Dünya Kanser Raporu 2008

advertisement
Please see the Table of Contents for access to the entire publication.
DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ
Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu
DÜNYA KANSER RAPORU 2008
Tedavi edilebilir
kanserleri
tedavi etmek
Önlenebilir
kanserleri
önlemek
Palyasyon
gerektiğinde
uygulamak
Đyileştirilebilir
kanserleri
iyileştirmek
Editörler
Peter Boyle ve Bernard Levin
Bölgesel Editörler
Ketayun Dinshaw, Miklòs Kasler, Twalib Ngoma, Luis Pinillos Ashton, Murat Tuncer ve Ping Zhao
DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ
Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu
DÜNYA KANSER RAPORU 2008
Editörler
Peter Boyle ve Bernard Levin
Lyon 2008
Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu,
150 cours Albert Thomas, 69372 Lyon Cedex 08, Fransa
Tarafından yayınlanmıştır.
© Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu, 2008
Dağıtımcı
WHO Press, Dünya Sağlık Örgütü, 20 Avenue Appia, 1211 Geneva 27, Đsviçre (tel: +41 22 791 3264;
faks: +41 22 791 4857; e-posta: [email protected]).
Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınları Evrensel Telif Hakları Sözleşmesi’nin 2. Protokolü hükümleri uyarınca telif hakkı
koruması altındadır. Tüm hakları saklıdır.
Bu yayında kullanılan adlandırmalar ve içeriğin sunumu hiçbir şekilde Dünya Sağlık Örgütü Sekretaryasının bir ülke,
bölge, şehir ya da alan ya da bunların yönetimlerinin hukuki statüsü ya da sınırları hakkındaki görüşlerinin bir ifadesi
addedilemez.
Belirli firma ve imalatçıların ürünlerinin adının geçmesi bunların Dünya Sağlık Örgütü tarafından benzer özelliklere
haiz olup da adı burada anılmayan firma ve ürünlere nazaran daha büyük ölçüde desteklendiği ya da önerildiği
anlamına gelmez. Hata ve ihmaller istisna kalmak kaydıyla tescilli ürünlerin ilk harfleri büyük yazılmıştır.
Bu yayında ifade edilen görüşlerden yalnızca yazarlar sorumludur.
Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu yayınlarının kısmen ya da tümüyle çoğaltılması ya da tercüme
edilmesi yönündeki izin taleplerini beklemektedir. IARC yayınlarının çoğaltılması veya tercüme edilmesi
yönündeki izin talepleri –ister satış ister kâr amacı gütmeyen faaliyetler için olsun– yukarıdaki adreste bulunan
WHO Press’e iletilmelidir.
(faks: +41 22 791 4806; e-posta: [email protected]).
Yayım Verilerinde IARC Kütüphane Kataloglaması
Dünya kanser raporu / Editörler Peter Boyle ve Bernard Levin
1. Neoplazmalar – epidemiyoloji 2. Neoplazmalar – etiyoloji 3. Neoplazmalar – önleme ve kontrol 4. Dünya Sağlığı
I. Boyle, P. (Peter) II. Levin, Bernard
ISBN 978 92 832 0423 7
(NLM Sınıflandırması W1)
Dünya Kanser Raporu 2008
Editörler
Peter Boyle
Bernard Levin
Bölgesel Editörler
Ketayun Dinshaw
Miklos Kasler
Twalib Ngoma
Luis Pinillos Ashton
Murat Tuncer
Ping Zhao
Editör Asistanları
Philippe Autier
Paulo Boffetta
Pierre Hainaut
Sylvia Franceschi
Hiroko Ohgaki
Sean Tavtigian
Editör Koordinatörleri
John Daniel
Eric Duell
Caroline Granger
Mizanpaj
messaggio studios
Đllüstrasyonlar
Roland Dray
Sharon Grant
Georges Mol on
Basım
naturaprint
Yayımcı
Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu (IARC)
Katkıda Bulunanlar
Rosita Accardi
Clement Adebamowo
Ben Anderson
Philippe Autier
Robert Baan
Mariano Barbacid
Paolo Boffetta
Mathieu Boniol
Peter Boyle
Jo Brady
Anne Brédart
Paul Brennan
Jean-Benoît Burrion
Elodie Caboux
Franco Cavalli
Young-eun Cho
Gary Clifford
Vincent Cogliano
Maria-Paula Curado
David Currow
Jean-Marie Dangou
Ketayun Dinshaw
Sylvie Dolbeault
Jean-François Doré
Mary Doroshenk
Eric Duell
Mary Farfán
Jill Farrington
Rodrigo Feijó
Jacques Ferlay
Pietro Ferrari
Silvia Franceschi
Pierre Hainaut
Uzma Hasan
Mia Hashibe
Mary Heanue
Julia Heck
Zdenko Herceg
Lisa-Maree Herron
Rayjean J. Hung
Mazda Jenab
Miklos Kasler
David Kerr
Namory Keita
Heinrich Kovar
Carlo La Vecchia
Katkıda bulunanların ve bağlı bulundukları kurumların tam bir listesi için bkz. ss. 499-502
Maria Leon-Roux
Bernard Levin
Ni Li
Haifa Madi
Patrick Maisonneuve
James McKay
Kirsten McArdle
Gordon McVie
Richard Muwonge
Maria-Claudia Nascimento
Twalib Ngoma
Hiroko Ohgaki
Shigeru Omi
Claudio Pelucchi
Luis Pinillos Ashton
Samlee Plianbangchang
Martyn Plummer
Amelie Plymoth
Qing Qing
Kunnambath Ramadas
Giorgia Randi
Darius Razavi
Sabina Rinaldi
Ulrik Ringborg
Stefania Rizzo
Alan Rodger
Massoud Samiei
Rengaswamy Sankaranarayanan
Catherine Sauvaget
Ghislaine Scelo
Mary Jane Schier
Vladimir Semiglazov
Hai-Rim Shin
Sudhir Srivastava
Eva Steliarova-Foucher
Kurt Straif
Bakary Sylla
Sean Tavtigian
Massimo Tommasino
Murat Tuncer
Larry von Karsa
Joachim Weiss
Yi-Xin Zeng
Yawei Zhang
Ping Zhao
Tongzhang Zheng
Please click inside the blue boxes below to access the chapters within.
Đçindekiler
Önsöz
9
1. Kanserle Küresel Savaş
11
1.1 Giriş: Kanserle Savaş Đhtiyacı ve Başarı Şansı
1.2 Kanser Terminolojisi
12
40
1.3 Dünya Genelinde Kanser Yükü
1.4 Düşük Kaynak Ortamlarında Kanserle Savaş
42
56
1.5 Kanser Tedavisinin Đlkeleri: Tıbbi Onkoloji
1.6 Kanser Cerrahisine Giriş
62
68
1.7 Radyoterapi
1.8 Destekleyici ve Palyatif Bakımın Đlkeleri
72
76
1.9 Psiko-Onkoloji
1.10 Onkolojide Rehabilitasyon
82
92
1.11 Onkolojide Modern Görüntüleme
1.12 Düşük ve Orta Gelir Seviyesindeki Ülkelerde Meme Sağlığı
2. Kanser Etiyolojisi
96
100
105
2.1 Đnsanlarda Kanser Yapan Etkenleri Belirlemek
106
2.2 Tütün Đçimi
2.3 Pasif Đçicilik
110
118
2.4 Dumansız Tütün
2.5 Kronik Enfeksiyonlar
124
128
2.6 Alkol Đçimi
2.7 Üreme Faktörleri ve Endojen Hormonlar
136
140
2.8 Ekzojen Hormonlar ve Kanser
2.9 Diyet, Obezite ve Fiziksel Aktivite
146
154
2.10 Đyonlaştırıcı Radyasyon
2.11 Güneş Işığı ve Ultraviyole Radyasyon
160
164
2.12 Elektromanyetik Radyasyon
2.13 Mesleki Maruziyet
170
174
2.14 Çevre Kirliliği
2.15 Genetik Duyarlılık
178
182
2.16 Tıbbi ve Đyatrojenik Nedenler
186
4. Önleme Faaliyetleri
261
4.1 Tütün Kontrolü
262
4.2 Mesleki Kanserin Önlenmesi
4.3 Aşılama
270
274
4.4 Kansere Kemo-önlenmesi
4.5 Serviks Kanseri Taraması
280
288
4.6 Meme Kanseri Taraması
4.7 Kolorektal Kanser
296
302
4.8 Ağız Kanseri Taraması
4.9 Mide Kanseri Taraması
304
308
4.10 Prostat Kanseri Taraması
4.11 Over Kanseri Taraması
310
314
4.12 Akciğer Kanseri Taraması
4.13 Cilt Melanomu Taraması
316
318
4.14 Genetik Testler
320
5. Bölge Bölge Kanserler
329
3.7 Bir Kavşakta Biyomarkörler: Erken Kanser Yakalama ve
Tanı için Çıkarımlar
236
5.1 Baş ve Boyun Kanserleri
5.2 Yemek Borusu Kanseri
5.3 Mide Kanseri
5.4 Karaciğer Kanseri
5.5 Pankreas Kanseri
5.6 Safra Kesesi Kanseri
5.7 Kolorektal Kanser
5.8 Nazofarenks Karsinomu
5.9 Kaposi Sarkomu
5.10 Akciğer Kanseri
5.11 Mezotelyoma
5.12 Melanom Olmayan Deri Kanseri
5.13 Deri Melanomu
5.14 Meme Kanseri
5.15 Serviks Kanseri
5.16 Over Kanseri
5.17 Endometriyal Kanseri
5.18 Testis Kanseri
5.19 Böbrek Kanseri
5.20 Đdrar Kesesi Kanseri
5.21 Prostat Kanseri
5.22 Tiroit Kanseri
5.23 Sinir Sistemi Tümörleri
5.24 Lenfoma
5.25 Lösemiler
5.26 Çocuklarda Görülen Kanserler
5.27 Adölesanlarda Görülen Kanserler
5.28 Nadir Görülen Kanserler
3.8 Kök Hücreler ve Kanserli Kök Hücreler
3.9 Biyobankalar ve Biyolojik Kaynak Merkezleri
240
246
Katkıda Bulunanlar
499
Konu Dizini
503
3. Kanser Gelişiminin Mekanizmaları
189
3.1 Kanserin Moleküler Özellikleri
3.2 DNA’nın Hasara Yanıtı ve DNA Onarımı
190
200
3.3 Hücre Çevrimi
3.4 Hücre Ölümü
210
216
3.5 Yayılma ve Metastasis
3.6 Yeni Teknolojiler
224
230
330
338
344
350
358
366
374
380
384
390
396
398
404
412
418
424
428
432
438
444
450
456
460
468
474
482
488
494
Teşekkür
Dünya Kanser Raporu 2008’in hazırlanmasına doğrudan ya da dolaylı katkıda bulunanların heyecanının farkında olmak son derece memnuniyet
verici. Derleyen ve Katkıda Bulunanlara ek olarak (kaynakça konusundaki önemli çabaları için) Sharon Grant, (illüstrasyonlar konusundaki yardımları
için) Georges Mollon ve Roland Dray ile Mondofragilis ve Naturaprint personeline dokümanın mizanpajı ve nihai şeklinin verilmesi konusundaki
çabalarından ötürü teşekkür etmek gerek.
Caroline Granger ve Eric Duell bu çok-yazarlı yayının koordinasyonu sürecinde kilit rol oynayan isimlerdi ve ilk Dünya Kanser Raporunun
hazırlanmasındaki çabalarından dolayı Bernard Stewart ve Paul Kleihues’e de teşekkür etmek onur verici.
Önsöz
Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu (IARC) Dünya Sağlık Asamblesinin Eylül 1965’te aldığı Karar ile kurulmuştur. O dönemde verilerin kısıtlı
olmasına rağmen kanser çoğunlukla batılılaşmış, kaynakları bol olan, sanayileşmiş ülkelerde görülen bir hastalık olarak düşünülmekteydi. Bugün durum
önemli ölçüde değişmiştir ve küresel kanser yükünün büyük çoğunluğu kaynakları az ya da orta seviyede olan ülkelerin omzundadır.
Küresel kanser yükü geçtiğimiz 30 yıl zarfında iki kattan daha fazla artmıştır. 2008’de 12 milyon yeni kanser vakasının teşhis edildiği, kanserden
kaynaklanan 7 milyon ölümün gerçekleştiği ve kanserli 25 milyon kişinin halen hayatta olduğu tahmin edilmektedir. Dünya nüfusunun süregelen
artışı ve yaşlanması kanser yükü üzerinde de büyük değişikliklere yol açacaktır. 2030’a gelindiğinde 27 milyon kanser vakası, kanserden
kaynaklanan yıllık 17 milyon ölüm ve son beş yıl içinde kanser tanısı konmuş 75 milyon kişi rakamlarına ulaşılması beklenebilir.
Bu artışın etkilerinin çoğu kaynakları az ya da orta seviyede olan ülkeler üzerinde gerçekleşecektir. Bu tür ülkelerin kaynakları çok olan ülkelere
oranla kanserden daha büyük ölçüde etkilendiği söylenebilir. Bu ülkelerin sağlık bütçeleri genellikle kısıtlı olup bulaşıcı hastalıklar yüksek düzeyde
seyretmektedir. Kanser tedavi tesisleri herkesin erişimine açık olmayıp hayat kurtarıcı tedaviler çoğu zaman ekonomik nedenlerle ulaşılamaz
durumda olmaktadır. Gittikçe daha sık görülmekte olan kanser ve diğer kronik hastalıklar aile reisi, yani çoğu zaman geniş bir ailenin tek gelir
kaynağı kansere yenik düştüğünde bütün bir ailenin mahvına sebep olabilmektedir.
Kanser yükünün hızlı artışı dünya çapında halk sağlığı ve sağlık sistemleri için bir kriz teşkil etmektedir. Birçok ülke için, hatta kaynakları bol olan
ülkeler için dahi önemli bir sorun gelecek yıllarda tanı konacak çok sayıdaki kanser hastalarının tümünü bir şekilde tedavi etmek ve palyatif,
destekleyici ve ölüm aşamasındaki bakım için yeterli ödenekleri temin etmek olacaktır.
Öte yandan tüm kaynak seviyelerinde kanser önleme konusunda başarı şansı bulunmaktadır. Tütün içimi insanlarda kansere neden olan başlıca
etkenlerin en iyi anlaşılmış olanıdır. Kaynakları bol olan ülkelerdeki kanserlerin üçte biri tütün içiminden kaynaklanmakta olup bu etken ayrıca damar
hastalıkları ve kronik obstrüktif akciğer hastalıkları gibi diğer kronik hastalıklardan kaynaklanan ölümlerin de büyük bir kısmına neden olmaktadır.
Tütün salgınının etkilerinin zirvesine kaynakları az olan ülkelerde henüz ulaşılmamıştır. Nüfusun tütün kullanımındaki büyük değişimler ile bu
alışkanlıktan kaynaklanan hastalık salgınının zirvesi arasında 40 yıllık bir zaman aralığı bulunmaktadır. Tütün kontrolü kaynaklarının düzeyine
bakılmaksızın tüm ülkeler için önemli bir hedeftir.
Alkol tüketimi, güneş ışığına haddinden fazla maruz kalmak, fiziksel faaliyet eksikliği, fazla kilo ve obezite, beslenme etkenleri, mesleki maruziyetler ve
kronik enfeksiyonlar gibi kanser için değiştirilebilir risk faktörleri tespit edilmiştir. Etkin önleme kanser riskini azaltacak ve etkin tarama birçoklarının
başarıyla tedavi edilmesine imkân tanıyacaktır.
Kaynakları az olan ülkelerde birincil karaciğer kanseri, serviks kanseri, nazofarinks kanseri, Kaposi Sarkomu ve mide kanseri gibi sık görülen
kanserler farklı ajanlarla kronik enfeksiyonlardan kaynaklanmaktadır. Bu durumlar için bugün artık hepatit B (karaciğer kanseri) ve insan
papilomavirüsü (serviks kanseri) için aşılama vasıtasıyla önleme şansı bulunmaktadır. En fakir ülkelerin karşılaştığı başlıca sorun ülkelerin sağlık
sistemlerinin karşılayabileceği bir maliyetle önleyici eylemlerin sağlanabilmesidir.
Risk faktörlerinin belirlenmesi basit bir iş değildir ve etkin önlemenin sağlanması daha da zor olabilir. Önleme araştırmalarına genel kanser
araştırmaları stratejisinde ve halen geliştirilmekte olan kanser planlarında daha üst düzeyde yer ve daha büyük önem verilmelidir. Önlemenin başka
bir avantajı da kanserin kilit risk etkenlerinin çoğunun damar hastalıkları ve diyabet gibi sık rastlanan başka rahatsızlıklara da etkisidir.
Kanserin gelişim mekanizmalarının tam anlamıyla anlaşılmasının öngörülebilir gelecekte gerçekleşmesi pek mümkün görünmemekte ve bu da
kanser ve bu hastalıktan kaynaklanan ölümlerin engellenmesine yönelik tekil bir yaklaşıma güvenmeyi imkânsız kılmaktadır. En geniş anlamıyla en
yeni bilimsel keşiflerin kanser tedavisine yeni yaklaşımlara dönüştürülmesi ve kanser risk etkenleri hakkındaki bilgilerin popülasyonun davranış
biçimlerine yansıtılması konularını kapsayan dönüşümsel araştırmalar son derece önemlidir.
Küresel kanser yüküyle mücadele için önceliklerin açıkça belirlenmesi gerekmektedir. Bu öncelikler arasında düşük ve orta seviye kaynaklara sahip
ülkelere odaklanılması ve kanserle savaşta etkin tedbirlerin belirlenmesi, uygulanması ve değerlendirilmesi yer almalıdır. Kanserle savaşın dört temel
unsuru üzerinde odaklanılmalıdır: Önlenebilir kanserleri önlemek, tedavi edilebilir kanserleri tedavi etmek, iyileştirilebilir kanserleri iyileştirmek ve
palyasyon gerektiğinde uygulamak.
Peter Boyle
Direktör
Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu
Kanserle Küresel Savaş
1.1
Giriş: Kanserle Savaş Đhtiyacı ve Başarı Şansı
44 -
Kanserin modern zamanlara has bir
hastalık olduğu düşünülebilir ancak bu
imajın
aldatıcı
olduğunun
işaretleri
mevcuttur. Öncelikle kanser ve kalp
hastalıkları ilerleyen yaşlarda rastlanan
başlıca hastalıklar ve ölüm nedenleri
arasında
olup
insanların
kronik
hastalıkların sık rastlandığı yetmişli,
seksenli, hatta doksanlı yıllarını yaşamaları
geçtiğimiz yüzyılın sonlarında rastlanmaya
başlayan bir fenomendir.
Eski Mısır’da yaşam beklentisi 40 yaş
dolaylarında idi. Bu rakam karanlık ve orta
çağlarda daha da aşağıya düştükten sonra
19. Yüzyılın ortalarında eski seviyelerine geri
döndü. Yaşam beklentisinin bugünkü
düzeylere (Tablo 1.1.1) yükselmesi veba,
kolera, diyabet, kötü beslenme, bebek
hastalıkları gibi çok sayıda ölümcül hastalığın
ve tüberküloz gibi diğer bulaşıcı hastalıkların
kontrol altına alınması ya da tedavi
edilebilmesi sayesinde gerçekleşmiştir.
1848-54’ten 1971’e kadarki yaklaşık yüz yıllık
dönemde Đngiltere ve Galler’deki ölüm
oranlarındaki düşüş dikkate şayandır. Başlıca
ölüm nedenleri arasında bulunan tüberküloz gibi
faktörlerin ölümcüllüğü 1848-54’teki milyonda
2901 oranından 1971’de milyonda 13’e
düşmüştür. Kızıl, difteri, boğmaca, kızamık,
suçiçeği, loğusa humması, frengi, tifüs ve
solunumsal olmayan tüberküloz neredeyse ölüm
nedenleri listesinden çıkmıştır (Tablo 1.1.2) Bu tıp
ve halk sağlığı için bir altın çağdır.
Đkinci bir husus ise klinik tanı koymadaki
ilerlemelerin daha önceki dönemlerde farkına
varılmayan daha çok kanser vakasının teşhis
edilmesine yol açmasıdır. Görüntüleme [1] ve
diğer tanı tekniklerinde tanı koyma ihtimalini
artıran ve daha kesin kanser tanısı koyma
imkânı sunan kayda değer bir gelişim meydana
gelmiştir.
Kanser yükünde suni bir artışa neden olan
etmenlerden söz etmek mümkünse de, etiyolojik
ajanlara maruz kalmadaki artış sebebiyle
kansere yakalanan insanların sayısında da
mutlak bir artışın olduğu da aşikârdır. Sigara
içmenin akciğer kanseri üzerindeki etkileri
Yirminci Yüzyılın başlarında çok nadir görülen bir
12 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
Erkeklerde
En Yüksek Yaşam Beklentisi
En Düşük Yaşam Beklentisi
Andorra
80,6
Svaziland
39,8
Đzlanda
80,2
Sierra Leone
41,0
Hong Kong
79,4
Angola
41,2
Japonya
79,0
Mozambik
41,7
Đsviçre
79,0
Zambiya
42,1
Avustralya
Đsveç
78,9
42,0
78,7
Lesotho
Orta Afrika Cum.
Đsrail
78,6
Afganistan
43,9
Makao
78,5
Zimbabve
44,1
Kanada
78,3
Ruanda
44,6
Yeni Zelanda
78,2
Liberya
44,8
Singapur
Norveç
78,0
44,9
77,8
Gine-Bissau
Kongo
Đspanya
77,7
Nijerya
46,4
Cayman Adaları
77,5
Somali
46,9
Đtalya
77,5
Fildişi Sahili
47,5
Hollanda
Malta
77,5
Burundi
Malavi
48,1
77,3
43,3
45,2
48,1
Kadınlarda
En Yüksek Yaşam Beklentisi
En Düşük Yaşam Beklentisi
Andorra
86,6
Svaziland
39,8
Japonya
86,1
Lesotho
42,3
Hong Kong
85,1
Mozambik
42,4
Đspanya
84,2
Zambiya
42,5
Đsviçre
84,2
Zimbabve
42,7
Fransa
84,1
Afganistan
43,8
Avustralya
Đtalya
83,6
44,2
83,5
Sierra Leone
Angola
Đzlanda
83,3
Orta Afrika Cum.
46,1
Virgin Adaları (ABD)
Đsveç
83,3
46,6
83,0
Liberya
Nijerya
Kanada
82,9
Kongo-Kinşasa
47,7
Faroe Adaları
82,8
Ruanda
47,8
Đsrail
82,8
Gine-Bissau
47,9
Makao
82,8
Malavi
48,4
Cayman Adaları
82,7
Fildişi Sahili
49,3
Porto Riko
82,7
Somali
46,9
Avusturya
82,6
Güney Afrika
49,7
44,3
47,3
Tablo 1.1.1 Erkek ve kadınlarda en yüksek ve en düşük yaşam beklentisine sahip ülkeler, 2005 -2010 (Pocket World
in Şekils (2008 Baskısı)’ndan özetlenmiştir. The Economist, Londra)
kanser türünü bir yüzyıl sonra birçok
toplumda en sık görülen kanser haline
getirmekte büyük rol oynamıştır.
Isaac Adler (1849-1918) primer akciğer
kanserinin patolojisi ve klinik boyutlarıyla ilgili
önemli ilk tıbbi metni yazmıştır [2].
Adler’in sözleriyle:
“Akciğerdeki primer kötü huylu tümörler
konusunda bir monografi kaleme almak
çaba sarf etmeye değer mi? Geçtiğimiz iki
yüzyıl boyunca bu konudaki literatürde
gittikçe büyüyen bir birikim meydana
gelmiştir. Ancak bu literatür mukayesesiz olup
büyük çoğunluğu tezler ve diğer ulaşılması zor
yerlerde gömülüdür, ve birkaç kayda değer
istisna dışında bu konuyu tam anlamıyla
çalışmaya yönelik bir girişim vuku bulmamış,
yazarın özel tercihleri meşrebince patolojik ya
da klinik boyuta diğeri hilafına vurgu
yapılmıştır. Ancak bir noktada tam bir uzlaşı
mevcuttur ki bu da akciğerdeki kötü huylu
primer neoplazmaların hastalığın en nadir
görülen şekillerinden biri olduğudur. Primer
tümörlere son derece nadiren rastlanması
yönündeki bu görüş yüzyıllardır varlığını
sürdürmektedir.”
Ölüm Nedeni
Akciğer kanserinde olduğu gibi başka belli
başlı modern hastalıklar da Yirminci
Yüzyıl’da tanımlanmış ve süratli bir evrim
geçirmiştir. Örneğin Poole-Wilson ve
arkadaşlarına [3] göre miyokardiyal
enfarktüs bir hastada ilk kez 1910’da
Obrastzow ve Straschenko [4] ve Herrick
[5] tarafından tanımlanmıştır. Akut
apandisit ilk kez Reginald Fitz tarafından
1886’da tanımlanmıştır [6].
Kanser modern zamanlara has değildir
Kanser modern zamanlara has olmayıp,
yüzyıllardır var olan bir hastalıktır. Ancak genç
yaşlara oranla daha çok ilerleyen yaşlarda
görülen bir hastalık olduğu için bugün dünya
nüfusundaki artış ve insanların ulaştıkları
nispeten ileri yaşların da etkisiyle geçmişe
oranla insanlarda daha sık görülmektedir.
Araştırmacılar
fosil
kalıntılarındaki
çalışmalardan kanserin geçmişteki varlığına
ilişkin deliller bulmaya çalışmaktadır. Bir
dinozorun kuyruğunda bir tümöre rastlandığı
bildirilmekteyse de bunun hakikaten kötü huylu
bir tümör mü yoksa hayvanın beyninden 24
metre uzaktaki kuyruğundaki bir yaranın
bağladığı nasır mı olduğu konusunda şüpheler
mevcuttur [7]. Sonraki dönemde Moodie ve
Abel [8] bir cretaceous mosasaur’un (büyük bir
1848–54
1971
Tüberküloz
2901
13
Bronşit, grip
Kızıl, difteri
2239
1016
603
0
Boğmaca
Kızamık
423
342
1
0
Suçiçeği
URT enfeksiyonları
263
0
75
Kolera, dizanteri
Tifo (tifüs)
1819
990
2
33
0
Solunumsal olmayan TB
753
2
Bebek hastalıkları
Loğusa humması
1322
62
0
1
Frengi
50
0
Diğer Enfeksiyonlar
635
52
Tablo 1.1.2 1848-1854 ve 1971’de Đngiltere ve Galler’de çeşitli nedenlerden ölüm oranları (milyonda)
(Veriler Cairns [59]’dan özetlenmiştir.)
kertenkele) sırt omurgasında bir tümör
tanımlamışsa da bunun da kötü huylu
olduğuna dair kati deliller gösterilememiştir. Bu
da tıpkı bir mağara ayısının fosilleşmiş uyluk
kalıntılarında rastlanan ve osteosarkoma olarak
tanımlanan bir lezyon gibi yaralanma
sonucunda ortaya çıkmış olabilir [9].
Kemik (iskelet) kalıntılarında hem gerçek
kemik tümörlerinin hem de yıkıcı litik
lezyonların delillerine rastlanmış ve radyografik
incelemeler de yayılmış hastalığa işaret eden
daha küçük gizli depozitleri tespit etmiştir [10].
M.Ö. 450.000’den kalma bir homo erectus
(pithecanthropus) uyluğu da ilk bakışta bir
tümör görüntüsü vermekle beraber miyositis
ossifikans olma ihtimali de eşit derecede
kuvvetlidir. Aynı şekilde Eski Mısır’ın Onikinci
Hanedanından (y. M.Ö. 1200) kalma bir
iskeletin kalvaryumunda rastlanan bir lezyonun
da çene, sinüs ve damakta çevresinde kemik
iltihabı görülen bir alanla birlikte kötü huylu
yıkıcı etkilerinin olmuş olması da ihtimal
dâhilindedir. Radyografi (takribi 30 yaşındaki)
bir adamın kafatasında çoklu miyeloma (ya da
en azından çoklu ikincil depozit) görüntüsü
veren 26 lezyon ortaya koymuştur [11].
Fosilleşmiş ya da kemikleşmiş kalıntılarda
kansere işaret eden az sayıda delil mevcutken
Mısır mumyalarının analizinden kanserin
varlığını açıkça gösteren delillere ulaşılmıştır.
Granville [12] eski Mısır’dan bir dişi mumya
diseksiyonunun yumurtalıklarda yayılmış ve
karın bölgesine uzantıları bulunan, çift yönlü
kötü huylu kistadenom olduğu düşünülen bir
hastalığı ortaya koyduğunu bildirmektedir.
Đlginç bir şekilde 88 erişkin ve 5 çocuk
mumyasının tetkiki kemik, nazofarenks ve ağız
tümörlerini ortaya koymuşsa da bugün sık
rastlanan meme, bağırsak, mide ve akciğer
gibi tümörleri göstermemiştir.
Kanser antik Yunan, Roma ve Đran’daki
yazarlarca
tanımlanmış
ve
ortaçağ
metinlerinde not edilip tedavilerine yer
verilmiştir. Amerikan eski Mısır bilimcisi Edwin
Smith, kendi adıyla anılan, yaklaşık M.Ö.
2500’den kalma cerrahi vaka öykülerine
ayrılmış cerrahi papirüsleri gün ışığına
çıkarmıştır ve bunlardan 45 numaralı olanı
kanser konusundaki en eski metinlerdendir:
Bölüm 1.1: Giriş: Kanserle Savaş Đhtiyacı ve Başarı Şansı - 13
“… meme[sin]de şişkin urlar olan bir [kadını]
incelersen
görürsün
ki
kabarıklıklar
meme[sin]in her yanına sıçramıştır ve elini
meme[sin]in üzerine, bu urların üstüne
koyarsan fark edersin ki bunlar pek soğuktur,
elin [kadına] dokunduğunda buralarda vücut
ateşi yoktur, bunlar tanelenmez, akıntı yapmaz,
herhangi bir sıvı salgılamaz ve elinde de
kabarıklığı hissedersin. [Kadınla] alakalı olarak
demelisin ki “Ey kabarık urlu kimse. Bunun
tedavisi yoktur.]”
(Çeviren Profesör James Breasted, 1930 [13]).
Başka bir papirüs de bir rahim tümörünün hem
domuz beyniyle hem de bunu kullanmadan
taze hurma ve kireçtaşının vajinal uygulaması
ile tedavi edilmesini tasvir eder. Hindistan’da
bulunan tarihi yazıtlar (Ayuruedik kitapları) 2500
yıl önce kanserin doğru biçimde teşhis
edilebildiğini, ancak tedavi edilemez
addedildiğini işaret etmektedir. Ağız
boşluğu, farenks, özofagus, kalça ve
rektum tümörleri tanımlanmakta ancak
serviks, meme, akciğer ya da kemik
kanserlerinden bahsedilmemektedir.
Kos’lu Hipokrat’ın (M.Ö. 460 doğumlu)
vecizeleri kötü huylu hastalığa bir dizi
referans içermektedir. 38 numaralısında
“her kanser ele geçirdiği kısmı çürütmekle
kalmaz, daha öteye de sıçrar” denmektedir.
Galen (M.S. 131-200) “kanserli tümörler en sık
olarak kadınların memelerinde gelişmektedir”
şeklinde not düşmüştür. Derinin üstüne çıkıntı
yapan ve merkezden çevreye doğru lenf
kanalları boyunca çoklukla kırmızı damarlar
halinde çepeçevre yayılan bir tümörü
tanımlamıştır: Bu tür tümörler ülserleşebilmekte
ve koyu renkli kırmızımsı kötü kokulu bir akıntı
salgılayabilmektedir. Galen lezyonu bir
yengece benzetmiştir: Yunanca karkinos,
Latince cancer. Galen ameliyatın tek tedavi
yolu olduğunu ve tüm lezyonun alınmasının
mümkün olduğu erken bir safhada yapılması
ihtiyacını fark etmişti.
Pers Kralı Darius ordusunun ele geçirdiği
Yunanlı hekim Democedes’i memesinde
büyüyen ve zamanla ülserleşen bir kitle olan
Kraliçe Atossa’yı tedavi etmesi için çağırtmıştı.
Kraliçenin iffeti tümör iyice büyümeden onu
birilerine göstermesine mani olmuştu.
18. Yüzyıl’da Bernard Peyrihle kansere ilişkin
viral bir teori öne sürene kadar kanser
hakkında çok az konuşuldu ve çok az
ilerleme sağlandı. John Hunter kadın
memesinde, rahimde, dudaklarda ve
midedeki kanserlerin cerrahisinin uzun bir
tasvirini yaparken tümörlerin kalıtımsal
olabileceğini ve kitlenin palpasyonunun
yumuşak bir şekilde yapılması, aksi halde
hastalığın
yayılabileceği
uyarısında bulunmuştu. Ayrıca “bir tedavinin
bulunamadığı” notunu da düşmüştü. 1775’te
Percival Pott [14] mesleki bir kanser olan
testis torbası kanserini baca temizleyicilerde
tanımlamıştı. 1761’de John Hill enfiye
çekmenin nazal kanseri ve poliplere neden
olabileceğini öne sürmüştü [15]. Bundan önce
1743’te Ramazzini [16] Pardua’daki
rahibelerde meme kanserinin fazlaca
görüldüğünü bildirmişti.
Tedavideki gelişmeler 19. Yüzyılda başladı.
1881’de Billroth mide kanserine yönelik olarak
başarılı bir gastrektomi gerçekleştirdi ve 1884’te
Godlee bir beyin tümörünü aldı. William
Marsden Kanser Hastanesini 15851’de iki
amaca yönelik olarak kurdu: kanser hastalarının
bakımı ve kanser araştırmaları. Yüzyıl
kapanırken Roentgen ve Curie’lerin keşifleri
radyolojik tanı koyma ve radyoterapinin yolunu
açıyor, Beatson’un çalışmaları ise meme
kanserinin hormonla manipülasyonu imkânını
sağlıyordu.
Yüzyıllar boyunca değişik kanser türleri tanınmış
ve tedavi edilirken uygarlıktaki ilerlemeler ile buna
eşlik eden yaşam beklentisindeki artış kanserin
dünya çapında bu kadar yaygın bir hastalık
olmasına katkıda bulunmuştur. Birleşik Krallıkta
1880’de nüfusun yaklaşık olarak yarısı 45
yaşından önce ölmekteyken bu rakam
1980’de %3 civarına inmişti. 1880’de
Birleşik Krallıkta nüfusun %25’i 70 yaşına
2030 yılı için beklenen kanserin etkisinde bu nevi bir artış mevcut trendlerle tutarlı mıdır? 1975’te kanserin küresel etkisinin 5,9 milyon
rakamında bulunduğu tahmin edilmekteydi [1]. Şekilde 1980 [2], 1985 [3], 1990 [4], 2000 [5], 2002 [6] ve 2030 (bu kısımda) yılları için
yapılan müteakip tahminler de bulunmaktadır. Küresel etki Yirminci Yüzyılın son üçte birlik kısmında ikiye katlanmış olup bu yıldan (2008)
2030’a kadarki trend uzun vadeli eğilimler incelendiğinde makul görünmektedir.
Kanserin Tahmini Küresel Etkisi
(Yıllık Yeni Vaka Sayısı)
14 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
1. Parkin DM, Stjernswärd J ve Muir CS. Estimates of the worldwide frequency of twelve major
cancers (Oniki önde gelen kanser türünün dünya çapında rastlanma sıklığı tahminleri). Bull Dünya
Sağlık Örg. 1984;62(2): 163-82
2. Parkin DM, Läärä E, Muir CS. Estimates of the worldwide frequency of sixteen major cancers in
1980 (Onaltı önde gelen kanser türünün 1980’de dünya çapında rastlanma sıklığı tahminleri). Int J
Cancer. 1988 Şubat 15;41(2): 184-97.
3. Parkin DM, Pisani P, Ferlay J. Estimates of the worldwide incidence of eighteen major cancers in
1985 (Onsekiz önde gelen kanser türünün 1985’de dünya çapında insidans tahminleri). Int J Cancer.
1993 Haziran 19;54(4): 594-606
4. Parkin DM, Pisani P, Ferlay J. Estimates of the worldwide incidence of 25 major cancers in 1990
(25 önde gelen kanser türünün 1990’de dünya çapında insidans tahminleri). Int J Cancer. 1999 Mart
15;80(6): 827-41
5. Parkin DM. Global cancer statistics in the year 2000 (2000 yılında küresel kanser istatistikleri).
Lancet Oncol. 2001 Eylül;2(9): 533-43.
6. Ferlay J, Bray F, Pisani P ve Parkin DM. GLOBOCAN 2002: Cancer Incidence, Mortality and
Prevalence (Kanser Đnsidansı, Ölüm Oranları ve Yaygınlığı) Worldwide IARC CancerBase No. 5.
sürüm 2.0, IARCPress, Lyon, 2004.
ulaşırken mukabili rakam 1990’da %70’tir [17].
Önceliklerin belirlenmesi kanser
yükünü bilmeyi gerektirir
Hangi bölgede olursa olsun kanserle savaş
ve
kanser
hizmetlerinde
öncelikler
belirlenirken kanser yüküne ve o bölgede
yoğun biçimde görülen kanser türlerine dair
bilgi esas alınmalıdır. Ne yazık ki dünyanın
birçok yerinde ne yeni kanser vakalarının ne
de kanserin neden olduğu ölümlerin sayısı
bilinmemektedir. 2000’de dünya nüfusunun
%20’sinden daha azı kanser kayıt
sisteminin, %35’inden azı da tıbben
belgelenen ölüm nedenlerini temel alan
hayati istatistik mekanizmalarının kapsama
alanındaydı. Dahası, bu kapsama oranları
dünya çapında homojen bir yayılım da
göstermiyordu: Afrika’da nüfusun %13’ten
azı bu tür mekanizmalarca kapsanırken
Asya’da bu oran %9 dolayında idi. Öte
yandan Latin Amerika’da nüfusun %95’i
kapsanıyordu. Kanser insidans istatistikleri
için bu rakamlar Afrika’da %8, Asya’da %7,
Latin Amerika’da ise %13’tü.
Uluslar arası Kanser Araştırmaları Kurumu
(IARC) 2008 yılında 12,4 milyon yeni kanser
vakası, 7,6 milyon kanser nedenli ölüm ve
28 milyon ilk tanıdan bu yana 5 yıl ya da
daha az süre geçmiş kanserli hasta
olduğunu tahmin etmektedir. IARC ayrıca
yeni vakaların yarısından biraz fazlasının ve
kanser nedenli ölümlerin üçte ikisinin düşük
ve orta gelir grubundaki ülkelerde olduğunu
tahmin etmiştir. 2008’de dünya nüfusu
tahmini 6,7 milyar olup bunun 2030’da 8,3
milyara yükselmesi beklenmektedir [18]. Bu
dönemde yüksek gelir grubundaki ülkelerin
nüfusları %4 artarken düşük ve orta gelir
grubundaki ülkelerde bu artışın yaklaşık
%30 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.
Ayrıca düşük ve orta gelir grubundaki
ülkelerde 65 yaş ve üzerindeki nüfusun
oranının da %5 ila %10 arasında artış
göstermesi
beklenmektedir.
Kanser
oranlarıyla yaş arasındaki güçlü bağıntı göz
önünde bulundurulduğunda 2030 yılında en
çok düşük ve orta gelir grubundaki ülkelere
etki edecek artan bir kanser yükünden söz
edilebilir.
Kanserin bir dizi açıkça tespit edilmiş nedeni
[19-22]
ve
kanser
insidansı
ve
ölümcüllüğünü azaltacak çeşitli stratejiler [23]
vardır. Halen en sık görülen kanser türleri
yüksek gelir grubundaki ülkelerle diğer
ülkeler arasında farklılık göstermektedir.
Yüksek gelir grubundaki ülkelerde akciğer,
meme, prostat ve kolorektum kanserleri
yaygındır ve tüm kanserlerin üçte biri tütün
kullanımından
%10’u
da
kronik
enfeksiyonlardan kaynaklanmaktadır [24].
Kanserle savaşta öncelikler arasında tütün
kullanımının kontrol altına alınması, küçük
tümörlere yönelik (yüksek teknolojili) tarama
ve iyileştirici tedaviler bulunmaktadır.
Kaynakları az ya da orta seviyede olan
ülkelerde ise mide, karaciğer, ağız boşluğu
ve serviks kanserleri yaygındır [25, 26]. Bu
durum hızla değişmekte ve dünyanın birçok
yerinde daha önceleri nadiren rastlanan
akciğer, meme ve kolorektal kanserinde
büyük artışlar meydana gelmektedir.
Kaynakları az olan ülkelerde kanser yükünün
dörtte
biri
kronik
enfeksiyonlarla
ilişkilendirilebilirken halen %12’sine tütün
neden olmaktadır ve bu oran artıştadır [26].
Bu ülkelerdeki kanserle savaş öncelikleri
arasında tütün kullanımın kontrol altına
alınması ve erken teşhis için (düşük
teknolojili) tarama ile sıklıkla palyasyona
yönelik tedaviler bulunmaktadır.
Düşük ve orta kaynak seviyesindeki ülkeleri
bu yüzyılın ilerleyen dönemlerinde bekleyen
büyük sorunlar nüfus artışı ve yaşlanması ile
hayat tarzının batılılaşması, bilhassa da tütün
içimindeki
artıştır
[25].
Beslenme
alışkanlıkları da dâhil olmak üzere hayat
tarzındaki değişiklikler, hareketsiz bir yaşam
tarzının yaygınlaşması, kilo alma ve obezite
ile sosyolojik değişimler, özellikle de ilk
doğum yaşının yükselmesi ile kadınlarda
azalan doğurganlık oranı özellikle meme ve
kolorektal kanserdeki büyük artışlara neden
olmaktadır.
Tütün insanlarda kanserojen olan maddeler
arasında en iyi tanımlanmış olanıdır ve her
türlü kullanımında kanserojendir [27, 28]. Bir
süredir açıkça bilinmektedir ki tütünün kanser
riski ve hatta genel ölüm oranları üzerindeki
etkisi sık rastlanan diğer tüm risk
etmenlerinden ve sağaltım etkilerinden çok
daha fazladır [29]. Bugün genel geçer kabul
edilen bilgiler (sigara kullananların yarısı
sigara kullanımı ile ilgili hastalıklardan
ölmektedir; bu ölümlerin yarısı orta yaşlarda
gerçekleşmektedir; orta yaşlarda gerçekleşen
sigara kullanımı kaynaklı her ölüm sigara
içmeyenlerin yaşam beklentisine kıyasla 20
yıldan fazla bir kayba tekabül etmektedir;
sigara ile şu veya bu şekilde ilişkili olan
yirmiden fazla ölümcül hastalık vardır; bir
sigara kullanıcısı bu alışkanlığından orta
yaşlarda dahi vazgeçse sigara içmeyenlerin
yaşam beklentisine nazaran kaybettiği yılların
bir kısmını geri alabilmektedir) Britanyalı
Hekimlerin çalışmasının akabinde gelen geniş
çaplı araştırmalarla ortaya konmuştur [30].
Tütün kullanımı düşük ve orta kaynak
seviyesindeki ülkelerin nüfuslarını pençesine
almıştır ve geride kalan yıllarda sigara
kullanımında büyük artışlar meydana
gelmiştir. Nüfusun sigara kullanımındaki
büyük değişimlerin hastalık oranlarına
yansımasındaki 40 yıla varan kayda değer
zaman aralığı hesaba katıldığında, tütünsigara kullanımı kaynaklı kanser salgınının
düşük ve orta gelir grubundaki ülkelerde zirve
yapmasına henüz zaman olduğu söylenebilir.
Tütün Salgını kaynakları az ve orta seviyede
olan ülkelerde gelecek yıllarda Kanser
Salgınının arkasındaki itici güç olacaktır.
Kaynakları az ve orta seviyede olan ülkelerin
kaynakları bol olan ülkelere oranla kanserden
daha büyük ölçüde etkileneceği söylenebilir
[25]. Düşük gelir grubundaki ülkeler kişi
başına düşen yıllık gayrı safi milli hâsılanın
765 ABD Dolarından az olduğu ülkelerdir. Bu
tür ülkelerin sağlık bütçesi çoğunlukla kısıtlı
olmakta ve bulaşıcı hastalıklar yaygın biçimde
görülmektedir. Kanser tedavi imkânları
evrensel olarak erişilebilir değildir ve ömrü
uzatmaya yönelik terapiler çoğu zaman
ekonomik nedenlerden ötürü kitlelerin
erişiminin uzağındadır. Kanser ve artık daha
sık görülmeye başlayan diğer kronik
hastalıklar ciddi hasarlara yol açabilir.
Kaynakları orta düzeyde olan ülkeler kişi
başına düşen yıllık gayrı safi milli hâsılanın
9300 ABD Dolarından az olduğu ülkelerdir.
Yüksek gelir grubundaki ülkeler kanseri tedavi
Bölüm 1.1: Giriş: Kanserle Savaş Đhtiyacı ve Başarı Şansı - 15
etmek için (pahalı) yeni teknoloji ve ilaçlara
odaklanıp birçokları da düşük gelir grubundaki
ülkelere temel teşhis ve tedavi tesisleri
konusunda yardım sağlamaya yöneldikçe orta
gelir grubundaki ülkeler göz ardında kalan bir
grup oluşturmaktadır.
Çoğu orta gelir grubu ülkesinin teşhis ve tedavi
yapıları mevcuttur ancak bunlar ekipmanın
iyileştirilmesi ve kanseri tedavi etmeye yönelik
yeni ilaçların maliyeti karşısında ekonomik baskı
altında kalmaktadır. Çoğu hastanenin yüksek
gelir grubundaki ülkelerin standartlarına
yükseltilmesi gerekmektedir ve uzman
onkologların,
radyoterapistlerin,
onkoloji
hemşirelerinin ve diğer tüm tıbbi, yardımcı
hekimlik ve teknik personelin sayılarının
artırılması ve eğitimlerinin hızlandırılmasına
ihtiyaç duyulmaktadır. Orta gelir düzeyindeki iki
ülke olan Macaristan ve Türkiye’deki durum bu
kısımdaki kutularda özetlenmektedir.
Dünya çapında kanseri önlemeye ve kanserle
savaşa yönelik ilk büyük adım dünyanın değişik
bölgelerindeki kanser yükünün ölçeği ve
doğasını kavramak ve daha sonra da önlenebilir
nedenleri ve diğer önceliklerin üzerine gitmektir.
Düşük gelir grubundaki ülkeler hakkındaki
verilerin yakın zamandaki artışı hala
mükemmelden uzak olsa da küresel kanser
yükünün daha iyi bir resmini çizmeye olanak
tanımaktadır.
Küresel Kanser Yükünün Evrimi
2000 yılı civarında dünya nüfusunun
%20’sinden daha azı kanser kayıt sisteminin,
%33’ünden azı da tıbben belgelenen ölüm
nedenlerini temel alan ölüm oranı istatistiklerinin
kapsama alanındaydı. Ancak bu durum küresel
olarak eşit dağılım göstermemektedir: Afrika’da
nüfusun %13’ünden azı bir ölüm sertifikası
sistemine tabi iken Asya’da nüfusun sadece
%8,5’i, Latin Amerika’da ise %95’i bu sistemlerin
kapsama alanındadır. Kanser insidansı
istatistikleri için mukabili nüfus kapsama oranları
ise Afrika’da %8, Asya’da %7 ve Latin
Amerika’da %10’dur.
Popülasyonun büyük kesimlerine dair verilerin
yokluğunda tahminlere başvurmak gereklidir;
bunların hesaplanmasında kullanılan yöntemler
GLOBOCAN 2002’de detaylarıyla tarif edilmiştir
[31]. Özetle, insidans ve ölüm oranları ( her yıl
16 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
100.000 kişi başına düşen vaka veya ölüm
sayısı) ülke, cinsiyet ve kanserin ortaya
çıktığı yer bazında 5 yaş grubu için (0-14, 1544, 45-54, 54-64, 65+) mümkünse IARC’de
toplanan 2004 ya da 2005’e kadarki eldeki en
yeni veriler kullanılarak tahmin edilmektedir
[32-34]. Vaka ve ölüm sayıları bu tahmini
oranları ilgili ülkenin 2008 nüfus tahmini ile
çarpılarak hesaplanır [18]. Sonuçlar Dünya
Sağlık Örgütü (WHO) Bölgelerine göre
yayınlanır. Ölüm oranı verilerine WHO Ölüm
Oranı Veritabanından [35] ulaşılabilir ve her ne
kadar detay düzeyi ve veri kalitesi önemli ölçüde
farklılık gösterse de bu veriler dünyadaki birçok
ülke için 2005 yılına kadar cinsiyet ve kanserin
ortaya çıktığı yer bazında verileri içerir. Bazı
ülkeler için yalnızca bölgesel ölüm oranları
mevcuttur ve bu verilerden ulusal oranları
tahmin etmek amacıyla da yararlanılır. Ölüm
oranı verilerinin bulunmadığı, ya da kalitesinin iyi
olmadığı bilinen ülkeler için ölüm oranı tahminleri
ülke ya da bölge bazında hayatta kalma
oranıyla
insidansı
birlikte
kullanarak
oluşturulmuştur.
Bir ülkede kanserin cinsiyet ve yaş bazındaki
insidans oranlarını tahmin etmek amacıyla çeşitli
yöntemler kullanılmıştır. Mümkün olduğunca en
yakın tarihli ulusal insidans oranları veya
tahminlerinden yararlanılmıştır. Yerel veya
bölgesel ve ulusal ölüm oranı verilerinin mevcut
bulunduğu ülkeler için ulusal insidans örnek
kanser kayıt merkezi verilerinin bir araya
getirilmesiyle elde edilen bir dizi yaş, cinsiyet ve
ortaya çıkış yeri değişkenini temel alan
insidans/ölüm oranı ülkenin ulusal ölüm oranına
tatbik ederek tahmin edilir. Đnsidans/ölüm oranı belirli
kayıt merkezlerinin insidans verilerinin Poisson
regresyon modelinin mukabil ölüm oranı verileriyle
cinsiyet ve yaş değişkenlerini göz önünde
bulunduran muvazenesi sonucunda elde edilir. Bu
yöntem IARC’nin Betimleyici Epidemiyoloji Grubu
tarafından düzenli olarak kullanılmakta olup kanser
insidans tahminlerini doğru bir şekilde sağladığı
gösterilmiştir. Yerel ve/veya bölgesel insidans
verilerinin bulunduğu ve ölüm konusunda hiçbir
bilginin bulunmadığı durumlarda bölgesel oranlar
ulusal oranların tahmin edilmesi için kullanılmıştır.
Hiçbir verinin bulunmadığı ülkelerde ise ülke
bazında oranlar GLOBOCAN 2002’de anlatıldığı
şekilde komşu ülkelerdeki oranların basit
aritmetik ortalaması alınarak hesaplanmıştır [31].
Küresel Kanser Yükü
2004 yılında 58,8 milyon insanın öldüğü
tahmin edilmektedir [36]. Bu ölümlerin yarısı
60 yaşın altında gerçekleşmiş olup 22
milyon ölüm ise 70 ya da üstü yaşlarda vuku
bulurken 10,7 milyon ölüm 80 ya da üstü
yaşlarda meydana gelmiştir. Yaklaşık olarak
beş ölümden biri beş yaş altı çocuklara aittir.
Kanserden ölümler tüm ölümlerin sekizde
birini oluşturmaktaysa da doğrudan ölüm
nedeni kanser olmayan ancak öldüğünde
kanser hastası olan insanların sayısı daha
da fazla olacaktır.
Ölüm oranı verileri önemli bilgiler verse de
faydaları herhangi bir popülasyonda mutlak
sağlık eksikliği hakkında öngörüler vermeyle
sınırlıdır. Kanser insidans verisininse kanser
sorununun daha net bir resmini vermek gibi
bir avantajı vardır ve hizmet planlaması ve
ilgili faaliyetlerde önemli bir rol oynar. Ayrıca
en azından niteliksel olarak da açıktır ki
dünyanın belirli yörelerinde yaygın olan bazı
kanser türleri başka yerlerde o denli yaygın
değildir. Dünyanın değişik bölgeleri için
kanser yükünün ve farklı türlerinin
tahminlerine haiz olmak büyük önem taşır.
WHO Afrika Bölgesi (AFRO)
AFRO Bölgesinin 2008 yılındaki tahmini
nüfusu çoğunluğu gençlerden oluşan 812
milyon (404 milyon erkek ve 408 milyon
kadın) idi. (Şekil 1.1.1a). Birçok Afrika
ülkesinde ulusal nüfus sayımlarının etkinliği
çok güvenilir değildir ve AFRO Bölgesinin
toplam nüfusunun çok küçük bir kısmı
tıbben belgelenmiş ölüm nedeni (nüfusun
%7,2’si) ve insidans verisi sağlayan nüfus
tabanlı kanser kayıt merkezi (nüfusun
%8,3’ü) sistemlerinin kapsama alanındadır.
AFRO için nüfus ve kanser yükü
tahminlerinde önemli oranda hatalar
bulunmaktadır.
2008’de 667.000 yeni kanser vakası
(erkeklerde 314.000 ve kadınlarda 353.000)
ve 518.000 kanser nedenli ölüm (yaklaşık
olarak erkeklerde 252.000 ve kadınlarda
266.000) görüldüğü tahmin edilmektedir
(Şekil 1.1.1b). Erkeklerde en yaygın görülen
kanser ve kanser nedenli ölüm nedenlerinin
en sık rastlananı şüphesiz HIV/AIDS
salgınının bir sonucu olan Kaposi
Sarkomudur; ve bunu karaciğer, prostat ve
özofagus kanserleri izlemektedir. Kadınlarda
ise serviks kanseri en yaygın görülen kanser
türü ve kanserden kaynaklanan ölüm
nedenidir. Meme kanseri insidans ve ölüm
oranlarında ikinci sırayı almaktadır ve onu
karaciğer kanseri ile Kaposi Sarkomu
izlemektedir (Şekil 1.1.1b).
Şek. 1.1.1 Dünya Sağlık Örgütü Afrika Bölgesinde (AFRO) Nüfus piramidi (Şekil 1.1.1a), Kanser Đnsidansı ve Ölüm Oranı
(Şekil 1.1.1b).
WHO Afrika Bölgesi (AFRO)
Nüfus
WHO Amerika Bölgesi (AMRO/PAHO)
Erkek
Amerika Bölgesindeki (AMRO/PAHO) her
ülkenin ulusal nüfus sayımı verileri
mevcuttur. Kuzey Amerika’da (Amerika
Birleşik Devletleri ve Kanada) nüfusun tümü
ulusal bir ölüm sertifikası sisteminin, %90’ı
ise nüfus tabanlı kanser kayıt sisteminin
kapsamındadır. Orta ve Güney Amerika’da
ise nüfusun %95’i bir ulusal ölüm oranı
sistemi, %13’ü ise nüfus tabanlı kanser
kayıt sistemi kapsamındadır. Tahminler
Kuzey Amerika’da Orta ve Güney
Amerika’ya nazaran daha başarılı olacaktır.
AMRO/PAHO bölgesinin tahmini nüfusu
2000’de 831 milyondu ve kadınlar
erkeklerden biraz daha fazla sayıdaydı (Şekil
1.1.2a). Nüfus piramidi AFRO Bölgesinin
genç nüfusundan farklı olarak önemli sayıda
orta yaşlı erkek ve kadın içeren bir nüfus
göstermektedir (Şekil 1.1.2a).
2008’de 1,338 milyonu erkeklerde, 1,279
milyonu kadınlarda olmak üzere tahmini
2.617.000 yeni kanser vakası görülmüştür.
Toplamda
kanserden
kaynaklanan
1.258.000 ölüm gerçekleştiği tahmin
edilmektedir:
erkeklerde
651.000,
kadınlarda 607.000. Prostat kanseri
erkeklerde en yaygın görülen kanser vakası
ise de akciğer kanserinden ölümler sayıca
daha çoktu (Şekil 1.1.2b). Erkeklerde vaka
sayısı bakımından ikinci en yaygın kanser
türü olan akciğer kanserini kolorektum ve
mide kanserleri ile lenfoma takip
etmekteydi. Kadınlarda vaka sayısı
açısından en yaygın kanser türü meme
kanseri olmasına rağmen erkeklerde
olduğu gibi akciğer kanserinden ölümler
sayıca daha fazla idi. Kadınlarda vaka
sayısı bakımından ikinci en yaygın kanser
türü olan akciğer kanserini kolorektal
kanser ve serviks ve korpus kanserleri
izliyordu.
Kadın
Şek. 1.1.1a
WHO Afrika Bölgesi (AFRO)
Erkekler
314.000 vaka
252.000 ölüm
Kadınlar
353.000 vaka
266.000 ölüm
Serviks uteri
Kaposi sarkomu
Meme
Karaciğer
Prostat
Hodgkins harici lenfoma
Mide
Özofagus
Kolorektum
Ağız Boşluğu
Akciğer
Lösemi
Mesane
Yumurtalık
Cilt melanomu
Larinks
Đnsidans
Ölüm oranı
(Bin)
Şek. 1.1.1b
Bölüm 1.1: Giriş: Kanserle Savaş Đhtiyacı ve Başarı Şansı - 17
Kuzey Amerika (Birleşik Devletler ve
Kanada) ile Orta ve Güney Amerika
arasında önemli farklar vardır. Bu
bölgelerin nüfus piramitleri oldukça
farklıdır. Kuzey Amerika’da (toplam nüfus
346 milyon) açıkça yaşlanmakta olan bir
popülasyon mevcutken (Şekil 1.1.3a) Orta
ve Güney Amerika’da (toplam nüfus 577
milyon) genç bir popülasyon vardır (Şekil
1.1.3b).
Kuzey Amerika’da 2008’de 1.606.000 yeni
kanser vakası (erkeklerde 849.000 ve
kadınlarda 757.000) ve 669.000 kanser
nedenli ölüm (erkeklerde 349.000 ve
kadınlarda 320.000) görüldüğü tahmin
edilmektedir. Prostat kanseri insidans
verilerinde açıkça önde gitmekteyken onu
akciğer kanseri, kolorektal kanser,
mesane kanseri ve lenfoma takip
etmektedir (Şekil 1.1.3c). Kanserden
kaynaklanan ölüm nedenleri arasında
akciğer kanseri en yaygınıyken onu
prostat kanseri ve kolorektal kanser
izlemektedir (Şekil 1.1.3c). Kadınlarda
insidans açısından en yaygın kanser türü
olan meme kanserinin ardından akciğer
kanseri, kolorektal kanser ve korpus
kanseri gelmektedir (Şekil 1.1.3c).
Kadınlarda kanserden kaynaklanan ölüm
nedenleri arasında en yaygını akciğer
kanseridir ve onu meme kanseri ile
kolorektal kanser izlemektedir (Şekil
1.1.3c).
PAHO Bölgesinin güney kısmında (Orta
ve Güney Amerika ile Karayipler) 2008’de
1.011.000 yeni kanser vakası (erkeklerde
489.000 ve kadınlarda 522.000) ve
589.000 kanserden kaynaklanan ölüm
(erkeklerde 302.000 ve kadınlarda
287.000) görülmüştür. Erkeklerde en
yaygın görülen kanser türü olan prostat
kanserini akciğer ve mide kanserleri ile
kolorektal kanser izlemektedir (Şekil
1.1.3d). Akciğer kanseri kanser kaynaklı
ölüm nedenleri arasında en sık
rastlananıdır ve onu prostat ve mide
kanserleri
ile
kolorektal
kanser
izlemektedir (Şekil 1.1.3d). Kadınlarda en
yaygın rastlanan kanser türü meme
kanseridir ve onu serviks kanseri,
kolorektal kanser , mide ve akciğer
18 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
Şek. 1.1.2 Dünya Sağlık Örgütü PAHO Bölgesinde (PAHO) Nüfus piramidi (Şekil 1.1.2a), Kanser Đnsidansı ve Ölüm Oranı
(Şekil 1.1.2b).
WHO Amerika Bölgesi (PAHO)
Nüfus
Erkek
Kadın
Şek. 1.1.2a
WHO Amerika Bölgesi (PAHO)
Erkekler
1.338.000 vaka
651.000 ölüm
Kadınlar
1.279.000 vaka
607.000 ölüm
Prostat
Meme
Akciğer
Kolorektum
Mide
Serviks Uteri
Mesane
Hodgkins harici lenfoma
Böbrek
Lösemi
Cilt melanonu
Korpus uteri
Pankreas
Tiroid
Yumurtalık
Beyin, sinir sistemi
Đnsidans
Ölüm oranı
Şek. 1.1.2b
(Bin)
Şek. 1.1.3 Dünya Sağlık Örgütü PAHO Bölgesi Kuzey Amerika bileşeni (Şekil 1.1.3a) ve Orta ve Güney Amerika bileşeni (Şekil 1.1.3b) için nüfus piramidi ile Kuzey Amerika bileşeni (Şekil
1.1.3c) ve Orta ve Güney Amerika bileşeni (Şekil 1.1.3d) için Kanser Đnsidansı ile Ölüm Oranları.
PAHO: Güney Amerika
PAHO: Kuzey Amerika
Nüfus
Nüfus
Erkek
Kadın
Erkek
Şek. 1.1.3b
Şek. 1.1.3a
WHO PAHO: Kuzey Amerika
Erkekler
542.000 vaka
349.000 ölüm
WHO PAHO: Güney Amerika
Kadınlar
757.000 vaka
328.000 ölüm
Erkekler
489.000 vaka
352.000 ölüm
Şek. 1.1.3c
Kadınlar
522.000 vaka
287.000 ölüm
Meme
Prostat
Mide
Korpus uteri
Akciğer
Kolorektum
Lösemi
Hodgkins harici lenfoma
Mesane
Pankreas
Beyin, sinir sistemi
Yumurtalık
Akciğer
Böbrek
Özofagus
Larinks
Prostat
Akciğer
Meme
Kolorektum
Mesane
Hodgkins harici lenfoma
Cilt melanomu
Böbrek
Lösemi
Korpus uteri
Pankreas
Tiroid
Mide
Yumurtalık
Ağız boşluğu
Beyin, sinir sistemi
Đnsidans
Ölüm oranı
Kadın
(Bin)
Đnsidans
Ölüm oranı
(Bin)
Şek. 1.1.3d
Bölüm 1.1: Giriş: Kanserle Savaş Đhtiyacı ve Başarı Şansı - 19
kanserleri takip etmektedir. Meme kanseri,
serviks kanseri, mide kanseri, akciğer kanseri
ve kolorektal kanser kaynaklı ölüm
nedenlerinin en yaygınlarıdır (Şekil 1.1.3d).
WHO Güney
(SEARO)
Doğu
Asya
Şek. 1.1.4 Dünya Sağlık Örgütü Güney-Doğu Asya Bölgesi (SEARO) için nüfus piramidi (Şekil 1.1.4a), Kanser Đnsidansı ve
Ölüm Oranları (Şekil 1.1.4b).
Nüfus
Bölgesi
Asya
ülkelerindeki
ulusal
nüfus
sayımlarının etkinliği belirsizdir ve SEARO
Bölgesindeki toplam nüfusun ancak küçük
bir kısmı için ölüm oranı verileri ya da
insidans verileri sağlayan nüfus tabanlı
kanser kayıt merkezleri mevcuttur.
SEARO’daki nüfus ve kanser yükü
tahminleri göz önünde bulundurulurken
bu gözlemler dikkate alınmalı ve genel
yük ile kanser dağılımında Bölge
nüfusunun %67’sini oluşturan Hindistan’ın
ağırlığı da not edilmelidir.
Erkek
Kadın
SEARO Bölgesi nüfusunun 2008’de
1,768 milyar olduğu ve erkeklerin az
farkla kadınlardan sayıca fazla olduğu
tahmin edilmektedir. Nüfus piramidi genç
bir nüfusa işaret etmektedir (Şekil 1.1.4a).
2008’de 1.589.000 yeni kanser vakası
(erkeklerde 758.000 ve kadınlarda
831.000) ve 1.072.000 kanser kaynaklı
ölüm (yaklaşık olarak erkeklerde 557.000
ve kadınlarda 515.000) görüldüğü tahmin
edilmektedir (Şekil 1.1.4b). Erkeklerde en
yaygın kanser türü olan akciğer kanserini
ağız kanseri, farenks kanseri, özofagus
kanseri, mide kanseri, kolorektal kanser,
karaciğer kanseri ve gırtlak kanseri
izlemektedir (Şekil 1.1.4b). Erkeklerde
kanser kaynaklı en yaygın ölüm nedeni
akciğer kanseri idi (Şekil 1.1.4b). Ağız
boşluğu ve farenks kanserleri birlikte
değerlendirilirse bu bölgedeki kanserler
erkeklerde en yüksek insidans ve en
yaygın kanser kaynaklı ölüm nedeni
konumunu alırlar. Kadınlarda serviks
kanseri ve meme kanseri öteki kanserlere
nazaran açık farkla yeni vaka sayısı
olarak en yaygın ve en ölümcül kanser
türleridir (Şekil 1.1.4b). Erkek ve
kadınlardaki vaka durumunun farklılığı
daha az insidansa rağmen erkeklerde
daha çok ölüme neden olmaktadır.
Şek. 1.1.4a
WHO Güney Doğu Asya Bölgesi (SEARO)
Erkekler
758.000 vaka
557.000 ölüm
Serviks uteri
Meme
Ağız boşluğu
Akciğer
Kolorektum
Özofagus
Farenks
Mide
Karaciğer
Larinks
Hodgkins harici lenfoma
Lösemi
Yumurtalık
Prostat
Mesane
Beyin, sinir sistemi
Đnsidans
Ölüm oranı
Şek. 1.1.4b
20 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
Kadınlar
831.000 vaka
515.000 ölüm
(Bin)
WHO Doğu Akdeniz Bölgesi (EMRO)
Şek. 1.1.5 Dünya Sağlık Örgütü Doğu Akdeniz Bölgesinde (EMRO) nüfus piramidi (Şekil 1.1.5a), Kanser Đnsidans ve Ölüm
Oranları (Şekil 1.1.5b).
SEARO ve WPRO’da olduğu gibi birçok
ülkede ulusal nüfus sayım verilerinin etkinliği
belirsizdir ve EMRO Bölgesi toplam nüfusunun
sadece küçük bir kısmı için ölüm oranı verileri
ya da insidans verileri sağlayan nüfus tabanlı
kanser kayıt merkezleri mevcuttur. EMRO için
nüfus ve kanser yükü tahminleri göz önünde
bulundurulurken bu durum dikkate alınmalıdır.
Nüfus
Erkek
Kadın
EMRO Bölgesi nüfusunun 2008’de 561 milyon
olduğu ve erkeklerin az farkla kadınlardan
sayıca fazla olduğu tahmin edilmektedir. Nüfus
piramidi genç bir nüfusa işaret etmektedir
(Şekil 1.1.5a).
2008’de 467.000 yeni kanser vakası
(erkeklerde 228.000 ve kadınlarda 239.000) ve
323.000 kanser kaynaklı ölüm (yaklaşık olarak
erkeklerde 228.000 ve kadınlarda 153.000)
görüldüğü tahmin edilmektedir (Şekil 1.1.5b).
Erkeklerde en yaygın kanserler akciğer kanseri
ve mesane kanseri iken akciğer kanserinden
kaynaklanan ölümler daha fazla sayıdadır
(Şekil 1.1.5b). Kadınlarda meme kanseri
serviks kanserinin bir hayli önünde, en yaygın
vaka ve en ölümcül kanser türüdür (Şekil
1.1.5b).
Şek. 1.1.5a
WHO Doğu Akdeniz Bölgesi (EMRO)
Meme
Mesane
Akciğer
Ağız boşluğu
Kolorektum
Mide
Özofagus
Lösemi
Hodgkins harici lenfoma
Serviks uteri
Karaciğer
Beyin, sinir sistemi
Larinks
Tiroid
Yumurtalık
Prostat
Birçok Asya ülkesinde ulusal nüfus sayımlarının
etkinliği belirsizdir ve WPRO Bölgesindeki
toplam nüfusun ancak küçük bir kısmı için ölüm
oranı verileri ya da insidans verileri sağlayan
nüfus tabanlı kanser kayıt merkezleri
mevcuttur. WPRO’daki nüfus ve kanser yükü
tahminleri göz önünde bulundurulurken bu
gözlemler dikkate alınmalı ve genel yük ile
kanser dağılımında Bölge nüfusunun %75’ini
oluşturan ve prognozunda başarısız olunan
kanserlerin (akciğer, karaciğer, özofagus, mide)
sıklıkla görüldüğü Çin’in ağırlığı da not
edilmelidir. Bu bölgede yüksek bir
ölüm/insidans oranı beklenmelidir.
WPRO Bölgesi nüfusunun 2008’de 1,780
milyar olduğu ve erkeklerin çok az farkla
kadınlarda daha fazla sayıda olduğu tahmin
edilmektedir (Şekil 1.1.6a). Nüfus piramidi orta
yaş rakamlarındaki kabarıklık ile yaşlanmakta
olan bir nüfusa işaret etmektedir (Şekil 1.1.6a).
Kadınlar
239.000 vaka
153.000 ölüm
Erkekler
278.000 vaka
170.000 ölüm
WHO Batı Pasifik Bölgesi (WPRO)
Đnsidans
Ölüm oranı
(Bin)
Şek. 1.1.5b
Bölüm 1.1: Giriş: Kanserle Savaş Đhtiyacı ve Başarı Şansı - 21
2008’de 3.689.000 yeni kanser vakası
(erkeklerde 2.213.000 ve kadınlarda
1.476.000) ve 2.575.000 kanser kaynaklı
ölüm
(yaklaşık
olarak
erkeklerde
1.629.000 ve kadınlarda 946.000)
görüldüğü tahmin edilmektedir (Şekil
1.1.6b). Erkeklerde en yaygın görülen kanser
olan mide kanserini az farkla akciğer kanseri ve
karaciğer kanseri ile özofagus kanseri ve
kolorektal kanser takip etmektedir (Şekil
1.1.6b). Akciğer kanseri, karaciğer kanseri,
mide kanseri ve özofagus kanseri erkeklerde
en yaygın kanser kaynaklı ölüm nedenleri idi
(Şekil 1.1.6b). Kadınlarda en yaygın kanser
türü olan meme kanserini mide kanseri,
akciğer kanseri, kolorektal kanser, karaciğer
kanseri ve serviks kanseri izlemektedir (Şekil
1.1.6b). Akciğer kanseri kadınlarda kanser
kaynaklı en yaygın ölüm nedeni iken onu mide
kanseri, karaciğer kanseri, özofagus kanseri,
meme kanseri ve kolorektal kanser takip
etmektedir (Şekil 1.1.6b).
Şek. 1.1.6 Dünya Sağlık Örgütü Batı Pasifik Bölgesinde (WPRO) nüfus piramidi (Şekil 1.1.6a), Kanser Đnsidans ve Ölüm
Oranları (Şekil 1.1.6b).
