Peygamberimizin Hayatından Günümüze

advertisement
Peygamberimizin Hayatından Günümüze Yansımalar
Gönderen Kadir Hatipoglu - Haziran 19 2013 13:54:13
Peygamberimizin Hayatından Günümüze Yansımalar
لَقَدْ كَانَ
لَكُمْ فِي
رَسُولِ
اللَّهِ
أُسْوَةٌ
حَسَنَةٌ
لِّمَن كَانَ
يَرْجُو
اللَّهَ
وَالْيَوْمَ
الْآخِرَ
وَذَكَرَ
اللَّهَ
كَثِيراً Andolsun ki, Resulullah, sizin
için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok
zikredenler için güzel bir örnektir. (Ahzab,33/21) Peygambere İtaatin
Önemi Peygamberi sevmek ve ona bağlı olmak, İslam inancının bir gereğidir. İnanan
mü’minler için şüphesiz en büyük önder ve şahsiyet
Allah Rasülüdür. Kur’an’da Hz. Peygambere itaat etmemiz
emredilmiş ve itaat pek çok yerde Allah’a itaatla birlikte zikredilmiştir. Böylece,
Hz. Peygambere itaatin Allah’a itaat demek olduğu defaatle vurgulanmıştır. Hiç
şüphesiz Rasül’e itaat hayatında olduğu gibi, ölümünden
sonra da farzdır. Bu itaat da elbette onun sünnetine uyularak gerçekleştirilecektir.
(Sünnetin Dindeki Yeri, Ensar Neşriyat, s.70) Hz. Peygamber bir hadisinde şöyle
buyurmaktadır: “Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş, bana isyan eden de
Allah’a isyan etmiş demektir. Bana itaat eden benim emrime uyan kimsedir.”
(Buhari, Cihad, 4; Müslim, İmare, III,1466) مَّنْ
يُطِعِ
الرَّسُولَ
فَقَدْ
أَطَاعَ
اللّهَ وَمَن
تَوَلَّى
فَمَا
أَرْسَلْنَا&#16
03;َ عَلَيْهِمْ
حَفِيظًا Kim peygambere itaat ederse
Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, biz seni onlara bekçi olarak
göndermedik (Nisa, 4/80) فَلاَ
وَرَبِّكَ
لاَ
يُؤْمِنُونَ
حَتَّىَ
يُحَكِّمُوك&#16
14; فِيمَا
شَجَرَ
بَيْنَهُمْ
ثُمَّ لاَ
يَجِدُواْ
فِي
أَنفُسِهِمْ
حَرَجًا
مِّمَّا
قَضَيْتَ
وَيُسَلِّمُ&#16
08;اْ
تَسْلِيمًا Hayır,
Rabbin hakkı için onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp,
sonra da senin verdiğin hükme, içlerinde bir burukluk duymadan tam anlamıyla teslim
olmadıkça inanmış olmazlar. (Nisa, 4/65) Peygamberin Ahlakı Kur’an’dı Hz.
Aişe validemize, peygamberimizin ahlakının nasıl olduğu sorulduğunda, o: "Onun ahlâkı
Kur'an'dı" demiştir. (Müslim, Müsafirun, 129) Kur’an’a ilk ittiba eden
Rasülullah’ın güzel örneğini ve azim ahlakını kavrayabilmek için
her şeyden önce Kur’an’ın muhkematını kavramamız,
öncüllerimizi Kur’an’la oluşturmamız gerekiyor.
Çünkü onun ahlakı Kur’an’dı. Bunun için
Kur’an’ı tanımadan Rasülullah’ı tanıyamayız.
