taşınmasını sağlayacak miktarda yağ alımı yeterli olmaktadır. Çok fazla yağ alımının şişmanlık, kanser,
kalp ve damar hastalıkları riskini artırdığı yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır. Bu durumun beslenmede dikkate
alınması gerekir. Yetişkinlerin, günlük aldıkları enerjinin ortalama %25-30'unu yağlardan karşılaması uygundur.
Vücutta çeşitli görevleri olan yağlar alınırken dikkat edilmesi gereken ilkeler vardır. Bunlar;
• Günlük menülerde kullanılan yağların bitkisel kaynaklı olmasına özen gösterilmeli, hayvansal yağ tüketimi
azaltılmalıdır.
• Şişmanlık, kalp ve damar hastalıkları, kan kolesterol ve lipid düzeyinin yüksek olduğu durumlarda, sindirim sistemi
bozukluklarında, karaciğer ve safra kesesi hastalığı olan bireylerin diyetlerindeki yağ miktarı azaltılmalıdır.
• Yemek pişirmede bitkisel sıvı yağlar tercih edilmeli ve kullanılan yağ yakılmamalıdır.
• Pişirme yöntemi olarak kızartma tercih edilmemelidir.
VİTAMİNLER
Vücutta önemli görevleri olan vitaminler yağda ve suda eriyen vitaminler şeklinde ikiye ayrılır.
Yağda Eriyen Vitaminler:
A Vitamini
Besinlerde iki şekilde bulunur:
A vitamini,
özellikle görmede etkili epitel dokuların,
kemik ve diş sağlığının korunmasında önemlidir.
• A vitamini (Retinol): Hayvansal gıdalarla alınan, vücutta A vitamini olarak etkinlik gösteren şeklidir.
• Provitamin A (Karoten): Özellikle sarı-turuncu renkli bitkisel gıdalarda karotenoidler şeklindedir. Karotenoidler,
karaciğer ve ince bağırsak mukozalarında retinole dönüşerek aktif duruma gelmektedir.
A vitamini suda erimez. Çocuklarda ve yaşlılarda emilim düşüktür.
Görevleri
• Görmede etkili epitel hücrelerin sağlığının korunması ve değişik ışık durumlarında görmede etkilidir.
• Epitel dokuların, kemik ve diş sağlığının korunmasında görev yapar.
• Enfeksiyon hastalıklarına karşı koruyucu özelliği vardır. Bağışıklık sistemini güçlendirir.
• Kemik gelişimi ve üreme için gereklidir.
• Kansere karşı koruyucudur.
• Demir metabolizması ve hormon sentezinde görevlidir.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
Hayvansal kaynaklı A vitamininden zengin gıdalar; balıkyağı, karaciğer, süt ve süt ürünleri, tereyağı ve yumurta
sarısıdır.
Bitkisel kaynaklı A vitamininden zengin gıdalar; koyu yeşil yapraklı sebzeler, sarı-turuncu renkli meyve ve sebzelerdir
(havuç, kabak, balkabağı, kavun, kayısı, papaya). Yeterli ve dengeli beslenme ile günlük gereksinim karşılanabilir.
Yetersizliği
A vitamini eksikliği sonucunda birçok sorun ortaya çıkar. Ancak eksiklik belirtilerinin ortaya çıkması aylar veya yıllar
sürebilir. Bu nedenle kandaki A vitamini seviyesi, eksikliğin belirlenmesinde önemlidir. Gece körlüğü, göz kuruluğu,
gözde bitot lekesi, vücut epitel yüzeylerinde enfeksiyonlar, kemik büyümesinde duraklama, kemik şeklinde
değişiklik, büyüme geriliği, cilt kuruluğu, bağışıklık sisteminde baskılanma A vitamini eksikliği sonuçlarındandır.
Ayrıca A vitamini vücutta depo edildiğinden fazlası da zararlıdır.
D Vitamini
Suda erimez, erimiş durumdaki D vitamini ısıya, oksidasyona, alkali ve aside dayanıklıdır. Ultraviyole ışınlarına
duyarlıdır. D vitamini ince bağırsaklardan emilir. Emilimi için safra ve yağa ihtiyaç vardır.
Görevleri
• Kemik ve diş gelişimi için gereklidir.
• Kalsiyum ve fosfor metabolizmasını düzenlemede görev alır.
• Paratiroid hormonunun fonksiyonunda yardımcıdır.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
Hayvan dokularında D vitamini, öncü maddesi 7-dehidrokolesterol olarak bulunur ve bu madde güneşin ultraviyole
ışınlarının etkisi ile D vitaminine dönüşerek hayvansal gıdalarla vücuda alınır.
Güneş ışınlarından yeterince yararlanılması durumunda, günlük D vitamini ihtiyacı karşılanmış olacaktır.
Doğadaki besinlerin çok azı D vitamini içerir. Bunlar arasında yumurta sarısı, süt, tereyağı, balık yağı ve yağlı balıklar
yer alır. Ayrıca insan derisinin altında D vitamini öncü maddesi 7-dehidrokolesterol bulunur. Güneşin ultraviyole
ışınlarının etkisi ile D vitaminine dönüşerek emilime katılır. Güneş ışınlarından yeterince yararlanılırsa günlük
gereksinim karşılanmış olur. Özel durumlarda (büyüme çağında olan çocuklar, yaşlılar, gebe ve emzikli kadınlar,
güneş ışınlarından yararlanamayanlar gibi) gereksinim artmaktadır.
Yetersizliği
D vitamini yetersizliği ile ilgili belirtiler iskelet sisteminde görülür. İskelet sistemindeki belirtilerle ortaya çıkan
hastalıklar raşitizm ve osteomalasiadır. Raşitizmde kemikler yumuşar ve kolayca bükülebilir. Kemik uçlarında
genişlemeler, bileklerde şişlik, bacaklarda X ve O biçimi ortaya çıkar. Osteomalasia hastalığında, kemikler raşitizme
göre daha yumuşaktır. D vitamini yetersizliğini önlemek için çocukların güneşten yeterince yararlanmasını sağlamak
gerekir.
E Vitamini
E vitamini yağda erir, suda erimez. Isı, ışık ve alkaliye dayanıklıdır. Ultraviyole ışınlarından etkilenir ve vitamin
özelliğini kaybeder. Karaciğerde ve vücut yağlarında depolanır. Emilimi ve taşınması için safra ve yağ gereklidir.
Görevleri
• Antioksidant (hücre hasarını önleyici maddeler) özelliğine sahiptir.
• Hücre zarının stabilizasyonu, oksidasyon reaksiyonlarının ayarlanması, A vitamininin korunmasında etkilidir.
• Kanserden ve anemiden korur.
• Ülseri önler, kanın akışkanlığında görev alır.
• Üremede etkilidir.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
Hayvansal ve bitkisel dokularda yeterli oranda bulunur. En zengin kaynakları; yeşil yapraklı bitkiler, yağlı tohumlar ve
bunlardan elde edilen yağlar, sert kabuklu meyveler, tahıl taneleri ve kuru baklagillerdir. Günlük diyetler bu
vitaminine olan gereksinimi karşılayacak düzeydedir.
Yetersizliği:
E vitamini eksikliğinde hemolitik anemi (alyuvarların ömürlerini tamamlamadan yıkıma uğraması) görülür. Diğer
yetersizlik belirtileri; sinir ve kas sisteminde dejenerasyon, kas yorgunluğu ve zayıflığı, kaslarda ağrıdır.
K Vitamini
Yapay olarak elde edilen K vitamini ışığa, ısıya, oksijene dayanıklıdır. Yağ çözücülerinde erir. Ultraviyole ışınlarına
duyarlıdır.
Görevleri
Vitamin K, karaciğerde kanın pıhtılaşmasını sağlayan maddenin sentezi için gereklidir.
Vitamin K, karaciğerde kanın pıhtılaşmasını sağlayan maddenin sentezi için gereklidir. Eksikliğinde kanın pıhtılaşması
engellendiği için kanama riski ortaya çıkar. Ayrıca kemik gelişimi için de önemlidir. Kandaki kalsiyum düzeyini
düzenleyen proteinlerin sentezinde görevlidir.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
Sindirim sisteminde bakteriler tarafından sentezlenebilir. Ayrıca hayvansal ve bitkisel besinlerin çoğunda bulunur. En
zengin kaynakları; yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, et ve balıklardır.
K vitamini yenidoğan bebeklerin bağırsaklarındaki mikrobiyal sentezden sorumlu bakteriler olmadığından
sentezlenemez. Bu nedenle yenidoğanlara K vitamini takviyesi yapılır. Günlük ihtiyaç günlük diyetler ile karşılanabilir
düzeydedir.
Yetersizliği
Tiamin içeren yiyecekler uzun süre ve bol suyla pişirildiğinde sıcaklığın etkisiyle tiaminin bir kısmı suya geçer ve bu suyun
atılmasıyla da tiamin kayba uğrar.
K vitamini günlük yiyeceklerimizde yeteri kadar bulunduğu ve bağırsak bakterilerince sentezlendiğinden eksikliğine çok
rastlanmaz. Ancak sindirim sistemi bozuklukları, karaciğer, safra kesesi rahatsızlıklarında ve antibiyotik kullanan
bireylerde eksiklik belirtileri görülür. Bu belirtiler deri altı, deri ve organlarda kanamalar şeklinde olur.
Suda Eriyen Vitaminler
B1 Vitamini (Tiamin)
Tiamin ısıya ve alkaliye karşı duyarlıdır. Yüksek sıcaklıkta ve alkali ortamda vitamin özelliğini kaybeder.
Görevleri
Tiamin organizmada düzenleyici fonksiyona sahiptir. Özellikle karbonhidrat ve enerji metabolizmasında koenzim olarak
görev yapar.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
En zengin kaynakları bitki tohumlarıdır. Tahıllar ve tahıl ürünleri, kuru baklagiller, yağlı tohumlar ve mayalar iyi
kaynağıdır. Ancak öğütme sırasında kayba uğramaktadır. Mayalı ekmekte tiamin oranı diğer ekmeklere göre daha
fazladır.
B1 vitamini enerji metabolizması için gerekli olduğundan fazla karbonhidrat tüketen kişilerde ihtiyaç daha fazladır. B1
vitamini vücutta depo edilen bir vitamin değildir. Bu nedenle günlük diyetle alınması gereklidir.
Yetersizliği
Eksikliği günlük diyette yetersiz olması ve emilim bozukluklarında ortaya çıkar. Hafif yetersizlik belirtileri, iştah azalması,
yorgunluk, baş dönmesi ve sindirim sistemi bozukluklarıdır. İleri tiamin yetersizliğinde sinir sistemi bozuklukları şeklinde
görülen beriberi hastalığı ortaya çıkar.
B2 Vitamini (Riboflavin)
Suda eriyen vitamin olması nedeniyle pişirme sularının dökülmesiyle kayba uğrar.
Görevleri
Enerji metabolizmasında, hücrelerde oksidasyon-redüksiyon sürecinde, elektron transfer zincirinde, bazı enzimlerin
çalışmasında görevlidir.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
Riboflavinden zengin besinler; süt ve süt ürünleri, mayalar, karaciğer, yeşil yapraklı sebzeler, kurubaklagiller, tahıllar,
balık ve yumurtadır. Günlük gereksinim, diyetin bileşimine göre değişmektedir. Vücutta depo edilmediği için günlük
olarak alınması gerekmektedir.
Yetersizliği
Niasin yetersizliğinde, sindirim ve sinir sistemi bozuklukları ile seyreden pellegra hastalığı görülür.
Yetersizliğinde deride yaralar, dudaklarda ve göz çevresinde kesik şeklinde yaralar oluşur. Sinir sisteminde bozuklukları,
kansızlık görülebilir.
B3 Vitamini (Niasin)
Sıcağa, asit-alkaliye, oksidasyona dayanıklıdır. Suda erimesi nedeniyle pişirme sularının dökülmesi sonucu kayba uğrar.
Görevleri
Elektron taşıma tepkimelerinde karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasında görev alır. Alkolün metabolizması, demir
ve folik asidin indirgenmesinde, enerji metabolizmasında etkinlik gösterir.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
En çok ette ve özellikle karaciğerde bulunur. Diğer kaynakları; mayalar, yeşil sebzeler, çay, kahve, ceviz, fındık, buğday,
çavdar ve baklagillerdir. Günlük niasin ihtiyacı her 1000 kalori için 6.6 mg’dır.
Yetersizliği
Yetersizliğinde sindirim ve sinir sistemi bozuklukları ile seyreden pellegra hastalığı görülür. Bu hastalık daha çok mısıra
dayalı diyetle çok uzun süre beslenen toplumlarda görülür.
B6 Vitamini (Pridoksin)
Vitamin B6 suda kolayca çözünür, ışığa ve alkali ortama duyarlıdır. Suda erimesi nedeniyle pişirme sularının dökülmesi
sonucu kayba uğrar.
Görevleri
Vücut metabolizmasının düzenlenmesinde rol alır. Özellikle protein metabolizmasında azotun bir aminoasitten diğerine
aktarılmasından sorumlu olan bir koenzim olarak hareket eder. Ayrıca glikojenin parçalanarak glikoza
dönüştürülmesinde de görev yapar. Bağışıklık sistemi için de önemlidir.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
Pridoksin hayvan ve bitki dokularında proteinle birlikte bulunur. Organ etleri, et, öğütülmemiş tahıl taneleri, yeşil
yapraklı sebzeler, maya, kuru baklagiller zengin kaynaklarıdır. Ancak hazırlama ve pişirme yöntemlerinde yapılan yanlış
uygulamalar kayba neden olmaktadır. Günlük gereksinim, yetişkinler için 1.5-2 mg'dır.
Yetersizliği
B6 vitamini yetersizliğinde en önemli bulgu sinir sisteminde, kan hücrelerinde görülür. Deride yaralar oluşur. Sinir sistemi
bozukluğuna bağlı olarak kasılmalar görülür. Dudak kenarları ve dilde yaralar, huzursuzluk ve hipokromik anemi denilen
kansızlık çocukluk çağında sık görülen B6 vitamini eksikliği bulgularındandır.
Kobalamin hayvansal kaynaklı besinlerde bulunduğundan bitkisel kaynaklı besin tüketenlerde, besinlerin saklanması ve
pişirilmesindeki aksaklıklarda eksiklik görülmektedir.
B12 Vitamini (Kobalamin)
Işığa, ısıya, alkali ve asite karşı dayanıksızdır. Suda erimesi nedeniyle pişirme suyuna geçen B12 vitamini kayba uğrar.
Görevleri
Yağ, karbonhidrat ve protein metabolizmasında, bağışıklık sisteminde, sinir sisteminde ve kemik iliğinde kan hücrelerinin
yapımında görevlidir.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
B12 vitamini hayvansal dokularda proteinlere bağlı olarak bulunur. En iyi kaynakları, organ etleri, et, süt ve süt ürünleri,
yumurta ve balıktır. Günlük gereksinim, yetişkin bir birey için günlük 2-4 mcg’dır.
Yetersizliği
B12 vitamini yetersizliğinde sinir sistemi bozuklukları ve pernisiyöz anemi ortaya çıkar. Kol ve bacaklarda uyuşma, duyu
azalması, ruhsal bunalım ve kasılmalar en belirgin eksiklik belirtisidir.
Folik asitin vücutta görev yapabilmesi için C vitaminine ihtiyaç vardır.
Folik Asit
Isı etkisi ile kolayca parçalanır. Işık ve oksidasyona duyarlıdır. Pişirme sırasında sıcaklık etkisiyle suya geçer, pişirme
sularının dökülmesi ile kayba uğrar.
Görevleri
Nükleik asitlerin yapımında, aminoasitlerin birbirine dönüşmesinde, aminoasitlerden protein sentezinde, kan
hücrelerinin yapımı ve hücre çoğalmasında etkindir. Antikor oluşumunda, lenfositlerin işlevlerini yerine getirmesinde
görev alır. Folik asitin vücutta deposu yoktur ve bağırsaktaki mikroorganizmalar tarafından da sentez edilir. Vücutta
görev yapabilmesi için C vitaminine ihtiyaç vardır.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
Kaynakları; karaciğer, diğer organ etleri, yeşil yapraklı sebzeler, maya, kuru baklagiller ve tahıllardır. Günlük gereksinim,
yetişkin erkek ve kadında 400 mcg’dır. Gebe kadınlara günlük 600 mcg, emziklilere 500 mcg önerilmektedir.
Yetersizliği
Yetersizliğinde megaloblastik anemi görülür. Ayrıca büyüme geriliği, üreme sorunları ve deride yaralar görülür. Folik asiti
yetersiz diyetle beslenen gebe kadınların bebekleri bazı nörolojik hastalıklar için risk oluşmaktadır.
Pantotenik Asit
Yüksek ısıya dayanıksızdır. Suda eriyerek pişirme suyuna geçer, pişirme suları döküldüğünde kayba uğrar.
Görevleri
Karbonhidrat, protein ve yağ metabolizması için gerekli B grubu vitaminlerden biridir. Sinir sisteminin, bazı hormonların
çalışmasında, bağışıklık sisteminde ve yağların sentezinde etkindir.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
En iyi kaynakları; yoğurt, peynir, yumurta, tavuk eti, hindi eti, tam buğday unu, yeşil yapraklı sebzelerdir. Günlük
gereksinimi karşılayacak miktar 4-7 mg olarak önerilmektedir.
Yetersizliği
Hayvansal ve bitkisel kaynaklı besinlerde pantotenik asit yeterli miktarda bulunmaktadır. Bu nedenle eksikliği yaygın
değildir. Eksiklik belirtileri; deride yaralar, saç dökülmesi, saç renginin değişmesi, ince bağırsak ülserleri, kusma, karın
ağrısı, yorgunluk, antikor oluşumunda azalma, depresyon, konvülsiyonlar (kasılmalar), dermatit, anemi ve dilde şişliktir.
Biotin
Biotin, pişirme ile çok fazla kayba uğramayan bir vitamindir.
Pişirme ile çok fazla kayba uğramaz. Bağırsaklarda sentezlenir.
Görevleri
Yağ asitleri ve aminoasitlerin yapımında, glikozdan enerji oluşumunda ve pürin metabolizmasında görev yapar.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
Fındık, yumurta, süt, bazı sebze ve meyveler iyi kaynaktır. Yetersiz olduğu düşünülen günlük diyetler bile biotin
gereksinimini karşılamaktadır. Günlük gereksinim, yetişkin bireyler için 30 mcg'dır.
Yetersizliği
Biotin, vücutta bağırsak bakterileri tarafından üretilmekte ve günlük besinlerle vücuda yeteri kadar alınmaktadır. Ancak
uzun süreli yetersiz biotin alınması durumunda sindirim ve sinir sistemi bozuklukları, deride yaralar, iştahsızlık,
yorgunluk, kas ağrısı görülür. Çiğ ve az pişmiş yumurtanın beyazında
bulunan avidin proteini biotinin emilimini engeller. Sürekli çiğ veya az pişmiş yumurta tüketen bireylerde eksiklik
bulguları görülür.
Vitamin C,
en dayanıksız vitamindir.
C Vitamini (Askorbik Asit)
Vitamin C, en dayanıksız vitamindir. Oksijene, alkaliye, ısıya ve ışığa duyarlıdır. Suda erir.
Görevleri
• Dokuları bir arada tutan, dokular arası protein olan kolajenin sentezinde görev yapar.
• Steroid hormonlarının sentezinde, Fe, Ca, tiamin, riboflavin, folik asit, pantotenik asit, A ve E vitaminlerinin vücutta
kullanılmalarında, aminositlerin (tirozin, triptofan) metabolizmasında rol alır.
• Bağışıklık sistemini destekler.
• Hücreleri oksidasyondan korur.
• Koroner kalp hastalıklarından korur.
• Enfeksiyonlardan ve kanserden koruyucudur.
• Skorbüt hastalığını önlemede etkindir.
Vitamin C, diş etlerinde kanama, eklemlerde şişlik ve ağrılarla belirti veren skorbüt hastalığını tedavi eden vitamin olarak
bilinir.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
C vitamini sebze ve meyvelerin yapısında değişen oranlarda bulunur. Dayanıksız olması nedeniyle kullanım hataları
kayba neden olur. En zengin kaynakları; limon, portakal, mandalina gibi turunçgiller, çilek, böğürtlen, kuşburnu,
domates, lahana, patates, ıspanak, marul, yeşil biber, asma yaprağı gibi yeşil yapraklı sebzelerdir. Dayanıksız olması
nedeniyle kaynağı olan sebze ve meyvelerin çiğ olarak tüketilmesi daha uygundur.
Günlük gereksinim, ortalama 75-90 mg’dır. Çocukluk çağında yani hızlı büyüme döneminde, gebelikte ve emziklilikte,
ateşli hastalık döneminde ihtiyaç artar. Vücudumuzda oluşan değişik yara ve yanıkların tedavisinde ihtiyacı 5-10 misli
artırmak gerekmektedir.
Yetersizliği
Vitamin C yetersizliğinde; diş etlerinde kanama, dişlerde anormallikler, yorgunluk, isteksizlik ve eklem ağrıları görülür.
Aşırı yetersizliği skorbüt hastalığına neden olur. İhtiyaçtan fazla alımlarda böbreklerde taş oluşumuna, ishale, alerjik deri
belirtilerine neden olabilir.
MİNERALLER
Kalsiyum
İnsan vücudunda en çok bulunan mineraldir. Besinlerle alınan kalsiyumun tamamı emilemez. Emilim miktarının artması
için D vitamini, fosfor, laktoz, C vitamini ve yeterince yağ alınması gerekir. Sindirim sistemi bozuklukları, stres,
hareketsizlik, fazla yağ ve protein alımı, posalı beslenme şekli emilimi azaltan faktörlerdir.
İnsan vücudunda
en çok bulunan mineral kalsiyumdur.
Görevleri
• Kemik ve dişlerin en önemli yapı maddesidir.
• Kanın pıhtılaşması için gereklidir.
• Kalp kaslarının normal kasılma ve gevşemesini sağlar.
• Tansiyon düzenleyici görevi vardır.
• Hücre membranının taşıma işlevinde rol alır.
• Sinirsel uyarılarda rol oynar.
• Sindirim ve metabolizmada görevli enzimlerin aktif hâle gelmesine yardımcıdır.
Kaynakları ve günlük gereksinim
Süt ve süt ürünleri en iyi kaynak; pekmez, susam, fındık, fıstık gibi yiyecekler, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller,
kurutulmuş meyveler iyi kaynak; yeşil sebzeler, yumurta, portakal, limon, çilek gibi yiyecekler orta dereceli kaynaktır.
Yetişkin bireyler için günlük ihtiyaç 1000 mg’dır. Çocuklarda 800 mg, ergenlik çağında 1300 mg, gebe ve emzikli
kadınlarda 1300 mg’dır.
Yetersizliği
Kalsiyum yetersizliğinde; kemik ve dişlerde sorunlar, çocuklarda raşitizm, erişkinlerde osteoporoz, yaşlılarda
osteomalasia, kaslarda sürekli titremeler, bacaklarda kramplar, iştah azalması, yorgunluk, yaraların geç iyileşmesi,
enfeksiyonlara karşı direnç azalması, saç ve tırnaklarda kırılmalar, kan kalsiyum seviyesinin düşmesine bağlı kalp ve
solunum problemleri yaşanır.
Fosfor
Yiyecekler ile
kalsiyum ve fosfor
birbirine eşit miktarlarda alındığında emilimleri artar.
İnsan vücudunda en çok bulunan ikinci mineraldir. Fosforun emilim oranı kalsiyuma bağlıdır. Yiyecekler içinde kalsiyum
ve fosfor birbirine eşit miktarlarda alındığında emilimleri artar.
Görevleri
• Kalsiyumla birlikte kemik ve dişlerin yapı maddesidir.
• Hücre çoğalması, protein, karbonhidrat ve yağ metabolizmasında görev alır.
• Vücudun asit-baz dengesini korur.
• Nükleik asitlerin yapısında yer alır.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
Fosfor, kalsiyum ve proteince zengin besinlerde yaygındır. Etler, organ etleri, yumurta, su ürünleri, süt ve türevleri, kuru
baklagiller, yağlı tohumlar en iyi kaynaklarıdır. Yetişkin bireylerde günlük gereksinimi 800-1000 mg’dır.
Yetersizliği
Yeterli ve dengeli beslenme düzeninde yetersizliği görülmez. Ancak fazla kalsiyum alımında, antiasit ilaç kullanımında,
aşırı saflaştırılmış besin tüketiminde, alüminyum, demir, magnezyum gibi bazı minerallerin fazla alınmasında yetersizlik
belirtileri ortaya çıkabilir. Bu belirtiler; kemik ve diş sorunları, büyümede yavaşlama, huzursuzluk, ağırlık kaybı, eklem
iltihapları şeklindedir. Fazla alındığında kan kalsiyum düzeyinde azalma, kemik erimesi ve kemik kaybı, yüksek tansiyon
görülür.
Sodyum ve Potasyum
Fazla sıcakta çalışanlar ve çok terleyenlerde sodyum atımı artacağından mide bulantısı, kas krampları, kusma, zihin
bulanıklığı ve baş dönmesi görülebilir.
Sodyum ve potasyum hücrelerde, vücut sıvılarında ve kanda bulunur.
Görevleri
• Vücut sıvılarının ozmatik basıncı ve asit - baz dengesi için gereklidir.
• Kan basıncını düzenlemede rol oynar.
• Hücre uyarılmasında ve sinir uyarılarının iletiminde görevleri vardır.
• Sinirlerin uyarımı ve kas dokusunun çalışması için gereklidirler.
• Potasyum; sinir uyarılarının iletilmesini, kas kasılmasını ve gevşemesini sağlar.
• Sodyum kasların gevşemesine, potasyum ise kasılmasına yardım eder.
• Vücut sıvılarının nötr olmasında fonksiyon görür.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
Sodyumun en iyi kaynakları; tuz, kabartma tozu, yemek sodası ve bunlardan yapılan yiyeceklerdir (turşu, salamura,
börek, pasta vb.). Potasyumun zengin kaynakları ise kahve, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, yağlı tohumlardır.
Sodyum gereksinimi yetişkinler için 3-7 gram, potasyum gereksinimi yine yetişkinler için 2-4 gramdır.
Yetersizliği
Sağlıklı kişilerde normal durumlarda sodyum-potasyum yetersizliğine rastlanmaz. Aşırı sıcakta çalışanlar ve çok
terleyenlerde sodyum atımı artacağından mide bulantısı, kas krampları, kusma, zihin bulanıklığı ve baş dönmesi
görülebilir.
Demir
Normal yetişkinlerin vücudunda ortalama 3-5 gram kadar demir bulunmaktadır. Demir vücutta proteine bağlanarak
depolanır.
Vücutta demirin yetersiz olması durumunda demir eksikliği anemisi ortaya çıkar.
Görevleri
• En önemli görevi hemoglobinin yapısında yer almaktır. Hemoglobin akciğerlerden oksijeni almak, hücrelerde
oksidasyon sonucu oluşan karbondioksiti de akciğerlere taşımakla görevlidir.
• Oksidatif metabolizma için gerekli proteinlerin bileşiminde görev alır.
• Enerji metabolizmasında görev yapar.
• Vücudun savunmasında yer alan kan hücrelerinin yapımında etkilidir.
• Bilişsel performans için gereklidir.
Kaynakları ve günlük gereksinim
Sakatatlar, kırmızı etler, yumurta, pekmez, kuru meyveler, kuru baklagiller, yağlı tohumlar, yeşil yapraklı sebzeler zengin
kaynaklarıdır. Yetişkin bir bireyin günlük ortalama demir gereksinimi erkeklerde 10 mg, kadınlarda 20 mg’dır.
Yetersizliği
Vücutta bulunan demir, günlük gereksinmeyi karşılayacak düzeyin altına düştüğünde ve demir içeren yiyecekler
tüketilmediğinde kan hücrelerinin sayısında azalma, hemoglobin miktarında düşme sonucunda demir eksikliği anemisi
oluşur. Anemi durumunda kanın oksijen taşıma yeteneği azalır. Belirtileri baş dönmesi, yorgunluk, iştahsızlık, sindirim
sisteminde bozukluk, tırnaklarda incelme, ciltte solukluktur. Ülkemizde yaygın görülen bir anemi türüdür.
