Uploaded by User8069

otızm baki

advertisement
OTİZMİ TANIMAK
DOKTOR ÖĞRETİM ÜYESİ
ABDÜLBAKİ ARTIK
OTİZM NEDİR ?
Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen gelişim bozukluğudur.
GÖRÜLME SIKLIĞI
• Uzun yıllar boyunca otizmin nadir bir
bozukluk olduğu ifade edilmiş
• Bugünyapılan tüm çalışmalar OSB
yaygınlığı %1 civarında
• Yaygınlık artma eğiliminde…
Sebepler ??
 İleri baba yaşı !!
 Gebelikteki maternal enfeksiyon
 Civa maruziyeti
 Tarım ilacı maruziyeti
 Hava kirliliği
 D vitamini eksikliği
 Aşılar
 Genetik
OTİZMİN BELİRTİLERİ
A. Sosyal İlişkilerde Güçlük
B. İletişim Zorlukları
C. İlgi ve Davranış Takıntıları
A. Sosyal İlişkilerde Güçlük
1. Başkalarıyla göz teması kurmakta
zorlanmak
2. Arkadaşlık ilişkileri geliştirememek
3. Pek çok şeyi başkalarıyla birlikte değil de
kendi başına yapmayı yeğlemek
4. Çevredeki kişilerin yaptıklarıyla
ilgilenmemek
B. İletişim Zorlukları
Dil ve konuşma gelişiminde akranlarının gerisinde
olmak ya da hiç konuşmamak
2. Başkalarıyla sohbet başlatmada ve sürdürmede
zorlanmak
3. Bazı sözleri tekrar tekrar ve ilişkisiz zamanlarda
söylemek
4. Çevresinde bulunan aynı yaşlardaki çocukların
oynadığı oyunlara ilgi göstermemek
1.
C. İlgi ve Davranış Takıntıları
1.
Bazı sıra dışı konulara karşı aşırı ilgi duymak
2. Günlük yaşamdaki düzen değişikliklerine
katlanamamak
3.
Sıra dışı beden hareketleri yapmak
4.
Bazı nesnelerle sıra dışı hareketler yapmak
?;;;SESSİZLİĞİM
Zihnim bomboş,düşüncelerim uçuşuyor,
Konuşmalarımsa çoğu kez anlamsız.
Annem kim, babam kim,zihnimi bir türlü toparlayamıyorum,
Bu çok yıpratıcı:
Çoğu zaman sinirleniyor,çoğu zaman da küsüyorum,
Davranışlarımdaki bilinmezlikle insanları üzüyorum.
Lütfen bana yardım edin,ben anlaşılmaz biri değilim,
Biraz sevgi, ilgi ve çabanız ile,pek çok şeyi başarabilirim.
Otistik Bireylerin Özellikleri
• Beden dilini, jest ve mimikleri, amaları kullanamazlar aynı
zamanda kullanılan vücut dilini anlayamazlar
• Yaşamlarındaki rutinlerin değişmesine veya değiştirilmesine
aşırı tepki gösterebilirler
• Zamansız ve anlamsız gülmeleri ve ağlamaları olabilir
• Dokunmaya karşı aşırı hassas olabilirler, kucaklandıklarında bile
sarılmayabilirler
• Göz kontağı kurup, devam ettiremezler. Boşluğa bakıyorlarmış
gibi görünebilirler
• Objelere karşı aşırı bağımlılık geliştirebilirler
• Bir sebep olmadan strese girip, üzüntü duyarlar
• Seslere karşı aşırı duyarlılık ya da aşırı duyarsızlık
gösterebilirler
• Tehlikeye karşı duyarsızdırlar
• Acıya karşı duyarsızlık gösterirler
• Aşırı hareketli ya da aşırı hareketsizdirler
• Normal öğrenme metotlarına karşı duyarsızdırlar
• Nesneleri çevirmekten ve döndürmekten zevk alabilirler
• Bütünden çok parçalara, ayrıntılara takılırlar
NEDENLERİ NELERDİR
Otizmi olan bireylerle birçok beyin görüntüleme çalışması yapılmıştır. Bu
çalışmalar birçok beyin bölgesinde anormallik olduğunu ortaya
koymuştur. En tutarlı bulgulardan birisi otizmi olan çocukların erken
dönemde baş çevrelerinin ve beyin hacimlerinin daha büyük olmasıdır.
Ancak beyin hacmindeki bu büyüklük erken çocukluk döneminden sonra
devam etmemektedir ve bazı beyin bölgeleri normalden küçük
kalmaktadır. İşlevsel beyin görüntüleme çalışmaları otizmi olan bireylerde
yüz tanıma, duygu tanıma, sosyal ilişkilerle ilişkili bölgelerde normalden
farklılıklar olduğunu ortaya koymuştur.
NEDENLERİ NELERDİR
 Olguların %10’undan daha azında otizm bir başka hastalığa bağlı
olabilir. Otizm ile ilişkili çevresel faktörler tam olarak belirlenmemiştir.
