Bağımlılık Genetiğinde Yeni Gelişmeler Arzu Dalmış Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi, AMATEM Aile, ikiz, evlat edinme çalışmaları • • 1970’lerden beri aile, evlat edinme ve ikiz çalışmaları yapılarak moleküler genetik tekniklerinin yardımıyla, alkol bağımlılığının kalıtsal yönüne ilişkin güçlü bulgular elde edilmiştir Birinci derece akrabalarında alkol bağımlılığı bulunanlar, bulunmayanlara göre bağımlılık geliştirme açısından 3-4 kat daha fazla bağımlılık geliştirme riskine sahiptir. (Ferguson R.A., Goldberg D.M. 1997) Aile, ikiz, evlat edinme çalışmaları • MZ’da (%60) DZ’da (%39) göre daha sık oranda AKB oldugu bildirilmistir. Kendler KS, 1992 Lin SW, 2005 • Biyolojik babalarında alkol problemi olan evlat edinilmis çocuklarda yüksek alkol kullanım oranı saptanmıştır. Clonninger CR, 1981 Cloninger’in katkısı, 1987 • Tip 1: %75, genetik geçiş var ancak ortaya çıkışı çevresel faktörlerle • Tip 2: Genetik etkilenme ön planda, agresif davr, antisosyal özellikler • Tip 3: Genetik etkilenme belirgin ancak antisosyal özellikler eşlik etmiyor (Hill SY,1993) Alkol dehidrogenaz (ADH) Aldehit dehidrogenaz (ALDH) • Beyaz ırkda alkole karşı kızarma tepkisi %5, Amerikan yerlileri ve mongoloid ırkda %80 • Japon ırkında oldukça sık görülen atipik ADH, etanolü asetaldehide hızlı okside ederek alkol duyarlılık belirtilerini oluşturur. • ALDH2’nin varyant biçimi olanlar asetaldehidi çabuk metabolize edememektedir. Alkol dehidrogenaz (ADH) geni • ADH 1B*2 ve ADH 1B*3 alellerinin enzim aktivitesini değiştirdiği gösterilmiştir. (Agarwal DP, 2001) • Alkol bağımlılarında ADH 1B*2 ve ADH 1C*2 alellerinin daha az gözlendiği, ADH 1B*2 alelinin alkol içme miktarı ile ilgili olduğu (Neumark YD ve ark,1998) • ADH 1B*3 ve ADH 1C*2 alellerinin alkol bağımlılığına karşı koruyucu olduğu bildirilmiştir (Edenberg HJ ve ark, 2006). Aldehit dehidrogenaz (ALDH) geni • ALDH2*2 alelinin varlığı enzim aktivitesinde bozukluğa, bu durumda allele sahip olan bireylerin asetaldehidin toksik etkilerine daha fazla maruz kalmalarına neden olmaktadır. Özellikle bu allelin daha sık gözlendiği Asya toplumlarında genin alkol bağımlılığına karşı koruyucu olduğu bildirilmiştir (Chen WJ ve ark, 1996) “Ödül Eksikliği Sendromu” • yeme ve üreme gibi “doğal ödüller” • bağımlılık yapıcı ilaçlarla oluşturulan “doğal olmayan ödüller” • frontal lob ve nükleus akumbensden DA salınmasına neden olur. • Başlıca DA olmak üzere, DA nöronlarını modifiye eden serotonin, norepinefrin, GABA, opioid ve kannabinoid gibi nörotransmitterlerin genlerindeki bir defektin “Ödül Eksikliği Sendromu” na neden olduğu söylenmektedir. (Comings DE ve Blum K, 2000) • Ancak çevresel ve genetik faktörler kişilerin bir kısmının bu maddelere bağımlı olmasına bir kısmının olmamasına neden olur. mezolimbik ödüllendirme sistemi • Alkol, ventral tegmentumdan nükleus akumbense uzanan dopaminerjik yolakda DA salınmasına neden olur D2 geni, 11 q22-23 kromozomunda lokalizedir. (Grandy,1989) 1990, Blum, ilk keşif, “ödül geni” • Daha önce