ll " ISLAM'DA • AILE ve ÇOCUK • • TERBIYESI (II) o İstanbul2005 {Qj ~ ENSAR NEŞRİYAT Ticaret Anonim Şirketi © Tebliğierin muhteva ve dil bakımından sorumluluklan tebliğ sahibine, telif haklan İSAV'a eserin her türlü basım hakkı anlaşmalı olarak Ensar Neşriyat'a aittir ISBN : 975-6794-39-9 İslami İlimler Araşhrrna Vakfı Tarhşmalı İlmi Toplanhlar Dizisi: 18 Kitabın Adı İslam' da Aile ve Çocuk Terbiyesi (Il) Yayma Hazrrlayanlar Dr. İsmail Kurt Seyit Ali Tüz Editör Prof. Dr. İbrahim Canan Dizgi- Mizanpaj Ensar Neşriyat Kapak Tasanm Kenan Ağırman Baskı Karmat 2. Basım Nisan 2005 İsterne Adresi Ensar Neşriyat Tic. A.Ş. Süleymaniye Cad. No: 13 Süleymaniye 1İstanbul Tel : (0212) 513 43 41 - 513 03 09 Faks : (0212) 522 46 02 www .ensarnesriya t.com NASIL BİR AİLE? Prof Dr. Asaf ATASEVEN Vakıf Gıtreba Hasta/ımıesi Başlıekimi Allah A.dem'i ve O'ndan da eşi Havva'yı yarattı. Böylece bilimin kadar muhteşem bir olay, insanın yaradılışı gerçekleşti. A.dem ile Havva'nın çocukları. Habil, Kabil, coğlanlar, kızlar doğdu. Böylece ilk aileler teşekkül etti; nihayet kabileler ve milletler ortaya çıktı. L Bundan anlaşılıyor ki insanlar aile ve t<:plum halinde yaşamak üzere yaratılmışlardır. Dinler aile hukukuna, karı-koca ve çocuklar arasındaki münasebetlere dair bir düzen getirdi. Bu düzenin en güzelini de İslam ortaya koydu. Eskiler bu aile düzenine ilm-i tedb!rü'l-menziP adını vermişlerdir. laboratuvarına sığmayacak İnsan yaratılışı hakkında Batılı bilim adamlarının değişik görüşleri var. Darwin basit bir türden tabii seleksiyon ile yüksek yapılı canlıların teşekkül ettiğini, neticede insanın maymundan türediğini; Thomas Hubbes, ins~nların eski devirlerde vahşi birer hayvan gibi fertler halinde yaşadığını, insanların zamanla sosyalleştiğini; E. Durkeim i~ , insanların fert olarak değil, klan yani insan sürüleri halinde yaşadıklarını ifade ediyor. Halbuki. asırlar önce , Kur'an-ı Ke~im, "Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve ğiT~iriııizi - -tanımaııız için sizi m illetlere, kabileZere ayırdık". 2 "Şüphesiz biz senden önce de peygamberler gönderdik ve onlara da eşler ve çocuklar vei·dik"3 huyururken insanIann önce aile, sonra. kabile ve milletler halinde yaşadıklarını bildiriyor. GöAile Yeni Asya Yayınları, İlahiyat Serisi No: 11, İstanbul1986. ·2 H ucurat Suresi, 13. Rad Suresi, 38. İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (II) 44 rülüyor ki insan topluluklannın temeli ailedir. Ailenin nesli sürdürme, çocukları- sosyalleştirme, gerginliklerden korunma, biyolojik ve psikolojik tatmin, kültür nakli, ekonomik faaliyete katılma gibi önemli rolü vardıi:-. 4 aileyi bozan çeşitli cereyanlar ortaya çıkmıştır. Bu cereyanların tümünün Batı toplumunun geçirdiği şoklar ve sanayileşmenin ortaya çıkardığı problemlerden kaynaklandığı kabul edilmelidir. Bu cereyanlar, ferdiyetçilik, kadın haklan ve feminizm, moda, zevke düşkünlük, evlilik dış.