III. OTURUM Oturum Başkanı: Prof. Dr. Güler ARAS, Yıldız Teknik Üniversitesi Konuşmacılar: Yrd. Doç. Dr. Pınar BÜYÜKBALCI, Dr. Yasemin BAL, Dr. Esin ERTEMSİR, Yıldız Teknik Üniversitesi Entelektüel Sermaye İçin Katma Değer Yaratmada İşgücü Çeşitliliğinin ve İnsan Kaynakları Yönetiminin Rolü Prof. Dr. Ahmet İNCEKARA, Yusuf KAYA, İstanbul Üniversitesi Entelektüel Sermayenin Ölçülmesine Yönelik Yöntemler ve İşlevsel Bir Sınıflandırma. Dr. Nalan ECE, İstanbul Üniversitesi Entelektüel Sermayenin Ölçülmesi: İMKB’de İşlem Gören Sigorta Şirketleri Arasında Karşılaştırmalı Bir Uygulama Örneği. Doç. Dr. Serhat Yanık, Yrd. Doç. Dr. Başak TURAN İÇKE, Yusuf AYTÜRK, İstanbul Üniversitesi Intellectual Capital: Can it Be An Alternative İnvestment Strategy in Capital Markets? Entelektüel Sermayenin Ölçülmesi Prof. Dr. Güler ARAS Yıldız Teknik Üniversitesi ENTELEKTÜEL SERMAYE TEMELLİ KATMA DEĞER YARATMADA İNSAN UNSURUNUN VE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNİN ROLÜ Pınar BÜYÜKBALCI, Yasemin BAL, Esin ERTEMSIR Yıldız Teknik Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü ÖZET Entelektüel Sermaye (ES) bileşenleri arasında insan boyutuna ilişkin bileşenlere yazında sıklıkla atıfta bulunulmaktadır. Bu durum, insanın, günümüzde, işletmelerin en önemli ve stratejik kaynağı olarak önem kazanmasına bağlanabilir. İşletmenin en önemli fonksiyonlarından olan İnsan Kaynakları Yönetimi (İKY) kapsamındaki uygulamalar da işletmeye özgü bu varlığın etkin kullanılması ve geliştirilmesi için en önemli araçlardır. Bu noktadan hareketle bu çalışma, hangi İKY uygulamalarının, insan sermayesinin etkin kullanılmasında ve insan sermayesi aracılığıyla organizasyonun performansının arttırılmasında rol oynadığına odaklanmıştır. Bu doğrultuda öncelikle, temel ES boyutlarının İKY uygulamaları ile nasıl desteklendiklerine yönelik genel bir çerçeve çizilmiş, ardından, “insan sermayesi”nin belirli bileşenleri temelinde hangi İKY uygulamalarının destek yer verdiği tartışılmıştır. ABSTRACT Among Intellectual Capital (IC) components, human capital components are the ones that are highly referred to in related literature. This is mainly due to the increasing importance of “human” as an important and strategic asset for today’s organizations. Human Resource Management (HRM), which is among the most important business functions, and related practices emerge as very important tools to use and improve this asset, which is unique to the organization. Moving from this point on, this study focuses on the question of which HRM practices are effective at exploiting organization’s human capital and thus used for improving organizational performance. Accordingly, the study first draws a general perspective on how IC dimensions are supported by HRM practices; and following this, it discusses how specific HRM practices are supportive in terms of the use and improvement of certain human capital components. I. GİRİŞ Günümüzde işletmeler, iş modellerini ve yönetim perspektiflerini sürekli değiştirmelerini gerektiren oldukça rekabetçi bir çevrede faaliyet göstermektedirler. Entelektüel sermaye (ES), işletmeler için bu çevrede önemli rekabet araçlarından biri olarak önem kazanmıştır. Entelektüel sermaye, son yıllarda gerek akademik yazında gerekse iş uygulamalarında gözlendiği gibi, defter değerinin 3-4 katına ulaşabilmekte ve bu nedenle giderek daha fazla önem verilen etkili bir rekabet aracı olarak değerlendirilmektedir. Entelektüel sermayenin en önemli boyutlarından biri, “insan” unsurudur. İnsan unsuruna verilen önem, bu bileşenin, entelektüel sermaye ölçüm metotlarının hemen hepsinde yer bulmasına yol açmıştır. Bu metotların her birinde insan unsuru farklı başlıklar altında ele alınarak vurgulanmıştır. Kısaca örneklemek gerekirse, insan kaynağının entelektüel sermayeye katkısı; teknolojik borsa simsarı modelinde “insan merkezli varlıklar” başlığıyla ele alınırken, maddi olmayan varlıklar cetvelinde “bireylerin yetkinliği”, maddi olmayan varlıkların ölçülmesinin finansal yönteminde “insan sermayesi”, skor-kart modelinde “öğrenme ve gelişme” boyutları ve Skandia Kılavuzu’nda “insan odağı” başlığı çerçevesinde incelenmiştir. İnsan unsurunun, günümüz işletmeleri için kritik öneme sahip bir kaynak haline gelmesinin kuşkusuz en önemli nedenlerinden biri giderek artan işgücü çeşitliliğidir. İşgücündeki bu çeşitlilik, farklı kültürlerden gelen ve birbirinden farklı özellikler taşıyan bireylerin etkili bir biçimde yönetilmesini gerektirir (Carrell ve diğerleri, 2000:55). Birbirinden farklı bu özellikler; ırk, cinsiyet, ulusal köken, yaş, din, fiziksel yetenekler ve bölgesel köken gibi çok çeşitli boyutlarda gözlenebilir (Carrell ve Mann, 1993). Bu bakımdan, işgücü çeşitliliğini yönetmek, tüm çalışanlar için olumlu bir iş ortamı yaratmayı amaçlayan kapsamlı bir yönetsel süreç olarak görülmelidir (Thomas, 1991:10). İşgücü çeşitliliğini yönetmek için kullanılan tekniklerin önemli bir kısmını, insan kaynakları yönetimi (İKY) teknikleri oluşturmaktadır. İnsan unsurunun ES içindeki giderek artan ağırlığı ve bu unsurun yönetim sürecinini stratejik bir nitelik kazanması düşüncesinden hareketle, bu çalışmada, “insan” unsuru ve ilgili bileşenlere odaklanılacaktır. İnsan boyutuna ilişkin çerçevenin belirlenmesi için, öncelikle, entelektüel sermayenin ölçümünde kullanılan yöntemlerde insan boyutunun hangi bileşenler çerçevesinde ele alındığı incelenecektir. Çalışma, öncelikle bu yöntemlerde insan kaynağının değerlendirilmesini karşılaştırmalı bir biçimde tartışacak, ardından konuya, insan kaynakları yönetimi teknikleri çerçevesinde yönetsel bir boyut katarak, bir rekabet unsuru olarak insan sermayesinin önemini vurgulayacaktır. Bu doğrultuda, çalışma, entelektüel sermaye ölçüm yöntemlerinde ele alınan boyutların, hangi insan kaynakları yönetim teknikleri kullanılarak geliştirilebileceğine ve değerlendirilebileceğine yönelik, yazındaki ilgili çalışmaların sınıflandırıldığı bir yazın taraması ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışma ile işletmelerin en önemli entelektüel sermaye unsurlarından biri olarak değerlendirilen insan kaynağının, rekabet aracı haline dönüştürülmesinde etkili olan yönetsel tekniklere ilişkin bütüncül bir yaklaşım oluşturulması ve yazına bu yönde katkı sağlanması hedeflenmektedir. Bu bağlamda çalışmanın temel sorusu, “hangi İKY uygulamalarının, insan sermayesinin etkin kullanılmasında ve insan sermayesi aracılığıyla organizasyonun performansının arttırılmasında etkin rol oynar” olarak kurgulanmıştır. II. YAZIN TARAMASI VE BULGULAR 2.1. “Entelektüel Sermaye” Kavramı ve “İnsan” Boyutunun Artan Önemi Muhasebe ve finans bilim dalına göre , “işletmenin varlıkları”, işletme için gelecekte çeşitli hizmet ve getiriler yaratması beklenen unsurlar olarak tanımlanır. Sermaye ise, daha spesifik bir kavramdır ve işletmenin amaçlarına ve üretim çabalarına uygun olarak toplanmış maddi ve maddi olmayan varlıkları ifade eder (Çetin ve Mutlu, 2011). Bu durumda, işletmenin entelektüel sermayesini oluşturan bilgi temelli varlıklar, “baştan getirisinin öngörülmesi oldukça zor olan ama işletmenin uzun vadede getiri ve kazanç elde etmeyi umduğu, bilgi birikimi yaratan varlıkları” olarak tanımlanabilir (Boisot, 1998:3). Yine bu noktadan hareketle, entelektüel sermaye, kısaca, “organizasyon tarafından kısmen ya da tamamen kontrol edilen ve organizasyonun değer yaratma sürecine katkıda bulunan, parasal olmayan soyut varlıklar” şeklinde tanımlanmaktadır (Roos ve diğerleri, 2005:19). OECD’nin (1999) tanımına göre, entelektüel sermaye, “insan sermayesi” ve “yapısal sermaye” olmak üzere iki alt boyuttan oluşur. Yapısal sermaye, yazılım sistemleri, dağıtım ağı ve tedarik zinciri gibi bileşenleri içerirken, insan sermayesi; organizasyonun içindeki ve dışındaki insan varlığına (çalışanlar, müşteriler, ortaklar, tedarikçiler) dayanarak oluşturduğu sermayedir. Entelektüel sermaye ile ilişkili teorilerin evriminde ele alınan tüm alt boyutlar bu iki temel boyut ile ilişkilendirilebilecek bir çerçeveye sahiptir (Tan ve diğerleri,2008). ES konusundaki çalışmaların yoğunlaşmasıyla birlikte bu iki boyuta çok sayıda yeni boyut eklenmiştir. Bunların içinde en dikkat çekeni Skandia Modeli’nde de ele alınan “ilişkisel- sosyal sermaye”dir. İlişkisel sermaye; işletmenin sahip olduğu ün, müşteri sadakati ve paydaşlarıyla ilişkileri sonucu yarattığı değeri ifade eder (Haanes ve Lowendahl, 1997). ES kavramının akademik yazında yer bulması kuşkusuz, kavramsal boyutları ilgili teorilerle ilişkilendirilmesi ve desteklenmesi ile mümkün olmuştur. Malhotra’ya (2003) göre, bilgi temelli varlıkların etkisini daha iyi anlamlandırabilmek için, disiplinler arası bir çerçevenin benimsenmesi gerekir. Malhotra (2003), bu çerçeve içinde, insan sermayesi ve sosyal sermayeyi, iki önemli yapı taşı olarak tanımlamıştır. Bu yapıtaşlarından biri olarak insan sermayesi, “insan kaynakları teorileri” ile, sosyal sermaye ise “sosyal ağ teorileri” aracılığıyla, entelektüel sermaye teorilerinin gelişimine katkı sağlarlar. Bir diğer önemli ES boyutu olan organizasyonel – yapısal sermaye ise akademik yazında organizasyon yapısına ilişkin çeşitli teoriler ile desteklenmiştir. Bir işletmeyi başarıya taşıyan insanların ve süreçlerin değerini ölçmek oldukça zordur. Bontis (1998) entelektüel sermayenin değerini belirleyecek bir formülün hiçbir zaman bulunamayacağını belirtmiştir. Ancak kesin bir formülle saptanamayacak olsa da entelektüel sermayenin alt bileşenlerini açıklamak, onları geliştirmek için bir ön koşuldur (Massingham, Nhuyen ve Massingham, 2011: 45). Defter değerinin ölçümüne göre oldukça karmaşık bir süreç olan ES’nin ölçülmesi; “işletme” veya “unsur” bazında gerçekleştirilir. İşletme bazında yapılan ölçümler genellikle finansal analizlere dayalı olarak gerçekleştirilen yöntemlerdir. Bu yaklaşımlar (“piyasa değeri/defter değeri” yöntemi, Tobin’in Q oranı, hesaplanmış maddi olmayan değer yöntemi, vb.), işletme performansı bazında ES’nin payını ortaya koyar ancak ES unsurlarını ve bu unsurlarda meydana gelen gelişmeleri ayrıntılı biçimde göstermez (Demirkol, 2006: 99). ES’nin ölçülmesi konusunda unsur bazında yapılan ölçümler ise, ES’yi oluşturan bileşenlere daha nitel bir perspektiften yaklaşırlar. Böylece, bu bileşenlerde meydana gelen yaklaşımların sadece sayısal olarak ifade edilmesi değil, işletmeler arası karşılaştırmalar yapılması da öngörülmektedir (Demirkol, 2006:104). Daha kapsamlı bir bakış sunan bu perspektifte yer alan başlıca yöntemler arasında; Kurum Karnesi Yöntemi, Skandia Pusulası, Entelektüel Sermaye Endeksi, Teknoloji Brokerı, Maddi Olmayan Varlıklar Cetveli, Sullivan’ın Entellektüel Sermaye Ölçüm Yönetimi, Göran Roos’un Bütünsel Katma Deger Yöntemi ve Ante Pulic’in Entellektüel Katma Deger Katsayısı Yöntemi sayılabilir. Bu yöntemler arasında en yaygın biçimde kullanılan ölçüm tekniklerinde bir entelektüel sermaye bileşeni olarak “insan sermayesi”ne sıklıkla yer verildiği görülmektedir. Tablo 1’de, bu yöntemlerin öne çıkanlarının insan sermayesine bakışı özetlenmiştir. Tablo 1. ES Ölçüm Yöntemlerinde “İnsan” Boyutunun Ele Alınışı Önceki bölümde de vurgulandığı şekilde, günümüzde faaliyet alanı sınırlar ötesine geçmiş işletmeler için yüksek öneme sahip olan işgücünün yönetilmesi ve böylece işletmelerde insan varlığının etkin kullanımının sağlanması rekabet avantajı yaratmak için en önemli araçlardan biri haline gelmiştir. İşgücünün etkin, yani işletmenin stratejik amaçlarıyla uyumlu, bir biçimde kullanılması için başvurulan yöntemler arasında ilk sırada İKY uygulama ve teknikleri gelir. Bu tekniklerin etkili kullanımı ile işgücünde yer alan bireylerin sahip oldukları birbirinden çok farklı özelliklerin, işletme için dezavantaj yaratmasının önüne geçilmeye çalışılır. Diğer bir deyişle, insan kaynakları yönetim tekniklerinin yardımıyla, işgücündeki farklılıkların, birbirlerini tamamlayan yönleri ortaya çıkarılmakta ve böylece, birçok boyutta farklılık gösteren işgücünün uyumlaştırılması sağlanmaktadır. İşletmelerdeki insan kaynağının değerlendirilmesi, ancak böyle bir uyumlaştırmayla mümkün olabilecektir. Burada, özellikle, Robbins ve Judge (2011) tarafından, “derin seviyedeki farklılıklar” olarak nitelenen kişilik ve değerlerdeki farklılıkların yönetilmesi, uyumlaştırma sürecinde önem taşır. Derin seviyedeki bu farklıların yanısıra; deneyim, eğitim ve yetkinler temelindeki farklılıkların da yönetilmesi, işletmenin sahip olduğu entelektüel sermayenin tüm potansiyelinin değerlendirilmesi için gerekli bir ön şarttır. Cox ve Blake (1991)’in vurguladığı gibi, çeşitlilik, işletmenin genel amaç ve stratejileri doğrultusunda yönetilir ve değerlendirilirse, maliyet avantajı, kaynaklara ulaşım avantajı, etkin pazarlama yönetimi, yaratıcılık, yüksek düzeyde problem çözme yetkinliği ve sistem esnekliği yoluyla rekabet üstünlüğü getirecektir. Tüm bu noktalar göz önünde bulundurulduğunda, işletme varlıkları arasında “insan”ın, işletmenin entelektüel kapasitesini değerlendirmede dikkate alınması gereken en önemli unsurlardan biri olarak ön plana çıktığını düşünmek yanlış olmayacaktır. Bu doğrultuda, Özevren ve Yıldız (2010) tarafından, entelektüel sermayeyi unsur bazında ölçen 30 makale üzerinde gerçekleştirilen çalışmada; “insan” sermayesi, “yapısal” sermaye ve “müşteri” sermayesi boyutları karşılaştırılmış ve yapılan içerik analizi sonuçlarına göre, bu üç boyut arasında en çok insan sermayesine yönelik kriterlere ağırlık verildiği saptanmıştır. Spesifik olarak bu kriterler arasında; yetenek, eğitim, yeni fikirler üretilmesi, çalışanlar arası ilişkiler ve takım çalışması gibi başlıkların ele alındığı görülmüştür. Takım çalışmasını teşvik ve personelin gelişimi, eğitime ve çalışana yapılan yatırım, çalışanların risk almasını ve inovasyonunu teşvik, çalışanların tatmini, çalışanların genel yeteneklerini en ideal seviyeye taşımak, ücret sisteminin etkinliği gibi başlıklar, insan sermayesini güçlendiren unsurlar arasında yer alır. Bu ve benzeri başlıklar aynı zamanda İnsan Kaynakları Yönetimi’nin çeşitli fonksiyonları ile de yakın ilişki içindedirler (Bozbura, 2004: 415). Bu noktadan hareketle, bu çalışma, günümüzde stratejik bir varlık olarak ön plana çıkan “insan”ın değerlendirilmesinde hangi insan kaynakları uygulamalarının ön plana çıktığının ele alınmasını amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, izleyen başlıklarda, öncelikle, temel ES boyutlarının İKY uygulamaları ile nasıl desteklendiklerine yönelik genel çerçeve çizilecek; ardından, bu boyutlardan olan “insan sermayesi”nin potansiyelinin değerlendirilmesi için, bu ES boyutuna ilişkin belirli alt bileşenler temelinde hangi İKY uygulamalarının destek yer verdiği tartışılmıştır. 2.2. Entelektüel Sermaye Boyutlarının İnsan Kaynakları Yönetimi Uygulamalarıyla İlişkisi Entelektüel sermayenin üç temel boyutu; insan sermayesi, sosyal - ilişkisel sermaye ve organizasyonelyapısal sermayedir. Yapılan çalışmalarda vurgulandığı gibi, İKY uygulamalarının her üç boyuttaki varlıkların etkin kullanımı üzerinde güçlü bir etkisi söz konusudur. İK faaliyetleri organizasyonel düzeyde performansı direkt olarak arttırmamaktadır. İK uygulamaları, çalışanların bilgi ve becerilerini arttırarak insan sermayesini, grup etkileşimini ve bilgi paylaşımını kolaylaştırarak sosyal sermayeyi ve işletmelerin sistemler, süreçler ve örgüt kültürlerini bütünleştirip bilginin muhafaza edilmesine imkan sağlayarak yapısal sermayeyi iyileştirmede etkili olmaktadır (Youndt ve Snell, 2004). Diğer bir deyişle, İK uygulamaları, ES boyutlarının iyileştirilmesi yoluyla performansın arttırılması ilişkisinde güçlendirici değişken olarak rol oynar. Bu yönde, çalışma kapsamında gerçekleştirilen ve ES boyutları ile İnsan Kaynakları Yönetimi Uygulamaları arasındaki ilişkiyi konu alan yazın özeti Tablo 2’de görülmektedir. Tablo 2. Entelektüel Sermaye Boyutları ve İKY Uygulamaları Arasındaki İlişkiyi Konu Alan Çalışmalar 2 Tablo 2’de de görüldüğü gibi insan sermayesi, çalışanların bireysel bilgi, beceri ve deneyimlerini ifade etmekte ve bu yönüyle entelektüel sermaye konusundaki tartışmalar arasında önemli bir ağırlığa sahip olmaktadır. İnsan sermayesi ve ilgili İKY uygulamaları bu çalışmanın da ana temasını oluşturmakta ve insan sermayesini geliştirmek ve en iyi şekilde değerlendirmek için kullanılan İKY uygulamaları, izleyen başlıkta ayrıntılı biçimde ele alınmaktadır. Entelektüel sermayenin ikinci bileşeni olan “ilişkisel - sosyal sermaye”yi etkileyen İKY uygulamaları arasında ücret skalalarını basıklaştırma, personeli güçlendirme, iş gruplarını azaltma, statü sembollerini kaldırma ve yeniden yapılanma faaliyetleri bulunmaktadır (Youndt ve Snell, 2004). Sosyal sermaye, insanlar arasında bilginin değiş tokuşu için ortak bir kültür yaratılarak geliştirilebilir. İşletme ortamında çalışanların sadece kendi aralarında değil, tüm paydaşlarla ortak bir bilgi paylaşımına girmesi beklenmektedir. Bu bağlamda İKY uygulamalarının da “iş tasarımı” başlığı altında toplanabilecek; organizasyonel yapıda sadeleşme, kademe azaltma, bu yolla “ilişkisel – sosyal” sermaye önündeki yatay bariyerleri ortadan kaldırarak iletişimi ve bilgi akışını arttırma faaliyetlerine yoğunlaştığı görülmektedir. Tüm bu uygulamalar çalışanların bilgi paylaşımı kapasitesini ve fırsatını arttırmaya yönelik olsa da çalışanların paylaşma motivasyonunu garantilememektedir. Bu noktada İKY’nin “ücret yönetimi” fonksiyonu devreye girmekte ve sosyal sermayeyi yükseltmede dolaylı bir görev üstlenmektedir. Halen birçok kurumda bilgiyi paylaşmanın kişinin gücünü azalttığı düşünüldüğünden, kurumsal bilgi paylaşımını yaratmak için güçlü teşvikler kullanmak gerekebilmektedir. Çalışanların, kendilerine sunulacak bonus, kar paylaşımı ve kazanç paylaşımı gibi birtakım grup teşvikleri sayesinde birbirleri ile etkileşim kurmaları ve fikirlerini paylaşmaları teşvik edilebilir. Ücret yönetimi aracılığıyla gerçekleştirilecek bu gibi düzenlemelerle, çalışanlarda farklı bir bakış açısı oluşacaktır ve kazancının diğer çalışma arkadaşlarının performansına bağlı olması onları bilgilerini paylaşmaya yönlendirecektir. Organizasyonel sermaye, entelektüel sermayenin üçüncü bileşenidir ve aslında organizasyonun gerçek anlamda sahip olduğu tek sermaye türüdür. Diğer bir deyişle, diğer sermaye türlerinde, personel işten ayrıldığında sermaye de kaybedilmiş olur. Ancak organizasyonel sermaye, personel işten ayrılsa dahi işletme bünyesinde kaldığı için büyük önem taşımaktadır. Organizasyonel sermayeyi kurumsallaştırmak amacıyla IKY uygulamalarında, özlük işleri, özlük bilgilerinin güncel ve düzenli tutulması, işin yeniden tasarımı, çalışan öneri sistemleri ve tüm bu verileri saklayan, gruplayan, anlamlı raporlara dönüştüren, işleyen IK Bilgi Sistemleri kullanılmaktadır (Youndt ve Snell, 2004). 2.3. Entelektüel Sermaye Uygulamalarında “İnsan” Faktörü ve İnsan Kaynakları Yönetimi Tekniklerinin Yeri “İnsan sermayesi”, entelektüel sermayenin en dinamik yönünü temsil eder (Edvinsson ve Malone, 1997). Bu dinamizm, temelde, insanın kendisinin de sürekli değişim ve evrim geçiren bir yapıda olmasından kaynaklanmaktadır. Diğer bir deyişle, bir entelektüel sermaye unsuru olarak insan, iç ve dış çevreden gelen güçlerle doğrudan ilişki içindedir ve bu nedenle bu güçlerden yüksek düzeyde etkilenir. 3 İnsan sermayesi çalışanların bireysel bilgi, beceri ve deneyimlerini ifade etmekte ve bu yönüyle entelektüel sermaye alanındaki tüm tartışmaların başlıca konusunu oluşturmaktadır. İnsan sermayesi, ancak, organizasyonun kimliğini oluşturan temel unsurlardan olan değerler ve inançlar esas alınarak yapılandırılır ve işletmenin vizyon ve amaçları doğrultusunda yönlendirilebilirse uzun vadede değer yaratacak bir işletme varlığı haline gelecektir (Rylander ve Peppard, 2003). İşte bu noktada, insan kaynağını yönetmede stratejik bir araç olan İnsan Kaynakları Yönetimi (İKY) uygulamaları, entelektüel sermaye yönetimi metotları çerçevesindeki en kritik araçlar olarak ortaya çıkar. Etkin İKY uygulamaları, örgütsel düzeydeki entelektüel sermaye gelişimini kolaylaştırmaktadır. Örgütlerin sürekliliğinin sağlanmasında ve başarılı olmasında önemli rol oynayan entelektüel sermaye hem tepe yönetimin odaklandığı temel konulardan biridir hem de çalışan performansının geliştirilmesinden sorumlu olan İK yöneticilerinin ilgi alanları arasındadır. Pfeffer’ın (1994) çalışmasında belirtildiği gibi İKY, yetenekli ve nitelikli iş görenlerin işe alınması ve yönetilmesinde kilit öneme sahip olmakla beraber, günümüzde İK yöneticileri aynı zamanda işletmelerin en önemli rekabet avantajı kaynağı olan “insan sermayesi”nin yöneticileri olarak da görülmektedir (Wright ve Snell 1991; Schuler ve Jackson, 2005). Entelektüel sermaye, işletmelerin rutin İKY uygulamalarının etkisi ile zaman içinde oluşan bir değeri yansıtmakta ve stratejik İKY uygulamalarına da temel sağlamaktadır. Bu nedenle, işletmenin en değerli varlığı olan insan kaynağını işletmeye çekme, işe alma, elde tutma ve onların yeteneklerini geliştirme gibi süreçlerden oluşan İKY uygulamaları, entelektüel sermayenin oluşturulması ve geliştirilmesi için büyük önem taşımaktadır (Yang ve Lin, 2009). İKY uygulamaları, insan sermayesine yapılan önemli bir yatırımdır ve bu yatırım nihai olarak örgütsel performansa da yansımaktadır (Snell ve Dean, 1992). İnsan sermayesine yapılan yatırımlar sadece çalışanlara direkt olarak ödenen ücretleri değil, aynı zamanda onlar adına ve onlar için yapılan tüm yatırımları içermektedir (Weiss, 1999). Bu doğrultuda, örneğin, personel seçme ve yerleştirme, eğitim ve geliştirme, performans değerleme ve ücret yönetimi gibi temel İKY uygulamaları, örgütün sahip olduğu insan kaynağını stratejik bir yönetim anlayışı ile insan sermayesine dönüştürme konusunda önemli araçlar sunmaktadır (Schuler ve Jackson, 2005) İKY uygulamaları ve entelektüel sermaye ilişkisine yönelik olarak akademik yazında yer alan çalışmalar arasında, Snell ve Dean (1992), Minbaeva (2005) ve Davis (2006) başarılı İKY uygulamalarının yüksek düzeyde entelektüel sermaye oluşumunu da beraberinde getirdiğini ileri sürmektedirler. Hangi İKY uygulamalarının, entelektüel sermaye oluşumunu en iyi açıkladığı ise cevap aranması gereken temel sorudur (Yang ve Lin, 2009: 1969). Nitelikli ve kalifiye işgörenleri bulma ve seçme sürecini oluşturan “personel seçme ve yerleştirme” fonksiyonu insan sermayesi oluşuma etki eden en önemli İKY fonksiyonlarından biri olarak görülmektedir. Seçme ve yerleştirme uygulamaları kapsamında, insan kaynağını satın almaya/edinmeye odaklanan bir İK stratejisinin temel alınır. Bu süreç, personel seçiminde dış kaynakların ve iç kaynakların araştırıldığı ikili bir süreç işlemektedir. İKY bu süreçte örgütün 4 hedeflerine uygun belirli özelliklere sahip kişileri bulma ve bu kişilere yatırım yaparak, onları “insan sermayesi” haline getirerek, örgütün rekabetçi pozisyon elde etmesini sağlama açısından kritik bir role sahiptir. İKY departmanı ve yöneticilerinin insan sermayesini geliştirecek “en uygun” işgöreni seçebilmeleri için örgütün strateji ve gelecek hedeflerini çok iyi bilmeleri gerekmektedir (Weiss, 1999). İKY’nin “eğitim ve geliştirme” fonksiyonu ise, insan kaynağı edinme uygulamaları ile birlikte veya onlara bir alternatif olarak yürütülmekte ve örgütlerin insan sermayelerinin gelişiminde son derece etkili olan bir İKY fonksiyonu olarak değerlendirilmektedir (Bontis ve Fitz-enz, 2002). İşletmeler, insan sermayesi havuzlarını eğitim ve geliştirme faaliyetleri sayesinde zenginleştirirler. “Eğitim ve geliştirme” fonksiyonu uzun süredir insan sermayesi teorisinin birincil odağını oluşturmaktadır. Daha güncel bir bakış açısı ise, işletmelerde hizmet içi eğitimin rolünün değiştiğine, bilek gücüne dayalı işgücünün beyin gücüne dayalı işgücüne dönüştürme girişimlerine dikkat çekmektedir (Youndt ve Snell, 2004). Beyin gücünün öncelik kazanması ile birlikte çalışanların işletme stratejilerini anlaması, günlük faaliyetleri ile işletmenin hedefleri arasında başarılı bağlantılar kurması da eğitim faaliyetlerinin amaçları arasına girmiştir. Çalışanların işletme stratejileri ile aynı doğrultuda düşünmesini ve çalışmasını sağlamak, bilgi ve enformasyonun özgürce paylaşıldığı işbirliğine dayalı bir örgüt ortamı yaratacak, çalışanları güçlendirecek ve böylece insan sermayesinin gelişimine katkıda bulunacaktır (Longo ve Mura, 2011:280). İnsan sermayesi alanında yapılan çalışmalara göre, çalışanların örgüt hedef ve stratejileri doğrultusunda gerekli yetkinlik ve becerilerinin geliştirilmesi, yoğun eğitim programlarının düzenlenmesi vb. süreçleri içeren eğitim ve geliştirme faaliyetleri, örgütün insan sermayesini oluşturmada en etkili araçlardan biri olarak kabul edilmektedir. Kaynak temelli yaklaşım açısından da ele alındığında, örgütlerin en değerli varlıkları olarak kabul edilen insan sermayesi ile temel yetkinlik geliştirme sürecinde, eğitim ve geliştirme faaliyetleri tartışmasız en önemli İKY fonksiyonlarından biri olarak görülmektedir (Prahalad ve Hamel, 1990). Eğitim ve geliştirme faaliyetleri sadece işgörenlerin beceri ve yetkinliklerini geliştirmekle kalmaz aynı zamanda işgörenlerin kendi aralarındaki iletişimi ve bilgi transferini de güçlendirerek, sosyal sermayeyi de artırır. Bunun sonucunda ise örgütün insan sermayesinin gelişimi ile beraber örgütsel öğrenme ile bilgi birikimi de artar ve organizasyonel sermaye de gelişir (Ruta, 2009). Son derece önemli bir başka İKY fonksiyonu olan “performans değerleme” ise yine insan sermayesini oluşturma ve geliştirmede etkili bir yöntem olarak ele alınmaktadır. Performans değerleme sonucunda işgörenlere sağlanan geribildirim ile işgörenlerin eksik yönlerini ve özelliklerini tespit etme ve bu yönlerini örgüt ihtiyaçları ile beklentileri doğrultusunda geliştirme imkanı sağlanmaktadır. Gelişime odaklanan performans değerleme uygulamaları, örgütün insan sermayesine yapılan en önemli yatırımlardan biridir (Snell ve Dean, 1992; Lado ve Wilson 1994). 