tarihte türk-afgan ilişkileri

advertisement
İÇİNDEKİLER
TARİHTE TÜRK-AFGAN İLİŞKİLERİ
BİRİNCİ BÖLÜM
AFGANİSTAN’IN STRATEJİK DURUMU ile SİYASİ, DİN, DİL, NÜFUZ ve ETNİK YAPISI….2
AFGANİSTAN TARİHİ………………………………………………………………………………3
İKİNCİ BÖLÜM
OSMANLI DÖNEMİNDE TÜRK-AFGAN İLİŞKİLER ile İNGİLİZLERİN AFGANİSTAN’I
İŞGALİ, 1nci ve 2nci İNGİLİZ-AFGAN SAVAŞI ve AFGANİSTAN’A RUS SALDIRILARI….....5
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ATATÜRK ve CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRK-AFGAN İLİŞKİLERİ ile SOVYETLERİN
AFGANİSTAN’I İŞGALİ………………………………………………………………………………8
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
GÜNÜMÜZDE TÜRK-AFGAN İLİŞKİLERİ……………………………………………………….16
BEŞİNCİ BÖLÜM
SONUÇ………………………………………………………………………………………………26
ALTINCI BÖLÜM
EKLER………………………………………………………………………………………………...28
YEDİNCİ BÖLÜM
KAYNAKLAR………………………………………………………………………………….29
1
Yazan: İzzettin Çopur
(E) Albay
TARİHTE TÜRK-AFGAN İLİŞKİLERİ
BİRİNCİ BÖLÜM
AFGANİSTAN’NIN STRATEJİK DURUMU İLE SİYASİ, DİN, DİL, NÜFUZ VE ETNİK
YAPISI
Ortadoğu ile Uzakdoğu arasında bir köprü ve geçiş yeri olan, Rusya için sıcak
denizlere inen yol üzerinde bulunan, İngilizlerin sömürgesi Hindistan’ın kuzeyinde yer alan ve
stratejik öneme haiz olan Afganistan; zamanla Sovyet ve İngiliz devletleri arasında
tampon bölge konumuna düşmüş ve bu emperyalist devletler tarafından işgal edilmiştir.
Afganistan’daki bilhassa kırsal kesimlerde karmaşık kabile yapısının bulunması,
kabileler arasında kan davasının yaygınlığı, din’in, eğitimde, siyasette, yargıda ve
ekonomide etkisinin büyük olması, okur-yazar oranının düşük oluşu, geçmişten bugüne
çağdaş ve modern düşüncedeki liderlerin azlığı, teknik olanakların yetersizliği, yolların ve
buna bağlı ulaşım ağının kifayetsizliği (ülkede demir yolu yoktur), ekonomik gelişimin darlığı
bu ülkenin geri kalmışlığının önemli sebeplerindendir.
Afganistan’ın dini İslam’dır. İslamiyet’in Afganistan’a ulaşması Halife Hz. Osman
veya Muaviye devrinde olur. Genel olarak iki resmi dil kullanılmaktadır. Bunlar Peştu ve
Dari dilidir. Afganistan nüfuzunun yüzde yetmişinden fazlasının Türkler ve Türk asıllı
kavimlerden oluşmuş olduğu ortaya çıkmaktadır.1 Afganlar ve Tacikler, ülkenin en eski
halklarıdır. Halkın geri kalan bölümü, Türk asıllı Özbek, Kırgız, Hazar ve Türkmenlerdir. 14
Kıyameddin Barlas; “Afgan Kabilelerinin Türklük ile alakaları, Abdalılar Eftalitler (Akhunlar)in torunları mı?
Türk Kültürü Dergisi, sayı:278, yıl: 24, s. 370
1
2
milyon Afgan nüfusunun genel olarak; Peştun % 52, Tacik % 21, Hazara % 9, Beluç % 7,
Özbek % 6, Türkmen % 2, diğerleri ise % 3’dür.2
Bugün bile öğrencilerin % 20’si, 3 yıllık ilköğrenimlerini, camilerdeki geçici küçük
dersliklerde gerçekleştirmektedir. Öğretim programlarının önemli bir bölümünü Kuran
dersleri oluşturmaktadır. Devletçe yapılan harcamalar doğrudan doğruya mollalara
yapılmaktadır.3
AFGANİSTAN TARİHİ
Afganistan, M.Ö. 500’de iki asra yakın İranlıların hâkimiyetinde kalmıştır. Makedonya
Kralı Büyük İskender, çıktığı meşhur doğu seferinde İranlıları yenerek Afganistan’ı işgal
etmiştir. Daha sonra Yunan idaresinde kurulan Baktriana devleti, Afganistan’a hâkim
olmuştur. Bu devlette M.S. 50 yılında yıkılmıştır.4
Afganistan’da ortaya çıkan ilk Türk devleti, M.Ö. II. yüzyılda yaşayan Sakalardır.
Sakalardan sonra sırayla Yue-çiler, Kuşaniler, Akhunlar (Eftalitler) ve Gök-Türkler
Afganistan’a hâkim olmuşlardır. M.S. 560-650 yılları arasında Afganistan’ın kuzey doğu
bölgelerini Türgişlerin (Batı Türkleri) yönetimi altına girmiştir. VII. yüzyılın sonlarına doğru,
Afganistan toprakları, Arap ordularının istilasına uğramış ve İslamiyet, Afganistan’da
kısa sürede yayılmıştır.
IX. yüzyılın ilk yarısında ise Afganistan topraklarının büyük kısmını, İran’da kurulan
Samaniler devleti ele geçirmiştir. Samani ordusunda yer alan Türkler, buradan ayrılarak
Sebük Tekin önderliğinde Afganistan’da Gazne şehir merkezi olmak üzere 20 Nisan 977’de
Gazne Devleti’ni kurmuşlardır. 5 Özellikle Gazneli Mahmut döneminde (999-1030) Türkİslam nüfuzu Afganistan’a iyice yerleşmiş ve Hindistan’a kadar yayılmıştır.
Gazneli Mahmud’un Zafer Anıtı (Gazne)
Gazneli Mahmut’un oğlu Mesut’un 1040 yılında Selçuklulara yenilmesi ile
Afganistan’da Türk hâkimiyeti başka bir Türk devleti olan Selçuklulara geçmiştir.
Selçuklulardan sonra Afganistan’a Urlular sonrada yine bir Türk devleti olan Harzemşahlar
egemen olmuşlardır.1220 yılından sonra Moğollar Afganistan’ı işgal ederek 1,5 asır’a yakın
bir süre Afganistan’a hâkim olmuşlardır. Moğol hâkimiyeti, o zamana kadar Kuzey
Geçmişten Günümüze Türk-Afgan İlişkileri; Genelkurmay ATASE Bşk.lığı yayınları, Ankara 2009, s. 14
Görsel Dünya Ansiklopedisi; 1nci Cilt, 1983, s. 21
4 Dr. Mehmet Saray; Dünden Bugüne Afganistan, İstanbul 1981, Boğaziçi Yayınları, S. 21-22
5 Neslihan Durak; “Gaznelilerin Kuruluşuna Kadar Afganistan’da Türkler”, Afganistan Üzerinde Araştırmalar,
Yay. Haz. Dr. Ali Ahmetbeyoğlu, TATAV Yayınları, İstanbul 2002, s.40
2
3
3
Afganistan’a yerleşmiş olan bazı Türk boylarını batıya, Anadolu’ya doğru göç etmek
zorunda bırakmıştır. 6
Moğol hâkimiyeti, XIV. yüzyılın sonlarında Timur tarafından yıkılmıştır. Timur’un
ölümünden sonra torunu Muhammet Babür, 1505’te Afganistan’da yeni bir Türk devleti
olan Babürlüler devletini kurmuştur. Babür devletinin zayıflaması üzerine Nadir Kulu
(Şah) adındaki bir Türk’ün komutasındaki Türkmen ordusu, 1734-1747 tarihleri arasında
Afganistan’a hâkim olmuştur. Nadir Şah’ın ölümünden sonra yönetime onun ordusunda
komutanlık yapmış olan Afgan Abdali kabilesinin lideri Ahmet Han Abdali geçmiştir. Ahmet
Han Abdali, yeni kurulan bu devlete ilk defa Afganistan adını vermiştir. Abdali (Eftalit)
kavmine Dürrani adı da verilmiştir.7
Yaklaşık 2000 Yıl Türklerin hâkimiyetinde olan Afganistan’da yaşayan bütün milletler
ve dinler,varlıklarını korumuşlardır. Ahmet Han Abdali (Dürrani)’nin kurduğu bugünkü
Afganistan devletinin başlangıcı 1747 olarak kabul edilir. Afganlar olarak iktidara gelen
Abdalıların, Eftalit-Akhunların uzantısı olduğu bilinmektedir. Abdalılar, Gılcaylar veya
Halaçlar, Çağatay Türkleri ve Taymaniler gibi Afganlaşmış Türk kabileleridir.
