GÜÇLÜLÜLERİ YETİŞTİREN GÜÇSÜZ İçinde bulunduğumuz bu acımasız dünyada kadın olmak hiç de kolay değil. Her an yüzlerce kadın taciz ediliyor, onlarcası öldürülüyor. Birer erkek olarak bizleri de bir kadının, annemizin büyüttüğünü bazen unutuyoruz ve kadınlara gereken değeri vermiyoruz. Hâlbuki bugünkü o çok güçlü olarak baktığımız cumhurbaşkanlarını, CEO’ları ve yöneticileri birer anne doğurdu. Kadının geri plana atılması, gelişmemiş ülkelerde gelişmiş ülkelere göre daha yaygın. Ne kadar üzücüdür ki, binlerce çok iyi yerlere gelebilecek kapasitesi olan kadın harcanıyor. Bazıları okutulmuyor, bazıları ise erken yaşta evlendiriliyor. Gelişmiş ülkelere baktığımızda, kadın her zaman toplumun önemli bir öğesi konumunda. Her zaman okutuluyor ve iyi yerlere gelmesi destekleniyor, olması gerektiği gibi. Ne yazık ki bizim ülkemizde ve bizim gibi ülkelerde bu durum her ne kadar geliştirilmeye çalışılsa da kadına verilmesi gereken değer hâlâ tam olarak verilebilmiş değil. Buna örnek olarak en yakınım olan, annemi verebilirim. Annem hayatı boyunca mimar olmak istemiş, üniversite sınavının olduğu sene de bu hayali için çok çalışmış ve çok iyi bir puan almış. Düşünün, onun o dönemde aldığı puanla tıp fakültesine çok rahat yerleşilebiliyormuş. Ancak annemin önünde sınavı kazanmaktan daha büyük bir engel varmış; babası. Ne yazık ki dedem annemin okumasına izin vermemiş. Sebep olarak da babamın polis olmasını göstermiş. Dedeme ve bir dönemin zihniyetine göre bir kadın, eşinden daha saygın bir işte çalışamazmış. Ne kadar acıdır ki, kalıplaşmış bazı düşünceler ve yanlış inanışlar yüzünden hayatının baharında genç bir kızın hayallerini söndürülmüş. Anneme sorsak şuanki hayatından memnun durumda, hiç üzülmemiş gibi ama hala içinde bir ukde olarak kalmış, belki de en büyük hayalini gerçekleştirememek. İşte bu dünyada çok az kadın bu kadını hor gören düzene başkaldırabildi ve bu adaletsiz düzene “DUR!” dedi. Malala Yusufzay da bu kadınlardan yalnızca bir tanesi. Malala, iki binli yılların başında Pakistan’da yaşayan yaşamının baharında bir genç kız. Kızlar için okula gitmenin yasaklanmasının ardından, annem gibi kaderine razı olmak yerine haklarını savunmayı tercih etmiş. Kadınların eğitim hakkını savunduğu için tehdit edilmiş, hatta bir gün okul servisinde silahlı bir kişi tarafından kafasına kurşun sıkılarak öldürülmeye çalışılmış. Pakistanlı Malala, bu olayı yaşadığında henüz on beş yaşındaymış. Malala, yaşadıklarına ve o küçücük güçsüz bedenine rağmen hayata tutunmayı başarmış ve davasını savunmaya kaldığı yerden devam etmiş. Malala’nın yaşamını anlatan bu kitabı okurken her an Malala’yı istemsiz olarak annemle kıyasladım. Bir tarafta annemin cesaret edemeyip kaybettikleri diğer tarafta ise Malala’nın inatla bu adaletsiz düzenle savaşıp kazandıklarını düşündüm. Allah şüphesiz Malala’nın emeklerini boşa çıkarmamış ve Malala’nın davası tüm dünyada duyulmuş. Malala 2011 yılında Pakistan hükümetince verilen Ulusal Barış Ödülü’ne, 2014 yılında ise Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüş. Annem ve annemle aynı kaderi paylaşan kadınlar babasına karşı çıkamazken, Malala kendisine kurşun sıkılmasına ülkesinden ayrılmak zorunda kalmasına rağmen yılmayıp inandığı değerler için canla başla mücadele edişi bir nesle örnek olmuş. Dünyada Malala gibi güçlü kadınlar susmadığı sürece, gelecek çok güzel günler getirecek. Unutmayalım ki bir toplumun gelişmesi, o toplumu yetiştiren annelere bağlıdır. Bir toplumda kadınlar ne kadar eğitimliyse, gelecek nesiller de o kadar kaliteli olur. . Brigham Young’un da dediği gibi: "Bir erkeği eğitirseniz, bir adamı eğitirsiniz. Bir kadını eğitirseniz, bir kuşağı eğitirsiniz." KEMAL KESKİN KAYNAKÇA: Christina Lamb, Malala Yusufzay, Ben,Malala (Epsilon Yayınları,2014) .