Tuzdaki iyot miktarını korumak için tuz açıkta bekletilmemeli ve pişirmeye yakın yemeklere eklenmelidir.
İyot
Yetişkin bir bireyin vücudunda 15-20 mg iyot bulunur. Bunun %70’i tiroid bezinde, geri kalanı ise dokularda ve kandadır.
Görevleri
• İyot, tiroid bezinden salgılanan hormonların yapımı için gereklidir. Bu hormonlar vücut ısısının korunması, dolaşım,
sindirim ve solunum sistemlerinin çalışması için gerekli enerjinin oluşmasını sağlar.
• Sinir ve kemik dokusunun yenilenmesinde görev alır.
• Büyüme ve gelişmeyi sağlar.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
Su ve su ürünleri, yumurta, süt ve süt ürünleri, sebze ve etlerde, iyotla zenginleştirilmiş tuzda bulunur. Yiyecek ve
içeceklerdeki iyot miktarı bölgesel özellik gösterir. Tuzdaki iyot (zenginleştirilmiş) miktarını korumak için tuz açıkta
bekletilmemeli ve pişirmeye yakın yemeklere eklenmelidir. Yetişkin bir bireyin günlük iyot ihtiyacı 150 mcg çocuklarda
90 mcg’dır. İhtiyaç gebelik döneminde 220 mcg, emziklilikte ise 290 mcg’dır.
Yetersizliği
Su ve toprağında yeterince iyot bulunmayan bölgelerde yaşayanlarda iyot yetersizliğine bağlı olarak “basit guatr”
hastalığı görülür. Bu hastalıkta; tiroit bezi büyür ve genişler. Günümüzde iyot yetersizliğinin önlenmesi için iyotlu tuz
kullanılmaktadır.
Çinko
İnsan vücudunda 2 - 3 gram kadar bulunmaktadır. Bulunduğu organlar, karaciğer, kemikler, epitel dokular, pankreas,
böbrekler ve kandır. Çinko ayrıca enzimlerin yapısın da bulunur.
Görevleri
• Protein ve DNA sentezlenmesinde görev alan enzimlerin yapısını oluşturur.
• Büyümede, dokuların sağlığı ve onarımında etkindir.
• RNA metabolizması ve proteinlerin sindirimi için gereklidir.
• Sinir sistemi ve sindirim sisteminin çalışmasında, bağışıklık sisteminde, tat alma duyusunda ve saç sağlığında görev
yapar.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
Et, karaciğer, yumurta ve deniz ürünleri çinkonun en iyi kaynağıdır. Süt ve süt ürünleri, kuru baklagiller, yağlı tohumlar ve
tahıllar yeterince çinko içerirler. Günlük gereksinim erkeklerde 11 mg, kadınlarda 8 mg’dır.
Yetersizliği
Yetersizliğinde fiziksel büyümede gerilik (cücelik), cinsiyet organlarının gelişmesinde gecikme, sperm kalitesi ve
miktarında azalma, hastalıklara dirençsizlik, yaraların iyileşmesinde gecikme, tat ve koku algılamada bozukluklar gibi
belirtiler görülür.
Bakır, vücuda alınan demirin kullanılmasını sağlayan elzem minerallerden biridir.
Bakır
Yetişkin bir insanın vücudunda 100 mg kadar bakır bulunur. Vücutta en çok karaciğer ve beyinde bulunan, beslenmemiz
için elzem olan minerallerden biridir.
Görevleri
• Vücuda alınan demirin kullanılmasını sağlar.
• Hemoglobin ve kolajenin yapılanmasında görevli enzimlerin yapısında bulunur.
• Hücrelerde enerji üretimine yardım eder.
• Bağ doku metabolizmasında rol oynar.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
Bakırın zengin kaynakları organ etleri, susam, fıstık, kuru maya, pekmez, kuru baklagiller, etler, balık, kakao, kuru
meyveler, yeşil sebzeler ve yumurtadır.
Yeterli ve dengeli beslenen bireylerin günlük gereksinimi karşılanır. Günlük ortalama 2-5 gram bakır alınması gereksinimi
karşılamaktadır.
Yetersizliği
Normal beslenmede bakır yetersizliği görülmez. Genetik sorunlar ve çinkonun fazla alındığı durumlarda bakır
yetmezliğine bağlı olarak kansızlık, büyümede yavaşlama, sinir sistemi bozuklukları, saç dökülmesi ve cilt bozuklukları
görülebilir.
Magnezyum
İnsan vücudunda bulunan ortalama 21-25 gram magnezyumun %60’ı kemiklerde, %27’si kaslarda, %13’ü ise diğer
dokularda ve vücut sıvılarında yer almaktadır.
Görevleri
• Kalsiyum ve fosforla birlikte kemik ve dişlerin yapısında yer alır.
• Kalpteki damarların esnekliğini artırarak kalp krizlerini önler.
• Kas ve sinir hücreleri arasındaki uyarıların iletilmesinde görev yapar.
• Enerji ve proteinlerin oluşumunda yer alır.
• Metabolizmada görevli birçok enzimin çalışması için gereklidir.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
Yağlı tohumlar, kuru baklagiller, yumurta, yeşil yapraklı sebzeler, süt ve süt ürünleri, etler ve tahıllar en iyi kaynaklarıdır.
Yetişkinler için günlük 300 - 350 mg magnezyum alımı gereksinimi karşılamak için yeterlidir.
Yetersizliği
Hayvansal ve bitkisel kaynaklarda yaygın olarak bulunduğundan yetersizlik belirtilerine sık rastlanmaz. Ancak alkol
kullananlarda, tiroid bezi aşırı çalışanlarda, sebzeleri sürekli pişirerek yiyenlerde, fazla miktarda işlenmiş gıda ve sera
ürünü kullananlarda, aşırı kafein ve şeker tüketenlerde yetersizliğe bağlı olarak sinir sisteminde bozukluklar, kaslarda
titremeler görülebilir.
•Beriberi, pellegra, skorbüt, pernisiyöz anemi, megaloplastik anemi gibi ünite içinde geçen hastalıklarla ilgili daha fazla
bilgi sahibi olmak için okuma yapınız.
Flor
Görevleri
Flor, vücutta çoğunlukla dişlerin ve kemiklerin yapısında bulunur. Diş çürükleri ve osteoporozun önlenmesinde, kemik
yoğunluğunun artmasında ve kemik sağlığında görev yapar.
Flor yetersizliğinde dişlerde çürüme, kemik yoğunluğunda azalma görülür.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
Besinlerin flor içeriği toprağın flor içeriğine bağlıdır. Florun esas kaynağı sudur. Suyun dışında süt, ıspanak, yumurta,
deniz ürünleri ve bazı çaylarda bulunur. Günlük gereksinim miktarı yetişkinler için 1.5- 4.0 mg'dır.
Yetersizliği
Yetersizliğinde dişlerde çürüme, kemik yoğunluğunda azalma görülür. Belirtileri önlemek için su ve besinlerin floridle
zenginleştirilmesi gerekir. Fluroidli diş macunları da yararlı olabilir.
Su
Canlı organizmalar için çok önemli olan besin ögelerinden biridir. İnsan vücudunda bulunan su miktarı, yaşa ve cinsiyete
göre değişir. Çocukluk döneminde su oranı yüksek, ilerleyen yaşlarda düşüktür. Yetişkinlerin vücutlarındaki su miktarı
ortalama % 59'dur.
Görevleri
İnsan vücudunda bulunan su miktarı, yaşa ve cinsiyete göre değişir.
Besinlerin sindirimi, emilimi ve hücrelere taşınmasını, metabolizma sonucu artık ürünlerin atılmasını, vücut ısısının
denetimini, eklemlerin kayganlığının artmasını, elektrolitlerin taşınmasını sağlamaktır.
Kaynakları ve Günlük Gereksinim
Su gereksinimi metabolizma sonucu açığa çıkan sudan, besinlerin bileşimindeki sudan ve içeceklerden karşılanır.
Metabolik su, besin ögelerinin metabolizması sonucu açığa çıkar. Diyette karbonhidrat ve yağ yüksek olduğunda
(proteine göre) metabolik suyu artırır. Yetişkinler besinlerle 1200 ml, içeceklerle
•Çevrenizde 2-6 yaş grubu bir çocuğun beslenme davranışlarını gözlemleyin. Hangi besin ögelerini yediğini tespit ederek
arkadaşlarınızla yeterli ve dengeli beslenme açısından tartışınız.
günde ortalama 1000 ml su alır. Günlük diyetlerin sağladığı her bir kalori için 1 gr su alınması gerekir.
Yetersizliği
İnsan vücudundan normal koşullarda günde ortalama (deri, akciğer, idrar ve bağırsaklardan) 2500 ml su kaybedilir. Su
oranının dengeli olması yaşamsal önem taşıdığı için atılan miktarda su alınması elzemdir.
Vücut suyunun kaybedilmesi kan hacminde ve fiziksel performansta azalmaya, konsantrasyon güçlüğüne, baş dönmesi,
aşırı yorgunluk ve solunum güçlüğüne neden olur. Vücuttan % 10 oranındaki su kaybı kas spazmına, dolaşım ve böbrek
yetmezliğine neden olur. Su kaybı çocuklarda son derece önemlidir. Bu nedenle mutlaka su kaybı giderilmelidir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Vücudun ihtiyacı olan enerjiyi en yüksek oranda
hangi besin ögesinden sağlamak gerekir?
a) Karbonhidratlar
b) Proteinler
c) Yağlar
d) Vitaminler
e) Mineraller
2. Aşağıdaki besinlerden hangisi doymuş yağ
asitlerinden zengindir?
a) Zeytin
b) Ceviz
c) Ayçiçeği
d) Tereyağ
e) Soya fasulyesi
3. Aşağıdakilerden hangisi proteinlerin vücuttaki
görevlerinden değildir?
a) Hastalıklarla savaşan antikorların yapımında
görevlidir.
b) Hücrelerin yapımı ve çalışmasını sağlarlar.
c) Proteinlerin başlıca işlevi, enerji sağlamaktır.
d) Bazı enzim ve hormonların yapımında görev alır.
e) Yara ve yanıkların iyileşmesinde etkilidir.
4. En dayanıksız vitamin aşağıdakilerden hangisidir?
a) A vitamini
b) D vitamini
c) B vitamini
d) E vitamini
e) C vitamini
5. Aşağıdakilerden hangisi D vitamini eksikliğinde
görülen bir hastalıktır?
a) Beriberi
b) Raşitizm
c) Skorbüt
d) Görme kusuru
e) Anemi
a) Beriberi
b) Raşitizm
c) Skorbüt
d) Görme kusuru
e) Anemi
7. Kanın pıhtılaşmasında görev yapan vitamin
aşağıdakilerden hangisidir?
a) A vitamini
b) C vitamini
c) K vitamini
d) E vitamini
e) B vitamini
8. Pernisiyöz anemi hangi vitaminin eksikliğinde
ortaya çıkan bir hastalıktır?
a) Tiamin
b) Pridoksin
c) Riboflavin
d) Kobalamin
e) Folik asit
9. Vücutta en fazla oranda bulunan mineral
aşağıdakilerden hangisidir?
a) Fosfor
b) Demir
c) Kalsiyum
d) Sodyum
e) Potasyum
10. Folik asitin vücutta görev yapabilmesi için hangi
vitaminle birlikte alınmalıdır?
a) Askorbik asit
b) A vitamini
c) Tiamin
d) Riboflavin
e) D vitamini
Cevap Anahtarı
1.A, 2.D, 3.C, 4.E, 5.B, 6.B, 7.C, 8.D, 9.C, 10.A
6. Aşağıdakilerden hangisi C vitamini eksikliğinde
görülen bir hastalıktır?
ÜNİTE 2
ÇOCUK BESLENMESİ
BESİN GRUPLARI
Beslenme bilimi ile ilgili çalışmalar başladıktan sonra bilim adamları, besinleri gruplamaya ve her gruptan günlük
tüketilmesi gereken miktarları belirlemeye başlamışlardır. Merkezi Amerika’da olan Besin ve Beslenme Konseyi,
1958 yılında besinlerin dört grup altında toplanmasının uygun olduğunu belirtmiştir. Besinlerin dört grup altında
toplanması, bu gruplardan tüketilecek miktarların belirlenmesi ve günlük beslenme planlarının yapılmasında büyük
kolaylık sağlamaktadır. Konsey 1985 yılında besinlerin piramid içinde gösterilmesinin ve piramidin alt tabanında çok
tüketilecek, üst kısmında da az tüketilecek besinlerin yer almasının toplumların beslenme konusunda
bilinçlendirilmesinde kolaylık sağlayacağı görüşü ile "Besin Piramidi" kullanımına geçmiştir.
Resim 1. Besin piramidi (Kaynak T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Halkla İlişkiler ve Organizasyon Hizmetleri, “Sağlıklı
Beslenme” (2007). Ankara) Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Beslenme II
Günlük diyette
her gruptan besin bulunmalıdır.
Ülkeler, piramitte kendi yemek alışkanlıkları ve koşullarına göre değişiklik yapmaktadırlar. Ülkemizin besin üretimi
ve beslenme durumunu dikkate alarak günlük alınması gereken temel besinlerin planlanmasında dört besin grubu
kullanılmasının daha uygun olduğuna karar verilmiş ve grupların şekil ile ifadesinde aşağıda görülen dört yapraklı
yonca kullanılmıştır.
Resim 2. Dört yapraklı yonca sınıflaması (Kaynak: T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğü “Eğitimciler
İçin Eğitim Rehberi: Beslenme Modülleri” (2008). Ankara: İlkay Ofset Matbaacılık)
Yoncanın yaprağını oluşturan bir grup içinde yer alan besinler birbirinin yerini tutar. Günlük diyette her gruptan
besin bulunmalıdır. Bu gruplardaki besinlerin miktarları gereksinime uygun olursa yeterli ve dengeli beslenme
sağlanmış olacaktır.
• Süt ve Süt Ürünleri
• Et, Tavuk, Balık, Sakatat, Yumurta, Kuru baklagiller, Yağlı tohumlar
• Taze Sebze ve Meyveler
• Tahıllar ve Türevleri
Yiyeceklere lezzet vermek için kullanılan yağlar, şekerler ile salça ve baharatlar da bu ünitede 5. grup olarak ele
alınmıştır.
SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ:
Bu Grupta Yer Alan Besinler
Süt, yoğurt, peynir (beyaz peynir, kaşar peyniri, çökelek, lor vb.), ayran ve sütle yapılan tatlılar (muhallebi, sütlaç,
dondurma vb.)
Yeni doğan bebeğin besin gereksinimi anne sütü tarafından karşılanmaktadır.
Yoğurt,, besin değeri yüksek ve hazmı kolay bir süt ürünüdür.
Süt: İnsan beslenmesinde çok önemli besin maddelerinden biridir. Yeni doğan bebeğin besin gereksinimi anne
sütüyle karşılanmaktadır. Yeni doğmuş bebeğin anne sütü ile beslenmesi, büyümesi ve gelişmesi için vazgeçilmezdir.
Doğumdan sonra salgılanan ilk sütün (kolostrum) bebeğe verilmesi çok önemlidir. Bağışıklık sistemini güçlendiren
kolostrum, normal sütten daha koyu ve daha sarı renktedir. İçindeki besin ögeleri konsantrasyonu daha yüksektir.
İnsanlar memeli hayvan sütlerinden de faydalanırlar. Sütünden yararlanılan hayvanların başında inek gelir. Bunun
yanı sıra manda, koyun, keçi, deve gibi pek çok hayvanın sütleri de kullanılmaktadır. Piyasada sütler şişelerde
pastörize olarak ya da özel kutularda sterilize edilmiş olarak satılmaktadır. Açıkta satılan sütler kesinlikle satın
alınmamalıdır. Süt tüketimi, her yaş döneminde önemli bir yer tutmaktadır.
Yoğurt: Sütün yoğurt mayası ile mayalandırılması sonucu elde edilen bir besindir. Yoğurdun besin değeri hemen
hemen sütle aynıdır. Biyolojik değeri yüksek ve hazmı kolaydır. Yoğurdun kan şekerini düzenleyici ve kolesterol
düşürücü özelliğinin bulunduğu ve bakteri oluşumunu engelleyici özelliklere sahip olduğu belirtilmektedir. Yoğurt,
bağırsaklarda bulunan zararlı mikroorganizmaların çoğalmalarını engellemekte, çocuk ve yetişkinlerde karşılaşılan
ishallerin tedavisinde yardımcı olmaktadır.
Yoğurtta asit ortamı sütten daha fazla olduğu için, mikroorganizmaların üremesi daha zordur. Oda sıcaklığında süte
göre daha uzun süre bozulmadan muhafaza edilebilir.
Peynir: Peynir mayası ile sütün katılaştırılması sonucu elde edilen, içeriğinde yaşamsal değeri çok yüksek olan
protein, kalsiyum ve fosfor bulunan değerli bir besin maddesidir. Çeşitli salamura işlemleri uygulanır. Bu işlemlerin
farklı olması sonucunda değişik türde peynirler elde edilir. Kaynatılmamış ve pastörize edilmemiş sütlerden elde
edilen peynirler, taze olarak tüketildiğinde hastalık etkeni olabilmektedir. Bu nedenle peynir tüketiminde dikkatli ve
seçici olunmalıdır.
Kalsiyumun en iyi kaynağı, süt ve süt ürünleridir.
Etler, büyüme ve gelişmeyi destekleyen, biyolojik değeri yüksek ve iyi kalitede protein içeren önemli bir besin
grubudur.
Vücuttaki Görevleri
Süt, yıpranan dokuların onarımı, diş gelişimi, büyüme ve gelişmede, sinir ve kasların çalışması ve hastalıklara karşı
dirençli olmada önemli bir besin kaynağıdır. Süt, kalsiyumun en iyi kaynağıdır. Aynı zamanda sütün bileşiminde B2,
B12 vitaminleri, protein, yağ, su, karbonhidrat ve madensel maddeler bulunmaktadır. Sütün bileşimi, hayvanın
türüne ve beslenme şekline göre değişiklik gösterir. Temiz ortamlarda elde edilmeyen ve uygun koşullarda
korunmayan sütlerde çeşitli mikroorganizmalar kolaylıkla oluşabilmektedir.
Tüketilmesi Gereken Günlük Miktar
• Yetişkin bireyler için 2 porsiyon,
• Çocuk, genç, gebe ve emzikli kadınlar ile yaşlılar için 3-4 porsiyondur.
Bir Porsiyon Miktarı
Süt – Yoğurt : 1 orta boy su bardağı
Ayran : 2 orta boy su bardağı
Peynir, Çökelek : 2 kibrit kutusu büyüklüğünde
Muhallebi, Sütlaç : 2 küçük kase veya 1 büyük kase
ET, YUMURTA VE KURU BAKLAGİLLER
Bu Grupta Yer Alan Besinler
Kırmızı et ve ürünleri, organ etleri (karaciğer, böbrek vb.), beyaz etler (tavuk, hindi, balık), yumurta, kuru baklagiller
(kuru fasulye, nohut, mercimek), yağlı tohumlar (fındık, fıstık, ceviz vb.)dır.
Resim 4. Et ve et ürünleri (Kaynak: T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Yiyecek İçecek Hizmetleri “Besin Grupları” (2011).
Ankara)
Etler
Hayvanların yenebilen kas dokularına et denir. Geçmişten günümüze et; insanlar için önemli besin kaynağı
olmuştur. Ülkemizde en çok sığır, dana, koyun, kuzu, keçi, tavuk, hindi vb. etler ile balık çeşitleri ve su ürünleri
tüketilmektedir. Etler genel olarak büyüme ve gelişmeyi destekleyen, biyolojik değeri yüksek ve iyi kalitede protein
içeren önemli besin gruplarındandır. Besin değerinin yüksek olması beslenmedeki yeri ve önemini arttırmaktadır.
Bileşiminde protein, yağ, B grubu vitaminleri (tiamin, riboflavin, niasin), mineral maddeler (demir, fosfor)
Et satın alırken mutlaka veteriner kontrol damgası olduğuna dikkat edilmelidir.
lezzet verici organik maddeler ile su ve çok az glikojen (hayvansal karbonhidrat) bulunur.
Besin değerleri dikkate alındığında kasaplık hayvanlar ile kümes hayvanları benzerlik gösterir. Beyaz etlerin demir
miktarı ile yağ içeriği kırmızı ete oranla daha azdır. Buna karşın protein ve niasin miktarları daha fazladır. Su ürünleri
ise vitaminler (özellikle yağda çözünen vitaminler A, D, K ) ile mineral maddeler (fosfor, iyot, potasyum) yönünden
zengindir. Sakatatlar protein, demir, A ve B grubu vitaminlerinden zengindir. Etlerin enerji değerleri bileşimindeki
yağ miktarına göre değişir.
Ete uygulanan bazı işlemler sonucu sucuk, sosis, salam, pastırma, kavurma gibi et ürünleri elde edilebilir. Etlerin
sağlık kurallarına uygunluğu oldukça önemlidir. Hayvanlar kesilip etleri alındıktan sonra, etlerin saklanması önem
kazanmaktadır. Çünkü et mikroorganizmaların üremesi için çok uygun bir besiyeridir. Tuzlama; sucuk, pastırma
usulleri uygulandığında botilizm (felç oluşturan gıda zehirlenmesi) görülmemektedir. Salam, sosiste ise gözlenebilir.
Ayrıca hayvanlar çeşitli hastalık etkenleri taşırlar. Bağırsak parazitleri, tenyalar, şarbon, ruam, tüberküloz,
salmonella, sığır vebası, şap, çiçek, kuduz bunlar arasındadır. Bu nedenle et satın alırken mutlaka veteriner kontrol
damgası olduğuna dikkat edilmelidir.
Etler -20 oC'de yağlı kâğıda sarılarak, buzlukta birkaç hafta süreyle, -32 oC'de dondurularak uzun süre saklanabilir. 18 oC'de 3-6 ay gibi uzun süre saklanabilir. Donmuş et soğuk yerde çözülmelidir. Çözülmüş etler tekrar
dondurulmamalıdır.
Yumurta
Hayvansal kaynaklı protein içeren yumurta, gerektiğinde et yerine kullanılabilen örnek protein içeren bir besindir.
Protein içeriği nedeniyle her yaştaki bireylerin tüketmesi gereken bir besindir. Özellikle bebek ve çocuklar, gebe ve
emzikliler gibi özel durumu olanlar, ekonomik durumu iyi olmayanlar için kaliteli ve en ucuz protein kaynağıdır.
Resim 5. Yumurta (Kaynak: Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Kitabı. Beslenme/ Besin Grupları Modülleri, Ankara 2007/2011)
Yumurta, anne sütünden sonra sağlıklı yaşam için gerekli tüm besin ögelerini içeren bir besindir. Yumurta proteini %
100 vücut proteinine dönüşebildiği için önemlidir. Sağlıklı büyüme, gelişme ve yaşam için insanların Atatürk
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Beslenme II
Hayvansal kaynaklı protein içeren yumurta, gerektiğinde et yerine kullanılabilen örnek protein içeren bir besindir.
Hayvansal kaynaklı ürünlere göre daha ucuz olan kuru baklagiller, proteinin yetersiz olduğu toplumlarda protein
ihtiyacının karşılanmasında önemlidir.
ihtiyacı olan 13 çeşit temel vitamin ve mineralleri içerir. Yumurtada çok az karbonhidrat vardır. Yumurtanın yağı,
genellikle doymuş yağ asitlerinden oluşmuştur. Yumurtanın sarısı demir, A vitamini ve B vitaminlerinden zengindir.
Yumurta serin bir yerde saklanmalıdır. -1, +1 oC'de uzun süre durabilir. Yumurta yıkandığı zaman üst kabukta bazı
maddeler kaybedilir ve geçirgenliği artar, çok kısa sürede bayatlar. Bu nedenle kullanmadan hemen önce yıkanması
daha uygundur. Yumurta proteinleri ısı etkisi ile katılaşır. Yüksek ısıda uzun süre kaynatılırsa sarısının yüzeyinde
yeşil-gri renk oluşur. Düşük ısıda ve fazla kaynatmadan pişirilmelidir.
Kuru Baklagiller
Başlıca kuru baklagil çeşitleri nohut, fasulye, mercimek, bakla, bezelye, börülce, barbunya ve soya fasulyesidir.
Bitkilerin olgunlaşmış tohumlarıdır. Yavaş yakılan enerji sağlayarak kan şekerinin düzenlenmesinde rol oynar.
İçerdiği posa nedeniyle bağırsak hareketlerini artırıcı, kolesterol düzeyini düşürücü etki sağlar.
Resim 6. Kuru baklagiller (Kaynak: T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Yiyecek İçecek Hizmetleri “Besin Grupları” (2011).
Ankara)
Hayvansal kaynaklı ürünlere göre daha ucuz olan kuru baklagiller, proteinin yetersiz olduğu toplumlarda protein
ihtiyacının karşılanmasında önemlidir. Et, yumurta bulunmadığı zaman, kuru baklagiller diyette artırılarak protein
gereksinimi karşılanabilir. Bileşimlerinin önemli kısmını karbonhidratlar oluşturur. Kuru baklagiller aynı zamanda
protein kaynağıdır. Ancak proteinin kalitesi düşüktür. Kuru baklagiller pişirilirken içine az miktarda et ilave edilmesi,
protein kalitesini yükseltir. Kuru baklagillerin tahıllarla pişirilmesi veya menüde tahıl ürünleriyle birlikte tüketilmesi
de proteinlerin vücutta kullanım değerini artırmaktadır.
Yağlı Tohumlar
Fındık, susam, ceviz, ayçiçeği, badem içi, fıstık çeşitleri yağlı tohumlar olarak adlandırılır. Aynı zamanda bu
besinlerden bazıları işlenerek fındık, fıstık ezmesi, tahin, tahin helvası vb. ürünler elde edilmektedir. Vücuda enerji
vermelerinin yanı sıra yiyecek hazırlamada lezzet verici ve çerez olarak da kullanılırlar. Atatürk Üniversitesi
Büyüme çağında olan çocukların günlük et, yumurta ve kuru baklagil grubu ihtiyacı, alınması gereken günlük
porsiyon miktarından 1 porsiyon fazla olmalıdır.
Resim 7. Yağlı tohumlar (Kaynak: T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi “Beslenme”. (2011). Ankara)
Enerji ve protein değeri yüksek olan bu besinlerin, içerdikleri mineraller ve vitaminler de dikkate alındığında,
özellikle çocukların ve ağır işlerde çalışanların diyetinde yer verilmesi yararlı olacaktır. Yapılarında yüksek oranda yağ
bulunur. Yağlı tohumlarda bulunan yağlar (özellikle ceviz) doymamış yağ asitlerinden zengindirler. Protein, E
vitamini, B vitaminleri, minerallerden de zengin olan bu yiyecekler, kalp ve damar rahatsızlıkları ve kolesterol
seviyesinin azaltılması için tercih edilir.
Et, Yumurta ve Kuru Baklagiller Grubunun Önemi
Bu gruptaki besinler protein, B vitaminleri ve demirden zengindir. Aynı zamanda vücuda enerji de sağlarlar.
Vücudun gereksinimi olan proteinlerin büyük kısmı bu gruptan karşılanır. Bu grupta bitkisel kaynaklı olanlar
karbonhidratlar yönünden de zengindir. Aynı zamanda vitamin ve minerallerin de iyi kaynaklarıdır, posadan
zengindir. C vitamini yönünden çok fakirdirler.
Vücuttaki Görevleri
Bu besinler büyüme, gelişme, hücrelerin yenilenmesi ve doku onarımı, kas yapımı, sinir sistemi, sindirim sistemi ve
deri sağlığı ile hastalıklara karşı direnç oluşumunda önemlidir.
Tüketilmesi Gereken Günlük Miktar
Yetişkin bireyler et, yumurta, kuru baklagiller grubundan günde iki porsiyon tüketmelidir. Bu gruptaki besinler birbiri
yerine geçebilen, gerektiğinde birbirini tamamlayan yiyeceklerdir. Büyüme çağında olanlar ile gebe ve emzikli
kadınlar, alınması gereken günlük porsiyon miktarından 1 porsiyon fazla tüketmelidir. Bu şekilde özel durumları
nedeniyle artan enerji ve besin ögeleri ihtiyacı karşılanmış olur.