alkol bağımlısı olan ve olmayan 35’er kadavranın frontal korteks gri cevherinde gen polimorfizmini değerlendirmişlerdir. Alkol bağımlılığı ile olası polimorfik ilişkiyi araştırmak için ALD, MAO, tirozin hidroksilaz ve D2 reseptörleri incelendiğinde sadece D2 reseptör polimorfizmi (TaqI) alkol bağımlılığı ile ilişkili bulunmuştur. • Özellikle TaqI A1 alleli alkol bağımlılarında %77 oranında saptanmıştır. Alkol bağımlısı olmayanlarda ise A1 allelinin yokluğu % 72 oranında bulunmuştur . (Blum K, Noble EP ve ark, JAMA, 1990) • A1 allel sıklığı alkol bağımlısı olmayanlarda % 21, • hafif derecede alkol bağımlılarında % 34, • • şiddetli derecede alkol bağımlılarında % 63 • A1 alleli, santral sinir sisteminde dopaminerjik aktiviteyi azaltmakta ve kişiyi pozitif pekiştirici etkiyi aramaya teşvik etmektedir. (Noble EP, Blum K ve ark, Arch Gen Psychiatry 1991) • DRD2 TaqI A1 alleli beyinde azalmış DA res sayısı ile ilişkili (Noble EP, 2003) • Alkol bağ da nuk kaudatda D2 res sayıları kontrollere göre anlamlı derecede az, detok süresince de bu değişmiyor, Yani alkol bırakmayla düzelmemesi bize D2 res azlığının sürecin başından beri olduğunu hatta bağımlılığa yatkınlaştırıcı bir faktör old gösterebilir. (Volkow ND ve ark,2002) • DRD2 TaqIA1 alleline sahip kişiler daha çok alkol tüketmekte ve problemler daha erken yaşta başlamaktadır. (Connor JP, 2002; Connor JP, 2008) • Dolayısıyla DRD2 TaqIA1 alleline sahip kişiler beyindeki azalmış dopaminerjik eksikliği kompanse etmek için daha çok alkol almaktadır. Alkolle ilişkili medikal hastalıklara daha tutulmaktadırlar. • DRD2 TaqI A1 genotipi alkol bağımlılarında mortalite riskini artırmaktadır. (Berggren U, 2010) • DRD2 geninin TaqI A aleli, alkol ve madde bağımlılığı, sigara içme, obesite, kompulsif kumar ve birçok kişilik özellikleriyle (yenilik arama, zarardan kaçınma, ödülle ilişkili impulsivite, antisosyal özellikler) ilişkili olduğunu göstermiştir. (Noble EP ve ark, 1998) • Çoğul madde (sigara, alkol, eroin, cocain, esrar, amfetamin) bağımlılığında TaqIA1 ve TaqIB1 allel prevalansı kontrollere göre daha yüksek. (O’Hara BF ve ark,1993; Smith SS ve ark, 1992) Nikotin • A1 allel prevalansı sigara içmeyenlerde, eski içicilerde ve içenlerde tedrici olarak artmaktaydı. Ayrıca A1 hem içenlerde hem de eski içicilerde içmeyenlere göre anlamlı derecede daha fazlaydı. (Noble EP,1994) • A1 veya B1 alleli taşıyanlarda başlama yaşı daha küçüktü. Ayrıca bu allelleri taşıyanlar taşımayanlara göre daha fazla bırakma girişiminde bulunmuştu, bu da neden bazı kişilerin bir türlü bu maddeden uzak duramadığının açıklar. (Spitz MR,1998) • Bazı çalışmalarda alkol bağımlılığı ile DRD2 geninin Taq I A alleli (Blum, 1990; Noble, 1991; Noble, 1998; Ferguson, 1997; Noble, 2000; Lu, 2001; Connor, 2002) veya Taq I B alleli (Blum, 1993; Noble, 1998; Lu, 2001 ) ile ilişki saptanırken, • bazı çalışmalarda bu ilişki gösterilememiştir (Bolos,1990; Gelernter, 1991; Gelernter, 1999; Sander, 1999; Blomqvist, 2000; Pastorelli, 2001; Matsushita, 2001; Karaoğuz, 