YEZÎD b. DABBE zîd’den bestelenip okunmak üzere bir kaside yazmasýný istemiþ, o da kýsa vezinli gazel þiirini (Bâiyye) ona takdim etmiþtir (a.g.e., VII, 99-100). Velîd halife olunca kendisini kutlamak üzere sunduðu elli beyitlik Râiyye’sinin her beyti için -örneði görülmedik biçimde- 1000 dirhemle ödüllendirmiþtir (a.g.e., VII, 95-97). Yine Ebü’lFerec el-Ýsfahânî’nin bir rivayetine göre (a.g.e., VII, 100) Yezîd 1000 kaside nazmetmiþ, bazý Arap þairleri bu kasideleri kendi þiirleri arasýna katmýþtýr. Yezîd’in günümüze intikal eden bir divanýna rastlanmamýþtýr. Yezîd b. Dabbe mevlâsý sahâbî hanýmlardan Meymûne bint Kerdem el-Yesâriyye’den rivayette bulunmuþ (bk. Müsned, VI, 366; Ýbn Mâce, “Keffârât”, 18), kendisinden de oðlu Abdullah ve torunu Abdülazîm hadis nakletmiþtir. BÝBLÝYOGRAFYA : Müsned, VI, 366; Muhammed b. Habîb, Kitâbü Men nüsibe ilâ ümmihî mine’þ-þu£arâß (nþr. Abdüsselâm M. Hârûn, Nevâdirü’l-maŹû¹ât içinde), Kahire 1370/1951, I, 88-89; Buhârî, et-TârîÅu’l-kebîr, VIII, 358; Ebü’l-Ferec el-Ýsfahânî, elE³ånî (nþr. Abdullah Alâylî v.dðr.), Beyrut 1962, VII, 93-103; Mizzî, Teh×îbü’l-Kemâl, XXXII, 250-251; Ýbn Hacer, el-ݽâbe, IV, 415; a.mlf., Teh×îbü’t-Teh×îb, VI, 80; XI, 362; C. Zeydân, Âdâb (Dayf), I, 349; M. Nebîh Hicâb, Me¾âhirü’þ-þu£ûbiyye, Kahire 1961, s. 161; Ömer Ferruh, TârîÅu’l-edeb, I, 707-712; Sezgin, GAS (Ar.), II/3, s. 189; Mustafa Kýlýçlý, Arap Edebiyatýnda Þu‘ûbiyye, Ýstanbul 1992, s. 110-116. ÿKenan Demirayak – — YEZÎD b. EBÛ HABÎB ( ) Ebû Recâ Yezîd b. Ebî Habîb Süveyd el-Kureþî el-Mýsrî (ö. 128/745) ˜ Tâbiîn âlimi, muhaddis. ™ Hem annesinin hem babasýnýn köle olmasý dolayýsýyla kendisi de köle olarak doðup yetiþmiþ, daha sonra âzat edilmiþtir. Onu âzat eden efendisinden dolayý Kureyþ’in Benî Âmir b. Lüey kolunun mevlâsý diye kaydedilir. Aslen Sudan Nûbesi’ndeki Dongola’dan olan babasý 31 (652) yýlýnda Sudan’a yapýlan bir sefer sýrasýnda esir alýnýp Mýsýr’a götürülmüþtür. Yezîd, Mýsýr’da müslümanlarca kurulan Fustat (bugünkü Kahire) þehrinde muhtemelen 5053 (670-673) yýllarý arasýnda bir tarihte doðdu. Vefat ettiðinde yaþýnýn yetmiþ beþten fazla veya seksene yakýn olduðu þeklindeki rivayetler de bunu desteklemektedir. Yezîd’in en son vefat eden sahâbîlerden Abdullah b. Hâris b. Cez ez-Zübeydî (ö. 86/705) ve Ebü’t-Tufeyl Âmir b. Vâsile el518 Leysî’den hadis rivayet ettiði nakledilmektedir. Tâbiînden Ýskenderiye Kadýsý Ebü’lHayr Mersed b. Abdullah el-Yezenî, Ebû Vehb el-Ceyþânî, Saîd