قُلْ مَا
كُنتُ
بِدْعًا
مِّنْ
الرُّسُلِ
وَمَا
أَدْرِي مَا
يُفْعَلُ بِي
وَلَا بِكُمْ
إِنْ
أَتَّبِعُ
إِلَّا مَا
يُوحَى
إِلَيَّ
وَمَا أَنَا
إِلَّا
نَذِيرٌ
مُّبِينٌ  De ki: "Ben
peygamberlerin ilki değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Yalnız bana vahyedilene
uyuyorum. Ben, sadece açık bir uyarıcıyım." (Ahkaf, 46/9)
اتَّبِعْ مَا
أُوحِيَ
إِلَيْكَ مِن
رَّبِّكَ لا
إِلَهَ
إِلاَّ هُوَ
وَأَعْرِضْ
عَنِ
الْمُشْرِكِ&#16
10;نَ Rabbinden sana vahyedilene uy. O'ndan başka ilâh yoktur. Ortak
koşanlardan da yüz çevir. (Enam, 6/106)
وَاتَّبِعْ
مَا يُوحَى
إِلَيْكَ مِن
رَّبِّكَ
إِنَّ
اللَّهَ
كَانَ بِمَا
تَعْمَلُونَ
خَبِيرًا Rabbinden sana vahyedilene
uy. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. (Ahzab, 33/2)
وَاتَّبِعُو&#15
75; أَحْسَنَ مَا
أُنزِلَ
إِلَيْكُم
مِّن
رَّبِّكُم
مِّن قَبْلِ
أَن
يَأْتِيَكُم&#16
15; العَذَابُ
بَغْتَةً
وَأَنتُمْ
لَا
تَشْعُرُونَ Siz
farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmezden önce, Rabbinizden size indirilenin en
güzeline (Kur'an'a) tâbi olun. (Zümer, 39/55) Hz. Muhammed’in
Örnek Kişiliğinden Kesitler 1-    Davetçiliği Hz. Muhammed
Allah’ın kulu ve elçisidir. Allah’ın elçisi oluşuyla Allah’tan aldığı
vahiyleri –mesajları- insanlara eksiksiz iletmiştir. Bunun için ondan,
Kur’an’da öğüt verici, davetçi, tebliğ edici, uyarıcı(nezir), ve
müjdeleyici(beşir) olarak söz edilmektedir. وَمَا
أَرْسَلْنَا&#16
03;َ إِلَّا
كَافَّةً
لِّلنَّاسِ
بَشِيرًا
وَنَذِيرًا
وَلَكِنَّ
أَكْثَرَ
النَّاسِ لَا
يَعْلَمُونَ Biz
seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat
insanların çoğu bunu bilmezler. (Sebe, 34/28)
وَدَاعِيًا
إِلَى
اللَّهِ
بِإِذْنِهِ
وَسِرَاجًا
مُّنِيرًا Allah'ın izniyle, bir
davetçi ve nûr saçan bir kandil olarak (gönderdik). (Ahzab, 33/46)
إِنْ أَنتَ
إِلَّا
نَذِيرٌ   Sen sadece bir uyarıcısın
(Fatır, 35/23) Hz. Peygamberin davetinin başarıya ulaşmasında; bizzat kendisinin, davet ettiği
dine samimiyetle bağlanması ve bu dinin prensiplerini kendi hayatında uygulamış olması
gelmektedir. İbadetleri önce kendisi uygulamış, yasaklara önce kendisi uymuş ve en
yakınlarına tatbik etmiştir. Hiçbir zaman ümitsizliğe ve karamsarlığa kapılmamış,
çalışmalarını daima sabır, azim, inanç ve kararlılıkla
sürdürmüştür. Hz. Muhammed faaliyetlerinde af, müsamaha,
yumuşaklık, şefkat ve merhameti; kin, öfke ve zorbalığa tercih ederdi. Peygamberimiz
hiçbir kimseyi İslam’ı kabule zorlamamıştır. Çünkü onun
görevi insanları zorla dine sokmak değil; İslam’ı tebliğ etmek ve uyarmaktır. 2    Doğruluğu Hz. Peygamber bir doğruluk abidesi idi. Aynı zamanda doğru
insanlardan oluşan bir toplum oluşturmak onun en büyük hedefiydi. Önce kendisi
“doğruluk örneği” olmuş, bu konudaki sözleriyle de ümmetini
doğruluğa çağırmıştır. Söyledikleri ile yaptıkları arasında uyumsuzluk yoktu. Bu
konudaki bir sözü şöyledir: “Doğru olunuz, doğruluğa
yöneltiniz” (İbn Hanbel, IV, 231) Kendisine “Ya Rasulallah! İslam hakkında
bana öyle bir söz söyle ki, onu senden sonra hiç kimseye
sormayayım” diyen bir kişiye “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru
ol” (Müslim, I, 65) demiştir. Doğruluğun zıddı olan ikiyüzlülük,
yalancılık, sahtekarlık gibi kötü huylardan, insanları Peygamberimiz daima
sakındırmıştır. Doğruluğun iyiliğe, iyiliğin cennete götüreceğini, yalanın
kötülüğe, kötülüğün ise cehenneme
sürükleyeceğini veciz bir şekilde açıklamıştır. (Buhari, Edep, 69) Hz.