Bir Porsiyon Miktarı
Et, Balık : Kemiksiz 90 gram, kemikli 180 gram
Köfte : 60 - 70 gram
Etli Yemeklerde;
Kemiksiz Et : 30 - 40 gram
Pirzola : 3 - 4 parça (büyüklüğüne göre) Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Beslenme II
Ekmek mayalı yapıldığında besin değeri yükselmektedir.
Köfte : 3-4 parça (büyüklüğüne göre)
Kuşbaşı : 4-5 parça
Yumurta : 2 adet
Kurubaklagil yemeği : Bir tabak
Kurubaklagil çorbası : İki çorba tabağı
Etli sebze yemeği : Bir tabak
Etli kurubaklagil yemeği : İki tabak
Yağlı tohumlar, kuruyemişler: Bir yemek kaşığı
TAHIL VE TÜREVLERİ
Bu Grupta Yer Alan Besinler
Buğday, pirinç, arpa, mısır, yulaf gibi besinler ve bunlardan yapılan ekmek, bulgur, makarna, börek tahıl grubunu
oluşturmaktadır.
Un: Tahıl tüketiminin başlıca şekli undur. Un, fabrika veya değirmenlerde tahıl tanelerinin öğütülmesi ile elde
edilmektedir. Genellikle un denilince akla buğday unu gelir. Diğer unlar, elde edildikleri tahılın adı ile anılır. Bu
gruptaki besinler karbonhidratlar bakımından çok zengindir. Tahılın kepeğinde bol miktarda posa bulunur. Buğday
öğütülürken yapılan eleme derecesine göre yüz kilo buğdaydan elde edilen un miktarı “verim” veya “randıman”
olarak adlandırılmaktadır. Tahıl taneleri öğütülürken kepek ve özü ayrıldığından protein, vitamin, mineral içerikleri
azalır. Bu azalma randıman derecesi düştükçe artar. Un bekletildikçe acılaşmakta ve bozulmaktadır. Acılaşma olayı
önce kepek kısmında başladığı için, kepeği fazla olan unlar (yüksek randımanlı) daha çabuk acılaşıp bozulur.
Resim 8. Tahıllar (Kaynak: T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi “Besin Grupları”. (2007). Ankara)
Ekmek: Ekmek, genel anlamda buğday, mısır, çavdar veya arpa ununun belli oranlarda tuz, maya ve su ile karıştırılıp
elde edilen hamurun çeşitli işlemlerden geçirilerek fırınlarda pişirilmesi sonucu elde edilen temel gıda maddesidir.
Ekmek mayalı yapıldığında besin değeri daha yüksektir. Ekmeklerde çinko başta olmak üzere mineral emilimi düşük
olduğundan mayasız ekmek tüketiminden kaçınılmalıdır. Mayalı ekmek yalnızca buğday ve çavdar unlarından
yapılabilmektedir.
Bulgur: Buğdaydan yapılır. Ülkemizde çok tüketilen besinlerden biridir. Enerji ve besin içeriği oldukça yüksektir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Beslenme II
Tahıl ve türevleri grubunun günlük tüketim miktarı, vücut ağırlığına göre düzenlenmelidir.
Makarna: Sert buğday unundan veya irmikten yapılan koyu kıvamlı hamurun özleştirilip şekillendirilmesi ve
kurutulması ile elde edilen üründür.
Resim 9. Makarna çeşitleri (Kaynak: T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Yiyecek İçecek Hizmetleri “Besin Grupları” (2011).
Ankara)
Nişasta: Nişasta, buğday, mısır veya patatesten yapılmaktadır. En çok tüketilen çeşidi buğday nişastasıdır. Nişastada
protein, vitamin ve madensel maddeler bulunmaz. Saf karbonhidrattan oluşmaktadır.
Tahıl ve Türevleri Grubunun Önemi
Ucuz enerji kaynaklarından olan tahıllar, günlük enerji miktarının % 70’ini karşılamaktadır. Bu gruptaki besinler,
karbonhidrat bakımından çok zengindir. Tahıllardaki karbonhidratlar çoğunlukla nişasta şeklindedir. Tahılların
yapılarında protein de bulunur. Ancak protein kalitesi düşüktür. Kepeği ve embriyosu alınmamış tahıllarda, B grubu
vitaminlerin bir kısmı ve bazı mineral maddeler de bulunur. Bu gruptaki besinlerde A ve C vitaminleri bulunmaz.
Tahılın kepeği posa bakımından zengindir.
Vücuttaki Görevleri
Temel enerji kaynağıdır. Bu grup besinler sinir sistemi, sindirim sistemi ve deri sağlığı ile hastalıklara karşı dirençte
etkilidir.
Tüketilmesi Gereken Günlük Miktar
Bu gruptan günde 3-6 porsiyon ekmek ve 1-2 porsiyon tahıl ürünü tüketilmelidir. Vücut ağırlığına göre tüketim
miktarı düzenlenmelidir. Ağır işte çalışan ve enerji gereksinimi fazla olanlar, bu gruptan daha fazla tüketebilir.
Bir Porsiyon Miktarı
Ekmek : 1 orta dilim, 2 ince dilim
Pilav/makarna : 1-2 servis kaşığı
Tepsi Böreği : Yarım el büyüklüğü (10cm²)
Sigara Böreği : 3-5 adet
Tahıl Çorbaları : 1 su bardağı, 1 kepçe
Bisküvi : 4-5 adet Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Beslenme II
SEBZE VE MEYVELER
Bu Grupta Yer Alan Besinler
Her çeşit sebze ve meyveler bu gruba girer.
Sebze ve Meyveler Grubunun Önemi
Sebze ve meyvelerin % 70-98’i sudur. Birçok vitamin ve mineralin kaynağıdır. Bu vitamin ve minerallerin başında C
vitamini, karoten (A vitamini ön maddesi), bazı B grubu vitaminleri (folat, B2), demir, kalsiyum vb. gelir. Bu grup
besinler, aynı zamanda yüksek oranda posa içerir. Kurutulmuş meyveler, özellikle demir ve kalsiyum yönünden
zengindir.
Resim 10. Sebze ve meyveler (Kaynak: T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Yiyecek İçecek Hizmetleri “Besin Grupları” (2011).
Ankara)
Vücuttaki Görevleri
Vücudun büyümesi, gelişmesi, hücrelerin yenilenmesi, doku onarımı, kan yapımı, diş ve diş eti sağlığı, deri ve göz
sağlığı ile hastalıklara karşı dirençte önemlidir.
Tüketilmesi Gereken Günlük Miktar
Bu gruptaki besinlerden (ıspanak, patates, enginar, patlıcan, domates, kabak, biber, havuç, karnıbahar vb. gibi)
herhangi birinden veya birkaçından günde 3-5 porsiyon alınmalıdır. Her gün alınan sebze ve meyvenin en az bir
porsiyonu çiğ olarak tüketilen sebze ve meyve olmalıdır (domates, salatalık, portakal, elma vb.). Çiğ olarak alınan
sebze veya meyve salata yapılarak veya tek başına meyve olarak da tüketilebilir.
Resim 11. Meyveler (Kaynak: T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi “Besin Grupları”. (2007). Ankara)
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Beslenme II
Vücuda enerji sağlayan şekerin başka bir besin değeri yoktur.
Bir Porsiyon Miktarı
• Orta boy 90-100 gram gelen sebze ve meyve bir porsiyondur. Şeftali, elma, armut, domates, portakal, havuç vb.
gibi meyvelerin iki küçük boyu bir porsiyondur. 2 adet mandalina, 3 adet incir bir porsiyondur.
• Bir tabak, 1.5-2 kepçe kadar sebze yemeği bir porsiyondur. Bunlar ıspanak, lahana, semiz otu, pırasa, fasulye gibi
sebzelerdir.
• Bir tabak salata, 4-5 yaprak marul, 5-6 yaprak kıvırcık, 3-4 adet sivri biber, 1 orta boy salatalık birer porsiyondur.
• Çilek, kiraz, vişne, üzüm, dut gibi küçük taneli meyvelerin 1 su bardağı kadarı bir porsiyondur.
• Kavun, karpuz gibi dilimlenen meyvelerin 2-3 parmak kalınlığındaki dilimi bir porsiyondur.
• Bir orta büyüklükte patates, bir küçük yeşil kabak birer porsiyondur.
• Yeşil sebzelerin kıyıldığında çiğ olarak 2 -3 su bardağı dolduran miktarı bir porsiyon sayılır.
YAĞLAR VE ŞEKERLER
Bu Grupta Yer Alan Besinler
Bu gruba bal, pekmez, reçel, marmelat, şekerler, yağlar, zeytin ve yemeklerde kullandığımız katı veya sıvı yağlar
girer.
Vücuttaki Görevleri
Yağlar, vücudun ekonomik enerji kaynağıdırlar. 1 gram yağ ortalama 9 kalori enerji verir. Yağda eriyen vitaminlerin
taşınmasını sağlarlar. Midenin boşalmasını geciktirirler. Organları dış etkenlerden korurlar. Elzem yağ asitlerinin
vücuda alınmasını sağlarlar. Şeker, vücuda yalnızca enerji sağlamaktadır. Şeker tüketiminin başka bir besin değeri
yoktur.
Tüketilmesi Gereken Günlük Miktar
Bu gruptaki besinlerden günlük alınacak porsiyon miktarları enerji gereksinimlerine göre değişiklik gösterir. Enerji
ihtiyacı arttıkça diyetteki yağ ve şeker miktarı arttırılır. İhtiyaç azaldıkça azaltılır.
Yağ ihtiyacı karşılanırken bitkisel sıvı yağlar, diğer yağlardan üstün tutulmalıdır. Enerji ihtiyacı karbonhidrat, yağ ve
proteinlerden dengeli olarak karşılanmalıdır. Vücut ağırlığı fazla olanlar diyetinde yağ miktarını azaltmalıdırlar.
Yemeklere gereğinden fazla yağ konulmamalı ve mümkün olduğunca kızartmalardan kaçınılmalıdır. Genellikle
besinlerin bileşimindeki görünmez yağlardan faydalanılmalıdır.
Yağ ihtiyacı karşılanırken bitkisel sıvı yağlar, diğer yağlardan üstün tutulmalıdır.
Resim 11. Yağlar ve şekerler (Kaynak: T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi “Besin Grupları”. (2007).
Ankara)
Günlük 30-50 gram yağ, yetişkin birey için yeterlidir. Alınacak bu miktarın 1/3’ü doymuş yağ asitlerinden zengin
yağlardan (tereyağ, margarin gibi), 1/3’ü tekli doymamış yağ asitlerinden zengin yağlardan (zeytinyağı, fındık yağı
gibi), 1/3’ü çoklu doymamış yağ asitlerinden zengin (mısır, ayçiçeği, soya vb.) yağlardan karşılanması önerilmektedir.
Bir Porsiyon Miktarı
Tereyağı : ½ kibrit kutusu
Sıvıyağ : 1 yemek kaşığı silme
Zeytin (siyah) : 8-10 tane
Şeker : 1 yemek kaşığı
Reçel, bal, pekmez : 1 yemek kaşığı
Çikolata : 1 kibrit kutusu kadar
Tahin helvası : 1 kibrit kutusu kadar
ÇOCUK BESLENMESİNİN ÖNEMİ
Beslenmenin Çocuğun Sağlıklı Gelişmesindeki Rolü
Çocukluk çağında besin gereksinimlerinin karşılanmasında amaç; sağlıklı büyüme ve gelişmeyi sağlamak, eksiklik
durumlarını önlemektir. Sağlıklı beslenme optimal düzeyde büyüme ve gelişmeye, sağlığın korunması ve
geliştirilmesine, beslenme yetersizlikleri ve çeşitli hastalıkların gelişiminin önlenmesine ve stresle baş etmek için
yedeklerin sağlanmasına yardımcı olur.
Çocukların beslenmesi şu yönleriyle erişkinden farklıdır:
• Enerji harcaması yetişkinlerden oldukça yüksektir. Büyüme süreci, önemli miktarda enerji tüketimi gerektirir.
• Metabolizma hızları erişkinlere göre daha yüksektir. Bu nedenle daha fazla enerjiye gereksinimleri vardır.
• Yeni dokuların yapımı, protein, mineral ve vitaminlere olan gereksinimi artırmaktadır. Atatürk
Çocukluk çağında besin gereksinimlerinin karşılanmasında amaç; sağlıklı büyüme ve gelişmeyi sağlamak, eksiklik
durumlarını önlemektir.
• Sindirim sisteminin özellikleri ve belirli yaşa kadar enzimlerin olgunlaşmamış olması, çocukların diyetinde belirli
besinlerin bulunmasını ve bunların belirli şekillerde hazırlanmasını gerektirir.
Bir çocuğun büyümesi ve gelişmesi, anne rahmine düştüğü andan ergenlik sonuna kadar devam eden bir süreçtir.
Büyüme ve gelişme deyimi fiziksel ve zihinsel değişim süreçlerini kapsar. Böylece, çocuğun beden ölçüleri artar,
hücrelerin yapıları ve işlevleri, motor ve bilişsel yetenekleri, duyusal, coşkusal ve sosyal davranışları olgunlaşır.
Büyüme önceden belirlenmiş bir kalıtım faktörünün kesin etkisi altında olmakla beraber, sağlıklı beslenme, yetersiz
ve dengesiz beslenme, yanlış beslenme ve aşırı beslenme gibi faktörlerle de olumlu veya olumsuz yönde
etkilenebilir. Yetersiz ve aşırı beslenmelerde genellikle ağırlık, boydan daha çok etkilenir. Ancak uzun süren eksik
protein alan çocuklarda belirli boy kısalığı da görülür. Yetersiz ve yanlış beslenme bir çocuğu vücut ölçüleri
yönünden etkilediği kadar zekâ yönünden de etkiler.
Çocukların yeterli ve dengeli beslenmeleri, onların sağlıklı olmalarının da en önemli belirleyicisidir. İyi beslenemeyen
çocuklarda ishaller ve enfeksiyon hastalıkları sıklıkla görülür, ağır seyreder ve ölümle sonuçlanabilir. Ayrıca erken
çocukluk dönemlerinde yeterli ve dengeli beslenmenin uzun dönemde sağlık üzerine olan etkileri, yetişkin dönemde
görülen kronik beslenme hastalıklarının (kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, yetişkin tip diyabet hastalığı ve bazı
kanser türleri gibi) önlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Bunun için her bireyin, doğumdan itibaren protein,
karbonhidrat, yağ, vitamin ve minerallerden oluşan besin ögelerinden yaşına uygun bir şekilde, her gün yeterli ve
dengeli olarak alması gerekir. Çocuklar, sürekli büyüyen bir organizmaya sahip oldukları için besin ihtiyaçları da yaş
dönemlerine göre farklılık gösterir. Vitamin ve mineral yetersizlikleri (demir ve iyot gibi) zekâ geriliğine ve bilişsel
işlevlerin bozulmasına neden olmaktadır. Bebeğin yeterli beslendiğinin ve sağlıklı olduğunun bilinmesini sağlayan en
iyi yol büyümesinin izlenmesidir. İlerleyen ünitelerde bu konuyla ilgili detaylı bilgiler verilecektir.
•İnsanın beslenmesi için gerekli olan enerji, protein, karbonhidrat, vitamin, yağ ve minerallerin yeterli miktarlarda
alınması gerekmektedir. Yeterli ve dengeli beslenmek için her besin ögesine olan gereksinim miktarları farklılık
göstermektedir. Besinlerin bileşimlerinde bulunan besin ögelerinin, benzerlik yönünden gruplandırılmasıyla besin
grupları oluşmuştur. Bu ögelerin tümünü tek bir besin grubuyla almak olanaksızdır. Ülkemizin besin üretimi ve
beslenme durumunu dikkate alarak günlük alınması gereken temel besinlerin planlanmasında dört besin grubu
kullanılmasının daha uygun olduğuna karar verilmiştir. Bu besin grupları; süt ve süt ürünleri, et-yumurta ve kuru
baklagiller, tahıl ve türevleri, sebze ve meyveler gruplarıdır.
•Besin gruplarının vücuda alınması gelişigüzel olmamalı, gereksinim duyulan besin ögelerini karşılayacak şekilde
alınmalıdır. Bu nedenle besin gruplarının içinde yer alan besinlerin neler olduğu, bu besin gruplarından tüketilmesi
gereken günlük miktarlar ve besinlerin porsiyon miktarları bilinmelidir. Günlük öğünler bu bilgiler dikkate alınarak
hazırlandığı taktirde yeterli ve dengeli beslenme sağlanmış olacaktır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Yoğurtla ilgili olarak verilen ifadelerden hangisi
yanlıştır?
a) Biyolojik değeri yüksek ve hazmı kolaydır.
b) Kolesterolü düşürür.
c) Süte göre daha kısa sürede bozulur.
d) Kan şekerini düzenler.
e) Bakteri oluşumunu engeller.
2. Yetişkin bir birey et, yumurta ve kuru baklagil
grubundan kaç porsiyon tüketmelidir?
a) 1 porsiyon
b) 2 porsiyon
c) 3 porsiyon
d) 4 porsiyon
e) 5 porsiyon
3. Etlerin saklama koşullarıyla ilgili ifadelerden hangisi
yanlıştır?
a) -20 oC'de yağlı kâğıda sarılarak saklanmalıdır.
b) Buzdolabının buzluğunda birkaç hafta süreyle
saklanabilir.
c) -18 oC'de 3-6 ay gibi uzun süre saklanabilir.
d) -32 oC'de dondurularak uzun süre saklanabilir.
e) Donmuş et oda sıcaklığında bekletilerek
çözülmelidir.
4. Aşağıdakilerden hangisi doymamış yağ asitlerinden
zengin besin grubuna girmez?
a) Zeytin yağı
b) Margarin
c) Fındık yağı
d) Mısır yağı
e) Ayçiçeği yağı
5. Örnek protein olarak adlandırılan besin
aşağıdakilerden hangisidir?
a) Et
b) Tavuk
c) Yumurta
d) Organ etleri
e) Kuru baklagiller
6. Sebze ve meyveler gurubundan günde kaç porsiyon
tüketilmesi gerekir?
a) 1-2 porsiyon
b) 2-3 porsiyon
c) 1-3 porsiyon
d) 3-5 porsiyon Atatürk Üniversitesi Açıköğretim
Fakültesi 16
Beslenme II
e) 5-6 porsiyon
7. Yağlarla ilgili ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Yağlar, vücudun ekonomik enerji kaynağıdırlar.
b) Midenin boşalmasını geciktirirler.
c) Organları dış etkenlerden korurlar.
d) Enerji ihtiyacı arttıkça diyetteki yağ miktarı artırılır.
e) Yağ ihtiyacı hayvansal yağlardan karşılanmalıdır.
8. En iyi kalsiyum kaynağı olarak adlandırılan besin
aşağıdakilerden hangisidir?
a) Et
b) Balık
c) Yumurta
d) Süt
e) Kuru baklagiller
9. “Şeker vücuda ………………… sağlamaktadır.”
cümlesindeki boşluğa seçeneklerden hangisi
gelmelidir?
a) Enerji
b) Protein
c) Kalsiyum
d) Mineral
e) Yağ
10. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Çocukların enerji harcaması yetişkinlerden oldukça
yüksektir.
b) Büyüme süreci, önemli miktarda enerji tüketimi
gerektirir.
c) Çocukların metabolizma hızları erişkinlere göre
daha yavaştır.
d) Çocuklarda yeni dokuların yapımı için protein
gereksinimleri fazladır.
e) Çocukların mineral ve vitaminlere olan gereksinimi
fazladır.
Cevap Anahtarı
1.C, 2.B, 3.E, 4.B, 5.C, 6.D, 7.E, 8.D, 9.A, 10.C
ÇOCUKLARDA
BESLENME ALIŞKANLIKLARI-I
ÇOCUK BESLENMESİ
ÜNİTE 3
BEBEKLERDE BESLENME ALIŞKANLIKLARI
Süt çocuğunun gelişim özelliklerinin bilinmesi, beslenme ihtiyaçlarının karşılanması için önemlidir. Bebeğin iyi
beslendiğinin göstergesi, standartlara uygun büyüme ve gelişmesidir. O hâlde çocuğun sağlık ve beslenme
durumunu anlamanın en iyi yolu onun büyümesini ölçmektir. İlk aylardan itibaren bebeğin
ağırlığının ve boyunun ölçülmesi gerekir. Büyüme ve gelişimi izlemede doğru ölçüm önemlidir. Düzenli aralıklarla
bebek tartılmalı ve boy uzunluğu ölçülmelidir.
Yeni doğan bebek yaşamını sürdürmek için ihtiyaçlarının karşılanmasında anneye bağımlıdır. Bebek kendi ihtiyacını
karşılayamaz. Bebeğin sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişebilmesi, ancak anne ile bebek arasında karşılıklı ilgiye
dayanan başarılı bir beslenme ile sağlanır.
Bebek beslenmesi, hem çocuk sağlığını hem de anne sağlığını etkiler. Bebek beslenmesi, çocukların beslenme
durumlarını etkileyen bir gösterge olup erken yaştaki çocukların hastalık ve ölüm riskini etkilemektedir.
Bebeklerde beslenme: Doğal, yapay (suni) ve karışık beslenme olmak üzere üç şekilde gerçekleşir.
Doğal beslenme, anne sütü ile beslenmedir. Bebeğin beslenmesinde en doğal yol, anne sütünün verilmesidir. Bu
dönemde bebek için, yaşına uygun alması gereken enerji ve besin ögelerini sağlayacak en ideal besin anne sütüdür.
Bebeğin yaşına uygun ağırlık kazanması, yeterli büyüme ve gelişmesinin sağlaması için ilk altı ay tek başına, altıncı
aydan sonra da uygun ek besinlerle beraber iki yaşına kadar emzirmeye devam edilmesi gereklidir.
Emzirme, annenin doğum sonrası infertilite süresinde etkili olup, doğum aralıklarının uzamasına ve doğurganlık
düzeyinin azalmasına sebep olur. Anne sütünün bu etkisi emzirme süresi ve sıklığı ile çocuğa ek gıdaların ve sıvıların
verilmeye başlandığı yaşa göre değişmektedir.
Yapay beslenme, anne sütü olmadan diğer sütler ya da mamalarla yapılan beslenme şeklidir. Bebek beslenirken
biberon ve bebeğe uygun kaşık kullanılır. Yapay beslenen çocuklarda, daha fazla ishal ve solunum yolu hastalığı,
beslenme bozukluğu, A vitamini eksikliği görüldüğü, diyabet gibi bazı kronik hastalıklarında görülme sıklığının,
şişmanlık ve ölüm riskinin arttığı, diş çürümesinin daha fazla görüldüğü, anne bebek bağlanmasının istendik düzeyde
gerçekleşmediği, daha fazla alerji ve süt intoleransı geliştiği ve zekâ gelişiminin geri olduğu belirlenmiştir.
İdeal olan, bebeklerin 6 ay süreyle yalnızca anne sütü ile beslenmeleridir.
Karışık beslenme, anne sütünün yetmemesi durumunda veya belli bir aydan sonra anne sütü ile birlikte diğer
sütlerin ve ek besinlerin verilmesi şeklindeki beslenmeye karışık beslenme denir.
Anne Sütü ile Beslenme: İdeal olan, bebeklerin 6 ay süreyle yalnızca anne sütüyle beslenmeleridir. Anne sütü
bebeğin yaşamındaki ilk 4-6 ayda gereksinimi olan tüm besinleri içerir. Ayrıca, anne sütü temizdir, her zaman aynı
ısıdadır ve anne ile çocuk arasında yakın bir bağ oluşmasını sağlamaktadır. Bunlara ek olarak, anne sütü annenin
antikorları aracılığı ile bebeklerin yaşamlarının ilk 6 ayında hastalıklara karşı bağışık olmasını sağlamakta ve
beslenme bozukluklarının görülme oranını azaltmakta ve gıda kaynaklı enfeksiyonları önlemektedir.
Türkiye’de, emzirme yaygın olmasına rağmen, sadece anne sütü ile besleme alışkanlığı arzu edilen seviyede değildir.
İlk altı ayda yaklaşık her beş çocuktan ikisi sadece anne sütü ile beslenmektedir. Bebek maması ve diğer sıvılara
erken başlama yaygındır ve biberon ile besleme tercih edilmektedir. Yakın dönemde emzirmenin yaygınlaştırılması
konusunda uygulanan politikalar kapsamında sağlanan destek başarılı olmuştur. Ancak, bu desteğin gelecekte de
devam ettirilmesi gerekmektedir.
Türkiye’de hemen her çocuk bebeklik döneminde bir süre emzirilmiştir. Bu durum çocuğun yaşamı boyunca, sağlıklı
olma ve iyi bir duygusal ve bilişsel gelişim gösterme şansını artırmaktadır. Ülkemizde, 2008 yılı için emzirilme oranını
%98,5 olarak belirlemiştir. Son beş yıl içinde altı aylıktan küçük olup yalnızca anne sütü alan bebeklerin oranı iki kat
artarak %40’a çıkmıştır. Bu durumun yansıttığı duyarlılık artışı en azından kısmen Bebek Dostu Hastane girişimine ve
UNICEF’in de desteklediği Sağlık Bakanlığı’nın diğer girişimlerine bağlanabilir.
Türkiye belirli bir dönem yalnızca anne sütüyle besleme açısından bugün dünya ortalamasına yaklaşmıştır. Ancak, 2
aylıktan küçük çocukların beşte biri hazır mamalarla beslenmekte, 4-5 aylarda da yalnızca anne sütüyle beslenen
bebeklerin oranı 1/4 ‘ün altında kalmaktadır. Bebek dostu hastanelerin tam izlemesiyle ve ulaşılması güç durumlara
ulaşma çabalarını sürdürerek bu alanda daha fazla ilerleme kaydedilmesi mümkündür.
Çocukları anne sütü ile beslenen toplumlarda, şeker hastalığı, şişmanlık, kanser sıklığı ile birlikte işgücü kaybı ve
sağlık harcamaları azalır, bebeklerde yeterli ve dengeli beslenmesinin sağlanması ile daha sağlıklı bir nesil yetişir.
Emzirmeye Başlama
Emzirmeye, doğum şekli normal veya sezaryen olsun, mümkün olduğunca doğumdan hemen sonra başlanmalıdır.
Bebeklerin emzirilmesi büyümeye katkıda bulunan en önemli unsurlardan biridir. Türkiye’de emzirme oldukça
yaygındır. Temel özelliklere göre çok küçük farklılıklar gösterse de tüm çocukların %97’si bir süre emzirilmiştir.
Emzirmeye, doğum şekli normal veya sezaryen olsun, mümkün olduğunca doğumdan hemen sonra başlanmalıdır.
Çünkü saatler süren doğum eylemi sonrası dünyaya gelen bebek yorgundur ve acıkmıştır. Anne sütü ister
prematüre, ister hasta doğmuş olsun, tüm yeni doğanlarda tercih edilmesi gereken beslenme şeklidir. Doğumdan
hemen sonra bebek çıplak olarak annenin çıplak göğsüne konarak tensel temas sağlanmalıdır. Bebek emmeye hazır
olduğunu belli eder etmez emzirilmelidir. Doğumun hemen sonrasında anne ile bebeğin yakın teması ve sık sık
emzirme, süt salgılanmasını hızlandırmanın en iyi yollarıdır.
Emzirmeye erken başlanması hem anne, hem de bebek için yararlıdır. Emzirmek anne rahminin doğumdan sonra
kasılmasını sağlayan oksitosin hormonun yapımını uyararak rahmin kısa sürede normal ölçüsüne ve fonksiyonuna
ulaşmasını sağlar. Kolostrum denilen ilk anne sütü çok yoğun şekilde antikor içerdiği için yenidoğanı
enfeksiyonlardan korur.
Doğumdan sonraki ilk bir saatte emzirilen çocukların yüzdesi evde doğan veya ara ebesi yardımı ile doğan çocuklarla
karşılaştırıldığında hastanede doğan veya sağlık personeli yardımı ile doğan çocuklarda daha yüksektir. Doğumdan
sonraki ilk bir saatte emzirilme kırsala (%34) göre kentte yaşayan çocuklarda (%41) daha fazla görülmektedir.