ı ilişkiler, homoseksüel ilişki, boşanma, kitle turizminin seks turizmine dönüşmesi, komünizm ve anarşi, gazete, radyo, televizyon ve pomo yayınlar olarak özetlenebilir. Son yüzyılda Gerçekten Batı toplumunu· Kopemik, Kepler, Galile ve Newton'un dünya ve güneş hakkındaki buluşlan, Edvin Huble'nin Samanyolu galaksisini keşfi ile bir kozmolojik, Darwin ile bir biyolojik, Freud ile de bir psikolojik şok geçirmiştir. Yirminci asrın sonunda ise bunlara bir enformasyon şoku ilave olmuştur. 5 Türk toplumunun ilk üç şoku geçirmiş olduğu kabul edilemez. Zira Kopemik, Kepler, Galile, Newton, Darwin ve Freud'dan önce yer, gök, güneş, ay, gece ve gündüzden, insanın yaratılıŞından söz eden, dünyaya yeni bir düzen getiren, müslümanları kozmolojik, biyolojik ve psikolojik şoka sokmayacak muhteşem bir mukaddes kitap "KUR'AN-I KERİM" ile İbn Hazm el-Gazall, el-Bln1n1, el-Cahız, el-Battarli, el-Farab!, İbnü'l­ Arab!, İbnü'l-Cezer!, İbnü'l-Heysem, İbnü'n-Nefis, İbn Sina, İbn Türk, etTfıs!, Cabir İbn Hayyan gibi ilim adamlarının ·astronomi, matematik, fizik, kimya, mekanik, botanik, zooloji, hp, tarih ve ahlak ko.nularına dair eserleri vardı. 6 Bu sebepten müslümanların Batılıların geçirdiği yukanki şokları geçirmediği söylenebilir. Ancak yirminci asrın son çeyreğinde enformasyon şokundan nasibini aldığı kabul edilmelidir. Aslında Tanzimat'tar önce baş­ layan ve Cumhuriyet döneminde bir devlet felsefesi olarak db arn eden Batı­ lılaşma hareketleri ile ortaya çıkan toplumsal değişme, bi: .. dssa son yüzyıl­ larda gazete, radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçları vasıtasıyla Türk toplumu da diğer İslam ülkeleri gibi bir enformasyon şokuna ·maruz kalmış­ tır denebilir. Kaldı ki bu d~ğişim bugün bütün dünyada sürmekte ve en bi.iErkal, M., İktisadi Kalkmmmım Kiiltiir Temelleri, 3. Baskı Kuşak Ofset, İstanbul, 1992, s. 261. Meriç, _ü.! İsiiim'da Aile (Hz. Peygamber ve Aile Hayatt), Dayuran Matbaası, İstanbul 1989, Sh. 171. 6 Bayraklar, M., İsiiim'da Bilim ve Teknoloji Tarihi, T. Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1985. NASIL BİR AİLE? 45 yük değişirnin ailede görüldüğü dikkati çekrnektedir. Aileyi bu değişime sürükleyen en önemli faktör ferdiyetçilik cereyanı olmuştur. Artık Batı' da . toplurnun temelini aile değil fert oluşturmaya başlamış ve ferdiyetçiliği körükleyen sebeplerin en önemlisi ise kadın hakları ve feminizm cereyanı olmuştur. ~Amerika' da ilk defa 1848' de zenci kölelerin haklarını savunmak, alkollü içkilerin yasaklanması, ahHikı yüceltrne, hapishanelerde reform, yetirnleri ve sokak kadınlarını kurtarmak şeklinde başlayan feminizm, 1870' de Batı toplumunda kadınların erkekle aynı ücreti almaları, bütün okulların kadınlara açık olması, meslek eğitimi yapılması gibi kararlara rnüncer olmuş ve 1920' de kadınlara oy hakkının kazanılmasını sağlamıştır. İkinci Dünya Harbi yıllarında Amerika' da artık her üç kadından biri çalışır duruma gelmiş; basın ve yayın organları hem evini, hem çocuk bakımını hem de çalışma hayatını başaran "ideal kadın" ı takdir ve ilan etırıeye başlamıştır. Nihayet kadın siyaset alanına da girmiş, Eleanor Rooswelt bu konuda örnek kabul edilmiştir. 