Peygamber hiçbir zaman hainlik, vefasızlık, ve sözünde durmamazlık
yapmamıştır. Düşmanlarına karşı bile adaletten ayrılmamıştır. 3-   
Nezaketi Hz. Peygamber nazik ve kibar bir kimseydi. Bu niteliğini hayatı boyunca aile fertlerine,
diğer Müslümanlara , Medine’de kendisini ziyarete gelen heyetlere, davette
bulunduğu şahıslara ve mektup gönderdiği kimselere karşı davranışlarında görmek
mümkün olduğu gibi, bunun dışında, müşriklere karşı davranışlarında
müşahede etmek de mümkündür. 4-    Hayata İyimser
Bakışı Hz. Peygamber hayata iyimser bakar ve etrafındakilere öyle tavsiye ederdi.
Yüzünden tebessüm eksik olmazdı. En sıkıntılı anında bile
üzüntüsünü belli etmez, yanındakilerin içini karartacak tavır
sergilemezdi. Halbuki o, Mekke döneminde müşriklerin eziyetlerine ve Medine
döneminde de çeşitli saldırılara ve suikastlara maruz kalmış, sıkıntılarla
karşılaşmıştır. İnsanoğlu için en büyük felaketlerden biri olan savaşlarla, silahlı
saldırılarla defalarca karşı karşıya gelmiştir. Aç kaldığı zamanlar olmuştur.
 Bütün bunların yanında,  defalarca evlat acısı yaşamıştır. Hz. Fatıma
hariç, diğer bütün çocuklarını sağlığında iken kaybetmiştir. Kaynaklar
bize kızlarının ve oğlu İbrahim’in vefatında son derece
üzüldüğünü ve gözlerinden yaşlar aktığını nakleder.(İbn
Sa’d, I, 138; VII, 37) İbrahim’in  vefatı esnasında karşısındaki dağa
dönerek şunları söylemiştir: “Ey dağ! Benim başıma gelen senin başına
gelseydi yıkılıp giderdin. Fakat biz, Allah’ın emrettiği gibi ‘biz Allah’ın
kullarıyız ve biz O’na döneceğiz’, ‘Hamd Allah’a
mahsustur’ deriz. (Belazuri, I, 452) Bu söz, onun karşılaştığı
güçlüklerin, çektiği sıkıntıların boyutunu; bunun yanı sıra sabrının,
metanetinin, teslimiyetinin derecesini ve beşeri yönünü ortaya koyması
bakımından dikkat çekicidir. Bütün bu üzüntü ve sıkıntı verici
olaylar onun dünyasını karartmamıştır. Tam tersine metanetini daima muhafaza etmiştir.
Hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmamıştır. Zaten insanların da, morali bozuk, hayata
küsmüş birisini örnek almak istemeyecekleri tabiidir. 5-   
Alçak Gönüllülüğü Hz. Muhammed bir sözünde
  فَقَالَ
لَهُ هَوِّنْ
عَلَيْكَ.
فَإنِّى
لَسْتُ
بِمَلِكٍ.