Nüfus
Erkek
Kadın
WHO Avrupa Bölgesi (EURO)
EURO Bölgesinin ulusal nüfus sayımları
oldukça iyi veriler sağlamaktadır. Bunlara ek
olarak Bölge nüfusunun %98,3’ü ölüm oranı
istatistiklerince, %36,5’i ise nüfus tabanlı
kanser kayıt sistemine kapsanmaktadır.
Şek. 1.1.6a
WHO Batı Pasifik Bölgesi (WPRO)
Mide
EURO Bölgesinin 2008’deki nüfusu 891
milyon olarak tahmin edilmektedir ve
kadınlar az farkla erkeklerden fazla sayıdadır
(Şekil 1.1.7a). Nüfus piramidi orta yaş
rakamlarındaki kabarıklık ve genç yaş
kategorilerinde azalan doğum oranları ile
yaşlanmakta olan bir popülasyona işaret
etmektedir (Şekil 1.1.7a).
2008’de 3.422.000 yeni kanser vakası
(erkeklerde
1.821.000
ve
kadınlarda
1.601.000) ve 1.847.000 kanser kaynaklı ölüm
(yaklaşık olarak erkeklerde 1.034.000 ve
kadınlarda 813.000) görüldüğü tahmin
edilmektedir (Şekil 1.1.7b). Erkeklerde en
yaygın görülen kanser türü olan akciğer
kanserini prostat kanseri, kolorektal kanser,
mesane ve mide kanserleri izlemektedir (Şekil
1.1.7b). Akciğer kanseri, kolorektal kanser,
prostat kanseri ve mide kanseri erkeklerde en
yaygın kanser kaynaklı ölüm nedenleri idi (Şekil
22 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
Kadınlar
1.476.000 vaka
946.000 ölüm
Erkekler
2.213.000 vaka
1.629.000 ölüm
Akciğer
Karaciğer
Kolorektum
Özofagus
Meme
Lösemi
Korpus uteri
Pankreas
Mesane
Hodgkins harici lenfoma
Beyin, sinir sistemi
Prostat
Nazofarenks
Böbrek
Yumurtalık
Đnsidans
Ölüm oranı
Şek. 1.16b
(Bin)
1.1.7b). Kadınlarda meme kanseri en sık
rastlanan kanser türü iken onu kolorektal
kanser, akciğer kanseri, korpus kanseri ve
mide kanseri izlemektedir (Şekil 1.1.7b).
Meme kanseri aynı zamanda en yaygın
kanser kaynaklı ölüm nedeni idi ve onu
kolorektal kanser, akciğer kanseri ve mide
kanseri takip etmekteydi.
Şek. 1.1.7 Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesinde (EURO) nüfus piramidi (Şekil 1.1.7a), Kanser Đnsidans ve Ölüm
Oranları (Şekil 1.1.7b).
Nüfus
Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri on yılı aşkın bir
süredir devam eden bir iktisadi dönüşüm
yaşamaktadır. WHO EURO bölgesinde
Avrupa Birliği ve Avrupa Ekonomik Alanı
dışındaki ülkelere ayrı bir önem verilmesi
kararlaştırılmıştır. Bu ise toplam nüfusu 413
milyon olan bir alt bölge meydana getirmiştir.
Nüfus grafiği son yıllarda azalan doğum
sayılarına ve ileriki yaş gruplarında açık bir
şekilde kadınların fazlalığına işaret etmektedir
(Şekil 1.1.8a).
2008’de 1.049.000 yeni kanser vakası
(erkeklerde 523.000 ve kadınlarda 526.000) ve
644.000 kanser kaynaklı ölüm (erkeklerde
359.000 ve kadınlarda 285.000) görüldüğü
tahmin edilmektedir (Şekil 1.1.8b). Erkeklerde
en yaygın kanser türleri akciğer kanseri, mide
kanseri, kolorektal kanser, prostat kanseri ve
mesane kanseridir (Şekil 1.1.8b). Akciğer
kanseri, mide kanseri ve kolorektal kanser
kanser kaynaklı ölümlerin en yaygın nedenleri
idi (Şekil 1.1.8b). Kadınlarda meme kanseri en
yaygın kanser türü iken onu kolorektal kanser,
mide kanseri, serviks kanseri ve korpus kanseri
izlemekteydi (Şekil 1.1.8b). Meme, kolorektal ve
mide kanseri kadınlarda en yaygın kanser
kaynaklı ölüm nedenleri idi (Şekil 1.1.8b).
Erkek
Kadın
Şek. 1.1.7a
WHO Avrupa Bölgesi (EURO)
Kadınlar
1.601.000 vaka
813.000 ölüm
Erkekler
1.821.000 vaka
1.034.000 ölüm
Meme
Kolorektum
Akciğer
Prostat
Mide
Mesane
Böbrek
Dünya Geneli
Küresel çapta 2008’de 12,4 milyon yeni kanser
vakası (erkeklerde 6.672.000 ve kadınlarda
5.779.000) ve 7,6 milyon kanser kaynaklı ölüm
(erkeklerde
4.293.000
ve
kadınlarda
3.300.000) görüldüğü tahmin edilmektedir. Yeni
vakaların yarıdan fazlası büyük oranda düşük
ve orta gelir grubu ülkeler içeren WHO
bölgelerinin sakinlerinde görülmüştür –AFRO,
EMRO, SEARO ve WPRO (Şekil 1.1.9).
Küresel çapta akciğer kanseri en yaygın kanser
türü ve kanserle alakalı ölüm nedeni iken;
kadınlarda en yaygın kanser türü ve kanserle
alakalı ölüm nedeni meme kanseriydi.
Hodgkins harici lenfoma
Lösemi
Pankreas
Korpus uteri
Cilt melanomu
Serviks uteri
Ağız boşluğu
Yumurtalık
Karaciğer
Đnsidans
(Bin)
Ölüm oranı
Şek. 1.1.7b
Bölüm 1.1: Giriş: Kanserle Savaş Đhtiyacı ve Başarı Şansı - 23
Küresel kanser yükü: Artışın
altında yatan etkenler
Şek. 1.1.8 Avrupa Birliği ve Avrupa Ekonomik Alanı ülkeleri hariç Dünya Sağlık Örgütü EURO Bölgesinde nüfus piramidi
(Şekil 1.1.8a), Kanser Đnsidans ve Ölüm Oranları (Şekil 1.1.8b).
EURO: Öteki Avrupa*
Küresel kanser yükünün zaman içinde
artabileceğini öngören üç net senaryo vardır. Đlk
olarak dünya nüfusunun 2000’deki 6,1 milyar
seviyesinden 2008’de 6,7 milyara ulaşarak
2030’da beklenen 8,3 yükselmesi yaş bazında
oranlar sabit kalsa bile kanser yükünde bir artışa
neden olacaktır. Đkincisi, kanser riskinin yaşa
bağlı olarak büyük ölçüde artışının ışığında
popülasyonun boyutu ve yaş bazında oranların
sabit kaldığı durumda yük, nüfusun
yaşlanmasıyla artacaktır. Şekil 1.1.10 net bir
biçimde dünya nüfusunun 2030’a gelindiğinde
önemli ölçüde artmanın yanı sıra dikkate şayan
biçimde yaşlanacağını göstermektedir.
Yaşlanma kanser yükü açısından önemli bir
husustur. Yaşlanma daha gelişmiş ülkelerde az
gelişmiş ülkelere kıyasla daha tedricen
meydana gelmiş ve bu ülkelere bu yapısal
değişime uyum sağlamak için zaman vermiştir.
65 yaş ya da üzerindeki nüfusunun yüzdesini
sadece 26 yıl zarfında iki katına çıkaran
Japonya bu konuda en önemli istisnadır. Doğu
ve Güneydoğu Asya’daki diğer ülkeler (bilhassa
Çin, Güney Kore, Tayvan ve Tayland) da sert
ve nispeten yakın zamanda gerçekleşen
doğurganlık oranı düşüşlerinin ateşlediği benzer
bir hızlı gidişat içindedir. 65 yaş ve üzerindeki
Fransa nüfusunun %7’den (1865) %14’e (1980)
çıkması 115 yıl almıştır. Singapur’da bu nüfus
diliminin %7’den (2000) %14’e (2019)
ulaşmasının 19 yıl alacağı tahmin edilmektedir
(Şekil 1.1.11).
Çin’de geride kalan 50 yıllık sürede sağlık
alanında kaydedilen büyük gelişmeler nedeniyle
doğumda yaşam beklentisi üçte iki oranında
artarak 1955’ten 2005’e gelindiğinde 40,8’den
71,5 yaşa ulaşmıştır. Çin’de yaşlı insanların (65
üzeri) yüzdesinin 2006 ile 2050 arasında yüzde
8’den yüzde 24’e ulaşarak üçe katlanması
öngörülmektedir. Kronik sağlık sorunları ileriki
yaşlarda daha sık görüldüğü için Çin’in
nüfusunun yaşlanması ülkedeki kronik
hastalıkların ve arazların yaygınlığında da
artışlara neden olmuştur [37, 38].
Nüfus
Erkek
Kadın
* EEA ve Đsviçre hariç ERO
Şek. 1.1.8a Muaddel EURO Bölgesi için Nüfus Piramidi, 2008
WHO EURO: AB ve EEA Dışındaki Ülkeler*
Kadınlar
526.000 vaka
285.000 ölüm
Erkekler
523.000 vaka
359.000 ölüm
Akciğer
Meme
Kolorektum
Mide
Prostat
Mesane
Serviks uteri
Corpus uteri
Böbrek
Pankreas
Lösemi
Yumurtalık
Ağız boşluğu
Larinks
Özofagus
Karaciğer
Đnsidans
Ölüm oranı
(Bin)
* EEA ve Đsviçre hariç ERO
Şek. 1.1.8b
* Avrupa Birliği Üyesi Ülkeler (Avusturya, Belçika, Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Almanya,
Yunanistan, Macaristan, Đrlanda, Đtalya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Malta, Hollanda, Polonya, Portekiz, Slovakya, Đspanya,
Đsveç ve Birleşik Krallık) ile Avrupa Ekonomik Alanı üyeleri (Đzlanda ve Norveç) ve Đsviçre hariç WHO EURO Bölgesi
24 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
DÜNYA
12,4 milyon yeni kanser vakası
Afrika
Kuzey Amerika
Güney Amerika
Doğu Akdeniz
Avrupa Birliği
Avrupa Ekonomik Alanı
Öteki Avrupa
Güney Doğu Asya
Çin
Japonya ve Kore
Avustralya ve Yeni Zelanda
Batı Pasifik’in kalanı
Şek. 1.1.9 Küresel Kanser yükünün Dünya Sağlık Örgütü Bölgelerine göre dağılımı (2008)
Kanser yükünde bir artışa neden olabilecek
üçüncü unsur ise popülasyonun büyüklüğü ve
yaş dağılımı değişmese bile insidans oranları
temelinde yatan bir artıştır. Fransa’da kanser
insidans oranları 1978 ile 2000 arasında yılda
%1,3 artmıştır [19, 21]. Hindistan kanser kayıt
merkezlerinde 1983 ile 1997 arasında
insidans oranı her yıl yıllık %0,5 oranında
artmıştır. Çin’de (Qidong) 1973 ile 1997
arasında insidans oranı her yıl yıllık %1,4
oranında artmıştır. 1985 ve 1997 arasında
Latin Amerika kayıt merkezlerinde insidans
oranı her yıl yıllık %1,0 oranında artmıştır [3946].
Dünya nüfusunun artışı ve yaşlanması düşük
ve orta gelir grubu ülkelerdeki ile insidans
oranlarının temelinde yatan sürekli artış
küresel kanser yükünde artışlara katkı
yapacaktır.
Bir
dizi
yüzdesel
artış
senaryosuna göre küresel kanser yükü Tablo
1.1.3’te gösterilmiştir. Nüfus artışı ve
yaşlanmanın gelecekteki kanser yüküne
insidans oranlarının temelinde yatan bir
artıştan daha fazla katkı yapacağı açıktır
(Tablo 1.1.3). Kanser insidansında sıfır artış
senaryosunda küresel yük 2002’deki 10,9
milyondan 2030’da 20 milyona çıkacaktır.
Benzer rakam ve sonuçlar ölüm oranı verileri
için de mevcuttur (Tablo 1.1.4).
Bu verilere dayalı kestirimler sonucunda,
demografik değişimleri de göz önünde
bulundurarak ve kanser insidansında yıllık
%1’lik bir artış öngörerek, 2030’da yaklaşık
olarak yıllık 26,4 milyon yeni kanser vakası ve
17,0 milyon kanser kaynaklı ölüm gerçekleşmesi
beklenebilir (Tablo 1.1.4). Yapılan kestirimlerin
insidans artış oranlarında %1’lik bir rakam farz
edildiğinde kanser yükünün muhafazakâr bir
tahminini ortaya koyması muhtemeldir.
Eylem Gereksinimi. Halen en yaygın kanser
türleri kaynakları yüksek düzeyde olan
ülkelerle düşük ve orta düzeyde olan ülkeler
arasında farklılık göstermektedir. Kaynakları
yüksek düzeyde olan ülkelerde akciğer,
meme, prostat ve kolorektum kanserleri
çoğunluktadır; kanserlerin üçte biri tütün
kullanımında
ve
%10’u
kronik
enfeksiyonlardan kaynaklanır. Kaynakları
düşük ve orta düzeyde olan ülkelerde ise
mide, karaciğer, ağız boşluğu ve farenks ile
serviks kanserleri çoğunluktadır; bunların
dörtte biri kronik enfeksiyon kaynaklı
görünmektedir, ancak tütünün neden olduğu
kanserlerin oranı artmaktadır. Öte yandan
durum hızla değişmekte ve akciğer, meme ve
kolorektal kanserlerin geçmişte nadiren
görüldüğü dünyanın birçok köşesinde bu
kanser türlerinde artış meydana gelmektedir.
Bölüm 1.1: Giriş: Kanserle Savaş Đhtiyacı ve Başarı Şansı - 25
DÜNYA
Nüfus
Nüfus
Erkek
Kadın
Erkek
Kadın
Şek. 1.1.10 2000 ve 2030’da küresel popülasyonun cinsiyet ve yaşa göre dağılım tahminleri,
Herhangi bir bölgede kanserle savaş ve kanser
hizmetlerinde önceliklerin belirlenmesi kanser
yükü ve yaygın kanser türlerinin yerel dağılımı
hakkında bilgiye dayalı olmalıdır. Ne yazık ki
dünyanın birçok yerine ait ne yeni kanser
vakalarının sayısı ne de kanser kaynaklı
ölümlerin sayısı mevcut değildir ve yalnızca
eldeki kısmi insidans ve ölüm oranı verilerini
baz alan tahminler yapılabilmektedir. Bu tür
tahminler dünyanın tüm bölgelerindeki
kanser yükünü anlama bağlamında ve
dolayısıyla önceliklerin tespiti ve belirlenmesini
sağlamak için önemli bir ilk adımdır.
26 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
Halen dünya nüfusunun yaklaşık olarak
yarısı ölüm nedeninin tıbben belgelendiği
ölüm kaydı sistemlerinin kapsamındadır. Bu
analiz tahmin yöntemlerinin ve kullanılan
kaynakların
mukayese
edilebilirliğini
sağlamak amacıyla bu tür sistemlerden
elde edilen verilerle sınırlı tutulmuştur.
Ancak dünyanın çeşitli bölgelerinde dünya
nüfusunun daha büyük bir kesimi için ölüm
nedenlerini
anlama
imkânı
veren
programlar da yürürlüktedir [47]. Örneğin
Hindistan’da bir örneklem kayıt sistemi ve
kentsel bir tıbben belgelenen ölüm nedeni
programı yürürlüktedir. Çin’de bir Hastalık
Đzleme Noktaları sistemi ve bir kentsel
ölüm kayıt şeması mevcuttur [37, 38].
Ancak burada yapılan tahminler, her ne
kadar mükemmel olmasalar da, dünyanın
değişik kısımlarındaki kanser yükünü
yansıtmakta
ve
kanserle
savaş
faaliyetlerinde önceliklerin belirlenmesi için
bir temel vazifesi görmektedir. Đlk etkileri ise
kanserin dünya çapında bir sorun
olduğunu açıkça ortaya koymaktır.
Gelişmiş Ülkeler
hızla artmayabilir. Öte yandan eğer
insidanstaki artış ölümcüllüğü yüksek kanser
türlerinden
kaynaklanmaktaysa
ölüm
oranındaki artış insidanstakinden fazla olabilir.
Ölüm oranlarında insidansla aynı oranda
değişimin gerçekleşmesini beklemek her ne
kadar kanser kaynaklı ölümlerin yükünün
tahminleri küresel yükün tahminlerinden daha
az güvenilir olabilirse de birçok açıdan en
uygun yaklaşımdır.
Az Gelişmiş Ülkeler
Fransa
Azerbaycan
Đsveç
Şili
Avustralya
Çin
Birleşik Devletler
Jamaika
Kanada
Tunus
Macaristan
Sri Lanka
Polonya
Tayland
Birleşik Krallık
Brezilya
Đspanya
Kolombiya
Japonya
Singapur
* Tarihler 65 ya da üzerindeki yaş grubunun %7’den %14’e yükseldiği (ya da yükseleceğinin
öngörüldüğü) süreyi gösterir.
Şek. 1.1.11 65 yaş ya da üzerindeki nüfusun yüzdesinin %7’den %14’e çıkması için gereken süre
IARC’nin kurulduğu 1965’te verilerin seyrek
olmasına [48] rağmen, o dönemde kanser
genellikle
gelişmiş,
yüksek
gelir
seviyesindeki ülkelerde görülen bir hastalık
olarak düşünülmekteydi [39]. Durum artık
büyük ölçüde değişmiştir ve küresel kanser
yükünün en az yarısı düşük ve orta düzeyde
kaynakları olan ülkelerde bulunmaktadır.
2008’de her on kanserden beşi çoğunluğu
düşük ve orta düzeyde kaynakları olan
ülkelerden oluşan dört WHO Bölgesinde
görülmekteydi: Afrika Bölgesi (AFRO)
(%5,4), Doğu Akdeniz Bölgesi (EMRO)
(%3,7), Güney Doğu Asya Bölgesi (SEARO)
(%12,8) ve Batı Pasifik Bölgesi (WPRO)
(%29,7) (Şekil 1.1.9).
Dünya nüfusunun süregelen artışı ve
yaşlanması gelecekteki kanser yükünü
büyük ölçüde etkileyecektir. Bu demografik
değişimler (Şekil 1.1.10) göz önünde
bulundurulduğunda ve kanser insidansı ile
ölüm oranında yıllık %1’lik artış oranına göre
hesap yapıldığında 2030’da yıllık 26,4 milyon
yeni kanser vakasının ve 17,0 milyon kanser
kaynaklı ölümün görülmesi beklenebilir (Tablo
1.1.3 ve 1.1.4) Her yıl için insidans oranlarında
yıllık %1’lik bir artış makul görünmektedir, hatta
muhafazakar olarak bile değerlendirilebilir.
Burada yapılan bu tahminler diğer gruplarca
yapılanlara son derece yakın düşmektedir [34,
49-52] (Tablo 1.1.5). Örneğin, Amerikan Kanser
Cemiyetinin 2007 için küresel kanser kaynaklı
ölüm tahminleri [32] 7,6 milyondur ve burada
verilen hesaplama 2008 yılı için aynı vaka
sayısını tahmin etmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü [52] 2030’da 11,5 milyon ölüm
olacağı yönünde bir tahmin yapmıştır ve bu kanser
ölüm oranlarında hiç artış olmaması hipoteziyle
yaptığımız 12,9 milyonluk tahmin ile mukayese
edilebilir bir rakamdır. Her ne kadar kanserin insidans
oranı dünyanın birçok bölgesinde artmaktaysa da
ölüm oranı için aynı yüzdesel artışın gerçekleşeceğini
farz etmek sorgulanabilir bir yaklaşım olacaktır.
Örneğin, eğer insidans oranlarındaki genel artış
ölümcüllük oranının düşük olduğu kanser türlerinden
kaynaklanıyorsa
ölüm
oranı
aynı
Düşük ve orta gelir grubundaki ülkelerin
nüfuslarının artışı ve yaşlanması, yaşam
tarzındaki batılılaşma ve tütün içimindeki hızlı
artış ile birlikte kanser yükündeki dramatik
değişimlere katkıda bulunmaktadır. Yaşam
tarzı alışkanlıklarındaki değişimler (daha
hareketsiz bir hayat tarzının benimsenmesi,
kilo alma ve obezite de dâhil olmak üzere) ve
sosyolojik değişimler (özellikle kadınlarda ilk
doğum yaşının artışı ve azalan doğurganlık
oranı) bilhassa meme ve kolorektal kanserde
büyük artışlara yol açmaktadır. Esasında,
popülasyonlardaki sigara içme yaygınlığındaki
değişimlerin hastalık oranlarındaki değişimlere
yansımasında görülen büyük ölçüdeki
gecikme –yaklaşık 40 yıl– ışığında, tütünsigara ile ilgili kanser salgınının düşük ve orta
gelir grubundaki ülkelerde zirve yapması için
muhtemelen henüz daha vakit vardır.
Kanser yükü WHO Bölgelerinin her birinde
artacaktır. Afrika Bölgesinde (AFRO) yük,
insidans oranında hiç artış olmazsa 2008’de
700.000 vakadan 2030’da 1.200.000’e,
insidansta yıllık %1 artış bazında hesaplanırsa
1.600.000’e çıkacaktır (Tablo 1.1.6). Batı
Pasifik Bölgesinde (WPRO) yük, insidans
oranında hiç artış olmazsa 2008’de 3.700.000
vakadan
2030’da
6.100.000’e,
veya
insidansta yıllık %1 artış bazında hesaplanırsa
8.100.000’e çıkacaktır (Tablo 1.1.6). Benzer
tahminler ölüm oranı verileri için de sunulabilir
(Tablo 1.1.7).
Açıktır ki bu artışın en büyük etkisi, 2001’de
hastalık yükünün neredeyse yarısının bulaşıcı
olmayan hastalıklardan kaynaklandığı [53]
kaynakları düşük ve orta düzeyde olan
ülkelerin üzerinde olacaktır. Düşük ve orta
Bölüm 1.1: Giriş: Kanserle Savaş Đhtiyacı ve Başarı Şansı - 27
düzeyde kaynakları olan ülkelerin
yüksek düzeyde olan ülkelere göre
kanserden daha ağır bir darbe aldığı
söylenebilir.
Özellikle
enfeksiyon
hastalıklarının yüküyle karşı karşıya
olan ve düşük bir sağlık bütçesi bulunan
düşük ve orta kaynak seviyesindeki
ülkelerde tedavi ihtiyaçları ve tedavinin
maliyeti ehemmiyet arz edecektir.
Kanser tedavi tesisleri evrensel erişime
açık değildir ve ömrü uzatıcı tedaviler de
genellikle ekonomik nedenlerden ötürü
çoğu zaman erişim dâhilinde değildir.
Kanserin artan yükü ve diğer kronik
hastalıklar bu nedenle aile reisinin, yani
çoğu zaman geniş bir ailenin tek gelir
kaynağının kansere yenik düşmesi ya
da
annenin
ölümünün
kızların
eğitimlerini
yarıda
bırakıp
evi
geçindirmeye başlamaları gibi hallerde
bütün bir aileye ciddi olumsuz etkiler
yapabilmektedir.
Kanserle Savaşın Zorunluluğu ve Başarı
Şansı. Epidemiyoloji insanlarda görülen
kanserlerin
büyük
bir
kısmının
engellenebilir
olduğunun
delillerini
sunmaktadır. Dünya çapında farklı
popülasyonlar farklı kanser türleriyle
farklı düzeylerde karşılaşırlar ve bu
düzeyler zamanla değişim gösterir.
Göçmen grupları (Avustralya’ya göç
edenlerin
gösterdiği
gibi)
bazen
onyıllarla
ölçülebilecek
zaman
dilimlerinde yeni yurtlarının kanser
dağılımlarına uyum sağlarlar [54]. Bu
kanıtlardan çevresel kanser gelişimi
teorisi geliştirilmiştir [20, 55] ve yaygın
biçimde insanlarda görülen kanserlerin
%80’e varan bir oranının, hatta belki
%90’ının, “çevrenin” en geniş anlamıyla
(bazen iyi tanımlanmamış) beslenme,
sosyal ve kültürel alışkanlıklar da dâhil
olmak üzere yaşam tarzı boyutlarını da
içerecek şekilde tanımlandığı çevresel
etkenlerden
kaynaklandığına
inanılmaktadır.
Yıllık
Değişim
Yüzdesi
Erkekler
Kadınlar
Toplam
(%)-1, 50
7,183
5,893
13,076
(%)-1,25
7,712
6,326
14,038
(%)-1,00
8,277
6,791
15,068
(%)-0,75
8,883
7,287
16,171
(%)-0,50
9,531
7,819
17,351
(%)-0,25
10,225
8,388
18,614
(%)0,00
10,968
8,997
19,965
(%)0,25
11,762
9,649
21,411
(%)0,50
12,611
10,346
22,957
(%)0,75
13,520
11,091
24,611
(%)1,00
14,491
11,888
26,380
(%)1,25
15,530
12,740
28,270
(%)1,50
16,640
13,651
30,291
Tablo 1.1.3 (2002 oranları ve yıllık değişim yüzdelerini esas alan) 2030’da
küresel çapta beklenen yeni kanser vakalarının sayısı
Mukayese için 2002’de 10,9 milyon kanser vakası görülmüştü.
Yıllık
Değişim
Yüzdesi
Erkekler
Kadınlar
(%)-1,50
4,837
3,605
8,442
(%)-1,25
5,193
3,870
9,063
(%)-1,00
5, 574
4,154
9,728
(%)-0,75
5,982
4,458
10,440
(%)-0,50
6, 419
4,783
11,202
(%)-0,25
6,886
5,131
12,017
(%)0,00
7,386
5,504
12,890
(%)0,25
7,921
5,902
13,823
(%)0,50
8,493
6,329
14,821
(%)0,75
9,10 4
6,785
15,889
(%)1,00
9,759
7, 272
17,031
(%)1,25
10,458
7,794
18,252
11,206
8,351
19,556
(%)1,50
Tablo 1.1.4 (2002 oranları ve yıllık değişim yüzdelerini esas alan) 2030’da
küresel çapta beklenen kanser kaynaklı ölüm sayısı
Mukayese için 2002’de 10,9 milyon kanser kaynaklı ölüm görülmüştü.
28 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
Toplam
Kaynak
Tahmin Yılı
Ölümler (milyon)
Đnsidans (milyon)
Notlar
Amerikan Kanser Cemiyeti [32]
2007
7,6
12,0
IARC
2008
7,6
12,4
Dünya Sağlık Örgütü
2005
7,6
hiç
U.I.C.C [52]
2002
6,7
10,9
Globocan 2002 [31]
2002
6,7
10,9
Tıp Enstitüsü [49]
2001
7,0
hiç
Mathers ve Loncar [50]
2030
11,5
hiç
IARC
2030
12,9
20,0
b
IARC
2030
17,0
26,4
c
a
a
Tablo 1.1.5 Çeşitli küresel kanser yükü tahminleri
a, Tahminlerde Globocan [31] esas alınmıştır;
b, Temelde yatan oranda değişim olmayacağı farz edilmektedir;
c, Đnsidansta yıllık %1 artış olacağı farz edilmektedir.
2008
2030a
2030 b
AFRO
0,7
1,2
1,6
EURO
3,4
4,1
5,5
EMRO
0,5
0,9
1,2
PAHO
2,6
4,8
6,4
SEARO
1,6
2,8
3,7
Bölge
WPRO
3,7
6,1
8,1
DÜNYA
12,4
20,0
26,4
Bölge
2008
2030a
2030 b
AFRO
0,5
0,9
1,3
Tablo 1.1.6 Tahmini (2008) ve öngörülen kanser vakası sayıları (milyon)
a, Söz konusu dönemde insidans oranlarında zamansal bir değişim yoktur;
b, Đnsidans oranlarında yıllık %1’lik artış olacağı senaryosuna göre.
ERO
1,8
2,6
3,4
EMRO
0,3
0,6
0,9
PAHO
1,3
2,3
3,1
SEARO
1,1
1,9
2,6
WPRO
2,6
4,4
5,9
DÜNYA
7,6
2,9
17,0
Tablo 1.1.7 Tahmini (2008) ve öngörülen kanser kaynaklı ölüm sayıları (milyon)
a, Söz konusu dönemde insidans oranlarında zamansal bir değişim yoktur;
b, Đnsidans oranlarında yıllık %1’lik artış olacağı senaryosuna göre.
Bölüm 1.1: Giriş: Kanserle Savaş Đhtiyacı ve Başarı Şansı - 29
Dolayısıyla teoride, insanlarda görülen
kanserlerin büyük çoğunluğu engellenebilir,
ancak çoğu yaygın kanser türünün
engellenebilir nedenleri henüz açıkça tespit
edilememiştir. Kanseri önlemenin bir önkoşulu
kanser riskinin belirleyicilerini tespit etmektir.
Kanserle savaş, kanser insidansını ve azaltma
ve ölüm oranını düşürme amacıyla hastalığı
erken ya da daha ‘iyileştirilebilir’ bir aşamada
tespit etme ya da tedavideki gelişmelerle
hastalığın her aşamasında hayatta kalma
oranını artırma yoluyla bir dizi önemli bileşeni
kapsamına alır. Bu kapsamda epidemiyoloji,
klinik bilimler, davranışsal bilimler ve sağlık
eğitimi de dâhil olmak üzere bir dizi disiplin
bulunmaktadır. Bu karmaşık ve çoğu zaman
koordinasyonsuz bir pakettir ve çoğu detay
aşağıda ilgili kısımlarda sunulacaktır.
Kanser yakalanan insanların yarısı ölmese
aslında
iktisadi
bir
sorun
olarak
değerlendirilebilir. Bu nedenle Kanserle Savaş
konsepti kanser sorununa çeşitli noktalarda
müdahale etmek üzere geliştirilmiştir:
(i) Birincil Önleme
Đnsanların
kanserden
ölmesini
engellemenin en bariz yolu ya hastalığın
çeşitli türleri için tedaviler bulmak, ya da
en baştan klinik kanserin gelişmesini
durdurmanın yollarını keşfetmektir. Halen
kanseri
önleme
epidemiyolojik
çalışmalarca (risk faktörleri) hastalığın
gelişimi ile ilişkili olduğu ortaya konmuş
faktörler arasında kanserin nedenlerini
(risk
belirleyicileri)
tespit
etmeyi
içermektedir.
Risk
belirleyicilere
maruziyetten kaçınma ya da değişimler
kanser
riskinde
bir
azalmayla
sonuçlanacaktır.
Kanserin engellenebilir olduğuna dair
kanıtlar son derece ikna edicidir. Dünyanın
dört bir yanında değişik popülasyonlar
farklı kanser türleriyle farklı düzeylerde
karşılaşmaktadırlar [56] ve bu düzeyler
zamanla düzenli ve kestirilebilir bir biçimde
değişim göstermektedir [57].
Göçmen grupları hızla orijinal yurtlarındaki
kanser düzeylerini geçmişte bırakmakta ve bir
nesil içinde yeni yurtlarının kanser dokusuna
uyum sağlamaktadırlar [54, 58]. Dolayısıyla
Japonya’dan Kaliforniya’ya göçen Japonlar
mide kanserlerinde görülen yüksek düzeyleri
geride bırakıp onun yerine yeni yurtlarının
ahalisi arasında mevcut olan yüksek düzeyde
meme ve kolorektal kanserleri yaşamaya
başladılar.
Dahası,
yaşam
tarzı
alışkanlıklarıyla
aynı
camianın
diğer
üyelerinden farklılaşan gruplar sıklıkla farklı
kanser riskleri sergilemektedir (örneğin Đsa’nın
yedinci günde tekrar dünyaya geleceğine
inananlar ve Mormonlar) [59]. Her ne kadar
kanserin tüm önlenebilir nedenleri henüz
açıkça tespit edilememişse de (örneğin
Fransa’da kanser kaynaklı ölümlerin üçte biri
bilinen risk faktörleriyle açıklanabilmektedir
[22]) kanserlerin yarısı için risk belirleyicilerin
bulunduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla
kanser bağlamında birincil önleme halk
sağlığının önemli bir boyutudur.
Amerikan Kanser Cemiyeti 2015 itibariyle Birleşik Devletlerde kanser kaynaklı ölüm oranını %25, kanser insidansını ise %50 azaltma hedefini
benimsemiştir.
Kanser probleminin ele alınmasında geride kalan yıllarda önemli bir ilerleme kaydedilmiştir. Kanser kaynaklı ölümler 1990’ların başından bu yana
erkeklerde %18,4, kadınlarda ise %10,5 azalmıştır.
1975-2005 döneminde Akciğer Kanseri, Tütün Kullanımı ve Tütünle Mücadele Eğilimlerini Đçeren Kanser Durumu Hakkında Ulusa Yıllık Rapor
Amerikan Kanser Cemiyeti, ABD Hastalıkla Mücadele ve Önleme Merkezleri (CDC), Ulusal Kanser Enstitüsü (NCI) ve Kuzey Amerika Kanser Kayıt
Merkezleri Birliğinin (NAACR) müşterek raporudur [Jemal ve arkadaşları. Journal of the National Cancer Institute 2008; 100: 1672-1694].
Birleşik Devletlerde kanser kaynaklı ölüm oranları düşmeye devam etmektedir ve bugün kanser insidansı –yeni kanserlerin teşhis edilme oranı da–
düşmektedir. Her iki cinsiyet için de kanser ölüm oranları kanser kaynaklı ölüm oranları 2002’den 2005’e kadar, 1993’ten 2002’ye kadar görülen yıllık
%1,1’lik düşüşün neredeyse iki katına tekabül eden yılda %1,8 düşüş göstermiştir. Raporun 10 yıllık geçmişi boyunca tüm kanserlerin toplam insidans
oranları 1999’dan 2005’e kadar yılda %0,8 düşüş göstermiştir.
Birleşik Devletlerde kanser kaynaklı ölüm oranları hem erkeklerde hem de kadınlarda 15 en yaygın kanser kaynaklı ölüm nedeninin 10’unda
gerilemiş, ancak erkeklerde özofagus ve mesane kanserleri, kadınlarda pankreas kanserleri ve her iki cins için de karaciğer kanserleri gibi bazı kanser
türlerinde artmıştır.
Kanser insidansında görülen gerileme büyük ölçüde en yaygın kanser türlerindeki düşüş nedeniyledir: erkeklerde akciğer, kolorektal ve prostat
kanserleri, kadınlarda ise meme ve kolorektal kanserler. Kadınlarda akciğer kanseri ölüm oranları 2003’ten 2005’e kadar düz bir seyir izlemiştir ancak
insidans oranları, geçmiştekine nazaran yavaş da olsa, hâlâ artmaktadır. Erkeklerde akciğer kanseri ölüm oranları 1990’lardan bu yana azalmaktadır.
Halen Birleşik Devletlerin farklı bölgelerinde akciğer kanserinden kaynaklanan ölümler konusunda önemli farklılıklar görülmektedir. Örneğin
Kaliforniya’da, akciğer kanseri kaynaklı ölüm oranları 1996 ve 2005 arasında erkeklerde yaklaşık %2,8 düşmüştür. Bu düşüş bazı Orta-batı ve Güney
eyaletlerinde görülenin iki katından fazladır ve kısmen Kaliforniya’nın kanserle mücadele alanındaki sert politikalarına bağlı olabilir.
30 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
(ii) Đkincil Önleme
Kanserin başarıyla tedavi edilmesi ihtimali
birçok durumda bir miktar, kanserin erken bir
aşamada teşhis edildiği bazı hallerde ise
epeyce artmıştır. Đşaret ve semptomların
öneminin bilincinde olmak önemlidir, ancak
çok zaman semptom sergileyen kanserler ileri
bir aşamaya zaten ulaşmıştır. Tarama
(genellikle semptom sergilemeyen) bir bireyin
kanser taşıma şansının düşük ya da yüksek
olduğunu göstermeye yönelik testlerin
kullanıldığı durumlara işaret eder. Kanserleri
erken, semptom sergilenmeyen bir aşamada
tespit etmek belirli kanser türleri için ölüm
oranlarında düşüşlere olanak sağlayabilir.
(iii) Üçüncül Önleme. Kanser kaynaklı ölümleri
engellemenin bariz bir yolu gelişen kanserleri
tedavi etmektir. Ancak kanser tedavisinde
ölümcül bir tümörü tedavi edilebilir bir tümöre
dönüştürme anlamında çok az ilerleme
kaydedilmiştir. Kayda değer başarılar testis
teratomu [60], Hodgkin hastalığı [61], çocuk
lösemisi, Wilm’s tümörü ve koryokarsinoma
alanında gerçekleşmiştir. Yardımcı kemoterapi
ve tamoksifen meme kanserinde hayatta kalma
oranlarını artırmış [62], yardımcı kemoterapi
ayrıca yumurtalık kanseri ve kolorektal kanserin
prognozunda gelişmelere katkıda bulunmuş [63],
ve özellikle belirli tedavilere atfedilebilecek başka
ilerlemeler de kaydedilmiştir.
Tıbbi bilimlerdeki genel ilerlemeler modern
anestezinin yolunu açarak daha fazla hastanın
ameliyat olabilmesini mümkün, ameliyatları da
daha güvenli kıldı; enfeksiyon ve bakteri
hastalıklarıyla daha iyi mücadele, tümörün yerini
ve aşamasını belirlemeyi iyileştiren daha iyi
görüntüleme ve doğru dozda radyasyon ve ilaç
vermeyi sağlayacak daha iyi cihazlar. Bu
nedenle daha fazla sayıda hasta iyileşebilmekte
ve daha uygun terapiler ve dolayısıyla da daha
iyi prognozlar sağlanabilmektedir.
Yaşam kalitesi meselesi de göz ardı
edilmemiştir. Kadınlarda memenin radikal
biçimde ameliyatla alınmasının yerini alan
memeyi koruyucu tedavi ile daha fazla plastik
meme cerrahisi, uzuvların kemik ve yumuşak
doku sarkomları nedeniyle daha nadiren
kesilmesi ve daha iyi kolostomi bazı önemli
gelişmelerdir. Her ne kadar palyatif, destekleyici
ve terminal bakım konularına artan bir dikkat
gösterilmekteyse de hâlâ yapılması gereken çok
iş vardır (bkz. Bölüm 1.8).
Kanserle savaşta
Birliği Örneği
başarı:
Avrupa
Kanser risk faktörleri hakkındaki teorik bilgileri
tarama etkinliğine dönüştürmek önemli bir
sorundur. Avrupa Birliğinde Üst-Düzey Kanser
Uzmanları Komitesi 1985’te 2000 yılında
beklenen ölümlerin sayısını %15 azaltma, yani
kendi hesaplarına göre 1.000.000’dan 850.000’e
çekme hedefi belirlemişti. Kanserin Avrupa’da en
yaygın zamansız ve engellenebilir ölüm
nedenlerinden biri olarak önemli bir halk sağlığı
sorunu teşkil ettiği bu bağlamda Avrupa
Kanserle Mücadele Kuralları uygulandıklarında
birçok halde kanserle ilişkili ölüm oranlarında ve
kanser insidansında azalmaya yol açabilecek bir
dizi tavsiye olarak yayınlandı. Tavsiyeler
tamamen delillere dayanıyordu ve uygulanmaları
mümkündü.
Avrupa Kanserle Mücadele Kuralları aslen
Avrupa Komisyonu Üst-Düzey Kanser
Uzmanları Komitesince hazırlanmış olup daha
sonra da yine bu kurumca 1987’de
onaylanmıştır. 1994’te Avrupa Komisyonu
Avrupa Onkoloji Okulu’nu mevcut Kurallarda
verilen tavsiyelerin bilimsel boyutlarının
incelenmesi ve revizyonunun değerlendirilmesi
için bir grup uzmanı toplamaya çağırdı. Bu
çalışma üzerine yeni bir sürüm Kanser
Uzmanları Komitesinin Kasım 1994’teki
toplantısında kabul edildi [64]. Bir başka revizyon
da 2003’te gerçekleşti ve Kuralların üçüncü
sürümü ortaya kondu [65].
Kanserin görülmesini azaltmaya yönelik
tavsiyeler
başka
hastalıkların
riskini
artırmamalıdır. Revize edilmiş Avrupa Kanserle
Mücadele Kurallarının terkibindeki tavsiyelere
uyulduğunda genel sağlığın başka boyutlarında
da iyileşmelere yol açmalıdır (Tablo 1.1.8).
Ayrıca en baştan her bireyin yaşam tarzı
hakkında yapması gereken tercihler olduğunu,
bunların bazılarının kansere yakalanma riskini
azaltacağını bilmek de önemlidir. Bu tercihler ve
tavsiyelerin altında yatan nedenler aşağıda
sunulmuştur.
Kurallar ilk başta on noktayı içeriyordu [64]
ancak bu sayı üçüncü sürümde onbir noktaya
ulaştı [65]. Eğer tavsiyelere uygun davranılırsa
bu kanser insidansında ve/veya ölüm
oranlarında düşüşlere yol açacaktır. Diğer
noktalar kaç vaka ya da ölümün
engellenebileceği bağlamında önem sırasına
göre dizilmemiş olsa da kuralların değindiği ilk
nokta en önemlisidir.
1. Sigaraya başlamayın; içiyorsanız da
bırakın. Bırakamıyorsanız da sigara
içmeyenlerin yanında içmeyin.
Gelişmiş ülkelerdeki tüm kanserlerin %2530’unun tütünle alakalı olduğu tahmin
edilmektedir. Avrupa, Japonya ve Kuzey
Amerika’da
gerçekleştirilen
çalışmaların
sonuçlarından erkeklerdeki akciğer kanserlerinin
%87 ila 91’i ve kadınlardaki akciğer kanserlerinin
%57 ila 86’sının sigara içmeyle isnat edilebilir
olduğu görülmektedir. Her iki cinsiyetin toplamı
için de özofagus, larinks ve ağız boşluğunda
ortaya çıkan kanserler tek başına ya da alkol
tüketimiyle birlikte %43 ila 60 oranında tütünün
etkilerine isnat edilebilir. Mesane ve pankreas
kanserlerinin büyük bir kısmı ile böbrek, mide,
serviks ve burun ve miyeloid löseminin bir kısmı
da bir nebze tütün tüketimiyle ilişkilidir. Gecikme
sürecinin
uzunluğu
nedeniyle
bugün
gözlemlenen tütünle ilişkili kanserler geçmiş
onyıllardaki sigara içme oranları ile ilişkilidir.
Sigaranın bırakılması ile sigara içiminden
kaynaklanan artan kanser riski hızla sona
ermektedir. Faydalar 5 yıl içinde ortaya çıkmakta
ve geçen zamanla giderek daha da belirgin hale
gelmektedir.
Sigara aynı zamanda (genellikle kronik bronşit
diye anılan) kronik obstrüktif akciğer hastalığı
başta olmak üzere başka hastalıklara da yol
açmakta ve hem kalp hastalığı, hem de kalp
krizi riskini artırmaktadır. Uzun süredir sigara
içenlerde orta yaşta (35-69 yaşları arasında)
ölüm oranı hayat boyu sigara içmeyenlerinkine
kıyasla üç kat fazladır ve sigara içmeye hayatın
erken dönemlerinde başlayan düzenli içicilerin
yaklaşık yarısı nihayet bu alışkanlıkları
nedeniyle ölmektedir. Ölümlerin yarısı sigara
içenlerin yaklaşık olarak yaşam beklentilerinden
sigara içmeyenlere oranla 20-25 yıl kaybettiği
orta yaşlarda gerçekleşmektedir; kalanı ise
Bölüm 1.1: Giriş: Kanserle Savaş Đhtiyacı ve Başarı Şansı - 31
yaşam beklentisi kaybının 7-8 yıl olduğu daha
ileri yaşlarda meydana gelmektedir. Ancak
bugün orta yaşlarda bile olsa kansere ya da
başka bir ciddi hastalığa yakalanmadan
sigarayı bırakmanın daha sonra tütünden
kaynaklanacak ölüm riskinden sakınmayı
sağladığı yolunda net deliller vardır. Genç
insanların sigaraya başlama oranı bu yüzyılın
ikinci yarısında hastalık ve ölüm oranlarının
önemli bir belirleyicisi olacaksa da,
önümüzdeki birkaç on yıl için ölüm oranlarının
belirleyicisi olacak ve halk sağlığı mercilerinin
dikkatini gerektiren asıl değişken mevcut
içicilerin ne ölçüde sigara kullanma
alışkanlıklarını bırakacaklarıdır.
Çevreye sigara içenler tarafından salınarak,
genellikle çevresel tütün dumanı (ETS –
environmental tobacco smoke) diye anılan
tütün dumanının zorunlu “pasif içiciliğe” yol
açtığı söylenebilir ve bu dumanı soluyan
kişiler üzerinde çeşitli zararlı etkilere sahiptir.
Akciğer kanseri riskinde küçük, kalp hastalığı ve
solunum hastalıklarında ise bir miktar artışa
neden olmakta ve özellikle küçük çocuklar için
zararlı etkiler yapmaktadır. Hamilelik sırasında
sigara içmek düşük yapma ihtimalini
artırmakta, yenidoğanın doğumdaki kilosunu
düşürmekte ve çocuğun ilerideki zihni ve
bedensel
gelişimine
olumsuz
etki
etmekteyken,
ebeveynlerden
birinin
doğumdan sonra sigara içmesi çocukta
solunum yolu enfeksiyonu, ağır astım ve ani
ölüm risklerini artırmaktadır.
Her ne kadar en çok zarara sigara içimi
yol açmaktaysa da purolar da dumanları
solunduğu takdirde benzer zararlara yol
açabilmekte, ve hem puro, hem de pipo
dumanı ağız boşluğu, farenks, dış larinks
ve özofagus kanserleri açısından benzer
tehlikelere neden olmaktadır.
1990’larda sigaranın dünya çapında yılda
dört milyon insanı öldürdüğü ve 20.
yüzyılın
ikinci
yarısında toplamda
yaklaşık 60 milyon ölümün tütünden
kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Çoğu
ülkede, özellikle de gelişmiş ülkelerdeki
kadınlarda ve gelişmekte olan ülke
popülasyonlarında tütün salgınının en
ciddi etkileriyle henüz karşılaşılmamıştır.
Avrupa Kanserle Mücadele Kurallarının
ilk maddesi kanserin en önemli nedenine
atıfta bulunmaktadır ve üç ayrı mesaj
olarak değerlendirilmelidir:
Sigara içmeyin. Sigara vakitsiz ölümün
en önemli nedenidir.
Daha sağlıklı yaşam tarzları benimseyerek genel sağlığın birçok boyutunu iyileştirebilir ve birçok kanser nedenli
ölümü engelleyebiliriz:
1. Sigaraya başlamayın; içiyorsanız da bırakın. Bırakamıyorsanız da sigara içmeyenlerin yanında içmeyin.
2. Obeziteden kaçının.
3. Her gün bir miktar canlandırıcı fiziksel hareket yapın.
4. Her gün çeşitli sebze ve meyveler yiyin. Günde en az beş öğün yiyin. Hayvansal kaynaklı yağlar içeren gıda tüketiminizi kısıtlayın.
5. Alkol kullanıyorsanız, bira, şarap ya da damıtılmış alkollü içecekler olmasına bakmaksızın tüketiminizi erkekler için günde iki, kadınlar için günde bir içki ile
sınırlayın.
6. Güneşe fazlaca maruz kalmaktan kaçınmaya dikkat edilmelidir. Bu husus özellikle çocuk ve ergenleri korumak için önemlidir. Güneşte yanmaya meyilli
kişiler için yaşam boyunca aktif koruyucu önlemler alınmalıdır.
7. Kansere neden olan maddelere mesleki veya çevresel maruziyeti engellemeye yönelik düzenlemelere sıkıca uyulmalıdır. Ulusal Radyasyon’dan Korunma
Dairelerinin tavsiyeleri takip edilmelidir.
Kanser gelişimini engelleyebilecek ya da bir kanserin tedavi edilebilirliğini
artırabilecek Halk Sağlığı programları mevcuttur:
8. 25 yaşından itibaren kadınlar serviks taramasına katılmalıdır. Bu katılım “Serviks Taramasında AB Kalite Güvence Đlkeleri” ile uyumlu kalite kontrol
prosedürleri bulunan programlar dâhilinde olmalıdır.
9. 50 yaşından itibaren kadınlar meme taramasına katılmalıdır. Bu katılım “Mamografi Taramasında AB Kalite Güvence Đlkeleri” ile uyumlu kalite kontrol
prosedürleri bulunan programlar dâhilinde olmalıdır.
10. 50 yaşından itibaren erkek ve kadınlar kolorektal taramaya katılmalıdır. Bu katılım bünyesinde kalite kontrol prosedürleri bulunan programlara olmalıdır.
11. Hepatit B Virüs enfeksiyonuna karşı aşılama programlarına katılın.
Tablo 1.1.8 Avrupa Kanserle Mücadele Kuralları (Üçüncü sürüm)[65]. Boyle ve arkadaşları., (2003) Annals of Oncology 14(7):973-1005’den Oxford University Pres izniyle yeniden basılmıştır.
32 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
Sigara içenler: Mümkün olduğunca çabuk
bırakın. Sağlık alanındaki faydalar açısından
bakıldığında, sigara içmeye kanser ya da başka
bir ciddi hastalıktan önce son vermek, bu durum
orta yaşlarda dahi gerçekleşse daha sonraları
tütünün neden olacağı fazladan riskin çoğundan
sakınma imkânı sağlayacaktır.
Sigara içmeyenlerin yanında sigara içmeyin.
Sizin içtiğiniz sigaranın etrafınızdakilerin
sağlığına etkileri olabilir.
2. Obeziteden kaçının.
3. Her gün bir miktar canlandırıcı
fiziksel hareket yapın.
Obezite kanıtlanmış ve önemli bir hastalık ve
ölüm nedenidir. Ayrıca sigaranın ardından Batılı
ülkelerde kronik hastalıklarla ilgili en önemli risk
faktörüdür ve özellikle diyabet, kalp damar
hastalıkları ve kanser risklerini artırmaktadır.
Avrupa’daki birçok ülke (≥30 kg/m2 vücut kütle
endeksi şeklinde tanımlanan) obezitenin
yaygınlığının geçen yıllar içinde hızla arttığına
şahit olmuştur.
Birçok çalışma fiziksel aktivite ile kansere
yakalanma riski arasındaki ilişkiyi ele almıştır.
Fiziksel aktivitenin kanser riskine karşı koruyucu
etkisi aktivite düzeyi ile birlikte artar –ne kadar
fazla aktivite olursa o kadar iyidir– yine de bu tür
bir tavsiyenin kalp damar hastalıkları olan
kişilerde daha yumuşak bir biçimde
uygulanması gerekir. Biraz gayret gerektiren
düzenli fiziksel aktivite sağlıklı bir vücut ağırlığını
muhafaza etmek için özellikle hareketsiz yaşam
tarzları olan kişiler için gerekli olabilir. Bu aktivite
haftada üç gün günde yarım saat alabilir.
Haftada birkaç kez yapılacak daha ağır
aktiviteler kanserin önlenmesine yönelik daha
fazla faydalar da sağlayabilir.
4. Günlük aldığınız sebze ve meyve
miktarıyla çeşidini artırın: günlük en
az beş öğün. Hayvansal kökenli yağ
içeren gıda tüketiminizi sınırlayın.
1940’lardan itibaren diyet ve beslenme faktörleri
kanser etiyolojisinde önemli dikkat odakları
olmaya başladılar. Başlangıçta kimyasal
kanserojenleri alan hayvanlarda belirli diyetlerin
etkileriyle ilgilenen araştırmalar daha sonra
insanlarda kanser riskiyle potansiyel
ilişkiler üzerinde durmaya başladı. Đlk
başlarda bu çalışma tahmini kişi başına
düşen gıda tüketiminin kanser kaynaklı
ölüm oranlarıyla uluslararası düzeyde
mukayesesi ile gerçekleştirilmekteydi.
Tutarlı bir şekilde bu veriler arasında,
özellikle de diyetteki yağ alımıyla meme
kanseri arasında, çok güçlü korelasyonlar
bulunduğu görüldü. Diyet değerlendirme
yöntemleri geliştikçe ve belirli metodolojik
güçlükler tespit edilip bunların üstesinden
gelindikçe besin epidemiyolojisi bilimi
ortaya çıktı.
Cilt kanseri münhasıran değilse bile çoğunlukla
beyaz derili insanlarda görülen bir hastalıktır.
Dahası insidansı açık tenli insanların ultraviyole
ışığa daha fazla maruz kaldığı Avustralya gibi
yerlerde en yüksek düzeye ulaşmaktadır. Cilt
kanserlerinin en başta gelen çevresel nedeni
güneşe maruz kalmaktır ve ultraviyole ışığın
güneş tayfının cilt kanseri görülmesiyle ilgili
bileşenini temsil ettiği düşünülmektedir. Suni
güneş ışığı kaynakları, örneğin güneş yatakları ve
güneş lambalarına maruziyetin melanom riskini
de artırdığı bilinmekte ve bu etki özellikle bu
maruziyet gençlikte ya da erken erişkinlikte
başladığında daha da belirgin hale gelmektedir.
5. Alkol kullanıyorsanız, bira, şarap ya
da damıtılmış alkollü içecekler
olmasına bakmaksızın tüketiminizi
erkekler için günde iki, kadınlar için
günde bir içki civarında tutun.
7. Bilinen kanser yapıcı maddelere
maruziyeti engellemeyi amaçlayan
düzenlemeleri sıkı bir şekilde tatbik
edin. Kansere neden olabilecek
maddelere dair tüm sağlık ve
güvenlik talimatlarına bağlı kalın.
Ulusal radyasyondan korunma
dairelerinin tavsiyelerine uyun.
Avrupa Birliği ülkeleri arasında kişi başına
düşen alkol tüketimi ve tercih edilen alkollü içki
bazında önemli farklar vardır. Yayın içki
kültürüne göre geleneksel olarak üç grup ülke
belirlenmiş ise de (şarap içen Güney, bira içen
Orta Avrupa ve damıtılmış alkollü içkiler
tüketen Kuzey) bu gruplar içinde ve hatta
ülkeler içinde önemli değişkenlikler mevcuttur
ve kullanım örgüsü hızla değişmektedir
(örneğin Kuzey ülkelerinde artan şarap
tüketimi; özellikle kadınlar arasında aşırı
içmeye rastlanma sıklığındaki artış).
Alkollü içki tüketiminin ağız boşluğu, farenks
ve larinks ile özofagusta yassı hücreli
karsinoma kanserleri riskini artırdığı yönünde
inandırıcı epidemiyolojik kanıtlar mevcuttur.
Meme kanseri ve bağırsak kanseri riski de
alkol tüketimiyle artmaktadır. Riskler içilen
etanol miktarı ile artış eğilimi göstermekte ve
altına düşüldüğünde hiç etki görülmeyen net
bir eşik bulunmamaktadır.
6. Güneşe fazlaca maruz kalmaktan
kaçınmaya dikkat edilmelidir. Bu
husus özellikle çocuk ve ergenleri
korumak için önemlidir. Güneşte
yanmaya meyilli kişiler için yaşam
boyunca aktif koruyucu önlemler
alınmalıdır.
Mesleki ve çevresel kanserojenlere maruziyetin
engellenmesi çok sayıda doğal ve insan yapısı
kanserojenin tespit edilmesinin ardından gelmiş
ve kanserin görülmesinde önemli düşüşler
sağlamıştır. Kuralların bu kaleminin altında
yatan mesaj bireylerden üç açıdan sorumlu
davranış talep etmektedir: (1) vaktinde ve net
talimatlar vermesi gerekenlerden, ağırlıkla da
üzerinde
bilimsel
konsensüs
bulunan
değerlendirmeleri Avrupa Birliği hukukuna
alması gereken kanun koyuculardan ve
düzenleyicilerden; (2) bu talimatlara ve
kanunlara uyarak başkalarının sağlığını
koruyanlardan, örneğin sanayide çalışan
yöneticiler, hijyen görevlileri ve doktorlardan; (3)
kendi sağlığını ve başkalarının sağlığını
korumak için kanserojen kirleticilerin varlığına
dikkat etmesi ve kanserojenleri hafifletmeye
veya bunlara maruziyeti önlemeye yönelik
talimat ve düzenlemelere uyması gereken her
vatandaştan.
Mesleki
ve
çevresel
kanserojenlerin yaygınlığının ve bunlara
maruziyet düzeyinin genel önleyici tedbirlerle
kontrolü tarihsel olarak bireysel korunma
tedbirlerine nazaran kanserlerin önlenmesinde
daha büyük bir rol oynamıştır.
Bölüm 1.1: Giriş: Kanserle Savaş Đhtiyacı ve Başarı Şansı - 33
Bireysel yaşam tarzı tercihlerinin dışında
kanser gelişimini engelleyebilecek ya da bir
kanserin tedavi edilebilirliğini artırabilecek halk
sağlığı programları mevcuttur.
Đster kişisel çalışmalar sonucunda olsun,
isterse erken teşhis programlarına katılım
sayesinde olsun, erken teşhis kanserden
kaynaklanan ölümlerin oranını azaltmakta
önemli bir etkendir. Herhangi bir kimse
tarafından kolaylıkla fark edilebilecek olan ve
muhtemelen kanserle ilgili olabilecek vücuttaki
görsel işaret ya da semptomların bilincinde
olmak mühimdir. Hastalığın geç safhalarındaki
ilerlemiş haline oranla erken safhalarındaki bir
bölgede kısıtlı halinin hayatta kalma açısından
daha avantajlı olduğu şüpheye mahal
vermeyecek bir şekilde ortaya konmuştur.
Dolayısıyla kanser sürecinde teşhis ve tedavi
ne kadar erken gerçekleşirse bu hasta için o
kadar iyi olacaktır. Kanser taraması ve
gelişimin daha erken bir döneminde kanserin
bulunmasıyla tedavi şansını artırmaya yönelik
yöntemlerin geliştirilmesi için önemli çabalar
sarf edilmiştir. Eldeki kanıtlara bakarak
tavsiyelerde bulunmak mümkündür.
8. 25 yaşından itibaren kadınlar serviks
taramasına katılmalıdır. Bu katılım
“Serviks Taramasında AB Kalite
Güvence Đlkeleri” ile uyumlu kalite
kontrol
prosedürleri
bulunan
programlar dâhilinde olmalıdır.
Servikal kansere yönelik taramanın etkinliği
rastlantısal bir denemede gösterilmemiştir. Öte
yandan her 3-5 yılda bir servikal smear (Pap)
testi kullanılarak gerçekleştirilen taramaların
etkinliğini gösteren yeterli deneysel olmayan
kanıt mevcuttur. Popülasyon düzeyinde etkiler
biraz daha küçüktür. Bazı Kuzey ülkelerinde
taramaya en yoğun biçimde tabi tutulan yaş
gruplarındaki kadınlarda elde edilen düşüş
oranı %80 dolayında idi. 1980’lerin ortalarında
yıllar süren organize tarama çalışmalarından
sonra genel insidans her 100.000 kadında 515 olarak gerçekleşmiştir.
Serviks kanseri taraması 25 yaşın üzerindeki
tüm kadınlara önerilmelidir. 60 yaşın üzerindeki
kadınlarda taramanın faydalarına ilişkin kanıtlar
kısıtlıdır ancak orta yaştan sonra yüksek
dereceli servikal lezyonların insidansı düştüğü
34 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
Đçin tarama verimi 60 yaşın üzerindeki
kadınlarda muhtemelen düşük olacaktır. Bu
yaş grubunun taranması yanlış pozitif sonuçlar
ve
akabinde
invazif
prosedürlerden
kaynaklanabilecek potansiyel zararlar ile
ilişkilendirilmektedir.
Yaşlı
kadınlarda
taramanın durdurulması muhtemelen daha
önceki (en yakın tarihli) 3 ya da daha fazla
ardışık Pap smear testi sonucu normal çıkan
kadınlarda münasiptir. Verim rahmin alınması
sonrasında da düşüktür ve tarama
prosedürlerinin sağlıkla ilgili sonuçlarda
iyileşmeye yol açtığına dair kanıtlar yetersizdir.
9. 50 yaşından itibaren kadınlar meme
taramasına katılmalıdır. Bu katılım
“Mamografi Taramasında AB Kalite
Güvence Đlkeleri” ile uyumlu kalite
kontrol
prosedürleri
bulunan
programlar dâhilinde olmalıdır.
Mamografi ile meme kanseri taramasının
meme kanserinden kaynaklanan ölümleri
azaltmada etkin olduğuna dair dikkate şayan
deliller vardır. Đyi riayet edilen ve iyi organize
edilmiş bir programın 50 yaş üzerindeki
kadınlarda meme kanserinin ölüm oranlarında
en az %20 düşüşe yol açmalıdır. Taramanın
50 yaş altındaki kadınlarda önemi belirsizdir.
Başlı başına bu kadınları analiz eden ve
yeterince büyük bir istatistikî anlama haiz hiçbir
çalışma
tamamlanmamıştır.
40-49
yaşlarındaki kadınlarda mamografik taramaya
yönelik olarak ne gibi tavsiyelerde bulunulması
gerektiği yanıtlanılamayan önemli bir sorudur;
80 yaş altında teşhis edilen meme
kanserlerinden kaynaklanan yaşamdan yıl
kayıplarının %40’tan fazlası 35-49 yaşlarında,
ki bunlar sıklıkla önemli sosyal sorumlulukların
bulunduğu yaşlardır, semptom sergileyen
vakalarla ilişkilendirilebilir.
Mamografik tarama meme kanserli kadınların
toplam yönetiminde sadece bir adımdır.
Birleşik Krallık, Đsveç, Finlandiya ve
Hollanda’daki uzun vadeli oturmuş
programların gösterdiği üzere mamografik
anormalliklerin
değerlendirilmesinde
multidisipliner
ekibin
önemi
itibarı
semptomatik sektöre de yayılarak entegre
multidisipliner
meme
kanseri
merkezlerinin gelişimine yol açmıştır.
Meme tedavisi hemşireleri, danışmanlar ve diğer
destek personeli ile birlikte çalışan ve sadece bu
işle uğraşan cerrah, radyolog ve patologların
bulunduğu bu merkezler meme kanserine
yakalanmış kadınlara gereken bakımı sunarlar.
10. 50 yaşından itibaren erkek ve
kadınlar
kolorektal
taramaya
katılmalıdır. Bu katılım bünyesinde
kalite kontrol prosedürleri bulunan
programlar kapsamında olmalıdır.
Đyi tanımlanmış bir premalign lezyonun,
adenomatoz polipin tespit edilmesi hastalığın
erken safhaları ile ilişkilendirilen yüksek hayatta
kalma oranları ile birlikte kolorektal kanseri
tarama için ideal bir aday kılar. Geçtiğimiz çeyrek
yüzyılda hastaları kolorektal kanser ya da öncül
haline yönelik olarak taramaya tutma
kabiliyetimizde
görüntüleme
ve
teşhis
teknolojilerindeki ilerlemeler kullanılarak gelişme
kaydedilmiştir. Dışkıda gizli kan guiak testi kartları
ilk kez 1960’larda kullanılmış, 1870’te ilk kez
kullanıma sunulmuş olan katı sigmoidoskopun
yerini almak üzere esnek sigmoidoskop
1970’lerin ortalarında kullanıma sunulmuş olup
kolonoskopi 1970’ten bu yana erişilebilir bir
tekniktir.
Taramanın önemli olduğunu gösteren kanıtlara
rağmen gelişmiş ülke vatandaşlarının çoğu
herhangi bir kolorektal kanser taramasına tabi
tutulmamışlardır. Bu durum devam ettikçe
Avrupa Birliğinde her yıl meydana gelen
kolorektal kanser kaynaklı ölümlerin dörtte birini
engelleme şansı tepilmektedir.
11. Hepatit B enfeksiyonuna karşı
aşılama programlarına katılın.
Hepatit B virüsü (HBV) ve hepatit C virüsü
(HCV) kronik enfeksiyonu Avrupa’daki karaciğer
kanserlerinin çoğunluğunun altında yatmaktadır.
Altı Avrupa Kanser Merkezinden elde edilen
geniş bir karaciğer kanseri vaka verisinde
karaciğer kanseri hastalarının sadece %29’unda
HBV veya HCV enfeksiyonunun işaretine
rastlanmamıştır.
HBV’ye karşı etkili bir aşı bugün artık 20 yıldır
mevcuttur. Avrupa Birliğindeki birçok ülke
(örneğin Danimarka, Finlandiya, Đrlanda,
Hollanda, Đsveç ve Birleşik Krallık) nüfus
genelinde HBV enfeksiyonunun düşük
yaygınlığı
nedeniyle çocuklarda HBV’ye karşı rutin aşılama
gerçekleştirmemekte (http://www.who.int/), öte
yandan diğer ülkeler (örneğin Belçika, Fransa,
Almanya) %50’nin altında bir kapsama
bildirmektedirler. Yüksek risk gruplarını
aşılamanın nadiren fayda sağlaması ve
seyahatler ve göçlerin yüksek ve düşük risk
taşıyan
nüfusların
karışmasına
sebep
olabilmesinden ötürü HBV’ye karşı evrensel bir
aşılamaya ilişkin ulusal politikaları gözden
geçirmek için nedenler vardır. Genç erişkinlikte
(tipik olarak cinsel ilişki veya kontamine iğnelerle)
HBV enfeksiyonunu kapma riski doğumda veya
çocuklukta enfeksiyonu kapmaya oranla çok
daha düşük bir kronik hepatit ve karaciğer
kanseri riski taşısa da yine de sıklıkla akut hepatiti
tetiklemektedir.
Kanserle savaş faaliyetlerinin etkisi: Avrupa
örneği
‘Kansere Karşı Avrupa’ programı müddetince (o
dönemde 15) Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkede
kanser nedenli ölüm oranları düşüşe geçmişti;
2000’de tahmin edilen ölüm rakamı 940.510 ile
1980’lerin ortalarındaki yaş bazında ölüm
oranlarının 2000 nüfusuna uygulanması ile elde
edilen 1.033.083 ölüm beklentisinden %9,0
daha az bir düzeyde kalmıştır [66, 67]. 2000
yılına ilişkin tüm ölüm oranları verileri elde
edildikçe (halen yalnızca Belçika’nınki bir
tahmin olarak kalmıştır, en yakın tarihli veri
1997 yılına aittir) AB’de beklentinin %9,5
altında 935.219 kanser kaynaklı ölüm
gerçekleşmiştir. Bu düşüşler daha sonra teyit
edilmiştir [68, 69].
Bosetti ve arkadaşları [69] bu aşağı yöndeki
trendlerin genişleyen AB’de de (Kıbrıs’ın elinde
veri bulunmadığı için 26 Üye Ülke) devam ettiğini
göstermiştir. Hemen tüm kanser türlerindeki
ölüm oranlarında aşağı yöndeki düşüş son
derece güven vericidir. Artık ölüm oranlarının
yükselişte olduğu kanser türlerine daha fazla
önem verilebilir. Bunlar arasında en başta hem
erkeklerde hem de kadınlarda karaciğer ve
pankreas kanserleri ile kadınlarda dramatik
artışlar gösteren akciğer kanserleri sayılabilir.
Bunlardaki yukarı yöndeki trendler diğer tüm kanser
türlerindeki ölüm oranları aşağı yönü gösterirken
daha da belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır [69].
Bu düşüş AB-15’teki trendlerin 2020’ye kadarki
istatistikî kestirimlerini hazırlayan Quinn ve
arkadaşları
tarafından
daha
önce
öngörülmüştü. Çoğu kanser için oranların
düşeceği tahmin edilmişse de bazı
ülkelerde erkekler için olan oranların istikrar
kazandığı görülmektedir. Bu iyi bir haber
olsa da erkeklerde ulaşılan istikrarlı düzeyin
Macaristan’da
Đsveç’tekinin
iki
katı
olduğunun acı idraki ile lekelenmiştir [70].
Kanserle savaş zorunlu ve mümkündür
Kanserin halen ve yakın gelecekte önemli bir
halk sağlığı sorunu olduğu ve olacağına dair
kuvvetli kanıtlar mevcuttur. Đnsanlardaki
kanserlerin büyük çoğunluğundan kaçınmak
mümkündür ve bunların birçoğu için
sakınılabilir nedenler tespit edilmiştir. Küresel
bağlamda en büyük etkiyi tütün içiminin
kontrolü ve meme kanseriyle mücadele
yapacaktır. Tütün kontrolü bir dizi devlet ve
toplum faaliyeti ile sağlanabilirse de [29],
örneğin meme kanserinin engellenmesinde
başarı şansı daha uzak görünmektedir.
Birincil önlemede başarısız olunması
halinde meme, serviks ve kolorektal
kansere yönelik tarama bu yaygın
hastalıklardan kaynaklanan ölüm oranlarını
azaltma yönünde önemli bir etki yapabilir.
Diğer kanser türlerine yönelik taramalar
düzgün biçimde değerlendirildikten sonra
halk sağlığı stratejileri olarak ortaya
çıkacaktır; prostat kanseri alanındaki
mevcut durum bu bağlamda etkileyicidir.
Mutlak kanser vakası sayısındaki artışın
gelecek yüzyıla kadar devam edecek oluşu
nedeniyle kanserle savaş stratejilerinde
önlemenin rolü epidemiyolojinin merkezi
rolü ile birlikte artacaktır. Bu ikincisinde de
risk faktörlerinin peşinden koşmanın azalan
önemi ve eldeki bilginin milyonlarca değilse
bile binlerce vakitsiz ölümün önlenebileceği
popülasyonlara uygulanmasına odaklanma
ile bir değişim vuku bulmalıdır.
Çoğu ülke için önemli bir sorun gelecekteki
yıllarda tanı konacak büyük sayıdaki kanser
vakalarını tedavi edebilecek kapasiteyi
geliştirmek için yeterli ödenek bulmaktır. Etkin
önleme kanser riskini azaltacak ve etkin tarama
birçoklarının daha hastalıklarının başarıyla tedavi
edilmesini mümkün kılacaktır.
Bugün önleyici tedbirler başlıca ölümcül
kanserlerin
yükünü
azaltmak
için
uygulanabilir: örneğin akciğer kanserine ve
diğer kanser türlerine karşı tütün kontrolü [27,
28] ve serviks ve karaciğer kanserine karşı
aşılama. Gelişmekte olan ülkelerde kanserle
savaş kanserle damgalanmayı engellemeye,
devlet ve kamu bilincini artırmaya ve kanser
teşhisinin ölümle eş anlamlı olduğu mitini
ortadan kaldırmaya hizmet etmelidir.
