Kalp Damar Tedavisi - BitkiselDestek.com

advertisement
Kalp Damar Tedavisi
http://bitkiseldestek.com/kalp-damar-tedavisi/
Kalp Damar Tedavisi
Kalp Damar Tedavisi Hakkında Genel Bilgiler
Kalp damar tedavisi;kalp damar tedavisi hakkında merak ettikleriniz ve daha fazlası için aşağıda sizin için hazırladığımız yazımızı okuyabilirsiniz...
YÜZDEN FAZLA HASTALIK İÇİN HAZIRLANAN BİTKİSEL KÜRLERİ GÖRMEK İÇİN TIKLAYIN.....
Organlarımızın
çalışmaları için gerekli olan maddeleri taşıyan kanı pompalamakla
görevli olan kalp, bu görevini yapmak için dakikada ortalama 70 kere
kasılır ve her defasında ortalama 70 ml kanı organlarımıza gönderir.
Ortalama bir insan ömrü boyunca, kalbimiz yaklaşık 2.5 milyar kez
kasılmakta ve bu süre boyunca 180 milyon litre kanı vücudumuza
pompalamaktadır.
Organların canlılığını koruyabilmeleri ve görevlerini yapabilmeleri için
besin maddelerine ve oksijene gereksinimleri vardır. Bunlar
organlarımıza kan ile ulaştırılır. Kan ise organlara atardamarlar
(arter) yolu ile taşınır. Kanın atardamarlara pompalanması işini
kalbimiz yapar. Her organ gibi kalbin de beslenmesi gereklidir. Kalbin
kendisini besleyen damarlara “koroner damar” (koroner arter)
denmektedir. Koroner damarlarda olabilecek hastalıklar doğrudan kalbin
çalışmasını ve verimini etkileyeceğinden dolayı hayati öneme sahiptir.
Ateroskleroz
Koroner damarların en çok görülen ve en önemli hastalığı koroner
aterosklerozdur (damar sertliği). Bu hastalıkta, koroner damarlarda yer
yer, başta kolesterol olmak üzere bir takım maddeler birikmekte ve
buralarda darlıklar ve tıkanıklıklar oluşmaktadır.
Aterosklerozun Gelişimi
Oluşan tabloya, koroner arter hastalığı veya koroner kalp hastalığı
denir. Bunun sonucu olarak kalbin beslenmesi bozulmakta, kalbin ritmik
çalışmasında ve kasılmasında hastalığın ciddiyetiyle orantılı olarak
bozukluklar oluşmaktadır. Koroner arter hastalığı, tüm dünyada olduğu
gibi, ülkemizde de erişkinlerde başta gelen ölüm ve iş gücü kaybı
nedenidir.
Koroner arter hastalığı ile mücadelede en önemli adım, hastalıktan
korunmaktır. Hastalık bir takım risk faktörleri varlığında çabuk ortaya
çıkmakta ve hızlı ilerlemektedir. İyi kolesterol düzeyinin yüksek olması
(60 mg/dl'den fazla) hastalık riskini azaltmaktadır.
Risk faktörleri nelerdir?
Yaş: Erkeklerde 45 yaşın üstü, kadınlarda 55 yaşın üstü veya erken menopoz Cins: Erkeklerde daha sık Aile öyküsü: Birinci derecede (anne, baba, kardeş) erkek akrabalarda
55 yaşından, birinci derecede kadın akrabalarda 65 yaşından önce kalp
damar hastalığı, kalp krizi (infarktüs) veya ani ölüm bulunması Sigara içiyor olmak Hipertansiyon (140/90 mmHg veya daha fazla veya hipertansiyon için tedavi alıyor olmak) İyi kolesterolün (HDL kolesterol) 40 mg/dl'den düşük olması Kötü kolesterol olan LDL-kolesterolün yüksek olması). Hareketsizlik: Haftada en az 3 gün ve günde en az 30 dakika
egzersize zaman ayırmalısınız (tempolu yürüyüş, yüzme, bisiklet, dans,
bahçe işleri vs.). Şeker hastalığı (diabetes mellitus) Kilo: Bu konuda en değerli kriter, vücut kitle indeksi ve bel
çevresidir. Vücut kitle indeksi, kg olarak ağırlığın, metre olarak boyun
karesine bölünmesiyle elde edilir (VKİ: kg/m2). Vücut kitle indeksinin
25’in üzerinde olması veya bel çevresinin erkeklerde 102 cm, kadınlarda
ise 88 cm’nin üzerinde olması, yalnızca kalp damar hastalığı riskini
artırmakla kalmayıp şeker hastalığı, yağ yüksekliği ve tansiyon
yüksekliği riskini de artırmaktadır. Stres: uzun bir zaman sürekli strese maruz kalma, hastalığın gelişmesini kolaylaştırmaktadır. Depresyon: özellikle son yıllarda depresyon da kalp damar hastalıkları yönünden risk faktörü olarak kabul edilmeye başlandı.
