Uploaded by User7964

İbrahim KURTEN 162106110001

advertisement
Öğrenci No: 162106110001
Ad-Soyad: İbrahim KURTEN
ZBEÜ - Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü MMM423
Biyomalzemeler Ara Sınav Ödev
1. İdeal bir biyomalzeme hangi özelliklere sahip olmalıdır?
Biyomalzemeler, vücudun hastalanmış veya hasarlı kısımlarının yerine geçmek üzere
insan vücuduna yerleştirilen parçalarda kullanılır. Bu malzemelerin zehirli madde
üretmemesi ve vücut dokusu ile uyumlu olması gerekir. Diğer bir ifadeyle sağlığa zararlı
biyolojik reaksiyon meydana getirmemeleri gerekir.
•
•
•
•
•
•
Biyomalzemelerin kullanımları sırasında deforme olmamaları ve korozyona
uğramamaları gerekmektedir.
Biyomalzemelerin toksik ve kanserojenözellikte olmaması gerekir.
Mekanik dayanımlarının yeterli olması gerekir.
Vücutta meydana gelen reaksiyonların dışında reaksiyonlara sebep olmaması
gerekir.
Biyomalzemelerin, iltihaplanma ve pıhtı oluşumu gibi dokuların normal
değişimlerine engel olmayacak ve istenmeyen tepkiler oluşturmayacak özellikte
olmalıdır.
Biyomalzemeler, canlıdaki fizyolojik ortam tarafından kabul edilmeli ve
biyouyumlu olması gerekmektedir.
Biyomalzemelerin temel özelliklerini sayacak olursak; öncelikle fiziksel özelliklerini
korumalı, kanserojen olmamalı, toksik olmamalı, alerjik olmamalı, uzun ömürlü olmalı,
kullanım ömrü boyunca fonksiyonelliğini yitirmemeli, steril edilebilir olmalı şeklinde
sıralayabiliriz.
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Fiziksel özellikleri kullanılacağı yere uygun olmalıdır.
(mukavemet, elasitikiyet, dayanıklılık)
İşlenebilir,
Kolaylıkla sterilize edilebilir,
Nonallerjenik,
Nonkorozif,
Nontoksik,
Non-karsinojenik,
Non-mutajenik,
Ucuz ve üretimi kolay olmalıdır.
Biyouyumlu olmalı, kimyasal açıdan inert ve stabil olması, yeterli mekanik kuvvete sahip
olması, yoğun bir yaşama uyum gösterebilmesi, uygun ağırlık ve dansitede olması, büyük
miktarlarda işlenebilme ve fabrikasyon kolaylığı göstermesi, ekonomik olması, yıpranmaya
dirençli, bozunmaya dirençli, toksik, allerjik, mutajenik ya da karsinojenik etkisi olmamalı,
sterilizasyon işlemlerinden etkilenmemeli, yapısı homojen olmalı ve yeterli dayanıklılığa
sahip olmalı, kabul edilebilir fiyat/yarar oranı olmalıdır.
2. Biyouyumluluk ne demektir? Açıklayınuz.
Biyouyumluluk, uygulama sırasında malzemenin vücut sistemine uygun cevap verebilme
yeteneğidir. Biyouyumlu malzeme, kendisini çevreleyen dokuların normal değişimlerine
engel olmamalı ve uyum sağlamalı, ayrıca dokuda istenmeyen tepkiler (iltihaplanma, pıhtı
oluşumu) meydana getirmemelidir.
Biyomalzemenin organizma ile yüzey ve yapısal açıdan uyum sağlaması, organizmaya zararlı
olmaması ve söz konusu eksikliği gidermesi olarak tanımlanabilir.
Kedisini çevreleyen dokuların normal değişimlerine engel olmayan ve dokuda istenmeyen
tepkiler (iltihap, pıhtı vb.) oluşturmayan malzemelerdir. Kısaca vücut ile uyuşabilirliktir.
Yüzey uyumu: Biyomalzemenin vücut tarafından değiştirilmemesi, ortadan kaldırılmaması
ve mikroçevre ile uyum sağlaması durumu olarak tanımlanabilir.
Yapısal uyum: Biyomalzemenin mekanik özelliklerinin kullanıldığı anatomik lokasyonun
mekanik özellikleri ile uyum sağlamalıdır.
