Sorularlarisale.com Heves ve hevâ ve mevrus ayineye ve mizacına galebe çalmasa, o kavl bir hatar-ı azîmde kalır... Burayı nasıl anlamalıyız? "İkincisi: Ekalliyette kalan kavl, eğer içindeki hakikat ve mağz, onu intihap eden istidatlardaki heves ve hevâ ve mûris aynaya ve mizacına galebe çalmazsa, o kavl bir hatar-ı azîmde kalır. Zira, istidat onunla insibağ edip onun muktezasına inkılâp etmek lâzımken; o, onu kendine çevirir ve telkih eder, kendi emrine musahhar eder. İşte şu noktada hüda hevâya tahavvül ve mezhep dahi mizaçtan teşerrüb eder. Arı su içer bal akıtır, yılan su içer, zehir döker."(1) Bütün ümmete şamil olmayan ve azınlıkta kalan bir fikrin özü, onu tercih eden birisinin, heves ve kabiliyetlerine galip gelmez ise; o söz büyük bir risk içinde kalır. Zira, kabiliyet ve mizaç, o fikrin özü ve boyası ile boyalanması gerekirken, tam tersi, o fikri kendi dar mizacına göre algılar ve yorumlar. Böylece o azınlıkta kalan fikir, İslam aleminde dar mizaçların elinde çekişme ve taassuba sebebiyet verir. O azınlık ve aykırı fikri, iyi ve geniş mizaçlı birisi alsa, güzel ve hakikatli bir fikir olur; aynı fikri dar mizaçlı ve kalın kafalı biri alsa, çirkin ve çekişme aracına dönüşür. Dar mizaçlı bir adam, mezhebi kendi mizacına tabi yapar, sair mezhepleri düşman gibi algılar, aynı mezhebe tabi olan ama; kabiliyet ve mizacı geniş olan bir adam, mezhebe tabi olur, başka mezhepleri de hoş ve güzel görür. Özet olarak; dar adam her şeyi darlaştırır, geniş adam her şeye geniş bakar ve her şeyi genişlendirir. (1) bk. Münazarat, Sualler ve cevaplar page 1 / 1 Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)