3051 Anlambilim Dersi Notları Anlam nedir? Anlambilim nedir? Anlamın dildeki yeri ve önemi nedir? Dildeki bütün birimler ya kendi başlarına anlamlı ya da ait oldukları bütününün taşıdığı/ilettiği anlama katkı sağlayan, o bütünün o anlamı taşımasında olmazsa olmaz birimlerdir. Bu çerçevede, dilde anlamdan soyutlanabilecek bir birimden söz etmek olanaksızdır. Her ne kadar bir dizge olarak dilin işleyişindeki yasaların ve olguların çoğunlukla biçimsel bir görünümü olsa da dildeki süreçlerin aynı zamanda girdisi ya da çıktısı anlamsal bir güdülenme ile gerçekleşir. Aşağıdaki örneğe göz atalım: (1) *Arabaya yıkadım. (1)’in dilbilgisidışılığı, sadece nesnenin yıka- gibi geçişli bir eylemle uyumsuz olan bir durum belirticisi almış olması gibi biçimsel bir sınırlılıkla değil, aynı zamanda bu eylemin anlambilimsel doğasıyla da ilişkilidir. Üstelik buradaki çatı ulamının da diğer tüm dilbilgisel ulamlar gibi doğası gereği anlambilimsel olduğu vurgulanmalıdır. Dildeki birimleri anlamlı/işlevli olarak görmek yerine sözlüksel (ad, eylem, sıfat vb.)/ dilbilgisel (bağlaç, adıl, tanımlık vb.) olarak ayırmamız gerekir; çünkü, yeğlenen bu ikili ayrım içinde dilbilgisel birimler de gücül bir anlam içeriğine sahiptir. Bu yönüyle dil tarafından taşınan iletilen anlam iletişimle ilişkilidir. Bu durum da bilimsel bir nesne olarak anlamın sorunlu olacağına işaret eder. Çünkü anlamın iletişimle olan ilişkisi anlamın dilin diğer bileşenlerinden ayrılarak varsayımsal bir olgu olduğuna, yani gözlemlenebilir olmadığına işaret eder. Bunun temel dayanağı ise sözcük anlamlarının nedensiz (arbitrary) ve uzlaşımsal (conventional) olmasıdır. (örnekle daha sonraki kısımda açıklayacağız). Anlam Nerededir ve Bilimsel İnceleme ile Anlama Erişilebilir mi? Anlam dil kullanıcılarının zihninde depolanmış bir bilgi halinde gerçekleşen kullanım süreçlerinde karmaşık bir bağlantısal sürecin bileşeni olarak karşımıza çıkar. Anlamın bilimsel incelenmesine ilişkin nerede sorusu güçlük yaratır: -Anlam konuşucuların zihninde midir? -İletişim bağlamında etkinleşen uzlaşımsal bir bilgi midir? -Evrensel boyutları var mıdır? -Bir dilsel birimin anlamı onun gösterdiği dildışı dünyadaki varlık mıdır? 1 -Anlam diliçi ilişkilerden mi doğar?... gibi pek çok soru anlam ile ilişkili farklı modellerin doğmasına neden olmakla birlikte mantık, felsefe, matematik, psikoloji, toplumbilim, bilişim bilimleri gibi farklı bilim dalları anlam çalışmalarını konu ettiği için çok yönlü bir doğaya sahiptir. Anlamı gözlemlenebilir ve denetlenebilir kılmaya yönelik çalışmalar mantık ve matematik temelli çalışmalarla özellikle sembolik mantık ve önerme mantığı ile dilsel anlamı açıklamaya katkı sağlayarak dilbilimdeki konumunun belirlenmesinde rol oynamıştır. Anlamın bilimsel bir konu olabilmesi için, her bilimsel çalışmanın nesnesi için geçerli olduğu gibi anlamın da yetkin bir tanımının yapılması gerekmektedir. Bu noktada, öncelikle dildeki diğer sözcükler gibi anlam sözcüğünün de dilde kullanıldığı kimi bağlamları incelemek, anlamın anlamı için diğer bir