Uploaded by Mali

AVRUPA HUN İMPARATORLUĞU

advertisement
AVRUPA HUN İMPARATORLUĞU
(M.ALİ KARA)
Sorgulama Cümlesi:
Uygarlıkların gelişimi, devamlılık ve kültür aktarımı açısından birbirleriyle bağlantılıdır.
Yönerge:
- Öğrenciler ilk çağ ya da orta çağ ’da hüküm sürmüş bir uygarlık ya da devlet seçerler.
- Araştırma süreci ile ilgili bir eylem planı oluştururlar;
- Kaynak tarama için planlama- Kütüphane/Online kaynaklar
- Kaynakların belirlenmesi/listelenmesi/eylem planında belirtilmesi
NOT: Kaynaklarınızda en az 2 adet basılı kitap dergi vs. olması zorunludur.
- Değerlendirme metninde kullanılacak görsel vesairenin belirlenmesi / kaynakçada
gösterilmesi
- Seçtikleri uygarlık ya da devlet ilgili detaylı araştırma yaparlar. Araştırmanın içeriği; siyasi,
ekonomik, sosyal, dini ve hukuki özellikleri olmalıdır. (Yazacağınız metinde tüm bu detaylara
yer vermelisiniz.)
- Öğrenciler araştırma sürecinde tarih biliminin araştırma yöntemlerini kullanmalı ve bu
süreci raporlarında belirtmelidirler.
- Araştırma süreci bittiğinde eylem planlarını, sürecin işleyişini değerlendirdikleri bir
dönüşümlü düşünme yazısı ile teslim ederler.
Anahtar Kelimeler: Hunlar, Avrupa Hun İmparatorluğu, Toplum, Din, Ekonomi, Töre.
GİRİŞ:
Avrupa Hun İmparatorluğu’nun başlangıcı elbette Hun İmparatorluğu ile olmuştur. Hun
İmparatorluğu’nun son zamanlarına kısaca değinerek Avrupa Hunlarına geçeceğim. Hun
İmparatorluğu son zamanlarında ikili teşkilat yönetimi ile yönetiliyordu, hakan Hohenyeh Han,
yabgu ise Çiçi Handı. M.Ö 220 yılında kurulup bereket ve refah içinde gelişen imparatorluk
M.Ö. 50’li yıllara geldiğinde iyice bozulmuş, Çin kültür ve alışkanlıklarına iyice ayak
uydurmaya başlamıştı. Bunun üzerine toplumda temel iki fikir oluştu, Çin hâkimiyetine girmek
ve girmemek. Hohenyeh yani hakan bu amacı savunuyordu fakat kardeşi Çiçi Han bu görüşe
kesinlikte karşıydı; iki kardeş ihtilafa düştüler, imparatorluk doğu ve batı olarak ikiye ayrıldı.
Çin kardeşi kardeşe kırdırdı Hohenyeh ile birleşti, Batı Hun Çiçi Han tarafında yönetilirken,
Doğu Hun Hohenyeh tarafından yönetilmeye başladı. Batı Hun bizzat kardeşi tarafından Çin
destekli büyük bir ordu tarafından saldırıya uğradı, kardeşler kardeşlerini öldürdü ve kale
savunmasına alışkın olmayan Hunlar savaşı kaybetti. Bunun sonucunda Batı Hun
İmparatorluğu yıkıldı. Kısa zaman sonra M.Ö 48 yılında imparatorluk kuzey ve güney olmak
üzere tekrar ikiye bölündü. Hun tarihi artık yok olmaya, bölünmeye parçalanmaya başlamıştı.
Çin ve diğer milletlerin baskısı ile tam olarak gelişemeyen Hunlar, 400’lü yılların başlarına
kadar küçük devletler kursalarda ayakta kalamadılar.
Batıya göç eden Hun toplulukları Hazar Denizi çevresinde toplandılar. Bölgeye yaklaşık 300
yıl boyunca göçler sürdü. Avrupa kaynaklarında 370 yılında bilinen kuruluşumuz aslında 352
yılındadır, ara da geçen 18 yıllık süreçte Hunlar devletleşmiş ve Avrupa Hun adıyla 375
tarihinde Gotları yenmiştir, bu yüzden Avrupa Hun İmparatorluğunun kuruluşuna 374
diyebiliriz. “370’li yılların ortalarında İdil nehrini geçip Alanlar üzerine saldıran Hunlar bir dizi
olaylar zinciri başlatarak sonraki Avrupa tarihinin kaderini değiştirmişlerdir” (Tolan, 2).
