İLAÇ ÜRETİM TEKNİKLERİNDE YENİLİKLER

advertisement
İLAÇ ÜRETİM TEKNİKLERİNDE YENİLİKLER
Şefik Şanal Alkan
Alkanconsulting LLC, Basel, Switzerland, and UMDNJ-New Jersey, USA
İlaç sanayi araştırma ve geliştirme (AR-GE)
için yılda 50 milyar dolar harcamaktadır. Büyük
şirketlerin, gelirlerinin yaklaşık %10-15’ini ARGE
ye ayırdıkları da bilinmektedir. Buna
karşın,
hastalarımıza verebileceğimiz yeni ilaç sayısında
neden artış olmuyor? Konuyla ilgili tüm birimler
bu sorunun yanıtını arıyorlar. İlaç araştıran ve
geliştiren Ciba (Novartis), HMR (Aventis Pharma),
3M Pharma, ve Alba Therapeutics gibi şirketlerde
ve çeşitli bilim akademilerinde edindiğim 30 yıllık
deneyimime dayanarak söyleyebilirim ki, ilaç
araştırma evrelerinde, köklü, yapısal değişiklikler
yapmak zorundayız.
AR-GE’de değişiklik önerileri
Birçok bilinmezin içinde karar vermek durumda olan yöneticiler, araştırmanın daha başlangıcında hataya düşmemek için eğitimli olmalıdırlar.
İlaç geliştirmenin tüm basamaklarında ‘dur’ yada
‘devam et’ kararlarını, bağımsız bilimsel yöntemlere dayanarak almalıdırlar. Zaman ve para kaybını
önlemek için, araştırmacılar sadece sayılara dayanan ve duygusallıktan uzak yöntemleri kullanmak
zorundadırlar. Yeni bir tasarıya başlamadan önce,
üç konunun çok iyi sorgulanması gerekir; a) Ilacın
biyolojik olarak kabul edilebilir bir moleküler hedefi
var mı?; b) Kimyasal olarak bileşikler “ilaçlaştırılabilecek” (druggable) cinsten midir?; c) Patent ve
pazarlamada sorun var mı? Kısacası, ilaç keşfini α=
a×b×c şeklinde formüle edersek ve buradaki üç öğeye
0 ile 10 arasında bir sayı ile değer biçersek, yarışan
ilaç keşif tasarılarından hangisinin daha umut verici
olduğunu hesaplayabiliriz (Alkan et al 2006).
AR-GE’de değişiklik önerileri
Ilacın insanda denebilmesi için yaklaşık 8 keşif
evresinin, 7’sini başarıyla geçmiş olması gerekir.
19-22 Ekim 2011, Ankara
Dönem (Phase)-I: Burada ilaç ilk kez insanlarda
denenmesi dönemidir. Amaç sağlıklı bir grupta
ilacın güvenirliği (safety), miktar ayarı (dose range),
ve yan etkilerini saptamaktır. Dönem-II: Ilaç ilk
kez hastalara verilerek ‘kavram kanıtlamışına’
çalışılır (Proof of Concept). Ayrıca, ilacın güvenirliği
hakkında da ek bilgi edinilir. Dönem-III: Ilaç
daha büyük bir hasta grubuna verilerek etkinliği
doğrulanır, yan etkileri gözlenir, sonuç bilinen
diğer tedavi yöntemleriyle kıyaslanır. DönemIV: Ilacın pazara çıkmasından sonra, çekinceleri (riskleri), yararları, ve en uygun kullanma
şekli saptanır. Bu çalışmalar çok uzundur ve
pahalıdır. İlaç sanayiinde verimin azalmasının en
önemli nedenlerinden biridir. Bu sorunu çözmek
için çeşitli öneriler sunulmaktadır. Bunlardan bir
tanesi geleneksel uygulamadan farklı olarak , PoC
(kavram kanıtlaması) çalışmalarının daha erken
bir döneme alınmasıdır (Orloff et al. 2009).
Konuşmamda yeni geliştirilmekte olan Biotek,
Nanotek, Infotek alanlarına değineceğim. Ayrıca,
son yıllarda hücre içi trafiği anlaşılmaya başlandı.