Doğumdan sonraki bir saat içinde emzirilen çocukların oranı Batı Anadolu’da (%48) en yüksek iken, Orta ve Doğu
Anadolu’da (%32) en düşüktür.
Doğumdan sonraki ilk bir saatte emzirilmeye başlanan çocukların oranı hiç eğitimi olmayan annelerin doğurdukları
çocuklarda %32 iken, en az lise eğitimi gören annelerin çocuklar için %44’tür. Emzirmeye erken başlama hane halkı
refah düzeyi en yüksek olan çocuklar arasında (%48) daha sık görülürken refah düzeyi en düşük olan çocuklarda
(%33) en az görülmektedir.
Doğumdan sonraki ilk bir gün içinde emzirilmeye başlanan çocukların oranı bölge ve eğitime göre değişmektedir.
Örneğin, annelerin genellikle daha düşük eğitimli olduğu ve doğumların çoğunlukla sağlık personelinden yardım
almaksızın gerçekleştiği Doğu Anadolu Bölgesi en düşük orana sahiptir, bu bölgedeki çocukların %61’i doğumdan
sonraki ilk bir gün içerisinde emzirilmiştir. Eğitime göre bakıldığında, hiç eğitimi olmayan annelerin çocuklarının
%63’ü doğumdan sonraki ilk bir gün içinde emzirilmişken en yüksek seviyede eğitim gören annelerin çocuklarının
%79’u ilk gün içinde emzirilmiştir.
Emzirme sıklığı ve süresi gün içinde veya bebekten bebeğe değişir.
Emzirme Süresi ve Sıklığı
Bebeklerin sık emzirilmesi süt üretimini artırdığı için önemlidir. Doğumdan itibaren bebek her istediğinde
emzirilmelidir. İlk aylarda bebek uyandığında genellikle açtır ve emmek ister. İlk haftalarda emzirme aralıkları bir
saat, iki saat gibi çok kısa olabilir. Her emzirme sonrası memede yapılan süt miktarı biraz daha artacağından,
zamanla beslenme aralıkları uzayacaktır. Gün içinde ya da bebekten bebeğe emzirme sıklığı ve süreleri
değişebilmekle birlikte ortalama 2-4 saattir.
Ancak beslenme aralıkları için belirli saat aralıkları koymamak gerekir. Bebek her istediğinde emzirilmeli ve
memelerin düzenli olarak boşaltılması sağlanmalıdır. Memelerin düzenli boşaltılması, süt yapımı için en iyi
uyarandır.
Bebeğin kol ve bacaklarını oynatması, başını döndürmesi, elini ağzına götürmesi, el ve parmak emmesi, memeyi
araması, dudak şapırdatması, emme hareketi yapması, hızlı nefes alarak ses çıkarması acıktığını ve emmeye hazır
olduğunu gösterir. Bu durumda bebek hemen emzirilmelidir. Ağlama daha geç acıkma belirtisi olduğu için bebeğin
ağlaması beklenmemelidir. Emzirme süresini sınırlandırma, anne ya da bebeği ilgilendiren tıbbi neden yoksa
önerilmez. Emzirmenin süresi sınırlandırılırsa emzirme problemlerine yol açabilir. Anneden bebeğe emme ile süt
aktarımı her annede farklı olduğu için emzirme süresi de her anne ve bebek için değişiklik gösterir. Doğumdan sonra
ilk günlerde bebeğin çene kasları güçlü olmadığı için daha uzun sürede memeyi boşaltır. Daha sonraki günlerde
bebek memeyi daha hızlı boşaltacağından bu süre kısalabilir. Emzirme süresi ortalama 30 dakika veya her bir meme
için yaklaşık 10-15 dk olmalıdır. Her anneye bir besleme süresi belirlemek uygun değildir. Annelere emzirmeye ne
zaman son vereceğini öğretmek daha iyidir. Bebeğin emme-yutması yavaşlamışsa, memeler yumuşamışsa, bebek
rahat görünüyorsa, uykuya daldıysa ve meme başını kendiliğinden bıraktıysa, bebek memeyle oynamaya başlamışsa
emzirmeye son verilebilir.
Türkiye’de, TNSA-2008 verilerine göre tüm çocuklar için ortalama emzirme süresi TNSA-2003’te bulunan süreden bir
buçuk ay daha uzun olup 16 aydır. Erkek çocuklar (16.9 ay) kız çocuklara (14.9 ay) göre 2 ay daha uzun
emzirilmektedir. Doğu Anadolu’da yaşayan kadınlar çocuklarını Türkiye ortalamasından 2-3 ay daha fazla yani
ortalama olarak 18 ay emzirmektedirler. Sadece anne sütü alan bebeklerde emzirilme süresi çok kısadır. Erkek
çocuklar, kırsal yerleşimlerde yaşayan çocuklar, Orta Anadolu bölgesinde yaşayan çocuklar, ilköğretim birinci
kademe eğitimi olan annelerin çocukları ve hane halkı refah düzeyi düşük veya orta olan çocuklar daha uzun
emzirilme (anne sütünün yanı sıra su ve diğer sulu sıvılar ve meyve suları) sürelerine sahiptirler. Altı aylıktan küçük
çocukların %95’i araştırmadan önceki 24 saat içinde 6 kez veya daha fazla emzirilmiştir. Altı kez veya daha fazla
emzirilen çocukların oranının diğer bölgelere göre düşük olduğu bölge Orta Anadolu Bölgesi (%92) ve en yüksek
oran erkek çocuklara (%97) aittir. Ortalama olarak, çocuklar gündüz 7 kez, akşam ve gece 5 kez emzirilmişlerdir.
Doğumdan sonra ilk saat içinde emzirme ve 6 ay sadece anne sütü verilmesi önemlidir.
Başarılı emzirme: Başarılı bir emzirme dönemi için tüm sağlık görevlilerine düzenli olarak iletilen yazılı bir emzirme
politikası oluşturmak, bu politikayı yürütmek için gerekli becerileri tüm sağlık görevlilerine kazandırmak üzere
eğitmek, tüm hamile kadınları emzirmenin yararları ve uygulaması hakkında bilgilendirmek, annelere doğumdan
sonraki ilk yarım saat içinde emzirmeye başlamaları için yardım etmek, annelere nasıl emzireceklerini göstermek,
bebeklerinden ayrı kalsalar da emzirmeyi nasıl sürdüreceklerini öğretmek, tıbbi bir
gereksinme olmadıkça yeni doğana anne sütü dışında herhangi bir yiyecek ya da içecek vermemek, anne ve bebeğin
24 saat aynı odada kalmasını sağlamak, İsteğe bağlı emzirmeyi özendirmek, anne sütü ile beslenen bebeklere
biberon veya yalancı emzik vermemek, anneleri taburcu olduktan sonra da emzirmeye devam edebilmeleri,
karşılaşabilecekleri sorunları çözebilmeleri ve bebekleri ile kendilerinin kontrollerini yaptırabilmeleri için
başvurabilecekleri sağlık kuruluşları hakkında bilgilendirmek gerekmektedir.
Annelerin emzirme sürelerine etki eden faktörler: Doğumdan sonra ilk saat içinde emzirme ve 6 ay sadece anne sütü
verilmesi, doğumdan sonra bebek ve annenin aynı odada olması, bebeğin istedikçe emzirilmesi ve emzik
kullanılmaması, annenin sigara içmemesi ve yakın çevresi tarafından emzirme konusunda desteklenmesi, doğum
öncesi hazırlık programlarına katılmak ve doğum sonrası işe geç başlaması emzirme süresini etkiler.
Ek Gıda Çeşitleri
Türkiye’de, TNSA-2008 verilerine göre altı aydan küçük ve emzirilen çocukların %25’i hazır mama almıştır. Hazır
mama alan çocukların payı 6-7 aylık bebeklerde %46 ile en yükseğe çıkmakta 8-9 aylık çocukların diğer sıvı gıdaları
almaya başlaması ile %22’ye düşmektedir. İlk bir yılda hiç emzirilmeyen çocukların oranı az olmasına rağmen, bu
grup için elde edilen sonuçlar hazır mamanın, bebek büyüdükçe verilen diğer süt çeşitleriyle birlikte, yaşamın ilk
aylarında çok yoğun bir biçimde kullanıldığını göstermektedir.
Doğumdan hemen sonra ve anne sütü düzenli olarak gelmeden önce bebeğe diğer sıvı gıdalar verilebilmektedir.
Türkiye’de veriler, bu tür beslenme şeklinin günümüzde geçmiş dönemlere göre daha az uygulandığını
göstermektedir. Genel olarak, çocukların %23’ü anne sütünden önce başka bir gıda almışlardır. Bu oran Doğu
Marmara bölgesinde yaşayan çocuklar arasında (%29) ve en yüksek hane halkı refah düzeyine sahip çocuklar
arasında (%31) en yüksektir.
İlk altı ayda anne sütü alamayan bebeklerin beslenmesinde ilk seçenek formül süt (çocuk maması) olarak bilinen
endüstriyel sütlerin verilmesidir.
Formül sütler: İlk altı ayda anne sütü alamayan bebeklerin beslenmesinde ilk seçenek formül süt (çocuk maması)
olarak bilinen endüstriyel sütlerin verilmesidir. Formül sütlerle beslenme en az altı ay, mümkünse bir yaşına kadar
sürdürülmelidir.
Formül sütler Whey ağırlıklı (WAM) ve kazein ağırlıklı mama (KAM) olmak üzere iki ana grupta toplanmaktadır.
Whey ağırlıklı mamaların içerikleri anne sütüne en yakındır ve ilk altı ayda bu formül mamalar tercih edilmelidir.
Soya proteininden hazırlanan mamalar, inek sütü içermez. Bu mamalar, inek sütünün diyetten çıkarılması gereken
özel durumlarda kullanılabilir. Bu mamanın rasgele kullanılması, altta yatan hastalıkların tanınmasını
engellediğinden dikkatli olunmalıdır.
Anne sütü almayan bebeklerde hastalık riski daha yüksek olduğu için besinlerin hazırlanması özel bir titizlik ister. Hiç
anne sütü almayan bebeklerde biberon kullanılabilir. Ancak biberonun temizliğine çok dikkat edilmelidir. Biberon
deliğinin uygun büyüklükte olduğu kontrol edilmelidir. Mamalar kutularında belirtilen ölçülere göre hazırlanmalıdır,
bu konuda yapılan hatalar kilo alma sorunlarına ve hipernatremiye neden olabilir.
Altı aydan önce karışık beslenen bebeklerde (formül süt ya da başka sütlerin anne sütüne ek olarak verildiği
durumlarda) biberon kullanımından olabildiğince kaçınılmalıdır. Biberona alışan bebekler, anne memesini emmekte
güçlük çekebilirler.
İnek Sütü: İnek sütü protein ve minerallerin fazlalığı nedeniyle böbrek solüt yükünün fazla oluşu, alerjen özelliği,
demir içeriğinin düşük oluşu, gastrointestinal mikro/makro düzeyde kanamalar oluşturması nedeniyle
önerilmemektedir. Anne sütünde bulunmayan bir betalaktoglobulin olan Whey proteini inek sütündeki en çok
alerjen özellikteki proteinler arasındadır.
Anne sütü alamayan, formül süt kullanma olanağı olmayan bebeklere, solüt yükü azaltmak için ek besinler
başlanana dek yenidoğan döneminde inek sütü bire bir, daha sonra altıncı aya kadar ikiye bir oranında su ile
sulandırılarak verilmelidir.
Sağlık Bakanlığı zaman zaman UNICEF’in desteğinde yürütülen mikronütriyenlerin eksikliklerinin giderilmesine
yönelik programlar uygulamaktadır.
Resim 2. Ek gıdalar biberonla da verilebilir.
Mikronütriyenler: Sağlık Bakanlığı, anne sütüyle beslemeye yönelik desteğe ek olarak başka politikalar da izlemekte
ve zaman zaman UNICEF’in desteğinde yürütülen bu çalışmalar iyot, demir ve D vitamini (mikronütriyenler)
eksikliklerinin giderilmesine yönelik olmaktadır.
İyot yetersizliği, Türkiye’de çocuklar arasında yaygın görülen zihinsel ve psikomotor geriliğin başlıca nedenidir. 2003
yılında hanelerin yüzde 70’i iyotlu tuz
ÇOCUKLARDA
BESLENME ALIŞKANLIKLARI-II
ÇOCUK BESLENMESİ
Doç. Dr. Fatma GÜDÜCÜ TÜFEKCİ
ÜNİTE 4
Sosyal, duygusal ve zihinsel gelişimin hızlı olduğu bu dönemde yeterli, dengeli ve düzenli beslenmenin etkisi
büyüktür. Belirgin bir gelişim eksikliği görülmese de, klinik bulgular 1-6 yaş çocuklarında beslenme bozukluğu
bulgularına çok sık rastlandığını göstermektedir. Çocuk beslenmesi ile ilgili olarak yapılan birçok araştırmada yeni
beslenme alışkanlıklarının kazanıldığı, yeni besinlerle tanışıldığı bu dönem beslenme bozukluğu riski en yüksek grup
olarak değerlendirilmektedir.
BESLENME ALIŞKANLIKLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Okul öncesi çocuklarında, genetik faktörler, kültürel, sosyoekonomik özellikler ve medya beslenme alışkanlıklarını
etkiler.
Okul öncesi döneminde kazanılan davranışlar çocuğun gelecekteki yaşamını etkileyeceğinden ebeveynlerin iyi örnek
olmaları gerekir. Çocuklarda oluşan beslenme alışkanlıklarını etkileyen pek çok etmen vardır. Genetik faktörler,
kültürel, sosyoekonomik özellikler ve medya bunlardan en önemlileridir.
Genetik Faktörler
Doğuştan gelen kusurlar (yemek borusu darlığı, tavşan dudağı, kurtağzı vb.) ile kalp hastalıkları çocuğun
beslenmesini etkiler. Sonradan meydana gelen ateşli hastalıklar, temel yiyeceklere olan alerjiler beslenmeyi
güçleştirmektedirler.
Kültürel Özellikler
Hiç anne sütü almayan ya da çok az alan çocuklarda beslenme yetersizliği sorunları daha sık görülür. Anne sütü ilk
altı ay çocuk için çok gereklidir. Ek besinlere zamanında (4-6 ay) başlanması önemlidir. Anne sütünün 6 ay
mikroplardan korumada önemli olması, eksik alımında enfeksiyonlara yakalanma riskini arttıracaktır.
Sık doğumlar, istenmeyen çocuklar da ailenin ve dolayısıyla çocuğun yetersiz beslenmesine neden olmaktadır.
Köyden kente göç, şehir yaşamına zor uyum sağlama, temiz su bulmada yaşanan sıkıntılar çocukların sağlığını
olumsuz etkilemektedir.
Sosyo-Ekonomik Özellikler
Gelişmekte olan ülkelerde beslenme yetersizliği sorunları daha çok gelir düzeyi düşük ailelerde görülmektedir.
Ailenin yeterli ve dengeli beslenme konusunda bilgisiz olması çocukların yetersiz beslenmesine neden olmaktadır.
Çevre koşullarının sağlıksız olması çocuğun beslenmesini etkiler. Uygun olmayan çevrede çocuklar kolayca
enfeksiyon kapabilirler. Ateşli hastalıklar çocuklarda kusma, ishal ve beslenme bozukluklarına
yol açar. Vücut direncinin düşmesi ikinci bir hastalığa çocuğun kolayca yakalanmasına neden olur. Bağırsak
parazitleri de olumsuz çevrede yaşayan çocuklarda sık görülmektedir. Alınan besinlere ortak olan parazitler çocuğun
yetersiz beslenmesine neden olmaktadır.
Ailenin geliri düştükçe, bitkisel kaynaklı besinlerle beslenme oranı arttıkça, demir eksikliği anemisi yaygın olarak
görülmektedir.
Çocuğun yeterli ve dengeli beslenmesinde ekonomik olanaksızlıklar bazı kısıtlamaları zorunlu kılabilir. Bu durumda
kısıtlama besin değeri az olan yiyeceklerde yapılmalıdır. Gazoz, şeker, sakız, çikolata vb. yiyeceklerin hem besin
değeri yoktur, hem de sağlığa zararlıdır. Bunlara yapılacak harcama yumurta, süt, yoğurt gibi yiyeceklere ayrılabilir.
Ayrıca, hamur işleri ve yağlardan da kısıtlama yapılabilir.
Medya
Hemen her alanda üretimin arttığı ve pazarlamanın giderek daha ön plana çıktığı günümüzde, ticari ürün
reklamlarının çocuk sağlığına etkilerini farklı boyutları ile değerlendirmek mümkündür. Günümüzde, dünyanın çeşitli
ülkelerinde farklı boyutlarda uygulanan yasal düzenlemelere rağmen, basın-yayın kuruluşları ve internetin yanı sıra
tabelalar, reklam panoları vb. pek çok yolla tüketiciye ve özellikle çocuklara ulaşan reklamların bir kısmının, sağlık
açısından uygun olmayan riskli sağlık davranışlarına yönelik mesajlar içerdiği, reklamlarda ve reklamlar yoluyla çocuk
istismarının söz konusu olduğu gibi pek çok farklı tartışma söz konusudur.
BESLENME SORUNLARI
Demir Eksikliği Anemisi
Okul öncesi çocuklarının en önemli beslenme sorunları demir eksikliği anemisi, kabızlık, yemek seçme ve iştahsızlık,
aşırı yemek yeme ve gıda boğulmalarıdır.
Genellikle çocukluk dönemlerinde demir eksikliği anemisi beslenme yetersizliğine bağlı gelişmektedir. Ek besinlere
geçisin geç olması, 12. aydan önce inek sütü alımı ve fazla tüketilmesi gibi uygunsuz besin seçimi nedeniyle bu
yaşlarda demir eksikliği anemisi sık görülebilmektedir. Korunmak amacıyla:
• Ek besinlere zamanında başlanılmalı ve uygun besinler seçilmeli,
• Süt ve yoğurt miktarı günde 500 ml ile sınırlandırılmalı,
• Şekerli besinler, asitli içecekler, hazır meyve suları ve çay tüketimi sınırlandırılmalı,
• Yeterli demir alımı için haftada 3-4 kez kırmızı et tüketilmeli,
• Yumurta sarısı, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, kuru yemiş, kuru meyve, pekmez, susam gibi demirden
zengin besinlerle beslenmeye özen gösterilmeli,
• Demir emilimini arttırmak amacıyla domates mandalina, portakal gibi C vitamini içeren besinler tüketilmelidir.
Okul öncesi çocuklarında yanlış tuvalet eğitimi nedeniyle bağırsak boşaltımı isteksizliğine bağlı kabızlık
gelişebilmektedir.
Resim 2. Meyveler çocuk beslenmesinde önemli yer tutar.
Kabızlık
Okul öncesi çocuklarında iştahsızlık, yemeği reddetme veya seçici davranma olumsuz beslenme davranışlarıdır.
Bu dönemde çocuklarda zamansız yanlış tuvalet eğitimi nedeniyle barsak boşaltımı isteksizliğine bağlı kabızlık
gelişebilmektedir. Diğer bir neden ise beslenme hatalarıdır. Lifli besinlerin az tüketilmesi, süt tüketiminin fazla ve su
tüketiminin az olması kabızlığa yol açabilmektedir. Kabızlığı önlemede ve bağırsak alışkanlığının kazandırılmasında
laksatifler (barsak boşaltıcılar) bir çözüm değildir. Diyetin lif ve sıvı miktarındaki artış kabızlığı önler. Bu nedenle,
çocuğun günlük aldığı sıvı miktarının gözden geçirilmesi; sebze, meyve, kurubaklagil, kepekli-yulaflı ekmek bulgur
gibi liften zengin besinlerle beslenmesi sağlanmalıdır.
Yemek Seçme Ve İştahsızlık
İştahsızlık, yemeği reddetme ya da seçici davranma olumsuz beslenme davranışlarıdır. Anemi barsak parazitleri ve
ateşli hastalıklar iştah kaybına neden olabilir. Bazı çocuklar ailesinin dikkatini çekmek için de beslenmeyi
reddedebilir. Bu durumu önlemek için aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir:
• Çocuğun yediklerini ve beslenme alışkınlıklarını gözlemlemek için aileden ayrıntılı beslenme öyküsü alınmalı,
günlük tüketilen enerji ve protein miktarı hesaplanmalı, yemekten bir saat önce ve yemek sırasında sıvı alımı
azaltılmalı,
• Süt tüketimi günde iki su bardağını geçmemeli,
• Farklı çeşitte besinler sunularak çocuğun gereksinimine göre miktar ayarlanmalı,
• Besinin reddi durumunda farklı bir besin denenmeli, onun reddi durumunda da diğer öğüne kadar herhangi bir
besin verilmemeli,
• Yiyecekler çocuğun kolay yiyebileceği ve ilgilenebileceği biçimde sunulmalı,
• Aynı zamanda anne-babalar olumlu yeme davranışı içinde olmalı,
• Grup halinde yaşıtları/arkadaşlarıyla yemek yemesinin olumlu yemek davranışı gelişimine yardımcı olacağı
bilinmeli,
• Besinlerin reddi durumunda aileye çocuğu yemek konusunda zorlamamaları ve reddedilen besinin bir süre sonra
tekrar denenmesi gerektiği anlatılmalı,
• Yemek saatlerine özen gösterilmelidir.
Aşırı Yemek Yeme ve Şişmanlık
Okul öncesi çocuklarında, bir başka problem de çocuğun aşırı yemesi ve şişman olmasıdır.
Bir başka problem de çocuğun aşırı yemesi ve şişman olmasıdır. Aileler bundan şikâyet etmez hatta çocuğun şişman
olması, onların çevreye karşı çocuğumuza iyi bakıyoruz diyerek övünme nedeni olabilir. Ama bu durum ülkemizde
eğitim düzeyi arttıkça azalmakta, bu seferde annelerin bilinçsizce çocuklarını kilolu oldukları için rejime soktukları
görülmektedir.
Okul öncesi döneminde aşırı yemek yemeye yol açan nedenlerin başında hatalı beslenme gelir. Günlük menüde
şekerli ve unlu gıdaların çok yer alması ya da çocuğun bu tür gıdalarla tek yönlü beslenmesi şişmanlığa yol açar.
Ayrıca, gebelikte aşırı beslenme ileride bebeğin de şişmanlamasını kolaylaştırabilir. Çocuğun tabağına gereğinden
çok yemek konulması ve yemesi için zorlanması da aşırı yeme alışkanlığı geliştirebilir. Şişmanlık problemi olan
çocukların menüsünde şekerli, unlu ve yağlı gıdalar olabildiğince azaltılmalıdır. Öğün aralarında şeker, tatlı, kuru
yemiş gibi yiyecekler yerine meyve, meyve suyu vb. verilebilir. Aşırı şişmanlık durumlarında doktora başvurulmalı,
doktor denetiminde diyet uygulanmalıdır.
Aşırı yemek yeme alışkanlığının nedenlerinden biri annelerin çocuklarının yedikleri ve harcadıkları enerji hakkında
herhangi bir bilgiye sahip olmamalarıdır. Çocukları çok hareketli diye durmadan yedirirler. Bu da şişmanlığa yol açar.
Şişmanlayan çocukta hareket kısıtlanır, ancak aşırı yeme alışkanlığı devam eder. Bazı aileler beslenme alışkanlıkları
nedeniyle fazla besin tüketmektedirler. Genellikle ailenin yemeklerinin çok çeşitli ve zevkle, damak zevkini de
etkileyecek şekilde hazırlanması ve yemek saatlerinin hep birlikte neşe içinde geçirilen anlar olması yemek
tüketimini de etkilemektedir. Bazen sıkıntı, üzüntü ve güvensizlik içinde olma ve bu durumlarını unutma isteği fazla
yemeye neden olabilir. Psikolojik etkiler bazen fazla bazen de az yemenin nedeni olabilir.
Ailelerin, çocuklarını fazla beslemeye zorlaması çocukların çok dolan midelerinin çabuk boşalmasına neden olabilir.
Özellikle aşırı tatlı besinleri alan çocuklarda kan şekerinin yükselip birden düşmesi acıkma nedenidir. Dolayısıyla
çocuk fazla besin alıp aşırı yemeye alışacaktır.
Anneler ev işleriyle uğraşırken çocuğun beslenmesine fazla vakit ayıramazlar. Bir taraftan giyinirken bir taraftan
çocuğun ağzına bir şeyler sokuşturur ve çabuk yatmalarını isterler. Yeterli sürede çiğnenmeyen ve hemen yutulan
besinler beyindeki tokluk hissini uyandırma zamanını geciktirir. Bu da kısa sürede çok besin almaya neden olur. Bu
nedenle kilo almamak için besinlerin her lokmasının 20- 25 kez çiğnenmesi önerilmektedir.
Gıda Boğulmaları
1-3 yaşına kadar olan çocuklarda gıda boğulmalarından ölüm oranı oldukça fazladır.
Gıda boğulmaları okul öncesi çocuğunda sık görülen bir durumdur. 1-3 yaşına kadar olan çocuklarda gıda
boğulmalarından ölüm oranı oldukça fazladır.
Gıda boğulmalarının nedenleri: Özellikle fındık, fıstık gibi çerezler, lokum, akide şekeri gibi şekerlemeler, üzüm,
sosis, kraker vb. gıda maddeleri bu yaş grubunda boğulmalara neden olabilmektedir. Genellikle sert, büyük ve
kaygan olmayan gıdalar (sert şekerler, kraker, patlamış mısır vb.) boğazda tıkanmaya neden olup çocuğun nefes
almasını engelleyebilir.
Eğer tıkanma meydana gelirse, öksürtülerek boğaza tıkanan cismin çıkarılmasına çalışılır. Sert ve yapışkan gıdaların
elle alınması (reçel, lokum, fındık ezmesi vb.) probleme neden olabilir. Bu tip gıdaların tekrar dışarıya çıkarılmasına
çalışılmamalı su verilerek yutkunma sağlanmalıdır.
Gıda boğulmalarına engel olmak için dikkat edilmesi gereken ilkeler:
• Çocukların oturarak yemek yemelerini sağlayın.
• Yiyecekleri yeterince çiğneme ve yutmaları için onlara fırsat verin.
• Çocuklar yemek yerken ne yediklerini izleyin.
• Üç yaş altı çocukların sert meyve, çerez, sosis, kraker, şekerleme, lokum, reçel vb. gıda maddeleri tüketirken
yanında oturun. Çünkü çocuklarda bu tip gıda maddelerinden boğulma oranı çok yüksektir.
• İyi pişirilmiş gıdaların çiğnenmesi ve yutulması kolaydır. Bu nedenle gıdaları iyi pişirmeye özen gösterilmeli.
• Araba içerisinde yemek yenilmesinden kaçınılmalı. Eğer yemek yemeğe araba içinde başlanılmışsa arabayı güvenli
bir yerde durdurduktan sonra, çocuğun yemeğini bitirmesi beklenmeli.
• Diş çıkarma oyuncakları boğaz ve adale dokusunda uyuşmaya neden olabileceğinden çiğneme ve yutkunma ile
ilgili problemlere yol açabilir.
• Özellikle yemek yerken bu tip oyuncaklarla oynanmasına izin vermeyin. Bunun yerine dişlerini kaşıması için eline
elma, armut gibi gıdalar verilebilir.
DOĞRU BESLENME ALIŞKANLIKLARI
Okul öncesi çocuğunun beslenme alışkanlıkları tüm yaşamında karşılaşabileceği sağlık sorunlarını önlemek ve en aza
indirmek için çok önemlidir.
Bu yaşlardaki yetersiz ve dengesiz beslenme durumunda fiziksel gelişimin yanı sıra zekâ gelişimi ve öğrenme
yeteneklerinin de olumsuz yönde etkilendiği görülmektedir. Daha sonraki yaşlarda çocukların fiziksel gelişimleri
beslenme durumlarının iyileştirilmesi ile biraz da olsa düzelebildiği halde mental gelişimlerindeki bozukluğun yeterli
ve dengeli beslenen çocukların düzeyine erişemediği görülmekte ve bu durum okul çağında da kendisini
göstermektedir.