Radyoterapi kanser tedavisinin kilit bir
bileşenidir ve iyileştirme ya da palyasyon
amacıyla kullanıldığında maliyet açısından
etkin olduğu gösterilmiştir. Yüksek gelir
grubundaki ülkelerde yeni vakaların yarıdan
fazlası bir radyoterapi kürü almakta, hastaların
dörtte birine varan kısmı ise ikinci bir kürü de
alabilmektedir. Kaynakları düşük ve orta
düzeyde bulunan ülkelerde radyoterapi
ihtiyacı geç-aşamada ortaya çıkış ve yaygın
kanser türlerinin özelliklerinden ötürü daha da
büyük ölçüdedir. Kadınlarda küresel olarak en
önde gelen iki kanser türü olan meme ve
serviks kanserleri erken safhada tespit
edildiklerinde büyük ölçüde tedavi edilebilen
kanserlerdir
ve
radyoterapi
tedavi
protokollerinde önemli bir rol oynar. Serviks
kanseri Afrika’daki kadınlarda en yaygın
kanser türüdür ve radyoterapi inkâr edilemez
bir zorunluluktur. Aynı zamanda halen mevcut
olan %70/%30’luk
palyasyon/iyileştirme
dengesini de değiştirmek şarttır [71].
Çoğu orta ve düşük kaynaklı ülkenin
radyoterapiye kısıtlı bir erişimi mevcuttur,
ancak 30 Afrika ve Asya ülkesinde bu
hizmetler hiç bulunmamaktadır. Afrika’da
halen
radyoterapi
arzı
ihtiyacın
%20’sindeyken Asya-Pasifik bölgesinde her
yıl ortaya çıkan 3 milyon yeni kanser vakası
ve 4000 radyoterapi makinesine ihtiyaca
rağmen sadece 1200 civarında makine
mevcuttur [72]. Küresel ölçekte kaynakları düşük
ve orta düzeyde olan ülkelerdeki eksiklik 7000
radyoterapi makinesinin üzerindedir ve erişilebilir,
ekonomik ve uygun radyoterapi teknolojilerine
duyulan ihtiyaç açıktır.
Bölüm 1.1: Giriş: Kanserle Savaş Đhtiyacı ve Başarı Şansı - 35
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA –
International Atomic Energy Agency) ve
ortakları tarafından oluşturulan Kanser Terapisi
Eylem Programı (PACT – Programme of
Action on Cancer Therapy) öncelikle ışın
teknolojisinin dünyanın bu alanda ihtiyaç
duyulandan az hizmet alan bölgelerine etkin ve
sürdürülebilir transferini ve radyoterapiyi Ulusal
Kanser Stratejilerinin bir parçası olarak kanser
alanındaki daha geniş halk sağlığı önceliklerine
entegre etmeyi amaçlamaktadır. Bunlara ek
olarak PACT kanıtlara dayanan, kanser
insidansını ve kanser ölüm oranlarını
düşürmeye ve verilebilir etkin palyasyon
miktarını artırmaya yönelik bir dizi uygun
eylemi de ortaya koymak için bir odak vazifesi
görme potansiyeline sahiptir. Uluslararası
kanserle mücadele camiasının bir odağa
ihtiyacı vardır [26] ve PACT bunu sağlayabilir.
Binyıl Kalkınma Hedefleri (MDG – Millenium
Development Goals) dünyanın en fakir
topluluklarının ihtiyaçlarını karşılama adına
daha önce eşi benzeri görülmemiş çabaları
harekete geçirdi. MDG’lere ulaşmak birçok
ülke için rekabetçi bir mücadele haline geldi ve
dünya çapında birçok toplum için son derece
değerli bir hedef teşkil edecektir. Kanseri
önleme ve kontrol de MDG’ler ile sağlanan
aynı odağa ulaşmalıdır [26, 73]. Dünyanın
birçok yerinde kansere (ya da kronik
hastalıklara) dair özel MDG’lerin yokluğu tespit
edilen önceliklerin arasında kanserle savaşın
daha küçük bir rol almasına yol açmıştır.
Kaynakları düşük ve orta seviyede olan
ülkelerin kanser ve diğer kronik hastalıkları ön
plana alması için daha fazla saika lazımdır.
Kalp damar hastalıkları için de benzer bir
iddiada bulunulmuştur [74] ve bunun gerekli
olduğu intibaı yaygındır [75, 76].
Kaynakları orta düzeyde olan çok sayıda ülke
gittikçe kendi ulusal sağlık stratejilerinde kanser
de dâhil olmak üzere kronik hastalıklara
yüksek öncelik vermektedir ancak hibe eden
topluluk ve birçok çift taraflı kalkınma ajansı
henüz kanserle savaşı yüksek bir öncelik
olarak düşünmemektedir. Kansere iyi
odaklanmış küresel çabalar ile daha yüksek bir
öncelik verilmez ise kanser vakalarının sayısı
arttıkça kaynakları düşük ve orta düzeyde olan
36 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
ülkelerin sağlık sistemleri daha da büyük
problemlerle karşı karşıya kalacaktır.
Gittikçe daha fazla sayıda kişi kanser
nedeniyle vakitsiz ve gereksiz yere ölecektir
ve haneler, topluluklar ve ülkeler adına
bunun yıkıcı sosyal ve ekonomik sonuçları
olacaktır. Kanser kaynakları düşük düzeyde
olan ve ekonomik açıdan yükselmekte olan
ülkeler için sosyoekonomik kalkınmanın
önünde önemli bir engel haline gelebilir.
Eldeki Fırsat
Bugün zamanlama ihmal edilmiş kronik
hastalıklar salgının ve ihmal edilmiş bir
kalkınma hedefinin bir parçası olan bu
büyüyen kanser yüküne müdahale etmek
için son derece doğrudur [26, 74, 76]. WHO
Kanserle Savaş Kararı (WHA58.22) [77]
kanser insidansı ve ölüm oranlarını
düşürmeyi
hedefleyen
programlar
geliştirmek için ülkelere önemli bir itici güç
oluşturmaktadır. Her ne kadar bu önemli bir
teşvik ise de bu alanda acil bir liderlik ve
koordinasyon ihtiyacı vardır. Diğer küresel
sağlık camialarına kıyasla küresel kanserle
mücadele camiası dağınık ve çoğu zaman
da etkisizdir.
Bunun halk sağlığının yanı sıra sağlık
hizmetlerinin diğer unsurları için de önemli
sonuçları vardır. Bu hastaları tedavi etmek
için daha fazla sayıda tıp, hemşirelik ve ilgili
personele ihtiyaç duyulacaktır; daha fazla
hastane ve tedavi tesisi ihtiyacı doğacaktır
ve bu da yakın gelecekte hem önemli bir
masraf kapısı, hem de önemli bir lojistik
problemi
olarak
ortaya
çıkacaktır.
Planlamanın çıkarımları aksi durumda
gerçekleşecek ölüm oranı yükünü aşağı
çekmek için kanserle savaş faaliyetlerinin
artırılması gerekliliğine yöneliktir.
Önceliklerin gerçekçi ve ulaşılabilir olması
ve kaynakları düşük ve orta seviyede olan
ülkeler için etkin kanserle savaş önlemlerinin
tespit edilmesi, uygulamaya konulması ve
değerlendirilmesine yönelik bir odak
içermesi, gereklidir. Kaynaklara ve rekabet
içindeki sağlık önceliklerine göre önlenebilir
kanserleri önlemek; tedavi edilebilir
kanserleri tedavi etmek; iyileştirilebilir kanserleri
iyileştirmek ve kanser süreci boyunca
hastalara palyasyon ve destekleyici bakım
sağlamak için her türlü adım atılmalıdır.
Takip eden bölümlerde kanserin nedenleri ve
önlenme şansına dair mevcut bilgi birikimi
farklı kaynaklara sahip bölgelerde kanserle
savaşın planlanmasına ve önceliklerin
belirlenmesine
bir
temel
oluşturması
maksadıyla özetlenecektir.
ORTA GELĐR GRUBUNDAKĐ ÜLKELERDE KANSERLE SAVAŞ: MACARĐSTAN ÖRNEĞĐ
Orta Avrupa’da yer alan Macaristan’ın 2008 itibariyle tahmini nüfusu üçte ikisi kentsel alanlarda yaşayan 10,1 milyondur. Her 1000 kişiye 3,3 doktor ve 7,9 hastane yatağı düşmekte; Gayrı Safi Yurtiçi
Hasılanın (GSYĐH) %7,9’u sağlığa harcanmaktadır.
Ulusal Onkoloji Enstitüsü
Sağlık Bakanlığı 1952’de bir yönetmelik ile daha önce Siesta sanatoryumuna ait olan arazide Ulusal Onkoloji Enstitüsünü kurmuş ve böylece Macar onkoloji çalışmalarının merkezini oluşturarak
Macaristan’daki tüm kanserle savaş faaliyetlerini etkilemiştir. Kuruluş tüzüğündeki işlevlere göre Ulusal Onkoloji Enstitüsü Macaristan’da onkoloji için epidemiyoloji, teşkilat, metodoloji, tedavi, araştırma ve
eğitim merkezi haline gelmiş olup bugün bu konumunu sürdürmektedir. Ulusal Onkoloji Enstitüsü yeni yerine taşındıktan sonra Enstitünün ilk etaptaki 300 yatak sayısı yavaşça 348’e çıkmıştır. O zamandan
bu yana bu rakamın önemli ölçüde değişmemesine rağmen klinik ana bilim dallarının yapısı değişen zamanlara yanıt olarak çeşitli vesilelerde değişimler göstermiştir.
O tarihte Ulusal Onkoloji Enstitüsünün klinik bölümü hasta kabul eden yedi klinik ana bilim dalından oluşmaktaydı: Cerrahi (61 yatak), Jinekoloji (65 yatak), Üroloji (49 yatak), iki Radyoloji bölümü (57 ve 68
yatak), Dâhiliye ve Tedavi Sonrası Geçici Bakım. Enstitü’de aynı zamanda X-ışını teşhis sistemi, merkezi bir tıbbi laboratuvar, ayakta hasta servisi, bir patoloji ve histoloji laboratuvarı, bir ışın fiziği ve izotop
laboratuvarı, bir eczane ve ulusal onkoloji bakım merkezlerini yöneten bir metodoloji – teşkilat – istatistik bölümü bulunmaktaydı. Onkopatolojik Araştırma Enstitüsü (OPI – Oncopathological Research Institute)
1954’ten beri teşhis ve deney faaliyetlerini aynı yerleşke içinde beş ana bilim dalı ile (Patoloji, Deneysel Morfoloji, Deneysel Farmakoloji, Hücre Biyolojisi ve Biyokimya) yürütmektedir ve Ulusal Onkoloji
Enstitüsü ile her daim kuvvetli kurumsal bağlantılarını muhafaza etmiştir.
1956’da Prof. Dr. Tibor Venkey Genel Müdür olarak atanmıştır. Kemoterapi ve tanısal dâhiliye anabilim dalı 1953’ün ilk yarısında kurulmuş; 1955’te Onko-dermatoloji ana bilim dalı ihdas edilmiştir. 1958’de
Đzotop ana bilim dalının temelleri atılmış ve son olarak 1959’da laringoloji ana bilim dalı ayrı bir kurumsal birim halini almıştır. 1955 sonunda yedi ayakta hasta mütehassısının atanması ile ayrı bir ayakta hasta
servisi oluşturulmuş ve klinik ana bilim dallarındaki doktorların omuzlarındaki yük hafifletilmiştir. (1958’de Enstitü bir Kobalt silahı ile teçhiz edilmiştir ve bu da radyoterapi anabilim dalının bir yeniden
yapılanmasını beraberinde getirmiştir).
1959 ve 1970 arasında Dr. János Vikol Enstitü Genel Müdürü idi. Enstitünün Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kanserle mücadele programlarında yer almasında hayati bir rol oynadı ve böylece Enstitünün sıra
dışı uluslararası performansının temellerini de atmış oldu. 1966’da Dr. Vikol WHO’nun Kanserle Savaş Kısmının başına getirilmişti ve bu görev de sıklıkla yurt dışına ziyaretler gerektirdiğinden Enstitü 1968’de
geçici müdür olan Dr. Iván Rodé tarafından idare edilmişti. Dr. Rodé liderliğinde radyoterapinin kapsamı daha da genişledi. 1970’te döneminde bir eşi daha olmayan 25 MeV’lik bir dairesel hızlandırıcı
(betatron) kurularak vücudun iç kesimlerinde yer alan tümörlerin yüksek enerjisi ve sahih doz sayımları ile tedavi edilebilmesine imkân sağlandı.
1971’de Prof. Dr. Sándor Eckhardt’ın müfettiş olarak atanması ile enstitünün işleyişinde bir dizi değişiklik meydana geldi. Enstitünün yapısı kanser alanındaki gelişmeleri yansıtacak ve tümör tedavisi ve
araştırmaları alanında Avrupa standartlarına yakınsayacak hale getirildi. Ulusal Onkoloji Enstitüsünün uluslararası itibarı ve entegrasyonu Prof. Eckhardt’ın UICC’nin başkanı seçilmesi ile önemli bir atılım yaptı.
Profesör Eckhardt aynı zamanda Onkoloji Komitelerini tümörün bulunduğu yere göre güçlendirdi. 1970’e kadar enstitüdeki doktorlar tartışmalı vakaları görüşmek ve teşhis ve tedavi kararlarına varmak üzere
toplantılar gerçekleştirirlerdi. Bakılan hastaların sayısı sürekli olarak arttığı için jinekolojik tümörler, karın boşluğu ve bölgesindeki tümörler, hemablastozlar, meme tümörleri, cilt melanomu ve kafa-boyun
tüömrleri için uzman komitelerin oluşturulması bir zorunluluk halini almıştı (1970). Enstitü üyeleri aylık olarak otopsi sonuçlarından başka ilginç biyopsi sonuçlarını hastaların klinik öyküleri ile birlikte
değerlendirdikleri klinik-patolojik konferanslar düzenlemekteydi.
1971’de daha önce 24 yatağı ve bir ayakta hasta odası bulunan Dâhiliye ana bilim dalı 60 yatak ve iki ayakta hasta odası ölçülerine genişletildi. Bunlara 1974’te bazen kötü huylu tümörlere eşlik eden
immünolojik değişimleri incelemek için bir immünoloji laboratuvarı eklendi. 1976’ya gelindiğinde ana bilim dalının 65 yatan hasta kapasitesi ve 14 doktoru vardı ve Dâhiliye ayakta hasta merkezi 6000’den fazla
hastayı incelemiş, tedavi ve kontrol etmişti.
Enstitünün idaresi 1987’den beri bir Yönetim Kurulu tarafından yürütülmektedir. Đdari, maddi ve entelektüel açılardan sahip olunan nispi hürriyet araştırma açısından faydalı olup bu tarihten sonraki on yılda
kayda değer gelişmelerin doğuşuna imkân vermiştir.
1992’de Prof. Dr. Miklós Kásler Ulusal Onkoloji Enstitüsü müfettişliğine atandı ve Enstitüyü üç ayrı faaliyet alanına yönelik üç merkezle yeniden yapılandırdı: Klinik Onkoloji Merkezi, Patoloji Merkezi ve
Araştırma Merkezi. 2002’de Genel Müdür sürekli değişen mali koşullara ve Avrupa normlarına daha uygun bir idari yapı oluşturdu. Prof. Kásler ‘in uluslararası faaliyetlerinin bir sonucu olarak Macaristan
Avrupa Kanserle Mücadele Kurallarının ve UICC ve WHO tarafından organize edilen Ulusal Kanser Kontrol Programı toplantılarının geliştirilmesine katıldı (2004). Prof. Kásler Avrupa Kanser Enstitüleri
Kuruluşunun Eğitim Ekibine başkanlık etmiştir ve halen Kansere Karşı Avrupa Đttifakı yönlendirme komitesinin bir üyesi sıfatıyla Ulusal Onkoloji Enstitüsünün uluslararası entegrasyonuna yardımcı olmaktadır.
Macaristan Ulusal Kanserle Savaş Programının geliştirilmesi (1993) ve genişletilmesinde (1997, 2005) Miklós Kásler isminin önemli bir yeri vardır. Şubat 2005’te Kanserle Mücadele Ulusal Programı Konseyi
başkanlığına atanmıştır. Bu pozisyonda Dr. Kásler Macar onkoloji sisteminin Avrupa ile uyumu çalışmalarını başlatmıştır.
Onkoloji Enstitüsünün en önemli özelliği hastalara karmaşık klinik onko-terapötik tedaviler sağlayabilme yetisidir (cerrahi, kemoterapi ve ışın tedavisi). Kişisel koşulların yanı sıra en gelişmiş tümör teşhis (CT,
MRI, görüntüleme, laboratuvar, patolojik) teçhizatı yüksek kaliteli teşhis ve izleme kabiliyetlerini görüntüleme, laboratuvar ve patolojik teşhis konularında bilgili ve son derece iyi eğitimli uzman bir ekibin
yardımlarıyla sunar.
Macaristan’da Kanser
Macaristan’da kanser ölüm oranı istatistikleri uzun bir süredir ciddi biçimde yüksek bir seviyededir. Halen 300.000 kadar kanser hastası bulunmaktadır ve 2003’te malin hastalıklardan 33.530 kişi ölmüştür.
Kanser kalp damar hastalıklarının ardından Macaristan’da ikinci en sık rastlanan ölüm nedenidir. Kanser o kadar yaygın bir şekilde görülmektedir ki en güncel tedaviler ve kanserle savaş önde gelen halk
sağlığı sorunları arasında yer almaktadır. Bugün Macaristan’da tıbbi onkoloji alanında 601 uzmanın yanı sıra bazıları ikinci uzmanlık olarak tıbbi onkoloji almış 120 radyoterapist bulunmaktadır.
Birinci Ulusal Kanserle Savaş Programı (NCPP) 1993’te oluşturulmuştur ve Macaristan’da değişen kanser örüntüsü ve trendler kanserle savaşın önceliklerini değerlendirmede bir temel oluşturmaktadır.
Bu öncelikler arasında:
1. Birincil önleme: Sağlık eğitimi, televizyonda onkoloji ile ilgili programlar, tıbbi personel ve acil yardım personeli için yeni eğitim programlarının geliştirilmesi;
2. Đkincil önleme: Meme, kolorektal, serviks ve kafa ve boyun tümörlerine yönelik taramanın iyileştirilmesi ve erken teşhise yönelik araştırmaların teşviki;
3. Tedavi: Tedavi protokollerinin oluşturulması;
4. Bir Ulusal Kanser Kayıt Merkezinin Kurulması (1999’da gerçekleşmiştir); ve
5. Rehabilitasyon yer almaktadır.
Macar Kanser Kayıt Merkezinin Evrimi
Országos Rákregiszter GRID (ORG) projesi Macaristan için Ulusal Kanser Kayıt Merkezinin (NCR – National Cancer Registry) bir sonraki neslini geliştirmek için oluşturulmuştu. NCR 1999’da
faaliyete geçti ve asıl misyonu habis veya neoplastik hastalık tanısı konan insanlara dair tıbbi verilerin toplanması, idaresi ve analizidir.
ORG projesi SZTAKI, Arvato Systems Hungary Inc. Dağıtık Sistemler Bölümü (DSD – Department of Distributed Systems) ve Ulusal Onkoloji Enstitüsünün bir konsorsiyumudur. Tıbbi verileri toplayıp
teyit edecek ve NCR’nin kanser konusundaki verilerinin kalitesini büyük ölçüde artıracak ve böylece karar verme konumundakiler ve tıbbi araştırmacılar için daha kuvvetli bir istatistiki temel oluşturacak
yeni online altyapının inşasından sorumluydu. ORG projesinin diğer önemli hedeflerinden biri de toplanan verilerin kapsamını standart kansere özel tıbbi ve demografik verilerin yanı sıra belirli bir
coğrafi bölge için sağlık hizmetleri, çevre, siyaset, demografi ve iktisat verilerini de içerecek şekilde genişletmektir.
ORG Kanser Kayıt Merkezi test aşamasını 2007’de tamamlamıştır ve sistemde kalan hataların giderilmesi, personelin eğitimi ve eski sistemden yeni sisteme nihai geçişe hazırlık için eski ve yeni
sistemler birlikte çalışmaktadır.
Kaynaklar
Ulusal Kanserle Savaş Programına dair ek bilgilere http://www.eum.hu/index.php?akt_menu=2652&archiv=1 adresinden erişilebilinir.
Ulusal Kanser Kayıt Merkezine dair ek bilgilere http://dsd.sztaki.hu/projects/org/en/ adresinden erişilebilinir.
Bölüm 1.1: Giriş: Kanserle Savaş Đhtiyacı ve Başarı Şansı - 37
ORTA GELĐR GRUBUNDAKĐ ÜLKELERDE KANSERLE SAVAŞ: TÜRKĐYE ÖRNEĞĐ
Türkiye’de kanserle savaş faaliyetleri 1947’de Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu’nun kurulması ile başladı. Ahmet Andiçen Onkoloji Hastanesi Ankara’da 1955’te faaliyete girdi ve 1970’te Sağlık
Bakanlığında Kanserle Savaş Dairesi haline gelecek olan Birincil Sağlık Hizmetlerinde Kanserle Savaş Dairesi 1962’de kuruldu. Bu Daire kanserle savaşla ilintili önleyici hizmetlerin ve tedavi hizmetlerinin
düzenlenmesinden ve kanser tedavisi kaynaklarının uygulanması, yürütülmesi ve denetlenmesinden sorumludur. 1970’te 1-7 Nisan haftası Ulusal Kanser Haftası olarak belirlenmiş olup bugün de bu
uygulamaya devam edilmektedir.
2008’de Türkiye nüfusunun 73,2 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Her 1000 kişiye 1,4 doktor ve 2,6 hastane yatağı düşmektedir. 2008 yılında Gayrı Safi Yurt Đçi Hasılanın (GSYĐH) tahmini %7,7’si
sağlık hizmetlerine harcanmıştır. Türkiye’de her yıl 150.000 yeni vakanın ortaya çıktığı tahmin edilmektedir. Erkeklerde en sık rastlanan kanserler nefes borusu, bronş ve akciğer (%33), mide (%9), idrar
torbası (%9), kalın bağırsak ve rektum (%8), prostat (%6), ve larinks kanserleridir. Kadınlarda en sık rastlanan kanserler meme (%24), kalın bağırsak ve rektum (%9), mide (%7), yumurtalık (%6), nefes
borusu, bronş ve akciğer (%6), lösemi (%5) ile serviks (%5) ve korpus (%5) kanserleridir.
Kanser tedavi tesisleri. Türkiye’de kanser tedavisi devlet hastanelerinde, üniversite hastanelerinde ve özel hastanelerde yapılmaktadır. Onkologların büyük çoğunluğu genellikle yüksek standartlara haiz
büyük merkezlerde çalışmaktadır. Türkiye’de üç onkoloji enstitüsü (Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü, Đstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü ve Dokuz Eylül Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü) ile 44
kanser teşhis ve tedavi merkezi bulunmaktadır.
2007 başında Türkiye’de 170 tıbbi onkoloji mütehassısı bulunmaktaydı; bu rakam idealin altındadır ve kanser tedavi hizmetlerinin geliştirilmesindeki kilit darboğazlardan biri olarak kabul edilmektedir. Yakın
gelecekte bu durumu düzeltmeye yönelik olarak yürürlüğe girecek çeşitli adımlar atılmıştır. Ancak birçok kemoterapi ilacının yüksek maliyetinin ülkenin sağlık bütçesini zorlayacak düzeyde olması sorunu
bakidir.
“Kanserle Savaşın basitçe Tedavi Hizmetleri olarak yorumlanması dünya çapında bir sorundur. Kanserin önlenebilir ve kontrol edilebilir bir hastalık olduğu bilinci ancak çok yakın bir zamanda yerleşmeye
başlamıştır.” (A. Murat Tuncer, 2008).
Türkiye’nin yaklaşık 300 faal radyasyon onkoloğu ve halen eğitimlerine devam eden artan sayıda radyasyon onkologları ile faal bir radyasyon onkolojisi programı mevcuttur. Ancak yurt içinde bir
radyoterapi teçhizatı üreticisinin bulunmayışı ihale açılması ile yeni ve modern teçhizatın kurulup çalışmaya başlaması arasında önemli gecikmeler içeren bir dizi probleme yol açmıştır. Ayrıca tıbbi
fizikçilerin sayısı da kısıtlı durumdadır.
Ülkede onkoloji hemşireliği ayrı bir disiplin olarak kabul edilmiş ve 1987’den beri bu alanda eğitim verilmekte olup (Türk) Onkoloji Hemşireliği Derneği 1989’da kurulmuştur. Türkiye’de halen 500’den fazla
onkoloji hemşiresi bulunmaktadır.
Kanserin önlenmesi ve erken teşhis. Kanser kayıt merkezlerinin kurulmasına yönelik bir proje 1992’de başlatılmıştır. Bugün ulusal politika olarak kabul edilen kanserle savaş planının asli önceliği kanser
insidansına dair güvenilir ve doğru verilerin toplanmasıdır. 2006’de Ankara, Antalya, Samsun, Erzurum, Trabzon, Đzmir, Edirne ve Eskişehir’de kanser kayıt merkezlerinin oluşturulması ve geliştirilmesine
öncelik verilmiştir. Ayrıca her ilde bir Kanser Erken Teşhis ve Tarama Merkezi (KETEM) kurulmasına yönelik adımlar atılmaktadır (2008 sonu itibariyle bu merkezlerden 83 adet olacaktır). KETEM projesi
Avrupa Birliği ve Türk Sağlık Bakanlığı tarafından müştereken 1996’da başlatılmış ve 2004’te uygulamaya konmuştur. Dahası, serviks ve meme kanserleri için oturmuş AB kalite kontrol kriterlerine uygun
olarak tasarlanmış nüfus tabanlı tarama programları yurt çapında hızla ilerlemektedir.
Tütün Türkiye’de kanserin altında yatan en önemli neden addedilmektedir ve (5727 sayı ve 3 Ocak 2008 tarihli) Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun kabul edilmiştir. Bu
kanun bar, restoran ve kamuya açık alanlarda sigara içmeyi yasaklamaktadır. Bu kanun Türkiye’de kanserle savaşın geleceğine yapılmış önemli bir yatırımı temsil etmektedir.
Türkiye’deki mevcut durumun detaylı bir resmine aşağıdaki yayından ulaşılabilinir:
Türkiye’de Kanser Kontrolü. Editör: Prof. Dr. A. Murat Tuncer. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi, Ankara, 2008
KAYNAKÇA
1. Fass L (2008). Imaging and cancer: A review
(Görüntüleme ve Kanser: Bir Değerlendirme). Mol Oncol 2:
115-152.
2. Adler I (1912). Primary malignant growths of the lungs and
bronchi. A pathological and clinical study. (Akciğer ve
bronşlarda birincil habis kitleler. Patolojik ve klinik bir çalışma)
New York: Longmans & Co.
3. Poole-Wilson PA, Jacques A, Lyon A (2006). Treatment
of angina: a commentary on new therapeutic approaches.
(Anjin tedavisi: yeni terapötik yaklaşımlara bir yorum) Eur
Heart J 8: a20-a25.
4. Obrastzow WP and Straschenko ND (1910). Zur kenntis
der thrombose der koronararterien des herzens. Z Klin Med
71: 116-132.
5. Herrick JB (1912). Clinical features of sudden obstruction
of the coronary arteries. (Koroner arterlerin ani tıkanmasının
klinik özellikleri) JAMA 1912: 2015-2020.
6. Fitz RH (1886). Perforating inflammation of the vermiform
appendix: with special reference to its early diagnosis and
treatment. (Apandisit ateşini irdeleme: erken teşhis ve
tedaviye özel atıfla) Trans Assoc Am Physicians.
1886;1:107-144.
38 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
7. Moodie RL (1917). Studies in paleopathology. I. General
consideration of the evidences of pathological conditions found
among fossil animals. (Paleopatoloji çalışmaları. I. Fosil hayvanlarda
bulunan patolojik durumların kanıtlarının genel değerlendirmesi) Ann
Med Hist 1: 374-393.
8. Moodie R ve Abel O (1924). Nevere studies uber krankheiter
fossiler wirbeltiese. Verh Zool Bot Ges Wien 73: 1004.
9. Moodie [7]'de atfı geçen Esper of Erlangen (1774).
10. Gray PH (1967). Radiography of ancient Egyptian mummies
(Eski Mısır mumyalarının radyografisi). Med Radiogr Photogr 43:
34-44.
11. Ritchie WA and Warren SL (1932). The occurrence of multiple
bony lesions suggesting myeloma in the skeleton of a preColumbian Indian (Kolomb öncesi bir Kızılderili iskeletinde miyeloma
işaret eden çoklu kemiksi lezyonların varlığı). Am J Roentgenol 28:
622-628.
12. Granvil e AB (1825). An essay on Egyptian mummies, with
observations on the art of embalming among the ancient Egyptians
(Eski Mısırlılar arasında mumyalama sanatına dair gözlemlerle Mısır
mumyalarına dair bir deneme). Philos Trans R Soc Lond 115: 269316.
13. Breasted JH (1930). The Edwin Smith surgical papyrus
(Edwin Smith Cerrahi Papirüsü). Chicago: The University of
Chicago Press.
14. Pott P (1775). Chirurgical observations relative to the
cataract, the polypus of the nose, the cancer of the scrotum, the
different kinds of ruptures, and the mortification of the toes and
feet. (Katarakt, burun polipi, testis kanseri, farklı kopmalar ve
ayak parmakları ile ayakların kangrenine özel cerrahi gözlemler)
London: T.J. Carnegy.
15. Redmond DE (1970). Tobacco and cancer: the first clinical
report, 1761 (Tütün ve kanser: ilk klinik rapor, 1761). N Engl J
Med 282: 18-23.
16. Ramazzini B (1743). De morbis artificum diatriba. Venetis:
Apud Josephum Corona.
17. Zatonski W and Boyle P (1996). Health transformations in
Poland after 1988 (1988'den sonra Polonya'daki sağlık
dönüşümleri). J Epidemiol Biostat 1: 183-187.
18. United Nations Department of Economic and Social Affairs
(2007). World population prospects: the 2006 revision. (Dünya
nüfus öngörüleri: 2006 revizyonu) New York: United Nations.
19. Boyle P, Autier P, Bartelink H, ve arkadaşları. (2003). European Code
Against Cancer and scientific justification: third version (2003) (Avrupa
Kanserle Savaş Kuralları ve bilimsel gerekçe: üçüncü sürüm). Ann Oncol 14:
973-1005.
20. Dol R ve Peto R (1981). The causes of cancer: quantitative estimates of
avoidable risks of cancer in the United States today. (Kanserin nedenleri:
Bugün Birleşik Devletlerde önlenebilir kanser risklerinin sayısal bir tahmini) J
Natl Cancer Inst 66: 1191-1308.
21. IARC, Académie Nationale de Médecine, Académie des Sciences, et al.
(2007). IARC Working Group Reports, Volume 3, Attributable causes of
cancer in France in the year 2000. (IARC Çalışma Grubu Raporları, Cilt 3,
2000 yılında Fransa'da adı konabilen kanser nedenleri) Lyon, Fransa:
International Agency for Research on Cancer.
22. Peto J (2001). Cancer epidemiology in the last century and the next
decade (Geçen yüzyıl ve gelecek on yılda kanser epidemiyolojisi). Nature 411:
390-395.
23. Boffetta P, Tubiana M, Hill C, ve arkadaşları. (Baskıda). The causes of
cancer in France.(Fransa’da kanserin nedenleri) Ann Oncol.
24. Stewart BW, Kelihues P (2003). World cancer report. (Dünya Kanser
Raporu) Lyon, Fransa: InternationalAgency for Research on Cancer.
25. Boyle P (2006). The globalisation of cancer (Kanserin
küreselleşmesi). Lancet 368: 629-630.
26. Parkin DM (2006). The global health burden of infection-associated
cancers in the year 2002 (2002 yılında enfeksiyonlarla ilişkili
kanserlerin küresel sağlık yükü). Int J Cancer 118: 3030-3044.
27. IARC (2004). IARC monographs on the evaluation of carcinogenic risks to
humans, Volume 85, Betel quid and areca nut chewing and some arecanut-derived nitrosamines. (Đnsanlarda kanserojen risklerin değerlendirmesi
üzerine IARC monografları, Cilt 85, Betel quid ve areca fıstığı çiğneme ve
bazı areca fıstığı bazlı nitrosaminler) Lyon, Fransa: International Agency for
Research on Cancer.
28. IARC (2004). IARC monographs on the evaluation of carcinogenic risks to
humans, Volume 83, Tobacco smoke and involuntary smoking. (Đnsanlarda
kanserojen risklerin değerlendirmesi üzerine IARC monografları, Cilt 83, Tütün
dumanı ve pasif içicilik) Lyon, Fransa: International Agency for Research on
Cancer.
29. Boyle P, Gray N, Henningfield J, ve arkadaşları. (2004). Tobacco:
science, policy and public health. (Tütün: bilim, siyaset ve halk sağlığı)
Oxford: Oxford University Press.
30. Doll R, Peto R, Boreham J, ve arkadaşları. (2004). Mortality in relation
to smoking: 50 years’ observations on male British doctors. (Sigara içmeyle
ilişkili ölüm oranları: erkek Britanyalı doktorlar üzerinde 50 yılın gözlemleri) BMJ
328: 1519.
31. Ferlay J, Bray F, Pisani P, ve arkadaşları. (2004). GLOBOCAN
2002: Cancer incidence, mortality and prevalence worldwide.
(GLOBOCAN 2002: Dünya çapında kanser insidansı, ölüm oranları ve
yaygınlık) http://www-dep.iarc.fr/ adresinde mevcuttur.
32. American Cancer Society (2007). Cancer Facts & Figures (Kanser
hakkında gerçekler ve rakamlar) 2007. Atlanta: American Cancer Society.
33. Boyle P and Ferlay J (2005). Cancer incidence and mortality in Europe,
2004 (Avrupa’da kanser insidansı ve ölüm oranları, 2004). Ann Oncol 16:
481-488.
34. Ferlay J, Autier P, Boniol M, ve arkadaşları. (2007). Estimates of the
cancer incidence and mortality in Europe in 2006 (Avrupa’da 2006’da
kanser insidansı ve ölüm oranı tahminleri). Ann Oncol 18: 581-592.
35. WHO. WHO Statistical Information System (WHOSIS). (WHO
Đstatistiki Bilgi sistemi) http://www.who.int/whosis adresinden
erişilebilinir. Erişim tarihi: 1 Aralık 2008.
36. WHO (2008). The global burden of disease: 2004 update
(Hastalığın küresel yükü: 2004 güncellemesi). Geneva: World Health
Organization.
37. Yang G, Hu J, Rao KQ, ve arkadaşları. (2005). Mortality registration
and surveillance in China: History, current situation and challenges
(Çin’de ölüm kaydı ve takibi: Tarihçe, mevcut durum ve sorunlar). Popul
Health Metr 3: 3.
38. Yang GH, Huang ZJ, Tan J (1996). Priorities of disease control in
China- analysis on mortality data of National Disease Surveillance Points
System. (Çin’de hastalıkla mücadele öncelikleri- Ulusal Hastalık Takip Noktaları
Sisteminin ölüm oranı verilerinin analizi) Zhonghua Liu Xing Bing Xue Za Zhi 17:
199-202.
39. Doll R, Payne P, Waterhouse J (1966). Cancer incidence in five
continents: A technical report. (Beş kıtada kanser insidansı: Teknik bir rapor)
Geneva: International Union against Cancer.
40. Doll R, Muir CS, Waterhouse J (1970). Cancer incidence in five
continents, Volume II. (Beş kıtada kanser insidansı, Cilt II.) Geneva, International
Union against Cancer.
41. Waterhouse J, Muir C, Correa P, ve arkadaşları. (1976). IARC
Scientific Publications, Number 15, Cancer incidence in five continents,
Volume III. (IARC Bilimsel Yayınlar, No. 15, Beş kıtada kanser insidansı,
Cilt III) Lyon, Fransa: International Agency for ResearchonCancer.
42. Waterhouse J, Muir C, Shanmugaratnam K, ve arkadaşları. (1982).
IARC Scientific Publications, Number 42, Cancer incidence in five
continents, Volume IV. (IARC Bilimsel Yayınlar, No. 42, Beş kıtada kanser
insidansı, Cilt IV) Lyon, Fransa: International Agency for Research on
Cancer.
43. Muir C, Waterhouse J, Mack T, ve arkadaşları. (1987). IARC Scientific
Publications, Number 88, Cancer incidence in five continents, Volume V. (IARC
Bilimsel Yayınlar, No. 88, Beş kıtada kanser insidansı, Cilt V) Lyon, Fransa:
InternationalAgencyforResearchonCancer.
44. Parkin DM, Muir CS, Whelan SL, ve arkadaşları. (1992). IARC Scientific
Publications, Number 120, Cancer incidence in five continents, Volume VI. (IARC
Bilimsel Yayınlar, No. 120, Beş kıtada kanser insidansı, Cilt VI) Lyon,
Fransa: InternationalAgencyforResearchonCancer.
45. Parkin DM, Whelan SL, Ferlay J, ve arkadaşları. (1997). IARC Scientific
Publications, Number 143, Cancer incidence in five continents, Volume VII. (IARC
Bilimsel Yayınlar, No. 143, Beş kıtada kanser insidansı, Cilt VII) Lyon,
Fransa: InternationalAgencyforResearchonCancer.
46. Parkin DM, Whelan SL, Ferlay J, ve arkadaşları. (2003). IARC Scientific
Publications, Number 155, Cancer incidence in five continents, Volume VIII. (IARC
Bilimsel Yayınlar, No. 155, Beş kıtada kanser insidansı, Cilt VIII) Lyon, Fransa:
InternationalAgencyforResearchonCancer.
47. Mathers CD, Fat DM, Inoue M, ve arkadaşları. (2005). Counting the dead and
what they died from: an assessment of the global status of cause of death data.
(Ölüleri ve ölüm nedenlerini saymak: ölüm nedeni verilerinin küresel durumunun bir
değerlendirmesi) BullWorldHealthOrgan83:171-177.
48. Eighteenth World Heath Assembly (1965). Resolution WHA18.44. May 20
1965. Establishment ofan InternationalAgency for Researchon Cancer.(Kararno.
WHA18.44, 20 Mayıs 1965. Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansının
Kurulumu)Geneva:WorldHealthOrganization.
49. Institute of Medicine (U.S.), Sloan FA, Gelband H (2007). Cancer control
opportunities in low- and middle-income countries. (Düşük ve orta gelir grubundaki
ülkelerdekanserlesavaşfırsatları)Washington,DC:NationalAcademiesPress.
50. Mathers CD ve Loncar D (2006). Projections of global mortality and burden of
disease from 2002 to 2030 (2002’den 2030’a kadar küresel ölüm oranları ve
hastalık yüküöngörüleri).PLoS Med3:e442doi:10.1371/journal.pmed.0030442.
51. WHO. Quick cancer facts. (Kanserle ilgili kısa gerçekler)
http://www.who.int/cancer/adresindenerişilebilinir. Erişim tarihi: 3 Mart 2008.
52. World Health Organization and International Union Against Cancer (2005).
Global Action Against Cancer - Updated version. (Kansere Karşı Küresel Eylem –
Güncellenmiş sürüm) Geneva:WHO,UICC.
53. Lopez AD, Mathers CD, Ezzati M, ve arkadaşları. (2006). Global and regional
burden of disease and risk factors, 2001: systematic analysis of population health
data.(Küreselve bölgeselhastalık yükü ile risk faktörleri,2001: nüfus sağlık verilerinin
sistematikanalizi) Lancet367:1747-1757.
54. McCredie M, Coates MS, Ford JM (1990). Cancer incidence in European
migrants to New South Wales. (Yeni Güney Galler’e Göç Eden Avrupalı
göçmenlerdekanserinsidansı) AnnOncol1:219-225.
61. Boyle P, Soukop M, Scully C, ve arkadaşları. (1988). Improving prognosis of
Hodgkin’s disease in Scotland. (Đskoçya’da Hodgkin hastalığının prognozunu
iyileştirmek)Eur JCancerClin Oncol24:229-234.
62. Early Breast Cancer Trialists’ Collaborative Group (1992). Systemic treatment of
early breast cancer by hormonal, cytotoxic, or immune therapy. 133 randomised
trials involving 31,000 recurrences and 24,000 deaths among 75,000 women.
(Meme kanserinin erken dönemde hormonal, sitolojik ve immün terapi ile sistemli
tedavisi. 75.000 kadında 31.000 nüks ve 24.000 ölüm görülen 133 rastgele
deneme)EarlyBreastCancerTrialists’CollaborativeGroup.Lancet339:71-85.
63. Cunningham D ve Findlay M (1993). The chemotherapy of colon cancer can
no longer be ignored. (Kalın bağırsak kanserinin kemoterapisi daha fazla
görmezdengelinemez).EurJCancer 29A:2077-2079.
64. Boyle P, Veronesi U, Tubiana M, ve arkadaşları. (1995). European School of
Oncology Advisory report to the European Commission for the “Europe Against
Cancer Programme” European Code Against Cancer. (Avrupa Kanserle Savaş
Kuralları “Avrupa Kanserle Mücadele Programı” konusunda Avrupa Onkoloji
OkulununAvrupaKomisyonuna Đstişariraporu) EurJ Cancer31A:1395-1405.
65. Boyle P, d’Onofrio A, Maisonneuve P, ve arkadaşları. (2003). Measuring
progress against cancer in Europe: has the 15% decline targeted for 2000 come
about? (Avrupa’da kanserle mücadelede kaydedilen ilerlemeyi ölçmek: 2000 yılı için
konulan%15’lik düşüşhedefineulaşıldımı?) Ann Oncol14:1312-1325.
66. Boyle P (2008). Favorable trends in cancer mortality in the European Union but
no room for complacency (Avrupa Birliğinde kanser ölüm oranlarında olumlu
trendlergörülüyor ancakgevşemeyeyeryok).Ann Oncol19:605-606.
67. Levi F, LucchiniF, Negri E, ve arkadaşları. (2007). Continuing declines in cancer
mortality in the European Union. (Avrupa Birliğinde kanser ölüm oranlarında
süregelendüşüş)AnnOncol18: 593-595.
68. Boset i C, Bertuccio P, Levi F, ve arkadaşları. (2008). Cancer mortality in the
European Union, 1970-2003, with a joinpoint analysis. (Ortak nokta analiziyle
AvrupaBirliğindekanser ölümoranları1970-2003,) AnnOncol19:631-640.
69. Quinn MJ, d’Onofrio A, Mol er B, ve arkadaşları. (2003). Cancer mortality trends
in the EU and acceding countries up to 2015. (2015’e kadar AB üyeleri ve katılan
ülkelerdekikanserölümoranıtrendleri)AnnOncol14:1148-1152.
70. Lingwood RJ, Boyle P, Milburn A, ve arkadaşları. (2008). The challenge of
cancer control in Africa. (Afrika’da kanserle savaşın sorunları) Nat Rev Cancer 8:
398-403.
71. Barton MB, Frommer M, Shafiq J (2006). Role of radiotherapy in cancer control
in low-income and middle-income countries. (Düşük ve orta gelir grubu ülkelerinde
kanserlesavaştaradyoterapininrolü) LancetOncol7:584-595.
72. Boyle P, Anderson BO, Andersson LC, ve arkadaşları. (2008). Need for global
action for cancer control. (Kanserle savaşta küresel eylem ihtiyacı) Ann Oncol 19:
1519-1521.
73. Fuster V (2006). Cardiovascular disease and the UN millennium development
goals: a serious concern. (Kalp damar hastalıkları ve BM binyıl kalkınma hedefleri:
ciddibirendişe) NatClinPractCardiovascMed3:401.
74. Horton R (2005). The neglected epidemic of chronic disease. (Kronik
hastalıklarıngözardıedilensalgını) Lancet366:1514.
75. Horton R (2007). Chronic diseases: the case for urgent global action. (Kronik
hastalıklar:acilküreseleylem ihtiyacı)Lancet370:1881-1882.
76. Fifty-eighth World Health Assembly (2005). Resolution WHA58.22, May 25
2005.Cancer prevention and control.(Karano.WHA58.22, 25Mayıs 2005. Kanseri
önlemevekontrol)Geneva:WorldHealth Organization.
55.Higginson Jve Muir CS (1979).Environmentalcarcinogenesis: misconceptions
and limitations to cancer control. (Çevreselkanserojenlik: kanserle savaşta yanılgıve
kısıtlamalar) JNatlCancer Inst63:1291-1298.
56. Curado MP, Edwards B, Shin HR, ve arkadaşları. (2007). IARC Scientific
Publications, Number 160, Cancer incidence in five continents, Vol. IX. (IARC
Bilimsel Yayınlar, No. 160, Beş kıtada kanser insidansı, Cilt IX) Lyon, Fransa:
International Agency for Research on Cancer. http://www-dep.iarc.fr/ adresinden
erişilebilinir.
57. Doll R, FraumeniJF, Muir CS (1994). Trends in cancer incidence and mortality.
(Kanser insidansı ve ölüm oranları trendleri) Plainview, N.Y.: Cold Spring Harbor
LaboratoryPress.
58. Haenszel W and Kurihara M (1968). Studies of Japanese migrants. I. Mortality
from cancer and other diseases among Japanese in the United States. (Japon
göçmenlerine dair çalışmalar. I. Birleşik Devletlerdeki Japonlar arasında kanser ve
diğerhastalıklardanölümoranları)J NatlCancer Inst40:43-68.
59. Cairns J (1978). Cancer: science and society. (Kanser: bilim ve toplum) San
Francisco:W.H.Freeman.
60. Boyle P (2004). Testicular cancer: the challenge for cancer control. (Testis
kanseri:kanserlesavaşınsorunu)LancetOncol5:56-61.
Bölüm 1.1: Giriş: Kanserle Savaş Đhtiyacı ve Başarı Şansı - 39
1. 2
Kanser Terminolojisi
Neoplazi (“yeni büyüme”’nin Yunancası)
bir doku veya organdaki hücrelerin anormal
ve
kontrolsüz
şekilde
çoğalmasıdır.
Neoplazmalar çoğunlukla ayırt edilebilecek
kitleler (tümörler) oluşturacak şekilde büyürler.
Habis neoplazmalar yüksek derecede anaplazi
gösterirler ve çevrelerindeki yapıları işgal
edebilme özelliğine ve lenf sistemi ve kan
dolaşımı yoluyla diğer organlara yayılabilme
yeteneğine sahiptirler. Kanser terimi neoplazma
ile aşağı yukarı eş anlamlıdır ve kontrolsüz,
anormal hücre çoğalması ile karakterize edilen
birçok hastalık için genel bir terim olarak kullanılır.
En sık rastlananları derideki epitel hücreleri,
gastrointestinal sistem ve iç organlarda ortaya
çıkan habis tümörler, yani karsinomlardır.
Sarkomların kaynağı yumuşak doku (kaslar,
kan damarları, yağ dokusu) ve kemik
dokusudur. Gliomlar ise merkezi sinir
sisteminde bulunan glia hücrelerinin değişimi
sonucunca ortaya çıkar.
WHO ve IARC kanser risklerinin, kanser
insidansında zaman içerisinde gerçekleşen değişim
eğilimlerinin tanınmasına ve halk sağlığı
olanaklarının gerekli şekilde yönlendirilmesine temel
oluşturacak nitelikteki güvenilir istatistikleri sağlayarak
dünya çapında kanserle mücadeleye önemli
katkılar yapmaktadır.
Bu da hastalığın ve
patolojisinin
istatistiksel
sınıflandırmasını
gerektirmektedir.
DSÖ Tümör Sınıflandırması
Kanser tipik olarak patologlar tarafından
hematoksilin ve eosin (H&E) ile rutin şekilde
boyanmış doku kesitleri üzerinde veya
immunohistokimya kullanılarak teşhis edilir. Yakın
zamandaki gelişmelerle, tümörler
40 - Kısım 1 –Kanserle Küresel Savaş
genetik profilleri kullanılarak da karakterize
edilebilmektedirler ki bu profiller histopatolojiyi
tamamlar mahiyettedir ve gittikçe artan bir
surette hastalığın seyrinin ve tedaviye
verilecek yanıtın tahmin edilmesinde
kullanılmaktadır.
WHO,
histopatoloji
sınıflandırmasında
uluslararası standardın tesisi amacıyla, WHO
Tümör Sınıflandırılması (WHO Mavi Kitaplar)
kitap serisini yayınlamaktadır. 1957’deki
başlangıcından beri WHO Sınıflandırmasının
amacı, yani dünya çapında kabul görecek ve
kullanılacak bir tümör sınıflandırması ve
derecelendirmesi oluşturulması, hep aynı
kalmıştır. IARC Mavi Kitap serisini 2000
yılından beri yayınlamaktadır. Genetikte ve
kanser gelişiminde rol oynayan moleküler
mekanizmalar hususundaki anlayışımızda
gerçekleşen hızlı gelişme göz önüne alınarak
hazırlanan 3üncü basım (2000-2005), sadece
histopatoloji sınıflandırmasını değil, genetik,
genetik duyarlılık, epidemiyoloji, klinik işaret ve
belirtiler, görüntüleme, prognoz ve öngörüyle
ilgili faktörler konularına da kısaca
değinmektedir. 4üncü basımın yayınlanması
2007’de merkezi sinir sistemi tümörleri ile ilgili
ilk ciltle başlamıştır (Şekil 1.2.1 ve 1.2.2) [1].
Yeni tespit edilen teşekküllerin dâhil edilmesi WHO
Sınıflandırmasının çok önemli bir fonksiyonudur.
Teşekküller sadece sıra dışı bir histopatoloji modeli
ile değil kendilerine has şekilleri, konumları, yaş
dağılımları ve biyolojik davranışları ile karakterize
edilirler. Bu teşekküllerin histolojik türevleri ise
histolojik
olarak
güvenilir
bir
şekilde
tanımlanabilseler
ve klinik sonuçlara etkileri olsa dahi, yine de
daha önceden tanımlanmış bir teşekkülün
parçasıdırlar. Bir kez bir teşekkül veya yeni bir
türev WHO Sınıflandırmasına dâhil edildiğinde
ona dünya genelindeki kanser kayıt
merkezlerinde kullanılan ve histopatolojik olarak
düzenlenmiş
kanser
vakaları
verisi
toplanmasına temel oluşturacak bir Onkoloji için
Uluslararası Hastalık Sınıflandırması (ICD-O)
kodu atanır. Kanser kayıt merkezlerindeki
veriler, IARC’nin Beş Kıtada Kanser
Đnsidansı kitap serisine gereken veriyi teşkil
eder (Şekil 1.2.3) [2].
Tümör Derecesi ve Aşaması
Klinik ortamında, tümör derecesi ve tümörün
bulunduğu aşama tedavi seçimine etki eden
önemli ek faktörlerdendir ve hastalığın seyri
konusunda tahmin yürütülmesine imkân verirler.
Histolojik derece histolojik parametreleri, özellikle
de tümörün saldırganlığını yansıtan displazi
derecesini, bir araya getirir. Derece sayısal olarak
(mesela, 1-4 derece) veya tarifle (“yüksek-derece”
veya “düşük-derece”) ifade edilir. Sayısal derece
ne kadar yüksekse, kanser hücreleri o kadar az
başkalaşmış demektir; düşük dereceli bir kanser
genelde çok başkalaşmıştır. Kansere Karşı
Uluslararası Birlik (UICC – International Union
Against Cancer) tarafından geliştirilen ve
sürdürülen TNM sınıflandırma sistemi
kanserin
yayılma
miktarının
sınıflandırılmasında en yaygın olarak
kullanılan
araç
konumundadır.
Bu
sınıflandırma birincil tümörün büyüklüğüne (T),
bölgede lenf nodülüne yayılma olup olmamasına
(N), ve uzak mesafeye yayılım olup olmamasına
(M) dayanır [3].
Şekil. 1.2.1
Şekil. 1.2.2
Şekil. 1.2.3
2. Curado MP, Edwards B, Shin HR, ve arkadaşları.
(2007). Cancer Incidence in Five Continents Vol. IX. (Beş
Kıtada Kanser Đnsidansı Cilt IX) Lyon, Fransa: International
Agency for Research on Cancer.
3. Sobin LH, Wittekind C, der. (2002). TNM classification of
malignant
tumours
(Habis
Tümörlerin
TNM
Sınıflandırılması), New York: Wiley-Liss.
KAYNAKÇA
1. Louis DN, Ohgaki H, Wiestler OD, ve arkadaşları, der.
(2007). WHO classification of tumours of the central nervous
system (WHO) merkezi sinir sistemi tümörlerinin
sınıflandırılması). Lyon, Fransa: International Agency for
Research on Cancer.
Bölüm 1.2: Kanser Terminolojisi - 41
1.3
Dünya Genelinde Kanser Yükü
Özet
>
2008’de dünya genelinde 12,4
milyon yeni kanser vakası ve 7,6
milyon kanser nedenli ölüm
meydana geldi.
>
Đnsidans ve ölümle sonuçlanma
açısından, akciğer kanseri dünyada
en üst sıralarda yer almaktadır.
>
Kanser vakalarının yarıdan fazlası
ve ölümlerin %60’ı az-gelişmiş
ülkelerde meydana gelmektedir.
>
Kanser vakalarının istatistiksel
karakteri bölgeden bölgeye çarpıcı
farklılıklar arz eder.
>
Gelecekteki kanser yükü, az ve çok
gelişmiş bölgelerdeki yaşlı nüfusun
göstereceği
eğilimlerden
etkilenecektir.
>
Gelecek on yıllarda, kanserle savaş
programlarının (tütün kontrolü,
aşılama,
tarama)
kanserin
önlemesi çerçevesindeki rolü daha
önemli hale gelecektir.
Kanserin kontrol altına alınması hususunda
önceliklerin belirlenebilmesi için kanser yükünün
insidans (ortaya çıkan yeni vakalar) ve ölüm
sayısı cinsinden tahmin edilmesi gerekmektedir.
En son uluslararası verilere göre [1, 2, 3]
2008 yılı tamamında 12,4 milyon tahmin
edilen yeni vaka ve 7,6 milyon ölüm
meydana gelmiştir. Đnsidans yönünden
dünyada en yaygın kanserler akciğer (1,52
milyon), meme (1,29 milyon), ve kolorektal (1,15
milyon) kanserleridir. Kötü prognoz nedeniyle
akciğer kanseri aynı zamanda en fazla
ölüme (1,31 milyon) neden olan kanserken
onu mide kanseri (780.000 ölüm) ve
karaciğer kanseri (699.000 ölüm) izlemiştir.
Şekil 1.3.1 en yaygın kanserlerin dünyanın
gelişmiş (Avrupa, Kuzey Amerika,
Avustralya / Yeni Zelanda ve Japonya) ve
az gelişmiş ülkelerindeki kadın ve
erkeklerde insidans ve ölüm oranı
miktarlarını göstermektedir. Toplamda
42 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
yeni kanser vakalarının %53’ü ve ölümlerin
%60’ı az gelişmiş ülkelerde meydana
gelmektedir. Erkeklerde prostat kanseri,
gelişmiş bölgelerde en fazla teşhis edilen
kanser türü haline gelirken (643.000 vaka, yeni
vakaların toplamının %20,2’si), az gelişmiş
ülkelerde birinci sıradaki akciğer kanserinin
(538.000 vaka, %15,3) oldukça gerisinde,
altıncı sıradadır (197.000 vaka, %5,6).
Kadınlarda
meme
kanseri
gelişmiş
bölgelerdeki tahmini 715.000 (toplamın
%26,5’i) ve az gelişmiş ülkelerdeki 577.000
yeni vaka ile (%18,8) büyük farkla dünya
genelindeki en yaygın kanser türüdür.
Şekil 1.3.2 bu sonuçları özetlemekte ve (WHO
sınıflandırmasına göre) bölgeler arasında
kanser vakaları ile ilgili çarpıcı istatistiksel
farklılıkları gözler önüne sermektedir. Şekil 1.3.3
Beş Kıtada Kanser Đnsidansı Cilt IX’a göre
konum bazında kanser insidansının en
yüksek ve en düşük olduğu 20 bölgeyi
göstermektedir [4].
2008’de dünya nüfusu 6,7 milyar olarak
tahmin edilmiştir ve bu rakam 2030 itibariyle
8,3 milyar civarına ulaşacaktır [5]. 2008 ve
2030 yılları arasında az gelişmiş ülkelerin
nüfuslarının %38’lik bir artış göstermesi
beklenirken, gelişmiş bölgelerin nüfus artışı
%4’le sınırlı kalacaktır. Kanser genellikle
ileri yaş gruplarını etkilemektedir ve aynı
zaman dilimi içerisinde 65 yaş üzeri
nüfusun az gelişmiş ülkelerde %5,3’ten
%9,8’e, gelişmiş ülkelerde ise %14,6’dan
%22,6’ya tırmanacağı öngörülmektedir.
Az gelişmiş ülkelerde kanser vakalarının
ve ölümlerin biraz daha fazla olduğunu
belirtmiştik; dünya demografisindeki en
büyük
değişimler
gelişmekte
olan
bölgelerde gerçekleşeceği için, gelecekte
kanser yükü bu ülkelerde daha belirgin
olacak ve gelişmiş ve az gelişmiş
bölgelerde yaşayan yaşlı nüfustan
etkilenecektir [6].
Ölüm oranı değişik kanser türlerinin
ölümcüllüğünü yansıtır ve akciğer kanseri
gelişmiş bölgelerdeki tahmini 455.000
(toplam ölüm sayısının %27’si) ve az
gelişmiş ülkelerdeki 475.000 ölümle
(%18,2) erkeklerde en yaygın ölüm
sebebidir. Gelişmiş ülkelerde meme,
akciğer ve kolorektal kanserler gelişmiş
ülkelerdeki ölümlerin toplamının %42,5’sini
teşkil ederken, az gelişmiş ülkelerde rahim
ağzı kanseri tahmini 275.000 ölümle
(toplamın %13,9’u) birinci sıradadır ve onu
meme kanseri (252.000 ölüm, %12,7) ve
mide kanseri (189.000 ölüm, %9,6)
izlemektedir.
2008
Bölge
Vakalar
2030¹
Ölümler
Vakalar
2030²
Ölümler
Vakalar
Ölümler
Dünya
12,4
7,6
20,0
12,9
26,4
17,0
Afrika (AFRO)
0,7
0,5
1,2
0,9
1,6
1,3
Avrupa (ERO)
3,4
1,8
4,1
2,6
5,5
3,4
Doğu Akdeniz (EMRO)
0,5
0,3
0,9
0,6
1,2
0,9
Pan-Amerika (PAHO)
2,6
1,3
4,8
2,3
6,4
3,1
Güney-Doğu Asya (SEARO)
1,6
1,1
2,8
1,9
3,7
2,6
Batı Pasifik (WPRO)
3,7
2,6
6,1
4,4
8,1
5,9
Tablo 1.3.1 WHÖ bölgesi veya gelişmişlik düzeyine göre, her iki cinsiyet için tahmini (2008 itibariyle) ve öngörülen tüm
kanser vaka ve ölüm sayısı (milyon cinsinden)
¹ şu andaki oranlarda bir değişime olmazsa
² yıllık %1’lik oran artışı olursa
Tablo 1.3.1 demografik değişikliklere ve
zaman içerisindeki eğilimlere dayanarak
öngörülen yeni vaka ve ölüm sayılarını
göstermektedir. Şu andaki oranlarda bir
değişiklik olmadığı takdirde kanser 2030
yılında 13 milyondan fazla kişiyi öldürebilir;
eğer bu oranda yıllık %1’lik bir artış meydana
gelirse bu rakam 17 milyondan fazla olacaktır.
Erkekler
Akciğer
Mide
Kolorektal Prostat Karaciğer Ağız boş. Özofagus Mesane Lösemi
ve farenks
Đnsidans, Gelişmiş
Ölüm oranı, Gelişmiş
Đnsidans, Az gelişmiş
HhL
Ölüm oranı, Az gelişmiş
Kadınlar
Meme
Kolorektal S. Uteri Mide Akciğer
Đnsidans, Gelişmiş
Lösemi HhL
Đnsidans, Az gelişmiş
Önlemenin kanserle savaş programlarındaki
rolü önümüzdeki onyıllar içerisinde giderek
artacaktır: tütün kullanımının kontrolü, insan
papillomavirüse (HPV) ve hepatit B virüsüne
(HBV) karşı aşılama yapılması ve meme ile
kolorektal kanserlere ve az gelişmiş
ülkelerde
serviks kanserine
yönelik
taramalar uygulanması halen zorlu engeller
olarak karşımızda durmaktadır. Eğer yaygın
olarak uygulanırlarsa bu tedbirler küresel
kanser yükünün hafifletilmesine büyük
katkıda bulunabilirler.
Yumurtalık K. Uteri Karaciğer Özofagus Lösemi
Ölüm oranı, Gelişmiş
Ölüm oranı, Az gelişmiş
KAYNAKÇA
Şekil 1.3.1 Gelişmiş ve az gelişmiş ülkelerde kadın ve erkeklerde en yaygın kanser
türlerinin insidans ve ölüm rakamları
Avustralya/Yeni Zelanda %1.0
10.864.000
vaka
Avustralya/Yeni Zelanda %10.7
6.725.000
ölüm
Şekil 1.3.2 Altı WHO bölgesinde insidans ve ölüm rakamları.
AFRO: Afrika: EMRO: Doğu Akdeniz; EURO: Avrupa; PAHO: Pan-Amerikan;
SEARO: Güney-Doğu Asya;: Batı Pasifik
1. Ferlay J, Bray F, Pisani P ve arkadaşları. (2004).
GLOBOCAN 2002. Cancer Incidence, Mortality and
Prevalence Worldwide (GLOBOCAN 2002. Kanser Đnsidansı,
Ölümler ve Dünya Genelinde Yaygınlık). IARC Cancer Base
No. 5 Sürüm 2.0. Lyon: International Agency for Research on
Cancer
2. Ferlay J, Autier P, Boniol M, ve arkadaşları (2007).
Avrupada Kanser Vakaları ve Ölümler, 2006. Ann Oncol
16:481-488.
3. American Cancer Society (2008). Cancer Facts & Figures
(Kanser Hakkında Bilgiler ve Đstatistikler) 2008. Atlanta:
American Cancer society.
4. Curado MP, Edwards B, Shin HR ve arkadaşları, der.
(2007), Cancer Incidence in Five Continents Vol. IX (Beş
Kıtada Kanser Đnsidansı, Cilt IX) IARC Scientific Publications
No. 160, Lyon, International Agency for Research on Cancer
5. Birleşmiş Milletler (2003). World Population
Prospects. The 2002 revision. Population database
(Dünya Nüfusu Hakkında Beklentiler, 2002 tashihatı.
Nüfus Veritabanı.) New York, NY: Birleşmiş Milletler;
http://www.un.org/ adresinden ulaşılabilinir. erişim tarihi: 22
Aralık 2004.
6. Parkin DM, Bray FI, Devessa SS (2001). Cancer Burden in
the year 2000. The global Picture, (2000 Yılında Kanser
Yükü: Küresel Durum.) Eur J Cancer 37: S4-S66.