2004). • İki metaanalizin sonuçları ise anlamlı ilişki olduğunu doğrulamıştır. (Cloninger, 1991; Noble, 2000). DRD2 TaqIA Ülkemizde yapılan çalışmalar • Tip 2 alkol bağımlıları (n:52) ve alkol bağımlısı olmayanlarda (n:93) DRD2 TaqI A1 allel sıklığı açısından anlamlı bir fark saptanmamıştır (Karaoğuz ve ark. 2004) • Alkol bağımlıları (n:64) ile alkol bağımlısı olmayan (n:54) bireyler, DRD2 TaqI A1 ve B1 minör allelerinin sıklığı açısından anlamlı fark göstermedi. Alkol bağımlılarında kişilik özellikleriyle DRD2 geninin TaqI A1 ve B1 minör alleleri arasında ilişki saptanmadı. (Dalmış ve ark,2005, tez çalışması) Bu çelişkili sonuçların çeşitli nedenleri olabilir: 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. Kontrol grubunun seçiminde farklılıklar Şİddetli derecede alkol bağ. (sirotik) çalışmaya alınmaması Etnik köken ve ırk farklılıkları (Stratification bias) Örneklemin küçük olması Alkol bağımlılığı etyolojik ve klinik açıdan çeşitliliği olan bir hastalıktır. Bu nedenle DRD2 geni, yalnız alkol bağımlılığının spesifik bir alt tipi ile (erken başlangıçlı tip, şiddetli tip ve benzeri) ilişkili olabilir. Çevresel etkenler (din) Multigen kalıtımı Epigenetik faktörler Tedaviyle ilişkisi • Daha az D2 reseptörüne sahip olan A1+ kişilerin A1olanlara göre pekiştirici etkiyi elde etmek için dopaminerjik ödül yolaklarının sürekli uyarılmasına, dolayısıyla daha yüksek doz alkole ihtiyaç duydukları saptanmıştır. Ayrıca tedavi sonucuna bakıldığında A1+ allel taşıyan alkol bağımlıları taşımayanlara göre daha kötü prognoza sahip oldukları görülmüştür (Noble EP, 1996). • Wiesbeck ve arkadaşlarının çalışmasında, alkol bağımlılarının yatırılarak detoksifikasyon tedavisinden sonraki bir yıllık izleminde arınık kalma veya nüks oranlarının DRD2 veya DRD3 gen varyantları ile ilişkili olmadığı gösterilmiştir (Weisbeck CA ve ark, 2003). Tedaviyle ilişkisi • Metadon tedavisi başarısız sonuçlanan bağımlıların, başarıyla tedavi edilenlere göre 4 kat daha fazla A1+ alleline sahip oldukları görülmüştür (Lawford BR ve ark, 2000) (Noble EP,1998) • Bu nedenle opioid bağımlılarında tedavi öncesi opioid kullanımı ve tedavi sonuçlarını öngörmede DRD2 genotipik farklılıkları önemli olabilir. Tedavi çalışmaları • Eğer A1+ kişilerin beyninde DRD2 res daha az ise ve sssde dopaminerjik durum (ton) daha zayıflamışsa, bromokriptin gibi D2 res agonistleri A1+ alkoliklerde A1alkoliklere göre daha yararlı olabilir miydi? • • BRO A1+, BRO A1-, PLA A+, PLA A-. • Craving ve anksiyetede en büyük ve anlamlı azalma BRO A1+ de oldu. Ayrıca BRO A1+ olanların tedavide kalma oranı PLA A1- e göre sign daha yüksekti. Bu A1+ olanların – ye oranla tedaviye daha uyumlu olduğunu gösterir. Bu da DRD2 geotipinin tedavi sonucunu farklı açılardan etkilediğini akla getirir. (Lawford BR,1995) “Bağımlı beyinde gen ekspresyonu değişikliği” • Uzun süreli bağımlılık yapıcı madde kullanımı, beyin fonksiyonlarında, birey maddeyi almayı bıraktıktan sonra da devam eden süregen değişikliklere yol açar. Bağımlı beyni, bağımlı