Ahmet Han Abdali, bu devleti kısa bir zamanda imparatorluk haline getirmiştir. Afgan
İmparatorluğu, XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti’nden sonra ikinci büyük İslam
devleti olmuştur.8 Ahmet Şah, 1772 Şubatında hükümet ve devlet işlerini oğlu Timur’a
devretmiş ve 14 Nisan 1772’de vefat etmiştir.
Ahmet Şah Durrani
Dost Muhammed Han
Timur Şah, hükümet merkezini Kandahar’dan Kabil’e nakletmiş, 1783’de vefatından
sonra yerine oğlu Zaman Şah, ondan sonra da 1800 senesinde Dürrani (Sadozaylar)
hanedanından Mahmut Şah, Afganistan tahtına geçmiştir. Mahmut Şah’ın, Muhammedzay
(Barakzay) ailesinden olup Afgan halkı tarafından sevilen Feth Han’ı öldürtmesi üzerine
ağabeyi Dost Muhammed, (Daha sonra istikbalin büyük hükümdarı) topladığı kuvvetlerle
Mahmut Şah’ın ordusunu 1818’de yenilgiye uğratmış böylelikle Kabil merkez olmak
üzere Afganistan’ın büyük bölümü Muhammedzay’ların (Barakzay) kontrolüne
geçmiştir. Bu suretle Afganistan tarihinde Dürrani (Sadozaylar) ailesinin hâkimiyeti sona
ermiş ve Muhammedzay’ların (Barakzay) ailesinin saltanatları başlamış oluyordu.9 EK-A
6
7
8
9
Saray; s. 24-25
Geçmişten Günümüze Türk-Afgan İlişkileri; s. 29-30
Zeki Sarıhan; Kurtuluş Savaşımızda Türk-Afgan İlişkileri, Analiz Basım Yayın, İstanbul 2002, s. 15
Saray; s. 39-40
4
İKİNCİ BÖLÜM
OSMANLI DÖNEMİNDE TURK-AFGAN İLİŞKİLERİ ile İNGİLİZLERİN
AFGANİSTAN’I İŞGALİ, 1nci ve 2nci İNGİLİZ-AFGAN SAVAŞI ile AFGANİSTAN’A RUS
SALDIRILARI
Türklerin Afganistan ile ilk ilişkileri
Türklerin Afganistan ile ilişkileri; Gazneli Mahmut döneminde (999-1030)
başlamış, Türk devleti olan Selçuklulardan sonra 1762 yılında Osmanlı Sultanı III. Mustafa
ile devam etmiştir. Afganistan lideri Ahmet Han Abdali, Afganistan’ın yönetimini aldığı
dönemde İran’ın sergilediği yayılmacı Şii tehlikesine karşı Osmanlı devleti ile ortak hareket
etmek istemiş, bu maksatla Osmanlı Padişahı III. Mustafa’ya 24 Kasım 1762 tarihini taşıyan
bir mektup göndermiştir. Bu mektupta Ahmet Han Abdali, Sultan III. Mustafa’dan İran
üzerine bir sefer düzenlemesini istemiştir. Osmanlı Sultan’ı bu mektuba karşı “İran’la
barışı bozup buraya sefer yapmanın doğru olmayacağını” 10 bildirmiştir.
İngilizler Afganistan’ı işgal ediyor
Afganistan tarihinde Dürraniler (Sadozaylar) ile Muhammedzay (Barakzay) ailelerinin
taht kavgaları ile kardeşler arasındaki çatışmalardan istifade eden ve Rusların Hindistan’a
doğru yayılmalarını önlemek isteyen İngilizler, 1839 yılı sonlarında Afganistan’ın
Kandahar kentini mukavemetsiz olarak işgal ettiler. İngiliz işgal kuvvetleri, Afganistan’ın
başkenti Kabil vadisinin girişindeki stratejik öneme haiz olan Gazne kalesini de ele
geçirmişlerdi.
İngiliz askerlerinin Afganistan’da Afgan kadınlarına yönelik istekleri, Afganlıları,
İngilizlere karşı ayaklandırmış ve ilk ayaklanma harekâtı, Kabil’in dış mahallesinde
konuşlanmış olan İngiliz garnizonuna karşı yapılmıştır. İngiliz işgal kuvvetleri sorumlusu
Binbaşı Pottinger, Afganistan emir’i Dost Muhammed’in (1834-1863) büyük oğlu
Muhammed Ekber Han ile bir anlaşma imzalayarak kuvvetleri ile birlikte Afganistan’ı terk
etmek üzere Kabil’den ayrılır. Fakat İngiliz birlikleri çekilirken İngilizlere karşı büyük kin
ve nefret duyan Afgan kabilelerinin saldırısına uğrar. Bu saldırıda İngiliz birliklerinde
önemli kayıplar olmuş ve İngiliz Hükümeti istifa etmek mecburiyetinde kalmıştı.
Hindistan’da göreve yeni başlayan İngiliz valisi Ellenborough, Afganlara
yaptıklarının hesabını sormak amacıyla iki ordu ile Afganistan’ın Kandemir ve Celalabat
kentleri üzerinden ilerleyerek geçtikleri yerlerdeki bütün Afganistan yerleşme merkezlerini ve
ahalisini imha edip, 15 Eylül 1842’de Kabil’i yeniden işgal etmişlerdir. İngilizlerin intikam
harekâtında, hayatlarını kaybeden Afganlıların sayısı 70.000’in üzerinde idi. Böylece
İngilizler, kaybettikleri 17.000 kişilik Kabil garnizonunun intikamını fazlasıyla almış
oldular. 11
Osmanlı Padişahı, Afganistan’dan Ruslara karşı yardım istiyor
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit,
Afganistan Emiri Şir Ali Han’a bir elçilik heyeti göndererek, Afganistan’ında Ruslara karşı
Hikmet Bayur; “Nadir Şah Afşar’ın ölümünden sonra Osmanlı Devleti’ni İran’a kışkırtmak için yapılan İki
Deneme”, Belleten, c.7, sayı:46, Nisan 1948, s. 411-416
11 Saray; s. 65
10
5
harekete geçerek Hive (Türkmenistan) ve Buhara (Özbekistan) gibi İslam memleketlerini
kurtarmasını ve Osmanlı Devletine yardım etmesini istemiştir. Ayrıca İngiltere ile dostça
ilişkiler kurmasını tavsiye etmiştir. Afgan Emir’i ise “İngiltere’ye güvenmediğini, Rusya ile
şimdilik ilişkilerini kesmek istemediğini” söylemekle yetinmiştir.12
Allah’ım beni dostlarımdan koru
Sovyetler, Hindistan’a komünizmi yerleştirmek için, stratejik ehemmiyeti büyük olan
Afganistan’a nüfuz etmek istiyordu. Sovyet emperyalizminin bu tehlikesini ilk gören Atatürk
olmuştur. “Biz ne Bolşevik’iz, ne de komünist; ne biri ne diğeri olamayız. Çünkü biz
milliyetperver ve dinimize hürmetkârız.” Diyen Atatürk, Sovyetlerin Türkiye üzerindeki
emellerini gerçekleştirmesine fırsat vermemiştir.13
Afganistan, özellikle XIX. yüzyıl boyunca, Rusların ve İngilizlerin doğal yayılma
alanlarının tam ortasında yer alması ve “Büyük Oyunun” bir parçası olması nedeniyle, bu iki
ülkenin baskısını sürekli üzerinde hissetmiştir. Afganistan’da XIX. yüzyılda yaşadığı bu zor
durumu o tarihlerde İngiliz basınında karikatürize eden bir söz oldukça güzel özetlemektedir.
“Allah’ım beni dostlarımdan koru!” Karikatürde İngiltere aslanla, Rusya ise ayıyla tasvir
edilmekte, bu ikisinin arasında da Afganistan’ı temsil eden bir insan (o günkü Afganistan
Emir’i Şir Ali) durmaktadır.14
İkinci İngiliz-Afgan savaşı
İngiliz hükümetinin Hindistan valisi Lord Lytton’un, Afganistan Emir’i Şir Ali’yi haksız
yere Afganistan Emirliğinden uzaklaştırmaya çalışması, 2nci İngiliz-Afgan savaşının
başlamasına neden olmuştur. İngiliz işgal kuvvetleri, üç koldan ilerleyerek Afganistan’a ait
Celalabat, Peyvar, Kotal ve Kandahar kentlerini ele geçirdi. Çaresiz kalan Şir Ali,
sorumluluğu büyük oğlu Yakup Han’a devrederek Rusya’ya gitmek üzere Afganistan’ı terk
etti. Maksadı, İngiliz işgalini Rus çarına şikâyet etmekti. Ancak emeline kavuşamadan yolda
öldü. ( 21 Şubat 1879)
Bilal N. Şimşir; Atatürk ve Afganistan, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Yayınları, Ankara 2002,
s. 10
13 Saray; s. 139
14 Ersin Çelikkanat; Atatürk’ün Afganistan’la İlgisi, Bakışı, Türk-Afgan İlişkileri Hakkındaki Görüşleri ve
Günümüze Yansımaları, Yayınlanmayan Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2008, s. 3-48, 3-54
12
6
II. İngiliz-Afgan Savaşı
Afganistan Emir’i Yakut Han, İngiliz temsilcisi Sir Louis Cavagnari ile 20 Mayıs
1879’da Gandamak’da buluşarak sulh antlaşması imzalamıştır. Bu antlaşmaya göre Yakut
Han, İngiliz ajanlarının Afganistan topraklarında serbestçe dolaşmalarına müsaade ediyordu.