Bölüm 1.3: Dünya Genelinde Kanser Yükü - 43
Erkeklerde cilt kanseri hariç tüm kanserler
Kadınlarda cilt kanseri hariç tüm kanserler
ABD, NPCR: Siyahlar
Đtalya: Sondrio
Đtalya: Brescia
Fransa, Bas-Rhin
Avustralya, Queensland
Fransa, Loire
Đtalya, Varese
Đtalya, Veneto
Đtalya, NECS Network
ABD, NPCR
ABD, NPCR: Beyazlar
Đtalya, Biella
Yeni Zelanda
Đtalya, Cenova
Đtalya, Romagna
Avustralya, Güneyi
Đsviçre, Cenevre
Fransa, Haut-Rhin
Fransa, Somme
Đtalya, Ferrara
Avustralya, Queensland
Đtalya, Parma
ABD, NPCR: Beyazlar
Yeni Zelanda
Đtalya, Ferrara
ABD, NPCR
Đtalya, Brescia
Brezilya, Brasilia
Đsrail, Museviler
Avustralya, Tazmanya
Đzlanda
Danimarka
Brezilya, Sao Paulo
Avustralya, South
Đtalya, Romagna
Birleşik Krallık, Scotland
Đtalya, Modena
Avustralya Başkent Bölgesi
Avustralya, Yeni Güney Galler
Kanada
Mısır, Gharbiah
Bahreyn: Bahraini
*Uganda, Kyadondo
Ekvador,Quito
*Tunus, Sousse
*Tayland, Chiang Mai
*Peru, Trujillo
Malezya, Sarawak
Kuveyt, Kuveytliler
*Hindistan, Yeni Delhi
Hindistan, Karunagappally
Hindistan, Chennai
Tayland, Songkhia
*Umman, Ummanlı
Hindistan, Mumbai
Kuveyt, Kuveytli Olmayanlar
*Hindistan, Nagpur
*Hindistan, Trivandrum
*Hindistan, Poona
*Cezayir, Setif
Kuveyt: Kuveytli Olmayanlar
Đsrail, Musevi Olmayanlar
Kuveyt: Kuveytliler
*Hindistan, Yeni Delhi
Malezya, Sarawak
Mısır, Giharbiah
*Türkiye, Đzmir
Hindistan, Chennai
*Çin, Jiashan
*Türkiye, Antalya
*Çin, Zhongshan
Hindistan, Mumbai
*Hindistan, Nagpur
*Hindistan, Poona
*Tunus, Sousse
Tayland, Songkhla
*Umman, Ummanlılar
*Hindistan, Trivandrum
*Cezayir, Setif
Hindistan, Karunagappally
Erkeklerde tükürük bezi (C07-08)
Avustralya, Kuzey Bölgesi
Hırvatistan
Kadınlarda tükürük bezi (C07-08)
Avustralya, Başkent Bölgesi
Đspanya, Cuenca
*Polonya, Cracow
Đtalya, Sondrio
Avustralya, Queensland
*Pakistan, Güney Karachi
Đsviçre, Graubunden and Glarus
Fransa’ya Polynesia
Brezilya, Brasilia
Đzlanda
Avustralya, Yeni Güney Bölgesi
Arjantin, Bahia Blanca
Đspanya, Cuenca
Brezilya, Sao Paulo
Brezilya, Bresilia
Avustralya Başkent Bölgesi
Avustralya, South
Polonya, Kielce
ABD, Hawaii
Fransız Polinezya
Đsviçre, Cenevre
Đtalya, Varese
Brezilya,
Avustralya, Tazmanya
Đtalya, Cenova
Litvanya
Đtalya, Torino
Đtalya, Veneto
Fransa, Herault
Đtalya, Umbria
Đtalya, Sondrio
Estonya
*Filipinler, Manila
Đtalya, Romagma
Malezya, Penang
Đtalya, Cenova
Kuveyt: Kuveytli Olmayanlar
Fransa, Calvados
Japonya, Yamagata
Japonya, Miyagi
*Tayland, Lampang
*Umman, Omani
Japonya, Hiroshima
Japonya, Yamagata
*Hindistan, Trivandrum
*Hindistan, Poona
*Hindistan, Nagpur
*Hindistan, Nagpur
Hindistan, Chennai
*Kıbrıs
Bahreyn: Bahraini
*Zimbabve, Harare: Afrika
Đtalya, Biella
Malezya, Sarawak
Japonya, Osaka
*Çin, Zhongshan
*Çin, Jiashan
Avustralya, Kuzey Bölgesi
Đtalya, Macerata
Fransa, Somme
Fransa, Manche
Japonya, Fukui
Japonya, Osaka
Japonya, Fukui
*Hindistan, Triwandrum
Bahreyn: Bahranli
Ekvador, Quito
Ekvador, Quito
*Cezayir, Sotif
*Cezayir, Setif
Tayland, Songkhla
Đsviçre, Neuchatel
*Çin, Jiashan
Çin, Harbin
*Peru, Trujille
*Peru, Trujillo
Şek. 1.3.3 Ortaya çıktığı yer bazında en yüksek ve en düşük oranlara sahip 20 kayıt merkezinin kanser insidans verileri
44- Kısım 1 - Kanserle Küresel Savaş
Erkeklerde dudak (C00)
Đspanya, Granada
Avustralya, Tazmanya
Đspanya, Cuenca
Avustralya, Güney
Đspanya, Albacete
Avustralya, Queensland
Đspanya, Murcia
Avustralya, Kuzey Bölgesi
Avustralya, Batı
Avustralya, Victoria
Đspanya, Navara
Đspanya, Kanarya Adaları
Polonya, Kielce
Avustralya, Yeni Güney Galler
*Beyaz Rusya
Đspanya, Girona
Đspanya, Tarragona
*Bulgaristan
*Türkiye, Antalya
Malta
Birleşik Krallık, Thames
Đtalya, Romagna
Đtalya, Modena
Malezya, Sarawak
Kore
Japonya, Yamagata
Japonya, Nagasaki
Japonya, Miyagi
Japonya, Fukui
Đsviçre, Neuchatel
Đtalya, Sondrio
Almanya, Munster
Fransa, Haut-Rhin
Fransa, Doubs
Singapur
Filipinler, Manila
Kuveyt: Kuveytli Olmayanlar
Japonya, Osaka
Japonya, Hiroşima
*Uganda, Kyadondo
Erkeklerde nazofarenks (C11)
*Çin, Zhongshan
*Çin, Guangzhou
Çin, Hong Kong
Malezya, Sarawak
Singapur
Malezya, Penang
*Filipin, Manila
Cezayir, Setif
*Tunus, Sousse
*Çin, Shanghai
*Çin, Jiashan
*Tayland, Chiang Mai
Tayland, Songkhla
Fransa, Polynesia
*Tayland, Lampang
*Uganda, Kyadondo
Malta
ABD, Hawaii
Bahreyn, Bahraini
Kuveyt: Kuveytliler
Birleşik Krallık, Oxford Region
Birleşik Krallık, Kuzey ve Yorkshire
Birleşik Krallık, Kuzey Batı
Birleşik Krallık, Merseyside and Yorkshıre
Đsviçre, Vaud
Japonya, Fuki
Đtalya, Macerata
Almanya, Saarland
Almanya, Munster
Fransa, Manche
Finlandiya
Şili, Valdivia
Brezilya, Cuiaba
Avustralya, Capital Territory
Peru, Trujillı
Đsviçre, Neuchatel
Đtalya, Sassari
Estonya
Ekvador, Quito
Đsviçre, Graubunden and Glarus
Kadınlarda dudak (C00)
Avustralya, Kuzey Bölgesi
Avustralya, Tazmanya
Avustralya, Queensland
Avustralya, Güneyi
Avustralya, Batı
Avustralya, Victoria
Avustralya, Yeni Güney Galler
Đspanya, Granada
Đspanya, Cuenca
*Portekiz, Porto
Brezilya, Goiania
Đspanya, Kanarya Adaları
Sırbistan
Polonya, Kielce
Finlandiya
Hırvatistan
*Beyaz Rusya
*Türkiye, Antalya
Đsrail: Museviler
Brezilya, Brasilia
Fransız Polinezya
Đsviçre, Valais
Đsviçre, Ticino
Đsviçre, Neuchatel
Đtalya, Sondrio
Đtalya, Syracuse
Đtalya, Romagna
Đtalya, Modena
Đtalya, Macerata
Đtalya, Biella
Almanya, Munster
Almanya, Hamburg
Fransa, Haut-Rhin
Fransa, Doubs
*Belçika, Antwerp
Singapur
*Filipin, Manila
Malezya, Penang
Kuveyt: Kuveytli Olmayanlar
Kore
Kadınlarda nazofarenks (C11)
*Çin, Zhongshan
*Çin, Guangzhou
Çin, Hong Kong
Malezya, Sarawak
Singapur
Malezya, Penang
*Filipin, Manila
*Tunus, Sousse
Cezayir, Setif
*Tayland, Lampang
*Tayland, Chiang Mai
*Çin, Shanghai
Uganda, Kyadondo
Çin, Jiashan
Malta
Tayland, Songkhla
Fransa, Polynesia
Kuveyt: Kuveytli Olmayanlar
Kuveyt: Kuveytliler
Đtlaya, Sondrio
Almanya, Saxony
Almanya, Münih
Almanya, Brandendurg
Fransa, Somme
Fransa, Herault
Fransa, Haut-Rhin
Finlandiya
Belçika, Flanders
Avustralya, Merkez Bölgesi
Avustralya, Batı
Avustralya, Güney
Avustralya, Queensland
Arjantin, Bahia Blanca
Đsviçre, Neuchatel
Japonya, Fukui
Đtalya, Macerata
Hindistan, Karunagappaly
Fransa, Vendee
Ekvador, Quito
Şek. 1.3.3 (Devam)
Bölüm 1.3: Dünya Genelinde Kanser Yükü - 45
Erkeklerde ağız boşluğu ve orofarenks (C01-06, C09-10)
Kadınlarda ağız boşluğu ve orofarenks (C01-06, C09-10)
Fransa, Somine
*Pakistan, Güney Karaçi
Fransa, Loire-Atlantique
Fransa, Calvados
Fransa, Manche
Fransa, Bas-Rhin
Hindistan, Trivandrum
Brezilya, Sao Paulo
Avustralya, Northern Territory
Fransa, Doubs
Slovak Republic
Hindistan, Karunagappally
Fransa, Vendee
Fransa, Haut-Rhin
Fransa, Herault
Hindistan, Nagpur
Almanya, Saarland
Hindistan, Chennai
Đsviçre, Geneva
Slovenya
*Pakistan, Güney Karaçi
Hindistan, Karunagappally
*Hindistan, Poona
Hindistan, Chennai
*Hindistan Trivandrum
Avustralya, Northern Territory
Hindistan, Mumbai
*Hindistan Nagpur
Đsviçre, Neuchatel
Đsviçre, Geneva
*Hindistan, New Delhi
Đsviçre, Vaud
Fransa, Somme
Brezilya, Sao Paulo
Fransa, Haut-Rhin
Almanya, Hamburg
Fransa, Calvados
Brezilya, Cuiaba
Brezilya, Brasilia
Fransa, Herault
Kosta Rika
Đtalya, Macerata
Mısır, Gharbiah
Japonya, Fukui
Đsrail: Yahudiler
Kıbrıs
Umman: Ummali
Turkiye, Đzmir
Đsrail: Yahudi Olmayanlar
Tunus, Sousse
Kuveyt: Kuveytliler
Çin, Shanghai
Çin, Jiashan
Türkiye, Antalya
Kuveyt: Kuveytli Olmayanlar
Zimbabve, Harare: Afrikalı
Çin, Harbin
Ekvador, Quito
Şile, Valdivia
Cezayir, Setif
Kore
*Kıbrıs
*Çin, Zhongshan
Ekvador, Quito
Kosta Rika
*Zimbabve, Harare: Afrikalı
Polonya, Klelce
Litvanya
Letonya
*Umman: Omani
*Tunus, Sousse
*Bulgaristan
*Beyaz Rusya
Đtalya, Macerata
Đsrail: Yahudi Olmayanlar
Çin, Harbin
Đspanya, Cuenca
*Çin, Jiashan
*Cezayir, Setif
Şile, Valdivia
Erkeklerde hipofarenks (C12-13)
Fransa, Somine
Fransa, Manche
Fransa, Calvados
Fransa, Bas-Rhin
Fransa, Doubs
Fransa, Loire-Atlantique
Hindistan, Chennai
Fransa, Vendee
Slovakya, Republic
Hırvatistan
Fransa, Isere
*Pakistan, Güney Karaçi
Fransa, Haut-Rhin
Đspanya, Canary Đslands
Đspanya, Basque Country
*Cezayir, Setif
Fransa, Herault
Đsviçre, Vaud
Hindistan, Mumbai
Đtalya, Romagma
Filipinliler, Manila
Đtalya, Syracuse
Kuveyt: Kuveytliler
Đsrail: Yahudi Olmayanlar
Kolombiya, Cali
Şile, Valdivia
Uganda, Kyandondo
*Umman, Omani
Đsrail: Yahudi
*Çin, Shanghai
Çin, Harbin
Đtalya, Macerata
*Kıbrıs
*Zimbabve, Harare: Afrikalı
*Tunus, Sousse
Đtalya, Ragusa
*Türkiye, Antalya
*Peru, Trujille
Ekvador, Quito
Şek. 1.3.3 (Devam)
46 - Kısım 1 - Kanserle Küresel Savaş
Kadınlarda hipofarenks (C12-13)
*Pakistan, Güney Karaçi
Hindistan, Cennai
*Hindistan Poona
*Hindistan Nagpur
Mısır, Gharbiah
Đsviçre, Vaud
Đsviçre, Neuchatel
Hindistan, Mumbai
Đsviçre, Valais
Almanya, Saarland
Đsviçre, Geneva
Tayland, Sonkhla
*Hindistan, New Delhi
*Cezayir Setif
Birleşik Krallık, Scotland
Đsviçre, Ticino
Đsviçre, Graubunden and Glarus
Sırbistan
Đtalya, Modena
Đtalya, Brescia
*Portekiz, Porte
Polonya, Kielce
Đtalya, Umbria
Đtalya, Syracuse
Đtalya, Romagna
Đtalya, Ragusa
Đtalya, Macerata
Estonya
*Beyaz Rusya
*Çin, Zhongshan
*Çin, Shanghal
Çin, Harbin
*Peru, Trujillo
Ekvador, Quito
Kolombiya, Cali
Şili Valdivia
Brezilya, Cuiaba
Brezilya, Brasilia
Arjantin, Bahai Blanca
*Uganda, Kyandondo
Erkeklerde özofagus (C15)
Kadınlarda özofagus (C15)
*Pakistan, Güney Karaçi
*Uganda, Kyadondo
*Hindistan Nagpur
Hindistan, Chennal
*Zimbabve, Harare: Afrikalı
*Hindistan Poona
Şile, Valdivia
*Çin, Jiashan
Birleşik Krallık Scotland
Birleşik Krallık Merseyside
and
Hindistan, Mumbai
Birleşik Krallık West
Midlands
Brezilya, Brasillia
Birleşik Krallık, Trent
Birleşik Krallık, Kuzey Batı
Birleşik Krallık, Güney ve
Batı
Birleşik Krallık, Northern
and Yorkshire
*Hindistan, New Delhi
Đrlanda
Birleşik Krallık, Kuzey
Đrlanda
*Çin, Jiashan
*Çin Zhongshan
Japonya, Miyagi
*Zimbabve, Harare: Afrikalı
Fransa, Calvados
Fransa, Somme
*Uganda, Kyadondo
Fransa, Manche
Brezilya, Brasilia
Japonya, Yamagata
Fransa, Loire- Atlantique
Japonya, Hiroshima
Brezilya, Sao Paulo
Birleşik Krallık, Scotland
Brezilya, Cuiaba
Fransa, Bas-Rhin
Japonya, Osaka
Japonya, Nagasaki
Birleşik Krallık Merseyside and
Cheshire
Çin, Harbin
Malezya, Saravak
Kuveyt: Kuveytliler
Đtalya, Umbris
Đtalya, Modena
Đsrail: Yahudiler
Kosta Rika
Ekvador Quito
Đtalya, Salerno
Đtalya, Romagna
Mısır, Gharbiah
*Türkiye, Antalya
*Tayland, Lampang
Kuveyt: Kuveytli Olmayanlar
Đtalya, Syracuse
Đtalya, Macerata
Đsrail: Yahudi Olmayanlar
*Kıbrıs
Đtalya, Ragusa
*Tunus, Sousse
Đtalya, Sassari
Đtalya, Florance and Prato
Estonya
*Bulgaristan
Kuveyt: Kuveytli
Olmayanlar
Đspanya, Zaragoza
Đspanya, Murcia
Đspanya, Granada
Đspanya, Cuenca
Đtalya, Romagna
*Beyaz Rusya
Đsrail: Yahudi Olmayanlar
*Peru, Trujillo
Đtalya, Salerno
*Kıbrıs
Erkeklerde karaciğer (C22)
Kadınlarda karaciğer (C22)
Kore
*Çin, Guangzhou
Japonya, Hiroshima
Japonya, Osaka
Đtalya, Naples
*Çin, Jiashan
*Tayland, Lampang
Çin, Harbin
Đtalya, Brescia
Çin, Hon Kong
Japonya, Nagasaki
Đtalya, Sondrio
Çin, Shanghai
Çin, Zhongshan
Japonya, Alchi
Mısır, Gharbiah
*Filipinliler, Manila
Japonya, Fukui
Đtalya, Parma
Singapur
*Tayland, Lampang
*Zimbabve, Harare:
*Çin, Jieshan
Kore
Japonya, Hiroshima
*Çin, Guangzhou
Japonya, Osaka
Çin, Harbin
Đtalya, Naples
Đtalya, Parma
*Çin, Shangai
Japonya, Nagasaki
Japonya, Alchi
Japonya, Fukui
Đtalya, Brescia
Çin, Hong Kong
*Filipinliler, Manila
*Tayland, Chiang Mai
Kuveyt: Kuveytli Olmayanlar
Đtalya, Sassari
Brezilya, Sao Paulo
Birleşik Krallık, Midilands
Birleşik Krallık, Trent
*Hindistan, Trivandrum
Đsrail: Yahudi Olmayanlar
Malta
Belçika, Flanders
Birleşik Krallık, Kuzey Đrlanda
Đrlanda
*Hindistan, New Delhi
*Peru, Trujillo
Birleşik Krallık, Oxford Reglon
Tunus, Sousse
Norveç
Birleşik Krallık, Doğu Đngiltere
Hollanda
Đzlanda
Hindistan, Nagpur
Belçika, Antwerp
*Cezayir, Setif
Birleşik Krallık, Oxford Region
Norveç
Malta
Đrlanda
Fransa, Tarn
*Kıbrıs
Brezilya, Sao Paulo
Birleşik Krallık, Đngilterenin
Doğusu
Almanya, Munıch
Hindistan, Trivandrum
Avustralya, Güney
*Hindistan, Nagpur
Hindistan, Chennai
Hindistan, Karunagappaly
*Cezayir, Setif
Hollanda
Đsrail: Yahudi Olmayanlar
*Tunus, Sousse
Đzlanda
*Belçika, Antwerp
Şek. 1.3.3 (Devam)
Bölüm 1.3: Dünya Genelinde Kanser Yükü - 47
Erkeklerde mide (C16)
Kadınlarda mide (C16)
Japonya, Hiroshima
Japonya, Yamagata
Kore
Japonya, Miyagi
Japonya, Fukui
Japonya, Nagasaki
Japonya, Osaka
Japonya, Aichi
Şile, Valdivia
*Beyaz Rusya
*Çin, Shanghai
Portekiz, Porto
Kosta Rika
Rusya, ST Petersburg
*Çin, Jiashan
Đtalya, Macerata
Brezilya, Brasilia
Lithuania
Estonya
Japonya, Yamagata
Japonya, Hiroshima
Japonya, Fukui
Kore
Japonya, Miyagi
Japonya, Nagasaki
Japonya, Aichi
Japonya, Osaka
Kosta Rika
Çin, Shanghai
*Portekiz, Porto
*Peru, Trujillo
Şile, Valdivia
Rusya, St Petersburg
Kolombiya, Cali
*Beyaz Rusya
Đtalya, Romagna
Đtalya, Macerata
Ekvador, Quito
Estonya
Fransa, Polynesia
Fransa, Loire
Danimarka
Avustralya, Kuzeyle ilgili
Fransa, Herault
*Cezayir, Setif
Đsviçre, Neuchatel
ABD, NPCR
Kuveyt: Kuveytliler
Hindistan, Karunagappally
ABD,: Beyaz
Fransa, Vendee
Fransa, Tarn
*Tunus, Sousse
*Hindistan, Poona
Hindistan, Mumbai
Mısır, Gharbiah
*Hindistan Nagpur
*Hindistan, New Delhi
Tayland, Songkhia
*Hindistan, Trivandrum
Đsrail, Yahudi Olmayanlar
ABD, NPCR
Avustralya, Kuzey Bölgesi
*Uganda, Kyadondo
Hindistan, Karunagappally
*Pakistan, Güney Karachi
ABD: Beyaz
*Tayland, Chiang Mai
*Tunus, Sousse
*Hindistan, Trivandrum
Hindistan Mumbai
*Hindistan, Poona
*Hindistan, Nagpur
Kuveyt: Kuveytliler
*Hindistan, Yeni Delhi
Mısır, Gharbiah
Kuveyt, Kuveytli Olmayanlar
Tayland, Songkhia
Erkeklerde pankreas (C25)
Kadınlarda pankreas (C25)
Đtalya, Sondrio
Đtalya, Brescia
Letonya
Çek Cumhuriyeti
Estonya
Slovakya Cumhuriyeti
ABD, NPCR: Siyah
Đtalya, NECS Network
Japonya, Miyagi
Đtalya, Veneto
Almanya, Munster
Japonya, Yamagata
Arjantin, Bahia
Đtalya, Sassari
Almanya.
Đsviçre, Ticino
Rusya, St Petersburg
*Polonya, Cracow
Đtalya, Parma
ABD, NPCR: Siyah
Đtalya, Parma
Çek Cumhuriyeti
Đtalya, NECS
Đtalya, Veneto
Đtalya, Sondrio
Malta
Đtalya, Brescia
ABD, Hawaii
Almanya
Danimarka
Đtalya, Biella
Avusturya
Almanya
Finlandiya
Arjantin, Bahia
Đtalya, Milan
Almanya, Searland
Japonya, Miyagi
Almanya, Munster
Ekvador, Quito
*Portekiz, Porto
*Çin, Zhongshan
Hindistan, Karunagappally
*Tunus, Sousse
Malezya, Sarawak
Hindistan, Mumbai
*Umman, Omani
*Hindistan, New Delhi
*Tayland, Lampang
*Peru, Trujillo
*Hindistan, Poona
Tayland, Songkhia
*Hindistan, Trivandrum
*Tayland, Chiang Mai
Hindistan, Chennai
Hindistan, Nagpur
Uganda, Kyadondo
*Pakistan, Güney
*Cezayir, Setif
Brezilya, Cuiaba
*Tayland, Lampang
*Tunus, Sousse
Malezya, Sarawak
*Kıbrıs
*Umman, Ummanlı
Portekiz,Porto
Hindistan, Yeni Delhi
*Çin, Zhongshan
*Tayland, Chiang
*Hindistan, Poona
Hindistan
Hindistan Trivandrum
Tayland,Songkhia
Hindistan, Chennai
Pakistan,Güneyi
Hindistan, Nagpur *Uganda,
*Cezayir, Setif
Şek. 1.3.3 (Devam)
48 - Kısım 1 - Kanserle Küresel Savaş
Erkeklerde kolorektal (C18-20)
Çek Cumhuriyeti
Kadınlarda kolorektal (C18-20)
Japonya, Miyagi
Yeni Zelanda
Avustralya, Tasmania
Japonya, Yamagata
Avustralya, Queensland
Japonya, Hiroshima
Đsrail: Yahudiler
Slovakya Cumhuriyeti
Almanya, Searland
Avustralya, Güney
Amerika Birleşik Devletleri, NPCR: Siyah
Avustralya, Victoria
Avustralya Capital Territory
Avustralya Queensland
Japonya, Miyagi
Japonya, Hiroshima
Đtalya, Ferrara
Yeni Zelanda
Avustralya, Yeni Güney
Avustralyalı, Capital Territory
Norveç
Almanya, Searland
Japonya, Yamagata
Đtalya, Ferrara
Đtalya, Romagna
Çek Cumhuriyeti
Avustralya, Western
Đtaly, Umbria
Singapur
Avustralya, Güney
Fransa, Bas- Rhin
Avustralya, Victoria
Avustralya, Tasmania
Japonya, Nagasaki
Đtalya, NECS Network
Đtalya, Florance and Prato
Đtalya, Umbria
Avustralya, Yeni Güney Wales
Avustralya, Batı
Kuveyt: Kuveytli Olmayanlar
*Tunus. Sousse
*Tayland, Chiang Mai
Ekvador, Quito
*Uganda, Kyadondo
*Peru, Trujillo
Bahreyn: Bahraini
Tayland, Songkhla
*Cezayir, Setif
*Zimbabwe, Harare: Afrikalı
*Tayland, Lampang
*Tunus, Sousse
Tayland, Chiang Mai
*Peru, Trujillo
Kuveyt: Kuveytliler
Ekvador, Quito
*Uganda, Kyadondo
*Zimbabwe, Harare: Afrikalı
*Cezayir, Setif
*Pakistan, Güney Karachi
Mısır, Gharbiah
Hindistan, Mumbai
*Hindistan, Trivandrum
*Hindistan, Nagpur
Hindistan, Chennal
*Umman, Omani
*Hindistan, New Delhi
Hindistan, Karunagappally
*Pakistan, Güney Karachi
*Hindistan, Poona
Mısır, Gharbiah
Hindistan, Mumbai
*Hindistan, Trivandrum
Hindistan, Chennai
*Umman: Omani
*Hindistan, Nagpur
*Hindistan, Karunagappaly
*Hindistan, New Delhi
Erkeklerde pankreas (C25)
Đtalya, Sondrio
Đtalya, Brescia
Letonya
Çek Cumhuriyeti
Litvanya
Estonya
Slovakya Cumhuriyeti
Amerika Birleşik Devletleri:
Siyah
Đtalya NECS Network
Japonya, Miyagi
Đtalya, Veneto
Almanya, Munster
Japonya, Yamagata
Arjantin, Bahia
Đtalya, Sassari
Almanya,
Đsviçre, Ticino
Rusya, St Petersburg
*Polonya, Cracow
Đtalya, Parma
Ekvador, Quito
*Portekiz, Porto
*Çin, Zhongshan
Hindistan, Karunagappally
*Tunus, Sousse
Malezya, Sarawak
Hindistan, Mumbai
*Umman, Omani
*Hindistan, New Delhi
*Tayland, Lmapang
*Peru, Trujillo
Hindistan, Poona
Tayland, Songkhia
*Hindistan, Trivandrum
*Tayland, Chiang Mai
Hindistan, Chennai
*Hindistan, Nagpur
*Uganda, Kyadondo
*Pakistan, Güney
*Cezayir, Setif
Kadınlarda pankreas (C25)
Amerika Birleşik Devletleri:
Siyah
Đtalya, Parma
Çek Cumhuriyeti
Đtalya NECS
Đtalya, Veneto
Đtalya, Sondrio
Malta
Đtalya, Brescia
Amerika Birleşik Devletleri,
Hawaii
Almanya,
Danimarka
Đtalya, Biella
Avusturya
Almanya
Finlandiya
Arjantin, Bahia
Đtalya, Mila
Almanya Searland
Japonya, Miyagi
Almanya, Munster
Brezilya, Cuiaba
*Tayland, Lampang
*Tunus, Sousse
Malezya, Sarawak
*Kıbrıs
*Umman, Omani
Hindistan, Mumbai
*Portekiz, Porto
*Hindistan, New Delhi
*Çin, Zhongshan
*Tayland, Chiang
*Hindistan, Poona
Hindistan,
*Hindistan, Trivandrum
Tayland, Songkhia
Hindistan, Chennai
*Pakistan, Güney
*Hindistan, Nagpur
*Uganda
*Cezayir, Setif
Şek. 1.3.3 (Devam)
Bölüm 1.3: Dünya Genelinde Kanser Yükü - 49
Erkeklerde akciğer (C33-34)
Kadınlarda akciğer (C33-34)
ABD, NPCR: Beyaz
ABD, NPCR
Polonya, Kielce
Amerika Birleşik Devletleri:
Siyah
*Türkiye, Đzmir
Hırvatistan
*Çin, Guangzhou
Đtalya, Sondrio
Đtalya, Naples
Estonya
Litvanya
Đtalya, Ferrara
Çek Cumhuriyeti
*Beyaz Rusya
Đtalya, Veneto
Đtalya, Genoa
Đtalya, Biella
Đtalya, Brescia
Fransa Polynesia
Letonya
Fransa, Somme
Slovakya Cumhuriyet
Birleşik Krallık, Scotland
Çin, Harbin
ABD, NPCR: Siyah
Birleşik Krallık, Merseyside and
Danimarka
Kanada
Đzlanda
Birleşik Krallık, Kuzey ve
Birleşik Krallık, Kuzey Batı
*Tayland, Lampang
*Çin, Guangzhou
ABD, Hawaii
Fransa, Polynesia
*Tayland, Chiang
Çin, Hong Kong
Birleşik Krallık, Trent
Birleşik Krallık, Kuzey Đrlanda
Avustralya, Kuzey
Đspanya, Zaragoza
Đsveç
*Cezayir, Setif
Kuveyt: Kuveytliler
Tayland, Songkhia
Kuveyt: Non
Mısır, Gharbiah
Fransa, La
*Hindistan, New Delhi
Şile, Valdivia
Kosta Rika
Hindistan, Chennai
*Hindistan, Trivandrum
*Umman, Omani
Hindistan, Mumbai
*Zimbabwe, Harare:
Ekvador, Quito
*Hindistan, Nagpur
*Hindistan, Poona
Peru, Trujillo
*Uganda, Kyadondo
Đspanya, Tarragona
Ekvador, Quito
*Uganda, Kyadondo
*Pakistan, Güney
Mısır, Gharbiah
Đspanya, Cuenca
Đspanya, Granada
Đspanya, Albacete
*Hindistan, New Delhi
Kuveyt: NonHindistan, Mumbai
*Hindistan, Poona
Hindistan, Chennai
*Hindistan, Nagpur
*Umman, Omani
Hindistan,
*Hindistan, Trivandrum
*Tunus, Sousse
*Cezayir, Setif
Meme Kanseri (C50)
Đsviçre, Geneva
Belçika, Flanders
Đtalya, Ferrara
Đsviçre,Vaud
Servikal Kanser (C53)
*Zimbabwe, Harare: Afrikalı
*Uganda, Kyadondo
*Peru, Trujillo
Đtalya, Modena
Brezilya, Cuiaba
Fransa, Loire- Atlantik
Brezilya, Brasilia
Đtalya, Brescia
Brezilya, Golania
Đsrail, Yahudiler
*Tayland, Ciang Mai
Hindistan, Chennai
Đtalya, Parma
Đtalya, Reggio Emilla
Fransa, Herault
Đtalya, Milan
Kolombiya, Cali
Sırbistan
Fransa, Bas-Rhin
ABD, NPCR: Beyaz
*Tayland, Lampang
*Belçika, Antwerp
Brezilya, Sao Paulo
Avustralyalı Capital Territory
ABD, Hawaii
Đtalya, Varese
Fransa, Haut-Rhin
Đtaly, Veneto
Şile, Valdivia
Ekvador, Quito
*Filipinler, Manila
*Hindistan, Nagpur
*Bulgaristan
Çin, Guangzhou
*Peru, Trujillo
Đsviçre, Valais
*Türkiye, Antalya
*Hindistan, Nagpur
Kuveyt, Kuveytliler
Hindistan, Mumbai
Hindistan, Chennai
Đtalya, Macerata
Çin, Harbin
*Hindistan, Poona
*Hindistan, Trivandrum
Đsviçre, Valais
*Türkiye, Antalya
Đspanya, Navara
*Uganda, Kyadondo
*Kıbrıs
Kore
Birleşik Krallık, Oxford Region
*Tayland, Lampang
*Tayland, Chiang Mai
Malezya, Sarawak
*Zimbabwe, Harare: Afrikalı
*Cezayir, Setif
Tayland, Songkhia
Hindistan, Karunagapally
*Çin, Zhongshan
*Çin, Jiashan
*Umman, Omani
Şek. 1.3.3 (Devam)
50 - Kısım 1 - Kanserle Küresel Savaş
Đspanya, Zaragoza
Đsviçre, Neuchatel
*Çin, Harbin
*Çin, Shanghai
Đsrail: Yahudi Olmayanlar
*Çin, Jiashan
Mısır, Gharbiah
Erkeklerde kemik (C40-41)
Kadınlarda kemik (C40-41)
Brezilya, Cuiaba
Hırvatistan
*Filipinler, Manila
Fransa, Polynesia
*Çin, Harbin
Đtalya, Sondrio
Brezilya, Brasilia
Sırbistan
Brezilya, Sao Paulo
*Pakistan, Güney Karachi
*Zimbabwe, Harare: Africalı
Brezilya, Brasilia
Hırvatistan
Brezilya, Cuiaba
*Çin, Harbin
Fransa, Polynesia
Sırbistan
*Filipinler, Manila
Brezilya, Sao Paulo
Đspanya, Girona
Đtalya, Sondrio
Đtalya, Naples
Kuveyt: Kuveytli Olmayanlar
Đzlanda
Birleşik Krallık, Merseyide and
*Hindistan, Yeni Delhi
*Kıbrıs
Kolombiya, Cali
Arjantin, Beahia Blanc
Slovakya Cumhuriyeti
Đtalya, Florence and Prato
Birleşik Krallık, Merseyide and Chesire
Đspanya, Tarragona
Arjantin Beahia Blanc
Đsviçre, Geneva
Đspanya, Zaragoza
Đtalya, Umbria
Đtalya, Naples
Đtalya, Ferrara
Fransa Kalvados
Birleşik Krallık, Oxford Region
Almanya, Munich
Almanya, Hamburg
Fransa, Bha-Rhin
*Umman, Omani
Birleşik Krallık, Kuzey Đrlanda
Tayland, Songkhia
*Tayland, Lampang
Singapur
Kuveyt: Kuveytliler
*Hindistan: Trivandrum
Đtalya, Sassari
Fransa, Loire -Atlantik
Japonya, Osaka
Đtalya, Hiroshima
Avustralya, Kuzey Territory
Đspanya, Cuenca
Japonya, Fukui
*Tunus , Sousse
Japonya, Alchi
*Tunus,Sousse
Japonya, Alchi
*Tunus, Sousse
Birleşik Krallık, Kuzey Đrlanda
Đspanya, Grenada
Polonya, Varşova Şehri
Đtalya, Macerata
Tayland, Songkhia
*Umman, Ummanlı
Japonya, Osaka
Japonya, Hiroshima
*Hindistan, Trivandrum
*Peru Trujillo
Đtalya, Varese
Đtalya, Sassari
Japonya, Nagasaki
Japonya, Fukui
Fransa, Le Martıniqu
Đzlanda
Hindistan, Karunagappally
Đsviçre, Grabunden and Glarus
Prostat (C61)
ABD:Siyah
Fransa, Le Martinique
ABD, NPCR
Yeni Zelanda
ABD: Beyaz
Brezilya, Brezil
Fransa, Loire-Atlantik
Kanada
Avustralya Başkent Bölgesi
Đsviçre, Vaud
Fransa, BaS-Rhin
Đsviçre, Genava
Belçika, Flanders
Brezilya, Sao Paulo
Đsveç
Brezilya, Golinia
Đzlanda
Fransa, Herault
Finlandiya
Avustralya, Güney
Kuveyt: Kuveytli Olmayanlar
Kore
Mısır, Gharbiah
*Hindistan, Yeni Delhi
*Cezayir, Setif
*Hindistan, Mumbai
*Çin, Shanghai
*Çin, Guangzhou
*Hindistan, Poona
Malezya, Sarawak
*Hindistan, Sarawak
*Tayland, Chiang Mai
*Tayland, Lampang
Tayland, Songkhia
Hindistan, Karunagappally
Hindistan, Chennai
*Hindistan, Nagpur
*Çin, Zhongshan
Çin, Harbin
*Çin, Jiashan
Şek. 1.3.3 (Devam)
Bölüm 1.3: Dünya Genelinde Kanser Yükü - 51
Erkeklerde cilt melanomu (C43)
Kadınlarda cilt melanomu (C43)
Avustralya, Queensland
Avustralya, Queensland
Avustralya, Batı
Avustralya, Yeni Güney Galler
Yeni Zelanda
Avustralyalı Merkez Bölgesi
Avustralya, Güney
Avustralya, Tasmania
Avustralya, Victoria
Avustralya, Kuzey Bölgesi
Đsviçre, Neuchatel
Đsviçre, Geneva
Đsviçre, Vaud
ABD, NPCR: Beyaz
Norveç
ABD, Hawaii
ABD, NPCR
Đsviçre, St Gall-Appenzell
Almanya, Munich
Đsviçre, Ticino
Đsrail: Yahudiler
Avustralya, Tasmania
Avustralya, Batı
Yeni Zelanda
Avustralya, Yeni Güney Galler
Avustralyalı Merkez Bölgesi
Avustralya, Güney
Avustralya, Victoria
Avustralya, Kuzey Territory
Đsviçre, Vaud
Đsviçre, Geneva
Đzlanda
Đsviçre, Vales
Đsviçre, Neuchatel
Norveç
Đsviçre, Ticino
Danimarka
Đsviçre, Graubunden
Hollanda
Đsviçre, St Gall-
Hindistan, Karunagappally
Singapur
*Umman, Omani
Japonya, Yamagata
Japonya, Osaka
Japonya, Fukui
*Hindistan, Nagpur
*Çin, Shanghai
Bahreyn: Bahraini
Hindistan, Mumbai
*Hindistan, New Delhi
Hindistan, Chennai
Mısır, Gharbiah
Kuveyt: Kuveytliler
*Hindistan, Trivandrum
*Çin, Zhongshan
*Cezayir Setif
Çin, Harbin
*Çin, Jiashan
*Hindistan, Poona
*Tayland, Lampang
*Pakistan, Güney Karachi
*Umman, Omani
Kuveyt: Kuveytli Olmayanlar
Kuveyt: Kuveytliler
Japonya, Fukui
*Hindistan, Trivandrum
Hindistan, Chennai
*Çin, Shanghai
*Çim, Jiashan
Mısır, Gharbiah
Japonya, Osaka
Hindistan, Yeni Delhi
*Çin, Zhongshan
Çin, Harbin
Bahreyn: Bahrainli
*Hindistan, Nagpur
Hindistan, Karunagappally
*Hindistan, Poona
Erkeklerde mesane (C67)
Kadınlarda mesane (C67)
Đtalya, Naples
Đtalya, Genoa
Đtalya, Sondrio
Đtalya, Torino
Đtalya, Solerno
Đspanya, Murcia
Đspanya, Tarragona
Đtalya, Florence ve
Đspanya, Navara
Đspanya, Girona
Đtalya, Ramgna
Đtalya, Ferrara
Đtalya, Umbria
Đtalya, Macerata
Đtalya, Syracuse
Đtalya, Ragusa
Đtalya, Biella
Đtalya, Brescia
Đspanya, Basque Country
Đtalya, Modena
Đtalya, Sondrio
Birleşik Krallık, Kuzey Batı
Birleşik Krallık, Kuzey ve Yorkshire
Danimarka
Birleşik Krallık, Đskoçya
Birleşik Krallık, Güney ve Batı
Đtalya , Genoa
Đtalya, Florence and Prato
Đtalya, Ferrara
Đtalya, Torino
Đtalya, Veneto
Đtalya, Romagna
Đzlanda
Birleşik Krallık, Merseyside and Cheshire
Đtalya, Parma
Đtalya, Naples
Đtalya, Biella
Birleşik Krallık, Đngiltere doğusu
Đsviçre, Geneva
*Çin, Jiashan
Kosta Rika
*Tayland, Lampang
Ekvador, Quito
*Tayland, Chiang Mai
*umman, Omani
*Çin, Zhongshan
*Filipinler, Manila
*Cezayir, Setif
Tayland, Songkhia
Hindistan, Karunagappally
Hindistan, Mumbai
*Peru, Trujillo
Şile, Valdivia
Malezya, Sarawak
*Uganda, Kyadondo
*Hindistan, Poona
*Hindistan, Nagpur
Hindistan, Chennai
*Hindistan, Trivandrum
Fransa, Calvados
*Tayland, Lampang
Kore
Fransa, La Martinique
*Hindistan, New Delhi
*Çin, Guangzhou
*Filipinler, Manila
*Peru, Trujillo
*Hindistan, Poona
*Hindistan, Nagpur
*Hindistan, Mumbai
Hindistan, Chennai
*Çin, Jiashan
*Çin, Zhongshan
Malezya, Sarawak
Avustralya, Northern Territory
Tayland, Songkhia
*Cezayir Setif
*Hindistan, Trivandrum
Hindistan, Karunagapally
Şek. 1.3.3 (Devam)
52 - Kısım 1 - Kanserle Küresel Savaş
Erkeklerde beyin, sinir sistemi (C70-72)
Kadınlarda beyin, sinir sistemi (C70-72)
Hırvatistan
Polonya, Kielce
Sırbistan
Đtalya, Parma
Đtalya, Varese
Đsviçre, Graubunden
Đtalya, Naples
Brezilya, Sao Paulo
Portekiz, Güney
Brezilya, Brasilla
Đspanya, Navara
Đtalya, Macerata
Đtalya, Brescia
Birleşik Krallık, Merseyside and
Đtalya, Syracusse
Đtalya, Ferrara
Đrlanda
Đsviçre, Ticino
Birleşik krallık, Güney ve Batı
Polonya, Kielce
Hırvatistan
Sırbistan
Đsviçre,
Brezilya, Sao Paulo
Đspanya, Tarragona
Đtalya, Ferrara
*Çin, Shanghai
Đtalya, Solerno
Đtalya, Naples
Đtalya, Macerata
Đzlanda
Brezilya, Cuiaba
Brezilya, Brasilla
Đtalya, Parma
Portekiz, Güney
Đtalya, Brescia
Đtalya Florence and
Đspanya, Navara
Đtalya, Veneto
Bahreyn: Bahraini
*Hindistan, Trivandrum
*Filipinler, Manila
Japonya, Alchi
Fransa, La Martinique
Japonya, Miyagi
Japonya, Fukui
Japonya, Osaka
Japonya, Yamagata
Japonya, Hiroshima
Singapur
Japonya, Nagasaki
*Çin, Zhongshan
*Taylnad, Chiang Mai
Malezya, Sarawak
*Zimbabwe, Harare: Afrikalı
Tayland, Songkhia
*Tayland, Lampang
*Cezayir, Setif
*Uganda, Kyadondo
Çin, Hong Kong
Hindistan, Chennai
Japonya, Osaka
Japonya, Nagasaki
Japonya, Alchi
*Hindistan, Poona
Hindistan,
Japonya, Yamagata
Japonya, Miyagi
Fransa, La Martinique
*Tunus, Sousse
Singapur
Japonya, Hiroshima
*Cezayir Setif
Malezya, Sarawak
*Çin, Zhongshan
*Tayland, Chiang Mai
Tayland, Songkhia
Bahreyn: Bahraini
*Uganda, Kyadondo
Erkeklerde Hodgkin harici lenfoma (C82-85, C96)
Kadınlarda Hodgkin harici lenfoma (C82-85, C96)
Đtalya, Varese
Đsrail: Yahudiler
Mısır, Gharbiah
Avustralya, Güney
Đtalya, Modena
Đtalya, Reggio Emila
Đtalya, Brescia
Avustralya, Victoria
ABD, NPCR: Beyaz
ABD, NPCR
Avustralya Merkez Bölgesi
Avustralya, Tasmania
Đtalya, Ferrara
Đsviçre, Ticino
Đtalya, Milan
Đtalya, Romagna
Kanada
Đtalya, Parma
Đtalya, Torino
Đtalya, Florence and Prato
Đsrail: Yahudiler
Đtalya, Parma
Avustralya, Güney
Đtalya, Varese
Avustralyalı Capital Territory
Đtalya, Reggio Emila
Đsviçre, Ticino
Avustralya, Victoria
ABD, NPCR: Beyaz
Đtalya, NECS Network
Đtalya, Modena
Đtalya, Brescia
ABD, NPCR
Kanada
Đtalya, Sondrio
Avustralya, Tasmania
Đspanya, Kanarya Adaları
Đtalya, Naples
Birleşik Krallık, Kuzey
Đrlanda
Mısır, Gharbiah
*Hindistan, New Delhi
Şile, Valdivia
*Cezayir Setif
Kuveyt: Kuveytli Olmayanlar
Sırbistan
*Türkiye, Đzmir
Rusya, St Petersburg
Japonya, Alchi
Hindistan, Mumbai
Hindistan, Chennai
*China, Zhongshan
Brezilya, Cuiaba
*Beyaz Rusya
*Bulgaristan
*Hindistan, Nagpur
*Hindistan, Poona
*Hindistan, Trivandrum
*Çin, Jiashan
Hindistan, Karunagappaly
Çin, Harbin
Japonya, Yamagata
*Tunus, Sousse
Litvanya
Japonya, Alchi
*Çin, Shanghai
*Hindistan, Yeni Delhi
Kore
Rusya, St Petersburg
Hindistan, Mumbai
Brezilya, Cuiaba
*Bulgaristan
*Byeza Rusya
*Çin, Zhongshan
*Hindistan, Poona
*Hindistan, Trivandrum
Hindistan, Chennai
Hindistan, Karunagappally
Hindistan, Nagpur
Çin, Harbin
*Çin, Jiashan
Şek. 1.3.3 (Devam)
Bölüm 1.3: Dünya Genelinde Kanser Yükü - 53
Erkeklerde tiroid (C73)
Kadınlarda tiroid (C73)
Đtalya,Ferrara
Đtalya,Modena
Fransa Polynesia
Đtalya,Regglo Emilia
France,Vendee
Đtaly,Parma
Đtalya,Brescia
Đzlanda
Fransa, Isere
Đtalya, Romanga
Fransa,Tarn
Fransa,Doubs
Đtalya,Umbria
Đtalya,Syracuse
Đtalya,Naples
Brezilya,Sao Paulo
Đtalya,Salerno
Đtalya,Genoa
Kuveyt,Kuwaitliler
Đsrail,Yahudiler
Fransa Polynesia
Đtalya,Ferrara
Fransa,Tarn
Đtalya,Brescia
Fransa,Vendee
Đtalya,Reggio Emilia
Đtalya,Modena
Brezilya,Sao Paulo
Đtalya,Romanga
Đtalya,Syrecuse
Đtalya,Parma
Fransa,Isare
*Portekiz,Porto
Đtalya,Salemo
*Belarus
Kore
Đsrail:Yahudiler
Đtalya,Sassari
Japonya,Hiroshima
ABD,Hawaii
Fransa,Le Martinique
*Zimbabve,Harare:Africalı
Birleşik Krallık,Trent
Birleşik Krallık,Thames
Birleşik Krallık,Oxford Bölgesi
Birleşik Krallık, Đngiltere doğusu
*Bugaristan
*Çin,Zhongshan
Birleşik Krallık,Kuzey Batı
Sırbistan
Đrlanda
*Tayland,Lampang
Hindistan,Chennal
*Pakistan,Güney Karachi
*Hindistan,Poona
Çin,Harbin
Arjantin,Bahai Blanca
*Uganda,Kyadondo
*Hindistan,Nagpur
*Hindistan,Yeni Delhi
Mısır,Gharbiah
Sırbistan
Hollanda
Đsviçre
Birleşik devletler,Thames
Birleşik Krallık,Kuzey batı
Birleşik Krallık,Đngiltere Doğusu
Đrlanda
Birleşik Krallık,Trent
Almanya,Hamburg
*Belçika,Antwerp
Hindistan,Chennal
Arjantin,Bahla Blanca
Hindistan,Mumbai
*Çin,Jiashan
*Uganda,Kyadondo
*Hindistan,Poona
Çin,Herbin
*Hindistan,Nagpur
Erkeklerde lenfoid lösemi (C91)
Yeni Zelanda
Đtalya,Sondrio
Fransa,Loire-Atlantique
Đtalya,Biella
Avustralya,Güney
Avustralya,Queensland
Đtalya,Modena
Đtalya,Brescia
Fransa,Manche
Đtalya,Romagna
Đtalya,Milan
Danimarka
Kanada
Đsviçre,Geneva
Many,Mecklenburg-Western
Pomerania
Avustralya,Yeni Güney Galler
Birleşik Krallık,Northern and Yorkshire
Fransa,Isare
Đsviçre,St Gall-Appenzell
Litvanya
*Filipinler,Manila
Malezya,Sarawak
Hindistan,Chennal
Japonya,Miyagi
Hindistan,Mumbai
* Tayland,Chiang Mai
Kore
*Çin,Shanghai
Japonya,Alchi
Çin,Harbin
Hindistan,Karunagappally
*Çin,Zhongshan
Japonya,Yamagata
*Hindisatan,Poona
*Cezayir,Setif
Tayland,Songkhla
*Zimbabve,Harare:African
*çin,Jiashan
*Uganda,Kyadondo
Şek. 1.3.3 (Devam)
54 - Kısım 1 - Kanserle Küresel Savaş
Kadınlarda lenfoid lösemi (C91)
Đtalya,Parma
Đtalya,Varese
Avustralya,Güney
Yeni Zelanda
Avustralya,Queensland
Kuveyt:Non-Kuwaitis
Arjantin, Bahai Blanca
Fransa,Loire-Atlantique
Polonya,Kieice
Đtalya,Romagna
Fransa,Doubs
Đtalya,Milan
Fransa,Manche
Fransa,Haut-Rhin
Danimarka
Hırvatistan
Đtalya,Torino
Đtalya,Genoa
Đspanya,Murcia
Japonya,Hiroshima
*Hindistan,New Delhi
Fransız Polynesia
Hindisatan,Mumbel
Kore
Japonya,Aichi
Çin,Harbin
Bahreyn:Bahraini
Japonya,Fukui
*Hindistan,Trivandrum
Hindistan,Chennal
*Çin,Shanghai
*Hindistan,Poona
*Hindistan,Nagpur
*Çin,Jiashan
*Cezayir,Setif
Avustralya,kuzey
Japonya,Yamagata
*Zimbabve,Harare
*Uganda,Kyadondo
Erkeklerde Hodgkin hastalığı (C81)
Kadınlarda Hodgkin hastalığı (C81)
Đtalya,Biella
Đtalya,Vaneto
Đtalya,Sassari
Đtalya,Milan
Đsviçre,Ticino
Đspanya,Basque Country
Đtalya,Reggio Emillia
Đsrail:Jews
Đsviçre,Neuchatel
Đtalya,Umbria
Đtalya,Modena
Đtalya,Torino
Đtalya,Florence and Prato
Malta
Birleşik Kırallık,Doğu of England
Đsviçre
Sırbistan
Đtalya,Naples
Đtalya,Brescia
Đzlanda
Đsviçre,Ticino
Đtalya,Parma
Đtalya,Florence and Prato
Đtalya,,Genoa
Đsrail:Jews
*Kıbrıs
Đtalya,Ferrara
Đtalya,Sassari
Đtalya,Varese
Đsviçre,Geneva
Đtalya,Brescia
Đtalya,Romanga
Đtalya,Sondrio
Đtalya,Modena
Đsviçre, Stgall-Appenzell
Đtalya,Syracuse
Đtayla,Biella
Đsrail: Non-Jews
Đtalya,Milan
Đtalya,Macerata
*Hindistan Trivandrum
*Filipinler,Manila
Malezya,Sarawak
*Çin,Guangzhou
Tayland,Songkhla
Malezya,Penang
Japonya,Hiroshima
Japonya,Fukul
*Çin,Shanghai
Kore
Japonya, Osaka
Japonya,Nagasaki
Japonya,Alchi
*Çin,Zhongshan
Hindistan,Karunagappally
Japonya,Yamagata
*Çin,Jiashan
*Tayland,Lampang
Çin,Harbin
Çin,Hong Kong
*Tayland, Chiang Mai
Malezya,Penang
Japonya,Miyagi
*Çin,Guangzhou
*Zimbabwe,Harare:African
Tayland,Songkhla
Japonya,Hiroshima
Japonya,Alchi
*Hindistan,Nagpur
Kore
Japonya,Osaka
Japonya,Nagasaki
Japonya,Fukui
*Çin,Zhongshan
*Çin,Shanghai
Japonya,Yamagata
Hindstan,Karunagappally
Çin,Harbin
Erkeklerde miyeloid lösemi (C92-94)
Đtalya,Biella
Avustralya,Güney
Avustralya Merkez Bölgesi
Avustralya,Yeni Güney
Avustralya,Queensland
Đtalya,Sassari
Đtalya,Romagna
Đtalya,Syracuse
Đtalya,Reggio Emilia
Arjantin,Bahai Blanca
ABD,Hawaii
Yeni Zelanda
Malta
Đtalya,Sondrio
Fransa,Haut-Rhin
Avustralya,Victoria
Đtalya,Umbria
Fransa,Loire-Atlantique
Amerika Birleşik Devletleri,NPCR:white
Fransız Polynesia
Mısır,Gharbiah
Đspanya,Zaragoza
*Polonya,Cracow
*Bulgaristan
Kuveyt:Non-Kuwaitis
*Çin,Jiashan
Sırbistan
Tayland, Songkhla
*Tayland,Lampang
*Hindistan, Trivandrum
Hindistan,Mumbai
*Çin,Shanghal
Hindistan,Chennal
*Cezayir,Setif
Đspanya,Cuenca
*Hindistan,Poona
Hindistan,Karunagappally
Çin,Harbin
*Zimbabve,Harare:African
*Uganda,Kyadondo
Kadınlarda miyeloid lösemi (C92-94)
Fransız Polynesia
Avustralya,Güney
Đtalya,Varase
Yeni Zelanda
Avustralya,Kuzey Bölgesi
Đtalya,Genoa
Avustralya,Yeni Güney
Galler
Fransa,Isare
Fransa,Haut-Rhin
Avustralya,Merkez Bölgesi
Fransa,Bas-Rhin
Avustralya, Queensland
Đtalya,Brescia
Brezilya, Sao Paulo
Avustralya,Victoria
Đtalya,Reggio Emilla
Đtalya,NECS Network
ABD,NPCR:White
Avustralya,Tasmania
Đtalya,Torino
*Bulgaristan
*Belçika,Antwerp
*Hindistan,Nagpur
Japonya,Fukul
*Hindistan,Trivandrum
Şili,Valdivia
*Tunus,Sousse
Sırbistan
Hindistan,Mumbai
*Çin,Shanghal
*Çin,Jiashan
*Cezayir,Setif
Japonya,Aichi
Hindistan,Chennal
Brazilya,Brasilia
*Zimbabve Harare:African
*Hindistan,Poona
Hindistan,Karunagapplly
*Uganda,Kyadondo
Çin,Harbin
Şek. 1.3.3 (Devam)
Bölüm 1.3: Dünya Genelinde Kanser Yükü - 55
1. 4
Düşük Kaynak Ortamlarında Kanserle Savaş
Kaynakların kısıtlı olduğu ortamlarda kanser yükü
giderek büyümekte ve gelecek 20 yıl içerisinde bu
ülkeleri ağır bir hastalık, ölüm ve ekonomik maliyet
yükü altında bırakmakla tehdit etmektedir. Düşük
kaynaklı ülkelerde kanserin yaygınlaşmasının
öngörülen halk sağlığı boyutu etkili ve geniş çaplı
bir uluslararası yanıtı gerekli kılmaktadır. Đyi haber,
düşük kaynak ortamlarında ortaya çıkan
kanserlerin çoğunun önlenebilir olması ve erken
tespitle tedavi etkinliğinin artırılabileceğidir.
Günümüzde kanserin önlenmesi, tarama/erken
tespit, kanser tedavisi ve palyatif bakıma yönelik
kanıta dayalı ve doğru uygulamaların hayata
geçirilmesi için yeterli bilgi mevcuttur. Mevcut
bilgiler, yeni kanser vakalarının üçte birinin
önlenmesini ve erken tespit edilen kanserlerin
üçte birinde de hayatta kalma oranlarının
artmasını sağlayabilir. Bu hedefe ulaşılabilmesi
için, bilginin eyleme dönüştürülmesi gerekmektedir.
Gelişmiş ülkelerde son elli yıl içerisinde bilginin
eyleme dönüştürülmesi yönünde büyük mesafe
kaydedilmiştir ancak aynı şeyi kanserin sağlık
öncelikleri arasında alt sıralarda yer aldığı veya
değerlendirmeye dahi alınmadığı düşük kaynaklı
ülkeler için söylemek mümkün değildir.
Bu büyük bir talihsizliktir çünkü 2030 yılı
itibariyle yeni kanser vakası sayısının 27
milyona, ölümlerin de 17 milyona ulaşması ve
insidans, hastalık ve ölüm yükünün büyük bir
kısmının düşük kaynaklı ülkelerde ortaya
çıkması beklenmektedir.
Yine de, düşük kaynaklı ortamlarda
kanser insidansının kötü görünümüne
rağmen iyimserlik için birçok neden
mevcuttur. Birincisi, kanser kronik hastalıklar
arasında
en
yüksek
önlenebilirlik
potansiyeline sahip olanıdır [1]. Mevcut
bilgiler her yıl ortaya çıkan 12 milyon
kanser vakasının en azından üçte birinin
önlenmesine yeterlidir. Buna ek olarak,
düşük kaynak ortamlarında enfeksiyona
bağlı kanser yükünü agresif bir şekilde
kontrol altına alabilmek için gerekli bilgi ve
araçlara da sahibiz. Uygun düşük teknoloji
araçların ve bunların kullanımı için gerekli
kaynakların sağlanmasıyla öngörülen yeni
vakaların ikinci bir üçte birlik kısmının daha
önlenmesi mümkündür. Kanserin erken
evrelerinde bulunanlar için hayatta kalma
oranını artıran etkili stratejiler mevcuttur.
Đlerlemiş ve yayılmış kanserlerde ise, palyatif
tedavi büyük bir miktarda ızdırabı ortadan
Gözetim
Sağlıklı
Nüfus
Önleme
Erken
Tespit
Tedavi
Teşhis ve
Tedavi
Riske
Maruz
Đleri
Ölüm
56 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
WHO, bu tehditkar salgına cevap olarak,
sürdürülebilir değişim sağlayabilecek çok
sayıda ümit verici yöntemle dünya çapında
kansere karşı savaşını yoğunlaştırmıştır.
2005 yılında, WHO’nun Dünya Sağlık
Asamblesi (WHA 58) kanserin önlenmesi ve
kanserle mücadele konulu kapsamlı bir kararla
küresel kanser insidansın aciliyetine işaret
etmiştir [3]. Bu karar bilginin etkili ve verimli
halk sağlığı tedbirlerine dönüştürülmesinin
hızlandırılmasına yönelik öngörülen küresel
bir stratejinin temelini oluşturmuştur.
Düşük kaynak ortamlarında hiç şüphesiz ki bu
önleme, erken tespit, teşhis, tedavi,
rehabilitasyon ve palyatif tedavi için kaynakların
seferber edilmesine yönelik geniş çaplı politikalar
ve stratejiler gerektiren devasa bir girişim
olacaktır [4]. Bu stratejiler şu anda var olmayan
boyutlarda ekonomik ve insani kaynak (ve siyasi
irade)
gerektirecektir.
Düşük
kaynak
ortamlarında kanserle mücadelenin başarısı
adil ve kalıcı ortaklıklara ve kültürel açıdan
münasip, ekonomik açıdan gerçekleştirilebilir ve
bulguya dayalı müdahalelere önemli şekilde
bağlı olacaktır. Düşük kaynak ortamlarında bile
ülkelerin kanserle mücadele programlarını
uygulama yetileri arasında büyük farklılıklar
görülmekte; Bütünleşik bir kanserle savaş
stratejisi kanserle mücadele aktivitelerinin
uygulamasındaki önemli farkları göz önünde
bulundurmalıdır.
Palyatif Tedavi
Evre
Şek. 1.4.1 WHO’nun kanserle mücadeleye kapsamlı yaklaşımı
Çoğu düşük kaynaklı ülkede önleme
optimumun altındadır, ancak asetik asitle
görsel muayene yöntemleri (VIA) ve insan
papilloma virüsü nedeniyle oluşan serviks
kanserlerini önleyici aşılar gibi umut vaat eden
yaklaşımlar mevcuttur [2].
WHO’nun Bütünleşik Bir Kanserle
Savaş Stratejisindeki Rolü
Erken
Evre
kaldırabilir ve kanser hastalarının ve ailelerinin
yaşam kalitesini iyileştirebilir.
WHO’nun bütünleşik bir kanserle savaş
stratejisindeki rolünü tam olarak takdir
edebilmek için ülkeler WHO’nun kanserle
mücadeleye
kapsamlı
yaklaşımını
kavraması gerekmektedir. Bu yaklaşım 5
odak üzerine yoğunlaşmaktadır (Şekil
1.4.1).
1. Gözetim
4. Teşhis ve Tedavi
Teşhis endoskopi, sitoloji, görüntüleme ve
doku patolojisi gibi yöntemler vasıtasıyla klinik
değerlendirme gerektirmektedir. Kanserle
savaşa ve hastayı normal sağlığına
döndürmeye yönelik yöntemlerse cerrahi
müdahale, radyoterapi, kemoterapi veya
bunların kombinasyonlarını içermektedir.
Sürekli
gözetim
şu
amaçlar
için
vazgeçilmezdir: (1) güncel ve gelecekteki
kanser yükü yönünden müdahale ihtiyacının
belirlenmesi; (2) araştırma plan ve
önceliklerinin belirlenmesi için gerekli bulgu
tabanının sağlanması; ve (3) önleyici
müdahalelerin, kanser tedavilerinin ve
palyatif tedavilerin sonuçlarının izlenmesi.
[5].
Optimal tedavi kanserlilerin hayatta kalma
oranını belirgin şekilde artırabilir. Ne yazık ki,
düşük-kaynak ortamlarında kanser teşhisi
çoğu zaman ancak ileri evrelerde
yapılabilmektedir [1].
2. Birincil Önleme
5. Palyatif Tedavi
Kanserle
mücadele
programlarının
uygulanmasında üç adımlı bir müdahale
sınıflandırması bulunmaktadır. Bunların ilki,
etkilenebilecek toplulukların bilinen risk
faktörlerine maruziyetinin ortadan kaldırılması
veya azaltılmasını içeren birincil önlemedir. Bu
yaklaşım potansiyel olarak halk sağlığının
iyileştirilmesinin en değerli yolu olmanın
yanında kanser yükünü azaltma çerçevesinde
maliyet-etkinliği açık ara en yüksek ve en kalıcı
müdahaledir. Örnekler arasında tütün
kullanımının kontrol altında tutulması, aşırı kilo
ve hareketsiz hayat tarzı ile mücadele, mesleğe
bağlı kanserojen kimyasal veya atık
maruziyetinin
azaltılması
ve
kanserle
ilişkilendirilmiş hepatit B virüsü (HBV) ve insan
papillomavirüsü (HPV) gibi enfeksiyonların
yaygınlığının azaltılması bulunmaktadır.
WHO palyatif tedaviyi hayati tehlike arz eden
hastalıklarla bağlantılı problemlerle karşı karşıya
kalan hastaların ve ailelerinin hayat kalitesinin
iyileştirilmesi için erken teşhis ve değerlendirme ile
ağrının ve diğer fiziksel, psikososyal ve manevi
problemlerin tedavisi yoluyla ızdırabın önlenmesi ve
giderilmesi olarak tanımlamaktadır.
3. Đkincil Önleme
WHO’nun stratejisinin ikinci bileşeni ikincil
önleme veya semptomatik bireylerin
zamanında teşhisi ve risk altındaki
asemptomatik kişilerin taranması anlamına
gelen erken tespittir.
Kanser işaret ve semptomlarına yönelik bilincin
artırılması için eğitim bu stratejinin önemli bir
parçasıdır. Kanserin erken tespiti özellikle
serviks, meme, ağız, gırtlak, kolon, rektum,
testis ve deri kanserlerinde tedavinin iyileştirme
şansını artırmaktadır. Bu kanserlerin bir
çoğunda bireylere beze veya lezyon gibi erken
uyarı sinyallerini tanıma yolları öğretilebilir.
Palyatif tedavi:
- ağrı ve benzeri rahatsızlık verici semptomları
giderir;
- hayatı olumlar ve ölümü doğal bir süreç
olarak görür;
- ölümü ne hızlandırmayı ne de geciktirmeyi
hedefler;
- hasta bakımının psikolojik ve manevi
yönlerini birleştirir;
- hastaların ölene kadar mümkün mertebe
aktif bir yaşam sürebilmeleri için destek
sağlar;
- hastanın ailesine hastalık sürecine ve
kayıplarını takip edecek yas sürecine
dayanabilmeleri için destek sağlar;
- hastaların ve ailelerinin, gerekirse kayıp
danışmanlığı da dahil olmak üzere
ihtiyaçlarına bir takım anlayışıyla yaklaşır;
- yaşam kalitesini iyileştirir, ve hastalığın
seyrini de iyi yönde etkileyebilir ve
- hastalığın erken evrelerinde yaşam süresini
uzatmaya yönelik kemoterapi veya
radyoterapi gibi diğer tedavilerle birlikte
uygulanır ve rahatsızlık kaynağı olan klinik
komplikasyonların anlaşılması ve kontrol
altında tutulabilmesi için gerekli tetkikleri ihtiva
eder.
Cerrahi ve radyolojik palyatif tedavi ve ağrı
kontrolü kanserle mücadele spektrumunun
vazgeçilmez ve her ülkede öncelik verilmesi
gereken parçalarıdır. Bu özellikle geç
evrelerde tespitin kaide olduğu ve gelecek on
yıllar
içerisinde
kanser
hastalarının
çoğunluğunun iyileştirilemeyeceği düşük
kaynaklı ülkeler için doğrudur [5, 6].
Bütünleşik
bir
kanserle
savaş
stratejisine yönelik WHO inisiyatifleri
Yıllar içerisinde WHO kanserle savaş
konusunda yayınlar üretmenin yanı sıra
bilgiyi eyleme çevirmek konusunda
kilometre
taşı
sayılabilecek
bazı
inisiyatiflere imza atmıştır. Bunlar arasında
tütün konusunda önemli bir uluslararası
anlaşma, beslenme ve fiziksel aktivite
hakkında küresel stratejiler, serviks
kanserini
önleme
ve
mücadele
programlarının
planlanması
ve
uygulanması ile ulusal kanserle mücadele
programları konusunda çeşitli kılavuzlar
bulunmaktadır.
1. Tütün Anlaşması – Tütünle Mücadele
Hakkında Çerçeve Sözleşmesi (WHO FCTC)
Düşük kaynak ortamlarında tütün tüketimi
artmaktadır. Tütün tüketiminin artması sonucu
oluşacak tahribat çok büyük boyutlardadır. Eğer
bir müdahale gerçekleşmezse, bu artış düşük
kaynak ortamlarındaki sağlık sistemleri üzerine
devasa bir yük bindirecektir.
Tütün tüm akciğer kanserlerinin %8090’ının ve gelişmekte olan ülkelerdeki
bütün kanserlerin %30’unun sebebi olarak
kanserin önlenebilir nedenleri arasında
birinci sıradadır. Şu andaki kullanım tarzına
göre, dünyadaki tütüne bağlı ölümler 2050
yılında 500 milyona ulaşacak bir eğriyi takip
ederek yükselecektir [7]. Yeni içicilerin
sayısını yarıya indirecek müdahaleler bu
rakamın
340
milyonda
kalmasını
sağlayacaktır. Gelişmiş ülkelerde içim
oranları düşmüş olsa bile, çokuluslu
tütün firmaları gayretlerini Asya, Orta
ve
Doğu
Avrupa
ve
Latin
Amerika’daki
yeni
pazarlara
yönlendirmişlerdir.
Bölüm 1.4: Düşük Kaynak Ortamlarında Kanserle Savaş - 57
2. Beslenme ve Fiziksel
konusunda Küresel Strateji
Aktivite
Dünya kanser yükünün büyük bir kısmı az
sayıda
önlenebilir
risk
faktörüyle
ilişkilendirilebilir. Beslenme dünya çapında
dikkat çeken ve WHO FCTC’yle
karşılaştırılabilecek ittifakları gerekli kılan
değiştirilmesi
mümkün
kanser
risk
faktörlerinden biridir. WHO’nun Beslenme
ve Fiziksel Aktivite konusunda küresel
stratejisi 2004 yılında kabul edilmiştir. Bu
karara kılavuzluk eden prensipler dört
yönlüdür: (1) politikalar için gereken ve
müdahaleleri beslenme, aktivite ve hastalık
arasındaki bağlantıya göre yönlendiren
bulguların
iyileştirilmesi;
(2)
politika
değişiminin savunulması; (3) küresel
stratejinin uygulanmasında ilgili tarafların
katkısının artırılması; ve (4) stratejik bir
eylem çerçevesinin oluşturulması. Düşük
kaynaklı ülkeler ulusal gıda politikaları
belirlemeli ve çocuklara yönelik pazarlama
konusunda etik prensipler geliştirmelidirler,
çünkü önceden yüksek gelirli ülkelerin
sorunu olarak görülen bu problemler
günümüzde gelişmekte olan ülkeleri de
etkilemeye
başlamıştır.
Bu
durum
endüstrileşme, şehirleşme, iktisadi gelişim ve
gıda pazarının artan küreselleşmesi sonucu
dünya çapında beslenme alışkanlıklarında ve
fiziksel aktivitede gerçekleşen belirgin bir
değişimi yansıtmaktadır. Buna ek olarak bir çok
ülke halen yüksek oranda tuz içeren yiyecekler
tüketmektedir. Taze meyve ve sebzelerden
oluşan sağlıklı bir diyet bir çok kanserin
riskini azaltabilir.
Şek. 1.4.2 Profesör Twalib N’goma, Tanzanya Dar-üs
Selam’daki Ocean Road Kanser Enstitüsü Radyoterapi
bölümünde
58 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
3. Serviks Kanseriyle Kapsamlı Mücadele: Mücadele: Hayati Uygulamalar
Kılavuz’da mevcuttur [13].
Hayati Uygulamalar için bir Kılavuz
Serviks kanseri gelişmekte olan ülkelerdeki
yetişkin kadınlar için en önemli sağlık
sorunlarından biridir [8]. Serviks kanseri dünya
çapında kadınlarda en fazla sayıda görülen
kanserler arasında ikinci sıradadır.
Düşük
kaynaklı
ülkelerde
inisiyatiflerine karşı engeller
için
bir
WHO
1. Kanserin önemli bir halk sağlığı sorunu olarak
görülmemesi
Kanser çoğu zaman gelişmekte olan ülkelerin
sağlık
harcamalarında
öncelik
olarak
belirtilmemektedir.
Çoğunlukla
enfeksiyon
hastalıklarının bu ülkelerin sağlık gündemlerine
hükmetmesi nedeniyle kanserle mücadele
gayretleri ulusal sağlık otoritelerinin diğer
önceliklerinin genellikle arkasında kalır. Kanserlerin
çoğu erken evrelerde tespit ve tedavi edilirse
iyileştirilebilecekken sınırlı kanser bilinci nedeniyle
WHO’dan çok sayıda önemli kaynak gelişmekte olan ülkelerde durum bu değildir çünkü
serviks kanseriyle mücadele programlarının bu ülkelerde kanser hastalarının %80’i ilk sunum
geliştirilmesi ve uygulanmasına yol sırasında ileri evreye erişmiş vakalardır.
göstermeye yardımcı olmuşlardır. WHO
tarafından 2001 yılında başlatılan bir uzman Bir başka faktör de nüfusa dayalı kanser
konsültasyonu Gelişmekte Olan Ülkelerde insidansı ve ölüm verilerinin bulunmamasıdır.
Serviks Kanseri Taraması isimli raporu Bu sorun kanserin önemli bir sağlık problemi
gereken
önemi
görmeyişini
meydana getirmiştir [11]. Bu rapor orta gelirli olarak
ülkelerde sitoloji taraması üzerine bir pozisyon pekiştirmektedir. Yöresel veri eksikliği ve batılı
sahibi olmanın önemi konusunda bu tür ülkelerde elde edilmiş verinin kullanılması eğilimi
ayrılan
düşük
önceliği
bölgelerdeki programların etkinliğini artırmaya kansere
katmerlendirmektedir
çünkü
sağlık
bakanlıkları
yönelik spesifik tavsiyeler içeren bir kılavuz
niteliğindedir. Buna ek olarak, bu rapor asetik bulgu-tabanlı rehberlik yokluğunda ülkelerindeki
asitle görsel muayene ve serviks kanseri için kanserle nasıl en etkin şekilde mücadele
HPV taraması ile ilgili gelişmeler hakkında bir edeceklerini bilememektedirler. Dahası sosyal ve
durum raporuna da ön ayak olmuştur. Rapor kültürel etkenler, hayat tarzları ve var olan teknoloji
değişik kaynak durumları için bunların etkinliği arasındaki farklar ve diğer etkenler nedeniyle
hakkındaki bulgu seviyesini analiz etmekte ve gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalar gelişmekte
isabetli politikalar geliştirilmesi için halen ele olan ülkelerde bilgi verici veya uygulanabilir
alınması gereken araştırma meselelerinin altını olmayabilir. Bir başka nokta da kanserin
çizmektedir [11]. Bu politikaların uygulanması gelişmekte olan ülkelerin resmi sağlık
için bilgiler yönetici kadroların serviks kanseri gündeminde düşük önceliğe sahip olmasına
önleme
ve
mücadele
hizmetlerini rağmen, kaynakların yine de ileri evredeki
planlamasına, uygulamasına ve izlemesine hastaların ihtiyaç duyduğu bakımı sağlamak için
yardımcı olmak için geliştirilmiş Serviks kansere harcanıyor olmasıdır. Kaynakların bu
Kanseri Önleme ve Mücadele Programları şekilde plansız harcanması sadece daha düşük
için Planlama ve Uygulama: Yöneticiler için başarı oranına yol açmaz, aynı zamanda planlı ve
Bir Kılavuz’da mevcuttur [12]. Bu kılavuz sistematik harcamadan daha pahalıya gelebilir.
serviks kanseri önleme ve mücadele konusunda Đyi haberse, enfeksiyon hastalıklarının daha iyi
uygun, maliyetleri kabul edilebilir ve etkin servis kontrol altına alınması ve gelişmekte olan
mekanizmalarını destekleyerek kadın sağlığının ülkelerin nüfuslarının yaşlanmasına bağlı olarak
iyileştirilmesi için küresel gayrete katkıda kanserin daha önemli bir sorun haline gelmesini
bulunmaktadır. Klinik uygulamalara yönelik takiben WHO’nun üye ülkelere erken tespit,
ilkelere ilişkin detaylı bilgi WHO’nun teşhis, tedavi ve kanser semptomlarının palyatif
yayınladığı Serviks Kanseriyle Kapsamlı tedavisini içeren kanser tedavisi sorununa
Dünyada her yıl 409.000 yeni serviks
kanseri vakası teşhis edilmekte ve
serviks kanserine bağlı 234.000 ölüm
gerçekleşmektedir [9]. Hastalığın oluşturduğu
büyük yük, etkin tarama ve erken tedavi
programlarının kanıtlanmış etkisi ile beraber göz
önüne alındığında bu hastalığı hayati eylem
alanlarından birisi yapmaktadır [10].
eğilme yükümlülüğü getiren kapsamlı bir
kanser önleme ve mücadele kararı (WHA
58) çıkartmış olmasıdır. Ülkelere yapılan bu
kanserle mücadele çağrısı bakanlara
gerekli desteğin sağlanacağı beklentisiyle
kanseri genel olarak temel ulusal sağlık
meselelerinden biri olarak ele alma
konusunda yepyeni bir fırsat vermektedir.
2. Sağlık personeli ve altyapısındaki
eksiklikler
Sağlık çalışanlarının işe alınması, eğitimi ve
elde tutulması gelişmekte olan ülkelerde çok
ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Doktorlar,
hemşireler ve destek sağlık personeli sayı
olarak azdır ve genellikle en çok ihtiyaç
duyuldukları bölgelerde eksiktirler. Ödenekler
hastaneleri tam olarak donatmaya ve uygun
şekilde eğitim görmüş sağlık personeline
rekabetçi ücretler vermeye yeterli değildir.
Gelişmekte olan ülkeler çoğu zaman sağlık
çalışanlarına kariyer gelişim olanakları
sağlayamamakta ve uygun ücretler
verememektedirler. Çalışanların işlerini
yapabilmesi
için
gerekli
altyapının
bulunmaması hüsrana ve sisteme yönelik
hayal kırıklığına yol açmaktadır. Bu faktörler
bir araya geldiklerinde yeni çalışanları
cezbetmeyi ve var olan eğitimli personeli
elde tutmayı zorlaştırmaktadır. Farklı
gelişmekte olan ülkeler kaynaklarına,
nüfuslarına, hastalığın yaygınlığına ve başka
etkenlere bağlı olarak aynı kanser sorununa
farklı çözümler gerektireceklerdir. Bu nedenle
gelişmekte
olan
ülkelerde
kanser
müdahalesine girişmeden önce durum
analizi yapılması gereklidir. Durum analizleri
araştırmacıların ve sağlık bakanlıklarının hali
hazırdaki sağlık sistemlerinin bu ülkelerdeki
kanser tedavisinin iyilileştirilmesinde nasıl
kullanılabileceğini belirleyebilmesini sağlar.
3. Düşük kaynaklı ülkelerde araştırmanın lüks
olarak görülmesi
Düşük kaynaklı ülkelerde araştırmanın lüks
olduğu yönünde temelsiz bir inanç
bulunmaktadır. Bu doğru değildir. Gelişmekte
olan ülkelerde gerçekleştirilebilecek üç
araştırma
kategorisi
vardır
(temel,
epidemiyolojik,
müdahale
odaklı).