İleri baba yaşı önemli bir risk faktörü olarak görünmektedir. Doğum
sırasında yaşanan sorunların otizme neden olabileceği öne
sürülmüştür.
 Ancak otizmin genetik, çevresel etkenlerle kısmen ilişkili, erken
başlangıçlı bir sinir sistemi bozukluğu olduğu açıktır. Otizm genetik bir
bozukluktur.
 Otizme yol açan genler yüzlerce, hatta binlerce olabilir, bu genler farklı
hastalarda farklı etkiler gösterebilir, belli gen kombinasyonları belli
belirtilere yol açıyor olabilir veya genlerle çevrenin etkileşimi sonucunda
bozukluk ortaya çıkabilir
NEDENLERİ NELERDİR
 Yapılan araştırmalarda en önemli nedenin genetik olduğu ve bunun
yanı sıra çevresel etkenlerin ( hamilelikte kullanılan ilaçlar, radyasyon,
doğum travmaları, beyin iltihabı ) etkili olduğu görülmektedir.
 Otistik çocuğu olan bir ailenin diğer çocuklarında da otizm ve benzeri
durumların görülme oranı % 4-10 arasındadır.
 İkizler üzerinde yürütülen çalışmalarda tek yumurta ikizlerinden birinde
otizm spektrum bozukluğu görülürken diğer ikizde görülmediği
durumlarla karşılaşılmıştır. Bu durum, genetik nedenler dışında başka
faktörlerin de otizm spektrum bozukluğunun ortaya çıkmasına katkı
sağlayabileceği düşüncesini ortaya çıkarmaktadır.
Klinik Özellikler
0-3 YAŞ
 Bu dönemde otizm tanısı almış çocukların fiziksel
gelişimleri yaygın uyku ve beslenme problemlerine rağmen
yaşıtlarından farklı değildir, hemen hepsi sağlıklı
bebeklerdir. Fiziksel olarak birçok beceriyi olağan
yaşlarında kazanmaya hazırdırlar; ancak bazı otizm tanısı
almış bebeklerin çevrelerine karşı ilgisizlikleri nedeniyle
daha geç yaşlarda oturdukları ve yürüdükleri
gözlenmektedir.
 Otizm tanısı almış bir bebek, bu yaş grubundayken
 fazla göz teması kurmaz;
 gülümseme ve seslenmelere pek yanıt vermez.
 Kucağa alınınca mutlu olmaz.
 Dil becerileri açısından değerlendirildiğinde,
 otizmli olmayan bir bebekten 6 aylıkken beklenilen agulama
ve 9 aylıkken beklenen hecelemeler, otizmli bir bebekte
gözlenmez. 1 yaşındayken beklenilen anlamlı kelimeler de
otizmli bebeklerde görülmemektedir.
 2 yaşındaki çocuklardan beklenilen iki kelimelik cümle kurma, verilen komutları
anlama, yaşa uygun kelime dağarcığına sahip olma gibi yeteneklerin bu yaştaki otizmli
bir çocukta henüz gelişmediği söylenebilir.
 Bir yaş civarı ve sonrasında normal gelişim gösteren çocuklardan anne babalarının
dönüşünü fark etmeleri ve coşkuyla karşılamaları veya küskünlüklerini ifade etmeleri
beklenir. Ancak otizmli çocukların ayrılıklara ve kavuşmalara belirgin tepki vermedikleri
söylenebilir.
 Çocuk 2-3 yaşına geldiğinde aileler genellikle konuşma gecikmesi sebebiyle hekime
başvurmaktadır. Çocuğun mevcut becerilerinde gerileme olduğu durumlarda, bu
gerileme sebebiyle de hekime başvuru söz konusudur.
 2-3 yaşlardaki otizmli çocuklarda baş-baş yapma, el sallama gibi basit selamlaşmanın
hareketlerinin kazandırılması aileye zorluk yaratabilmektedir (Akçakın, 2008).
 Bu yaşlardaki otizme eğilimli çocuklarda taklit yeteneklerinin zayıf olduğu, yalnızlığı
tercih ettikleri, başkalarına bakmadıkları, sosyal gülümsemelerinin olmadığı ve yüz
ifadelerinin kısıtlı olduğu bildirilmiştir.
 3 yaşından beklenilen karşılıklı oyun kurma ve yürütebilme becerileri otizmli çocuklarda
gelişmemiştir.
 Bu yaşlar, otizmli bir çocukta parmak ucunda yürüme, dönme, el ve kol çırpma, sallanma
gibi hareketlerin yoğun olarak başladığı yaşlardır.
 Araba plakaları, gazetedeki logolar gibi işlevsel olmayan nesnelere ilgileri fazladır.
Annelerin hangi kaygıları bir
değerlendirmeyi zorunlu kılar?
