Travmatik Toplumlarda Depresyon: Güneydoğu Örneklemi

advertisement
Travmatik Toplumlarda Depresyon:
Güneydoğu Örneklemi
Doç. Dr. Mehmet Yumru
Özel Terapi Tıp Merkezi
AKEV Üniversitesi
Çıkar Çatışması
• Konuşmacı:
-
• Araştırmacı:
-
• Danışman:
-
Travmatik toplumlarda depresyon
• Travmatik toplumlarda ve özellikle şiddet
olaylarının yoğun olduğu bölgelerde
depresyon başta olmak üzere ruhsal
hastalıkların daha sık görüldüğü bilinmektedir.
• Son yıllarda Güneydoğu Anadolu bölgesi
şiddet olaylarının yanında hızlı nüfus artışı, göç
ile bağlantılı nüfus hareketleri, yoksulluk, siyasi
sorunlar, insan hakları ihlalleri ile depresyon
başta olmak üzere ruhsal bozuklukların ortaya
çıkması ve süreğenleşmesinde önemli rol
oynayan değişkenlerin hemen tamamına sahip
bir bölgedir.
• Stresli yaşam olaylarıyla depresyonun
arasındaki ilişkiye vurgu yapan çok sayıda
çalışma vardır (Williams ve Neighbors 2007).
• İster gündelik stres etkenleri, ister bireyin fizik
bütünlüğünü tehdit eden deneyimler, isterse
süreğen nitelik kazanan yaşam deneyimleri
olsun yaşam olayları depresyonun ortaya
çıkışını kolaylaştırmaktadır (Goodwin ve ark.
2007, Dubovsky ve ark. 2004).
• Özellikle yakınların kaybı, fiziksel ve cinsel
şiddete maruz kalma, erken çocukluk
döneminde travmatik yaşantıların varlığı ve
insan eliyle istemli ya da istemsiz olarak
oluşturulan örseleyici deneyimler
depresyonun oluşumuna yol açabilmektedir
(Aker 2006).
• Son yıllarda bölgeye ait bu alanda yapılmış
yeterli çalışma yok.
• Türkiye'de sınıflar ve yerleşim birimleri
arasında depresyon yaygınlığının farklılığını
araştıran epidemiyolojik çalışmalar
yapılmamıştır.
• Epidemiyolojik çalışma yok. En son alan
çalışması: 1998
• Yakın zamanda bir çalışmada Türkiye'nin yedi
coğrafik bölgesini temsilen 29 ilde; ilkokul 2, 3
ve 4'üncü sınıf çocukları, anne-babaları ve
öğretmenleriyle görüşülerek yapılan ve toplam
5 bin 882 çocukla ikişer saat görüşülen
araştırma kapsamında Depresyon
sıklığının Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde en az ortalamaya sahip bölge
olduğunu görülmüştür.
• Yazarlar tarafından bu durum, terör ve
ekonomik sorunlar gibi hiyerarşik olarak önde
olan sorunların bulunduğu ortamlarda
psikiyatrik sorunların daha az dikkat çektiği
şeklinde yorumlanmıştır (Ercan ve ark. 2015)
• Sağlık Bakanlığı
verisi 2014
• Bölge yapısı gereği birey olmaya engel olan
kişilerarası ilişki ağı aynı zamanda güçlü sosyal
destek sağlamasının ve küme içi bağların sıkı
olduğu toplumlarda depresyonun daha az
görüldüğü savı daha az depresif görünümlerin
nedeni olarak belirtilmektedir.
• Hızlı nüfus artışı, göç ile bağlantılı nüfus
hareketleri, yoksulluk, siyasi sorunlar, insan
hakları ihlalleri, ciddi psikososyal sonuçlar
doğuran travmalar, fizik çevre ile ilişkili
sorunlar aynı biçimde ruhsal bozuklukları
ortaya çıkması ve süreğenleşmesinde önemli
değişkenler olmayı sürdürmektedir (Kaya
2007).
