Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) 3 Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016) Sema YILMAZ GENÇ Mehmet Emin YARDIMCI Kadir GÖÇERİ Özet Türkiye ekonomisi 2001 yılında yaşadığı, tarihinin en büyük ekonomik krizi olarak nitelendirilen finansal krizden çıkmak amacıyla uygulamaya koyduğu Güçlü Ekonomiye Geçiş programıyla birlikte makroekonomik değişkenler çerçevesinde sağlıklı bir yapıya kavuşmuştur. İstikrar programının temel hedefi 1980’li yıllardan beri ekonomide önemli bir sorun olan yüksek enflasyonu düşürmek ve fiyat istikrarını sağlamak olmuştur. Nitekim uygulanan politikalar sonucunda fiyat istikrarı sağlanmış, makroekonomik değişkenler bağlamında iyileşmeler gözlemlenmiştir. Fakat her ne kadar genel anlamda olumlu sonuçlar gözlense de, istikrar programının sonucunda reel kurun aşırı değerlenmesi beraberinde çeşitli sorunları ortaya çıkarmıştır. Bu sorunlardan en önemlisi cari işlemler açığı olmuştur. İstikrar programının bir sonucu olan reel kurdaki değerlenmenin ithalatı daha cazip hale getirmesi ve bunun yanı sıra Çin ve Hindistan gibi dünya ara malı üretim merkezlerinin DTÖ’ne üye olması, Türkiye ekonomisinin üretim sürecinde yerli ara malların yerine yabancı ara malları kullanarak ithalatının artırmasına neden olmuştur. Bu faktörlerin yanı sıra yurtiçi tasarrufların yatırımlara dönüşmemesi, enerjide dışa bağımlılık ve dış borç stokunun yüksek olması gibi etkenlerde cari açığın derinleşmesinde önemli rol oynamaktadır. Cari açık sorunun sürdürülebilir nitelik taşıması gelecekte olası finansal krizlerden kaçınma açısından büyük önem taşır. Bu anlamda sürdürülebilir bir cari açık için temel koşul ülkenin dış açık vermesine sebep olan sermaye ithalinin kalıcı ve reel üretime katkıda bulunacak nitelikte olmasıdır. Türkiye 2000’li yıllar boyunca kısa vadeli portföy yatırımları ile cari açığını 82 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) finanse etmiştir. Bu Türkiye ekonomisinin sürdürülemez cari açık sorunuyla karşı karşıya kalabileceğini göstermektedir. Bu çalışmanın amacı 2002 ile 2016 yılları arası Türkiye ekonomisinin cari işlemler açığının analiz edilmesi ve sürdürülebilirliğinin gösterilmesidir. Anahtar Kelimeler: Ödemeler Sürdürülebilirlik, Ekonomik Kriz. Bilançosu, Cari Açık Sorunu, Jel Kodları: E22, F32, F40 1.Giriş Bir ekonomide finansal istikrar ve uluslararası iktisadi gelişmeleri gösteren en sağlıklı gösterge; ödemeler dengesi ve onun ana hesap gruplarından olan cari işlemler hesabıdır. Bu bağlamda, ekonominin dış ticaret ilişkilerini de kapsayan cari işlemler dengesindeki bir açık, ülkenin dış ekonomik ilişkiler sonucunda elde ettiği döviz gelirlerinin, yerleşiklerinin dışarıya aktardığı döviz giderlerinden daha düşük olması ile ortaya çıkar. Bununla birlikte, literatürde ifade edildiği gibi ülke içinde yatırımların mevcut tasarruflar ile karşılanamayışı halinde, yerleşik iktisadi birimlerin dışarıdan finansal kaynak elde etmeye yönelmesiyle oluşan tasarruf açığı da, dış ekonomik dengede bozulmaya yol açacak ve cari işlemler hesabında açık oluşturacaktır. 1980’li yıllarla birlikte dışa açık bir görünüm kazanan Türkiye ekonomisinde, son 30 yılda ödemeler dengesinin önemi artmıştır. Dışa açık sanayileşme sürecine girilmesinin yanı sıra 1989 yılıyla beraber sermaye ve finansal hareketlerin önündeki sınırlamaların kaldırılması; finansal kaynakların dışarıdan temin edilmesinin kolaylaşmasına olanak sağlamıştır. Bu kapsamda, 1989 yılıyla beraber ekonomide cari işlemler hesabı ve onu dengeleyen finans hesabı serbestleştirilerek önem kazanmıştır. 1980’li yıllarda uygulamaya konulan programların hedeflerinden biri her ne kadar ihracat gelirlerini artırmak olsa da, genel anlamda ithalat yükselişi daha belirgin olmuş; ekonomide dış ticaret ve cari işlemler açığı süreklilik kazanmıştır. Böylece cari işlemler açığı, günümüze dek ulaşan önemli bir ekonomik problem halini almıştır. Oluşan cari işlemler açığı her ne kadar 83 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) ödemeler bilançosundaki finansal kaynaklar ile karşılansa da, bu cari işlemler açığının bir problem olmadığını göstermemektedir. Bu yüzden cari açık, finanse edildiği kaynakların niteliği itibariyle farklılık göstermektedir; özellikle kısa vadeli kaynaklar ile finanse edilmesi halinde bu ilgili ekonomide ciddi riskleri beraberinde getirmekte, ekonomik krizlere yol açabilmektedir. Nitekim ülkemizin yaşadığı en büyük krizler olan 1994 ve 2001 krizinin arka yüzünde, cari işlemler hesabındaki dengesizlik ve finansmanının kalitesizliği de vardır. 2001 yılında ortaya çıkan iktisadi krize yönelik uygulamaya konulan istikrar programları çerçevesinde, Türkiye ekonomisi makro büyüklükler bağlamında önemli ölçüde iyileşme yaşamış, yüksek enflasyon kontrol altına alınarak, tek haneli rakamlara düşürülmesi başarılmıştır. Makroekonomik istikrarın yanında siyasi istikrarın da sağlanması ve özelliklede küresel piyasalarda yaşanan likidite bolluğunun etkisiyle ortaya çıkan olumlu gelişmelerle, 2008 yılına dek istikrarlı ve kesintisiz bir büyüme yapısına kavuşan Türkiye ekonomisinde, ihracat performansında da sağlıklı gelişmeler gözlenmiş; ihracat 2001 yılında 31,3 milyar dolar iken 2008 yılında 132 milyar dolara yükselmiştir. Buna karşın aynı dönemde ithalattaki yükseliş daha hızlı şekilde gerçekleşmiş; 41,3 milyar dolardan 201,9 milyar dolara yükselmiştir. Dolayısıyla, genel anlamda makroekonomik değişkenler açısından oldukça olumlu gelişmeler yaşanmasına karşın, dış ticaret açığı bu dönem içerisinde önemli ölçüde ivmelenmiştir. Bunun yanı sıra, ilgili dönemde kısa vadeli ve spekülatif portföy yatırımlarının ülke içine girişinin hızlanması ülkemizin finansal kırılganlığını da artırmıştır. Her ne kadar 2008 sonrası, küresel finans krizinin etkisiyle dış ticaret hacminin daralmasına bağlı olarak cari işlemler açığı görece daralma yaşasa da, cari dengesizlik günümüze dek hala yüksek düzeylerde seyretmekte ve etkisini sürdürmektedir. Bu çalışmada, ilk olarak 2002-2016 dönemlerinde cari işlemler açığının Türkiye ekonomisinin iktisadi yapısından kaynaklanan nedenleri gösterilecek ve ardından finansman kalitesi analiz edilecektir. Bu anlamda, cari açık sorununun sürdürülebilirliği de çeşitli kriterler açısından yorumlanacaktır. 84 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) 2. Cari İşlemler Açığı ve Sürdürülebilirlik Kavramı Mal ve hizmetlerin ithalatı ve ihracatından kaynaklanan hareketler cari işlemler hesabında gösterilmektedir. Bu anlamda cari işlemler dengesi, bir ülkenin mal ve hizmetlerinin net ihracatını ölçmektedir (R.Krugman, Obstfeld, & Melitz, 2012). Dolayısıyla, cari açık, bir ülkenin yerleşikleri tarafından yapılan mal ve hizmet ithalatından oluşan giderlerin, yabancı yerleşiklere yönelik yapılan ihracat gelirlerini aştığında ortaya çıkmaktadır. Cari açığın sürdürülebilirliği kavramı ise, ekonomik kriz olmadan bir cari açığın ne uzunlukta sürdürüleceğini ifade eder. Bu esas olarak, ekonomik krize bir önlem almak değil; kriz ortaya çıkmadan cari işlemler açığının ne kadar süre daha sürdürüleceğini ölçmektir. Dolayısıyla da sürdürülebilirliği, ülke ekonomisinin dışarıdan elde ettiği ödünç kaynaklarının finansmanını yapılabilmesi veya yapamaması durumunu göstermek olarak tanımlayabiliriz (Turan & Barak, 2016). Cari işlemler hesabında oluşan bir açık büyük ölçüde borçlanma yoluyla finanse edilmiştir. Bu bağlamda ödemeler bilançosunda cari açığın oluşması halinde, sermaye veya finans hesabında fazlalık olması gerekir. Fakat burada dikkate alınması gereken asıl nokta, cari açığın finansmanın hangi sermaye kaynağı ile finanse edilmiş olduğudur. Bu noktada cari açığın finansmanı; kısa vadeli yabancı sıcak para girişi ile sağlanması sorun yaratırken; uzun vadeli, özellikle de doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile sağlanmasının sorun yaratmadığı ifade edilir (Yeldan, 2005). Çünkü doğrudan yabancı sermaye yatırımları, ekonomide kalıcı nitelikte olup; piyasada yaşanabilecek herhangi bir belirsizlik durumunda spekülatif atakları daha düşük seviyelerde