Farklılık Sorunu Her insan birbirinden farklıdır. Bu basit gerçekliği ısrarla kabullenememiş ve bir türlü normal karşılamayan varlıklar oluşumuz tarih boyunca başımıza dert olmuştur. Bu durum büyük ihtimalle gelecekte de devam edecektir. İnsanlığın bütün sistemlerini sınıflandırma temelli kurmuş olması ve kendi arasında sürekli guruplar kuruyor olması ne yazık ki “insanın olduğu yerde çatışma vardır” sözünü sonuna kadar desteklemektedir. Hiç kurtulamadığımız bu hoyrat ötekileştirme alışkanlığımız, yapabileceklerimizi sürekli aşağı çekecek, bir üst seviyeyi gerçekleştirmemize, “yıldızlara ulaşmamıza” hep engel olacaktır. Leviathan Uyanıyor adlı kitap, Mars’ı, Ay’ı, Asteroit Kuşağı’nı ve dış gezegenlerin uydularını kolonileştirmiş olduğumuz uzak bir gelecekte geçmesine rağmen oldukça yakından bildiğimiz bir konuyu ele alır: Savaş. Kitabın yazarlarına üzülerek katılıyorum ki ne kadar gelişirsek gelişelim savaşmak insanlığın vazgeçilmez gerçeklerinden biri olacaktır. Bana sorarsanız bunun nedeni son derece açık ve net. Uygarlık tarihimiz boyunca dünyayı ve kendimizi algılayış biçimimizi sorumlu tutuyorum. Türümüz, gezegenimizi sürekli gruplandırma aracılığıyla tanımlamış, düşünce sistemimiz hep sınıflandırma yöntemi üzerine kurulmuştur. Bu düşünme yöntemleri kendi başlarına zararlı olmamalarına, bilhassa algı dünyamızı kolaylaştırmalarına rağmen tüm insani sorunların temeli olarak nitelediğim “ayrımcılık” problemini doğururlar. İnsanların “bir gurubun parçası olma” içgüdüsü de bu problemi kolayca güçlendirir. Aidiyet duygusu insanın en temel içgüdülerinden biridir. Kendimizi güvende hissetmemizi sağlar. Her insan sayısız grubun, sayısız zümrenin bir parçasıdır. Örneğin ben: Bilkent Üniversitesi öğrencisi, genç, Türk, Galatasaraylı, tek çocuk, liberal, erkek, beyaz, kısa boylu, agnostik, Ankaralı ve İngilizce bilen gibi pek çok kimliğe sahibim. Bu kimliklerim sonucu bazen, sosyalist, Fenerbahçeli veya Ermeni gibi üyesi olmadığım gruplarla fikirsel ayrılıklara düşsem de bu grupların düşüncelerine ve varlıklarına her zaman saygı göstermeye çalışırım. Ne yazık ki insanlık tarihine baktığımızda “saygı gösterme” ve “birlikte huzurlu yaşam” ilkelerinin çoğunlukla çiğnendiğini gözlemleriz. İnsanlar, parçası oldukları sınıfları yüceltmeye çalışırken çoğunlukla bunu “diğer” grupları ötekileştirerek ve ezmeye çalışarak gerçekleştirmişlerdir. Sürekli farklılıkların vurgulanması, insanların karşı gruplara nefret ve güvensizlik ile bakmasıyla sonuçlanır. Leviathan Uyanıyor’da birbirlerini, yaşadıkları cisimlerin yerçekimleri sonucu farklılaşmış iskelet yapıları üzerinden başkalaştıran iç gezegenliler, kuşaklılar ve dış gezegenliler arasında çıkan savaşın temelinde 1 karşılıklı güvensizlik ve ön yargılar vardır. Uygarlık tarihindeki savaşların büyük çoğunluğu da yine aynı şekilde karşılıklı ötekileştirmenin birlikte yaşamayı imkânsız hâle getirdiği durumlarda gerçekleşmiştir. İnsanların farklılıkları öne çıkarma huyu artık kabullenmemiz ve bir çözüm yolu aramamız gereken bir gerçekliktir. Üstün olmak son derece yapay ve galibi olmayan bir yarıştır. Kimse kimseden mutlak şekilde üstün değildir ve olamazdır da. Farklılıklarımızı bir “üstünlük” olarak görmek ve diğer insanlarla kıyaslamalar yaparak yarışmak oldukça sağlıksız bir düşünce sistemidir. Herkes kendi çapında özeldir ve bireysel farklılıklar bizi biz yapan, bize kimlik kazandıran ögelerdir. İnsanların farklıları tehdit olarak algılayarak kendi özelliklerini dayatması ve farklılıkları yok etmeye çalışması günümüzün bütün sorunlarının kökeninde hissedilebilir. Toplumların bu genişleyici tavırlardan vazgeçme zamanı çoktan gelmiştir. O zaman niye hâlâ savaşıyoruz, niye ısrarla her türlü ayrımcılık şekilleri icat etmeye bir dur demiyoruz? Artık derhâl gerek bireysel, gerekse toplumsal düzeyde bu gelişmemiş tavırları bir yana bırakıp kendimizi en etkili şekilde geliştirmeye odaklanmalıyız. İnsanlar arasında farklar vardır ve her zaman da olacaktır. Bu bir çatışma nedeni yerine bir zenginlik olarak görülmeye başladığında insanlık devasa bir mesafe kat edecektir ve fikrimce hiç hayâl edemediğimiz hedeflere ulaşmayı başaracaktır. Bu ideal kulağımıza ne kadar güzel gelse de ne yazık ki Leviathan Uyanıyor kitabının resmettiği gelecek modelinde olduğu gibi ayrımcılık ve savaşlar insanlığı uzun süre terk etmeyecek gibi gözüküyor. Ta ki insanlar başkalaştıracakları yeni bir uygarlık buluncaya kadar… 2