5 Örgütün insan sermayesini etkin bir biçimde geliştirme ve motive etmede etkili olan diğer bir İKY uygulaması ise iyi tasarlanmış bir “ücret yönetimi” sistemidir. İşgörenler için cazip olan bir ücret paketi, hem örgüt içinde içsel adaleti sağlayacak hem de dışsal koşullarda örgütün rekabetçi gücünü etkileyecektir. Diğer bir deyişle; adil ve rekabetçi bir ücret sistemi, işgörenler ile uzun dönemli ilişkiler geliştirmede ve insan sermayesini yaratmada önemli bir güce sahiptir (Yang ve Lin, 2009). Bunlara ek olarak, iş dizaynı yöntemleri, iş gereksinimleri oluşturma, iş rotasyonu gibi uygulamalar da işgörenlere farklı beceri ve yetkinlik kazanma imkanı vermesinden dolayı etkili insan sermayesi geliştirme araçları arasında sayılmaktadırlar (Kang ve Snell, 2009). Rutin İK faaliyetleri ve fonksiyonlarının dışında, stratejik insan kaynakları yönetimi uygulamaları da örgütlerde entelektüel sermayenin gelişiminde kritik rol oynamaktadır. Örgütlerin İK alanına yapmış oldukları yatırımlar ile insan sermayesi arasındaki ilişkiyi inceleyen literatürde çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Özellikle Kaynak Temelli Yaklaşım, insan sermayesine yapılan yatırımlar ile potansiyel rekabet avantajı kaynakları yaratmaya yönelik bir çerçeve sunmaktadır. Bu yaklaşıma göre, örgütün içsel kaynakları, taklit edilemez, nadir ve değerli olmasından dolayı önemli bir rekabet avantajı kaynağıdır. İnsan sermayesi ile onu oluşturan İK sistem, politika, süreç ve uygulamaları da bu özelliklere sahip olmalarından dolayı örgütlerin rekabet avantajı kaynağını oluşturmaktadır (Huselid ve Barnes, 2003). Kaynak Temelli Yaklaşım’da İKY sadece belirli bir rekabetçi senaryonun uygulanması anlamında değil ayrıca stratejik yetenek ve insan sermayesi yaratmadaki rolü anlamında da değerlidir. İKY bu doğrultuda yetenekli kişileri işe alıp, geliştirerek ve bu kişilerin katkılarını örgütün kaynakları ile bütünleştirip bir sinerji yaratarak sürdürülebilir rekabet avantajı kaynağı için bir temel sağlamaktadır (Boxall, 1996). Yöneticiler bu amaçla seçme-yerleştirme, eğitim-geliştirme, ücret yönetimi gibi İKY faaliyetlerini yüksek nitelikli ve kalifiye kişileri cezbetmek ve elde tutmak için bir araç olarak kullanmaktadır. Böylece geçerli bir personel seçim sistemi kuran ve yüksek ücret politikaları oluşturmaya, gelişim fırsatları yaratmaya yönelik uygulamalar ile cazip İK programları geliştiren örgütler nitelikli işgücü havuzu oluşturabilmekte ve insan sermayesi yaratabilmektedir (Perez ve Falcon, 2002). III. SONUÇ VE ÖNERİLER Örgütlerde İKY departmanının önemi ve yeri arttıkça, İK yöneticileri, hat yöneticilerin aldıkları kararların ve yönetim süreçlerinin, insan sermayesini ne yönde ve nasıl etkileyeceğine dair önerilerde bulunabilecek konuma gelmişlerdir. Böylece hat yöneticileri, İK yöneticilerini insan sermayesinin gelişimine yönelik analitik bilgi ve öneri kaynağı olarak görmeye başlamışlardır ve İK departmanları yönetsel kararlara katılan ve kaynak dağılımını etkileyebilen daha stratejik bir role sahip olmuştur. Bu anlamda İK yöneticilerinin etkin olarak faaliyetlerini sürdürebilmeleri için örgütün finansal performansı ve maliyetlerine ilişkin bilgi sahibi olmaları ve bu rakamların insan sermayesine yapılan yatırım ile ilişkisini çok iyi bir biçimde kurabilmeleri gerekmektedir (Weiss, 1999). 6 İnsan sermayesinin değerlendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik uygulamaların işletme amaçları doğrultusunda kullanılması, kuşkusuz, bu yöntemleri işletme ihtiyaçlarına göre tasarlayan, analiz eden ve uygulanmalarına öncülük eden İK yöneticilerinin süreç içinde aktif rol almasıyla mümkün olacaktır. Bu nedenle, bu çalışmada esas alınan çerçeve gibi, konunun teori ve uygulamaya dönük yönlerinin ilişkilendirildiği bütünleştirici yaklaşımlar önem taşımaktadır. Bu çalışmadaki yaklaşımdan hareketle, ES yöntemleri temelinde insan unsurunun hangi boyutlarının vurgulandığı göz önünde bulundurularak, her yöntemin öncelik verdiği İKY yönetimi uygulamalarına dönük bir fikir edinilmesi mümkün olacaktır. Bu doğrultuda, işletmenin, başarılı olduğu İKY uygulamaları ile kullanılacak ES değerlendirme yönteminin birbirini destekler nitelikte olması sağlanabilir. Son olarak, aynı zamanda geleceğe dönük çalışmalara da ışık tutması bakımından önem taşıyan ve dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vurgulanmalıdır. Örneğin; çalışmada incelenen İK uygulamalarının kullanım yoğunluğu ve insan sermayesi üzerindeki etki derecesi, yalnızca kullanılan ES değerleme yöntemi bazında değil, aynı zamanda sektörel uygulamalar temelinde de farklılıklar gösterebilir. Bu doğrultuda, konuya ilişkin daha ayrıntılı bir teorik çerçeve oluşturmak, ancak, sektörel farklılıkları ele alan bir araştırma yapılması ile mümkün olacaktır. Ayrıca, organizasyonun yaşı ve büyüklüğü gibi etkenler de yine İK fonksiyonları ile insan sermayesinin kullanımı arasındaki ilişkiyi etkileyecektir. Örnek vermek gerekirse, daha büyük ve yaşlı organizasyonlarda, esneklik nispeten daha az olacağı için, insan sermayesinin temin ve seçim sürecine odaklanan İK fonksiyonları, insan sermayesinin yönetilmesi için tercih edilebilir. Diğer yandan, daha genç ve az sayıda çalışanın bulunduğu organizasyonlarda ise, işe alım aşamasından sonra, organizasyon üyeleri arasında doğrudan iletişim kanalları daha yoğun bir biçimde işletilebileceği için, İK uygulamalarının daha esnek kullanıldığını görmek mümkün olacaktır. 7 Kaynaklar: Boisot, M.H. (1998). Knowledge Assets. New York, NY: Oxford University Press. Bontis, N. ve Fitz-enz, J. (2002). “Intellectual Capital ROI: A Causal Map of Human Capital Antecedents and Consequents”, Journal of Intelelectual Capital, 3, 223-247. Boxall, P. (1996). “The Strategic HRM Debate and The Resource-Based View of The Firm”, Human Resource Management Journal, 6, 3, 59-75. Bozbura, T. (2004). “Measurement and Application of Intellectual Capital in Turkey”, The Learning Organization, 11, 4/5, 357-367. Carrell, M.N., ve Mann, E.E. (1993). “Defining Workforce Diversity Programs and Practices in Organizations: A Longitudinal Study”, Labor Law Journal. 57, 1, 5-12. Carrell, M.R., Elbert, N.F. ve Hatfield, R.D. (2000). Human resource management: strategies for managing a diverse and global workforce, Orlando: Dryden Press. Cox, T.H., ve Blake, S. (1991). “Managing cultural diversity: implications for organizational competitiveness”, Academy of Management Executive, 5,3, 45-56. Çetin, C. ve Mutlu E. (2011). Temel İşletmeciliğe Giriş, İstanbul: Beta Yayınları. Davis, P. (2006). “Beyond Human Resource Management in Co-operative”, Cross Cultural Management, 13, 1, 69-95. Demirkol, İ. (2006). “Entelektüel Sermaye’nin Firma Değerine Etkisi ve İMKB’de Sektörel Uygulamalar”, Gazi Üniversitesi SBE İşletme Anabilim Dalı, Muhasebe – Finansman Bilim Dalı, Doktora Tezi. Haanes, K. ve Lowendahl, B. (1997) içinde Thomas, H. (Ed.), The Unit of Activity: towards an Alternative to the Theories of the Firm, Strategy, Structure and Style, Wiley, Copenhagen. Huselid, M. A. ve Barnes, J. E. (2003). “Human Capital Measurement Systems as a Source of Competitive Advantage”, www.markhuselid.com. Kang, Sung-Choon ve Snell, Scott A. (2009). “Intellectual Capital Architectures and Ambidextrous Learning: A Framework for Human Resource Management”, Journal of Management Studies, 46, 1, 65-92. Lado, A.A. ve Wilson, M.C. (1994). “Human Resource Systems and Sustained Competitive Advantage: A Competency Based Perspective”, Academy of Management Review, 19, 4, 699-727. Longo ve Mura (2011) “The Effect of Intellectual Capital on Employees’ Satisfaction and Retention” Information&Management, 48, 278-287. 8 Malhotra Y. (2003). “Knowledge Assets and Intellectual Capital Measurement Models:A Review and Comparison”, Working Paper, Syracuse University School of Management. Massingham,P. Nhuyen,T.N.Q. ve Massingham, R. (2011). “Using 360 Degree Peer Review to Validate Self-reporting in Human Capital Measurement”, Journal of Intellectual Capital, 12, 1, 43-74. Minbaeva, D. (2005). “HRM Practices and MNC Knowledge Transfer”, Personnel Review, 34, 1, 125-144. OECD (1999), “Guidelines and Instructions for OECD Symposium”, paper presented at International Symposium on Measuring Reporting Intellectual Capital: Experiences, Issues, and Prospects, OECD, Amsterdam, June. Özeveren, M. ve Yıldız, S. (2010). “Entelektüel Sermayenin Ölçüm Yöntemleri ve Kriterlerinin Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma”, Marmara Üniversitesi İİBF Dergisi, 29, 2, 275-289. Perez, P. D. ve Falcon, J. M. (2002). “A Resource-Based View of Human Resource Management and Organizational Capabilities Development”, International Journal of Human Resource Management, 13, 1, 123-140. Pfeffer, Jeffrey. (1994). Competitive Advantage Through People: Unleashing the Power of Workforce, Boston, MA: Harvard Business School Press. Prahalad, C.K. ve Hamel, G. (1990). “The Core Competence of the Corporation”, Harvard Business Review, 68, 79-91. Robbins, S.P, ve Judge, T.A. (2011). Organizational behaviour. New Jersey: Pearson. Roos, G., Pike, S. ve Fernström, L. (2005). Managing intellectual capital in practice, Oxford: ButterworthHenemann. Ruta, Cataldo Dino. (2009). “HR Portal Alignment for the Creation and Development of Intelectual Capital”, The International Journal of Human Resource Management, 20, 3, 562-577. Rylander, A. ve Peppard, J. (2003), “From implementing strategy to embodying strategy:linking strategy, identity and intellectual capital”, Journal of Intellectual Capital, 4, 3, 316-332. Schuler, R.S. ve Jackson, S.E. (2005). “A Quarter-Century Review of Human Resource Management in the US: The Growth in Importance of the International Perspective”, Management Revue, 16, 1, 125. Snell, S.A. ve Dean, J.W. (1992). “Integrated Manufacturing and Human Resource Management: A Human Capital Perspective”, Academy of Management Journal, 35, 467-504. Tan, H.P., Plowman, D. ve Hancock, P. (2008). “The Evolving Nature of Intellectual Capital”, Journal of Intellectual Capital, 9, 4, 585-608. Thomas, R.R. (1991). Beyond Race and Gender. New York: AMACOM. 9 Weiss, D. S. (1999). High-Impact HR: Transforming Human Resources for Competitive Advantage, John Wiley&Sons, Canada. Wright, P. ve Snell, S.A. (1991). “Toward an Integrative View of Strategic Human Resource Management”, Human Resource Management Review, 1,3, 203-225. Yang, Chien-Chang ve Lin, Carol Yeh-Yun. (2009). “Does Intelectual Capital Mediate the Relationship Between HRM and Organizational Performance? Perspective of a Healthcare Industry in Taiwan”, The International Journal of Human Resource Management, 20, 9, 1965-1984. Youndt, M.A. ve Snell, S.A. (2004) “Human Resource Configurations, Intellectual Capital and Organizational Performance”, Journal of Managerial Issues; 16, 3, 337-360. 10 ENTELEKTÜEL SERMAYENİN ÖLÇÜLMESİNE YÖNELİK YÖNTEMLER VE İŞLEVSEL BİR SINIFLANDIRMA Prof. Dr. Ahmet İncekara (İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi) Yusuf Kaya (Başuzman-Sermaye Piyasası Kurulu, Doktora Öğrencisi-İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi) Bildiri Özeti: Son yıllarda entelektüel sermayenin artan önemine bağlı olarak, entelektüel sermayenin ölçümü konusunda birçok çalışma yapılmış, bu çalışmalar sonunda çok değişik model ve yaklaşımlar ortaya konmuştur. Ancak bu çalışmalar, ortak bir terminoloji ve herkes tarafından kabul edilmiş yöntemler ortaya çıkaramamıştır. Geliştirilen modeller arasında, entelektüel sermayenin nasıl tanımlanacağı gibi temel hususlarda dahi ciddi ayrılıklar bulunabilmektedir. Entelektüel sermayenin bir bütün veya entelektüel sermaye varlıklarının ayrı ayrı ölçümü/değerlemesi, entelektüel sermayenin soyut yapısı gereği oldukça güç bir uygulamadır. İyi tasarlanmamış bir ölçüm çalışması şirketler açısından vakit ve kaynak kaybı, ayrıca yanlış hedeflere yönelme gibi olumsuz sonuçlar doğurabilecektir. Yöntemlerin çokluğu ve aralarındaki farklılıklar kullanıcılar arasında kafa karışıklığı yaratabilecek ve hatta bu önemli konudan uzak tutabilecek düzeydedir. Bu bildiride, öncelikle entelektüel sermayenin ölçümüne/değerlemesine ihtiyaç duyulabilecek durumlar ortaya konacaktır. Ölçüm/değerleme modelleri kendi aralarında sınıflandırılarak hangi ihtiyaçlara yönelik olarak kullanılabilecekleri belirtilecektir. Yapılan bu sınıflandırma kapsamında bazı modeller ayrıntılı olarak açıklanacaktır. Entelektüel sermayenin ölçümü/değerlemesi sürecinde, uygulamacıların niçin değerleme yapıldığı ve değerlemenin hedefinin ne olduğu konusuna önem vermeleri gerekmektedir. Değerleme çalışması ve kullanılacak yöntem, değerlemenin amacına ve kullanıcıların ihtiyaçlarına göre tasarlanmalıdır. Ancak bu durumun bu konuyla ilgili yapılan birçok çalışmada gözden kaçırıldığı görülmektedir. Ölçüm/değerleme modellerini, doğabilecek farklı ihtiyaçlara göre sınıflandıran bu çalışma uygulayıcılar açısından yol gösterici olabilecektir. Abstract: Many studies focusing on measurement of intellectual capital have been conducted in recent years, in parallel to increasing importance of the topic; and they gave rise to many different models and 11 approaches. However, these efforts failed to develop a common terminology and universally accepted methods. The models developed may even have substantial differences on the basics of the subject, such as the definition of intellectual capital. Measurement of intellectual capital is a notably complicated task due to intangible nature of intellectual capital. An ill-designed measurement model can cause waste of time and resources for companies, along with the risk of heading for wrong goals. Multitude of models, as well as the differences between them, goes to the extent that they may confuse users or keep them away. In this presentation, cases where need for measurement of intellectual capital may arise will be studied. Then, measurement models will be categorized among themselves and the potential needs they may meet will be discussed. Some of these models will be explained in detail based on the mentioned categorization. In the process of measurement and valuation of intellectual capital, implementers of the models should attach importance to the reasons that lead to valuation and the associated goals. Valuation work and the method to be used should be designed to meet the objective of the valuation and the needs of the users. However, it is observed that this issue goes unaddressed in many of the studies. This study, which categorizes measurement models according to different needs that may possibly arise, might guide the implementers. 12 Giriş Bilgi ekonomisi olarak adlandırılan, teknolojik gelişmelerin baş döndürücü biz hıza ulaştığı, hızlı bir şekilde değişen, çok yoğun rekabetin yaşandığı, teknoloji ve hizmet sektörlerinin öne çıktığı, şirketlerin faaliyet ve fonksiyonlarını küresel ölçekte kolaylıkla dağıtılabildikleri yeni ekonomik yapıda şirketlerin başarılı olabilmeleri, geleneksel sermaye unsurlarına sahip olmaktan öte bir yapılanma ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır. Küreselleşme sürecinin sonucu olarak yoğunlaşan rekabetle birlikte şirketlerin geçmiş dönemlerdeki gibi belli maddi varlıklara yatırım yapmaları ve bunları ellerinde tutmaları suretiyle rekabet avantajı elde etme imkânları gittikçe kısıtlanmaktadır. Rekabet, bilgiye ulaşılmasına ve bu bilginin elde tutularak ekonomik getiri ve avantajlara dönüştürülmesine kaymıştır. Böyle bir iş ortamında, rakiplerden daha üstün bir teknoloji, üstün nitelikli ve eğitimli personel ve güçlü bir marka gibi gayri maddi varlıklara sahip olan şirketler rakiplerine üstünlük sağlayabilmekte ve/veya bu üstünlüklerini sürdürebilmektedirler. Bu süreci doğrular şekilde, şirketlerin, maddi duran varlıklara dayalı geleneksel ölçek bazlı üretimden, Ar-Ge çalışmaları, patentler, yazılımlar, kaliteli insan kaynağı gibi maddi olmayan unsurlara dayalı inovasyon-yoğun üretime yöneldikleri gözlemlenmektedir. Çok farklı formlarda ortaya çıkabilmekle birlikte, işletmelerin maddi bir varlığa sahip olmayan tüm zenginlikleri genel olarak entelektüel sermaye olarak adlandırılmaktadır. Entelektüel sermayenin tanımlanmasına ve kapsamının belirlenmesine çok farklı görüşler olmakla birlikte, bu durum entelektüel sermayenin önemini azaltmamakta, aksine konunun önem ve genişliğine işaret etmektedir. Entelektüel sermayenin artan önemini doğrular nitelikte, şirketlerin defter değerleri ile piyasa değerleri arasındaki fark giderek artmaktadır. Bu durum, şirketlerin sahip oldukları gayri maddi varlıklara ve geleneksel muhasebe kurallarının bu varlıkların büyük kısmının mali tablolara yansıtılmasına izin vermemesine bağlanmaktadır. Geleneksel muhasebe kurallarının işletmelerin görünmeyen varlıklarını yansıtmada yetersiz kaldığı yönündeki inanç, entelektüel sermayenin tanımlanması, ölçülmesi ve raporlanmasına ilişkin talep ve arayışları ciddi bir biçimde artırmıştır. İşletmelerin sahip oldukları gayri maddi varlıkların değerlenmesine ilişkin çabalar 1960’lara kadar dayanmaktadır. Daha çok işletmelerin çalışanlarına odaklanan bu çalışmalarda, “insan kaynakları muhasebesi” gibi kavramlar ortaya atılarak, çalışanlardan kaynaklanan entelektüel sermayenin değerlenmesine çalışılmıştır. Ancak bu çalışmalarda uygun bir değerleme modeli ortaya konamamıştır. Entelektüel sermayenin ölçülmesi konusunda dönüm noktası sayılan gelişmeler İsveç finansal hizmetler şirketi Skandia AFS kaynaklıdır. Skandia, 1991 yılı Eylül ayında tarihinde Leif Edvinsson’u entelektüel sermaye direktörü olarak atamış olup, bu atama halka açık şirketler açısından dünyadaki ilk uygulamadır. Leif Edvinsson’ın başkanlığında, Skandia’nın sahip olduğu entelektüel sermaye ile ilgili olarak bir ölçüm çalışması başlatılmış olup, 1994 yılında bir iç rapor olarak yayınlanmıştır. 1995 yılı Mayıs ayında da bu çalışmanın sonuçları Skandia’nın halka açıklanan yıllık raporlarında yayımlamıştır. Skandia’nın bu çalışması diğer firmaları da benzer şekilde entelektüel sermayelerini ölçerek yayınlama 13 konusunda teşvik etmiştir. Örneğin, Dow Chemical, sahip olduğu Ar&Ge ve patent süreçlerinin değerlerini Skandia modelinden yararlanarak ölçmüştür. Edvinsson tarafından uygulanan modele Karl-Erik Sveiby tarafından yapılmış olan çalışmalar öncülük etmiştir. Edvinsson ve Sveiby tarafından geliştirilen söz konusu modellerin dışında birçok entelektüel sermaye ölçüm yöntemi geliştirilmiştir. Bu yöntemler arasında entelektüel sermaye varlıklarının tanımlanması, sınıflandırılması ve ölçüm kıstaslarının belirlenmesi konusunda çeşitli farklılıklar bulunmaktadır. Bu çalışmada, öncelikle entelektüel sermayenin ölçümüne/değerlemesine ihtiyaç duyulabilecek durumlar ortaya konacaktır. Ölçüm/değerleme modelleri kendi aralarında sınıflandırılarak hangi ihtiyaçlara yönelik olarak kullanılabilecekleri belirtilecektir. Yapılan bu sınıflandırma kapsamında bazı modeller ayrıntılı olarak açıklanacaktır. 