Biyouyumluluk; bir biyomalzemenin vücut dokularına fiziksel, kimyasal, biyolojik uyumu ve
vücudun mekanik davranışına sağladığı optimum uyumdur. Bir biyomalzemenin yaşayan
yapıdaki fizyolojik ortam tarafından kabul edilmesi gerekir. Biyouyumluluk, kullanılacak
malzemenin türüne yaşayan yapının neresinde, ne kadar süreyle kullanılacağına bağlı olarak
değişmektedir. Örneğin; direkt kanla temas edecek malzemeyle, direkt kemikle temas edecek
malzemenin biyouyumluluğu birbirinden çok farklı olacaktır. Vücudun bu malzemelere karşı
verdiği tepkilerde son derece faklıdır. Vücut sıvılarının pH değeri 1 ila 9 arasında farklı
dokulara göre değişmektedir. Yine hareketler esnasında kemikler değişken yük ve gerilime
maruz kalır. Canlı dokuya yerleştirilen biyomalzemeler, yapının özelliklerine, hareketine
esnekliğine bağlı olarak dokulardan sürekli tepki alırlar.
Biyomalzemeler, insan vücudunun çok değişken koşullara sahip olan ortamlarında
kullanılırlar. Örneğin vücut sıvılarının pH değer farklı dokulara göre 1 ila 9 arasında değişir.
Araştırmacılar, “biyomalzeme” ve “biyouyumluluk” terimlerini, malzemelerin biyolojik
performanslarımı belirtmek için kullanmışlar. Biyouyumlu olan malzemeler, biyomalzeme
olarak adlandırılmıştır. Biyouyumluluk; uygulama sırasında malzemenin vücut sistemine
uygun cevap verebilme yeteneği olarak tanımlanmıştır. Biyouyumlu, yani ‘vücutla uyuşabilir’
bir biyomalzeme, kendisini çevreleyen dokuların normal değişimlerine engel olmayan ve
dokuda istenmeyen tepkiler (iltihaplanma, pıhtı oluşumu, vb) meydana getirmeyen
malzemedir. Biyouyumluluk kısaca, malzeme ve vücut sıvılarının kimyasal etkileşimi ve bu
etkileşimin fizyolojik sonuçlarının vücuda ne kadar zarar verip vermediğidir. Bir malzemenin
biyouyumlu olması için bulunduğu canlıdaki fizyolojik ortam tarafından kabul edilmesi
gereklidir. Bu yaklaşımlara rağmen biyouyumluluğun çok kesin bir tanımı yoktur. Çünkü
kullanılan malzemenin vücudun neresinde ve ne amaçla kullanılacağı bu tanımı belirler.
Direkt kanla temas edecek malzemeyle, direkt kemikle temas edecek malzemenin
biyouyumluluk tanımları birbirinden çok farklıdır. Bazı araştırmacılar bu terimi biraz
genişleterek biyomalzemenin yapısal ve yüzey uyumluluğunu ayrı ayrı tanımlamışlar. Yüzey
uyumluluğu, bir biyomalzemenin vücut dokularına fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak
uygun olmasıdır. Yapısal uyumluluk ise, malzemenin vücut dokularımın mekanik davranışına
sağladığı optimum uyumdur.
3. Doku-implant etkileşimi hakkında bilgi veriniz.
İmplant ve doku arasında oluşan ve yapışmayan fiberimsi hücreler implantı dokudan izole
ederek koruyucu bir mekanizma oluşturur ve zamanla bütün implantı kaplar. Metal ve
polimerik implantlar genellikle bu fiberimsi kapsül arayüzeyini oluştururlar. Arada oluşan bu
kapsülün kalınlık değeri malzemenin biyoinert olma derecesine bağlıdır. Zirkonya ve alümina
gibi malzemelerde oluşan bu fiberimsi yapının kalınlığı metalik implantlarda gözlenenlere
oranla daha düşüktür. Biyonert malzemelere örnek olarak alümina, zirkonya, pirolitik
karbonlar, titanyum ve titanyum dioksit verilebilir. Bu malzemeler yüke maruz kalan
uygulamaların ve statik uygulamaların her ikisinde de kullanılmaktadır.