İngiltere, ikinci İngiliz-Afgan savaşı sonunda 1880 yılı içerisinde Afganistan ile imzaladığı bir
antlaşma ile de Afganistan’ı nüfuz ve himayesine aldıktan sonra Afganistan’ı terk etmeye
başlamış, ancak arkasında harap olmuş, düşman kamplarına bölünmüş bir halk da
bırakıp gitmişlerdir.
Afganistan’a Rus saldırıları
Merv (Türkistan) ile Afganistan’ın Herat bölgesi arasında Pencdeh vadisinde
yaşamakta olan Sarık Türkmenleri ile Afganistan hükümeti arasında anlaşmazlıktan ve
Sarıklıların Rusların idaresini kabul etmelerinden istifade eden Ruslar, 30 Mart 1885
tarihinde Pencdeh vadisine girerek Afgan topraklarında ilerlemeye başladılar. Rus ve
Afgan ordularının Ak-Tepe mevkiinde yaptıkları muharebede Afgan birlikleri mağlup
olmuştur. Afgan Emiri Abdurrahman Han (1880-1901) İngilizlere müracaat ederek Rusların
ilerlemelerine mani olunmasını istemiş ve sonuçta İngilizler duruma müdahale ederek Pamir
bölgesi (Hindikuş dağlarının doğusunda) hariç bugün de hala geçerli olan Rus-Afgan
hududunu tespit eden antlaşmayı, 22 Temmuz 1887 tarihinde imzalamışlardır.15
Durand Hattı Antlaşması
İngilizler; 1880 Gandamak Antlaşması hilafına Afgan kabilelerini ezmek ve onları
zorla itaat altına almak ve birbirlerinden ayırmak amacıyla Afganistan’ın bölünmez bir parçası
olarak kabul edilen Peşaver, Kuvatta, Svat, Bacur ve Çitral gibi pek çok Afgan yerleşme
merkezlerini, Hindistan ve daha sonra Pakistan sınırları içinde gösteren Durand Hattı Hudut
Antlaşmasını, 12 Kasım 1893’de Afgan Emiri Abdurrahman Han ile birlikte imzalamışlardır.
Emir Abdurrahman Han
15
Saray; s. 109-111
7
İngilizlerin, Afgan Emir’ini tehdit ederek imzalattıkları bu yeni hudut antlaşması ile
bir kısım Afgan halkının haksız yere anavatandan ayırmaları, bütün Afgan milletinin
kalbinde onarılması güç olan bir yara açmıştır. İngilizlerin kendi menfaatleri uğruna
yaptıkları bu büyük hata, bugün bile Afganistan ile Pakistan gibi kardeş iki Müslüman devlet
arasında süregelen ve her an patlamaya hazır bir itilafın amili (sebebi) olmuştur.16
Osmanlı eğitimcilerin Afganistan’a gitmeleri ve Enver Paşa ile Cemal Paşaların
Afganistan’daki faaliyetleri
Afganistan Emiri Habibullah Han (1901-1919) döneminde Türk eğitim uzmanları,
Afganistanlı Mahmut Tarzi’nin (Afganistan’ın Paris büyükelçiliğinde bulunmuş ve uzun yıllar
Türkiye’de kalmıştır.) gayretleri ile 1902 yılından itibaren Afganistan’da çalışmak üzere davet
edilmeye başlanmıştır. 1907 yılının sonlarında Mahmut Tarzi’nin daveti ile Afganistan’a giden
Osmanlı eğitimcisi Mehmet Fazlı ve heyeti Afganistan Emiri Habibullah Han tarafından kabul
edilmiş ve Emir yaptığı konuşmada;
“… Afganistan’ın kuvvetlenmesi, Türkiye’nin ağırlığının ve görkeminin artmasının asli
sebeplerinden biri olabilir. Asırlardan beri gaflet ve tembellik uykusuna dalmış İslam
kavimlerinin acınası durumlarına çok fazla üzülmekteyim. Biz öyle olmayalım.” 17 Demiştir.
Askeri, eğitim, sağlık, ekonomik ve teknik alanlarda Türk-Afgan ilişkileri, Afgan Kralı
Habibullah Han zamanında 1908 yılında da devam etmiş, iki Türk doktorunun idaresinde
Afganistan’da ilk devlet hastanesi 1913’de Kabil’de kurulmuştur.18 1nci Dünya Harbinde ise
Osmanlı Halifesinin, İngiltere ve Ruslara karşı 1915 Ağustosunda yaptığı “cihat” ilanına,
Afganistan devleti tarafsız kalmıştır.19
1nci Dünya Harbi sonlarında 1918 yıllarında, Türkiye-Afganistan arasındaki
dostluğun gelişmesinde Osmanlı Devletinin Erkan-ı Harbiye Reisi Enver Paşa ile eski 4.
Ordu Komutanı ve Bahriye Nazırı Cemal Paşalarında katkıları olmuştur. Özellikle Almanya
ve Fransa’nın Afganistan’ı tanımaları konusunda etkili olmuşlardır. Ayrıca Cemal Paşa, 1920
yılında 15 civarında Türk subayı ile birlikte Afganistan’a gelmiş ve Afganistan Ordusunda
öncelikle bir “Örnek Alay”ı oluşturmuştur.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ATATÜRK ve CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRK-AFGAN İLİŞKİLERİ ile
SOVYETLERİN AFGANİSTAN’I İŞGALİ
Afganistan Ankara Hükümetini tanıyan ilk ülke olmuştur
23 Nisan 1920’de TBMM açılmış ve 3 Mayıs 1920’de Ankara’da ilk hükümet kurulmuştur.
Ankara Hükümeti, Azerbaycan’ın başkent’i Bakü’de ve Afganistan’ın başkent’i Kabil’de birer
temsilcilik açmıştır. Türkiye-Afganistan devletleri arasındaki ilişkilerin en yoğun
yaşandığı dönem Atatürk ve Afganistan Kralı Amanullah Han zamanıdır.(1919-1929)
16
17
A. g. e; s. 116-117
Mehmet Fazlı; Afganistan’da bir Jöntürk, Çeviren Kenan Karabulut, Yaylacık Matbaacılık, İstanbul 2007, s. 59-
60
18
19
Geçmişten Günümüze Türk-Afgan İlişkileri; s.34
Saray; s. 129-130 ile Ayşe Çavdar; “Türk Paşası Afganistan’da”, Atlas, sayı: 115, Ekim 2002, s. 140
8
Atatürk zamanında Türkiye ile Afganistan arasında ilk resmi ilişkileri kuran belge
1Mart 1921 tarihinde Afgan heyeti ile Türk elçilik heyeti arasında Moskova’da imzalanan
Türk-Afgan İttifak Antlaşmasıdır. Bu antlaşmaya göre Türkiye, subaylardan ve
öğretmenlerden meydana gelen bir heyeti Afganistan’a göndermeyi kabul ediyordu.
Türkiye ile Afganistan arasında 21 Temmuz 1921 tarihinde imzalanan antlaşma ile de
Afganistan Ankara Hükümetini tanıyan ilk ülke olmuştur.20
Türk-Afgan İttifak Antlaşmasının imzalanmasından sonra 10 Haziran 1921 günü
Ankara’da Afgan Elçiliğinin açılış töreni yapılmış, tören sırasında bayrağı göndere bizzat
Mustafa Kemal Paşa çekmiştir.21
Türklerle Afganlar kardeştir
Afgan Kralı Amanullah Han, Türk elçisi Fahrettin Paşa ile Fransa, Rusya, İran,
Buhara ve İtalya elçiliklerinin de katıldığı ancak İngiliz elçisinin bulunmadığı Kabil’deki
Dilgüşa Sarayında 10 Ekim 1922 günü akşamı verdiği resepsiyonda yaptığı konuşmada,
“… Bu gece bütün Afganistan, belki bütün âlem-i İslam için kutsal bir gecedir. Çünkü
Türklerin zaferini (Kurtuluş Zaferi) kutluyoruz. Türklerle Afganlar kardeştir. Türklerin
sevinci bizim sevincimiz, kederleri bizim kederimizdir… Gazi Mustafa Kemal Paşa
Hazretlerinin muvaffakiyetine dua ederim.” 22 Demiştir.