1. Entelektüel Sermayenin Ölçümü İhtiyacı ve Kullanım Alanları Entelektüel sermayenin ölçümü konusunda çok sayıda model ortaya temel nedenlerinden biri işletmelerin entelektüel sermayelerini ölçmeye çok değişik nedenlerle ihtiyaç duymalarıdır. Entelektüel sermayenin ölçümü başlığı ise hem entelektüel sermayenin değerini parasal olarak değerleyen modelleri hem de parasal ölçüm yerine entelektüel sermayeyi oluşturan unsurların tanımlanması, ayrıştırılması ve etkilerinin ortaya konmasına yoğunlaşan niteliksel ölçüm yöntemlerini kapsamaktadır. Bir işletmenin entelektüel sermayesini ölçülmeye ihtiyaç duymasının nedenleri genel anlamda içsel ve dışsal sebepler olmak üzere ikiye ayrılabilir. Entelektüel sermayenin değerlenmesi konusundaki içsel amaçlar; şirket kaynaklarının daha iyi tanınması ve yönetilmesi, bu yolla maliyetlerin düşürülmesi, şirketin stratejisinin belirlenmesi, şirket stratejisinin ve yöneticilerin performanslarının değerlendirilmesi gibi hususları kapsamaktadır(George, 2010). Dışsal amaçlar ise şirketin potansiyel ve performansının şirket paydaşlarına daha iyi aktarılması, daha iyi bir şirket imajı, pazar payının artırılması gibi hususları içermektedir. Şirketlerin entelektüel sermayelerini değerlemelerinin nedenlerine ilişkin olarak yapılan en kapsamlı çalışmalardan biri Marr, Gray ve Neely (2003) tarafından gerçekleştirilmiş olup, 700’den fazla kaynağın gözden geçirildiği söz konusu çalışmada; şirketlerin temel olarak 5 sebeple entelektüel sermayelerini değerledikleri ifade edilmektedir. İşletme stratejisini formülüze etmeye yardımcı olması için, İşletme stratejisinin nasıl uygulandığını değerlendirmek için, Şirketin coğrafi olarak yayılma ve faaliyet konularını zenginleştirme kararlarında yardımcı olması için, Ücretlerin belirlenmesinde esas almak için, Şirket paydaşlarına bilgi sunmak için. 14 Bu çerçevede, işletmelerin entelektüel sermayelerini ölçmeye ihtiyaç duydukları durumlara ve entelektüel sermayenin ölçülmesinin muhtemel yararlarına ilişkin açıklamalar aşağıda verilmiştir. Şirketler stratejilerini belirlerken, içinde bulundukları ya da hedefledikleri sektörlerdeki rekabet durumu, fırsatlar ve tehditler kadar şirket olarak sahip oldukları kaynakları ve yetkinlikleri de değerlendirmelidirler. Fırsatların araştırılıp ortaya çıkarılmasının yanı sıra şirketin bu fırsatı değerlendirebilecek kaynak ve imkânlara sahip olup olmadığını da göz önünde bulundurulmalıdır. Aksi takdirde şirket kaynakları yanlış hedefler için kullanılıp, şirket zarara sokulmuş olacaktır. Bu noktada şirketin kaynakları ve imkânları değerlendirilirken entelektüel sermayenin de dikkate alınması gerekmektedir. Entelektüel sermayenin dikkate alınmaması durumunda şirket kaynakları eksik değerlendirilmiş olacak, şirketin rekabetteki konumu tam olarak ortaya konulamayacaktır Bu sebeple, entelektüel sermaye ile rekabet avantajları ve kârlılık arasındaki ilişkinin doğru bir şekilde anlaşılarak ortaya konması kritik önem taşımaktadır. Bir şirket stratejisini belirlerken; faaliyet gösterdiği sektör, ölçeği ve kaynakları, coğrafi konumu, finansal durumu, teknolojik imkânları gibi hususlara göre değişiklik gösterebilmekle birlikte aşağıdakilere benzer sorulara cevap vermelidir (Berg, 2011): Ar&Ge çalışmalarının getirisi yeterli midir? Patentleri yenilemek kârlı mıdır? Ar&Ge çalışmaları yerine lisans almak daha mı kârlıdır? Uzun vadede hangisi şirketin yararınadır? Şirketin sahip olduğu markaların şirkete getirisi nedir? Bunlara yapılan yatırımlar şirkete geri dönmekte midir? Şirket çalışanlarının bilgi seviyeleri ve becerileri şirketi hedeflerine ulaştıracak düzeyde midir? Değilse ne tür önlemler alınmalıdır? Şirketler belli stratejik kaynaklara sahip olmadıkları durumlarda çeşitli yöntemlerle bu kaynaklara erişim sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu yöntemler arasında stratejik ortaklıklar, ortak girişimler (joint ventures), birleşme ve devralmalar yer almaktadır. Ar&Ge, patentler ve markalar gibi gayri maddi varlıklar stratejik işbirliği veya birleşme/devralma kararlarında önemli bir etken olup, birçok birleşme/devralma işleminde entelektüel sermaye için önemli miktarlarda tutarlar ödendiği, hatta bu işlemlerin hedef şirketteki entelektüel sermayeye sahip olmak için yapıldığı görülmektedir(Marr vd., 2003). Bu kapsamda, birleşme/devralma işlemlerinde değer yaratılabilmesi, devralan şirketin devraldığı entelektüel sermayeden iyi bir şekilde yararlanabilmesine bağlıdır. Devralan şirketin kendi entelektüel sermayesi ile devraldığı şirketin entelektüel sermayesini birleştirmesi gerekmektedir. Bu ise her iki şirketteki entelektüel sermayenin doğru bir şekilde anlaşılmasını, potansiyellerinin ve değer yaratma kapasitelerinin doğru bir şekilde ölçülmesini gerekmektedir. Yenilenmekte olan muhasebe ilkeleri, özellikle birleşme/devralma işlemleri sonucu, şirket dışından şirket bünyesine geçen gayri maddi varlıkların markaların belli esaslar ve ilkeler çerçevesinde mali tablolara alınmasına izin vermektedir. Bu işlemlerde gayri maddi varlıkların değeri hem ilk defa mali tablolara alınma aşamasında hesaplanmakta hem de daha sonraki dönemlerde düzenli olarak gözden geçirilmektedir (Kaya, 2005). Şirket yöneticilerinin davranışları üzerine yapılan araştırmalar, şirket yöneticilerinin entelektüel sermayeye yapılan yatırımlara maddi duran varlıklara yapılan yatırımlar kadar önem vermediğini göstermektedir (Frederick, 2009). Bunun temel nedeni ise maddi varlıklara yapılan yatırımların ve sonuçlarının görünür olması, yani mali tablolarda yer almasıdır. Gayri maddi varlıklara yapılan yatırımların sonuçları ise ancak dolaylı olarak ortaya çıkmakta, şirket içinden veya dışından kolaylıkla takip edilememektedir. “Ölçemezsen yönetemezsin” ilkesine uygun olarak yöneticiler entelektüel sermayeyi ve entelektüel sermaye varlıklarına yapılan yatırımları 15 iyi yönetememekte ve gereken önemi vermemektedir. Entelektüel sermayeye ilişkin kaliteli bir ölçüm yapılması ve bu ölçümlerin sonuçlarının şirket içinde ve/veya dışında paylaşılması bahsedilen sorunları azaltıcı etki yapacaktır. Yukarıda anlatılan hususa benzer bir sorun da yöneticilerin genellikle kısa dönem kârlara yoğunlaşmış olmasından dolayı ortaya çıkmaktadır. Kısa dönem kârlara odaklanmış ve performansı bu kârlara bağlanmış olan şirket yöneticileri uzun vadede kârlı olacak iyi yatırım fırsatlarını geri çevirebilmektedirler. Bu durum hem maddi varlıklar hem de gayri maddi varlıklar için geçerli olmakla birlikte, gayri maddi varlıkların ihmal edilmesi daha yüksek bir ihtimaldir. Zira gayri maddi varlıklara yapılan yatırımlar geleneksel olarak, yatırımdan ziyade maliyet olarak algılanmakta ve muhasebe sistemleri tarafından da genellikle maliyet olarak kaydedilmektedir. Bu durum entelektüel sermayeyi oluşturan gayri maddi varlıkların makul bir şekilde ölçülmesinin ve değerlerinde meydana gelen değişiklikleri takip etmenin önemini göstermektedir(Frederick, 2009). Şirket yöneticilerine yapılan ödemelerin etkinliği ve kullanılan performans kıstasların etkileri de tartışma konusudur. Uygulamada genellikle, kârlılık ve hisse senedi fiyatı gibi finansal kıstaslar kullanılmakta olup, bunların şirket yöneticilerini kısa vadede kar getirecek hedeflere yönelttiği eleştirisi yapılmaktadır. Bunun yerine finansal olmayan ve entelektüel sermaye varlıklarının değerini esas alan kıstasların kullanılabileceği ifade edilmektedir. Bazı firmalar tarafından bu tür kıstaslar kullanılmaktadır. Örneğin; Chrysler tepe yöneticilerine yaptığı ikramiye ödemelerini kârlılığın yanı sıra, araç kalitesi ve müşteri memnuniyeti hedeflerine ulaşılıp ulaşılmadığına bağlamıştır (Marr, 2003). Şirketlerin mali durumları hakkında daha gerçekçi ve kaliteli bilgi sahibi olunması sermaye piyasalarının şirketleri daha makul değerlemesine yardımcı olacaktır. Bilgi eksikliği ve saydamlığın az olması yatırımcılardaki risk algısını artıracak ve daha yüksek bir risk primi talep etmelerine neden olacaktır. Bu da şirketler için sermaye maliyetinin artmasına ve şirketlerin hak ettikleri oranların üstünde bir maliyetle finansman bulmalarına neden olacak, genel olarak yatırımlara ve ekonomik aktiviteye olumsuz etkisi olacaktır(Frederick, 2009). Tersinden değerlendirildiğinde ise entelektüel sermayeye ilişkin makul ölçüm ve değerlerin piyasaya sunulması şirketlerin sermaye maliyetlerine olumlu etki yapacaktır. Yapılan çalışmalarda, entelektüel sermaye konusunda eksik bilgilendirme yapılmasının, şirket içinden bilgi temin etme imkânı olan eden kişilere haksız kazanç sağlayabildiği, fiyat belirsizliğini artırdığı, finansal bilgilerin manipüle edilmesine yol açabildiği ifade edilmektedir (Frederick, 2009). Singh ve Zahn (2008) tarafından Singapur Borsası’nda 1997-2006 yılların arasında gerçekleştirilen halka arzlar üzerine yapılan araştırmada, yatırımcıların, gayri maddi varlıklar hakkında yeterli derecede bilgi sahibi olmadan yatırım yapmaları durumunda spekülatif bir yatırım ortamı oluşabileceği uyarısı yapılmaktadır. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası hakkında yapılan bir çalışmada ise, entelektüel sermayenin alt unsurları olan insan sermayesi ve ilişki sermayesi ile işletmenin pazar/defter değeri oranı arasında pozitif bir ilişkinin var olduğu ortaya konmuştur(Bozbura ve Toraman, 2004). Entelektüel sermayenin ölçümüne ilişkin olarak ilginç bir neden de Danimarka Teknoloji ve İnovasyon Bakanlığı tarafından yapılan anket sonucunda ortaya konmuştur. Söz konusu anket sonucuna göre, şirketlerin entelektüel sermayelerini ölçmelerinin en temel dışsal sebebi, şirketin inovasyon kapasitesini ve kaliteli gayri maddi kaynaklarını göstermek suretiyle şirketin pazarlamasını yapmaktır. Bu yolla müşteriler ve tedarikçiler ile sürdürülebilir ilişkiler kurmak ve sermaye maliyetini azaltmak amaçlanmaktadır(Hunter vd., 2005). 16 Gayri maddi varlıklardan elde edilecek gelirler, çıkarılacak menkul kıymetlere veya alınacak kredilere dayanak teşkil edebilmekte, bu varlıklar alınacak borçların karşılığında teminat olarak gösterilebilmektedir(Rodríguez-Castellanos vd., 2007). 1993 yılında Calvin Klein şirketi markalarını 58 milyon dolar tutarındaki 7 yıllık borçlanma araçlarının ihracı için kullanmıştır. Söz konusu ihraçta anapara ve faiz ödemeleri Calvin Klein’a ait parfüm markalarından doğacak isim hakkı gelirlerine bağlanmıştır(Gream, 2004). Benzer şekilde, Disney şirketi, 1988 yılında bir Japon şirketi tarafından sahip olunan ve yönetilen Tokyo Disneyland’dan gelecek 20 yılda elde edeceği isim hakkı gelirlerini borçlanmak için kullanmıştır. Bu işlem sonucunda çıkarılan tahvillerden toplam 725 milyon ABD Doları toplamıştır(Kaya, 2005). Entelektüel sermaye varlıklarının kullanım hakkını başka işletmelere kiralayacak olan bir şirketin alacağı ücreti ilgili varlığın değerine göre belirlemesi doğaldır. Kaya (2005) tarafından aktarılana göre, 1998 yılında hazırlanan bir raporda gerçekçi lisans veya isim hakkı bedellerinin ancak yapılacak düzgün bir değerleme ile belirleneceği ifade edilmektedir. Söz konusu rapora göre Imperial Chemical Industries (ICI) 1995 yılından beri dünya çapındaki grup şirketleri ile olan ilişkilerini düzenlemek amacıyla entelektüel sermaye değerlemesini kullanmaktadır. Çeşitli nedenlerle açılan davalarda tarafların iddialarını desteklemek amacıyla entelektüel sermaye varlıklarının değerlenmesi gündeme gelebilmektedir. 2002 yılında ABD Vergi İdaresi ile DHL şirketi arasındaki uyuşmazlık mahkemeye taşınmış olup, davanın konusu DHL’nin sahip olduğu markasını yurtdışındaki iştirakine 100 Milyon $ bedelle satmasıdır. ABD Vergi İdaresi bu tutarı kabul etmemiş ve markanın değerinin 600 Milyon $ olması gerektiği sonucuna ulaşarak, 270 Milyon $ vergi cezası kesmiştir. Mahkemeye taşınan olayda, ilgili ABD mahkemesi kararında, DHL’nin marka değerlemesinde eksiklikler bulunduğunu ifade etmiş ancak DHL tarafından kullanılan yöntemde çok belirgin ve açık bir hatanın bulunduğunun ABD Vergi idaresi ispat edilemediği gerekçesiyle vergi idaresini haksız bulmuştur(Gream, 2004). Özellikle uluslararası ölçekte faaliyet gösteren şirketlerde entelektüel sermaye varlıkları vergi yönetimi amacıyla kullanılabilmektedir. Bu tür işlemlerde çok değişik bölgelerde ya da ülkelerde faaliyet gösteren bir şirketin gayri maddi varlıkları vergi avantajı olan bir bölgede ya da kaynak ülkede kurulmuş olan bir iştirake devredilmektedir. Diğer bölgelerdeki/ülkelerdeki şirketler bu iştirake, ilgili gayri maddi varlıkları kullanma karşılığın isim hakkı bedeli ödeyerek yerel vergilerden belli ölçülerde kurtulmaktadırlar (Kaya, 2005). 2. Ölçüm Yöntemlerinin Sınıflandırılması Çok çeşitli sebeplerle ortaya çıkan entelektüel sermayeyi ölçme ihtiyacı nedeniyle, akademisyenler, şirketler ve profesyoneller tarafından çok sayıda ölçüm modeli geliştirilmiştir. Entelektüel sermayenin ölçülmesine ilişkin yaklaşımlar incelendiğinde, Anglo-Amerikan araştırmacıların daha çok finansal değerleme ve analizlere odaklandığı görülmektedir(George, 2010). Bu çalışmalara örnek olarak Tobin’in Q Modeli (Tobin's Q), pazar değeri/defter değeri oranı yaklaşımı, yatırımların verimliliği (ROI) yaklaşımları sayılabilir. Avrupalı araştırmacılar ise daha çok, entelektüel sermayenin unsurlarının tanımlanmasına, nicel ve nitel göstergeler kullanarak sınıflandırılmalarına yönelik modeller ortaya koymuşlardır. Bunlara Skandia şirketi için Leif Edvinsson tarafından geliştirilen "Skandia 17 Navigator” Modeli ve Sveiby tarafından geliştirilen "Gayri Maddi Varlık İzleme (Intangible Asset Monitor)" modelleri bunlara örnek olarak verilebilir. Sveiby (2010) tarafından entelektüel sermayenin ölçümüne ilişkin yöntemler 4’e ayrılmaktadır: 1. Direkt Entelektüel Sermaye Yöntemleri: Bu yöntemler, entelektüel sermayeyi çeşitli unsurlarına ayırarak ve bunların her birini ayrı ayrı tanımlayarak parasal bir değere ulaşmaktadırlar. Maddi olmayan bir varlık ayrı olarak tanımlanabildiği zaman kendi başına değerlendirmeye tabi tutulabilmektedir. 2. Piyasa Değeri Yöntemleri: Bu yöntemler entelektüel sermaye değerini hesaplamada şirketin piyasa değeri ile özsermayesi arasındaki farkı esas almaktadırlar. 3. Aktif Verimliliği (Return On Assets) Yöntemleri: Şirketin belli bir dönem için vergi öncesi gelirleri aynı dönemdeki ortalama maddi varlıklarına bölünmekte, bu şekilde hesaplanan varlık getirisi endüstri ortalaması ile karşılaştırılmaktadır. Aradaki fark şirketin ortalama maddi varlıkları ile çarpılarak fikri varlıklardan yılda ortalama olarak elde edilen kazanç hesaplanmaktadır. Bu değer şirketin sermaye maliyeti veya uygun bir faiz oranı ile ıskonto edilerek parasal bir değere ulaşılmaktadır. 4. Değerlendirme Tablosu (Scorecard) Yöntemleri: Maddi olmayan varlıkların çeşitli bileşenleri tanımlanmakta, çeşitli gösterge (indicator) ve endeksler üretilmekte, bunlar da grafik veya değerlendirme tablosu (score card) olarak raporlanmaktadır. Bu yöntemlerin amacı parasal bir değer elde etmek değil, şirkete avantaj sağlayan gayri maddi varlıkları doğru bir şekilde tespit edebilmektedir. İlk defa Art Schneiderman tarafından ortaya atılan bu terim, Robert S. Kaplan ve David P. Norton’un çalışmaları sonucu popüler hale gelmiş ve geniş bir şekilde kullanılmaya başlamışlartır. Veltri (2009) tarafından yapılan benzer bir sınıflandırmada yukarıdaki 4 sınıf korunmuş, 5 sınıf olarak da Entelektüel Katma Değer Katsayısı (VAIC - Value Added Intellectual Coefficient) modeli eklenmiştir. Tóth ve Kövesi (2008) tarafından yapılan bir sınıflandırmada da entelektüel sermaye ölçüm yöntemleri 4’e ayrılmaktadır. 1. Entelektüel sermayeyi tek bir finansal gösterge yoluyla anlamayı ve ölçmeyi hedefleyen yöntemler ilk sınıfı oluşturmaktadır. Bunlar kendi aralarında aktif kârlılığı yöntemleri ve piyasa değeri yöntemleri olarak 2’ye ayrılmaktadır. Bu yöntemlerin en önemli avantajı, kullanıcılar tarafından kolayca anlaşılabilmesi ve karşılaştırma yapma imkânı vermesidir. 2. İkinci grubu entelektüel sermayeyi unsurlarına ayıran ve her birine finansal bir değer belirleyen direkt entelektüel sermaye yöntemleri oluşturmaktadır. Entelektüel sermaye unsurlarına ayırarak değerleyen bu yöntemler, entelektüel sermayenin unsurlarıyla birlikte daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacağından, yatırım ve yönetim kararları açısından dahi iyi bir altyapı sağlamaktadır. Ancak, bu yöntemlerin sonuçlarının güvenilirliği tatmin edici düzeyde değildir. 3. Üçüncü grubu entelektüel sermayeyi işletme bazında tek bir finansal olmayan (nonfinancial) gösterge yoluyla ölçen yöntemler oluşturmaktadır. 18 4. Entelektüel sermayeyi unsurlarına ayırarak ve bu unsurlara ilişkin olarak finansal olmayan göstergeler belirleyerek ölçen değerlendirme tablosu yöntemleri ise 4’üncü sınıfı oluşturmaktadır. Bu yöntemler kapsamlı bir analiz içermeleri nedeniyle entelektüel sermayenin ve unsurlarının daha derin bir şekilde anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Diğer taraftan, finansal göstergeler içermedikleri için kullanıcılar tarafından anlaşılmaları daha zor olacak, kıyaslama imkânı kısıtlı olacaktır. Entelektüel sermayenin ölçülmesi/değerlenmesi zor bir uygulama olup iyi tasarlanmamış bir ölçüm çalışması şirketler açısından vakit ve kaynak kaybı, ayrıca yanlış hedeflere yönelme gibi olumsuz sonuçlar doğurabilecektir. Bu olumsuzlukları önlemek amacıyla ölçüm/değerleme süreci çok iyi planlanmalı ve tasarlanmalıdır. Ölçüm/değerleme çalışmasının amacı net bir şekilde ortaya konulmalı, bu amaca en uygun olan değerleme yöntemi seçilmelidir. Entelektüel sermaye ölçüm/değerleme yöntemleri, metodolojileri, kullandıkları veriler ve çıktıları bakımından büyük farklılıklar göstermektedir. Herhangi bir yöntemin tüm durumlar için kullanılması mümkün olmayıp, ölçüm amacına uygun bir yönteminin seçilmesi kullanıcılar açısından daha makul ve etkin sonuçlar üretecektir. Yukarıda yer verilen sınıflandırmalar kullanıcılara bu konuda yol gösterecek şekilde üretilmemişlerdir. Bu çalışmada, entelektüel sermaye ölçüm/değerleme yöntemlerinin kullanıcılarına yol gösterici olması amacıyla, çeşitli durumlarda başvurulabilecek yöntemleri gösteren işlevsel bir sınıflandırma yapılmıştır. Aşağıdaki tabloda ayrıntılı olarak yer verilen bu sınıflandırma hazırlanırken öncelikle entelektüel sermayenin parasal değerlemesine ihtiyaç duyulan durumlar belirlenmiş, buna uygun olarak parasal bir değer üreten yöntemler belirlenmiştir. Söz konusu yöntemlerin ortak özelliği, göreceli olarak pratik bir şekilde hesaplanabilmeleri ve entelektüel sermaye değerini (ayrı ayrı entelektüel sermaye varlıklarının değerini hesaplamak yerine) genel olarak ölçmeleridir. Entelektüel sermayenin mali performansa katkısının analiz edilmesi için kullanılabilecek yöntemler de ayrıştırılmış olup, önerilen yöntemler şirketlerin piyasa değerinin nasıl şekillendiğine ve benzer şirketleri ile kıyaslamaya dayanmaktadır. Şirketler için strateji belirlenmesi ve şirket stratejilerinin nasıl uygulandığının gözden geçirilmesi durumları için ise entelektüel sermayeyi alt unsurlarına ayırarak ayrıntılı bir biçimde analiz eden yöntemler seçilmiştir. Mali tablolara ek olarak veya yıllık raporlar yoluyla şirket paydaşlarına bilgi sağlamak için de benzer yöntemlerin kullanılabileceği değerlendirilmiştir. Yönetici performanslarının değerlendirilmesi ve ücretlerin belirlenmesi sürecinde de entelektüel sermaye yöntemlerinin kullanılması mümkün olup, entelektüel sermayedeki değişimi dinamik bir şekilde ölçebilecek yöntemler tercih edilmiştir. Muhtemel İhtiyaçlar Kullanılabilecek Yöntemler Entelektüel sermayenin parasal değerlemesine Piyasa Değeri/Defter Değeri Yöntemi Hesaplanmış Gayri Maddi Değer 19 ihtiyaç duyulan durumlar: Entelektüel sermaye varlıklarının alım satıma konu edilmesi. Şirket ele geçirme/birleşme işlemleri. Entelektüel sermaye varlıklarının çeşitli nedenlerle mali tablolara alınması. Entelektüel sermaye varlıklarının lisanslama işlemlerine konu edilmesi. Entelektüel sermaye varlıklarının vergi işlemlerinde kullanılması. Entelektüel sermaye varlıklarının finansman sağlama amacıyla teminat gösterilmesi. (Calculated Intangible Value) Yöntemi Ekonomik Katma Değer (EVA) Yöntemi Piyasa Katma Değeri (MVA) Yöntemi Entelektüel Katma Değer Katsayısı (VAIC) Yöntemi Reel Opsiyon Teorisi (Real Option Theory) Entelektüel sermayenin mali performansa katkısının analiz edilmesi Şirketler için strateji belirlenmesi “Skandia Navigator” Yöntemi Gayri Maddi Varlık İzleme (Intangible Asset Monitor) Yöntemi Entelektüel Sermaye Endeksi (IC Index) Yöntemi “Technology Broker” Yöntemi Şirketler stratejisinin nasıl uygulandığının gözden geçirilmesi Performans Değerlendirme Tablosu (Balanced Score Card) Yöntemi Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı (EFQM) Modeli Patent Atıfları (Citation Weighted Patents) Yöntemi “Technology Broker” Yöntemi Şirket paydaşlarına bilgi sağlamak amacıyla (mali tablolara ek olarak) “Skandia Navigator” Yöntemi Performans Değerlendirme Tablosu (Balanced Score Card) Yöntemi Gayri Maddi Varlık İzleme (Intangible Asset Monitor) Yöntemi Entelektüel Sermaye Endeksi (IC Index) Yöntemi “Technology Broker” Yöntemi Piyasa Değeri/Defter Değeri Yöntemi Tobin’in Q Yöntemi (Tobin’s Q) Aktif Verimliliği (Return on Assets) Yöntemi Entelektüel Katma Değer Katsayısı (VAIC) Yöntemi Ekonomik Katma Değer (EVA) Yöntemi 20 Yönetici performanslarının değerlendirilmesi ve ücretlerin belirlenmesi Entelektüel Sermaye Endeksi (IC Index) Yöntemi Ekonomik Katma Değer (EVA) Yöntemi Piyasa Katma Değeri (MVA) Yöntemi Entelektüel Katma Değer Katsayısı (VAIC) Yöntemi Ar&Ge Faaliyetlerinin etkinliğinin ölçümü Patent Atıfları (Citation Weighted Patents) Yöntemi 3. Ölçüm Yöntemleri Entelektüel sermaye ölçüm/değerleme yöntemleri arasında en çok başvurulan ve en dikkat çekici analizlere sahip olan, Ekonomik Katma Değer (EVA), Piyasa Katma Değeri (MVA), Entelektüel Katma Değer Katsayısı (VAIC - Value Added Intellectual Coefficient) Yöntemi, Performans Değerlendirme Tablosu (Balanced Score Card) Yöntemi, Skandia Navigator Yöntemi, Entelektüel Sermaye Endeksi (IC Index) Yöntemi, “Technology Broker” Yöntemi ve Patent Atıfları (Citation Weighted Patents) Yöntemi ayrıntılı olarak incelenmiştir. Ekonomik Katma Değer (EVATM) ve Piyasa Katma Değeri (MVATM) Şirketlerin performansını ve ekonomik kârlılığını ölçmek için yaygın olarak kullanılan bir ölçüt olan Ekonomik Katma Değer (EVA) 1980’lerin sonunda Stern Stewart & Co şirketi tarafından geliştirilmiştir. EVA, bir firmanın vergi sonrası net faaliyet gelirinden (NOPAT) firmaya yatırılan kaynakların fırsat maliyetinin çıkarılması ile hesaplanmaktadır. Fırsat maliyeti ise firmanın ağırlıklı ortalama maliyeti (WACC) ile firmaya yatırılan kaynakların çarpılması ile hesaplanmaktadır. Bir şirketin aktif verimliliğinin (ROA) ağırlıklı ortalama sermaye maliyetinden (WACC) yüksek olması ilgili şirketin EVA değerini artırmaktadır. EVA değeri, elde edilen kârın, yatırımcıların karsılaştırılabilir risk düzeyindeki başka yatırımlardan elde etmek isteyecekleri minimum getiri oranından ne kadar az veya çok olduğunu göstermektedir(Topal, 2008). EVA, bütçeleme, finansal planlama, hedef 21 koyma, bunların uygulamaya geçirilmesi, performans ölçümü ve yatırımcılarla ilişkiler gibi tüm yönetim faaliyetlerinin, kısacası şirketin değer yaratabileceği veya değer kaybedebileceği tüm süreçlerin sonucunu ve performansını gösteren bir araçtır. EVA’nın yaygın bir şekilde kullanılıyor olması ve şirkete aktarılan kaynaklara kıyasla şirketin yarattığı katma değeri ölçüyor olması nedenleriyle, şirketin yarattığı entelektüel sermayenin göstergesi olarak kullanılabileceği ve yüksek EVA değerlerinin şirketin entelektüel sermayesinin iyi yönetildiğini gösterdiği ifade edilmektedir. Bontis (2001) tarafından aktarıldığına göre, Strasman, bir sistemin çıktılarının girdilerinden fazla olamayacağını, pozitif EVA oluşmasının şirketin kullanımında olan entelektüel sermayeden kaynaklandığını, EVA’nın şirketin yıllar içinde biriktirdiği bilgiden elde ettiği rant (faiz) olduğunu belirtmektedir. Finansal kesim tarafından yaygın bir şekilde kabul görüp kullanılması, finansal ortak dilin bir parçası haline gelmiş olması ve ifade ettiği değerin kullanıcılar tarafından kolaylıkla anlaşılabilir olması bu yöntemin en önemli avantajlarıdır(Bontis, 2001). Ancak bu yöntemin çeşitli dezavantajları bulunmaktadır. Entelektüel sermayeyi oluşturan unsurların ayrı ayrı tanımlanarak değerlendirilmesi yerine tek bir entelektüel sermaye değeri üretmektedir. Yöntem entelektüel sermayenin unsurları ile birlikte tanımlanmasına, değer yaratma süreçlerinin anlaşılmasına imkân vermemektedir. Stern Stewart & Co tarafından ortaya konan EVA modeli, uzun vadeli yatırımlar gibi belirsizlik barındıran konularda yapılan çok çeşitli düzeltme ve düzenlemeler içermektedir. Bu düzenlemeler şirket yönetimleri tarafından yapılan sübjektif değerlendirmelere dayandığından, değişik şirketler tarafından hesaplanan EVA değerlerinin anlamlı bir şekilde kıyaslanmasını zorlaştırmaktadır(Bontis, 2001). Hesaplamalar tarihi maliyetle kaydedilmiş defter değerlerine dayanarak yapılmakta, bunlar ilgili aktiflerin yerine koyma ve piyasa değerlerini yansıtmamaktadır. Piyasa Katma Değeri (MVA) ise bir şirketin piyasa değeri ile şirkete yatırılan sermaye arasındaki farktır. Yatırılan sermaye ile sadece özsermaye kastedilmemekte, şirket tarafından alınan borçlar da hesaba katılmaktadır. MVA değeri aynı zamanda gelecekte elde edilecek EVA değerlerinin ağırlıklı ortalama sermaye maliyeti ile ıskonto edilmiş hali, başka bir ifade ile net bugünkü değeridir. Eğer MVA değeri pozitif ise şirketin katma değer yarattığı, negatif ise değer kaybettirdiği yorumu yapılmaktadır. Yaratılan değerin, yatırımcıların piyasa portföyüne yatırım yapmaları durumunda elde edecekleri değerden yüksek olması beklenmektedir. 