Avrupa Hun İmparatorluğu Doğu Gotları hâkimiyetine almaya, Batı Gotları ise Bizans’a
sığınmaya mahkûm etti. 400’lü yıllara gelindiğinde Hunlar, Tuna Nehri etrafında çok
güçlendiler, buradan hem Trakya’yı yağmalayabiliyor hem de Doğu Roma’yı tehdit
edebiliyorlardı. 420 yılına gelindiğinde Bizans artık Hunlara vergi ödüyordu. Attila ve
Bleda’nın başa geçmesi üzerine Avrupa’daki en etkin güç haline gelen Avrupa Hun
İmparatorluğu artık yenilmez bir bütündü.
Kaynaklar Hunların yaptıkları seferleri, yağmaları işgal olaylarını detaylı şekilde ele alsa da,
Hunların içtimai durumlarını, sosyoekonomik yapılarını, dinlerini ve nasıl teşkilatlandıklarını
detaylı şekilde ele almazlar. Aslında bunun sebebi açıktır: Yazılı bir kültüre sahip değiliz, bu
yüzden etrafımızdaki, genellikle düşmanımız olan yazıya sahip devletler tarafında anlatıldık.
Onlar da genelde bize düşman olduklarından, kin güttüklerinden dolayı, Hun saldırılarına
maruz kaldıklarında yaşadıkları olayları ve bunlardan nasıl şikâyetçi olduklarını yazdılar.
“Karşılaşma vesilesi saldırı olduğu için zihinlerde kalan ve kaynaklara yansıyanlar da onların
savaşçılık yönleri olmuştur. Dolayısıyla idari ve sosyoekonomik yapı yeteri kadar
anlatılmamıştır” (Tolan, 2). Bu yüzden ben bu yazının devamında Avrupa Hun
İmparatorluğu’nun siyasi, ekonomik, sosyal, dini ve hukuki özelliklerine değineceğim.
Görsel 1: E.A. http://www.emekliassubaylar.org/haberler/item/22-assubaylik-mesleginin-tuerk-tarihindeki-gelisim-suereci-boeluem-i 29.01.2011
1. Devlet Teşkilatı ve Töresi
1.1 İdare ve Töre
Avrupa Hunlarının siyasi yapısı ve yaşayışları göçebe olduklarını kanıtlar. Devlet teşkilatının
tepe noktası ise hükümdarın elindedir, Türklerde ki adıyla hakan. Hakan’ın gücünü tanrıdan
aldığı bir sisteme inanılır ve bu inanış çok eskilere dayanmaktadır. Bu anlayışta, yönetme
yetkisini, efsanevi bir ced ve İlahî bir güç hanedan namına temin etmiştir ve o günden beri bu
ehliyet soyun bütün azalarına babadan oğula geçecek şekilde sürmektedir ve bu ilahi kut Oğuz
Kağan soyundan gelir. Hunlar ikili teşkilat ile yönetilmekteydi. Doğu ve Batı olarak iki kanada
ayrılmış devletin batı tarafını yabgu, doğu tarafını hakan yönetirdi. Kaynaklardan ismini
bildiğimiz ilk Hun hükümdar Balamir’dir, ancak Balamir’den sonra gelen kardeşlerde kimin
hakan kimin yabgu olduğunu ait bir seçere olmadığından hükümdarı kesin olarak bilmiyoruz.
Bunun en temel örneklerinden bir tanesi Attila ve Bleda’dır fakat muhtemelen Bleda’nın ölümü
ile Attila büyük hükümdar olmuştur. Hunlarda otoritenin en temel sahibi şüphesiz ki hakandı,
yanında otoriteyi güçlendirmek için bir de ona yardımcı kişiler vardı.