deyişle anlamın ne olduğuna yönelik yorum yapabilmek için verimli bir hareket noktası olabilir. Anlamı bilinmeyen bir sözcük için herhangi bir sözlüğe bakıldığında, sözlüğün bu sözcük için verdiği tanım, o sözcüğün anlamına ilişkin bir bilgi içermektedir; yani, tanım ve anlam birbirlerinden bütünüyle ayrılamasa da aynı değildirler. Anlam sözcüğünün ne olduğuna ilişkin Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük’te (GTS) aşağıdaki tanımlar sunulmaktadır: Tanım 1. Bir kelimeden, bir sözden, bir davranış veya olgudan anlaşılan şey, bunların hatırlattığı düşünce veya nesne, mana, meal, fehva, deme, mazmun, medlul, valör Tanım 2. Bir önermenin, bir tasarının, bir düşüncenin veya eserin anlatmak istediği şey Bu tanımlardan hareketle özetlememiz gerekirse: Anlam: Bir sözcüğün, tümcenin, sözcenin insanın davranışlarından ve olgulardan hareketle bir kişinin zihninde oluşturduğu düşünce, çağrışım, algı (sense) -Bu tanımların ortak özelliği ise bir şey ile başka bir şey arasındaki gösterme ilişkisidir. Anlambilim: Doğal bir dilde anlamı inceleyen bilim dalı. (1) Anlambilimin temel ilkeleri: a. Herhangi bir doğal dile ilişkin/özgü sözcük, öbek, tümcenin anlamsal doğasını araştırmak ve bunların ifade ettiği anlamlar arasındaki ilişkilerin doğasını araştırmak b. Dillerdeki anlamsal bulanıklıkları öngörecek bir kurgulama yapmak c. Sözcükler, öbekler ve tümceler arasındaki sistematik anlam ilişkilerini tanımlamak ve açıklamak (1a) ‘ayransamak’ sözcüğü sözlükte ya da Türkçe veritabanı/derlemde olmasa da anadil konuşuru bu sözcüğü oluşturan parçalardan: -sA eki (addan eylem yapan ek) 2 ve- mAk (adlaştırma) eklerinin anlamından bu sözcüğün “ayran içmeyi istemek” “ayranı özlemek” anlamını çıkarabilir. (1b) Ali Ayşe’yi çay içerken gördü. (Anlam bulanıklığı) (Çay içen Ali veya Ayşe olabilir.) (1c) ‘Ali papatyayı kokladı’. Tümcesi papatyanın bir çiçek olması sebebiyle ‘Ali çiçeği kokladı’. gibi bir diğer tümceyi gerektirir. Ancak, ‘Ali vazoyu kokladı.’ tümcesini anlamsal açıdan gerektiren bir tümce değildir. Anlambilim : Dilsel anlatımın dünyadaki gönderimleri arasındaki ilişkiyi çözümlemeye çalışır. Anlamın, herhangi bir nesnenin/şeyin zorunlu ya da uzlaşımsal olarak gösterdiği başka bir nesne/şey olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda, Anlam > Gösterilen (Signified) Bir şeyin anlamlı olması > Göstereni (Signifier) olması demektir. Örn. Bir kişinin nefes alıp vermesi > en temel anlamı o kişinin yaşıyor olmasıdır. Nefes alıp vermek (Gösteren) ……Yaşıyor olmak (Gösterilen) Dil söz konusu olduğunda dilsel birimlerin anlamlılığı daha farklı bir görünüme sahiptir: Nefes alıp vermenin anlamlı olması ile örneğin kuş sözcüğünün anlamlı olması arasında temel düzeyde iki önemli fark bulunmaktadır. Bunlardan birincisi nefes alıp vermekle yaşıyor olmak arasındaki anlamlılık ilişkisinin doğal bir ilişki olması, buna karşıt olarak k-u-ş /k, u, ʃ/ seslerinden oluşan kuş sözcüğü ile KUŞ kavramı arasındaki ilişkinin yapay bir ilişki olmasıdır. Bir insanın nefes alıp vermesi hayatta olduğunun