1960 cinsel devrim hareketinden sonra feminist cereyan, arınelik ve ev hanırnlığını bir kadın için doyurucu b· ·lma, arak "kadın kimliğini evinin dışın­ da ararnalıdır" telakkisine kapılrnı;, vp ·~966 yılında National Organisation for Women (NOW) Kadınlar Milli Teşkilatı'nı kurmuştur. Bu cereyanın amacı, kadın haklarını daha genişletırıekti. Bu hareket kürtajın serbest olmasına, kadınların birtakım özgürlükler kazanmasına ve geleneksel kadınlık telakkisinin yıkılmasına sebep oldu. 1975 yılında feministler Arnerikan Millet Meclisi'ne dilekçe vererek seks hürriyeti istediler. Artık kadınların büyük bir çoğunluğu çalışıyordu. Zira zenci köleler ve erkekler üretim için yeterli olmuyordu. 1900 yılında kadınların %20'si, 1950'de %29'u, 1970'de %40'ı çalışırken, 1986' da %53'ü çalışmaya başlarnıştı. 7 Böylece kadın hem üretici, hem tüketid olmuş, özgürlüklerini kazanmış; erkek gibi kot pantolon ve tişört giymiş, uyuşturucu kullanmaya başlamıştır. Nihayet lezbiyenlik (kadınlar arası hornoseksüellik), Mazoizrn (eziyetten cinsel zevk duymak), Sadizm (eziyet etmekten cinsel zevk duymak) gibi cinsel sapıklıklar başla­ mış, aile yıkılmış ve kadın ucuz işçi, kadın hakları, cinsel özgürlük, üretici ve tüketici olmak derken bir seks aracı haline gelmiştir. Bu bugün de devarn ediyor. Aileyi yıkan ikinci büyük cereyan Komünizm olmuştur. Komünist ülkelerde ailenin yerini kolektif mülkiyete ait evler almış; bu evlerde mahremiyet ve sevgi kalmamış, nesiller baskı içinde şartlandırılarak yetiştirilmiştir. Bu Sancar, A.A., İslfım'mlşığıııa Uymımak. Coşkun Ofset, İstanbul 1986. İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (Il) · 46 ülkelerde de kadın gene üretim ve seks aracıdır; fakat tüketimden fazla nasibi yoktur. Görülüyor ki bu ülkelerde de kadın kapitalist ülkelerden farklı değildir. Kaldı ki komünistler Darwin teorisine bağlı olarak biyolojik temeller üzerine dayalı bilimsel bir devlet kurarak insan tarımı yapmayı düşünü­ yorlardı. Zira B. Russel "insanların bilimsel üremesinden" söz ediyor. A. · Huxley ise yeni dünyada insanın suni rahimlerde siparişlere göre alfa, beta, delta, ip~ilum tipinde imal edilebileceği günlerin romanını yazıyol.-du. Burada A. Hitler'in üstün ırk yetiştirmek amacı ile kurduğu insan haralarını da zikretmek gerekiyor. Bugün ikisi de yıkılmış buluhuyor. Ama her ikisi de tarihe geçecek büyük tahribat yapmışlardır. Batı ülkelerinde ailenin yıkılınasında bundan baş~a alkollü içkiler ve uyuşturucu kullanımı, mill! kültürden evrensel değerlere gidiş -Bugün evrensel kültür değerlerinden sadece Batılı kültür değerlerinin kastedildiğine şahit oluyoruz. Halbuki bugün her milletin kendine özgü kültür değerleri olduğu, milll kültürlerini kaybeden milletierin kimlik bunalımına girecekleri kabul ediliyor- akıt vicdan ve tecrübe yolu ile yeni bir telakki oluşturma, ölüm!~ yok olma endişesi, dinin fert, aile ve toplum üzerindeki etkisini inkar ve ahlak an!.1yışınca değişme gibi sebeplerin rolü olmuştur. Böylece Batı ülkelerinde aile yıkılmış bulunuyor. Ailenin yıkılışından en fazla etkilenen çocuklar olmuştur.