Sağlık İletişimi Ö Ğ R .G Ö R . ÖZG Ü R İ N C E O K A N Ü N I V E RS I T ES I S A Ğ L I K H I Z M E T L E R I M YO İçerik 1 - Hasta-Hekim İletişimi 2- Tıpta Karar Alma Sürecinin gelişimi 3- Hekim ile Hasta Arasında Karar Verme Modelleri 4 – Hekim – Hasta Arasındaki Aktif İletişim Süreci 1 – Hasta – Hekim İletişimi •Sağlık alanında çalışan kişiler (hekim, hemşire v.s.) temel olarak tüketicilere hizmet sunan bir meslek grubundadırlar. •Bu meslekler, diğer hizmet sunan mesleklere göre oldukça yorucu ve zordur. 1 – Hasta – Hekim İletişimi Sözlü İletişim •Sağlık hizmeti sunanların hastalarla konuşma tarzları, onların istek ve şikayetlerini dinleme ve çözümlerini iletme hep sözlü iletişim yoluyla gerçekleştirilir. •Ancak ortak bir dili konuşup-konuşmama, iletişime geçme isteğinde olup olmama gibi konular iletişimin düzeyini etkileyecektir. 1 – Hasta – Hekim İletişimi Sözsüz İletişim: •Sağlık personelinin hastalarla- yakınlarıyla tokalaşması…… •Doktorların hastaları dinlerken onların gözlerine bakmaları… •Sağlık çalışanlarının bir hasta yakınına olumsuz bir durumu haber verirken mimiklerini kontrol etmeleri v.s. •Çalışanların, hasta ve yakınlarının beden dillerini yorumlayarak, ne hissettiklerini anlamaları 1 – Hasta – Hekim İletişimi Hekim hasta ilişkisi en karmaşık kişilerarası ilişkilerden biridir: Eşit olmayan kişiler arasındaki etkileşimi içermekte, çoğunlukla gönüllü olmayan bir ilişkiyi içermekte, duygusal yoğunluğu vardır ve yakın işbirliği gerektirmektedir. Bu koşullar altında gerçekleştirilmeye çalışılan iletişimin her zaman istenilen sonuçlar vermesi beklenemez. 1 – Hasta – Hekim İletişimi Hasta-hekim iliskilerinde iletişim ve memnuniyet düzeyinin tedaviyi doğrudan etkileyen bir değişken olduğu konusunda aydınlatıcı çalışmalar yapılmıştır. Hekimin reçetelendirdiği ilaçları almak, önerdiği diyet, davranış değişikliği gibi konulardaki tavsiyelerine uymak kurulan ilişkiyle doğru orantılıdır. Genel olarak hastalar “hekim ne sorarsa sorsun ben ona cevap vermek zorundayım”, duygusunu taşımaktadır ve sağlıklı bir ilişkinin kurulmaması zaman zaman yanlış bilgi alınmasına sebep olmaktadır. 2 - Tıpta Karar Alma Sürecinin Gelişimi •Hekim ve hasta arasındaki iletişimde, hastayı sürece dahil etme bakımından farklı yaklaşımlar sözkonusudur. •Kimi yaklaşımlar, hastanın karar verici olamayacağını vurgularken kimisi de artık hasta ve hekimin tedavi hakkında birlikte karar vermesi gerektiğini savunurlar. 2 - Tıpta Karar Alma Sürecinin Gelişimi •19. yüzyılda ortaya çıkan araç gerecin hastalığı saptamada giderek daha fazla kullanılabilir olması ve hekimlerin bu araç gereçten elde ettikleri bilgilerin hastalığı saptamaya yeterli olduğu anlayışını (Bio tıbbi Paradigma) getirmiştir. •Bu anlayışa göre hastanın sürece dahil edilmesine gerek yoktur. •Hekimin görevi, rahatsızlığı bulmak ve ortadan kaldırmaktır. 2 - Tıpta Karar Alma Sürecinin Gelişimi 1960’lı yılların vatandaş hakları yaklaşımı ve 1970’li yıllardaki tüketici hareketleri, hastanın merkezde olması gerektiğine dair görüşlerin yaygınlaşmasına neden olmuştur. Bu yıllarda Tıbbın bilimselliğine karşı şüpheler artmıştır. Tıp kitaplarındaki bilgilerin çabuk eskimesi ve yenilenememesi, bilimsel makalelerdeki eksik bilgiler, internetin ortaya çıkması ve yanlış bilgilerin kısa sürede duyulması. Tüketici hareketlerinin yasalara da yansıması: hekimin hastaları bilgilendirme zorunluluğu… İnternetin-cep telefonun- medyanın iletişimi kolaylaştırması, 3- Hekim-Hasta Arasında Karar Verme Modelleri A) Paternalistik-Ataerkil Karar Alma Modeli Bu model hastaya pasif, hekim karşısında bağımlı bir rol atfetmektedir. Ataerkil modelde, hekim sahip olduğu bilgi ve tecrübeye dayanarak, hasta için neyin iyi olup olmadığını bilen en önemli kişidir. 