Günümüzde düşük kaynaklı ülkelerde
araştırmaların çoğu epidemiyolojiktir; bir miktar
müdahale odaklı araştırma başlamakta ise de
halk sağlığı araştırmaları yetersizdir. Sağlık
sistemleri araştırmaları insan gücü, eğitim ve
temel araç-gereç yeterliliğini, dağıtım ve destek
birimlerini değerlendirir; ve tüketilebilir ihtiyaç
maddeleri için ödenek sağlanması düşük
kaynak ortamları için son derece önemlidir. Bu
aynı zamanda kamu ve sağlık çalışanlarına ne
gibi ihtiyaçları ve sorunları olduğunun
sorulmasını içeren genel ve tıbbi camiaya
ilişkin ihtiyaç değerlendirilmesi yapılabilmesi
için önemlidir. Bu araştırma türü etkilidir ve
programların spesifik sağlık durumuna göre
şekillendirilebilmesini sağlar. Düşük kaynaklı
ülkelerde temel araştırmayı kolaylaştırmak için
bölgesel ve ulusal araştırma programlarının
kurulması hususunda hiç şüphesiz ki böyle bir
ihtiyaç mevcuttur ve iktisadi gelişime bağlı olarak
zaman içerisinde artacaktır. Temel araştırma
laboratuvarları gerek sıfırdan inşa edilerek
gerekse var olan kuruluşların aktivitelerinin
genişletilmesi ile kurulmalıdır çünkü temel ve
klinik araştırma içerisinde nüfusa ve kaynak
seviyesine
uygun
müdahalenin
belirlenebileceği protokol-güdümlü tedavi
sağlanmaktadır.
4.
Sağlık
kaybedilmesi
çalışanlarının
göçle
Zaten var olan insan gücü eksikliğine ek
olarak sağlık çalışanlarının kırsaldan kentsel
alanlara
hareketi,
kamunun
sağlık
sektöründen özel sektöre geçişi, ve fakir
ülkelerden zengin ülkelere göçü problemleri
de vardır. Eğitimli sağlık çalışanlarının onları
daha iyi imkânlar sağlayarak kendine çeken
varlıklı ülkelere kaybedilmesi sıklıkla “beyin
göçü” olarak adlandırılmaktadır. Bu kayıp
bazen de sağlık çalışanlarının kendilerine
eğitimleriyle ve kariyer potansiyelleriyle
kıyaslanabilecek bir kariyer veremeyen
sistemlerden kaçışı olarak gerçekleştiği için
“beyin kaçışı” olarak da isimlendirilebilir. Bu
nedenle hem düşük hem de yüksek kaynaklı
ülkeler bu göç olgusunda rol oynarlar.
5. Kanser tedavisi önündeki sosyal ve
kültürel engeller
Bazı düşük kaynaklı ülkelerde iktisadi olmayan
engeller kanserin erken tespitini ve etkili
tedavisini zorlaştırmaktadır. Bunlar aynı
ülkenin, dinin ve kültürün değişik yöreleri
arasında farklılıklar arz edebilecek bir grup
kültürel ve etnik inanç ve tabulardır. Bu dahili
engelleri fark etmekteki başarısızlık gerekli
imkânlar sağlansa dahi her kanser
programının başarı şansını yok edebilir. Eğer
hastalarda kendi sağlık sistemlerine
güvensizlik
varsa,
kanserin
tedavi
edilemeyeceğine inanıyorlarsa veya kanser
teşhisi nedeniyle toplulukları içerisinde
ayrımcılığa ve kayba maruz kalacaklarsa bu
hastalar tahmin edileceği üzere ne kadar
erişilebilir ve maliyetleri makul düzeyde olsa
da kanser hizmetlerini kullanmayacaklardır.
Hastalar genellikle ciddi sağlık sorunlarını
çözmede eşit derecede veya daha üstün
güce sahip oluklarına inandıkları alternatif
sağlık stratejilerine ve geleneksel şifacılara
yöneleceklerdir. Eğer kanser hastaları
hastalıkları inkâr edilemeyecek derecede
ilerleyene kadar tedavi talep etmezlerse,
hastalıkları o aşamada artık tedavi edilemez
olduğundan bu konuda kendi kendini
gerçekleştiren bir kehanet yaratmış olurlar.
Dahası, ilerlemiş kanser yan etkiler doğuran
agresif tedaviler gerektirmekte ve bu da
hastaların korkularını ve tedavi talep
etmelerinin önündeki engelleri daha da
pekiştirmektedir. En kötü senaryoda halk
kanserin değil tedavinin öldürdüğü inancına
kapılmaktadır. Sosyal ağa bir kez
yerleştikten sonra söküp atması çok zor olan
bu inançlar bakanlıkların erken tespit
programlarına yönelik gayretlerini tamamen
anlamsız hale getirmese de temelden
sarsar. Kanser üzerindeki sosyal damga bu
denli güçlü olabileceği için düşük kaynaklı
ülkelerde herhangi bir ileri strateji
uygulanmadan önce sosyal engellerin tam
olarak anlaşılması gerekir.
Tanzanya tecrübesi göstermiştir ki, sadece
bir sistem kurmak ve halkın onu kullanmasını
beklemek yeterli olmayabilir. Buna ek olarak
özellikle bilinç eksikliği, kadercilik, damga ve
korku gibi kanser tedavisi talep etme önünde
ciddi engeller bulunan toplumlarda halka neden
sistemi kullanmaları gerektiği konusunda bir fikir
aşılamak gerekebilir. Toplumsal engeller
eğitimle ve hastaların kendi sağlıklarını kendi
ellerine almaya yüreklendirilmesiyle aşılabilir.
Bölüm 1.4: Düşük Kaynak Ortamlarında Kanserle Savaş - 59
Çeşitli gruplar kanser tedavisindeki sosyal
engellerin aşılmasında etkili olabilirler. Halkın
katılımının artırılmasının potansiyel olarak çok
etkili bir yolu halkın aktif rol alması veya
muteber dini cemaat liderlerinin halka sahiplik
hissi aşılamasıdır.
6. Düşük kaynaklı ülkelerin
hizmetlerinde kötü kaynak dağıtımı
kanser
Sağlık hizmetlerine ayrılan yetersiz kaynakların
ışığında sınırlı kaynak ortamlarında genel
olarak sağlık önceliklerinin ve spesifik olarak
kanser tedavisi önceliklerinin belirlenmesi
oldukça güçtür. Sağlık müdahalelerini spesifik
seviyelere ayıran ve ek maliyet getirmeyen
uygulama stratejilerine dayanan teklifler içeren
bulgu temelli kılavuzlar oluşturarak sağlık
bakanlıklarına kendi sağlık sistemleri içerisinde
kanser
hizmetlerinin
ulaştırılmasının
planlanması hususunda gerçekçi seçenekler
sunulabilir.
7. Diğer sektörler ve örgütlerle işbirliği eksikliği
Daha iyi kanser tedavisi sağlayabilmesi için
sağlık sisteminin iyileştirilmesi birden fazla
sektörün ve örgütün işbirliği içerisinde
hareket etmesi durumunda başarılabilir.
Bunun iyi bir örneği IAEA/PACT programıdır.
Kanser Tedavisi için Eylem Programı (The
Programme of Action for Cancer Therapy PACT) Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu
(International Atom Energy Agency - IAEA)
içerisinde Kurumun radyasyon tıbbındaki
tecrübesini temel alarak gelişmekte olan
ülkelerin kendi kanser tedavisi kapasitelerini
ve hizmetlerini sürdürülebilir bir şekilde
başlatmalarını,
genişletmelerini
veya
iyileştirmelerini sağlama misyonuyla 2004
yılında oluşturulmuştur.
PACT bunu
radyoterapiyi tedavinin etkinliğini ve etkisini
maksimize eden kapsamlı bir kanser savaş
programına entegre ederek yapmaktadır.
PACT kanser önleme, tarama, erken
tespit, tedavi ve palyatif bakım aktivitelerini
birleştirir ve birbirine uyumlu hale getirir.
WHO kılavuzlarını temel alarak PACT
gelişmekte olan ülkelerdeki kanser tedavisi
çalışanlarının sürekli eğitimine uzun vadeli
destek sağlanması gibi başka sorunların
da üzerine eğilmektedir.
60 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
8. Bilgi teknolojisinin ve diğer yaratıcı
yaklaşımların sınırlı kullanımı
Düşük kaynaklı ülkelerde kanser tedavisi
üzerindeki sınırların ve engellerin
aşılabilmesi yeni fikirler ve yaratıcı
yaklaşımlar gerektirmektedir. Bu önemlidir
çünkü düşük kaynaklı ülkelerin insan
kaynağına ve çabuk teşhise imkan veren
uygun donanıma erişimi sınırlıdır. Çoğu yerde
mevcut olan iletişim teknolojilerinin
gelişmiş
ülkelerdeki
kuruluşlara
görüntülerin ulaştırılması için kullanılması,
yani teletıp yoluyla teşhis, düşük kaynaklı
ülkeler için oldukça faydalı olacaktır.
Sonuç
Düşük kaynaklı ülkeler kanser tedavisinin
iyileştirilmesi amaçlı programların dizaynında
ve uygulanmasında çok sayıda sorunla karşı
karşıyadır. Parasal sınırlamalar kanser
sonuçlarının
iyileştirilmesinde
bariz
engellerden biri olsa da, düşük kaynaklı
ülkeler tedavinin etkili ve zamanında
sağlanmasını engelleyen sosyal/kültürel
etkenlerle
ve
kaynak
planlamasını
yönlendirecek bilimsel ve epidemiyolojik bilgi
eksikliği, gerekli klinik bakımı sağlayacak
eğitimli çalışan yetersizliği, siyasi güvensizlik
veya
savaş,
ya
da
bunların
kombinasyonlarından oluşan ve dikkati uzun
vadeli sağlık sorunlarından uzaklaştıran
çeşitli başka engellerle de karşı karşıyadır.
Özellikle hastaların erken semptomları
fark ettikleri zaman tedavi aramak
konusunda tereddüt etmesine veya
isteksiz olmasına yol açan halk arasındaki
yanlış inançlar kanserin erken tespitine
yönelik gayretleri baltalamaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü düşük kaynaklı
ülkelerde kanserle savaş ve kanser
sonuçlarının iyileştirilmesi konusundaki
çerçeveyi oluşturmuş, ittifakların ve kanser
alanında çalışan başka örgütlerle beraber
çalışmanın
önemini
vurgulamıştır.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, Kanser
Tedavisi için Eylem Programı’nı (PACT)
kurmuş ve şu ana kadar Tanzanya, Sri
Lanka, Vietnam, Arnavutluk, Nikaragua ve
Yemen’de altı adet PACT örnek gösterim
yeri projesini hayata geçirmiştir.
KAYNAKÇA
1. Sener SF ve Grey N (2005). The global burden of cancer
(Küresel Kanser Yükü). J Surg Oncol 92: 1-3.
policies and managerial guidelines (Ulusal kanserle savaş
programları: politikalar ve idari kılavuzlar). Cenevre: World
Health Organization.
2. Franco EL ve Harper DM (2005). Vaccination against
human papillomavirus infection: a new paradigm in cervical
cancer control (Đnsan papillomavirüsü enfeksiyonuna karşı
aşılama: serviks kanseri ile mücadelede yeni bir paradigma).
Vaccine 23: 2388-2394.
6. Sepulveda C, Habiyambere V, Amandua J, et al. (2003).
Quality care at the end of life in Africa (Afrika’da hayatın
sonunda kaliteli bakım). BMJ 327: 209-213.
3. WHO Sekreteryası (2005). Cancer Prevention and
Control Report by the Secretariat to the 58th World Health
Assembly. (58inci Dünya Sağlık Asamblesi Sekretaryası
Kanser Önleme ve Mücadele Raporu)
Erişim adresi: http://www.who.int/gb/ebwha/pdf_files/
WHA58/A58_16-en.pdf Erişim tarihi: 15 Kasım
2008.
4. Ullrich A, Waxman A, Luiza da Costa e Silva V, et al.
(2004). Cancer prevention in the political arena: the WHO
perspective (Siyasi arenada kanser önleme: WHO
perspektifi). Ann Oncol 15 Suppl 4: s249-s256.
5. WHO (2002). National cancer control programmes :
7. Jha P, Chaloupka FJ (2000). Tobacco control in developing
countries (Gelişmekte olan ülkelerde tütünle mücadele). Oxford:
Oxford University Press.
8. Sankaranarayanan R, Budukh AM, Rajkumar R (2001).
Effective screening programmes for cervical cancer in low- and
middle-income developing countries (Düşük ve orta gelirli
ülkelerde serviks kanserinin etkili şekilde taranması için
programlar). Bull World Health Organ
79: 954-962.
9. Ferlay J, Bray F, Pisani P, et al. (2004). GLOBOCAN 2002:
Cancer Incidence, Mortality and Prevalence Worldwide.
(Dünya Çapında Kanser Đnsidansı, Ölümler ve Yaygınlık)
IARC CancerBase No. 5 Version 2.0. Lyon, Fransa:
International Agency for Research on Cancer.
10. Bradley J, Barone M, Mahe C, et al. (2005). Delivering
cervical cancer prevention services in low-resource settings
(Düşük kaynak ortamlarında serviks kanseri önleme
hizmetlerinin sağlanması). Int J Gynaecol Obstet 89 Suppl 2:
s21-s29.
11. WHO (2002). Cervical cancer screening in developing
countries report of a WHO consultation (Gelişmekte olan
ülkelerde serviks kanseri taraması konulu WHO
konsültasyon raporu). Cenevre: World Health
Organization.
12. Alliance for Cervical Cancer Prevention (ACCP) (2004).
Planning and implementing cervical cancer prevention and
control programs : a manual for managers (Serviks
kanseri önleme ve mücadele programları için planlama
ve uygulama: yöneticiler için bir klavuz). Seattle, WA:
ACCP.
13. WHO (2006). Comprehensive cervical cancer control:
A guide to essential practice (Serviks kanseriyle
kapsamlı mücadele: Hayati uygulamalar için bir kılavuz).
Cenevre: World Health Organization.
Bölüm 1.4: Düşük Kaynak Ortamlarında Kanserle Savaş - 61
1.5
Kanser Tedavisinin Đlkeleri: Tıbbi Onkoloji
Özet
> Malign hastalığın tedavisinde sıklıkla
kullanılan
20-30
sitotoksik
ilaç
mevcuttur
> Bu ilaçlar çoğunlukla küme halinde
verilir ve kanser hücresinin ölümüne
neden olmak için birden fazla
mekanizmadan yararlanırlar
> Sitotoksik ilaçlar bir dizi yan etki ile
ilişkilendirilebilirler (nötropeni, ağızda
ülserleşme, ishal, saç kaybı ve sinirler
ve böbreklerde hasar)
> Kemoterapi meme, kolorektal, testis ve
yumurtalık kanseri, sarkom ve bir dizi
hematolojik habis tümörde hayatta
kalma oranlarını önemli
ölçüde
artırmıştır
>
Moleküler
biyolojinin
sağladığı
öngörüler bize büyüme faktörleri ve
bunların reseptörlerini esas alan bir dizi
yeni hedef vermiştir ve bunlar şimdiden
yeni ilaçlara dönüşmeye başlamıştır
Geride kalan on yılda kanser tedavisindeki en
dikkat çekici yeniliklerden biri de kanser
bakımının ilgili disiplinlerden gelen ve
müşterek bir tedavi planı inşa etmek için
işbirliği yapan uzmanlardan oluşan bir
mütehassıs ekip tarafından daha iyi bir şekilde
verilebileceğinin geniş çaplı idraki idi.
Uluslararası uzlaşıya mazhar ve ilgili tüm
morfolojik prognostik özellikleri yüksek
duyarlılıklı
görüntüleme
yaklaşımlarıyla
(bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans
görüntüleme ve pozitron emisyonlu tomografi
tarayıcıları) birlikte tanımlayan bir raporlama
biçimiyle sürüklenen patoloji hizmetlerinin
kalite ve standartlarındaki iyileşmeler kanserin
aşamasını kestirebilmek ve en rasyonel tedavi
seçeneğini önerebilmek için gittikçe daha
rafine hale gelen bir platform sağlamaktadır.
Birleşik Krallıkta tüm yeni kanser hastalarının
vakaları akran değerlendirmesine tabi ve
varılan tüm tedavi kararlarını kaydedip
uygulayan multidisipliner forum’da (MDT)
62 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
sunulmakta ve tartışılmaktadır [1]. MDT’nin
avantajları arasında:
- Klinik karar almanın tutarlılığı ve kalitesinde
iyileştirmeler
- Klinik deneylerde istihdamı yayınlayan bir
forumun oluşturulması
- Denetim, kanser kaydı ve nüfus çalışmaları
için bir odak
- En son deney sonuçlarının mevcut bakım
sistemine entegrasyonu için bir araç
- Hasta erişimi, bekleme süreleri vb. eksenli
hizmet iyileştirme sağlayacak bir mekanizma
- Öğrenciler ve uzmanlık sonrası eğitim
alanlar için bir eğitim fırsatı bulunmaktadır.
Kanserin terapötik anlamda ana dayanağı
cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi olarak
bakidir ve bunların nispi katkısı eldeki tümörün
doğal öyküsü tarafından belirlenmektedir.
Kemoterapinin Đlkeleri
Kanserin yayılma süreci sıklıkla kanseri
cerrahi müdahaleyle kökünün kazınabileceği
ya da radyoterapi ile yerel olarak
aşındırılabileceği ölçünün ötesine götürür ve
bu da kanser tedavisine gerçekten sistemik bir
ilaç bazlı bir yaklaşım ihtiyacını tanımlar.
Antineoplastik ilaç tedavisinin tarihçesi biraz
yanlış bir biçimde olsa da anlatımı
kolaylaştırmak için iki bağımsız safhaya
ayrılabilir: aydınlanmış deneyselciliği esas
alan ilaç geliştirme yolları, ve daha yakın
tarihte
başlayan
belirli
bir
faaliyet
mekanizmasıyla ilintili rasyonel ilaç tasarımı.
tüketebilir, ve hücre ölümüne neden olabilir.
Bu sınıftaki maddelerin en eski örneklerinden
birisi dihidro’yu tetrahidrofolat’a indirgeyen ve
metil transferinde –örneğin DNA yapı taşı
timin sentezinde– gerekli bir yan etken olan
dihidrofolat reduktaz (DHFR) enziminin
inhibitörü olan metotreksat’tır (Şekil 1.5.1).
Primidin antimetabolitleri arasında kanser
hücrelerince DNA sentetik metabolik yolunun
kilit bir bileşeni olan timidilat sentaz enzimini
inhibe eden 5-flurodeoxiüridin monofosfat’a
metabolize edilen 5-flor-urasil [3] ile
deoksisitidin’in hücre içi stoklarını tüketen
sitozin
arabinosit
ve
gemsitabin
bulunmaktadır. Benzer biçimde pürin
antimetabolitleri tioguanin ve merkaptopürin
guanin sentezinde rol alan enzimleri inhibe
eder ve hematolojik habaset için kullanılır.
DNA yaklaştırıcılar. Bu ilaçlar kimyasal olarak
daha reaktif türlere aktive olan ve DNA’ya
bağlanabilen, onu DNA senteziyle çatışan tek
işlevli eklentiler ya da çift sarmalın iki dizisini
birleştirerek DNA’nın tekrar kopyalanmasında
gereken çeşitli polimerazların erişimini
engelleyen çift işlevli çapraz bağlantılar
oluşturarak tahrif eden maddelerdir. Bu sınıfta
alkilleştirme ajanları (siklofosfamit nitrosureaz)
platin analogları (sisplatin, Karboplatin ve
Okzaliplatin) ve mitomisin C bulunur.
Hem canlıda hem de deney tüplerinde
ekilebilen çoğunlukla murin hücrelerden
oluşan ve anti-kanser etkinliğe delil
kimyasalların geniş bir listesinin taranması için
kullanılan erken tümör model sistemlerinin
özellikleri arasında yüksek yaygınlık oranı,
kısa katlanma süreleri ve büyük oranlı
dönüşümlü hücreler bulunmakta idi. Bu da
taramaları DNA sentezi inhibitörlerini seçmeye
eğilimli kılarak geniş sitotoksik ilaç sınıflarını
tanımlayan erken taksonomileri doğurdu [2].
Antimetabolitler doğaları gereği mevcut ve
kanser hücresinin ekonomisi için hayati bir
metabolite yapısal benzerlik gösteren
kimyasallardır ve
bunun kullanımına
müdahalede bulunabilir, hücre içi stoklarını
Şek. 1.5.1 Metotreksat’ın aktivite mekanizması
Mitotik inhibitörler. Hücre DNA miktarını hücre
döngüsünün S safhasında iki katına
çıkardıktan sonra sonuçta kromozomların
bölünerek her yavru hücrenin bir tam
kromozom setine sahip olacağı şekilde mitoza
girer. Bu yeni sentezlenen kromozomları
doğru şekilde hizalamak ve ayırmak için
birçok proteinin, özellikle de tubulin’in işbirliğini
gerektiren karmaşık bir hücre “vinci”, mitotik iğ,
mevcuttur. Birçok antikanser ajan ya mitotik
ayrım için gereken tubulin iskelenin
kurulmasını engelleyerek ya da bizzat
çözülmesini inhibe ederek bu dikkatle
düzenlenmiş sürece müdahalede bulunur.
Bunlar taksanlar (taksol ve taksoter), vinka
alkoloidleri (vinkristin ve vinblastin) ve yeni
yeni ortaya çıkan epotilonlar sınıfıdır.
DNA’nın
çözülmesini
engellemek.
Doksorubisin [4] (bir anti-tümör antibiyotik) ve
etoposid (ki her ikisi de topoizomeraz II
inhibitörüdür) ve irinotekan ve topotekan
(topoizomeraz I inhibitörleri) DNA sentezi için
gereken
çift
sarmalın
karmaşık
çözülmesinden sorumlu enzimlere bağlanıp
inhibe ederek kanser hücrelerini apoptotik
ölüme sürüklerler.
Hormon reseptör antagonistleri
Meme ve prostat kanserlerinin artış ve
yayılımı ilgili steroid hormon sınıfları olan
östrojen ve androjen tarafından akraba
reseptörlere
bağlanmak
suretiyle
sürüklenebilir. Kanser tedavisindeki önemli
terapötik başarılardan biri de ER-pozitif meme
kanseri hastalarına iyi tolere edilen ve etkin bir
östrojen
reseptörü
antagonisti
olan
tamoksifen’in geliştirilmesi idi. Daha yakın
dönemde geliştirilen arimedeks gibi ilaçlar
vücutta birden fazla noktada östrojen üretimini
azaltmakta ve meme kanseri tedavisinde etkili
olmaktayken flutamid gibi androjen reseptörü
engelleyiciler prostat kanseri yönetiminde
faydalı bir rol oynamaktadır. Benzer biçimde
luteinize edici hormonu salgılatan hormon
(LHRH) agonistleri hipofiz bezi tarafından LHRH
salgılanmasını
engellemekte,
testosteron
üretimini azaltmakta ve prostat kanseri hücrelerini
çoğalmak için ihtiyaç duydukları androjenden
mahrum
bırakmakta
kullanılabilir.
Kemoterapinin Toksisitesi
Her ne kadar bu ajanların farklı etki
mekanizmaları bulunsa da daha çok seçici
sitotoksisiteye eğilimleri ile hücre bölmelerine
hızla yayılarak bir dizi adi toksisiteye (örneğin
kemik iliği baskılama yoluyla nötropeni, anemi
ve trombositopeni’ye; saç kökü hücresi hasarı
ile saç dökülmesine; gastrointestinal kript
hücrelerinin apoptozunun (programlı hücre
ölümü) tetiklenmesi ile ishal ve oral
ülserleşmeye [mukozit]) neden olmaktadır.
Her bir ilaç sınıfıyla ilişkilendirilen belirli
toksisiteler mevcuttur; örneğin antrasiklinler
kalpte birikerek çoğalan hasara neden
olmakta, birçok ilaç (sisplatin, taksanlar, vinka
alkoloidleri) çevresel sinirlere zarar vererek
sensoryal-motor
nöropati’ye
sebebiyet
vermekte, sisplatin böbrekte hasara yol
açabilmekte; bleomisin, metotreksat ve
siklofosfamit akciğer fibrozuna neden
olabilmektedir.
Dolayısıyla
bunlar
uygulanmaları konusunda yeterli eğitimi almış
klinisyenlerce tatbik edilmesi gereken
potansiyel olarak toksik ilaçlardır. Alışılmış
sitotoksik ilaçların dar güvenlik marjı çoğu
hastanın yaşının kemoterapinin yan etkilerine
hassasiyetin de başka bir marazilik kaynağı
olacağı derecede ilerlemiş olması (örneğin
böbrek fonksiyonları zayıf bir diyabet hastası
kapesitabin gibi sitotoksik ilaçların dozlarının
azaltılmasına ihtiyaç duyacaktır) ya da
kemoterapi ile etkileşime girebilecek veyahut
toksisiteyi artıracak başka ilaçlar (örneğin
aspirin ve metotreksat) almakta olabilmeleri
nedeniyle daha da önem kazanır.
Descartes’in meşhur sözü “Düşünüyorum
öyleyse varım” yerine bu karmaşık ajanların
tatbikinde uzmanlaşmış tıbbı onkologun
mesleki duruşu “zehirliyorum öyleyse varım”
diye tanımlanabilir.
Kombine tedavi
Sitotoksik
ilaçların
çoğu
farklı
etki
mekanizmaları olan ilaçların daha fazla sayıda
hücreyi
öldürebileceği
düşüncesi
ve
toksisitelerinin kesişmeyeceği ümidiyle bir
kombinasyon içinde, çifte ya da üçlü (iki ya da
üç ilaç birlikte) verilir. Burada ana fikir tüm
ilaçları her biri için optimal dozda kullanmaksa
da klinik pratikte bir çoklu ilaç rejiminin parçası
olabilmeleri için çoğu zaman ilaçların
dozlarının azaltılması gereği doğmaktadır.
Klinik denemelerde ayrıca dirençli hastalığın
ortaya çıkışının önüne geçmek için farklı
kemoterapi
rejimlerinin
dönüşümlü
uygulanması yolu da (meme kanserinde bir
nebze başarı ile) izlenmiş ve diğer
çalışmalarda da tedavi süresi üzerinde
durularak örneğin ilerlemiş kolorektal kanserli
hastalarda 2-3 aylık “kemoterapi tatilleri”
uygulandığında bu hastaların kanser
ilerleyene dek sürekli kemoterapiye tabi
tutulan hastalara oranla hayatta kalma
sürelerinde menfi yönde bir etki olmaksızın
daha iyi bir yaşam kalitesine sahip oldukları
görülmüştür [5].
Etkinlik Belirteçleri
Antikanser
ajanların
etkinliğinin
değerlendirilme ölçütleri ilgi çekicidir. Açıktır ki
uzun vadeli hedef kanser hastalarının hayatta
kalma oranını artırmaktır. Ancak klinik
denemelerde yanıt verme oranı –CT, PET ve
MRI taramalar gibi modern görüntüleme
teknikleri kullanılarak tedavi öncesinde ve
aralarında tümör hacminin ölçülerek tümörün
küçülme ya da büyümesinin izlenmesi– ve
yanıt süresi ve hastalık ilerlemeden hayatta
kalma süresi gibi benzer belirteçler şeklinde
bir dizi etkinlik belirteci geliştirmek gereği
ortaya çıkmıştır. Bunlar hastalık ilerlemeden
hayatta kalmanın genel hayatta kalma süresi
ile ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda yeni
ajanların klinik denemelerinde ölçümler için
yararlı araçlardır ancak bir ilacı etkili ya da
etkisiz diye nitelemeden önce klinik
araştırmacıların uzun bir süre beklemesi
gerekmediği sonucunu doğurabilmektedir.
Elbette ki tüm ilaç tedavilerinde olduğu gibi
potansiyel faydalar (ömrü bir iki ay uzatmak) ile
toksisitenin olumsuz etkileri ve özellikle de
ömrünün sonuna gelmiş hastalarda kemoterapi
süresince azalan yaşam kalitesi arasında bir
dengeyi oturtmak gerekmektedir. Kemoterapiyle
kanser tedavisinde düzenli ilerlemeler vuku
bulmuştur ve bugün artık ileri bir aşamada dahi
tedavi edilebilen tümör sınıfları mevcuttur [6]
örneğin testis ya da germ hücreli yumurtalık
kanserleri, bazı pediatrik kanserler, lenfoma ve
lösemi. Katı kanserlerin çoğunluğu (Tablo 1.5.1)
Bölüm 1.5: Kanser Tedavisinin Đlkeleri: Tıbbi Onkoloji - 63
kemoterapi ile hafifletilebilir ve bununla ilişkili
olarak hayatta kalma süresi uzar, ancak
bunlar tam anlamıyla iyileştirilemez: örneğin
ileri aşamadaki kolorektal kanserli hastaların
tedavisiz ortalama hayatta kalma süreleri
yaklaşık altı ay iken sıralı kemoterapi alan
hastalarda bu süre 20-24 aya çıkmaktadır [7].
Yardımcı tedavi (Birincil kanserin ameliyatla
alınmasının ardından altı ay süreli kemoterapi)
hem meme hem de kolorektal kanser için
iyileştirme
oranlarını
%10
civarında
artırmaktadır [8]. Dolayısıyla medyada ses
bulan “atılımlardan” ziyade meme ve bağırsak
kanseri için nüfus tabanlı ulusal kanser
hayatta kalma istatistiklerinde düzenli bir
ilerleme sürecine şahit olmaktayız.
Yeni ajanlar
Geride kalan on yılda temel bilimsel bilgilerin yeni
tedavilere dönüştürülmesinde özellikle de belirtilerin
tespiti alanında önemli bir artış gözlemlenmiştir [9]. Bu
gittikçe gelişen ve oldukça karmaşık bir bilim dalıdır
ancak genel ilkeleri Şekil 1.5.2.’deki basit şema ile
gösterilebilir.
Bir peptit büyümesi faktörü, örneğin Epidermal
Büyüme Faktörü (EGF – Epidermal Growth Factor)
kendi hücre zarı reseptörüne bağlanarak reseptörün
uyumunu değiştirerek bir dizi hücre içi proteini –ki
bunlar rası, yani yayılmanın arkasındaki itici
etmenlerden en önemlilerinden birini aktive ederler–
fosforlamasına (tirosin kinaz faaliyeti) izin verir.
Ras B-raf, mek ve erk de dâhil olmak üzere
kinaz kademelerini aktive eder ve bunlar da
çekirdeğe işaret ederek kanser hücresinin
yayılması talimatını verirler. Bu büyük ölçüde
basitleştirilmiş sinyal iletim hattında bahsi
geçen proteinlerden her biri terapötik
müdahale, hattın bir kontrol noktasında
kesilmesi, tümör hücrelerinin yayılma oranının
azaltılması ve apopotik hücre ölümü
ihtimalinin artırılmasına yönelik bir hedef teşkil
eder.
EGF reseptörü faaliyetini kesintiye uğratan bir
dizi lisanslı ajan (örneğin monoklonal antikor
setuksimab reseptörün dış yüzeyine
bağlanarak inhibe edip EGF’nin kendi
reseptörünü kullanmasını engeller, kapatinib
hücre içinde faaliyet göstererek reseptörün
tirosin kinaz işlevini inhibe etmek suretiyle
EGF’ye bağlanarak reseptör aktivasyonunu
müteakip ileriye sinyal iletimini engeller) var
olan doğrulanmış ve meme ve kolorektal
kanser tedavisinde klinik düzeyde hâlihazırda
iyice kanıksanmış bir hedeftir. Daha ilerleyen
safhalardaki efektörler (B-raf, mek ve erk) hep
ilaç tedavisine yanıt veren ve yeni inhibitörleri
klinik denemelerin ilk aşamalarında olan
hedeflerdir.
Kan damarlarının oluşumuna ket vurma
Mikrometastazlar 1-2 mm çapa ulaşana kadar
büyüyebilirler
ancak
bunun
ötesine
geçebilmek için kendi kan akışlarına ihtiyaç
duyarlar. Tümörler oksijen yokluğunun
işaretini tümör içinde yeni kan damarlarının
büyümesini ve istilasını tahrik eden ve böylece
yayılma
kapasitesini
büyük
ölçüde
ivmelendiren (Şekil 1.5.3) vasküler endotel
büyüme faktörü (VEGF – vascular endothelial
growth factor) salgılayarak verirler. Kan
damarlarını oluşumunu engellemenin en
başarılı vasıtası VEGF’ye bağlanarak onu
inaktif hale getiren monoklonal antikor
bevasizumab’ın geliştirilmesi ile elde edilmiştir.
Bu antikor bir dizi büyük ve iyi tasarlanmış
klinik denemede değerlendirilmiş olup ileri
aşamada kolorektal meme ve akciğer kanseri
olan hastalarda hayatta kalma süresini
artırmaktadır (2-4 ay) [10]. Antikor iyi tolere
edilmektedir (hipertansiyon, proteinüri ve
nadiren de kan pıhtılaşmasına neden olur)
VEGF ve diğer sinyaller tümörlerdeki kan
damarı oluşumu değişimlerini ilerletir
Küçük Tümör (1-2 mm)
•
Damarsız
•
Durağan
•
•
Daha büyük tümör
Damarlı
Metastaz potansiyeli
"Kan damarı oluşumundaki
değişim"
kan damarı oluşumunu artıran
VEGF gibi sinyallere vurguyla
sonuçlanır.
Şek. 1.5.2 Büyüme faktörü – reseptör sinyal iletimi
kademeleri kansere karşı ilaç geliştirilmesi için çok
Sayıda hedef sunarlar.
64 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
Şek. 1.5.3 Kan damarları oluşumu. Bergers ve arkadaşları alınmıştır., (2003) Nature Review Cancer (Doğa Mecmuası
Kanser) 3(6):401-410 Macmillan Publishers Ltd müsaadesi ile
ancak pahalıdır ve her bir hasta için yılda
100.000 Dolar’a varan maliyetiyle Birleşik
Krallık Ulusal Klinik Mükemmeliyet Enstitüsü
tarafından halen uygulanan maliyet-etkinlik
modelinin dışında kalmaktadır.
Yeni hedef ve ajanların bolluğu ile bunların
alışılmış kemoterapi ve diğer iletim inhibitörleri
ile birlikte kullanım potansiyeli göz önünde
bulundurulduğunda bu yenilikçi kanser ilaçları
onkoloji camiasının yoğun çaba ve dikkatini
gerektirecek bir alan olarak ortaya çıkmaktadır.
Bunlar için çok sayıda deneysel klinik
denemeye
ya
da
tümörle
ilişkili
biyogöstergeleri olan ve ortalamadan daha
yüksek bir yanıt verme oranı sunabilecek
hastaları seçmeyi
amaçlayan deneme
paradigmasında bir değişime ihtiyaç vardır.
Tümör biyolojisini kemo hassasiyeti yüksek
göstergeleri tespit etmek için kullanabilirsek bu
da tedavi ettiğimiz hasta nüfusunun
zenginleştirilmesine, ve böylece de klinik
denemeler için daha hızlı bir şekilde ve daha
uygun adayları bulabilmemize olanak tanır.
Karmaşık moleküler araçların –örneğin RNA
belirteçleri, belirli DNA mutasyonları ve belirli
proteinlerin fosforlanma örgüleri– bize kişiye
özel ilaçlar uygulayarak hastaları etkisiz
ilaçların gereksiz toksik etkilerinden kurtarma
ve sağlık sistemlerine pahalı yeni kanser
ilaçlarını bunlardan en çok fayda görecek alt
hasta gruplarına uygulayabilme imkânı
sağlayacağı bir döneme girmekteyiz [11].
Gelişmekte
onkoloji
olan
ülkelerde
tıbbi
Daha önce (Bölüm 1.1) vurgulandığı üzere
gelişmekte olan ülkelerde artan kanser
insidansı bu yeni toplumların sağlık sistemleri
için olağandışı bir sorun teşkil etmektedir.
Birbiriyle yarışan bir dizi önceliğin (kanser
taraması, erken teşhis ve önleme, palyatif
bakım vs.) varlığı kabul edilmekle birlikte
bunlar halihazırdaki kanser hastalarının tedavi
edilmesi gerekliliğinin önüne geçemez. Bu ülkeler
tedavi tesislerinin ve akredite onkologların
azlığından, uygun ilaçlara kısıtlı erişimden ve
hastaların genellikle hastalığın ilerlemiş
safhalarını sergilemesinden muzdariptir.
Tümör türü
Kategori
1
Çocukluk kanserleri; lösemi; lenfoma; testis kanseri (teratom ve seminom); germ hücreli yumurtalık tümörleri; koriyokarsinoma
2
Erken meme ve kolorektal kanserler; sarkoma
3
Đlerlemiş meme, kolorektal, akciğer, mide, yumurtalık, hepatoselüler, pankreas ve böbrek kanserleri, miyelom
4
Meme ve rektal kanser; sarkoma
5
Melanom; beyin tümörleri
Tablo 1.5.1 Kategori bazında farklı kanser türlerinde kemoterapinin etkinliği
Kategori 1: Tek bir ilacın ya da bazı ilaçların kombinasyonunun tek başına ya da başka terapötik modellerle birlikte kullanımının bazı hastalarda normal bir yaşam süresi, çoğunda ise uzayan bir hayatta
kalma dönemi olarak tanımlanan tedavi ile sonuçlanacağına dair bulguların bulunduğu tümörler.
Kategori 2: Kemoterapinin hastalığın erken safhalarındaki lokal cerrahi ya da radyoterapiyi destekleyici olarak kullanıldığında ortalama hayatta kalma süresinin uzadığı tümörler.
Kategori 3: Tek bir ilacın ya da bazı ilaçların kombinasyonunun hastaların %20’sinden fazlasında klinik olarak faydalı yanıtlara yol açtığı yönünde bulgular bulunan tümörler. Hayatta kalma süresi yanıt veren
hastaların çoğunda uzar ancak bu süre kısa olabilir..
Kategori 4: Lokal kontrolün kemoterapinin ameliyat ve radyoterapi öncesinde, sırasında ve sonrasında kullanımı ile daha başarılı olabileceği tümörler.
Kategori 5: Halen etkili bir ilacı bulunmayan tümörler. Objektif bir yanıt hastaların %20’sinden azında meydana gelir ve rastgele kontrollü denemelerde en iyi destekleyici bakıma nazaran hayatta kalma
oranında bir artışı gösteren bulgulara rastlanmaz.
Alkile edici ilaçlar
Siklofosfamid
Klorambusil
Sitotoksik
Antibiyotikler
Antimetabolitler ve
ilgili tedaviler
Bleomisin
Doksorubisin
Sitarabin
Fluorourasil
Daktinomisin
Daunorubisin
Merkaptopurin
Metotreksat
Kalsiyum folinat
Vinka alkaloidleri
ve etoposit
Vinblastin ve vinkristin
Etoposit
Diğer
antineoplastik ilaçlar
Asparaginaz
Sisplatin
Dakarbazin
Prokarbazin
Tablo 1.5.2 WHO ilaç listesi
Bölüm 1.5: Kanser Tedavisinin Đlkeleri: Tıbbi Onkoloji - 65
Eklenen hastalıklar (enfeksiyon, AIDS) ve
kötü
beslenme
göz
önünde
bulundurulduğunda alışılmış sitotoksik ilaç
rejimlerinden doz adaptasyonuna sıklıkla
gerek duyulmaktadır. Kaynakları yüksek ve
düşük düzeyde olan ülkeler arasında hayatta
kalma süresi mukayeseleri özellikle de
kemoterapi ile iyileştirilebilen kanserler
konusunda
büyük
uçurumlara işaret
etmektedir. Çocukluk kanserleri için hayatta
kalma oranları gelişmiş sağlık sistemlerinde
20 katı aşan oranlarda daha yüksek
olabilmektedir. Daha evvel betimlendiği üzere
araştırmalar yeni ajanlardan kaynaklanan
gelişmeler şeklinde meyvelerini vermektedir
ancak bunun ciddi bir maliyeti vardır. Bu
örneğin Kenya’da yılda kişi başına düşen
toplam sağlık harcaması olan yaklaşık 8 Dolar
rakamı ışığında değerlendirilebilinir [12]. Bu
bağlamda önemli antikanser ilaçlarını
öncelikler listesine alıp etkinlik, tolere
edilebilirlik ve maliyet arasında bir dengeye
ulaşılmalıdır. WHO bir kanser formüleri
yayımlamış ve bunda patentsiz, nispeten
ucuz ve makul derecede etkili ilaçların
isimlerini vermiştir. Her bir ülke ulusal kanser
planını geliştirdikçe iyileştirilebilir tümörlere
öncelik verilmeli ve muhtemelen pediatrik
kanserler ve kemoterapinin palyasyon ve
ömrün uzatılması konusunda yardımcı
olabileceği yaygın tümörlere, örneğin
Afrika’daki kadınlarda en sık rastlanan iki
kanser türü olan ve hastalığın yükünün
%60’ını teşkil eden meme kanseri ve servikal
kanser gibi, odaklanılmalıdır.
6. Graham J, Harding M, Mill L, ve arkadaşları. (1988).
Results of treatment of non seminomatous germ cell tumours;
122 consecutive cases in the West of Scotland, 1981-1985
(Yarı-nomatoz olmayan germ hücreli tümörlerin tedavi
sonuçları; Batı Đskoçya’da 122 ardışık vaka, 1981-1985). Br
J Cancer 57: 182-185.
7. Midgley R ve Kerr D (1999). Colorectal cancer
(Kolorektal Kanser). Lancet 353: 391-399.
8. Quasar Collaborative Group, Gray R, Barnwell J, ve
arkadaşları. (2007). Adjuvant chemotherapy versus
observation in patients with colorectal cancer: a
randomised study (Yardımcı kemoterapi kolorektal
kanserli hastalarda gözleme karşı: rasgeleleştirilmiş bir
çalışma). Lancet 370: 2020-2029.
9. Nair P (2005). Epidermal growth factor receptor family and
its role in cancer progression (Epidermal büyüme faktörü
reseptör ailesi ve kanserin ilerlemesindeki rolü). Current Sci
88: 890-899.
10. Kerr DJ (2004). Targeting angiogenesis in cancer:
clinical development of bevacizumab (Kanserde damar
oluşumunu hedef almak: bevasizumab’ın klinik gelişimi).
Nat Clin Pract Oncol 1: 39-43.
11. Chan R ve Kerr DJ (2004). Can we individualize
chemotherapy for colorectal cancer? (Kolorektal kanser için
kemoterapiyi kişiselleştirebilir miyiz?) Ann Oncol 15: 996-999.
12. Lingwood RJ, Boyle P, Milburn A, ve arkadaşları.
(2008). The challenge of cancer control in Africa
(Afrika’da kanserle mücadele sorunu). Nat Rev Cancer
8: 398-403.
KAYNAKÇA
1. Kerr D, Bevan H, Gowland B, ve arkadaşları. (2002).
Redesigning cancer care (Kanser tedavisini yeniden
tasarlamak). BMJ 324: 164-166.
2. Graham MA, Riley RJ, Kerr DJ (1991). Drug metabolism in
carcinogenesis and cancer chemotherapy (Kanserojenlikte
ve kanser kemoterapisinde ilaç metabolizması). Pharmacol
Ther 51: 275-289.
3. Goldberg JA, Kerr DJ, Willmott N, ve
arkadaşları.
(1988).
Pharmacokinetics
and
pharmacodynamics of locoregional 5-fluorouracil (5FU) in
advanced colorectal liver metastases (5-florurasil’in (5FU)
ilerlemiş kolorektal karaciğer metastazında farmakokinetik ve
farmakodinamiği). Br J Cancer 57: 186-189.
4. Kerr DJ, Wheldon TE, Kerr AM, ve arkadaşları. (1986).
The effect of adriamycin and 4’-deoxydoxorubicin on cell
survival of human lung tumour cells grown in monolayer and
as spheroids (Adriamisin ve 4’-deoksidoksorubisin’in hücrenin
hayatta kalmasına tekkatmanda büyüyen insan akciğer
tümörü hücrelerinde ve sferoid olarak etkisi). Br J Cancer 54:
423-429.
5. Maughan TS, James RD, Kerr DJ, ve arkadaşları. (2003).
Comparison of intermittent and continuous palliative
chemotherapy for advanced colorectal cancer: a
multicentre randomised trial (Fasılalı ve sürekli palyatif
kemoterapinin ilerlemiş kolorektal kanserde mukayesesi: çok
merkezli rasgeleleştirilmiş bir deney). Lancet 361: 457-464.
66 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
KANSER ENSTĐTÜSÜ PROFĐLĐ:
Kanser Avustralya
Kanser
Avustralya
kanserin
tüm
Avustralyalılar üzerindeki etkisini azaltmaya
yardımcı olmak için Avustralya Devletince
2006’da tesis edilmiş ulusal bir kuruluştur.
Kanser Avustralya aynı zamanda hayatta
kalma oranları veya kanser tecrübeleri daha
kötü olan kanserli kişilerdeki –ki buna
Avustralya’nın yerli halkı, kırsal ya da
bölgesel alanlarda yaşayan kişiler ve kültürel
ve dil açısından farklı geçmişleri olan kişiler
dâhildir– nihai sonuçların arasındaki farkları
azaltmayı
amaçlamaktadır.
Kanser
sonuçlarında iyileşmeler elde etmek için
doğrudan ya da tüketiciler, sağlık personeli,
kanser
örgütleri,
araştırmacılar
ve
hükümetlerle birlikte çalışır.
Kanser Avustralya'nın öncelikleri:
- Kanserden etkilenen kişileri desteklemek ve
bilgilendirmek,
- Kanser araştırmalarının koordinasyonu ve
finansmanını artırmak ve klinik denemeleri
desteklemek,
- Kanser hizmetlerini ve kanser verisinin
mevcudiyeti ile kullanımını geliştirmek,
- Kanser tedavisine yönelik işgücünün
mesleki gelişimini desteklemek,
- Ulusal kanserle savaş ve kanser araştırma
faaliyetlerini gözden geçirerek kanserin
Avustralya'daki sonuçlarını iyileştirmek için
gereken eylemleri tespit etmek, ve
- Ulusal Jinekolojik Kanserler Merkezini
kurup yönetmektir.
Genel Müdür: Profesör Dr. David Currow
Tel: +61 2 6200 1700
Faks: +61 2 6200 1799
e-posta: [email protected]
Web sitesi: www.canceraustralia.gov.au
Bölüm 1.5: Kanser Tedavisinin Đlkeleri: Tıbbi Onkoloji - 67
1. 6
Kanser Cerrahisine Giriş
Tarihçe
Kanser tedavisinde cerrahinin ilk bilinen
kullanımı M.Ö. 1600 dolaylarında Mısır’da
gerçekleştirilmişse de daha sonra Hipokrat
(M.Ö. 400) bunu önermemiş ve onun tavsiyesi
Orta Çağ boyunca Kilisenin tutumunu da
etkilemiştir. O günden bu güne cerrahi kanser
idaresinde etkin bir araç haline gelmiştir.
Kanserin cerrahi yönetiminde mihenk taşları
birincil tedavi için cerrahi yöntemlerin larinks,
özofagus ve mide kanserlerinde Albert
Theodore Billroth, meme kanserinde William
Stewart Halstead, tiroid kanserinde Emil
Theodore Kocher ve prostat kanserinde
Charles Huggins tarafından geliştirilmesidir [1].
O günlerin aksine bugün cerrahi kanser
hastalarının
multidisipliner
yönetiminde
kullanılmakta ve bu bağlamda modern kanser
yönetiminin bileşenlerinden biri rolünü
oynamaktadır.
Kanser taraması ve önlemede cerrahi
Cerrahi kanserlerin önlenmesinde iyi
tanımlanmış bir rol oynamaktadır. Cerrahi ile
tedavi edilebilen ve uzun süre tedavi
edilmeden bırakıldığında habis dönüşüm
geçirebilen klinik vakalar (örneğin yanıklarla
bağlantılı yara karsinomları, kronik deri
ülserleri ve akciğer tüberkülozu gibi kronik
enfeksiyonlar) dışında cerrahi kanser öncesi
lezyonların tedavisinde ya da kanser
geliştirme riski artan normal organların
alınmasında kullanılabilir.
Şek. 1.6.1 Profesör Clément Adebamowo, Nijerya
Đbadan Üniversitesi’nde cerrahi profesörü
68 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
Cerrahi müdahalenin faydalı olduğu iyi tanımlı
kanser öncesi lezyonlar arasında Çoklu
Endokrin Neoplazi Sendromu (MENS) Tip 2A
ve 2B’nin bir parçası olarak ortaya çıkan
Medüller
Tiroid
Karsinomu
(MTC)
bulunmaktadır.
MENS
RET
protoonkojeninde otosomal baskın germboyu
mutasyonlarının bir sonucu olarak ortaya
çıkmaktadır ve mutasyonun tüm taşıyıcıları
MTC’ye yakalanır. MTC’yi önlemek için
koruyucu tiroidlerin ameliyatla alımı MENS
2A’da 5 yaşından önce, MENS 2B’de ise bir
yaşından önce gerçekleştirilir [2]. Kuzey
Amerikalılar arasında 150’de 1 ila 800’de bir
oranında rastlanan BRCA1 ve BRCA2’deki
Germboyu mutasyonları ömür boyunca %80
dolayında meme kanseri riski ile ömür
boyunca %23-54 oranında yumurtalık kanseri
riski ile ilişkilendirilir. Koruyucu memenin ve
yumurtalıkların ameliyatla alımı bu riski
azaltmanın
kabul
gören
yöntemleri
arasındadır [3]. Kolorektal kanser için de
birçok yüksek penetranslı genetik risk faktörü
tespit edilmiştir ve bunların mevcudiyeti daha
sık tarama ve bazı durumlarda kalın bağırsak
ve rektumun koruyucu kısmi alınmasını işaret
eden bir gösterge olarak değerlendirilir [4,5].
Ağız boşluğu, idrar torbası, meme, rahim
serviks ve özofagus’ta epitel içindeki
neoplazmalara
(IEN
–
Intraepithelial
neoplasms) cerrahi müdahale istilacı kanser
riskinin önemli ölçüde azaltılmasına neden
olur [6].
Cerrahların habaset için yüksek risk taşıyan
başka kişilere de erişimi vardır. Kanser
tedavisinin sonuçlarındaki ilerlemeler ile
kansere yakalanmış olup da hayatta kalan ve
kalan dokularında yeni kanserlerin ortaya
çıkması olasılığının genetik eğilimler ve
kemoterapi veya radyoterapi tedavilerinin
mutasyona yönelik etkilerinden ötürü yüksek
olduğu, sayıları gittikçe artan bir grup
mevcuttur [7]. Kanser öncesi lezyonların
görülebileceği ve kanseri önleme fırsatları
sunan
yüksek
risk
altındaki
diğer
popülasyonlar arasında kanser de dâhil olmak
üzere bir dizi deri lezyonu riski taşıyan
albinizmli kişiler bulunmaktadır [8].
Bu aktif cerrahi müdahaleler dışında
cerrahlar ayrıca hastaları genetik danışma
ve testlere yönlendirme ve hastalara sigara
kullanımı, kilo kontrolü, sağlıklı diyet, fiziksel
aktiviteler ve diğer davranışsal risk faktörleri
hakkında tavsiyede bulunma rollerini oynarlar
[9]. Dünya genelinde obezitenin yaygınlığı
[10], kanser etiyolojisinde yüksek kalorili
diyetlerin oynadığı rol [11] ve obezite
tedavisiyle ilişkili cerrahi müdahalenin kilo
yönetiminde artan önemi göz önünde
bulundurulduğunda
obezitenin
cerrahi
yönetimi [12] yakında kanseri önlemeye
yönelik müdahalelerden önemli biri haline
gelebilir.
Kanser teşhisi için cerrahi
Cerrahın kanser teşhisinde oynadığı rol,
birçok hasta için bu ilk adımı teşkil ettiği ve
cerrahın yaptığı tercihlerin hasta için tedavi ve
sonuç bazında mühim ve kapsamlı etkileri
olacağı için son derece önemlidir. Dikkatli bir
öykü alımı ve klinik inceleme güvenilir bir
teşhisin üzerine bina edileceği temeli
oluşturmaktadır. Buna risk etkenlerinin
mevcudiyetinin, hastalığın klinik aşamasının,
başka marazi faktörlerin bulunmasının,
kanserin ailedeki öyküsünün, hastanın psikososyal statüsünün ve hastanın tedaviden
beklentisinin değerlendirilmesi dâhildir. Klinik
etkileşim aynı zamanda klinisyenin hastayı
hastalık ve tedavi seçenekleri konusunda
eğitmesi,
hastanın
tedavi
tercihlerini
saptaması ve hastayı müteakip gereksinimler
hakkında bilgilendirmesi için bir fırsat teşkil
eder. Teşhis için bir doku örneği almak çoğu
zaman cerrahın görevleri arasındadır. Bunu
gerçekleştirebilmek ve patologun hasta
yönetimine katkıda bulunmasına yardımcı
olacak dokuyu alabilmek için cerrah uygun
biyopsi metodunu seçmeli, yan görüntüleme
araçlarına duyulabilecek ihtiyaç konusunda bir
karara varmalı, dokunun uygun şekilde alınıp
Şek. 1.6.2 Bir cerrahi müdahale. (Andrea Motta, Wellcome
Images)
patologa vaktinde ulaştırılmasını ve sonuçların
patologdan en kısa zamanda alınmasını
sağlamalıdır. Hasta ile hastalık konusunda
iletişim kurma işi klinik değerlendirme ile
başlayıp doku tanısının ve ihtiyaç
duyulabilecek ek testlerin açıklanması ile
devam eder.
Kanserin aşamaları konusunda cerrahi
Cerrahi kanserin klinik olarak aşamasının
tespitinde önemli bir rol oynar. Aşamanın
tespiti objektif bir biçimde hastalığın
boyutlarının belgelenmesi, o aşamaya uygun
tedavinin seçimi, hastanın tedaviye verdiği
yanıtın izlenmesi, gelecekle ilgili öngörülerde
bulunmak, farklı sağlık sistemlerinde
tedavilerin verdiği sonuçların mukayesesi ve
araştırmayı desteklemek için önemlidir. En
yaygın kullanılan aşama tespit sistemi
TNM’dir, ancak lenfomalar gibi az sayıda
kanser için hastalığın doğal seyrini yansıtan
ve tedavinin planlanmasını yönlendiren başka
bir sınıflandırma sistemi kullanılmaktadır [13].
Kanser tedavisinde cerrahi
Modern kanser tedavisi başka tedavi
seçeneklerini de ihtiva eden ve kanserin
moleküler biyolojisi hakkındaki bilgileri esas
alan multidisipliner bir yaklaşımı kapsar.
Kanser tedavisinin optimizasyonu hastaya
azami faydayı sağlamak için farklı tedavi
modellerinin
birlikte
kullanımına
dayanmaktadır. Kanser tedavisi amacıyla
cerrahinin kullanımında cerrah operasyon
öncesinde hastayı dikkatle değerlendirmeli,
ameliyatın risk ve faydalarını tartmalı, mevcut
sağlık sorunlarını tespit edip düzeltmeli ve başka
marazi etkenleri dikkate almalıdır. Cerrahi
müdahale tercihi hastalığın doğası ve içinde
bulunduğu evreye dayanır. Uzuv ya da vücut
parçalarını muhafaza eden ameliyatları daha
radikal prosedürlere tercih etmek için standart
göstergeler mevcuttur. Bu konudaki eğilim
gerekli haller dışında daha az hasar bırakan
prosedürlere yönelme şeklindedir. Cerrahi müdahale
ayrıca kemoterapiye damardan erişim sağlamak [14],
diğer prosedürlere ek olarak sitoredüktif cerrahiye
başvurmak
[15],
kanser
tedavisinin
komplikasyonlarının tedavisi ve metastaz tedavisi için
de kullanılmaktadır.
Rehabilitasyona yönelik cerrahi
Kanserin birincil tedavisinin ardından cerrahi
hastaların rehabilitasyonunda da rol oynar.
Uzuvların şekle kavuşturulmasında, forma
girmede, işlevsel ve kozmetik açıdan
kozmetik cerrahi, cerrahi müdahalenin önemli
ve bütünleşik bir parçasıdır ve amacı yaşam
kalitesini artırmaktır. Yaşam kalitesini
artırmaya yönelik diğer cerrahi müdahaleler
arasında birincil tümörün ameliyat edilmesi ya
da cerrahi müdahale ile iyileştirilmesi mümkün
değilse bile içi boş organların tıkanmasında
bypass ameliyatı, ameliyatla ostomi oluşturma
ve bakımı, psikolojik destek sağlanması ve
yaşam kalitesini idame ettirip artırmaya
yönelik diğer müdahaleler bulunmaktadır.
Palyatif bakıma yönelik cerrahi
Tedavisi mümkün olmayan hastalarda cerrahi
dışındaki tedbirler olası, etkili ya da amaca
uygun değilse cerrahi palyasyon semptomları
ortadan kaldırmak amacını taşır. Bünyesinde
hastalığı ortadan kaldırmaktan ziyade yaşam
kalitesini artırmaya yönelik olarak tasarlanmış
tüm tedavi seçeneklerini kapsar [16]. Kanserle
ilişkili semptomların kontrolü ve konfor
sağlamak hastanın kalan ömrünü en iyi
şekilde geçirebilmesini, işlerini yapıp kendine
bakabilmesini sağlar [16]. Palyatif bakıma
yönelik aktif cerrahi prosedürler arasında ağrı
yönetiminde sinir ağı engelleri, epidural ve
pudendal engeller, enteral ve parenteral
beslenme, yara veya ülser tedavisi, içi boş
organ tıkanmasında bypass için intübasyon,
nefes yolu tıkanmasına yönelik soluk borusu
açma operasyonu, böbrek yetmezliğinin
idaresi ile idrar ve dışkı tutamamanın yönetimi
bulunmaktadır.
Kanserde acil durumlara yönelik cerrahi
Bazı durumlarda kanserler hastanın hayatını
kurtarma, acıyı azaltma veya organ
bozulması ve yetmezliğini engellemeye
yönelik acil müdahale ihtiyacı sergileyebilir. Bu
tür durumların örnekleri arasında kanserin
ilerlemesi ya da kemoterapi tedavisinin
komplikasyonlarıyla ilintili olarak içi boş
organların delinmesi, misal gastrointestinal
lenfoma, gösterilebilir. Kanserler ayrıca
organlarda delikler açabilir, akut karın zarı
iltihabına ya da kronik apselere neden
olabilir. Büyük çaplı kanamalar kanserden
kaynaklanabilir ve bu kanserin önemli
damar yapılarına yayılması ve bunları
erozyona uğratmasından doğabilir; ülserli
kanserlerden ve tümör çatlaklarından dolayı
kılcal damar kanamaları gibi [17]. Diğer
onkolojik
acil
durumlar
arasında
kortikosteroid ve ışın tedavisi sonrasında
ilerleyen omurilik sıkışması; plevral
efüzyonu takiben solunum sorunlarının
giderilmesi ve lokal karsinoidlerin ameliyatla
alınması bulunmaktadır.
Tedavinin sonucunu etkileyen faktörler
Cerrahi tedavinin sonucu (cerrahlar dâhil)
sağlık personeliyle ilgili etkenlere, hastayla
ilgili etkenlere ve sağlık sistemi ve
altyapıyla ilgili etkenlere bağlıdır. Sağlık
personeliyle ilgili etkenler arasında cerrahi
beceriler, ameliyat yükü, uzmanlaşma,
yeterli
yardımcı
personel,
vs.
bulunmaktadır ki bunların tümü cerrahi
müdahalenin sonucu üzerinde doğrudan
etkilidir. Hastayla ilgili etkenler arasında
hastanın psiko-sosyal durumu; karmaşık
tedavi planlarını uygulamaktaki gayreti;
ameliyat sonrası dönemle ilgili izleme ve
komplikasyon,
nüks
ve
metastaz
semptomlarının erken teşhisi çalışmalarına
uyum; beslenme ve fiziksel aktivite;
operasyon sonrası dönemdeki ruhsal
durum ve diğer hastalıkları bulunmaktadır.
Altyapıyla ilişkili faktörlerden olup da
kanserlerin
cerrahi
tedavisini
etkileyebilecek etkenler arasında tedavi
kaynaklarının yeterliliği ve gelişmişlik
düzeyi ile her bir hastaya erişimi
bulunmaktadır.
Kanser yönetiminde cerrahinin geleceği
Diğer tedavi modellerindeki ilerlemelere
rağmen cerrahi kanserin multidisipliner
tedavisinde önemli bir rol oynamaya devam
edecektir. Genetik kanser risklerinin ve risk
altındaki
popülasyonların
açıklığa
kavuşturulması
cerrahinin
kanseri
önlemedeki rolünü daha da artırabilir. Đleride
Bölüm 1.6: Kanser Cerrahisine Giriş - 69
bu
alandaki
gelişmeler
arasında
laparoskopi ve diğer asgari düzeyde invaziv
teknikler, robotik cerrahi, görüntüleme ile
yönlendirilen müdahaleler ve teletıp
sayılabilir. Gelişmekte olan ülkelerde
cerrahi hizmetler büyük ölçüde yetersizse
de halen katı tümörlere yönelik en yaygın
olarak kullanılan tedavidir [18]. Kanser
hastalarına
yönelik
cerrahi
tedavinin
erişilebilirliğini artırmak ve alternatif modeller
geliştirmeye yönelik çabalara ihtiyaç vardır [19].
9. Emery J, Lucassen A, Murphy M (2001). Common
hereditary cancers and implications for primary care (Yaygın
kalıtsal kanserler ve birincil bakıma etkileri). Lancet 358: 56-63.
10. Hedley AA, Ogden CL, Johnson CL, ve arkadaşları.
(2004). Prevalence of overweight and obesity among US
children, adolescents, and adults, 1999-2002 (Fazla kilo ve
obezitenin ABD’de çocuklar, ergenler ve erişkinler arasında
yaygınlığı, 1999-2002). JAMA 291: 2847-2850.
11. Popkin BM (2007). Understanding global nutrition
dynamics as a step towards controlling cancer incidence
(Kanser insidansıyla mücadeleye yönelik bir adım olarak
küresel beslenme dinamiklerini anlamak). Nat Rev Cancer 7:
61-67.
12. Gasteyger C (2007). Bariatric surgery for morbid obesity
(Marazi obeziteye yönelik cerrahi). N Engl J Med 357: 11581159.
13. UICC International Union Against Cancer (2008).
TNM classification of malignant tumours (Habis
tümörlerin
TNM
sınıflandırması).
http://www.uicc.org/tnm adresinden erişilebilir. Erişim
tarihi: Kasım 15, 2008.
14. Tilney NL, Kirkman RL, Whittemore AD, ve
arkadaşları. (1986). Vascular access for dialysis and
cancer
chemotherapy
(Diyaliz
ve
kanser
kemoterapisine damardan erişim). Adv Surg 19: 221270.
15. Al-Shammaa HA, Li Y, Yonemura Y (2008). Current
status and future strategies of cytoreductive surgery plus
intraperitoneal hyperthermic chemotherapy for peritoneal
carcinomatosis (Peritonal karsinomatoza yönelik sitoredüktif
cerrahi ve intraperitonal hipertermik kemoterapide mevcut
durum ve gelecekteki stratejiler). World J Gastroenterol 14:
1159-1166.
16. Desai MJ, Kim A, Fall PC, ve arkadaşları. (2007).
Optimizing quality of life through palliative care (Palyatif bakım
ile yaşam kalitesi optimizasyonu). J Am Osteopath Assoc
107: ES9-14.
17. Adebamowo CA (2000). Topical formalin for
management of bleeding malignant ulcers (Kanamalı habis
ülserlerin yönetiminde topikal formalin). World J Surg 24: 518520.
18. Ozgediz D ve Riviello R (2008). The “other” neglected
diseases in global public health: surgical conditions in subSaharan Africa (Global halk sağlığında “diğer” göz ardı edilen
hastalıklar: Kara Afrika’da cerrahi vaziyet). PLoS Med 5: e121.
DOI:10.1371/journal. pmed.0050121
19. Ajayi OO ve Adebamowo CA (1999). Surgery in Nigeria
(Nijerya’da Cerrahi). Arch Surg 134: 206-211.
KAYNAKÇA
1. Kufe DW, Pollock RE, Weichselbaum RR, ve arkadaşları,
derleyen. (2003). Cancer Medicine (Kanser Tedavisi) 6.
Hamilton, Ontario: BC Decker.
2. Ogilvie JB ve Kebebew E (2006). Indication and timing of
thyroid surgery for patients with hereditary medullary thyroid
cancer syndromes (Kalıtsal medüler tiroid kanser sendromlu
hastalarda tiroid ameliyatının gösterge ve zamanlaması). J
Natl Compr Canc Netw 4: 139-147.
3. Narod SA ve Offit K (2005). Prevention and management
of hereditary breast cancer (Kalıtsal meme kanserinin
önlenmesi ve yönetimi). J Clin Oncol 23: 1656-1663.
4. Adebamowo CA, Adeyi O, Pyatt R, ve arkadaşları. (2000).
Case report on hereditary non-polyposis colon cancer
(Kalıtsal polipozsuz kalın bağırsak kanseri vaka raporu).
(HNPCC) in Nigeria. Afr J Med Med Sci 29: 71-73.
5. de la Chapelle A (2004). Genetic predisposition to
colorectal cancer (Kolorektal kansere genetik yatkınlık). Nat
Rev Cancer 4: 769-780.
6. Bertagnolli MM (2005). Surgical prevention of cancer
(Kanserin cerrahiyle önlenmesi). J Clin Oncol 23: 324-332.
7. Aziz NM (2002). Cancer survivorship research: challenge
and opportunity (Kanserde hayatta kalma araştırmaları: sorun
ve fırsatlar). J Nutr 132: 3494S-3503S.
8. Hong ES, Zeeb H, Repacholi MH (2006). Albinism in Africa
as a public health issue (Bir halk sağlığı sorunu olarak
Afrika’da albinizm). BMC Public Health 6: 212.
70 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
KANSER ENSTĐTÜSÜ PROFĐLĐ:
Kore Ulusal Kanser Merkezi (NCC)
2001’de devletçe finanse edilen bir kurum
olarak kurulan Kore Ulusal Kanser
Merkezi (NCC) araştırma, hasta bakımı,
ulusal kanserle savaş programlarına
destek ve kanser uzmanlarının eğitimi
yoluyla Kore’de kanser insidansını ve
ölüm
oranlarını
azaltmayı
hedeflemektedir. NCC üç ana bileşenden
oluşmaktadır: Araştırma Enstitüsü (RI),
Bağlı Hastane (Hastane) ve Ulusal
Kanserle Savaş Araştırma Enstitüsü
(NCCRI).
RI kendi araştırmalarını gerçekleştirmekte
ve Kore kanser camiasının araştırma
faaliyetlerini kendi bünyesindeki ya da
dışarıdaki dönüşümsel araştırmalara
odaklanan
programlar
yoluyla
desteklemektedir.
Hastane’de 6 organ için özelleşmiş
merkezler mevcuttur. Tıbbi, cerrahi ve
radyasyon
onkologları
ile
onkoloji
hemşirelerinin bulunduğu bu her bir merkez
hastalara kaliteli kanser tedavi hizmetleri
sunmaktadır.
NCCRI bir düşünce kuruluşu rolü
oynamakta ve devlete kanserle savaş
programlarının oluşturulması, uygulanması
ve desteklenmesinde destek olmaktadır.
Halen 250 tıp doktoru ve araştırmacının
aralarında bulunduğu 1000’den fazla çalışan
NCC’nin faaliyetlerinde görev almaktadır.
Web sitesi: www.ncc.re.kr/index.jsp
Bölüm 1.6: Kanser Cerrahisine Giriş - 71
1. 7
Radyoterapi
Özet
> Radyoterapi 19. Yüzyılın son on
yılında Röntgen'in X ışınları meydana
getirmenin bir yolunu keşfetmesinden
bu yana kanserle savaştaki silahların
klinik açıdan vazgeçilmezlerinden
biridir.
> Kansere yakalanan tüm hastaların
%50'den biraz fazlası hastalıklarının
bir
döneminde
radyoterapiye
gereksinim duyacaktır. Bu oran tümör
türüne göre farklılık göstermektedir.
> Modern bir radyoterapi servisinin temel
gereksinimi hizmet verilecek bölgenin
tedavi kapasitesi ihtiyacını karşılayacak
yeterli miktarda doğrusal hızlandırıcıdır.
Öte yandan radyoterapi hasta başına
maliyet açısından en ucuz kanser
tedavilerinden biridir ve iyileştirme ve
genel hayatta kalma oranları açısından
da en etkinleri arasındadır.
> Radyoterapi alanında son yirmi yılda
tıpkı altmış yıl önce kilovoltaj
düzeyindeki teçhizattan megavoltaj
düzeyine
geçildiğindeki
atılımın
sunduğu fırsatlara benzer imkânlar
sunan
çok
büyük
teknolojik
gelişmeler kaydedilmiştir.
> Radyoterapi kanser hastalarının çok
modelli ve multidisipliner yönetiminin
bir parçasıdır. Đyi bir kanser tedavisi
için vazgeçilmezdir: kemoterapi ve
cerrahi onun yerini tutamaz. Mevcut
bulunmadığı
hallerde
kanser
hastalarının %50'sine uygun bakım
sağlanmıyor demektir.
Radyoterapi 19. Yüzyılın son on yılında
Röntgen'in X ışınları meydana getirmenin bir
yolunu keşfetmesinden bu yana kanserle
savaştaki
silahların
klinik
açıdan
vazgeçilmezlerinden biridir. Bilimsel temelleri
72 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
radyobiyoloji ve ilişkili bilimlerce araştırılmış
ve açıklanmıştır. Radyoterapinin klinik
temelleriyse yüksek kaliteli klinik deneyler ile
genişletilmiştir. Radyoterapinin ekonomik ve
sosyal gerekçeleri birçok kanser teşkilatı ve
halk sağlığı raporunca tanımlanmıştır.
Kansere yakalanan tüm hastaların %50'den
biraz fazlası hastalıklarının bir döneminde
radyoterapiye gereksinim duyacaktır [1]. Bu
oran
tümör
türüne
göre
farklılık
göstermektedir. Meme kanseri hastalarının
yaklaşık %70-83’ü, radyoterapiye girme
durumundayken [2] kalın bağırsak kanseri
hastalarının yalnızca %1’i bu tür bir
müdahaleye ihtiyaç duyarlar [2]. Dolayısıyla
hizmet ihtiyaçları bir topluluktaki hastalık
profiline bağlıdır. Ayrıca hastalığın tedavi
aşamasındaki durumu da bu konuda etkilidir.
Hastalık yükünün tedaviye başlandığında
lokal olarak ilerlemiş vakaların çoğunlukta
olduğu bir durum arz etmesi halinde belirli bir
tedavi niyeti ve süresinin göstergeleri mesela
tarama vasıtasıyla erken teşhis sağlanan
vakaların çoğunlukta olduğu durumlardan
farklı olacaktır.
