BÖLÜM - 1 SUNUŞ 43.DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU 2012 - 2014 Kapitalizmin ve neo-liberal sermaye birikimi modelinin dünya çapındaki krizi coğrafi eşitsizlikleri derinleştirmekte, devletleri iflasa ve yeni borçlanmalara sürüklemektedir. Ekonomik sosyal haklarda dünya çapında yaşanan gerileme işsizlik, yoksulluk ve açlık bütün coğrafyaları kaplamaktadır. Emperyalist işgal ve stratejileri Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya yayılmakta, Asya Pasifik eksenli yeni emperyalist stratejileri oluşturulmakta, emperyalistler ve diğer büyük güçler arası çelişkiler gün geçtikçe daha fazla artmaktadır. Türkiye; emperyalizme bağımlılığın ve 1980’de başlayıp 1990’larda yeni bir evresine geçen, 2000’li yıllarda ise AKP ile doruk noktaya ulaşan, neo-liberal dönüşümün sancılarını bütün sınıfsal-toplumsal sonuçlarıyla birlikte yaşamaktadır. Sosyoekonomik ve üstyapısal düzlemlerde büyük oranda gerçekleşmiş bulunan neo-liberal dönüşümün ideolojik-siyasal motifleri, Türk-İslam sentezi, milliyetçilik, dincilik, piyasacılık gibi gerici öğeleri içermiştir. Türkiye’nin kamu idari yapısı, kamu personel rejimi, yerel yönetimler; kamusal üretim ve hizmetler ile bütün çalışma yaşamı, eğitim ve sağlık alanları gerçekleşen sosyoekonomik dönüşüm kapsamında piyasalaştırılmış ve otoriter tekelci bir siyasi üstyapıya tabi kılınmış durumdadır. 2011 seçimleri öncesinden günümüze kadar süren kanun ve kararnamelerle şekillendirilen devlet yapısı, AKP iktidarının diktatoryal karakterini pekiştirmiş, bütün ülkeyi rant alanı haline dönüştürmüştür. Buna paralel olarak TMMOB mevzuatına müdahale yoluyla, hem önemli bir muhalif gücün hem de rant düzenlemeleri önündeki önemli bir engelin tasfiyesine girişilmiştir. Bu iktidar döneminde de, ekonomik bunalım bahsinde yalnızca sermaye güçlerine teşvikler sunulmuş, kamu ve özel sektörde emekçilerin ücretleri baskılanarak düşük tutulmuş, buna karşın kamu kaynakları çeşitli "çılgın projeler"e aktarılmaktadır. Ülke üretim ve sanayisinin uluslararası işbölümü içindeki fason/taşeron üretim konumu pekiştirilmiş, sendikasızlaştırılmış, grev hakları elinden alınmış, esnek/güvencesiz çalışma biçimleri bütün alanlar ve sektörlere yayılmış durumdadır. Bugünkü AKP iktidarı; sermaye, yargı, güvenlik aygıtları, üniversiteler, bilim kurumları ve medyayı teslim almış, sendikal alanda da yandaş oluşturmuş durumdadır. Siyasal zor eşliğindeki rıza/onay süreçleri ve eski rejimin sorunlu alanlarının üzerine yürümesi, AKP’nin gerici-faşizan zihniyet dünyasının hemen her alanda egemen olmasının zeminini oluşturmuş, tüm toplumsal ve kültürel maddi yaşam alanları AKP egemenliğiyle belirlenir hale gelmiştir. AKP iktidarı, emperyalist güçlerin bölgedeki sözcülüğünü ve jandarmalığını yapma hevesi ve Kürt sorunundan kaynaklı korkuları nedeniyle, Ortadoğu’da yaşanan gerilimli süreçlerdeki yaklaşımıyla da ülkemizi savaşın eşiğine sürüklemiştir. Bugün Türkiye yarı açık hapishane haline getirilmiştir. Hukuksuzluklar ve devlet terörü doruğa ulaşmıştır. Doğasına, suyuna toprağına sahip çıkmaya çalışan vatandaşlarımız terörist, eşkıya tanımlamalarıyla şiddet görmekte, öldürülmekte, tutuklanmaktadır. Medya sansür ve daha da kötüsü oto-sansür nedeniyle baskı altındadır. 