gerçekleştirir. Buna karşın portföy yatırımlarında söz konusu spekülatif eğilimler oldukça sık gözlenmektedir. Bu açıdan, bir ülke dış açık verdiği taktirde bunu borç yaratmayan ve uzun vadeli kaynaklar ile finanse etmesi arzu edilmektedir. Cari açığın sürdürülebilirliğinde ülkenin iktisadi yapısı belirleyici rol oynamaktadır. Bir ülkenin tasarruf-yatırım dinamikleri, büyümesinin karakteri, dışa açıklık seviyesi, dış yükümlülüklerinin bileşimi ve finansal yapısı o ülkenin cari açığının sürdürülebilir olup olmadığını anlamamızı sağlamaktadır. Yüksek yatırım ve yüksek tasarruf düzeylerine sahip 85 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) ekonomiler, üretim kapasitesini genişletmesi vasıtasıyla ileride daha yüksek büyüme hızlarına erişecek ve zamanlar arası borç ödeme kabiliyetini de geliştirecektir. Bununla birlikte ülkenin dış borcunun GSYİH içerisindeki payı düşük olması halinde de o ülkenin cari açığının finansmanı kolaylaşacak ve sürdürülebilirliği olumlu yönde etkilenecektir (Milesi & Razin, 1996). Son olarak bir ülkenin cari açığının karşılanmasına konu olan yabancı kaynaklar da riskli ve risksiz olarak ikiye ayrılmaktadır. Borç yaratan ve kısa vadeli kaynak bileşiminin finansman payı içerisinde belirginleşmesi, bir başka deyişle finansman kalitesizliği sürdürülemez bir cari açığı işaret ederken, kalıcı nitelikte ve borç yaratmayan kaynakların finansman içerisindeki payının ağırlık kazanması ise sürdürülebilir bir cari açığı tarif etmektedir. 3. Gelişmekte Olan Ülkelerde Cari Açık Sorunu ve Nedenleri Gelişmekte olan ülkeler, sıklıkla nitelikli veya yarı nitelikli emek-yoğun malların üretiminde uzmanlaşma yoluna giderken, gelişmiş ülkelerde sermaye yoğun ve teknoloji yoğun malların üretimi ile uluslararası ticarette üstünlük yarışı içerisindedir. Bu bağlamda kuşkusuz, sermaye ve yatırım mallarının önemli bir kısmının gelişmiş olan ekonomilerin elinde olması, gelişmekte olan ülkeleri gelişmiş ülkelerin en önemli ithalat partneri yapmakta ve onları ithalata bağımlı kılmaktadır (Afşar, Kalaycı, & Gündüz, 2014). Ayrıca GOÜ’lerin önemli bir kısmının yatırım yapmak için gerekli finansal kaynak kıtlığı yaşaması, bir başka deyişle tasarruf eğilimlerinin düşük kalması, onları dışarıdan fon kaynağı arayışına mecbur bırakmaktadır. Tüm bu etkenler gelişmekte olan ülkelerin önemli bir kısmında cari işlemler açığı ortaya çıkmasına neden olmuştur. Piyasa ekonomisinde, gelişmekte olan ülkelerin kalkınma aşamasının en önemli gerekliliklerinden biri olan küresel entegrasyon, bu ülkelerin ihtiyaç duyduğu girdi ve yatırım malı ihtiyacını giderirken bir diğer yönüyle de; yüksek cari işlemler açığı oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Özellikle 1980’lerle birlikte küreselleşmenin ivme kazanmasıyla beraber, GOÜ’lerin piyasa ekonomisine daha güçlü şekilde katılmaları ve dışa açık görünüm kazanmaları, uluslararası iktisadi ilişkiler çerçevesinde daha çok ithalat 86 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) performanslarını artırmış, en önemlisi de ihracatlarını ithalata bağımlı kılmıştır. Bunun bir sonucu olarak cari işlemler açığı bu ülkelerde süreklilik arz etmeye başlamış, bir başka deyişle kronikleşmiştir. Bu doğrultuda, Türkiye’nin de içinde bulunduğu GOÜ’lerde cari işlemler dengesinin önemi giderek artan ölçüde yükselmiştir (Bayraktutan & Demirtaş, 2011). Her ne kadar dış dengesizlik yaratsa da, GOÜ’lerde dışa açılma süreci özellikle doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ülke içine transfer edilmesiyle birlikte bu tip ülkelerin istihdamını ve ekonomik verimliliğini önemli ölçüde artırmaktadır. Ülke içinde yetersiz kalan kaynakların dışarıdan sağlanmasıyla birlikte, atıl kapasitenin reel üretime daha güçlü bir şekilde katılması, iktisadi gelişimi ivmelendirmektedir. Bu anlamda GOÜ’lerin dışa açılmasının başarılılığı, reel sektörü geliştirip geliştirememesine bakılarak ölçülmektedir. 4.Türkiye Ekonomisinde Cari Açığın Gelişimi Türkiye’de 24 Ocak 1980 kararlarıyla birlikte ekonominin yapısı ithal ikameci politikalardan dönüşüme uğrayarak dışa açık nitelik kazanmış, dış ticaret ve uluslararası sermaye akımlarının önündeki engeller kaldırılmaya başlanmıştır. İstikrar tedbirlerinin hareket noktalarından biri de ödemeler dengesinin açıklarının azaltılmasına yönelik olmuştur. Dolayısıyla bu dönemde ülke ekonomisinin ödemeler dengesi önem kazanmıştır. Bunun yanı sıra, 1989 senesinde uluslararası sermaye hareketleri tam liberalize edilmiştir. Bu yüzden, 1989-2001 dönemi cari işlemler dengesinin gelişiminde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bununla beraber 2000’li yıllarla birlikte üretimin dışa bağımlı yapısının belirginlik kazanması, 2002 yılında uygulamaya konulan fiyat istikrarına yönelik politikaların bir sonucu olarak ulusal paranın değerlenmesi ve son olarak 2003 yılıyla beraber AsyaPasifik kaynaklı ithalat artışının sıklaşması; dış ticaret açığı ile cari açığın eş anlı yükselişine sebep olmuştur. 87 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) Grafik 1: Cari İşlemler Dengesinin Seyri (Milyon Dolar) 20.000 0 -20.000 -40.000 -60.000 -80.000 -100.000 Cari İşlemler Dengesi Dış Ticaret Dengesi Kaynak: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 1’de, 1989 senesindeki finansal serbestleşmeden günümüze dek Türkiye ekonomisinin cari işlemler dengesinin gelişimi gösterilmektedir. 1989 senesinde 938 milyon dolar fazlalık oluşan cari işlemler dengesinde, sonraki yıl 2,6 milyar dolar açık oluşmuştur. Bunun temel nedeni ise IrakKuveyt savaşı ile birlikte Türkiye’nin dünyada iki önemli pazarını kaybetmesi ve dolayısıyla da ihracat performansının zayıflamasıdır. 1994 senesine kadar genelde cari işlemler dengesinde açık oluşurken, özellikle 1993 senesinde o tarihe kadar ki en yüksek dış ticaret açığı gerçekleşmiştir. Ekonomik krizin habercisi olan bu gelişmenin temel nedenleri; kısa vadeli sıcak para girişini sağlayacak şekilde uygulanan faiz politikası ve 1993 senesinde OECD ülkelerinde yaşanan durgunluktur. Nitekim bu gelişmelerin bir sonucu olan 1994 krizi ise, dış ticaret hacmini daraltması ve ithalatı olumsuz etkilemesi sebebiyle cari işlemler dengesinde fazlalık oluşmasını sağlamıştır. 1995-1997 döneminde gelir bölüşümündeki dengesizlik devam etmiş, buna ek olarak reel ücretlerdeki düşüşün de etkisiyle cari açık 2,3 milyar dolar gibi kontrol edilebilir bir seviyede kalmıştır. 1998 senesinde Türkiye’nin en önemli dış ticaret partnerlerinden olan Rusya’da yaşanan kriz, yine bu dönemde cari işlemler dengesinde 88 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) fazlalık oluşmasını sağlamıştır. 1999 yılında yaşanan doğal afetlerin reel üretimde durağanlaşmaya yol açması, ihracat performansını bozması ve depremin hasarlarını giderme amaçlı yapılan yüksek ithalat artışı sebebiyle cari işlemler hesabındaki açık bu dönemde ivmelenmiştir. Cumhuriyet ilanından beri ortaya çıkmış en büyük kriz olan 2001 finansal krizi ise, iç talepteki daralmaya bağlı olarak cari dengede her kriz döneminde olduğu gibi fazla oluşmasını sağlamıştır. Genel olarak değerlendirildiğinde Türkiye ekonomisinde 1989 yılından 2001 krizine dek oluşan cari işlemler açıkları sonraki dönemlere kıyasla daha düşük düzeyde gerçekleşmiştir. Ayrıca yine bu dönemde AB ile imzalanan Gümrük Birliği anlaşmasının sonucunda ithalat artışının ihracata göre nispeten yüksek olması ve dâhilde işleme rejiminin uygulanması, dış ticaret açıklarını hızlandırmıştır. 