Concordski PUSULA - YATIRIM DANIŞMANLIĞI 24 Ekim 2017

advertisement
24 Ekim 2017
PUSULA - YATIRIM DANIŞMANLIĞI
Concordski
Görünürde olanlarla gerçekte olanlar arasındaki farkı bilmek her zaman her yerde önemli... Derinlemesine bir analiz,
ya da ileriye dönük bir tahmin için görünürde olanın ötesine geçmek, başka şeylere de bakmak gerekir. TL’deki değer
kaybına yüzeysel açıklamalar bulmadan önce Concorde’un rakibi Tu-144’ün hikayesine bakalım isterseniz…
İngiliz-Fransız ortak yapımı olan, Atlantik’i 3 saatte aşan
süpersonik yolcu uçağı Concorde’u duymuşsunuzdur.
1969’da ilk, 2003’te son uçuşunu yapan Concorde’dan, bir
çok yerde “dünyanın ilk süpersonik yolcu uçağı” diye
bahsedildiğini görürsünüz, ama bu doğru değil. Rus yapımı
Tupolev Tu-144 ya da Avrupalıların taktığı isimle
“Concordski” ilk uçuşunu Concorde’dan önce yapmıştı.
Tu-144’ün hikayesi 1960’larda soğuk savaş döneminde
başladı. Uzay yarışı son hızla devam ediyordu, propagandada
öne geçmek çok önemliydi. Ruslar uzay çalışmalarında
ABD’nin önündeyken, Avrupalıların çok hızlı uçacak yeni bir uçak geliştirmek istediklerini öğrendiler. Bu kabul
edilemezdi. Ruslar derhal çalışmaya başladılar. Fakat bir sorun vardı: Rusların o dönemki uçak teknolojileri ile
geliştirmek istedikleri uçak arasında 10-15 yıl kadar fark vardı! Concorde mühendisleri ise o dönemin teknolojisini
fersah fersah aşmayı başarmış, zamanın ötesinde yenilikleri (karbonfiber frenler, uçuş bilgisayarı, kanat açısı değiştirme
teknolojisi gibi) hayata geçirmişlerdi. Ruslar mecburen sanayi casusluğuna, akabinde de Tu-144 projesine muazzam
kaynaklar aktarmaya başladılar. Uçağın tasarımı Concorde’a oldukça benziyordu, bu yüzden Concorde mühendisleri Tu144’e “Concordski” adını takmışlardı. Tu-144 Aralık 1968’te ilk uçuşunu yaptı, Haziran 1969’da da ses hızını aştı.
Concorde henüz bunu başaramamıştı. Yarışı Sovyetler kazanmıştı. En azından görünürde…
İş uçağın Aeroflot envanterine alınmasına gelindiğinde değişti. Uçağın o kadar çok sorunu vardı ki, 1975 yılına kadar
hizmete alınamadı. Concorde mühendislerinin çözümlerine yaklaşamayan Ruslar sorunları basit şekilde çözmek
zorunda kalmışlardı. Bu yüzden uçak daha büyük, daha ağır ve daha az aerodinamik idi. 1977’de uçak nihayet yolcu
taşımaya başladığında bunun uzun soluklu olmayacağı çok belli idi. Kabindeki motor sesi seviyesi havalandırma ile
birleştiğinde yan yana oturan iki yolcunun birbirini duyması imkansız hale geliyordu. Yolcular kağıda notlar yazarak
anlaşıyorlardı. 1978’de düşen bir Tu-144’ün ardından Aeroflot nihayet fişi çekti, uçağın üretimi 1982’de resmen sona
erdi. Görünürde kazanılan bir “savaş”, aslında müthiş bir yenilgi olmuştu.
Görünürde olanlarla gerçekte olanlar arasındaki farkı bilmek her zaman her yerde önemli. Derinlemesine bir analiz,
ya da ileriye dönük bir tahmin için yüzeye değil, altta yatan nedenlere de bakmak gerekir. TL’deki değer kaybına da
ABD ile ilişkilerdeki sorunlar, jeopolitik riskler vs diye bakıyoruz, ancak arka planda başka bir şeyler daha olmasın?