3- Hekim-Hasta Arasında Karar Verme Modelleri B) Bilgilendirici Model: •Bu modelde hekimin görevi, hastaya hastalığı ile ilgili tüm enformasyonu sunmak ve bu şekilde bunların arasından, hastanın beklenti ve değerlerine en uygun tıbbi müdahaleyi seçme imkanı sağlamaktır. •Hekimin hastasına sunduğu bilgiler, hastanın sağlık durumu, yapılacak uygulamaların riskleri, fırsatları ve belirsiz durumlar hakkındaki bilgilerdir. •Bu doğrultuda, hasta tedavi yöntemini belirler. 3- Hekim-Hasta Arasında Karar Verme Modelleri C) Açıklayıcı Model: Bilgilendirici modelden farklı olarak bu modelde, hastaya yine hastalığı ile ilgili tüm bilgiler hekim tarafından sunulur ve hasta tedavi yöntemleri hakkında bilgilendirilir, ancak karar verirken hasta tek başına kalmaz, hekim de ona yöntemleri yorumlayarak karar vermesinde yardımcı olur. •Bilgilendirici modelde olduğu gibi açıklayıcı modelde de hekim, hastaya söz konusu durumun niteliği ve olası girişimlerin riskleri ile yararları hakkında bilgi verir. 3- Hekim-Hasta Arasında Karar Verme Modelleri D) Görüşmeye Dayalı Model: •Bu modelde hekim, hastaya klinik durumuna uygun enformasyonu sunar. •Hastasıyla yaptığı görüşmede onun yaşam koşullarını, değerlerini öğrenir. •Hasta için en uygun yöntem üzerinde çalışır ve bunu hastaya açıklar. •Bunu yaparken hastayı çözüm konusunda ikna etmeye çalışır, ancak bu tedavi yöntemini kabul etmesi için zorlamaz. 3- Hekim-Hasta Arasında Karar Verme Modelleri E) Paylaşılan Karar Verme Modeli Bu modelde hekim ve hasta tedavi kararlarında eşit konuma sahiptirler. Hasta bireysel yaşam durumunu ve beklentilerini muayene çıktılarına dahil etmekte ve hekim de buna tıbbi uzmanlık bilgisini katmaktadır. 4 - Hekim -Hasta Arasındaki Aktif İletişim Süreci •Hekim merkezli görüşmeye dayalı konular Türkiye’ye uyarlandığında, hekimlerin daha büyük bir zaman baskısı altında çalışmaları nedeniyle çoğu zaman gerekli soruları bile soramadıkları gözlenmektedir. •Tıp her ne kadar sosyal bir bilim olmasa da hekimlerin ve sağlık hizmeti sunanların işi insanlarla ilgili olduğu için bu alan da temelde bir “iletişimin yönetilmesini” içermektedir. Hekim ile hasta arasında başarılı bir görüşme geçmesi için dokuz adım sayılabilir: 1.Hekimin kendini eleştirme yeteneği…. Görüşme kendisini rahatsız etti mi, agresifleştirdi mi? değerlendirir… 2. Kendisini dinlemesi, bir anlamda içsel iletişim gerçekleştirmesi… • Hekim burada soru sorma tekniğinin uygun olup olmadığını, görüşmeyi belli bir hedefe yönelik yapıp yapmadığını sorgular. 3. Görüşme çerçevesini en uygun şekilde tasarlamak: Mekanı, oturma düzenini, odada hasta olduğunda telefon kabul etmemek… •Hekimin hastayı ayakta karşılayarak “hoş geldiniz” demesi, tokalaşması hastaya “sizi dinlemeye hazırım” mesajıdır. •Hekimin ayağa kalkmaması, göz teması kurmaması ve eliyle hastanın oturacağı yeri dahi işaret etmemesi, hekimin hasta ile iletişim kurmaya çok da istekli olmadığını rahatlıkla yansıtabilir. 