Radyoterapi hastalığın türü ve boyutlarına
göre farklılık gösteren değişik amaçlarla
kullanılabilir. Az sayıda (bir ila beş veya on)
ışın seansı (ya da bunların kesirleri) ile verilen
ve basit, çoklukla da tek alanlı teknikleri
kullanan Palyatif radyoterapi ilerlemiş ve de
metastatik hastalıklarda yaşam kalitesini
artırmak ve semptomları azaltmak için
kullanılmaktadır. Bilhassa kemik metastaz
ağrısının palyasyonu, obstrüktif akciğer
tümörlerinden kaynaklanan nefes darlığı,
obstrüktif özofagus kanserinden kaynaklanan
yutma güçlüğü, ilerlemiş pelvik habasetlerden
kaynaklanan kanama, beyindeki ikincillerden
kaynaklanan kafatasındaki artan basıncın yol
açtığı baş ağrısı ve semptomlar, üst ana
toplardamar obstrüksiyonu ve erken teşhis
edilmiş habis omurilik sıkışmasında etkilidir.
Radikal ve genellikle yüksek dozlu
radyoterapi erken dönemdeki habasetler için
tek başına ya da cerrahiyi destekleyici olarak
(sıklıkla ameliyat sonrasında) gerekebilir.
Tipik olarak bu tedavi kürleri haftalar sürer ve
radyoterapi her gün karmaşık çoklu alan
teknikleri kullanılarak verilir.
Bu tür destekleyici tedaviler rutin olarak meme
kanserinde memeyi koruyucu cerrahiden
sonra ya da bazı hastalarda memenin
alınmasından sonra lokal nüks riskini üçte iki
oranında azaltmak için, meme kanserinin
ölümcüllüğünü altıda bir oranında azaltmak ve
genel hayatta kalma oranlarını yükseltmek
amacıyla kullanılır. Radikal radyoterapi tek
başına erken dönemdeki larinks kanserini
tedavi için işlevi ve sesi koruyacak şekilde
uygulanabilmektedir.
Bir radyoterapi servisinin vazgeçilmez
bileşenleri
Radyoterapi tıpta X ışınlarının kullanıldığı ilk
zamanlardan beri kullanılmaktaysa da artan
etkinliğe ve marazların azaltılmasına yönelik
ilk önemli gelişmeler 1950’lerde gerçekleşti. O
dönemde yüksek enerjili –megavoltaj– X
ışınları ya da gama ışınları verebilecek
makinelerin (kilovoltaj düzeyindeki ışınlar
yerine) devreye sokulması –X ışınları
doğrusal hızlandırıcılardan, gama ışınlarıysa
yüksek aktiviteli radyoaktif kaynaklar kullanan
kobalt terapi cihazı gibi ekipmandan– modern
radyoterapinin gelişimi için kritik önemdeydi.
Yüksek enerjili iyonlaştırıcı radyasyon ışınları
yüzey dokularını aşıp böylece vücudun iç
kesimlerindeki tümörlere yeterli radyasyon
dozunu vermekteki bir kısıtlamayı bertaraf
edebilmektedir: Deri yüzeyi bu sayede artık
azami dozun etki ettiği alan olmadığı için
radyasyona akut cilt reaksiyonunun hastanın
tolerans düzeyini sınırlamasının önüne
geçilmiştir.
Mega-voltajlı makineler ile cihazdan verilen
radyasyon ışınlarının yönlendirilmesi ve
kontrol altında tutulması için kurşun konilere
duyulan ihtiyaç ortadan kalkmıştır. Tedavi
makineleri
böylece
360°‘lik kızaklara
yerleştirilebilir hale gelmiş ve her biri küçük bir
boyuttan (4x4 cm) çok büyük boyutlara kadar
dörtgen şekli verilebilen birden fazla ışın
kullanılarak tedavi gerçekleştirilmesi mümkün
kılınmıştır. Dikdörtgen ışınlar ışının yolu
üzerine özel yapım kurşun blokların
yerleştirilmesi ile şekillendirilebilir. Bu sayede
daha fazla miktarda normal doku
radyasyondan korunabilir.
Bu nevi ilkeler modern radyoterapinin temelini
oluşturmaktaysa da son yirmi yılda teçhizatta
kaydedilen teknolojik ilerlemeler tedavi
imkânlarını büyük ölçüde artırmıştır. Artık
ışınlar özel ışın şekillendiriciler kullanılarak
daha da küçültülebilmekte ve böylece çeşitli
organlarda, örneğin beyinde, stereotaktik ışın
düzenlemelerine gidilebilmektedir. Işınların
şekilleri artık birbirine dik yerleştirilmiş
(dikdörtgen şekiller vermek için) iki set kalın
çelik örtücü yerine örneğin her biri 0,5 cm
kalınlıkta olan ve ışının yolu üzerinde
bağımsız biçimde yerleştirilebilen 120 adet
kayan çelik yapraktan oluşan çok yapraklı ışın
düzenleyiciler kullanılarak verilebilmektedir.
Işınların enerjisi değişen düzeylerde dozaj
uygulaması sağlamak için ayarlanabilir. X
ışınları ve gama ışınları (daha az miktarda
olsa da) halen kullanılmakla beraber yüksek
enerjili elektronlar çeşitli derinlikleri olan
yüzeysel tümörlerin daha derindeki dokulara
zarar vermeden tedavisi için kullanılabilir.
Tedavinin uygulanmasındaki bu hassasiyet
hastaları tedavi süresince birkaç dakika
hareketsiz tutacak ve tedaviye başlanmadan
önce, tedavi dozları verilmeden ve radyasyon
verildikten sonra tedavi edilen bölgeleri
görüntüleyen sistemlerde de benzer bir
gelişimi gerekli kılmıştır. Yirminci yüzyılın ikinci
yarısında her bir hastalanın tedavisinin
planlaması büyük ölçüde klinik yeteneklere,
palyasyona, dolaysız görüntülemeye ve adi,
çoğu zaman da dikey X-ışını filmlerine
dayanmaktaydı. 1970’lerden itibaren bir
doğrusal hızlandırıcı ile aynı özellik ve
hassasiyete sahip kızaklara oturtulmuş
görüntü
yoğunlaştırıcılar
–radyoterapi
simülatörleri– daha sahih bir tedavi alanı
yerleşimi sağlar oldular. Daha yakın tarihlerde
ise sayısal görüntü işleme ve kesit
görüntülemesinin uygulamaya konması ile bu
simülatörler tedavi alanının planlanmasını
daha da iyileştirmeye yönelik temel bir CT
kabiliyeti geliştirdiler.
Günümüze yaklaşıldıkça CT tarayıcılar
optimal alan düzenlemesinden radyasyon
dozu dağılımını belirlemek için kullanılan
bilgisayarlara verilebilecek kesit görüntülerini
sağlamak üzere kullanılmaya başlandı.
Bugün artık radyasyon onkolojisi bölümlerinde
radyoterapi planlamasına adanmış ve çoğu
yerde simülatörlerin yerini alan radyoterapi
alanı simülasyonu için tasarlanan özel CT
tarayıcılara –CT simülatörleri– rastlamak
vaka-i adiyedendir.
Dolayısıyla
modern
bir
radyoterapi
bölümünün temel gereksinimi hizmet verilen
bölgenin ihtiyaçlarını karşılayabilecek tedavi
kapasitesini sağlayan yeterli sayıda doğrusal
hızlandırıcılardır.
Elektrik
şebekesinin
düzensiz ve güvenilmez olduğu yerlerde
makul bir alternatif kobalt terapisi mega-voltaj
ünitesidir. Doğrusal hızlandırıcılar güvenli
tedaviyi etkin bir biçimde verebilecek
özelliklerde olmalıdır. Çok yapraklı ışın
düzenleme
her
ne
kadar
alanın
şekillendirilmesi için arzu edilen bir sistemse
de olmazsa olmaz bir şart değil, sadece özel
yapım bloklara nazaran daha etkili ve güvenli
bir çözümdür.
Bunlara ek olarak hassas bir görüntüleme
sistemi –bir teşhis düzeyi CT tarayıcı veya bir
CT özellikli simülatör veya CT-simülatör–
gereklidir. Bilgisayarlı bir planlama sistemi de
diğer gerekli bileşendir.
Bunlar ilk etapta yüksek bir sermaye yatırımı
gerektirmektedir. Ancak radyoterapi çoğu
zaman hasta başına kanser tedavisi maliyeti
açısından en ucuz [3] ve iyileştirme ve genel
hayatta kalma oranları açısından da en etkili
çözümlerden biridir. Radyoterapi Birleşik
Krallıkta kanser bütçesinin %10’undan azını
tutarken kemoterapi %15 ve cerrahi ile kanser
hastaları için acil plansız bakım masrafları
%30’dan fazlasını tutmaktadır [4].
ve genel olarak radyasyonun tetiklediği
hastalıklarda bir azalmayla sonuçlanmıştır.
Radyoterapi yalnızca daha fazla türde tümör
için değil aynı zamanda daha geniş bir
spektrum için de daha yüksek bir performans
düzeyiyle daha fazla sayıda hastaya
sunulabilir. Güvenliği artırmaya yönelik olarak
bilgisayarlı planlama sistemlerinden tedavi
ünitelerini idare ve kontrol eden kayıt ve
doğrulama sistemlerine radyasyon ışını
verisinin otomatik ve sayısal transferi gibi bazı
yenilikler ortaya çıkmışsa da diğer gelişmeler
kalite kontrolünde artışı gerektirmektedir.
Dolayısıyla her radyoterapi merkezinin
vazgeçilmezi bir bileşeni Daha Güvenli bir
Radyoterapiye Doğru adlı yakın tarihli çokmeslekli raporda tarif edildiği üzere sağlam bir
çok-meslekli kalite ve güvenlik protokolü ve
gözden geçirme sürecidir [5].
Radyoterapide yakın tarihli gelişmeler
Elli yılı aşkın bir süredir hipoksik hücrelerin X,
gama ve beta (elektron) ışınlarına daha
dayanıklı olduğu radyobiyolojik açıdan
bilinmektedir. Bu soruna karşı çeşitli
yaklaşımlar geliştirilmiştir. Bugüne kadar
Teçhizat ihtiyaçları dışında her radyoterapi
bölümünün onkologlar, fizikçiler, doz
ölçümcüleri, radyasyon terapisi teknisyenleri
ya da radyograflar, hemşireler ve masa başı
ve idari personelden oluşan birçok meslekten
kişilerden oluşan bir kadroya ihtiyacı vardır.
Kapsamlı bir kanser bakım servisinde ayrıca
psikoloji, konuşma ve dil terapisi, beslenme,
mesleki terapi ve fizyoterapi alanında destek
sağlık personeline ihtiyaç duyar. Her bir
grubun işe alınma öncesinde yeterli eğitim
alması ve akabinde sürekli mesleki gelişimi
gerekmektedir.
Kalite ve güvenlik
Radyoterapi teknolojisi ve teçhizatındaki
gelişmeler tedavide gelişmelerin önünü açmış
Şek. 1.7.1 Radyoterapi kanserli hastaların çok yönlü
ve multidisipliner yönetiminin bir parçasıdır.
Bölüm 1.7: Radyoterapi - 73
hiperbarik oksijende şua, hipoksik hücre
hassaslaştırıcılarıyla eş zamanlı tedavi ve
nötron terapisi gibi yüksek doğrusal enerji
transferi (LET - linear energy transfer)
radyasyonunun kullanımı ya etkisiz, ya fazla
toksik, ya da lojistik açıdan ziyadesiyle
karmaşık bulunmuştur.
Radyasyonun etkisi özofagus, baş ve boyun,
serviks ve rektal kanserlerde olduğu gibi
birlikte
kemoterapinin
kullanımı
ile
artabilmektedir. Radyasyon ve hedefli
terapilerin birlikte kullanımı –baş ve boyun
kanserindeki setuksimabda olduğu gibi– da
belirli hastalarda kullanılmaktadır.
Radyoterapinin değiştirilmiş bölümlenmesi bir
dizi tümörde denenmektedir. Baş ve boyun
kanserinde günde iki kez uygulama bir kez
uygulamaya göre daha etkili bulunmuştur.
Küçük hücreli olmayan akciğer kanseri için 12
ardışık gün boyunca (hafta sonları ara
verilmeksizin) günde üç bölüm halinde verilen
Sürekli
Hiper-bölümlü
Hızlandırılmış
RadyoTerapi’nin (CHART – Continuous
Hyper-fractioned Accelerated RadioTherapy)
altı hafta boyunca günde bir kez (Pazartesi –
Cuma) verilen tedaviye göre daha etkili
olduğu gösterilmiştir. Bu kombinasyonlar ve
standart terapiye nazaran değişiklik arz eden
diğer yaklaşımların akut toksisitesi daha ciddi
boyularda olabilir.
Stereotaktik hedeflemeyle verilen küçük
ışınlar kafatası içindeki hem kötü huylu hem
de
iyi
huylu
lezyonlarda
yıllardır
kullanılmaktadır.
Arteriyo-venöz
malformasyonları stereotaktik cerrahi denen
tek
bir
yüksek
dozlu
tedavi
ile
pıhtılandırılabilmektedir. Eğer bölümlü bir kür
verilirse buna stereotaktik radyoterapi denir.
alıp verme döngüsünün belirli kısımlarında
uygulamak şarttır. Nefes alıp vermeye göre
uygulamayı düzenleyen sistemler modern
doğrusal hızlandırıcılarda bir eklenti olarak
sunulmaktadır. Tümör pozisyonunu tedavi
öncesi ve sırasında radyolojik olarak teyit
eden sistemler de önemlidir ve modern
doğrusal hızlandırıcılar kendi bünyelerinde
kilo-voltaj veya koni-ışınlı CT görüntüleme
aygıtları bulundurmaktadırlar.
Bunlara ek olarak bünyesinde CT tarayıcı
özelliği (Tomotherapy™) bulunduran veya
yüksek hassasiyetli stereotaktik tedavi kabiliyeti
bulunan (Cyberknife™) mega-voltaj tedavi
üniteleri de mevcuttur.
Son on yılda proton veya ağır iyonlarla ağır
parçacık ışınımının kullanımı konusunda da
araştırmalar manipüle edilebilir ve çoğu zaman
birden fazla ışın sağlayan parçacık üreteçlerinin
geliştirilmesinin akabinde gerçekleştirilmiştir. Bu
terapiler kafatası sarkomaları gibi bazı orbital
tümörlerin yönetiminde ispatlanmış bir rol
oynamaktadır. Çok yüksek maliyetlerinden
ötürü bu tür sistemlerden çok az sayıda
bulunmaktadır, ancak maliyetler düşmekte ve
klinik rolleri daha iyi tanımlandıkça bu cihazların
ulusal çapta hizmete sokulması önerilmektedir.
Genel Görünüm
Radyoterapi alanında son yirmi yılda tıpkı
altmış yıl önce kilovoltaj düzeyindeki teçhizattan
megavoltaj düzeyine geçildiğindeki atılımın
sunduğu fırsatlara benzer imkânlar sunan çok
büyük teknolojik gelişmeler kaydedilmiştir.
Kafatası dışında, örneğin baş ve boyunda ve
ayrıca akciğerde (küçük periferik lezyonlar
için) ve karın boşluğu içinde karaciğer
metastazları için bu stereotaktik teknikler
araştırılmaktadır. Bunların uygulanması için
doğrusal hızlandırıcıların büyük ölçüde tadil
edilmesi ve özel hareketsiz kılma teknikleri
gerekmektedir.
Teçhizat maliyetleri ve personele olan talep ile
kalite güvencesi ve güvenlik alanındaki gelişme
ihtiyacı artmıştır. Ancak tedavilerin ekseni
genişledikçe toksisitede azalmıştır. Dolayısıyla
%3-4 insidanslı akut zatüre ve kabul edilemez
düzeylerdeki radyasyon nekrozu kaynaklı
kaburga kırıkları ile daha düşük oranda olsa da
korku veren ve 1980’lere kadar çok sık
karşılaşılan
memeye
radyoterapi
uygulanmasında radyasyonla tetiklenen kol
pleksopatisi gibi yaygın yan etkiler artık çok
nadiren görülmektedir.
Ayrıca organın, dolayısıyla da tümörün
hareketinin nefes alıp verme ile ilişkili olması
halinde de radyasyon ışınını sadece nefes
Radyoterapi maliyetinin geride kalan yirmi yılda
yavaşça artmasına rağmen bu maliyetler
bakım aşaması başına diğer tedavi
74 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
yöntemlerinin altında kalmakta ve 21 bölüm
verilen "standart tedavinin" ortalama maliyeti üç
Avrupa ve bir Kanada araştırmasında 3239
Avro olarak bulunmuştur [3].
Öte yandan radyoterapi teknolojisi akıl almaz
boyutlarda gelişirken ve daha yüksek bir
sermaye yatırımını gerekli kılarken yüksek
kaliteli radyoterapi için sadece yeterli ışın
şekillendirme imkânları bulunan işlevsel bir
megavoltaj ünitesine –kobalt ya da doğrusal
hızlandırıcı– alanın yerleştirilmesini sağlamak
için ilgili alanı görüntüleme sürecine, bir temel
bilgisayarlı planlama sistemine, ve elbette
eğitimli ve sırf bu işle uğraşan ve güvenliği ön
plana koyan tıp, fizik ve teknoloji personeline
ihtiyaç vardır. Yüksek kalitede ancak temel
düzeyde, dolayısıyla da düşük maliyetli cihazlar
bugün belli başlı teçhizat imalatçıları tarafından
kaynakları düşük olan ülkeler için üretilmektedir.
Bu gelişmeler düşük maliyetli ve sürdürülebilir
radyoterapi hizmetlerinin halen bulunmadığı ya
da yetersiz olduğu yerlerde sunulabilmesini
mümkün kılabilir.
Radyoterapi kanser hastalarının çok modelli ve
multidisipliner yönetiminin bir parçasıdır. Đyi bir
kanser tedavisi için vazgeçilmezdir: kemoterapi
ve cerrahi onun yerini tutamaz. Mevcut
bulunmadığı hallerde kanser hastalarının
%50'sine uygun bakım sağlanmıyor demektir.
KAYNAKÇA
1. Delaney GP, Jacob S, Featherstone C, ve
arkadaşları. (2003). Radiotherapy in Cancer Care:
estimating optimal utilization from a review of evidence
based clinical guidelines. (Kanser Tedavisinde Radyoterapi:
bulgu tabanlı klinik ilkelerin bir gözden geçirmesiyle optimal
kullanımı kestirmek) Sydney, Avustralya: Collaboration for
Cancer Outcomes Research and Evaluation (CCORE).
3. Ploquin NP ve Dunscombe PB (2008). The cost of
radiation therapy (Radyasyon terapisinin maliyeti). Radiother
Oncol 86: 217-223.
4. Richardson M. Lead clinician for cancer, NHS England
(2008). Oral Presentation (Sözlü sunum).
5. British Institute of Radiology, Institute of Physics and
Engineering in Medicine, National Patient Safety Agency, ve
diğerleri. (2008). Towards safer radiotherapy (Daha güvenli
radyoterapiye doğru). London: The Royal College of
Radiologists.
2. Scottish Executive Health Department. Cancer in
Scotland. Radiotherapy Activity Planning for Scotland
2011 – 2015 (Đskoçya’da kanser. Đskoçya’da Radyo
Terapi Eylem Planlaması 2011-2015). Erişilen adres:
http://www.scotland.gov.uk/Publications/2006/01/2413
1719/0 Erişim tarihi: 18 Kasım 2008.
Bölüm 1.7: Radyoterapi - 75
1.8
Destekleyici ve Palyatif Bakımın Đlkeleri
Özet
> Kanser hizmetlerinin tümünün faal ve
kaynakları geniş ve hastalar ve
ailelerine vaktinde gerekli desteği sunan
bir Destekleyici ve Palyatif Tedavi
Servisine
(üniversite
eğitim
hastanelerinden sağlık ocaklarına
kadar) ihtiyacı vardır.
> Destekleyici ve Palyatif Tedavi Hizmetleri
kanser hizmetleri ile paralel biçimde
geliştirilmelidir (kaynakları yüksek ve
düşük olan ülkelerde)
> Opioidler semptomların kontrolüne
yönelik diğer ilaçlarla birlikte dünya
çapında daha sistematik bir biçimde
kullanımda olmalıdır
> Kanseri
ilerlemiş
kişilerin
ölüm
aşamasına gelmeden çok önce
destekleyici
ve
palyatif
tedavi
hizmetlerine erişimi olmalıdır. 'Ölüm
aşamasında bakım' destekleyici ve
palyatif kanser tedavi hizmetlerinin
sunulması gereken hastalık seyrinin
ancak çok küçük bir kısmını teşkil
etmektedir.
‘Tedavi ettiğiniz hastalıksa ya kazanır ya da
kaybedersiniz. Eğer tedavi ettiğiniz insansa her
zaman kazanırsınız.’
Patch Adams
Kanserin dünya çapında etkisi
Kanser her yerde insanlara acı veren önemli
nedenlerden biri olmaya devam etmektedir.
Halkın zihninde kanser tanısı ile vakitsiz ölüm
arasında kuvvetli bir bağ vardır. Değiştirilebilir risk
faktörlerinin
anlaşılmasında,
önleme
programlarında, bazı kanserlerin ya da kanser
öncesi durumların erken teşhisinde süregelen
önemli gelişmeler ve daha önceleri ölümcül olan
kanserlerin tedavisindeki hızlı ilerlemelere rağmen
dünya genelinde birçok insan için kanser vakitsiz
76 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
ölüme neden olacaktır. Diğerleri içinse aktif
kanser her ne kadar dolaysız ölüm sebebi
değilse de vücutlarında ölüm anında mevcut
olacak, üçüncü bir grupta ise hayatın önceki bir
döneminde kanser tanısı konup tedavi
uygulanacak ve bunun bazı durumlarda uzun
vadeli etkileri olacaktır.
Kanserden vakitsiz ölüm tüm yaş gruplarını
etkilemektedir. Kaynakları yüksek ülkelerde bile
akciğer ve bilinmeyen primer de dâhil olmak
üzere birçok kanser için son derece düşük olan
beş yıllık bir hayatta kalma süresi mevcuttur.
Kaynakları düşük ülkelerde kanser bulaşıcı
hastalıklarla ilişkilendirilen kanserler (serviks
kanseri hepatoselüler karsinomlar, nazofarenks
karsinomu) içinde bulundukları aile ve
topluluklar için önemli sonuçlar doğuran vakitsiz
ölümlere neden olmaktadır. Tütün kullanımı gibi
yaşam tarzı etkenlerinden kaynaklanan vakitsiz
ölümler birçok ülkede henüz zirveye
ulaşmamıştır.
Đyileştirme ve hayatta kalma oranlarını
artırmaya yönelik terapilerle paralel olarak
eldeki kaynaklarla kişinin terapi alırken işlevlerini
optimize etme sürecinden söz edilebilir [1]. Bu
tür
bir
tedavi
ülkenin
kaynaklarını,
uygulamalarını ve inançlarını yansıtan ulusal bir
çerçevede planlanmalıdır [2]. Kişiler hastalık
seyrinin hangi aşamasında olursa olsunlar
semptom kontrolü ihtiyacı duyulacaktır. Bu
hastalıkta değişime yol açan terapilerle
bağlantılı bir şekilde vuku bulur [3].
Klinik uygulamanın her alanında olduğu gibi
palyatif ve destekleyici bakım alanında da iş
yükünün büyük kısmı geniş bir sağlık personeli
yelpazesi tarafından yürütülür. Bazı insanlar için
destekleyici ve palyatif bakımda özel eğitimli
sağlık personelinin varlığı karmaşık ihtiyaçlarını
karşılamak, klinik uygulamayı ve hizmet
sağlamayı rafine etmeye yönelik bir araştırmayı
yürütmek ve mevcut pratisyenleri (ki bunların
eğitiminin bir parçası destekleyici ve palyatif
tedavi değildir) ve halen eğitim almakta olanları
eğitmek için gereklidir.
ile kanserin seyrinde değişiklikler yapmak
amacıyla paralel yürütülür ve semptom
kontrolü,
psikososyal
destek
ve
rehabilitasyonu kapsar.
Destekleyici tedavinin bir alt kümesi de kanser
nedeniyle ömrün kısalmasının beklendiği
durumlarda gerçekleştirilen palyatif tedavidir.
Bu bağlamda hastalığın seyrinde değişiklik
yapan terapi yolu hastalara hala açıksa da ileri
aşamalarda kanser çoğunlukla ölümle
sonuçlanacak sistemik sorunlar yaratan
sistemik bir hastalık olarak değerlendirilmelidir.
Palyatif tedavinin bir alt kümesi de ömrün son
birkaç saat ya da gününde kişinin vücudu artık
kendini
kapatırken
uygulanan
‘ölüm
aşamasında bakım’dır. Birçok insan için bu
son ortak süreç çoğu zaman önüne
geçilemez sistemik gerilemelerinin bir
uzantısıdır: artan yorgunluk, kilo kaybı ve
iştahsızlık. Bu durumda artık hastalığın seyrini
hiçbir şey değiştiremeyeceği için bakım artık
tümüyle ölmekte olan kişinin konforu
konusuna odaklanmalıdır.
Bu üç tanımın ışığında destekleyici bakım ve
palyatif bakım için gereken yeteneklerin aynı
uzmanlık alanında bulunduğu görülebilir.
Her bir sağlık personeli kanserli kişilere bakım
ve destek sağlayabilmeli ve semptom
kontrolü, psikososyal bakım ve kişinin
işlevlerinin optimizasyonu alanında işlerliği
olan bir anlayışa haiz olmalıdır. Bu süreçlerde
ilgili fiziksel, sosyal, duygusal, var oluşsal,
cinsel ve mali konular da hesaba katılmalıdır.
Đlerlemiş kanserli kişilerde karşılaşılan sorunlar
bu hususların birçoğuna yayılmakta ve
dolayısıyla da çözümleri bunların birçoğunu
kapsamaktadır.
Tanımlar
Kanserli olup da ihtiyaçları daha komplike
olan, tedavileri destekleyici ve palyatif bakım
alanında uzman sağlık personelinin de
katılımını gerektiren bir grup insan mevcuttur.
Uzmanlaşmış destekleyici ve palyatif bakım
hizmetleri dünya çapında genel sağlık
hizmetleri yapısının içinde farklı şekillerde
sunulmaktadır.
Bu tanımlarda üç popülasyon ele alınmaktadır.
Destekleyici bakım sonuçlardan (iyileşme, uzun
vadede kanserle yaşama veya kanser
nedeniyle vakitsiz ölüm) bağımsız olarak terapi
Kapsamlı
kanser
bakımının
tanımı
destekleyici ve palyatif hizmetlerden ayrı bir
şekilde gerçekleştirilemez. Destekleyici ve
palyatif bakımı kapsamlı kanser tedavisinin
dışında bırakmak tanımı hastayı tedavi
etmek değil, hastalığın klinik seyrini
değiştirmekle kısıtlar. Hastalığı değiştiren
tedavi tüm kanser tedavisi planlarının
yalnızca bir boyutudur. Kapsamlı bir kanser
tedavisi destekleyici ve palyatif bakım
olmadan nasıl gerçekleştirilebilir? Bunu
yapmak kanser nedeniyle vakitsiz ölümü
gerçekleşecek her iki kişiden biri için çözüm
değildir.
Uzmanlaşmış destekleyici ve palyatif bakım
hizmetleri araştırmaları (bakım ve sağlık
hizmetleri sunumunu iyileştirme) ve eğitim
programları (eğitimleri sırasında destekleyici
ve palyatif bakım konusuna değinilmeyen
mevcut pratisyenler için, gelecek nesil sağlık
personeli için müfredata konması amacıyla,
ve toplum için de iyi palyatif bakım
beklentisini geniş kesimlere yaymak için) için
bir katalizör işlevi görür.
Daha geniş bir sağlık personeli ekibinin
katılımının
eşiği
kanserli
kimselerin,
ailelerinin ve onlara bakanların ihtiyaçları ile
onlara hizmet veren sağlık personelinin
yetenek ve ihtiyaçlarını temel almaktadır.
Yönlendirme prognozla değil ihtiyaçların
sistematik bir biçimde değerlendirilmesi ve
mümkünse ele alınması ile tanımlanır.
Böylesi bir modelde çoğu kişinin uzmanların
hizmetlerine erişim ihtiyacı duymadığı da
kabul edilir: aile ve sağlık personelinin
halihazırda sağladığı hizmetler ihtiyaçları
karşılar.
Bu konuda bilinçli kararlar herhangi bir
dönemde hastalığın seyrini değiştirmeye
yönelik hiç bir tedaviyi almamak da dâhil
olmak üzere tüm makul seçenekleri kapsar.
Palyatif bakım aşamasının büyük kısmında
hastanın girdisini yansıtması gereken
kararlar alınacaktır. Bu kararların alınması
hastalığın
seyrini
muhtemelen
değiştirilebileceği (ya kanserin ve kanser
tedavisinin dolaysız bir etkisi olarak, ya da eş
zamanlı başka hastalıklar nedeniyle) için
gereklidir. Aynı şekilde artık hastalığın
seyrinin değiştirilmesinin mümkün olmadığı
bir zaman da gelecektir.
Neden özellikle belirlenmiş destekleyici ve
palyatif hizmetlere ihtiyaç duyarız? Bunların
kapsamı kanserin dolaysız etkilerini, tedavinin
kısa ve uzun vadeli etkilerini ve kansere karşı
sistemik meydan okumadan etkilenebilecek
diğer hastalıkları kapsar. Fiziksel etkilerin yanı
sıra dünya genelinde tanının ölümle eş
anlamlı addedildiği bir hastalığın psikolojik ve
var oluşsal etkileri de söz konusudur. Üstelik
kişinin hayatı boyunca ek bir sorun
yaratmayacak kanserli hastalar için bile
hayatın fani olduğuyla yüzleşme konusu
sorun olmaktadır.
Her sağlıkçı kanserin tüm seyri boyunca
tedaviyi iyileştirmeye katkıda bulunabilir. Uzun
süreli doktor-hasta veya hemşire-hasta
ilişkileri hastaların kendileriyle ilgilenen
sağlıkçıları koruma güdüsüyle oldukça önemli
ancak hassas hususların tartışılması ihtimalini
azaltabilir [4]. ‘Kendi palyatif tedavimi kendim
yaparım’ diyen pratisyen ölüm yakınlaştıkça
önemli konular hakkında kilit problemler
üzerine yapılacak tartışmalarda sorunlara
neden olabilir.
Destekleyici ve palyatif bakım ölçütleri
Kanserin tüm seyri boyunca destekleyici ve
palyatif bakımın etkisini ölçmeye yönelik
araçlar üzerinde bir uzlaşıya ihtiyaç vardır. Bu
destekleyici ve palyatif bakımın kapsamlı bir
kanser tedavisine entegrasyonunu mümkün
kılacaktır.
Kanserin etkisi dünya genelinde palyatif ve
destekleyici
tedavi
ihtiyaçlarını
nasıl
tanımlamaktadır? Kanseri ölçmeye yönelik
araçlar aynı zamanda destekleyici ve palyatif
bakımı da ölçme boyutunda etkindirler:
insidans destekleyici bakım ihtiyacı duyan
popülasyonu tanımlar; yaygınlık kanser ya da
tedavisi nedeniyle süregelen risklere maruz
kalan popülasyonu tanımlar; ölüm oranı
uzman palyatif bakım hizmetlerine sevkinin
değerlendirilmesi gereken popülasyonu ve
kaybedilen ömür süresi de kayıpla başa
çıkma konusunda ihtiyaç duyulan desteği
tanımlar.
Yaşam kalitesi, hatta daha özelde sağlıkla ilgili
yaşam kalitesi çerçevesine oturtulmakla
birlikte tedavinin amaçları işlevleri optimize
etmek ve insan yaşamının tüm boyutlarını
(kişinin hayatının fiziksel, sosyal, cinsel
(kanser ya da tedavisi nedeniyle vücudun
görüntüsünde gerçekleşen değişiklikler de
dâhil olmak üzere) mali, var oluşsal ve
duygusal boyutları) kapsayan alanlarda
konfor sağlamaktır. Bu destekleyici ve palyatif
tedavi hizmetlerinin kontrol edilmeyen fiziksel
semptomlara müdahalesini her ne kadar bu
durum sevki hızlandıran en yaygın etkense
de, kısıtlamaz [5]. Bu her alanda mümkün
olduğunca karşılamayan ihtiyaçların da ele
alınmasını sağlamaya yönelik kapsamlı bir
değerlendirmeye ihtiyaç duyulduğu anlamına
gelir. Detaylara bu denli özen gösterme özel
kaynakları, yetenekleri ve sürekli bir
profesyonel gelişimi gerektirir.
Destekleyici ve palyatif bakımın sonuçları
zaman ekseninde ölçülmeli ve tedavinin
sadece ölüm aşamasındaki kısmıyla kısıtlı
tutulmamalıdır. Bu da kanserli hasta [6] ile ona
bakanlar açısından hem bu süreçte, hem de
bu rolleri sona erdikten sonraki dönemde
ortaya çıkan sonuçları ihtiva eder. Hastaya
bakanlar açısından sonuçlar büyük ölçüde
bildirilen sağlık sonuçları ile ilişkilendirilebilen
ölçütlere –hayatta kalma, bozuk sağlık
durumları, sağlık hizmetlerinin kullanımı, akıl
sağlığı ve fiziksel işlevsellik– bağlanabilir.
Destekleyici ve palyatif bakımın bulgu
tabanı
Uzman destekleyici ve palyatif bakım
hizmetlerinin kanser konusunda daha
karmaşık ihtiyaçları olan kişiler için sağladığı
net fayda (fayda ve yük) hakkındaki bulgular
nelerdir? Bu tür bir diyalogun meydana
gelebileceği dört düzey vardır:
-
Kanserli hasta;
Ailedeki bakıcılar;
Sağlık hizmeti sağlayıcılar; ve
Tüm nüfus.
Hiçbir sistematik değerlendirme destekleyici ve
palyatif bakım hizmetlerinin kapsadığı zaman
boyunca bakımın çok sayıdaki boyutunu bir
arada ele almamıştır. Destekleyici ve palyatif
bakım hizmetlerinin net etkisi değerlendirme ve
bakımın her bir boyutunun kümülatif etkisidir.
Toplum düzeyinde ömrün sonundaki bakım
kaliteli sağlık hizmetinin bütünleşik bir parçası
olarak değerlendirilmektedir [7]. Bu nevi bir
Bölüm 1.8: Destekleyici ve Palyatif Bakımın Đlkeleri - 77
hizmet yeterli kaynakları, eğitimli bir işgücünü
ve artmakta olan bulgu tabanının uygulamaya
konmasını gerektirir [8].
Kanseri ilerlemiş kişiler için önemli olan
hususlar nelerdir? Zaman kısıtlı hale geldikçe
bu hususlar arasında mükemmel bir
semptom kontrolü, gelecekteki tedavinin
planlanması, sorunlu ilişkilerin çözümü, geriye
bir iz bırakmak (kişiyi hatırlatacak ve onu
değerli kılacak şeyler) ve kişisel işlerin
sonlandırılması sayılabilir [9]. Tercih edilen
ortamda bakım görme yetisi de kişinin evini ya
da bazı durumlarda hastane yatağını
kapsayabilir [10].
Uzmanlaşmış palyatif bakım hizmetinin
ilerlemiş kanserli hastalarda tespit edilen
faydaları arasında şunlar bulunur:
- “ölüm kalitesi” ve ömrün son iki haftasında
konfor; [11, 12]
- acı değerlendirmesi; [13]
- bakım evlerinde ölen kişilerin yönetimi;
[14]
- hastaneye
kabul
edilen
kişilerin
semptomatik yönetimi; [15]
- karşılanan ihtiyaçlar; [16] ve
- bakımdan duyulan tatmin [17-19].
Bakıcılar açısından dünya genelinden elde
edilen veriler uzman palyatif bakım hizmetinin
şu faydaları sağladığını göstermektedir:
- bakımdan duyulan tatmini artırmak; [16,
18]
- günlük
bakım
sağlayanların
karşılanmayan daha az ihtiyacı ile
ilişkilendirilmek; [20, 21]
- bakıcıların bu rolü sona erdiğinde duruma
ayak uydurabilmeyi kolaylaştırmak; [20]
- bakıcıların
endişelerini
azaltmaya
yardımcı olmak; [19] ve
- rol sona erdikten sonra bakıcıların hayatta
kalma
oranının
iyileştirilmesiyle
ilişkilendirilmek; [20]
Sağlık alanında finansman sağlayanlar için
uygun hastalara uzmanlaşmış palyatif bakım
hizmetleri şu faydaları sağlamaktadır:
- hastanede yatma günlerini azaltmak; [17,
23]
- hastaneye kabul rakamlarını azaltmak;
[24]
78 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
- alışılmış tedaviye kıyasla daha az maliyet
[17, 25]; ve
- ölüm yerinin hastanın dilediği mekân
olması ihtimalini etkileyebilme potansiyeli
[26].
Burada önemli bir husus çoğu zaman ölüm
öncesi bakım ünitesi ya da palyatif bakım
servisine
sevk
edilmenin
prognozu
kısaltabilecek bir tarzda algılanmasıdır. Her ne
kadar bu durum kontrollü rasgele
denemelerde test edilememişse de en az bir
büyük popülasyon tabanlı çalışmada
prognozun incelenen 16 tanının her biri için, ki
bunların 12’si ilerlemiş kanserlerdi, daha
uzadığı görülmüştür [27].
Uzman palyatif bakım hizmetlerinin sistematik
değerlendirmesi bir dizi alanda faydalara
işaret etmektedir [28-30]: acı ve semptom
kontrolü [31]; hizmetlerden tatmin, azalan
hastanede yatış günleri ve genel masraflar
[32] ve bakıcılar için potansiyel faydalar [33].
Hizmetlere erişimi olmayan kişilere erişmek,
[34-36] sevk ve erişim konularında büyük
çaplı bölgesel farklılıklar incelemek [37], veya
sevkten ölüme kadar farklı sağlık
sistemlerinde benzer kanser yükleri altında
gözlemlenen zamana bağlı değişimleri
açıklamak daha zor olmuştur [28, 38-40].
Dünya genelinde destekleyici ve palyatif
bakım hizmetlerini sağlamak
Dünya genelinde sunulan destekleyici ve
palyatif bakım hizmetleri nelerdir? Dünya
genelinde hizmetlerin mevcudiyeti ve
yapısında oldukça geniş çaplı farklılıklar
görülmektedir. Bunlar şu değişkenleri
yansıtmaktadır:
- sağlık hizmeti kaynaklarının dağıtımı
konusundaki yerel felsefe;
- sağlık
sistemleri
bünyesindeki
finansman modelleri (kullanıcının
ödemesi ya da evrensel sağlık
hizmeti);
- hizmet
geliştirme
felsefeleri
(destekleyici ve palyatif bakım
hizmetlerinin diğer tüm onkoloji
hizmetleri tam anlamıyla kurulduktan
sonra, ya da bunlara paralel olarak
geliştirilmesi);
- eğitimli personelin mevcudiyeti;
- sağlık kaynakları (ya da bir çok
durumda herhangi bir kaynak) için
rekabet içinde olan genel talepler;
- toplumların hasta ve ölmekte olan
kişiler
hakkındaki
inanç
ve
değerleri; ve
- uzman destekleyici ve palyatif
bakım sağlayan kişilerin bağlı
oldukları
disiplinler
(anestezi,
psikiyatri, cerrahi, onkoloji, aile
hekimliği, diğer dahiliye branşları).
Bu büyük çaplı farklara rağmen dünya
genelinde destekleyici ve palyatif bakım
hizmetlerinde, bakımı sağlayan ve yeni
hizmetler geliştiren kalifiye personelde
ve araştırma ve eğitim altyapısında
kuvvetli bir artışa işaret eden bulgular
vardır [41-44].
Dünyanın her köşesinde hizmet
geliştirilmesinde bir başlangıca işaret
eden veriler bulunmaktadır. Dünya
genelinde kapsamlı destekleyici ve
palyatif bakım sağlamak için kapasite
inşası şu hususları içerir:
- tüm sağlık personeline kanserin
seyrinin neresinde olursa olsun
hasta bakımını optimize etmede
yardımcı
olacak
yeteneklerin
kazandırılması (kanserle yaşamak,
bilinen bir hastalık olmaksızın
kanser sonrasında hayatta kalmak,
veya kanser nedeniyle vakitsiz
ölümle yüz yüze olmak);
- daha karmaşık ihtiyaçları olan
kişilere bakım sağlama, hizmet
planlama,
finansman
arayışı,
araştırma ve eğitim konularında
sorumluluk yüklenecek çekirdek
kadronun istihdamı; ve
- kilit önemdeki ilaçların, acıya karşı
opioidler de dâhil olmak üzere
sağlanması.
Kaynakları yüksek düzeyde olan
ülkelerde halen destekleyici ve palyatif
bakım sağlayacak personele veya akut
semptom değerlendirme birimlerine
yatırım yapmayı reddeden kanser
merkezleri ve servisleri mevcuttur. Bu
kaynaklar olmaksızın kanser hizmetleri
kapsamlı olduklarını iddia edemezler.
Bu merkezlerin çoğu zaman zayıf
düştükçe insanların daha fazla ihtiyaç
duymaya başladığı toplu bakım hizmetleri ile
çok kısıtlı bağlantıları vardır.
Kaynakları sınırlı ülkelerde ise sorunlar
arasında işgücü, kısıtlı sağlık kaynakları için
rekabet içinde olan talepler ve semptom
kontrolünde kullanılan ilaçların, özellikle de
analjezi için opioidlerin öngörülebilir bir arzı
sayılabilir [46, 46]. Terapötik opioidlere
öngörülebilir erişim sağlamak için sürdürülen
mücadele dünya genelinde sağlık ve
düzenleyici sistemlerin ivedilikle ve etkin bir
biçimde ele alınması gereken bir ayıbıdır [47].
Sürdürülebilir faaliyet ihtiyacı göz önünde
bulundurulduğunda Dünya Sağlık Örgütü
Ürdün ve Đspanya gibi yerlerde işbirliği
merkezleri oluşturmuştur [48, 49].
Gelecek
Dünya Sağlık Örgütü planlarına göre dünya
genelinde her ülkede sağlık sisteminin
üniversite eğitim hastanelerinden (ki bunların
akut yatan hasta semptom değerlendirme
birimleri olmalıdır) sağlık ocaklarına kadar tüm
seviyelerinde uzman destekleyici ve palyatif
bakıma erişimi artırmak, tüm düzeyler ve
disiplinlerde klinik işgücünün geliştirilmesini
sürdürmek,
altyapıyı
(özellikle
opioid
analjeziye makul erişim) ve evinde bakım
görmek isteyen kişiler için toplum bakım
hizmetlerini geliştirmek adına yapılacak çok
şey vardır [2]. Bu zorlu bir hedeftir ancak ilk
IARC Dünya Kanser Raporunun yayınlandığı
2003’ten bu yana çok şeyler başarılmıştır [50].
Şek. 1.8.1 Destekleyici ve palyatif bakım hizmetleri kanser
hizmetlerine paralel olarak geliştirilmelidir.
Bölüm 1.8: Destekleyici ve Palyatif Bakımın Đlkeleri - 79
KAYNAKÇA
1. Sepulveda C, Marlin A, Yoshida T, ve arkadaşları. (2002). Palliative
Care: the World Health Organization’s global perspective. (Palyatif Bakım:
Dünya Sağlık Örgütünün küresel perspektifi) J Pain Symptom Manage 24:
91-96.
2. WHO. (2007). Cancer control: knowledge into action: WHO guide for
effective programmes. Module 5: Palliative care. (Kanserle savaş: bilgiyi
eyleme dönüştürmek: etkili programlar için WHO kılavuzu. Modül 5:
Palyatif bakım.) Geneva: World Health Organization.
3. Lynn J, Adamson DM (2003). Living well at the end of life: Adapting
health care to serious chronic illness in old age. (Ömrün sonunda iyi bir
yaşam: Đlerleyen yaşlarda ciddi kronik hastalıklara sağlık hizmetlerinin
adaptasyonu) Santa Monica,CA: Rand.
4. Maguire P (1985). Barriers to psychological care of the dying. (Ölmekte
olan kişilere psikolojik yardımın önündeki engeller) Br Med J (Clin Res Ed)
291: 1711-1713.
5. Johnson CE, Girgis A, Paul CL, ve arkadaşları. (2008). Cancer
specialists’ palliative care referral practices and perceptions: results of a
national survey. (Kanser uzmanlarının palyatif bakıma sevk pratikleri ve
algıları: ulusal bir anketin sonuçları) Palliat Med 22: 51-57.
6. Hearn J ve Higginson IJ (1997). Outcome measures in palliative care for
advanced cancer patients: a review. (Đlerlemiş kanserli hastalarda palyatif
bakımın sonuçlarının ölçümü: bir değerlendirme) J Public Health Med 19:
193-199.
7. Bodenheimer T (1997). The Oregon Health Plan--lessons for the nation.
First of two parts. (Oregon Sağlık Planı -- Ulusun çıkarabileceği dersler. Đlk
iki bölüm) N Engl J Med 337: 651-655.
8. Cancer care during the last phase of life (Ömrün son döneminde kanser
tedavisi) (1998). J Clin Oncol 16: 1986-1996.
9. Steinhauser KE, Christakis NA, Clipp EC, ve arkadaşları. (2000).
Factors considered important at the end of life by patients, family,
physicians, and other care providers. (Yaşamın sonunda hastalar, aile,
doktorlar ve diğer bakım sağlayıcılar tarafından önemli görülen etkenler)
JAMA 284: 2476-2482.
10. Smith TJ ve Schnipper LJ (1998). The American Society of Clinical
Oncology program to improve end-of-life care. (Amerikan Klinik Onkoloji
Cemiyetinin yaşam sonunda bakımı iyileştirme programı J Palliat Med 1:
221-230.
11. Currow DC, Ward AM, Plummer JL, ve arkadaşları. (2008). Comfort in
the last 2 weeks of life: relationship to accessing palliative care services.
(Ömrün son 2 haftasında konfor: palyatif bakım hizmetlerine erişimin ilişkisi)
Support Care Cancer 16: 1255-1263.
12. Wal ston KA, Burger C, Smith RA, ve arkadaşları. (1988). Comparing
the quality of death for hospice and non-hospice cancer patients. (Ölüm
öncesi bakım ünitelerinde kalan ve kalmayan kanser hastaları arasında
ölüm kalitesinin mukayesesi) Med Care 26: 177-182.
13. Miller SC, Mor V, Teno J (2003). Hospice enrollment and pain
assessment and management in nursing homes. (Ölüm öncesi bakım
ünitelerine kaydolma ve bakım evlerinde acı değerlendirmesi ve yönetimi)
J Pain Symptom Manage 26: 791-799.
14. Miller SC, Mor V, Wu N, ve arkadaşları. (2002). Does receipt of
hospice care in nursing homes improve the management of pain at the
end of life? (Bakım evlerinde ölüm öncesi bakım almak ömrün son
döneminde acı yönetimini iyileştirir mi?) J Am Geriatr Soc 50: 507-515.
15. Jack B, Hillier V, Williams A, ve arkadaşları. (2003). Hospital based
palliative care teams improve the symptoms of cancer patients (Kanser
hastalarında semptomları iyileştirmeye yönelik hastane bazlı palyatif bakım
ekipleri). Palliat Med 17: 498-502.
16. Teno JM, Clarridge BR, Casey V, ve arkadaşları. (2004). Family
perspectives on end-of-life care at the last place of care. (Son bakım
mekânında ömrün son dönemindeki bakım konusunda aile perspektifleri)
JAMA 291: 88-93.
17. Brumley RD, Enguidanos S, Cherin DA (2003). Effectiveness of a
home-based palliative care program for end-of-life. (Ömrün son
döneminde evde gerçekleştirilen palyatif bakım programının etkinliği) J
Palliat Med 6: 715-724.
18. Hughes SL, Cummings J, Weaver F, ve arkadaşları. (1992). A
randomized trial of the cost effectiveness of VA hospital-based home care
for the terminally ill. (Ölümcül hastaların hastane tabanlı evde bakımının
maliyet etkiliğinin rasgeleleştirilmiş bir denemesi) Health Serv Res 26: 801817.
19. Kane RL, Wales J, Bernstein L, ve arkadaşları. (1984). A randomised
controlled trial of hospice care. (Ölüm öncesi bakımın rasgeleleştirilmiş
kontrollü bir denemesi) Lancet 1: 890-894.
80 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
20. Abernethy AP, Currow DC, Fazekas BS, ve arkadaşları. (2008).
Specialized palliative care services are associated with improved shortand long-term caregiver outcomes. (Uzman palyatif bakım hizmetleri
bakıcılar açısından daha iyi kısa ve uzun vadeli sonuçlarla
ilişkilendirilmektedir) Support Care Cancer 16: 585-597.
21. Aoun SM, Kristjanson LJ, Hudson PL, ve arkadaşları. (2005). The
experience of supporting a dying relative: reflections of caregivers.
(Ölmekte olan bir akrabaya bakma tecrübesi: bakıcıların görüşleri) Prog
Palliat Care 13: 319-325.
22. Christakis NA ve Iwashyna TJ (2003). The health impact of health
care on families: a matched cohort study of hospice use by decedents
and mortality outcomes in surviving, widowed spouses. (Sağlık
hizmetlerinin ailelere sağlık etkisi: merhumun ölüm öncesi bakımdan
yararlanmasının hayatta kalan dul eşler için ölümcüllük sonuçlarına dair
eşli bir grup çalışması) Soc Sci Med 5 7: 465-475.
23. Costantini M, Higginson IJ, Boni L, ve arkadaşları. (2003). Effect of a
palliative home care team on hospital admissions among patients with
advanced cancer. (Đlerlemiş kanserli hastalar için evde palyatif bakım
ekibinin hastane kabullere etkisi) Palliat Med 17: 315-321.
24. Shelby-James TM, Currow DC, Phillips PA, ve arkadaşları. (2007).
Promoting patient centred palliative care through case conferencing.
(Hasta odaklı palyatif bakımın vaka konferansları aracılığıyla teşviki) Aust
Fam Physician 36: 961-964.
25. Taylor DH, Jr., Ostermann J, Van Houtven CH, ve arkadaşları. (2007).
What length of hospice use maximizes reduction in medical expenditures
near death in the US Medicare program? (ABD sağlık sigortası
sisteminde ne uzunlukta ölüm öncesi bakım ölüme yakın dönemdeki tıbbi
harcamalardaki azalmayı azami düzeye çıkarır?) Soc Sci Med 65: 14661478.
26. Ahlner-Elmqvist M, Jordhoy MS, Jannert M, ve arkadaşları. (2004).
Place of death: hospital-based advanced home care versus conventional
care. A prospective study in palliative cancer care. (Ölüm yeri: hastane
tabanlı evde ileri düzey bakım ve konvansiyonel bakım. Palyatif kanser
bakımında ümit vaadeden bir çalışma) Palliat Med 18: 585-593.
27. Connor SR, Pyenson B, Fitch K, ve arkadaşları. (2007). Comparing
hospice and nonhospice patient survival among patients who die within a
three-year window. (Üç yıllık bir çerçeve içinde ölen hastalar arasında
ölüm öncesi bakım ile bunun olmadığı durumların hastanın hayatta kalma
oranı açısından mukayesesi) J Pain Symptom Manage 33: 238-246.
28. Finlay IG, Higginson IJ, Goodwin DM, ve arkadaşları. (2002). Palliative
care in hospital, hospice, at home: results from a systematic review.
(Hastane, ölüm öncesi bakım ünitesi ve evde palyatif bakım: sistematik bir
değerlendirmenin sonuçları) Ann Oncol 13 Suppl 4: 257-264.
29. Goodwin DM, Higginson IJ, Edwards AG, ve arkadaşları. (2002). An
evaluation of systematic reviews of palliative care services. (Palyatif bakım
hizmetlerinin sistematik değerlendirmelerinin bir mukayesesi) J Palliat
Care 18: 77-83.
30. Higginson IJ, Finlay I, Goodwin DM, ve arkadaşları. (2002). Do
hospital-based palliative teams improve care for patients or families at the
end of life? (Hastane tabanlı palyatif bakım ekipleri hastalar ve aileleri için
ömrün sonunda bakımı iyileştirir mi?) J Pain Symptom Manage 23: 96106.
31. Higginson IJ, Finlay IG, Goodwin DM, ve arkadaşları. (2003). Is there
evidence that palliative care teams alter end-of-life experiences of patients
and their caregivers? (Palyatif bakım ekiplerinin hastaların ve onlara
bakanların yaşam sonu tecrübelerinde değişiklik yarattığı yöninde bulgular
var mıdır?) J Pain Symptom Manage 25: 150-168.
32. Hearn J ve Higginson IJ (1998). Do specialist palliative care teams
improve outcomes for cancer patients? A systematic literature review.
(Uzman palyatif bakım ekipleri kanser hastaları için sonuçları iyileştirir mi?
Sistematik bir literatür değerlendirmesi) Palliat Med 12: 317-332.
33. Harding R ve Higginson IJ (2003). What is the best way to help
caregivers in cancer and palliative care? A systematic literature review of
interventions and their effectiveness. (Kanser ve palyatif bakımda
bakıcılara yardım etmenin en iyi yolu nedir? Müdahaleler ve etkileri
konusundaki literatürün sistematik bir gözden geçirmesi) Palliat Med 17:
63-74.
34. Christakis NA, Iwashyna TJ, Zhang JX (2002). Care after the onset of
serious illness: a novel claims-based dataset exploiting substantial crossset linkages to study end-of-life care. (Ciddi hastalığa yakalandıktan
sonraki bakım: Yaşam sonu bakımı konusundaki ilişkilerin önemli bir
çapraz kümesini kullanan iddialar tabanlı yeni bir veri kümesi) J Palliat Med
5: 515-529.
35. Currow DC, Abernethy AP, Fazekas BS (2004). Specialist palliative
care needs of whole populations: a feasibility study using a novel
approach. (Popülasyonların uzman palyatif bakım ihtiyaçları: yeni bir
yaklaşım kullanan bir fizibilite çalışması) Palliat Med 18: 239-247.
36. McNamara B, Rosenwax LK, Holman CD (2006). A method for
defining and estimating the palliative care population. (Palyatif bakım
popülasyonunu tanımlama ve kestirmeye yönelik bir yöntem) J Pain
Symptom Manage 32: 5-12.
37. Connor SR, Elwert F, Spence C, ve arkadaşları. (2007). Geographic
variation in hospice use in the United States in 2002. (2002'de Birleşik
Devletlerde ölüm öncesi bakım kullanmada coğrafı farklılıklar) J Pain
Symptom Manage 34: 277-285.
38. Iwashyna TJ, Zhang JX, Christakis NA (2002). Disease-specific
patterns of hospice and related healthcare use in an incidence cohort of
seriously ill elderly patients. (Ciddi anlamda hasta yaşlılarda bir insidans
grup çalışmasında ölüm öncesi bakım ve ilgili sağlık hizmetleri kullanımının
hastalığa göre değişimi) J Palliat Med 5: 531-538.
39. Lamont EB and Christakis NA (2002). Physician factors in the timing of
cancer patient referral to hospice palliative care. (Kanser hastasının ölüm
öncesi bakım ünitesinde palyatif bakıma sevkinin zamanlamasında hekim
etkeni) Cancer 94: 2733-2737.
40. Palliative Care Australia (1998). State of the nation 1998: report of
national census of palliative care services. (Ulusun durumu 1998: palyatif
bakım hizmetlerinin ulusal sayım raporu) Canberra, Australia: Palliative
Care Australia.
41. Centeno C, Clark D, Lynch T, ve arkadaşları. (2007). Facts and
indicators on palliative care development in 52 countries of the WHO
European region: results of an EAPC Task Force. (WHO Avrupa
bölgesindeki 52 ülkede palyatif bakım gelişimi konusunda gerçekler ve
göstergeler: Bir EAPC Görev Gücünün sonuçları) Palliat Med 21: 463-471.
42. Clark D, Wright M, Hunt J, ve arkadaşları. (2007). Hospice and
palliative care development in Africa: a multi-method review of services
and experiences. (Afrika'da ölüm öncesi bakım ve palyatif bakımın gelişimi:
hizmetler ve tecrübelerin çok yöntemli bir değerlendirmesi) J Pain
Symptom Manage 33: 698-710.
43. Goh CR (2007). The Asia Pacific hospice Palliative Care Network:
supporting individuals and developing organizations. (Asya Pasifik ölüm
öncesi palyatif bakım ağı: bireylere yardım ve kuruluşları geliştirmek) J Pain
Symptom Manage 33: 563-567.
44. Harding R and Higginson IJ (2005). Palliative care in sub-Saharan
Africa. (Kara Afrika'da palyatif bakım) Lancet 365: 1971-1977.
45. Joranson DE, Rajagopal MR, Gilson AM (2002). Improving access to
opioid analgesics for palliative care in India. (Hindistan'da palyatif bakım için
opioid analjeziklere erişimi iyileştirmek) J Pain Symptom Manage 24: 152159.
46. Rajagopal MR ve Joranson DE (2007). India: opioid availability. An
update. (Hindistan: opioid mevcudiyeti: Bir güncelleme) J Pain Symptom
Manage 33: 615-622.
47. Brennan F, Carr DB, Cousins M (2007). Pain management: a
fundamental human right. (Acı yönetimi: Temel bir insan hakkı) Anesth
Analg 105: 205-221.
48. Gomez-Batiste X, Porta-Sales J, Pascual A, ve arkadaşları. (2007).
Catalonia WHO palliative care demonstration project at 15 Years
(Katalunya WHO palyatif bakım gösterim projesi 15 yaşında) (2005). J
Pain Symptom Manage 33: 584-590.
49. Stjernsward J, Ferris FD, Khleif SN, ve arkadaşları. (2007). Jordan
palliative care initiative: a WHO Demonstration Project. (Ürdün palyatif
bakım girişimi: Bir WHO Gösterim Projesi) J Pain Symptom Manage 33:
628-633.
50. Stewart BW, Kleihues P (2003). World Cancer Report. (Dünya Kanser
Raporu) Lyon, France: International Agency for Research on Cancer.
Web siteleri
Dünya Sağlık Örgütü ‘Đlerlemiş kanserli kişiler için yeni
palyatif bakım hizmetleri kılavuzu.’
www.who.int/cancer/palliative/en/
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Kanser Acısı Programı
www.whocancerpain.wisc.edu
Uluslararası Ölüm Öncesi ve Palyatif Bakım Birliği
www.hospicecare.com
Asya Pasifik Ölüm Öncesi Palyatif Bakım Ağı
www.aphn.org
Latin Amerika Palyatif Bakım Birliği
www.cuidadopaliativos.org
Avrupa Palyatif Bakım Birliği
www.eapcnet.org
Afrika Palyatif Bakım Birliği
www.apca.co.ug
Tıp Enstitüsü. ‘Ölüm Yaklaşırken. Ömrün sonunda bakımı
iyileştirmek.’
www.nap.edu/readingroom/books/approaching/
Bakım araştırmaları – Klinisyenler için bulgu tabanlı kaynaklar
www.caresearch.com.au
Brown Üniversitesi Yaşam Sonu bakım Ölçüm Araçları (TIME)
www.chcr.brown.edu/pcoc/toolkit.htm
Bölüm 1.8: Destekleyici ve Palyatif Bakımın Đlkeleri - 81
1.9
Psiko-Onkoloji
Özet
> Psiko-onkoloji kanserin hastalar ve
yakınları üzerinde psiko-patolojik ve
psikososyal etkilerini inceler
> Bu disiplin destekleyici onkoloji ile
entegre edilmiş olup kanserli hastaların
tedavisine küresel bir yaklaşım sağlar
> Ülkeler arasında kanser hastalarının
%50'ye varan bir oranının psikolojik
baskı altında olduğu ve bu oranın tıbbi,
kişisel, kişiler arası ve sosyal etkenlere
göre değişim gösterdiği bildirilmektedir
iletişiminde
kanser
> Hekim-hasta
hastalarının psikososyal ihtiyaç ve
eksikliklerini göz ardı etmek kanser
hastalarının altında bulunduğu psikolojik
baskıyı artırabilir
> Psiko-onkoloji hastalar, aileleri ve sosyal
çevrelerini hedefleyen bulgu tabanlı
psikososyal müdahaleler sunar ya da
bakıcılar ve
sağlık personeline
odaklanarak psikososyal sorunlara
eğilmelerini, hastalığın ve tedavinin
seyrine uyumu sağlayarak sağlık
açısından sonuçlarda bir iyileşme getirir
Psiko-onkoloji onkolojinin son 30 yılda
kanserin ve tedavisinin psikososyal etkisinin ve
hastalıkla mücadele eden bireye küresel ve
tümel bir tedavi uygulanması ihtiyacının
tanınmasıyla hızla gelişen bir alt uzmanlık
alanıdır. Küresel tedavi sağlığın fiziksel sağlık,
akıl sağlığı, sosyal esenlik ve rol işlevselliği gibi
birden çok boyut içeren yapısının göz önünde
bulundurulmasına işaret eder. Tedavinin insani
boyutları bilhassa Batılı ülkelerde tıbbın biyoteknolojik boyutuna yapılan artan vurgu
nedeniyle geri planda kalmıştır.
82 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
Küresel bakım yaklaşımı özellikle kanser
alanında geçerlidir. Kanser ve ilişkili hastalıklar
hastanın yaşam kalitesine önemli ölçüde
zarar
verebilir.
Kanser
terapisini
tamamlayacak biçimde onkolojiyle sağlanan
bakım hastalık semptomlarının, tedavinin yan
etkileri ile sonrasının, ve bunların yanı sıra
psikososyal sıkıntılar ve bu bağlamda ortaya
çıkan ihtiyaçların yönetimini de kapsamalıdır.
Psiko-onkoloji
uzmanlarının
faaliyetleri
hastanın rahatını ve yaşam kalitesini
iyileştirmek amacıyla kanser tedavisinin
komplikasyonlarını ve yan etkilerini (örneğin
acı, kansızlık, yorgunluk, enfeksiyonlar,
bulantı, kusma) önlemeyi, kontrol altına
almayı
veya
gidermeyi
hedefleyen
destekleyici bakım hizmetlerine entegre
edilmiştir.
Yaşam kalitesinin bir boyutu da psikolojik
esenliktir ve bu kanser teşhisi ile terapötik
süreçten büyük ölçüde etkilenebilir. Hastalar
ve aileleri ölüm korkusu, hastalığın doğası,
gelişimi ve prognozu hakkında belirsizlikler
gibi ıstırap verici bir dizi duygu ve tecrübe ile
karşı karşıya kalırlar. Kanserden etkilenen
bireylerin yaşamlarını kontrol altında tutma
yeteneklerindeki
azalma,
başkalarına
bağımlılıktaki artış ve aile, iş ve sosyal hayatta
bozulan dengelerle yüzleşirler. Tedavi
edilmeyen psikolojik sorunlar hem yaşam
kalitesine daha da fazla zarar verir, hem de
daha uzun süre hastanede kalma ya da birinci
aşama tıbbi hizmetlerden daha fazla
yararlanma oranlarına neden olarak tıbbi
masrafları da artırır [1, 2].
Her ne kadar psiko-onkoloji bir çok ülkede
kanser tedavisinin önemli bir parçası haline
gelmişse de sadece sayılı bir kaç ülkede tam
anlamıyla entegre edilmiştir [4]. Bu durum
kanser hastalarının tedavi altındaki tüm
psikolojik ihtiyaçları, sağlık sisteminin
yetersizlikleri, bilgi ihtiyacı, fiziksel ve günlük
yaşam, hasta bakımı ve desteği ile cinsellik [5]
konularında karşılanamayan ihtiyaçlarının
yanı sıra hayatta kalma aşamasında da
hayatın duygusal, fiziksel, tedavi ile ilişkili,
evde bakım ve sosyal (sigorta, iş) boyutları [6]
ile de ön plana çıkarılır. Akıl sağlığı
hizmetlerinden nüfusun geneline kıyasla
kanserden hayatta kalanlarda çok daha
yüksek oranda faydalanılmaktadır, ki aslında
kanser sonrasında hayatta kalanların önemli
bir kısmı da akıl sağlığı hizmetlerine ihtiyaç
duymalarına rağmen maliyet nedeniyle
bunlara erişemediklerini ifade etmişlerdir [7].
Psiko-onkoloji hastanın ve aile üyelerinin
önlemeden erken teşjise, tedaviden hayatta
kalmaya, palyatif ve yaşam sonu bakımına
kadar tedavi devam ettiği psikososyal
ihtiyaçlarını ele alır [3]. Onkolojide psikososyal
müdahaleler hastaların ve ailelerin psikolojik
sıkıntılarla başa çıkabilmesine yardımcı olur
ve ayrıca onkoloji uzmanlarının da işini
kolaylaştırır. Psiko-onkoloji disiplini ayrıca
Dünya Sağlık Örgütünün kanseri önleme ve
toplum
bazında
sağlığı
iyileştirmeyi
amaçlayan müdahalelerine (örneğin sigarayı
bırakma, güneşten korunma, fiziksel aktivite,
sağlıklı beslenmenin teşviki, kanserin erken
tespiti) katkıda bulunur.
Psiko-onkoloji alanı kanser hastalarının
psikososyal bakımına multidisipliner ve
koordineli bir yaklaşımı teşvik eder.
Destekleyici bakımın bir bileşeni olarak psikoonkoloji psikiyatri, psikoloji, sosyal hizmetler,
hemşirelik, birleştirici tıp, ilgili sağlık personeli,
manevi/dini danışmanlar gibi destekleyici
bakım uzmanları ile yakın işbirliği içinde
çalışan bir dizi sağlık uzmanlığını da ilgilendirir.
Öte yandan farklı ülkelerden çeşitli raporlar
hastaların onkoloji bakımından özellikle de
hizmet sağlayıcılarla etkileşim (örneğin bilgi
verme, psikososyal ihtiyaçlara özen)
boyutunda memnuniyetsizliklerine işaret
etmekte [8] ve kanser hastalarının sadece
psiko-onkoloji uzmanlarınca verilen değil, tüm
birinci kademe sağlık personelince (doktorlar,
hemşireler vs.) verilen psikososyal bakımını
iyileştirme ihtiyacının altını çizmektedir.
Bu maksatla kanser hastaları ve aileleri [9] ile
sağlık hizmeti sağlayanlar [10, 11] için kanser
bakımının sonuçlarını iyileştirebilecek çok
sayıda bulgu tabanlı müdahale mevcuttur.
Kültür, ekonomi ve sağlık sistemine bağlı
olarak onkolojide psikososyal konular ülkeden
ülkeye önemli farklılıklar gösterebilir ve bu
nedenle de müdahalelerin farklı öncelikleri
olması sonucunu gerektirebilir. Bir yanda
kaynakları düşük seviyede olan ülkeler kanser
önleme ve eğitime eğilmek suretiyle kanserin
erken tespitini özellikle de servikal kanserde
artırmak ve bu ülkelerde kanser tedavisine
yönelik kısıtlı imkânlar göz önünde
bulundurulduğunda palyatif bakıma ağırlık
vermek yolunu seçmelidirler [3]. Öte tarafta ise
kaynakları yüksek seviyede olan ülkelerde
kanser tedavisi kompleks tercihler (örneğin
prostat kanserinde tedavi ya da gözetim,
yüksek meme kanseri riski altındaki
kadınlarda önleyici mastektomi veya yoğun
gözetim, meme kanserinin erken evrelerinde
destekleyici hormon terapisi türleri) ile karşı
karşıya olup terapötik alternatifler benzer
hayatta kalma etkinlikleri sunarken yaşam
kalitesi üzerinde farklı etkiler gösterirler.
Doktor-hasta ortak karar alma sistemi
doktorun hastanın psikolojik sıkıntılarının
artmasını önleyebilecek yeteneklere sahip
olmasını gerektiren yüksek bir önceliği şart
koşar.
Bu bölüm hastalar ve aileleri için ana
psikososyal sorunları ele alır ve sağlık hizmeti
sağlayıcıların kanserin bu psikososyal
sonuçları ile başa çıkmada yaşadığı
güçlüklere çözüm getirmeyi amaçlar. Bunun
yanı sıra söz konusu problemleri yönetmede
yararlı ve etkili olduğu görülen müdahaleler
hakkında da malumat verir.
Hastalar ve
sorunları
yakınlarının
psikososyal
Yaşam kalitesi. Geride kalan bir kaç on yılda
hastaların yaşam kalitesine gösterilen
önemde bir artış meydana gelmiştir. Tıbbın
nihai hedefi yalnızca sağlık tesis etmek ya da
ömrü uzatmak değil, aynı zamanda yaşam
kalitesinin artırılması ya da korunmasını da
sağlamaktır. Bu kavramı ölçmek ve
değerlendirmek için onkolojide hastaların
semptomlarını tanımlamak ve izlemek ya da
tıbbi tedaviyi ya da psikososyal müdahaleyi
değerlendirme amacına yönelik bazı araçlar
geliştirilmiştir. Yaşam kalitesi terimi genellikle
kanser literatüründe sağlık durumunu, fiziksel
işlevselliği,
semptomların
ciddiyetini,
psikososyal uyumu, esenliği ve yaşamdan
alınan tatmini anlatmak için kullanılmaktadır.
Geniş yaşam kalitesi alanları tanımlanmış
olup bunlar fiziksel, psikolojik, ekonomik,
manevi ve sosyal alanları kapsar.
Araştırmalar kanser ve tedavisinin yaşam
kalitesinin değişik boyutları üzerinde olumsuz
etkiler doğurabileceğini göstermiştir. Psikolojik
düzeyde kanser tanısı iyi bir prognozun
bulunduğu ve agresif terapinin kullanılmadığı
(örneğin küçük cilt melanomu veya serviks
uteride epitel içindeki lezyon için) durumlarda
dahi ölüm, acı ve ıstırap ile birlikte
düşünülmekte ve önemli ölçüde psikolojik
sıkıntı doğurmaktadır.
Ruh halindeki
bozulmalar (depresyon, anksiyete) veya
bilişsel anormallikler (düşük konsantrasyon,
hafıza kaybı) gözlemlenebilir. Fiziksel işlev
düzeyinde kanser tedavisinin ana araçları –
cerrahi, kemoterapi ve radyasyon– güçlü
ancak çoğu zaman ciddi sonuçlar doğuran
yöntemlerdir. Hormon tedavisi de dâhil olmak
üzere tüm bu müdahalelerin fiziksel yan
etkileri vardır ve bunlar kısa vadeli ya da
zamanla geçen etkiler olabileceği gibi kronik
ve kalıcı da olabilir, ya da tedavi sona erdikten
sonra ortaya çıkabilirler [12]. Fiziksel işlevsellik
ve düşen performans günlük işlerin
yürütülmesinde sorunlara yol açabilir; tedavi
fiziksel uzuv kaybı (örneğin şekil bozulması,
gözenek oluşması, saç kaybı) ve semptomlar
(acı, bulantı, kusma, yorgunluk, uyku kaybı)
içerebilir. Sosyal düzeyde eşle, aile üyeleriyle
ya da sosyal ağla ilişkiler konusunda endişeler
ortaya çıkabilir. Kanser hastaları yalnızlık,
terkedilmişlik ya da desteksiz bırakılma
hislerine kapılabilir, ayrıca mali veya işle ilgili
sorunlar da ortaya çıkabilir; hayatta kalma
aşamasında, misal, hastalar işe dönme
konusunda
sorunlarla
karşılaşabilir,
kanserden etkilendikleri için marjinalleşme
ya da damgalanma hislerine kapılabilirler.