Kabil’de Dilgüşa Saray’ında 10 Ekim 1922 tarihinde
verilen resepsiyonda en soldaki Amanullah Han, sağda
ayakta Fahrettin Paşa Kalpaklı üniformalı yabancı
devlet elçilikleri ile birlikte
Fahir Armaoğlu; 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi, 1914-1980, TİSA Matbaası, Ankara 1983, s. 331
Sarıhan; s. 151, Süleyman Özmen; Mahmut Tarzi’nin Hayatı, İnkılâpçılığı ve Faaliyetleri, Marmara
Üniversitesi, Türkiye Araştırmalar Enstitüsü,Yayınlanmayan Doktora Tezi, İstanbul 2008, s. 158-159
22 Bilal N. Şimşir; Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları, c. 1, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1993, s. 11
20
21
9
Türk Hükümetince Afganistan’a yapılan yardımlar
15 Mart 1926 tarihinde Milli Müdafaa Bakanlığının toplantısında Türkiye’nin
Afganistan’a iki bin İngiliz piyade tüfeği, dört makineli tüfek ve beş yüz bin fişek vermesi,
karara bağlanmıştır.23 Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Arşivleri kayıtlarına göre
Afganistan’ın, Türkiye’de eğitilmek üzere Afganlı subayları ilk defa 1926 yılı ortalarında
Türkiye’ye gönderdiği ve bunun diğer yıllarda da devam ettiği anlaşılmadır. Bu ilk kafilede
sekiz yüzbaşı ve yedi teğmen bulunmaktadır. Yine aynı yıl içerisinde Afganistan’da açılan
subay okuluna (Harp Okulu) Türkiye’den öğretmen subay gönderilmiştir. 24
Afgan milleti ile kardeşlik bağlarımız çok eskidir
Afgan Kralı Amanullah Han ile eşi Kraliçe Süreyya, 20 Mayıs 1928 günü Ankara
İstasyonunda Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa ile birlikte diğer Türk heyetleri
tarafından karşılanmıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyetine yapılan ilk devlet ziyareti
olmuştur.
Mustafa Kemal Paşa aynı gün akşamı konuklarına Çankaya köşkünde verdiği
resepsiyonda yaptığı konuşmada;
“…Afgan milleti ile menşei Orta Asya olan ecdadımızın arasındaki münasebetler ve
kardeşlik bağları çok eskidir… İşte bugünkü Afgan ve Türk Milletleri, sayısız asırlardan ve
büyük kıtaların içine hatıralar ve ananeler salan büyük milletlerin evlatlarıdır… Bir kardeş
millete, vazife ve mükellefleri, Türk devleti, gücü ölçüsünde yerine getirmek için acele
etmektedir… Siz 1919’da kahraman Afgan milletinin başında, Asya’nın ortasında istiklal
için mücadeleye atılırken biz de aynı tarihlerde burada, istiklal ve hürriyetimize vurulan
darbelere karşı göğüslerimizi siper ederek dövüşüyorduk.” 25 Demiştir. Afgan Kral ve
Kraliçesi Ankara’da bir hafta kaldıktan sonra törenle İstanbul’a uğurlanmış, 1 Haziran 1928
tarihinde de ülkesine dönmek üzere Türkiye’den ayrılmıştır.
Geçmişten günümüze türk Afgan ilişkileri;54
Çelikkanat; s. 4-74, 4-75
25 Mehmet Saray; Afganistan ve Türkler, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Yayınları, Ankara 2002,
s. 142-145, (sadeleştirilmiştir)
23
24
10
Afgan Kralı Amanullah Han, ayrılık sırasında gazetecilere verdiği demeçte;
“… Türkler Afganistanlıların ağabeyleridir. Bize daima küçük kardeş nazarıyla
bakacaksınız, benim iki gözüm var, biri sizsiniz, biri de Afganistanlılardır. İşte ben sizin
muhabbetinizi Afgan milletine götürüyorum.” 26 Demiştir.
Afgan Kralı Amanullah Han’ın başarısız olma nedenleri
Amanullah Han, iktidarda iken en büyük güçlüklerinden birisi, Avrupa ve Türkiye’den
gördüğü yenilikleri gerçekleştirmek için gerekli parayı ve elamanları bulamayışından
kaynaklanmıştır. Kral, memleketteki otorite ve hâkimiyeti tam olarak tesisi edememiştir.
Kralın; yapılan yeniliklerin halkın gözünde “din elden gidiyor” diye algılanmasına karşı
çözüm getirememiştir. Afgan toplumunun Peştunlar ve Peştun olmayanlar olarak ikiye
bölünmesine tedbir alamamıştır. Afganistan’da devlet-millet olmaya kapalı aşiret ve “kutsal
şeriat” ilkelerini koruyan gerici ve tutucu Afgan kabilelerinin mevcudiyeti, Amanullah Han’ın
düşündüğü reformları hayata geçirmesi mümkün olmamıştır. Sonuçta; Afganistan Kralı
Amanullah Han’ın, Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk ilke ve inkılâplarını örnek alarak yaptığı
reformları ve kendisinin on yıllık iktidarı; ülkesindeki şartların Türkiye’ye göre farklı
olduğunu yeterince dikkate almamış ve gerici isyanlarla birlikte sona ermiştir.
Türkiye’nin Afganistan’a üniversite kurması, İran-Afganistan arasındaki sınır
anlaşmazlığı (1934)
1930 ve 1932 yıllarında Afgan Kralı Nadir Şah zamanında (1929-1933) Türkiye’den
Afganistan’a çok sayıda doktor, mütehassıs (uzman) ve profesörlerin gönderilmesi
sağlanmıştır. Ayrıca Türkiye, pek çok Afganistanlı gence burs vermiş, onları Türk
liselerinde ve fakültelerinde okutup yetiştirmiştir. Afganistan’a gönderilen Prof. Dr.
Kamil Rıfkı Urga, Afganistan başkenti Kabil’de Kabil Tıp Fakültesini kurup bu fakültenin
ilk dekanı olmuştur.27
26
27
Şimşir; s. 189, Atatürk ve Afganistan
Geçmişten Günümüze Türk-Afgan İlişkileri; s. 70-73
11
Prof. Dr. Kamil Rıfkı Urga
Muhammed Nadir Şah
Mayıs 1934 ayı içerisinde İran Şah’ı Şah Rıza Pehlevi zamanında İran ile Afganistan
arasında sınır anlaşmazlığını gidermek amacıyla hakem olarak her iki ülkenin dostu
olarak Türkiye seçilmiştir. Görüşme sırasında Şah Rıza Pehlevi, Türk heyetine sınır
anlaşmazlığı konusundaki düşüncelerini şu şekilde ifade etmiştir:
“… Afganlarla hoş geçinmek için hiçbir anlaşmazlık bırakmamak istiyoruz. Bu amaçla
Türkiye’nin hakemliğini istedik. Kardeş üç İslam devletinin bütün işlerde birlik olmaları en
büyük arzumuzdur. Gazi Mustafa Kemal’de gördüğüm kudret benim ümidimi artırdı.
Onun itimadı olan size bizim de itimadımız vardır.” 28 Demiştir.
Yapılan görüşmeler sonunda Afganistan-İran arasındaki sınır anlaşmazlığı çözüme
kavuşturulmuştur. Bu olay, yeni ve genç Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya karşısında önemli
bir başarı sağlamasına neden olmuştur.29
Sadabad Paktı (8 Temmuz 1937)
II. Dünya Savaşı öncesinde İtalya ve Almanya’nın Afganistan’ı ve diğer Müslüman
devletlerini nüfuzları altına almaya çalışmalarını önlemek amacıyla 8 Temmuz 1937
tarihinde ise Türkiye, Afganistan ve İran’la birlikte daha sonra’da Irak’ı da içine alan
dört İslam ülkesi arasında Tahran’da Sadabad Paktı imzalanmıştır.
Bu suretle
Afganistan dâhil, Müslüman ülkelerin dış tehditlere karşı birlik olmaları sağlanmıştır. Sadabad
Paktı, Türkiye’nin Batı ile Doğu arasında bir “Barış Köprüsü” olmak isteğinde de ilk
göstergesi olmuştur.
Sadabad Paktı’nın imzalanmasından sonra Bulgar basınında yer alan yorumda ise;
“… Türkiye barış ve güvenlik davasında faal bir mevki ve yüksek bir prestij
(saygınlık) kazanmaya muvaffak olmuştur. Barış davasına olan inancı sayesinde Türkiye
son zamanlarda Boğazlar ve İskenderun (Hatay) gibi enternasyonal iki mühim meseleyi
halletmiş bulunmaktadır. Yeni pakt, şüphe yok ki, faal Türk diplomasisinin elinde Kemalist
Türkiye’nin enternasyonal prestijini kuvvetlendirmek için yeni bir koz olacaktır.” 30
Denilmiştir.