· Kreş ya da çocuk bakım evlerinde büyüyen çocuklarda bir yuva sendromundan söz edilmektedir. Bu çocuklarda ileri yaşlarda kendine güvensizlik ve bunalım­ lar, alkol ve uyuşturucu alışkanlığı, serbest seks ile cinsel hastalıkların bulaşması, intihar ve cinayet eğilimleri görülmüştür. Genç kızlarda ise bu yukarıdakilere hamilelik ve kürtaj ilave edilmelidir. ABD' de her yıl bir milyon kızın hamile kaldığı, 400.000 adedinin düşük yaptığı, genç kızların yarısın­ dan fazlasının gebeliği önleyici ilaç kullandığı, buna rağmen küçük yaştaki kızların gebe kaldığı ve artık "çocuk anne! er" den söz edildiği; bunlara ayrı okullar açıldığı bildiriliyor. Bu durum karşısında düşünürler Amerika'da okullarda cinsel eğitim yapılmasının gerekliliği yanında cinselliğin diğer kişileri ve toplumu ilgilendirdiği, bu münasebetlerin temelinin "namus" olması icab ettiği; sahtekarlık ve yalanla ·fertler, aileler ve toplum halinde' yaşamanın mümkün olmadığının aniatılmasını istemişlerdir. 8 Bu durumun Amerika'da cinseldevrimden sonra kızlarda bekaret mefhumunun lüzumsuz birşey olduğu kanaatine varılmasından sonra ortaya Göksu, M. Üstün, M., Kadm Hastalıkları (terc. Novak's textbook of gynecology) Menteş Kitabevi, İstanbul1985. NASIL BİR AİLE? 47 çıktığı kabul edilmelidir. Aslında bekihet zarı hiçbir hayvanda mevcut de- D-ildir. İnsan vücudunda ise lüzumsuz organ bulunmamaktadır. Bir zamanlar o ' apandisit de böyle teH1kki edilmişti. Amerika'da ve Batı ülkelerinde bekaret mefhumu kalkınca cinsel ilişki ile bulaşan hastalıklar patlama derecesinde yayılmaya başlamıştır .. Hayvanlar rastgele temasta bulundukları halde -ki bazı hayvan türlerinde aile hayatı vardır- hayvanlarda cinsel ilişki ile bulaşan hastalık görülmüyor. 9 ~ Mesela AIDS virüsü maymunlarda hastalık yapmadığı halde daha çok cinsel ilişki ile bulaşarak insanda korkunç bir hastalık sebepi oluyor. Bu durum insanlarda bekaretin ve gayri meşru ilişkiden sakınınanın gerekliliğini ortaya koyuyor. Son günlerde bazı kimseler AIDS' den korunma için tek eş le evlilikten bahsederek İslam' daki çok eviili ği ima eder gibi bir ifade kullanı­ yorlar. Burada ifade "gayri meşru ilişkide bulunmamak" şeklinde olmalıdır. Kaldı ki İslam' da çok evlilik bir ruhsattır ve sonuçta tek eşle evlilikle ikti fa edilmesi emredilir. 10 Aslında Ortaylı 11 tarihimizde çok eşle evliliğin yaygın olmadığını; keza Akgündüz' 12 de Osmanlı dönemine ait miras kayıt defterle- 1 rinde yapılan araştırmada ikinci eşle evliliğin %10 civarında, üçüncü eşle ' evliliğin %1'in altında olduğunu bildiriyor. Demek oluyor ki cinsel hastalık­ lar çok evlilikle değil, gayrimeşru ilişki ile bulaşıyor. Son yıllarda cinsel ilişki ile bulaşan bel soğukluğu ve frengi (frengi hastalığına, Osmanlı toplumunda bulunmadığı, Frenklerde görüldüğünü, Frengistan' dan bulaştığını ifade etmek maksadr ile bu isim verilmiştir) gibi hastalıkların Batı ülkelerinde patlamalar göstermesi; keza asrımızın vebası teH1kki edilen AIDS hastalığının ortaya çıkması bunun bir göstergesi kabul edilmelidir. 