2017, başlangıçta hiç öyle göstermediği halde gelişen ülke
varlıkları için gayet güzel bir yıl oldu. En azından
görünürde… MSCI gelişen ülkeler endeksi %30 prim yaptı, bu
ülkelerin yabancı para cinsinden tahvilleri %9’a yakın
değerlendi. Para birimleri de bu güzel ortamdan faydalanarak
USD karşısında %5’e yakın değerlendiler. Bu, yine görünürde
2010’dan bu yana GOÜ kurları için en iyi yıl. Ancak döviz
cephesinde bu grafiğin bize görünürde söyledikleri ile cilasını
birazcık kazıdığımızda gördüklerimiz farklı. JPM GOÜ kur
endeksi on adet para biriminin USD karşısındaki performansını ölçer, bu genel bir fikir vermesi açısından yeterlidir.
Ama sadece buna bakarak bir para birimi değerlendi demek yanlış olur. Bir ülke para biriminin gerçekte nasıl
değiştiğini, o ülke vatandaşlarının alım gücünün ne yöne gittiğini anlamamız için reel efektif döviz kuruna bakmamız
gerekir.
Reel efektif döviz kuru, yerel paranın, dış ticaret
hacimlerine
göre
bir
döviz
sepeti
karşısında
ağırlıklandırılması ve sonra fiyat etkilerinden arındırılması
ile bulunur. Bu şekilde ölçtüğümüzde ise bizi bir sürpriz
bekliyor: Her ülke para birimi değerlenmediği gibi,
değerlenenlerin kazançları da oldukça cüzi. 37 GOÜ para
birimini içeren ve GSYH ile ağırlıklandırılmış endekse
baktığımızda ise %1’e yakın bir değer kaybı söz konusu.
Halbuki
kağıt
üstünde
GOÜ
para
birimlerinin
değerlenmesini haklı çıkarmak için her şey mevcut: Küresel
ticaret hacmi son 5 yılın zirvesinde, küresel faizler hala çok
düşük seviyelerde, GOÜ ekonomilerinin büyüme oranları ve faizleri gelişmiş ülkelerden çok daha iyi. Yani küresel
piyasalarda hala oldukça bol durumda olan likiditenin bu ülkelere akmasının önünde pek bir engel yok. Hal böyleyken
dolar bazında sadece %5 nominal değerlenme, Euro bazında %6 değer yitirme, reel bazda ise yerinde saymayı nasıl
açıklayacağız?
Yatırımcılar olarak reel efektif döviz kuru pek ilgimizi çekmez, doğrusu da bu zaten. Bugün dolar satıp TL alsanız,
kollayacağınız iki değişken var: TL faizi ve kur seviyesi. Yüksek bir faizden TL’nizi değerlendirip, vade sonunda sattığınız
yerin altında bir kurdan dolarınızı alırsanız oldukça mutlu olursunuz, değil mi? Bu durumda reel efektif kurun ne
olduğunun sizin için önemi, yok, zira vade sonunda elinizdeki dolar miktarı artmış olacak. O zaman neden reel kur
endeksine bakıyoruz? Çünkü bir ekonomi açısından önemli olan, gerçek performansını gösteren, para politikasının da
gözetmesi gereken kur aslında budur. Düşük bir reel kur endeksi, para biriminin olması gerekenden çok daha değersiz
olduğunu gösterir.
Peki Türkiye’de durum nedir? Yanda TCMB’nin yayınladığı
endeksleri görüyorsunuz. Buna göre TL, başlangıç noktasına
göre %10 değer yitirmiş. Tabi bu noktada hemen bir uyarıda
bulunalım: Bu “%10 değer yitirmiş” ifadesi, endeksi ne
zamandan itibaren hesapladığınıza göre değişir. Farklı
tarihleri alırsanız TL’yi “daha değersiz”, ya da “daha değerli”
dahi bulabilirsiniz. Fakat TCMB’nin grafiği piyasada genel
kabul gördüğü için bunun üzerine odaklanmakta fayda var.