22 MVA değerinin şirketin sahip olduğu entelektüel sermaye seviyesini gösterdiği ifade edilmekte olup, entelektüel sermayenin değerinin şirketin piyasa değerine bağlanması yanıltıcı sonuçlar verebilecektir. Entelektüel Katma Değer Katsayısı (VAICTM - Value Added Intellectual Coefficient) Yöntemi Entelektüel sermayenin parasal değerlemesi ve/veya finansal analize konu edilmesi durumlarında kullanılabilecek yöntemlerden birisi de Ante Pulic tarafından geliştirilen Entelektüel Katma Değer Katsayısı (VAIC - Value Added Intellectual Coefficient) yöntemidir. Pulic, VAIC yöntemini 1995 yılında geliştirmiş, 1998 yılında da ilk defa resmi olarak sunmuştur(Titova, 2010). Bu tarihten itibaren VAIC modeli yoğun ilgi görmüş, birçok akademik ve pratik uygulamaya konu olmuştur. Entelektüel sermayenin, insan sermayesi ve yapısal sermaye olmak üzere 2 kısımdan oluştuğunu varsayan VAIC modeli 3 ana parçadan oluşmaktadır. Kullanılan Sermayenin Etkinliği (CEE) = Şirkete yatırılan sermayenin katma değer yaratma kapasitesinin göstergesidir. İnsan Sermayesi Etkinliği (HCE) = Şirketin insan sermayesinin katma değer yaratma kapasitesinin göstergesidir. Yapısal Sermaye Etkinliği (SCE) = Şirketin yapısal sermayesinin katma değer yaratma kapasitesinin göstergesidir. VAIC modelinin 3 bileşeni de şirketin yarattığı katma değere göre hesaplanmakta olup, katma değer (VA), Pulic tarafından çıktı ile girdi arasındaki fark olarak tanımlanmaktadır. Çıktı (OUT) şirketin tüm gelirlerini, girdi (IN) ise tüm giderlerini ifade etmektedir. Pulic (1998), bu maliyetler hesaplanırken, personel giderlerinin çıktılar arasında değerlendirilmemesi gerektiğini, bunun modelinin anahtar noktası olduğunu ifade etmektedir. Şirketlerin mali tablolarında yer alan kalemlere göre katma değer hesaplanması konusunda literatürde çeşitli yaklaşımlara rastlanmaktadır. Nazari ve Herremans (2007) tarafından katma değerin (VA), faaliyet karına (OP), personel giderlerinin (EC) ve amortisman giderlerinin eklenmesiyle hesaplanabileceğini ifade edilmektedir. Başka kaynaklarda (Titova, 2010) ise katma değerin (VA), faiz giderleri (I), amortisman giderleri (DP), temettü ödemeleri (D), kurumlar vergisi (T), azınlık payları (M), dağıtılmayan kârların (R) toplamından oluştuğu ifade edilmektedir. 23 Kullanılan sermayenin etkinliği katsayısı (CEE), şirketin katma değerinin (VA) kullanılan sermayeye (CE) bölünmesiyle hesaplanmaktadır. Kullanılan sermaye ise şirketin aktif toplamından kısa vadeli yükümlülüklerinden çıkarılması ile hesaplanmaktadır. İnsan sermayesi etkinliği katsayısı (HCE) şirketin katma değerinin (VA) insan sermayesine (HC) bölünmesiyle hesaplanmaktadır. İnsan sermayesi toplam personel giderlerini ifade etmektedir. Daha önce ifade edildiği üzere VAIC modeli personel harcamalarını gider olarak görmemekte, sermaye harcaması olarak dikkate almaktadır. Pulic (1998), emek piyasasının etkin olduğunu ve çalışanlara kendi insan sermayelerine dayalı olarak ödeme yapıldığını varsaymaktadır. VAIC modelinin 3’üncü parçası olan yapısal sermaye etkinliği katsayısı (SCE) diğer 2 unsurdan farklı olarak, yapısal sermayenin (SC) şirketin katma değerine (VA) bölünmesi ile hesaplanmaktadır. Yapısal sermaye ise şirketin katma değerinden insan sermayesi değerinin çıkarılması ile hesaplanmaktadır. Bu yüzden yapısal sermayenin değeri insan sermayesine bağlıdır ve insan sermayesine yapılan yatırımın şirketin katma değerinden az olması durumunda yapısal sermayenin değeri sıfırdır. Bu çerçevede oluşan VAIC formülü aşağıdaki gibidir. VAIC değerinin yüksekliği şirketin bu 3 tür kaynaktan ne kadar etkinlikle faydalandığı göstermektedir. Böylelikle model hem fiziksel ve parasal sermayenin etkinliğini hem de entelektüel sermayenin etkinliğini aynı zamanda ölçmektedir. Genel kabul görmüş olmasına ve bilgiye dayalı günümüz ekonomilerinde şirketlerin kaynaklarının kullanımının etkinliğini bütüncül bir yaklaşımla gösteriyor olmakla birlikte modele çeşitli eleştiriler yöneltilmektedir. 24 VAIC modeli varlıklarla giderleri ayırmamakta, stoklarla akımları (stocks and flows) birbirine karıştırmaktadır(Andriessen, 2010). Emek piyasasının etkin olduğu ve tüm personel harcamalarının sermaye yatırımı olduğu varsayımı yanıltıcı ve abartılı sonuçlara neden olabilecektir. VAIC modeli entelektüel sermayenin ana unsurlarının etkinliğini ölçmekte, bireysel entelektüel sermaye varlıklarının değerini ölçmemektedir. Skandia Navigator Yöntemi Şirketlerin entelektüel sermayesi konusunda şirket paydaşlarına bilgi vermek ve entelektüel sermayeyi ayrıntılı bir şekilde değerlendirerek strateji kararlarında kullanmak amacıyla kullanılabilecek önemli bir yöntem İsveç finansal hizmetler şirketi Skandia AFS tarafından geliştirilmiştir. Skandia entelektüel sermayenin ölçümü ve yönetilmesi konusunda birçok öncü çalışmaya imza atmıştır. Skandia, 1991 yılı Eylül ayında Leif Edvinsson’u entelektüel sermaye direktörü olarak atamış olup, bu atama halka açık şirketler açısından dünyadaki ilk uygulamadır(Salzer-Mörling ve Yakhlef, 1999). Leif Edvinsson’ın başkanlığında, Skandia’nın sahip olduğu entelektüel sermaye ile ilgili olarak bir ölçüm çalışması başlatılmış olup, çalışma sonuçları 1994 yılında bir iç rapor olarak yayınlanmıştır. 1995 yılı Mayıs ayında da bu çalışmanın sonuçları Skandia’nın hakla açıklanan yıllık raporlarında yayımlamıştır. Edvinsson’ın çalışmalarına dayanan Skandia Modeli, Edvinsson ve Malone tarafından yapılan geliştirilerek 1997 yılında yayınlanmıştır. Skandia modeli sadece entelektüel sermayeyi ölçmeyi amaçlamamakta, ayrıca kullanıcılarının, entelektüel sermayenin unsurlarını araştırarak anlamalarını sağlamaya çalışmaktadır (Commission of the European Communities Enterprise Directorate General, 2003:167). Skandia modeli 5 alana yoğunlaşmakta olup, bunlar finansal, müşteri, süreç, yenileme ve gelişim ile insan sermayesi alanlarıdır. Skandia modeli, bir şirketin piyasa değerinin finansal sermaye ve entelektüel sermayenin toplamından oluştuğunu, entelektüel sermayenin de insan sermayesi ve yapısal sermayeden oluştuğu varsaymaktadır. Yapısal sermaye ise müşteri sermayesi ve organizasyonel sermayeden oluşmaktadır (Petty, 2009). Grafik - 1: Skandia Modeli – Entelektüel Sermayenin Unsurları 25 Piyasa Değeri Finansal Sermaye Entelektüel Sermaye İnsan Yapısal Sermayesi Sermaye Müşteri Sermayesi Organizasyon el Sermaye İnovasyon Sermayesi Süreç Sermayesi Entelektüel sermayeyi oluşturan ana unsurlardan olan insan sermayesi, çalışanların müşterek bilgi, beceri ve yenilikçilikleri olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, şirketin değerleri, kültürü ve felsefesi de insan sermayesine dâhil edilmiştir. Yapısal sermaye ise şirketin kontrolünde olan her türlü, yazılım, veritabanı, patent, marka gibi varlıklarla çalışanların verimliliğini destekleyen her türlü organizasyonel yetkinlik olarak tanımlanmıştır(Bontis, 2001). Herhangi bir işletmenin değerini hiyerarşik olarak yukarıdaki gibi tanımlayan Skandia modeli, entelektüel sermaye varlıklarının değerini ayrı ayrı ölçmemektedir. Bunun yerine bir işletmenin entelektüel sermayesini, finansal değerlendirmeleri de içerecek şekilde 5 alana yoğunlaşarak değerlendirmektedir. Bu alanlar, yukarıda bahsedildiği üzere finansal, müşteri, süreç, yenileme ve gelişim ile insan sermayesi alanlarıdır. Her alana ilişkin olarak yapılan analizlerde çeşitli göstergeler kullanılmakta olup, Edvinsson ve Malone toplamda 112 gösterge önermektedirler (Bontis, 2001). Skandia modelinin analiz şekli aşağıdaki görselde yer almaktadır. 26 Grafik - 2: Skandia Modeli Analiz Sistemi Kaynak: Edvinsson ve Malone, 1997. Skandia modeli tarafından yapılan analizin çatısını finansal hususlar oluşturmakta, müşteri, süreç, insan alanları yapının gövdesini ve sütunlarını, yenileme ve gelişim alanı ise yapının temelini oluşturmaktadır. Finansal hususlara ilişkin olarak, Edvinsson ve Malone tarafından, toplam aktifler, toplam aktifler/çalışan sayısı, yeni iş birimleri tarafından üretilen gelir, müşteri başına harcanan saat/toplam çalışma saati, yeni müşterilerden elde edilen gelirler/toplam gelirler gibi göstergeler önerilmiştir. Skandia modeli son yıllarda müşteri şirket ilişkilerinin ciddi bir değişikliğe uğradığını, bu ilişkinin niteliğinin müşteri sermayesinin değerini belirlediğini varsaymaktadır. Bu alana ilişkin olarak kullanılması önerilen göstergelere örnek olarak, pazar payı, müşteri sayısı, yıllık satışlar/müşteri sayısı, müşteri kayıp oranı, müşteri sayısı/çalışan sayısı, müşteri memnuniyet endeksi gibi ölçütler verilebilir (Commission of the European Communities Enterprise Directorate General, 2003:169). Süreç alanı, şirketin kontrol ve kullanımında olan ve şirketin değer yaratmasına destek olan bilgi işlem sistemleri, arşivler ve çalışma prosedürleri gibi hususları kapsamaktadır. Önerilen göstergeler arasında, genel yönetim giderleri/işletme varlıkları, kişisel bilgisayar/çalışan sayısı, genel yönetim giderleri/çalışan sayısı, bilgi işlem personeli/toplam personel göstergeleri bulunmaktadır. İnsan kaynakları alanı Skandia modelinin en önemli unsuru olup, modelin merkezinde yer almaktadır. Modelde yer alan tüm alanlar, insan kaynakları alanı ile etkileşim halindendir ve insan kaynaklarından doğrudan etkilenmektedir. Edvinsson ve Malone bu alan için liderlik 27 endeksi, motivasyon endeksi, çalışan kaybı oranı, kadın yönetici sayısı gibi göstergeler önermişlerdir. Yenileme ve gelişim alanı, şirketin gelecekteki performansına bakmakta ve şirket için gelecekte büyüme ve genişleme imkânı yaratacak olan faaliyetleri tanımlamaya çalışmaktadır. Önerilen göstergelerden bazıları; Ar&Ge harcamaları/genel yönetim giderleri, eğitim harcamaları/çalışan sayısı, 40 yaşından genç çalışan sayısı ve patent sayısıdır. Edvinsson ve Malone (1997), parasal bir değerleme hedeflemeyen Skandia modelini temel alarak bir parasal değerleme sistemi önermişlerdir. Buna göre, organizayonel entelektüel sermaye değeri aşağıdaki formülle hesaplanmakta olup, formülde yer alan (C) entelektüel sermayenin optimal parasal değerini, (i) ise organizasyonun entelektüel sermayeden yararlanma etkinliğini göstermektedir. (i) değeri 1 ise organizasyon entelektüel sermayesinden en optimal şekilde yararlanıyor demektir. Başka bir ifade ile (C) değeri şirketin gelecekteki hedeflerini, imkânlarını ve kaynaklarını gösterirken, (i) değeri mevcut durumdaki performansını göstermektedir (Bontis, 2001). (C) değerini hesaplamak amacıyla Edvinsson ve Malone (1997), Skandia modelinde yer alan parasal göstergelerden 21 tanesini seçmişlerdir. Bunlar arasında; yeni iş alanlarından elde edilen gelirler, yeni pazar geliştirmeye yapılan yatırımlar, müşteri hizmetlerine yapılan yatırımlar, çalışan eğitimi amacıyla yapılan yatırımlar, marka için yapılan yatırımlar ve yeni patentler için yapılan yatırımlar bulunmaktadır. (i) değerini hesaplamak içinse yazalar tarafından 9 adet, oransal (yüzdesel) sonuç veren gösterge seçilmiştir. Bunlar, pazar payı, müşteri memnuniyet endeksi, liderlik endeksi, insan kaynakları motivasyon endeksi, eğitim saatleri/çalışma saatleri, performans/kalite hedefleri, yönetim etkinliği/gelirler ve çalışan kaybıdır. (i) değeri söz konusu oranların basit ortalamasıdır. Skandia şirketinin entelektüel sermaye konusundaki işlemleri ve Skandia tarafından ortaya konan ölçüm modeli, entelektüel sermaye konusuna farklı bir açıdan bakılmasını sağlamış ve nelerin değer yaratma sürecine katkı sağladığı konusundaki geleneksel varsayımların ötesine bakmaları konusunda diğer şirketleri teşvik etmiştir (Berg, 2002). Entelektüel sermayeyi bilanço yaklaşımıyla değerlendirdiğinden, sadece ölçümün yapıldığı andaki fotoğrafı verdiği, işletmenin dinamik akımlarını ve süreçlerini değerlendiremediği hususu yönteme yapılan en önemli eleştiridir(Bontis, 2001). Performans Değerlendirme Tablosu (Balanced Score Card) Yöntemi Şirket stratejilerinin nasıl uygulandığının değerlendirilmesi konusundaki en önemli yöntemlerden biri olan Performans Değerlendirme Tablosu (Balanced Scorecard) Yöntemi 1992 yılında Kaplan ve Norton tarafından geleneksel performans değerlendirme sistemlerine alternatif olarak ortaya atılmıştır. 28 Bu yöntemin temel mantığı, geleneksel finansal göstergelerin yanı sıra, işletmelerin gelecekteki performanslarına doğrudan etkisi olan finansal olmayan göstergelerin de eklenmesidir. Geleneksel finansal göstergeler işletmenin geçmiş performansını gösterirken, finansal olmayan göstergeler, müşteri memnuniyeti, inovasyon faaliyetleri, iç süreçler gibi konuları ölçmektedir. Bu iki tip göstergelerin bir arada kullanılması şirket yöneticileri açısından şirket hakkında daha dengeli (balanced) bir bakış açısının oluşmasını sağlamaktır. Yazarlar tarafından bu husus şu şekilde ifade edilmiştir. “Yatırım verimliliği ve hisse başına kazanç gibi geleneksel muhasebe ölçütleri, günümüzün rekabetçi ortamında, sürekli iyileştirme ve inovasyon faaliyetleri açısından yanıltıcı sinyaller verebilmektedir. Geleneksel finansal ölçütler sanayi çağında iyi çalışmışlardır, ancak günümüzdeki firmaların ölçmeye çalıştıkları beceri ve yetkinlikler konusunda işe yaramamaktadırlar.” (Kaplan ve Norton, 1992:71) Performans Değerlendirme Tablosu Yöntemi, işletmelerin performanslarını 4 perspektifi göz önüne alarak değerlendirmektedir. Bunlar, finansal perspektif, müşteri perspektifi, iç süreçler perspektifi ve öğrenme ve büyüme perspektifidir. Böylelikle, geleneksel olarak sadece maddi varlıkları dikkate alan finansal ölçütler, gayri maddi kaynakları dikkate alan ölçütlerle genişletilmiştir. Temel olarak bir strateji aracı olan Performans Değerlendirme Tablosu, işletmenin stratejik amaçlarını ve bu amaçların gerçekleştirilme durumlarını bütüncül bir yaklaşımla ortaya koymaya çalışmaktadır (Zadjabbari ve Wongthongtham, 2009). Finansal sonuçları takip etmenin yanı sıra, işletmelerin yetkinliklerinin inşası ve gayri maddi kaynakların elde edilmesi süreçlerini gözetim altında tutmaktadır(Berg, 2002). Grafik - 3: Performans Değerlendirme Tablosu Kaynak: Kaplan ve Norton, 2002. 29 Bu genel yapı çerçevesinde, işletmeler, her bir perspektif için hedefleri tanımlayacak, belli sayıda ve birbiriyle tutarlı ölçütler belirleyecektir. Bu ölçütler, şirketin belirlenen hedeflere ne ölçüde ulaştığı makul bir şekilde ölçebilmelidir. Salzer-Mörling ve Yakhlef (1999) entelektüel sermayeyi sayıya dökmek amacıyla gösterge (indicator) adıyla yeni ölçütlerin tanımlandığını, bunların kendi başlarına bir değer ifade etmekten çok değişimi ölçtüklerini ifade etmektedirler. Performans Değerlendirme Tablosu Yöntemi tarafından kullanılan perspektiflere ilişkin bilgiler aşağıda verilmiştir. Müşteri perspektifi, “Müşteriler bizi nasıl görüyorlar?” sorusunun cevabını vermeye yönelmiştir. Müşteri perspektifinin hedefleri özet olarak, yeni ürünler çıkarma, kalite, performans ve müşteri hizmetleri ile ürün fiyatıdır. Bu hedefler belirlenen spesifik ölçütlerle değerlendirilmektedir. Örneğin, yeni ürünler çıkarma hedefi yeni ürünleri müşteriye ulaştırma süresi, kalite hedefi bozuk ürünlerin oranı gibi ölçütlerle değerlendirilmektedir. İç süreçler perspektifi, “Hangi alanda kendimizi geliştirmeliyiz?” sorusunun cevabını vermektedir. Müşterilerin şirketten beklentilerini karşılamak için şirketin kullanması gereken süreçlerin tümünü kapsamaktadır. Süreçlerin sonuçları çalışanların eylemlerine ciddi bir biçimde bağlı olduğu için, hangi iş süreci hedeflerinin karşılandığını ölçmek için kullanılan göstergeler, işletmenin en alt seviyelerine kadar olan eylemleri ölçmelidir. Bu çerçevede, alt düzey personelin eylemleri, üst yönetimin koyduğu stratejik hedeflere uygun olmalıdır. Öğrenme ve büyüme perspektifi, “Gelişmeye ve değer yaratmaya devam edebilir miyiz” sorusuna cevap aramaktadır. Finansal perspektif de, “Yatırımcılar tarafından nasıl algılanıyoruz?” sorusuna cevap vermektedir. Finansal performans ölçütleri şirketin stratejisinin ve uygulanışının şirket kârına etkisini ölçmektedir. Finansal perspektif hedefleri, kâr, büyüme ve hisse senedi değeridir. Kaplan ve Norton tarafından ilk olarak 1992 yılında ortaya atılan model, daha sonraki yıllarda yapılan değişikliklerle stratejik değerlendirme yönü ağır basar hale getirilmiş, “strateji odaklı bir organizasyon” yaratma amacına yönelmiş bir araç haline gelmiştir(Commission of the European Communities Enterprise Directorate General, 2003:178). Modelin çeşitli özellikleri ve avantajları aşağıda verilmiştir. Birbiriyle alakasız görünen ancak hepsi birden şirketin değer yaratma ve stratejik hedeflerine ulaşma sürecinin parçaları olan hususları tek bir analizde bir araya getirmektedir. Kaplan ve Norton (1992), şirket yönetmeyi uçak kullanmaya benzetmekte, pilotların birçok gösterge tarafından iletilen bilgileri kullanarak uçuş koordinatlarını takip etmeleri gibi şirket yöneticilerinin stratejik hedeflere ulaşmak için birçok bilgiyi ayna anda takip etmeleri gerekeceğini ifade etmektedirler. Yöneticilere, şirketin kullanımındaki kaynakları ve bunlara ilişkin göstergeleri beraber takip etme imkânı verdiğinden, verimsiz alanları belirleme ve şirket genelinde verimliliği ve performansı artırma imkânı sunmaktadır(Tóth ve Kövesi, 2008). 30 Yöneticileri, kısa vadeli kâr hedeflerinin ötesinde değerlendirme yapmaya, şirketin değer yaratma sürecinde çok önemli olan entelektüel sermaye kaynaklarını anlamaya teşvik etmektedir(Petty vd., 2009). Entelektüel Sermaye Endeksi (IC Index) Yöntemi Entelektüel sermayedeki değişime odaklanması nedeniyle yönetici performanslarının değerlendirilmesinde uygun bir araç göre üstlenebilecek olan Entelektüel Sermaye Endeksi Yöntemi, Londra merkezli danışmanlık şirketi Intelectual Capital Services kurucuları Göran and Johan Roos tarafından geliştirilmiştir. Söz konusu model Bontis (2001) tarafından, entelektüel sermaye ile alakalı çok sayıda göstergeyi tek bir endeks rakamında toplayan, entelektüel sermayedeki değişim ile piyasadaki değişimin bağlantısını kuran “2. nesil” bir ölçüm yöntemi olarak nitelendirilmiştir. Bu yöntemde de entelektüel sermaye 3 ana sınıfa ayrılmakta olup, bunlar, insan sermayesi, altyapı sermayesi ve müşteri/ilişki sermayesidir. Altyapı sermayesi ise yenilenme ve geliştirme sermayesi ve iş süreçleri sermayesi olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır(Berg, 2002). Grafik - 1: IC Index Modeli Modeli – Entelektüel Sermayenin Unsurları Kaynak: Berg, 2002. Benzer nitelikteki Skandia Navigator ve Performans Değerlendirme Tablosu yöntemlerinde olduğu gibi bu ana başlıkların altında çeşitli göstergeler tanımlanmıştır. Seçilen bu göstergeler konsolide 31 edilerek genel bir entelektüel sermaye endeksi (IC Index) rakamına ulaşılmaktadır. Roos&Roos her sınıf için çeşitli göstergeler önermekle birlikte, bu göstergelerin ve model içinde ağırlıklarının her şirket için farklı olması gerektiğini ifade etmektedirler. Göstergelerin seçimi ve ağırlıklarının belirlenmesi için, şirketin stratejisinin ne olduğu, hangi gayri maddi kaynakların şirket hedeflerine ulaşmak için gerekli olduğu, şirketin içinde bulunduğu sektörün hangi kaynakları daha elzem hale getirdiği ve şirketin gündelik işlemlerinin özellikleri bilgilerine sahip olunması gerekmektedir(Bontis, 2001). Modelin zayıf ve kuvvetli yönleri aşağıdaki gibidir. Model ile hesaplanan endeks değeri mutlak bir entelektüel sermaye değeri vermemekle birlikte endeks değerindeki değişim şirketin entelektüel sermaye potansiyelindeki değişimi göstermektedir. Böylelikle şirketin gelecekteki gelirlerini etkileyecek unsurlardaki değişimi takip etme imkânı elde edilmektedir. Modelin entelektüel sermayedeki değişimi göstermeye odaklanmış olması, modele dinamik bir özellik katmaktadır. Entelektüel sermaye endeksinin hesaplanmasında kullanılan göstergelerin ve bunların ağırlıklarının her şirket için farklılık gösteriyor olması nedeniyle, başka şirketlerle kıyaslama yapmak açısından elverişli değildir. Benzer nitelikteki birçok yöntem gibi, ölçümü yapacak olanların sübjektif değerlendirmeleri yöntemin sonuçlarına ciddi şekilde etki etmektedir. “Technology Broker” Yöntemi “Technology Broker” Yöntemi, Anne Brooking tarafından geliştirilmiş olup, temel olarak entelektüel sermayenin nitel (qualitative) olarak değerlendirilmesine dayanmaktadır. Bu yönüyle gayri maddi varlık izleme, performans değerlendirme tablosu ve Skandia yöntemlerine benzerlik göstermektedir. Brooking, entelektüel sermayeyi 4 sınıfa ayırmaktadır. Bunlar; bir işletmenin pazarla ilişkili gayri maddi potansiyeli olan pazar varlıkları, patent, ticari sır gibi unsurları içeren fikri mülkiyet varlıkları, çalışanların becerileri, yaratıcılıkları gibi hususları içeren insan merkezli varlıklar ve işletmenin faaliyetlerini sürdürmesini sağlayan süreçler, yöntemler ve teknolojileri kapsayan altyapı varlıklarıdır. Yukarıdaki ana başlıklar altında sınıflandırılan entelektüel sermaye varlıklarının analizine 20 sorunun cevaplanması ile başlanmaktadır. Söz konusu sorulara olumlu cevap verilmesi durumunda şirketin entelektüel sermayeye başarılı bir şekilde odaklandığı, olumsuz cevap verilmesi durumunda şirketin entelektüel sermaye üzerine daha fazla odaklanması gerektiği yorumu yapılır (Berg, 2002). Söz konusu sorulara örnek olarak 5 soru aşağıda verilmektedir. Benim şirketimde her çalışan yaptığı işi ve bu işin şirket hedeflerine nasıl katkı yaptığını bilir. Benim şirketimde Ar&Ge harcamalarının yatırım verimliliği (ROI) değerlendirilir. Benim şirketimde sahip olduğumuz markaların değerinin ne olduğu bilinir. Benim şirketimde çalışanların herhangi bir konuyu geliştirmek üzere geliştirdikleri önerileri iletecek mekanizmalar bulunmaktadır. 