28
A. g. e; s. 75-77
İbrahim Etem Tiryakioğlu; “Uzaktaki Kardeş ve Dost Ülke Afganistan”, Stratejik Etütler Bülteni, sayı: 69, Ocak
1980, s. 111
30 Şimşir; s. 345-346, Atatürk ve Afganistan
29
12
Afganistan-Sovyet ilişkileri
Amerika Birleşik devletleri, 1953 yılı içerisinde Orta Doğu ile Güney Asya’da Sovyet
yayılmasını önlemek maksadıyla başta Pakistan, İran ve Irak olmak üzere bu bölgelerdeki
devletlere büyük miktarda askeri yardım yapmasına rağmen Afganistan’a yapmamakla
Afganistan’ı bir nevi Sovyet nüfuzuna itmiştir. Atatürk’ün sağlığında uzun yıllar yardımına
koştuğu dost ve kardeş Afgan milletinin bu sıkıntılı devresinde Türkiye’nin de hiçbir şey
yapmadığı veya yapamadığı görülmüştür.31
Başta Afganistan Başbakanı Davut Han olmak üzere Afgan ileri gelenlerinin
çoğunluğu, Sovyetlerin, komünizmi İslamiyet’e bağlı Afganistan’da kolayca yayamayacakları
inancı içersinde idiler. Ancak Sovyetler, Afganistan’a yapacakları ekonomik yardımların ve
geliştirecekleri kültürel münasebetlerin sonunda Afganistan’da komünizm için müsait ortamın
yaratılabileceğini inanıyorlardı. Nitekim Sovyetler Birliği, Afganistan’ın bu yalnızlığından ve
çaresizliğinden yararlanarak Afganistan’a yaklaşmaya karar vermiştir. Sovyetlerin Kabil
büyükelçisi, hükümetinin Afganistan’a yardıma hazır olduğunu bildirmiştir. Afganistan
Başbakanı Davut Han ise Sovyetlerin bu teklifini memnuniyetle karşılamış ve taraftarlar
arasında 1954 Ocak ayında 3.500.000 dolarlık ilk kredi antlaşması imzalanmıştır.
Bu ilk Sovyet kredisi, taraflar arasında bir politik yakınlaşma için gerekli zemini
hazırlamıştır. Nihayet Hruşçev (Kruşçev / Sovyet Başkanı) ile Bulganin, (Rus asker ve
siyaset adamı) 1955 Aralığında Afganistan’ı ziyaret etmişlerdir. Hruşçev, Afganistan’dan
ayrılmadan önce Afganistan hükümdarı Zahir Şah’a özel bir İlyuşin uçak ve Kabil halkına da
50 yolcu otobüs hediye ettiğini ilan etmiştir. 32
Muhammed Zahir Şah
Kruşçev
Bulganin
Başbakan Adnan Menderes Afganistan’ı ziyareti
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes, 24 Temmuz 1956’da Afganistan’ı
ziyaret etmiş, Afgan Kızılay’ına da 1000 dolar para yardımında bulunmuştur. Dönemin
Türkiye Cumhurbaşkanı Celal Bayar 1 Kasım 1956 tarihinde TBMM’nin açılışı dolaysıyla
yaptığı konuşmada;
“… Afganistan’ın müreffeh ve kuvvetli olmasını isteriz. Bunu yalnız aramızda
mevcut hissi ve manevi bağlardan dolayı değil, Afganistan’ın bölgemizde işgal ettiği mühim
mevki bakımından da samimiyetle temenni etmekteyiz.” 33 Demiştir.
31
32
33
Saray; s. 176-179, Dünden Bugüne Afganistan
A. g. e. ; s. 179-181
Geçmişten Günümüze Türk-Afgan İlişkileri; s. 83-84
13
Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes
Sovyetlerin Afganistan’a komünizm’i yerleştirme çabaları
1959 Mayıs ayı içersinde Afganistan Başbakanı Davut Han, Sovyet başkentini
ziyaret etmişti. Bu ziyaretin akabinde Kuzey Afganistan’da petrol aramaları, yeni yolların
yapımı ve elektrik santrallerin inşası yapılmış, Afgan ordusu Sovyet silahları ile ve
malzemeleri ile donatılmıştı. Sovyet lideri Kruşçev ise 1960 Mart ayında yeniden Kabil’i
ziyaret etmişti. Bu karşılıklı ziyaretler sonrasında iki devlet arasında bir de kültür antlaşması
imzalanmış, bu antlaşmaya göre de Kabil üniversitesine mensup bir grup Profesör, Sovyetler
Birliğine davet edilmiş ayrıca Afgan talebelerinin tahsili için Moskova üniversitelerine,
Afgan subay ve subay adaylarının ise Sovyet askeri akademisine gönderilmesine karar
verilmiştir. Bu arada çok sayıda Sovyet eğitimci ve uzmanın da Afganistan’a
gönderilmesine izin verilmiştir.
Sovyet eğitimci ve uzmanları, Afganistan üniversite ve okullarda verdikleri
konferanslarda; Sovyet halkının hayatını ve Marksist rejimin başarılarını anlatan
sergiler ve filimler gösterilmiştir. Sovyetler, fevkalade dikkatli ve planlı bir şekilde
yürüttükleri Marksist propaganda çok geçmeden neticelerini vermeye başlamıştır. Kabil
radyosunun programlarına Marksizm’i öven Sovyet yazarların piyesleri konmaya başlamıştır.
Sovyetler Birliğine giden ve orada tam bir Sovyet ve Marksist sempatizanı olarak yetiştirilen
ve Afganistan’a dönen Afgan öğretim görevlileri, sivil ve askeri öğrenciler, subayların
yardımıyla, Sovyetler; Afgan ordusunda, üniversitelerde, basında, şair ve edipler
arasında taraftar bulmaya başlamıştır. Afganistan Başbakanı Davut han’ın, Sovyet
taraftarı bir politika takip etmesinden dolayı halk arasında “Kızıl Davut” olarak anıldığı
söylenmektedir.34 Muhammet Davut Han, 10 sene Afganistan Başbakanlığını yaptıktan sonra
12 Mart 1963 tarihinde istifa etmiştir.
1963’de Afganistan Başbakanlığından ayrılmış olan Davut han, General Abdülkadir
başkanlığındaki bir kısım solcu subayların ve Nur Muhammed Terekî önderliğindeki sivil
Marksistlerin yardımı ile 1973’de Afganistan Emiri Zahir Şah’ı kansız bir darbe ile
devirerek memleketin başına geçmiştir. Başbakanlık ve devlet başkanlığını üzerine alan
Davut Han, Sovyet taraftarı politikasından vazgeçerek tarafsız bir siyaset takip etmeye
başlamıştır.
1977-1978 kışının fevkalade güçlükler içinde geçmesi, Afganistan’da yiyecek sıkıntısı
yaratmış, bundan istifade eden Sovyetler, ajanları vasıtasıyla Afgan hükümeti aleyhine
gösteriler tertip etmiştir. Bu arada Afganistan’da Marksist harekâtın öncülüğünü yapan
Muhammed Mir Ekber’in kasıtlı olarak öldürülmesini yine Afgan komünistlerin öncülerinden
34
Saray; s.182-187, Dünden Bugüne Afganistan
14
Nur Muhammed Terekî ile Bebrek Kârmel tarafından bu olayın Afgan hükümetince yapıldığı
haberi yayılmıştır.
Muhammed Mir Ekber
Nur Muhammed Tereki
Bebrek Karmel
Davut Han, başta Terekî ve Kârmel olmak üzere Marksist liderlerin çoğunu tevkif
ettirip hapsetmesi üzerine Marksist subaylar, önce Marksist olmayan subayları tesirsiz hale
getirdikten sonra, kumandaları altındaki birliklerle başkanlık sarayını kuşatarak Afganistan
Devlet Başkanı Davut Han’ı bütün ailesi ile birlikte katletmişlerdir.
Marksist subaylar, Afganistan Komünist Partisi liderlerinden Nur Muhammed
Terekî’yi devlet başkanlığına getirdiler, Tereki’nin ilk işi, üyelerinin çoğunluğunu Sovyet
taraftarı komünistlerin teşkil ettiği Afgan hükümetinin kuruluşunu ilan etmek olmuştur.