•
Konuşmuyor
•
•
•
Söyleneni dinlemiyor
Sanki işitmiyor
Göstermiyor
Başbaş yapmıyor
•
•
•
•
Birkaç kelimesi vardı, onu da söylemiyor
•
•
•
•
Çok "bağımsız, özgür"
Garip hareketleri var Aşırı hareketli, hep kendi bildiğince
Bir şeye takılıp kalıyor
Kendi İşini kendi görüyor
Göz teması kurmuyor
Çocuklara ilgisi yok
Nesneleri diziyor
Otizm mi/değil mi? diyen anne-baba
• Anne-baba otizmden kuşkulanıyorsa, yüzde 80 haklılar. Ayrıntısıyla değerlendirelim,
• Eğer; anne-baba "bir şey yok” diyerek "rahat” davranıyorsa, bir şey olmaması ihtimali
yüzde 47. Maalesef, yanılıyor olabilirler.
 Otizminde bugün bilinen tek tedavi
özel eğitimdir.
 Özel eğitimde amaç; çocuğun ihtiyaçlarına yönelik olarak planlanmış programlarla, çocuğun
gelişimsel olarak mümkün olduğunca akranları düzeyine ulaşmasını sağlamaktır. Bu çocukların
erken dönemde tanınması ve uygun eğitime başlanması, hastalığın gidişatı ve ilerleyen dönemlerde
karşılaşılabilecek problemlerin en aza indirgenmesi açısından çok önemlidir.
Otizmli Çocuklarda Öğretim
Yöntem ve Teknikleri
 Uygulamalı Davranış Analizi
 Yanlışsız Öğretim Yöntemleri
 Görsel Destek Sistemleri
 Video Model Olma
Uygulamalı Davranış Analizi
Bu yöntem Los Angeles’daki California Üniversitesi
psikologlarından Dr. Ivar Lovaas tarafından geliştirilmiştir.
Davranışçı yöntemde her bir davranış öğretilirken, o davranış,
onu oluşturan alt davranışlara bölünerek basitleştirilmekte, sözel
açıklama
ve
yönergeler
ile
hedeflenen
davranış
kazandırılmaktadır. Bu eğitim yönteminde eğitimcinin önemi
büyüktür. Öğrenimde çocuk - eğitimci ilişkisi önemlidir. Bireysel
eğitim ile sosyal davranış, taklit, bağımsız oynama becerisi, öz
bakım becerileri, dikkat ve dil kullanımı gibi becerilerin
arttırılması, öfke nöbetleri, kendine ve çevresine zarar verici
davranışlar ve yineleyici davranışlar da azaltılmaya
Davranışçı yöntemde, sistemli bir gözlem ve kayıt tutma ile
kazandırılmak istenen ya da azaltılmak istenen davranışlar
belirlenir. Bu belirlenen davranışlara müdahalede bulunulur, aynı
gözlem ve kayıt tutma yöntemleri ile müdahalenin etkililiği
değerlendirilir.
Bu yönteme göre, erken tanı sonrası erken eğitim veren
kurumlarda, bireysel ve grup eğitimleri verilmektedir. Aynı
zamanda çocuk için hazırlanan eğitim planı çerçevesinde aile de
eğitime evde destek vermekte, eğitime katılmaktadırlar.
Eğitim programı oluşturulmadan önce çocuğun performansı
belirlenir. Çocuğun müdahale ya da eğitim öncesi belirlenen
performansı doğrultusunda hazırlanan eğitim programında, azaltılması
istenen ya da istenmeyen davranışlar için davranışçı yaklaşımın temel
yöntemleri (ödül, görmezden gelme, biçimlendirme, şekillendirme
gibi) kullanılır. Bu yöntemde otistik özellikleri olan çocuğun belirli bir
davranış modelini öğrenmesi için taklit etmeyi de öğrenmesi gerektiği
düşünülür. Normal gelişim gösteren çocuklar öğrendikleri bir davranışı
birden fazla ortamda yapabilirken (genellerken), otistik özellikleri olan
çocuklar için öğretilen becerileri genelleştirebilme, bir başka deyişle
farklı ortamlarda kullanabilme becerileri de öğretilir. Bu nedenle
öğrendiği bir davranışı evde, okulda, serviste diğer bir deyişle pek çok
Davranışçı yöntemde, davranış problemlerinin etkili sağaltımında:
 Çocuğun uyanık olduğu her an,
 Çocuğun bütün davranışlarını hedef alan,
 Yaşamının geçtiği tüm çevrelerde,
 Çevresindeki tüm önemli kişiler tarafından,
 Haftada en az 40 saat uygulanan eğitim hedeflenir.
Davranışçı yöntemin amacı, haftada 40 saatlik yoğun eğitimin
altı yaşına kadar devam etmesi, otistik özellikleri olan çocukların
akranlarıyla birlikte kaynaştırma programına devam ederek eğitimini
sürdürmesidir.