13 Burada bir hadis-i şerifi zikretmeden geçemeyeceğim: "Bir toplulukta fuhuş yaygınlık gösterirse Allah, adını bilmediğiniz hastalıklar iıızal eder". 14 Bu hadis-i şerif asırlar ötesinden sanki bize AIDS hastalığını haber veriyor. Atilla llgaz, İ.Ü. Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı (şahsi görüş­ me). 10 11 N isa Suresi, 3. Ortaylı, İ., Osmanlı Toplw;zzmda Aile. Türk Sosyal Bilimler Derneği Yayınlpn, Ankara 1984. 12 Akgündüz, A., Dumlupınar Üniversitesi Bilecik İktisadi ve İdari İlimler Fakültesi Dekaru 13 Ataseven, A., Ciııse: ilişki ile lmlaşaıı Gureba Hastanesi Dergisi (Baskıda). 14 El-Munzir1, :Et-tergib t>e't-terlıib. Cilt 4, 64, Mısır, 1933. (şahsı görüşme). /ıastalzklar ve AIDS, Bezrnialem Valide Sultan Vakıf ~SLAWDAA ~ L Eve <;OCUK T E R B ~ Y E SSEMPOZWMU ~ (11) elince aile, kadlnln erkege, erkegin kadina savag aqesi verdigi bir mek2n; ya da menfaat qat~gmasiiqinrumuna gelmigtir. Bu ailede arhk qocuk istenmez; kad~nlargebeligi onleyici ilaq kullan~r.Hamile kahndiglnda kiirtaj yapilir. Bu sonuncular da kadlnin sihhatini bozar. Bu ailede artlk sadakat, fedakhrllk, gefkat hatta iffet kalmamlgt~r.Ev hanimhgl yerine hazlr giyim, hazlr yemek, daha qok kadln hiirriyeti, cinsel ozgiirliik, serbest birlegme, eg degigimi ve toplu seks gibi aile gekilleri ve sapmalarl, nihayet boganrna ortaya gkmlgtnr. Boganma ve serbest birlegme hakklnda qegitli Bat1 ulkelerinde agag~dakioradar verilmektedir:15 Bopnma ABD Rusya ingiltere Kanada Almanya 1sveq Tiirkiye % 53 34.8 30.1 29.9 29 24.2 3.7 Serbest BirIegme Danimarka 1sveq Hollanda 1sviqre Almanya Fransa Turkiye %I6 45 4 Boylece geleneksel aile yerine agag~dakiaile tipleri ortaya qlkmlg bulunuyor.17 Modem Aile: Bu ailede anne-baba qallgiyor, qocuklar baklciya brraklliyor, aile hafta sonu goriigiiyor, ya da erkek evde k a l ~ pig yaplyor. Cocuksuz Aileler: Tek baglna yagayanlar, qocuksuz qiftler, hafta sonu goriigen qiftler, kadln kadlna ya da erkek erkege egcinsel aileler. Farkh Ciftler: Anne ve qocuk ya da baba ve qocuktan olugan aileler: Kadln ya da erkek egcinseller ve qocukrardan miitegekkil aileler ( A B D ' ~ ~ hornoseksuel qiftlere qocuk edinrne liakkl tanmm~gtir). j5 l6 , ji Erkal, M., Tiirk Ailesi i~ 6nf1Azrrupn'rinki Bnzr Dc$i~r!~rler(Hz. Peygamber ve Aile Hayatl). Doyuran Matbaasl, 1stanbul. 20-24 yaglan aras~ndakiierdeoran. Ileri pa~lardabu oran diigmektedir. blilliyet Gazetesi, 23 Mart 1993. NASIL BİR AİLE? 49 Bai:ı ülkelerindeki bütün bu yukanki olaylar kadının ekonomik özgürlüğünü kazanmak arzusu sonucu kendisini aile yuvasından dışarı atması ile ortaya çıkmıştır. Halbuki İslam bu meseleyi asırlar önce halletmiştir. İs­ lam' da bir kadının şerveti gibi kazancı da kendi tasarrufunda dır. Ailede erkek eşinin, gerektiğinde anne ve kız kardeşinin geçimini de sağlamakla · mükellef tutulmuştur. Erkeğin, karısının kazancında en ufak .bir hakkı yoktur; hatta bir kadın kocasma "benim param benim; seninki de benim" diyebilir. Acaba kadın haklarını savunanlar ve kadınlar bundan haberdar mıdır? · O halde