Doku tarafı
Doku tipi
Doku yaşı
Doku sağlığı
Doku içi kan sirkülasyonu
Ara yüzey hareketliliği
Ara yüzey kan sirkülasyonu
Boyutlar arası uygunluk
Mekanik yükleme
İmplant tarafı
implant bileşimi
implantdaki faz sayısı
Faz sınırları
Yüzey morfolojisi
Yüzey gözenekliliği
Kimyasal reaksiyon
Boyutlar arası uygunluk
Mekanik yükleme
Tablo 1. implant-doku ara yüzey ilişkisini etkileyen faktörler
Canlı dokuya yerleştirilen tüm malzemeler, bu dokudan tepki alırlar. Bu tepki doku-implant
ara yüzeyinde oluşur ve aşağıda sıralanan çeşitli faktörlere bağlı olur. Bu faktörlere bağlı
olarak implant malzemeye olan doku cevabının dört türünden bahsedilebilir:
• Malzeme toksikse, çevresindeki doku ölür.
• Malzeme toksik değil ve biyoinertse, değişik kalınlıklarda fibroz doku oluşumu
gerçekleşir.
• Malzeme toksik değil ve biyoaktifse, doku-implant arayüzeyinde bağlanma
gerçekleşir.
• Malzeme toksik değil, fakat çözünür yap›daysa, çevresindeki doku, implantın
yerini alır.
Biyoseramiklerin türüne bağlı olarak gözlenen doku cevapları farklı olur. Ayrıca Tablo 1’de
yer alan diğer faktörlerin de bu cevaplardaki etkisi unutulmamalıdır. Seramik implantların en
ilgi çekici özelliklerinden biri, doku için zehir etkisi oluşturmamalarıdır. Dokuların çok
karşılaşılan bir tepkisi de, dokunun implant çevresinde ipliksi bir kapsül üretmesi ve bu ipliksi
doku, organizma tarafından implanta karşı bir duvar örmek için veya implantı izole etmek için
üretilir. Kısacası, bir çeşit korunma mekanizmasıdır ve implant, zamanla ipliksi doku ile
tamamen kaplanarak doku yüzeyinden uzaklaştırılır. Metaller ve çok sayıda polimer, bu çeşit
bir tepkiye neden olurlar. Alümina ve zirkonya gibi hemen hemen inert sayılabilecek
seramikler de, ara yüzeyde ipliksi doku oluşumuna neden olurlar. Ancak, optimum koşullarda
bu doku son derece incedir. Kimyasal reaktifliği çok yüksek olan metal implantlardaysa daha
kalın ara yüzey tabakaları oluşur. Ara yüzeydeki uyumluluk ve hareketlilik de tabakanın
kalınlığını büyük ölçüde etkiler. Üçüncü bir doku tepkisiyse, implantla doku arasındaki ara
yüzeyde bağlanmanın gerçekleşmesidir. Bu yüzey, “biyoaktif yüzey” olarak adlandırılır.
Bağlanma, implantla doku arasındaki hareketliliği engeller, ayrıca implantın vücut tarafından
dışlanması da engellenmiş olur. Dördüncü tür etkileşimdeyse, implant malzeme, onarım
işlemi tamamlandığında çözünür ve kendisini çevreleyen doku tarafından emilerek yok edilir.
Bu nedenle emilebilir (rezorbe edilebilir) cinste biyomalzeme kullanıldığında, bu malzemenin
vücut sıvılarınca kimyasal açıdan parçalanabilir yapıda olmasına dikkat edilmelidir. Bozunma
ürünleri de zehirli olmamalı ve hücrelere zarar vermeden dokudan uzaklaştırılmalıdır.
Alümina ve zirkonya, çok iyi mekanik uygunluk sağlayacak şekilde dokuya
yerleştirildiklerinde (morfolojik sabitleme) ara yüzeyde hareket oluşmayacağından, klinik
açıdan başarılı olacaklardır. İmplant ve doku arasındaki üremeye bağlı olarak artan ara yüzey
alanı, implantın hareketine karşı artan bir direnç oluşturur. İmplant olarak gözenekli metal
kullanıldığında, büyük ara yüzey alanı doku içerisinde metal iyon kaybına ve metal implantın
korozyonuna neden olabilmekte ve bu da tıbbi açıdan sorunlara yol açar. Ancak, yüksek
gözeneklilik her tür malzemenin dayanımını düşürür. Sonuç olarak, metal alaşımlar üzerine
gözenekli seramik kaplamalar ve dokulardaki boşlukları doldurucu malzemelerin
kullanılması, ara yüzey kararlılığını sağlamak için en uygun yaklaşım olur.