32 Benim şirketimde inovasyon süreçleri herkes tarafından anlaşılmakta ve tüm çalışanlar katılıma teşvik edilmektedir. Bu ilk değerlendirmenin ardından, tanımlanmış olan 4 entelektüel sermaye sınıfının her biri için çeşitli sorulara cevap verilmektedir. Pazar varlıkları için toplam 47, fikri mülkiyet varlıkları için toplam 22, insan merkezli varlıklar için toplam 51 ve altyapı varlıkları için toplam 58 soru olmak üzere toplamda 178 sorunun cevaplanması gerekmektedir(Bontis, 2001). Bu sorulara örnek olarak 10 tanesi aşağıda verilmiştir. Markalarınızı korumanın senelik maliyeti nedir? Şirketinizin ismi finansal piyasalar ve yatırımcılar açısından ne anlam ifade etmektedir? Şirketinizin için en ideal bekleyen sipariş sayısı nedir? Şirketiniz sahip olduğu patentlerin ekonomik olarak ne kadar faydalanabilmektedir? Sahip olduğunuz telif hakları (veya benzeri haklar) şirketinize herhangi bir alanda rekabet avantajı sağlamakta mıdır? Şirketiniz çalışanlar eğitim konusunda tavsiye ve danışmanlık sağlamakta mıdır? Çalışanların kişilik testlerinden elde edilen veriler şirketiniz tarafından nasıl kullanılmaktadır? Şirketinizin yönetim felsefesini bir varlık mı yoksa yükümlülük mü olarak algılıyorsunuz? Şirketinizdeki e-posta ve internet kullanım miktarı nedir? Şirket kültürünüz şirket hedeflerine ulaşılmasına yardımcı olmakta mıdır? Bu sorulara verilen cevaplanmasının ardından entelektüel sermayeye ilişkin nitel ölçüm tamamlanmış olmaktadır. Brooking, bu aşamaların tamamlanmasından sonra 3 farklı yolla entelektüel sermayenin parasal değerinin ölçülebileceğini ifade etmektedir(Luthy, 1998). Bunlar, varlıkların yerine koyma maliyetini esas alan maliyet yaklaşımı, benzer nitelikteki varlıkların piyasa değerlerini esas alan piyasa yaklaşımı ve varlıkların gelir yaratma kapasitesini esas alan gelir yaklaşımıdır. Ancak, yapılmış olan nitel analizin nasıl parasal değere dönüştürüleceği konusunda modelde net bir metodoloji bulunmamaktadır. Bu durum yönteme yöneltilen en önemli eleştiridir(Bontis, 2001). Brooking tarafından önerilen 3 parasal değerleme yaklaşımının da önemli zayıflıkları bulunmaktadır. Maliyet yaklaşımında varlıkların yerine koyma maliyeti esas alınmakta olup, bu maliyetlerin belirlenmesi entelektüel sermaye varlıkları açısından oldukça zordur. Piyasa yaklaşımı ise değerlemesi yapılan varlık için etkin bir piyasa olduğunu ve işlemlerin gerçekleştiğini varsaymaktadır. Entelektüel sermaye varlıkları için bu varsayım anlamlı olmayacaktır. Gelir yaklaşımı ise çok fazla sübjektif değerlendirme ve entelektüel sermayenin gelirlere olan katkısının tespit edilmesi konusunda belirsizlikler içermektedir. Patent Atıfları (Citation Weighted Patents) Yöntemi 33 Şirketlerin Ar&Ge performanslarını değerlendirilmesi bakımından alternatif bir yöntem de Patent Atıfları (Citation Weighted Patents) Yöntemidir. Patentler, belgelenmiş olmaları ve hukuki koruma sağlamaları nedeniyle entelektüel sermaye varlıklarının en görünür olanlarındandır. Patentin süresi boyunca şirketlere sağladıkları görece tekel gücü ve rekabet avantajı nedeniyle şirketlerin gelir ve karlarına doğrudan katkıda bulunmaktadırlar. Bu nedenle diğer entelektüel sermaye varlıklarına gereken önemi versin ya da vermesin, patentler, birçok şirketin rekabet stratejilerinin önemli bir parçasıdır. Bünyesinde birçok patent bulunduran kimya şirketi Dow Chemical, patentlerin değerlendirilmesi ve yönetimi, patentler özelinde entelektüel sermayenin yatırımcılara yıllık raporlar aracılığıyla aktarılması konusunda öncü uygulamalara sahiptir. Dow tarafından geliştirilen patent değerlendirme sistemi, şirketin sahip olduğu patentlerin, Ar&Ge ve pazarlama başta olma üzere çeşitli birimlerden oluşan çalışanlar tarafından düzenli olarak değerlendirmeye tabi tutulmasına dayanır. Bu analiz sonucunda ilgili patentler için elde tutma, satma, geliştirme çalışmalarına devam etme veya ortadan kaldırma kararı verilmektedir. Bu çalışmalar sonucunda elde edilen sonuçlar çerçevesinde, şirketin entelektüel sermayesine ilişkin bilgiler mali tablolara ek olarak hazırlanan raporlarla yatırımcılara duyurulmaktadır. Bu süreç, entelektüel öneminin şirket bünyesinde daha iyi anlaşılmasına ve öneminin algılanmasına yardımcı olmuştur(Bontis, 2001). Entelektüel sermayenin ölçümüne ilişkin olarak geliştirilen birçok modelde sahip olunan patent sayısının önemli bir gösterge olarak dikkate alındığı görülmektedir. Ancak salt sayının esas alınması yoluyla yapılacak ölçüm ve değerlemeler yanlış sonuçlara götürebilecektir. Zira patentlerin önemli bir kısmının gelir yaratma etkisi ve değerleri düşük, az sayıda patentin ise oldukça yüksektir(Berg, 2002). Bunun yerine, patentlere yapılan atıfların patentlerin değeri konusunda daha iyi bir gösterge olduğu yapılan akademik çalışmalarda ifade edilmektedir. Bontis (2001) tarafından aktarılan Hall, Jaffe and Tratzenberg’e ait çalışmada, fazla atıf alan patentlere sahip şirketlerin daha yüksek piyasa değerine sahip oldukları, patent atıflarının değer ölçümünde patent sayısına göre daha iyi ölçü olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Patent atıflarına göre entelektüel sermaye ölçümü yapılması 2 önemli varsayıma dayanmaktadır. Bunlardan birincisi, yatırımcıların, şirketin gelecekteki karlarının bugünkü değerinin şirketin sahip olduğu bilgi stokuna göre değiştiği beklentisine sahip oldukları varsayımıdır. İkincisi ise değerli teknolojik bilginin, atıfa konu olan patentler üreteceği varsayımıdır(Berg, 2002). Böylelikle patent atıfları, inovasyon faaliyetlerinin başarısının göstergesi olarak tanımlanmakta, yatırımcıların bu durumun farkında oldukları ve hisse senedi fiyatlarına yansıttıkları sonucuna varılmaktadır. Sonuç Şirketlerin günümüz rekabet ortamında ayakta kalabilmeleri ve değer üretebilmeleri konusunda en önemli silahı haline gelen entelektüel sermayenin şirket yöneticileri ve paydaşları tarafından ihmal edilmesi mümkün değildir. Entelektüel sermayenin artan önemine binaen kaçınılmaz olarak, entelektüel 34 sermayenin tanımlanması, değerlendirilmesi, ölçülmesi ve değerlemesi konuları gündeme gelmiştir. Bu konuda çok sayıda çalışma yapılmış, bir çok ölçüm/değerleme yöntemi geliştirilmiştir. Entelektüel sermaye ölçüm/değerleme yöntemleri çok çeşitli varsayımlar ve metodolojiler kullanarak birbirinden farklı çıktılar üretmektedir. Şirketler, entelektüel sermaye ölçüm/değerleme uygulamalarına, şirket stratejisini belirlemekten entelektüel sermaye varlıklarını alım satıma konu etmeye kadar çok çeşitli nedenlerle ihtiyaç duyabilmektedirler. Ortaya çıkan tüm farklı ihtiyaçlar için tek bir yöntemin kullanılmasının makul sonuçlar üretmesi mümkün değildir. Aksine, bu çok önemli kaynaklar konusunda şirketlerin yanlış kararlar almasına neden olabilecektir. Bu tür olumsuz sonuçların engellenmesine yardımcı olmak amacıyla, bu çalışmada, doğabilecek farklı ihtiyaçlara göre ölçüm/değerleme modelleri işlevsel bir şekilde sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırmanın uygulayıcılar açısından yol gösterici olabileceği ve ölçüm/değerleme çalışmalarının da doğru bir şekilde dizayn edilmesine yardımcı olabileceği düşünülmektedir. Diğer taraftan, geliştirilmiş olan her yöntemin kullanıcılara sağladığı önemli bilgiler olmakla birlikte çeşitli eksiklikleri de bulunmaktadır. Herhangi bir yöntemi uygulamanın, kullanıcılara, şirketinin sahip olduğu entelektüel sermaye konusunda her türlü bilgiyi sağlaması mümkün değildir. Burada önemli olan husus şirketlerin bunu sadece bir kere yapılacak bir zorunluluk olarak görmemeleri ve sahip oldukları entelektüel sermayeyi sürekli olarak dinamik bir şekilde gözden geçirme ve gerekli yatırımlarla destekleme çalışmalarına devam etmeleridir. Bu yolla şirketler sahip oldukları gayri maddi kaynakları temsil eden entelektüel sermayelerinden gereken faydayı sağlayabileceklerdir. 35 Kaynakça: Andriessen, Daniel, 2004, Making sense of Intellectual Capital – Designing a method for the valuation of intangibles, Elsevier Butterworth-Heinemann, MA, ABD. Bontis, Nick, 2001, “Assessing Knowledge Assets: A Review of the Models Used to Measure Intellectual Capital”, International Journal of Management Reviews, Cilt:3, Sayı:1, ss.41-60. Berg, Herman A. van den, 2002, “Models of Intellectual Capital Valuation: A Comparative Evaluation”, (çevrimiçi) http://wedb.net/download/valoracao/aula_4/capital_intelectual_modelsoficvaluation.pdf (13.10.2011). Bozbura, F. Tunç ve Toraman, Ayhan, 2004, “Türkiye’de entelektüel sermayenin ölçülmesi ile ilgili model çalışması ve bir uygulama”, itüdergisi/d mühendislik, Cilt:3, Sayı:1, ss.55-66, Şubat 2004. Cañibano, Leandro; Covarsí, Manuel García-Ayuso ve Sánchez, M. Paloma, 1999, “The Value Relevance and Managerial Implications of Intangibles: A Literature Review”, MERITUM Projesi, Mart 1999, (çevrimiçi) http://www.oecd.org/dataoecd/17/4/1947974.pdf (07.11.2010) Commission of the European Communities Enterprise Directorate, 2003, “General Study on the Measurement of Intangible Assets and Associated Reporting Practices”, (çevrimiçi) http://ec.europa.eu/internal_market/services/docs/brs/competitiveness/2003-study-intangassetsfull_en.pdf, (17.10.2011) Corrado, Carol A., Hulten, Charles R. ve Daniel E. Sichel, 2006, “The Contribution of Intangible Investments to US Economic Growth: A Sources-of-growth Analysis”, NBER Working Paper 11948, Ocak 2006, (çevrimiçi) http://www.nber.org/papers/w11948 ( 22.11.2011) Edvinsson, Leif ve Malone, Michael S., 1997, Intellectual Capital: Realizing your Company’s True Value by Finding Its Hidden Brainpower, Harper Business, New York. 36 Frederick, W. Richard, 2009, “Recent Developments In Intellectual Capital Reporting and Their Policy Implications”, Education Working Paper, No:17, OECD, (çevrimiçi) http://www.oecdilibrary.org/education/recent-developments-in-intellectual-capital-reporting-and-their-policyimplications_227362757626 (21.10.2011) George, Bocean Claudiu, 2010, “Intellectual Capital Measuring - A Comparative Approach”, The Young Economists Journal, Cilt:1, Sayı:14S, ss. 55-60 Gream, Matthew, 2004, “Trademark Valuation: Review in January 2004”, (çevrimiçi) http://matthewgream.net/Professional/IntellectualProperty/review_trademark-valuation-01-2004.pdf (22.09.2011) Hunter, Laurie; Webster, Elizabeth ve Wyatt, Anne, 2005, “Measuring Intangible Capital: A Review of Current Practice”, Australian Accounting Review, Cilt:15, No:2, Temmuz 2005, ss.421 Intellectual Capital Center-Croatia, 2007, “Intellectual Capital Handbook of IC Management in Companies”, Zagrep, (çevrimiçi) http://www2.hgk.hr/en/hrdc/IC_Management-Handbook.pdf (17.10.2011) Kamiyama, Shigeki; Sheehan, Jerry ve Martinez, Catalina, 2006, “Valuation and Exploitation of Intellectual Property”, STI Working Paper, 2006/5, OECD, Temmuz 2006. Kaya, Yusuf, 2005, “Marka Değerleme Yöntemleri ve Markaların Mali Tablolara Alınmalarının Etkileri”, Marmara Üniversitesi, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, (Yüksek Lisans Tezi). Kaya, Yusuf, 2006, “Gayri Maddi Varlıkların Tanımlanmalarına ve Sınıflandırılmalarına İlişkin Tartışmalar” Active Bankacılık ve Finans Dergisi, Cilt:8, Sayı:46, Ocak-Şubat 2006. Kaya, Yusuf, 2006, Gayri Maddi Varlıkların İşletmelerin Mali Tablolarına Alınmalarının Yaratacağı Riskler, Vergi Dünyası, Sayı: 301, 2006, ss.113-120. 37 Koole, Mark and Roos Eric de, 2010, “Strategic Asset-Base Valuation and Evaluation Framework with an Intellectual Capital Perspective”, The 2nd European Conference on Intellectual Capital, ISCTE - Lisbon University Institute, Lisbon, 29-30 Mart 2010. Luthy, David H., 1998, “Intellectual Capital and its Measurement”, (çevrimiçi) http://www3.bus.osakacu.ac.jp/apira98/archives/pdfs/25.pdf (13.10.2011). Marr, Bernard; Gray, Dina ve Neely, Andy, 2003, “Why do firms measure their intellectual capital?”, Journal of Intellectual Capital, Cilt: 4, Sayı: 4, ss. 441-464. Nazari, Jamal A. ve Herremans, Irene M., 2007, “Extended VAIC model: measuring intellectual capital components”, Journal of Intellectual Capital, Cilt:8, Sayı:4, ss.595-609. OECD, 2006, “Intellectual Assets and Value Creation: Implications for Corporate Reporting”, Final Report, OECD, (çevrimiçi) http://www.oecd.org/dataoecd/2/40/37811196.pdf (04.11.2011) OECD, 2008, “Intellectual Assets And Value Creation”, Synthesis Report, (çevrimiçi) http://www.oecd.org/dataoecd/36/35/40637101.pdf (28.09.2011) Ortiz, Miguel Angel Axtle, 2006, Intellectual Capital (Intangible Assets) Valuation Considering The Context, Journal of Business & Economics Research, Cilt:4, Sayı:9, ss.35-42, Eylül 2006. Petty, Richard M.; Cuganesan, Suresh; Finch, Nigel ve Ford Guy, 2009, “Intellectual Capital and Valuation: Challenges in the Voluntary Disclosure of Value Drivers”, Journal of Finance and Accountancy Working Paper Series, 17 Ekim 2009, (çevrimiçi) http://ssrn.com/abstract=1490208, (12.10.2011) Salzer-Mörling, Miriam ve Yakhlef, Ali, 1999, “The Intellectual Capital: Managing by Measure”, Critical Perspective on Accounting Conference, 22-24 Nisan 1999, City University of New York, s25, (çevrimiçi) http://www.exinfm.com/pdffiles/morling.pdf (17.10.2011) Singh, Inderpal ve Van der Zahn, J-L. W. Mitchell, 2008, “Determinants of intellectual capital disclosure in prospectuses of initial public offerings”, Accounting and Business Research, Cilt:38, Sayı:5, ss.409431. 38 Sveiby, Karl Erik, 1997, The New Organizational Wealth: Managing and Measuring Knowledge Based Assets, Berrett Koehler, San Francisco. Sveiby, Karl-Erik, 2010, “Methods for Measuring Intangible Assets”, (27 Temmuz 2010’da güncellenmiş haliyle), (çevrimiçi) http://www.sveiby.com/articles/IntangibleMethods.htm (25.02.2011) Titova, Nellija, 2010, “Summary on Intellectual Capital Value Added (VAIC) and Calculated Intangible Value (CIV) all Over the World: Lessons to be Learnt”, The 2nd European Conference on Intellectual Capital, ISCTE - Lisbon University Institute, Lisbon, 29-30 Mart 2010, ss.723-733. Tóth, Zsuzsanna Eszter ve Kövesi, János, 2008, “Supporting efforts to measure intellectual capital through the EFQM Model with the example of Hungarian National Quality Award winners”, Social and Management Sciences, Periodica Polytechnica, Cilt:16, Sayı:1, ss.3-12. Uziene, Lina, 2010, “Model of Organization's Intellectual Capital Measurement”, Engineering Economics, Cilt:21, Sayı:2, ss 151-159. Walpole, Michael, 2001, “Currentt Issues in the Taxation of Intangibles: An Attempt to Tax Scotch Mist”, ATAX Discussion Paper Series, No: 7, Kasım 2001. Wilson, Richard M S; Stenson, Joan ve Oppenheim, Charles, 2000, “Valuation of Information Assets”, Research Series Paper 2000:2, Loughborough University Business School, (çevrimiçi) https://dspace.lboro.ac.uk/dspace-jspui/bitstream/2134/2018/3/2000-2.pdf (28.01.2011) Wiśniewski, Piotr, 2010, “The Global Economic Crisis of 2007-2009: its Relationship to Intellectual Capital Creation”, The 2nd European Conference on Intellectual Capital, ISCTE, Lisbon University Institute, Lizbon, Portekiz, 29-30 Mart 2010, ss.641-ss.655. Yıldız, Birol ve Tenekecioğlu, Berrin, 2004, “Entelektüel Sermayenin İşletmelerin Piyasa Değeri Üzerindeki Etkisi ve İMKB 100 İşletmelerinde Görgül Bir Çalışma”, 3.Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, 25-26.11.2004, Eskişehir, Osmangazi Üniversitesi. 39 Zadjabbari, Behrang ve Wongthongtham, Pronpit, 2009, “Knowledge and Trust Issues for Intellectual Capital Measurement”, European Conference on Intellectual Capital (ECIC 2009), Mayıs 26 2009, ss. 570-580, Haarlem, Hollanda. 40 ENTELEKTÜEL SERMAYENİN ÖLÇÜLMESİ:İMKB'DE İŞLEM GÖREN SİGORTA ŞİRKETLERİ ARASINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR UYGULAMA ÖRNEĞİ Mearurement of Intelelecutal Capital: A Compara Application Example Between Insurance Companies That Have Transaction In Istanbul Stock Excange Market Dr.Nalân ECE İstanbul Üniversitesi ÖZET Son dönemlerde iletişim ve işbirliğini oldukça kolaylaştıran teknolojilerin gelişmesi ile bilgi çağına hızlı bir giriş yapılmıştır. Bunun bir sonucu olarak, bilgiyi yönetmek (entelektüel sermayeyi bulmak, geliştirmek, saklamak, satmak) işletmelerin ve ülkelerin en önemli ekonomik görevi haline gelmiştir. Bu çalışmada Türkiye'de sigortacılık sektöründe faaliyet gösteren ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda işlem gören yedi büyük ölçekli sigorta şirketlerin 2007-2009 yılları finansal tablo verileri kullanılarak ''Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer Yöntemi'' ne göre hesaplanmıştır. Elde edilen sonuçlar birbirleriyle karşılaştırılmış, entelektüel sermayeleri ile şirketlerin defter değerleri ve net aktif toplamları arasındaki ilişki oranlarla belirlenmiştir. Hesaplamalara dâhil edilen sigorta şirketlerinden ikisinde maddi varlık kazanç oranları sektör ortalamasının altında kalmıştır. Bunun yanısıra bir şirket 2007-2009 dönemlerin ortalamasında kâra geçememiştir. Kullanılan yöntem gereği bu üç şirketin entelektüel sermayeleri hesaplanmamıştır. Geriye kalan dört sigorta şirketinin entelektüel sermayeleri hesaplanarak şirketler arasında kıyaslama yapılmıştır. Çalışmanın sonucunda analiz edilen sigorta şirketlerinde entelektüel sermayenin yetersiz olduğu görülmektedir. Dikkate alınan sigorta şirketlerinde entelektüel sermayenin güçlendirilmesi için çalışmaların yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Anahtar Kelimeler: Globalleşme, Entelektüel Sermaye, Sigortacılık Sektörü ABSTRACT: Along with the recent development of technologies that notably facilitate communication and cooperation, a quick entrance was made into the information age. Consequently, managing information, (finding, developing, storing and selling intellectual capital) has become the most important economic task for enterprises and countries. In this study, “Calculated Intangible Value Method” is calculated using financial statement data of seven large scaled insurance companies in the years 2007-2009, which operate in insurance sector in Turkey and have transaction in Istanbul Stock Exchange Market. The results obtained here are compared with each other and the relationship between the intellectual capitals and companies’ book value and net asset sums is determined with ratios. Out of other insurance companies included in the calculations, financial asset earning ratios of two insurance companies remained below the industry rate. Additionally, a company could not profit in the average of 2007-2009 periods. The intellectual capitals of those three companies were not calculated because of the method used. A comparison was made between the companies by calculating the intellectual capitals’ of the remaining four insurance companies. As a result of the study, it is seen that intellectual capital is insufficient in the insurance companies analyzed. It is concluded that some works are to be done in order to strengthen the intellectual capital in the insurance companies that are taken into account here. 41 Key Words: Globalization, Intellectual Capital, Insurance Sector GİRİŞ Dünyada yaşanan hızlı değişim, sigortacılık alanında pek çok yeniliklere neden olmuştur. Bu gelişmelerin başında bilginin ön plana çıkmasıyla birlikte daha önce dikkat çekmeyen entelektüel sermaye kavramı gelmektedir. Bilgi Çağı olarak adlandırılan bu yüzyılda, bilgi bir meta gibi alınıp satılarak katma değer ve zenginlik oluşturmanın başlıca etkeni haline gelmiştir. Globalleşme sonucunda, iletişim hızla artmakta ve her gün yeni bilgilerle karşılaşılmaktadır. Yaşadığımız bilgi çağında insanlar bilgi işçisi olarak görülmektedir. Böyle bir dönemde ise neredeyse işletme yönetimi eşittir bilgi yönetimi olmaktadır (Ertuğrul, 2000:2). Bir işletmenin entelektüel sermaye düzeyi ne kadar yüksek ise o işletmenin piyasa değeri de o kadar yüksek olmaktadır (Joia, 2000). Bir işletme için piyasa değeri önemlidir, çünkü piyasa değerinin yüksek olması o işletmeye rekabet avantajı sağlamaktadır (Brooking, 1998:19). Örneğin ABD’nin en büyük piyasa değerine sahip firması Microsoft’un piyasa değeri 418,5 milyar dolardır. Microsoft'un net sabit varlıkları ise toplam olarak sadece 930 milyon doları bulmaktadır (Stewart, 1997:184). Entelektüel sermayenin; sunulan ürünler ve hizmetler içerisindeki ağırlığı artmıştır (İşevi ve Çelme, 2005:258). Türk sigorta sektörü diğer ülkelerde olduğu gibi kriz ortamından nasibini almıştır. Sigorta şirketlerinin büyük bir kısmı 2007 yılından sonra girdikleri süreç içerisinde maddi varlıklarındaki azalmanın yanı sıra entelektüel sermayelerinde de azalma meydana gelmiştir. Türk sigorta sektörü finansal krizden sonra büyüme anlamında sıkıntılar çekmiştir. Mali ve teknik kârlılıkta önemli sıkıntıların devam edeceği düşünülmektedir. Bu da entelektüel sermayenin önemini artırıcı bir unsur olduğunu ortaya koymaktadır. Sigortacılık sektöründe en ileri ve özgün bilgiye sahip olan sigorta şirketleri müşterinin gözünde güvenilir ve piyasaya en uygun çözümler bulan şirketlerdir. Burada yapılan çalışmanın amacı, bilgi ekonomisinde önemli değer oluşturan ve unsur haline gelen entelektüel sermayenin, İMKB'da kayıtlı sigorta şirketleri içerisindeki payını ortaya koymaktır. Başlangıçta entelektüel sermaye kavramı, tanımı, sermaye unsurları ele alınarak konunun daha iyi anlaşılması amaçlanmaktadır. İkinci kısımda araştırmanın yöntemi ve veri kaynakları belirlenmiştir. Analizde kullanılan yöntem gereği şirketlerin sadece üç yıllık finansal verileri kullanılmıştır Üçüncü bölümde İMKB'ye kayıtlı yedi sigorta şirketlerinin 2007-2009 yıllarına ait verileri dikkate alınarak maddi olmayan varlıkların ''Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer Yöntemi'' kullanılarak ölçülmesi ve şirketler bazında karşılaştırılması tablolar aracılığıyla sunulmuştur. 