On5yirmi5.com 21. Yüzyılda Müslüman Çocuklar Kime Emanet 21. Yüzyılda Müslüman Çocuklar Kime Emanet Yayın Tarihi : 18 Mart 2013 Pazartesi (oluşturma : 10/21/2017) Ne de olsa onlar Barış elçisi… Hollanda'da gençlik koruma bürosu tarafından ailelerinden alınan çocuklarla ilgili gelen haber hepimiz telaşlandırdı. Sessiz kalınmayacak bir durum vardı ortada. Yapılan kapsamlı araştırmalara göre durum biraz karmaşık çok da endişe vericiydi. Rotterdam İslam Üniversitesi (IUR) öğretim üyesi Doç. Dr. Özcan Hıdır, "Hollanda'da toplam olarak ailelerinden alınmış çocuk sayısı şu an itibariyle 2530 bini bulmaktadır. Bu çocukların da en az beşte birinden fazlasının Müslüman ve Türk çocuklar olduğu tahmin ediliyor" diye açıklama yaptı. Hıdır, ailelerinden alınan çocukların Müslüman-Türk kimliklerini kaybederek asimile olma tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını da hatırlattı. Oysa kurallara göre Müslüman ve Türk bir çocuğun yine Müslüman ve Türk bir aileye verilmesi gerektiğini söyleyen Hıdır, böyle bir ailenin olmaması halinde çocuğun başka inanç ve kültürlere sahip ailelerin yanına yerleştirildiğini söyledi. Ama bu şartın gözetilmediği kaygısı özellikle Türkiye’de ve dünyada tüm duyarlı Müslümanları üzdü. Toplumda giderek büyüyen bu sorunun kısa sürede çözülmesinin zor olduğuna değinen Hıdır, durumu müsait olan Türklere koruyucu aile olmaları çağrısında bulundu. Çok şükür ki Avrupa'daki Türk çocukları sorununa TBMM el atmış bulunuyor. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, Avrupa'da Türk çocuklarının bakıcı ailelere verilmesiyle ilgili başlattıkları çalışma kapsamında Nisan ayında Almanya ve Avusturya'da incelemelerde bulunacaklarını belirtti. Üstün, "21. yüzyılın başında yabancı bir ülkede Türkiye kökenli çocuklara böyle bir muamele yapılmasını reva göremeyiz" dedi. Bu haber yüreklerimize kısa bir süre için su serpse de geç kalınacak bir saatin bile olmadığı bu nazik konunun gündemde tutulmasını arzuluyoruz. Ve derhal çözümlendiği müjdesini siz okurlarımıza duyurmak istiyoruz. Bu durumu okuyunca Firavunun sarayında Musa’yı büyüten Allah ‘a güvenip dayanmamız gerektiğini hatırladım. Endülüs’te ölmemek için Yazıköy’lü Müslüman kızı Billure’yi rahibe kimliğiyle Beatrix olarak koruyup onun şefkatli kollarında İngiltere’ye kraliçe olacak bebeği büyüttüren Allah’a dua etmemiz gerektiğini düşündüm. O her gece küçük prensese : -Hadi benim minik kelebeğim küçük sırrımızı uyumadan tekrarlayalım derken ve canı gönülden fısıldayarak Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhu ve rasuluhu deyip huzurla uykuya dalarken Allah’n da bir muradı ve heabı vardır diye teselli olabiliriz. Bilmez miyiz? Rabbimiz hiç anılmadığı evlerden zühd sahibi Zahitler yetiştirir. Sürekli onu anan evlerden ise isyankârlar. Allah dinini kıyamete kadar koruyacak! Önemli olan seçilmişlerden olabilmemiz. Nasibi olan dinimizi yaşar. Başka dinden olanlar nasipleri varsa tanışırlar hakikatle. Allah’ın çok olmamız büyük yığınlar olmamızla bir işi yok gibi gözüküyor. İsteseydi herkese hidayet verirdi. Ama sevdiği habibinin amcasına bile istemeyince nasip etmedi saadeti. Elbette ki şeytan ve yandaşları boş durmayacaklardır. Ellerinden geleni yapacaklar, bizi sevmeyi hiçbir zaman gündemlerine almayacaklardır. Bize bir tebessümü bile çok görecekler ve ya yalandan gülümseyeceklerdir. Bizleri cihatla, kılıçla terörle suçlayacaklardır. Hepimizin kan kokusuna alışkın cellatlar olduğumuzu yayacaklardır dünyaya. Oysa Yunus’un çiçeklerle olan muhabbetini, kâinatta önemsiz olan her şeye olan saygısını ve daha nice İslam nezaketinde olan insanların karıncalara, yetimlere, dünyanın tüm çocuklarına, ağaçlara, taşlara, göklere, yerlere olan duasını ve merhametini hiç bilmeyeceklerdir. Allah böyle istiyorsa şayet hiç bilmeyeceklerdir. Hele bazıları ayeti kerime de buyurulduğu gibi biz onların dinini seçmedikçe ve onların tarafına geçmedikçe bizi asla sevmeyeceklerdir. Ve dünyanın her hangi yerinde yaşayan Müslüman binlerce çocuğun gözlerinde titreyen acıları, buzullarda tehlike içinde olan hayvanlar kadar bile onların umurlarında olmayacaktır. Bizim askerlerimiz terörist onların askerleri kahraman olacaktır onlara göre. Oysa bizim ölenlerimiz ak pak şehit, onların kana susamış cenazeleri ise yazık olmuş birer leş olacaktır kıyamet gününde. Biz o günlerin hesabına tesellilerimizi ısmarlamışızdır. Dünyada geri, dünyada sefil, fakir olmak hiç zorumuza gitmemektedir. Tıpkı Nuh aleyhisselamın arkadaşları ve Hz. Muhammed’in sallallahu aleyhi ve sellemin inananları gibi. Onlara zengin ve güçlü inkârcılar: -Biz senin yanında hep ezik güçsüz ve fakir kimseler görüyoruz ne diye sana inanalım? Demişlerdi. Bilemezler gözleri yok göremezler. Yürekleri yok! Sevgiden söz edemezler. Filistin’de babasının kucağında titreyen küçük Muhammed’i açık onlarca kameranın önünde babasıyla beraber tarayan askerleri var onların. Çocuk öldüren kahramanları. Kadınların üzerinde gücünü kullanan cengâverleri var. Yaşlıları itekleyen centilmenleri… petrolü olan ülkeleri yağmalayan özgürlük ve barış elçileri ne de olsa onlar… Barışın üstünden buldozerlerle geçip bizlere çok uzaklardan ruhsal akrabalık duyan Rachel’i acımasızca öldüren seçilmiş kavim ne de olsa onlar… Bu dökümanı orjinal adreste göster 21. Yüzyılda Müslüman Çocuklar Kime Emanet