Reel efektif döviz kuru hesaplaması formülünü en basit
haliyle şöyle ifade edebiliriz: Reel kur= (Yurtiçi
enflasyon)/(Yurtdışı enflasyon*nominal kur). Bu durumda
endeksin düşmesi için diğer değişkenler sabitken (1) TL’nin
değer kaybetmesi, (2)dış ülkelerdeki enflasyonun artması, (3)
Türkiye’de enflasyonun düşmesi gerekir. Yurtiçinde enflasyonda 2003’ten bu yana zaman zaman ciddi düşüşler
gördüysek de ortalama TÜFE %8,5 seviyesinde idi. Türkiye’de enflasyonun artık bu seviyelerde katılaştığını, altında
kalınmasının çok zor olduğunu daha önce tartışmıştık. Demek ki TL reel kur endeksinin düşmesinin nedeni bu değil.
Yurtdışında da enflasyonun artmadığını biliyoruz. Bu durumda TL’deki reel değer kaybının ana sebebi belli: TL’nin döviz
sepeti bazında 2013 ortasından bu yana %94 değer yitirmesi.
Bu durumda ortaya şu sonuç çıkıyor: TL nominal bazda değer yitirdi, ancak reel bazda çok ucuz bir TL’den
bahsedemiyoruz. Hatta GOÜ kurları genelinde olan şey TL için de geçerli. Kurlar üç aşağı beş yukarı ederlerinde.
Yukarıdaki TCMB endeksi Eylül sonunda USDTRY 3,55 iken hesaplanmıştı, geldiğimiz seviyeden sonra TL’de bir miktar
daha değer kaybı görürsek, bu kez artık TL’nin oldukça ucuzlamış olmasından bahsedeceğiz. Evet haber akışı, siyaset,
yurtdışı gelişmeler TL’de çok daha fazla değer kaybına da yol açabilir, kabul, ama en azından reel kur endeksine
bakarak bu günlük hareketlerin ötesine geçebiliriz. Bazen görünene odaklanmamak daha iyidir.
Bugün “Concordski”lerden kalan son birkaç tanesini müzelerde görebilirsiniz. Ancak bir tanesi var ki Kazakistan’da bir
üssün arka bahçesinde duruyor! Anlatılanlara göre uçağın burun hidrolik mekanizması hala çalışıyormuş. Bazı şeyler
göründükleri gibi değil, bazıları da göründüğünden daha iyi sanırım…
Tufan Cömert
Birim Müdürü - Yatırım Danışmanlığı
[email protected]
Burada yer alan yorum ve tavsiyeler genel niteliktedir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, yetkili kuruluşlar tarafından
kişilerin risk ve getiri tercihleri dikkate alınarak kişiye özel sunulmaktadır. Bu tavsiyeler mali durumunuz ile risk ve getiri
tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi
beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.
Veri ve grafikler güvenirliliğine inandığımız sağlam kaynaklardan derlenmiş olup, yapılan yorumlar sadece GARANTİ
YATIRIM MENKUL KIYMETLER A.Ş.’nin görüşünü yansıtmaktadır. Bu bilgiler ışığında yapılan ve yapılacak olan ileriye
dönük yatırımların sonuçlarından Şirketimiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Ayrıca, Garanti Yatırım Menkul Kıymetler
A.Ş.'nin yazılı izni olmadıkça içeriği kısmen ya da tamamen üçüncü kişilerce hiç bir şekil ve ortamda yayınlanamaz,
iktisap edilemez, alıntı yapılamaz, kullanılamaz. İleti, gönderilen kişiye özel ve münhasırdır. İlave olarak, bu raporun
gönderildiği ve yukarıdaki açıklamalarımız doğrultusunda kullanıldığı ülkelerdeki yasal düzenlemelerden kaynaklı tüm
talep ve dava haklarımız saklıdır.
Download