1997 Asya ve 1998 Rusya krizlerinin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkisi gecikmeli şekilde gerçekleşmiştir. Bu krizlerden sonra Türkiye’nin uluslararası sermaye pazarlarından finansal kaynak bulması zorlaşmış, ödemeler dengesi olumsuz etkilenmiştir. Kasım 2000’de yaşanan krizden üç ay sonra dönemin Cumhurbaşkanı ile Başbakanı arasında yaşanan siyasi gerginlik piyasada belirsizliği artırmış ve TL’den kaçışı hızlandırmıştır. Dolara olan yüksek talep neticesinde yükselen Dolar/TL paritesi, ithalatı düşürerek bu dönemde cari işlemler dengesinde fazlalık yaratmıştır (Tokgöz, 2011). Krizin etkisiyle döviz piyasalarında meydana gelen dalgalanma cari işlemlerin fazla vermesine neden olurken, 2002 yılında iktisadi karar otoritelerinin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programıyla birlikte sıkı para politikası uygulanmasıyla, enflasyon oranı ciddi oranda düşürülmüştür. Bunun yanında özel sektörün, para piyasasında TL’nin değer kazanmasıyla beraber girdi ithalini artırması, cari işlemlerin açık vermesine neden olmuştur. Yüksek faiz ve düşük kur politikasının uygulanması, küresel piyasalarda yaşanan likidite bolluğu ve Asya-Pasifik kaynaklı ithal girdinin sıklaşması cari işlemler açığın bu dönemle birlikte kronik bir sorun haline gelmesini sağlamıştır. 2001 sonrası dönemin geneline bakıldığında, 2002 yılında uygulamaya konulan istikrar programı neticesinde kronik enflasyon sorunu giderilmiş ve Türkiye ekonomisi 7 yıl kesintisiz sürecek bir büyüme süreci geçirmiştir. 2002-2008 döneminde yurt içi piyasalarda yaşanan olumlu gelişmelerin yanında ihracat performansında 89 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) da ivmelenme gözlenmiş ve ihracat 31 milyar dolardan 132,1 milyar dolara yükselmiştir. Dönemin olumlu gelişmelerin arka yüzünde ise reel kurun aşırı değerlenmesine dayalı yüksek ithalat artışı ve yüksek cari işlemler açığı vardır. İzlenen dönemde küresel finans krizinin(2008) ile beraber ortaya çıkan iç talepte daralma ve enerji ile hammadde fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle cari işlemler açığı oldukça düşmüştür (TUSİAD, 2009). Kriz sonrası dönemde cari işlemler dengesi fazla veren ekonomide, ihracat performansında toparlanmaya rağmen ithalat artışı önemli ölçüde gerçekleşmiş 2010 yılında 44,6 milyar dolar olan cari açık 2013 senesinde 63,6 milyar dolara yükselmiştir.2010 yılı sonu itibariyle iç ve dış dengeyi sağlama amacı taşıyan para politikasının etkisi 2014 yılında hissedilmiş; yurt içi talebin yavaşlaması ile büyüme oranının düşüşü, cari işlemler açığının azalmasına katkı sağlamıştır (TCMB, 2015).Bununla birlikte, 2015 senesinde AB ülkelerinin talep artışı sayesinde ihracatın olumlu yönde beslenmesi ve ithalatın gerilemesi cari işlemler açığının bir önceki döneme göre %26’ya yakın bir düşüş göstermesini sağlamıştır. 5.Türkiye’de Cari Açığın Temel Nedenleri Türkiye ekonomisinde cari işlemler açığının oluşmasına yol açan temel etkenler şunlardır: 5.1. Yurtiçi Tasarrufların Yetersizliği Literatürde cari işlemler açığı, massetme yaklaşımı çerçevesinde, yurtiçi tasarrufların düşük seviyelerde seyredip yatırımları karşılayamaması ile açıklanmaktadır. Ekonomide tasarruf-yatırım dengesi olarak ifade edilen iç dengede oluşan bir açık, dış dengeyi de bozarak cari işlemler hesabında açığa neden olur. Bu bağlamda, Türkiye ekonomisinde iç tasarrufların yatırıma dönüşmemesi, bir başka ifadeyle yurtiçi yatırımların tasarruflara oranla daha yüksek düzeyde seyretmesi; cari işlemler açığını oluşturan en önemli nedendir. Bununla beraber, yurtiçi tasarrufların yetersizliği, kuşkusuz dış finansmana bağımlılığı hızla artırmakta ve istikrarsız bir büyüme ortamını da beraberinde getirmektedir (Kalkınma Bakanlığı, 2014). 1990’lı yıllarda Türkiye ekonomisi genel itibariyle kamu harcamaları artışına dayalı bir büyüme süreci geçirmiştir. Şüphesiz, kamu mali 90 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) disiplininden ciddi tavizler verilerek, kamu harcamalarının vergiler yerine iç borçlanma aracılığı ile finanse edilmesi beraberinde yüksek enflasyon sorununa yol açmış, kamu tasarrufları çok düşük seviyelerde kalmıştır. Fakat 2000’li yıllara gelindiğinde, kamuda mali disiplin sağlanarak sermaye birikim modeli ithal sermaye üzerine inşa edilmiş, büyüme modelinin en büyük zafiyeti cari açığın artışı ile çalışması olmuştur. Küresel piyasalarda yaşanan likidite bolluğu da bu modelin özellikle 2008 yılına dek kusursuz çalışmasına destek vermiş, Türkiye ekonomisi bu dönemde istikrarlı iktisadi büyüme hızlarına kavuşmuştur. 91 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) Tablo 1: Tasarruf-Yatırım Düzeyleri ve Cari İşlemler Dengesi (GSYİH İçindeki Payları %) Yıllar 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 Kamu Tasarrufu -7,1 -4,8 -4,1 -1 2,8 4,2 2,4 1,7 -0,8 1,5 3,7 2,9 3,4 3,2 2,8 Özel Tasarruf 25,5 23,4 19,6 16,9 13,2 12,4 13,1 15,1 14,1 12 10,7 11,6 9,9 11,7 10,8 Yurt İçi Tasarruf 18,4 18,6 15,5 16 16 16,6 15,5 16,8 13,2 13,5 14,4 14,5 13,4 14,9 13,6 Kamu Yatırımları 4,7 4,9 3,8 3,2 3,8 3,8 3,9 4,1 4,1 4,3 4,1 4,2 5 4,8 4,4 Özel Yatırımlar 11,7 12,2 13,6 17,5 17,6 18,9 17,9 16,1 13,1 15 18 16,3 15,6 15,7 16 Toplam Yatırımlar 16,4 17,1 17,4 20,7 21,4 22,6 21,8 20,2 17,2 19,2 22,1 20,6 20,6 20,5 20,4 Kaynak: Tablodaki veriler OECD ve TUİK’in veri tabanından alınarak hesaplanmıştır. 92 Tasarruf Dengesi 2 1,5 -1,9 -4,7 -5,4 -6 -6,3 -3,4 -4 -5,7 -7,7 -6,1 -7,2 -5,6 -6,8 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) Tablo 1’de Türkiye’nin 2001-2015 yılları arası tasarruf-yatırım düzeyleri ile cari işlemler dengesi gösterilmektedir. 2000 senesine kadar kamu kaynaklı tasarruf açığı özel kesimin tasarrufları ile karşılanırken, 2000 sonrası dönemde ekonomide sıkı maliye politikasının uygulanarak kamuda mali disiplinin sağlanmasıyla birlikte, kamu tasarrufları önemli ölçüde artış göstermiştir. 2001 yılında -%7,1 olan kamu tasarruflarının GSYİH içindeki payı; 2005 yılında %2,8’e 2014 yılında iste %3,2’ye yükselmiştir. Fakat bu dönemde hane halkının tüketim harcamalarının ciddi oranda artması ve reel ekonomide yaşanan verimlilik artışı, özel kesimin tasarruflarının düşmesine neden olmuştur. Bununla beraber faiz oranlarının düşük seviyelerde seyretmesi, mali enstrümanlarda çeşitlenme ve dış finansman olanaklarının iyileşmesi iktisadi karar birimlerinin finansal kaynaklara erişimini kolaylaştırarak tasarrufların düşüşünü sağlamıştır. Nitekim 2001 senesinde tasarruf-yatırım dengesinin GSYİH’ya oranı %2 iken, bu oran 2006 senesinde %-5,7’ye düşmüştür. 2008 yılında yaşanan krizle beraber, her ne kadar özel kesimin tasarruflarında yükseliş gözlense de, kamu tasarruflarının düşüş eğilimine girmesi iç tasarrufların ilgili dönem içinde en düşük seviyeye(GSYİH içindeki payı %13,2) gerilemesine neden olmuştur. Kriz sonrası dönemde yurtiçi tasarruflardaki yükselişe karşın yatırımların artışı daha şiddetli olmuş; cari işlemler açığının GSYİH içindeki payı 2009 senesinde %-1,7 iken bu oran 2011’de %-5,7 seviyesine yükselmiştir (TCMB, 2015). Özellikle belirtmek gerekir ki, ülkemizin tasarruf oranları, ilgili dönemde, OECD ülkeleri içerisinde hızla büyüme kaydeden ekonomilere kıyasla oldukça geride kalmıştır (Kalkınma Bakanlığı, 2013). Özetle, Türkiye ekonomisinde 2001 senesiyle birlikte tasarruf seviyeleri düşük eğilimi içerisine girmiştir. Tasarruf düzeylerindeki gerilemeye karşın, yatırımların yükselişe geçmesi tasarruf açığının artmasına neden olmuştur. Bunun arkasında yatan en önemli faktörler; Çin ve Hindistan başta olmak üzere Uzak Asya ülkelerinde ortaya çıkan tasarruf fazlalıklarının gelişmekte olan piyasalara giriş yapması, TCMB’nin kredi genişlemesi ile piyasa aktörlerinin krediye erişiminin kolaylaşması ve gelişmiş ülkelerde uygulanan genişletici politikaların etkisiyle sıcak para dolaşımının hızlanmasıdır (Bahçekapılı, 2015). 