Attila dönemi için bu seçkin alt tabakayı bildiğimizi söyleyebiliriz, bu tabakanın başında
Onegesios ile Scotta kardeşler bulunuyordu. “Onegesios, siyasi hiyerarşide Attila’dan sonra en
yüksek mevki sahibi idi. Yine Berichus, Got asıllı Laudaricus, Edeko, Gepid Kralı Ardarik,
Esla, Türk Beyi Eşkam gibi önde gelen soylu kişiler de yönetimde ikinci kademede gelen etkili
kimselerdi” 1 (Tolan, 2). Hun devlet yönetiminde elbette kadının da yeri büyüktü. Hakan bir
toplantı yaptığında yanında hatunu da olur, fikirlerini söyleyebilirdi. Eski Türk geleneklerine
göre kadın devleti gelecekte yönetecek hükümdarı doğuracağından aynı zaman da kutsal
sayılırdı. Hunlarda teşkilat içinde müşavirler, elçiler, saray muhafız komutanları, generaller ve
kâtipler de bulunurdu. Ayıca Hun siyasi organizasyonunun tamamı da Hun değildi, Hun
birliğine bağlanan kavimler de bu teşkilat içinde yer alabiliyordu. Hunlar hâkimiyeti altına
aldıkları milletleri mecbur olmadıkça memleketlerinden çıkarmamış üstüne yeterli donanıma
sahipse teşkilatlarına katmışlardır. Bu milletlerin tabi ki belirli zorunlulukları da olmuştur:
İstenilen zamanda ordu göndermek, vergi vermek, dış devletlerle Hunlardan izinsiz masaya
oturmamak gibi. Sonuç olarak denebilir ki kudretli Hun hâkimiyetini kabul eden kavimler
ittifakın bir parçası haline gelebiliyorlardı. Hunların uzun süre yenilgi almamasının bir sebebi
de Roma baskısından kurtulan kuzeyli barbar kavimler Attila ve Hunları babacan bir devlet
olarak görmüşlerdir. Roma ne kadar ben yenilmem Romayım ben gibi tavırlar sergilese de
Attila’yı yenemiyorlar ve bu süreç, Roma’nın yıkışına kadar da gidiyor. Mesela Campus
Mauriacus Savaşından bir yıl sonra yani 452’de Attila, Roma kapılarına dayanıyor. Karşısında
durabilecek hiçbir kuvvet yok herkes tir tir titriyor, korkuyor. Son çare olarak imparator umut
beklemese de Papa’yı gönderiyor, dönemin Papa’sı Attila’ya yalvararak ve hediyeler sunarak
onu geri dönmeye ikna etmeye çalışır ve başarılı da olur. Göçebeler ne kadar yerleşik hayatı
bilmeseler de, yerleşik hayatın ekonomik gelirlerini çok iyi bilirler. Attila’nın da zaten amacı
savaşmak yerleşik bölge kazanmak değil, ekonomik çıkarlar. Papa da bu isteklerini karşılıyor,
Roma Hunlarla savaşmamış oluyor ama kendi sonunu biraz daha yakınlaştırıyor. Roma artık
ekonomik olarak da iyice bitmiş bir hale geliyor.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------1
Şerif Baştav, “Avrupa Hunları”, Türkler, C. I, Ankara, 2002, s. 867.
1.2 Ordu
Avrupa Hun İmparatorluğunda yine aynı konudan mustaribiz, yazılı bir kaynağımız yok.
Bunun sonucunda ordu içindeki rütbe ayrımlarını, sefer yollarını ve ordunun nasıl
yapılandırıldığını göremiyoruz fakat nasıl silahlar kullanıldığı, savaş taktikleri, hız ve çeviklik
hakkında bilgiye ve kaynaklara sahibiz. Öncelikle belirtmek gerekir ki Hunların savaş araçları
ve taktikleri Avrupa’ya yepyeni bir sayfa açmıştır. En basitinden ‘üzengi’ sayesinde at üzerinde
çevik hareketler yapılabiliyor ve at üstünde ters dönmüş bir şekilde bile ok atılabiliyor. Evet,
bunların hepsi basit bir üzengi sayesinde ve Avrupalıların atlarında üzengi yok ta ki bizden
alana kadar. Hunların ordu olarak Avrupa’da baskın şekilde güçlü olmalarının bir sebebi de
savaş yönetimlerinin zıt olması. Avrupalılar yakın mesafe muharebesinde başarılı iken Hunlar
uzak mesafe muharebesinde başarılıdır. Hunların tüm savaşlarda kullandıkları taktikler
Asya’da M.Ö. kullandıkları taktikler ile hemen hemen aynıdır. Savaşı geniş alana yay, şimşek
hızında koşan süvariler ile düşman hattını yık. Birlikler arasındaki iletişim hatlarını kopar ve
tüm düşman birliğine arkandan koştur ta ki Hun okçuları hedef yaklaştığında düşmanı yok
edene kadar. Sonuç şudur ki: “Bu teçhizat ve taktik, yerleşik kavimlere karşı göçebelere büyük
bir üstünlük sağlamış ve onları nihayetinde muharebe tarzlarını değiştirmeye zorlamıştır.