إنَّمَا أنَا
ابْنُ
امْرَأةٍ
تَأكُلُ
الْقَدِيدَ “Ben
ne bir kralım, ne de zorbayım; bilakis Kureyş’ten kurutulmuş et yiyen bir kadının
oğluyum.” (İbn Mace, II, 1101) demiştir. Bu sözüyle halktan biri olduğunu
vurgulamıştır. Kendisi Kelime-i Şehadet’te de ifadesini bulduğu şekliyle
“Allah’ın kulu ve elçisidir.” Bu özellik, onun bütün
hayatına yansımıştır. Sözgelimi bir topluluğa girdiğinde boş bulduğu yere oturduğunu
görüyoruz. Gerçekten hayatını bir “devletli” gibi değil sıradan bir
“Allah’ın kulu” olarak yaşamıştır. Debdebesiz, sade bir hayat tarzını
seçen Hz. Peygamber’in hayatında “peygamberliğini kişisel bir menfaat
için kullanıldığı da görülmüş değildir.” 6-   
Aşırılıklar Karşısındaki Tutumu Hz. Peygamber, aşırılıklardan hoşlanmaz, bu tür
davranışlardan uzak durur, hiçbir zaman ifrata kaçan duygu ve
düşüncelerin etkisi altında kalmaz, sahabileri de bu konuda ikaz ederdi. İslam’a
söz getirebilecek, insanları usandıracak, İslam’dan nefret ettirecek davranışları,
İslam’ın temel prensiplerini zedeleyici hareketleri hiç hoş karşılamazdı. Bu tür
olaylar kendisine intikal edince üzülür ve hatta öfkelenirdi.
 Sahabelerden birisi cemaate namaz kıldırırken uzun sureler okuyarak namazı iyice uzatır.
Bu durumu cemaatten birisi Hz. Peygamber’e iletir. Bunun üzerine Hz. Peygamber
ayağa kalkarak topluluğa karşı şu veciz konuşmayı yapar: قالَ
رَسولُ
اللّهِ: إذَا
صَلّى
أحَدُكُمْ
لِلنَّاسِ
فَلْيُخَفِّ&#16
01;ْ، فإنَّ
فِيهِمْ
الضَّعِيفَ،
والسَّقِيمَ&#15
48; والمَريضَ،
وذَا
الحَاجَةِ
وَإذَا صَلّى
لِنَفْسِهِ
فَلْيُطِلْ
مَا شَاءَ "Sizden kim halka namaz
kıldırırsa namazı hafif (kısa) tutsun. Zîra cemaatte zayıf, sakat  hasta ve ihtiyaç
sahibi vardır. Müstakil kılınca dilediği  kadar uzatsın." Olayı anlatan sahabi, Hz.
Peygamber’i o günkü konuşması esnasındaki kadar öfkeli hiç
görmediğini söylemektedir. (İbn Hişam, II, 541) Hz. Peygamber, helal olan iki
durumdan birisini seçmek gerektiğinde kolay olanını tercih ederdi. İbadetlerin ifasında da
insan takatini zorlamayı hoş karşılamazdı. 7-    Güvenilir Oluşu
Güzel ahlakın en önemli özelliklerinden olan güvenilirlik, aynı zamanda
peygamberlerin genel niteliklerindedir. Hz. Peygamber gençliğinden itibaren güvenilir
olarak tanınmıştır. O, Mekke’de “el- emin” diye anılıyordu. Mekkeliler,
kendisine kıymetli eşyalarını teslim ederlerdi. Hz. Muhammed bu emanetlere asla ihanet etmez ve
sahiplerine sağlam bir şekilde iade ederdi. Emanetlere en zor anında bile hainlik yapmamıştır.
Mekke’den Medine’ye hicret ederken Hz. Ali’ye emanetleri sahiplerine teslim
etmesini istemiştir. Burada dikkat çeken bir husus, Mekke’de
Müslümanlar kalmadığına göre emanetlerin Hz. Muhammed’i
öldürmeyi planlayan müşriklerin oluşudur. İslam dininin başarıya ulaşmasında
Hz. Peygamber’in güvenilir oluşunun payı büyüktür. Şayet
davranışlarıyla güven vermeyen birisi olsaydı insanlar onun etrafında toplanmazdı. Hz.