Okul öncesi çocuklarında, uzun süreli görülen demir eksikliği anemisi yaygındır. Bu tip çocukların mental ve motor
gelişim fonksiyonlarının yavaşladığı dikkati çekmektedir. Demir içeren gıdaların diyete ilave edilmesi ile hemoglobin
düzeyi tekrar yükseltilebilir.
Çocuğun önüne daima yaşına uygun gıdalar verilmelidir. Reddedilen gıdalar azar azar verilerek alıştırılmalıdır.
Ailenin sofra düzeni, yeme alışkanlığı çocuğu etkiler. Her cins gıdaya sofrada yer verilmelidir.
Okul öncesi çocuğunun beslenme alışkanlıkları ileride karşılaşılabilecek sağlık sorunlarını önlemek, en aza indirmek
için çok önemlidir. Bu dönemde eğer iyi beslenme alışkanlıkları kazandırılırsa çocuğun büyüme ve gelişmesi istenilen
düzeyde ilerler. Beslenme alışkanlıkları ve sağlık problemleri arasında doğrudan bir
ilişki söz konusudur. Çocuk ne kadar yeterli ve dengeli beslenir ve bunu alışkanlık haline getirirse o kadar az sağlık
problemi ile karşılaşır.
Çocuk ve Aileye Rehberlik
Okul öncesi çocuğuna sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırmda, çocuk ve aileye rehberlik önemlidir.
Bu dönemde, büyüme ve gelişme özelliklerine uygun çeşit, miktar ve kıvamındaki besinleri seçerek karşılamak ve iyi
beslenme alışkanlıkları kazandırmak önemlidir. Bu bakımdan çocukların yemek yeme alışkanlığını kazanmasında
ailedeki büyüklerin özellikle de annenin tutumunun çok önemli bir yeri vardır.
Çocuk büyüklerin tutumundan etkilenir. Sofrada çocuğun yanında yemeklerin hep iyi olduğu söylenmeli,
huzursuzluk çıkarmamalıdır. Çocuğun şiddetle yemek istemediği yiyecekleri vermekte ısrar etmek doğru değildir.
Yemek yeme konusunda çocuk ile büyükler arasında meydana gelen anlaşmazlıklar; annelerin belli saatlerde ve
fazla miktarda yiyecek yedirme isteklerinden kaynaklanır. Anneler çocuklarını başka çocuklarla kıyaslarlar. Çocuklar
arasında bireysel farklılıklar olduğu unutulmamalıdır. Yemek sofrası pazarlık ve savaş meydanı olmamalıdır.
Bu dönemde beslenmede en önemli sorunlar çocukların yanlış beslenme alışkanlığı kazanmalarına bağlı olarak
ortaya çıkmaktadır. Bu durum özellikle malnütrisyon dediğimiz yetersiz ve dengesiz beslenmeye yol açmaktadır.
Resim 3. Çocuklar bazen yemek isteklerini işaretle bildirirler.
Anneler, çocuklarının günlük besin ihtiyaçlarını bilmediklerinden ve beslenmeyi karın doyurma olarak
düşündüklerinden çocuğu genellikle tek tip besinlerle beslemekte veya besin değeri düşük olan besinleri vererek
ihtiyacını karşılamasına engel olmaktadır. Bunun sonucu çocukta büyüme ve gelişme yavaşlamakta ve durmaktadır.
Hatta bazen kazandığı ağırlığı bile kaybedilmektedir.
Beslenme Alışkanlıkları Kazandırma İlkeleri
Özellikle okul öncesi çocuklarının yiyecek tercihleri, ailelerinin yiyecek tercihine bağlıdır. Çocuklara kazandırılacak
beslenme alışkanlıkları, ancak iyi bir eğitimle yerleştirilebilir. Davranışlar sabırla tekrar tekrar gösterilmeli, uyarılar
sakin bir şekilde yapılmalıdır. Sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmada dikkat edilmesi gereken ilkeler şöyle
sıralanabilir:
Yemeğin besleyici olması kadar görünüşü de çocuğu yemeğe yöneltir.
• Yemekten önce ve sonra elleri yıkama, dişleri fırçalama, çiğ yiyecekleri yıkamadan yememe gibi kişisel temizlik
alışkanlıkları kazandırılırken, yetişkinler de bu konularda çocuklara örnek olmalıdırlar.
• Yemek yerken tuvalet ihtiyacı nedeniyle sofradan kalkma alışkanlık haline getirilmeden önce çocukların yemekten
önce tuvalete gitmeleri ve ellerini iyice temizledikten sonra yemeğe oturması istenmelidir.
• Yemek yerken çocuğun rahat olması gereklidir. Kolları masanın üzerine dayanacak yükseklikte oturmalı, çatalı,
kaşığı onun eline ve ağzına uygun olarak seçilmelidir. Masaya boyu yetmiyorsa sandalyesi yükseltilmeli yemeği
görebilmesi sağlanmalıdır.
• Yemeğe oturmadan önce çocuğun sakin olmasına özen göstermelidir. Çocuklar şefkat dolu, neşeli bir ortamda
iştahla yemek yer ve mutlu olurlar.
• Çocuğun yemekleri zevkli biçimde hazırlanmalıdır. Yemeğin besleyici olması kadar görünüşü de çocuğu yemeğe
yöneltir.
• Çocuğun artan günlük enerji ve besin ihtiyacı karşılanırken yiyeceklerin miktarı iyi ayarlanmalı, çocuğu yemekten
soğutacak, şişmanlatacak aşırılıkta olmamalıdır.
• Çocuklara yemekten önce iştah kapatıcı yiyecekler (şeker, çikolata, gazoz vb.) verilmemelidir.
• Çocuğun yediği miktar, diğer çocuklarla kıyaslanmamalı, çocuk az yedi endişesiyle zorlanmamalıdır. Az miktarda
yemek vermeli, istediğinde daha alabileceği belirtilmelidir.
• Çocuğun sadece sevdiği besinler düşünülerek tek tip besin alınmasının doğuracağı sakıncalar dikkate alınmalı,
sevmediği yiyecekler de çeşitli biçimlerde hazırlanarak yemesi sağlanmalıdır.
• Eğer ailenin yeterli ve dengeli bir beslenme düzeni varsa çocuk da buna alışmalı onun için özel yemek
hazırlanmamalıdır.
• Diş durumu dikkate alınarak aşamalı olarak katı besinler verilir. Yemeklerin yumuşak hale sokulması, etlerin
önceden küçük parçalara bölünmesi, balıkların ayıklanması vb. ile halledilebilir.
• Çocuğun kendi kendine yemek istemesine engel olunmamalı, becerikli olması beklenmemeli, tabak, bardak ve
kaşığı kolayca tutabileceği şekilde olmalıdır.
• Çocuğun yemek yeme kurallarını öğrenebilmesi için olumlu bir hava yaratılmalıdır. Olaylar büyütülmemeli, çocuk
azarlanmamalı, doğru takdir edilmelidir.
• Bazı çocuklar gelen misafir çocuklarının yanında daha çok yemek yer ya da hiç yemezler. Bazen de diğer çocukların
yediklerini isterler. Bu davranışların gelişmemesi için onların paylaşmayı öğrenmeleri sağlanmalıdır.
• Nedensiz de olsa çocuğun yemek istemediği zamanlarda ısrardan kaçınılmalıdır. Ancak uzun süreli iştahsızlıklarda
hekime başvurulmalıdır.
Çocuklara sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırmada hatalı davranışlardan kaçınılmalıdır.
Okul öncesi dönemde olan çocuklara beslenme alışkanlıkları kazandırılırken yapılan bazı hatalı davranışlar:
• Çocuklar yiyeceklerine dokunmadan avuçlamaktan hoşlanırlar. Ortalığın kirlenmesi endişesiyle annenin buna
engel olması çocuğu sinirlendirir.
• Yemeğini bitirmeme, etrafını kirletme, yavaş yeme gibi nedenlerle çocuğu cezalandırmak, korkutmak ya da zorla
yedirmeye çalışmak çocuğun ruh sağlığını olumsuz etkilediği gibi sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmada da engel
oluşturur.
• Çocuğun tüm isteklerine boyun eğerek, hoşgörü göstermek de doğru değildir. Bu şekilde davranılan çocuklar
dengeli bir kişilik geliştiremezler.
• Yemek yedirmek için çocuğun peşinden koşmak, televizyon izlettirmek, ilgisini başka yöne çekmek de doğru
değildir.
• Yemek yerken çocuk acele ettirilmemeli ya da oyalanmasına göz yumulmamalıdır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Okul öncesi çocuğu hangi yaş grubundadır?
a) 0-1yaş
b) 1-6 yaş
c) 7-12 yaş
d) 12-18 yaş
e) 1-12 yaş
4. Aşağıdakilerden hangisi okul öncesi çocuğunda
kabızlığın nedenleri arasında değildir?
a) Yanlış tuvalet eğitimi
b) Hatalı beslenme
c) Lifli besinlerin fazla tüketilmesi
d) Süt tüketiminin fazla olması
e) Su tüketiminin az olması
2. Aşağıdakilerden hangisi okul öncesi çocuğunda
beslenme alışkanlıklarını etkileyen faktörlerden
değildir?
a) Genetik faktörler
b) Cinsiyet özellikleri
c) Kültürel özellikler
d) Sosyoekonomik özellikler
e) Medya
5. Aşağıdakilerden hangisi okul öncesi çocuğunda
yemek seçme ve iştahsızlık sorununda uygulanmaz?
a) Yemekten bir saat önce ve yemek sırasında sıvı
alımı azaltılmalı
b) Süt tüketimi günde iki su bardağı geçmemeli
c) Besinin reddinde aynı besinde ısrar edilmeli
d) Yiyecekler çocuğun kolay yiyebileceği ve
ilgilenebileceği biçimde sunulmalı
e) Yemek saatlerine özen gösterilmeli
3. Aşağıdakilerden hangisi okul öncesi çocuğunda
demir eksikliği anemisinden korunmak için
uygulanmaz?
a) Süt ve yoğurt oldukça fazla tüketilmeli
b) Şekerli besinler, asitli içecekler ve çay tüketimi
sınırlandırılmalı
c) Haftada 3-4 kez kırmızı et tüketilmeli
d) Demirden zengin besinlerle beslenmeye özen
gösterilmeli
e) Demir emilimini arttırmak için C vitamini içeren
besinler tüketilmeli
6. Aşağıdakilerden hangisi okul öncesi çocuğunda aşırı
yemek yeme (şişmanlık) nedenlerinden değildir?
a) Ailelerin çocuğun şişman olması için hevesli olması
b) Günlük menüde şekerli ve unlu gıdaların çok yer
alması
c) Çocuğun kalorisi yüksek gıdalarla tek yönlü
beslenmesi
d) Çocuğun tabağına gereğinden çok yemek
konulması
e) Çocuğun yediği ve harcadığı enerjinin bilinmesi
7. Aşağıdakilerden hangisi gıda boğulmalarını
önlemede dikkat edilmesi gereken ilkelerden
değildir?
a) Çocuklar oturarak yemek yemeli
b) Yiyecekler yeterince çiğnenmeli ve yutulmalı
c) Çocuklar yemek yerken ne yedikleri izlenmeli
d) Gıdaları az pişirmeye özen gösterilmeli
e) Araba içerisinde yemek yenilmemeli
8. Aşağıdakilerden hangisi okul öncesi çocuğuna
doğru beslenme alışkanlıkları kazandırma ilkelerinden
değildir?
a) Yemekten önce ve sonra elleri yıkama ve dişleri
fırçalama
b) Yemekten önce tuvalete gitme ve elleri iyice
temizleme
c) Yemekten önce iştah kapatıcı yiyecekler yememe
d) Yenilen miktarı, diğer çocuklarınki ile kıyaslama
e) Ailede yeterli ve dengeli bir beslenme düzeni
olması
9. Aşağıdakilerden hangisi okul öncesi çocuğunun
gelişimsel özelliklerinden değildir?
a) İskelet ve kaslar vücut güçlenir
b) Davranışlar farklılaşır
c) Hareketlilik artar, çevresini tanımaya çalışır
d) Çevresindekilere tepki göstermez
e) Beslenme ve besin ihtiyacı artar
10. Aşağıdakilerden hangisi okul öncesi çocuğuna
sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırmada doğru
bir davranıştır?
a) Çocuğun yiyeceklerine dokunmasına izin verilmesi
b) Çocuğun yemeğini bitirmediği için cezalandırılması
c) Çocuğun yemesi için televizyon izlettirilmesi
d) Çocuğun yemek yerken acele ettirilmesi
e) Çocuğun yemeğini bitirdiği zaman ödüllendirilmesi
Cevap Anahtarı
1.B, 2.B, 3.A, 4.C, 5.C, 6.E, 7.D, 8.D, 9.D, 10.A
kullanırken bugün bu oran %85’in üzerindedir. Buna karşılık kırsal hanelerin %29’u bugün de iyotsuz tuz
kullanmaktadır.
Çocuklar arasında demir yetersizliği 2000’li yılların başında %30 oranında yaygınken, Sağlık Bakanlığı verilerine göre
2006-2007’de bu oran %8’e inmiştir. Bu gelişme, tüm bebeklerin demir yetersizliği açısından kontrol edilmesini, 412 aylık bebeklerde demir takviyesi yapılmasını ve demir yetersizliği olanların tedavi edilmesini öngören bir
programla birlikte sağlanmıştır. Unun demirle zenginleştirilmesi uygulaması yaygınlaşmıştır ve zenginleştirilmiş unun
en yoksul ve en ücra kesimdekilere ulaşmasını sağlamak amacıyla iyotlu tuzda olduğu gibi bunun da zorunlu hâle
getirilmesi gündemdedir. Bununla birlikte aneminin görülme sıklığı konusunda daha fazla veriye ihtiyaç vardır.
D vitamini yetersizliğini gidermek için de benzer bir program uygulanmaktadır.
Resim 3. Altıncı aydan sonra meyve verilebilir.
Süt çocuğunun beslenmesinde temel ilkeler: Doğal, yapay ve karışık hangi şekilde beslenirse beslensin çocukların
gösterdikleri yetersiz beslenme belirtileri ortaktır. Süt çocuklarının beslenmesinde aşağıdaki temel ilkeler göz
önünde bulundurulmalıdır:
Süt çocuğunun beslenmesi sağlıklı ve düzenli olmalıdır.
• Beslenme, sağlıklı ve düzenli olmalıdır.
• Her çocuk doğumdan itibaren besin ögelerinden yeterli ve dengeli olarak almalıdır.
• Bebeğin beslenmesi, durumuna ve yaşına uygun olmalıdır.
• Doğumdan sonraki ilk günlerde salgılanan anne sütü (kolostrum; koyu kıvamlı, limon sarısı renginde ve halk
arasında ağız olarak bilinir) bebeğe mutlaka verilmelidir.
• Bebek iyi emiyor, büyüme gelişmesi düzgün gidiyorsa altıncı aya kadar sadece anne sütü yeterlidir. Bebeğin
beslenmesinde anne sütü tercih edilmelidir.
• İlk 1- 1.5 ay bebek, her ağladığında emzirilmelidir. Daha sonra 3- 4 saat ara ile 5- 6 öğün beslenmelidir.
• Emziklilikte meme bakımına ve temizliğe önem verilmelidir.
• Bebek, anne sütü aldığı sürece ek besinler kaşıkla verilmelidir. Çünkü çocuk biberona alışırsa anne memesini
emmeyi bırakabilir. Emzirmeye devam etmek anne sütünün devamı için de önemlidir. Ancak, yapay beslenmede
yiyecekler sadece kaşıkla değil ara sıra biberonla da verilmelidir, biberon kullanılmazsa daha sonra parmak emme
olayı ortaya çıkabilir.
• Bebeğin yediği besinlerin miktarı, aynı aydaki başka bebeklerle kıyaslanmamalıdır.
• Bebeğin büyüme ve gelişmesi izlenmelidir. Bebeğin beslenmesinde yapılacak değişiklikler için bu izlemi yapmak
gereklidir.
• Çocuğu beslerken anne sevgi ve şefkat göstermelidir.
• 6- 12 aylık çocukların beslenmesinde meyve suyu ve püresi, sebze çorbası ve yoğurtlu çorbalar ilk başlanacak ek
besinlerdir (Anne-Çocuk Sağlığı Merkezlerinden aylara göre ek besin tablosu alınıp incelenebilir)
ÜNİTE 5
HAZIR MAMA/FORMULA HAZIRLANMASI
Bebeklere mama hazırlamak teknik isteyen bir konudur. Doğru teknik ile hazırlanmayan mamaların besin kalitesi
düşer ve güvenirliği azalır. Bu nedenle mama hazırlarken bazı kuralların uygulanmasına özen gösterilmelidir. Bu
kurallar şunlardır:
• Mamalar, bebeklerin ayına ve vücut ağırlığına göre alınmalıdır.
• Mamalar, mama kutusu üzerindeki tarife uygun hazırlanmalıdır.
• Mama, su ilavesi yapıldıktan sonra ateşte kesinlikle kaynatılmamalıdır.
• Ticari mamalar süt ile sulandırılmamalıdır.
• Mamalara şeker eklenmemelidir.
• Bebek mamaları tüketime yakın hazırlanmalıdır.
• Yolculuğa giderken toz mama ve kaynatılmış ılıtılmış su ayrı götürülmeli, ihtiyaç olduğu zaman birbirine
karıştırılmalıdır.
• Mamalar akan suyun altında soğutulmalıdır.
Ilık su, sabun ile birlikte ellerinizi, bileklerinizi, kollarınızı yıkayınız. ellerinizi iyice durulayınız. çalıştığınız alanı
temizleyiniz ve sanitize ediniz. Biberon ve emziği yıkayınız. Yıkama esnasında biberon fırçası kullanınız. Biberonun ek
gereçlerini kullanmadan önce sabunlu suda bekletiniz. İyice durulayınız. Emzik deliklerinin açık olduğundan emin
olmak için, emzik deliğine temiz su sıkın. Emzikleri, biberon şişesini ve diğer ilave gereçleri su ile örtünüz ve 5 dakika
kaynatınız. Daha sonra hava sirkülasyonunda kurulamaya bırakınız. Mamanın karıştırılacağı su 5 dakika
kaynatılmalıdır. Daha sonra ılıtılmalıdır. Çeşmeden su kullanılacaksa güvenilir kaynaktan su almaya özen
gösterilmelidir. Çeşmeden 2 dakika su akıtıldıktan sonra çaydanlığa su doldurulmalıdır. Alınan mamanın dış yüzeyi
ve kapağı iyice yıkanmalı ve kurulanmalıdır. Mamanın içindeki ölçek kullanılmalıdır. Ölçek ıslak bir halde kutuya
konulmamalıdır. ölçekler sadece mama kullanımı için olmalıdır. Her 30 ml suya 1 ölçek toz mama kullanılmalıdır.
Örneğin 90 ml mama yapılacaksa 3 ölçek toz mama ilave edilmelidir. Emziğin deliğini kapa.İyice çalkala. Hazırlanan
mamayı zaman kaybetmeden bebeğe ver. Eğer fazla miktarda mama hazırlanmışsa, emziğe biberon kapağını kapat.
biberon şişesinin üzerine bebeğin adı, mamanın hazırlandığı tarihi ve saati yaz. Beslenme saatine kadar
buzdolabında beklet. Mamaları 48 saat içinde kullan. Mamaları oda sıcaklığında bırakma. mamayı beslenme
saatinde ılık akan suyun altında veya benmari usulü ısıt. Mikrodalgada mamaları ısıtma. Beslenmeden sonra
kullanılmadan kalan mamayı ve 1 saatten fazla buzdolabı dışında bekleyen mamayı dök. Mama kutusunun içine su
veya herhangi bir sıvı bulunmadığından emin ol. Mamaların ağzını sıkı bir şekilde kapat. Mamaları kuru serin bir
ortamda sakla. (buzdolabında değil) mamanın tazeliği korumak için kapağı açıldıktan 4 hafta içinde kullanılmalıdır.
Tekrar kullanılacağında mama ölçeği sabunlu, sıcak su ile yıkanmalı ve iyice durulanmalıdır. Hava akımında
kurutulmaya bırakılmalıdır. Kuru ölçekle mama kutusunda tekrar mama alınız. kapağı açılmamış mamaları serin kuru
ortamda saklayınız. Son kullanma tarihinden önce tüketiniz. Mamalar hazırlandıktan sonra el bileğinin iç tarafına
dökülerek sıcaklık kontrolü yapılmalıdır. Asla biberon emziği ağıza alınarak sıcaklık kontrolü yapılmamalıdır.
Resim 1. Mamaların hazırlanması Kaynak: Food and Nutrition Service, U.S. Department of Agriculture, (2001)
BESİN HAZIRLAMA, PİŞİRME, SAKLAMA VE SUNUM – II
ÇOCUK BESLENMESİ
ÜNİTE 6
SAKLAMANIN BESİN HİJYENİNDE ÖNEMİ
Besinlerin satın alındıktan sonra saklanmaları bozulmalarını ve zararlı hâle gelmelerini önleme açısından büyük
önem taşır. Uygun koşullarda saklanmayan besinler bozulur, bu durumda besin ögesi kayıpları oluşur ve sağlığı
bozucu hâle gelebilirler. Uygun koşullarda saklanan besinlerin besleyici özellikleri korunur, besin öğelerinin kaybı,
mikropların üremesi ve besinlerin bozulması önlenebilir.
BESİNLERİ GENEL SAKLAMA İLKELERİ
Besinler dayanıklılıklarına göre iki gruba ayrılır;
• Uzun süre dayanabilen besinler
• Çabuk bozulan besinler
Tablo 1. Besinlerin Dayanıklılık
Durumu Dayanıklı Besinler
Tahıl ve tahıldan yapılan besinler
(un, pirinç, makarna, bulgur, pilav,
bisküvi vb)
Kurubaklagiller (kuru fasülye,
Çabuk Bozulan Besinler
Et, balık, yumurta, tavuk
Süt ve sütten yapılan besinler
nohut, mercimek vb)
Kuru meyve ve kuru yemişler
Şeker, sirke, baharat, turşu
Açılmamış salça ve konserveler
Yağlar, kaymak, krema
Kahve
Açılmış salça ve konserveler
ÜNİTE 7
BESİN HAZIRLAMA, PİŞİRME, SAKLAMA VE SUNUMU DEĞERLENDİRME – I
ÇOCUK BESLENMESİ
Hatalı ürünün ciddi sonuçları nedeniyle izleme süreci etkili olmalıdır.
GİRİŞ
Besin hazırlama ve pişirmenin değerlendirilmesi kapsamına giren konuların, hazırlama ve pişirme öncesi, sırası ve
sonrası süreçlerde izlenmesi ve denetlenmesi gereklidir. Besin hazırlama ve pişirme sürecinin uygun şekilde kontrol
edilmemesi ve sapma meydana gelmesi tehlikeli/sağlığa zararlı gıda üretimi ile sonuçlanabilir.
Besin hazırlama ve pişirme işlemi ile miktar yönünden yeterlilik, çeşitlilik, öğün paylarının dengesi, YÜKSEK HİJYENİK
KALİTE, yüksek besin değeri korunumu, yüksek tüketim kalitesi, ekonomiklik hedeflenmelidir. Bu hedeflere ulaşılıp
ulaşılmadığı iyi bir değerlendirme sonucu tespit edilmektedir.
BESİN HAZIRLAMA VE PİŞİRMEYİ DEĞERLENDİRME SÜRECİ
Besin hazırlama ve pişirmeyi değerlendirme: Besin hazırlama ve pişirme süreçlerinin etkili biçimde uygulanıp
uygulanmadığını ve amaçlarının yerine getirilmesi için uygun olup olmadığını saptamak üzere yapılan kontrol ve
denetimdir.
Hatalı ürünün ciddi sonuçları nedeniyle izleme süreci etkili olmalıdır. İdeal olarak izleme % 100 düzeyinde olmalıdır.
Pek çok fiziksel ve kimyasal yöntemle sürekli izleme mümkündür. Eğer izleme sürekli olarak yapılamıyorsa, ölçüm
inceleme aralıkları tehlikeyi kontrol altında tutacak sıklıkta olmalıdır. Besin hazırlama ve pişirmenin
değerlendirilmesi sürecinde uyulacak kuralların usul ve esasları belli olmalıdır. Besin hazırlama ve pişirmenin
değerlendirilmesi öncesinde değerlendirilecek konu içerikleri, kritik kontrol noktaları, değerlendirme sonundaki
kritik limitler belirlenmelidir. Besin hazırlama ve pişirme değerlendirme konuları aşağıdaki başlıklar altında
toplanabilir.
• İşçilik
Hazırlama sonrasında oluşturulan atık miktarı
Kullanılan pişirme yöntemi
Kullanılan malzeme kalitesi
Ekipman kullanımı
• Kompozisyon
Yemek miktarının doğruluğu
Besin değeri
Yemeğin dokusu
Menü ile uyum
Çocuğa doğru sıcaklıkta ürün hazırlanması
• Hijyen uygulamaları
Besin hijyeni
Kişisel hijyen Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Besin Hazırlama, Saklama Ve Sunumu Değerlendirme – I
Değerlendirme sırasında kontrol formları kullanılmalıdır.
Fiziksel alan hijyeni
Araç-gereç hijyeni
Değerlendirme sırasında kontrol formları kullanılmalıdır. Değerlendirmenin sonunda alınan önlemler, yapılan
düzeltmeleri içeren değerlendirme raporu düzenlenmelidir. Denetleme sonrasında tutulan kontrol formları,
değerlendirme raporu, alınan önlemler ve düzeltici faaliyetler ile ilgili kayıt ve dokümanlar saklanmalıdır.
Değerlendirme sırasında kritik limitlere, ortaya çıkan sorunlara dikkat edilmelidir. İzleme ve değerlendirmede
başvurulan yöntemlerden bazıları; görsel inceleme, sıcaklık, süre, pH, nem içeriğidir. İzleme ve değerlendirme
prosedürüne ilave olarak, tesadüfi örnekleme ile analize dayalı kontrollerin yapılması da yararlı olabilir. Besin
hazırlama ve pişirme değerlendirmesi sırasında yapılan analizlerde tartışmalı durum olması hâlinde şahit numuneye
başvurulabilir.
Besin hazırlama ve pişirmenin değerlendirmesi için inceleme ve değerlendirme komisyonu oluşturulmalıdır. Bu
komisyon üyeleri konularında uzman ve yönetici kimliği olan kişilerden oluşmalıdır. İşi birebir yapanlara bu
komisyon içinde yer verilmemelidir. Komisyon kararları ön yargısız, tarafsız, gerçekçi olmalıdır. Komisyon gerekli
görürse, görevlendireceği üyeleri aracılığı ile besin hazırlama ve pişirme işlemleri sırasında da gözlem ve inceleme
yapabilir. İzleme ve değerlendirme komisyonu elemanları izleme yöntemi, izlemenin önemi, düzeltici uygulamalar,
kayıtların doğru ve düzenli bir şekilde tutulması konularında eğitilmelidir. Besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi
süreçlerinin izlenmesi ve değerlendirilmesi ile ilgili tüm kayıtlar ve dokümanlar izlemeden sorumlu kişi tarafından
imzalanmalıdır.
Besin hazırlama ve pişirmenin değerlendirilmesinde kullanılacak değerlendirme kriterleri iş görenler tarafından da
bilinmelidir.
Besin hazırlama ve pişirmenin değerlendirilmesi raporunda önemli eksiklik ve yanlışların görülmesi durumunda
komisyon, iş görenlerden bunların giderilmesini ister. Değerlendirme sonucu ortaya çıkan aksaklıkları önlemek için
alınacak önleyici tedbirler ve çıkan aksaklıkları düzeltmek için gerekli düzeltici faaliyetler konularında iş görenler
bilgilendirilmelidir. Besin hazırlama ve pişirmenin değerlendirilmesi raporunda gerekli görülen düzeltmeler
yapıldıktan sonra komisyon tekrardan yeni bir inceleme yapmalıdır.
Tüketicinin denetimde etkin olabilmesi amacıyla besin hazırlama ve pişirme sürecinin son üründen etkilenen 4 yaş
üstü çocuklara ve ebeveynlere yönelik anketler düzenlenmelidir. Bu denetimde tüketicinin de fikrine yer
verilmelidir.
BESİN HAZIRLAMA VE PİŞİRME DEĞERLENDİRME FORMU
.
.