• Sivas il merkezinde sosyoekonomik düzeyi
farklı üç ilköğretim okulu öğrencilerinin
depresyon düzeyini inceleyen bir çalışmada
sosyoekonomik durumu düşük olan okulda
bulunan öğrencilerin depresyon puanı yüksek
bulunmuştur (Çetinkaya ve ark. 2008).
S Çetinkaya, S Arslan, N Nur, ÖF Demir, D Özdemir, H Sümer. Yeni Symposium, 2008; 46(3):99-103
• Toplumsal eşitsizlikler cinsiyet rolleri, etnikırksal yapı ve sınıfsal farklılıkları kapsar
biçimde tanımlanmaktadır.
• Güneydoğu Anadolu bölgesi son yıllarda artan
şiddet olayları ve göçler nedeniyle diğer
bölgelere göre bu bağlamda ele alınmayı
gerektirmektedir.
• Almeida-Filho ve ark. (2004) tarafından
Brezilya'da yapılan bir araştırmada yoksul kent
göçmenlerinde depresyonu da kapsayan
ruhsal bozuklukların yaygınlığı yüksek
bulunmuştur.
• Düşük sosyoekonomik düzeyde olan
depresyon olguları sağlık hizmetlerinden de
düşük oranda yararlanabilmektedir (Lorant ve
ark. 2003).
• TPD tarafından yayınlanan ve Diyarbakır,
Mardin, Batman, Şırnak ve Suruç'ta yapılan
mültecilere yönelik Mülteci Raporu’nda (2014)
en sık gözlenen ruhsal sorunların başında
depresyon gelmektedir.
• Şiddete maruz kalmış mülteci çocuklarda TSSB
ve depresyon yüksek bulunmuştur (Reavell &
Fazill 2017).
Reavell J, Fazil Q. The epidemiology of PTSD and depression in refugee minors who have resettled in developed countries. J
Ment Health. 2017 Feb;26(1):74-83
• Güneydoğu gazilerinde TSSB oranı %29.6,
TSSB’ye eşlik eden depresyon oranı ise %16.6
olarak belirlenmiştir (Güloğlu&Karaırmak
2013).
Guloğlu B, Karaırmak Ö. Güneydoğu gazilerinde travma sonrası stres bozukluğu gelişimi. Anadolu Psikiyatri Derg
2013;14:237-44
Güneydoğu Örneklemi
OLGU
• 35 yaşında kadın evli 7 çocuklu
• Yaygın vücut ağrıları nedeniyle önce dahiliye
polikliniğine başvuran kadın hastanın , özellikle
eklem yerlerinde ağrı tariflemesi üzerine brucella
ön tanısıyla tetkikleri yapılmış olup dahiliye
incelemelerinde patoloji saptanmaması üzerine
FTR polikliniğine yönlendirilmiş. FTR polikliniğinde
yapılan değerlendirmelerde de patoloji
gözlenmemesi üzerine herhangi bir hastalığı yok
denilerek durumunun psikolojik olduğu
söylenmiş ve psikiyatriye yönlendirilmiş.
• Hastanın psikiyatrik değerlendirmesinin
başlangıç aşamasında bedensel yakınmaların
ön planda olduğu gözlenmekle birlikte,
görüşmenin ilerleyen aşamalarında son 3 aydır
belirtilerin olduğu evde herhangi bir iş
yapamadığı, en küçüğü 1 yaşında olan
çocuklarına bakmakta zorlandığı öğrenilmiştir.
• Bu süre zarfında zayıfladığını, yemek yemek
istemediğini, gece iki, üçe kadar
uyuyamadığını belirten hasta bunları
anlatırken çökkün görünmekteydi ve
ağlamaya başladı. Son zamanlarda sık sık bu
durumun olduğunu, yalnız kaldığı zamanlarda
ağlamalarının olduğunu belirtti.
• Eşinin, FTR polikliniğinden çıktıktan sonra
numara yapmaması konusunda kendisine
kızdığını söyleyen hasta, son günlerde ev işleri
yapamaması ve çocuklarına bakamaması
nedeniyle sık sık eşinin kendisine kızdığını ve
düzelmezse evleneceğini söylediğini belirtti.