Ne yapalım?
Bu risk faktörlerinin bazıları değiştirilebilir iken bazıları değiştirilemez (yaş, cins, aile öyküsü gibi).
Kalp damar hastalıkları, soğuk algınlığı, grip gibi geçici ve iyileştiği
zaman arkasında iz bırakmayan hastalıklar değildir. Hastalık geliştiği
zaman devamlı ilerlemeye ve problem çıkarmaya eğilimlidir. Ondan dolayı
bu risk faktörleriyle mücadele, hastalığın ortaya çıkışını önlemesi,
hastalık gelişenlerde ise hastalığın ilerleme hızının yavaşlatılması
hatta durdurulmasını sağladığından dolayı son derece önemlidir.
Dolayısıyla kalp damar hastalıkları ile mücadele, değiştirilebilir risk
faktörleriyle mücadele demektir.
Kalp damar hastalıklarında görülebilen şikayet veya klinik bulguları şu şekilde özetlemek mümkündür:
Göğüs ağrısı (angina pectoris) Miyokart infarktüsü (kalp krizi) Ritim bozuklukları (aritmiler) Kalp yetmezliği Ani ölüm Bazen de kalp damar hastalığı önemli derecede kalbin beslenmesini bozduğu halde hiç şikayet olmayabilir (sessiz iskemi)
Koroner damarlar önemli ölçüde daraldığında göğüs ağrısı oluşur
(angina). Bu ağrı, çoğunlukla yorulmayla, sinirlenmekle veya soğukla
gelen, göğüs ön tarafında, sol kola, boyuna ve çeneye yayılabilen, 10-15
dakika süren, istirahat ile veya koroner damarları genişleten ilaç
almakla geçen, sıkıştırıcı, baskı yapar tarzda bir ağrıdır (kararlı
angina).
Ancak bazı durumlarda darlık yerinde dinamik değişiklikler olabilir ve
bu durumlarda, ağrı istirahatte de gelebilir, daha uzun sürebilir ve
istirahate veya ilaca kolay cevap vermeyebilir (kararsız angina). Bu tür
angina kolaylıkla infarktüse yol açabildiğinden daha tehlikelidir.
Damardaki darlığın ilerleyip tam tıkanıklığa yol açması halinde, kalbin o
damar tarafından beslenen bölgesinin hücreleri çalışamaz hale gelir.
Damarın tıkalı kalma süresinin 6 saati geçmesi halinde, o bölgenin
hücreleri canlılığını koruyamaz ve geriye dönüşsüz olarak harap olur.
Böylece kalbin o bölgesi kasılma görevini yapamaz, ritim bozuklukları
oluşabilir ve ölüme kadar gidebilen ciddi problemler oluşabilir. Buna
kalp krizi (miyokart infarktüsü) diyoruz.
İnfarktüste, yeri ve yayılımı anginaya benzeyen, ancak ondan çok daha
şiddetli ve uzun süren göğüs ağrısı olur. Kalp krizi tanısında,
şikayetlerden başka kalp elektrosu (EKG) ve kan testlerinden de
yararlanılır. Miyokart infarktüsünde ilk 6 saat içinde damar
tıkanıklığının balon veya pıhtı eritici ilaçlarla açılması halinde kalp
kası harabiyetinin önlenmesi mümkün olabilir, onun için erken tanı çok
önemlidir. Unutulmamalıdır ki, kalp krizinden olan ölümlerin %50’si 1
saat içinde olmaktadır. Bu ölümlerin çok büyük bir kısmı, hastanede
kolaylıkla tedavi edilebilecek olan, ritim bozukluklarından kaynaklanır.
Bundan dolayı, benzer ağrısı olan hastalar, özellikle de kalp hastası
olduğu biliniyorsa, en kısa zamanda bir sağlık merkezine
başvurulmalıdır.
Ancak tıpta her zaman alışılageldik kurallar geçerli olmayabiliyor.
Bazen, özellikle yaşlılarda ve şeker hastalığı (diyabet) olanlarda,
angina veya infarktüse bağlı ağrı hiç olmayabilir. Böyle hastalar sessiz
infarktüs geçirebilir. Yine bazı hastalarda göğüs ağrısı yerine,
hazımsızlık, karın ağrısı, nefes darlığı, sırt ağrısı, kol ağrısı, çene
ağrısı ve hatta diş ağrısı gibi şikayetler olabilir.