Denilebilir ki hafif süvarilerin Avrupa harp tarihinde oldukça önemli bir yer tutması göçebe
kültürün en belirgin etkilerinden birini oluşturmaktadır” 2 (Tolan 8).
Tüm bunların yanında arkeolojik kazılar gösterir ki Avrupa Hun İmparatorluğu kendini
Asya’daki Hun İmparatorluğu zamanlarına nazaran geliştirmiştir. Hunlar Avrupa’da bölgeler
arasında gözetleme kuleleri yapmış, savaş sonrasında savaşılan devlet ve kendi devletleri
arasında askerden arındırılmış bölge kurmak alışkanlıkları arasına girmiştir. Yaptıkları bu
savunma taktikleri sayesinde de sınırlarına tecavüz etmeye kalkışacak kavimleri önlemişlerdir.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------2
Jozsef Deer, “İstep Kültürü”, AÜDTCFD, C. XII, S. 1-2, 1954, s. 173.
Görsel 2: Total War Huns, https://www.gamespot.com/articles/total-war-attila-exclusive-huns-faction-gameplay-l/1100-6425114/ 06.02.2015
2. Toplum
2.1 Dini Yapısı ve Hukuki Özellikleri
Hunların dini hakkında yine Hunlar tarafından yazılmış bir veriye maalesef sahip değiliz fakat
kullandıkları eşyalar, hareketleri ve etraflarında yaşayan kavimlerin anlattıklarına dayanarak
Hunların dini özelliklerine değinebiliriz. Hunların yaşam tarzına hakkında en çok bilgi veren
Romalı tarihçi Ammianus Marcellinus “Hunlar herhangi bir dine veya batıl inanca sahip
değildir” diye ifade eder. Fakat öteki kaynaklara göre Hunların dini inanışları hakkında az da
olsa bazı kavramlar vardır. Bu kaynaklardan en önemlisi yine Grek yazar Priscus’un yazılarıdır.
Priscus, Margus antlaşmasından sonra her iki tarafında yemin ettiklerini fakat nasıl yemin
ettiklerini anlatmamaktadır. Başka bir mekânda yine Grek yazar Priscus’un dikkatini Attila’nın
sadece küçük oğlu yanına geldiğinde gülümsediğini fark eder. Bunun sebebini araştırmaya
başlar ve Latince bilen Hunlardan bir tanesi kimseye bahsetmemesi gibi bazı konuşmalar
çerçevesinde Attila’nın neden böyle davrandığını açıklar. Latince bilen Hun’un verdiği bilgiye
göre Attila’yı kâhinler uyarmışlardır, ona kendisi öldükten sonra küçük oğlu hariç bütün
oğullarının vurdumduymazca ve Attila soyundan olmayan hareketler sergileyeceğini
anlatmışlardır.
Bu olaylar bütünü Attila’nın yani Hunların bir takım inanış biçimlerine sahip olduklarını
kanıtlar. Kâhinler de kendi geleneklerine yani Şaman geleneklerine uygun olarak hayvan
bağırsakları, kemikleri vb. şeyler kullanarak bu tahminleri yapmaktadırlar. Sonuç olarak Türk
kâhinlerine inanan bir adamın Şaman dinine mensup olduğu söylenebilir. “Arkeolojik
buluntular arasında dini alanda yorumlanabilecek en önemli materyal Hun kazanlarıdır” (Tolan,
19). Hun kazanları dini bir materyal olduğundan Asya’dan beri şekli değiştirilmemiştir ve
içlerinde kurban etleri pişirilmiştir. Hunlar, Romalılar tarafından Hristiyan olmaya da teşvik
edilmiştir fakat göçebe yaşam standartların alışkın olmayan Romalı misyonerler fazla
dayanamayarak görevlerinde başarısız olmuşlardır. Bunların hepsinin haricinde, kesin
olmamakla birlikte hakanın aynı zaman da tanrı olduğu da iddia edilir fakat hakanın sadece
tanrıdan gücü aldığı ve tanrının görevlendirdiği kişi olmaları inanışı daha baskındır.
Hükümdarın tanrı olduğunu ileri süren iddia muhtemeldir ki onu yenemeyen devletlerin bir
bahanesidir. Hatta bu devletlerin bir söylevi vardır ki bunun hiçbir dayanağı yoktur. O da savaş
tanrısı Ares’in kılıcının Attila’da olduğudur. Bu yüzden de Romalılar, Attila için “Tanrının
Kırbacı” derler.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
3. Ekonomi
3.1. İktisadi Gelir Kaynakları
Hunlar göçebe olduklarından dolayı çok sık yer değiştirirlerdi bunun sonucunda Orta
Asya’dan beri süren en etkin ekonomik faaliyetleri olan hayvancılık Hunların yine göz bebeği
oldu. Yazılı kaynaklarda çok az bilgi olmak ile birlikte, kuşaktan kuşağa anlatılanlara göre
Hunların ekonomik faaliyetleri 70-80 yıl sonra değişmiştir veyahut yenileri eklenmiştir.