kalkınmakta olan ülkeler bilhassa İslam ülkeleri Batı'nın geçirüzerinde oynanan oyunları geçirmeden kalkınrnalıdır. Mehmet Akif, "düşerse kadın alçalır beşer" diyordu. Gerçekten kadın aile demektir. Kaldı ki Türk Anayasası'nın 41. maddesi "Aile, Türk toplumunun temelidir" diyor ve devlete ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocuklarm korunması konusunda "tedbirler" alınmasını ve gerekli "teşkilat" kurulmasını emrediyor. Keza 58. maddesi "Gençleri alkol, uyuştu­ rucu madde alışkanlıklarından koruma için gerekli tedbirleri alır" ve 59. madde "Türk vatandaşların beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır" diyor. Anayasanın bu emrini yerine getirmek için geçen hükümet döneminde aileyi koruyucu çalışmalar yapılmış; altıncı beş yıllık kalkınma planında aileyi koruyucu tedbirler alınmıştır. Bu maksatla Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu'nun I. Aile Şurasını düzenlediğini, TV dizileri hazırladı­ ğını, aile ve evlilik kredisi sağlanacağını, hatta bir Aile Bakanlığı kurma çalışmaları yapilclığını biliyoruz. Bunları .takdirle karşılamıştık Ancak son hükümet döneminde ise adeta Batı' dan kopya edilmiş ve ailerıin parçalanmasına sebep olabilecek bir devlet bakanı ve bazı hanım demeklerinin birlikte hazırladıkları zinanın suç olmaktan çıkarılması, aile reisliğine son verilmesi, kadının kocadan izinsiz çalışması, malların anlaşarak bölünmesi, karı.,. koca arasındaki anlaşmazlıkların mahkemede çözüme kavuşturulması, çocuk olunca kadın ve erkeğin altışar ay doğum sonu izni alması gibi çeşitli konuları ihtiva eden ve Türk Medeni Kanunu'nun 54. maddesini değiştirmek maksadı ile TBMM'ye kanun teklifi yapıldığını, hatta aile yerine bir Kadın Bakanlığı kurulmasının talep edildiğirıi öğ:reniyoruz. Kadmlara bazı haklar kazandırmak maksadı ile hazırlanan bu çalışmanın ülkemizde ailenin parçalanmasına sebep olacağını ve Batı ülkelerinin geçirdiği olayları aynen geçireceğimizi bize düşündürüyor. Aslında bu konuda yapılması gereken, aile bağlarının kuvvetlendirilmesi ve geçen hükümet döneminde ortaya atılan diği yukarıda zikrettiğimiz kadınlık İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (II) 50 projelerin tatbik sahasına konulması ve bir Aile Bakanlığı'nın kurulmasıdır. teklif edilen konular dikkate alınırsa Batılıları, onlara bağımlı ve ne kadar geriden takip etmek durumunda olduğumuz ortaya çıkıyor. Batılıların 1994 yılını "aile yılı" ilan etmeleri bize bu konuda pekçok şey anlatmaya yetmiyor mu? Yukarıda Evet "nasıl bir aile"? Bugün endüstrileşmenin Türk aile yapısında birtakım sosyal ve ekonomik değişiklikler başlatmış olduğunu biliyoruz. Geleneksel alle, yerini çekirdek aileye bırakmış bulunuyor. Ama gene de bölgeden bölgeye değişen durum dikkati çekiyor. Yapılan araştırmalara göre hane halkının ortalama %5,2 olduğu bildiriliyor. 