Bu yöntem, otizmde uygulanan diğer yöntemler ile
karşılaştırıldığında, iki yıllık eğitim sonrası elde edilen sonuçları,
bilimsel bir çalışma ile ortaya koyarak başarısını kanıtlayan tek
yöntem olarak dikkat çeker. Bu çalışmada, iki yıl süren eğitim sonrası
deneme grubundaki çocukların %42’sinde zekâ ve sosyal gelişim
kazançları görülmüşken, %47’sinde normal gelişim gösteren çocuklar
Davranışçı yöntemde, otistik özellikleri olan çocuklarda
görülen problem davranışların azaltılması ile ilgili programlar
hazırlanır. Bu yöntemde, davranışın nedeni kişilerde değil, kişinin
çevreyle etkileşiminde görülür. Bu nedenle problem davranışı
azaltmaya çalışılırken öncelikli olarak davranış öncesi, davranış,
davranış sonrası durumların ya da olayların gözlenmesi gerekir.
Problem davranışlar azaltılırken, azaltılmak istenen davranış
görmezden gelinerek arttırılmak istenen davranış pekiştirilir.
Gelişimsel Stratejiler
Gelişimsel Stratejiler “Floortime Therapies” (Greenspan,
Wieder, 1998) 1970’li yıllarda Eric Schopler tarafından
geliştirilmiş, otistik özellikleri olan çocuğun becerileri, ilgi
alanları ve gereksinimleri temel alınarak hazırlanmış bir eğitim
programıdır. Bu yöntemde çocuğun ihtiyaçlarına uygun bir ortam
oluşturarak kapasitesini en üst düzeyde kullanmasını sağlamayı
amaçlanmakta, çocuğu toplum tarafından normal olarak kabul
edilebilir kalıplara sokmaktan çok, çocuğun düşünce şekillerini
anlamasını ve onun davranışlarının bu çerçeve içinde
değerlendirerek şekillendirmek hedeflenmektedir.
Bu yöntemde, çocukları ilgileri olmayan alandaki bilgileri
öğrenmeleri için zorlamak yerine, onların daha pozitif ve üretken bir
şekilde çalışması için bireysel özelliklerini değerlendirme ve ilgi
alanlarından yararlanarak motivasyonlarını artırma yoluna gidilir.
Örneğin, sınıfta tükürmek, tekme atmak gibi istenmeyen
davranışlar sergileyen bir çocukta, bu davranışlarının buz dağının
üzerinde kalan kısmını oluşturduğu, altında yatan faktörlerin zayıf
sosyal muhakeme, “Kendisinin ve çevresindeki kişilerin farkında
olamama sıkıntıları” ve iletişim yetersizliği nedeni ile dikkati çekmek
için yaptığı düşünülür. Çözüm için iletişimi artırıcı görsel
Ayrık Denemelerle Öğretim ve Yanlışsız Öğretim
Lovaas yöntemi olarak da bilinen ayrık denemelerle öğretim
(DTT: Discrete Trial Teaching), bire-bir öğretim oturumunda art arda
pek çok öğretim sunumu yapılmasıdır. Bu sunumlarda çocuğa bir soru,
komut ya da araç yöneltilir; karşılığında çocuktan bir tepki beklenir;
doğru tepkiler ödüllendirilir; yanlış tepkiler ise düzeltilir. Bu sistemle
otizmli çocuklara tüm gelişim alanlarından beceriler kazandırılabilir.
Ayrık denemelerle öğretimin daha sistematik biçimi olan yanlışsız
öğretimde ise öğretim sırasında çeşitli ipuçları kullanılır. Böylece,
çocuğun yanlış yapma olasılığı en aza indirilir. Çocuk ipuçları
yardımıyla belli davranışları yapar hale geldikten sonra bu ipuçları
yavaş yavaş ortadan kaldırılır. Ayrık denemelerle öğretimin otizmli
çocuklar için kritik beceri alanları olan taklit, eşleme ve sınıflama, alıcı
TEACCH PROGRAMI
TEACCH Programının Dayandığı Eğitimsel İlkeler
1-Güçlü Yanlar, Alanlar ve İlgiler
Her bireyin daha iyi olduğu alanlar ve özel ilgileri, yapmaktan
hoşlandığı şeyler vardır. İnsanlar daha iyi yapabildiklerini yapmak, böylece
başarılı olmak eğilimi taşır ve zorlandığı, başarısızlık ihtimali olan şeyleri
yapmaktan kaçınır. Özel ilgi duyduğu ve sevdiği etkinliklerde,
motivasyonu daha yüksek olduğu için yapma eğilimi daha yüksektir.
