1.ÜNİTE *İslam alimleri dini genelde hak ve batıl şeklinde sınıflandırmıştır. *Kuran’da diğer inanç sistemlerine din denilmektedir. İlahi vahye dayanmayanlara batıl din demişlerdir. *İlahi vahye dayanmakla birlikte Allahtan geldiği şeklini koruyamamış yahudi ve hristiyanlık gibi dinlere MUHARREF DİN denilir. *Klasik dinler tarihi kitapları ise hak dinlere MİLEL, batıl dinlere de NİHAL adını vermişlerdir. *Dinler, kaynağına göre 2 ye ayrılır: -Semavi din -Beşeri din *Kutsal kitaplarda bulunup bulunmamasına göre : -Ehli kitap (yahudi ve hristiyanları) -Kitabı olduğu şüpheli dinlerde (mecusiler ve maniheistler) *Dinler iki biçimdede sınıflandırılmıştır: -Tek tanrılı dinler -Çok tanrılı dinler *Bunlarda ilkel dinler, milli dinler ve dünya dinleri olarak 3 kısma ayrılır. * İslam düşüncesinde bir terim olarak iman: Hz.Peygamberin vahiy yoluyla getirdiği tüm hususlarda tereddütsüz tasdik etmek ve getirdiklerine inanmak demektir. *İmam Mâtüridî, İmam Eş’arî, Bakıllanî, Cüveynî, Gazzalî ve Ebu’l-Muîn en-Nesefî imanın kalbin tasdikinden ibaret olduğunu savunmuşlardır. * Ancak Mürcie ve Kerramiyye mezheplerinin imanı tanımı “inanılması gereken inanç esaslarını kalbin tasdiki olmaksızın, dil ile ikrar etmek yeterlidir” şeklindedir.. * Cehmiyye ve Neccâriyye mezheplerine göre kişinin iman esaslarını sadece bilmesi mümin olması için yeterlidir. * Matüridî ve Mu’tezilî âlimler ise (mu’min olmak için) bunun yeterli olmadığını ve eğer bu yeterli olsaydı her âlimin mümin olması gerekeceğini söyleyerek onları eleştirmişlerdir. Her âlimin mümin olması ilkesi benimsenirse nitelik aranmaksızın bütün bilginlerin mümin olması gerekecektir. *İmanın bilgiden ibaret olması halinde her cahilin kâfir, her bilgininde mümin olması gerekir diye diğer alimlerden itiraz gelmiştir. *İman-Amel ilişkisini savunan görüş : Hâriciyye, Mu’tezile, Şia ve Zeydiyye mezhepleri ile Selef âlimleridir. Onların savunduğu temel görüş, imanın tasdik, ikrar ve İslam’ın amel rükünlerini bizzat yapılmasından ibaret gören daha geniş bir anlayıştır. *Ayrıntılı bir şekilde tek tek iman esaslarına açık ve geniş bir şekilde inanmaya TAFSİLİ İMAN denir. *İman ve islam İmam Mâtüridî’ye göre Kur’ân ve Sünnet’te ayrı zikredilse da iman ve İslam aynıdır *İman ve islam konusunda İmam Eş’arî islamın imandan daha geniş olduğunu ve islamın imanı kuşattığını söyler. *Bir kimsenin çevresindeki ana baba kardeş komşu hoca ve değer verdiği diğer kişilere bakarak hiçbir araştırma yapmadan inanmasına taklit, bu tür imanadataklidî iman denir. Böyle bir kişiyede mukallit adı verilir. *İslam inanç esaslarını araştırıp delil, akıl, tefekkür ve düşünceye dayanarak iman etmesine önem vermiştir.Böyle iman türüne TAHKİKİ İMAN bu imana sahip kişiyede MUHAKKİK adı verilmiştir. * Ebû Hanîfe ve İmam Mâtüridî, mukallidin imanının geçerli olduğuna hükmetmiştir. Eş’ariyye mezhebi de onların bu görüşüne katılmaktadır. Ancak bu iki mezhebe göre de mukallit,araştırmayı terk etmesinden dolayı sorumlu görülmektedir. * Mu’tezile mezhebi, mukallidin imanını geçerli görmemiş hatta müminin, aklını kullanmak suretiyle iman esaslarını başkaları karşısında savunabilecek bir konumda olmasını istemişlerdir. * İman konusunda tartışmalardan biri de “ben inşallah müminim” demenin caiz olup olmadığıdır. Bu hususa imanda istisna denir.Matüridiler, İnançla