Nadir EYİNNEN 10 Nisan 2008 10 Nisan 1919 Yılı. Beyazıt Meydanı. Bir idam sehpası. Etrafında zebaniler, zebanilerin arasında beyazlar içinde bir aslan… Kükredi: “EĞER ADALET BUNA DİYORLARSA, KAHROLSUN ADALET!” Ses İstanbul’da yankılandı “KAHROLSUN ADALET!” Aslanın adı Kaymakam Mehmet Kemal Bey… BOĞAZLAYAN KAYMAKAMI KEMAL BEY 1885'te doğan Mehmet Kemal Bey, Gümrük Başkâtibi Arif Bey'in oğludur. 1912’de Gebze, 1913’te Karamürsel, 1915’te Boğazlayan Kaymakamı olarak görev yapmış daha sonra İzmit Sancağı Muhacirin Müdürlüğü’ne atanmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros mütarekesi ile İstanbul’a gelip yerleşen işgal kuvvetlerinden, İngiliz Yüksek Komiserliği Osmanlı’yı parçalamanın ideolojik temeli olarak bir “Ermeni Soykırımı” saldırısını başlatır. İngiliz emperyalistlerine teslim olmuş Padişah Vahdettin ve Damat Ferit Hükümeti efendilerine yaranabilmek için kurban avına çıkarlar. Mehmet Kemal Bey, 13 Haziran 1918’de memuriyetten alınır ve mahkemeye sevk edilir. Davaya Konya İstinaf Mahkemesi bakar. Kemal Bey Mahkemede, kendisinin bir memur olarak İstanbul’un emirlerini yerine getirdiğini belirtir. Birinci Dünya Savaşı sonunda yenile Osmanlı’yı parçalamak için, Osmanlı topraklarının dört bir yanında İngiliz emperyalistleri tarafından ırkçı ve mezhepçi kışkırtmalar başlar. Özellikle emperyalistlerle işbirliği yapan Ermeniler Türk milletine karşı korkunç bir zulme ve katliama girişir. Bu kışkırtmaları önlemekte güçlük çeken İttihat ve Terakki Hükümeti, 14 Mayıs 1915’de altında Talat Paşa’nın imzasını taşıyan kanun çıkartır. Kanun şöyledir: Madde 1: Sefer vaktinde ordu, kolordu ve tümen komutanları ve bunların vekilleri ve müstakil mevki komutanları ahâli tarafından her hangi bir surette hükümetin emirlerine, memleketin müdafaasına ve asayişin muhafazasına ait icraat ve tertibat karşı gelme ve silâhlı tecâvüz ve dayanma görülürse derhâl askeri kuvvetlerle en şiddetli surette tedibat yapmaya, tecâvüz ve direnmeyi esâsından yok etmeye izinli ve mecburdur. Madde 2: Ordu, müstakil kolordu, tümen komutanları askeri kampları mebni veya casusluk ve hainliklerini hissettikleri köyler ve kasabalar ahalisini tek tek veya topluca diğer yerlere sevk ve iskân ettirebilirler. Madde 3: İşbu kânun ilân tarihinden itibaren geçerlidir. Doğru bir karardır bu. Ki daha sonra Sovyet Meclisi’nde konu tartışılırken Stalin bu durumu “Türkler vatanını savundu” diye izah edecektir. İçişleri Bakanlığı o sıra Boğazlayan Kaymakamı olarak görev yapan Kemal Bey’e bir telgraf çekerek bu kararı derhal uygulamaya sokması emrini verir. Kemal Bey, Konya İstinaf Mahkemesi’nde vatan savunması olarak gördüğü bu emri hemen uyguladığını açıklar. Mahkeme beraat kararı verir. Bu beraat kararından memnun olmayan İngilizlerin baskılarına dayanamayan Damat Ferit Hükümeti tarafından yeniden tutuklanarak İstanbul'a götürülür ve kendi oluşturdukları Hayret Paşa Divanı’na sevk edilir. Hayret Paşa başkanlığında kurulan mahkemede, tarihin yargılandığını ve bir milletin mahkum edilmek istendiğini ifade eden Kemal Bey tarihe mal olan savunmasında şunları söyler: “Düne kadar hâkimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz. Ermeniler tarafından öldürülen dindaşlarının ve soydaşlarının matemi Müslümanların yüreklerinin sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkı tahrik etmekten geri kalmadığı malumdur. Ermeniler ise, Rus Ordularının kâh önüne geçerek, kâh arkasında kalarak, ekseriya memleketin asker kuvvetinden mahrum kalmasına güvenerek facialar meydana getirmekten çekinmiyorlardı. Yozgat Vilayeti dâhilinde sevk edilen bazı Ermeni - Muhacir kafilelerine, Ermenilerin Müslümanlara reva gördükleri facialara şahit olmuş, bazı asker kaçaklarının tecavüzü ihtimal dâhilindedir. Ancak, savaşta yenilişimizin aleyhimizde meydana getirdiği hezeyanı durdurmak maksadıyla iddia makamının da isteği üzerine, kurbanlar verilmesi bir siyaset icabı sayılıyorsa, bu kurban, ben olamam. Siz kurban seçmekte değil, ancak hak ve adaletle hüküm vermek vicdani görevini taşıyan bir yüksek heyetsiniz. Mutlaka kurban aranıyorsa, herhalde bu işlerin tertipçisi ve idarecisi olarak benim gibi küçük bir memur bulunacak değildir.” İngilizlerin parayla tuttuğu satılmış yalancı şahitler Kemal Bey’i en ağır şekilde suçladılar. İngilizler ve Ermeniler idam cezası vermesi için Hayret Paşa'ya baskı yapmaya başladılar. Bu baskılara dayanamayan Hayret Paşa mahkemeden çekilir. Yerine, Mustafa Kemal Atatürk hakkında da idam kararı veren, İngiliz kuklası Nemrud Mustafa Paşa getirilir. Vatanseverlerin vatanlarını savunmasını cezalandırmakla ünlenen bu mahkeme sonraları Nemrut Mustafa Paşa Divanı adıyla tarihin kara sayfalarına geçecektir. Daha önceden İngilizler tarafından verilen kararı resmiyete dökme talimatı alan Nemrut Mustafa Paşa Divanı idam kararını verir. İdam kararı onaylanması için saraya gönderilir. Ancak Padişah Vahdettin kararı tasdik etmekten korkar. Tarihe karşı işlenen bu suç bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşmektedir. İstanbul’daki yeraltında faaliyet yürüten vatansever grupların halkı bilgilendirmesi ve örgütlemesi sonucu mahkemeye ve karara karşı İstanbul ve Anadolu’nun dört bir yanında yoğun bir tepki oluşur. Vahdettin bu tepkilerin kendisine yönelmesini önlemek için Şeyhülislam’ı araya sokma kurnazlığına gider. Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi idamı onaylayan bir fetva verir. Damat Ferit, Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendinin fetvasını bizzat kendi elleriyle Vahdettin’e götürür ve Vahdettin kararı hemen onaylar. Ve 08 Kasım 1919 günü Kemal Bey idama mahkûm edilir. 10 Nisan 1919 günü henüz 35 yaşında iken Beyazıt meydanında kurulan idam sehpasına getirilen Kemal Beye son sözü sorulduğun da toplanan halka şöyle seslenir; "Sevgili vatandaşlarım, ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki ben masumum, son sözüm bu gün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun adalet!.." Meydana yığılan on binler hep bir ağızdan bağırır: "Kahrolsun böyle adalet!.." Kemal Bey sözüne devam eder: "Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır. Vatan uğrunda cephede ölen bir insan gibi şehit gidiyorum. Allah