tek göstergesi olmasa da hayatta olmakla nefes almak arasındaki anlam bağıntısının yok edilmesi elbette mümkün değildir. Ancak, ‘Yumurtlayan omurgalılardan, akciğerli, sıcakkanlı, vücudu tüylerle örtülü, gagalı, iki ayaklı, iki kanatlı uçucu hayvan…’ ve k-u-ş /k, u, ʃ/ sesleri arasında hiçbir zorunlu bağıntı bulunmamaktadır. Bu hayvanın adı *şuk, *tuk, *tuş gibi sözcükler de olabileceği gibi, kuş sözcüğü ‘yazı yazmaya yarayan araç’ anlamına gelebilirdi. Bu anlama gelmediğine göre, kuş sözcüğünün söz konusu anlamını, Türkçe konuşulan dilsel topluluktaki bir uzlaşımla kazandığı sonucuna ulaşılabilir. Nedensizlik (arbitrariness) adı verilen bu ilişkiyi pek çok şeyde görmek de mümkündür. Örn. TC vatandaşları için 29 Ekim tarihinin anlamlı olması bu tarihin kendisinden değil o güne denk gelen önemli bir tarihsel olgudan kaynaklanır. Benzer biçimde, bir gülümsemenin anlamı bu ana tanık olan kişinin gülümsemeye yüklediği anlamla ilişkilidir. 20.yyda Ferdinand de Saussure dili sözcükler listesi yerine gösterge kavramı ile ilişkilendirerek nesneler, olaylar ve devinimlerle insan zihnindeki imgelerin sese dönüşmesi biçiminde açıklar. Saussure kuş göstergesinin bir hayvanla onun adını birleştirmediğini bir dilbirliğinde bir kavram/imge ile insan zihninde bağıntılı bir biçimde bulunan ses imgesini çağrışım ilişkisiyle 3 birleştirdiğini savunur. Bununla ilişkili olarak, kuş sözcüğü ve nefes almak arasında gösteren ve gösterilen arasındaki fark dışında bir diğer bileşen olan gösterge kavramından söz edebiliriz. Simgesel nitelik açısından da dikkate aldığımızda üç ayrı kuş’tan söz edebiliriz. 1. k-u-ş seslerinden oluşan kuş göstereni (GÖSTEREN) 2. bu adı taşıyan bir varlık olarak kuş (GÖNDERGE) 3. bu varlığı onu bilenlerin zihninde oluşmuş olan imge olarak bir KUŞ (GÖSTERİLEN) (kavram) (gösterilen) Gösterilen Gösteren GÖNDERGE k.u.ş /k, u, ʃ/ Gösterge (gösteren) (ses imgesi) Göstergenin iki özelliği bulunur: 1. Nedensizlik 2. Çizgisellik 1. Bu durumda kuş göstereni ile bir gönderge olan kuş arasında zihinsel bir imgeden (kavram) kaynaklanan dolaylılık söz konusudur. Göstergenin önemli bir özelliği nedensiz (Tr. Kuş, İng. Bird, Alm. Der Vogel) oluşudur. Bu gösterimde kuş göndergesiyle onun göstereni olan k.u.ş ses birleşimi arasında bir bağ yoktur. Farklı insan toplulukları kendi içlerindeki uyum ve uzlaşmaya bağlı olarak başkaca ses birleşimleriyle aynı kavramı farklı ses bileşimleri ile dile getirir. 2. Çizgisellik açısından ise Gösterenler işitmeye bağlı olduklarından bunların sesletilmesi ancak bir zaman çizgisi içinde belirli bir süreyi gerektirecek biçimde gerçekleşir. Biz kuş sözcüğündeki seslerin tümünü bir arada söyleyemeyeceğimiz gibi bu seslerdeki sıralamayı da değiştiremeyiz. *şuk, *tuk, *tuş biçimlerinde sesletemeyiz. Çünkü bu Türkçe konuşanlar için hiçbir şey anlatmayacaktır. 