18 Ancak bu· oran Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yükseliyor. Her iki bölgede bu artış doğurganlığın fazla oluşuna bağlanıyor. Gerçekten bugün dünyada çekirdek aile bir realite kabul ediliyor (Nur Suresi 58-61). Bu pek çok sfırede zikrediliyor. Ancak bu aile genişleyebilir. Ancak bu ailede büyükanne ve büyükbaba mutlaka bulunmalıdır. Yaşlı ebeveynler ne "baş" ne de ''yük" telakki edilmelidir. Bugün Türk ailesinde bu kısmen de olsa. aynı apartmanda ayrı dairelerde eski konak . sistemi gibi ya da aynı sokak veya mahallede oturmak şeklinde uygulanıyor. Böylece Türk halkı geleneksel aileyi sanki muhafaza etmeye çalışıyor. Yapı­ lan araştırmalar geniş ailenin felaket ve stresiere daha dayanıklı olduğunu, birlikte olmaktan doğan inanç ve değer yargılarının ailerıin yıkılmasını önlediğini gösteriyor. Osmanlı toplumunda Türk ailesi bu şekilde idi. Bu aile düzenini de İs­ lam sağlamıştı. Pekçok Batılı seyyah ve yazar Osmanlı ailesinden övgü ile bahsetmektedir. Bu konuda sadece bir örnek vermekle iktifa ediyorum. İs­ viçreli Caston Jezz "Dünyanın en sağlam aile ocağı Osmanlı'da doğdu ve bu varlık, hiçbir milletin tarihinde görülmemiş şekilde umfım1 hayatı inşa etti. Ben Batılı bir aile hukuku profesörüolarak diyeceğim ki, Türk milletinin aile rıizamını elinden alınız, geride hiçbir şey kalmaz" diyor. 19 Bugün Tilik ailesi nasıl *Kadın çalışmaya en hayırlı olmalıdır? mecbur tutulmamalıdır. yer evidir" buyurulmuştur. Ancak Bir hadls-i şerifte "Kadın için gerekiyorsa çocuklar ile çalışması 18 Erkal, M., a.g.e. 19 Bir hadis-i şerifte "Kadm için r!ıı hayırlı yer evidir" buyurulmuştur. (Ebu Davud, Ahmed bin Hanbel, Taberani). NASIL BİR AİLE? meşgul olacak kimse büyükanne ya da yakın akraba hizmetçiye veya bir yuvaya bırakılmamalıdır. * Evde laşacak 51 olmalıdır. Çocuklar değişik yaş ve karakterde insan olması sebepiyle duyguları paydaima biri vardır. Çocuklar gibi büyükler de hiçbir zaman yalnızlık his~ine kapı lmayacaklardır. * Bu ailede erkek işyerinde çalışır, kadın ev işleri ile meşgul olur ve çocuklarını yetiştirir. Böylece çocuklar mensup oldukları milletin dini, milli ve örfı değerlerini alır. Okul da bu istikamette eğitim verirse milletin fertleri mükemmel bir şekilde yetiştirilmiş olur. Okullar bu istikamette eğitim vermez; mukaddes, milllve sosyal değerleri koruroazsa aile ile okulun, toplum ile devletin arası açılır. Nihayet toplum ile çatışan, isyankar, antisosyal tiple~ ortaya çıkar. Bu nesiller devlet ve toplumun değerlerine saldırmaya başlar. Yapılan araştırmalar bu saldırgan gençlerin ya ailelerinden kopuk ya da· aile-okul çatışmı;ı.sı arasında kalmış kimseler olduğunu göstermektedir. Yıllardır toplumumuzu huzursuz eden anarşik olayların temelinde yukanki gerçeğin bulunduğu kabul edilmelidir. Bugün artık Türk toplll;mu kendi milll ve manevi değerlerinden kopmadan kalkınmaya çaba göstermelidir. Zira basın-yayın organları, televizyon, bilhassa çanak antenler toplumumuzu enformasyon şokuna zorluyor gibi gözüküyor. Modernlik adı altında yabancıların taklidi, Batılı hayat tarzına benzer tavırlar dikkatlerden kaçmıyor. Necip m.illetimize mahsus çoğu İslam' dan gelen buyüklere saygı, nezaket, misafiı.