olmayanın beyninden, beyin metabolik aktivitesindeki değişiklikler, reseptör mevcudiyeti, gen ifadesi (ekspresyonu) ve madde ile ilgili uyaranlara verdiği yanıtla açık şekilde farklılıklar gösterir. Bağımlılığın beyin yapısındaki ve fonksiyonlarındaki değişikliklerle sonuçlanması bağımlılığı esas olarak beyin hastalığı yapar. Beyindeki metaforik şalter, uzamış alkol ya da madde kullanımından sonra atıyor gibi görünmektedir. Başlangıçta madde kullanımı istemli bir davranışken, bu şalter attığında, birey kompulsif alkol veya madde arayışı ve kullanımıyla karakterize bağımlılık durumuna geçer. (Leshner A.I. Addiction is a brain disease, and it matters. Science. 1997) Alkolik beyinde gen ekspresyonu Dodd PR ve ark, 2004,Addictive Behaviours • Res ve taşıyıcı farmakolojisi bazı genlerle belirlenir • Bazı genotipler, superior frontal korteksde inhibitör-eksitatör dengeyi değiştirerek bu bölgedeki eksitotoksisiteyi artırabilir. • ADH3-1,1 genotipi NMDA res ekspresyonunu değiştirerek eksitotoksisiteyi artırabilir • DRD2B genotipi GABA A subunit protein ekspresyonunu değiştirerek uzun süre alkol alındığında beyinde eksitotoksik olaylara aracılık eder. • Hem alkol tüketimi reseptörün subunit kompozisyonunu değiştirir hem de alkole ırsi olarak yatkın bireyler isoformların farklı popülasyonlarını içerir. Genler • Vücudumuzda 75 trilyon hücre var. Her hücre çekirdeğinde ise insanın fiziksel ve sağlık durumunu belirleyen kromozomlar, kromozomlarda da 3,2 milyar yapıtaşı (ATCG) ihtiva eden DNA molekülü vardır. Buna genetik şifre denir. Üzerindeki yapıtaşı gruplaşarak 25.000 civarında geni meydana getirir. İnsan genom projesi • 18 ülkenin destek verdiği Human Genom Projesi, 1990 yılının Ekim ayında başladı. Projenin amacı insanın gen haritasının, yani genetik şifresinin çözülmesini sağlamak: insan DNA’sında bulunan 3 milyar kadar baz çiftinin dizilimini ve bunların % 2-5 ‘ini oluşturan genlerin yerini bulmaktı. 2003’de tamamlandı • Dış görünüşümüzdeki onca farklılığa rağmen, aslında biz insanların kalıtsal yapısı büyük ölçüde birbirine benzer. İnsanların DNA yapılarının %99, 9’u ortaktır. • Tek yumurta ikizleri dışında iki insanın genomu arasında sadece yüzde 0.1'lik fark var. Ahmet'i Ahmet, Ayşe'yi Ayşe yapan genetik şifredeki bu farka polimorfizm deniyor. DNA, bir insanın göz renginden ten rengine, vücut yapısından boyuna kadar çeşitli fiziksel özelliklerini belirlemenin yanı sıra sağlığı ve yaşam süresi konusunda da önemli rol oynuyor. • Genomdaki küçük değişiklikler, insanları uzun, kısa, şişman, ince, sarışın, kızıl veya bazılarını sağlıklı, bazılarını çok hasta yapmaya yetiyor. • 3 milyon harften oluşan sıtma kodunun içindeki bir A harfi yerine G harfi koyulursa, hastalık öldürücü hale geliyor. • Bir insanın 40 yaşına geldiğinde akciğer kanseri olacağı veya 45 yaşına geldiğinde Alzheimer hastası olacağı genlerinde yazılıdır. Eğer bu gen kozatif denilen kesin bir gense o kişi ne yaparsa yapsın istediği kadar sigara içmesin veya matematik profesörü olsun o hastalığa