4 20. yy.’da dilbilim çerçevesinde yeniden biçimlenen anlambilimin öncü ve başat yapıtlarından biri olan Ogden ve Richards’ın 1923 yılındaki The Meaning of Meaning adlı kitaplarında anlam üçgeni ya da göstergebilimsel üçgenle formülleştirdiği bu ilişki, Saussure’ün göstergeler dizgesine benzer biçimde İngiliz bilginin göstergeyle doğadaki nesne ilişkisini aşağıdaki şema ile gösterir: Bu şemadan gördüğümüz üzere, dünyadaki nesnelerle (göndergeler) sözcükler arasında bir bağlantı yoktur (sözcüklerin nedensizliği kesik çizgilerle gösterilmiştir). Buna karşılık bu nesnelerle kavram ve kavramla sözcükler arasında bağlantı söz konusu olmaktadır. Anlam üçgeninin sol köşesindeki simge dilsel göstergelerin somut yönlerini adlandırır. Simge iletişimsel içeriği taşır ve düşünce, duygu, istek soru vb. her türlü dilsel içeriğin verici ve alıcı arasında aktarımının temel dayanağıdır. Simgenin en temel özelliği nedensizliğidir. Kuş örneğinde olduğu gibi ses dizisi ve nesne arasında hiçbir zorunlu bağıntı bulunmaz ancak dilsel topluluklar arasında bir uzlaşım söz konusudur. Bir Sözcüğü ya da Tümceyi Bilmek Ne Anlama Gelir? Kişinin dil bilgisi (linguistic knowledge) içerisinde bulunan bileşenlerden biri olarak sözcük ve tümcelerin birbirleriyle olan ilişkilerinin yanı sıra aşağıdaki kavramları da bildiğini gösterir: Algı (Sense) Gönderim (Reference) Önvarsayım (Presupposition):Doğruluğu söylemde verili kabul edilen bir sözce ile ilgili arka plan inancı. Ali artık sigara içmiyor. > Ali eskiden sigara içiyordu. Çıkarım (Implication): Sözcede söylenmeden ima edilen şeyler. Hava çok sıcak ise klimayı açabilirsin. (p q) Gerektirim (Entailment): Mantıksal sonuç. ( Ali papatyayı kokladı. Ali çiçeği kokladı. örneği ) 5 • Sözlükler, bazı sözcük ve terimleri anladığımızı ve bildiğimizi önvarsayarak aynı anlama gelen sözcük ve terimler sunma yoluyla tanımlar verirler. Fakat burada aynılığın ne olduğu sorun oluşturur. • Sözlüklerde sözcük anlamları başka hangi yöntemlerle verilmektedir? Cliff Goddard (1997) anlamın ne olduğunu ve ne olmadığını açıklayaraka sözcüklerin anlamını vermektedir. Anlam ne değildir? Anlam gönderim değildir Bazen anlamın gerçek dünyada özdeşleştiği varlık olduğu yani gönderge olduğu düşünülür. Adlar düşünüldüğünde bu mantıklı görünmektedir. Örnek, George W. Bush, Meksika, Boğaz Köprüsü. Fakat anlam ve gönderimin farklı şeyler olduğunu görmek için hiçbir göndergesi olmayan sözcüklere bakmalıyız. Örnek: hiçbir şey, boş, ve çoğunlukla. Aynı şeye gönderimde bulunan ifadeler aynı anlamı taşımayabilir. • En ünlü örneklerden biri → Morning Star ve Evening Star » Venüs gezegenine gönderimde bulunmaktadır. • Bir başka örnek → parkmetreyi icat eden adam, yo-yo’yu icat eden adam • Klasik bir örnek → Tüysüz iki ayaklı (featherless biped) » insan ya da hayvan human being /animal Gönderimde bulunma, sözcük ya da ifadelerin kendi içlerinde barındırdıkları bir özellik değil, belli durumlardaki kullanımlarıyla ilişkili bir şeydir. Örneğin; ben, bu, burada şimdi gibi sözcükler bağlama bağlı olarak farklı kişi, yer, zaman ya da şeylere gönderimde bulunabilir. Anlam ve gönderimin farklı şeyler olması, bunların birbirleriyle ilişkili olmadıkları anlamına gelmez. Belli bir durumda, belli bir ifadenin kullanılmasıyla yapılan gönderim en azından kısmen o ifadenin anlamına bağlıdır. Anlam bilimsel bilgi değildir. Eski bir Amerikalı dilbilimci olan Leonard Bloomfield (1933)’ın ileri sürdüğü gibi anlamı bilimsel bilgi (scientific knowledge) yoluyla betimlemek de doğru değildir. • SU: Sıvı halde bulunan, renksiz, geçirgen, tatsız ve kokusuz oksijen ve hidrojen bileşiği. 