Risk faktörleriyle mücadele çok önemlidir. Risk faktörlerinden; yaş,
cins ve aile öyküsünü değiştirmek mümkün değildir. Ancak, diğer
faktörlerle mücadele edilebilir. Doktorunuz size bu konuda yol
gösterecektir. Sigara mutlaka bırakılmalı, hipertansiyon kontrol altına
alınmalı, şeker hastalığında şeker normal sınırlarda tutulmalı, egzersiz
yapılmalı, kolesterol yüksekliğinde ise mutlaka diyet yapılmalı, ayrıca
doktorunuz ilaç öneriyorsa kullanılmalıdır.
Tanı nasıl konulur
Koroner damar hastalığında asıl önemli olan, koroner damarlardaki
darlıkların infarktüse yol açmadan tedavi edilmesidir. Bu da öncelikle
koroner damarların durumunun görülmesi ile olur. Bu amaç için kullanılan
farklı yöntemler olmakla birlikte (efor testi, miyokart sintigrafisi
vs), damar hastalığı olduğundan şüphe edilen hastalarda halen altın
standart olarak kabul edilen en güzel tanı yöntemi; koroner
anjiyografidir. Koroner anjiyografide, kalp damarları gözle görünür hale
getirilip filmi çekilir.
Koroner damarlarda önemli darlık ve/veya tıkanıklık görüldüğünde, eğer
uygunsa, aynı seansta veya daha sonra balon anjiyoplasti yapılabilir.
Balon anjiyoplastide, damar içindeki dar olan bölgede, özel olarak
yapılmış balon, kısa süreli olarak şişirilerek darlık genişletilir.
Balon, aynı damarda birden fazla darlığa veya birden fazla damardaki
darlıklara aynı seansta veya farklı seanslarda yapılabilir. Gerekli
durumlarda balona ek olarak o bölgeye, yine balon yardımıyla stent
(kafes) konur.
Balon işleminde darlık bölgesine ucunda şişebilir bir balon olan kateter
yerleştirilir (A), darlık yerine yerleştirildikten sonra balon
şişirilerek darlık açılır (B).
Balon anjiyoplastiye uygun olmayan durumlarda, bypass cerrahisi veya ilaç tedavisi önerilebilir.
Bypass cerrahisinde ise damardaki darlık bölgesinin öncesi ile sonrası
arasına köprü görevi gören bir damar konulur. Bu konulan damar, hastanın
kendisinin bacak toplardamarı veya göğüsten alınan bir atardamar
olabilir. Böylece kan, bu köprü yardımıyla, dar veya tıkalı olan
bölgenin ilerisine geçebilir (Bypass ameliyatlarında yanlış olarak
damarın değiştiği veya yenilendiği sanılır. Oysa hasta damar yerinde
kalır. Yapılan işlemle damardaki darlığın problem oluşturması önlenir).
Koroner damar hastalığında kullanılan ilaçlar; koroner damarları
genişletici, kalbin yükünü azaltıcı, o bölgede pıhtı oluşmasını önleyici
veya ateroskleroz üzerinde çok olumsuz etkileri olan kolesterolü
düşürmeye yönelik ilaçlardır. İlaçlar doktor kontrolünde ve sürekli
olarak kullanılmalıdır.
Ne yazık ki, gerek koroner arter hastalığı tedavisinde kullanılan
ilaçlar, gerekse balon ve bypass, damar hastalığını ortadan
kaldırmamaktadır. Dolayısı ile koroner damarın aynı bölgesinde veya
farklı bölgelerinde yeni darlıklar ortaya çıkabilir veya hafif olan
darlıklar daha da ilerleyerek ciddi darlık haline gelip, probleme yol
açabilir. Bundan dolayı hastaların risk faktörlerini uzaklaştırması,
ilaçlarını düzenli kullanması, problemlerin erken saptanması açısından
doktorunun önerdiği zamanlarda ve bunun dışında şikayeti olduğu her
zaman, kontrollere gelmesi çok önemlidir.
Damar Hastalığı Nedir?
Damar
hastalığı, vücudumuzdaki atardamarlarda daralma, tıkanma ya da
balonlaşmaya neden olan bir hastalık grubudur. Tuttuğu damarlara göre 3
bölümde incelenir:
Koroner damar hastalığı: Kalbi
besleyen "koroner" atardamarlar tutulur. Bu damarlardaki daralma ya da
tıkanma kalp ağrısı (anjina) ya da kalp krizine (enfarktüs) neden
olabilir. Beyin damar hastalığı (Serebrovasküler hastalık): Beyin
ve beyinciği besleyen "Şah Damarı" ve diğer atardamarlar tutulur. Bu
damarlardaki daralma ya da tıkanma geçici ya da kalıcı beyin felcine
(inme) neden olabilir. Periferik damar hastalığı: Kalp ve
beyin dışındaki, kol, bacak, barsak, karaciğer ve böbrek gibi diğer doku
ve organları besleyen atardamarlar tutulur. En sık tutulan bölge bacak
damarları olduğundan "Periferik damar hastalığı" genellikle bu bölgedeki
damar tıkanıklıklarını ifade etmek için kullanılır. Bu damarlardaki
daralma ya da tıkanma yürümekle bacak ağrısı (Klodikasyon) ya da bacakta
yara ve gangrene neden olabilir.