b. Ebû Hind, Ýkrime el-Berberî, Atâ b. Ebû Rebâh, Ubeydullah b. Abdullah b. Ömer, Sâlim b. Abdullah b. Ömer, Ýbn Ömer’in kölesi Nâfi‘, Süveyd b. Kays et-Tücîbî, Abdurrahman b. Muâviye b. Hudeyc gibi âlimlerden ilim tahsil etti ve hadis rivayetinde bulundu. Ýbn Þihâb ez-Zührî’den icâzetle hadis rivayet ettiðine dair nakil yanýnda ondan ve Nâfi‘den hiç hadis nakletmediði þeklinde bir rivayet de vardýr (Fesevî, II, 431). Kendisinden Saîd b. Ebû Eyyûb, Ýbn Ýshak, Hayve b. Þüreyh, Leys b. Sa‘d, Ýbn Lehîa ve Amr b. Hâris gibi âlimler hadis rivayetinde bulundu. Yezîd’in çok sayýdaki rivayeti Kütüb-i Sitte’de yer alýr. Genellikle dördüncü tabakadaki muhaddisler arasýnda zikredilirse de Ýbn Hacer onu beþinci tabakadan kabul eder. “Bir hadis duyduðunda onu kayýp eþya ilâný gibi ilân et; eðer tanýnýyorsa al, yoksa býrak” þeklindeki sözünden hadis naklinde bilinen rivayetlerle amel ettiði anlaþýlmaktadýr (Ýbn Receb, s. 413). Hilâfet makamýna yeni bir halife geldiðinde kendisine Mýsýr’da Ubeydullah b. Ebû Ca‘fer’den sonra Yezîd’in biat ettiðinin ifade edilmesi (Zehebî, TârîÅ, s. 305) onun siyasî mevkiini ve itibarýný göstermesi açýsýndan önemlidir. Þîa’ya karþý ilk üç halifenin hilâfetini meþrû kabul edenler arasýnda yer aldýðý ve bu görüþünü Mýsýr’da yaydýðý nakledilir (Zehebî, Te×kiretü’l-¼uffâ¾, I, 129). Yezîd’in, çaðdaþý Hasan-ý Basrî’nin tavrýna benzer bir siyasî tavrý benimsediði, yönetime karþý isyaný hoþ görmemekle birlikte yine mesafeli durduðu anlaþýlmaktadýr. Nitekim yönetimden çekindiði hususlarda öðrencilerine görüþlerini gizlice söyleyerek istihbarata karþý tedbirli davranmalarý uyarýsýnda bulunduðu (Kindî, Vülât, s. 64-65), hastalýðý sýrasýnda kendisini ziyarete gelen Mýsýr valisinin, “Üstünde sivrisinek kaný bulunan bir elbise ile namaz kýlmak câiz midir?” þeklindeki sorusuna, “Her gün insan katlediyorsun da bana sivrisinek kanýný mý soruyorsun” diye cevap verdiði nakledilir (Zehebî, TârîÅ, s. 305). Kendisinden çok sayýda fetva istenmeye baþlandýðýnda uzlete çekilmesi de güncel siyasetten uzak durma tavrýyla iliþkili olmalýdýr. Ömer b. Abdülazîz tarafýndan fetva vermeleri için Mýsýr’a tayin edilen üç kiþi arasýnda Yezîd’in de adý zikredilir. Hadis ve fýkýhtaki bilgisi yanýnda takvâsý ile de tanýnan Yezîd hadis âlimleri tarafýndan ittifakla sika ve hüccet kabul edil- miþtir. Onun rivayetlerinde irsâl yaptýðý da ileri sürülür. Yezîd Mýsýr’da ilk defa fýkýh eðitimini baþlatan, helâl ve haramý