6 • KIRMIZI: Spektrumun en az kırılan ucunda görülen renk. (Conscience Oxford Dictionary) Bloomfield’ın da belirttiği gibi bu yöntem yalnızca sözcük anlamlarının sınırlı bir bölümünü kapsamaktadır. Ama, sevgi, Tanrı gibi sözcüklerin anlamını açıklamaya uygun değildir. Üstelik, hidrojen, bileşik, spektrum gibi teknik terimler zaten kendi anlamları açıklanması gereken sözcüklerdir. Anlam kullanım değildir. Çocuklar çoğu sözcük anlamını sözlü açıklama olmaksızın bu sözcüklere maruz kalarak öğrenirler. Tabi ki sözcüklerin anlamlarını bilmek dilsel edincin bir parçasıdır. Kullanmak ise dilsel edimdir. Goddard (1997)’a göre, anlambilim insan dilinin doğasını sorgulamanın tam merkezinde yer almaktadır. Çünkü bütün dillerin amacı anlamı ifade etmektir. Anlambilim, Chomsky’ci yaklaşımın amacı olan dilsel edincin tanımlanmasında da çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü, anlambilimsel edinç, genel dilsel edincin çok önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Anlambilim, anlamın bilimsel olarak incelenmesiyse, bilimsel olması için deneysel olması gerekir (Palmer, 1976). Anlambilim, sözcük, öbek, dilbilgisel biçimler ve tümceler gibi dilsel varlıkların anlamlarıyla ilgilenir. Dildışı eylemlerin (action) anlamlarıyla ilgilenmez. Sözce anlamı da anlambilim kapsamındadır. Sözcük ve tümce anlamları konuşma içerisindeki kullanımlarından bağımsız olarak ele alınamaz. Her şeyden önce, anlambilim verilerini dil kullanımından elde eder. Anlamın incelenmesi genellikle sözcük ve tümcelerle sınırlandırılsa da anlam kavramı sözcük ve tümcelerin yorumlandığı farklı düzeylere ayrılmalıdır. Anlam düzeyleri 1. İfade Anlamı (1) (Benim) (senin) Bisikletine ihtiyacım yok. 7 Bu tümceyi algılayıp yorumlamanız ve böyle bir durum hayal etmeniz bu tümceyi gördüğünüzde ne anlama geldiğini bildiğinize işaret eder. Fakat tümcenin ne anlama geldiğini bilmek ve anlamını betimlemek farklı şeylerdir. Bu durum bildiğimiz bütün şeyler için benzerlik gösterir. Bir yerden bir yere gitmeyi bilebiliriz, ama başka birine yolu tarif edemeyebiliriz. Onbinlerce sözcüğü söylendiğinde tanırız. Ama bunu yapmamızı sağlayan bilginin farkında değilizdir. Bu yorumlamayı farkında olmadan yaparız. Sözcük ve tümce anlamlarına ilişkin bilgiyi ve bu bilginin doğasını ortaya çıkarmak anlambilimin temel amaçlarıdır. Şimdi (1)’in anlamını saptamaya çalışalım: -İçerdiği sözcüklerin anlamlarından başlamak mantıklı bir yol olacaktır. Bir tümcedeki temel eylem o tümcenin anlamında anahtar bir rol üstlenmektedir. Öyleyse, ihtiyacı olmak ne anlama gelmektedir? -İhtiyacı ol- eylemi bir yönelme durum eki almış nesne ile kullanılır ve kabaca anlamı gereksinim duymaktır veya amaç