Psikolojik sıkıntı ve rahatsızlıklar. Psikoonkoloji aslen kanser ve tedavisi sonucunda
ortaya çıkan psikopatolojik ve psikososyal
sonuçları ele alır. Akıl Hastalıkları Teşhis ve
Đstatistikleri Kılavuzunda [13] verilenler gibi
alışılmış teşhis kriterleri her zaman kanser
gibi bedensel bir rahatsızlıktan kaynaklanan
psikolojik hastalıkları yeterli düzeyde
yansıtamayabilir. Psikolojik ızdırap kanser
tanısının temsil ettiği travmaya “normal” bir
reaksiyon olarak algılanabilir. Sürekli bir
psikolojik fenomeni “normal” duygulardan
ayırıp uzman müdahalesi gerektiren
psikolojik bir rahatsızlık olarak vurgulamak
ve psikopatolojik damgalamayı engellemek
için Holland ve çalışma arkadaşları [14]
onkoloji hastalarının psikolojik deneyimlerini
tarif etmek için “sıkıntı” kelimesini kullanmayı
önermiştir. Bu terimi “çok faktörlü; hoş
olmayan; psikolojik, sosyal ve/veya ruhsal
tabiatlı ve kanser, fiziki semptomları ve
tedavisi ile etkin bir şekilde başa çıkabilme
yetisine ket vuran duygusal deneyim. Sıkıntı
normal zaaf, üzüntü ve korku duygularından
depresyon, anksiyete, panik, sosyal
yalnızlaşma ve varoluşsal ve
Şek. 1.9.1 Kanser hastasının genel tedavisinde psikososyal tedavi de dâhil olmak üzere özel anti-tümör tedavisi ve destekleyici
bakım
Bölüm 1.9: Psiko-Onkoloji - 83
manevi bir kriz gibi kısıtlayıcı sorunlara kadar
uzanan bir yelpazede yer alır.”
Kanser teşhisiyle karşılaştığında bir çok insan
uyuşmuş bir şok ve inanmama ile karşılık
verir ve bunları anksiyete, sinir veya
depresyon takip eder. Çoğu durumda birkaç
hafta içinde hastalar hastalıkları ile yüzleşmeyi
öğrenirler. Yine de kanser hastalarının ciddi
bir kısmı profesyonel müdahale gerektiren
kalıcı psikolojik rahatsızlıklara tutulabilirler.
Son yıllarda gerçekleştirilen çalışmalar
sıkıntının patolojik düzeyinin kanser
Yazar, ülke, yıl
Berard, Güney Afrika,
1998[26]
hastalarında nüfusun geneline kıyasla daha
yüksek olduğunu göstermiştir [15]. Tüm
kanser hastalarının üçte biri uzun süreli
yüksek düzeyde sıkıntı yaşar ve bu durum
süregiden alışma zorluklarına katkıda
bulunarak tedaviye uyumu engelleme
potansiyeline sahiptir [16].
Tablo 1.9.1’de gösterildiği üzere ruh hali ve
anksiyete bozukluklarında Kuzey Amerika [1,
17], Avustralya [18], Avrupa ülkeleri [19-23],
Orta Doğu [24, 25], Güney Afrika [26], Güney
Amerika [27] ve Asya’da [28] hastalığın seyri
Örneklem boyutu
Değerlendirme yöntemi
N=456
HAD-S, BSI, Psikiyatrik mülakat
Genel sıkıntılar
-
Pascoe, Avustralya, 2000[18]
N =190
HAD-S
N=504
HAD-S
Zabora, ABD, 2001[17]
N=4496
BSI
%35,1
Uchitomi,
Japonya, 2003[28]
N = 212
DSM-III SCID, POMS
-
Brédart, Đtalya, 1999[19]
Carlson, Kanada, 2004[1]
Grassi, Akdeniz ülkeleri,
2004[21]
Burgess, Đngiltere, 2005[20]
Santos, Brezilya, 2006[27]
Mehnert, Almanya,
2007[22]
Strong, Đngiltere, 2007[23]
Tavoli, Đran, 2007[25]
Özalp, Türkiye, 2008[24]
boyunca teşhisten tedaviye, tedavinin sona
ermesinden hayatta kalma, nüks ve palyasyon
durumuna kadar anksiyete için %6,3’ten
%47,2’ye, depresyon için %7,8’den %57’ye
ve genel sıkıntılar için %7,1’den %48’e kadar
değişen rakamlar bulunmuştur [20, 29].
Yaşamı tehdit eden kanser gibi bir hastalıkla
karşı karşıya kalma gibi bir durumun
beraberinde getirdiği stres sonucunda ortaya
çıkan travma sonrası stres bozukluklarına da
kanserli hastalarda rastlanmaktadır ve meme
kanseri hastalarında ameliyat sonrasında
Depression
Anksiyete
%14
-
-
%16
%11,5
%7,1
-
-
-
Ameliyattan sonraki 1
yıl içinde %4,7-8
N =3095
B S I -18
%37,8
-
-
N=277
HAD-S
-
%34
%24,9
-
-
%20,5
%16,8
N=222
DSM SCID
N =107
HAD-S, IES
N =127
DSM SCID
N =3071
HAD-S
N =142
HADS
N=204
HAD-S
%48 ilk yılda/
%15 teşhis sonrası beşinci yılda
%7,1 Alışma zorluğu
%63 genel
anksiyete
%7,8 majör depresyon
+ distiymik rahatsızlık
%22
-
-
-
%47,2
%57
%37,3
-
-
Tablo 1.9.1 Ülkelere göre kanser hastalarında anksiyete ya da depresif rahatsızlıkların rastlanma sıklıkları
HAD -S = Hastane Anksiyete ve Depresyon Skalası, BSI = Kısa Semptom Envanteri, DSM SCID = Akıl Hastalıkları Teşhis ve Đstatistik Kılavuzu için yapısal klinik mülakat,
POMS= Ruh hali skalası profili, IES= Olay Etkisi Skalası
84 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
%19, altı ay sonra da %16 gibi rastlanma
oranları söz konusudur [22].
Đlerlemiş kanserde hastaların yaklaşık olarak
yarısı bir nebze ızdırap çeker ve fiziksel
semptomlar, psikolojik sıkıntılar ve varoluşsal
endişeler bu deneyimin gerçekleşmesine
katkıda bulunur [30].
Akut zihin bulanıklığı durumları kanser
hastalarının geneline bakıldığında daha nadir
görülmekle birlikte ilerlemiş kanserlerde çoğu
zaman ailedeki bakıcılar için önemli bir sıkıntı
kaynağıdır [31]. Hastalar rahatsız, şüpheci ve
kafası
karışmış
bir
haldedirler
ve
konsantrasyon, hafıza ve zaman ve uzayda
yönelim sorunları yaşarlar. Özellikle opioid
analjezikler, ve bunların yanında kemoterapi
ajanları, beyindeki tümörler ve ensafalopati bu
durumun sıklıkla rastlanan nedenleridir.
Kanser hastalarında psikolojik rahatsızlığın
belirleyicileri arasında tıbbi (hastalığın
aşamaları,
fiziksel
veya
psikolojik
semptomlar), şahsi (yaş, cinsiyet, daha önceki
psikiyatrik rahatsızlık geçmişi, kişilik) veya
kişiler arası ve sosyal (medeni hal, sosyal ağ,
eğitim, mevcut endişeler) etkenler bulunur [1,
17, 20, 32]. Potansiyel belirleyiciler klinik
açıdan çok yararlı olmayıp psikolojik
rahatsızlıkların ortaya çıkışını yalnızca kısmen
açıklayabilirler. Öte yandan bu rahatsızlıkların
vakit kaybetmeden tedavi edilmesini
sağlamak için bu rahatsızlıklara yönelik
sistematik
taramanın
değerlendirilmesi
yönünde bir uzlaşı mevcuttur [33, 34].
Çift ve aile sorunları. Kanser yalnızca hastanın
problemi olmayıp tüm aileyi ilgilendirmektedir
[35]. Kanserin aile bireyleri üzerindeki etkisi ise
hastanın kendini hastalığa ayarlamasını
etkileyebilir. Yakın akrabaların esenliği
özellikle psikososyal kaynakların kısıtlı olduğu
hallerde bu kanaldan gelen destek hastalara
verilen tek destek olduğu için önemlidir.
Evlilik bağı özellikle daha önceden de sorunlar
varsa değişim gösterebilir, ancak iyi bir evlilik
ilişkisi kanser stresine karşı bir tampon
oluşturabilir ve hastanın daha az sıkıntı
yaşamasını sağlar.
Kanserin
yeterince
tanınmayan
bir
komplikasyonu da cinsel işlev konusundadır
[36]. Cinsel sorunlar kanserle ilişkili anksiyete
ve depresyonun bir sonucu olabileceği gibi
uzuv bozan cerrahi, ostomi, cerrahinin neden
olduğu sinir hasarı, radikal pelvis ışınlaması,
kemoterapinin yan etkileri ya da hormon
tedavisi gibi belirli tedavilerle oluşan psikolojik
ya da fiziksel hasardan da kaynaklanabilir.
Prostatın ameliyatla alınması veya hormon
terapisi gibi prostat kanseri tedavileri erkeğin
cinsel partner kimliğiyle kendine güvenini
azaltabilir [37]. Teşhisi takip eden ilk aylarda
kadınların önemli bir kısmında vücutları
hakkındaki düşünceleri ve cinsel konularda
sorunlara rastlanmaktadır ve bunlar memenin
ameliyatla alınması ve kısmen yeniden
oluşturulması, kemoterapi kaynaklı saç kaybı,
kilo alma ve kaybetme durumlarının yarattığı
endişe, zayıf akıl sağlığı, vajinal kuruluk ve
eşin kanser hastasının duygularını anlamakta
güçlük çekmesi ile ilişkilendirilmektedir [38].
Evlilik sorunları yanında ikinci derecede
olmakla beraber meme kanseri ana-kız
ilişkisini de etkileyebilir. Kız çocuklarının sıkıntı
düzeyleri annelerinin sıkıntı düzeyleri ile
önemli ölçüde ilişkilidir [35]. Çocuk / ergenlerin
geneli göz önünde bulundurulduğunda
ailedeki iletişim ve kendini ifade etme gibi
karakteristikler çocuk / ergenin psikososyal
durumuyla ilişkilidir; bu bağlamda önemli bir
risk faktörü annelik depresyonudur ve bu
ebeveyn rolünü etkileyebilir [39].
Özel sorun: genetik meme kanseri riski. Tıbbi
bilgilerin ve teknolojilerin gelişimi bireylerin
sağlığına yadsınamaz yararlar getirmektedir;
ancak psiko-onkoloji disiplininin incelemesi
gereken yeni psikososyal sorunlar da ortaya
çıkabilir. Bunlardan biri meme kanseriyle ilgili
genetik testler ve bunun akabinde gelen
yoğun tıbbi gözetim veya önleyici müdahaleler
şeklinde vuku bulan sağlık yönetimi ile
ilişkilidir. Ailevi meme kanseri sendromu bir
BRCA1 veya BRCA2 mutasyonu ile
ilişkilendirilir ve rastlandığı kadınlara ömür
boyunca %50 ila %85 oranında meme
kanserine
yakalanma
riski
getirdiği
düşünülmektedir [40]. On yıl kadar önce bu
mutasyonların keşfedilmesinden bu yana
birçok ülkede (örneğin Avustralya, Kanada,
Fransa, Almanya, Hollanda, Đngiltere ve ABD)
meme
kanseri
konusundaki
genetik
danışmanlık ve test konularındaki artan talebe
yanıt verebilmek için ailevi kanser teşkilatları
oluşturulmuştur [41].
Meme kanserine yakalanma riski testi pozitif
bir sonuç çıktığında daha sıkı gözetim, yani
düzenli mamografi veya manyetik rezonans
görüntüleme
(MRI)
ihtiyacını
ortaya
koymasıyla meme kanserinin erken tespit
edilebilmesi potansiyelini, kemo-önleme ve
risk azaltıcı cerrahi ile de kanser riskini
azaltma ihtimalini getirir. Pozitif bir test sonucu
aynı zamanda kişinin yaşayacağı belirsizlik ve
şüpheyi azaltarak psikolojik faydalar da sağlar.
Ancak kansere yakalanma riski testleri aynı
zamanda bazı kısıtlamalara da tabidir ve test
sonucuna göre bir takım potansiyel riskleri de
beraberinde getirebilir. Test sonucu: 1) ailede
hastalıkla ilgili bir mutasyon tespit edildiğinde
hastalıktan etkilenmemiş ancak risk altındaki
bir kişide pozitif çıkabilir, 2) ailede ilk
belirlenmiş mutasyon taşıyıcıda pozitif
çıkabilir, 3) ailede hastalıkla ilişkili bir mutasyon
tespit edildiğinde negatif çıkabilir, 4) bilgi
verecek düzeyde ya da belirsizliği aşan
boyutta bir öneme sahip olmayabilir.
Pozitif bir test sonucu mutasyon taşıyıcılığı
konusunda artan bir endişeye neden olabilir
veya genetik riskin çocuklara geçmesinden
kaynaklanan bir vebal duygusunu oluşturabilir.
Mutasyon taşıyıcılar artan tarama veya
cerrahi önleyici müdahalelerin tıbbi ve
psikolojik riskleriyle karşı karşıya kalırlar veya
sigorta, istihdam ya da sosyal boyutta
ayrımcılık potansiyeliyle karşılaşabilirler.
Genetik test sonucu bilgi verecek düzeyde ya
da belirsizlik boyutunda yeterli önem
taşımadığında
önleme
ve
gözetim
stratejilerine ilişkin bulgu tabanlı yol
göstericiliğin bulunmaması nedeniyle devamlı
anksiyete, depresyon, kafa karışıklığı ortaya
çıkabilir. Negatif bir test sonucu güven telkin
edebilir ve kalıtsal kişisel kanser riskinin
azlığını ortaya koymasıyla anksiyeteyi
azaltabilir; ancak aile ilişkilerinde gerilim ve
suçluluk duygusu ile potansiyel olarak
uygunsuz rutin gözetime neden olabilir.
Bölüm 1.9: Psiko-Onkoloji - 85
Bu güne kadarki araştırma sonuçları pozitif bir
test sonucunu takip eden zararlı psikolojik
etkilere işaret etmemektedir [41-44]; ancak
çoğu çalışma klinik araştırma ve tedaviye
ayrılmış ortamlarda kalıtsal kanser konusunda
uzman kişilerce gerçekleştirilmiştir ve yaygın
kültürlerden gelen kişileri ele almaktadır. Bu
çalışmalar bu yeni teknolojinin duygusal ve
sağlıkla ilgili davranışsal etkileri üzerine uzun
vadeli bilgiler sağlamamaktadır. Genetik
danışmanlığın genetik boyutları hakkında
danışmanların bilgilerini artırmalarına rağmen
risk algısı halen yanlıştır [42] ve bu da
bireylerin genetik testler yaptırmada veya
kendi yüksek kanser risklerinin yönetimindeki
seçenekler konusunda bilinçli kararlar
verebilmelerinde uzman desteğinin önemine
işaret eder.
Yoğun tarama veya önleyici müdahalelerin
psikolojik sonuçlarına dair çalışmalara dikkat
gösterilmesi
gerekmektedir.
Nüfusun
genelinde mamografi taraması kadınların
çoğunluğunda menfi bir psikolojik etki
yapmıyorsa tarama sonrasında daha detaylı
araştırma için geri çağrılanların uzun vadeye
yayılacak olumsuz sonuçlara maruz kalması
söz konusu olacaktır [45]. Buna ek olarak
literatürde kadınların genelinde yüksek
düzeyde bir memnuniyete işaret eden
çalışmalar varsa da önleyici mastektomi
özelinde bazı kadınlarda ameliyat sonrasında
pişmanlık ve yüksek düzeyde psikolojik
sıkıntılar, cinsel işlevsizlik ve vücut algısı
hakkında
endişeler
yaşandığı
rapor
edilmektedir [44].
Onkoloji
uzmanlarının
psikososyal sorunlar
karşılaştığı
Kanser tedavisi bağlamında hasta ve sağlık
hizmeti sağlayıcılar arasındaki ilişki ve iletişim
standartları son derece mühimdir. Yetersiz
açıklamalar hastanın teşhis, prognoz ve
potansiyel terapötik seçenekler konusunda
kafasının karışmasına ve dolayısıyla da
memnuniyetsizliğin ve psikolojik sıkıntının
artmasına neden olmaktadır. Bu da tedavi ve
bakım konusundaki tutumları etkilemekte,
tıbbi önerilere uyum konusunda zorluklar
ortaya çıkarmakta ve tedavi sonuçlarının daha
olumsuz olmasına neden olmaktadır. Öte
86 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
yandan hastaya aktarılması gereken bilgiler –
bir kanser teşhisinin veya agresif tedavilerin
açıklanması– çok zaman ‘tehlikeli’ içerik ihtiva
eder ve sağlık hizmeti sağlayanların işini
zorlaştırabilir.
Kanserli hastaların tedavisi bilhassa stresli bir
iş olabilmektedir. Özellikle de kanser
hastalarının psikososyal sorunlarına eğilmek
tükenmişliğe yol açabilen duygusal bir yük
ihtiva eder [46]. Yüksek düzeyde seyreden
hastalık ve ölüm oranları, ölümle yüz yüze
gelmek, kısıtlı etkinliği olan ve ağır olmasının
yanında toksik ve vücut şekline zarar veren
tedaviler, güç terapötik kararlar, tıp ve
hemşirelik personelinin yaşadığı çatışmalar,
hastaların veya ailenin duygusal ve
davranışsal reaksiyonlarının tümü kanser
tedavisi ile ilişkili strese katkıda bulunur.
Örneğin sağlık hizmeti çalışanları yaptıklarının
nafile
olduğu
duygusuna
kapılabilir,
sinirlenebilir veya kendisini hasta ile
tanımlamaya gidebilir. Kanser hastaları ile
iletişimde doktorlar çoğu zaman kötü haberleri
vermek, tercih edilmeyen prosedürlere
hazırlanmak, tedavi seçeneklerini araştırmak,
klinik denemelere kayıt, prognozu görüşmek
veya
iyileştirmeye
yönelik
tedaviden
destekleyici tedaviye geçiş gibi bir dizi zor
sorunla karşı karşıya kalırlar ve genellikle
bunlar için hazırlıksızdırlar [47]. Kanser
tedavisinde uzmanlar kaliteli ve etkin tedavinin
de iyileşme sonucunu getirmeyebileceğini
kabullenmelidirler; bu husus tıp mesleğine
girmekteki motivasyonları ile çelişebilir.
Psikososyal sorunların yönetimi
Sağlık
hizmeti
uzmanlarına
yönelik
müdahaleler. Kanser hastalarının ve ailelerinin
psikososyal ihtiyaçlarını tespit konusunda
yetersiz yetenek ve eğitim onkolojide bulgu
tabanlı psikososyal tedavinin önündeki ciddi
bir engel olarak durmaktadır [2]. Araştırmalar
klinisyenlerin yüksek düzeyde anksiyete veya
depresyon içindeki [48-50] ve psikososyal
danışmanlığa ihtiyaç duyan [50] hastaları
belirleyemediğini göstermektedir. Hastaların
klinisyenlerinden psikososyal konuları da
görüşmeyi beklemesine rağmen fiziksel
semptomlar psikolojik sorunlara göre daha
sıklıkla ele alınmaktadır [51].
Onkologlar yalnızca psikolojik sıkıntıyı tespit
etmekte değil, aynı zamanda hastaları ve
yakınlarına yeterli bilgi ve temel duygusal
destek sağlama yoluyla önleme konusunda
da önemli bir rol oynarlar. Yeterli iletişim
yetenekleri kanser konusunda sıklıkla ortaya
çıkan (örneğin tedavi konusunda alınması
gereken
çetrefilli
kararlar,
tedavinin
reddedilmesi, ötenazi talepleri) hususlar için
gereklidir.
Fiziksel ve psikolojik sorunların yaşam kalitesi
anketlerinin rutin onkoloji hizmetlerinde
kullanımı [52], değerlendirme araçlarının
temini [16], ve psikososyal yönetim kılavuzları
[14] ile sağlık çalışanlarının psikososyal
konular [53] ve iletişim yetenekleri [54, 55]
alanında eğitimi
vasıtası ile tespit
edilebilmesine
yönelik
müdahaleler
tasarlanmıştır.
Psikolojik sıkıntı tarama araçları ve
psikososyal kılavuzlar. Onkologların bir
hastanın sıkıntıda olup olmadığını ve bu
sıkıntının derecesini kestirebilmesi çoğu
zaman hastanın bu durumu inkâr etmesi [50]
nedeniyle güçleşmekte; ve ayrıca acı,
yorgunluk, zayıf düşme, azalan enerji ve
iştah/kilo değişimleri gibi kanserin yaygın
bedensel semptomları aynı zamanda yaygın
psikopatolojik semptomlardır da: anksiyete ve
panik atakta nefessiz kalma, kas ağrısı, baş
dönmesi ve çarpıntı; depresyonda yorgunluk
veya iştah/kilo değişiklikleri gibi.
Bu bedensel işaretler kanser hastalarında
depresyon ve anksiyeteyi tespit etmeyi
güçleştirmekte
ve
depresyonda
haz
alamama, suçluluk duygusu, intihar düşüncesi
ve ümitsizlik gibi daha güvenilir semptomların
üzerinde durmaya neden olmaktadır [49].
Birleşik Devletlerde Ulusal Kapsamlı Kanser
Ağı (NCCN – National Comprehensive
Cancer Network) (www.nccn.org) kanalıyla
onkoloji uzmanları tarafından psikososyal
hizmetlere yönlendirme sürecini tetiklemeye
yönelik özel araç ve prosedürler denenmiştir.
Acı yönetimi kılavuzlarında olduğu gibi hızlı bir
psikolojik tarama ölçütü, Sıkıntı Termometresi
ile sıkıntı kaynaklarını (psikolojik, aile, sosyal,
ruhsal, pratik, fiziksel) tespit etmeye yönelik bir
Problem Listesi ayakta tedavi almakta olan
hastalara verilmekte ve bu sayede
psikososyal problem riski altındakilerin tespit
edilerek
uygun
müdahalelerin
gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir.
Bulgu tabanlı psikososyal müdahalelerin
kapsamlı bir değerlendirmesine dayanan
klinik uygulama kılavuzları farklı ülkelerde
hazırlanmış olup bunlar kanserde psikososyal
tedavi kalitesini karşılaştırmak için bir ölçüt
teşkil etmektedir. Kanada’da bu tür kılavuzlar
bölgesel ve federal hükümetlerin kanserde
psikososyal tedavi için planlama yapmasını
Sıkıntı
tarama belirtisi
Sıkıntı Taraması
Sıkıntı mevcudiyetini
teyit eden belirti
Đletişim yetenekleri
Normal ve patolojik sıkıntıyı
ayırt etme belirtisi
Teşhis yetenekleri
Tedavi veya destek
belirtisi
Sevk yetenekleri
Tedavi veya destek
yetenekleri
Şek. 1.9.2 Sıkıntı tedavisinin optimizasyonu: taramanın
önemi. Razavi ve arkadaşları., (2008) Précis de
psycho-oncologie de l’adulte, s. 311’den çevrilerek
yeniden basılmıştır, Telif izni Elsevier-Masson’dan
alınmıştır.
ve bütçe hazırlamasını (www.capo.ca)
mümkün kılmakta; Avustralya’da kılavuzların
uygulanması pilot projeler, doktorlara iletişim
yetenekleri eğitimi verilmesi ve hasta hakları
gruplarıyla
ortaklıklar
yolu
ile
gerçekleştirilmekte
(http://www.nhmrc.gov.au/); Birleşik Krallıkta
Ulusal Sağlık ve Klinik Mükemmeliyet
Enstitüsü
kanser
hastalarına yönelik
psikososyal, destekleyici ve palyatif bakım
hizmetlerinin eleştirel ve kapsamlı bir
değerlendirmesinden hareketle klinik rehberlik
sunmaktadır
(http://guidance.nice.org.uk/csgsp).
Kılavuzların kullanımda olduğu diğer ülkeler
Almanya, Macaristan, Đtalya, Đsrail, Đspanya ve
Japonya’dır; ve başka ülkeler de kılavuz
hazırlama sürecinin farklı safhalarındadır.
Şekil 1.9.2 duygusal sıkıntıların tedavisinin
optimizasyonunda ihtiyaç duyulan müdahale
aşamalarını ve yetenekleri göstermektedir
[57].
Đletişim becerileri eğitimi. Đyi doktor-hasta
iletişimi hastanın tedaviyi kaldırabilme
yeteneğini ve memnuniyetini artırdığı, tedavi
konusunda bilinçli muvafakat ve işbirliği
sağladığı, yanlış tedavi konusunda hukuki
yollara başvurma ihtimalini azalttığı ve
çalışanların
tükenmişlik
hissetmesini
engellediği için büyük önem arz eder. Doktorhasta iletişiminin boyutları şunlardır: 1) iyi bir
kişiler arası ilişki oluşturmak (açık, sıcak ve
güven verici bir ortam); 2) bilgi alış verişi
(hastanın güçlükler konusundaki bilgi
seviyesini, tercih ve beklentilerini ortaya
çıkarmak ve karmaşık tıbbi bilgileri vermek);
ve 3) tedavi ile ilgili kararlara varmak (ki bu
muhtemel terapötik seçeneklerle ilgili tıbbi ve
psikososyal sonuçların idrakini gerektirir) [56].
Đletişim yetenekleri eğitimi sağlık hizmeti
sağlayanların hastaların endişe ve ihtiyaçlarını
ortaya çıkarabilmesini ve duygusal destek
sağlayabilmesini mümkün kılar. Kolaylaştırıcı
(örneğin açık soruların sorulması, empati
gösterilmesi, hastaların verdiği ipuçlarına
gerektiği şekilde yanıt verilmesi) ve engelleyici
(örneğin sadece fiziksel semptomlara
odaklanmak) iletişim davranışları tanımlanmış
olup
bunlar
eğitim
programlarında
anlatılmaktadır [11].
Hasta merkezli bir tedavi yaklaşımı teşvik
edilmektedir ve bunun belirli özellikleri
arasında şunlar yer almaktadır:
- Hastalığın gündelik yaşamına getirdiği
zorluklarla karşı karşıya kalan hastaya
kişiselleştirilmiş gösterilen biyo-psiko-sosyal
ihtimam;
- Artık tedavi almayan ancak hastalığıyla baş
etmek için gereken tıbbi bilgileri anlayabilecek
ve tıbbi kararlara katılabilecek kapasite gibi
kaynaklara sahip olduğu düşünülen hastanın
göz önünde bulundurulması; ve
- Yargılamayan, özden ve kapsamlı bir tedavi
yaklaşımı
Kanser hastaları genellikle bir tedavi planı
seçiminde işbirliği yapma rolünü tercih
ederlerse de önemli bir kısmı bu konuda pasif
kalarak tedavi kararlarını doktorlarına
bırakmayı seçer [58]. Doktorlar karar alma
mekanizmalarında hastanın katılımına her
zaman uyum gösteremeyebilirler. Tedavi
konusunda karar alınırken güçler arasındaki
dengesizlik (gerek kararların hepsinin doktor
tarafından alınması, gerekse tümünün
hastaya bırakılması şeklinde olsun) hastaların
esenliğini ve tedaviden aldıkları memnuniyeti
etkiler.
Yakın zamanlı sistematik değerlendirmeler
iletişim eğitiminin kanser bağlamında temel
iletişim yeteneklerini geliştirmedeki etkinliğini
göstermektedir [10]. Bu eğitimler şu
özelliklerde olmalıdır: öğrenen odaklı, yetenek
odaklı, pratik odaklı, küçük gruplar halinde ve
en az 20 saat süreyle. Đletişim yetenekleri
eğitimi dersleri akademik eğitim sırasında
verilmeli ve sürekli eğitim programlarıyla
sürdürülmelidir.
Hastalar veya
müdahaleler
yakınlarını
hedef
alan
Yaşam kalitesini artırmak. Bugün artık
kanserle yüz yüze gelen bireyler veya ailelere
yönelik psikososyal müdahalelerin etkinliğine
yönelik büyük miktarda bulgu mevcuttur [9].
Bireylerin ihtiyaçları ve içinde bulundukları
durumlar farklı olduğu için farklı türde
profesyonel
psikososyal
müdahaleler
geliştirilmiş ve denenmiştir. Bunlar eğitim,
Bölüm 1.9: Psiko-Onkoloji - 87
danışmanlık (kriz odaklı veya psikodinamik),
bilişsel (bilişsel çerçeveleme, problem
çözümü) terapi veya akıl-vücut teknikleri
(rahatlama, hipnoz, meditasyon), grup
müdahaleleri (ifade etme-varoluşsal, bilişseldavranışsal, psiko-eğitimsel) ve çiftler veya
ailelere yönelik müdahaleleri kapsar. Bunlar
genellikle hastalık seyrinin belirli dönemlerini
hedef almaktadır: teşhis / tedavi öncesi,
tedavinin hemen sonrasında veya uzun süreli
tedavi sırasında, ilerlemiş hastalık ya da
ölümde, akrabalar söz konusu olduğunda yas
dönemi boyunca [1]. Daha belirli sorunlar
(örneğin cinsel işlevsizlik, uyku bozukluğu) için
daha belirli müdahaleler tasarlanmıştır.
Hastalığın seyri boyunca doğru zamanlarda
dikkatli psikososyal değerlendirmeler belirli
müdahalelerin önünü açabilir.
Kanser hastalarının psikolojik uyumu
hastalıkla mücadele tarzları açısından
hastalıkla ilişkili stres algılarıyla iç ve dış
kaynaklarının etkileşimi, kişilik özellikleri ve
eldeki destek kaynaklarının bir sonucudur.
Kanserli kişilerde psikolojik terapi hastanın
esenliğini artırmaya yönelik mücadeleyi
kolaylaştırmayı amaçlar. Örneğin ümitsizlik
/acz içindeki ya da endişeli ve düşünceli bir
uyum tarzı olan hastalar hastalığı önemli bir
tehdit, kayıp ya da yenilgi olarak algılarlar ve
bu da depresif ya da endişeli ruhsal
rahatsızlıklara yol açabilir. Psikolojik terapi
sırasında bu menfi düşüncelerle mücadele
edilmeli, hastalık ve yaşama etkisi hakkında
yeni düşünce tarzları geliştirilmeli ve hastalıkla
mücadele etmeye yönelik yeni yöntemler
üzerinde çalışılmalıdır [59].
Grup terapisinde duyguları ve hastalıktan
duyulan korkuyu dile getirmek ve karşılıklı
desteği teşvik etmenin altı çizilir [60]. Duygusal
dışavurum kişinin duygularını derin bir
seviyede algılayabilmesi ve işleyebilmesi
fırsatı vererek stresli kanser tecrübesine ayak
uydurmaya yardımcı olur.
Yakın zamanda müspet etkileri muhafaza
etmeye yönelik yaşamın anlamını bulma
faaliyetine
verilen
önem
kansere
yakalanmanın yıkıcı etkisi karşısında daha da
dikkat
çekici
şekilde
vurgulanmaya
başlanmıştır. Ayrıca bir travma sonrası
88 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
büyüme olgusu ya da olumlu değişikliklere bu
tecrübe nedeniyle rastlanmaktadır. Bu
gözlemler ilerlemiş kanserli hastalarda yeni
psikolojik terapi yöntemlerinin geliştirilmesini
tetiklemiştir [61].
bulundurulduğunda faydalı olabilir, özellikle de
tedavi konusundaki karar henüz verilmemişse
[64].
Onkolojide psikolojik terapinin etkileri
değerlendirilirken araştırma bulguları bunun
hayatta kalma oranını artırmadığını, ancak
hastaların depresyonunu, ümitsizlik/aczini
giderme ve kanser tedavilerine bağlı kalma
oranını artırmak yoluyla sonuçlara etki ettiğini
göstermektedir. Bu konuyla ilgili sonuçlar
anksiyete ve depresyon gibi yaşam kalitesi
göstergeleri veya hastalığa uyumun yanı sıra
kişiler arası ve sosyal işlev boyutlarıdır.
Kanser ve tedavisi hastanın fiziksel ve
psikososyal işlevselliğini, dolayısıyla da genel
yaşam kalitesini büyük ölçüde etkileyebilir.
Psiko-onkoloji disiplini artan bir sayıdaki
ülkelerde onkoloji kapsamında kanser
yolculuğunun önleme, erken tespit, teşhis ve
ilk tedaviler, hayatta kalma, nüks, ölüm
aşaması ve yas gibi çeşitli safhalarında ortaya
çıkan psikososyal ihtiyaçlara yanıt verebilmek
amacıyla geliştirilmekte ve uygulanmaktadır.
Kanserin psikolojik terapisi alanında 329
denemenin eleştirel bir değerlendirmesi ve
yaşam kalitesinin çeşitli boyutlarının göz
önünde bulundurulması ile Newell ve
arkadaşları [9] grup terapisi, eğitim, yapısal ve
yapısal olmayan danışmanlık ve bilişsel
davranışsal terapinin araştırılan birçok
psikososyal sonuç (örneğin depresyon,
anksiyete, genel yaşam kalitesi ve yorgunluk
ve koşullu bulantı gibi fiziksel semptomlar) için
ümit vaat ettiği sonucuna varmıştır.
Hastaları, ailelerini veya sosyal çevrelerini
hedef alan ya da bakıcılar ve sağlık
personeline odaklanan bulgu tabanlı
psikososyal müdahaleler tasarlanmış ve
denenmiş olup halen psikososyal sorunları ele
almak, hastalık ve tedavi sürecine uyumu
sağlamak ve dolayısıyla da sağlık açısından
sonuçları iyileştirmek amacıyla birçok ortamda
uygulanmaktadır.
Müdahaleleri belirli hasta gruplarına (örneğin
kırsal bölgelerden gelen, psikopatolojik
geçmişi olan veya farklı kültürel temelleri olan
hastalar) uygun biçimde tasarlamak için
mevcut
psikolojik
terapi
şekillerinin
uygunluğunu ele alan daha fazla çalışmaya
ihtiyaç vardır. Örneğin bunlar daha üst
sosyoekonomik sınıflardan gelen hastalara
çekici gelebilirken [62] alt sosyoekonomik
sınıflardan gelen hastalarda hastalık şiddetinin
artışı ve tümör tedavisine devam etme
oranında azalma gibi sonuçlara neden
olmaktadır. Đyimserlik, azalmayan birliktelik
veya menfi sosyal etkileşimin psiko-onkolojik
müdahalelerin etkilerini azalttığı, ve dolayısıyla
da halen önerilmekte olan müdahalelerin
belirli bir grup katılımcıya daha fazla fayda
getirmesi
durumunun
ortaya
çıktığı
görülmüştür [63]. Bundan ötürü, hastalara
psikolojik müdahaleleri tavsiye etmek inin en
uygun zamanı belirlemek sıkıntılarını
tartışmak
için
her
zaman
müsait
olmayabilecekleri göz önünde
Sonuç ve öneriler
Ancak uluslararası bir düzeyde psikososyal
onkolojinin
onkolojik
tedaviler
içine
entegrasyonunda hala eksiklikler vardır.
Mevcut bilimsel bilgiyi esas alan klinik ve
eğitime yönelik önerilerde bulunulmuştur [3,
65]; bunların daha büyük ölçüde tasvip ve
kabul görmesi gerekmektedir. Onkolojik
bakımın psikososyal bileşenleri her ulusal
kanser bakımı planının bir parçası olmalı ve
psiko-onkoloji hizmetleri her kanser tedavisi
servisinde sunulmalıdır. Kanser hastaları ve
yakın akrabalarına tedavi sırasında ve
sonrasında
psiko-onkoloji
danışmanlığı
hizmeti ile bir dizi psikososyal servis
sağlanmalıdır; bu kişiler durumları hakkında
açık ve ücretsiz biçimde bilgilendirilmeli,
ihtiyaçları ve tercihlerine saygı gösterilmelidir.
Sağlık personeline geçerli psikososyal
değerlendirme araçları, eğitimi ve devamlı bir
gözetim sağlanmalı ve bunlarla hastalar ve
yakınlarının psikososyal ihtiyaçlarına yeterli
yanıt
verebilmelerine,
iyi
iletişim
kurabilmelerine ve tıbbi karar alma sürecinde
paylaşıma yardımcı olunmalıdır.
Uluslararası Psiko-Onkoloji Cemiyeti (IPOS –
International Psycho-Oncology Society)
1984’te psiko-onkolojinin klinik, eğitimsel ve
araştırma boyutlarına eğilen araştırmacılar ve
klinisyenleri
dünya
çapında
kanser
hastalarının psikososyal bakımında bilgi ve
uygulamayı yaymak ve bunu yaparken de
kültürel, iktisadi ve sağlık sistemi boyutlarına
uygun biçimde sorun ve ihtiyaçların farklarını
göz önünde bulundurmak amacıyla bir araya
getirmek için kurulmuştur. Avustralya’dan
Psiko-Onkoloji Đşbirliği Araştırma Grubunun bir
girişimiyle dünyadaki psiko-onkoloji araştırma
gruplarını gösteren bir harita hazırlanmıştır
(http://www.ipossociety.org/professionals/toolsresources/research-centers.htm).
Psiko-onkoloji
araştırmalarında
ulusları
mukayese etmeye yönelik veriler hastaların
yaşadıkları zorlukları ve müdahalelerin
etkinliğini izleme [66, 67] veya verilen kanser
tedavisinin kalitesini değerlendirme [68]
imkânı sağlayan psikososyal araçların
uluslararası boyutta geliştirilmesi ve tasdiki ile
bugün artık mümkündür.
IPOS’nin sonraki hedefi WHO’ya ulusal
kanserle
mücadele
programlarının
psikososyal unsuruna yönelik eylem
önceliklerinin şekillendirilmesinde yardımcı
olmaktır [3].
Şek. 1.9.3 Đletişim yetenekleri eğitimi sağlık hizmeti
sağlayanların hastaların endişelerini ortaya çıkarma ve
duygusal destek sağlayabilme yeteneklerini geliştirmeyi
amaçlar.
Psikososyal onkolojik bakım kaliteli kanser
tedavisinin vazgeçilmez bir bileşenidir ve
kanser hastalarının ve yakınlarının sağlık
sonuçlarını, yaşam kalitelerini ve tedaviden
memnuniyetlerini iyileştirmek ve sağlık hizmeti
sağlayanların mesleklerini icra ederkenki
esenliğini temin etmek amacıyla bütün
ülkelerde uygulamaya konmalıdır.
Bölüm 1.9: Psiko-Onkoloji - 89
KAYNAKÇA
1. Aaronson, N.K., Ahmedzai, S., Bergman, B., ve arkadaşları. (1993).
The European Organization for Research and Treatment of Cancer
QLQ-C30: A Quality of life Instrument for Use in International Clinical
Trials in Oncology. (Onkoloji alanındaki uluslararası klinik denemelerde
kullanılmak üzere bir yaşam kalitesi enstrümanı) J Nat Can Inst, 85, 36575.
2. Akizuki, N., Yamawaki, S., Akechi, T., Nakano, T., & Uchitomi, Y.
(2005). Development of an Impact Thermometer for use in combination
with the Distress Thermometer as a brief screening tool for adjustment
disorders and/or major depression in cancer patients. (Kanser
hastalarında uyum bozuklukları ve/veya majör depresyonun hızlı
taraması için sıkıntı termometresi ile birlikte kullanılmak üzere bir etki
termometresinin geliştirilmesi) J Pain Symptom Manage, 29(1), 91-99.
3. Akechi T, Okuyama T, Akizuki N, ve arkadaşları. Course of
psychological distress and its predictors in advanced non-small cell lung
cancer patients. (Đleri safhadaki küçük hücreli olmayan akciğer kanseri
hastalarında psikolojik sıkıntının gelişimi ve belirtileri) Psychooncology
2006;15:463-73.
4. American Psychiatric Association. DSM-IV-TR® Diagnostic and
Statistical Manual of mental disorders (Akıl hastalıklarının teşhis ve
istatistiksel kılavuzu), Fourth Ediction, 2003.
5. Back AL, Arnold RM, Baile WF, Fryer-Edwards KA, Alexander SC,
Barley GE, Gooley TA, Tulsky JA. Efficacy of communication skills
training for giving bad news and discussing transitions
to palliative care. (Kötü haberleri vermek ve palyatif bakıma geçiş
konusunu konuşmak için iletişim becerileri eğitiminin etkinliği) Arch Intern
Med. 2007 12;167(5):453-60.
6. Baider L, Goldzweig G, Ever-Hadani P, Peretz T. Breast cancer and
psychological distress: mothers’ and daughters’ traumatic experiences.
(Meme kanseri ve psikolojik sıkıntı: Analar ve kızların travmatik
deneyimleri) Support Care Cancer. 2008 Apr;16(4):407-14
7. Barg FK, Cronholm PF, Straton JB, Keddem S, Knott K, Grater J,
Houts P, Palmer SC. Unmet psychosocial needs of Pennsylvanians with
cancer:
1986-2005.
(Pensilvanyalıların
kanser
konusunda
karşılanamamış psikososyal ihtiyaçları: 1986-2005) Cancer. 2007 Aug
1;110(3):631-9.
8. Berard RM, Boermeester F, Viljoen G. Depressive disorders in an outpatient oncology setting: prevalence, assessment, and management.
(Onkolojide ayakta hastalarda depresif bozukluklar: rastlanma sıklığı,
değerlendirme ve yönetim) Psychooncology 1998;7:112-20.
9. Boesen E, Boesen S, Christensen S, Johansen C. Comparison of
participants and non-participants in a randomized psychosocial
intervention study among patients with malignant melanoma. (Habis
melanom hastaları arasında gerçekleştirilen rasgeleleştirilmiş bir
psikososyal müdahale çalışmasında katılanların ve katılmayanların
mukayesesi) Psychosomatics. 2007 Nov-Dec;48(6):510-6.
10. Brédart A, Didier F, Robertson C, ve arkadaşları. Psychological
distress in cancer patients attending the European Institute of Oncology
in Milan (Milano'daki Avrupa Onkoloji Enstitüsüne gelen kanser
hastalarında psikolojik sıkıntı). Oncology 1999;57:297-302.
11. Brédart A, Robertson C, Razavi D, ve arkadaşları. Patients’
satisfaction ratings and their desire for care improvement across
oncology settings from France, Italy, Poland and Sweden. (Fransa,
Đtalya, Polonya ve Đsveç'teki onkoloji hizmetleri arasında hastaların
memnuniyet oranlarının ve bakım hizmetlerinin iyileştirilmesi dileklerinin
mukayesesi) Psychooncology 2003;12:68-77.
12. Brédart, A., Bottomley, A., Blazeby, J. M., Conroy, T., Coens, C.,
D’Haese, S., ve arkadaşları. (2005). An international prospective study of
the EORTC cancer in-patient satisfaction with care measure (EORTC
kanserinden yatan hastalarda tedaviden memnuniyet konusunun
uluslararası ölçekte değerlendirmesi) (EORTC IN-PATSAT32). Eur J
Cancer, 41(14), 2120-2131.
13. Breitbart W, Bruera E, Chochinov H, Lynch M. Neuropsychiatric
syndromes and psychological symptoms in patients with advanced
cancer. (Đlerlemiş kanserli hastalarda nöropsikiyatrik sendromlar ve
psikolojik semptomlar) J Pain Symptom Manage. 1995 Feb;10(2):13141.
90 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
14. Brett J, Bankhead C, Henderson B, Watson E, Austoker J. The
psychological impact of mammographic screening. A systematic
review. (Mamografik taramanın psikolojik etkisi. Sistematik bir
değerlendirme) Psychooncology. 2005 Nov;14(11):917-38.
15. Burgess C, Cornelius V, Love S, Graham J, Richards M, Ramirez
A. Depression and anxiety in women with early breast cancer: five
year observational cohort study. (Erken dönem meme kanserli
kadınlarda depresyon ve anksiyete: beş yıllık gözlemsel grup
çalışması) BMJ 2005;330:702.
16. Carlson LE, Bultz BD. Efficacy and medical cost offset of
psychosocial interventions in cancer care: making the case for
economic analyses. (Kanser tedavisinde psikososyal müdahalelerin
etkinliği ve tıbbi maliyet değerlendirmesi: iktisadi analizleri göz önünde
bulundurmak) Psychooncology. 2004 Dec;13(12):837-49; discussion
850-6.
17. Cella DF, Tulsky DS, Gray G, Sarafian B, Linn E, Bonomi A,
Silberman M, Yellen SB, Winicour P, Brannon J, ve arkadaşları. The
Functional Assessment of Cancer Therapy scale: development and
validation of the general measure. (Kanser Terapi Skalasının Đşlevsel
Değerlendirmesi: genel ölçütün geliştirilmesi ve doğrulanması) J Clin
Oncol. 1993 Mar;11(3):570-9.
18. Chochinov HM, Hack T, Hassard T, Kristjanson LJ, McClement S,
Harlos M. Dignity therapy: a novel psycho-therapeutic intervention for
patients near the end of life. (Dinginlik terapisi: Ömrün sonuna gelmiş
hastalar için yeni bir psiko-terapötik müdahale) J Clin Oncol. 2005 Aug
20;23(24):5520-5.
19. Couper J, Bloch S, Love A, Macvean M, Duchesne GM, Kissane
D. Psychosocial adjustment of female partners of men with prostate
cancer: a review of the literature. (Prostat kanserli erkeklerin kadın
eşlerinin psikososyal uyumu: literatürün gözden geçirilmesi)
Psychooncology. 2006 Nov;15(11):937-53.
20. Detmar SB, Aaronson NK, Wever LD, Mul er M, Schornagel JH.
How are you feeling? Who wants to know? Patients’ and oncologists’
preferences for discussing health-related quality of life issues.
(Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Kim soruyor? Hastalar ve
onkologların sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi konularını tartışma üzerine
tercihleri) J Clin Oncol. 2000 Sep 15;18(18):3295-301.
21. Eide H, Graugaard P, Holgersen K, Finset A. Physician
communication in different phases of a consultation at an oncology
outpatient clinic related to patient satisfaction. (Hasta memnuniyeti ile
ilişkili olarak bir onkoloji ayakta hasta kliniğinde konsültasyonun
değişik safhalarında doktorla iletişim) Patient Educ Couns. 2003
Nov;51(3):259-66.
22. Fobair P, Stewart SL, Chang S, D’Onofrio C, Banks PJ, Bloom
JR. Body image and sexual problems in young women with breast
cancer. (Meme kanserli genç kadınlarda vücut algısı ve cinsel
problemler) Psychooncology. 2006 Jul;15(7):579-94.
23. Ford D, Easton DF, Stratton M ve arkadaşları. Genetic
heterogeneity and penetrance analysis of the BRCA1 and BRCA2
genes in breast cancer families. (Meme kanserli ailelerde BRCA1 ve
BRCA2 genlerinin genetik heterojenlik ve işleyiş analizi) The Breast
Cancer Linkage Consortium. Am J Hum Genet. 1998 Mar;62(3):67689.
24. Gagnon P, Charbonneau C, Allard P, Soulard C, Dumont S,
Fillion L. Delirium in advanced cancer: a psychoeducational
intervention for family caregivers. (Đlerlemiş kanserde hezeyan:
ailedeki bakıcılar için bir psiko-eğitim müdahalesi) J Palliat Care. 2002
Winter;18(4):253-61.
25. Grassi L, Travado L, Moncayo FL, Sabato S, Rossi E.
Psychosocial morbidity and its correlates in cancer patients of the
Mediterranean area: findings from the Southern European PsychoOncology Study. (Psikososyal hastalık ve Akdeniz bölgesindeki
kanser hastalarında etkileri: Güney Avrupa Psiko-Onkoloji
Çalışmasından bulgular) J Affect Disord 2004;83:243-8.
26. Grassi L, Travado L. The role of psychosocial oncology in cancer
care, in Responding to the challenge of cancer in Europe, (Kanser
tedavisinde psikososyal onkolojinin Avrupa'daki kanser sorununa
müdahaledeki rolü) Coleman MP, Alexe D-M, Albrecht T, McKee M
(der). European Observatory on Health Systems and Policies, 2007.
27. Graves KD, Arnold SM, Love CL, Kirsh KL, Moore PG, Passik SD.
Distress screening in a multidisciplinary lung cancer clinic: prevalence
and predictors of clinically significant distress. (Multidisipliner bir akciğer kanseri kliniğinde sıkıntı taraması: klinik
açıdan mühim sıkıntının rastlanma oranı ve belirtileri) Lung Cancer
2007;55:215-24.
28. Greer S, Moorey S. Adjuvant psychological therapy for cancer
patients. (Kanser hastalarında yardımcı psikolojik terapi) Palliat Med.
1997 May;11(3):240-4.
29. Gysels M, Richardson A, Higginson IJ. Communication training for
health professionals who care for patients with cancer: a systematic
review of effectiveness. (Kanserli hastalara bakan sağlık personeline
yönelik iletişim eğitimi: sistematik bir etkinlik değerlendirmesi) Support
Care Cancer. 2004 Oct;12(10):692-700.
30. Hack TF, Degner LF, Parker PA; SCRN Communication Team. The
communication goals and needs of cancer patients: a review.
Psychooncology. (Kanser hastalarının iletişim hedefleri ve ihtiyaçları: bir
değerlendirme) 2005 Oct;14(10):831-45; discussion 846-7.
31. Helgeson VS. Recent advances in psychosocial oncology.
(Psikososyal onkolojideki yeni ilerlemeler) J Consult Clin Psychol. 2005
Apr;73(2):268-71.
32. Hewitt M, Rowland JH. Mental health service use among adult
cancer survivors: analyses of the National Health Interview Survey.
(Kanser sonrasında hayatta kalan erişkinlerde akıl sağlığı hizmetlerinden
faydalanma: Ulusal Sağlık Mülakatı Anketinin analizleri) J Clin Oncol.
2002 Dec 1;20(23):4581-90.
33. Holland JC. IPOS Sutherland Memorial Lecture: an international
perspective on the development of psychosocial oncology: overcoming
cultural and attitudinal barriers to improve psychosocial care.
(Psikososyal onkolojinin geliştirilmesine dair bir uluslararası perspektif:
Psikososyal bakımı geliştirmek için kültürel ve tutumsal engelleri aşmak)
Psychooncology. 2004 Jul;13(7):445-59.
34. Holland JC, Jacobsen PB, Riba MB; NCCN Fever and Neutropenia
Practice Guidelines Panel. NCCN: Distress management. (Sıkıntı
Yönetimi) Cancer Control. 2001 Nov-Dec;8(6 Suppl 2):88-93.
35. Hopwood P. Psychosocial aspects of risk communication and
mutation testing in familial breast-ovarian cancer. (Risk iletişimi ve
mutasyon tesinin ailevi meme-yumurtalık kanserinde psikososyal
boyutları) Curr Opin Oncol. 2005 Jul;17(4):340-4.
36. Kash KM, Holland JC, Breitbart W, Berenson S, Dougherty J,
Ouellette-Kobasa S, Lesko L. Stress and burnout in oncology.
(Onkolojide stres ve tükenmişlik) Oncology (Williston Park). 2000
Nov;14(11):1621-33; discussion 1633-4, 1636-7.
37. Kissane DW, Bloch S, Miach P, Smith GC, Seddon A, Keks N.
Cognitive-existential group therapy for patients with primary breast
cancer--techniques and themes. (Primer meme kanserli hastalarda
bilişsel-varoluşsal grup terapisi - teknik ve temalar) Psychooncology.
1997 Mar;6(1):25-33.
38. Kissane DW. Psychosocial oncology: Present status, Future
directions. (Psikososyal onkoloji: Mevcut durum, gelecekteki eğilimler)
Multinational Association of Supportive Care in Cancer. 16th International
Symposium Proceedings, 2004.
39. Lispscomb, J., Gotay, C.C., Snyder, C. (2005). Outcome
assessment in cancer: Measures, methods, and applications. (Kanserde
sonuç değerlendirmesi: Önlemler, yöntemler ve uygulamalar.)
Cambridge University Press.
40. Mehnert A, Koch U. Psychosocial care of cancer patients-international differences in definition, healthcare structures, and
therapeutic approaches. (Kanser hastalarının psikososyal bakımı tanımlar, sağlık sistemleri ve terapötik yaklaşımlarda uluslararası
farklılıklar) Support Care Cancer 2005;13:579-88.
41. Mehnert A, Koch U. Prevalence of acute and post-traumatic stress
disorder and comorbid mental disorders in breast cancer patients during
primary cancer care: a prospective study. (Primer kanser tedavisi
sırasında meme kanseri hastalarında akut ve travma sonrası stres
bozuklukları ve diğer akıl hastalıklarının rastlanma sıklığı: ümit vaadeden
bir çalışma) Psychooncology 2007;16:181-8.
Web siteleri
42. Meiser B. Psychological impact of genetic testing for cancer susceptibility:
an update of the literature. (Kansere yakalanma riskine yönelik genetik testlerin
psikolojik etkisi: literatürün bir güncellemesi) Psychooncology. 2005
Dec;14(12):1060-74.
43. Meiser B, Gaff C, Julian-Reynier C, ve arkadaşları. International
perspectives on genetic counseling and testing for breast cancer risk. (Meme
kanseri riski hakkında genetik danışmanlık ve testlere dair uluslararası bakış
açıları) Breast Dis 2006;27:109-25.
44. Merckaert I, Libert Y, Razavi D. Communication skills training in cancer
care: where are we and where are we going? (Kanser tedavisinde iletişim
yetenekleri eğitimi: Neredeyiz ve nereye gidiyoruz?) Curr Opin Oncol
2005;17:319-30.
45. Newell S, Sanson-Fisher RW, Girgis A, Bonaventura A. How well do
medical oncologists’ perceptions reflect their patients’ reported physical and
psychosocial problems? Data from a survey of five oncologists. (Tıbbi
onkologların algıları hastalarının bildirilen fiziksel ve psikososyal problemlerini
ne ölçüde yansıtır? Beş onkologdan alınan anket verileri) Cancer
1998;83:1640-51.
46. Newell SA, Sanson-Fisher RW, Savolainen NJ. Systematic review of
psychological therapies for cancer patients: overview and recommendations
for future research. (Kanser hastalarının psikolojik terapilerinin sistematik
değerlendirmesi: Genel durum ve gelecekteki araştırmalar için öneriler) J Natl
Cancer Inst. 2002 Apr 17;94(8):558-84.
47. Ong LM, de Haes JC, Hoos AM, Lammes FB. Doctor-patient
communication: a review of the literature. (Doktor-hasta iletişimi: Literatürün bir
gözden geçirmesi) Soc Sci Med. 1995 Apr;40(7):903-18.
48. Osborn T. The psychosocial impact of parental cancer on children and
adolescents: a systematic review. (Ebeveynlerdeki kanserin çocuklar ve
ergenlerdeki psikososyal etkisi: sistematik bir değerlendirme) Psychooncology.
2007 Feb;16(2):101-26.
49. Özalp E, Soygür H, Cankurtaran E, Turhan L, Akbıyık D, Geyik P.
Psychiatric morbidity and its screening in Turkish women with breast cancer: a
comparison between the HADS and SCID tests. (Meme kanserli Türk
kadınlarda psikiyatrik hastalık ve taraması: HADS ve SCID testlerinin bir
mukayesesi) Psychooncology 2007.
50. Pascoe S, Edelman S, Kidman A. Prevalence of psychological distress
and use of support services by cancer patients at Sydney hospitals.
(Sidney'deki hastanelerde kanser hastalarında psikolojik sıkıntının yaygınlığı ve
destek hizmetlerinin kullanımı) Aust N Z J Psychiatry 2000;34:785-91.
51. Passik SD, Dugan W, McDonald MV, Rosenfeld B, Theobald DE,
Edgerton S. Oncologists’ recognition of depression in their patients with
cancer. (Onkologların kanserli hastalarında depresyonu tanımlaması) J Clin
Oncol. 1998 Apr;16(4):1594-600.
52. Razavi, D., Delvaux, N., Farvacques, C., & Robaye, E. (1990). Screening
for adjustment disorders and major depressive disorders in cancer in-patients.
(Kanserli yatan hastalarda uyum bozuklukları ve majör depresif bozuklukların
taranması) Br J Psychiatry, 156, 79-83.
53. Razavi, D., Merckaert, I., Marchal, S., Libert, Y., Conradt, S., Boniver, J., ve
arkadaşları. (2003). How to optimize physicians’ communication skills in
cancer care: results of a randomized study assessing the usefulness of
posttraining consolidation workshops. (Kanser tedavisinde hekimin iletişim
becerileri nasıl optimize edilebilir: eğitim sonrası konsolidasyon çalıştaylarının
faydalarını değerlendirmeye yönelik rasgeleleştirilmiş bir çalışma) J Clin Oncol,
21(16), 3141-3149.
54. Sanson-Fisher R, Girgis A, Boyes A, Bonevski B, Burton L, Cook P.
The unmet supportive care needs of patients with cancer. (Kanserli
hastaların karşılanamamış destekleyici bakım ihtiyaçları) Supportive
Care Review Group. Cancer 2000, 88: 226-37.
55. Santos FR, Kozasa EH, Chauffaille Mde L, Colleoni GW, Leite JR.
Psychosocial adaptation and quality of life among Brazilian patients with
different hematological malignancies. (Farklı hematolojik habasetleri
olan Brezilyalı hastalarda yaşam kalitesi ve psikososyal uyum) J
Psychosom Res 2006;60:505-11.
56. Razavi D, Delvaux N. Précis de psycho-oncologie de l’adulte.
Masson, Paris, 2008, s.311.
57. Scheier MF, Helgeson VS, Schulz R, ve arkadaşları.
Moderators of interventions designed to enhance physical and
psychological functioning among younger women with early-stage
breast cancer. (Erken dönemdeki meme kanserli genç kadınlarda
fiziksel ve psikolojik işlevselliği artırmaya yönelik olarak tasarlanmış
müdahalelerin düzenleyicileri) J Clin Oncol 2007;25:5710-4.
58. Schofield P, Carey M, Bonevski B, Sanson-Fisher R. Barriers to
the provision of evidence-based psychosocial care in oncology.
(Onkolojide bulgu tabanlı psikososyal bakım sağlamanın önündeki
engeller) Psychooncology. 2006 Oct;15(10):863-72.
59. Sellick SM, Edwardson AD. Screening new cancer patients for
psychological distress using the hospital anxiety and depression
scale. (Hastane anksiyete ve depresyon skalası kullanılarak yeni
kanser hastalarında psikolojik sıkıntı taraması) Psychooncology.
2007 Jun;16(6):534-42.
60. Stead ML, Brown JM, Fallowfield L, Selby P. Lack of
communication between healthcare professionals and women with
ovarian cancer about sexual issues. (Sağlık personeli ile yumurtalık
kanserli kadınlar arasında cinsel konularda iletişim eksikliği) Br J
Cancer. 2003 Mar 10;88(5):666-71.
1. Uluslararası Psiko-Onkoloji Cemiyeti http://www.ipossociety.org/
2. Kanada Psikososyal Onkoloji Derneği:
http://www.capo.ca/eng/
3. Avustralya Kanserli Erişkinlerin Bakımına yönelik Pratik
Kılavuzları: http://www.nhmrc.gov.au/
4. Ulusal Sağlık ve Klinik Mükemmeliyet Enstitüsü
rehberliği: http://guidance.nice.org.uk/
5. Destekleyici bakım ve sıkıntı yönetimi konusunda Ulusal
Kapsamlı Kanser Ağı (NCCN) kılavuzları: www.nccn.org
6. Psiko-onkoloji araştırma gruplarının dünya haritası:
http://www.ipos-society.org/professionals/toolsresources/research-centers.htm
61. Söllner W, DeVries A, Steixner E, Lukas P, Sprinzl G, Rumpold
G, Maislinger S. How successful are oncologists in identifying
patient distress, perceived social support, and need for psychosocial
counselling? (Onkologlar hasta sıkıntısını algılanan sosyal desteği
ve psikososyal danışmanlık ihtiyacını tespit etmede ne denli
başarılılar?) Br J Cancer. 2001 Jan;84(2):179-85.
62. Strong V, Waters R, Hibberd C, ve arkadaşları. Emotional
distress in cancer patients: the Edinburgh Cancer Centre symptom
study. (Kanser hastalarında duygusal sıkıntı: Edinburgh Kanser
Merkezi semptom çalışması) Br J Cancer 2007;96:868-74.
63. Tavoli A, Mohagheghi MA, Montazeri A, Roshan R, Tavoli Z,
Omidvari S. Anxiety and depression in patients with gastrointestinal
cancer: does knowledge of cancer diagnosis matter?
(Gastrointestinal kanserli hastalarda anksiyete ve depresyon:
kanser teşhisini bilmek fark ettirir mi?) BMC Gastroenterol
2007;7:28.
64. Uchitomi Y, Mikami I, Nagai K, Nishiwaki Y, Akechi T, Okamura
H. Depression and psychological distress in patients during the year
after curative resection of non-small cell lung cancer. (Küçük
olmayan hücreli akciğer kanserinin iyileştirici cerrahi alımından
sonraki yılda hastalarda depresyon ve psikolojik sıkıntı) J Clin Oncol
2003;21:69-77.
65. Vadaparampil ST, Miree CA, Wilson C, Jacobsen PB.
Psychosocial and behavioral impact of genetic counseling and
testing. (Genetik danışmanlık ve testlerin psikososyal ve davranışsal
etkisi) Breast Dis. 2006-2007;27:97-108.
66. Velikova G, Booth L, Smith AB, ve arkadaşları. Measuring
quality of life in routine oncology practice improves communication
and patient well-being: a randomized controlled trial. (Rutin onkoloji
pratiğinde yaşam kalitesini ölçmek iletişimi ve hasta esenliğini artırır:
rasgeleleştirilmiş kontrollü bir deneme) J Clin Oncol 2004;22:71424.
67. Wells KB, Stewart A, Hays RD, Burnam MA, Rogers W, Daniels
M, Berry S, Greenfield S, Ware J. The functioning and well-being of
depressed patients. Results from the Medical Outcomes Study.
(Depresif hastaların işlevselliği ve esenliği. Tıbbi sonuçlar
Çalışmasının sonuçları) JAMA. 1989 Aug 18;262(7):914-9.
68. Wilson KG, Chochinov HM, McPherson CJ, LeMay K, Allard P,
Chary S, Gagnon PR, Macmillan K, De Luca M, O’Shea F, Kuhl D,
Fainsinger RL. Suffering with advanced cancer. (Đlerlemiş kanserde
ızdırap) J Clin Oncol. 2007 May 1;25(13):1691-7.
69. Zabora J, BrintzenhofeSzoc K, Curbow B, Hooker C, Piantadosi
S. The prevalence of psychological distress by cancer site.
(Kanserin bulunduğu organ bazında psikolojik sıkıntının yaygınlığı)
Psychooncology 2001;10:19-28.
Bölüm 1.9: Psiko-Onkoloji - 91
1.10
Onkolojide Rehabilitasyon
Özet
> Rehabilitasyon
kanserin
erken
tespitiyle
başlayıp
teşhis
değerlendirmesinden
tedaviye,
rehabilitasyon ve ömrün sonu
aşaması da dâhil olmak üzere tüm
kanser sürecini kapsayan kapsamlı
kanser
bakım
konseptinin
vazgeçilmez bir parçasıdır
> Kanser
rehabilitasyonu
hastaya
kanser tedavisi sonrasında fiziksel,
sosyal, psikolojik ve işiyle ilgili
işlevselliği geri kazanmada yardımcı
olma süreci olarak tanımlanır
> Rehabilitasyon programları hastalara
ve ailelerine tedavinin sonuçlarıyla
başa çıkmada destek olmaya ve
yaşam kalitesi ile işlevsel durumlarına
yeniden
kavuşmalarını
mümkün
kılmaya yönelik kapsamlı ve disiplinler
arası bir yaklaşımı içerir
> Rehabilitasyon
ihtiyaçları
birey
bazında yaşam kalitesini ve fiziksel
performansı
ölçen
araçlarla
değerlendirilmelidir
> Araştırma sonuçları rehabilitasyon
programlarının etkilerine dair elle
tutulur ampirik bulgular sağlamaktadır
ve bunlar özellikle sağlıkla ilintili
yaşam kalitesi, psikososyal statü ve
psikiyatrik yan rahatsızlıklar gibi
sonuçlar dairesinde büyük önem arz
eder
Erken teşhis ve kanser terapisindeki
gelişmeler nedeniyle birçok kanser türü için
hayatta kalma süreleri geride kalan on yıllarda
artış göstermiş, ancak tam anlamıyla iyileşme
oranları sadece bir kaç türde benzer bir
iyileşme sergilemiştir. Cerrahi, kemoterapi ve
radyasyon gibi onkolojik tedaviler daha agresif
ve çoğu zaman da uzun soluklu hale
gelmiştir. Kanser terapileri toksisite meydana
getirmekte ve bu da kısa ve uzun vadeli ciddi
yan etkilere, işlev kaybına ve psikososyal
sıkıntılara neden olabilmektedir. Dolayısıyla
birçok durumda kanser hastanın bakımı için
92 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
önemli sorunlar getiren kronik bir hastalık
olarak değerlendirilmelidir. Birçok kanser
hastası yaşam kalitesi ve işlevsel durumları
üzerinde ciddi etkilere neden olan mükerrer
onkolojik tedavilere ihtiyaç duymaktadır.
Hastaların bu değişikliklere adaptasyonuna
yönelik talepler bunların boyutları ve geçici mi
yoksa kalıcı mı olduklarına bağlı olarak
değişmektedir. Hastaların kendileri tıbbi
tedaviden aktif bir yaşama katılım boyutunda
daha fazla beklenti içindedirler. Hal böyleyken
kanser rehabilitasyonu geride kalan on
yıllarda
önem
kazanmıştır.
Bugün
rehabilitasyon kanserin erken tespitiyle
başlayıp
teşhis
değerlendirmesinden
tedaviye, rehabilitasyon ve ömrün sonu
aşaması da dâhil olmak üzere tüm kanser
sürecini kapsayan kapsamlı kanser bakım
konseptinin vazgeçilmez bir parçasıdır.
Kanser
rehabilitasyonunun
kavramları ve yapısı
temel
Kanser rehabilitasyonu hastaya kanser
tedavisi sonrasında fiziksel, sosyal, psikolojik
ve işiyle ilgili işlevselliği geri kazanmada
yardımcı olma süreci olarak tanımlanabilir [1].
Bir süreç olarak rehabilitasyon birincil tedavi
sırasında ya da hemen akabinde ve ikincil ve
üçüncül önleme dönemlerinde başlar. Kanser
rehabilitasyonu hastalara ve ailelerine
tedavinin sonuçlarıyla başa çıkmada destek
olmaya ve yaşam kalitesi ile işlevsel
durumlarına yeniden kavuşmalarını mümkün
kılmaya yönelik kapsamlı ve disiplinler arası
bir yaklaşımı içerir [2].
Rehabilitasyonun kavramsal bir temeli olarak
WHO işlevsellik, engellilik ve sağlık
sınıflandırması (ICF, daha önceden ICIDH =
Uluslararası kısıtlılık, engellilik ve özürlülük
sınıflandırması) insanların sağlık durumları
içinde sürdürdükleri yaşamı tarif eder [3]. ICF
sağlık ve sağlıkla ilişkili alanların vücut
işlevlerini ve yapılarını, faaliyet ve katılımı
tanımlayan bir sınıflandırmasıdır. Bu alanlar
vücut, birey ve sosyal açılardan sınıflandırılır.
ICF aynı zamanda çevresel etkenlerin de bir
listesini içerir. ICF sağlık sonuçlarını anlama
ve ölçmede faydalıdır. Klinik ortamlarda,
araştırmalarda sağlık hizmetlerinde veya
anketlerde birey ya da popülasyon düzeyinde
kullanılabilir [3]. Meme kanseri için ICF
sınıflandırmasının
yayınlanmıştır [4].
bir
ilk
sürümü
Kanser rehabilitasyon hizmetleri çeşitli
kurumsal sistemlerde geliştirilebilir. Çoğu
Avrupa ülkesi ile ABD’de rehabilitasyon
hizmetleri ekseriyetle ayakta hasta temelinde
sunulmaktadır. Birçok kanser merkezi ve
hastanesi
hastalarına
çeşitli
kanser
rehabilitasyon hizmetleri sunarlar. Almanya
tüm kronik hastalıklar için yatan hasta
rehabilitasyon hizmetleri sunan kendine has
bir rehabilitasyon klinikleri sistemine sahiptir [5,
6].
Rehabilitasyon ihtiyaçları
Hastalığın seyri boyunca farklı safhalarda
birden fazla rehabilitasyonla ilgili husus ortaya
çıkmaktadır. Tedavi sonrası ilk safhada ortaya
çıkan sorunlar nüks ve ömrün sonu
aşamasında ortaya çıkanlardan farklıdır [7].
Bu nedenle rehabilitasyon ihtiyaçları kişi
bazında değerlendirilmelidir [8]. Kanser
hastalarında rehabilitasyon ihtiyacı fiziksel
performans ve yaşam kalitesini ölçen araçlarla
değerlendirilir [9, 10]. Kansere özel skalalar
hastalığın ve tedavinin bireyin yaşam kalitesini
nasıl etkilediğini değerlendirmeye çalışır. Bu
araçlar klinik ve araştırma amaçları ile
rehabilitasyon
programlarının
etkilerinin
değerlendirilmesinde faydalıdır. Bu skalaların
bazıları derinlemesine mülakatlar ve vaka
yönetimi müdahaleleri ile birlikte kullanılabilir.
Bunlar ayrıca kanserle ilgili sorunların
belgelenmesi,
hasta
ihtiyaçlarının
değerlendirilmesi ve sonuçları iyileştirme
amaçlı bilgilerin sağlanmasına da yararlar.
Hedef ve müdahaleler
Kanser rehabilitasyonu çoğu zaman cerrahi
ve tıbbi terapilerin akabinde fiziksel işlev ve
bağımsızlığı yeniden kazanmayı ya da
yeniden tesis etmeyi amaçlar. Bunun da
ötesinde rehabilitasyonun önemli bir hedefi
yetmezlik durumunun engellenmesidir. Her ne
kadar yeniden istihdam tüm hastalarda
başarılamasa
da
mesleki
yeniden
entegrasyon rehabilitasyonun özellikle genç
hastalarda önemli bir hedefidir [11].