öðreten, fetva veren âlim diye tanýtýlýr ve ondan önce fiten, melâhim, tergýb gibi konularýn tartýþýldýðý kaydedilir. Ýlimlerin teþekkül devrinde yaþamýþ olan Yezîd’in dönemin özelliklerini yansýtacak þekilde fýkýh ve hadisi birlikte öðrettiði, fýkýh öðretiminde hadisler, sahâbe görüþleri ve ilk devir uygulamalarýný naklettiði, Mýsýr’da Leys b. Sa‘d ve Ýbn Lehîa ile geliþen fýkýh eðitiminde önemli bir basamak teþkil ettiði söylenebilir. Talebelerinden Ebû Huzeyme Ýbrâhim b. Yezîd, Ýbn Lehîa ve Mufaddal b. Fedâle Mýsýr kadýlýðý yapmýþtýr (Kindî, Vülât, s. 363-364, 368-370, 377). En önemli öðrencisi, müstakil bir mezhep sahibi olan ve kendisinden sonra Mýsýr’da fýkýh eðitimini geliþtiren Leys b. Sa‘d’dýr. Yezîd’in fýkýh konusunda herhangi bir eser yazdýðý bilinmemektedir. Ancak onun görüþleri ve rivayetlerinin Ýslâm’ýn erken dönem Mýsýr tarihinde ve müslümanlarýn ilk kazaî ve idarî uygulamalarýnda önemli bir yer tuttuðu, bu konuda eser yazdýðý veya ona ait rivayetlerden meydana gelen bir tarih eserinin en azýndan IV. (X.) asýr baþlarýna kadar mevcut bulunduðu anlaþýlmaktadýr (Kindî, Fe²âßilü Mý½r, s. 3-4). Nitekim bu kitap, baþta Fütû¼u Mý½r müellifi Ebü’l-Kasým Ýbn Abdülhakem olmak üzere Belâzürî, Muhammed b. Yûsuf elKindî ve Makrîzî’nin eserlerinde ilk fetihler dönemi Mýsýr tarihinin temel kaynaklarý arasýnda yer alýr. Yezîd’in bu etkisi Mýsýr tarihiyle sýnýrlý kalmamýþtýr. Zira siyer ve megazî yazýcýlýðýnda önemli bir yeri olan Ýbn Ýshak 115 (733) veya 119 (737) yýlýnda gittiði Mýsýr’da Yezîd’den özellikle bu konularda faydalanmýþ, hatta Resûl-i Ekrem’in davet mektuplarýný götüren elçilerin yaptýklarý konuþmalara dair rivayeti Medine’de hocasý Ýbn Þihâb ez-Zührî’ye göndererek teyit ettirmiþtir (Ýbn Hiþâm, IV, 221). Yezîd de Ýbn Ýshak’tan rivayette bulunmuþtur. Ýbn Ýshak’ýn eserini es-Sîre’si içinde günümüze ulaþtýran Ýbn Hiþâm tahsilini Basra’da tamamladýktan sonra gittiði Kahire’de yaþamýþ ve Yezîd’in önde gelen talebesi Leys b. Sa‘d’dan faydalanmýþtýr. Yezîd’in rivayetlerini ihtiva eden bir cüz Hamza Ahmed ez-Zeyn tarafýndan neþredilmiþtir (E¼âdî¦ü Yezîd b. Ebî ¥abîb el-Mý½rî, Kahire 2004). BÝBLÝYOGRAFYA : Ýbn Hiþâm, es-Sîretü’n-nebeviyye (nþr. Muhammed Ali el-Kutb – Muhammed ed-Dâlî Balta), Beyrut 1412/1992, IV, 221; Buhârî, et-TârîÅu’l-kebîr, VIII, 324, 336; Fesevî, el-Ma£rife ve’ttârîÅ (nþr. Ekrem Ziyâ el-Ömerî), Medine 1410/ YEZÎD b. EBÛ MÜSLÝM 1990, I, 701; II, 18, 431; Belâzürî, Fütû¼ (Rýdvân), s. 214-225; Kindî, el-Vülât ve’l-šuŠât (Guest), s. 12-13, 64-65, 363-364, 368-370, 377, ayrýca bk. neþredenin giriþi, s. 34-35; a.mlf., Fe²âßilü Mý½r el-ma¼rûse (nþr. Ali M. Ömer), Kahire 1997, s. 3-4; Ýbn Hibbân, e¦-¡išåt, V, 546; Ýbn Mencûye, Ricâlü Øa¼î¼i Müslim (nþr. Abdullah el-Leysî), Beyrut 1407/1987, II, 355-356; Mizzî, Teh×îbü’l-Kemâl, XXXII, 102-107; Zehebî, A£lâmü’n-nübelâß, VI, 31-33; a.mlf., TârîÅu’l-Ýslâm: sene 121-140, s. 304-306; a.mlf., Te×kiretü’l¼uffâ¾, I, 129-130; Ýbn Receb, Þer¼u £Ýleli’t-Tirmi×î (nþr. Nûreddin Itr), Dýmaþk 1398/1978, s. 413, 550; Makrîzî, el-ƒý¹a¹, I, 163, 166, 167, 206, 210, 246, 288, 294, 295, 296; II, 260; a.mlf., elMušaffa’l-kebîr (nþr. Muhammed el-Ya‘lâvî), Beyrut 1411/1991, I, 186; III, 655, 835; IV, 101, 484; V, 303; VII, 463; Ýbn Hacer el-Askalânî, Teh×îbü’tTeh×îb (nþr. Halîl Me’mûn Þîhâ v.dðr.), Beyrut 1417/1996, VI, 196; Ýbrâhim Ahmed el-Adevî, “Medresetü’t-târîpi’l-Ýslâmî fî Mýsr: Neþ,etühâ ve ehemmü mü,essisîhâ”, ¥avliyyâtü Külliyyeti dâri’l-£ulûm (1968-69), Kahire 1969, s. 72, 74. ÿTuncay Baþoðlu – — YEZÎD b. EBÛ MÜSLÝM ( ) Ebü’l-Alâ Yezîd b. Ebî Müslim Dînâr es-Sekafî (ö. 102/720-21) ˜ Emevî valisi. ™ Bazý rivayetlerde Haccâc b. Yûsuf esSekafî’nin süt kardeþi ve mevlâsý diye zikredilse de onun mensup bulunduðu Sakýf kabilesinin mevâlîsinden olduðu tesbit edilmiþtir (Câhiz, el-Bur½ân, s. 157; Cehþiyârî, s. 42). Yezîd’in kabiliyetini farkeden Haccâc kendisini Dîvânü’r-resâil ve þurta teþkilâtýnýn baþýna getirdi. Ayrýca Haccâc’a danýþmanlýk yapan Yezîd onun üzerinde etkili olmuþtur. Cehþiyârî, Haccâc’ýn Yezîd’e kendisi için 300, hanýmý için de 50 dirhem aylýk verdiðini, Yezîd’in de ihtiyaçlarýný karþýladýktan sonra kalan parayla muhtaçlara yardým ettiðini nakleder (el-Vüzerâß ve’lküttâb, s. 43). Haccâc vefatýndan önce Yezîd’i Kûfe ve Basra’nýn haracýný toplamakla görevlendirdi. Bazý rivayetlerde Yezîd’in bu göreve Haccâc’ýn ölümünün ardýndan Halife I. Velîd tarafýndan tayin edildiði de zikredilir. Hatta Yezîd’i çok beðenen halifenin Haccâc’ý dirheme, Yezîd’i ise dinara benzeterek bir dirhem kaybedip bir dinar bulduðunu söylediði rivayet edilmiþtir (Taberî, VI, 493). Yezîd bu görevini Velîd’in ölümüne kadar yaklaþýk dokuz ay sürdürdü (Cehþiyârî, s. 43). Yezîd b. Ebû Müslim, 96 (715) yýlýnda yeni halife Süleyman b. Abdülmelik tarafýndan görevinden azledilince Irak valiliðine getirilen Yezîd b. Mühelleb onu tutuk- layýp yargýlanmak üzere halifeye