11 yıldır ülkeyi yöneten hükümet-cemaat koalisyonunun, menfaat paylaşımı nedeniyle bozulmasıyla bütün pislikler ortaya dökülmüş, bugüne kadar bilinmeyen olumsuzluklar gözler önüne serilmiştir. Kese kağıdı içinde verilen rüşvetler, ayakkabı kutusu içinde saklanan dolarlar, yatak odalarındaki para sayma makineleri, ihale takip eden, aracılık yapan Bakan çocukları, Bakanlar yolsuzluğun boyutunu gözler önüne sermiştir. Bu yolsuzlukları örtbas etmek için, mahkeme kararıyla ifadeye çağrılan ancak ifade vermeyen Başbakan çocuğu, mahkeme kararlarını uygulamayan kolluk kuvvetleri, iktidarın kendi oluşturduğu HSYK’ nun şimdi beğenilmeyip direkt bakana bağlanmak istenmesi de hukuk sistemimizin ne kadar sorunlu olduğunu açıkça göstermektedir. Yine yetkileri elinden alına ve açığa alınan yargı mensupları, değiştirilen bürokratlar, 2000 polis yetkilisi ve memurunun yer değiştirmesi bu olumsuzlukların görünen örnekleridir. Ülkemiz, siyasi iktidarca yönetilemez duruma getirilmiş, bir kaos ortamı yaratılmıştır. Bu çatışma içinde ortalığa dökülenler, her şeyden önce 11 yıldır ülkenin bu güçler eliyle nasıl kirli ve karanlık yöntemler kullanılarak yönetildiğini, ülkenin kaynaklarını hangi yöntemlerle paylaştıklarını göstermektedir. Yapılması gereken, bu çürümüş düzenin kökten değişimi için mücadele etmektir. 11 yıldır ülkeyi fitne-fesatla, yolsuzluk ve zorbalıkla ortaklaşa yöneten iktidar güçlerinin –ve tüm yandaş ortaklarının- pisliklerini bir bir yüzlerine vurup hesap sorma günüdür. Bakanlar Kurulu, 12 Eylül hukukunu işleterek Meslek Odalarının "mali ve İdari denetime" tabi tutulacağını hükmetti. Bu doğrultudaki ilk karar, Orman Mühendisleri Odası’nın mali ve idari açıdan denetiminin Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na verilmesi oldu. TMMOB`ye bağlı 11 Oda ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın denetimi altına alınmış, diğer 12 Oda ile ilgili kararın da yakında açıklanması beklenmektedir. Öncelikle belirtmek isteriz ki; Meslek Odalarının denetime tabi tutulmasıyla ilgili hiç bir çekincesi yoktur. TMMOB ve odalarının mali denetimi Genel Kurullarda seçilen Denetleme Kurullarınca yapılmaktadır. Odaların Yönetim Kurulu kararları ve uygulamaları, üyenin denetimine her zaman açıktır. Odaların her türlü karar ve uygulaması için her zaman hukuki yollarda açıktır ve yargı denetimi vardır. İtirazımız, siyasi iktidarın Meslek Odaları üzerindeki vesayet ilişkisinedir. TMMOB ve bağlı Odaları, AKP`nin havsalasının alamayacağı ölçüde temizdir, şeffaftır ve bu durum kamuoyu tarafından çok iyi bilinmektedir. Kamu kurumlarında yaşanan yolsuzluklar, üst düzey yetkililerin yakınlarının yaptıkları ve halkın paralarının nerelere akıtıldığı, son olaylarla daha iyi görülmektedir. Bu gelişmelerle; kamu kaynaklarından haksız kazanç elde edenlerin gün ışığına çıkacağını, mali ve idari açıdan kimin, hangi kurumların denetlenmesi gerektiğine dair soru işaretlerinin ortadan kalkacağını umuyoruz. AKP iktidara geldiği günden bu güne kadar, devlet olanaklarını kullanarak seçimlerine müdahale