Türkler'e Mevlânâ'yı Tanıtmak "Müslümanların herşeyini tahrip ile mahvettik. Dinleri,inançları,ahlakları,dine bağlılıkları ve insani duyguları mahvoldu. Onların milli-manevi değerlerini Batı medeniyeti potasında eriterek kendimize benzettik. İslamiyet'ten uzaklaştırdık. İslamiyet'i öğrenmeyi, yaşamayı,namaz kılmayı, ve Kuran-ı Kerim öğrenmeyi suç ve gericilik olarak göstermeyi başardık. Artık çoğu hiçbir şeye tam olarak inanmıyorlar. Ehl-i Sünnet itikadı başta gelen düşmanımızdır. Bu itikadı geçmişte sapık inançlara kanalize ettik. Son yıllarda ise Müslüman görünen bazı ilahiyatçılara, 14 asırlık dinlerini, itikadlarını, ibadetlerini, tartışır hale getirdik. Derin bir boşluğa düşürdük. Bundan sonra siz misyonerlerin işi daha da kolaylaştı. Maaş bağlayarak, vize vaadi, yurtdışında iş imkanı hatta fuhşu kullanarak Müslümanları Hristiyan yaptınız.” Bu satırlar 20. yüzyılın en meşhur müsteşriklerinden Louis Massignon'a ait. Hristiyan rahiplere söylüyor bu sözleri. Necip Fazıl Kısakürek'in ifadesiyle, “Maalesef bugün Hallac-ı Mansur veya Mevlana ile ilgili çalışma yapmak isteyen herkes bu müsteşrikin eserlerine başvurmak zorundadır.” Müslümanlar'a İslam'ı tanıtmayı dünyaya öğreten insanlardan biri olan Massignon'un genelde İslam tasavvuf tarihini özelde ise Mevlâna ver Hallac-ı Mansur'u öğrenmek için gösterdiği gayretin onda birini biz gösterseydik bu ülkede çoktan Mevlâna Üniversitesi'ni kurmuştuk. Türkiye'nin hem devlet hem de halk olarak Mevlâna'ya bakışı kesinlikle değişmelidir. Müslüman Mevlâna ile muhatap olmayı öğrenmeliyiz artık. Orasından burasından yontup biraz hümanist, biraz şair, dinler üstü bir şahsiyet olarak görmeye, göstermeye çalışmanın bir anlamı da yok. Biz biliyoruz ki Mevlâna, hepimizden bîzârdır. "Beni Massignon, Golhizer, Rodinson gibi müsteşrikler mi anlatacaktı dünyaya?" diye hesap soracaktır bizden. Bizim topraklarımızda kimliğini bulmuş, dünyaya İslam'ın gücünü (Türkler şiiri çok sevdiği için) şiirle göstermiş olan Mevlâna'ya bir popüler kültür malzemesi olarak yaklaşmanın bedelini ödemeyecek miyiz acaba? Zaten ödüyoruz da haberimiz mi yok? Acaba hâlâ Mevlana eşcinsel miydi, Moğol ajanı mıydı, Türk müdür, Farisî midir, Müslüman mıdır, yoksa evrensel bir hümanist midir? tartışmalarıyla meşgul olmamız zaten deve kuşu pozisyonumuzun habercisi değil midir? Biz inanıyoruz ki Mevlâna, onca devlet törenine, onca şatafata ve gösteriye rağmen kendisini anlayan insanın arayışı içindedir. O insan ve o anlayış gelinceye kadar Müslümanlar'a İslam'ı, Türkler'e de Mevlâna'yı tanıtmayı sürdürecek olan müsteşriklerin gayretleri karşısında şapka çıkarmaktan başka çaremiz yok.