Ancak Tereki’nin Afganistan’da kurmak istediği Sovyet taraftarı kızıl diktatörlük, Afgan halkı
arasında büyük tepkilere yol açtı. Binlerce Afgan insanı silahlanıp dağlara çıktı. Böylece
Afganistan’da komünistlerle komünist olmayan ülke insanları arasında kanlı bir iç
savaş başlamıştı. Marksist subayları harekete geçirerek darbeyi yaptıran ve Afganistan
Başbakanlığına getirilen Hafızullah Emin, kendisine suikast tertip eden Tereki’nin sarayını
basarak Tereki ve adamlarını etkisiz hale getirmiştir. Böylece Sovyetlerin arzuları
hilafına Hafızullah Emin Afganistan’daki Marksist rejimin başına geçmiştir.35
Sovyetleri Afganistan’ı işgali ve Türk asıllı liderlerin mücadeleleri
Afganistan’ın yeni hâkimi Hafızullah Emin, Sovyet taraftarı bir politika takip edeceğini
açıklamasına rağmen Sovyetler; Hafızullah Emin’i etkisiz bir hale getirdikten sonra yerine
sadık bir uşak gibi kendilerine bağlı olan Bebrek Kârmel’in Afganistan idaresini ele
geçirdiğini ilan etmişlerdir. 27 Aralık 1979 tarihinde Sovyet Ordusu Afganistan’a girmiş
ve Bebrek Kârmel Afganistan’ın yönetimini devralmıştır. Sovyetler başta Kabil olmak
üzere diğer Afgan şehirlerini fiilen işgale başlamışlardır. Sovyetler, direnen sivil asker
Afgan güçlerini de etkisiz hale getirirken, on binlerce Afgan hayatını kaybetmiştir.36
Kabil'de bir Tankın Üzerinde İşgalci Sovyet Askerleri
35
36
Sovyet İşgalini Gösteren Harita
A. g. e. ; s.188-197
A. g. e. ; s. 197-201
15
Sovyet işgali karşısında Afganistan’daki etnik gruplar ulusal direnişe geçmişlerdir. Ve
1980’in başlarında kendi örgütlerini kurmuşlardır. Bu örgütler arasında Afganistanlı
Türkmenlerin lideri Abdülkerim Mahdum, Sovyetlere karşı “Kuzey Afganistan İlleri
Birliği” adında bir örgüt kurmuştur. Bu örgüt modern Türkiye’yi kendine örnek almıştır.
Abdülkerim Mahdum, 1982 yılı içerisinde Afganistan’da yaşayan Türk boylarından 4500 kişi
ile Türkiye’ye gelmiş ve Tokat’ın Yeşilyurt ilçesine yerleşmişlerdir.
Sovyetler Birliği, on yıl aradan sonra 1989 yılından itibaren Afganistan’dan çekilmeye
başlamış, “ Kuzey Afganistan İlleri Birliği” liderliğine Abdülkerim Mahdum’dan sonra Azat
Beg, ondan sonra da Türk asıllı General Abdürreşit Dostum getirilmiştir. Yönetimin başkenti
“Afganistan Türkistan’ı” olarak bilinen “Mezar-ı Şerif” kenti olmuştur. 1993-1994 yıllarında
Mezar-ı Şerif’te Türkçe eğitim veren okullar açılmıştır. General Dostum, Afganistan’da 5
milyon Türk’ün hakları için de mücadele etmiş ve izlediği laik-demokratik çizgi nedeniyle
Türkiye’nin de desteğini almıştır.
General Abdürreşit Dostum
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
GÜNÜMÜZDE TÜRK-AFGAN İLİŞKİLERİ
ABD’ne yönelik El-Kaide saldırısı ve Kuzey İttifak Güçlerinin Başkent Kabil’e
girmesi
ABD’ne karşı 11 Eylül 2001 tarihinde El-Kaide terör örgütünce gerçekleştirilen ve
binlerce ABD vatandaşının öldüğü hava saldırılarından hemen sonra ABD öncülüğündeki
Koalisyon Güçleri, 7 Ekim 2001 tarihinde Afganistan’da bulunan Taliban terör
16
örgütüne karşı taarruza geçmiştir. Taliban kuvvetleri ise Afganistan’ın güneyine
çekilmişlerdir.
Afganistan’da 5 yıldır Ortaçağı yaşatan Taliban’a karşı savaşan Kuzey İttifak
Güçleri, 13 Kasım 2001 günü ABD savaş uçakların desteği altında Afganistan’ın başkenti
Kabil’e girmişlerdir.
Kuzey İttifak Güçlerinin Başkent Kabil’e Girişi
Afgan halkının özgürlüğe kavuşması, Atatürk’ün bize vasiyetidir.
Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit 8 Kasım 2001 tarihinde yaptığı açıklamada;
“…ABD’nin Afganistan’daki terörist Taliban rejimine karşı başlattığı ‘sürekli özgürlük’
harekâtına katkıda bulunmak için 90 subay ve astsubayımızı Afganistan’a gönderiyoruz.
Afganistan’a bu ilgimiz, Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarından önce başlamıştır. Afgan
halkının özgürlüğüne ve kalkınmasına katkıda bulunmasının, Atatürk’ün bize bir
vasiyetidir.” 37 Demiştir.
Afganistan’da Taliban yönetiminin devrilmesinden sonra 17 Aralık 2001 tarihinde
Türk Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve beraberindeki heyet, Afganistan’ın başkenti Kabil’e
gitmiş ve Türkiye’nin katkıları ile tamamen yeniden oluşturulan Atatürk Çocuk Hastanesini
açmıştır.
Afganistan’ın başkenti Kabil’de ki Atatürk Çocuk Hastanesi
Türk Görev Kuvveti Afganistan’a gidiyor
Türkiye, Afganistan’da barışın yeniden tesisi için BM Güvenlik Konseyi kararı ile
teşkil edilen Uluslar arası Güvenlik Yardım Kuvveti’nde (ISAF), 14 subay, 21 astsubay,
37
Geçmişten Günümüze Türk-Afgan İlişkileri; s. 91-92
17
232 er ve erbaş olmak üzere toplam 267 personelden oluşan bir kuvvetle yer almıştır.
Görevlendirilen bu Türk Görev Kuvvetinin ilk bölümü, 15 Şubat 2002 tarihinde
Afganistan’a hareket etmiştir.
Başbakan Bülent Ecevit, Şubat 2002 ayı sonunda parti grubunda yaptığı
konuşmada;
“… Koşulların kabul edilmesi ile Türkiye’nin görevi üstlenmesi durumunda yalnız
Afganistan’da değil, Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri’nde de huzur sağlanacağını,
tüm bölgenin terörizm belasından da irtica tehlikesinden de kurtulabileceğini…” 38
İfade etmiştir.
Türkiye Afganistan’da ISAF’ın komutasını devralıyor
Türkiye, Afganistan’da güvenliği sağlamak üzere Uluslar arası Güvenlik ve Destek
Gücü’nün (ISAF) komutasını 20 Haziran 2002 günü İngiltere’den törenle devralmış, ayrıca
Başkent Kabil Havaalanı’nın işletmesi sorumluluğunu da üstlenmiştir.
Türkiye’nin ISAF komutasını devralmasından çok mutlu olduğunu belirten Afganistan
Devlet Başkanı Hamit Karzai, yaptığı açıklamasa;
“… Yıllarca Türkiye ve Afganistan dostluk ilişkileri yaşadı. Türkiye şimdi de
ISAF’ın komutasını devralarak yardımlarını devam ettirecek. ISAF’ın liderliği, Türkiye gibi bir
ülke tarafından devralınıyor. Türkiye daha önce de buradaki güvenliğe yardımcı olmuştu.” 39
Demiştir.
38
39
Hürriyet Gazetesi; 1 Mart 2002 tarihli nüshası, s.18
A. g. g; 21 Haziran 2002 tarihli nüshası, s. 20
18
Afganistan’da aşırı dincilik yükselişe geçti
Afganistan Devlet Başkanı Hamit Karzai ve eski Afganistan Kralı Zahir Şah, Türk
eğitim sisteminden vazgeçilmesiyle, Afganistan’da aşırı dinciliğin yükselişe geçtiğini
söylemiştir. Aşırı dinciliğin yükselmesiyle de Afgan kadınının durumu işler acısı bir hale
gelmiştir. İşte bir örneği; burkalı bir Afgan kadını…40
Devlet Başkanı Hamid Karzai
ve Eski Kral Zahir Şah
Afganlı kadın
Afgan kadınının büyük çoğunluğu hâlâ burkasından kurtulamadı. Bir yandan dinsel,
bir yandan toplumsal baskı nedeni ile sokağa burkasını giymeden çıkamıyor. Taliban
yönetimi gitmiş olsa da kadının Afgan toplumundaki yeri çok fazla değişmeyecektir.
Başbakan Erdoğan Afganistan’ı ziyaret ediyor
20-21 Nisan 2005 tarihleri arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan, Afganistan’ı ziyaret etmiştir. Başbakan Erdoğan Afganistan İslam Cumhuriyeti
Başkanı Hamit Karzai ile görüştükten sonra yaptığı açıklamada;
“…Ortak tarih, din ve kültür birlikteliği olan Afganistan’ın yeniden yapılandırılması
kapsamında, güvenlik ortamının sağlanması, istikrara kavuşması ve kalkınmasına destek
olunması konusunda Türkiye Cumhuriyeti olarak eskiden olduğu gibi bundan sonra da
Afganistan’ın yanında olunacağını…” ifade etmiştir.