1.KİŞİSEL HİJYEN
Kıyafetini eksiksiz giydi mi ( önlük, maske, bone, galoş )?
Kıyafeti temiz ve ütülü mü?
Kişisel bakımını yaptı mı (banyo, tırnak, saç, sakal, el yıkama)?
Takılarını çıkardı mı (yüzük, saat, kolye, bileklik, küpe)?
Çocuğa yemek hazırlayanlarda herhangi bir hastalık belirtisi (ateş, ishal, öksürük, sarılık, boğaz ağrısı) varsa
iyileşinceye kadar bu işle ilişkisi kesildi mi?
Temiz ve düzenli çalıştı mı?
Açık kesik ya da yaraları bulunan kişilerin mümkün olduğunca gıda ile direkt temas etmeleri engellendi mi?
Çalışanların belirli aralıklarla portör muayeneleri yapılıyor mu?
Gıda üretim alanlarında personel tükürmek, sakız çiğnemek, öksürmek vb. davranışlardan kaçınıyor mu?
Uygun şekilde eldiven takıldı mı?
Mutfağa gelen ziyaretçiler kontrol altında mı?
2.FİZİKSEL ALAN HİJYENİ
Mama hazırlanmadan önce tezgah çamaşır suyu ya da klor tablet ile silindi mi?
Temizlik malzemeleri (deterjan, çamaşır suyu) yemek hazırlama alanlarından ayrı bir odada kilit altında saklanıyor
mu?
Yemek hazırlama alanlarında kedi, fare, böcek, sinek uzaklaştırıldı mı?
Besin hazırlanan alanda sigara içilmemesine dikkat edildi mi?
Yemek hazırlanan yerler düzenli aralıklarla havalandırılıyor mu?
Mama sandalyeleri temizlenip, dezenfekte edildi mi?
Bireysel Etkinlik
•Ülkemizde faaliyet gösteren kreş ve anaokullarda hazırlanan yemeklerin değerlendirme süreçleri nasıl
yapılmaktadır? Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Besin Hazırlama, Saklama Ve Sunumu Değerlendirme – I
Duvar ve zeminin birleşim yerleri yuvarlatılmış ve toz birikmesini önleyecek şekilde yapılmış mı?
Zemin, sıvıların mazgallara kolayca akabileceği şekilde eğimli yapılmış mı?
Pencerelerde tel örgü var mı?
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Besin Hazırlama, Saklama Ve Sunumu Değerlendirme – I
.
.
Kuruluştaki iş akışı çiğ üründen bitmiş ürüne doğru tek yönlü mü?
Aydınlatmada kullanılan lambalar kırılmaya karşı korunmalı mı?
Havalandırma girişleri filtreli mi?
Mikrobiyolojik olarak hassas üretim bölgelerinde pozitif hava basıncı sağlanmış mı?
El yıkama yerlerinde yeterli sıcak ve soğuk su var mı?
Tuvaletlerin doğrudan gıda işleme alanına açılması engellendi mi?
Hem üretime başlamadan hem de üretimden sonra temizlendi mi?
Tavan ve duvarlar bakımlı (kırıksız, çatlaksız vs.) ve gözle görülür şekilde temiz mi?
Üretim alanında yalnız el yıkamak için lavabo mevcut mu?
Ortam sıcaklığı çalışma şartlarına uygun mu?
Sıcak su tesisatı var mı?
Atıklar ortamda bekletilmeden uzaklaştırılıyor mu?
3-ARAÇ-GEREÇ HİJYENİ
Araç- gereçler amaca uygun olarak doğru seçildi mi?
Mama hazırlarken kullanılan bütün malzemeler (biberon, sürahi, doldurmak için kullanılan kepçe, süzgeç v.s.) mama
hazırlamadan önce fırçalandı mı, bulaşık makinesinde yıkandı mı?
Mama hazırlamada kullanılacak bütün malzemeler (sürahi, mama karıştırmada kullanılacak malzemeler v.s.) steril
edildi mi?
Biberonun cam ve emzik kısımları biberon halkasından ayrılarak biberon fırçası ile ön temizleme işlemi yapıldıktan
sonra bulaşık makinesinde 65°C’de yıkanıp ve 80°C’de kurutuldu mu?
Hazırlık için kullanılan araç-gereçlerde kırık, çatlak, paslanma durumu olanlar kullanım dışı bırakıldı mı?
Hazırlık esnasında besinler çapraz bulaşmadan korundu mu?(ayrı doğrama tahtaları, bıçaklar vb)
Zemin, tezgah, araç-gereç vb. temizliğinde aynı temizlik gereçlerinin kullanımının önüne geçildi mi?
Temizlik için kullanılan bezler, araç-gereçler temiz mi?
Çalışma tezgahlarında, doğrama tahtalarında vb. yerlerde aşınma ve çatlama olmamasına özen gösterildi mi?
4. BESİN HİJYENİ
Mama hazırlamak için kullanılan su 10 dakika kaynatıldı mı ve daha sonra 60°C’ye kadar soğutuldu mu?
Mama paketleri açıldıktan sonra en geç 2 gün içerisinde tüketildi mi?
.
.
Mama paketleri açıldıktan sonra kalan miktarlar ağzı kapalı bir şekilde buzdolabında saklandı mı?
Mamalar o öğünde kullanılacak kadar hazırlandı mı?
Sebze ve meyveler hazırlanmadan veya servis edilmeden önce yıkandı mı?
Sıcak besinler sıcak, soğuk besinler soğuk saklandı mı?
Besinler hızlı bir şekilde soğutuldu mu?
Yemek tadımları kurallarına uygun yapılıyor mu?
Sıcaklık ölçüm aletleri doğru gösteriyor mu?
Sebze ve meyveler dezenfekte ediliyor mu?
Şahit numuneler alınıp, 72 saat saklanıyor mu?
Kızartma yağının kullanım süre/defa limitleri uygulanıyor mu?
5- KULLANILAN MALZEME KALİTESİ
Yemek hazırlamada kullanılan su güvenilir kaynaklardan mı geliyor?
Yemek hazırlamada kullanılan sütler pastörize mi?
Sebze ve meyveler hazırlanmadan veya servis edilmeden önce yıkandı mı?
Hazırlık esnasında kırık yumurtalar kullanım dışı bırakıldı mı?
Hazırlık esnasında kullanılan besinlerin son kullanma tarihleri kontrol edildi mi?
6- HAZIRLANAN ÜRÜNÜN GÜVENLİĞİ
Hazırlanan yiyeceklerde bebeğin/çocuğun sağlık durumuna göre bebeğe alerjik etki yaratabilecek(çilek, domates,
süt, balık, ceviz, fındık, katkı maddesi, buğday) besin maddeleri var mı?
Yemeğin yapısı (yumuşak, püre, kıyılmış, ezilmiş, pütürlü) bebeğin/çocuğun yiyebileceği şekilde mi?
Yemeğin sıcaklığı (sıcak, soğuk, ılık, oda sıcaklığında) bebeğin/çocuğun tüketebileceği sıcaklıkta mı?
3. ÜRÜNÜ DEĞERLENDİRME
Ürünün görüntüsü istenilen nitelikte mi?
Ürünün pişmişliği istenilen nitelikte mi?
Ürünün lezzeti istenilen nitelikte mi?
Hazırlanan öğünler tüm besin gruplarını içeriyor mu?
Bebeğin/çocuğun yemeklerinde bir çeşitten fazla sebze var mı?
Çocuğa hazırlanan yemekler haftada en az 2 kez kurubaklagil (kuru fasulye, nohut, mercimek, barbunya) içeriyor
mu?
Farklı tatta, koku, görünüm ve kıvamda besinler hazırlandı mı?
Yemeğin tadı (tuzlu, ekşi, acı, tatlı, baharatlı ) bebeğin/çocuğun yiyebileceği tatta mı?
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Besin Hazırlama, Saklama Ve Sunumu Değerlendirme – I
.
.
Çocuğa hazırlanan yemek doyurucu mu (çocuğun alması gereken miktara uygun mu)?
Bebek/çocuk hazırlanan yemekten hoşlanıyor mu?
DEĞERLENDİRME
Kendinizi ve iş göreni değerlendiriniz, Hayır cevaplarınızı bir daha gözden geçiriniz. Kendinizi alınacak önlemler ve
düzeltici faaliyetler ile ilgili yeterli görmüyorsanız BESİN HAZIRLAMA, PİŞİRME, SAKLAMA VE SUNUM- I modülünü
tekrar ediniz. Değerlendirme sonunda tüm cevaplarınız Evet ise besin hazırlama ve pişirme sürecini başarıyla
tamamladınız veya bu süreçteki tüm risk etmenlerini yok ettiniz demektir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Besin Hazırlama, Saklama Ve Sunumu Değerlendirme – I
Özet
•Besin hazırlama ve pişirme değerlendirme sisteminin, etkin ve yaygın biçimde uygulanabilmesi ve kurumsal
yapısının güçlendirilmesi için gerekli eğitim çalışmaları ilgili birimlerde yürütülmelidir. Besin hazırlama ve pişirmenin
değerlendirilmesi sürecinde; sıkça gözden kaçan temel şeylerin, hatırlanması gereken önemli değerler olduğu
unutulmamalıdır. Değerlendirme formları özenle doldurulmalıdır. Değerlendirme sonunda; ortaya çıkan
aksaklıkların saptanması ve daha dikkatli ve bilgili davranarak bu alışkanlıkları düzeltme yollarının aranması gerekir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Besin Hazırlama, Saklama Ve Sunumu Değerlendirme – I
Ödev
•Çevrenizde bulunan beş farklı kreşde yukarıda verilen besin hazırlama ve pişirme değerlendirme formunu
uygulayınız. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Besin Hazırlama, Saklama Ve Sunumu Değerlendirme – I
Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “bölüm sonu testi” bölümünde etkileşimli
olarak cevaplayabilirsiniz.
d) İzleme ve değerlendirme komisyonu elemanlarının
DEĞERLENDİRME SORULARI
da eğitilmeye ihtiyacı vardır.
1. Besin hazırlama ve pişirme süreçlerinin etkili
e) Besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi süreçlerinin
biçimde uygulanıp uygulanmadığını ve amaçlarının
değerlendirilmesi ile ilgili tüm dokümanlar izlemeden
yerine getirilmesi için uygun olup olmadığını
sorumlu kişi tarafından imzalanmalıdır.
saptamak üzere yapılan kontrol ve denetime ne ad
4. Besin hazırlama ve pişirmenin değerlendirilmesi
verilir?
raporunda önemli eksiklik ve yanlışların görülmesi
a) Değerlendirme
durumunda aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır?
b) Pratik
a) İş görenlerden aksaklıkların giderilmesini istenir.
c) Katkı sağlama
b) Aksaklıkları önlemek için alınacak önleyici tedbirler
d) Kriz yönetimi
belirtilir.
e) Kriz yönetimi
c) Çıkan aksaklıkları düzeltmek için gerekli olan
2. Besin hazırlama ve pişirme sürecinde yapılan
düzeltici faaliyetler belirtilir.
değerlendirme ile hangi hedefe ulaşıp ulaşılmadığı
d) Raporda gerekli görülen düzeltmeler yapıldıktan
tespit edilmektedir?
sonra komisyon tekrardan yeni bir inceleme
a) Besin çeşitliliği
başlatmalıdır.
b) Yüksek besin değeri korunumu
e) Yukarıdakilerin hepsi
c) Yüksek hijyenik kalite
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
d) Ekonomiklik
Besin Hazırlama, Saklama Ve Sunumu Değerlendirme
e) Yukarıdakilerin hepsi
–I
3. Aşağıdakilerden hangisi besin hazırlama ve pişirme
5. Besin hazırlama ve pişirme sürecinin son üründen
sürecinin değerlendirme komisyonunun özelliği
etkilenen gruplara anket düzenlenmesinin amacı ne
değildir?
olabilir?
a) Komisyon gerekli görürse, besin hazırlama ve
a) Tüketiciye saygı
pişirme işlemleri sırasında da gözlem ve inceleme
b) Tüketiciye değer verildiğini göstermek
yapabilir.
c) Tüketicinin duyarlılığını görmek
b) Komisyon kararları tarafsız olmalıdır.
d) Tüketicinin denetimde etkinliğini sağlamak
c) Komisyon üyeleri işi birebir yapan kişilerden
e) Tüketicinin yanıldığını ortaya çıkarmak
oluşmalıdır.
6. Aşağıdakilerden hangisi besin hazırlama ve pişirme
değerlendirme konuları arasında yer alır?
a) Kullanılan pişirme yöntemi
b) Kullanılan malzeme kalitesi
c) Kişisel hijyen
d) Besin değeri
e) Yukarıdakilerin hepsi
7. Besin hazırlama ve pişirmeyi değerlendirirken son
ürünün değerlendirilmesinde neyin kontrol edilmesi
gerekmez?
a) Farklı besin gruplarını içerip içermediği
b) Çalışma alanının pencerelerinde tel örgü olup
olmadığı
c) Besinin tadı
d) Besinin kıvamı
e) Besinin doyurucu olup olmadığı
8. Aşağıdakilerden hangisi besin hazırlama ve pişirme
sürecinin değerlendirme prosedürü ile ilgili doğru bir
bilgidir?
a) Değerlendirme sürecinde değerlendirme formları
kullanılmalıdır.
b) Değerlendirme sonucunda rapor hazırlanmalıdır.
c) Değerlendirme ile ilgili tutulan dokümanlar
arşivlenmelidir.
d) Değerlendirme bir komisyon tarafından
yapılmalıdır.
e) Yukarıdakilerin hepsi
9. Besin hazırlama ve pişirme sürecinde kullanılan
deterjan, çamaşır suyu gibi temizlik malzemeleri
nerede saklanmalıdır?
a) Tezgahların yanında
b) Çöp kutusunun yanında
c) Ayrı bir odada, kilit altında
d) İdarecinin odasında
e) Sebze hazırlık alanında
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Besin Hazırlama, Saklama Ve Sunumu Değerlendirme
–I
10. Hazırlık esnasında ayrı doğrama tahtaları ve
bıçakların kullanılmasının nedeni nedir?
a) Çapraz Bulaşmayı engellemek
b) Kurumun zenginliğini göstermek
c) Malzeme çeşitliliğini göstermek
d) Farklı birimlerde çalışan personeller arasındaki
farklılıkları göstermek
e) Malzemenin görünümünü güzelleştirmek
Cevap Anahtarı
1.A, 2.E, 3.C, 4.E, 5.D, 6.E, 7.B, 8.E, 9.C, 10.A
YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER KAYNAKLAR
Baş M. (2004). Besin Hijyeni Güvenliği ve HACCP. 1. Baskı. Sim Matbaacılık Ltd.Şti, Ankara
Beyhan, Y. Bilici, S. Sağlam, F. Uyar, F.M. (2006). Besin Güvenliği. Erişim Tarihi: 20.05.2007, http:/www.saglik.gov.tr
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
İÇİNDEKİLER
•Besinleri Hijyenik Kriterlere Uygun Saklama Yöntemleri İçin Değerlendirme Kriterleri
•Besinlerin Hijyenik Kritelere Uygun Sunumu İçin Değerlendirme Kriterleri
HEDEFLER
•Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
•Besinlerin saklanması ve sunumu ile ilgili değerlendirme kriteri hazırlayabilecek,
•Besinlerin saklanmasının ve sunumunun hijyenik kurallara uygunluğunu değerlendirebileceksiniz.
BESİN HAZIRLAMA, PİŞİRME, SAKLAMA VE SUNUM DEĞERLENDİRME – II
ÇOCUK BESLENMESİ
Arş. Gör. Mevra AYDIN ÇİL
ÜNİTE 8
BESİNLERİ HİJYENİK KRİTERLERE UYGUN SAKLAMA YÖNTEMLERİ İÇİN DEĞERLENDİRME KRİTERLERİ
Aşağıda verilen tablo 1’de besinleri hijyenik koşullarda saklama yöntemlerinin değerlendirilmesi için kriterler
verilmiştir.
Tablo 1. Besinleri Uygun Koşullarda Saklama Yöntemleri İçin Değerlendirme Kriterleri
EVET
.
HAYIR
.
Satın alınan etler hemen kullanılmayacaksa buzdolabının dondurucu bölümüne yerleştirildi mi?
Etler dondurucuya konulmadan önce uygun parçalara bölündü mü?
Dondurulmuş etlerin (kırmızı et, tavuk, balık) muhafazası -18 oC’de sağlanıyor mu?
Etler saklanmadan önce yağlı kağıtlara sarıldı
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Besin Hazırlama, Pişirme, Saklama ve Sunum Değerlendirme – II
mı?
Donmuş etler buzdolabında çözdürüldü mü?
Çözülmüş etler tekrar kullanıldı mı?
Kuru baklagiller serin ve kuru bir ortamda mı saklanıyor?
Yumurta buzdolabında mı saklanıyor?
Yumurta hemen kullanılmadan önce mi yıkandı?
Yumurta 2 haftadan daha fazla mı buzdolabında saklanıyor?
Alınan sütün pastörize mi UHT mi olduğuna dikkat edildi mi?
Pastörize süt buzdolabında 1-2 günden fazla bekletildi mi?
Sağılan anne sütleri kaynatılmış cam kavanozlara kondu mu?
Sağılan anne sütleri buzdolabı rafında 72 saat saatten daha fazla bekletildi mi?
Dondurulup çözdürülen anne sütleri 24 saatte tüketildi mi?
Saklanan sütler ısıtılırken sıcak suda bekletilerek ısıtıldı mı?
Ekmek ve benzeri yiyecekler serin ve kuru ortamda saklanıyor mu?
Patates kuru, karanlık ve serin yerlerde saklanıyor mu?
Sıvı yağlar koyu renkli cam şişelere konuldu mu?
Sıvı yağlar kuru, serin ve karanlık ortamlarda saklanmalı
Artmış et yemeklerini buzdolabında 1-2 günden fazla bekletildi mi?
Artmış etsiz yemekler 3-4 günden fazla bekletildi mi?
Besinleri kurutma işlemi gölge bir yerde yapılıyor mu?
Besinler kurutulurken üzeri kapatılıyor mu?
Buzdolabında çiğ et, tavuk ve balığın pişirilmeden yenecek besinlerle ve yenmeye hazır besinlerle teması önlendi
mi? Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Besin Hazırlama, Pişirme, Saklama ve Sunum Değerlendirme – II
Birçok zehirlenme vakası pişirmeyi takip eden doğru olmayan uygulamalar nedeniyle oluşmaktadır.
Buzdolabında çiğ et, tavuk ve balığın pişirilmeden yenecek besinlerle ve yenmeye hazır besinlerle teması
önlenmelidir.
Çizilmiş, çatlamış ya da kırık araç gereçler kullanılmamalıdır.
BESİNLERİN HİJYENİK KRİTELERE UYGUN SUNUMU İÇİN DEĞERLENDİRME KRİTERLERİ
Yiyecekler pişirildiğinde tamamen güvende değillerdir. Aslında birçok zehirlenme vakası pişirmeyi takip eden doğru
olmayan uygulamalar nedeniyle oluşmaktadır. Servis sırasında besinler uygun sıcaklıklarda bekletilmelidir.
• Sıcak yiyecekler daima 63 oC üzerinde bekletilmelidir.
• Soğuk yiyecekler daima buzla çevrilmeli veya 4oC altında bekletilmelidir.
Resim 1. Yiyecekler servis zamanından kısa bir süre önce hazırlanmalı ve bekletilmeden hemen servis edilmeli
Güvenli servis ve bekletme için değerlendirme kriterleri Tablo 2’de verilmiştir.
Tablo 2. Besinlerin Hijyenik Kriterlere Uygun Sunumu İçin Değerlendirme Kriterleri
EVET
.
HAYIR
. Yemek servisinden sorumlu personel temiz üniforma giymeli mi?
Servis personeli deriye, saça dokunduktan hapşırıp öksürdükten, tuvaletten çıktıktan
Bireysel Etkinlik
•Siz de kendi mutfağınızı yukarıda verilen değerlendirme kriterlerine göre değerlendiriniz. Atatürk Üniversitesi
Açıköğretim Fakültesi 4
Besin Hazırlama, Pişirme, Saklama ve Sunum Değerlendirme – II
sonra veya çiğ besinlere dokunduktan sonra ellerini yıkadı mı?
Servis personelinin tırnakları kısa, temiz ve boyasız mı?
Servis için kullanılan araç-gereçler (tabak, çatal, kaşık vb.) temiz mi?
Çizilmiş, çatlamış ya da kırık araç gereçler kullanıldı mı?
Servis sırasında düzenli aralıklarla yiyecekler karıştırıldı mı?
Çizilmiş, çatlamış ya da kırık araç gereçler var mı?
Serviste kullanılan baharatlık, tuzluk vb. gereçler temiz mi?
Servis personeli tek kullanımlık eldivenlerini taktı mı?
Servis personeli saçları için bone taktı mı?
Servis personeli maskesini taktı mı?
Servis edilirken besin ya da serviste kullanılan araç yere düştükten sonra tekrar kullanıldı mı?
Yiyecek ya da içeceğin hazırlandığı, saklandığı ya da servis edildiği odada hayvan var mı?
Artan yemekler küçük porsiyonlar hâlinde üzerleri kapatılarak buzdolabında muhafaza edildi mi?
Artan yemekler yeni pişirilen yemeklere katılmadan ayrı bir şekilde buzdolabına konuldu mu?
Tartışma
•Besinlerin saklanması ve sunumu hususunda geliştirilen değerlendirme kriterlerinin size getireceği kolaylıkları
tartışınız.
•Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz. Atatürk
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Besin Hazırlama, Pişirme, Saklama ve Sunum Değerlendirme – II
Özet
•Besinlerin saklama ve servis aşamasında besin hijyenini olumsuz etkileyebilecek kritik kontrol noktaları
oluşturularak ve kriterler belirlenek saklama ve sunumunun hijyenik kurallara uygunluğu denetlenebilir.
• Güvenilir besinin elde edilebilmesi için hasattan tüketime kadar geçen tüm aşamalarda besinin çeşitli
kaynaklardan kirlenmesinin önlenmesi gerekir.
•Saklama ve servis aşamasında risklerin azaltılmasında , personel sağlık ve hijyen uygulamalarının yanı sıra, saklama
ve servis uygulamalarında sıcaklık kontrolü de son derece önemlidir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Besin Hazırlama, Pişirme, Saklama ve Sunum Değerlendirme – II
Ödev
•Sizler de başka kaynakları araştırarak saklama ve sunum ile ilgili 10 adet farklı değerlendirme kriteri geliştiriniz.
•Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “ödev” bölümüne yükleyebilirsiniz. Atatürk
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Besin Hazırlama, Pişirme, Saklama ve Sunum Değerlendirme – II
Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “bölüm sonu testi” bölümünde etkileşimli
olarak cevaplayabilirsiniz.
DEĞERLENDİRME SORULARI
a) 90 oC
1. Aşağıda verilenlerden hangisi satın alınan eti
b) 75 oC
saklamada uyulması gereken hususlardan biri
c) 63 oC
değildir?
d) 50 oC
a) Tek kullanımlık parçalara ayırmak
e) 45 oC
b) Yağlı kağıtlara sarmak
6. Aşağıdakilerden hangisi yumurta saklama ilkelerin
c) Eğer 24 saat içinde kullanılmayacaksa buzlukta
arasında yer almaz?
saklamak
a) Serin yerde saklanmalıdır. Atatürk Üniversitesi
d) Kalorifer peteği üzerinde çözdürmek
Açıköğretim Fakültesi 8
e) Çözdürülmüş olan eti tekrar dondurmamak
Besin Hazırlama, Pişirme, Saklama ve Sunum
2. Aşağıda verilenlerden hangisi güneşte kurutma
Değerlendirme – II
tekniğinde yapılması gereken işlemlerden biri
b) Buzdolabında aylarca saklanabilir.
değildir?
c) Buzdolabında 2 hafta saklanabilir.
a) Böceklere karşı önlem almak
d) Yerleştirirken değil kullanmadan hemen önce
b) Doğrudan güneşte bekletmek
yıkanmalıdır.
c) Açık havada kurutmak
e) Oda ısısında bekletildiğinde bozulmalar meydana
d) Ayıklama işlemini dikkatli yapmak
gelebilir.
e) Yüksek yerlerde yapmak
7. Aşağıda verilen bilgilerden hangisi doğrudur?
3. Aşağıdakilerden hangisi anne sütünü saklama
a) Artan yemek ile yeni pişirilen yemekler
ilkeleri arasında yer almaz?
karıştırılmamalıdır.
a) Cam kaplarda saklanmalıdır.
b) Patates ışık alan bir yerde saklanmalıdır.
b) Dondurmadan buzdolabında 72 saat saklanabilir.
c) Anne sütü saklanamaz.
c) Dondurulup çözdürülen sütler 72 saat içinde
d) Artmış et yemekleri buzdolabında 3-4 gün
tüketilmelidir.
bekletilebilir.
d) Cam kaplar kullanılmadan önce kaynatılmalıdır.
e) Dondurulmuş etler -32 oCde saklanmalıdır.
e) Sütler sıcak suda bekletilerek ısıtılmalıdır.
8. Aşağıda servis ile ilgili verilen bilgilerden hangisi
4. Aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
yanlıştır?
a) Pastörize sütler buzdolabında 6 ay bekletilebilir
a) Servis personelinin tırnakları temiz ve cilasız
b) Parça etler kıymaya göre daha uzun süre
olmalıdır.
saklanabilir
b) Servis yapan kişi eldiven takmalıdır.
c) Kurubaklagiller serin ortamda saklanmalıdır
c) Servis yapan kişi çiğ besinlere elini değdirdikten
d) Yağlar koyu renk cam şişelerde saklanmalı
sonra ellerini yıkamalıdır.
e) Çiğ besinler ile pişmişlerin teması önlenmeli
d) Servis sırasında yere düşenler tekrar
5. Servis sırasında sıcak besinler kaç derecenin
kullanılmamalıdır.
üzerinde bekletilmedir?
e) Çatlamış, kırık araçlar servis sırasında kullanılabilir.
9. Servis sırasında soğuk besinler kaç derecenin
altında bekletilmedir?
a) 0 oC
b) 4 oC
c) 10 oC
d) 15 oC
e) 20 oC
10. Aşağıda verilen bilgilerden hangisi hijyenik
kriterlere uygun değildir?
a) Elleri sürekli yıkamak
b) Besinleri uygun sıcaklıklarda muhafaza etmek
c) Kurutulan besinin üzerini kapatmak
d) Artan çözdürülmüş besini tekrar uygun koşullarda
dondurmak
e) Pastörize sütleri 2 günden fazla bekletmek
Cevap Anahtarı
1.D, 2.B, 3.C, 4. A, 5.C, 6.B, 7.A, 8.E, 9.B, 10. D
ÜNİTE 9
BEBEKLERİN FARKLI ZAMAN DİLİMLERİNDE BESLENMESİ
Bebek ve çocukların yaşları ve fiziksel gelişimlerine göre mide kapasiteleri değişiklik göstermektedir. Öğün
zamanlarında bebek ve çocuklara verilecek yemek miktarlarında çocuğun mide kapasitesine dikkat edilmelidir. Mide
kapasitesine dikkat edilmediğinde bebekte kusma, yemeğin geri gelmesi, anne ile bebek arası çatışmalar, besini
reddetme gibi psikolojik problemler ortaya çıkacaktır. Aşağıdaki Tablo ’da bebek ve çocukların yaşlarına göre mide
kapasiteleri verilmiştir.
Tablo 1. Çocukların mide kapasiteleri
Öğün saatlerinde
Mide kapasitesi
Mide kapasitesi
bebeklerin fiziksel
(miktar)
(resimli)
gelişimlerine dikkat
edilmelidir. Yaş
1.-2.gün
5-7 ml
3.gün
22-27 ml
10.gün
60-81 ml
Yetişkin
900 ml
İÇİNDEKİLER
•Büyüme ve Gelişme
•Beslenme ile İlintili Hastalıkların Nedenleri
•Çocuklarda Görülen Beslenme ile İlintili Hastalıklar
•Malnutrisyon
•Doğuştan Metabolizma Hastalıkları
•Kronik Hastalıklar
•Okul Öncesi Eğitimcisinin Alması Gereken Önlemler
ÜNİTE 10
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
Çocuğu erişkinden ayıran en önemli özellik sürekli bir büyüme, gelişme ve değişme süreci göstermesidir.
