Bir Yıldız Sisteminde Canlılığın Oluşması İçin Gereken

advertisement
Bir
Yıldız
Sisteminde
Canlılığın
Oluşması
İçin
Gereken Etmenler
Bilinen yaşamın yalnızca Dünya’da oluşarak, başka gezegen ve
yıldız sistemlerinde oluşmamış olmasının birçok nedeni var. Bu
yalnızca Dünya’yı sarıp koruyan bir ozon tabakası olmasından
çok daha karmaşık bir mevzu. Dünya’daki yaşamın korunmasında
Jüpiter dahi büyük role sahip.
Her şeyden önce dünya bir kayaç gezegen. Bunun anlamı sert bir
zemin
barındırıyor
ve
en
üst
katmanında
yoğun
olarak bulunan maddeler bugün bilinen organik maddelerin
oluşabilmesi için yapı taşı konumunda. Dünya’daki hayat temel
olarak Karbon atomunun üzerine kurulmuştur. Güneş sisteminde
bulunan gaz devleri bir canlının yaşamasının mümkün olmadığı
bölgelerdir. Bu gezegenler büyük ölçüde gazdan oluştuğundan
dolayı kendisine yaklaşan herhangi bir cismi doğruca merkezine
çeker ve orada yüksek basınçtan dolayı ezerek kendi
çekirdeğine ekler. Gaz devleri doğrudan canlıların veya
herhangi başka bir maddenin barınmasına elverişli olmasa da,
yüksek kütlelerinden dolayı çevrelerinde tuttukları, kayaç
gezegen büyüklüğündeki katı haldeki uydularının yaşam
barındırma olasılığı vardır. Fakat örneğin Jüpiter bu tarz
uydulara sahip olsa da, aynı şekilde çevresinde yüksek
radyasyon barındıran kuşaklara da sahiptir. Bunun nedeni
Jüpiter’in sahip olduğu devasa manyetosferidir. Jüpiter’in
manyetosferi Güneş Sistemindeki en büyük boyuta sahip
oluşumlardan biridir ve çıplak gözle görülmesi mümkün olsa
gökyüzünde Ay büyüklüğünde bir alan kaplardı.
Dünya büyük oranda stabil bir atmosfere sahip. Bu atmosfer ne
tüm maddeleri ezecek kadar yoğun ve geniş; ne de gezegeni her
an terk edecek veya kullanılamayacak kadar seyrek. Atmosfer
canlıların oluşumundan bu yana besin sindirimi veya üretimi
için kullandıkları çeşitli gazları içeriyor. Besinini
fotosentez
yoluyla
sağlayan
canlılar
atmosferdeki
karbondioksiti besinin hammaddesi olarak kullanırken, besinini
diğer canlılardan karşılayan canlılar ise bu besini sindirmek
için aynı atmosferdeki oksijen gazını kullanır. Bunun dışında
atmosfer gezegenin hasar almasını, aldığı hasarları da kendi
kendine onarabilmesini sağlıyor. Ay’ın yüzeyince bolca krater
bulunurken Dünya’nın bu açıdan çok daha rahat olmasının nedeni
de budur. Dünya’ya her gün düşen sayısız göktaşı hızından
dolayı atmosferde sürtünmeden erirken, yeryüzüne ulaşıp krater
açan göktaşlarınınsa kraterleri atmosfer aracılığıyla zamanla
yok olur. Dünyanın bir bölgesinde herhangi bir şekil bozukluğu
olduğunda gaz ve su kütleleri başta olmak üzere doğal
kuvvetler bu bölgeyi onararak büyük oranda eski haline
çevirir. Venüs de bir
atmosfere sahip olmasına
rağmen onun atmosferi aşırı
yoğun ve yüksek sıcaklık
barındıran bir atmosferdir.
Venüs yüzeyinde bu yüzden
basınç ve sıcaklık değil
canlıların,
mekanik
cihazların dahi kolayca
harap olmasına neden olacak kadar yüksektir. Bunun nedeni sera
etkisidir. Venüs’ün bir zamanlar Dünya gibi bir gezegen
olmasının, dolayısıyla Dünya’nın geleceğinin de Venüs gibi
olmasının ihtimali yüksek.