yakalanmaktadır. • Bir de yatkınlık genleri vardır. Yani hastalığa yatkınlık genetik olarak geçer. Eğer kişi kendisine iyi bakarsa, dengeli beslenir, kötü alışkanlıklardan uzak durur, sakin ve huzurlu bir hayat sürerse genetik olarak aday olduğu halde hasta olmayabilir. • Gen haritasının (Genom) çıkarılması bu gerçeği değiştirme yönünde önemli bir adım olmuştur. • Genomik tıp, yalnızca genlerin keşfiyle değil, kodlanan proteinin işlevi ile de ilgileniyor. Fakat iş burada da bitmiyor. DNA şifresinden, son ürün proteine giden uzun yolda pek çok değişik kontrol mekanizması da devreye giriyor. Hücre içindeki hassas kontrol mekanizmaları, doğru zamanda, yerde, miktarda, doğru proteini üretmek üzere kodlanmış. Bir genin varlığı her zaman kodladığı proteinin de var olacağı anlamına gelmiyor. Örneğin, alkolle hiç tanışmamış bir bireyin taşıdığı alkolizm geni, hiçbir etki göstermeyebiliyor. • Genlerin ve kodladıkları proteinlerin yanı sıra, bunların birbirleriyle ilişkisini de çözümlemek gerekiyor. Genom haritamız çıktığında elimizde nerede, ne zaman, nasıl, ne kadar çalıştığını belirlememiz gereken binlerce protein olacak. • Gen Tedavisi : Hastalara tedavi edici genleri aktararak ya da zararlı olan genleri etkisiz hale getirerek (kronik) sağlık problemlerinin çözülmesine gen tedavisi denir. • Önümüzdeki yıllar tıptaki erken tanı ve tedavi uygulamalarında büyük değişimlere gebedir. Hipotez şöyle: Gen taşıyıcılar geliştirilecek gen tedavisi gerçekleştirilecek örnek olarak bağımlılık geni taşıyan çocuğun genlerindeki o şifre iptal edilecek ve çocuk o yaşa geldiğinde bağımlı olmayacak. • Genetik Mühendisliğinin Amacı ve Yapılan Çalışmalar 1. Canlıların özürlerinin giderilmesini sağlamak 2. İnsandan insana ya da hayvandan insana doku ve organ naklinin yapılması 3. Daha verimli ve dayanıklı hayvan ve bitki türlerinin ve ürünlerinin elde edilmesi (GDO) 4. Bedensel ve kalıtsal hastalıklarının tedavi edilmesini sağlamak 5. Şeker (diyabet) hastalığının tedavisinde kullanılan insülin hormonunun bakteriden üretilmiştir. 6. Alkolizm, madde bağımlılığı, suça yatkınlık gibi sorunların, insanın genetik yapısının değiştirilmesi ile ortadan kaldırılmaya çalışılması 7. Genetik kopyalama (klonlama) yapılmasını sağlamak (1975- 1997- Dolly Patron) 8. Gen tedavisi uygulamasının yapılmasını sağlamak 9. İnsanın genetik şifresinin çözümlenmesi “Hastalık geni bulma” geni bulundu! • Bağımlılığın kalıtsal yönünü tek bir gen değil birçok minör genin birbiriyle etkileşimi açıklayabilir. Genom çapında asosiyasyon (GWA) çalışmaları • • • • Alkol bağımlıları (European-Americans) Metamfetamin bağımlıları (Asians) Nikotin bağımlıları (European) Kontrollerle karşılaştırılmış, hayvan çalışmalarıyla da bulgular desteklenmiştir. • Madde bağımlılığına, ortak allelik varyantların poligenik olarak katkıda bulunduğu belirlenmiştir. Uhl GR ve ark, 2008 GWA çalışmaları • Madde bağımlılığına yatkınlık genleri 4, 5, 9, 10, 11 ve 17. kromozomlarda • aldehyde dehydrogenase (ADH), • nicotinic acetylcholine