Yaşam kalitesinin de azalmaması için hasarlı dokunun yerine sağlamının yerleştirilmesi önem
kazanmıştır. Bu da iki şekilde mümkün olmuştur. Transplantasyon (nakil) ve implantasyon
(yerleştirme)dur. Transplantasyonda, hastanın kendi dokusu, başka bir insandan ya da
hayvandan alınan dokuların kullanımı söz konusu iken implantasyondaysa biyomalzemeler
kullanılmaktadır. Ancak tüm implantların ömürleri sınırlıdır. Özellikle implantların dokulara
biyoaktif olarak sabitlenmesi, ortopedik protezlerin ömrünün uzamasında çok etkili olmuştur.
4. Biyomalzemeleri sınıflandırarak her biri hakkında bilgiler veriniz
A. Metaller-Alaşımlar
Biyometaller, çok sert olmaları, yüksek yoğunluğa sahip olmaları dezevantajlarının
yanında kristal yapıları ve mekanik özellikleri sebebiyle özellikle ortopedik
uygulamalarda eklem protezlerinde ve kemik yenileme malzemesi olarak
kullanımlarından dolayı pek çok avantaja sahiptir. Metalik biyomalzemeler, temas halinde
olduğu yapıyla kimyasal reaksiyona girerek korozyona uğrayabilirler. Metal protezlerin
biyouyumluluk durumu vücut içerisinde korozyona uğramalarıyla alakalıdır.
Biyometallerin çelik, altın, titanyum ve titanyum alaşımları, kobalt ve alaşımları diş
implantlarında, çene cerrahisinde, yapay kalp parçaları, kateter gibi pek çok tıbbi
uygulamalarda kullanılmaktadır. Metalik biyomalzemeler aynı zamanda teşhis ve tedavi
amaçlı biyomedikal cihaz üretimde de geniş bir yere sahiptir. Kristal yapıları ve sahip
oldukları güçlü metalik bağlar nedeniyle üstün mekanik özellikler taşıyan metal ve metal
alaşımları biyomalzeme alanında oldukça fazla kullanılır.
• Avantajları
• Yüksek güçtedirler.
• Eskimeye ve yorulmaya direçleri yüksektir.
• Üretimi ve sterilizasyonu kolaydır.
• Şekil hafızası
• Dezavantajları
• Biyouyumlulukları düşüktür,
• Dokulara göre çok serttirler,
• Yüksek yoğunluğa sahiptirler,
•Alerjik doku reaksiyonlarına neden olabilecek metal iyonu salımı yapabilirler
• Metalik görünüm
• Yüksek modüller
• Korozyona uğrayabilirler.
B. Seramikler
Vücudun zarar gören veya işlevini yitiren organlarının onarımı, yeniden yapılandırılması
veya yerini alması için özel tasarımlı seramiklerin geliştirilmesi ve kullanımıyla
gerçekleşmiştir. Bu amaçla kullanılan seramikler, “biyoseramikler” olarak adlandırılırlar.
Sağlık sektöründe çok çeşitli uygulamaları olan inorganik malzemelerdir. Özellikle
termometreler, gözlük camları, endoskopide kullanılan fiber optiklerin yapımında
kullanılırlar. Bunların yanı sıra dişçilikte dolgu malzemesi olarak da çok yaygın
kullanılmaktadır. Biyoseramikler kemik kaplama, kemik yapıştırma, kemik dokusuna
girme özelliklerinden dolayı klinikte tercih edilen malzemelerdir. Dental biyoseramikler
sert doku implantı olarak dişçilikte dolgu malzemesi olarak kullanılan sert bağ dokusunun
tamiri veya yenilenmesinde restoratif olarak sık kullanılan materyallerdir. Biyoseramikler,
biyoinert ve biyoaktif olmak üzere iki grupta incelenir.
• Biyoaktif seramik doku ve implant arasında kimyasal bağ oluşumuna izin veren
seramik malzemedir.
• Biyoinert seramiklerin doku ile etkileşimleri mekanik bağ şeklindedir. Mekanik bağ,
malzemenin dokuyu değiştirmeden doku bir arada tutabilmesi anlamına gelir.