için çok gerekli ya da önemli ise ihtiyaç duyarız. -Bizim örneğimizde ihtiyaç duyulan şey ‘(senin) bisikletin’ AÖ’sünde bisiklet adı üzerinde -In iyelik ekinin eklenmesiyle betimlenmektedir. Buradaki bisiklet adı iki tekerlekli motorsuz bir tür kara taşıtı anlamına gelmektedir. -İhtiyacı ol- ve bisiklet sözcükleri tümcede bilgi taşıyan temel ögeler yani içerik sözcükleri (content words)dir. -İhtiyacı ol- tümcede konumu farklı eylemlerle doldurulabilecek eylemlerden biridir. ‘Bisikletine ihtiyaç duymadım.’ gibi farklı bir hafif eylemle aynı konumu doldurabiliriz. Ancak anlambilimsel açıdan ihtiyaç ol- ve ihtiyaç duy- yapıları birbirlerinden farklılaşmaktadır. -…….ihtiyacım yok. Yapısındaki boşluğa başka adları da koyabiliriz. (Yerine koyma) Bisiklet de yine diğer binlerce addan kendisini ayıran bir anlam taşıyan özgül bir sözcüktür. -Tümcedeki diğer işlevsel ögeler de ifadeler kümesinden seçilmektedir: Adıl, bağlaç, belirtici, ilgeç gibi sözcükler işlevsel sözcükler olarak anılmaktadır. -Örneğin , Ben kişi adılı Türkçedeki 6 kişi adılından biridir ve özne konumunda yer almaktadır. Ben’in anlamı nedir? Ben okula gittim. Tümcesini Ayşe söylerse Ben Ayşe’dir. Ali söylerse Ben Ali’dir. Ben adılı kim söylerse onun için kullanılmaktadır. Bir ifadeyi bir şey için kullanmayı anlatan teknik terim gönderimdir. Ben adılının işlevi tümceyi söyleyen kişiye gönderimde bulunmaktadır. Yani insanlar ben adılını kullanınca kendilerine gönderimde bulunurlar. -Bir ifade aracılığıyla gönderimde bulunulan varlığa gönderge (referent) denir. Öyleyse, Ben’in göndergesi daima konuşucudur. Bu adılın anlamı da konuşucuya olan gönderimi gösterir. 8 -Benzer biçimde, Sen adılı da hitap edilen kişiye gönderimde bulunur. -Her kişi adılına karşılık gelen bir de iyelik adılı vardır. Addaki iyelik ekleriyle gösterilir. -Senin (-In) iyelik eki gönderimde bulunulan bisikletin hitap edilen kişiye ait olduğunu göstermektedir. Özetle, -In eki hitap edilen kişiye bağlılıkla özdeşleştirilir. İhtiyacım yok sözcüğü ise ihtiyacı ol- eyleminin şimdiki zaman ile olumsuz çekimlenmiş biçimidir. Yok > İki işlev: şimdiki zaman görünüşü ve olumsuzluk kodlama Yok yerine yoktu olsa geçmiş zaman; olmayacak olsa gelecek zaman görünüşü kodlardı. Tümcenin anlattığı olayın belli bir zamanda meydana geldiğinin dilsel açıdan gösterilmesi gönderim teriminin kapsamına girer. Gönderimde bulunulan zaman tümcenin ne zaman kullanıldığına bağlıdır. Tümce (1)’de şimdiki zaman ekiyle anlatılan durumu şimdiki zamanla ilişkilendiriyoruz. Eğer tümce 31 Temmuz 2014’te saat 15.00’te söylendiyse bisiklete ihtiyaç olmamasının o zamanda meydana geldiği gösterilmektedir. - Yok sözcüğünün bu iki işlevini birleştirdiğimizde tümcenin söylendiği zamana gönderimde bulunarak eylemin anlattığı durumu olumsuzlamak yani tersine çevirmek söz konusudur. -Şimdiye kadar (1)’deki her sözcüğün anlamını açıklamaya çalıştık. (Anlambilimcinin yaptığı işe örnek) -Bir içerik sözcüğünün anlamının tanımlanması onu farklı anlam taşıyan diğer sözcüklerden ayırt etmek için yeterince