Yakında belirli hücre içi bölmelerine gönderilmek
üzere yeni ilaçlarin tasarlanabileceğini (design)
bilmemiz gerek (Rajendran 2010). Son olarak da
farmakogenetik, farmakogenomik ve “kişisel tip”
alanlarındaki gelişmere bağlı olarak, “kişiye özgü
ilaç” geliştirme olasılığından söz edeceğim (Offit
2011).
Türkiyede ilaç keşfi?
Yurt dışından izleyebildiğim kadarıyla,
Türkiye’nin artan bilimsel yayınlarına karşın,
ülkemizin dış satımında ileri teknoloji ürünlerinin payının %1,4, dünya ileri teknoloji ürünleri
içindeki payının ise %0,02 olduğu bildirilmektedir
(Bursali 2009). Yeni ilaç keşfi, diğer buluşlara
129
göre, hem bilimci hem de işveren açısından çok
daha risklidir. Yüksek yatırım, ve akademi-sanayi
işbirliğini gerektirir. 10-15 yıl içinde bulunan 10
ilaçtan sadece 1 tanesi klinik ve pazar açısından
başarılı olmaktadır. Bütün bunlara karşın, gelişmiş ülkelerdeki ilaç sanayii, ve araştırmacılar
bu risklere girerek, pahalı olsa da, ilacı hastaya
ulaştırabilmektedir. Ülkemizdeki sorun bu risklere girecek gözüpek sanayici ve bilimcilerin, el
ele çalışabilecekleri ortamın olup olmadığıdır.
Paradan da önemlisi, toplumun büyük ilaç gereksinimini karşılamak için, ateşli bir girişimcilik
ekini (kültürü), icat etme, keşif yapma tutkusu ne
durumdadır?
Türkiye dünyanın en büyük 15 ilaç pazarı
arasındadır (Deloitte). Buna karşın, ilaç sanayii
oldukça zayıf ve üretimi teşvik edici politika yok
gibidir. Yani Türkiye büyük bir ilaç tüketicisi
olamasına rağmen, yeni ilaç üretimi hiç yoktur
(Ankarahaber-2010). Dr. Ö. Bekaroğlu’na göre ise
Türkiye’de, petro-kimya dışında, kimya sanayi bile
yoktur. Bekaroğlu, son yıllarda Türkiye’de bilimsel makale sayısındakı artışa bakıp övünenlere,
Darwin’in ünlü cümlesini biraz değiştirerek şu
yanıtı vermektedir: “Bilim ve teknoloji bir kuşun iki
kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk
olur...‘Tavuk toplum’ önüne atılan bir avuç yemi
gagalarken arkadan yumurtalarının alındığının
farkında bile olmaz.” (Bekaroğlu 2009).
Kaynaklar
1. Ankarahaber: http://www.ankarahaber.com/news.
php?cid=100, 27 Ocak 2010.
2. Alkan, S, J. Dellaria, D. Hammerbeck, D. Hook, T.
Kshirsagar, G. McPherson,B. Merrill, L. Ready, P.
Wightman, and B. Williams- 3M Pharmaceuticals,
Unpublished, 2006.
3. Bekaroğlu, O. Cumhuriyet Bilim Teknik, 02.10.2009.
4. Bursali, O. Cumhuriyet Bilim ve Teknik, Mayis2009.
5. Munos, B. Nature Rev. Drug Discovery, Dec-2009.
6. Offit K. Hum Genet. 2011.
7. Orloff, John, Frank Douglas, Jose Pinheiro, et al.
Nature Rev. Drug Discovery, Dec-2009.
8. Rajendran L, Knölker HJ and Kai Simons, Nature
Rev Drug Discovery, 2010.
Ne yazik ki, düşünce şeklini değiştiremeyen ve
yukarıda belirtilen bilimsel araştırmaların olmazsaolmaz öğelerini yan yana getiremeyen toplumlar,
ilaç konusunda, çok pahalı ACI HAPLAR yutmaya
devam edeceklerdir. Ancak, bu yalın gerçekler bizi
karamsarlığa düşürmemelidir. Olumlu düşünerek,
Türkiye’yi ilaç bulma açısından el değmemiş, çok
verimli bir toprak olarak varsayabiliriz. Ülkemizin
yetenekli bilimci ve girişimcilerinin, yakın gelecekte, ‘ilaç avcılığına’ başlayacaklarına ve bunu başaracaklarına inanmalıyız.
130
XXXVII. Ulusal Hematoloji Kongresi
Download