Biyoseramikler; polikristalin yapılı seramik (alümina ve hidroksiapatit), biyoaktif cam,
biyoaktif cam seramikler veya biyoaktif kompozitler (polietilen-hidroksiapatit) şeklinde
hazırlanabilmektedir.
Seramikler polikristal yapısında olan refrakter malzemlelerdir.
– Genellikle inorganik,
– Oldukça inert,
– Sert ve kırılgan,
– Yüksek baskı dayanımına sahip,
– Elektrik ve termal yalıtkanlıkları genellikle iyi olan
– İyi estetik görünüm sahip malzemelerdir.
Uygulamaları
• – Ortopedik implantlar
• – Dental uygulamalar
Avantaj ve Dezavantajları
• Yüksek baskı dayanımı
• Yüksek aşınma ve korozyon dayanımı
• Dental uygulamalar için oldukça iyi estetik görünüm
• Biyoaktif / inert
• Yüksek modül
• Düşük kırılma sertliği
• Zayıf yorulma dayanımı
• Üretimi zor
Cam-seramik camın kontrollü kristallendirilmesi ile hazırlanan polikristalik yapıda bir
katıdır. Biyoaktiflik gösteren (kemik sistemde) ilk biyomalzemelerdir:
• Konakçı doku ile direkt kimyasal bağlanma yapabilir.
• Kemik yapıcı hücreler üzerinde uyarıcı etki yapar.
• Bileşimi: SiO2, CaO ve Na2O
• Biyoaktifliği SiO2, CaO ve Na2O’in bağıl miktarlarına bağlıdır.
• Yük toleransı gerektiren uygulamalarda kullanılamaz.
• Biyolojik aktifliğinden dolayı kemik çimento dolgusu ve kaplama malzemesi olarak
idealdir.
•
•
•
Biyoseramiklerinen yaygın kullanım alanları
Bel ve omuriliğe ait omurların onarımında
Dişe ait hataların düzeltilmesinde
Tam veya kısmi kalça parçalarında
•
•
•
•
Solunum tüpleri olarak
Orta kulakta küçük kemikler olarak
Kalp kapakçıklarında
Kemik vidaları, hastalanmış kemik kaybı boşluklarının doldurulmasında kullanılır.
C. Polimerler
Polimerler, içersinde karbon bulunan, uzun organik molekül zincirlerinden oluşurlar.
Polietilen (PE), poliüretan (PU), politetrafloroetilen (PTFE), poliasetal (PA),
polimetilmetakrilat (PMMA), polietilenteraftalat (PET), silikon kauçuk (SR), polisülfon
(PS), polilaktik asit (PLA) ve poliglikolik asit (PGA) gibi tıbbi uygulamalarda kullanılan
polimerler, çok değişik bileşimlerde ve şekillerde (lif, film, jel, boncuk, nanopartikül)
hazırlanabilmeleri nedeniyle biyomalzeme olarak geniş bir kullanım alanına sahiptirler.
Polimerler fiziksel yapısı bakımından vücuttaki yumuşak dokulara benzer özellik
gösterirler. Kıkırdak, cilt, damar ve lens gibi özel dokuya sahip bölgelerde, protez
malzemesi olarak kullanılırlar. Özellikle diş hekimliği ve ilaç endüstrisi yoğun olarak
kullanıldığı alanlardır. Aşağıda ortopedide biyomalzeme olarak kullanılan bazı polimer
çeşitleri ve kullanım alanları tanımlanmıştır. Ancak, ortopedik alanda mekanik
dayanımları zayıf olup, sterilizasyon işlemleri yapılırken (otoklavlama, etilen oksit, Co
radyasyonu) polimer özellikleri etkilenebilmektedir. Küçük tekrarlanabilir birimlerin
(mer) oluşturduğu uzun zincirli moleküller, Genellikle monomerler, karbon ve hidrojen
atomlarından oluşur. Oksijen, klor, flor, silisyum, fosfor ve kükürt; polimerlerin yapısında
bulunabilen diğer elementlerdir. Ana zinciri karbon yerine silisyum veya fosfordan oluşan
polimerler de vardır (inorganik polimerler). Silikon, polifosfazenlerdir. Gelişmiş
özellikler, düşük yoğunluk. Çeşitli formda kullanılabilirler: Lif, film, rod (çubuk), viskoz
sıvı gibi.