93 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) 5.2.Dış Ticaret Açıkları Türkiye’de, cari işlemler hesabında ortaya çıkan açığa neden olan en önemli alt kalemlerden biri dış ticaret hesabıdır. Dış ticaret dengesi, mal ve hizmet ihracatı ile elde edilen gelirden mal ve hizmet ithalatı yoluyla oluşan giderlerin farkı olarak ifade edilir. Bu bağlamda, Türkiye ekonomisinin gerek iç dengesindeki yapısal sorunlar gerekse üretim ve ihracat yapısının ithalata bağımlılığı; dış dengesizliği belirleyen ana etkenler olmuştur. Bununla birlikte, finansal serbestleşme sonrası reel faizlerin yükselmesiyle ülke içine sıcak para girişinin yaygınlaşması ve dolayısıyla TL’nin değer kazanması ile ithalatı kamçılaması, ülkemizdeki dış dengesizliğin en önemli nedenleri arasında sayılmaktadır. Tablo 2: Türkiye’nin Dış Ticaret Bilançosu ve Cari İşlemler Dengesi(Milyon Dolar) Yıllar İhracat İthalat Dış Ticaret Açığı Cari Denge İhracat/İthalat (%) 2001 31.334 41.399 -10.064 -3.760 75,7 2002 36.059 51.553 -15.494 0.626 69,9 2003 47.252 69.339 -22.086 -7.554 68,1 2004 63.167 97.359 -34.372 -14.198 64,8 2005 73.476 116.774 -43.297 -20.980 62,9 2006 85.534 139.576 -54.041 -31.168 61,3 2007 107.271 170.062 -62.790 -36.949 63,1 2008 132.027 201.963 -69.936 -39.425 65,4 94 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) 2009 102.142 140.928 -38.785 -11.358 72,5 2010 113.883 185.544 -71.661 -44.616 61,4 2011 134.906 240.841 -105.934 -74.402 56,0 2012 152.461 236.545 -84.083 -47.962 64,5 2013 151.802 251.661 -99.858 -63.621 60,3 2014 157.610 242.177 -84.566 -43.597 65,1 2015 143.838 207.234 -63.395 -32.118 69,4 2016 142.606 198.601 -55.995 -32.605 71,8 Kaynak: Tablodaki veriler TUİK ve TCMB’den alınarak hesaplanmıştır. Tablo 2 incelendiğinde, Türkiye ekonomisinin dış ticaret açığının 2011 yılına dek sürekli artış eğiliminde (kriz yılı hariç) olduğu ve bu yükselişin cari açığın gelişimi ile paralel yönde oluştuğu görülmektedir. 2001 yılında 31,3 milyar dolar olan ihracat, 2008 yılında büyük bir sıçrayış göstererek 132,1 milyar dolara yükselmiştir. İhracat performansındaki bu olumlu gelişme, izleyen dönemde de devam etmiş; 2014 senesinde 157,6 milyar dolar olarak revize edilmiştir. İhracattaki bu olumlu yükselişe karşın ithalattaki yükselişin daha hızlı olması, dış ticaret açığının giderek artmasına neden olmuştur. İhracatın ithalatı karşılama oranı incelendiğinde ise 2002 senesinde %69,9 olan bu oran, dönem içerisinde önemli dalgalanmalara rağmen 2015’te tekrar aynı seviyelere geri dönmüştür. 2001-2016 döneminde ihracatın ithalatı karşılama oranı yıllık ortalama %65,7 olduğu hesaplanmıştır. Bununla birlikte son yıllarda dış ticaret açığında önemli ölçüde iyileşme olduğu da görülmektedir. 95 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) Grafik 2: Ekonomik Grupların Sınıflandırılmasına Göre İthalat (Milyon $) Kaynak: Tablodaki veriler TUİK’den alınarak hesaplanmıştır. Grafik 2’de, gruplandırılmış malların ithalat düzeyi ve bu grupların toplam ithalat içindeki payları yer almaktadır. Görüldüğü üzere Türkiye’nin ithalatında en yüksek paylar; ara malı, yatırım malı ve tüketim malı olarak sıralanmaktadır. Nitekim 2016 yılında toplam ithalat içerisinde ara mallarının payı %67, yatırım mallarının payı %18 ve tüketim mallarının payı ise %15 olmuştur. Grafik 3: Ekonomik Grupların Sınıflandırılmasına Göre İhracat (Milyon $) Kaynak: Tablodaki veriler TUİK’den alınarak hesaplanmıştır. 96 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) Grafik 3’de, gruplandırılmış malların ihracat düzeyi ve bu grupların toplam ihracat içindeki payları yer almaktadır. Tablodaki verilere göre, Türkiye ekonomisinin temel olarak ihraç ettiği ürünler ara malları ve tüketim malları olduğu görülmektedir. Yatırım mallarının toplam ihracat içerisindeki payı bu dönem boyunca oldukça düşük düzeylerde kalmıştır. Nitekim, 2016 yılında toplam ihracat içerisinde ara mallarının payı %46, tüketim mallarının payı %41 ve yatırım mallarının payı ise %13 seviyesindedir. Son yıllarda ülkemizde yaşanan siyasi hareketlilik ve iç talepte daralmaya bağlı olarak; ihracat ve ithalat düzeyleri düşüş eğilimi içerisine girmiştir. Özellikle 2016 yılında turizm sektöründe yaşanan gelir kaybı ve zayıflayan dış talep neticesinde ihracat gerilemiş, bununla birlikte imalat sanayi üretimindeki durgunluk ve döviz kurundaki yukarı yönlü baskının etkisi ile ithalat performansı oldukça gerilemiştir. Dolayısıyla ülkemizin dış ticaret hacmi 2016 senesinde daralma yaşamıştır (World Bank, 2017). 5.3. İmalat Sanayinin İthalat Yapısı 1980 sonrası dışa açık sanayileşme politikaları ile yapısal dönüşüme uğrayan Türkiye ekonomisinde, dış ticaretin serbestleşmesinin yanı sıra düşük kur politikaları ekonomiyi ithalata bağımlı kılmıştır. Hatta ülkemizin yapmış olduğu ihracat ile elde edilen gelirler; girdi ve hammadde ithalini bile karşılayamaz hale gelmiştir. Bu bağlamda, ihracat artışıyla kazanılan finansal kaynaklar, yatırımlara dönüşmekten çok girdi ithalatı yoluyla üretim kapasitesini genişletici bir etki yaratmıştır. Dolayısıyla ülkemizin üretimindeki ithal girdi kullanımı, diğer ekonomilerin üretim ve istihdam düzeylerine olumlu katkı yaratmakta, ulusal istihdamı olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca ithal ara malı bağımlılığı, özellikle imalat sanayinin önemli endüstrilerinin liderlik edeceği sanayileşme ve büyüme sürecini engellemektedir (Balaylar, 2011). Bununla birlikte, 2002 sonrası dönemde ihracatın %90’ından fazlası ve ithalatın ise %84’ü imalat sanayi tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu anlamda, imalat sanayinin dış ticaret yapısındaki olumsuzluklar, cari işlemler açığını önemli ölçüde etkilemekte ve sürdürülebilirliğine olumsuz yansımalar yaratmaktadır. Son yıllarda Türkiye’de, özellikle teknoloji yoğun sektörlerde üretimin yaygınlaşmasıyla 97 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) birlikte imalat sanayinin girdi ve teknoloji ihtiyacı şiddetlenmiş, fakat bunu karşılayacak düzeyde ara malı ve hammadde kaynağı yetersiz olmasından dolayı, önemli kısmının ithalat yoluyla karşılanması zorunlu hale gelmiştir. Söz konusu teknoloji yoğun malların aynı zamanda imalat sanayinin ihracata konu olan mallarının temelini oluşturduğu için bu sektörün üretim ve ihracatı, ithalata bağımlı hale gelmiştir. Bu yüzden Türkiye’de reel kurdaki değerlenmenin etkisi cari işlemler dengesi üzerinde oldukça etkili olmaktadır. Türk imalat sanayinin üretim sürecinde ithal girdilerin kullanılmasını şekillendiren üç önemli etken vardır: uluslararası fiyat farklılığından dolayı yabancı girdilerin yerli girdilere göre nispeten daha avantajlı olması, firmaların ithal girdi kullanmaya eğilimli olması ve ithal girdi kullanım oranı farklılık gösteren üretim birimlerinin büyüme seviyeleridir. Bu doğrultuda, üretici birimlerin daha yüksek büyüme düzeyleri elde etmesiyle birlikte ithal girdi oranları yükselişe geçmektedir (Saygılı, Cihan, Yalçın, & Hamsici, 2010). Ayrıca 1996 yılıyla birlikte AB Gümrük anlaşmasının yürürlüğe konulması, 2003 yılında Asya Pasifik etkisi olarak adlandırılan Çin ve Hindistan gibi görece ucuz işgücüne sahip ekonomilerin ülkemiz pazarına güçlü bir şekilde girişi ve 2008 krizinin etkisi; imalat sanayinin ithalatında belirgin şekilde olumsuz etkiler yaratmıştır (Han, 2015). Bu noktada özellikle imalat sanayi üretiminde ithal hammadde ve ara malı kullanımında gözle görülür bir artış yaşanırken, bunun sonucunda üretilen ürünlerin ihracatında görülen artışın, kaçınılmaz olarak ithalat performansını da ivmelendirdiğini söyleyebiliriz. Bu bilgiler ışığında ülkemizin üretim sürecinde kullanılan ara malların yerli üreticilerden karşılanmaması nedeniyle elde edilen katma değerin önemli bir kısmı ülke içinde değil, ülke dışında kalmıştır. Bunun bir sonucu olarak, yerli üreticilerin rekabet gücünde kırılma yaşanmasının yanı sıra, ülkemizin milli gelir ve istihdam düzeyi negatif yönde etkilenmiştir. 98 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) Tablo 3: Gruplandırılmış İmalat Sanayinin İthalat Düzeyleri (Bin $) ve Yüzdelik Payları 2002 % 2007 % 2016 % 133.938. 136 100 167.233. 