Damar tıkanıklığı tedavisinde kullanılan % 100 Bitkisel ürünleri görmek için tıklayabilirsiniz....
Kalpteki
koroner damar hastalıkları "kalp-damar hastalığı" olarak bilinir ve
klasik "damar hastalığı" tanımından ayrı tutulur. Bu nedenle bu web
sitesinde "damar hastalığı" terimi, vücudumuzda kalp dışındaki
damarların (Beyin damarları ve periferik damarlar) daralma, tıkanma ve
balonlaşmasını tanımlamak için kullanılacaktır.
Ateroskleroz nedir?
Vücudumuzdaki
damar tıkanıklıklarının %95 inden fazlasında olayın nedeni
aterosklerozdur (damar sertliği). Ateroskleroz, kolesterol denilen
yağımsı bir maddenin atardamar duvarında birikmesi ve bunun sonucu
oluşan sert plakların zaman içinde damarı daraltması ya da tamamen
tıkamasıdır. Ateroskleroz aslında çocukluk yaşlarında başlayan, yavaş ve
sinsi olarak ilerleyen bir hastalıktır.
Hafif ateroskleroz
damarlarda ciddi bir daralmaya yol açmadığından genellikle belirti
vermez. Bu dönemde, kişi damarlarında biriken kolesterol plaklarından
habersizdir. Ancak yaş ilerleyip ateroskleroz belli bir seviyeye
geldiğinde atardamarlarda oluşan ciddi daralma ya da tıkanmalar
damarların beslediği dokularda oksijen azalmasına (iskemi) neden olur.
Kollateral nedir? Vücudumuzdaki
atardamarların tıkanması bazı durumlarda iskemi yaratmayabilir. Bu
durumda ya o dokuyu besleyen başka damarlar bulunabilir ya da vücudumuz o
tıkanıklığın iki ucunu birbirine bağlayan yeni damarlar oluşturmuştur.
Kollateral adı verilen bu damarlar çok sayıda, küçük çaplı ve
kıvrıntılıdır.
Sol femoral damar tıkanıklığı sonucu oluşan kollateraller
Bir hastada, sol femoral damar tıkanıklığı sonucu oluşan kollateraller
Kollateraller
genellikle istirahat halindeyken dokunun ihtiyacına yetecek kadar bir
kan akımı sağlayabilir, ancak yürüme, koşma gibi dokularımızın kan
ihtiyacının arttığı durumlarda yetersiz kalırlar ve dokuda iskemi
oluşumuna engel olamazlar.
Damar tıkanması ne yapar? Damar tıkanması yavaş (kronik) ya da ani (akut) olabilir.
a. Kronik tıkanma:
Yavaş gelişen damar tıkanmalarında, vücudun kollateral damarları
oluşturacak zamanı olduğundan iskemi genellikle çok şiddetli değildir.
Yavaş tıkanma, kollateraller yeterliyse ya da o dokuyu besleyen başka
damarlar mevcutsa hiç belirti vermeyebilir, ya da sadece dokunun kan
ihtiyacı artınca belirti verebilir. Bu olay örneğin kalp damarlarında
olursa, istirahatte olmayan ancak yürüme ve koşma ile gelişen göğüs
ağrısı (stabil anjina) yapabilir. Bacak damarlarında olursa yine
istirahatle olmayan ancak yürüme veya koşma ile gelişen bacak ağrısına
(klodikasyon) neden olabilir. Ancak eğer dokuyu besleyen başka damar
yoksa ya da kollateraller yetersiz ise bu durumda istirahatte bile ağrı
oluşur. Kalpte anstabil anjina, bacakta ise kritik iskemi adı verilen bu
durum kan dolaşımının çok azaldığını ve doku ölümünün (kalpte ise
enfarktüs bacakta ise gangren) yakın olduğunu gösterir.
b. Akut tıkanma:
Bu tür ani tıkanmalarda, vücudun kollateral damarları geliştirecek
zamanı olmadığından dokuda şiddetli bir iskemi gelişir ve kısa sürede
doku ölümü meydana gelir. Bu olay genellikle kalpte enfarktüs, beyinde
inme, bacakta ise gangrenle sonuçlanır. Akut tıkanma 2 mekanizmayla
oluşabilir: Birincisinde, ateroskleroz nedeniyle daralmış olan
atardamarlara günün birinde aniden bir pıhtı oturabilir ve bu damarlar
tamamen tıkanır. Oluşan bu pıhtıya trombüs adı verilir. İkincisinde ise,
vücutta oluşan böyle bir trombüsten kopan bir parça daha uçtaki
atardamarlardan birine gider ve o damarda tam tıkanmaya neden olur.