1. Entelektüel Sermaye Entelektüel sermaye kavramı ilk kez 1969’da J. Kenneth Galbraith tarafından kullanılarak literatüre girmiştir (Bontis, 1998:68). Galbraith, entelektüel sermayenin hareket anlamına geldiğine inanmaktadır. Bu bakımdan entelektüel sermaye sadece statik soyut bir mal değil, aynı zamanda hem bir düşünce işlemidir ve hem de sona giden bir araçtır (Bontis, 1999:72). Galbraith ‘bireysel entelektüel birikim’den söz ederek bunu bireysel performansla ilişkilendirirken, günümüze gelindiğinde konunun, organizasyonların sahip olduğu entelektüel sermaye ve organizasyonel performans bağlamında ele alınması şeklinde bir değişim gösterdiği görülmektedir (www.sveiby.com). 42 Günümüzde gelişen bilgi ekonomisi trendi ile yeniden tartışılan entellektüel sermaye kavramı; ilk olarak Thomas Stewart tarafından Haziran 1991 tarihinde kaleme alınan “Brainpower (Beyin Gücü)” makalesi ile gündeme geldiği kabul edilmektedir. Stewart makalesinde entellektüel sermayeyi; “işletmeye piyasada rekabet avantajı sağlayan, işletme çalışanlarının bildiği herşeyin toplamı” olarak tanımlamıştır. (Stewart, 1991:42). Stewart, 1997 yılında yayınlanan ''Entelektüel Sermaye: Örgütlerin Yeni Zenginliği'' adlı kıtabında ise entelektüel semayeyi, ''elde edilmiş kullanışlı bilgi'' olarak en genel şekilde tanımlamakta ve bunun örgütün süreçlerini, teknolojilerini, patentlerini, işgörenlerinin becerilerini ve müşteriler, tedarikçiler ve diğer ilişkili taraflar hakkındaki bilgileri içerdiğini belirtmektedir (Stewart, 1997:67). Geleneksel anlayışa göre entelektüel sermayenin karşılığı şerefiye olarak düşünülmektedir. Ancak entelektüel sermaye sadece defter değeri ile piyasa değeri arasındaki fark değildir. Entelektüel sermaye görünmeyen değerlerden oluşmaktadır (Şamiloğlu, 2002:65). Bu güne kadar bu konu ile ilgili yazılmış olan araştırmalar, işletmelerin stratejik amaçlarına ulaşabilmesi için önemli bir unsur olan bilgi ve bilgiyi de kapsayan entelektüel sermayenin nasıl daha iyi oluşabileceği ve kullanılabileceği konusunda yoğunlaşmaktadır. Bir sigorta şirketini geleceğe taşıyacak olan unsur, bünyesinde çalışan insanların yarattığı değerlerin, şirket stratejilerinin, yapısının, sistem ve süreçleri ile şirketin müşterileri ve toplumla kurduğu ilişkilerin toplamından oluşan entelektüel sermaye olacaktır. Şirkete asıl rekabet avantajı sağlayan, müşteri için değer yaratan, rakiplerin sahip olmadığı, taklit edilemeyen ve alternatifi olmayan entelektüel sermayedir (Acuner ve Şahin, 2002:40). 1.1. Entelekktüel Sermaye Kavramı ve Tanımı Entelektüel kelimesi, kaynağı batı dilerine dayanan ve bilim, sanat ve kültür alanlarında yüksek derecede eğitim görmüş kimse, ya da aydın kesimini ifade etmede kullanılan bir kavramdır (Seyidoğlu, 1992:230). Sermaye kelimesi ise, bakış açısına göre farklılık göstermektedir. Örneğin işletmecilik açısından, ''işletmenin amaçlarına ve üretim çabalarına uygun olarak sahip olduğu tüm maddi ve maddi olmayan varlıkların toplamı'' (Yazıcı, 2001:176), iktisat bilimine göre, ''mal ya da hizmet üretiminde kullanılan üretilmiş üretim araçları'' (Yazıcı, 1990:18), veya muhasebe açısından ''işletmenin sahip olduğu her türlü iktisadi kıymetlerin kaynağı'' (Sürmen, 2000:24) olarak tanımlanmaktadır. Konuyla yakından ilgilenen Thomas A.Stewart kaleme aldığı ''Entelektüel Sermaye Örgütlerinin Yeni Zenginliği'' adlı eserinde 'zenginlik yaratmak üzere kullanıma sokulabilen entelektüel malzemedir' şeklinde bir ifade kullanmıştır (Stewart, 1997:12) Bütün bu açıklamalar dikkate alınarak entellektüel sermaye; mayasını bilgi, beceri, deneyim ve enformasyonun oluşturduğu, işletmenin mevcut ve gelecekteki başarısını doğrudan etkileyen ve rakip firmalarla kıyaslamada konumunu ortaya koyan sahip olduğu bilgi, bilgi sistemleri, patent, telif hakları ve lisans anlaşmaları gibi maddi olmayan -soyut- varlıkların bütünü şeklinde tanımlanabilir (Çıkrıkçı ve Daştan, 2002:20). 43 Entelektüel sermaye kavramı farklı şekillerde tanımlanmasına rağmen, tanımlamaların çoğunda benzer özelliklere rastlanmaktadır. Entelektüel sermaye içerisinde veri, enformasyon, bilgi, şerefiye, beşeri sermaye, entelektüel mülkiyet ve entelektüel varlık kavramları vardır. Entelektüel sermaye konusunun giderek her yönüyle ele alınarak tartışılmakta olduğu ve konunun her türlü organizasyonel işleyişler bağlamında giderek popüler hale geldiği görülmektedir. Bu çerçevede, işletmelerin maddi olmayan, görünmeyen varlıkların da maddi varlıklar kadar, hatta zaman zaman onların da ötesinde, örgütsel işleyişler ve sonuçlar üzerinde çok belirgin farklılaşmalar oluşturduğu vurgulanmaktadır (Bontis, 1999:62). Edvinsson, Stewart ve Sveiby entelektüel sermaye kavramını popüler hale getirmiş ve işletilmesi ve yönetilmesi için yöntemler tanımlamışlardır. Bu üç yazar ve alandaki diğer teorisyenler, entelektüel sermayenin ve onun yöntetilmesinin bu kadar önemli hale gelmesinin başta sebeplerinden birisi son 2530 yılda yaşanan bilgi ekonomisi süreci olduğu hemfikirdirler (Stewart, 2000). Örgütler bilginin kendileri için hayatı olduğunu farketmişler ve stratejik odaklarını maddi varlıkların yönetiminden, genellikle gizli olan maddi olmayan entelektüel varlıkların yönetimine çevirmişleridir (Lynn, 1998). 1.2. Entelektüel Semaye Unsurları Entelektüel sermayenin bileşenleri konusunda kesin bir görüşbirliği olduğu söylenemez. Dünyada ilk kez entelektüel sermaye raporu yayımlayan İsveç şirketi Skandia'nın temel aldığı insan ve yapısal sermaye olmak üzere temel iki bileşende herkes aynı fikirdedir. N.Bontis entelektüel sermaye konsunda çalışmalar yaparak akademik ünvan alan ilk akademisyendir. Bontis'in entelektüel sermayeyi insan sermayesi, yapısal sermaye ve ilişkisel sermaye olmak üzere üçe ayırmaktadır (Arıkboğa, 2003:76). Entelektüel sermaye temel bileşenleri aşağıdaki şekilde özetlenebilir: 1.2.1. İnsan Sermayesi: İnsan sermayesi, entelektüel sermaye modellerinin temel bileşeni olarak kabul edilmektedir. En basit haliyle bir işletmenin çalışanlarına ait bireysel bilgi stoku olarak tanımlanabilir (Bontis ve diğerleri, 2001) ve çalışanın bilgi, beceri, motivasyon ve iş yapma düzeylerine bağlıdır. İşletmenin amaçları doğrultusunda ve yenilikçi yapısı içinde gelişmekte olan çalışanların sahip olduğu bilgi, yetenek, tecrübe ve yaratıcılığın bütünüdür. İnsan sermayesinin entelektüel sermayenin can damarları olarak nitelendirilmesinin nedeni bilgidir. Bir bireyin bilgisi, örgütsel bir değer yaratmak amacıyla kullanılıp paylaşıldığında entelektüel sermayenin parçası haline gelecektir (Lynn, 1998:11). İşletmeler insan sermayesini ancak kiralayabildikleri için çalışanlar işletmeden ayrıldıklarında insan sermayesinin de önemli bir bölümü kaybedilmiş olmaktadır (Keskin, 2005). 1.2.2. Organizasyonel Sermaye: Organizasyonel sermaye, akşamları işten ayrılırken çalışanların evlerine götürmedikleri sermaye olarak tanımlanabilir. Teknolojiler, icatlar, yayınlar ve süreçler yasalarla koruma altına alınan organizasyonel sermaye türlerini oluştururken, diğer taraftan da şirket stratejisi ve kültürü gibi organizasyonel sermaye türleri bulunmaktadır. Organizasyonel sermaye iki ana bölüm altında incelenebilmektedir: Şirketin şu anki durumunun incelenmesine yarayan organizasyonel sermaye, ‘iş süreçleri sermayesi’ ve şirketin gelecekteki durumuna yönelik organizasyonel sermaye başka bir ifade ile ‘yenilik ve geliştirme sermayesi’ dir. Organizasyonel sermaye aynı zamanda yapısal sermaye olarak da adlandırılabilir. Yapısal sermayenin en önemli görevlerinden biri, yöneticiler ve işgörenlerin de içinde bulunduğu insan sermayesine, işletme amaçlarının gerçekleştirilmesi yönünde maksimum faydayı sağlayacak şekilde işlerlik kazandırmaktır (Edvinsson ve Malone, 2001) 1.2.3. İlişkisel Sermaye: Şirketler, rakipleri ile en iyi şekilde rekabet edebilmek için ilişkilerle elde edilen bilgileri çok iyi kullanmalıdırlar. Çevrenin en önemli elemanlarından biri ise, müşteridir. 44 Müşterisi olan bir işletmenin müşteri sermayesi vardır. Müşteri sermayesinin değeri pazar payı, yeni müşteri elde etme oranı, müşteri başına kârlılık ve müşteri tutma gibi göstergelerle bakılarak anlaşılabilir (Stewart, 1997:185). Sveiby, müşteri sermayesini ‘dışsal yapı’ (external structure) olarak tanımlamaktadır (ww.sveiby.com.au.). Dağıtım kanalları ve müşteri ilişkileri bilgisi, müşteri sermayesinin ana konusudur (Bontis, 1999:68). Günümüzde Pazar müşterilerin aktif bir rol oynadıkları ve değerler için rekabet ettikleri bir forum haline gelmiştir (Gibbert, Leibold ve Voelpel, 2001:109). Entelektüel sermaye unsurlarının bu şekilde gruplandırılmasından kaynaklanan asıl sorun entelektüel sermaye kavramının ne şekilde ölçüleceği konusunda olup, entelektüel sermaye unsurlarına ait göstergeler genelde sübjektif olmaktadır (Pulic, 2003:5). 2. Entelektüel Sermayenin Ölçülmesinin Önemi ve Yöntemleri Günümüzde sigortacılık sektöründe rekabetin giderek yoğunlaşması organizasyonel anlamda daha ciddi adımlar atılmasını kaçınılmaz kılmıştır. Sigorta şirketlerinin piyasadaki varlıklarını ve paylarını artırabilmek için kendilerini sürekli yenileme ve performans artırıcı etkenleri değerlendirmektedirler. Entelektüel sermaye sigortacılıkta bilginin ve diğer maddi olmayan varlıkların nasıl daha iyi geliştireceği ve ölçüleceği ile ilgilidir. Tam anlamıyla entelektüel sermaye, bütün şirketlerin geleceği demektir (Edvinsson ve Malone, 2001:21). Entelektüel sermaye ölçümünün faydaları en geniş kapsamlı olarak aşağıdaki şekilde sıralanabilir (Kanan ve Aulbur, 2004:390): 1998:130), Maddi olmayan varlıkların tanımlanması, dosyalanması ve saklanması (Brooking, İsletme içindeki bilgi akış rotasının belirlenmesi, Önemli bilgi varlıklarının ölçeklendirilmesi, İşletme içindeki öğrenme yöntemlerinin hızlandırılması, Varlıkların değerlerinin görülmesi (bu, söz konusu değerin artırılması için kesin bir Bilginin yarattığı iç ilişkilerin anlaşılmasının artması, Yeniliklerin artması, Bilgi yönetiminin faydaları ile işbirliği çalışmalarının ve bilgi paylaşım kültürünün artması, Çalışanın kendi kendine anlama yeteneğinin ve motivasyonunun artması, araçtır), Performans odaklı kültür oluşturması. Entelektüel sermayenin ölçülmesi, işletmeye gerekli alarmı zamanında vererek, onun güçlü ve başarılı olmasına yardımcı olmaktadır (Brooking, 1997:83). Entelektüel sermaye ölçümünde birçok yöntem geliştirilmiş olup bunlardan bazıları entelektüel sermayeyi bir bütün olarak değerlendirmektedir (Akbay, 2007:54). Entelektüel sermayenin ölçülmesi ve değerlendirilmesinde kullanılan yöntemler şunlardır (Yörük ve Erdem, 2008): 1. Piyasa Değeri - Defter Değeri Yöntemi 2. Piyasa Değeri / Defter Değeri Yöntemi 3. Tobin’in Q Oranı 45 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer Yöntemi Balanced Scorecard Skandia Kılavuzu Entelektüel Sermaye Endeksi Teknoloji Brokeri Maddi Olmayan Varlıklar Cetveli Maddi Olmayan Varlıkların Ölçülmesinin Finansal Yöntemi Sullivan’nın Entelektüel Sermaye Ölçüm Yöntemi Ante Pulic’in Entelektüel Katma Değer Katsayısı Entelektüel sermayenin ölçülmesine yönelik geliştirilen ve en çok karşılaşılan yöntemler arasında, Stewart (1997), Edvinson (2001) ve Sveiby (2003) ön plana çıkmaktadır. Bu yöntemlerde, entelektüel sermaye üç temel unsurdan (insan, yapısal ve müşteri sermayesi) oluşan bir kavram olarak ele alınmıştır. Stewart (1997), entelektüel sermayenin ölçülmesinde belli bir kavram kullanmaktan kaçınmış, Edvinson (2001), organizasyonel entelektüel sermaye kavramı ile ölçüm yapmaya çalışmış ve Sveiby (2003) ise; entelektüel sermayeyi üst düzey personel basına düsen kâr miktarı olarak ölçmüşlerdir. Literatürde Balanced ScoreCard (Kaplan ve Norton–1992), Skandia Kılavuzu (Edvinson ve Malone, 2001) ve Teknoloji Brokeri (Brooking, 1998) gibi entelektüel sermayeyi ölçmek için geliştirilmiş modeller yer almaktadır. Ante Pulic (2003)’in geliştirmiş olduğu Entelektüel Katma Değer Yöntemi (VAIC) ise, isletmenin sahip olduğu maddi ve maddi olmayan varlıkların değer yaratma etkinliğini ölçmede kullanılmaktadır. Entelektüel sermaye unsurlarının bu şekilde gruplandırılmasından kaynaklanan asıl sorun entelektüel sermaye kavramının ne şekilde ölçüleceği konusunda olup, entelektüel sermaye unsurlarına ait göstergeler genelde sübjektif olmaktadır (Pulic, 2003:5). Entelektüel sermayenin işletme düzeyinde ölçülmesinde kullanılan ‘Piyasa değer / Defter değeri oranı’, ‘Tobin’in Q oranı’ ve ‘Hesaplanmış Maddi Olmayan Varlıkların Değerinin Hesaplanması’ şeklindeki başlıca üç ölçme yöntemine “Ön Değerleme Yöntemleri” adı da verilmektedir. Bu yöntemlerin özelliği işletmeye entelektüel sermayenin yönetimi olduğunu bildirmeden önce entelektüel sermayenin gerçekten var olup olmadığını saptarlar. Entelektüel sermayenin bileşenlerini ölçen ikinci kısım yöntemler ise; Sürekli Değerlendirme Yöntemleri olarak adlandırılmakta olup, bu yöntemler; bir işletmenin birikim varlıklarının saptanması, bunların değerlendirilmesi ve performans artırma amacı ile kullanılmasını hedefler. Sürekli Değerlendirme Yöntemleri; denge skorkartları, soyut varlıkları izleme ve entelektüel sermayedir (İşeri ve Kayakutlu, 2003). Çalışmamızda entelektüel sermayenin hesaplanması amaçlandığı için Ön Değerlendirme Yöntemleri kullanılmıştır. Yöntemlerin özetleri aşağıda açıklanmaktadır. 2.1. Piyasa Değeri / Defter Değeri Oranı Yöntemi Bir işletmenin defter değeri finansal sermaye ile fiziksel sermayesinin toplamına eşittir (Joia, 2000). Piyasa değeri ise piyasanın işletmeye uygun gördüğü değerdir. Başka bir ifade ile; Piyasa Değeri= Maddi Varlıklar + Entelektüel Sermayedir. Bu aynı zamanda entelektüel sermayenin de basit bir formülüdür (Mayo, 2004). 46 Firma düzeyinde entelektüel sermayenin ölçümünde kullanılan yöntemlerden biri, Piyasa değeri / Defter değeri oranı yöntemidir. Yöntem, bir firmanın piyasa değerinin defter değerini aşan kısmının entelektüel sermayenin değeri olduğu düşüncesine dayanmaktadır. Bir firmanın piyasa değeri, hisse senetlerinin birim fiyatı ile hisse sayısının çarpımı ile bulunan değerdir. Defter ya da kayıtlı değer ise, net aktif toplamından tüm borçlar çıkarıldıktan sonra kalan değerdir. Bu yöntemde bir firmanın entelektüel sermayesi, tutar olarak aşağıdaki (1) numaralı formülle, oran olarak ise, (2) numaralı formülle hesaplanmaktadır. Oran olarak hesaplanan entelektüel sermayeden, gerek firmanın geçmiş yıl verileri gerekse sektör ortalamaları ile karşılaştırmak suretiyle, daha anlamlı bilgiler elde edilebilmektedir. Entelektüel Sermaye= Piyasa Değeri – Defter Değeri (1) Entelektüel Sermaye = Piyasa Değeri / Defter Değeri (2) Hisse senetlerinin borsadaki fiyatının değişkenliği ve çoğunlukla bu değişkenliğin firma dışı faktörler tarafından belirlenmesi, amortisman uygulamalarındaki yasal esnekliklerden dolayı defter değerinin gerektiğinden daha az gösterilme eğilimi, bu yöntemin en önemli sakıncalarını oluşturmaktadır. 2.2. Tobin’in Q Oranı Yöntemi Yöntem, yatırım projelerinin değerlendirilmesine yönelik olarak ünlü iktisatçı James Tobin tarafından ortaya atılmıştır. Ancak entelektüel sermaye ölçümlerinde de yoğun olarak kullanılmaktadır (Stewart, 1997: 300-301). Yöntemin esası, bir varlığın piyasa değeri ile bu varlığın yerine koyma maliyetinin karşılaştırılmasına dayanmakta, yöntemde varlığın piyasa değerinin, yerine koyma maliyetini aşan kısmı entelektüel sermaye olarak kabul edilmektedir. Yerine koyma maliyeti, halen kullanılmakta olan bir fiziksel varlığın şimdi satın alınması durumunda ödenmesi gereken bedel olarak tanımlanmaktadır. Tobin’in Q oranı yöntemi, entelektüel sermayenin ölçümüne yönelik olarak, hem tüm firma için, hem de her bir firma varlığı için kullanılabilmekte ve aşağıdaki şekilde hesaplanmaktadır. Entelektüel Sermaye= Piyasa Değeri / Varlığın Yerine Koyma Maliyeti (3) Q değeri 1’e eşit, 1’den küçük veya 1’den büyük çıkabilir. Oranın 1’den küçük olması entelektüel sermaye adına olumsuzluğa (işletmenin varlık bazında entelektüel sermayeye sahip olmadığını ve varlıkların getiri düzeylerinin yerine koyma değerini karşılayamadığını); 1’den büyük olması ise olumluluğa yani, işletmenin yüksek değerde entelektüel varlıklara sahip olduğunu ve bu varlıklardan yüksek getiriler elde ettiği anlamına gelmektedir (Çıkrıkcı ve Daştan, 2002:251). Kısmen de olsa piyasa değerinin değişkenliği konusunda piyasa değeri-defter değeri oranına yöneltilen eleştiriler bu yöntem için de geçerlidir. Ancak bu yöntemin, varlıkların yerine koyma maliyetlerini dikkate alarak, amortisman uygulamalarının sebep olduğu olumsuzlukları giderdiği görülmektedir. 2.3. Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer Yöntemi Hesaplanmış maddi olmayan değer yöntemi (Calculated Intangible Value Method), bilgiye dayalı işletmelerde, bankalara teminat olarak gösterilecek bir değer bulma ihtiyacından doğmuştur. Fiziksel 47 varlıkları yetersiz olan bilgi yoğun işletmeler için, bankalara teminat olarak gösterilecek varlıkların temini ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Amerika’daki NIC şirketinde geliştirilen ve ilk olarak bu şirkette uygulanan söz konusu yöntemin bir diğer adı, NIC yöntemidir. Yöntemde, firmanın piyasa değeri ile defter değeri arasındaki fark “ek değer” olarak tanımlanmakta ve piyasa değerinin yalnızca fiziksel varlıkları değil, maddi olmayan firma varlıklarına da mal edilebilecek bir bileşeni yansıttığı varsayılmaktadır (Stewart, 1997:302). Yöntem çerçevesinde yapılan esas iş, ek değeri yaratan maddi olmayan firma varlıklarının değerini hesaplamaktan ibarettir. Maddi olmayan varlıkların değeri, bir şirketin benzer maddi varlıklara sahip ortalama bir rakipten toplam kârlılık anlamında daha iyi performans gösterme gücü olarak tanımlanmaktadır (Stewart, 1997:302). NIC yöntemine göre, bir firmanın entelektüel varlıklarının değeri 7 basamaklı bir hesaplama işlemi sonucunda belirlenmektedir. Söz konusu aşamalar aşağıda özet olarak belirtilmiştir. Birinci aşamada, firmanın üç yıl için vergiden önceki ortalama kazancı (Dönem Kârı) hesaplanmaktadır. Söz konusu üç yıl için firmanın ortalama maddi varlık tutarının (Net Aktif) belirlenmesi ikinci aşamada gerçekleştirilmektedir. Üçüncü aşamada, firmanın ortalama kazanç tutarı ortalama maddi varlık tutarına bölünmek suretiyle, maddi varlıklarından elde ettiği kazanç oranı (Maddi Varlıkların Kârlılık Oranı) hesaplanmaktadır. Firmanın faaliyet gösterdiği sektör için ortalama maddi varlık kârlılık oranının belirlenmesi, dördüncü aşamada gerçekleştirilmektedir. Beşinci aşamada, “ek kazanç” hesaplanmaktadır. Ek kazanç, sektördeki ortalama maddi varlık kârlılık oranı ile firmanın ortalama maddi varlık tutarının çarpılmasından elde edilen tutarın, firmanın ortalama dönem kârı tutarından çıkarılması suretiyle hesaplanmaktadır. Ortalama maddi varlık kârlılık oranı sektör ortalamasının altında kalan firmalar için bu yönteme göre entelektüel sermaye hesaplaması mümkün olamamaktadır (Rodov ve Leliaert, 2002: 328). Söz konusu ek kazanca ilişkin olarak kurumlar ya da gelir vergisinin hesaplanması altıncı aşamada gerçekleştirilmektedir. Bunun için ek kazanç miktarını vergi oranı ile çarpmak yeterli olmaktadır. Ek kazanç tutarından hesaplanan gelir ya da kurumlar vergisi çıkarılmak suretiyle “net ek kazanç” tutarına ulaşılmaktadır. Yedinci ve son aşamada, net ek kazanç tutarı firmanın ortalama ağırlıklı sermaye maliyetine bölünmek suretiyle firmanın maddi olmayan varlıklarının yani entelektüel sermayesinin değeri hesaplanmış olmaktadır. 3. Sigorta Sektöründe Karşılaştırmalı Uygulama Örneği Sigorta şirketleri 2009 yılında rekabetçi bir tutum göstermiştir. Sektörün önde gelen ilk 10 şirketi pazarın % 65’lik kısmına hakim olup bir önceki yıla göre prim büyüme oranı ortalama %13 olarak gerçekleşmiştir (www.dtm.gov.tr). Gerek operasyonel gerek yönetsel anlamda gelişimlerini devam ettiren Türk sigorta şirketlerinin 2011 yılında da canlı ve dinamik yapılarını korumaya devam edip sektör büyümesine katkıda bulunacakları görülmektedir. Sigorta şirketlerinin entelektüel sermayelerini ölçmek üzere İMKB'da kayıtlı, 2007-2009 yılları arasında mali tabloların kesintisiz ulaşılabilen yedi sigorta şirketi belirlenmiştir. İMKB’nın en büyük pazarı olan Ulusal Pazar’da işlem gören şirketler (kotta bulunan şirketler) Aksigorta, Anadolu Hayat Emeklilik, Anadolu Anonim Türk Sigorta, Aviva Sigorta, Güneş Sigorta, Ray Sigorta ve Yapı Kredi Sigorta Şirketleridir. 48 Araştırma kapsamındaki şirketlerin entelektüel sermayeleri “Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer Yöntemi” kullanılarak belirlenmiştir. Bu yöntemin diğer iki yönteme göre avantajı, firmaların piyasa değerlerinin hesaplanmasına ihtiyaç duyulmamasıdır. Özellikle menkul kıymet borsası aracılığı ile halka açılmanın çok yaygın olmadığı ülkemizde bu yöntemi kullanmak daha anlamlı gözükmektedir. Yukarıda kısaca açıklandığı gibi bu yönteme göre, maddi varlıkların getirisinin fazla kısmı hesaplanmakta ve bu tutar, maddi olmayan varlıkların getiri payını belirlemede kullanılmaktadır. Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer Yöntemi gereği şirketlerin sadece üç yıllık finansal verileri kullanılmıştır. Çalışmada yer alan firmaların maddi varlıklarına ve vergi öncesi kârlarına ilişkin verilerinin kaynağı, ilgili firmaların 2007–2008 ve 2009 yıllarına ait faaliyet raporlarında yer alan bilanço ve gelir tablolarıdır. Geniş bir bakış açısı kazandırmak amacıyla değerler hem Türk Lirası hem de ABD doları olarak verilmiştir. Türk lirası cinsinden belirlenen tutarların ABD dolarına çevrilmesinde T.C. Merkez Bankası’nın ilgili yılın yılsonu döviz alış kurları esas alınmıştır. 