Başlarda Hunlar temel olarak hayvancılık yan dallar olarak ise balıkçılık ve avcılık üzerine
gelişmiştirler. Fakat bu konularda ne kadar gelişirlerse gelişsinler, o coğrafyada onlarca düşman
kavme karşı devleti beslemek için bu ekonomik faaliyetlerin yeterli olmayacağı kanısındayım.
Zaten 70-80 yıl içinde ekonomik faaliyetlerinin değişmesi, gelişmesi ve yenilerinin eklenmesi
de sanırsam sunduğum fikri destekler. “Avrupa Hun devletinin ana gelir kaynağını başta Bizans
olmak üzere diğer devletlerden alınan yıllık vergiler oluşturmaktaydı” (Tolan, 22).
3.2 Hayvancılık
Göçebe yaşam tarzının en temel geçim kaynağı zaten hayvancılıktır, Hunlar hayvancılık
hakkında zamanın en donamlı kavmi olabilirler. At, koyun, keçi, sığır başlıca beslenen
hayvanlardı. Koyunun et ve sütünden faydalanılmasının yanında çadırlar koyun derisinden veya
yine koyun yününden yapılan keçe ile yapılıyordu. Ayakkabı, pantolon ve kalpak gibi günlük
hayatta kullanılan birçok yan sanayi ürün hayvancılıktan elde edilen ürünler ile yapılıyordu.
Göçebelerin hayatın en önemli hayvan koyunun yanında elbette attı. At özgürlük demekti, At
TÜRK demekti. Hem ekonomik hem askeri açıdan kullanılan atın önemini Romalı Tarihçi
Ammianus Marcellinus şu tarz cümleler ile açıklamıştır. Türkler kadınlar gibi oturur, günlük
her şeyi at üstünde yaparlar. Yeme içme, alım satım, konuşma hatta uyuma. Ammianus biraz
abartmış olsa da Bizans’ın Margus barışı için gönderdiği elçilerin neden başarısız olduğunu
hepimiz biliyoruz. (Görüşmeyi Attila ve Bleda ile at sırtında münakaşa ettiler ve yorulan Bizans
Elçileri ummadıkları bir alanda ummadıkları kararlar vererek aleyhlerine ayrıldılar.)
Görsel 3: “Hunlarda Hayvancılık” http://tarihicihan1071.blogspot.com/2016/04/hunlarda-hayvanclk.html 13.04.2016
3.3 Tarım
Hunlarda tarım bilgisi yoktur, tarım yaptıklarına dair hiçbir kaynak da bulunmaz. Tuna Nehri
etrafında Hunlara ait bir tane sabana denk gelinmemiştir hatta belki de tarım küçük görülmüştür.
Ancak, Hunlarda tarım hakkında şöyle bir durum vardır. Hunların hâkimiyetlerine aldıkları
topraklarda tarım yapan çiftçiler vardır. Hun topraklarında Hunlar tarım yapmasa da Avrupa
Hun İmparatorluğuna ait tarım alanları vardır ve devlet bu alanlardan, köylerden ziraî
ihtiyaçlarını karşılamıştır.
3.4 Ticaret
Geniş bir sahaya yayılmış Hunlar, coğrafi konumları gereği hem doğu hem batı arasında
jeopolitik olarak önemli bir havzaya sahipti. Soğdlar sayesinde bulundukları noktadan
Asya’ya dahi ticaret yapabiliyorlardı. Fakat arkeolojik kazılar gösteriyor ki Hunlar en fazla
Doğu Roma ile ticaret yaptı. Doğu Roma ile olan ticaretin Hunlar için ne kadar önemli
olduğunu Margus Antlaşmasına koyulan maddeler ile de görebiliyoruz. Maddelerden ticaret
ile ilgili olan bir tanesi şu şekildedir: Doğu Roma Devleti ile belirli sınır kasabalarında eşit
şartlarda ticari faaliyetler devam edecektir.