ettiği halde ele geçiremediği TMMOB`ye bağlı meslek Odalarını yasal düzenlemelerle ele geçirmeye çalışmaktadır. Kuruldukları günden bu yana iktidarların karar ve tasarruflarını toplumsal yarar ve mesleki fayda süzgecinden geçiren, mesleki-bilimsel doğruları dayanak alarak muhalif tavrını ülkenin en karanlık dönemlerinde bile sergilemekten geri durmayan TMMOB ve bağlı Meslek Odaları, AKP iktidarının topyekûn saldırı dalgasının önde gelen hedeflerinden biridir. Bizler bunun nedenini çok iyi biliyoruz: TMMOB ve bağlı Meslek Odaları 60 yıla yakın zamandır mesleki faaliyet yürütmekte, bir yandan meslektaşlarının hak ve çıkarlarını savunurken, diğer yandan mesleki niteliği artıracak girişimlerde bulunmakta ama aynı zamanda mesleki denetim başlığı altında genel ve yerel yönetimlerin projelerini kamu adına denetlemektedir. Meslek Odalarının hareket noktası toplumsal yarar ilkesidir. Topluma yararı olmayan, hatta kamusal anlamda zarara yol açan uygulamalara karşı çıkmak mesleki etik anlayışının doğal bir sonucudur. Meslek Odaları, bunları yaptığı için AKP’nin hedefindedir. Bilinmesini isteriz ki, AKP iktidarının TMMOB ve bağlı Odaları üzerinde kurduğu baskıya, mesleki dayanışma ilişkisi geliştirerek, geleneksel mücadeleci ruhumuzu diri tutarak ve en zor şartlarda kararlılığımızı sergileyerek direneceğiz. Kendi kaynaklarını yok sayan, kaynaklarını kullanmayan bir ülkenin kalkınması mümkün değildir. Madenler, kalkınmanın temel unsurlarından en önemlisidir. Ülkelerin kalkınmaları ve yaşam seviyelerinin belirleyicisi olarak kabul edilen sanayi, enerji ve tarım sektörlerinin temellerini de madencilik oluşturmaktadır. Son yıllarda uygulanan yanlış ekonomik politikalardan en fazla zarar gören sektörlerin başında madencilik sektörü gelmektedir. Sanayi sektörleri yerine hizmetler sektörünün genişlemesi, sanayi sektörlerine hammadde sağlayan madencilik sektörünü de zor durumda bırakmıştır. Madencilik sektörünün ülke kalkınmasındaki kritik önemi, sadece fazla miktarlarda üretilip yurt dışına satılarak döviz elde edilmesinde değil, yerli sanayiye düşük maliyette ve kaliteli girdi sağlamasındadır. Bu anlamda, madencilik ve sanayi sektörleri karşılıklı olarak birbirlerini besleyen sektörlerdir. Entegrasyonları sağlandığı ölçüde büyürler. Dolayısıyla, ülke sanayisinin gelişememesi madencilik sektörünü de olumsuz etkilemekte, bu sektöre yapılabilecek yatırımlar, hızla hizmetler sektörüne kaçmakta ve madencilik sektörünün ülke ekonomisine katkısı giderek düşmektedir. Sektörün işlevi, ülkeye döviz girdisi sağlamak üzere yurt dışına hammadde ihracı yapma düzeyine indirgenmiştir. 2013 yılında tüm maden ihracatımız yaklaşık 6 milyar dolar olmuştur. Sadece ithal kömüre 4,5 milyar dolara yakın döviz ödenmesi bu yanlışlığı açıkça ortaya koymaktadır. Öz kaynaklarımıza dayalı kalkınma modelleri uygulayarak sanayileşmiş refah toplumu yaratmak öncelikli politikamız olmalıdır. Odamız; doğal kaynaklarımızın her türlü talanına, dün olduğu gibi bugün de tüm gücüyle karşı çıkacaktır. Madencilik sektöründe iş kazaları devam etmektedir. Odamızın istatistiklerine göre, 2013 yılı içinde sektörde 68 maden emekçisi