Avantaj ve Dezavantajları
• Doğal ya da sentetik
• Biyobozunur
• Komplike parçaların üretimi kolay
• Adapte edilebilir fiziksel ve mekanik özellikler
• Yüzey modifikasyonu
• Hücre vb. immobilizasyonu.
• Yüzey kontaminasyonu
• Eskime ve bozunma
• Biyobozunma
• Sterilizasyonu zor
D. Kompozitler
Kompozit, farklı iki ya da daha fazla sayıda malzemenin sınırlarını ve özelliklerini koruyarak
oluşturduğu kompleks yapıdaki malzemelere denir. Kendisini oluşturan malzemelerin
özelliklerini taşıdığı için güçlüdürler. Kompozitler, yüksek dayanıma sahiptir ve biyomekanik
alanda kullanılanları genellikle kemikle uyuşan elastiklik modülüne sahiptirler, bu sebeple
ortopedik uygulamalar için uygundurlar. Her bileşen biyouyumlu olmalıdır. Kompozitler,
yüksek dayanıma ve düşük elastik modülüne sahiptirler. Ayrıca, kompozit malzemenin
bileşimi değiştirilerek, implantın vücuttaki kullanım alanlarına göre mekanik ve fizyolojik
şartlara uyum sağlaması kolaylaştırılabilir. Kompozit malzemeler, homojen malzemelere
oranla, yapısal uyumluluğun sağlanması açısından daha avantajlıdır. Kompozitlerin,
korozyona direnç, metal yorgunluğunun ve metal iyonlarının salınımın görülmemesi ve
kırılganlığın azalması gibi üstün yönleri vardır. Kompozitler, ortopedi ve diş hekimliği
uygulamaları dışında yumuşak doku implantı olarak da kullanılırlar. Polimer kompozitler
manyetik özellik taşımadıklarından, manyetik rezonans (MR) ve bilgisayarlı tomografi (CT)
gibi görüntüleme sistemleriyle uyumludurlar. Metal alaşımları ve seramikler radyo-opak
olduklarından X-ışınları radyografisinde problem yaratırlar. Oysaki kompozit malzemelerde
radyo-şeffaflık ayarlanabilir. Hafif oluşları ve üstün mekanik özellikleri göz önüne
alındığında, kompozitler bu tür görüntüleme cihazlarının yapısal bileşenleri olarak son derece
uygundurlar.
5. Biyomalzemelerin üretim yöntemleri hakkında bilgi veriniz.
Hangi işlev için kullanılacak olursa olsun bir biyomalzemenin üretimi, birbirinden
ayrıntılı basamaklar takip edilerek gerçekleştirilmektedir. Söz konusu süreç;
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Malzemede kullanılacak hammaddeler ve özelliklerinin incelenmesi
Malzemenin en fonksiyonel şekilde tasarlanması ve yerleştirileceği vücut
dokularıyla uyumluluğunun araştırılması
Malzemenin üretimi için uygun yöntemin belirlenmesi ve üretimin yapılması
Vücut sıvılarına çok benzeyen bir iyon bileşimine sahip olan çözeltiler
kullanılarak ürüne gerekli vücut dışı (in-vitro) karakterizasyon analizlerinin
(stimulated body fluid-SBF/yapay vücut sıvısı testi) uygulanması
Etik kurul kararı ile vücut içi (in-vivo) testlerin tatbik edilmesi amacıyla
öncelikle bir denek hayvanında ve alınan sonuçlara bağlı olarak daha sonra
gönüllü hastalar üzerinde malzemenin denenmesi şeklinde ilerlemektedir.
Biyomalzemeler temel olarak tıbbi uygulamalarda kullanılmalarına karşın, biyoteknolojik
alanda da kullanılmaktadır. Bunlar arasında hücre teknolojisinde hücre ve hücresel ürün
üretiminde destek malzeme olarak, atık su arıtımında adsorban (yakalayıcı tutucu) malzeme
olarak, biyosensörlerde, biyoayırma işlemlerinde, enzim, doku, hücre gibi biyoaktif
maddelerin immobilizasyonunda (tutuklanmasında) ve biyoçiplerdeki kullanımları sayılabilir.
Download