3.1. Şirketlerin Dönem Kârları ve Ortalama Kazançları Araştırma kapsamındaki sigorta şirketlerinin 2007-2008-2009 yıllarına ilişkin vergiden önceki kazançları (dönem kârı) ve aynı yıllara ait hesaplan kazanç tutarları TL ve ABD $ cinsinden Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1 Seçilmiş Olan Şirketlerin Vergi Öncesi Kazançları (TL ve $) (+000) Firmalar 2007 2008 2009 Ortalama Kazanç Aksigorta 127.004 $ 107.448 55.468 $42.687 35.951 $23,999 72.807 $58.044 Anadolu Hayat Emeklilik 57.091 $48.300 67.350 $52.047 97.993 $65.415 74.144 $55.254 Anadolu Anonim Türk Sigorta 77.225 $65.334 140.723 $108.298 59.217 $39.530 92.388 $71.054 Aviva Sigorta 20.100 $17.005 25.652 $19.741 (2.125) ($1.418) 21.814 $14.561 Güneş Sigorta 10.432 $8.826 15.745 $12.117 (16.810) ($11.221) 4.683 $4.861 Ray Sigorta (2.670) ($2.259) 0,645 $503 (42.555) ($28.408) (14.059) ($9.385) Yapı Kredi Sigorta 35.948 $30.412 66.862 $51.456 9.905 $6.612 37.572 $29.493 Not: 1) Küsuratlar dikkate alınmamıştır. 2) Şirketlere ait ortalama kazançlar ilgili yıllara ait faaliyet raporlarından alınmıştır. 3) Yıl sonu dolar kuru 2007 yılı için 1,1820 TL, 2008 yılı için 1,2994 TL, 2009 yılı için 1,498 TL’dir. 49 Tablo 1’de hesaplanan 2007–2009 yılları arasındaki ortalama kazançlar önemli farklılıklar göstermektedir. TL bazında en yüksek ortalamaya sahip olan Anadolu Anonim Türk Sigorta şirketini Anadolu Hayat Emeklilik ve Aksigorta takip etmektedir. Belirlenen şirketler içerisinde Ray Sigorta tek zarar eden ve kazanç ortalaması (-14.059 TL) ile en düşük kazanç ortalamasında sahip şirket olması dikkat çeken bir unsurdur. 3.2. Şirketlerin Maddi Varlık Tutarları Araştırma kapsamındaki sigorta şirketlerinin 2007–2008–2009 yıllarında sahip oldukları maddi varlık tutarlarına ilişkin veriler Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2 Seçilmiş Olan Şirketlerin Maddi Varlık Tutarları TL ve $ Firmalar 2007 2008 2009 Ortalama MV Aksigorta 49.972.000 $42.277.495 7.533.000 $5.797.291 7.542.000 $5.034.712 21.682.000 $17.703.166 Anadolu Hayat Emeklilik 23.012.000 $19.468.697 25.873.000 $19.911.497 22.053.000 $14.721.628 23.646.000 $18.033.940 Anadolu Anonim Türk Sigorta 20.423.000 $17.278.341 6.831.000 $5.257.041 6.982.000 $4.660.881 11.412.000 $9.065.421 Aviva Sigorta 1.206.000 $1.020.304 1.307.000 $1.005.848 1.154.000 $963.272 1.222.000 $996.474 Güneş Sigorta 65.797.000 $55.666.197 23.365.000 $17.981.998 18.687.000 $12.474.632 35.950.000 $28.707.609 Ray Sigorta 16.344.000 $13.827.411 26.818.000 $20.689.756 25.949.000 $17.322.429 23.037.000 $17.279.865 Yapı Kredi Sigorta 30.715.000 $25.986.617 17.553.000 $13.506.854 6.938.000 $4.631.508 18.402.000 $14.708.659 Not: 1) Küsuratlar dikkate alınmamıştır. 2) Şirketlere ait ortalama kazançlar ilgili yıllara ait faaliyet raporlarından alınmıştır. 3) Yıl sonu dolar kuru 2007 yılı için 1,1820 TL, 2008 yılı için 1,2994 TL, 2009 yılı için 1,498 TL’dir. Tablo 2’de ortalama maddi varlıklar sıralamasında en yüksek paya sahip olan Güneş Sigorta 35.950.000 TL ile birinci sırada. Bunu takiben Anadolu Hayat Emeklilik gelmektedir. En alt sıralamada Aviva Sigorta yer almaktadır. Tablo 1 ve 2’nin birlikte değerlendirmesini yapacak olursak yatırım büyüklüğü ve şirket kârlılığı arasında paralel bir bağlantı olduğu söylenebilir. Şirketlerin maddi varlıkları artıkça kazançta artmaktadır. Analizin sapması olarak en yüksek yatırım ortalamasına (Tablo 1) sahip olan Güneş Sigortanın kazanç ortalamasında en alt sırada (Tablo 2) yer alması gösterilebilir. Ray Sigorta faaliyet dönemini zararla kapattığı için analiz dışında tutulmuştur. 50 3.3.Ortalama Maddi Varlık Kazanç Oranları Tablo 3’de verileri dikkate alınan şirketlerin 2007–2008–2009 yıllarına ait ortalama maddi varlık kazanç oranları sunulmuştur. Maddi varlıkların ortalama kârlılık oranları; vergiden önceki ortalama firma dönem kârının, firmanın ortalama maddi varlık tutarına bölünmesi yoluyla hesaplanmıştır. Tablo 3 Maddi Varlık Kazanç Oranları ($) Ortalama Dönem Kârı Firmalar (1) Ortalama Maddi Varlık Tutarı (2) Ortalama Maddi Varlık Kârlılığı (%) (1/2) Aksigorta 58.044.000 17.703.166 % 3,27 Anadolu Hayat Emeklilik 55.254.000 18.033.940 % 3,06 Anadolu Anonim Sigorta 71.054.000 9.065.421 % 7,84 Aviva Sigorta 14.561.000 996.474 % 14,61 Güneş Sigorta 4.861.000 28.707.609 %0,169 Ray Sigorta (9.385.000) 17.279.865 (%0,543) Yapı Sigorta 29.493.000 14.708.659 %2,01 242.652.000 106.495.134 Toplam Türk Kredi Not: 1) Küsuratlar dikkate alınmamıştır. 2) Şirketlere ait ortalama kazançlar ilgili yıllara ait faaliyet raporlarından alınmıştır. 3) Yıl sonu dolar kuru 2007 yılı için 1,1820 TL, 2008 yılı için 1,2994 TL, 2009 yılı için 1,498 TL’dir. Tablo 3’de ortalama maddi varlık kârlılığı %14,61 ile Aviva Sigorta ilk sırada yer almaktadır. Şirketler sırasıyla Anadolu Anonim Türk, Aksigorta, Anadolu Hayat Emeklilik, Yapı Kredi Sigorta ve Güneş Sigorta’dır. Tablo 2 ve Tablo 3 birlikte incelediğinde yatırım büyüklüğü ile yatırım kârlılığı arasında bir bağlantı olmadığı rakamlarla anlaşılmaktadır. En belirgin örnek Aviva Sigorta’nın maddi varlığı en alt seviyede olmasına rağmen maddi varlılık kârlılık sıralamasında en üst seviyede yer alması. Güneş Sigorta ise maddi varlığı en yüksek olmasına karşın maddi varlık kazanç oranı yönünden en az seviyede olması analizi desteklemektedir. 3.4. Sektörde Ortalama Maddi Varlık Kârlılık Oranı Sektöre ait ortalama maddi varlık kârlılık oranını hesaplamak için Tablo 3’deki veriler kullanılır. Bu hesaplamalar aşağıdaki gibidir: Şirketlere Ait Dönem Kârı Toplamı= 242.652.000 $ Şirketlere Ait Maddi Duran Varlık Toplamı= 106.495.134 $ Sektörde Maddi Varlık Kârlılık Oranı: 242.652.000 / 106.495.134= %2,279 51 3.5. Şirketlerin Ek Kazanç Tutarları Hesaplanmış maddi olmayan değer yönteminde, firmanın maddi varlıklarından sektör ortalamasının üzerinde elde ettiği kazançlar “ek kazanç” olarak tanımlanmaktadır. Ek kazanç; firmanın ortalama maddi varlık tutarının sektördeki ortalama maddi varlık kârlılık oranı ile çarpılmasından bulunan tutarın, firmanın ortalama dönem kârından çıkarılması suretiyle bulunmaktadır. Firma entelektüel varlıklarının yarattığı finansal sonuçlar olması bakımından, ek kazanç tutarı çok önemlidir. Söz konusu dönem itibarıyla araştırma kapsamındaki firmaların elde ettiği ek kazançlara ilişkin hesaplamalar ve ek kazanç tutarları Tablo 4’te sunulmaktadır. Tablo 4 Şirketlerin Ek Kazanç Tutarları ($) Firmalar Ortalama Maddi Varlık Tutarı (1) Sektörde Ort.Maddi Varlık Kârlılığı (2) Normal Kazanç (1*2) Ortalama Dönem Kârı Ek Kazanç (4-3) (3) (4) (5) Aksigorta 17.703.166 %2,279 403.455 58.044.000 57.640.545 Anadolu Hayat Emeklilik 8.033.940 %2,279 410.993 55.254.000 54.843.007 Anadolu Anonim Türk Sigorta 9.065.421 %2,279 206.601 71.054.000 70.847.399 Aviva Sigorta 996.474 %2,279 22.709 14.561.000 14.438.291 Güneş Sigorta 28.707.609 %2,279 - 4.861.000 - Ray Sigorta 17.279.865 %2,279 - (9.385.000) - Yapı Kredi Sigorta 14.708.659 %2,279 - 29.493.000 - Not: 1) Küsuratlar dikkate alınmamıştır. Tablo 4’te, firma maddi varlıklarının ortalama tutarı ile sektördeki ortalama maddi varlık kârlılık oranının çarpılmasından elde edilen tutar normal kazanç olarak tanımlanmıştır. Her bir firmaya ilişkin ek kazanç, firmanın ortalama dönem kârından normal kazancının çıkartılması suretiyle bulunmuştur. Tablo 4’de ek kazanç sıralamasında en üst seviyede Anadolu Anonim Türk Sigorta yer almaktadır. Bunu takiben Anadolu Hayat Emeklilik ve Aksigorta gelmektedir. Dikkat edilmesi gereken bir diğer unsur ise Güneş Sigorta ve Yapı Kredi Sigorta şirketlerinde getiri oranı sektör ortalamasının altında kalmaktadır (Tablo 3). İşletmenin getiri oranı sektör ortalamasının altında ise hesaplanmış maddi değer yöntemi uygulanmamaktadır, bu nedenle Güneş Sigorta ve Yapı Kredi Sigorta hesaplamalara dâhil edilmeyecektir. 52 Ray Sigorta ise 2007–2009 dönemlerinin ortalamasında kâra geçememiştir. Bu nedenlerden dolayı Güneş Sigorta, Yapı Kredi Sigorta ve Ray Sigorta entelektüel sermaye hesaplamalarından çıkartılacaktır. 4. Entelektüel Sermaye Hesaplamaları ve Finansal Oranlar Arasındaki İlişkiler 4.1. Entelektüel Sermayenin Hesaplanması Firmanın entelektüel sermayesinin değeri; ek kazanç tutarından bu kazanca ilişkin vergi çıkarıldıktan sonra bulunan tutarın, firmanın ortalama ağırlıklı sermaye maliyetine bölünmesi suretiyle hesaplanmaktadır (Stewart, 1997:304). Söz konusu hesaplamalar ve araştırma kapsamındaki her bir firmaya ilişkin entelektüel sermayenin değeri Tablo 5’de sunulmaktadır. Tablo 5 Şirketlerin Entelektüel Sermaye Tutarları ($) Firmalar Brüt Ek Kazanç Ek Kazancın Vergisi Net Ek Kazanç(1-2) (1) (2) (3) Ortalama Ağırlıklı Sermaye Maliyeti (4) Entelektüel Sermaye Tutarı (3/4) (5) Aksigorta 57.640.545 17.292.163,5 40.348.382 %25 161.939.528 Anadolu Hayat Emeklilik 54.843.007 16.452.902,1 38.390.011 %25 153.560.044 Anadolu Anonim Türk Sigorta 70.847.399 21.254.219,7 49.593.179 %25 198.372.716 Aviva Sigorta 14.438.291 4.331.487,3 10.106.804 %25 40.427.216 Not: 1) Küsuratlar dikkate alınmamıştır. 2) Tüm şirketlerde Kurumlar Vergisi oranı %30, 3) Ağırlıklı Ortalama Sermaye Maliyeti %25 olarak hesaplamalara dahil edilmiştir. Tablo 4 bulgularından olan ek kazanç, Tablo 5’de brüt kazanç olarak tanımlanmış ve uyguladığımız yöntem gereği brüt kazanç üzerinden vergi hesaplanmıştır. Araştırma kapsamındaki firmalar tüzel kişilikleri nedeniyle kurumlar vergisi mükellefleridir. Bu itibarla kurum kazancı üzerinden kurumlar vergisi ve istisna ve muafiyet kapsamında yer almayan bazı kazançları nedeniyle de gelir vergisi stopajı yapmak zorundadırlar. Kurumlar ve gelir vergisi mevzuatında yer alan istisna ve muafiyetler nedeniyle, her kurumun vergi yükü firmaya özgü bir nitelik taşımaktadır. Bu nedenle araştırma kapsamındaki her bir firmaya ilişkin vergi yükünün ve dolayısıyla da çalışmamız çerçevesinde dikkate alacağımız vergi oranının belirlenmesi veri temin edilememesi nedeniyle mümkün olamamıştır. Bu zorunluluk nedeniyle, tüm firmalar için vergi oranını % 30 olarak kabul edilmiştir. Bir diğer zorunluluk ortalama ağırlıklı sermaye maliyeti ile ilişkilidir. 53 Vergi yükü gibi ortalama ağırlıklı sermaye maliyeti de firmaya özgü koşullar tarafından belirlenmektedir. Bu koşulların en önemlileri, firmanın sermaye yapısı (Borç ve Öz kaynak dağılımı), kâr dağıtım politikası ve faiz oranıdır. Her bir firmaya ait ortalama ağırlıklı sermaye maliyetinin hesaplanması da veri temin edilememesi nedeniyle mümkün olamamıştır. Dolayısıyla analizlerimiz çerçevesinde tüm firmalara ilişkin ortalama ağırlıklı sermaye maliyeti % 25 olarak kabul edilmiştir. Söz konusu kabullerin firmalara ilişkin entelektüel sermaye tutarlarında değişiklik oluşturacağı şüphesizdir. Ancak genel eğilim üzerinde herhangi bir etki oluşturmayacağını düşünüyoruz. Brüt ek kazanç üzerinden % 30 oranında kurumlar vergisi hesaplanarak, brüt ek kazanç tutarından çıkartılmış ve net ek kazanç tutarına ulaşılmıştır. Ek kazanç tutarının ortalama ağırlıklı sermaye maliyetine bölünmesi, tutar olarak firmanın entelektüel sermayesinin değerini vermektedir (Stewart, 1997:304). 4.2. Entelektüel Sermaye Tutarları ve Finansal Oranlar Arasındaki Bağlantılar Çalışmanın bu kısmında, hesaplanan entelektüel sermaye değerleri ile söz konusu firmaların bazı finansal göstergeleri arasındaki ilişkiler oran yöntemi ile analiz edilecektir. Bu analizin amacı, tutar olarak hesaplanan entelektüel sermaye değerlerini daha anlamlı hale getirmektir. Bu amaçla, öncelikle araştırma kapsamındaki firmaların ortalama defter değerleri hesaplanmıştır. Sonuçlar Tablo 6’da sunulmaktadır. Tablo 6 Firmaların Defter Değerleri ($) Firmalar Dış Borç Ort.Borç Tutarı Ort.Net Aktif Tutarı Defter Değeri 2007 2008 2009 Aksigorta 349.236 296.693 407.907 351.279 17.703.166 17.351.887 Anadolu Hayat Emeklilik 2.098.819 2.347.216 2.675.674 2.373.903 18.033.940 15.660.037 Anadolu Anonim Türk Sigorta 640.819 712.933 622.518 658.757 9.065.421 8.406.664 Aviva Sigorta 126.350 165.357 166.551 152.752 996.474 843.722 Not: 1) Küsuratlar dikkate alınmamıştır. 2) Şirketlere ait ortalama kazançlar ilgili yıllara ait faaliyet raporlarından alınmıştır. 3) Bilançolarda TL olarak gösterilen borç rakamları AB dolarına çevrilmiştir. Yıl sonu dolar kuru 2007 yılı için 1,1820 TL, 2008 yılı için 1,2994 TL, 2009 yılı için 1,498 TL’dir. Tablo 6’da defter değeri, firmanın net aktif toplamından tüm borçları çıkarıldıktan sonra kalan pozitif farktır. Öncelikle analiz dönemine ilişkin borç tutarları belirlenmiş ve yıl sonu ABD $ döviz alış kuru üzerinden ABD $ çevrilmiştir. Sonra, analiz dönemine ilişkin ortalama borç tutarı belirlenmiş ve ortalama 54 net aktif tutarından çıkarılmak suretiyle her bir firmaya ilişkin defter değerleri bulunmuştur. Tablo 6’da sigorta şirketlerinin defter değerinde Aksigorta, Anadolu Hayat Emeklilik, Anadolu Anonim Türk Sigorta ve Aviva Sigorta sıralaması ortaya çıkmaktadır. Tablo 7 Entelektüel Sermaye, Defter Değeri ve Ortalama Net Aktif Toplamı İlişkileri Firmalar Entelektüel Sermaye Tutarı($) Defter Değeri ($) Ortalama Net Aktif Toplamı($) Ent. Ser. Defter Değeri Oranı Ent. Ser.Net Aktif Oranı Aksigorta 161.939.528 17.351.887 17.703.166 %9,33 %9,15 Anadolu Hayat Emeklilik 153.560.044 15.660.037 18.033.940 %9,81 %8,52 Anadolu Anonim Türk Sigorta 198.372.716 8.406.664 9.065.421 %22,60 %21,88 Aviva Sigorta 40.427.216 843.722 996.474 %47,92 %40,57 Tablo 7’de, araştırma kapsamındaki firmaların ortalama defter değerleri ve ortalama net aktif tutarları ile döneme ilişkin entelektüel sermaye tutarları arasındaki oransal ilişkileri göstermektedir. Tablo 7’nin incelenmesinden aşağıdaki sonuçlara ulaşmak mümkündür. Bunlar; (2007–2008–2009 dönemi): — Birinci sırada yer alan Aviva Anonim Şirketinin entelektüel sermaye tutarı 40.427.216 $, ortalama defter değerinin %47,92’ü ortalama net aktif tutarının %40,57’sini oluşturmaktadır. Aviva Anonim Şirketi inceleme yapılan şirketler içerisinde en yüksek değere sahip olan şirkettir. — İkinci sırada Anadolu Anonim Türk Sigorta entelektüel sermaye tutarı 198.372.716 $, ortalama defter değerinin %22,60’ı ortalama net aktif tutarının %21,88’sini oluşturmaktadır. — Üçüncü sırada ise Aksigorta Anonim Şirketi entelektüel sermaye tutarı 161.939.528 $, ortalama defter değerinin %9,33’ü ortalama net aktif tutarının %9,15’ini oluşturmaktadır. — Araştırma kapsamındaki şirketler içerisinde son sırada yer alan Anadolu Hayat Emeklilik Anonim Şirketi olmuştur. Şirketin entelektüel sermaye tutarı 153.560.044 $, ortalama defter değerinin %9,81’i ortalama net aktif tutarının %8,52’sini oluşturmaktadır. -- Entelektüel sermaye sıralamasını yapacak olursak: Aviva Sigorta, Anadolu Anonim Türk Sigorta, Aksigorta ve Anadolu Hayat Sigorta Şirketi şeklinde sıralanmaktadır. SONUÇ VE ÖNERİLER Entelektüel sermaye görünmeyen değerlerden oluşmaktadır. Bir sigorta şirketini geleceğe taşıyacak olan unsur, bünyesinde çalışan insanların yarattığı değerlerin, şirket stratejilerinin, yapısının, sistem ve süreçleri ile şirketin müşterileri ve toplumla kurduğu ilişkilerin toplamından oluşan entelektüel 55 sermaye olacaktır. Şirkete asıl rekabet avantajı sağlayan, müşteri için değer yaratan, rakiplerin sahip olmadığı, taklit edilemeyen ve alternatifi olmayan entelektüel sermayedir. Entelektüel sermaye ile bilgi toplumundaki gelişmeler, insanın verimliliğinin artmasına, ekonomik gelişme düzeyinin artmasına, ayrıca bilimde ve teknolojide yeni gelişmelerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Daha çok gelişmiş ülkelerin ulaşmış olduğu bir aşama olan bilgi toplumu, gelişmekte olan ülkelerin de kalkınmaları ve globalleşme sürecine entegrasyonu açısından süratle ulaşmak için çaba içerisinde olmaları gereken bir aşamadır. Çalışmada İMKB'da kayıtlı sigorta şirketlerinin 2007-2008-2009 yılllarına ait bilanço ve gelir tablosu verileri kullanılarak entelektüel sermayeleri hesaplanmıştır. Bunların defter değeri ile net aktif tutarları arasındaki oranlar bulunmuştur. Çalışmada Hesaplanmmış Maddi Olmayan Değer Yönetmi kullanılmıştır. Analiz yöntemi gereği sadece üç yıllık finansal veriler kullanılmıştır. Başlangıçta yedi sigorta şirketi verileri ile başlanmıştır. Ancak üç sigorta şirketinin performansı sektör ortalamasının altında kaldığı için kullanılan yöntem gereği elenmiştir. Geriye kalan sigorta şirketlerinde ise sonuçlar ve ortaya çıkan sıralama aşağıdaki gibi özetlenebilir: 1. Aviva Anonim Şirketinde entelektüel sermaye tutarı 40.427.216 $, ortalama defter değerinin %47,92’ü ortalama net aktif tutarının %40,57’sini oluşturmaktadır. 2. Anadolu Anonim Türk Sigorta entelektüel sermaye tutarı 198.372.716 $, ortalama defter değerinin %22,60’ı ortalama net aktif tutarının %21,88’sini oluşturmaktadır. 3. Aksigorta Anonim Şirketi entelektüel sermaye tutarı 161.939.528 $, ortalama defter değerinin %9,33’ü ortalama net aktif tutarının %9,15’ini oluşturmaktadır. 3. Entelektüel sermaye sıralamasında en son sırayı Anadolu Hayat Emeklilik Anonim Şirketi yer almıştır. Şirketin entelektüel sermaye tutarı 153.560.044 $, ortalama defter değerinin %9,81’i ortalama net aktif tutarının %8,52’sini oluşturmaktadır. Entelektüel sermayelerini incelemek üzere İMKB'da kayıtlı 2007-2009 yılları arasında finansal tablolara kesintisiz ulaşılabilen yedi sigorta şirketi belirlenmiştir. Bunların dışındaki sigorta şirketleri İMKB'da kote dışı kaldıklarından analize dâhil edilmemişlerdir. Ancak tablonun bütününe baktığımızda analize dahil edilen sigorta şirketlerinde entelektüel sermayenin yetersiz olduğu görülmektedir. Sigorta şirketlerinde entelektüel sermayenin güçlendirilmesi için çalışmaların yapılması gerekmektedir. Günümüzde şirketlere rekabet gücü sağlayan unsurlar değişmektedir. Entelektüel sermaye bir şirketin en önemli rekabet gücünün optimizasyonunu ve katma değerini sağlayan önemli bir kaynağıdır. Küreselleşmeye uyum sağlayabilmesi, finansal krizler karşısında daha dayanıklı olabilmesi için piyasa payının artırılmasını hedefleyen şirketler bu konuda daha çok gayret sarfetmeli. Bir şirketin sahip olduğu başarı entelektüel sermayesi ve bunun yönetimi ile doğru ortantılıdır. Entelektüel sermayenin belirli aralıklarla ölçülmesi, sigorta şirketlerine gerekli ikazları zamanında vererek, güçlü ve başarılı olmasına destek sağlayacaktır. Bunun için düzenli olarak analiz edilmesi, ölçülmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir. Şirketlerin sigorta şirketlerinin stratejilerini uygulayabilmeleri için gerekli bilgi birikimine ve ilişki ağına sahip olmaları önemlidir. Ar-Ge yatırımlarına öncelik vermeleri ve yeniden yapılanma projelerinde risk alanlarına dikkat etmeleri gerekmektedir. Bunun yanısıra insan kaynaklarını geliştirme programlarını oluşturmak ve öncelikler belirlemek şirketin organizasyonel hafızasını ve yapısal sermayesini geliştirme 56 açsısından önemli bir unsurdur. Şirketin entelektüel sermayesini ortak standartlara göre yapılması kıyaslama ve geliştirme potansiyellerinin belirlenmesinde yardımcı olacaktır. KAYNAKÇA Acuner T., Şahin K.,2002. ''Entellektüel Semayenin Ölçülebilirliği Üzerine Heuristik (Sezgizel) Bir Araştırma'. Akdeniz Üniversitesi İİBF 10. Ulusal Yönetim Organizasyon Kongresi Bildirileri Kitabı. Akbay G.,2007. ''Entellektüel Sermaye ve Bankacılık Sektörü Üzerinde bir Uygulama'', Uludağ Üniversitesi . Yüksek Lisans Tezi.Bursa. Arıkboğa F.Ş.,2003. Entellektüel Sermaye, Derin Yayınları. İstanbul. Bontis N.,1999. “Managing Organizational Knowledge Capital”,International Journal of Technology Management’. v.18. by Diagnosing Intellectual Bontis N. ve C.W. Choo (Ed.),2001. ''The strategic management of intellectual capital and organizational knowledge''. Oxford University Press.a. New York. Brooking, A.,1997. “Intellectual Capital I”. International Thomson Business Press London. Brooking, A.,2002. Press.1998.London. “Intellectual Capital II., International Thomson Business Çıkrıkçı Mustafa ve Daştan Ahmet, ''Entelektüel Sermayenin Temel Finans Tablolar Aracılığıyla Sunulması''. Bankacılar Dergisi. Sayı:43. Edvinsson, L., Malone S.,2001 “Intellectual Capital., London, Piatkus. Ertuğrul M.,2000. ''Bilgi Çağında İşletmelerin Yeni Kaynağı Entellektüel Sermaye'', Active Bankacılık ve Finans Dergisi, Ekim-Kasım.Sayı.15. Gibbert, M., Leipolt S., Voelpel F.,2001. “Rejuvenating Corporate Intellectual Capital By CoOpting Customer Competence”. Journal Of Intellectual Capital. Vol.2. No:2. İşevi A., Çelme B.,2005. ''Bilgi Çağında Yeni Hazine:Entellektüel Sermaye ile Rekabeti Yakalamak'', Bilgi Dünyası Dergisi. Sayı: 6 (2). 257-267. İşeri A., Kayakutlu G.,2003. “Yeni Ekonominin Performans Ölçüm Aracı: Entelektüel Sermaye”, III. Ulusal Üretim Araştırmaları Sempozyumu, 19-20 Nisan. Joia, Luiz A.,2000. “Measuring Intangible Corporate Assets – Linking Business Strategy with Intellectual Capital”, Journal Of Intellectual Capital, Vol. 1, No. 1. Kannan, Gearld, Aulbur, Wilfried.,2004.“Intellectual Capital: Mesurement Journal of Intellectual Capital, 5 (3): 389-413. Effectiveness”, Kaplan, R., Norton, D.,1992 . “The Balanced Scorecard: Measures that Drive Performance”, Harward Business Review, January-February. Lynn, B.,1998. “Intellectual Capital”, The Managment Accounting Magazine, Cilt:72 Sayı:1. 57 Mayo, A.,2004. “Making metrics relevant”, Strategic HR Review, November/December 2004: 7. Volume 4 Issue 1, Pulic, A., 2003, “An Accounting Tool for IC Management”, www.measuring- ip.at Rodov, I., Leliaert, P.,2003 .