Örneğin, şah damarındaki bir pıhtı bu şekilde beyne kaçarak felce neden
olabilir ya da kasık damarından kaynaklanan bir pıhtı ayak damarını
tıkayarak gangrene neden olabilir. Bu şekilde kan damarları içinde
seyahat ederek uzak noktadaki bir damarda tıkanıklığa neden olan pıhtıya
embolus ya da çoğul haliyle emboli denir.
Damar hastalığı kimlerde görülür?
Damar
hastalığı genellikle 50 yaşın üzerindeki bireylerde görülür ve sıklığı
yaş ilerledikçe artar. Yaş dışında en önemli risk faktörleri genetik
yatkınlık, şeker hastalığı (diabet), sigara içme, kolesterol yüksekliği,
tansiyon yüksekliği, böbrek yetmezliği ve aşırı kilo (obesite) olarak
sıralanabilir.
Damar hastalığının diğer nedenleri nelerdir?
Ateroskleroz
dışında damar tıkanması yapan en önemli hastalıklar, Takayasu hastalığı
gibi damar iltihaplanmaları (vaskülit), fibromusküler displazi, Burger
Hastalığı ve Raynaud hastalığı gibi daha nadir rastlanan durumlardır.
Takayasu hastalığı daha çok 40 yaşın altındaki kadınlarda görülen, aorta
ve ana dallarında damar duvarında düzgün kalınlaşma sonucu darlık ve
tıkanıklıklar yapan bir hastalıktır. En çok kol ve boyun damarları ile
karında iç organ damarları tutulur. Fibromusküler displazi, yine 40
yaşın altında kadınlarda daha sık görülen, böbrek, şah damarı ve
karındaki diğer bazı damarlarda tesbih dizisi şeklinde daralma ve
genişlemeler yapan bir hastalıktır. Böbrek damarlarındaki görünümü tanı
koydurucudur. Buerger hastalığı ise daha çok 40 yaşın altında ve sigara
içen erkeklerde görülen, el ve ayak damarlarında duvar kalınlaşması
sonucu tıkanıklıklara neden olan bir hastalıktır. Hastalığı durdurmanın
tek yolu sigarayı bırakmaktır. Bu hastalıklardan yeri gelince daha
ayrıntılı olarak bahsedilecektir.
Damar
hastalığı denildiğinde, genellikle kalpteki koroner damar
tıkanıklıkları ve bunun sonucu oluşan kalp krizi akla gelir. Vücudun
diğer organlarının damarlarının da tıkanabileceği, ya da bu damarlarda
balonlaşma, fistül, malformasyon gibi başka problemler de olabileceği ve
bunların sonucunda ciddi sağlık problemlerinin gelişebileceği pek
bilinmez. Oysa, kalp dışındaki damarlarda, özellikle bacak, böbrek,
barsak, kol, karotis ve beyin damarlarında da daralma ve tıkanmalara
sıkça rastlanmakta ve felç, böbrek yetmezliği, gangren ve hatta ölüm
gibi ciddi sonuçlara yol açabilmektedir. Damar tıkanıklıkları yanında,
bu damarlarda, anevrizma (balonlaşma), fistül ve malformasyon gibi daha
az bilinen, ancak kanama, felç ve hatta ölüme yol açabilen başka
problemler de görülebilmektedir. Daha çok atardamarlarda görülen bu
hastalıklardan başka, toplardamarlarda da tromboz, damar tıkanması,
malformasyon, hemanjiom ve varis gibi pek çok probleme
rastlanabilmektedir. Genelde fazla önemsenmeyen bu hastalıkların aslında
yaşam kalitesini bozma yanında, bazen ciddi sağlık problemleri
oluşturabildiği ve hatta hayati tehlike yaratabildiği de pek
bilinmemektedir.
Geçtiğimiz yüzyılda, son 15-20 yıl öncesine
kadar, damar hastalıklarında neredeyse tek görüntüleme yöntemi
anjiografi, tek uygulanan tedavi yöntemi ise cerrahi operasyondu. Oysa,
temelleri 1960-70 lerde atılan, ancak yaygın uygulanmaya 1990' lı ve
2000' li yıllarda başlanan, anjioplasti, stent, stent-greft, trombolitik
tedavi ve embolizasyon işlemleri ile, daha önce tek tedavisi cerrahi
olan birçok damar problemini lokal anestezi altında damar içinden tedavi
etmek mümkün hale gelmiştir. Aynı yıllarda, toplardamarlardaki
tıkanıklıklar ve derin ven trombozu tedavisinde de anjioplasti, stent ve
trombolitik tedavi yaygın olarak kullanılmaya başlanmış, pulmoner
emboliden korunmak amacıyla Vena Kava Filtresi kullanımı yaygınlaşmış ve
son olarak da 2002 yılından beri kullanılan ve varis tedavisinde çığır
açan endovenöz lazer, radyofrekans ve skleroterapi gibi yöntemlerle
endovasküler (damar içinden) tedaviler çok daha sık kullanılır hale
gelmiştir.