4. Hukuk ve Adalet
Eski Türklerde hakanın görevleri arasında iyi ve adaletli kanunlar yapmak da vardı. Hakan
olacak kişi hanedan üyeleri arasında en bilgi olan kişi olmalıydı bu yüzden hakan ortaklaşa bir
kararla seçilirdi. Kurultayda hakanın yanında eşinin, generallerin, boy beylerinin dışında yaşlı
ve halktan insanları bulundurması da yasama yetkisinin ne kadar geniş kapsamlı olduğunun bir
göstergesidir. Ayrıca orada yaşlının bulunmasının temel sebebi de yaşlının eskiyi bilmesi ve
genç hükümdarın töreye karşı bir yanlışı olduğunda onu düzeltmesi içindir. Türklerde kağan
dâhil herkes töreye uymak zorundadır. Töreye uymamak en büyük suç kabul edilir. Sonuç
olarak Hunlar bir Türk kavmidir ve hukuk kuralları da Türk töresine uygun oluşmuştur. Törede
milletin bütün fertleri tamamıyla birbirine eşittir. Hususi imtiyaza sahip bir kişi dahi olamaz.
“Eski Türklerde kadınlar, umumen amazon idiler. Binicilik, silahşorlük, kahramanlık, Türk
erkekleri kadar Türk kadınlarında da vardı. Kadınlar, doğrudan doğruya, hükümdar, kale
muhafızı, vali ve sefir olabilirlerdi” (Gökalp 182). 3 Kısaca Türk töresini etkileyen maddeleri
şu şekilde özetleyebiliriz. Bunların hepsi aynı zaman Türk ahlakına göre dizayn edilmiştir. Her
milletin yeryüzünde bir sorumluluğu, bir misyonu vardır. Türk milletinin misyonu ise ahlakın
en yüksek yeterliliğini medeniyetler sahasına çıkarmak, imkânsız sanılan fedakârlık ve
kahramanlıkların yerine getirilebileceğini ispat etmektedir.
3
Maddeler
Kural 1-Doğaseverlik
Kural 2-Kadın hakları
Kural 3-Erdemlilik
Kural 4-Adalet
Kural 5-Aile
Kural 6 -Etik anlayış
Kural 7-Özgürlük
Kural 8- İnanç
Kural 9-Yönetim şekli
Kural 10- Kültür
Kural 11-Eğitim
Kural 12- Antlaşma, Söz Vermek
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
EK BİLGİ
Hun Kelimesinin Kökeni Nedir?
Profesör Doktor Ahmet Taşağıl’a göre Hun kelimesinin anlamı halktır ve Hunlar kesinlikte
Türk’tür. Hiçbir kaynağımız olmasa bile bugün Attila’nın en çok vakit geçirdiği, Macaristan’da
Türk DNA’sı baskın çıkmaktadır. Fakat zaten Hunların Türk olduğunu kanıtlayan yeterince
kaynağımız da vardır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
-M.ALİ KARA
KAYNAKÇA:
Altaylı, Miklos Erdy “HUN ARKEOLOJİK KALINTILARI”
https://www.altayli.net/yeniseyin-batisindaki-hun-arkeolojik-kalintilari.html 14.07.2015
Cansu Canan Özgen, Kronik Kitap “Türklerin Serüveni”, İstanbul, 2018, s. 20.
DFT Tarih “ÇÖKÜŞ - Asya Hun Devleti #3” Online video klip. YouTube, 09.02.2019,
https://youtu.be/zcTKREOrClo?list=PLY5fmKAAUCTdokUTlSx7ea3j8oia5M72K
Esra Yakut, “Hun Devleti Hukuk Sistemi” https://yenidenergenekon.com/704-hun-devletihukuk-sistemi/ 26.11.2013
Jozsef Deer, “İstep Kültürü”, AÜDTCFD, C. XII, S. 1-2, 1954, s. 173.
Kaşgarlı Mahmut, “Töre” http://kasgarlimahmut.com/turk-toresi/ 17.03.2019
Öner Tolan, “AVRUPA HUNLARINDA DEVLET TEŞKİLATI VE SOSYOEKONOMİK
YAPI” http://www.johschool.com/Makaleler/1606908515_4.%20Tolan.pdf Aralık 2014
Şerif Baştav, “Avrupa Hunları”, Türkler, C. I, Ankara, 2002, s. 867.
Tarih Portalı, “Margus Antlaşması” https://tarihportali.net/margos-antlasmasinin-maddelerive-onemi 17.03.2019
Ziya Gökalp, “Türkçülüğün Esasları” I. Türklerde Ahlâk, Beyoğlu-İstanbul, s. 167.
Download