receptor (nAChR) subunits, • GABAA (gamma-aminobutyric acid A) receptor subunit 2 (GABRA2), • ankyrin repeat and kinase domain containing 1 (ANKK1), • Neurexin genleri Ming D. Li ve Margit Burmeister, 2009 NRCAM: neuroglian-related cell adhesion molecule (neuronal cell adhesion molecule) • Bu moleküller kendi aralarında olusturdukları homotipik adezyonla sinir sisteminin gelisiminde; özellikle akson uzaması ve nöral bağlantıların sağlanmasında rol oynar. • Adezyon molekülleri, hücreleri birbirine bağlamanın yanısıra sinyal iletiminde de rol alır. • Genom taramasında gelişmekte olan beyinde ve erişkin beyninde nöronal bağlantı oluşumunda bireysel faklılıklara neden olan bazı adezyon molekülleri (NrCAM, neurexin) saptandı. (Ishiguro H, 2006) “drug memories” “maddeyle ilişkili anılar” • Çoğu kişide bağımlılık kademeli olarak gelişir: deneme→ düzenli kullanma→ kötüye kullanım → bağımlılık • Tekrar kullanmaya neden olan anılar, yani belletici süreçler (mnemonic processes) ve bilişsel işlevler (working memory) bağımlılık gelişiminde önemli. (Uhl GR,2004) • NrCAM geni, bağımlılıkla ve belletici süreçlerle ilgili beyin bölgeleri (hipokampüs, frontal lob) volümünü etkileyerek bağımlılık yatkınlığına genetik olarak etki ediyor olabilir. (Uhl GR, 2006) Epigenetik • DNA’nın yapısı ve nükleotidlerin dizilişi bir canlının tüm hücrelerinde aynı olmakla birlikte, hücreler arası farklılıklar gen ifadesindeki değişikliklerden kaynaklanmaktadır. Bu değişikliklere epigenetik düzenekler aracılık etmektedir. • Bir karaciğer hücresi ile bir kas hücresi, tamamen aynı genotipi paylaşırlarken birbirinden farklı ve bağımsız hücre fonksiyonlarına sahiptirler. • Epigenetik düzenekler DNA kodunda herhangi bir değişiklik olmaksızın metilasyon, asetilasyon ve fosforilasyon gibi düzeneklerle gen aktivitesinin değişmesini içerir. Epigenetik • Irsi (kalıtımsal) olup genetik olmayan fenotipik varyasyonları incelemektedir. Bu değişiklikler hücreyi ya da organizmayı doğrudan etkilemektedir ancak, DNA dizisinde hiç bir değişiklik gerçekleşmemektedir. • Tamamen aynı genotipe sahip tek yumurta ikizlerinin, nasıl olur da hastalıklara genetik yatkınlıkları farklı olur? • Çevremiz ve de yaşam tarzımız bizi (gen ifademizi dolayısıyla bizi) ne kadar, nasıl etkiler? İkiz kızkardeş: • Arzu-- Finlandiya Aslı-- Suudi Arabistan • • Epigenetik düzenekler beslenme, annenin bakım/davranış özellikleri, hormonlar, alkol ve ilaçlar gibi çeşitli çevresel uyaranlardan etkilenmektedir. Örneğin beslenme, DNA metilasyonu yoluyla gen ekspresyonunu etkileyebilmektedir. • Bu etkiler bizden sonraki kuşaklara da aktarılır mı? AGUOTİ FARELERİ Tipik olarak, aguoti faresi doğurduğu zaman, yavruların çoğu ebeveynlerine tamamen benzerler: sarı, şişman ve yaşamı kısaltan hastalıklara karşı hassas. Ancak, Jirtle ve Waterland’ın deneyindeki ebeveyn fare, tamamen farklı görünen yavrular üretti. Bu genç fareler zayıf ve kahverengi idi. Dahası, ebeveynlerinin kansere ve diyabet hastalıklarına hassaslıklarını göstermediler ve dinç bir