Günümüzde, tüm dünyada, damar hastalıklarında
endovasküler tedavi uygulamaları hızla yaygınlaşırken cerrahi tedavi
yöntemleri göreceli olarak azalmaktadır. Gelişmiş batı ülkelerinde,
endovasküler tedavi, damar hastalıklarında ilk tercih edilmesi gereken
yöntem olarak kabul edilmektedir. Bunun nedenleri endovasküler tedavinin
lokal anestezi altında iğne deliklerinden yapılması, yara-kesi izinin
olmaması, riskinin daha az olması ve hastanede kalış süresinin genelde
bir günü aşmaması, dolayısıyla hastanın normal yaşama dönme süresinin
çok daha kısa olmasıdır.
Damar Tıkanıklığı Nedir?
Damar tıkanıklığı tedavisinde kullanılan % 100 Bitkisel ürünleri görmek için tıklayabilirsiniz....
Aşırı yağ birikimi ve kolesterol artışı sonucunda tıkanan damarlar
yeterli oranda kan akışını engellemektedir. Kan akışının azalması yani
damar tıkanıklığı beyin, kalp ve diğer hayati organlara yeterince kan
yani oksijen gitmemesine yol açar ve bu organların fonksiyonlarını tam
olarak yerine getirememesine neden olur. Damar tıkanıklığı çeşitli
cerrahi müdahalelerle düzeltilebildiği gibi dengeli beslenme ve düzenli
egzersiz damar tıkanıklığı ile savaşmada etkili yöntemlerdir.
Özellikle C vitamini eksikliğinde hasar gören damar çeperleri vücudun
kolesterolü kullanarak bu yırtılmaları ve hasarları onarmasına neden
olur. Ancak damar çeperini onarmak için vücudun yama olarak kullandığı
kolesterol zaman içinde sertleşir ve çeşitli kardiyovasküler
rahatsızlıkların ortaya çıkmasına sebep olur. Bundan da anlaşılabileceği
gibi vücudumuzun ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineraller alınmazsa damar
tıkanıklığı sorunu yaşamak kaçınılmazdır.
Ülkemizde damar tıkanıklığı sonucu yaşanan rahatsızlıkların
giderilebilmesi için her yıl binlerce kişi by-pass operasyonu, stent
takılması gibi hiç de ucuz olmayan tedavi yöntemlerine başvurmaktadır.
Bu operasyonlar ya da vücuda cerrahi olarak müdahale edilen
operasyonların hepsi belirli riskler taşımaktadır. Ayrıca ameliyat
sonucunda tıkalı damarlarınız açılsa bile beslenme alışkanlıklarınızı
düzenlemez ve hareketsiz hayatınızı devam ettirirseniz yine damar
tıkanıklığı sorunu yaşamanız çok büyük bir olasılıktır. Kısacası damar
tıkanıklı yaşamamak veya yaşayıp ameliyat olduktan sonra tükettiğiniz
gıdaları kontrol altına almalı ve hayatınızda spora yer vermelisiniz.
Damar Tıkanıklığı İçin Şifalı Bitkiler Ve Doğal Tedavi Yöntemleri
Yapılan çalışmalar tıkanan damarların yaşam tarzınızda yapacağınız
değişikliklerle hiç bir yan etki oluşturmadan açılabildiğini
kanıtlamaktadır. Aslında yan etkileri her zaman istenilen daha dinç bir
beyin ve vücut yapısı, daha sağlıklı bir hayat gibi olumlu olanlardır.
Aşağıda damar tıkanıklığı sırasında iyileşebilmek ya da damar
tıkanıklığının sizin için bir sorun olmasını engellemek için uygulamanız
gerekenler ve tüketmeniz gereken gıdalar hakkında bilgiler
bulabilirsiniz.
Yanlış Beslenme:
Yediğiniz yemekleri değiştirerek damar tıkanıklığını
engelleyebileceğinizi tekrar tekrar belirtmek istiyorum çünkü bu en
önemli nokta. Hamburger, patates kızartması gibi işlenmiş gıdalar, cips
ve benzeri hazır ürünler, bol yağlı kebaplar damarlarınızın baş düşmanı.