40
A. g. g; 24 Kasım 2002 tarihli nüshası, s. 20
19
Başbakan Erdoğan’ın Afganistan ziyareti
Afganistan Cumhurbaşkanı Karzai Türkiye’de
4 Ocak 2006 tarihinde Afganistan Cumhurbaşkanı Hamit Karzai, Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer’in davetlisi olarak Türkiye’ye gelmiştir. Çankaya Köşkünde resmi
törenle karşılanan Karzai, Ankara ve İstanbul’daki temaslarını tamamladıktan sonra 7 Ocak
2006 günü özel uçağı ile ülkesine dönmüştür.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai
Afganistan-Pakistan anlaşmazlığı ve Türkiye’nin arabuluculuğu
Taliban’ın giderek artan terör hareketlerine mücadele konusunda derin bir
anlaşmazlığa düşen Afganistan ve Pakistan liderleri, Türkiye’nin arabuluculuk girişimi ile 29
Nisan 2007 tarihinde Ankara’da dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in ev
sahipliğinde Ankara Çankaya Köşkünde bir araya gelmişlerdir.
Pakistan, Türkiye ve Afganistan Cumhurbaşkanları
Bir arada
20
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı görüşmelerin sonunda üç ülke
arasında iş birliğini geliştirmeye yönelik “Ankara Bildirisi” yayınlanmıştır. Bu bildiri
sonunda Afganistan Cumhurbaşkanı Karzai ve Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref,
mutabık kalmışlardır.
Taliban militanları saldırıyor
Afganistan Cumhurbaşkanı Hamit Karzai, 18 Ocak 2010 günü saat 10.00 sularında
bakanlarıyla birlikte yemin ederken, aşırı dinci Taliban militanları, Başkent Kabil’i savaş
alanına çevirdi. Çatışmalarda 7’si Taliban militanı olmak üzere 12 kişi ölmüş ve en az 70 kişi
de yaralanmıştır.
Kabil’de Taliban militanlarınca saldırıya uğrayan bir alış veriş merkezi
Türk askerinin Afganistan halkı ile gizli bağı var
Afganistan’daki ABD ve Uluslar arası Güvenlik Destek Gücü’nün (ISAF) komutanı
General Stanley A. McChrystal; Hürriyet Gazetesi yazarı Ferai Tınç ile yaptığı ve 6 Şubat
2010 tarihinde Hürriyet Gazetesine yayınlanan röportaj’ında;
“… Türk askeri Afgan halkı için savaşıyor, onlara hizmet ediyor ve bunun
karşılığında ne zengin oluyorlar ne bir şey kazanıyorlar. Bazen onlara bakarken, Afgan
halkına öyle bir empati ve sevgi ile yaklaştıklarını görüyorum ki işte Türk askerinin
Afganistan halkı ile gizli bağı bu diyorum.” Şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.
Türkiye’nin yardımları milyon dolarlarla ölçülemez
Afganistan Genelkurmay Başkanı General Bismillah Muhammedi, 11 Şubat 2010
tarihinde Türk basın mensuplarına yaptığı açıklamada;
“… Türk askerinin Afganistan’a gelmesi, Afganistan’a yabancı askerlerin gelmesi
demek değildir. Tarihten gelen Türk-Afgan dostluğunun derinliğini tüm dünya
21
bilmektedir. Türkiye’nin bize sağladığı yardımların değeri milyon dolarlarla ölçülemez…
Türkiye benim ikinci evim gibi. Buradaki operasyonların amacı; Afganistan topraklarını
uyuşturucu ve ülkenin düşmanlarından temizlemektir. Düşmanlar derken Taliban, ElKaide ve Gudbeddin Hikmetyar’ı kastediyorum… Türkiye’den ne kadar çok asker gelirse
bu bizim yararımızadır.41 Demiştir.
Afganistan’da Taliban’a karşı en büyük NATO operasyonu
ABD liderliğindeki NATO güçleri, 2001’den beri Afganistan’daki en büyük kara
harekâtını 13 Şubat 2010 günü sabaha karşı başlattı. Ülkenin güneyindeki Helmand
eyaletinde, Taliban militanlarının merkezi ve kalesi sayılan 100 bin nüfuzlu Marjah
kasabasının kontrolünü ele geçirmeyi amaçlayan müşterek operasyona; Afganistan
ordusunun yanında, ABD, İngiltere, Fransa, Kanada ve Estonya’dan toplam 15 bin asker
katılmış ve Marjah çevresindeki 11 stratejik nokta ele geçirilmiştir.
Yanlışlıkla 12 sivil Afgan vatandaşı öldürülüyor
ABD deniz piyadelerinin liderlik ettiği 15 bin NATO askeri ve Afgan ordusu mensubu,
Marjah kasabasını ele geçirilmesini hedefleyen müşterek operasyon’un ikinci gününde
yanlışlıkla 12 sivil Afgan vatandaşı öldürülmüştür. Bu konuda NATO Komutanlığından
yapılan açıklamada; İki adet roket, hedeflenen direnişçilerden 300 metre uzağa düşerek bir
eve isabet etti. General Stanley McChrystal, Afganistan Devlet Başkanı Karzai’yi arayarak bu
talihsiz olay için özürlerini iletti.” 42 Denildi.
41
42
A. g. g; 12 Şubat 2010 tarihli nüshası, s. 16
A. g. g; 15 Şubat 2010 tarihli, nüshası, s. 22, Yeniçağ Gazetesinin; 15 Şubat 2010 tarihli nüshası, s. 4
22
El Kaide lideri Usame Bin Ladin öldürülüyor
New York’taki 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında ABD’nin bir numaralı hedefi haline
gelen El Kaide lideri Usame Ladin, 4 helikopterle 2 Mayıs 2011 tarihinde yapılan bir
operasyonla öldürülmüştür. Usame Bin Ladin’in öldürüldüğü Abudabad kenti, Pakistan
ordusunun en önemli merkezlerinden biri olarak bilinmektedir.
El Kaide lideri Usame Bin Ladin
El Kaide liderinin öldürüldüğü evin, varlıklı kişilerin yaşadığı ‘Bilal colony’ diye
adlandırılan bölgede olduğu, malikânenin polis karakoluna 100 metre mesafede bulunduğu
tespit edilmiştir.43
Taliban, intikamını masum kişilerden alıyor
Amerika’nın Usame bin Ladin’i öldürmesinden sonra Taliban’a ait bir canlı bomba,
Pakistan’da Şabkadar (Pakistan’ın kuzeyindeki Peşaver’in yakınında) kentindeki bir polis
akademisine girip üzerindeki bombayı patlatması sonucu 80 kişinin öldüğü ve 120 kişinin de
yaralandığı yetkililer tarafından açıklanmıştır. Taliban sözcüsü İhsanullah İhsan ise
telefonla yaptığı açıklamada; “… Usame bin Ladin’in intikamının alınması yolunda ilk eylemi
gerçekleştirdik. Daha büyük saldırıları bekleyin.” 44 Demiştir.
Sözcü Gazetesi; 3 Mayıs 2011 tarihli nüshası, s. 12 ile Hürriyet Gazetesinin; 3 Mayıs 2011 tarihli nüshası,
s.16
44 A. g. g; 14 Mayıs 2011 tarihli nüshası, son sayfa
43
23
Taliban, bu masum kişilerin ne kabahati var?
ABD’nin Taliban’dan niçin baş edemediklerinin bir göstergesi
ABD’li dört piyade askerinin, Afganistan’daki Taliban militanlarının cesetlerine işerken
gösteren bir video ile ortaya çıkan görüntüler,45 ABD ve NATO güçlerinin, Taliban
militanlarına karşı niçin başarısız olduklarının diğer bir kanıtı olarak değerlendirilmektedir.
ABD askerlerinin bir kısmı, Irak savaşında da Irak halkına işkence yapan sahnelere
sebebiyet vermişti.
Afganistan’da 12 Mehmetçik şehit
NATO’nun Afganistan’da faaliyet gösteren Kabil Bölge Komutanlığında görev yapan
Türk askerlerini taşıyan Sikorsky tipi helikopter, 16 Mart 2012 günü Kabil Bagrami’nin
Hussain Khel bölgesinde iki katlı bir eve çapmış ve bu elim kazada 9 subay, 2 astsubay, 1
uzman çavuş olmak üzere 12 Türk askeri şehit olmuştur. Şehitler, 20 Mart 2012 günü
Ankara’da devlet zirvesinin de katıldığı törenle uğurlanmıştır.
45
A. g. g; 13 Ocak 2012 tarihli nüshası, baş sayfa
24
Ankara’da düzenlenen şehitlerin cenaze töreni
Afganistan’da şehit olan Türk askerleri
Taliban’ın vahşeti
Afganistan’da birinin evli olduğu iki Taliban militanı, bir kadını paylaşamayınca ‘o
zaman ikimiz de ona sahip olmayalım’ diye karar verdiler. Kadını zina ile suçlayıp köy
meydanında öldürdüler.46
Herat Pazarı
Afganistan’da kadınların sosyal ve kültürel durumlarının pek değişmediği 11 Şubat
2013 tarihli Hürriyet gazetesinde yayınlanan aşağıdaki görüntülerden anlaşılmaktadır.