gönderdi. Halife Süleyman, Belka’da zincire vurulmuþ halde huzuruna çýkarýlan Yezîd’e ve Haccâc’a aðýr hakaretlerde bulundu; Haccâc’la ilgili olarak onu sorguya çekti. Yezîd b. Ebû Müslim halifeye Haccâc’ýn yaptýðý her þeyi babasý Abdülmelik’e ve kardeþi I. Velîd’e hizmet amacýyla yaptýðýný söyleyince halife kendisine, “Haccâc’ýn cehennemdeki durumunu tahayyül edebiliyor musun?” diye sordu. Bunun üzerine Haccâc’ýn Emevî hânedanýna yardým ettiðini, düþmanlarýna boyun eðdirdiðini, sevenlerini emniyet ve sükûn içinde yaþattýðýný söyleyen Yezîd halifeye, “Kýyamet gününde Haccâc’ý baban Abdülmelik’in saðýnda, kardeþin Velîd’i ise sol tarafýnda görür gibiyim; onu istediðiniz yere koyabilirsiniz” dedi. Yezîd’in bu sözlerinden etkilenen halifenin, kendini ve efendisini temize çýkarmadaki gayreti dolayýsýyla onu takdir ettiði bildirilir. Ardýndan yapýlan tahkikat neticesinde herhangi bir suçu tesbit edilemeyen Yezîd b. Ebû Müslim serbest býrakýldý. Sorgulama sýrasýnda Yezîd’in kabiliyetini ve resmî yazýþmalardaki maharetini anlayan ve Yezîd b. Mühelleb’den onun paraya önem vermeyen güvenilir biri olduðunu öðrenen Süleyman’ýn kendisini kâtip olarak görevlendirmek istediði, ancak yanýnda bulunan Ömer b. Abdülazîz’in Yezîd’in kendilerine sürekli Haccâc’ý hatýrlatacaðýný söylemesi üzerine bundan vazgeçtiði nakledilir. Öte yandan halifenin Yezîd’i önceki görevine iade etmek istediði, Ömer b. Abdülazîz’in karþý çýkmasý üzerine bundan vazgeçtiði de zikredilir (Belâzürî, VIII, 113). Serbest býrakýldýktan sonra Kûfe’ye giden Yezîd b. Ebû Müslim’in tekrar tutuklandýðý anlaþýlmaktadýr. Nitekim Süleyman’ýn yerine hilâfete gelen Ömer b. Abdülazîz’in Kûfe’ye gönderdiði Muhammed b. Yezîd el-Ensârî, Yezîd dýþýndaki tutuklularýn tamamýný serbest býraktýðýný, bu yüzden onun kendisine karþý büyük kin beslediðini ve intikam için yemin ettiðini söylemiþtir (Halîfe b. Hayyât, s. 334). Daha sonra affedilen Yezîd, Bizans sýnýrlarýna giderek orduya katýldý. Yezîd’in Dâbýk’ta bulunduðunu öðrenen Halife Ömer’in onun yer aldýðý bir ordunun zafer kazanmasýndan memnun kalmayacaðýný söyleyerek Yezîd’in kendisine gönderilmesini emrettiði, ayrýca yýllýk atâsýný 2000 dinardan 30 dinara indirdiði bildirilmektedir (Ýbn Asâkir, LXV, 393). Yezîd b. Ebû Müslim, Ömer b. Abdülazîz’in yerine geçen II. Yezîd tarafýndan 101 (719-20) yýlýnda Ýfrîkýye ve Maðrib valiliði- ne tayin edildi. Ancak Kayrevan’a ulaþtýktan kýsa bir süre sonra bir isyan veya suikast