GİRİŞ
Çocuğu erişkinden ayıran en önemli özellik sürekli bir büyüme, gelişme ve değişme süreci göstermesidir. Çocukluk
çağı döllenme ile başlar ve ergenliğin sonuna kadar sürer. Bugün bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, o ülkedeki çocukların
sağlık düzeyleriyle belirlenmekte ve ülkeler çocuk ölüm oranlarına göre birbiri ile karşılaştırılmaktadır. Çocukların
sağlığını etkileyen en önemli faktörlerden biri de onların yeterli ve dengeli beslenmelerini sağlamaktır. Yetersiz
beslenme çocuklarda büyüme ve gelişme geriliğine, kalıcı beyin hasarına, bir çok enfeksiyon hastalığına neden
olmaktadır. Çocuklarda beslenme çocuğa özgü ve bilinçli olarak yapılmalıdır.
BÜYÜME VE GELİŞME
Çocukta normal büyüme ve gelişmenin bilinmesi; olması gereken durumdan sapmanın fark edilmesi, hastalıkların
önlenmesi ya da erken tanınması için önemlidir. Büyüme ve gelişme, birbirini etkileyen ve tamamlayan olgulardır.
Büyüme, bireyin fiziksel özellikleri için kullanılmakta ve organizmanın bedensel olarak gösterdiği değişiklikleri ifade
etmektedir. Büyüme, herhangi bir organın ya da özelliğin miktarındaki artıştır. Hücre sayısı ve büyüklüğünün artışı
sonucu vücut hacim ve kitlesinin artmasıdır. Gelişme ise dişi ve erkek hücrelerin birleşmesiyle başlar ve yaşam boyu
sürer. Gelişme bireyin doğum öncesinden başlayıp ölümüne kadar geçirdiği bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal,
ahlaki ve cinsiyet yönünden belli koşulları olan, en son aşamasına ulaşıncaya dek sürekli ilerleme kaydeden
değişimdir.
Büyüme ve gelişme genetik faktörlerin yanı sıra hormonlar, dokuya özgü büyüme faktörleri, beslenme, diğer birçok
iç ve dış ortam faktörlerinin etkileşimlerinin yer aldığı karmaşık bir süreçtir. Her çocuk genetik yapısına bağlı olarak
kendine özgü büyüme, gelişme hızı gösterir. Bazı çocuklar hızlı, bazıları ise daha yavaş büyür ve gelişir. Çocuğun
cinsiyeti de büyüme ve gelişmede önemlidir.
Çocuğun sağlığının korunması ve geliştirilmesinde beslenmenin önemi büyüktür. Beslenmenin değerlendirilmesi ise
ancak büyüme gelişmenin yakın takibi ve değerlendirmesiyle mümkündür. Bu noktada düzenli olarak
gerçekleştirilecek büyüme- gelişme izlemi erken dönemde büyüme-gelişme ve beslenme bozukluklarının
tanılanması, dolayısıyla çocuk ölümlerinin azaltılmasında önemli rol oynar. Çocukluk dönemi oldukça uzun süren bir
dönemdir. Bu dönemde çocuğun izlenmesi ve değerlendirilmesi, büyüme ve gelişme dönemlerine uygun hızda olup
olmadığını anlamak ve çocuğun belirli özelliklerini aynı yaştaki normal çocuklardan elde edilen verilerle
karşılaştırmak için önemlidir.
Beslenme durumunun değerlendirilmesinde en sık kullanılan ölçütler yaşa ve boya göre ağırlık, boy, baş çevresi,
beden kitle indeksi ve rölatif tartıdır. Bu ölçümlerin yorumlanmasında cinsiyete ve yaşa göre düzenlenmiş ulusal
büyüme Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
Kısa boyluluk kronik beslenme yetersizliğinin bir göstergesi olabilir.
eğrileri kullanılmaktadır. Bir çocuğun büyümesinin sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi için bulunduğu toplumdaki
çocuklarda yapılan ölçümlerden elde edilen büyüme eğrilerinden yararlanılır. Ayrıca kızlarda ve erkeklerde büyüme
özellikle ergenlik döneminde farklılık gösterdiğinden her cins için ayrı büyüme eğrilerinin kullanılması önemlidir.
Ölçülebilen tüm vücut özellikleri için büyüme eğrilerinin oluşturulabilmesi mümkündür. Büyüme eğrileri 3., 10., 25.,
50., 75., 90., ve 97. olmak üzere 7 persantil çizgisinden oluşur. Büyüme eğrilerinde genellikle 3. ve 97. persantiller
arası normal değerler olarak kabul edilir. Üçüncü persantilin altındaki değerler düşük, 97. persantilin üzerindeki
değerler ise yüksektir.
Grafik 1. 0-17 yaş türk erkek çocuklarının ağırlık ve boy persantil eğrileri. Kaynak: Neyzi ve ark. (2008). Türk
Çocuklarında vücut ağırlığı, boy uzunluğu, baş çevresi ve vücut kitle indeksi referans değerleri.
Boy Uzunluğunun Ölçümü
Kısa boyluluk kronik beslenme yetersizliğinin bir göstergesidir. Uzun süre yetersiz beslenme durumunda boy
uzaması da duraklar. Ülkemizde beş yaş altı çocukların %16.0’sının bodur olduğu sanılmaktadır.
Örnek
• Kübra adında 5 yaşında kız çocuğu tartıldığında 22 kg olduğu belirlenmiş. Kübranın vücut ağırlığının persentil
eğrisinde yerini göstermeye çalışın. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
Bütün yaş gruplarında beslenme durumunun değerlendirilmesinde vücut ağırlığı iyi bir ölçüttür.
Zamanında doğan bir bebeğin boy uzunluğu ortalama 50 cm kadardır (48-52 cm). Yenidoğanın boyu ilk altı ayda 16
cm, ikinci altı ayda 8 cm uzar. Bir-iki yaş arasında boy uzunluğu 10-12 cm artar, iki- dört yaş arası büyüme hızı
yavaşlar, yılda 7 cm uzarken, dört yaşından on-on iki yaşına kadar yılda 5-6 cm uzar.
İki yaşından sonra yaşa göre boy;
Yaş x 6 + 77 cm formülü ile hesaplanır. Örneğin 3 yaşındaki bir çocuğun boy uzunluğu bu formül kullanılarak 3 x 6
+77 = 95 cm olmalıdır (Ancak bu değerden ±%10 sapma olabilir. Yani çocuğun boyu 85,5-104,5 cm arasında olması
beklenir).
Bebekler:
Bebeklerin boyu, güvenli bir şekilde ayakta durana kadar (yaklaşık 2 yaş) bebek yatar pozisyonda iken boy ölçüm
aleti ile ölçülür. Baş tahtası sabit, ayak tahtası hareketli olan bu aletin yan tarafına mezura yerleştirilmiştir. Boy
ölçümü sert yatay bir zemin üzerinde, bebek başlıksız ve patiksiz iken yapılır. Başın verteksi ölçüm aletinin baş
tahtasına temas ettirilir, başın arka kısmı, sırt, kalça, bacaklar ve topuklar zemin ile tam temas halinde, topuklar
dikey sert yüzey ile 90 derece açı yapacak şekilde ve dizler hafifçe bastırılarak ölçüm yapılır. Ölçüm büyüme eğrisinin
üzerine işaretlenir.
Resim 1. Yatar pozisyonda boy ölçümü Kaynak: Neyzi ve Ertuğrul. Pediyatri (2010)
Büyük Çocuklar:
İki yaşından büyük çocukların boyu, çocuk ayakta iken ölçülür. Topukları, kalçaları, sırtının üst kısmı ve baş kemiğinin
arka çıkıntısı vertikal (dikey) yüzeye dayanır. Topuklar birleştirilir. Kolları iki tarafa sarkıtılır. Dış kulak yolu ile
orbitanın alt duvarı arasında hayali çizgi yere paralel olmalıdır. İki metrelik vertikal skala üzerinde ölçüm yapılır.
Resim 2. Ayakta boy ölçümü Kaynak: Neyzi ve Ertuğrul. Pediyatri (2010) Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
Kabaca bir bebek beşinci ayın sonunda doğum ağırlığının yaklaşık iki katına, bir yaşının sonunda üç katına çıkar.
Vücut Ağırlığının Ölçümü
Bütün yaş gruplarında beslenme durumunun değerlendirilmesinde vücut ağırlığı iyi bir ölçüttür. Bir iki günde bile
ağırlık etkilenebilir. Çocuğun o andaki ve önceki beslenme durumunu gösterir. Büyümenin izlenmesinde en kolay
ölçüt yaşa göre ağırlığın değerlendirilmesidir. Ölçüm için kullanılan tartı süt çocuklarında 10 gr, daha büyük
çocuklarda ise 100 g’lık değerleri ölçebilmelidir. Vücut ağırlığının yaşa göre normal değerin %80’inin altında
bulunması belirgin beslenme bozukluğu göstergesidir.
Zamanında doğan bir bebeğin vücut ağırlığı ortalama 3.0-3.5 kg’dır. Bebek ilk 6 ayda her ay ortalama 800 gram (6001000), ikinci 6 ayda ise her ay ortalama 500 (400-600) gram ağırlık kazanır. On iki-yirmi dört aylar arasında sağlam
çocuk haftada ortalama 50 g, yılda 2,5 g alır.
Örnek; 3000g doğan ve altı aylık olan bir bebeğin ağırlığı ne olmalıdır?
Ağırlık= 3000 (6 ay x 800)
= 7800 g ± %20 olması düşünüldüğünde altı aylık bebeğin vücut ağırlığı 6240-9360 g arasında olmalıdır.
Kabaca bir bebek beşinci ayın sonunda doğum ağırlığının yaklaşık iki katına, bir yaşının sonunda üç katına, ,iki yaş
sonunda dört katına çıkar. Görüldüğü gibi en hızlı büyüme ilk üç ayda olur. Ayrıca yaşa göre ortalama ağırlık bazı
formüllerle de hesaplanabilir.
Tablo 1. Ortalama Ağırlık Hesaplama Formülleri
Yaş
Ağırlık (kg)
3-12 ay
Yaş (ay) + 9
2
1-6 yaş
Yaş (yıl) x 2 + 8
7-12 yaş
Yaş (yıl) x 7 - 5
2
Kaynak: Conk ve ark. Pediatri Hemşireliği (2013)
Bireysel Etkinlik
•5 yaşında bir çocuğun kilosunu yukarıdaki formüle göre hesaplayınız. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
Sağlıklı bir çocukta başın büyümesi beyin büyümesini gösterir.
Ölçüm sırasında bebek giysisiz ve bezsiz olmalıdır. Daha büyük çocuklar iç çamaşırları ile tartılabilirler. Ölçüm
yapılmadan önce terazinin mutlaka ayarı yapılmalı ve ölçüm yapılırken çocuk terazinin herhangi bir yerine
dokunmamalıdır.
Resim 3. Bebeklerde tartı ölçümü Kaynak: Conk ve ark. Pediatri Hemşireliği (2013).
Baş Çevresinin Ölçümü
Baş çevresi özellikle 0-4 yaş arası çocuklarda gelişmenin ve beslenme durumunun değerlendirilmesinde basit, ancak
önemli bir ölçüttür. Doğumdan sonraki haftalarda ve ilk aylarda vücudun en hızlı büyüyen bölümü baştır. Sağlıklı bir
çocukta başın büyümesi beynin büyümesini gösterir. Çocuk doğduğunda baş uzunluğunun boy uzunluğuna oranı 1/4
‘tür. Vücut büyümesi ön plana çıktıkça bu oran küçülerek erişkinde 1/8 e iner.
Resim 4. Baş çevresi ölçümü. Kaynak: Neyzi ve Ertuğrul. Pediyatri (2010)
Beyin doğumdan sonra büyümeye devam ettiğinden baş çevresi de artış gösterir. Baş çevresi bir mezura ile başın
arkasındaki kemiğin en çıkıntılı noktası ile önde kaşların üzerinden geçirilerek ölçülür. Baş çevresi doğumda
ortalama 34-35 santimetredir. Ortalama değerler 3. Ayda 40.5 cm, 6. Ayda 43 cm, 12. Ayda 46 cm’dir. Bundan
sonraki aylarda baş büyümesi yavaşlar.
Üst Kol Çevresi
Bu ölçüm, normal çocuklarda 1-5 yaş arası oldukça sabit bir değer gösterdiğinden özellikle kronolojik yaşın doğru
olarak bilinmediği vakalarda kullanılabilecek bir ölçüttür.
Yenidoğanda 10.5 cm Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
1 yaşında 16.5 cm
5 yaşında 17.5 cm dir.
1-5 yaşında 12.5 cm nin altında ise beslenme bozukluğu düşünülür.
Gelişme Nasıl Ölçülür?
Gelişimin izlenmesi sırasında gelişimsel ve/veya davranışsal sorunların erken ortaya çıkarılabilmesi için standart
tarama testleri oluşturulmuştur. Bunların içinde Denver Gelişimsel Tarama Testi (DGTT) sıklıkla kullanılmaktadır. Bu
test 6 yaşına dek çocukların gelişimini dört başlıkta değerlendirir: Kişisel-Sosyal, İnce Motor, Dil ve Kaba Motor
Gelişim. Kısa bir tarama testi olması dolayısıyla yararlı bir test olmasına karşın geçme kriterleri düşük olduğu için
hafif gelişimsel sorunları olan çocukların saptanamamasına neden olabilir. Bu nedenle test sonucu kuşkulu çıkan
çocukların yakından izlenmesi gerekir.
Beslenme Yetersizliğinin Çocuğun Gelişimine Etkileri
• Enfeksiyon hastalıkları sık görülür.
• Dikkat eksikliği ve geç öğrenme görülür.
• Büyüme ve gelişme yavaşlar.
• Beyin hücreleri olumsuz etkilenir.
• Zekâ geriliği ortaya çıkar.
• Hastalık sonrası ölüm oranı artar.
BESLENME İLE İLİNTİLİ HASTALIKLARIN NEDENLERİ
Çocuğun sağlığını, hatta yaşamını tehdit eden beslenme yetersizliğinin çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenler aşağıda
sırasıyla sıralanmıştır.
Kalori ve Besin Maddelerinin Yetersiz Tüketilmesi
Besin alımı enfeksiyon hastalıklarının olup olmaması, iyi ya da
kötü beslenmiş bir çocuğu doğrudan etkileyen etmenlerdir. Bu iki etkenin gerisinde ailenin satın alma gücü (gelir,
genel fiyatlar, aile bütçesinde yer alan diğer maddelerin maliyetleri), annenin sağlık ve beslenme konusundaki
inanışları, tüketilen yiyeceklerin besleyici değerleri, sağlık hizmetlerinin elverişliliği ve kullanılma derecesi, aile dışı
beslenme programları ve pek çok sosyal çevresel olay yer almaktadır.
Çocukların besin gereksinimleri konusundaki bilgisizlik, kötü kültürel inanışlar ve uygulamalar, ailenin çocuklarına
miktar ve kalite yönünden yetersiz bir diyet uygulamalarına neden olmaktadır.
Pek çok çocuk hastalığı yoksul ve sosyal yönden zayıf evlerdeki şartlardan dolayı oluşmaktadır. Bu durum yoksul
koşullarındakilerin her zaman kötü beslendikleri anlamına gelmemektedir. Ancak gelişmiş ülkelere göre özellikle az
gelişmiş ülkelerdeki kentleşme, besin tüketiminde ve ailenin yaşam biçiminde Atatürk Üniversitesi Açıköğretim
Fakültesi 7
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
Çevre faktörlerinin bir kısmı bebeği anne karnında, bir kısmı ise hem anne karnında hem de doğduktan sonra etkiler.
Gelişmekte olan ülkelerde kötü beslenme yaygın bir sorun olarak devam etmektedir.
değişikliklere yol açmaktadır. Aileye bakan kişinin gereksinimi karşılayamaz duruma gelmesi sonucunda eve yeterli
yiyecek alınamamakta ve bu durumdan en çok küçük çocuklar etkilenmektedir. Ailenin geliri azaldıkça günlük besin
gereksinimi ucuz ve besin değeri düşük besinlerle sağlanmaya çalışılmaktadır.
Çevre Koşullarının Yetersizliği
Çevre faktörlerinin bir kısmı bebeği anne karnındayken bir kısmı ise hem anne karnında hem de doğduktan sonra
etkiler. Büyüme ve gelişmeye etki eden faktörler arasında fiziksel çevrenin ayrı bir önemi vardır. Fiziksel çevre
içerisinde ısı, ışık, radyasyon, barınak, gürültü, lağım ve pis sular, hava, çöplükler vb. sayılabilir. Fiziki çevre
şartlarındaki olumsuzluklar sağlığı da olumsuz etkiler. Uygun olmayan çevrede çocuklar kolayca enfeksiyon
kapabilirler. Ateşli hastalıklar çocuklarda kusma, ishal ve beslenme bozukluklarına yol açar. Ayrıca barsak parazitleri
de olumsuz çevrede yaşayan çocuklarda sık görülmektedir. Alınan besinlere ortak olan parazitler çocuğun yetersiz
beslenmesine neden olmaktadır.
Doğuştan ve Sonradan Meydana Gelen Hastalıklar
Doğuştan gelen bozukluklar özellikle çocuğun bebeklik çağlarında beslenmesini zorlaştırabilir. Kistik fibroz, çölyak,
ishal gibi emilim bozukluklarına neden olan hastalıklar ile kanser, tavşan dudağı, kurt ağzı, sık enfeksiyon, yanık
kardiyak problemler, besin alerjileri ve ateşli hastalıklar çocuğun beslenmesini olumsuz etkiler.
Sosyokültürel Etmenler
Beslenme ile ilgili gelenek, görenek ve inançlardan doğan olumsuz uygulamalar çocuklar arasında beslenme
sorunlarına neden olmaktadır. Hiç anne sütü almayan ya da çok az alan çocuklarda beslenme yetersizliği sorunları
daha sık görülür. İlk altı ay anne sütü çocuk için çok gereklidir. Ek besinlere zamanında (4-6 ay) başlanması
önemlidir. Aynı zamanda geleneksel çorbalar/lapalar genellikle enerji ve protein bakımından yetersiz olabilir veya
hazırlama teknikleri besin kaybına neden olabilir.
Köyden kente göç etmiş, şehirlerin çevresine yerleşmiş ve şehre uyum zorlukları çekmekte olan gruplarda birtakım
beslenme bozuklukları görülmektedir. Modern tuvalet temizliğinin, iyi bir su taşıma ve saklama sisteminin yokluğu,
anne sütü hiç almamış veya çok az almış bebeklerde hastalık oranını artırmaktadır.
ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN BESLENME İLE İLİNTİLİ HASTALIKLAR
Çocukluk yaşlarında uygun beslenme, büyüme-gelişme, vücut fonksiyonlarının sağlıklı olarak devamı ve vücut
bileşenlerinin yenilenmesi için gerekli besinlerin yeterince alınması ve kullanılması olarak tanımlanabilir. Az veya
fazla beslenme, tek yönlü beslenme, besin maddelerinin bir veya daha fazlasının Atatürk Üniversitesi Açıköğretim
Fakültesi 8
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
Malnütrisyon hiç anne sütü almayan ya da anne sütünün çok erken dönemlerde kesildiği çocuklarda daha sık
görülür.
eksikliği veya fazlalığı, sindirim, emilim ve kullanım süreçlerindeki aksaklıklar beslenme bozukluklarına yol açar.
Gelişmekte olan ülkelerde kötü beslenme yaygın bir sorun olarak devam etmekte ve bu durumun olumsuz etkileri
en belirgin olarak süt çocukları ve küçük çocuklarda görülmekte, bu yaşlardaki hastalık ve ölüm oranlarını
artırmaktadır.
• Protein bazlı enerji yetersizliğine bağlı büyüme gelişme geriliği,
• İshal
• Raşitizm
• Beslenme anemileri (Kansızlık)
• İyot yetersizliği (guatr)
• Vitamin eksiklikleri,
• Enfeksiyon hastalıkları
• Diş çürükleri en sık rastlanan besin eksikliği hastalıkları arasında sayılabilir.
Malnütrisyon
Sağlık ve hastalık durumları insan ve çevresi arasındaki etkileşimlerin sonuçlarıdır. Dünya Sağlık Örgütü’nün
raporlarına göre günümüzde dünyada milyonlarca kişi yeterli besin alamamakta ya da dengeli beslenmeden yoksun
bulunmaktadır. Büyüyen ve gelişen bir organizmanın besin gereksinimleri erişkine göre daha fazladır. Bu nedenle iyi
olmayan çevre koşullarının ve besin yetersizliklerinin en ağır etkileri çocuklarda görülür.
Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre protein enerji malnütrisyonu (PEM) “herbirinin besideki eksiklik dereceleri
değişebilmekle birlikte gerek proteinden, gerekse kaloriden fakir bir beslenme biçimi sonucu oluşan, en fazla süt
çocukları ile küçük çocuklarda rastlanan, sık olarak enfeksiyonların da eşlik ettiği bir patolojik semptomlar
grubu”dur.
Çocuklarda malnütrisyonun yaygınlığını etkileyen etmenler çok çeşitlidir ve hepsi birbirine çok bağımlıdır. Yapılan
çeşitli araştırmalara göre malnütrisyon oluşumunda önemli olduğu saptanan etmenler; çocuğun cinsiyeti, aile tipi,
ailedeki kişi sayısı, ailenin ekonomik durumu, anne ve babanın eğitim durumu, beslenme konusundaki bilgi ve
alışkanlıklar, anne yaşı, annenin doğum ağırlığı, çocuğun doğum ağırlığı, yaşayan kardeş sayısı, ölen kardeş sayısı,
çocuğun istenmemesi ve enfeksiyon hastalıklarıdır.
Hangi çocuklarda malnutrisyon sık görülür?
• Çoğunlukla okul öncesi çağda,
• Yeterli ve dengeli beslenemeyen,
• Zamanında ek gıdalara başlanmayan,
• Sık sık hastalanan ve hastalığı uzun süren,
• Doğuştan sindirim sistemi bozuklukları olan, Barsak parazitleri olan,
• Hiç anne sütü almayan çocuklarda malnütrisyon daha sık görülür. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
Marasmusta büyüme durur, önce yağ dokusu, sonra kas dokusu erimeye başlar.
Malnütrisyonun Zararları Nelerdir?
• Çocuk ölümlerinin başlıca nedenlerinden biridir.
• Malnutrisyonlu çocuklarda enfeksiyon hastalıkları sık görülür ve ağır seyreder.
• Büyüme ve gelişmeyi önler.
• Malnütrisyonlu çocuğun öğrenme yeteneği az ve başarısı düşük olur.
Malnütrisyonun Nedenleri
• Enerji ve besin ögeleri yetersizliği
a. Ailenin gelir düzeyinin düşük olması
b. Ailenin beslenme konusundaki bilgisinin yetersiz olması
• Çevre koşullarının yetersizliği nedeniyle enfeksiyonların yaygın olması
• Çocuk bakımı ve beslenmesi ile ilgili çeşitli alışkanlıkları içine alan sosyo-ekonomik ve kültürel etmenler
a. Malnütrisyon hiç anne sütü almayan ya da anne sütünden çok erken dönemlerde kesilen çocuklarda daha sık
görülür. Bunu yanı sıra, ek besinlere geç başlanan çocuklarda da görülme oranı fazladır.
b. Annenin yetersiz beslenmesi
• Doğuştan ve sonradan oluşan; besin ögelerinin sindirimi, emilimi ve metabolizmasını etkileyen çeşitli hastalıklarda
da sık görülür. Ayrıca, bazı temel besinlere olan alerji, çocuğun beslenmesini güçleştirmekte ve malnütrisyon
oluşumunu kolaylaştırmaktadır.
Malnütrisyon Çeşitleri
Çocuklarda PEM (Protein Enerji Malnütrisyonu) üç şekilde görülmektedir.
Marasmus: Genellikle 18 aydan küçük çocuklarda görülür. Marasmusta
kalori alımındaki yetersizlik protein yetersizliğine göre ön plandadır. Enerji sağlayan besinlerin yetersiz alınması ya
da gereksinimin artması sonucu meydana gelir. Protein yeterli ya da hafif yetersiz olabilir. Anne sütünün yetersiz
olması, 6. aydan sonra hâlen sadece anne sütü alma, anne sütü verilmeyip sadece ek gıdalarla beslenme, yetersiz
miktarda ve fazla sulandırılmış mama alma, ishal kusma gibi nedenlerle besinlerden faydalanamama ve enfeksiyon
nedeniyle gereksinimin artması ve besin alımının azalması marasmus gelişimine yol açar.
Marasmusta büyüme durur, önce yağ dokusu, sonra kas dokusu erimeye başlar. Böylece kanda aminoasit
konsantrasyonu ve kan proteini normal sınırlarda
Bireysel Etkinlik
•Malnutrisyonu tanımlamada kullanılan ölçütleri kullanarak çevrenizdeki bir çocuğu PEM açısından değerlendirin.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
tutulabilir. Çocuk kendi yaşı için verilen standart ağırlık ölçülerinin çok altında, aşırı zayıf görünümdedir. Turgor
tonüsü (cildin elastikiyeti) azalır, karın kas zayıflığına bağlı olarak şiş görünür. Yüz yaşlı adam görünümündedir.
Saçlar ince, seyrek ve cansızdır.
Kwashiorkor: Gelişmekte olan ülkelerde genellikle anne sütü kesildikten sonra, okul öncesi dönemde görülmekle
birlikte herhangi bir yaşta da ortaya çıkabilmektedir. Kwashiorkor kalori alımı yeterli, ancak proteinden yetersiz
beslenen çocuklarda görülür. Karbonhidrat ve yağ gibi sadece enerji veren, protein sağlamayan yiyeceklerle
çocuğun beslenmesi, kwashiorkorun ortaya çıkmasını kolaylaştırır.
Gana dilinde ”yeni kardeşin doğumu ile bakımsız kalan çocuk” anlamına gelir. En belirgin klinik bulgular ruhsal
durgunluk, iştahsızlık, büyümede gerilik ve en fazla el ve ayaklarda, bazen de yüzde görülen ödemdir. Ödem,
beslenme yetersizliğini maskeleyebilir. Vücut ağırlığında ve yaşa uyan boy uzunluğunda azalma belirgindir. Vücutta
doku kitlesi daima azalmıştır, bu çocuklar koşma, yürüme, oturma ve ellerini havaya kaldırma gibi hareketleri
zorlukla yaparlar. Ödem başlangıçta ayaklarda ve tibia (kaval kemiği) ön yüzünde oluşur. Saçlarda incelme, zayıflama
ve renk değişikliği vardır. Deride döküntüler, yüzeysel ülserler ve cildte koyulaşma oluşabilir. Genellikle mineral ve
vitamin yetersizliklerine bağlı kansızlık vardır. Deri enfeksiyonları ve ishal sıktır.
Marasmik Kwashiorkor: Marasmuslu çocukta değişik derecelerde
ödemin olması ile karakterizedir. Vücut ağırlığı standardın %60 altında iken, ödem de mevcuttur. Marasmus ve
kwashiorkora ait bulgular birlikte bulunur. Ağır PEM’in en yeygın görülen bu şekli, marasmuslu çocukta protein
alımının da yetersiz olması ya da tabloya bir enfeksiyonun eklenmesi sonucu gelişmektedir.
Doğuştan Metabolizma Hastalıkları
Doğumsal metabolizma hastalıkları vücudun biyokimyasal işlevlerindeki bozukluklar sonucu gelişen, çoğunluğu
kalıtsal hastalıklardır. Gelişmiş ülkelere oranla ülkemizde akraba evliliklerinin ve doğum sayısının yüksek olması
sonucu doğumsal metabolizma hastalıklarına sık rastlanmaktadır. Doğumsal metabolizma hastalıkları gerçekte
vücuttaki karmaşık biyokimyasal işlevlerin bozukluklarını yansıtır, bazen basit birkaç tarama testi ile bu hastalıklara
ilk tanısal yaklaşım kolayca yapılabilir.
Bireysel Etkinlik
•Bu bölümde geçen bilmediğiniz Latince kelimeleri araştırınız. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
Fenilketonürili bebekler doğumu izleyen ilk günlerde teşhis edilebildiğinde çocukta kalıcı hasar oluşmaz.