=-perverlik, dürüstlük, sözüne güvenirlilik, eskisi kadar önem verilen değerler olmaktan ,çıkmaya başla­ mış bulunuyor. Toplumumuza mal olmuş genel ve sekE;ü'el ahlak ile ilgili değer yargıları bilhassa "namus telakkisi" hızla değişiyor ve yerini menfaati nerede ise ona göre hareket etme, gerekiyorsa yalan söyleme, riyakar davranma, rüşvet alma; aklını, kanunları ve diğer engelleri atıatma gibi "çağdaş ahlak"ın temelini teşkil eden hareket tarzı almış bulunuyor. Batılılaşma -ki bugün çağdaşlaşma olarak ifade ediliyor- bu ise ve Türkiye Batı toplumları­ nın geçirdiği yukarıda bahsettiğimiz olayları, bilhassa kadınlık üzerinde oynanan oyunları aynen geçirecekse muazzez Türk kadınıa, necip Türk milIetine yazık olacak ve Batı toplumunun ödediği ağır faturaları biz de ödemek durumunda kalacağız. Bugün Batı göz kamaştıran bilimsel ve teknolojik geli,şmeler yanında alkolizm, uyuşturucu, seks ve sapık ilişkiler ile insanlık tarihinde ikinci bir İSLAM'DAAİLE ve ÇOCUK; TERBİYESİ SEMPOZYUMU (Il) 52 "cahiliyye devri" yaşıyor gibidir. Bu bize Kur'an-ı Kerim'de sapmış ve azgın­ kavimlerin başına gelen olayları hatırlatıyor. Batılı düşünürler artık bir reçete arıyor. Bu reçete, tüm dünyanın İslam'ın ışığında uyanrnasıdır. laşmış Aksi halde bilimsel ve. teknolojik gelişmeler insanlığın felaketini önleyemeyecek gibi gözüküyor. Ancak Batı'da zaman zaman bir ışık beliriyor. Bu ışık Batılı entelektüelin İslam'ı tanımaya başlamasıdır. Zira Batı'da artık . aile konusunda boşanmanın özgürlük, kocasız anneliğin makbul sayılmadı­ ğı, bekaret aleyhine imza toplanmadığı, kadını cinsel bir alet gibi gören maddeci ve faideci görüşün terk edilmek istendiği, çalışma hayatında yer .alan kadının aile içi fonksiyanlarına nasıl kavuşabileceğinden söz ediliyor. Bu konuda Amerikalı Aburdene ve Naisbitt20 aile ve din ilişkisine de yer verdikleri bir araştırmada hayatın temeli olan aileyi korumak için annebabaların, şirketler ve hükümetin üzerine düşeni yapması gerektiğini ifade ederek "Çağdaş feministler İslam'ın kutsal kitabı Kur'an'ın kadınları küçük görmemesini hayretle karşılıyor. Hz. Muhammed (s.a.v.) zamanında kadın­ ların aktif rolleri vardı. Ancak sonradan yerel gelenekler yüzünden bu unutuldu" diyor. Başka bir bölümde ise "Ya bir aileniz olur, ya da bir işiniz; ikisi birden asla .. Eğer kadınsanız başka şansınız yok" diyerek kadınların evde çalışmasını; böylece hem hergün iki ya da üç saatin yolda harcanmayacağını hem de %10-20 oranında daha verimli olunacağını ve çocuklar okuldan geldiğinde annenin evde bulunacağını ve kadının cinsel ta' cizden korunacağını ifade ediyor. Bütün bu gelişmeleri İslam güneşinin Batı' dan doğabil eceğinin emareleri kabul edebilir miyiz? Ama ben biliyorum ki güneş daima doğudan doğar. inanıyorum ki bu güneş Türkiye'den doğacak. Zira İslam'ın ışığına uyanmış bir altın nesil geliyor. Bu nesli ülkemizde yeniden yapılanmanın ilk müjdecileri; Batı' daki bu gelişmeleri ise bunun bir yansıması olarak telakki ediycfrum. 20 Aburdene, P. ve Naisbitt, ].. Megatrendsfor womeu (terc. H. Pekiner, Kadmlarm Öulemeyeu Yiikselişi). Form Yayınlan, İstanbul 1992.