vatan ve milletimize zeval vermesin... Amin!.," Cenaze töreni ertesi gün aralarında, Tıbbiye ve Mülkiyeli öğrenciler, Teşkilat-ı Mahsusa, Mim Mim grubu ve Karakol grubu üyelerinin de bulunduğu çok kalabalık bir halk kitlesi tarafından Kadıköy’de gerçekleştirilir. Tabut Türk bayrağına sarılır. Cenazede, “Türklerin Büyük Şehidi Kemal Bey” yazılı bir çelenk taşınır. Bunlar o günün geleneklerinin dışında olan uygulamalardır. Cenaze Kadıköy İnzibat Karakolu’nun önünden geçerken, Karakol’daki inzibatlar bayrağı yarıya indirip esas duruşta cenazeyi selamlarlar. Mezarı başında konuşan bir Tıbbiye öğrencisi sözlerini şu yeminle tamamlar: “Kemal sen şu anda toprağa ektiğimiz bir çiçeksin. Orada büyüyecek dikenlerin o kadar ki, seni bu akıbete lâyık görenlerin hepsini paramparça edecekler, intikamın behemal alınacaktır Kemal!” Halk kendi arasında Şehit ailesi için yardım toplar. TBMM, 14 Ekim 1922 tarihinde çıkarttığı bir kanunla Mehmet Kemal Beyi Milli Şehit ilan eder. Eş ve çocuklarına vatani hizmet tertibinden ömür boyu maaş bağlanır. TBMM 27 Haziran 1926 tarih 405 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren kanunla “Ermeni suikast komiteleri tarafından şehit edilen veya bu uğurda duçar-ı gard olan ricalin ailelerine verilecek emlak ve arazi hakkında kanun” çıkartılır. Talat Paşa, Cemal Paşa, Cemal Azmi Bey, Bahaeddin Şakir, Cemal Paşa'nın yaverleri Süreyya ve Nusret Bey, Sait Halim Paşa'nın ailelerinden 21 kişiye maaş bağlanır. Aynı şekilde "Tehcir meselesinden dolayı Nemrut Mustafa'nın riyaset ettiği Divan-ı harb kararıyla idam edilen rical ve efrad-ı ailesi hakkında kanun" çıkartılır. "Urfa mutasarrıfı Nusret Bey, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey ve Reşit Bey'in ailelerinden yirmi kişiye de aylık bağlanır. Yazdığı vasiyetinde ailesini Türk Milletine emanet eden Kemal Bey, vasiyetini şu sözlerle bitirir. “…Türk Milleti ebediyyen yaşayacak, Müslümanlık asla zeval bulmayacaktır. Allah, millet ve memlekete zeval vermesin. Fertler ölür, millet yaşar. İnşallah Türk Milleti ebediyete kadar yaşayacaktır.” Emperyalistlerin “Ermeni Soykırımı Yalanı” saldırısının ilk fedaisi olan “Türk Milletinin Büyük Şehidi Kemal Bey”i ona yakışan vatanseverlik duygusu ve mücadele azmi içinde anıyoruz. Ey büyük şehidimiz huzurunda söz veriyoruz! “Ermeni Soykırımı Yalanı”nı çıktığı mezarlığa gömeceğiz. Kanınla sulanan Anadolu çiçeğini yabancı çizmeler altında çiğnetmeyeceğiz. “İntikamın behemahal alınacaktır Kemal!” SÖZ VERİYORUZ!... Mehmet Kemal Bey’in Kadıköy Kuşdili’indeki Mezarı. 1973’de Mülkiyeliler Birliği Tarafından Anıt Mezara dönüştürülmüştür. Bugün ise anıt mezar, kaderini ABD/AB emperyalistlerinin kaderiyle birleştirmiş günümüz Vahdettin ve Damat Feritleri tarafından kaderine terkedilmiştir. “FERTLER ÖLÜR, MİLLET YAŞAR!” BOĞAZLAYAN KAYMAKAMI KEMAL BEY “Bir ölü yatıyor … İstanbul’da, Beyazıt Meydanı'nda. … Bir ölü yatacak toprağa şıp şıp damlayacak kanı silahlı milletimin hürriyet türküleriyle gelip zaptedene kadar büyük meydanı.” (Nazım Hikmet – Beyazıt Meydanı’nda Bir Ölü şiirinden) [email protected]