Dünya işlevsel bir manyetosfere sahi ve pusulaların Dünya
üzerindeyken çalışabilmesini sağlayan kuvvet de bu. Dünyanın
merkezinde eriyik halde bulunan demir – nikel alaşımı hareket
halindedir ve dünyayı büyük bir mıknatısa çevirir. Dünya bu
sayede güneşten gelen solar rüzgarları kendinden uzaklaştırır.
Manyetosfer bu açıdan bir kalkan görevi görür. Bu olay
gerçekleşirken güneş rüzgarlarından kaynaklı yüklü parçacıklar
Dünya’nın kutuplarına itilerek aurora (kutup ışıkları) denen
doğa olayı gerçekleşir. Mars da bir zamanlar etkin bir
manyetosfere sahip olmuşsa da artık düzensiz ufak manyetik
bölgeleri olan bir gezegen konumundadır. Sonuç olarak Mars bu
yönde korunabilme yeteneğini kaybetmiştir.
Dünya atmosferinin bir katmanını oluşturan iyonosfer ise
iyonize olmuş gazdan oluşmuştur. Bu katman aurora olayının
yoğun olarak gerçekleştiği katmandır. İyonosfer 30 mHz altı
frekansa sahip dalgaları yansıtır ve Dünya’daki karasal
yayınların daha verimli iletilmesini sağlar. Dünya’yı
elektromanyetik dalgalardan koruyan bir başka etmendir.
Ozonosferin önemi ise elbette göz ardı edilemez. Güneşin
yaydığı enerjinin bir kısmını oluşturan morötesi (UV)
ışınların büyük kısmı bu katman tarafından emilir ve Dünya’ya
ulaşması engellenir. Bu ışınlar canlı hücrelerin, kalıtsal
maddelerin yapısını bozarak kanser olarak bilinen bilinçsiz
zombi yapılara dönüşmesine neden olur. Ultraviyole ışınlar
elektromanyetik spektrumda görünür ışıktan sonra gelen, ondan
daha yüksek frekansa sahip ışınlardır. Ultraviyole ışınlarla
başlayan, yüksek frekanslı tüm ışınlar canlı hücrelerde
tahribata neden olan iyonlaştırıcı etkiye sahiptir.
Dünya’daki yaşamın korunmasını sağlayan en önemli olgulardan
biri de Dünya’nın konumu sayılabilir. Dünya yıldızı Güneş’in
yaşam kuşağı denen bölgesinde bulunur. Yıldızların çevresinde
dolaşan gökcisimlerinin canlıların yaşamasına engel
oluşturacak şekilde aşırı soğuk veya aşırı sıcak olmayan,
optimum yörünge bölgelerine yaşam kuşağı denir. Yeni gezegen
araştırmalarında ilk kontrol edilen verilerin başında gelir.
Bir gezegen yıldızının yaşam kuşağında yer alıyorsa o
gezegenin yaşam barındırma ihtimali bulunur.
Elbette su gibi, organik maddelere doğrudan bir zararı olmayan
ve organik tepkimelerin çok hızlı gerçekleşmesini sağlayan
temel bir sıvı da yaşam içeren bir gezegende olmazsa olmazdır.
Bu yüzden yeni bulunan gezegenlerde ilk kontrol edilen
durumlardan biri de sıvı su içermesidir.
Tüm bunların dışında, Dünya’nın korunmasını sağlayan en tahmin
edilemez faydayı ise Jüpiter sağlar. Dünya’dan çok uzakta
bulunan bu Güneş Sistemi’nin Hulusi Kentmen’i Güneş Sistemi’ne
dışarıdan sızan, özellikle Oort Bulutu’ndan itilen
asteroidleri kendine çeker ve Dünya’ya ulaşmasını engeller.
Dünya’ya yaklaşamadan çoğu asteroid Jüpiter tarafından
yutulur. Canlılığın oluşacağı farklı yıldız sistemlerinde dış
gezegen katmanında Jüpiter gibi bir gaz devi bulunması bu
açıdan önemlidir. Yine Jüpiter bu kendine çektiği gök
cisimlerini parçalara ayırır ve yörüngesinde yüksek hızda
dönmelerine neden olur. Bu yüzden Jüpiter’in çevresinde bir de
yüksek hızda dönen ufak parçalardan oluşan kemerler vardır.
Jüpiter uydularında yaşam oluşumunu tehdit eden bir diğer
unsur ise budur.
Download