neticesinde öldürüldü (102/720-21). Kaynaklarda onun öldürülme sebebiyle ilgili olarak iki farklý rivayet nakledilir. Taberî, Yezîd’in Irak’ta efendisi Haccâc’ýn mevâlîye karþý takip ettiði siyaseti burada da uygulamaya kalkýþtýðý için öldürüldüðünü söyler. Buna göre Yezîd, kýrsal kesimden þehirlere göç eden Berberî asýllý mevâlîyi köylerine geri gönderme ve onlardan müslüman olmadan önce alýnan cizyenin alýnmaya devam edilmesi kararýndan dolayý harekete geçen isyancýlar tarafýndan öldürülmüþtür (TârîÅ, VI, 617). Bazý tarihçiler ise onun öldürülme sebebini Kayrevan’da Mûsâ b. Nusayr’ýn oðlu Abdullah ve mevâlîsine karþý davranýþýna baðlamaktadýr. Yezîd valiliðe tayin edildiði günlerde Suriye’de bulunan Abdullah b. Mûsâ ile birlikte Kayrevan’a gitmiþ, orada Abdullah’ý tutuklayarak bölgedeki askerin beþ yýllýk erzakýný malýndan karþýlamasýný istemiþ, ayrýca Mûsâ b. Nusayr ailesinin Berberî asýllý mevâlîsinin mallarýna el koyup yakýnlarýna ve muhafýzlarýna daðýtmýþtýr. Ellerini damgalayýp onlarý köleleþtirdiði de söylenir. Ayrýca önceki valiyi tutuklatýp ona þiddetli iþkence yaptýrýnca muhafýzlarýndan biri tarafýndan öldürüldüðü nakledilir. Ýbn Abdülhakem, suikast düzenlemekle itham edilen Abdullah b. Mûsâ’nýn da Halife II. Yezîd’in emriyle öldürüldüðünü kaydeder (FütûÅu Mý½r, s. 242-243). Bu konuyla ilgili baþka rivayetler de vardýr. Ýsyancýlar Yezîd’i öldürdükten sonra ensarýn mevlâsý Muhammed b. Yezîd’i baþlarýna geçirdiler; Halife Yezîd b. Abdülmelik’e temsilci göndererek Yezîd b. Ebû Müslim’i haklý gerekçelerle öldürdüklerini ve kendisine itaatten ayrýlmadýklarýný haber verdiler. Halife de Yezîd’in yaptýklarýný benimsemediðini bildirdi ve Muhammed b. Yezîd’in valiliðini onayladý (Taberî, VI, 617; Cehþiyârî, s. 57). Kýsa süre sonra da onu görevinden alýp Ýfrîkýye valiliðine Biþr b. Safvân el-Kelbî’yi getirdi. Yezîd b. Ebû Müslim’in hitabet ve kitâbet sanatýndaki maharetinden övgüyle söz edilir. Onun Hâricîliði benimsediði, ancak bunu gizlediði de rivayet edilir (Müberred, III, 170; Ýbn Asâkir, LXV, 390). BÝBLÝYOGRAFYA : Halîfe b. Hayyât, et-TârîÅ (Ömerî), s. 308, 326, 334; Câhiz, el-Beyân ve’t-tebyîn, I, 292, 395396; II, 203-204; a.mlf., el-Bur½ân ve’l-£urcân (nþr. Abdüsselâm M. Hârûn), Beyrut 1990, s. 156157; Ýbn Abdülhakem, Fütû¼u Mý½r ve’l-Ma³rib (nþr. Ali M. Ömer), Kahire 1415/1995, s. 242243; Belâzürî, Ensâb, VII, 359-361; VIII, 106-108, 113, 282, 286; XIII, 353; Müberred, el-Kâmil (nþr. 519