Peygamber, iman ile güvenilir kimse olmak arasında sıkı bir bağ bulunduğunu bildirmiştir.
Bu hususla ilgili olarak şöyle buyurmuştur: ”Kişinin kalbinde iman ve küfür
bir arada bulunmaz. Güvenilirlik ve hainlik de bir arada olmaz.”  (İbn Hanbel, II,
349)  “Mü’min, insanların kendisine güvendiği kimsedir.
Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların salim olduğu kişidir. Nefsim
kudret elinde bulunan Allah’a andolsun ki, kötülüklerinden komşusunun
emin olmadığı kimse cennete giremez.”  (İbn Hanbel, III, 54) 8-   
Adaleti Toplum sevgiyle kaynaşır, adaletle ayakta durur. Herkesi kucaklayan bir adalet
uygulaması, fertlerin birbiriyle kaynaşmasına vesile olur. Haksızlık ve adaletsizlik ise
huzursuzluğa ve zulme yol açar. Çünkü hiç kimse bir başkası
tarafından hakkının çiğnenmesinden hoşlanmaz. Bunun için
Kur’an’da adalet üzerinde çok durulmuştur. Hz. Peygamber insanlar
arasında adaleti gerçekleştirmekle emrolunmuştur:
فَلِذَلِكَ
فَادْعُ
وَاسْتَقِمْ
كَمَا
أُمِرْتَ
وَلَا
تَتَّبِعْ
أَهْوَاءهُم&#16
18; وَقُلْ
آمَنتُ بِمَا
أَنزَلَ
اللَّهُ مِن
كِتَابٍ
وَأُمِرْتُ
لِأَعْدِلَ
بَيْنَكُمُ
اللَّهُ
رَبُّنَا
وَرَبُّكُمْ
لَنَا
أَعْمَالُنَ&#15
75; وَلَكُمْ
أَعْمَالُكُ&#16
05;ْ لَا حُجَّةَ
بَيْنَنَا
وَبَيْنَكُم&#16
15; اللَّهُ
يَجْمَعُ
بَيْنَنَا
وَإِلَيْهِ
الْمَصِيرُ Ey
Muhammed! İşte bunun için insanları tevhide davet et ve sana emredildiği gibi dosdoğru ol.
Onların keyiflerine uyma ve de ki: "Ben Allah'ın kitaptan indirdiğine inandım ve bana aranızda
adaleti gerçekleştirmem emredildi. Allah bizim de rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim
yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Sizinle bizim aramızda hiçbir tartışmaya
yer yoktur. Allah hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş yalnız O'nadır. (Şura, 42/15)
 Hz. Peygamber faaliyetlerinde daima adaleti esas almıştır. Peygamberimiz hak
hususunda titiz davranır, kimsenin canına ve malına zarar vermeyi ve üzerine kul hakkı
geçmesini istemezdi. İstemeden zarar verdiğinde bile, kendisine kısas yapılmasını
isteyerek helalleşirdi. Hz. Peygamber adaletin zıddı olan zulmü her vesile ile
kötülemiştir. قالَ
رَسولُ
اللّهِ:
المُسْلِمُ
أخُو
المُسْلِمِ َ
يَظْلِمُهُ
“Müslüman müslümanın kardeşidir ona zulmetmez…”
(Buhari, Nikah 45, Edeb 57, 58, Feraiz 2; Müslim, Birr 28-34, (2563-2564)
  buyurarak her türlü haksızlık ve zulümden insanları sakındırmıştır.