965 100 İMALAT SANAYİ 41.383.0 100 30 Genellikle Tüketim Malları 5.359.10 12,9 13.055.8 15.972.5 9,74 9,55 7 6 97 00 Gıda Ürünleri ve İçecek 1.361.94 2.660.99 4.851.57 3,29 1,98 1 9 8 Tütün Ürünleri 45.829 0,14 82.139 0,06 161.992 2,9 0,09 Tekstil Ürünleri 2.500.45 5.316.83 4.810.04 6,04 3,96 2,87 9 9 0 Giyim Eşyası 346.017 0,83 1.357.37 2.395.66 1,01 1,43 1 9 Deri ve Benzeri Ürünler 331.492 0,8 1.260.85 1.155.73 0,94 0,69 9 8 Mobilya 773.370 1,86 2.377.69 2.597.48 1,77 1,55 0 3 Genellikle Ara Malları 19.560.3 47,2 68.532.3 51,1 77.135.8 46,1 93 6 73 6 50 2 Ağaç ve Mantar Ürünleri 152.907 0,36 Kağıt ve Kağıt Ürünleri 1.007.48 2.831.77 3.462.34 2,47 2,11 2,07 6 9 9 Basın ve Yayım 199.765 0,48 K.Kömürü Raf.Ed.Petrol Ür. 2.191.32 9.492.32 8.989.10 5,29 7,08 5,37 5 2 0 Kimyasal Madde ve 8.660.57 20,9 23.624.6 17,6 29.040.0 17,3 99 874.014 597.368 0,65 0,44 1.176.82 3 401.728 0,7 0,24 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) Ürünler 7 2 13 3 62 6 Tıbbi Aletler 1.155.50 3.369.29 5.058.96 2,79 2,51 3,02 1 9 0 Plastik ve Kauçuk Ürünleri 1.073.71 3.114.14 4.913.13 2,59 2,32 2,93 6 6 4 Metalik Olmayan Mineral Ür. 411.665 0,99 Ana Metal Sanayi 4.707.45 11,3 23.086.8 17,2 22.306.1 13,3 0 7 45 3 34 3 Genellikle Yatırım Malları 16.463.5 39,7 52.349.8 39,0 74.125.6 44,3 30 8 66 8 15 2 Metal Eşya Sanayi 1.085.20 2.815.99 2,63 2 9 B.y.s.Makine ve Teçhizat 6.474.24 15,6 17.094.6 12,7 20.921.7 12,5 1 4 30 6 62 1 Büro, Muh.ve Bilgi İşl. Mak. 987.755 2,38 Elektrikli Makine ve Teçh. 1.701.09 6.325.42 8.373.93 4,11 4,72 5 9 6 Radyo TV Haberleşme Teçh. 2.335.70 5.848.76 10.824.9 5,65 4,36 6,47 4 2 85 M. Kara Taşıtları ve Römorklar 2.918.48 15.096.1 11,2 20.642.3 12,3 7,05 1 93 7 50 4 Diğer Ulaşım Araçları 961.052 2,32 1.541.98 1.787.56 1,15 1,06 6 0 2,1 4.588.77 2,74 2 2.937.44 2.700.49 2,19 1,61 5 2 5 2.231.40 6.073.31 1,66 3,63 9 8 Kaynak: TUİK, Standart uluslararası ticaret sınıflamasına (SITC, Rev.3) göre ithalat 100 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) Tablo 3 incelendiğinde, her üç dönemde de imalat sanayi ithalatında ara mallarının payının yüksekliği göze çarpmaktadır. Genellikle ara malı ithalatında en yüksek paylar sırasıyla; kimyasal madde ve ürünler imalatı, ana metal sanayi imalatı ve kök kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı yer almaktadır. Genellikle yatırım malları grubunun payı son dönemlerde imalat sanayi ithalatı içerisinde belirgin şekilde yükselmiş; 2002 yılında %39 iken, 2016 yılında %44’e yükselmiştir. Yatırım malları grubunda en çok ithalat yapılan alt grup motorlu kara taşıtları ve römorklar ile makine teçhizat imalatı olmuştur. Dışa açılma sürecinden sonra görece emek-yoğun mal ihracatçısı konumunda olan Türkiye, yapısal reformlarla birlikte otomotiv gibi sermaye-yoğun mal ihracatçısı konumuna gelmiştir. Bu bağlamda motorlu kara taşıtlarının teknik üretim gerektirmesi nedeniyle bu sektörün üretiminde kullanılan ara malı ve yatırım malları genellikle dışarıdan karşılanmaktadır (İnançlı & Konak, 2011). Genellikle tüketim malları grubunun imalat sanayi ithalatı içerisindeki payı ise 2016 senesinde %9 gibi oldukça düşük düzeyde kalmıştır. 5.4.Enerjide Dışa Bağımlılık Enerji ihtiyacını yerli üretim ile sağlayamayan ve dışarıdan karşılayan ekonomilerin büyük bir kısmında, enerji tüketimi ve ithalatı ile cari işlemler açığı arasında yüksek oranda korelasyon vardır. Özellikle yeterli döviz girdisinden mahrum kalmış gelişmekte olan ülkelerde üretim artışı, bağlı olduğu ham petrol doğalgaz ve petrol ürünleri gibi enerji grubunun ithalini tetikleyerek yüksek cari açık oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Ülkemizde, 1990’lı yıllarda enerji ihtiyacının yaklaşık yarısı yerli üretimle desteklenirken, 2010 yılında enerjinin yaklaşık %75’i ithalat yoluyla elde edilmektedir (Demir, 2013).1980’lerle birlikte dışa açık sanayileşme politika uygulamalarının sonucu olarak ülkemizde enerji tüketimi yükselmeye başlamıştır. Bu bağlamda önem kazanan sanayi ve hizmetler sektörünün, GSYİH içerisindeki payının belirgin yükselmesine karşın, yerli enerji üretiminin buna eşlik edemeyişi; Türkiye’nin enerji ürünlerinde dışa bağımlılığını etkileyen önemli faktör olmuştur. 101 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) Grafik 5: Cari Denge ve Enerji İthalatı (Milyar Dolar) 100 50 0 -50 -100 Enerji İthalat Cari Açık Cari Açık(Enerji Hariç) Kaynak: Veriler TCMB ve TUİK’ den alınarak hesaplanmıştır. Grafik 5’te görüldüğü üzere enerji ithalatının seyri, cari işlemler açığı artışı ile doğru yönlü bir ilişki içerisindedir. Enerji ithalatı, kriz sonrası dönemde dış ticaret hacminin genişlemesiyle ivme kazanmış; 2002 yılında 9,1 milyar dolar iken büyük bir artış göstererek 2008 yılında 48,3 milyar dolara yükselmiştir. Sonraki yıllarda ise önemli dalgalanmalar yaşamasına rağmen, özellikle son 3 yılda düşüş eğilimine geçmiştir. Bu düşüş eğiliminde, küresel emtia ve özellikle de ham petrol brent varil fiyatının oldukça düşmesinin etkili olduğu düşünülmektedir. 2002-2016 yılları arası enerji ithalatının toplam ithalat içerisindeki payı yıllık ortalama %30,1 düzeyindedir. Bu rakamlarla görülmekte olduğu gibi ülkemizde enerji ithalatı dış ticaret dengesini çok ciddi düzeyde etkilemektedir. Bu anlamda, şekilde enerji ithalatından kaynaklı etkilerin arındırıldığı cari açığın önemli ölçüde iyileştiğini görmekteyiz. Türkiye ekonomisinde; iktisadi büyüme, nüfusun artması, toplumsal ilerleme ve yaşam koşullarının iyileşmesi enerji ihtiyacını daha şiddetli hale getirmektedir. Bunu karşılayacak kaynakların dışarıdan ithal edilmesi cari açığı derinleştirirken bir diğer yandan da siyasi yönden ülkeleri güç duruma da sokmaktadır. Çünkü enerji üretiminde lider olan ekonomiler bu avantajları sayesinde siyasi olarak güçlenerek, kıt enerjiye sahip 102 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) ekonomilere karşı bunu bir politik araç olarak kullanabilmektedir (Çalışkan, 2009). 5.5. Reel Kurun Etkisi Reel döviz kuru, ülkemizin uluslararası ticari ilişkilerinde rekabet gücünü belirleyen en önemli göstergelerden biridir. Bu kapsamda reel kurdaki yükseliş, ulusal paranın değer kazancı anlamına geldiği için ihracat-ithalat değişkenleriyle arasında ilişki olması kaçınılmazdır. Özellikle GOÜ’lerde, ihracat ve ithalat bilançosunu belirleyen göstergelerden en önemlilerini nominal ve reel döviz kuru oluşturmaktadır. Reel döviz kuru, nominal döviz kuru ve iki ülkenin fiyat dengesi yardımıyla elde edilmektedir. Bu çerçevede, nominal döviz kurundaki yükseliş enflasyon oranından yüksek seyreder ise reel kurda yükseliş yaşanır (Sanayi Dergisi, 2011). Buna binaen, dış ticarete konu olacak ürünlerin karşılığı olan dövizin fiyat esnekliği önem arz etmektedir. Özellikle ülkenin ithal etmek istedikleri malların çoğu zorunlu olduğu taktirde, döviz kurundaki hareketlenmeler, cari işlemler dengesini ciddi oranda etkileyecektir. Bu anlamda, üretim yapısı dışa bağımlı nitelik gösteren Türkiye ekonomisinde reel döviz kurundaki değişimlerin etkisi büyüktür (Karagöl 2016). Ulusal paranın reel anlamda değerlenişi, yerleşiklere ithalatı daha cazip hale getirmekte ve cari işlemler açığını hızlandırmaktadır. Bu kapsamda, reel efektif kurda ortaya çıkan değerlenmelerin ulusal firmaların veya sektörlerin uluslararası rekabet gücüne olumsuz etki yaratması beklenmektedir. Ayrıca borç dolarizasyonu durumunda reel döviz kurundaki değerlenme şirketlerin mali durumlarını ve özellikle yatırımlarını pozitif yönde etkilerken, cari işlemler dengesinde önemli derecede tahribat yaratabilmektedir (Kalkınma Bakanlığı, 2014). 103 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) Grafik 6: Reel Kur Endeksi (1987=100) ile Cari İşlemler Dengesi (Milyon $) 250 0 200 -20.000 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 20.000 150 -40.000 100 -60.000 50 -80.000 0 Cari İşlemler Dengesi Reel Kur Endeksi(Sağ Eksen) Kaynak: Veriler Kalkınma Bakanlığı ve TCMB’nin veri tabanından alınmıştır. Grafik 6’da, Türkiye’nin reel kur endeksi ile cari işlemler dengesi arasındaki ilişki gösterilmektedir. Reel kurun 2001 yılından başlayarak 2008 krizine dek kesintisiz olarak ciddi şekilde değerlendiği, aynı dönemlerde cari işlemler açığın giderek yükseldiği görülmektedir. Bu noktada, 2001 krizi sonrası uygulanan istikrar politikaları neticesinde yurtiçi fiyatlar genel seviyesinde görülen iyileşmenin reel kuru yükselttiği düşünülmektedir. Fakat, özellikle 2013 yılıyla beraber reel kurun düşmekte olduğunu görülmektedir. Ülkemizde son yıllarda nominal döviz kurunun yükseliş eğilimi içerisine girmiş olması reel kuru düşüren önemli bir etken olmuştur. 