ihtiyarlık yaşadılar. Aguoti geninin etkileri silinmişti. Dikkate değer şekilde, araştırmacılar farenin DNA’sının tek bir harfini değiştirmeden bu dönüşümü gerçekleştirdiler. (Jirtle R ve Waterland R,2000) • Annenin diyetini değiştirdiler. Gebe kalmasından hemen önce başlayarak, Jirtle ve Waterland bir anne fare test grubunu bir gene yapışıp onu kapatabilen küçük kimyasal kümeler olan metil donörleri bakımından zengin bir diyetle beslediler. Bu moleküller çevrede yaygındır ve soğan, sarımsak, pancar ve çoğunlukla hamile kadınlara verilen besin destekleri dahil bir çok gıdada bulunur. Anneler tarafından tüketildikten sonra, metil donörler embriyo kromozomları geliştirmek ve kritik agouti geni için çalışmaya başladılar. Anneler agouti genini çocuklarına sağlam aktardılar, ama metilce zengin hamile diyetleri sayesinde, gene, genin sağlığa zararlı etkilerini azaltan kimyasal bir anahtar (elektrik düğmesi) eklediler. Alkol bağımlılığı tipleri • Tip 1: epigenetik tip • Tip 2: genetik tip Alkolizm epigenetiği • DNA metilasyonunda artışın alkol bağımlılığı ve aşerme (craving) ile ilişkili olduğu, • DNA metilasyonunun alkol dehidrogenaz (ADH) geninin ekspresyonun etkilediği, insanlarda epigenetik düzeneklerin bağımlılık gelişiminde etkili olduğu bildirilmiştir. (Tsankova N ve ark. Epigenetic regulation in psychiatric disorders. Nat Rev Neurosci 2007) İnsan epigenom projesi • Japonya, Avrupa ve ABD’deki araştırma merkezlerinin hepsi böyle bir projenin zorluğunu belirlemek için bireysel pilot çalışmalara başladılar. Erken işaretler teşvik edici. Haziran 2009’da, Avrupa İnsan Epigenom Projesi üç insan kromozomunun epigenetik modelleri ile ilgili verileri yayınladı. • Son zamanlarda epigenetik modellerin şifrelerini çözmek için uluslar arası bir epigenom projesi fikri ortaya atıldı. • MDS (MiyeloDisplastik Sendrom) hastalarıyla 2006 ve 2007’de yapılan deneysel epigenetik tedavi çalışmalarında hastaların %50’si tamamen iyileşmiş, hiç bir yan etki görülmemiştir. 2008 yılının başlarında FDA tarafından kabul edilen desitabin adlı epigenetik etkili kimyasal, Amerika'da ve Avrupa'da "dacogen" ticari ismiyle piyasaya sürülmüştür. • Gelecekte bağımlılık tedavisinde epigenetik ilaçlar neden olmasın! Özet Aile, ikiz, evlat edinme çalışmaları Enzimlerle ilgili: ADH ve ALDH genotipleri Moleküler genetik : DRD2, DRD4 GWA: Madde bağımlılığına yatkınlık genleri 4, 5, 9, 10, 11 ve 17. kromozomlarda . • ADH, nAChR, GABRA2, ankyrin repeat and kinase domain containing 1 (ANKK1), Neurexin, NrCAM • Epigenetik • • • • Son söz • Ebeveynlerimizden miras aldığımız şey kromozomlardır ve kromozomlar sadece yüzde 50 DNA’dır. Diğer yüzde 50 protein moleküllerinden oluşur ve bu proteinler epigenetik işaretleri ve bilgiyi taşır. • Kişinin diyeti, davranışı veya çevresi tarafından yapılan epigenetik değişiklikler uzak geleceğe yansıtılabilir. • Basitçe ifade edersek ve ne kadar garip görünürse görünsün, bugün yediğimiz ve içtiğimiz şey büyük - büyük torunlarımızın sağlığını ve davranışını etkileyebilir.