Detaylarıyla
kanser
rehabilitasyonunun
hedefleri şunlardır:
- fiziksel ve duygusal değişimlerle başa
çıkmak;
- kuvvet, dayanıklılık ve hareketlilik odaklı
olarak fiziksel durum ya da performansı
iyileştirmek
- sosyal, duygusal ve akli işlevselliği
iyileştirmek;
- rehabilitasyon sorunlarını ve tedavinin
etkilerini
(örnepin
acı,
yorgunluk,
kondisyonsuzluk, çoklu sinir hastalığı, uyku
bozuklukları) tespit ve tedavi etmek;
- kendine yardımcı olma stratejilerini ve
hastalık yönetiminde başarıyı geliştirmek;
- Beslenme danışmanlığı yoluyla diyet
alışkanlıklarını iyileştirmek; ve
- hastalara yeniden istihdam ya da yeniden
meslek edinme konusunda yardımcı olmak.
Hedefler kişinin ihtiyaçlarını esas almalı ve
mümkünse makul bir sürede ulaşılabilir
düzeyde olmalıdır. Kanserli her bireyin
kendine has fiziksel ve duygusal ihtiyaçları
bulunduğu için her biri özel bir rehabilitasyon
planına gerek duyar. Hastalar ve aile bireyleri
rehabilitasyon sürecinde aktif ve tümüyle
bilgilendirilmiş katılımcılar olmaya teşvik edilir
ve böylece hedefe ulaşmaya katkıda
bulunurlar.
Bir ihtiyaç ve hedef değerlendirmesini
tamamlamak
suretiyle
rehabilitasyon
müdahaleleri hastanın iyileşme aşamalarına
göre
tasarlanır.
Rehabilitasyon
programlarında geniş tedavi seçenekleri
bulunmaktadır (Tablo 1.10.1).
- Acı yönetimi ve tamamlayıcı tıp da dahil
olmak üzere tıbbi tedavi
- Egzersiz programları
- Fizik tedavi
- Diyet danışmanlığı
- Acı yönetimi
- Sigarayı bırakma eğitimi
- Psikolojik
danışmanlık
/
bireysel
psikoterapi
- Psikolojik eğitim
- Sanat terapisi / Mesleki terapi
- Nöropsikolojik eğitim
Tablo 1.10.1 Kanser rehabilitasyonunda müdahaleler
Tanı altgrupları (örneğin meme kanseri,
prostat kanseri) ve tedavi alt grupları (örneğin
kök hücre naklinden sonra) için uzmanlaşmış
programlar geliştirilmiştir. Kadınlarda meme
kanseri için uzman rehabilitasyon programları
lenfödemin
kapsamlı
yönetimi,
diyet
danışmanlığı, ameliyat sonrası meme
yeniden inşasının yönetimi, psikolojik
danışmanlık ve psikoterapi veya vücut
hakkındaki düşünce ve kendine güveni ele
alan dans terapisine odaklanabilir. Başka bir
örnekte ise kök hücre naklinden sonra ciddi
yorgunluk ve azalmış fiziksel performans
yaşayan hastalar çoğu zaman özel eğitime,
psikolojik eğitime ve uzun süren bir düzelme
dönemine ihtiyaç duyarlar.
Rehabilitasyonda Psiko-onkoloji
Psikososyal müdahaleler rehabilitasyon
programının vazgeçilmez bir parçasıdır.
Geçtiğimiz on yıllarda bireysel ya da grup
terapileri temel alan psikososyal müdahaleler
geliştirilmiş [12, 13] ve bunlar rehabilitasyon
merkezlerinde de uygulanmıştır. Metaanalizler ve sistematik gözden geçirmeler bu
müdahalelerin en yüksek EBM düzeyleri olan
I veya II’de olduğunu göstermiştir [14-17].
Rehabilitasyonda
psiko-eğitim
grup
müdahaleleri çoğunlukla çeşitli unsurları
içeren bilişsel davranışsal yaklaşımı temel
almaktadır (Tablo 1.10.2). Bunlar 6 ile 12
seans sürmekte ve yapısal bir gündemle
kanser hastalarının en önde gelen sorunlarına
odaklanıp aktif bir baş edebilme davranışını
tetiklemektedir.
- Kanser ve tedavisi hakkında bilgiler
- Sosyal ve duygusal destek, deneyimlerin
paylaşımı
- Stres yönetimi
- Bilişsel davranışsal kendini yönlendirme
ve oto-kontrol teknikleri
- Rahatlama, yönlendirilmiş imgelem
Tablo 1.10.2 Kanser rehabilitasyonunda psiko-eğitim
programlarının unsurları
Multidisipliner bir iş olarak kanser
rehabilitasyonu
Kapsamlı
kanser
rehabilitasyonu
multidisipliner bir sağlık çalışanları grubu
tarafından
verilmektedir.
Kanser
rehabilitasyonunda görev alan sağlık
çalışanlarının tümü bireye mümkün olan en
yüksek düzeyde işlev ve bağımsızlığa dönüş
ve en iyi yaşam kalitesini temin etme yolunda
kararlı bir tutum takınırlar. Bu uzmanlar
arasında
onkologlar,
psikologlar,
rehabilitasyon hemşireleri, diyetisyenler /
beslenme uzmanları, fizik tedaviciler, mesleki
terapistler, sanat terapistleri (müzik terapisi,
dans terapisi, biblio-terapi vs. dâhil), sosyal
hizmet / mesleki danışmanlar ve ayrıca çeşitli
inançlara mensup din adamları yer
almaktadır. Tüm bu uzmanlar çoğu zaman bir
onkolog rehberliğinde koordine edilirler. Birlikte
yakın bir şekilde çalışıp rehabilitasyon
boyunca multidisipliner vaka konferansları
aracılığıyla düzenli bir iletişim içinde
bulunmalıdırlar. Yapısal toplantılar ile harici
denetim rehabilitasyonda kalite güvencesinin
unsurlarıdır.
Kanser
değerlendirilmesi
rehabilitasyonunun
Rehabilitasyonda sistematik araştırma ve
değerlendirme 1980 civarında başlamıştır.
Rehabilitasyon müdahalelerinin etkinlik ve
kalitesini değerlendirmek üzere araştırma
programları geliştirilmiştir. Diğer araştırma
alanlarına kıyasla onkolojik rehabilitasyon
programları üzerinde sayılı ampirik çalışma
gerçekleştirilmiştir. Bazı çalışmalar özellikle
sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi, psikososyal statü
ve psikiyatrik yan hastalıklar gibi önemli sonuç
boyutlarında rehabilitasyon programlarının
sonuçlarına dair iyi ampirik bulgular
sağlamaktadır [18-23]. Öte yandan bazı
uzunlamasına çalışmalar rehabilitasyon
programlarının etkilerinin katamnezik takip
değerlendirmelerinde
istikrarlı
etkileri
görüldüğünün
ispatlanamadığını
ortaya
koymuştur [23, 24]. Bazı çalışmalarda birçok
sonuç ölçütünün skorları temel düzeye ya da
daha da aşağı düşme eğilimi göstermiştir [23].
Yalnızca kısa vadeli takip içeren bir dizi
çalışma [20] rehabilitasyon önlemleri ile
sağlanan gelişmelerin takip sürecinde de
muhafaza edilebildiğini göstermiştir. Yaş,
Bölüm 1.10: Onkolojide Rehabilitasyon - 93
cinsiyet, sosyal statü ve psikolojik durum gibi
etkenlerin zaman ekseninde rehabilitasyonun
başarısı konusunda prognostik açıdan ilgili
etkenler olduğu gösterilmiştir [22]. Bazı
çalışmalarda ise belirli ayakta hasta
rehabilitasyon programlarının yorgunluğu
azaltmada etkili olmakla birlikte yorgunluk ile
94 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
ilişkili değişimlerin fiziksel parametrelerdeki
değişimlerle ilintili olduğunu göstermiştir [25].
Başka çalışmalarsa kanser hastalarında
egzersiz ve eğitim programlarının etkilerini
doğrulamaktadır [26, 27]. Hastaların çok
boyutlu programları tek bileşenli programlara
tercih ettiği yönünde bazı bulgular vardır [28].
Gelecekte
özellikle
geleceğe
dönük
uzunlamasına çalışmalarla rehabilitasyon
programlarının etkinliğini artırmaya yönelik
daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
KAYNAKÇA
1. Gerber L, Vargo M, Smith R (2005). Rehabilitation of the cancer
patient. (Kanser hastasının rehabilitasyonu) In: DeVita VT, Hellman S,
Rosenberg SA, der., Cancer: principles and practice of oncology.
Philadelphia, PA: Lippincott Williams & Wilkins. 3089-3110.
2. Fialka-Moser V, Crevenna R, Korpan M, ve arkadaşları. (2003).
Cancer rehabilitation: particularly with aspects on physical impairments.
(Kanser rehabilitasyonu: Özellikle fiziksel yetersizlikler boyutu) J Rehabil
Med 35: 153-162.
3. WHO (2001). International classification of functioning, disability and
health: ICF. (Uluslararası işlevsellik, engellilik ve sağlık sınıflandırması)
Geneva:
World
Health
Organization.
Erişim
adresi:
http://www.who.int/classifications/icf/en/ Erişim tarihi: 15 Kasım 2008.
4. Brach M, Cieza A, Stucki G, ve arkadaşları. (2004). ICF
Core Sets for breast cancer. (Meme kanseri için ICF
Çekirdek Kümeleri) J Rehabil Med 121-127.
5. Koch U ve Weis J (1992). Cancer rehabilitation in the
Federal Republic of Germany--a critical review from the
perspective of rehabilitation psychology. (Federal
Almanya'da
kanser
rehabilitasyonu-- rehabilitasyon
psikolojisi
açısından
eleştirel
bir
değerlendirme)
Strahlenther Onkol 168: 622-627.
6. Koch U (2000). Current developments in rehabilitation.
(Rehabilitasyonda yeni gelişmeler) Rehabilitation (Stuttg)
39: 315-316.
7. Gerber LH (2001). Cancer rehabilitation into the future.
(Gelecekte kanser rehabilitasyonu) Cancer 92: 975-979.
8. Lehmann JF, DeLisa JA, Warren CG, ve arkadaşları.
(1978). Cancer rehabilitation: assessment of need,
development, and evaluation of a model of care. (Kanser
rehabilitasyonu: ihtiyaç, gelişim ve örnek bir tedavi
değerlendirmesi) Arch Phys Med Rehabil 59: 410-419.
9. Ganz PA, Schag CA, Lee JJ, ve arkadaşları. (1992).
The CARES: a generic measure of health-related quality
of life for patients with cancer. (CARES: Kanserli
hastalarda sağlıkla ilişkili yaşam kalitesinin genel bir
ölçütü) Qual Life Res 1: 19-29.
10. Schag CA, Ganz PA, Heinrich RL (1991). Cancer
Rehabilitation Evaluation System--short form (CARES-SF).
A cancer specific rehabilitation and quality of life
instrument. (Kanser Rehabilitasyonu Değerlendirme
Sistemi -- Kısaca (CARES-SF). Kansere özel bir
rehabilitasyon ve yaşam kalitesi aracı) Cancer 68: 14061413.
11. Spelten ER, Verbeek JH, Uitterhoeve AL, ve arkadaşları. (2003).
Cancer, fatigue and the return of patients to work-a prospective cohort
study. (Kanser, yorgunluk ve hastaların işe geri dönüşü- geleceğe dönük
bir grup çalışması) Eur J Cancer 39: 1562-1567.
12. Newell SA, Sanson-Fisher RW, Savolainen NJ (2002). Systematic
review of psychological therapies for cancer patients: overview and
recommendations for future research. (Kanser hastalarına yönelik
psikolojik terapilerin sistemadik değerlendirmesi: genel durum ve
gelecekteki araştırmalar için öneriler) J Natl Cancer Inst 94: 558-584.
13. Holland JC, Breitbart W (1998). Psycho-oncology. (Psiko-onkoloji)
New York: Oxford University Press.
14. Edwards AG, Hailey S, Maxwell M (2004). Psychological interventions
for women with metastatic breast cancer. (Metastatik meme kanserli
kadınlarda psikolojik müdahaleler) Cochrane Database Syst Rev
CD004253.
15. Meyer TJ and Mark MM (1995). Effects of psychosocial interventions
with adult cancer patients: a meta-analysis of randomized experiments.
(Erişkin kanser hastalarında psikososyal müdahalelerin etkileri:
rasgeleleştirilmiş deneylerin bir meta-analizi) Health Psychol 14: 101-108.
16. Sheard T and Maguire P (1999). The effect of psychological
interventions on anxiety and depression in cancer patients: results of two
meta-analyses. (Kanser hastalarında psikolojik müdahalelerin anksiyete
ve depresyona etkisi: iki meta-analizin sonuçları) Br J Cancer 80: 17701780.
17. National Breast Cancer Centre and The National Cancer Control
Initiative (2003). Clinical Practice Guidelines for the Psychosocial Care of
Adults with Cancer. (Kanserli Erişkinlerin Psikososyal Tedavisine Yönelik
Klinik Uygulama Rehberleri) Camperdown, Australia: National Breast
Centre.
18. Bartsch HH, Weis J, Moser MT (2003). Cancer-related fatigue in
patients attending oncological rehabilitation programs: prevalence,
patterns and predictors. (Onkolojik rehabilitasyon programlarına devam
eden hastalarda kanserle ilişkili yorgunluk: yaygınlık, rastlanma dokusu ve
belirtiler) Onkologie 26: 51-57.
19. Berglund G, Bolund C, Gustafsson UL, ve arkadaşları. (1994). A
randomized study of a rehabilitation program for cancer patients: The
starting again group. (Kanser hastalarına yönelik bir rehabilitasyon
programının rasgeleleştirilmiş bir çalışması: Yeniden başlama grubu)
Psychooncology 3: 109-120.
20. Heim ME, Kunert S, Ozkan I (2001). Effects of inpatient
rehabilitation on health-related quality of life in breast cancer
patients. (Yatan hasta rehabilitasyonunun sağlıkla ilgili yaşam
kalitesine meme kanseri hastalarında etkileri) Onkologie 24: 268272.
21. Schwiersch M, Stepien J, Schroeck R (1994).
Veränderungen der lebensqualität von tumorpatientinnen
und
-patienten
nach
stationärer
onkologischer
rehabilitation. Die psychosoziale situation zu beginn und
am ende eines stationären heilverfahrens sowie ein jahr
danach. Prax Klin Verhaltensmedizin Rehab 28: 230-240.
22. Teichmann JV (2002). Evaluation der effektivität
stationärer onkologischer rehabilitationsmaßnahmen.
Rehabilitation (Stuttg) 41: 53-63.
23. Weis J and Domann U (2006). Interventions in the
rehabilitation of breast cancer patients--a critical literature
review of the state of the art. (Meme kanseri hastalarının
rehabilitasyonunda müdahaleler -- En yeni yaklaşımların
eleştirel bir literatür değerlendirmesi) Rehabilitation
(Stuttg) 45: 129-145.
24. Krischke N, Niebrugge S, Petermann F (1996).
Stationäre onkologische rehabilitation: veränderung der
lebensqualität, programmerwartung und -beurteilung von
krebspatienten. Prax
Klin Verhaltensmedizin Rehab 35: 186-193.
25. van Weert E, Hoekstra-Weebers J, Otter R, ve
arkadaşları. (2006). Cancer-related fatigue: predictors
and effects of rehabilitation. (Kanserle ilişkili yorgunluk:
Belirleyiciler ve rehabilitasyonun etkileri) Oncologist 11:
184-196.
26. Dimeo FC, Stieglitz RD, Novelli-Fischer U, ve
arkadaşları. (1999). Effects of physical activity on the
fatigue and psychologic status of cancer patients during
chemotherapy. (Kemoterapi sırasında kanser hastalarının
yorgunluğu ve psikolojik durumları üzerinde fiziksel
aktivitenin etkileri) Cancer 85: 2273-2277.
27. Spence RR, Heesch KC, Eakin EG, ve arkadaşları.
(2007). Randomised controlled trial of a supervised
exercise rehabilitation program for colorectal cancer
survivors immediately after
chemotherapy: study protocol. (Kemoterapinin hemen
sonrasında kolorektal kanserden hayatta kalanlara
yönelik bir denetimli egzersiz rehabilitasyon programının
rasgeleleştirilmiş kontrollü denemesi: çalışma protokolü)
BMC Cancer 7: 154.
28. van Weert E, Hoekstra-Weebers J, Grol B, ve
arkadaşları.
(2005).
A
multidimensional
cancer
rehabilitation program for cancer survivors: effectiveness
on health-related quality of life. (Kanserden hayatta
kalanlarda çok boyutlu bir kanser rehabilitasyon
programı: sağlıkla ilgili yaşam kalitesi boyutunda etkinlik)
J Psychosom Res 58: 485-496.
Bölüm 1.10: Onkolojide Rehabilitasyon - 95
1.11
Onkolojide Modern Görüntüleme
Özet
> Tümör
dokusunun
büyümesi
geleneksel
olarak
anatomik
görüntüleme yöntemlerinin alanına
giren çok aşamalı bir süreçtir
> Moleküler süreçler onkolojinin temelini
teşkil ettiği için anatomik görüntüleme
bugün artık hücre altı seviyedeki bu
olaylara
ışık
tutabilen
yeni
teknolojilerle takviye edilmektedir
> En modern anatomik görüntüleme
yöntemleri arasında iyi bilinen
tekniklerin yeni uygulamaları ve
moleküler
görüntüleme
çalışmalarındaki
yakın
tarihli
gelişmeler yer almaktadır
Ultrason. Ultrason dünya genelinde daha
sonra detaylı değerlendirme için Bilgisayarlı
Tomografi (CT) veya Manyetik Rezonans
(MR) görüntülemeye girecek semptomatik
kanser hastalarının çoğunun ilk incelemesi
amacıyla kullanılan güvenli ve invazif olmayan
bir görüntüleme yöntemidir. Ultrasonun
başarısı erişilebilir tüm katı organlardaki
tümörleri lezyon morfolojisi bazında ve belirli
bir gri skala üzerinde tespit edebilmesindendir.
Optimal kontrast çözünürlüğü tiroid, karaciğer,
dalak, pankreas, rahim, yumurtalık ve prostat
gibi iç kısımlardaki katı organlarda ve lenf
nodülleri gibi ayrıntısız yapılarda yakalanır.
Ultrason sondanın ilgili bölgeye yakın
konuşlandırıldığı
durumlarda
küçük
lezyonların verdiği iyi görüntü nedeniyle
ameliyat sırasında teşhis için de kullanılabilir.
Dahası ultrason gerçek zamanlı çok
düzlemliliği nedeniyle müdahale prosedürleri
için de ideal bir kılavuz işlevi görür. Öte
yandan düşük maliyeti ve yaygınlığına
rağmen bu yöntem işletmene bağımlılığı
nedeniyle ispatlanmış habasetlerin rutin
aşamalandırmasında,
metastazların
aranmasında ve tedaviye verilen yanıtın
değerlendirilmesinde fazla güvenilir sayılmaz
[1].
96 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
CT. CT halen neredeyse tüm tümörlerin
teşhisi, aşamalandırılması ve takibinde
kullanılmaktadır. CT görüntüleme X-ışınlarının
inceltilmesine dayanmaktadır (Şekil 1.11.1 a)
Spiral
tarama
modunun
1990’larda
uygulamaya sokulması sürekli veri alımı
imkânı sağlamış ve dinamik çalışmaların
geliştirilmesinin önünü açmıştır (Şekil 1.11.1
b). 1998’de çok dilimli CT tarayıcıların en
önemli kardiyak görüntüleme uygulaması
olarak geliştirilmesi daha ince dilimlerle (0,6
mm’ye kadar) daha yüksek güç seviyelerinde
daha hızlı taramayı mümkün kılmıştır (Şekil
1.11.1 c). Ancak tümör dokusunun normal
dokuya
kıyasla
tabiatındaki
düşük
çözünürlükten
ötürü
iyotlu
kontrast
ortamlarının kullanılmasına halen sıklıkla
ihtiyaç duyulmaktadır.
CT görüntülemenin çok düzlemlilik olmadan
geleneksel kullanımı birçok görüntü işleme
yöntemi ile daha da geliştirilmiştir. Bunlar
arasında sajital, koronal ve verevli
görüntüleme için çok düzlemli yeniden
biçimlendirme görünüşü (MPR) (Şekil 1.11.2
a, b, c); lezyonlarda damar oluşumu gibi belirli
bir kitle içinde yalnızca azami özkütleye sahip
yapıları göstermek için azami-yoğunluk
projeksiyonları (MIP) (Şekil 1.11.3 a); sanal
bronkoskopi ve kolonoskopi için değişen ışık
geçirgenliği düzeylerine sahip organların
tümünün gösterimi amaçlı hacim işleme (VR)
rekonstrüksiyonları (Şekil 1.11.3 b); farklı
özkütleli yapıların kenarındaki vokselleri ayırt
etmeye yarayan yüzey işleme (SR)
rekonstrüksiyonları bulunmaktadır.
A
B
C
Dedektör
Sonuçlarının tekrarlanabilirliği nedeniyle CT
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) standart kriteri
ve Katı Tümörlerde Yanıt Değerlendirme
Kriteri (RECIST) dâhilinde terapiye verilen
yanıtları izlemek için standart muayene olarak
yer almaktadır [2].
MRI. Manyetik rezonans görüntüleme (MRI)
bir manyetik alanın ve yüksek frekanslı
elektromanyetik palsların kontrast ortamı
kullanmadan dahi çok iyi yumuşak doku
kontrastı verecek şekilde anatomik yapıların
görüntülenmesini esas almaktadır. Modern
MR süreçlerinde daha kısa görüntüleme
zamanları kullanılmakta ve daha az sayıda
hareketten
kaynaklanan
bozulmaya
rastlanmaktadır.
Şek. 1.11.1 a, b, c. Uzun yıllar kullanılan konvansiyonel CT
(a) ile yürütülen çalışmaların ardından spiral CT’nin
kullanımı sürekli veri alımını (b) ve çok dilimli CT’nin
kullanımı da daha fazla detektör satırı kullanılmasıyla daha
hızlı taramayı (c) mümkün kılmıştır. Dr. Mannudeep
Kalra’dan alıntıdır.
MRI iyonlaştırıcı radyasyon uygulamaz; bu
nedenle de mükerrer muayeneler dokulara
radyasyon hasarı verme riski olmaksızın
kullanılabilirse de yine de sık bir şekilde
maruziyetin kansere yatkınlıkla ilişkisi Birleşik
Krallıkta bir uzman komisyonu tarafından
incelenmektedir. Yüksek maliyetler nedeniyle
çoğu yerde erişilemez oluşu MRI'nın dünya
çapında yayılımını zorlaştırmaktadır.
MRI görüntülemede yakın zamanda
gerçekleşen gelişmeler arasında Difüzyon
2A
2B
2C
3A
3B
Şek. 1.11.2 a, b, c. Bir yumurtalık kanseri hastasının Çok
yüzeyli (MPR) CT rekonstrüksiyonlarında eksensel görüntüde
bir hepatik lezyon görülmektedir (a) ve bunun koronal (b) ve
sajital (c) görüntülerde karaciğer yüzeyine yakınlığı aşikârdır,
dolayısıyla da hasta aşama IV değil aşama III’tedir.
Şek. 1.11.3 a, b. Çok dilimli bir CT çalışmasından 2,5
mm’lik dilimler kullanılarak erken kontrast sonrası
aşamada elde edilen ve karaciğerin arter damar yapısını
gösteren hacim işleme (VR) ve koronal azami yoğunluk
projeksiyonu (MIP).
ağırlıklı görüntüleme (DWI-MRI) ve Dinamik
Kontrastı Artırılmış (DCE-MRI) bulunmaktadır.
DWI’da görüntünün kontrastı moleküllerdeki
su
hareketi
farklılıklarından
kaynaklanmaktadır (Şekil 1.11.4 a, b, c); bu
teknik hızla uygulanabilir ve tümör hücreselliği
ve hücre zarlarının bütünlüğüne dair bilgiler
verir [3]. DCE’de ise dokular arasındaki farklar
heterojen kontrast ortamı alımı ve tümördeki
damar oluşumunun farklı düzeyleri ile
vurgulanır; dolayısıyla geleneksel sitotoksik
kemoterapi, yeni antianjiyojenik ilaçlar,
hormonal ve diğer hedefli terapiler ve
radyoterapi gibi tedavilerin etkinliğini izlemede
kullanılabilir [4].
PET. Çoğu tümör hücresi enerji tedarikini
glikoz alarak sağlamaktadır. Dolayısıyla
radyasyonla etiketlenmiş 18-florodeoksiglikoz
(18FDG)
gibi
glikoz
analoglarının
uygulanması tümör dokularını normal
dokulara kıyasla “daha sıcak” gösterir. Çeşitli
kanserler 18-FDG kullanılarak %80-98
arasında doğruluk oranları ile teşhis edilip
aşamalandırılabilir.
Pozitron Emisyon Tomografisi (PET)
görüntüleme aaşamalandırma ve tedaviye
verilen yanıtın değerlendirilmesinin yanı sıra
lenfoma ve melanom hastalarında da
kullanılabilir. PET’nin tedaviye verilen yanıtın
izlenmesindeki avantajları terapi sonrasında
kitlelerin metabolik açıdan aktif (kalan tümör)
ya da inaktif (tedavi sonrası fibroz) olmasına
bağlıdır. Metabolik değişimler anatomik
yanıttan önce gerçekleştiği için PET
görüntüleme bu bilgileri diğer anatomik
yöntemlerden önce verebilir [5]. Öte yandan
FDG böbreklerde üreyle atıldığı için idrar yolu
tümörleri doğru şekilde teşhis edilemeyebilir.
Tekniğin uygulama alanını genişletecek yeni
PET
kontrast
maddeleri
halen
geliştirilmektedir.
Sanal Kolonoskopi. Sanal Kolonoskopi
(VC) kolorektal polip ve kanserlerin
tespitine yönelik invazif olmayan bir CT
yöntemidir (Şekil 1.11.5). Endoskopik
kolonoskopiye kıyasla hızlı, invazif
olmayan, anestezi gerektirmeyen ve
henüz kullanım deneyimi kısıtlı da olsa
hastalık yapma ve ölüme yol açma oranı
çok düşük olmasıyla dikkat çekmektedir.
Halen çok dilimli CT kullanılarak ortalama
tarama süresi 4-10 saniye olarak
gerçekleştirilmekte ve 0,6 mm'lik ince dilimler
yüksek kaliteli MPR (çok düzlemli
rekonstrüksiyon) ve 3 boyutlu rekonstrüksiyon
hazırlanmasına imkân vermektedir.
VC haustral kıvrımların arkasında ve kolon
kıvrımlarının
ötesindeki
lezyonları
bağırsakların iç kısmının hem ileri hem de
geriye doğru endolüminal görüntüsünü
sunmak suretiyle verebilmektedir. Ayrıca
kolon dışındaki anormallikleri de tespit
edebilme kabiliyeti mevcuttur.
Bu tekniğin kısıtlamalarıysa muhafaza edilen
sıvıyla ilişkili hatalı negatif sonuçlar, tam
olmayan gerilim ve düz lezyonları gösterme
zorluğudur [6]. Endoskopik kolonoskopiye
kıyasla sanal kolonoskopinin en önemli
dezavantajı
biyopsi
yapabilme
ve
görüntülenen polipleri alabilme yetisinin
bulunmamasıdır. Đkincil derecedeki başka bir
dezavantaj ise VC’nin kolorektal kanser için bir
tarama yöntemi olarak kullanılmasında
iyonlaştırıcı radyasyona maruziyettir. Ancak
kolon duvarı ile endolüminal gaz arasındaki
doğal olarak yüksek kontrast oranı nedeniyle
VC genellikle düşük radyasyon dozları ile
gerçekleştirilmektedir.
Moleküler görüntüleme
Çoğu tanısal görüntüleme anatomik tekniklere
dayanmaktadır. Yakın zamanda radyolojik
araştırmalar anatomik görüntülemeyi işlevsel
görüntüleme ile tamamlama konusuna
odaklanmaktadır.
Onkolojide
moleküler
görüntüleme hücre ve molekül düzeyinde
süreçleri inceleyebilmek için yeni teknikleri ve
sondaları
kullanmaktadır.
Moleküler
görüntüleme
yöntemleri
hastaları
aşamalandırmak, tedaviye verilen yanıtları
öngörmek ve hedef alınan moleküllerin biyodağılımına dair bilgi sağlamak amacıyla
kullanılabilir. Özel olarak hedeflenmiş kontrast
maddelerinin yüksek çözünürlüklü görüntüleme
yöntemleriyle birlikte kullanımı daha erken teşhis ve yeni
kanser ilaçları tercihinde yönlendirmesağlamaktadır.
Đzleklerin özelliklerine bağlı olarak kanser hücrelerinin
sinyal kalıtsal bilgi aktarımı, hücre ölümü ve protein
etkileşimleri gibi çeşitli boyutları hedeflenip
görüntülenebilir.
Bölüm 1.11: Onkolojide Modern Görüntüleme - 97
Moleküler görüntüleme için çeşitli yöntemler
kullanılabilir; genellikle tek foton emisyonlu
bilgisayarlı tomografi (SPECT), pozitron
emisyonlu tomografi (PET), manyetik
rezonans (MR) ve bilgisayarlı tomografi (CT).
Örneğin
hücreler
arası
geçişlerde
süperparamanyetik
demiroksit
(SPIO)
parçacıkları tek bir kanser hücresinin klinik MR
kullanılarak görüntülenmesine imkân verir [7].
Dahası, kemoterapi ajanlarının paklitaksel ya
da florurasil gibi pozitron emisyonlu analogları
tümörün radyasyonla işaretlenmiş analogu
alıkoyma yeteneğinin değerlendirilmesinde [8]
ve dolayısıyla belirli bir kemoterapiye
başlayacak hastalara avantaj sağlamada
kullanılabilmektedir.
Radyasyonla
işaretlenmiş
somatostatin
analoglarının
görüntülemede
kullanımı
somatostatin reseptörü çoğu tümörde aşırı
vurgulu olduğu için yüksek tümör-arka plan
oranlarına neden olmaktadur ve bu nedenle
de
nöroendokrin
tümörlerinin
aşamalandırılmasında
standart
haline
gelmiştir. Bu yaklaşımı temel alarak
radyasyonla
işaretlenmiş
somatostatin
analoglarının kullanıldığı bir peptit reseptörü
radyonüklid terapisi alınamayan somatostatin
reseptörü pozitif çıkan nöroendokrin tümörlü
hastalarda bir tedavi yöntemi olarak ortaya
çıkmaktadır [9].
A
B
Onkolojide görüntülemenin gelecekteki
yönelimleri
B
Farklı görüntüleme yöntemlerindeki gelişmeler
ve bunların birlikte kullanımı potansiyelinin her
birinin tek başına kullanımından daha iyi
sonuçlar vereceği öngörülmektedir. CT, MR,
US ve PET, RT (IMRT) gibi yüksek
hassasiyetli radyoterapi tekniklerine rehberlik
edebilir [10].
Bunun ötesinde bir sinerji ortak detektörlerin
kullanımı ile gama ışını ve iletim x-ışınları
emisyonunun tespit edildiği ve böylece
metabolik süreçlerin daha iyi konumlandırıldığı
PET/SPECT ve CT’nin birleşiminden
doğabilir.
C
Şek. 1.11.4 a, b, c. Bir endometrial kanser hastasının pelvis
MR çalışması. T1 kontrast öncesi (a) ve kontrast sonrası
(b) görüntüler büyümüş bir patolojik sağ obtürator lenf
nodülünü göstermektedir. 900 b-değeri ile alınmış
Difüzyon ağırlıklı görüntü (DWI) (c) lenf nodülünün
moleküllerdeki düşük su-hareketi nedeniyle fazla
yoğun olduğunu, dolayısıyla da pozitifliğini doğrular.
98 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
PET’nin alışılmış düşük-uzaysal çözünürlüğü
PET’nin ve anatomik görüntülerin yazılım
tabanında CT ve MR ile birlikte kaydedilmesi
ve birleştirilmesi ya da donanım bazında CT
ile entegrasyonu (PET-CT) ile artırılmıştır
(Şekil 1.11.6).
Tüm vücudun MR görüntülemesi halen
kanser aşamalandırmasında sintigrafiye
hastalığın
iskelete
yayılımının
aşamalandırması ve tümör yükünün
değerlendirmesinde bir alternatif olarak
değerlendirme altındadır [11].
Şek. 1.11.5 a, b, c. Sanal kolonoskopi (VC) olağan
eksensel görüntüde (a) ve hacim görüntüsünde (b)
polipleri gösterebilmektedir ve bu görüntü endoskopik
kolonoskopi (c) ile mukayese edilebilir düzeydedir.
Sonuçlar
Modern onkoloji teşhis, aşamalandırma ve
tedaviye verilen yanıtların değerlendirilmesi
için kesitli görüntülemeden yararlanmaktadır.
Yeni moleküler görüntüleme teknikleri tümör
biyolojisi ve işlevselliği hakkındaki bilgileri
hastalığın mevcut görüntüleme yöntemleriyle
görüntülenmesine
eklemeyi
vaat
etmektedirler. Anatominin görüntülenmesi ve
işlevin değerlendirilmesi alanında halen
gelişmeler kaydedilmekte ve tekil yöntemler
şeklinde ve ardışık entegrasyonla kullanımları
kanser hastalarının nihai yönetimini iyileştirme
yönünde ilerlemektedir.
Şek. 1.11.6 Rahmin sağ duvarında bir hipermetabolik lezyonu cerrahi sonrası endometrial adenokarsinom teşhisiyle gösteren
PET-CT entegre görüntüsü
KAYNAKÇA
1. Wilson SR, Burns PN (2003). The role of Microbubble-enhanced
sonography in oncologic imaging. (Mikroköpükle geliştirilmiş
sonografinin onkolojik görüntülemede rolü) In: American Roentgen
Ray Society. Oncologic Imaging, Categorical Course Syllabus.
Leesburg, VA: ARRS.
2. Jaffe CC (2006). Measures of response: RECIST, WHO, and
new alternatives. (Yanıtların ölçüsü: RECIST, WHO ve yeni
alternatifler) J Clin Oncol 24: 3245-3251.
3. Koh DM and Collins DJ (2007). Diffusion-weighted MRI in the
body: applications and challenges in oncology. (Vücutta difüzyon
ağırlıklı MRI: uygulamalar ve onkolojideki sorunlar) AJR Am J
Roentgenol 188: 1622-1635.
4. Padhani AR and Husband JE (2001). Dynamic contrastenhanced MRI studies in oncology with an emphasis on
quantification, validation and human studies. (Onkolojide dinamik
kontrast geliştirmeli MRI çalışmalarında nicelikselliğe, doğrulamaya
ve insani çalışmalara vurgu) Clin Radiol 56: 607-620.
5. Gambhir SS, Czernin J, Schwimmer J, ve arkadaşları. (2001). A
tabulated summary of the FDG PET literature. (FDG PET literatürünün
tablolu bir özeti) J Nucl Med 42: 1S-93S.
6. Macari M, Bini EJ, Jacobs SL, ve arkadaşları. (2004). Colorectal
polyps and cancers in asymptomatic average-risk patients: evaluation
with CT colonography. (Asemptomatik orta riskli hastalarda kolorektal
polip ve kanserler: CT kolonografisiyle değerlendirme) Radiology 230:
629-636.
7. Harisinghani MG, Barentsz J, Hahn PF, ve arkadaşları. (2003).
Noninvasive detection of clinically occult lymph-node metastases in
prostate cancer. (Prostat kanserinde klinik olarak bilinmeyen lenf nodülü
metastazlarının invazif olmayan tespiti) N Engl J Med 348: 2491-2499.
8. Gupta N, Price PM, Aboagye EO (2002). PET for in vivo
pharmacokinetic and pharmacodynamic measurements. (Canlı
organizmada farmakokinetik ve farmakodinamik ölçümler için PET) Eur
J Cancer 38: 2094-2107.
9. Forrer F, Valkema R, Kwekkeboom DJ, ve arkadaşları. (2007).
Neuroendocrine tumors. Peptide receptor radionuclide therapy.
(Nöroendokrin tümörleri. Peptit reseptörü radyonüklid terapisi)
Best Pract Res Clin Endocrinol Metab 21: 111-129.
10. Lecchi M, Fossati P, Elisei F, ve arkadaşları. (2008). Current
concepts on imaging in radiotherapy. (Radyoterapide
görüntülemeye dair mevcut kavramlar) Eur J Nucl Med Mol
Imaging 35: 821-837.
11. Johnston C, Brennan S, Ford S, ve arkadaşları. (2006).
Whole body MR imaging: applications in oncology.(Tüm vücudun
MR görüntülemesi: Onkolojide uygulamalar) Eur J Surg Oncol 32:
239-246.
Bölüm 1.11: Onkolojide Modern Görüntüleme - 99
1.12
Düşük ve Orta Gelir Seviyesindeki
Ülkelerde Meme Sağlığı
Özet
> Meme kanseri tüm ekonomik düzeylerdeki
ülkeleri etkileyen uluslararası bir problem,
kadınlarda en yaygın kanser ve dünya
genelinde bir kadının kanserden ölüm
nedenleri arasında en yüksek ihtimali teşkil
etmektedir
> Meme kanserinin büyük ölçüde zengin
ülkelerin bir sorunu olduğu yönündeki yaygın
yanlış kanıya rağmen meme kanserinden
ölümlerin çoğunluğu düşük ve orta gelir
seviyesindeki ülkelerde (LMC) meydana gelir
> LMC'de meme kanseri yükü gelecek yıllarda
artmakta olan ortalama yaşam beklentisi ve
artan meme kanseri riskiyle ilişkilendirilen
değişen doğurganlık ve davranış şekilleri
nedeniyle yükselmeye devam edecektir
> Küresel Meme Sağlığı Girişimi (BHGI) LMC
için bulgu tabanlı, ekonomik açıdan
uygulanabilir, kaynaklar açısından hassas ve
bulgu tabanlı meme kanseri erken tespit,
teşhis, tedavi ve sağlık sistemleri kılavuzları
geliştirmiştir
> BHGI kılavuzları sistematik ve kapsamlı
gelişme için bir çerçeve oluşturabilir ve
kaynak tahsisinde öncelikleri belirleyen sağlık
bakanları, siyaset yapıcılar, idareciler ve
kurumlara yardımcı olmayı amaçlamaktadır
> Uygun hazırlık değerlendirme araçları
geliştirmeye yönelik bir sistematik araştırma
programı ile etkin uygulama stratejilerini
belirlemek BHGI kılavuzlarını LMC'de etkili
biçimde uygulamak için gereklidir
Meme kanseri dünya genelinde kadınlarda en
yaygın kanser kaynaklı ölüm nedenidir ve
vaka başına ölüm oranı düşük ve orta gelir
düzeyindeki ülkelerde (LMC – Low and Middle
Income Countries) en yüksektir.
100 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
Küresel çapta meme kanseri kadınlarda en
yaygın kanserdir ve her yıl 1,1 milyondan fazla
kadında rastlanarak kadınlarda yeni teşhis
edilen tüm kanserlerin %23’ünü oluşturur [1].
Meme kanseri kaynaklı olarak her yıl 411.000
ölüm meydana gelir ve bu tüm nedenlerden
kaynaklanan kadın ölümlerinin %1,6’sını teşkil
eder (Şekil 1.12.1) [2]. 2010 yılı için
projeksiyonlar yeni meme kanser vakalarının
yıllık küresel yükünün 1,5 milyona ulaşacağını
ve bunların artmakta olan bir çoğunluğunun
LMC’de görüleceğini göstermektedir [3]. Son
beş yıl içinde meme kanseri konmuş yaklaşık
olarak 4,4 milyon kadın halen hayattadır ve bu
rakam da meme kanserini dünya genelinde
en yaygın rastlanan kanser yapmaktadır [1].
Meme kanserinin büyük ölçüde zengin
ülkelerin bir sorunu olduğu yönündeki yaygın
yanlış kanıya rağmen her yıl meme
kanserinden ölümlerin çoğunluğu gelişmiş
ülkelerde değil, gelişmekte olan ülkelerde
meydana gelir [3].
Sağlık sistemlerinin eşitsizliği. Meme kanseri
kaynakları yüksek düzeydeki ülkeler için halen
aciliyet arz eden bir halk sağlığı sorunudur ve
insidans oranlarının yılda %5’e varan
oranlarda artış gösterdiği düşük kaynaklı
bölgelerde de ivedilikle ele alınması gereken
bir problem haline gelmektedir [2, 4]. Çoğu
LMC’de meme kanseri insidans oranları
insidans oranlarının zaten yüksek olduğu
bölgelere nazaran çok daha hızlı bir şekilde
artmaktadır. Küresel meme kanseri insidans
oranları 1990’dan bu yana yılda yaklaşık %0,5
oranında artmıştır; bunu daha da açmak
gerekirse Çin’deki kanser kayıt merkezleri
nüfus tabanlı meme kanseri taramasının
bulunmamasına
rağmen
yıllık
%3-4
dolaylarında insidans artışları kaydetmekte,
Japonya, Singapur ve Kore’deki meme kanseri
oranları geride kalan 40 yılda ikiye ya da üçe
katlanmakta, ve yine Çin’de kentsel kayıt
merkezleri sadece geride kalan on yılda %2030’luk artışları belgelemektedirler [5]. Hindistan'ın
kentsel alanlarında 15 yıl önce servikal kanser
kadınlardaki kanserler arasında en yüksek
insidans oranına sahipken bugün meme kanseri
kadınlarda en yaygın konulan kanser teşhisi
payesini almıştır [6]. Gelişmekte olan ülkelerin
çoğunda nispeten genç yaş piramidine rağmen
meme kanseri yeni vakaların %45'ini, yıllık
ölümlerin de %54'ünü teşkil etmektedir [3].
LMC’de meme kanseri yükü gelecek yıllarda
şu nedenlerden dolayı muhtemelen artış
gösterecektir: 1) artan ortalama yaşam
beklentisi ve 2) artan meme kanseri riskiyle
ilişkilendirilen değişen doğurganlık ve davranış
şekilleri. Yaş bazındaki oranlarda bir değişim
olmayacağını
öngören
muhafazakar
tahminlerle dahi (Şekil 2) 2002 ve 2020
arasında küresel insidans ve ölüm oranında
yalnızca
demografik
değişimlerden
kaynaklanan %50’ye yakın bir artış
gerçekleşebilir ve bunun orantısız bir kısmı 20
yıldan kısa bir süre zarfında %55’lik insidans
ve %58’lik ölüm oranı artışlarıyla gelişmekte
olan ülkelerde meydana gelebilir [3].
Bu istatistikler muhtemelen meme kanseri
oranlarındaki artışı gerçek oranın altında
tahmin etmektedir, bunun da nedeni LMC’den
alınabilen kısıtlı verilerin meme kanserinin yaş
bazındaki insidans ve ölüm oranlarında da
özellikle yakın zamanda doğum yapmış
gruplarda artışa işaret etmesidir. Bu durum
bilhassa kentlerde yaşayan kadınlar için
geçerli olup en azından kısmen azalan
doğurganlık, ilerleyen doğum yaşı, azalan
fiziksel egzersiz ve daha erken yaşta adet
görme ile ilişkilendirilen beslenme alışkanlıkları
gibi tümü menopoz sonrası meme kanserinde
artan oranlarla ilişkilendirilen Batılı yaşam
tarzlarının benimsenmesi ile ilgilidir [5, 7, 8].
Meme kanseri yönetiminde kaydedilen önemli
bilimsel gelişmelere rağmen dünya uluslarının
çoğu hastalığı erken tespit, teşhis ve tedavi
yeteneklerini
artıracak
kaynaklardan
yoksundur. LMC’de kanserden hayatta kalma
oranlarındaki kötüye gidiş büyük ölçüde geç
safhada
müdahale
edilmesinden
kaynaklanmakta ve bu durum da kısıtlı teşhis
ve tedavi imkânları ile bir araya geldiğinde
idealden uzak sonuçlar doğurmaktadır [9].
Her yıl Hindistan’da tedavi için başvuran
75.000 yeni vakanın %50 ila %70’i teşhis
tarihinde lokal olarak ilerlemiş (aşama III)
veya metastatik (aşama IV) meme
kanseridir [10]. Mukayese için EUROCARE
çalışmasında ve SEER kanser kayıt
merkezinde
1990-1992
aralığında
Avrupa’daki meme kanseri vakalarının
%38’i, Amerika’dakilerin de %30’u teşhis
tarihinde lokal olarak ilerlemiş durumdadır
[11].
Geç teşhis sorununa ek olarak meme
kanserinin ölümcüllük oranları LMC’de sağlık
sistemi altyapısının önemli bileşenlerinin ve
meme kanserinin erken tespit, teşhis ve
tedavisi için gerekli kaynakların eksikliği
nedeniyle yüksek seyretmektedir [12, 13]. Her
ne kadar çoğu LMC enfeksiyon hastalıklarının
en önemli halk sağlığı sorunu olmasından
ötürü henüz kanseri öncelikli bir sağlık sorunu
olarak betimlememişse de kanser tedavisi
gelecek on yıllarda bulaşıcı hastalıkların
kontrol altına alınmasındaki gelişmeler ve
ortalama
yaşam beklentisindeki
artış
sonucunda önemli bir sağlık sorunu olarak
gündemde yer alacaktır [8].
Meme Sağlığı Kılavuzları. Meme kanserinin
tespiti, teşhisi ve tedavisine yönelik optimal
yaklaşımları özetleyen bulgu tabanlı kılavuzlar
kaynakları yüksek düzeyde olan birçok ülkede
oluşturulmuş ve yayımlanmıştır [14, 15]. Bu
kılavuzlar optimal uygulamaları tanımlamakta,
dolayısıyla da LMC bağlamında kısıtlı fayda
sağlamaktadır. Optimal uygulama kılavuzları
birçok nedenden ötürü LMC’de çok uygun
olmayabilir; bunların arasında yetersiz
personel kaynakları, kısıtlı sağlık hizmetleri
altyapısı, ilaç yokluğu ve kültürel duvarlar
sayılabilir.
Dolayısıyla
LMC’ye
göre
düşünülmüş ve özellikle de mevcut sağlık
sistemi kaynaklarını göz önünde bulunduran
klinik uygulama kılavuzları oluşturulması
gerekmektedir.
0.38
0.25
0.37
0.37
Đnsidans
0.27
0.39
0.32
Oran= Ölüm Oranı
0.39
0.35
0.33
0.45
0.45
0.42
0.48
0.27
0.32
2002: 1.152.000 vaka, 411.000 ölüm
Oran= Ölüm Oranı
Đnsidans
Nispeten gelişmiş ülkeler
Az gelişmiş ülkeler
0.30(190bin ölüm / 636bin vaka)
0.43 (221bin ölüm / 514bin vaka)
Şek. 1.12.1 2002’de tahmin edilen meme kanseri ölüm/insidans oranları: A) Dünyanın coğrafi bölgelerine göre
ve B) daha gelişmiş ve az gelişmiş ülkelere göre [3]. Meme kanseri vakalarının çoğunluğu kaynakları yüksek ülkelerde teşhis
edilmekte, ancak meme kanseri nedenli ölümlerin çoğu düşük ve orta kaynak düzeyindeki ülkelerde gerçekleşmektedir.
Fred Hutchinson Kanser Araştırmaları
Merkezi ve Susan G. Komen tarafından
birlikte sponsorluğu yapılan Küresel Meme
Sağlığı Girişimi (BHGI – Breast Health Global
Initiative) kısıtlı sağlık hizmeti kaynakları
bulunan ülkelerde meme kanseri sonuçlarını
iyileştirmek amacıyla bulgu tabanlı, ekonomik
açıdan uygulanabilir ve kültürel açıdan uygun
kılavuzların geliştirilmesine çalışmaktadır.
BHGI LMC’de meme kanseri konusunda
sağlık hizmeti eşitsizliklerini (Seattle 2002)
[16], bulgu tabanlı kaynak tahsisi (Bethesda
2005) [17] ve kılavuzların uygulanmasını
(Budapeşte 2007) [18] ele alan üç küresel
zirve düzenlemiştir. Ulusal Kapsamlı Kanser
ağının (NCCN – National Comprehensive
Cancer Network) yaklaşımı kullanılarak
oluşturulan BHGI bugün Tıp Enstitüsü
tarafından resmen önerilen [19] bir bulgu
tabanlı uzlaşı panel sürecini LMC’de meme
sağlığı ile ilgili olarak meme kanserinin erken
tespiti [20, 21, 22], teşhisi [23, 24, 25], tedavisi
[26, 27, 28] ve sağlık sistemlerine [29, 30]
ilişkin kısıtlı kaynaklara uygun kılavuzlar
hazırlamak için geliştirmiş ve uygulamıştır.
BHGI kılavuzları meme kanseri tedavi
programları kaynakların kısıtlı olduğu
ülkelerde uygulanıp geliştirildikçe kaynak
tahsisinde öncelikleri belirleyen sağlık
bakanları, siyaset yapıcılar, idareciler ve
kurumlara yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
Kılavuz yayımlama ve uygulama (D&I –
Dissemination
and
Implementation)
araştırmaları. Bugün dahi tıp camiasında
hakim görüş araştırma ve yayınların bilimsel
bulguların
genel
uygulamaya
dönüştürülmesinde yeterli olduğudur [31]. Ne
yazık ki 2001 tarihli kilometre taşı niteliğindeki
bir Tıp Enstitüsü (IOM – Institute of Medicine)
raporu açıkça çoğu bilimsel gelişmenin
uygulamaya dönüştürülmesindeki sorunları
ortaya koymuştur [32, 33]. Daha yakın
dönemde ise Rubenstein ve Pugh IOM'nin
ikinci aktarım bloğunu -klinik araştırmadan
uygulamaya- iki kısma ayırmıştır: 1) klinik
araştırmadan kılavuzlara ve 2) kılavuzlardan
uygulamaya [34]. D&I araştırmacıları sürecin
karmaşık olduğunu ifade etmekte ve yeni
teknoloji ve uygulamaların benimsenmesinde
kritik önem arz eden faktör ve süreçleri
belirlemeye başlamaktadırlar [35]. Her ne
kadar değişim için hazırlığı değerlendirme
Bölüm 1.12: Düşük ve Orta Gelir Seviyesindeki Ülkelerde Meme Sağlığı - 101
yönünde bir miktar D&I çalışması
gerçekleştirilmişse de bunlar genellikle
sağlayıcılar ya da sağlık birimleri gibi tek bir
bileşene odaklanmış ya da kişinin kendi
etkinliğini ya da çevreyi değerlendirmeye
almaksızın
amaca
yoğunlaşmışlardır.
Uygulama literatürü üzerinde gerçekleştirdiği
geniş
çaplı
değerlendirmenin
sonuç
bölümünde Greenhalgh sistemin yeniliğe
hazırlığı alanında daha fazla araştırma ve
belirli
müdahalelerin
uygulamasının
değerlendirildiği daha fazla sayıda çalışma
ihtiyacına dikkat çekmektedir [36].
Eldeki bilgilerin bir değerlendirmesi yüksek gelir
düzeyindeki toplumların deneyim ve bilgilerinden
dünya genelinde kadınların meme kanseri
konusunda karşılaştığı sorunlarda yararlanma
konusunda araştırmanın oynadığı kilit role dikkat
çekmektedir. Latin Amerika ülkelerinden onkoloji
uzmanlarının katıldığı yakın tarihli bir ankette
görüşülen uzmanların %94’ünün kendi
ülkelerinde meme kanseri gelişimi konusundaki
klinik-epidemiyolojik
araştırmaları
yetersiz
bulduğu sonucu ortaya çıkmıştır [37]. Bunun
altında yatan başlıca nedenlerse yetersiz
ekonomik kaynaklar ve eldeki zamanın
yetmemesidir.
Oran (100.000'de)
MEME KANSERĐ: ĐNSĐDANS ORANI
Nispeten gelişmiş ülkeler
Az gelişmiş ülkeler
Amerika Birleşik Devletleri
Yaş
Oran (100.000'de)
MEME KANSERĐ: ÖLÜM ORANI
Nispeten gelişmiş ülkeler
Az gelişmiş ülkeler
Amerika Birleşik Devletleri
LMC'de kılavuzların uygulanması konusunda
çok az sayıda araştırma gerçekleştirilmiştir.
Yüksek gelir düzeyindeki ülkelerde tanımlanan
temel çerçeve ve araçların bu çok farklı
ortamlarda uygulanabilir olup olmadığını ve
bunları hem geçerli hem de uygulanabilir kılmak
için nasıl bir adaptasyon gerektiğini görmek
şarttır. Farklı LMC'lerde bugün artık uygun
hazırlık değerlendirme araçlarını geliştirmek ve
etkin uygulama stratejilerini belirlemek için
sistematik bir araştırma programına ihtiyaç vardır.
BHGI kılavuzları ilerleme kaydettikçe yeni bulgu
tabanlı ilkelerin adaptasyon, uygulama ve
sürdürülmesinde değerlendirme sürecinin bu
çalışmalara entegre edilmesi etkinlik ve verimlilik
konusunda alınan derslerin yerleşebilmesi için
kritik önem arz etmektedir. Tam da söz konusu
ülkelerde kısıtlı olan kaynaklar nedeniyle LMC'de
etkili uygulamaları bir an önce benimsemek ve
uygulama yaklaşımlarının kısıtlı kaynaklar göz
önünde tutularak tasarlanması daha da önem
kazanmaktadır [31].
102 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
Yaş
Şek. 1.12.2 Birleşik Devletlerde, nispeten gelişmiş ülkelerde ve az gelişmiş ülkelerde yaş bazında meme kanseri A) insidansı
ve B) ölüm oranı [3]. Gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasında meme kanseri insidansındaki farklılıklar nispeten yaşlı
kadınlarda (menopoz sonrası) büyük fark göstermektedir ancak meme kanserinden ölüm oranları 50 yaş altındaki
kadınlarda tüm gruplarda oldukça yakın rakamlardadır.
KAYNAKÇA
1. Parkin DM, Bray F, Ferlay J, ve arkadaşları. (2005). Global cancer
statistics, 2002.(Küresel kanser istatistikleri, 2002) CA Cancer J Clin
55: 74-108.
2. Stewart BW, Kleihues P (2003). World Cancer Report. (Dünya
Kanser Raporu) Lyon, France: International Agency for Research on
Cancer.
3. Ferlay J, Bray F, Pisani P, ve arkadaşları., (2004).
GLOBOCAN 2002: Cancer Incidence, Mortality and
Prevalence Worldwide. (Dünya genelinde Kanser Đnsidansı,
Ölüm Oranı ve Yaygınlığı) IARC CancerBase No. 5 Version
2.0. Lyon, France: International Agency for Research on
Cancer. Erişim adresi: http://www-dep.iarc.fr Erişim Tarihi:
Kasım 15, 2008
4. IARC (2002). IARC Handbooks of Cancer Prevention,
Volume 7, Breast cancer screening. (IARC Kanser Önleme
Kitapçıkları, Cilt 7, Meme kanseri taraması) Lyon, France:
International Agency for Research on Cancer.
5. Porter P (2008). “Westernizing” women’s risks? Breast
cancer in lower-income countries. ("Batılılaşan" kadınların
riskleri? Düşük gelir grubundaki ülkelerde meme kanseri) N
Engl J Med 358: 213-216.
6. Pal SK ve Mittal B (2004). Improving cancer care in India:
prospects and challenges. (Hindistan'da kanser tedavisini
geliştirmek: ümitler ve sorunlar) Asian Pac J Cancer Prev 5:
226-228.
7. Bray F, McCarron P, Parkin DM (2004). The changing global
patterns of female breast cancer incidence and mortality.
(Kadınlarda meme kanseri insidans ve ölüm oranlarında dünya
çapında değişen trendler) Breast Cancer Res 6: 229-239.
8. Parkin DM ve Fernandez LM (2006). Use of statistics to
assess the global burden of breast cancer. (Đstatistiklerin
küresel meme kanseri yükünü değerlendirmede kullanımı)
Breast J 12 Suppl 1: S70-S80.
9. Hisham AN ve Yip CH (2003). Spectrum of breast cancer in
Malaysian women: overview. (Malezyalı kadınlarda meme
kanseri spektrumu: genel tablo) World J Surg 27: 921-923.
10. Chopra R (2001). The Indian scene. (Hindistan'da
durum) J Clin Oncol 19: 106S-111S.
11. Sant M, Allemani C, Berrino F, ve arkadaşları. (2004).
Breast carcinoma survival in Europe and the United
States.
(Avrupa
ve
Birleşik
Devletlerde
meme
karsinomunda hayatta kalma) Cancer 100: 715-722.
12. Greenlee RT, Murray T, Bolden S, ve arkadaşları.
(2000). Cancer statistics, 2000. (Kanser istatistikleri, 2000)
CA Cancer J Clin 50: 7-33.
13. Zotov V ve Shyyan R (2003). Introduction of breast
cancer screening in Chernihiv Oblast in the Ukraine: report
of a PATH Breast Cancer Assistance Program experience.
(Ukrayna Chernihiv idari bölgesinde meme kanseri
taramasının uygulamaya konması: Bir PATH Meme
Kanseri Destek Programı deneyim raporu) Breast J 9
Suppl 2: S75-S80.
14. Carlson LE ve Bultz BD (2004). Efficacy and medical
cost of set of psychosocial interventions in cancer care:
making the case for economic analyses. (Psikososyal
müdahalelerin kanser tedavisinde etkinliği ve tıbbi maliyeti:
iktisadi analiz perspektifi) Psychooncology 13: 837-849.
15. Goldhirsch A, Wood WC, Gelber RD ve arkadaşları. (2007).
Progress and promise: highlights of the international expert
consensus on the primary therapy of early breast cancer
(Đlerleme ve umut: Erken dönem meme kanserinin birincil
terapisi üzerinde uluslararası uzman konsensüsünün önemli
boyutları) 2007. Ann Oncol 18(7):1133-44.
16. Anderson BO, Braun S, Carlson RW, ve arkadaşları. (2003).
Overview of breast health care guidelines for countries with
limited resources. (Kısıtlı kaynakları olan ülkelerde meme sağlığı
kılavuzlarının genel durumu) Breast J 9 Suppl 2: S42-S50.
17. Anderson BO, Shyyan R, Eniu A, ve arkadaşları. (2006).
Breast cancer in limited-resource countries: an overview of the
Breast Health Global Initiative 2005 guidelines. (Kısıtlı kaynakları
olan ülkelerde meme kanseri: Küresel Meme Sağlığı Girişiminin
2005 kılavuzlarına genel bakış) Breast J 12 Suppl 1: S3-15.
18. Anderson BO, Yip CH, Smith RA, ve arkadaşları. (2008).
Guideline implementation for breast healthcare in low-income
and middle-income countries: Overview of the Breast Health
Global Initiative Global Summit 2007. (Düşük ve orta gelir
grubundaki ülkelerde meme sağlığı hizmetlerinde kılavuz
uygulaması: Küresel Meme Sağlığı Girişimi 2007 Zirvesine
Bakış) Cancer 113(8 suppl):2221-43.
19. Summary (Özet) (2007). In: Sloan FA, Gelband H, der.,
Cancer control opportunities in low- and middle-income
countries. Washington, DC: National Academies Press 1-16.
20. Smith RA, Caleffi M, Albert US, ve arkadaşları. (2006).
Breast cancer in limited-resource countries: early detection and
access to care. (Kaynakları kısıtlı ülkelerde meme kanseri:
Erken tespit ve tedaviye erişim) Breast J 12 Suppl 1: S16-S26.
21. Anderson BO, Braun S, Lim S, ve arkadaşları. (2003). Early
detection of breast cancer in countries with limited resources.
(Kaynakları kısıtlı ülkelerde meme kanserinin erken tespiti
Breast J 9 Suppl 2: S51-S59.
22 Yip CH, Smith RA, Anderson BO, ve arkadaşları. (2008).
Breast health guideline implementation in low- and middleincome countries (LMCs): Early detection resource allocation.
(Düşük ve orta gelir grubundaki ülkelerde meme sağlığı kılavuzu
uygulaması: Erken tespite ayrılan kaynaklar) Cancer 113(8
suppl):2244-56.
23. Vargas HI, Anderson BO, Chopra R, ve arkadaşları. (2003).
Diagnosis of breast cancer in countries with limited resources.
(Kaynakları kısıtlı ülkelerde meme kanseri teşhisi) Breast J 9
Suppl 2: S60-S66.
24. Shyyan R, Masood S, Badwe RA, ve arkadaşları. (2006).
Breast cancer in limited-resource countries: diagnosis and
pathology. (Kaynakları kısıtlı ülkelerde meme kanseri: Teşhis ve
patoloji) Breast J 12 Suppl 1: S27-S37.
25. Shyyan R, Sener SF, Anderson BO, ve arkadaşları.
(2008)Guideline implementation for breast healthcare in lowincome and middle-income countries: Diagnosis resource
allocation. (Düşük ve orta gelir grubu ülkelerde meme sağlığı
hizmetlerinde kılavuz uygulaması: teşhis kaynakları tahsisi)
Cancer 113(8 suppl):2257-68.
26. Eniu A, Carlson RW, Aziz Z, ve arkadaşları. (2006). Breast
cancer in limited-resource countries: treatment and allocation of
resources. (Kaynakları kısıtlı ülkelerde meme kanseri: tedavi ve
kaynakların tahsisi) Breast J 12 Suppl 1: S38-S53.
27. Carlson RW, Anderson BO, Burstein HJ, ve arkadaşları. (2007).
Invasive breast cancer. (invazif meme kanseri) J Natl Compr Canc
Netw 5(3):246-312.
28. Eniu A, Carlson RW, El Saghir NS, ve arkadaşları. (2008) Breast
health guideline implementation in low- and middle-income countries
(LMCs): Treatment resource allocation. (Düşük ve orta gelir grubu
ülkelerde meme sağlığı kılavuzları uygulaması: Tedavi kaynakları
tahsisi) Cancer 113(8 suppl):2269-81.
29. Anderson BO, Yip CH, Ramsey SD, ve arkadaşları. (2006).
Breast cancer in limited-resource countries: health care systems and
public policy. (Kaynakları kısıtlı ülkelerde meme kanseri: Sağlık
hizmetleri sistemleri ve kamu politikaları) Breast J 12 Suppl 1: S54S69.
30. Harford J, Azavedo E, Fischietto M (2008). Breast health guideline
implementation in low- and middle-income countries (LMCs): Breast
healthcare program resource allocation. (Düşük ve orta gelir grubu
ülkelerde meme sağlığı kılavuzları uygulaması: Meme sağlığı
hizmetleri programlarına kaynak tahsisi) Cancer 113(8 suppl):228296.
31. McCannon CJ, Berwick DM, Massoud MR (2007). The science of
large-scale change in global health. (Dünyada sağlık alanında büyük
ölçekli değişimin bilimi) JAMA 298: 1937-1939.
32. IOM committee calls for complete revamping of health care
system to achieve better quality (IOM komisyonu sağlık sistemlerinin
daha iyi kalite sağlamak için tümüyle elden geçmesini öneriyor)
(2001). Qual Lett Healthc Lead 13: 14-15.
33. Committee on Quality of Health Care in America. Institute of
Medicine (2001). Crossing the quality chasm: A new health System
for the 21st century. (Kalite eşiğini aşarken: 21. Yüzyıl için yeni bir
sağlık sistemi) Washington, D.C.: National Academies Press.
34. Rubenstein LV and Pugh J (2006). Strategies for promoting
organizational and practice change by advancing implementation
research. (Uygulama araştırmalarındaki ilerlemeler yoluyla kurumlar
ve pratikte değişimi teşvik stratejileri) J Gen Intern Med 21 Suppl 2:
S58-S64.
35. Grimshaw J, Eccles M, Thomas R, ve arkadaşları. (2006).
Toward evidence-based quality improvement. Evidence (and its
limitations) of the effectiveness of guideline dissemination and
implementation strategies 1966-1998. (Bulgu tabanlı kalite artışına
doğru. Kılavuz yayımlama ve uygulama stratejilerinin etkinliğine ve
kısıtlamalarına dair bulgular 1966-1998). J Gen Intern Med 21 Suppl
2: S14-S20.
36. Greenhalgh T, Robert G, Macfarlane F, ve arkadaşları. (2004).
Diffusion of innovations in service organizations: systematic review
and recommendations. (Hizmet kurumlarında yeniliklerin yayılması:
sistematik değerlendirme ve öneriler. Milbank Q 82: 581-629.
37. Cazap E, Buzaid A, Garbino C, ve arkadaşları. (2008). Breast
Cancer in Latin America: Results of the Latin American and
Caribbean Society of Medical Oncology/Breast Cancer Research
Foundation Expert Survey. (Latin Amerika'da Meme Kanseri: Latin
Amerika ve Karayipler Tıbbi Onkoloji Cemiyeti / Meme Kanseri
Araştırmaları Vakfı Uzman Anketinin sonuçları) Cancer 113(8
suppl):2359-65.
Bölüm 1.12: Düşük ve Orta Gelir Seviyesindeki Ülkelerde Meme Sağlığı - 103
Latin Am erika ve Karayi p lerde
Kanserle Savaş:
Pan-Amerikan Sağlık Örgütü
(PAHO)
Latin Amerika ve Karayiplerde kanser 2.
önemli ölüm nedenidir. En yaygın kanser
kaynaklı ölüm nedenleri erkeklerde akciğer,
mide ve prostat kanseri, kadınlarda ise
serviks, meme ve mide kanserleridir.
Uruguay, Arjantin, Kolombiya, Peru ve
Barbados Bölgede en büyük kanser yükünü
taşıyan ülkeler arasındadır.
Kanser halk sağlığı açısından verilen yanıt
Bölgedeki çoğu ülkenin epidemiyolojik bir
dönüşüm içinde bulunduğu ve hem kronik
hastalıklar,
hem
de
enfeksiyon
hastalıklarının yükünün altında ezildiği göz
önünde bulundurulduğunda farklı farklıdır.
PAHO tarafından 2006’da gerçekleştirilen
bir ankette yanıt veren ülkelerin %75’i ulusal
kanserle
savaş
programlarının
bulunduğunu bildirmiş, ancak sadece yarısı
bu programların kabul edilebilir bir düzeyde
uygulanmakta olduğunu ifade etmişlerdir.
Tüm ülkelerde bir servikal kanser tarama
programı bulunmakla beraber taramanın
kapsamı son derece kısıtlıdır ve ülkelerin
yarısından fazlası %25 ya da daha az
kapsama bildirmişlerdir. Kanser tedavi
merkezleri Karayiplerdeki bazı ülkeler
haricinde tüm ülkelerde bulunmaktaysa da
sanayileşmiş ülkelere kıyasla bunlara erişim
daha düşük düzeyde
kalmaktadır.
Radyoterapi tedavi kapasitesi bölgede
oldukça düşüktür ve her bir milyon kişiye 1,6
radyasyon onkologu ve 1,4 yüksek dozlu
teleterapi birimi düşmekte, ve bu oran
sanayileşmiş ülkelerdeki 9 ve 6,4
rakamlarına göre son derece düşük
kalmaktadır. Az sayıda olmalarının yanı sıra
tedavi hizmetlerine erişim bu hizmetlerin
çoğunun en büyük şehirlerdeki sağlık
merkezlerinde
sunulması
nedeniyle
homojenlik de arz etmemektedir ve bu da
kırsal nüfusun büyük bir kesiminin bunlara
erişiminin
olmaması
sonucunu
getirmektedir. Yüksek
104 - Kısım 1 – Kanserle Küresel Savaş
maliyetleri de bu hizmetleri fakir şehirli nüfusun
erişiminin ötesine atmaktadır.
Tüm ülkelerde bildirilen en yaygın problemler
şunlardır:
- Kanser teşhisinin ileri aşamalarda
konması ve erken tespit programlarına
duyulan ihtiyaç;
- Kanser tedavisi merkezlerinin bilhassa
büyük şehirler dışında erişilebilirliği,
mevcudiyeti ve kalitesinin artırılması
ihtiyacı;
- Makul fiyatlı kanser ilaçlarına kısıtlı erişim;
- Zayıf izleme ve kanser kayıt hizmetleri;
- Eğitim ve sürekli eğitim alanında yetersiz
imkânlar; ve
- Kansere yönelik olarak halk sağlığı
gündemindeki öncelik ve kaynakları
artırma ihtiyacı.
PAHO Latin Amerika ve Karayipler ülkelerine
teknik işbirliği imkânları sağlamakta ve Sağlık
Bakanlıklarınca ortaya konan bu sorunlarla
ihtiyaçlara yanıt vermektedir. Ana işbirliği
alanları kapsamlı ulusal kanserle savaş
planlarının oluşturulması, servikal kanserin
önlenmesi, tütün kontrolü ve radyoterapi
hizmetlerini kapsamaktadır. Servikal Kanseri
Önleme Đttifakının bir parçası olarak PAHO
ülkelere tarama programlarının kalite ve
kapsamının geliştirilmesinde ve alternatif
tarama
yaklaşımlarının
denenmesinde
yardımcı olmaktadır. Bu çalışmalardan
edinilen dersler kapsamlı programlar için
politika ve teknik rehberlik sunan ve 2008
PAHO Đcra Konseyinde sunulması beklenen
Bölgesel Servikal Kanseri Önleme ve
Mücadele
Stratejisinin
geliştirilmesiyle
taçlanmıştır. Orta Amerika alt-bölgesinde
Sağlık Bakanları bir alt-bölge kanser planının
oluşturulmasını istemişler ve bu da PAHO
tarafından Sağlık Bakanlıklarının katılımcı
olduğu bir
süreçte koordine edilmektedir. Bu alt-bölge
planı ulusal kanser programlarının altında
yatan siyasi ve teknik iradeyi daha üst
seviyeye taşıyacak ve kanseri önleme, erken
tespit, tedavi ve palyatif bakım alanındaki
ortak sorunlara alt-bölge düzeyinde bir yanıt
verilmesini sağlayacaktır. PAHO radyasyon
terapisinin kalitesini değerlendirme ve artırma
faaliyetlerini uzun soluklu radyolojik sağlık
programıyla sürdürmektedir.
Yaşlanmakta olan bir nüfus ve bununla
paralel olarak artan kanser yükü altında Latin
Amerika ve Karayiplerdeki sağlık sistemleri
kanserle mücadele edecek şekilde teçhiz
edilmelidir. Yeterli kaynakların tahsisi, mevcut
ve yeni bilgilerin uygulanması ve siyasi
iradenin sürdürülmesi
kanserle etkin
mücadelenin başarısı için önemli noktalardır.
Web sitesi: www.paho.org
Download