Örneğin sıralama davranışı olan bir çocuk için, yapmasını istediğimiz işleri
sıralayan resim veya yazılardan oluşturulmuş bir şema kullanmak bu özelliğinden
yararlanmaktır. Sarı renge takıntısı olan bir çocuk için yapmasını istediğimiz işleri
sarı ile işaretlemek bu özelliğinden eğitimsel olarak yararlanmaktır. Yazılara ilgi
duyan bir çocuk için, öğreteceğimiz kelimeleri “sözel tekrar” yerine yazılı alarak
sunmak daha etkili olacaktır. Renkleri eşleştirmeyi, arabaları seven bir çocukla
arabalarla çalışırken; bilgisayarı seven bir çocukla bilgisayarda çalışmak daha
verimli olacaktır. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Önemli olan çalıştığımız
çocuğun hoşlandığı/ hoşlanmadığı, oyunları, etkinlikleri, yiyecekleri; iletişiminin
arttığı/azaldığı durumları, etkinlikleri ve özel ilgilerini (yazılar, sayılar, resimler,
müzik, bilgisayar, TV vb) belirlemektir. Bu özelliklerini, hatta takıntılı
davranışlarını dezavantajdan avantaja, bir eğitim aracına dönüştürmek Teacch
prensiplerinden biridir. Bu nedenle eğitim programında nelerden, nasıl
yararlanacağımızı belirlemek için güçlü yanları ve ilgileri belirlemek amacıyla
2-Bireyselleştirilmiş Eğitim İçin Değerlendirme
(Yetenek ve Becerilerin Düzenli Değerlendirilmesi, Dikkatli ve Devamlı Yardım)
Otistik çocuk her gelişim alanında farlı düzeylerdedir. Önemli olan her gelişim
alanındaki öncelikleri belirlemektir. Bireyin öncelikli ihtiyaçlarını giderecek alanlardaki
becerilerden hedef seçilmelidir. Uzun dönemli hedeflerin gerçekleşmesi için
kazanılması gerekli öncül becerilerin öncelikle çalışılması gözden kaçırılmamalıdır.
Teacch programı alınacak hedefleri belirlemek, öğrenmeye en hazır olduğu becerileri,
öncelikli hedefleri doğru saptamak amacıyla PEP-R ölçeğini kullanmaktadır. Bu ölçekle
taklit, algılama, el-göz koordinasyonu, ince motor, kaba motor, bilişsel ve sözel olmak
üzere 7 alanda gelişimsel değerlendirme yapılmaktadır. Her gelişim alanında
yapabildiği, yapamadığı ve kısmen yapabildiği (öğrenmeye hazır olduğu) beceriler
belirlenmektedir. Düzenli aralıklarla değerlendirme yapılarak, kazanılan beceriler
yerine yeni hedef beceriler seçilmelidir. Her çalışmada çocuğa gerektikçe ve gereken
miktarda yardım verilmelidir. Yardım giderek azaltılmalı, çocuk beceriyi bağımsız
3-Yapılandırılmış öğretim
(Anlamın anlaşılmasına yardım)
Birinci yazıda bu bölümde yazılanları hatırlarsak, olaylar, davranışlar,
beceriler arasındaki bağlantıları kurmada, çevresinde olan biteni
yorumlamada zorlukları olan otistiklere, eğitimcilerin eğitim sürecinde bu
anlamda yardımcı olmaları gerektiği açıktır. Otistik bireyin kendi
dünyasındaki anlamı öğrenmesi, olayların sırasını ve ilişkisini kavraması,
çevrenin bir anlamı olduğunu öğrenmesi, Teacch programının temel
hedefidir. Bireyin bu yetersizliği azaldıkça eğitimciye, aileye bağımlılığı
azalacak onların yönlendirmesine ihtiyaç duymadan günlük yaşamda gerekli
pek çok beceriyi yapabilecektir. Bu nedenle Teacch programı, çocuğun bazı
becerileri, kuralları, dili kullanmayı öğrenmesinin yeterli olmadığını; bunlar
arasındaki bağları, neden-sonuç ilişkilerini kavraması gerektiğini
vurgulamaktadır. Bunu yapabilmesi için çevrenin/eğitim ortamının
yapılandırılması, anlaşılır kılınması gerekmektedir.
4-Problem Davranışların Altında Yatan Nedenleri Anlama
(Anlamamaktan kaynaklanan uyumsuzluk)
Otistik bir çocuğun kasıtlı olarak karşı koyucu ya da kışkırtıcı
davranışlar göstermesi nadiren rastlanılan bir durumdur. Ancak çoğu
zaman anne-babalar ve eğitimciler, gözünün içine bakarak tam tersini
yapan veya yasaklanmış bir eylemi gerçekleştiren çocuğun bu
davranışını kasıtlı olarak yaptığını düşünür.
Teacch programı uygun olmayan davranışları yalnızca ortadan
kaldırmanın yeterli olmadığını düşünür ve bu nedenle davranışların
temelinde yatan nedeni anlamaya odaklanır. Bu davranışları
değiştirmek için bilişsel-davranışçı yöntemlerden yararlanır.
5-Ebeveyn ile ortak çalışma
Teacch
programı
ailenin
görüşlerine,
çocuğunu
gözlemleyen ve iyi tanıyan kişiler olarak önem verir. Bu nedenle
eğitimcilerin eğitim programını oluştururken ailenin istek ve
ihtiyaçlarını dikkate almalarını, onların yaşantısını zorlaştıran
davranışları düzeltmeye öncelik vermelerini temel prensiplerden
biri olarak kabul eder. Okulda kazanılan becerilerin günlük
yaşamda tekrar edilmesi ve genellenebilmesi büyük ölçüde
ailenin katılımıyla gerçekleştirilebildiği için de aile çok önemlidir.