9-    Cömertliği Her konuda Yüce Kur’an’ın
prensiplerini uygulayan Hz. Peygamber de söz ve davranışlarında cömertliğe gerekli
değer ve önemi vermiştir. Öyle ki o, kendisini çok yakından tanıyan sahabiler
tarafından “insanları en cömerdi” olarak tanıtılmış (Müslim, II, 1802)
cömertliğinin Ramazan ayında daha da arttığı belirtilmiştir. (Buhari, I, 4) Cömertlik,
mal ve imkanı gönüllü olarak ve karşılık beklemeden gerekli yerlerde ve gerektiği
ölçüde başkalarının yararına harcamaktır. Cömertlik, servet edinme
duygusuyla karşılıksız harcama ve iyilik yapmaktan kaçınmayı ifade eden
“cimrilik” ile, kişinin kendine ait veya sorumluluğu altındaki mal veya imkanı gereksiz
yere harcamayı ifada eden ve “israf” diye adlandırılan iki aşırılığın ortasında
bulunur.   قَالَ
رَسُولُ
اللّهِ:
أتَّقُوا
الظُّلْمَ،
فإنَّ
الظُّلْمَ
ظُلُمَاتٌ
يَوْمَ
الْقِيَامَة&#16
16;، وَاتَّقُوا
الشُّحَّ
فإنَّ
الشُّحَّ
أهْلَكَ مَنْ
كَانَ
قَبْلَكُمْ،
حَمَلَهُمْ
عَلى أنْ
سَفَكُوا
دِمَاءَهُمْ
وَاسْتَحَلّ&#16
15;وا
مَحَارِمَهُ&#16
05;ْ Hz. Peygamber: “Cimrilikten sakının! Çünkü cimrilik sizden
öncekileri helak etmiş; onları birbirini kanlarını dökmeye, haramlarını helal saymaya
sevketmiştir.” (Müslim, III, 1996) buyurarak cimrilikten, “Yiyiniz, içiniz,
tasadduk ediniz, giyininiz. Fakat israf etmeyerek ve kibirlenmeyerek”  (Buhari, I, 33)
buyurarak da israftan sakındırmıştır.   10              
         Müsamahası Hoşgörü
Hz. Peygamberin faaliyetlerinde önemli bir ilkedir. Bu ilkenin temelini de
يَسِّرُوا
وَلا
تُعَسِّرُوا
وَبَشِّرُوا
وَلا
تُنَفِّرُوا
“Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, korkutmayınız”  (Buhari,
İlim, 11) sözleriyle atmıştır. Bedevini biri mescidin bir köşesine
küçük abdest bozmaya başlar. Olaya şahid olan ashabdan bazıları, adama
bağırırlar ve üzerine yürürler. Rahmet Peygamberi, onlara mani olur ve;
“Bırakın (işini görsün)...  Sonra bevlinin üzerine bir kova su
dökün; zira siz güçlük değil, kolaylık göstermek üzere
gönderildiniz" buyururlar. Sonra bedeviyi yanına çağırarak ona şöyle nasihatte
bulunur: “Bu mescidler ne bevil, ne de başka pislik içindir; buralar, Allah’ı
anmak, namaz kılmak ve Kur’an okumak için yapılmıştır” (Buhari;
Vudu’,58; Edeb,35). Hz. Peygamber hoşgörüyü bireyler arasında tek
taraflı değil, karşılıklı uyulması gereken bir davranış biçimi olarak
görmüştür. Haksızlığa yol açılmaması, bir kişini sürekli
hoşgörüyü bekleyen, diğerinin ise hoşgörü göstermek zorunda
kalan durumuna düşmemesi ve toplumun tüm bireyleri arasında
hoşgörünün hakim olması için “Müsamahalı
(hoşgörülü) davran ki sana da hoşgörülü ile davranılsın”
(İbn Hanbel, I, 248) buyurmuştur.   Peygamberde Sizler İçin Güzel
Örnekler Vardır وَاِنَّكَ
لَعَلى
خُلُقٍ
عَظيمٍ "Muhakkak sen çok yüce bir
ahlâk üzeresin" (Kalem, 68/4) لَقَدْ
كَانَ لَكُمْ
فِي رَسُولِ
اللَّهِ
أُسْوَةٌ
حَسَنَةٌ
لِّمَن كَانَ
يَرْجُو
اللَّهَ
وَالْيَوْمَ
الْآخِرَ
وَذَكَرَ
اللَّهَ
كَثِيراً Andolsun ki, Resulullah, sizin
için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok
zikredenler için güzel bir örnektir. (Ahzab,33/21)
وَمَا
أَرْسَلْنَا
مِن رَّسُولٍ
إِلاَّ
لِيُطَاعَ
بِإِذْنِ
اللّهِ Biz her peygamberi -Allah'ın izniyle- ancak
kendisine itaat edilmesi için gönderdik. (Nisa, 4/64) Hz. Peygamberin kişiliği kendi
döneminde olduğu gibi, kendisinden sonraki dönemlerde de Müslüman
toplumların yaşayışı için örnek olmuştur.   Müslümanların
hayatlarının her yönünde Allah Rasûlü'nü bir örnek model kabul
etmeleri ve kişilik ile karekterlerini bu modele göre şekillendirmeleri gerekir.  