• Doğu ve Güneydoğu bölgesi pre modern bir
toplum yapısını yansıtmaktadır. Son dönem
güney bölgemizden gelen göç ile birlikte bu
yapı daha fazla belirginleşmektedir.
• Bu tür toplumlarda somatoform ve disosiyatif
bozuklukların sık görülmesi, depresyonun
somatik belirtilerle seyretmesi beklenir.
• Sosyal ve kültürel etkenlerin depresyonun oluş
nedenleri yanında, belirti örüntüsünün ve çare
arama davranışının biçimlenmesinde rol
oynadığı kabul edilmektedir.
• Depresyonda kültürler arasında gözlenen en
önemli farklılığın rahatsızlığın dışavurumu ve
dile getirilmesinde olduğu bildirilmektedir.
• Güneydoğu Anadolu bölgesinde depresyon
başvuru sıklığı yanında başvuru şekli, tedavi
arayışı, tedavi şekli gibi konularda da farklılık
gösterebilmektedir.
• Klinik deneyimler ve çok sayıda ki
araştırmalarda somatoform ve disosiyatif
belirtiler gibi somatik belirtilerin depresyonda
sık görüldüğü bilinmektedir.
• Güneydoğu bölgesinde de çalışan psikiyatri
hekimlerinin ilk başvuru belirtisi olarak
somatik belirtilerin olduğunu belirtmesi bu
bulguyu desteklemektedir.
• Hatta depresyon olguları çoğunlukla başka
uzmanlık dallarına başvurduktan sonra
hastalığın ilerleyen evrelerinde
başvurmaktadırlar.
• Güneydoğu bölgesinde yapmış olduğumuz bir
çalışma da panik bozukluk belirtileri
tanımlanıp, “bu durumda ne yaparsınız?” diye
sorulduğunda deneklerin %57’si iç hastalıkları
doktoruna gideceğini belirtmişti ve bu cevabı
veren deneklere bir sonraki soruda “iç
hastalıkları doktorunuz sizi psikiyatriste
yönlendirirse ne yaparsınız” diye soruldu.
• Bu soruyu deneklerin %64.1’i “psikiyatriste
giderim” şeklinde cevaplarken, deneklerin
%16’sı ise tekraren başka bir iç hastalıkları
doktoruna gideceğini belirtmişlerdir (Savaş ve
ark. 2005).
• Yine bu tür toplumlarda çare arayışı dini ve
geleneksel olabilmektedir.
• Güneydoğu örnekleminde yapmış olduğumuz
çalışmada “Ruh ve sinir hastalığı olan biri sizce
kime gitmelidir?” diye sorulduğunda deneklerin
%57.6’sı “psikiyatri doktoruna”, %36.4’ü
“psikologa”, %4’ü “nöroloji doktoruna”, %1.4’ü
“din adamlarına (şeyh, şıh, cinci, büyücü, cami
hocası)”, %0.6’sı “iç hastalıklarına doktoruna
gitmelidir” cevabını vermiştir (Savaş ve ark.
2005).
• Bu sonuç o dönemin bölge yapısı, psikiyatri
hekim sayısının son yıllarda bölge de artmış
olması ya da ruh sağlığı hastalıklarının
bilinirliliği gibi nedenlerle açıklanabilir.
• Şanlıurfa'da majör depresyon tanısı konulan
kişilerin depresyonlarını ifade biçimleri ile ilgili
bir çalışmada depresyonu olan kişilerin en sık
olarak “sıkıntı” ifadesini kullanarak duygusal
alanla ilgili yakınma bildirdikleri, sıkıntı,
uykusuzluk ve sinirlilik şikâyetleri bildiren
kişilerin depresyon açısından sorgulanması
gerektiği bulunmuştur (Yanık ve ark. 2004)
• Bölgede travma ve ilişkili ruhsal hastalıklar ile
birlikte depresyon sık görülmektedir.
• Somatizasyon ve disosiyatif belirtiler
depresyonun bölgedeki ortak dilidir.
• Bölge de çalışan/çalışacak psikiyatri hekimleri
depresyonun bu kültürel farklılıklarını mutlaka
dikkate almalıdır.
TEŞEKKÜR EDERİM
Download