Gün içinde öğün atlamamalısınız. Ayrıca metabolizmanın en yavaş olduğu
dönemler olan gece saatlerinde yemek yememelisiniz.
Lifli Gıdalar:
Kepekli tahıl, fasulye, yulaf ezmesi tüketmek, bolca sebze ve meyve
yemek yüksek lif içerdiklerinden damar tıkanıklığına yol açan kolesterol
düzeyinin düşmesine yardımcı olacaktır.
Omega3:
Somon, tuna balığı ve keten tohumu gibi omega3 deposu gıdalar kan
pıhtılaşmasını ve kolesterolün oksidasyonunu engellemek için sisteminize
yardımcı olmaktadır. Ayrıca domatesin içinde bulunan likopen
kolesterolün oksidasyonunu düzenlemektedir.
E Vitamini:
Ay çekirdeği gibi E vitamini açısından zengin gıdalar damar duvarlarının iltihaplanmasını azaltacaktır.
Düşük Kolesterol:
Doymuş yağ oranı yüksek yiyeceklerden kaçınmalısınız. Doymamış yağ oranı
yüksek balık, badem, ceviz, fındık, zeytinyağı, kanola yağı, fıstık
gibi doğal ürünlerden vücudunuzun yağ ihtiyacını karşılayabilirsiniz.
Besin Takviyeleri:
Balık yağı ya da E ve K vitaminlerinin bulunduğu besin takviyeleri damar
çeperlerinde biriken plakaların azalmasına yardımcı olduğu
bilinmektedir.
Kolesterolü düşük tutmak damar tıkanıklığını önleme ve tıkanan
damarların tekrar sağlıklı durumlarına dönebilmesini sağlamak açısından
çok önemlidir. Hem yağ ihtiyacınızı giderebileceğiniz, kolesterolünüzü
yükseltmeyecek hem de yükselen kolesterolü kontrol altına almanıza
yardımcı olacak gıdalar arasında sızma zeytinyağı, yeşil çay, elma
sirkesi, greyfurt, elma, balık yağı ve sarımsağı sayabiliriz. Bu
gıdaları dönüşümlü olarak diyet listesine eklemeniz kan sirkülasyonunuzu
düzenleyecektir.
Kabul ediyorum spor delisi bir millet değiliz. Yürüyen merdivenler
dünyada herhalde en çok bizim ülkemizde seviliyor. Ancak mutlaka ama
mutlaka günlük egzersiz programı yapmalı ve bu programa bağlı
kalmalısınız. Düzenli egzersiz sadece damar tıkanıklığı için değil tüm
diğer organlarımız ve genel sağlığımız için hayati önem taşımaktadır.
Kötü kolesterol düzeyini aşağıda tutmak için günde en az 45 dakika
tempolu yürüyüş yapın. Yüzme, bisiklet hatta dans etmek bile arterlerde
bulunan plakların erimesine yardımcı olur.
Stres kontrolü damar tıkanıklığı engellemek için yapılması gerekenler
arasındadır. Stres sonucu vücutta oluşan hormonal dalgalanmalar damar
tıkanıklığına neden olabilir. Stres yönetimi ile ilgili kitaplar okuyun.
Hobilerinize vakit ayırın, kitap okuyun, müzik dinleyin. Çeşitli
meditasyon tekniklerini öğrenebileceğiniz kurslara katılabilirsiniz.
Evet, damar tıkanıklı ve buna bağlı rahatsızlıklar ülkemizde ve dünyada
milyonlarca kişiyi etkisi altına almakta. Ancak yaşam kalitenizi
yükseltecek bir kaç değişiklikle bu hastalığı engelleyebilir ve
damarlarınızı yine eski sağlığına kavuşturabilirsiniz.
Ateroskleroz,
atardamarlarda meydana gelen en yaygın hastalıklardan biridir.
Atardamarlardan birinin, belirli bir sebeple daralması veya tıkanmasına
Ateroskleroz denir. Genelde damar çeperlerine yağ birikmesi sonucu
meydana gelir. Biriken bu yağ aynı zamanda damarların esnekliğini bozar
ve sertleşmelerine neden olur. Genelde orta yaşlı erişkinlerde ve
erkeklerde görülen tedavi edilmezse ölümcül olacak kadar tehlikeli bir
rahatsızlıktır.
Yazımızda aterioskleroza neden olan faktörler, belirtileri ve tedavisi hakkında bilgi aktaracağız.
DAMAR TIKANIKLIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?
Arteriyosklerozda belirti damarda olan tıkanıklığın veya arızanın yeri
ile ilgilidir. Damar tıkanıklığı nedeni ile dokulara yeterli oksijen
gidemez, sonucunda ilgili bölgedeki kan dolaşımı engellenir.