Müslüman kişi hangi makam, statü, konum ve mevkide olursa olsun
Rasülullah’ı örnek model olarak almalıdır: Bir eğitimci olarak, bir anne-baba
olarak, bir lider-yönetici olarak, tüccar olarak vb. Hz. Peygamberin örnek
alınmasını emrederken Allah Teala’nın, onun yaşadığı dönemin ve coğrafyanın
şartlarına göre yediği yemekleri, kullandığı eşyaları, giydiği elbiseleri, kısaca onun hayatının
şekli yönünü örnek almalarını kastetmiş olmadığı ve böyle bir
örnek alma biçimi takdim etmediği açıktır.   Zaten o takdirde Hz.
Peygamber’in örnek alınmasının imkansızlığı ortadadır. Esasında örnek
alınmadaki temel espri de bu değildir. Şayet öyle düşünülürse
bugün binmek için deve, yemek için hurma, giymek için de Yemen
 elbisesi aramak gerekecektir. Aynı zamanda, Hz. Peygamber’in hayatının şekli
yönünü, mesela kıyafetinin örnek alınması gerektiğini savunmak,
İslam’ın evrenselliği ile çelişmektedir.   Sözgelimi hayvan derisi giyen
Müslüman bir Eskimo'dan, onun Arabistan sıcağında giydiği kıyafetini örnek
almasını istemek gerçeklerle bağdaşmaz. Bu sayılan hususların dinin özüyle
alakası yoktur.   Nitekim Hz. Muhammed (s.a.v) peygamberlikten önce ne yiyorsa
peygamberlikten sonra da aynı şeyleri yemeye, peygamberlikten önce ne giyiyorsa
peygamber olduktan sonra da onu giymeye devam etmiştir. Peygamber olduktan sonra giyim
tarzını değiştirdiğine dair kaynaklarda hiçbir kayıt mevcut değildir.   Dolayısıyla
Müslümanlar için örnek alınması ve hayata geçirilmesi için
gereken şeyler Hz. Muhammed (s.a.v)’in şekli yönüyle ilgili hususlar değildir.
  Bilakis “Kur’an’a uyması, Allah’a itaati, Sarsılmaz
İman’ı ve Salih amelleri, Allah yolunda mücadelesi, Doğruluğu, Adaleti, İnsanlara
sevgi ve saygısı, Güvenilirliği, Müsamahası, Barışa verdiği önem, Yumuşak
huyluluğu, Çalışkanlığı, Kanaati, Şefkat ve merhameti, Cömertliği” gibi
faziletlerdir. (İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.263-283, DİB
Yayınları, Ankara 2004 -Bazı değişiklikle ve özetlenerek-)   Cahiliye karanlığından,
Allah’tan aldığı mesaj(Kur’an)la İslam’ın aydınlığına çıkaran ve
tüm zamanlara örnek bir toplum oluşturan Hz. Peygamberin Çağrısı bugün
hala geçerliliğini korumaktadır. Bugün içinde bulunduğumuz modern
çıkmazın çözümü ortadadır: Rasulullah’ın
çağrısına  icabet etmek…        
islam ve Hayat,Güncel Vaaz ve Hutbeler
Download