Bu nedenle Teacch programında aile yardımcı terapist olarak
eğitimcinin yanında ve eğitimin önemli bir parçasıdır.
6-Teacch Uygulayan Profesyoneller Otizmi Tüm
Yönleriyle Kavramış Olmalıdır
Otistiklerle çalışan tüm uzmanlar, sadece psikolog, dil
terapisti gibi belirli bir alanla sınırlı olarak değil,
otizmden kaynaklanan tüm sorunlara hakim, genelleme
yapabilen bireyler olmalı ve bütünleştirici bir çalışma
sistemi uygulamalıdır.
PECS Görsel İletişim Sistemi
PECS sistemi Amerikalı psikolog Andy Bondy ve konuşma
terapisti Lori Frost tarafından geliştirilmiştir. Bu yöntem, iletişimi bir
büyüğün yönetmesi yerine çocuğun başlattığı ve lider olduğu, çocuğa
istediği bir nesneyi elde etmek için, o nesneyi resmiyle değiş tokuş
etmeyi öğreten bir yöntemdir. Konuşamayan ya da kelime hazinesi
olup da düzenli ve anlaşılır şekilde iletişimde bulunmayan her çocuğa
öğretilebilir. Örneğin, içecek bir şey istediğinde onun resmini bir
büyüğe verip ondan içeceğini almayı öğrenir. Bu değiş tokuş formülü
ile birisine yaklaşma ve onunla etkileşim gibi iletişim için gerekli
beceriler kendiliğinden öğrenilmektedir. Bu sistem çocuğun bulunduğu
her yerde öğretilmektedir.
Eğitim sistemi altı aşamaya ayrılmıştır. İlk başta gereksinimini tek bir
resimle anlatan öğrenci, değişik resimleri ayrımsamayı ve diğer aşamalara
geçildikçe karmaşıklaşan cümleler kurmayı öğrenir. Resimler ve cümleler
taşınır bir cırtcırtlı kitaba konmaktadır. Bunun amacı çocuğun istediği
zaman, istediği yerde yeni bir cümle kurarak iletişime girmesidir. PECS
sistemi arkadaşlar arasında iletişim, sırasını bekleme ve oyun oynama
becerilerini geliştirmek amacıyla da kullanılır.
Amerika Birleşik Devletleri’ nin Delaware eyaletindeki Otizm
Projesi, PECS sistemi ile bir seneden fazla eğitim gören çocukların %76’
sının, bu sistemi iletişim amaçlı kullandıklarını ya da konuşmayı kullanmayı
artırdıklarını tespit etmiştir. Bu araştırmada PECS sistemi ile çocukların
konuşmayı da öğrenebildikleri, kendilerine göre kolay bir iletişim yöntemi
kullandıkları için onların daha sakin ve mutlu oldukları görülmüştür.
Sosyal Öyküler
Sosyal öyküler, eğitimci Carol Gray tarafından otistik özellikleri olan çocukların
eğitiminde kullanılmak üzere 1991 yılında geliştirilmiştir. Sosyal öyküler hazırlanırken,
okuma – yazma bilen çocuklarda basit cümlelerden, okuma – yazma bilmeyen çocuklarda da
resimler, semboller ya da fotoğraflardan yararlanılarak öyküler hazırlanır. Hazırlanan
öyküler; çocuklara, sosyal ortamlarda ne yapmaları gerektiğini anlatır. Sosyal öyküler ile
öğrenen çocuk, öykünün sahibi olmalı, öykü onun için yazılmış olmalıdır. Bu öykülerin
çoğu sosyal davranışın içindeki “nasıl” ı ve bazı “neden” leri açıklamaktadır. Her öykü;
çocuğun anlamakta güçlük çektiği durum hakkında detaylı bilgi vererek başlar. Sonra
öykünün nerede geçtiği, kimlerin olduğu, çekilen zorluğun doğası ve gerçek yaşamda ne
olduğu dahil edilir. Öyküler; tanımlayıcı ve anlatıcı (ne olduğunu ya da olacağını ve
nedenlerini anlatan), geniş açı ve genelleyici (bazı durumlarda insanların ne hissettiğini ve
nasıl tepki verdiğini anlatan), yönetici (herhangi bir durum içinde ne olması gerektiğini
anlatan) olmak üzere üç cümle çeşidinden oluşur.
Özellikle “genelde” “yapmayı, etmeyi deneyeceğim” sözleri cümlelerde kesin
sözler yerine tercih edilir. Bunun sebebi hata veya istisnaya da yer vermektir. Çünkü otistik
özellikleri olan çocuk söyleneni anladıktan sonra kuralda yapılacak bir değişikliği anlamakta
çok zorlanır.