Lezyon beyinde ise; görme ve konuşma bozuklukları, hafıza kaybı, kısa
süreli bilinç kaybı, yer ve zaman kaybı, kol veya bacaklarda kas gücünün
ani ve geçici olarak zayıflaması ve beyin trombozu gelişir.
Lezyon kalpte ise; kalp kasının kasılma gücü zayıflar. Kalpte ritim
düzensizlikleri, göğüs ağrıları ve sonunda ise kalp krizi oluşur.
Lezyonlar bacakta ise; yürürken kramp ağrıları, ısı kaybı, kramplar, deride kalınlaşma ve koyulaşması oluşur.
Böbrekte ise; kan basıncının artması, böbrek fonksiyonlarında işlev kaybı meydana gelebilir.
DAMAR TIKANIKLIĞI NASIL OLUŞUR?
Atardamarlar çeperine yağ birikmesi, zamanla damara hasar vermeye
başlar. Şöyle ki; atardamarın kendi hücrelerinin çoğalması ile damardan
çeşitli kimyasallar salınır. Bu arada, kan dolaşımındaki hücreler de
damar iç yüzüne yapışmaya başlar. Bunların da etkisi ile yağ
birikintileri ve hücre yığılmaları, damarın iç yüzüne doğru kabaran
plaklar oluşturur. Bu plaklar daha da büyüyüp damarın esnekliğini
kaybetmesine ve tıkanmasına sebep olur. Bazen sertleşmiş olan plak, dış
yüzeyi çatlayınca, kandaki kan pulcukları da plağa yapışmaya başlar ve
damarın içi daha da daralır. Bu darlık belirli bir dereceye ulaştığında
damarın beslediği organlarda ya da dokularda kansızlık nedeni ile
şikâyetler başlar.
DAMAR TIKANIKLIĞI NEDENLERİ NELERDİR?
Kilo problemleri, Egzersiz yapmama, fiziksel aktivite eksikliği, Alkol, sigara kullanımı, Şeker, frengi, gut hastalığı, Psikolojik bozukluklar, Aşırı yağlı beslenme, Kanamalardan kaynaklanan problemler, Demir eksikliği,
Damar tıkanıklığı tedavisinde kullanılan % 100 Bitkisel ürünleri görmek için tıklayabilirsiniz....
DAMAR TIKANIKLIĞI TEDAVİSİ NASILDIR?
Aterosklerozda hedef, hastalığın ilerlemesinin engellenmesidir. Bu
sebeple tedavisinden daha fazla önemli olan yukarıda sayılan
özelliklerin sizde bulunmamasıdır.
Tıkanma meydana gelmişse doktorun tedavi yöntemine göre, tıkanan damara anjiyo, stent yada bypass uygulaması yapılabilir.
1950’lerden
günümüze kadar hızlı bir gelişme gösteren toplumlarda, kalp ve damar
hastalıkları kaynaklı ölüm oranları giderek azalmaktadır. Çünkü
geliştirilmiş araştırma yöntemleri sayesinde erken teşhis ve tedavi
imkanının artmış olması -modern toplumlardaki risk faktörleri artsa dahalkın zararlı etkenlerden uzaklaşmasındaki bilinçlenmede önem
taşımaktadır.
Kalp ve damar hastalıklarıyla, günümüzde doğumsal ve sonradan edinme
olmak üzere iki şekilde karşılaşmaktayız. Doğumsal olanları öncelikle
anne ve babanın genetik faktörleri ile ilgilidir. Genetik faktörlerin en
önemli bölümünü annenin hamilelik döneminde geçirmiş olduu zararlı
etkiler içerir. Bu zararlı etkilerin başında kontrolsüz ilaç kullanmak,
röntgen ışını almakve bazı ateşli hastalıkları geçirmek gelir. Sonradan
edinme şekli ise, kalp ve damar hastalıkları risk faktörlerinin birikimi
ile karşımıza çıkar. Bu risk faktörleri kişiyi, anne karnından başlamak
üzeretüm yaşamı boyunca etkiler. Sonuç olarak damar sertliğine aday
kişiler kilo alarak gelişmeye başlar ve yüksek tansiyon sahibi olurlar.
Bu da vücudun pompası olan kalbi zorlar. Kalbin iş yükünü artırır.
Kalp Damar Hastalıkları Kalp Damar CerrahisiAynı zamanda koroner
damarlarda sertleşir. Bu sertleşme sonucu koroner damarların yapısı
bozulur ve damarlarda tıkanıklıklar başlar. Koroner yetersizliği
gelişmiş olan bir kalpte iş yükü artışı devam ederse sonuç kalp
krizidir.
Bu kadar önemli olan risk faktörleri nelerdir?
· Stres
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download