Afganistan’ın Herat kentinde burkalı kadınlar, sokakta kıyafet ve çeşitli ev eşyaları satarak,
Taliban tehdidi altında ve zor şartlarda ailelerini geçindirmeye çalışmaktadırlar.
46
A. g. g; 10 Temmuz 2012 tarihli nüshası, s. 12
25
Afganistan’da NATO yine masum çocukları vurdu
Afganistan’ın Pakistan sınırındaki Kunar vilayetinin Sigal bölgesinde koalisyon
güçlerinin 8 Nisan 2013 günü Taliban’a karşı düzenlediği NATO’nun hava operasyonunda 112 yaş arası 11’i çocuk ve 1’si kadın olmak üzere toplam 20 sivil masum Afgan vatandaşı
yaşamını yitirmiştir. Operasyonda 8 Taliban üyesi de ölü olarak ele geçirilmiştir.47
NATO operasyonunda yanlışlıkla öldürülen
Masum Afgan çocukları
BEŞİNCİ BÖLÜM
SONUÇ
Türk’lerin Afganistan ile ilişkileri; Gazneli Mahmut döneminde (999-1030) başlamış,
Selçuklulardan sonra 1762 yılında Osmanlı Sultanı III. Mustafa ve 1877-1878 Osmanlı-Rus
savaşı sırasında Padişah II. Abdülhamit zamanında da devam etmiştir. 1nci Dünya Harbi
sonrasında 1918 yıllarında, Türkiye-Afganistan arasındaki dostluğun gelişmesinde Enver
Paşa ve Cemal Paşaların bilhassa Afgan ordusunun teşkilatlandırılmasında katkıları
olmuştur.
1920 yıllarından itibaren Atatürk’le Afganistan Kralı Amanullah Han arasında TürkAfgan ilişkileri daha da gelişmiş, 1 Mart 1921 tarihinde iki ülke arasında imzalanan TürkAfgan İttifak Antlaşması ile Ankara Hükümetini ilk tanıyan ülke Afganistan olmuştur. Atatürk,
Afganistan’ın; Türklerin dünyaya ve Asya Kıta’sına doğrudan açılan kapısı olduğunu, tarihten
gelen bağlarının bulunduğunu değerlendirmiş ve bu nedenle bu ülkeye yakın ilgi göstermiştir.
Atatürk 1925’lerin başında gerici Şeyh Sait ayaklanması ile uğraşırken, Afganistan’da
da Afganistan Kral Amanullah Han, 1924 yılında gerici Host ayaklanması ile meşgul olmuştu.
Ancak Atatürk’ün aksine Amanullah Han, ülkesinde çıkan bu gerici isyana mani olamamış ve
Türkiye’yi örnek alarak başlattığı reformlara da devam edememiştir. Amanullah Han,
reformları hayata geçirirken Afganistan’ın toplumsal dinamiklerini yeterince dikkate
almamıştır.
Atatürk döneminde en yüksek seviyeye çıkan Türk-Afgan ilişkileri, ikinci dünya harbi
ile birlikte Afganistan, Sovyetler Birliğinin nüfuz ve etkisine girmesi ile birlikte zayıflamaya
başlamıştır. 1979 yılı Aralık ayı sonlarında ülke toprakları tamamen Rus devleti kontrolü
altına girmiş, bu tarihten sonra da Afganistan sürekli olarak dünya gündemini meşgul etmeye
başlamıştır.
47
Hürriyet Gazetesi; 9 Nisan 2013 tarihli nüshası, s. 25, www.mynet.com.haber 8 Nisan 2013
26
Afganistan; El Kaide terör örgütü lideri Usame Bin Ladin ve adamları tarafından 2001
yılında ABD’de gerçekleştirilen 11 Eylül terör saldırılarından sonra, ABD tarafından Ekim
2001’de “Sürekli Özgürlük Operasyonu” ile işgal edilmiştir. Türkiye Afganistan işgalinde
NATO şemsiyesi altında Uluslar arası Güvenlik Yardım Kuvvetine (ISAF) 2002 yılı başından
itibaren katılmış bulunmaktadır.
Afganistan’ın; Ortadoğu ve Uzakdoğu arasında stratejik bir konumda bulunması,
bilhassa kırsal kesimde karmaşık kabile yapısı, süre gelen kan davası, taht ve kardeş
kavgaları, ekonomik yapının zayıflığı, din’in, eğitimde, siyasette, yargıda etkisinin büyük
olması, geçmişten bugüne laik, çağdaş ve modern düşüncedeki liderlerinin azlığı, geçmişte
Sovyet ve İngiliz gibi iki büyük emperyalist devletin işgaline uğrayıp baskı altında tutulması,
halen aşırı dinci Taliban silahlı terör örgütünün etkisinde bulunması, bu ülkenin geri
kalmasına,ezilmesine ve tam bağımsız bir devlet olamamasına neden olan sebeplerdir.
Afgan halkının, bugün bile Türkiye ve Atatürk’ten saygıyla bahsetmeleri, Osmanlı
döneminin son zamanları dâhil, Türkiye’nin bilhassa Atatürk döneminden bugüne kadar
Afganistan’ın güvenliği, imarı ve kalkınması için sağlık, eğitim, insani yardım, askeri, sosyal
ve kültürel alanlarda yardımlarını karşılıksız olarak sürdürmesindendir.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, bundan sonra da dost ve kardeş Afganistan devleti ile
dostluğunu ve yardımlaşmasını devam ettirmelidir. Tarihten gelen Türk-Afgan yakınlığının
daha da güçlü bağlarla oluşmasına yardımcı olmak, hiçbir çıkar kavgası olmayan ve
bağımsızlığına düşkün bu iki kahraman ulusun görevi olmalıdır.
Saygılarımla…
27
ALTINCI BÖLÜM
EK-A: Muhammedzay ailesi hanedanlık soyağacı
28
YEDİNCİ BÖLÜM
KAYNAKÇA
Ayşe Çavdar; “Türk Paşası Afganistan’da”, Atlas, sayı: 115, Ekim 2002.
Bilal N. Şimşir; Atatürk ve Afganistan, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM)
Yayınları, Ankara 2002.
Bilal N. Şimşir; Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları, C.1, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara 1993.
Ersin Çelikkanat; Atatürk’ün Afganistan’la İlgisi, Bakışı, Türk-Afgan İlişkileri
Hakkındaki Görüşleri ve Günümüze Yansımaları,Yayınlanmayan Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul 2008.
Fahir Armaoğlu; 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, 1914-1980, TİSA Matbaası, Ankara 1983.
Hikmet Bayur; “Nadir Şah Afşar’ın ölümünden sonra Osmanlı Devletini İran’a istilaya
kışkırtmak için yapılan iki deneme”, Belleten, C. 7, sayı: 46, Nisan 1948.
İbrahim Etem Tiryakioğlu; “Uzaktaki Kardeş ve Dost Ülke Afganistan”, Stratejik Etütler
Bülteni, sayı: 69, Ocak 1980.
Kıyameddin Barlas; “Afgan kabilelerinin Türklük ile alakaları, Abdalılar Eftalitler
(Akhunlar)’in torunları mı?” Türk Kültürü Dergisi, sayı: 278, yıl: 24.
Dr. Mehmet Saray; Dünden Bugüne Afganistan, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1981.
Dr. Mehmet Saray; Afganistan ve Türkler, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi
(ASAM) Yayınları, Ankara 2002. (sadeleştirilmiştir)
Mehmet Fazlı; Afganistan’da bir Jöntürk, Çeviren Kenan Karabulut, Yaylacık
Matbaacılık, İstanbul 2007.
Neslihan Durak; “Gaznelilerin Kuruluşuna Kadar Afganistan’da Türkler”, Afganistan
Üzerinde Araştırmalar, Yay. Haz. Dr. Ali Ahmetbeyoğlu, TATAV Yayınları, İstanbul 2002.
Süleyman Özmen; Mahmut Tarzi’nin Hayatı, İnkılâpçılığı ve Faaliyetleri, Marmara
Üniversitesi, Türkiye Araştırmalar Enstitüsü, Yayınlanmayan Doktora Tezi, İstanbul 2008.
Zeki Sarıhan; Kurtuluş Savaşımızda Türk-Afgan İlişkileri, Analiz Basım Yayın, İstanbul
2002.
Geçmişten Günümüze Türk-Afgan İlişkileri; Genelkurmay ATESE Bşk.lığı Yayınları,
Ankara 2009.
Görsel Dünya Ansiklopedisi; 1nci Cilt, 1983.
www.mynet.com.haber 8 Nisan 2013
Hürriyet, Sözcü ve Yeniçağ Gazeteleri; 2002-2010-2011-2012-2013 tarihli nüshaları
29
Download