5.6.Dış Borç Stoku Cari işlemler açığının sorun yaratmadan sürdürülebilmesi ülkenin dış borç stoku ile yakından ilgilidir. Eğer ekonominin dış borç yükümlülüğü yüksek oranda seyrederse, cari işlemler açığı finansmanının sağlanması güçleşecektir. Çünkü faiz ödemesi içerdiği için dış borç genişledikçe, maliyeti yükselerek cari açığı artıracaktır. Bunun yanı sıra, aşırı dış borç yükü ihracat gelirlerini azaltacak; iktisadi büyümenin sağlanması için 104 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) gerekli olan yatırım ürünlerinin elde edilişini zorlaştıracaktır. Bu bağlamda, dış borç stokunun düşük olması, cari işlemler açığının sürdürülebilirliğini sağlayacak ve ekonominin görece daha az maliyetle cari açığın finanse edilmesine imkan tanıyacaktır (Uz 2015). Çoğu gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi, Türkiye ekonomisi de iktisadi büyümesini borçlanma yoluyla yükselten bir yapı görünümündedir. Borçlanmanın yükselişi ihracat üzerinde sınırlı etki yaratırken, ithalatı hızlandırması; yüksek dış ticaret açıkları ve cari açığa sebep olmaktadır. Dolayısıyla da borç olarak elde edilen kaynağın tüketimden çok yatırım harcamalarına yöneltilerek ihracatı teşvik etmesi, Türkiye ekonomisinin daha sağlıklı bir büyüme yapısı için gereklidir. Tablo 4: Türkiye’nin Brüt Dış Borç Stoku, GSYİH İçindeki Payı(Milyon $) Yılla Kamu r TCM B Özel Kısa Uzun Vadeli Vadeli Topla m Toplam D.B.S./ GSYİH (%) 2002 64.533 22.00 2 43.065 16.424 113.17 129.60 2 1 56,2 2003 70.843 24.37 3 48.951 23.013 121.14 144.16 8 7 47,3 2004 75.668 21.40 9 64.069 32.203 128.93 161.14 6 6 41,3 2005 70.411 15.42 5 84.920 38.914 131.83 170.75 6 6 35,5 2006 71.586 15.67 7 120.84 165.25 208.10 42.853 3 5 7 39,5 2007 73.524 15.80 1 160.69 206.86 250.01 43.145 1 7 8 38,5 2008 78.334 14.06 6 188.51 228.43 280.91 52.519 9 9 9 37,9 105 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) 2009 83.513 13.16 2 172.19 219.95 268.87 48.990 8 0 3 43,6 2010 89.109 11.56 4 191.12 214.77 291.79 77.247 1 8 5 39,9 2011 94.279 9.333 200.28 1 222.32 303.89 9 5 39,3 2012 104.02 3 7.088 228.59 100,19 238.82 339.70 3 5 7 4 43,2 2013 115.94 3 5.234 268.98 130,41 258.64 390.16 8 3 1 6 47,4 2014 117.70 9 2.483 282.23 132,81 269.66 402.43 8 3 9 1 50,3 2015 113.27 9 1.327 283.26 116.27 281.27 397.87 5 3 3 1 55,3 81,58 Kaynak: Veriler Hazine Müsteşarlığı ve TCMB’den alınmıştır. Tablo 4’de 2002-2015 dönemine ilişkin kamu, özel sektör ve TCMB’nin brüt dış borç stokları ve bunların toplamının(BDBS) GSYİH içindeki payı verilmiştir. Görüldüğü üzere 2002’den 2004 yılına kadar, toplam dış borç stoku içerisinde kamunun payı ağırlık kazanırken; 2004 yılıyla beraber artık özel sektörün dış borcu daha yüksek seyretmektedir. Bu kapsamda, ekonominin dış borç stokunun önemli ölçüde özel sektörle ilintili olduğu, buna karşın kamu borcunun ise genel anlamda kesintisiz yükseliş eğiliminde olduğu görülmektedir. Bununla beraber, toplam dış borç stokunun GSYİH içindeki payı 2005 yılına dek düşüş göstermiş, izleyen dönemlerde genel anlamda yükselişe geçtiği görüşmektedir. Bu bağlamda, tıpkı 2002 sonrası tasarruflarda ağırlığın özel kesimden kamu kesimine transfer olması gibi, son yıllarda dış borç yükümlülüğündeki artışında özel sektör kaynaklı olduğu görülmektedir. 2002 sonrası özel kesimin borç yükünün artması ve cari işlemler açığının yükselmesi ekonominin kırılgan bir yapı göstermesine neden olmuştur. Ayrıca tüm dönemler itibariyle, toplam dış borç stokunun önemli kısmını uzun vadeli borçlar 106 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) oluşturmaktadır. 2015 yılında toplam 397 milyar 871 milyon dolarlık dış borç stokunun 281 milyar doları uzun vadeli, 116 milyar doları ise kısa vadeli olduğu gözlenmiştir. Dış borç stoku/GSYİH içerisinde payı, ulusal ekonominin kredibilitesinin temel göstergelerden biridir. Dünya Bankası ve IMF’nin kriterlerine göre bu oran %30 ile %50 arasında bir değer alması halinde o ülke orta düzey borçlu, %50’nin üzerinde ise aşırı borçlu konumdadır. Bu kapsamda, ilgili dönemler arasında Türkiye ekonomisinin dış borç stokunun milli gelir içerisindeki payı yaklaşık olarak %35-%56 arasında değerler almıştır. Fakat özellikle son yıllarda brüt dış borç stokunun GSYİH içerisindeki payının %50’yi aşması ülkemizi aşırı borçlu konumda göstermektedir. IMF’nin Şubat ayı raporunda, ülkemizin dış dengesizliğine değinilmiştir. Raporda, petrol fiyatlarındaki düşüş ve iktisadi büyüme hızındaki daralmaya paralel olarak cari işlemler açığının son dönemlerde düşüş gösterdiği, buna karşın ülkemizin dış pozisyonunun halen olumsuz göründüğüne dikkat çekilmiştir. Nitekim dış borcun GSYİH içindeki payının %60 gibi yüksek düzeyde olduğu, sermaye girişinin genel anlamda kısa vadeli ve borç yaratıcı kaynaklar ile şekillendirildiği ve son olarak net döviz rezervlerinin 29 milyar dolar olup düşük seviyelerde seyrettiği belirtilmiştir (IMF, 2017). 6. Cari Açığın Finansman Kaynakları Bir ülke ürettiğinden çok daha fazla harcama yaptıysa veya tasarruflarından daha çok yatırım yaptıysa, bunun finansmanını dış kaynaklar aracılığıyla borçlanarak yapmıştır. Dolayısıyla oluşan cari açığın finansmanı büyük ölçüde ödemeler dengesindeki doğrudan, portföy ve diğer yatırımları içeren finans hesabı ile kapatılır. Eğer açığın kapanmasında bu kaynaklar yetersiz kalıyorsa, net hata ve noksan ile rezerv varlıklar ile dengesizlik giderilir. Fakat cari açığın finansmanın yapılmış olması cari işlemler dengesizliğinin bir sorun olmadığını göstermemektedir. Nitekim cari açığın sorunsuz bir şekilde sürdürülebilmesi, onu karşılayan finansman kaynaklarının niteliğine bağlıdır. 107 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) Geniş kapsamlı ve nispeten daha istikrarlı sayılan doğrudan yabancı sermaye hareketleri, maliyetinin düşük seyretmesi dolayısıyla daha arzu edilir bir yabancı sermaye kaynağıdır. Nitekim gelişmekte olan ekonomilerin sürdürülebilir nitelikte büyümesi ile doğrudan yabancı sermaye yatırımları arasında ciddi bir bağ olduğu ampirik bulgularla kanıtlanmıştır. Uzun vadeli olarak ele alınan doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile kısa süreli arbitraj avantajı sağlamak da oldukça düşüktür Doğrudan yabancı sermaye hareketlerine kıyasla kalıcılığı ve istikrarı daha düşük olan yabancı portföy yatırımları, genellikle ilgili ülkeye kısa vadeli sermaye girişleri ile gerçekleşmektedir. (Cengiz & Karacan, 2015). Bu bağlamda, doğrudan yatırımlar spekülatif eğilimler taşımazken; portföy yatırımları spekülatif saldırılara daha müsait bir görüntü içerisindedir. Bunun yanı sıra finans hesabının bir diğer önemli bir kalemi de diğer yatırımlar başlığı altında ele alınan; efektif ve mevduatlar, krediler, ticari krediler, diğer varlıklar ve yükümlülükleri içeren alt hesap grubudur. Diğer yatırımların içerisinde yer alan kredi hesabı, gelecekte faiz ödemesi içerdiği için uzun vadeli olarak ele alınmamaktadır ve güvenilir değildir. Cari açığın karşılanmasında bir diğer önemli finansal araç da rezerv varlıklardır. IMF nezdindeki varlıklar, resmi rezerv ve diğer rezervler alt hesap gruplarını içeren rezerv varlıklar, finansal krizlere önlem amaçlı kullanılmaktadır. Bu yüzden ülkelerin parasal otoritelerinin elinde bir güvence konumundadır. Bu kapsamda cari açığın finansmanının sağlanmasında en son kullanılacak varlıklar arasında yer almaktadır. Rezerv varlıkların kullanımı her ne kadar cari açığı düşürücü etki yaratsa da; güvenilir ve arzu edilen bir finansman kaynağı olarak değerlendirilmemektedir. (Göçer, 2012). 108 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) Grafik 7: Cari İşlemler Hesabını Dengeleyen Finansal Kaynaklar (Milyon Dolar) 50.000 40.000 30.000 20.000 10.000 0 -10.000 -20.000 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 Doğrudan Y. Sermaye Girişi Portföy Yatırımları Girişi Diğer Yatırımlar Net Hata ve Noksan Kaynak: TCMB Ödemeler Dengesi İstatistikleri. Grafik 7’de 2007 yılından 2016’ya dek ülkemize giren portföy, doğrudan ve diğer yatırımları ile net hata ve noksan kalemindeki değişimler gösterilmektedir. Görüldüğü üzere; 2007 yılında portföy yatırımlarına kıyasla daha yüksek doğrudan yatırım girişi yaşanmıştır. Ayrıca bu yılda, diğer yatırımlar başlığı altında toplanan geneli spekülatif eğilimli olan kaynakların payı da önemli ölçüde yüksek düzeylerde seyretmiştir. İzlenen süreçte, özellikle küresel krizin yaşandığı dönemlerde portföy yatırımlarının girişi dibe vurmuş, dış finansmanın payında doğrudan yatırımların oranı yükselmiştir. Cari açığın finansmanında, 2010’dan başlayarak 2014 senesine dek portföy kaynaklı sermaye girişi ivmelenmiş;2009 senesinde 2,9 milyar dolar iken 2012 yılında 38 milyar 355 milyon doları bulmuştur. Bunu takiben, 2013 ve 2014 yıllarında da portföy girişlerinin payı dış finansman kaynakları içinde yüksek konumunu sürdürmüştür. Bununla birlikte, son yıllarda dış finansmanın kaynağında, doğrudan yatırım girişleri ön plana çıkmış, portföy ve diğer yatırımların girişi düşüş göstermiştir. 