yaşamını yitirmiş, 29 çalışan da yaralanmıştır. Bu rakamların daha çok olduğu düşünülmektedir. Çünkü Odamızın ulaşabildiği iş kazalarının sonuçları paylaşılmaktadır. SGK istatistikleri ise birkaç yıl geriden geldiği için resmi rakamlara ulaşmak mümkün olmamaktadır. Madencilik sektörü, doğası gereği özellik arz eden ve bu nedenle bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetim gerektiren dünyanın en zor ve riskli iş koludur. Maden kazaları incelendiğinde olayın; teknik, sosyal, ekonomik, eğitim, planlama ve denetim sorunları gibi pek çok nedeni olduğu görülmektedir. Ülkemiz, iş kazalarında dünyada üst sıralarda yer almaktadır. Odamız kayıtlarına göre; 2008 yılında 43 maden çalışanı iş kazası sonucu yaşamını yitirmişken, 2009 yılında bu sayı 92`ye çıkmıştır. 2010 yılında 105 işçi, 2011 yılında 77 işçi, 2012 yılında 61 işçi maden kazalarında yaşamını yitirmiştir. Hayatını kaybedenler içerisinde maden mühendisi meslektaşlarımız da bulunmaktadır. 80`li yıllardan itibaren uygulamaya konulan özelleştirme, taşeronlaşma, rodövans (kiralama) gibi yanlış uygulamalar; kamu madenciliğini küçültmüş, kamu kurum ve kuruluşlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi ve deneyim birikimini dağıtmıştır. Yoğun birikim ve deneyime sahip olan kurum ve kuruluşlar yerine üretimin, teknik ve alt yapı olarak yetersiz, deneyim ve uzmanlaşmanın olmadığı kişi ve şirketlere bırakılması, buna ek olarak kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılamaması iş kazalarının artmasına neden olmaktadır. Madencilik sektörü, mühendislik bilgi ve deneyiminin en fazla kullanılması zorunlu olan sektörlerin başında gelmektedir. Ancak; sektörde kurumsallaşmanın yeterince sağlanamaması, maden mühendislerinin çalışma koşullarının iyi olmaması, mühendisin hak ettiği değeri görmemesi, mühendislik hizmetlerinin gerektiği şekilde sunulmasını engellemektedir. Tüm bunların sonucunda iş kazaları ve kaynak kaybı yaşanmaktadır. Meslektaşlarımıza ve tüm maden emekçilerine iş kazalarının yaşanmadığı sağlıklı ve mutlu bir yaşam diliyoruz. TMMOB Maden Mühendisleri Odası; meslek sorunlarının ülke sorunlarından ayrılmazlığı ilkesinden hareketle, emek ve demokrasi güçleriyle birlikte, bağımsızlık, eşitlik, demokrasi ve özgürlük mücadelesini sürdürmeye, siyasi iktidarın tüm anti demokratik uygulamalarına karşı durmaya, bunları deşifre etmeye, faşist saldırılar karşısında dik durmaya devam edecektir. TMMOB Maden Mühendisleri Odası; AKP‘nin meslek alanlarımıza ve örgütümüze yönelik her türlü saldırılarına karşı duruşunu sürdürecek, "kral çıplak" demeye devam edecektir. Kapitalizmin ve emperyalizmin askeri, ekonomik, politik ve kültürel tüm örgütlerinden, sömürü ve eşitsizliklerden bağımsız, "Bir Başka Dünya, Bir Başka Türkiye Mümkün"dür. Bizim yolumuz budur. Yüreği insan sevgisiyle dolu TMMOB örgütlülüğünü ne AKP faşizmi, ne de geçmişte görüldüğü gibi hiçbir güç bu yoldan geri döndürememiştir ve döndüremeyecektir. Bu düşüncelerle; Bağımsızlık, Demokrasi, Emek ve Özgürlük mücadelesine katkı koyanları bir kez daha saygıyla anıyoruz. TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI 43. DÖNEM YÖNETİM KURULU