“FIMIAM: financial method of intangible assets measurement, Journal of Intellectual Capital, Vol.3, No.3, s.323.336. Stewart A. T., 1991. ''Brainpower'', Fortune, Vol.123., NO.11, 42-60, 3 Haziran. Stewart A. T.,1997. ''Entelektüel Sermaye Kuruluşlarının Yeni Zenginliğ''i; İstanbul. MESS Yayın No:258, (Çev.Nurettin Elhüseyni). Stewart A. T.,2000. ''Entelektüel Sermaye'', Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı, Kasım 2000 tarihli) Sunum. Sürmen, Y.2000.Muhasebe I. , Akademi Ltd. Şti Yayınları, No:15.Trabzon. Sveiby, K.,2003. “Methods for Measuring Intangible Assests”. ww.sveiby.com.au. Şamiloğlu F., 2002. Entelektüel Sermaye, Gazi Kitapevi.Ankara. Yazıcı K.,2001. İşletme Bilimine Giriş. Trabzon. Yazıcı M.,1990. Muhasebe Tümlemeleri ve Örgütlenmesi, Marmara Üniversitesi İİBF Nihad Sayar ve Yardım Vakfı, İstanbul, No: 439/672. İstanbul. Yörük, N., Erdem M. S.,2008. “Entelektüel Sermayenin Unsurlarının, İMKB’de İşlem Gören Otomotiv Sektörü Firmalarının Finansal Performansı Üzerine Etkileri”. http://edergi.atauni.edu.tr/index.php/IIBD/article/viewFile/3802/3630 DİGER KAYNAKLAR Aşağıda belirtilen şirketlere ait Faaliyet Raporları, Bilanço ve Gelir Tabloları (2007-2008-2009) kullanılmıştır. Aksigorta Anonim Şirketi Anadolu Hayat Emeklilik Sigorta Şirketi Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi Aviva Sigorta Anonim Şirketi Güneş Sigorta Anonim Şirketi Ray Sigorta Anonim Şirketi Yapı Kredi Sigorta Anonim Şirketi http://www.dtm.gov.tr/dtmweb/index.cfm?action=detay&yayinID=2324&icerikID=2493&dil=T R (erişim tarihi: 19.06.2010) www.imkb.gov.tr, http://www.imkb.gov.tr/initialpublicoffering/Listing/ListingStocks/Listing_StockMarket/ListingatNati onalMarket.aspx 58 www.sveiby.com.au/IntellectualCapital.html, (erişim tarihi: 21.08.2010). www.tcmb.gov.tr, http://www.tcmb.gov.tr/yeni/kurlar/kurlar_tr.php 59 INTELLECTUAL CAPITAL:CAN IT BE AN ALTERNATIVEINVESTMENT STRATEGY IN CAPITAL MARKETS? Associate Professor SerhatYANIK Istanbul University, Faculty of Political Sciences [email protected] Assistant Professor Basak TURAN ICKE Istanbul University, Faculty of Political Sciences [email protected] Research Assistant Yusuf AYTURK Istanbul University, Faculty of Political Sciences [email protected] Abstract:In this study, we examine the relationship between stock returns and intellectual capital levels of Turkish publicly held companies for the period 2006 – 2011. Following a portfolio formation methodology, we construct two equity portfolios depending on the Value Added Intellectual Capital (VAIC) metrics of each company listed in ISE 30 Index to analyze whether high VAIC portfolio outperforms the market index and/or low VAIC portfolio. Our results indicate that a strategy investing in Turkish blue chip firms with high intellectual capital does not make any abnormal return. We also found that high VAIC portfolio obviously outperforms low VAIC portfolio. Our findings are consistent with efficient markets hypothesis and value relevance of intellectual capital. Keywords: Intellectual Capital, VAIC, Market Efficiency, Asset Pricing, ISE 30 Index. 60 I. INTRODUCTION In today’s business environment, the main aim of any company is to maximize the shareholders’ value.In value creation, firms use cash generating assets. These are tangible and intangible assets.In the knowledge age, intangible assets are more important than the tangibles for the value creation in firms. Intellectualcapital is a special kind of intangible asset. According to the widely accepted definition of intellectual capital, it refers to the sources of non-physical (added) value for a company or organization:human capital (e.g. skills, experience, training etc.), relational capital (e.g. customer and stakeholder relations, brands, agreements) and structural capital (e.g. company culture, working environment, systems, immaterial rights)(Stahle et al., 2011, p.532). Human capital as what a single employee brings into the value adding processes, consisting of professional competence, social competence, employee motivation, and leadership ability. Structural capital as competitive intelligence, formulas, information systems, patents, policies, etc., resulted from the products or systems the firm has created over time. Relational capital as an invisible asset based on developing, maintaining and nurturing high- quality relationships with any organization, individuals or group that influences business performance.Relational and human capitals are intrinsically linked because it is people within the firm that create, maintain and nurture the relationship that contribute to firm performance every day. (Kamukama et al.2010, p.556, 558) A detailed listof intellectual capital components is shown in Table 1 below, Table 1: The components of intellectual capital Human capital Knowledge Skills (e.g. problem solving) Competences Expertise Motivation Innovation Entrepreneurial spirit Leadership qualities Adaptability Intellectual agility Values Employee satisfaction Employee turnover Vocational qualifications Education Training Source: Customer capital Customer relationships Customer retention Customer satisfaction Favorable contracts Reputation Brand image Sales channels Distribution channels Supplier relationships Business collaborations Franchising agreements Market intelligence Structural/organizational capital Information R&D Patents Copyrights Trademarks Licenses Processes BPR Manual of SOPs Best practices Databases IT systems Networking systems MIS Management philosophy Corporate culture Anthony Wall, Robert Kirk, Gary Martin, Intellectual Capital Measuring the Immeasurable?, CIMA Publishing, 2004, p.16. Mouritsen (1998, p.462) points out that intellectual capital is broad organizational knowledge unique to a firm, which allows the firm constantly to adapt to changing conditions. Intellectual capital can be accepted as a competitive advantage for the company and it is a key factor in value creation and increases free cash flows in any firm. Clarke et al. (2011, p.525) state that“firm value is based on intangible assets rather than physical capital. Intangible assets such as intellectual capital have always existed, however it is only recently that the accounting profession has seriouslyattempted to define, disclose, and measure them.”However,intellectual capital is not directly reported in balance sheets and annual reports of companies. Ghosh and Wu (2007, p.216-217) emphasize that “traditionally, firms relied on their tangible assets to drive their performance. However, in today’s business environment, firms invest inintellectual capital 61 to sustain their competitive advantage. Especially, intellectual capital is very critical for long-term success of knowledge-intensive firms.” Although invest in intellectual capital is crucial in knowledgeintensive industries, intellectual capital has become important for all the firms. As we mention the importance of intellectual capital in value creation, theoretically there must be a positive relation between the degrees of intellectual capital and stock prices of firms.In the literature, value relevancy of intellectual capital has beenanalyzed in numerous studies by using different intellectual capital metric. Chen et al. (2005) found a positive relationship between market value and intellectual capital by using Taiwanese data set.Kamath (2008) analyzed value relevance of intellectual capital for Indian pharmaceutical firms and found that intellectual capital does not explain market valuations of firms.Vafaei et al. (2011) also examined the value relevance of intellectual capital disclosures by using data set covered the listed companies in Britain, Australia, Hong Kong and Singapore. Their results revealed that intellectual capital disclosure is positively associated with market prices of limited number of companies in the study. Wang (2008) examined the relationship between intellectual capital and market value in US for listed electronic companies in Standard & Poor’s 500 Index. Calisir et al. (2010) found no significant relationship between market valuation (P/B Ratio) and intellectual capital for Turkish ITC firms.Yalama and Coskun (2007) investigated intellectual capital performance of banks listed in Istanbul Stock Exchange by using data envelopment analysis and found that the portfolio constructed based on IC has the highest return. Intellectual capital is the most important asset in any firm in cash flow generating process. In an efficient stock market, this information must be evaluated and reflected into market prices of listed companies.Otherwise, a profit opportunity not priced in the market appears and investors can gain excess returns. In this respect, some studies investigatedthe relationship between intellectual capital and stock returns.Pantzalis and Par (2009) measure human capital intangibles (EVHC) of firms and construct portfolios of low EVHC firms and portfolios of high EVHC firms. They found that portfolios of low EVHC firms systematically outperform portfolios of high EVHC firms. They explained the reason for this excess return as a small firm effect.When they investigated only large firms, their findings imply that there is no difference between performance of low EVHC stocks and high EVHC stocks. Hurwitz et al. (2002) investigated the relationship between intangibles performance and stock returns. They found that value stream based on intangibles performance is the most significant driver of stock returns. In the literature, value relevance of intellectual capital has been investigatedwith numerous studies and generally the results prove a positive relationship between intellectual capital metric and market value of firms.However, the number of studies investigating the relationship between stock returns and intellectual capital is limited. Degree of intellectual capital is an important indicator of subsequent financial performance of companies. Investing in intellectual capital affects the long-term cash generating capability of companies. Intellectual capital information is not reported directly by Turkish publicly held companies. However, analysts can easily access such information by interviewing with company managers or calculating widely used VAIC metric from annual reports. Intellectual capital information is required to be reflected in market prices in an efficient market (even in low market efficiency condition). Efficient markets hypothesis states that all publicly available information on common stocks is already reflected in current prices and any strategy cannot beat the market (generating abnormal returns above the market index). In this study, we examine the relationship between stock returns and intellectual capital levels of Turkish publicly held companies. Following a portfolio formation methodology, we construct two equity portfolios depending on the VAIC metrics of each company listed in ISE 30 Index to analyze whether high VAIC portfolio outperforms the market index and/or low VAIC portfolio. II. RESEARCH METHODOLOGY AND DATA DESCRIPTION In this paper, we investigate whethercommon stocks with higher intellectual capital can beat the market and whether common stocks with higher intellectual capital outperform lower intellectual capital.We test our hypothesesby using a portfolio formation and performance evaluation research 62 methodology.Each April, following the announcement of last year financial statements of the listed firms in Istanbul Stock Exchange (ISE), we form two different investment portfolios based on VAIC metrics of blue chip firms listed in ISE 30 Index. One of the portfolios includes common stocks with highest VAIC metric;another includes the lowest VAIC metric. We restrict our sample to only blue chip firmsrather than including all the firms in ISE because of the data limitation.We test our hypothesis especially for institutional investors.In Turkey, institutional investors (mutual funds, pension funds and banks)primarily invest in blue chip firms as equity investing.Real estate investment trusts and holding companies are excluded. After the formulation of investment portfolios with the lowest and highest intellectual capital, we calculate equally weighted monthly returns of these portfolios during the following year.This investment strategy is followed for the period 2006 – 2010 by using preceding year financial statements of the firms listed in ISE 30 Index.The number of firms included inour study is reported in table 1 below. Table 2: Number of firms included in this study Reporting Period 2005 2006 2007 2008 2009 Performance Evaluation Period April 2006 – March 2007 April 2007 – March 2008 April 2008 – March 2009 April 2009 – March 2010 April 2010 – March 2011 Sample Size 22 23 21 25 24 Measuring intellectual capital of firms is a controversial topic in the literature. One of the most popular intellectual capital metrics is Value Added Intellectual Capital (VAIC)developed by Pulic (1998, 2000, and 2004). This metric can be practically applied by using only financial reports of a business which makesVAIC metric widely used in the literature. To calculate VAIC, we firstly measure value added (VA) levels created by firms. Value added can be defined in a simple manner asthe difference between output and input.For firms, output is the total net sales revenues, while input is all the expenses incurred in making sales revenues. However, VAIC metric subtract labor costs from output and consider them as a human capital (investment). In accounting terms VA is formulated as below: VA = OP + EC + D + A Where OP EC D A : Operating profit : Employee costs : Depreciation expenses on tangible assets : Amortization expenses on intangible assets Human Capital (HC) represents intellectual power (skills, experience, knowledge and productivity) of employees in a company. Human Capital (HC)is measured by salaries and wagesincurred during a reporting period.In the VAIC model, Human Capital Efficiency (HCE) is calculated as below: The second component of intellectual capital is Structural Capital and it includes the items such as patents, brand names and corporate culture. In the VAIC model Structural Capital (SC) depends on the degree of Human Capital and it is calculated as follows: In the VAIC model, Structural Capital Efficiency is calculated as below: 63 Pulic (1998) stated that in calculating a reliable metric on efficiency of value creating resources, bothphysical and financial capital must be considered.Capital Employed (CE) is book value of net assets. The last efficiency measure in VAIC model, Capital Employed Efficiency (CEE), is calculated as below: Value Added Intellectual Capital (VAIC) includes the three efficiency measures mentioned above and VAIC combines them into one metric as follow: VAIC = HCE + SCE + CEE Monthlystock returns are calculated as Where rt : Return for the month “t” pt : The closing price the stock on the last trading day of the month “t” d : The number of rights issues received during the month c : The number of bonus issues received during the month s : The price for exercising rights (i.e. subscription price) D : The amount of net dividends received during the month for a stock with a nominal value of 1lira. Pt-1 : The closing price of a stock on the last trading day of the month “t-1” Monthly returns of market index are calculated as rmt = [(pt – pt-1) / pt-1] Where rmt is the monthly return of market index at month t, pt is the value of market index (adjusted to dividend payments) at the end of month t and pt-1 is the value of market index at the end of month t-1. We test the long-run stock performance of the two different investment portfolios. These portfolios are held until the next year, at which point the portfolios are reformulated to reflect the newly financial information. The samemethodology is used for subsequent holding periods, from 2006 to 2011.The monthly returns of portfolios are calculated equally weighted. We compared the performance of equally weighted portfolios to the performance of a benchmark portfolio (ISE 100 Index and ISE 100 Index-based mutual fund). ISE 100 Index (ISE 100) is the representative index for Turkish equity markets. ISE 100 Index-based mutual fund(ISE100MF) follows a strategy of tracking ISE 100 Index. We adjust the monthly returns of portfolios according to the market model.Market model was developed by Black, Jensen and Scholes (1972) and has been using widely both in literature and practice for performance measurement. The regression equation used in the market model is stated below; ri,t – rf,t = αi + βi (rm,t – rf,t) + εi,t [rm,t – rf,t] is the market’s excess return over the risk-free rate of return. We calculate the market returns (rm,t) as the monthly returns of a benchmark portfolio. The risk-free rate of return (rf,t) is the rate of GDS Repo Index’s monthly return. The difference [r m,t – rf,t] measures the return on a zero-investment portfolio financed at the risk-free rate and fully invested in the market portfolio which is also called market excess return. [ri,t – rf,t] is portfolio’s excess return over the risk-free rate of return. The 64 intercept term αiis supposed to capture the abnormal return unexplained by exposure to market risk factor. The slope βi is the only systematic risk factor beta coefficient. εi,t stands for residuals. In an efficient market, there must not be any positive αi generating portfolio or investing strategy. Generating positive αi means beating the market. In this respect, we test whether higher VAIC portfolio beats the market. Our mainhypothesis is stated below; H0: Higher VAIC portfoliodoes not beat the market; αHVAICP= 0. H1: Higher VAIC portfoliobeats the market; αHVAICP ≠ 0. After testing our main hypothesis, we also compare the portfolio performance measures of high and low VAIC portfolios. III. RESULTS OF THE ANALYSIS AND CONCLUSION Descriptive statistics for our data set are presented in Table3 and Table 4. Table 3: Average VAIC values for portfolios Period Lower VAIC Portfolio Higher VAIC Portfolio 2005 2.21 6.13 2006 2.80 5.69 2007 3.12 6.18 2008 2.80 5.23 2009 2.74 4.94 Table 4: Summary Statistics Variable Number of Observation Mean (%) Standart Deviation (%) Minimum (%) Maximum (%) HVAICP 60 1.91 10.82 - 24.88 31.37 LVAICP 60 1.11 09.50 - 24.17 24.47 RF 60 0.92 0.39 0.38 02.35 ISE100MF 60 0.71 08.56 - 22.33 22.48 ISE100 60 0.12 09.17 - 23.12 23.77 Raw returns of four different investment portfolios are reported in Table 4 and depicted in Graph 1. The portfolio with highVAIC metrics outperformsISE 100 index, ISE 100 index-based mutual fund and low VAIC portfolio.However, it does not mean that high VAIC portfolio can beat the market and there is a positive relationship between VAIC metric and stock returns of companies. 65 Raw returns are not used in performance evaluation of portfolios since raw returns ignore the risk characteristics of the portfolios. For a better performance evaluation of high and low VAIC portfolios we also estimate widely used market model and calculate Jensen’s Alpha, Sharpe, Treynor and Information ratio ratios. Table 5: Risk Adjusted Performance Evaluation Results Panel A: Market Model Estimation with ISE 100 Index HVAICPortfolio α (Jensen’s Alpha) 0.01 [1.63] β 1.13 [19.08] Sharpe Ratio 0.0918 Treynor Ratio 0.0088 Information Ratio 0.2123 LVAIC Portfolio 0.00 [-0.55] 1.01 [30.90] 0.0198 0.0019 -0.0723 Panel B: Market Model Estimation with ISE 100 Index-Based Mutual Fund HVAIC Portfolio LVAIC Portfolio α (Jensen’s Alpha) 0.01 0.00 [1.51] [1.06] β 1.17 1.06 [19.08] [22.39] Sharpe Ratio 0.0918 0.0198 Treynor Ratio 0.0085 0.0018 Information Ratio 0.3031 0.1384 Table 5 indicates performance evaluation results of our portfolios (HVAIC and LVAIC). Jensen’s alpha coefficients of high VAIC portfolio against ISE 100 index and ISE 100 index-based mutual fundbenchmarks are positive, but they are statistically insignificant indicating that high VAIC portfolio does not outperform market index.Jensen’s alpha coefficients of low VAIC portfolio are almost zero and statistically insignificant. The results prove that intellectual capital efficiency as the main cash generating source in a company is reflected intomarket prices of Turkish blue chip firms during the period 2006 – 2011. Astrategy investing in Turkish blue chip firms with high intellectual capital does not make any abnormal return. Our findings are consistent with efficient markets hypothesis. When we compare the performance results of two different portfolios (high and low VAIC portfolios), high VAIC portfolio obviously outperforms low VAIC portfolio. Sharpe, Treynor and Information 66 ratios of high VAIC portfolio is higher than low VAIC portfolio’s. This finding is also consistent with value relevance of intellectual capital. REFERENCES Calisir F., Gumussoy CA., Bayraktaroglu A.E. and Deniz E., 2010, Intellectual Capital in the Quoted Turkish ITC Sector, Journal of Intellectual Capital, Vol. 11, No.4, pp. 537-553. Chen MC., Cheng SJ. and Hwang Y., 2005, An Empirical Investigation of the Relationship between Intellectual Capital and Firms' Market Value and Financial Performance, Journal of Intellectual Capital, Vol. 6 No. 2, pp. 159-176. Clarke, M. Seng D., and Whiting R.H., 2011, Intellectual Capital and Firm Performance in Australia, Journal of Intellectual Capital, Vol. 12, No.4, pp. 505- 530. Ghosh D., Wu A., 2007, Intellectual Capital and Capital Markets: Additional Evidence, Journal of Intellectual Capital, Vol. 8 No. 2, pp. 216-235. Hurwitz J., Lines S., Montgomery B. And Schmidt J., 2002, The Linkage between Management Pratices, Intangibles Performance and Stock Returns, Journal of Intellectual Capital, Vol. 3 No. 1, pp. 51-61. Jensen M.C., Black F. and Scholes M.S. The Capital Asset Pricing Model: Some Emprical Tests, in Studies in The Theory of Capital Markets. Praeger Publishers Inc., 1972. Kamath G.B., 2005, Intellectual Capital and Corporate Performance in Indian Pharmaceutical Industry, Journal of Intellectual Capital, Vol. 9 No. 4, pp. 684-704. Kamukama N., Ahiauzu A., Ntayi J.M., 2010, Intellectual Capital and Performance: Testing Interaction Effects, Journal of Intellectual Capital, Vol. 11, No.4, pp. 554-574. Mouritsen J., 1998, Driving Growth: Economic Value Added versus Intellectual Capital, Management Accounting Research, Vol. 9, pp. 461-482. Pantzalis C. and Park J.C., 2009, Equity Market Valuation of Human Capital and Stock Returns, Journal of Banking & Finance, 33, pp. 1610 - 1623. Pulic A., 1998, Measuring the Performance of Intellectual Potential in Knowledge Economy, paper presented at the 2nd World Congress on Measuring and Managing Intellectual Capital, McMaster University, Hamilton. Pulic A., 2000, VAICTM – An Accounting Tool for IC Management, International Journal of Technology Management, Vol. 20, No. 5-8, pp. 702-714. Pulic A., 2004, Intellectual Capital – Does It Create or Destroy Value?, Measuring Business Excellence, Vol. 8, No. 1, pp. 62-68. Stahle P., Stahle S., Aho S., 2011, Value Added Intellectual Coefficient (VAIC): A Critical Analysis, Journal of Intellectual Capital Vol. 12 No. 4, pp. 531-551. Vafaei A., Taylor D. and Ahmed K., 2011, The Value Relevance of Intellectual Capital Disclosures, Journal of Intellectual Capital, Vol. 12 No. 3, pp. 407-429. Wall A., Kirk R., Martin, G., 2004, Intellectual Capital Measuring the Immeasurable?, CIMA Publishing. Wang JC., 2008, Investigating Market Value and Intellectual Capital for S&P500, Journal of Intellectual Capital, Vol. 9 No. 4, pp. 546-563. Yalama A., Coskun M., 2007, Intellectual Capital Performance of Quoted Banks on the Istanbul Stock Exchange Market, Journal of Intellectual Capital, Vol. 8 No. 2, pp. 256-271. 67