Duyu Bütünlemesi Terapisi
Duyu organlarımızla gelen bilgilerle, çevremizi ve kendimizi
algılarız. Dokunma, tat alma, koku, görme, işitme, proprioseptif (kas
eklemler ve bağ dokusu ile algılanan pozisyon duyusu) ve vestibüler (iç
kulaktaki duyu organı ile algılanan , hareket, denge ve yerçekimi ile ilgili
mesajları alan) duyular aracılığıyla alınan uyaranlar ile merkezi sinir
sistemine pek çok bilgi iletilir.
Merkezi sinir sistemimiz, beyin ve beynimizin vücudumuz ile ilişkisini
sağlayan omurilikten oluşur. Görevi; iletilen bilgileri organize etmek, gelen bilgiler
arasında bağlantı kurmak ve parçalardan bir bütün oluşturmaktır. Bir tek duyudan
alınan mesajlar öğrenmemiz için yeterli değildir. Çeşitli duyuların sağladığı bilgiler
arasında ilişki olmalıdır. Örneğin; dokunma duyusu ile alınan mesajlar görmeye, görme
duyusu ile alınan mesajlar dengeye ve vücudun farkında olunmasına, bu da öğrenmenin
gerçekleştirilmesine yardımcı olur. Mesajlar arasında bağlantı kurulması, yani duyu
bütünlemesi sayesinde beynimiz bizim çeşitli beceriler kazanmamızı ve öğrenmemizi
sağlar.
Çocuğun ayakkabısını bağlamayı öğrenmesi için ayakkabı bağını görmesi, ona
dokunması, kendi parmak hareketlerini kontrol edebilmesi, kendine anlatılanları
dinlemesi, dengesini bozmadan çömelerek belli bir pozisyonda ayakkabısını bağlaması
gerekmektedir. Bu da yukarıda saydığımız duyuların çoğundan gelen mesajların birbiri
Duyu Bütünlemesi Bozukluğu
Duyu bütünlemesi bozukluğu olan çocuklar algıladıklarını bütünleştiremezler
ve parçalardan bir bütün oluşturamazlar. Otistik özellikleri olan çocukların çoğunda
duyu bütünlemesi bozuklukları görülür.
Vestibüler uyaranları bütünleme güçlüğü yaşayan çocukların, günlük yaşamda
yerçekimine güvensiz ve savunmacı davranışlar geliştirdiği görülür. Örneğin,
merdivenin son basamağından atlayamaması, kaldırım taşı üzerinde yürüyememesi,
merdiven korkuluğuna sıkıca tutunmadan inip çıkamaması, oturduğu sandalyenin
başkası tarafından hareket ettirildiğinde aşırı derecede korkması gibi.
Dokunsal uyaranları bütünleme güçlüğü yaşayan çocukların savunmacı
olmasına örnek olarak; eline su damlası düşmesi ile diken batmasına birbirine yakın
tepkiler vermesi, öpmek ve öpülmekten hoşlanmadıkları halde sıkıca sarılınmasından
hoşlanmaları verilebilir.
Otizmde Duyu bütünlemesi terapisi
Tek başına bir eğitim yöntemi değildir. Duyu algılamalarında farklılık olan otistik
çocukların, doğru tepkileri verebilmeleri, kendilerini tanımaları, bulundukları mekân içinde
kendilerini algılamaları, çevrelerinin farkında olmaları ve hareketlerini kontrol edebilmeleri
sağlanarak, öğrenme için gerekli ortam hazırlanır. Duyu Bütünlemesi Terapisi, dört yıllık bir
yüksek öğrenim programını tamamladıktan sonra konusunda lisans üstü eğitim, seminer ve
sertifika programlarına katılmış, bu konuda deneyimli uğraşı terapistlerince uygulanır. Özel
tekniklerle, otistik özellikleri olan çocuğun gereksinimleri doğrultusunda duyuları uyarılarak
beynin mesajları organize etmesine yardım edilmektedir. Bunun için geniş bir oda içinde
çeşitli büyüklükte terapi topları, silindir şeklinde yastıklar, tavandan asılan serbest sallanan
salıncaklar, altına tekerlekler yerleştirilmiş platformlar kullanılabilir. Çocuğun yaşına uygun
ve eğlenceli çeşitli fiziksel etkinlikleri içeren tedavide, uğraşı terapisti ortamı kontrol
ederken, çocuğun kendi yaptıklarını kontrol etmesi beklenir. Uğraşı terapistlerinin
uyguladığı teknikler arasında, çocuğun vücut pozisyonunu değiştirme, sallama, yuvarlama,
fırlatma, üstüne binme, döndürme gibi etkinliklerin yanı sıra, çocuğu pamukla dokunarak
uyarma, çocuğu ovma ve fırçalama gibi direkt dokunsal uyaranlar verilmesi de vardır.
KONUŞMA TERAPİSİ
 Özel Eğitim ile birlikte devam etmelidir.
 Çocuğun dil gelişimi ve iletişim kurma düzeyi ne olursa olsun, konuşma terapisi
mutlaka tedavi programında yer almalıdır.