2016 yılında yabancıların ülkemize yönelik yapmış olduğu doğrudan yatırımlar 12,1 milyar dolar olurken, diğer yatırımlar 3,5 milyar dolar ve portföy yatırımları girişi ise 7,8 milyar dolar gerçekleşmiştir. Dolayısıyla 2010-2013 109 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) yılları arası, temel finansman ihtiyacı portföy ve diğer yatırımlar ile karşılanırken, 2013 sonrası ana dış finansman kaynağı olarak doğrudan yatırımlar ön plana çıkmıştır. Bu kapsamda, ülkemizin finansman kalitesi son dönemlerde iyileşme eğilimi içerisine girmiştir. Finansman kaynakları arasında düşük de olsa önem arz eden net hata ve noksan kaleminin 2016 sonunda 11 milyar dolara ulaşması ve portföy ile diğer yatırımların üzerine çıkması ise oldukça dikkat çeken bir başka gelişmedir. 7.Türkiye’de Cari İşlemler Açığının Sürdürülebilirliği Türkiye ekonomisinin geçmişte geçirdiği ulusal ölçekli krizlere bakıldığında, cari işlemler açığının krize neden olan önemli bir etken olduğu görülmektedir. Bu kapsamda, cari işlemler açığını yarattığı etkiler açısından bir sorun olarak görmekten çok, bir kriz sinyali olarak görmek daha doğrudur. Bu bağlamda, cari açığın finansmanının kalitesi sürdürülebilirliği için önem arz eden bir gösterge konumundadır. Ulusal tasarruf eksikliğinin yabancı sıcak para girişleri ile kapatılması durumunda ekonomi büyük bir riski üstlenmiş olacaktır. Çünkü bu kaynaklar kaçışı çok hızlı şekilde gerçekleşen ve spekülatif nitelik taşıyan borç yaratıcı kaynaklardır. Nitekim hem ülkemizde hem de dünyada yaşanan kriz deneyimleri, sıcak para girişlerinin yıkıcı sonuçlara yol açtığını göstermiştir. 110 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) Grafik 8: Sıcak Para Girişlerinin Gelişimi ve Cari İşlemler Dengesi (Milyon Dolar) 60.000 40.000 20.000 0 -20.000 -40.000 -60.000 -80.000 -100.000 Sıcak Para Girişi Cari İşlemler Dengesi Kaynak: Veriler TCMB’den alınarak hesaplanmıştır. Grafik 8’de yıldan yıla Türkiye’ye gelen sıcak para girişlerinin seyri gösterilmektedir. Özellikle belirtmek gerekir ki grafikteki sıcak para serisi; yabancı portföy yatırımlarını, kısa süreli sermaye hareketlerini ve net hata ve noksan kalemini içermektedir. Bu yüzden sıcak para, spekülatif amaçlı ülke içine giren ve arbitraj imkanı arayan sermaye hareketlerinin bileşimi olarak da ifade edilmektedir. (Bahçekapılı, 2015). Bir ekonomiye sıcak para girişlerinin yoğun olması, ilgili ekonominin finansal kırılganlığını artırmasının yanı sıra o ülkenin cari açığının sürdürülebilirliğini de olumsuz yönde etkilemektedir. Grafik 8’e bakıldığında rahatlıkla söyleyebiliriz ki sıcak para, özellikle küresel finans krizinin ardından ülkemize önemli ölçüde akın etmiştir. Çünkü Türkiye ekonomisi, 2008 krizini finansal açıdan görece hafif hasarlarla atlatmış, yabancı yatırımcılar için cazip hale gelmiştir. Şüphesiz bu spekülatif sermayenin dış finansman içerisinde ağırlık kazanması, beraberinde Türkiye ekonominin cari açığının sürdürülebilirliğine negatif yönde etkide bulunmuştur. Bununla birlikte son yıllarda sıcak para girişi düşüş eğilimi göstermiş; 2013 yılında 40 milyar dolar olan yabancı kökenli sıcak para, 2016’ya gelindiğinde 13,3 milyar dolara gerilemiştir. 111 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) Cari işlemler açığının sürdürülebilirliğine dair en sık kullanılan ve en önemli göstergelerinden biri de cari işlemler dengesinin GSYİH içerisindeki payıdır. Dornbusch’a göre bu gösterge %4’ü aştığı taktirde cari açık sürdürülemez bir görünüm kazanır. Freund ise bu sınırı %5 olarak belirlemiştir. Dolayısıyla, cari açık/GSYİH oranı %4-5’in üzerinde seyreden ekonomilerde cari işlemler dengesizliğinin sürdürülemez boyutta olduğu ifade edilmektedir. Tablo 5: Cari Açığın GSYİH İçerisindeki Payı (%) Yıllarütun1 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 Cari İşlemler -5,8 -8,9 -5,5 -6,7 -4,7 -3,7 -3,8 Dengesi / GSYH Kaynak: Hazine Müsteşarlığı Tablo 6 incelendiğinde Türkiye ekonomisinde cari açığın GSYİH’ya oranı son üç dönem haricinde %5’in altına inmemiştir. Ayrıca 2010-2016 arası bu oran yıllık ortalama %5.5 olmuştur. Dolayısıyla da bu dönemlerin geneli itibariyle cari açığın sürdürülebilirliği olumsuz sinyaller vermektedir. Bununla birlikte, özellikle son 3 yılda bu gösterge sırasıyla -%4,7, -%3,7 ve -%3,8’ye gerilemiştir. Bu doğrultuda CA/GSYİH rasyosunun son dönemlerde olumlu sinyaller verdiği görülmektedir. 112 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) Grafik 9: Finans Hesabı Altında Dış Borç Yaratan ve Yaratmayan Yükümlülükler (Milyon Dolar) 60.000 40.000 20.000 0 -20.000 Borç Yaratmayan Yükümlülükler Borç Yaratan Yükümlülükler Kaynak: Veriler TCMB Ödemeler Dengesi İstatistiklerinden alınarak hesaplanmıştır. Grafik 8’de TCMB sınıflandırılmasına göre hazırlanmış borç yaratıcı ve borç yaratmayan yükümlülüklerin gelişimi gösterilmiştir. Bir akım değişken olmaları itibarıyla dış borç stokundan ayrılan bu iki serilerden borç yaratıcı kaynaklar, cari açığın sürdürülebilirliğine negatif yönde etki ederken, borç yaratmayan kaynaklar pozitif yönlü etki yaratmaktadır. Grafikte görüldüğü üzere ilgili dönemde Türkiye’ye gelen yabancı sermaye hareketlerinin ağırlığını borç yaratan kaynaklar oluşturmaktadır. Krizin etkisiyle 2009 yılında oldukça gerileyen dış borç yaratıcı yükümlülükler, kriz sonrası dönemde rekor düzeylere ulaşmış ve borç yaratmayan kaynaklar ile arasındaki makas açılmıştır. Nitekim 2008 yılında 31 milyar dolar olan borç yaratan kaynaklar, 2013 yılında 56 milyar dolara yükselirken; borç yaratmayan kaynaklar aynı yıllarda; 22 milyar dolardan 15 milyar dolara gerilemiştir. Kuşkusuz bu düzeyler cari açığın finansmanını güçleştirmekte ve sürdürülebilirliği çerçevesinde olumsuz sinyal olarak görülmektedir. 113 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) 8. Sonuç 1980 sonrası dönemde küreselleşmenin hızlanmasıyla çoğu ülke, piyasa ekonomisine entegrasyon yaşamış, otarşi genel anlamda terk edilmeye başlanarak ulusal ekonomilerin dış dünyaya açılması sağlanmıştır. Bu doğrultuda Türkiye ekonomisi de, bu gelişmelerle birlikte dış ticaret ve finansal hareketler üzerindeki engelleri kaldırarak, uluslararası ticarete belirgin bir şekilde katılmıştır. Fakat dışa açılma süreci sonrası ülkemizin ekonomisi, arzu edilen iktisadi ortama kavuşmamış; yüksek dış ticaret açıkları, aşırı sıcak para girişine dayalı finansal sisteme sahip olmuş ve bunların bir sonucu olarak yıkıcı sonuçlar doğuran finansal krizler ile karşılaşmıştır. Özellikle 1990’lı yıllarda sermaye hareketlerinin serbestleşmesiyle uygulanan düşük kur, yüksek faiz politikaları sonucu kısa vadeli sermaye girişlerinin artması ve bunun sonucunda TL’nin değer kazanmasıyla ithalatın cazip hale gelmesi; cari işlemler dengesizliğini artıran kayda değer etkenlerdir. 2002 sonrası süreçte yüksek seviyelerde seyreden cari açıkların arkasında yatan en önemli neden dış ticaret açıkları olmuştur. Özellikle imalat sanayi üretimi başta olmak üzere diğer üretim sektörlerinin de ara malı ve yatırım mallarını genel anlamda yurtdışından temin etmesi, Türkiye ekonomisinin iktisadi büyümesini ve ihracatını dışa bağımlı hale getirmiştir. Görece emek yoğun malların ihracatçısı konumunda olan Türkiye ekonomisinin, zamanla sermaye yoğun mallarda üstünlük sağlamaya başlamasıyla birlikte ihtiyaç duyduğu girdi ve hammadde ihtiyacını gelişmiş ülkelerden karşılamak zorunda kalması, dışa bağımlılığa zemin hazırlayan en önemli nedenlerdendir. Ayrıca yine bu dönemde, sanayi ve hizmetler sektörünün milli gelir içindeki payının genişleyerek önem arz etmesiyle birlikte enerji ihtiyacının şiddetlenmesi ve bunun sonucunda yerli enerji üretiminin yetersiz kalması nedeniyle enerji ithalatının yüksek seviyelere taşınması da, cari işlemler açığını derinleştiren bir başka önemli etken olmuştur. 