4. Etkin dinlemeyi gerçekleştirip gerçekleştirmediğine dair değerlendirme Hastanın sözünü kesip kesmediği, yeterli konuşma aralığı bırakıp bırakmadığı önemlidir. Aktif Dinleme teknikleri şunlardır: a)Hastanın sözlerini bitirmesini beklemek; ona zaman tanımak b)Açık uçlu sorular sormak: Evet-hayır şeklinde yanıtların beklenmediği sorulardır. c)Aralar Vermek: Hastaya düşünme fırsatı sağlar…Verilen aralar sırasında hekimin “hmmm, evet” gibi sinyaller vermesi ve beden diliyle onu dinlediğini belirtmesi uygundur. Aktif Dinleme teknikleri şunlardır: d)Hastayı konuşmaya devam etmesi konusunda teşvik etmek. Sözlü olmayan davranışlar, örneğin başı sallamak çekingen hastalar açısından rahatlatıcıdır… Göz teması hastanın konuşmasını sağlar. e)Hastanın söylediklerini tekrarlamak. f) Hastanın söylediklerini toparlamak: Hekim kendi sözleriyle ne anladığını hastaya söyler.. g) Duyguların Yansıtılması: Ağlayan hastaya mendil uzatmak, hastanın elini tutmak vs. Etkin Dinlemenin Kanıtlanmış Yararları Üzücü duygulardan kurtulmayı kolaylaştırır. Sorun çözmeyi kolaylaştırır. Korkuyu azaltır. Yanlış tedavileri önler. Değişime yardımcı olur. Olumsuz duygular etkisini yitirir. İletişimi Tıkayan Mesajlar Emretme, talep etme: “Sızlanmayı bırakın! Ben size söyleyinceye kadar hiç ara vermeden dediklerimi yapın ” Tehdit Etme, gözdağı verme: “Eğer bu tedaviyi uygulamazsan bir daha benim karsıma çıkma ! Ya tedaviye uyarsın , ya da…..” İletişimi Tıkayan Mesajlar Yargılamak, eleştirmek: “Sorumlusu sensin! Yediğin onca yağlı yemeklerden sonra şişmanlığın için kimseyi suçlayamazsın !” Oyalamak, konuyu saptırmak: “Bu konu mühim değil, asıl biz sizin tansiyonunuza bakalım !” İletişimi Tıkayan Mesajlar Ahlak dersi vermek: “Eşin ve çocuklarının hatırı için yapmalısın !” Nutuk çekmek, öğretmek: “Pek çok kadın kaç çocuk doğurmuş hem de köyde tarlada çalışmış, hepsi de çocuklarını tek başına büyütmüşler !” İletişimi Tıkayan Mesajlar Ad takmak, alay etmek: “Korkak sen de ! Bunda bu kadar korkacak ne var !” Soru sormak, sorgulamak: “İlaçlarını düzenli kullandın mı? İlacını içmediğin oldu mu? İlacın dozuna dikkat ettin mi ?” Hekim ile hasta arasında başarılı bir görüşme geçmesi için dokuz adım sayılabilir: 5-Hekim hastasından gelen mesajları alabiliyor mu? Konunun ana mesajı nedir? Neyi içermektedir. 6-Empati yeteneği doktorun kendini hasta yerine koyması ve bunu yeterince iyi yapabiliyor mu diye düşünmesi…. 7-Soru sorma tekniğini gözden geçirmesi. hastanın da yeterince soru sorup sormadığına bakar. 8-Görüşmenin dört aşaması ( açılış, adaptasyon, konumlandırma, ve sonuç) var mı? Dinleme ve soru sorma kombinasyonları uygun mu? Sözlü ve sözsüz iletişimi yeterince kullanabiliyor mu? 9- Ortak bir gerçeklik oluşturma: Burada iki yönlü bir düşünce değiştirme söz konusu olmaktadır. Hekimin gerçekliğin ne olduğuna dair düşüncelerini değiştirmesi gerekmektedir. Hekim ve hasta arasında ortak bir gerçeklik oluşturulmadıkça aralarında bir iletişim bağı, bir etkileşim oluşmayacaktır. Hasta-hastane ilişkileri Hastanın hekimle kuracağı iletişim, hastaneye gelişiyle başlamaktadır. Hastanelerle ilgili olarak yapılan bir araştırmada, hastaneye gelen kişilerin o hastaneyle ilgili imajlarının, hastaneye gelişlerini izleyen ilk 2-3 dakikada oluştuğu saptanmıştır. Hasta-hastane ilişkileri Hastalar ya da hasta yakınlarının görevlilerin kendilerine olan davranışlarına; -hastane koridorlarının, bekleme yerlerinin, tuvaletlerinin, muayene odalarının düzenine, - temizliğine, kokusuna, ışıklandırmasına bakarak o hastanenin “iyi mi, güvenilir mi?” olduğuna karar verdikleri görülmüştür. Sağlık İletişimi Ve Güven Güven sözlükte; korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu olarak tanımlanmıştır. Yüksek kaliteli bir sağlık hizmeti için hasta-hekim arasındaki güvenin son derece önemli olduğuna dair genel bir kanı vardır. Güven azalmasının bir sonucu olarak da hastaların sağlık kurumuna ya da hekime devamlılığının azaldığı görülmektedir.