 Konuşma terapisinde aile ile birlikte çalışılır. Çocuğun dilin (sözel ve sözel
olmayan dil) işlevini fark etmesi ;yani, ihtiyaçlarına ulaşmak için dili bir araç
olarak kullanmasını sağlamak birinci adımdır.
KONUŞMA TERAPİSİ SÜRECİ
Ne zaman başlamalı?
 Özel eğitim ile kazandırılan komut alma, komutlara uyma ve dikkatini
yoğunlaştırma becerisinin gelişiminden sonra konuşma terapisine başlanır.
 Başlangıçta taklit becerisi üzerinde çalışılır. Burada amaç, çocuğun söyleneni
anlaması değil, gördüğünü taklit edebilmesidir.
KONUŞMA TERAPİSİ SÜRECİ
 Ses çıkaran oyuncakları taklit etme
 Objelerle taklit
 Vücut hareketlerini taklit etme
 Yüz mimkleri, ağız ve çene hareketlerini taklit etme
 Ses taklitleri (sesli sesler, hayvan sesleri,
taşıt sesleri vb.)
Psikofarmakoloji
 Kür sağlama potansiyeli olan örneğin oksitosin gibi ajanlar ile ilgili devam
eden çalışmalar olmasına rağmen otizmde, hiçbir ilacın kür sağladığı
gösterilememiştir, ancak belli ilaçlar özgül belirtiler üzerine yararlı
olabilir. Kendini yaralama davranışı, agresyon, stereotipik hareketler ve
aşırı hareketlilik hedef belirtiler olabilir.
MAJÖR TRANKLİZANLAR
 Otizmde, majör tranklizanlar en yaygın çalışılmış olan ajanlardır. Göreceli olarak küçük dozlarda,
streotipik davranışları ve ajitasyonu azaltabilir ve eğitim programlarından elde edilen kazancı
arttırabilir. Bazı veriler, davranışçı tedavi ile birlikte kullanımın, tek başına kullanımlarına göre, daha
etkili olduğunu düşündürmektedir. Yan etkileri bu ajanların kullanımını sınırlamaktadır (ör.,sedasyon,
çekilme ve tardif diskinezi). Yüksek potensli nöroleptiklerin, distoni riskleri olsa da, daha az sedasyon
etkisi olduğundan, bu ajanlar sıklıkla kullanılmaktadırlar. Son zamanlarda atipik nöroleptikler üzerine
ilgi artmıştır; çift-kör, plasebo kontrollü yapılan büyük bir çalışmada, bu ajanlardan birinin ajitasyonu
ve diğer davranış güçlüklerini azaltmada önemli derecede yararlı olduğu gösterilmiş ve risperidonun
(Risperdal) otizmde kullanılması onaylanmıştır.
SEÇİCİ SEROTONİN GERİ ALIM
İNHİBİTÖRLERİ
 Çeşitli çalışmalarda, seçici serotonin geri alım inhibitörlerinin (SSGİ)
otizm ve ilişkili sorunlarda olası yararları bildirilmiştir. Bu ajanların olası
kullanımları, otizmde periferik serotonin yüksekliğinin gözlenmesi
sonucunda ileri sürülmüştür. Birçok kontrollü çalışmada, bu ajanların
tekrar edici davranışlar ve dürtüsel agresyon gibi belirtilerde plaseboya
üstün olduğu ispatlanmıştır. Bazı olgularda, epileptik nöbetlerin arttığı
ileri sürülmüştür. Bazen, çocuklar bu ajanlar ile ajite olabilmektedirler.
STİMÜLANLAR
 Otizmi olan bireyler özellikle okul çağındakiler geleneksel stimülan ve
ilişkili ilaçlara yanıt veren belirgin dikkat sorunları gösterebilir. Ne yazık ki
yan etkileri klasik DEHB hastalarından daha yüksek düzeydedir.
DİĞER AJANLAR
 Otizmde en azından bazı belirtilerin tedavisinde bazen etkili çeşitli başka
ajanlar bildirilmiştir. Bunlar ile ilgili kanıtlar genellikle olgu bildirimlerine
dayanır ve sıklıkla kontrollü çalışmalar yoktur. Lityum, eğer kişisel ya da
ailesel iki uçlu bozukluk öyküsü yoksa, genellikle yararsızdır. Eldeki veriler
sınırlı da olsa, genel olarak stimulanlar otizmdeki davranış güçlüklerini
arttırmaktadır; olasılıkla bu durum stimulantların dopamin üzerine olan
etkisine bağlıdır. β-blokörler, saldırganlığı, kendini yaralama davranışını
ve dürtüsel davranışları azaltma amacı ile çeşitli açık uçlu çalışmalarda
kullanılmıştır. Bu ajanlar uyarılma düzeyini azaltabilirler; kullanımları ile
ilgili olumlu yanıtlar bildirilmiştir; ancak olası ciddi yan etkileri kullanımlarını genel olarak sınırlamaktadır.
Download