İnsan ve hayvan sütüne karşı, kusma ve ishal şeklinde tepki gösteren yeni doğmuş bebeklerde, galaktozemiden
kuşkulanılmalıdır.
Besinlerin organizmada kullanılması basit bir olay olmayıp enzimlerin katalize ettikleri karmaşık olaylar serisidir. Gen
defekti nedeniyle enzim eksikliği/yokluğunda gelişen hastalıklardan bazıları metabolize olmayan besin ögelerinin
diyetten çıkarılması veya miktarının kısıtlanması ile tedavi edilebilir. Yenidoğan döneminde ortaya çıkan metabolik
bozuklukların çoğu ağır hastalıklardır. Fenilketonüri, akçaağaç şurubu idrarı hastalığı, galaktozemi, Wilson hastalığı
bu tür metabolik hastalıklara örneklerdir.
Fenilketonüri
Karaciğerden salgılanan “fenilalanin hidroksilaz” enziminin yetersizliği veya azlığı nedeniyle fenilalaninin vücutta
kullanılamaması sonucu oluşan, taşıyıcı baba ve annenin hastalıklı genleri ile çocuğa geçen kalıtsal metabolik bir
hastalıktır. Doğumdan sonra 24-48 saat arasında özel bir filtre kağıdına topuktan alınan bir damla kan ile tanı konur.
Günümüzde şu anda uygulanan tek tedavi ‘BESLENME TEDAVİSİ’dir. Hastalığın türüne göre değişir. Diyet tedavisine
yaşamın ilk 21 gününde başlanmalıdır. Diyet tedavisi yaşam boyu sürmelidir.
Tedavi edilmeyen vakalarda doğumda bebek normaldir. İlk aylardan sonra psikomotor gerilik başlar. Hastalarda
mikrosefali, hipertoni, hiperrefleksi, idrarda kötü koku karakteristiktir. Sarışın, ince saçlı, mavi gözlü olurlar. Üst çene
belirgin, dişler aralıklıdır.
Fenilketonürili bebekler doğumu izleyen ilk günlerde teşhis edilebildiğinde, uygun beslenme tedavisi ile hastalığın
kalıcı hasar bırakan bulguları önlenebilir ve bu çocukların zekâ gelişimleri akranlarına benzer olabilir.
Maple Syrup Ürine Hastalığı (Akçaağaç İdrar Kokusu Hastalığı)
Hastalığın klasik şeklinde bebek doğumda iyi görünür, ancak hızla beslenme güçlüğü belirtileri göstermeye başlar.
Bebekte tiz sesli ağlama ve uykuya meyilli olma görülür. Yaşamın birinci ya da ikinci gününde bebeğin idrarında ve
terinde “maple syrup” (yanmış şeker, pastırma çemeni)kokusu gelişir.
Akçaağaç idrar kokusu hastalığının tedavisi 2 aşamalıdır. Tedavi akut kriz ataklarının tedavisi ve uzun süreli
beslenme tedavisinden oluşmaktadır.
Galaktozemi
Bu hastalığın nedeni, süt şekeri laktozun bileşiminde bulunan galaktozun, glikoza çevrilerek kullanılmasını katalize
eden transferaz enziminin yetersizliğidir. Hastalık resesif karakterle aileden gelir. Hastalık, süte karşı kusma ve ishal
şeklinde tepki, fiziksel ve mental gelişme geriliği şeklinde belirlenir. Eritrositlerdeki galaktoz düzeyi ve transferaz
enziminin aktivitesi ölçülerek tanınır. Kandaki galaktoz miktarı artınca, bir miktar idrarda görülür. Atatürk
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
İnsan ve hayvan sütüne karşı, kusma ve ishal şeklinde tepki gösteren yeni doğmuş bebeklerde, galaktozemiden
kuşkulanılmalı ve incelenmelidir. Çocuğu mental gerilik ve katarakt gibi bozukluklardan korumak için diyet
denetiminin erken başlaması önemlidir.
Kalıtsal Fruktozemi
Fruktoz 1-fosfat aldolaz B enziminin eksikliğine bağlı otozomal resesif geçişli bir hastalıktır. Fruktoz alındıktan sonra
kan şekerinde düşme, mide bulantısı, titreme, kusma, aşırı terleme, koma ve konvülsiyonlara neden olur.
Çocuklarda hastalık ek besinlerin başlanması ve anne sütünün verilmediği durumlarda görülür.
Glikojen Depo Hastalıkları
Glikojen depo hastalıkları karaciğerde glikojenin glikoza metabolize edilemediği bir grup kalıtsal metabolik
hastalıklara verilen genel addır. Beslenme tedavisinin amacı kan şekeri düzeyini normal düzeylerde tutarak beyin
hasarını, hipoglisemiyi önlemek, kas protein sentezini arttırmak, kas işlevlerini geliştirmek, gelişebilecek diğer
komplikasyonları önlemek böylece normal büyüme ve gelişmeyi sağlamaktır.
Kronik Hastalıklar
Diyabet
Çocukluktaki diyabetin nedeni, pankreasın yeteri kadar insülin hormonu salgılayamamasıdır. Hastalık aşırı susama,
aşırı idrara çıkma, glikoz tolerans testinde anormallikler şeklinde ortaya çıkar. Tedavinin esası insülin vermek ve
diyeti buna göre ayarlamaktır. Öğünler 3 ana , 3 ara öğün şeklinde düzenlenmelidir. Uygulanacak beslenme
programı çocuğun yaşına, cinsiyetine, ağırlığına, boy uzunluğuna, günlük fiziksel aktivitesine, sosyo-ekonomik ve
kültür düzeyine, beslenme alışkanlıklarına göre hazırlanır. Bu nedenle beslenme programı yapılırken;
• Optimal büyüme ve gelişmeyi sağlamak,
• Olması gereken vücut ağırlığının devamını sağlamak, şişmanlık veya kilo kaybını önlemek,
• Kan şekerinin normal sınırlar içinde tutulmasını sağlamak,
• Hastalığın hipoglisemi, enfeksiyon vb. komplikasyonlarını önlemek gerekir.
Diyabet tedavi ile iyileşen bir hastalık değildir. Ancak tedavi ile hastalığın komplikasyonları önlenebilir. Bu nedenle
hem ailenin hem de çocuğun hastalık ile yaşamayı öğrenmesi, eğitim ile ruhsal durumu da rahatlatılarak kendi
kendini tedavi etmesi öğretilir.
Böbrek Hastalıkları
Böbreklerin başlıca işlevi, besinlerin vücutta kullanılması sonucu oluşan zararlı maddelerin idrarla dışarı atılmasını
sağlamaktır. Genellikle üst solunum yollarında başlayan Beta-hemolitik streptekok enfeksiyonunun böbreklere
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
Alerji, vücudun bazı özel maddelere olan tepkimesidir.
geçmesiyle hastalık oluşur. Böbreklerin süzme yetenekleri azaldığından, tuzu, üreyi dışarı atamaz. Bunun sonucu
bacaklarda, göz altında vücudun diğer kısımlarında sıvı toplanması (ödem) görülür ve kanda üre düzeyi yükselir.
Hastalık ilerlediğinde idrarda protein atımı da olur. Böbrek hastalıklarında hastanın beslenmesi hastalığın
belirtilerine göre ayarlanır.
Alerji ve Besin İntoleransı
Alerji, vücudun bazı özel maddelere olan tepkimesidir. Alerjik tepkime kalıtımsal olarak duyarlı bireylerde görülür.
Besin dışı maddeler (soğuk, ilaçlar, böcekler, çiçek tozları, boya ve benzeri kimyasallar) besinlerden daha çok alerjiye
neden olur. Toplam alerjilerin çok az bölümü doğal besinlerle ilgilidir.
Alerji belirtileri; ishal, kusma, deride kızartılar, astım ve diğer solunum yetersizlikleri şeklinde olabilir.
Alerjik tepkimeye en çok neden olan besinler ; fıstık, ceviz, fındık, çekirdekler, bezelye, bakla, fasulye, kabuklu su
ürünleri, yumurta, çilek, çikolata, mısır, buğday, çavdar ve hayvan sütleridir. Süt ve yumurta alerjisi daha çok
bebeklerde görülür.
Alerji belirtisi gösteren besin süt, yumurta gibi temel besinse, onun yerini tutabilecek besinler yenir ve alerji yapan
besin zaman geçtikten sonra tekrar denenir. Tekrar alerjik etki gösterirse o besinin yerini tutan besinlerle diyet
düzenlenir.
Laktozu Sindirme Güçlüğü
Laktoza duyarlı kişilerde ince bağırsakta laktozun sindirimi için gerekli laktaz emzimi az veya hiç salgılanmaz. Kalıtsal
bir hastalıktır. Bazı bireylerde sütün bileşiminde bulunan süt şekeri (laktoz) sindiriminde güçlükler olabilir. Dünyada
ve ülkemizde yapılan bir çok araştırmada özellikle zenciler ve esmer insanlar arasında bu durumun sık görüldüğü
bildirilmiştir. Ülkemizde ortalama nüfüsun üçte bir kadarında laktozu sindirme güçlüğü olduğu sanılmaktadır. Anne
sütü ve inek sütü yüksek düzeyde laktoz içerir. Bu nedenle laktoz intoleransı olan bebeklere laktoz içermeyen soyalı
özel mamalar verilir.
Laktozu sindirme güçlüğü olan bireylerde fazla süt alındığında karın ağrısı, kramplar ve diyare gibi belirtiler görülür.
Bu belirtiler her bireyde aynı miktar süt alındığında olmaz. Bazılarında 1 su bardağı sütte bu belirtiler görülürken,
bazılarında 2 bardak ve daha çok süt alınınca görülür.
Kistik Fibrozis
Hastalığın hangi emzim yetersizliği ile oluştuğu bilinmemektedir. Ailevi ve kalıtsal bir hastalıktır. Daha çok
bebeklerde, çocuklarda ve gençlerde görülmektedir. Hastalıkta pankreasın küçüldüğü, inceldiği, sertleştiği, salgı
yollarının tıkandığı görülür. Pankreasın sindirim salgıları yetersiz olduğundan, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim
Fakültesi 14
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
Yaşam boyu yeterli ve dengeli beslenme, yemekleri uygun yöntemlerle pişirme ve saklama, kanser riskini azaltabilir.
Öğretmen sınıfındaki diğer çocukları hasta çocuğun problemleri ve hastalık konusunda bilgilendirmelidir
besinlerin sindirilip emilmesi güçleşir. Özellikle, gaitada yağ parcacıkları görülür. Bu durum, hastalıktan en çok
yağların ve yağda eriyen vitaminlerin kullanılmasının etkilendiğini göstermektedir.
Hastalarda dışkı yağlı, köpüklü ve kokuludur dışkıda sindirilmemiş besinler görülür verilen besinlerin %50-60’ı ancak
sindirilir. Çocuk iştahlıdır ancak zayıftır. Çocuğun diyeti, normal büyüme ve gelişmesini sağlayacak şekilde
düzenlenmelidir.
Çölyak Hastalığı
Buğday, çavdar, arpa ve yulaf proteinleri seyrek olsa da bazı kişilerde, özellikle çocuklarda alerjik etki gösterir. Bu
etki diğer alerjik belirtilerden farklıdır. Buğday, çavdar, arpa ve yulaftaki gluten ince bağırsakların yapılarının
bozulmasına neden olur. Bunun sonucunda yenen besinlerin sindirimleri sonucu oluşan yapıtaşları bağırsaklardan
kana yeterince emilemez, dolayısıyla bireyde beslenme yetersizliği belirtileri görülür. Bu duruma “çölyak” hastalığı
denir ve genellikle kalıtımla ilişkilidir. Bu durumda, bu unlarla yapılan tüm besinler çocuğun diyetinden çıkarılır.
Kanser
Kanser, vücudun herhangi bir yerinde bazı hücrelerin kontrolsüz çoğalarak belirli işlevi olan hücreleri yok etmesiyle
oluşan hastalıktır. Kanserin oluşmasının bilinen ve bilinmeyen bir çok nedeni vardır. Bu nedenlerden biri de
beslenmedir. Beslenmenin kanser oluşmasında etkisiyle ilgili birçok etmen belirlenmiştir .
Yaşam boyu yeterli ve dengeli beslenme, yemekleri uygun yöntemlerle pişirme ve saklama, kanser riskini azaltabilir.
Bunun yanında, hatalı pişmiş bir yemeğin ayda yılda birkaç kez yenmesi kanser yapmaz. Hatalı uygulama günlük
yaşama girdiğinde birey kanser açısından risk altına girmiş olur.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMCİSİNİN ALMASI GEREKEN ÖNLEMLER
Kronik ve ciddi hastalığı olan öğrencilerin ihtiyaçlarını anlamak ve bu hastalığı olan çocuklar için eşit eğitim fırsatları
yaratmak esastır. Kronik hastalıklar çocukların bütün gelişim alanlarını akademik başarılarını, öz saygılarını, sosyal
ilişkilerini ve sağlıklı yaşantılarının elde ettiği başarılı eğitim sonuçlarını elde etme yeteneklerini etkilemektedir.
• Öğretmenin ilk görevlerinden biri çocuğun hastalığı ve yetersizliği konusunda öncelikli olarak aileden bilgi
edinmektir.
• Öğretmen, sınıfındaki diğer çocukları hasta çocuğun problemleri ve hastalık konusunda bilgilendirmelidir.
• Çocuğa özel eğitim programları hazırlamalıdır.
• Öğrencilerin dinlenme, tuvalete gitme, ilaç alma ya da özel diyet veya ara öğünü tüketme zorunluluğu varsa
bunlara dikkat etmeli ve zaman ayırmalıdır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
• Özel diyet planlaması gerektiren hastalığı olan öğrenciler için okulda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
• Fiziksel ve sağlık gereksinimlerinin karşılanması için uygun sınıf ortamları hazırlanmalıdır.
• Bu çocuklarda tam bir gelişim için; oyun, motor beceriler, fiziksel yeterlik önemli bir ön koşul sayılmaktadır. Tüm
bu özelliklerin kazandırılmasında etkinliklerin oyun temelli hazırlanmasına özen gösterilmelidir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
Özet
•Çocukta normal büyüme ve gelişmenin bilinmesi; olması gereken durumdan sapmanın fark edilmesi, hastalıkların
önlenmesi ya da erken tanınması için önemlidir. Çocuğun sağlığının korunması ve geliştirilmesinde beslenmenin
önemi büyüktür. Beslenme durumunun değerlendirilmesinde en sık kullanılan ölçütler yaşa ve boya göre ağırlık,
boy, baş çevresi, beden kitle indeksi ve rölatif tartıdır. Bu ölçümlerin yorumlanmasında cinsiyete ve yaşa göre
düzenlenmiş ulusal büyüme eğrileri kullanılmaktadır.
•Gelişmekte olan ülkelerde kötü beslenme yaygın bir sorun olarak devam etmekte ve bu durumun olumsuz etkileri
en belirgin olarak süt çocukları ve küçük çocuklarda görülmekte, bu yaşlardaki hastalık ve ölüm oranlarını
artırmaktadır. Çocuklarda malnütrisyonun yaygınlığını etkileyen etmenler çok çeşitlidir ve hepsi birbirine çok
bağımlıdır. Çocuk ölümlerinin başlıca nedenlerinden biri malnütrisyondur. . Malnutrisyonlu çocuklarda enfeksiyon
hastalıkları sık görülür ve ağır seyreder. Büyüme ve gelişmeyi önler. Malnütrisyonlu çocuğun öğrenme yeteneği az
ve başarısı düşük olur.
•Gelişmiş ülkelere oranla ülkemizde akraba evliliklerinin ve doğum sayısının yüksek olması sonucu doğumsal
metabolizma hastalıklarına sık rastlanmaktadır. Fenilketonüri, akçaağaç şurubu idrarı hastalığı, galaktozemi, Wilson
hastalığı bu tür metabolik hastalıklara örneklerdir.
• Kronik hastalığı olan çocuğun öğretmenine büyük sorumluluklar düşmektedir. Öğretmen, sınıfındaki diğer
çocukları problemler ve hastalık konusunda bilgilendirmeli, çocuğa özel eğitim programları hazırlamalıdır. Atatürk
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “bölüm sonu testi” bölümünde etkileşimli
olarak cevaplayabilirsiniz.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Dört yaşındaki bir çocuğun ortalama boyu kaç cm
olmalıdır?
a) 110 cm
b) 101 cm
c) 95 cm
d) 115 cm
e) 120 cm
2. Aşağıdakilerden hangisi beslenme yetersizliğinin
çocuk üzerindeki etkilerinde biri değildir?
a) Enfeksiyon hastalıkları sık görülür.
b) Dikkat eksikliği ve geç öğrenme görülür.
c) Büyüme ve gelişme hızlanır.
d) Beyin hücreleri olumsuz etkilenir.
e) Hastalık sonrası ölüm oranı artar.
3. Aşağıdakilerden hangisi çocuğun sağlığını tehdit
eden beslenme yetersizliğinin nedenleri arasındadır?
a) Kalori ve besin maddelerinin yetersiz tüketilmesi
b) Çevre koşullarının yetersizliği
c) Doğuştan ve sonradan meydana gelen hastalıklar
d) Sosyokültürel etmenler
e) Hepsi
4. Aşağıdaki grupların hangisinde malnutrisyon
beklenmez?
a) Çoğunlukla okul öncesi çağda olan çocuklar
b) Yeterli ve dengeli beslenen çocuklar
c) Zamanında ek gıdalara başlanmayan çocuklar
d) Sık sık hastalanan ve hastalığı uzun süren çocuklar
e) Doğuştan sindirim sistemi bozuklukları olan
çocuklar
5. Aşağıdakilerden hangisi marasmus için yanlıştır?
a) Büyüme durur.
b) Çocuk kaşektik görünümdedir.
c) Turgor tonüsü azalır.
d) Yüz yaşlı adam görünümündedir.
e) Saçlar sık ve canlıdır.
6. Aşağıdakilerden hangisi doğumsal metabolizma
hastalıkları arasında değildir?
a) Kanser
b) Fenilketonuri
c) Akçaağaç idrar kokusu hastalığı
d) Galaktozemi
e) Glikojen depo hastalıkları Atatürk Üniversitesi
Açıköğretim Fakültesi 18
Beslenme İle İlgili Özel Durumları Olan Çocuklar
7. Aşağıdakilerden hangisi alerji belirtilerindendir?
a) İshal
b) Kusma
c) Deride kızartılar
d) Astım ve solunum yetersizlikleri
e) Hepsi
8. Kistik fibrozis için verilen ifadelerden hangisi
yanlıştır?
a) Ailevi ve kalıtsal bir hastalıktır.
b) Laktozu sindirme güçlüğü vardır.
c) Daha çok bebeklerde, çocuklarda görülmektedir.
d) Hastalıkta pankreasın küçülme görülür.
e) Gaitada yağ parçacıkları görülür.
9. “Buğday, çavdar, arpa, yulaf proteinleri seyrek olsa
da bazı kişilerde, özellikle çocuklarda alerjik etki
gösterir” tanımı aşağıdaki hangi hastalığa aittir?
a) Diyabet
b) Böbrek hastalıkları
c) Kistik Fibrozis
d) Çölyak Hastalığı
e) Kanser
10. Aşağıdakilerden hangisi okul öncesi eğitimcisinin
alması gereken önlemlerden değildir?
a) Çocuğun hastalığı ve yetersizliği konusunda aileden
bilgi almak
b) Hasta çocuğu diğerlerinden ayırmak
c) Çocuğa özel eğitim programları hazırlamak
d) Fiziksel ve sağlık gereksinimlerinin karşılanması için
uygun sınıf ortamları hazırlanmak
e) Sınıf içi etkinlikleri oyun temelli hazırlanmak
Cevap Anahtarı
1. B, 2. C, 3. E, 4. B, 5. E, 6. A, 7. E, 8. B, 9. D, 10 B
TAMAMLAYICI (EK) BESİNLERİN HAZIRLANMASI
Ek besinler bibersiz, tuzsuz, salçasız olmalıdır.
Tamamlayıcı besinler 6. aydan sonra anne sütünün karşılayamadığı eksik kalan besin ögelerini (enerji, protein,
demir, A vitamini ) kapatacak şekilde hazırlanmalıdır. Bebeklere hazırlanan ek besinler bebeğin sağlığının korunması,
büyüme ve gelişmenin sağlanması için hijyenik olmalı, bebeğin günlük gereksinimlerini karşılamalı, besinin kıvamı
bebeğin fiziksel gelişimine uygun olmalıdır.
İyi hazırlanmış ek besin; enerji, karbonhidrat, yağ, protein, mikro besin ögelerinden (Ca, Fe, çinko, A vitamini, C
vitamini, folat) zengin, temiz ve hijyenik olmalı, patojen, kimyasal ve toksin içermemeli, bebek için güvenli olmalı,
bebeğin boğulmasına neden olmamalıdır. Yakıcı sıcaklıkta olmamalı, bibersiz, tuzsuz, salçasız olmalıdır. Çocuk
kolayca yiyebilmelidir. Yemekler çocuğun hoşuna gidecek şekilde hazırlanmalı, özel süsleme sanatı uygulamaları
yapılmalıdır. Yöresel olarak kolay ulaşılabilir olmalıdır. Hazırlaması kolay olmalıdır.
Tamamlayıcı besinler hazırlanırken öncelikli olarak temel besinlere yer verilmelidir. Daha sonra temel
besinler aşağıdaki resimde görüldüğü gibi kuru baklagiller, et ve et ürünleri ve sebzeler ile
desteklenmelidir.
Ispanak
Domates
Bezelye
Balkabağı
Pazı
Havuç
Lahana
Brokoli
Patates
Tamamlayıcı besinler çocuğun fiziksel gelişimlerine uygun olarak iki şekilde hazırlanabilir. Bunlardan
biri özel hazırlanmış besinlerdir (Örnek: Püreli, karışımlı yemekler), diğeri ise değişikliğe uğratılmış aile
yemekleridir, (Örnek: Çatalla ezilmiş, dilimlenmiş, kıyılmış besinler).
Ek besinler tahin veya muhallebi kıvamında olmalıdır.
Besinler, aşırı sıvı olmamalı, tahin veya muhallebi kıvamında olmalıdır. Böylelikle bebeğin küçük olan
mide kapasitesi çabuk dolmaz ve çocuk daha fazla besleyici besini kapasitesini aşmadan alabilir.
Az akışkan - Doğru
Çok Akışkan - Yanlış
Tamamlayıcı besinler hazırlanırken fazla yağ eklenmemelidir. Tamamlayıcı besinlere bebek bir yaşına
gelinceye kadar tuz eklenmesi önerilmemektedir. Daha sonrasında yemekler az tuzlu olarak
hazırlanır. Yemeklere eklenen tuzun iyotlu tuz olmasına dikkat edilmelidir. İyotlu tuz, yemek piştikten
sonra ocaktan indirilirken eklenmelidir.
Tamamlayıcı besinler hazırlanırken, iyi hijyen ve uygun besin hazırlama yöntemleri uygulanmalıdır.
Çocukların yemekleri basit bir şekilde hazırlanmalıdır. Yemeklerin içerisinde şeker, baharat ve sosların
kullanımından uzak durulmalıdır.
Bebek yemekleri mikrodalga fırında ısıtılmamalıdır.
Bebeklik döneminde bebeğe tek çeşit besin içeren besinler hazırlanmamalıdır. Bebeğe az miktarda
fakat çeşitli besin ögelerini içeren besinler hazırlanmalıdır.
Yemekler sadece çeşitli İstenen özellikler
İstenmeyen özellikler
besin ögelerinden
değil, aynı zamanda
ilginç şekiller, farklı
renkler ve tatlar
içerecek şekilde
hazırlanmalıdır. Bebek
yemekleri mikrodalga
fırında ısıtılmamalıdır.
Mikrodalga fırın ile
ısıtmada yemeğin bir
kısmı soğuk, bir kısmı
sıcak kalabilir. Bu
şekilde ısıtma bebeğin
ağzının yanmasına
neden olabilir. Bebek
besinlerine tatlandırıcı
konulmamalıdır.
Çocuklar iyi hazırlanmış
yemeği çok iyi bilirler.
Yemeklerin yapısı, tadı
ve sıcaklığı aşağıdaki
listeye göre
hazırlanmalıdır. Besin Örnek
Et
Sıcak tahıl, ezilmiş
patates
Çiğ sebzeler
Peynir
Süt
Sulu, yumuşak
Pürüzsüz
Kuru veya sert
Yumrulu, yapışkan
Çıtır çıtır
Orta tatta
Ilık
Lapa
Baharatlı, ağır kokulu
Çok sıcak/çok soğuk
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi yapay beslenmenin
sonuçlarından değildir?
a) İshal ve solunum yolu hastalığı
b) Şişmanlık ve ölüm riskinin artması
c) Anne bebek bağlanmasının iyi
gerçekleşmesi
d) Alerji ve süt intoleransında artış olması
e) Zekâ gelişiminin geri olması
2. Aşağıdakilerden hangisi bebeğin ek gıdaya
başlamadan sadece anne sütü alma süresidir?
a) 3 ay
b) 4 ay
c) 5 ay
d) 6 ay
e) 7 ay
3. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Emzirmeye erken başlanması hem anne
hem de bebek için yararlıdır.
b) Bebeklerin emzirilmesi sağlıklı
büyümelerinde en önemli unsurlardandır.
c) Emzirme mümkün olduğunca doğumdan
hemen sonra başlanmalıdır.
d) Kolostrum antikor içerdiği için yenidoğanı
enfeksiyonlardan korur .
e) Bebeği arada bir emzirme süt salgılanmasını
hızlandırmanın en iyi yoludur.
4. Aşağıdakilerden hangisi annelerin emzirme
süresini olumsuz yönde etkiler?
a) Bebek ve annenin aynı odada olması
b) Bebek istedikçe emzirilmesi
c) Annenin sigara içmemesi
d) Doğum öncesi programlara katılma
e) Doğum sonrası işe erken başlama
5. Aşağıdakilerden hangisi bebeğin beslenme
ilkelerinden değildir?
a) Beslenme, sağlıklı ve düzenli olmalı
b) Bebeğin beslenmesi, durumuna ve yaşına
uygun olmalı
c) İlk 1 yıl bebek her ağladığında emzirilmeli
d) Meme bakımına ve temizliğe önem
verilmeli
e) Anne sevgi ve şefkat göstermeli
6. Aşağıdakilerden hangisi inek sütünün
özelliklerinden değildir?
a) Protein fazladır.
b) Mineraller fazladır.
c) Alerjen özelliktedir.
d) Demir içeriği fazladır.
e) Sulandırılarak verilir.
7. Aşağıdakilerden hangisi bebeğin emme
belirtileri arasında yer almaz?
a) Kollarını oynatması
b) Hızlı nefes alması
c) Başını döndürmesi
d) Derin uyuması
e) Dudak şapırdatması
8. Aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a) Bebeğin büyüme gelişmesinde sorun olsa da
emzirme sürdürülür.
b) Bebek anne sütü aldığı sürece ek besinler
kaşıkla verilme
c) Bebeğin yediği besinler aynı aydaki başka
bebeklerle kıyaslanmaz.
d) Bebeğin beslenmesinde yemek suları ilk ek
besin olmalı
e) Kolostrumun bebeğe mutlaka verilmesine
gerek yoktu
9. Aşağıdakilerden hangisi bebeklerin ideal
anne sütü alma süresidir?
a) 6 ay
b) 8 ay
c) 12 ay
d) 18 ay
e) 24 ay
a) Hızlı büyüme ve gelişme dönemindedir.
b) Bebek ihtiyaçlarının karşılanmasında
anneye bağımlıdır.
c) Bebeğin ek besin alması ilk 6 ay için
önemlidir.
d) Bebeğin iyi beslenmesi duygusal gelişiminde
etkilidir.
e) Anne ve bebek bağı güven duygusu için
önemlidir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
10. Aşağıdakilerden hangisi 0-1 yaş çocuğunun
özelliklerinden değildir?
Cevap Anahtarı
1.C, 2.D, 3.E, 4.E, 5.C, 6.D, 7.D, 8.C, 9.E, 10.C
Download