2001 krizi sonrası uygulanan başarılı para politikaları sonucu düşürülen enflasyonla beraber ortaya çıkan reel kurdaki aşırı değerlenmeler ise ithalatın hızını yükseltmiş ve bu dönemde cari işlemler açığının ivme kazanmasında belirleyici olmuştur. 114 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) Çoğu gelişmekte olan ülkede olduğu gibi Türkiye’de de yatırımları karşılamada yetersiz kalan yurtiçi tasarruflar dolayısıyla, ihtiyaç duyulan finansal kaynakların önemli bir kısmı yurtdışından gelen sermaye türleri ile sağlanmaktadır. Bu noktada ülkemizde cari işlemler açığı, önemli ölçüde yabancı finansman kaynakları ile finanse edilmekte ve sürdürülebilirliği büyük oranda bu finansman türlerinin kalitesi ile ölçülmektedir. 2002-2016 yılları arası, Türkiye ekonomisinin cari işlemler dengesizliğini finanse ettiği yabancı kaynaklar, dönemsel olarak değişkenlik göstermekle birlikte; çoğunlukla borç yaratan kaynaklar, portföy ve diğer yatırımlar olmuştur. Bu kaynaklar genel olarak içerisinde riskli ve spekülatif nitelikte kalemleri içermesi dolayısıyla cari açığın finansman kalitesini düşürmekte ve sürdürülebilirliğe olumsuz etki yaratmaktadır. Bununla birlikte sıcak para olarak adlandırılan bileşim, son yıllarda görece daralma yaşasa da, özellikle küresel krizin ardından yüksek boyutlara ulaşmıştır. Şüphesiz bu kaynaklar ülkemizin finansal istikrarını bozması itibarıyla sürdürülebilir bir cari açığı mümkün kılmamaktadır. Kuşkusuz cari açığın sürdürülebilirliğine dair önem arz eden bir başka gösterge de cari açığın GSYİH içerisindeki payıdır. Bu büyüklük, genel anlamda eşik değerin üzerinde çıkmış olup olumsuz sinyal verse de, son üç yılda düşüşe geçmiş; %4,7, %3,7 ve %3,8 olmuştur. Cari işlemler açığı, Türkiye iktisat tarihinde ciddi krizlere sebep olmuş ve kontrolünün önemi artmıştır. Bu bağlamda, uygulanan politikalar kısa vadede; istikrarlı finansal kaynakları ülke içine çekme amacı taşımalı, ülke dışına kaçışı muhtemel olan ve borç yaratıcı kaynakların girişini ise sınırlandırıcı önlem alınmalıdır. Bununla beraber ülkemizdeki cari işlemler açığının yapısal nedenlerden kaynaklanarak kronikleşmesi, atılacak adımların kalıcı ve uzun vadeye yayılması gerektiğini göstermektedir. Bu bağlamda yurtiçi tasarruf eğilimlerini artıran, enerji ve girdi ihtiyacını yerli kaynaklar ile sağlama amaçlı yapısal reform programları uygulanması gerekmektedir. Bu doğrultuda atılacak adımlar, cari açığı yükseltmeyen sürdürülebilir bir büyüme yapısına kavuşmayı sağlayacaktır. 115 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) Kaynakça Afşar, B., Kalaycı, İ., & Gündüz, M. A. (2014). Gelişmekte Olan Ülkelerde Cari Açık, Büyüme ve Yatırım Malı İthalatı Üçgeni: Türkiye Örneği Üzerine Bir Uygulama (2001-2012). İşletme ve İktisat Çalışmaları Dergisi, 2(4), 129-138. Bahçekapılı, C. (2015). Türkiye Ekonomisinde 2011 Sonrası Sınırlı Büyümenin Nedenleri Üzerine Bir Analiz. Marmara Üniversitesi İ.İ.B. Dergisi, 37(1), 111-124. Bahçekapılı, C. (2015). Türkiye'nin Ödemeler Dengesi. İstanbul: Derin Yayınları. Balaylar, N. A. (2011). Reel Döviz Kuru İstihdam İlişkisi: Türkiye İmalat Sanayi Örneği. Sosyoekonomi Dergisi, 16(16), 137-160. Bayraktutan, Y., & Demirtaş, I. (2011). Gelişmekte Olan Ülkelerde Cari Açığın Belirleyicileri: Panel Veri Analizi. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(22), 1-28. Cengiz, V., & Karacan, R. (2015). Gelişmekte Olan Ülkelere Yönelik Sermaye Hareketleri ve Ekonomik Sonuçları. Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi, 5(15), 327-344. Çalışkan, Ş. (2009). Türkiye'nin Enerjide Dışa Bağımlılık ve Enerji Arz Güvenliği Sorunu. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi(25), 297-310. Demir, M. (2013). Enerji İthalatı ile Cari Açık İlişkisi, VAR Analizi ile Türkiye Üzerine Bir İnceleme. Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, 5(9), 2-27. Göçer, İ. (2012). Türkiye’de Cari Açığın Nedenleri, Finansman Kalitesi ve Sürdürülebilirliği: Ekonometrik Bir Analiz. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, 8(1), 213-242. Han, E. (2015). Türkiye İmalat Sanayinin Analizi. Ekonomik, Toplumsal ve Siyasi Analiz Dergisi, 1(6), 19-84. 116 Dünden Bugüne EKONOMİ YAZILARI (Editörler: Selçuk KOÇ, Sema YILMAZ GENÇ, Kerem ÇOLAK) IMF. (2017, Şubat). Turkey : Financial Sector Assessment Program-Detailed Assessment of Observance of the Basel Core Principles for Effective Banking Supervision (Rapor No: 17/46). Mart 5, 2017 tarihinde https://www.imf.org/en/Publications/CR/Issues/2017/02/08/TurkeyFinancial-Sector-Assessment-Program-Detailed-Assessment-ofObservance-of-the-Basel-44641 adresinden alındı İnançlı, S., & Konak, A. (2011). Türkiye’de İhracatın İthalata Bağımlılığı: Otomotiv Sektörü. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 6(2), 343-362. Kalkınma Bakanlığı. (2013). Onuncu Kalkınma Planı (Karar No:1041). Şubat 11, 2017 tarihinde http://www.kalkinma.gov.tr/Pages/KalkinmaPlanlari.aspx adresinden alındı Kalkınma Bakanlığı. (2014). Türkiye’de Cari İşlemler Açığı Özel İhtisas Komisyon Raporu(Yayın No:2907). Ankara: Kalkınma Bakanlığı. Kalkınma Bakanlığı. (2014). Yurtiçi Tasarruflar Özel İhtisas Komisyon Raporu (Yayın No: 2902). Ankara: Kalkınma Bakanlığı. Karagöl, V. (2016). Türkiye’de Cari Açık ve Politika Uygulamaları. Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir. Milesi, G. M., & Razin, A. (1996). Current-Account Sustainability. New Jersey: Princeton University. R.Krugman, P., Obstfeld, M., & Melitz, M. (2012). İnternational Economics: Theory and Policy. New Jersey: Pearson. Sanayi Dergisi. (2011, Kasım). Döviz Kurunun Cari Açığa ve İhracata Etkileri. Şubat 10, 2017 tarihinde https://eaf.ku.edu.tr/sites/eaf.ku.edu.tr/files/sanayidergisi_kasim2011.p df adresinden alındı Saygılı, Ş., Cihan, C., Yalçın, C., & Hamsici, T. (2010, Mart). Türkiye İmalat Sanayinin İthalat Yapısı. Ankara. 117 Sema YILMAZ GENÇ, Mehmet Emin YARDIMCI, Kadir GÖÇERİ (Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016)) TCMB. (2015). Tasarruf Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri. Ankara: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yayınları. TCMB. (2015, Nisan). Yıllık Rapor 2014 (Rapor No:269). Şubat 12, 2017 tarihinde http://www3.tcmb.gov.tr/yillikrapor/2015/files/tr-full.pdf adresinden alındı Tokgöz, E. (2011). Türkiye'nin İktisadi Gelişme Tarihi(1914-2011). Ankara: İmaj Yayınları. Turan, Z., & Barak, D. (2016). Türkiye'de Cari İşlemler Açığının Sürdürülebilirliği. İşletme ve İktisat Çalışmaları Dergisi, 4(2), 70-80. TUSİAD. (2009, Aralık). 2010 Yılına Girerken Türkiye Ekonomisi (Yayın No: 497). Şubat 15, 2017 tarihinde Tusiad: http://tusiad.org/tr/yayinlar/raporlar/item/5199-2010-yilina-girerkenturkiye-ekonomisi adresinden alındı World Bank. (2017, Şubat). Türkiye Düzenli Ekonomi Notu. Mart 1, 2017 tarihinde http://pubdocs.worldbank.org/en/444501485957408452/TREN-FinalFebruary-2017-TR.pdf adresinden alındı Uz, İ. (2015). Cari Açıkların Sürdürülebilirliği: Kırılgan Beşli Örneği. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Denizli. Yeldan, E. (2005). Türkiye Ekonomisinde Dış Açık Sorunu ve Yapısal Nedenleri. Çalışma ve Toplum Dergisi, 4(7), 47-60. This article is a chapter in a book (Dünden Bugüne Ekonomi Yazıları). If you want to access full version of the book please click: http://library.ecoei.org/book/dunden-bugune-ekonomiyazilari/ Citaiton of the article: Yılmaz Genç S., Yardımcı M. E., Göçeri K. (2017), Türkiye Ekonomisinde Cari Açık Sorununun Yapısal Nedenleri ve Sürdürülebilirliği (2002-2016), Ed. (Koç et al), in Dünden Bugüne Ekonomi Yazıları, Küv Yayınları. 118