özgül olmalıdır. bisiklet » iki tekerlekli kara taşıtı olarak tanımlamak yeterli olmayacaktır. -Bir sözcük ve anlamı düşünüldüğünde genellikle belli bir bağlam hayal edildiği için, sözcüğün kullanılabileceği diğer durumlar göz ardı edilerek anlamı çok fazla özgül biçimde ele alınmaktadır. -İşlev sözcüklerine gelince, ilk bakışta anlamları çok açık gibi görünse de onların anlamlarını açıklamak da mümkündür. Bütün parçaları bir araya getirirsek tümcenin anlamını bir bütün olarak betimleyebiliriz: Gottlob Frege (1848-1925) Tümleme İlkesi: ‘Karmaşık bir anlatımın anlamı bütünü oluşturan parçaların anlamlarının toplamı ve bu parçaların sözdizimsel birleştirilmeleri tarafından belirlenir’. «konuşucu için bu tümce söylendiği zamanda hitap edilen kişinin iki tekerlekli kara taşıtı gerekli değil ya da pek önemli değil» 9 (Burada yorum yapabilmek için içindeki sözcükler kadar tümcenin de konuşucu ve hitap edilen kişinin kim olduğu, hangi zaman ve hangi bisiklete gönderimde bulunduğu önemlidir.) -Bu tümce kullanıldığında mutlaka onu üreten yani söyleyen, yazan, işaretle anlatan kişi tarafından kullanılmaktadır: ‘ihtiyacım’daki –ım iyelik ekinin kullanımıyla tümce, bisiklete ihtiyacı olmayan kişinin konuşucu olduğunu söylemektedir. Bu ek (-Im), bir yönerge gibi işlev görmektedir: (1) Bu tümceyi kimin ürettiğini bul. Bu –Im ekinin göndergesidir. (2) -In ekinin kullanılması bir hitap edilen kişi olduğunu önvarsaymaktadır. -Tümcenin anlamı bisikleti bu kişiye bağlı olarak tanımlamaktadır. -Eğer bir tümce kullanılıyorsa mutlaka belli bir zaman diliminde kullanılır ve bu durum bize neyin şimdi, geçmişte ya da gelecekte olduğunu saptama olanağı sunar. Örnek tümcenin anlamının şimdiki zaman kısmı şu yönergeyi vermektedir: «Anlatılan olayı, tümcenin söylendiği zaman ile ilişkilendir.» • Sözcüklerin, sözcük öbeklerinin ve tümcelerin anlamı bu şekilde, yani belli bir bağlama bağlı olmaksızın, genel anlamlarıyla ele alınırsa ifade anlamı (expression meaning) denilen anlam düzeyini oluşturur. • İfade sözcük, sözcük öbeği ve tümceler için kullanılan genel bir terimdir. • İfade anlamı, özellikle sözcük ve tümce anlamlarını kapsamaktadır. • İfade anlamı, anlambilimin en temel konusunu oluşturmaktadır. • Bu konudaki çalışmalar, dillerin iletişim için sağladıkları malzemeyi (diğer bir deyişle araçları) oldukları gibi inceler. • İfade anlamının saptanması, ifadelerin somut bağlamlardan soyutlanmasını gerektirmektedir. • İfadelerin bağlam içerisindeki anlamları değil, potansiyel anlamları ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır. • Ben adılı gibi ifadeler bu konuyu açıklamaktadır. Anlamı nedeniyle Ben bir sözcenin konuşucusu her kimse ona gönderimde bulunma potansiyeline sahiptir. Böyle ele alındığında ifade anlamının kendisi bir soyutlama ve kuramsal yapıdır. Bu, dilin yalnızca dilbilim değil, genel düşünce biçiminde de nasıl kavramsallaştığını göstermektedir. • Özetle, sözcüklerin ve daha karmaşık yapıların anlamlarından söz ederken bu yapıların anlam düzeylerini (ifade anlamını) kullanırız. 10