ilgili konularda kuşku olmaz düşüncesini benimsemişlerdir. * Diğer taraftan Eş’arîler, imanın hakikati ile ilgili değil ama olgunluk hali ve neticesiyle ilgili olarak imanda istisnayı mümkün görmüş, yani “ben inşallah müminim” demeyi mahzurlu saymamışlardır. *Din insana şunları temin eder: -Ulvi duygular kazanmasını, -Olaylar karşusunda direnç kazanmasını, -Ruhi olarak gelişip moral ve güç kazanmasını -Madde karşısında eğilmeyip metin olmasını *Dinin genel tarifi şunlardır: -Düşünce ve inanca dayalı değerlendirmeleri içerir, -Her türlü tavır ve davranışları içerir, -İnsanın diğer insanlar ve varlıklarla olan ilişkilerini düzenlerken dikkat etmesi gereken ilkeleri barındırır. -Sosyal davranışlarını belirlerken toplumların etnografyasına etki eder *İmanın kelime karşılığı şudur: -Başkasına güven duygusu vermek -Güven içinde yaşamak -Kalben sükuna kavuşmak -Kendisine doğru görüneni itiraf etmek *İmanı kalbin tasdiki olarak görmeyen İmam Maliktir. 2.ÜNİTE * İslam: Arapça aslı silm veya selm olan İslâm, sözlükte: “ kurtuluşa ermek, boyun eğmek, teslim olmak, barış yapmak” anlamlarına gelmektedir. *İslam Dini genel iskelet olarak 3 kısımda incelenir: 1. İslâm dininin inançla (itikat) ilgili hükümleri, 2. İslâm dininin davranışlarla (muâmelât) ilgili hükümleri, 3. İslâm dininin ahlâkla ilgili hükümleri *İnançla ilgili hükümlere aslî, yapıp etmelerle yani ibadet ve muamelâtla ilgili olanlarına fer'î esaslar denir. *İtikat: "Bir şeye gönül bağlamak, düğüm atmışçasına kesinlikle inanmak ve bütünüyle benimsemek” anlamlarına gelir. *İtikat esasları ile ilgili gönülden bağlanılan şey (veya kesinlikle inanılan değer) AKİDE adını alır. Çoğulunaakaid denir. *Bazı itikâdî hükümler etrafında İslâm tarihi boyunca ihtilaflar yaşanmıştır. Bu sebeple onların kesin ve açık olma özellikleri ortadan kalkmıştır. Bu çeşit inanç esaslarına zannî inanç esasları denir ve ilgili itikadi mezhebin dünya görüşü olarak nitelendirilebilir. *Kaynaklarda davranış ve fiillerle ilgili olarak 3 ana konu işlenir : -İbadetler -Muameleler (muamelât) -Cezalar *İslam dinini 3 önemli ilke oluşturur. İnanç bunların en önemlisidir, amel ve ahlak hükümleride bu inanç esaslarına dayanır. *İslam kelimesinin anlamında bulunan özellikler : -Boyun eğmek -Teslim olmak -Teslim etmek -Barış yapmak *İslam kelimesinin Kuran-ı Kerim ‘ deki anlamı: -Tevhid inancını evrene yayma düşüncesien sahip olmak *İslam inanç esasları : -Kesinlik -Açıklık -Değişkenlik -Beşeri müdahaleye açık olmamak *Aile hukuku birikimleri islamın inanç esası kapsamına girmez. 3.ÜNİTE *Tanrının varlığı meselesi ilk dönem Yunan Felsefesi’nin de temel konularından birini oluşturur. Bu dönemde Eflatun’un hareketin nihaî kaynağını ruha bağlaması ve Aristo’nun ilk sebep (illet-i ulâ) veya ilk hareket ettirici (muharrik-i evvel) teorisini benimsemesi ile birlikte Tanrı’nın varlığı konusu tartışılmaya başlanmıştır * İslam’da Allah’ın varlığını ispatlamak için yapılan tüm faaliyetlere İSBAT-I VACİP denir. *Kur’an’da “âfâk ve enfüs” olarak ifade edilen, dış ve iç âlemin varlıkları arasında görülen düzen, ahenk ve güzellik yüce bir yaratıcının varlığına en açık delil olarak sunulmaktadır. *İslâm âlimleri Allah’ın varlığını genelde kozmolojik ve teleolojik delillere dayalı bir yöntem içinde ispatlamaya çalışmışlardır.Bu nedenle alimler arasında şu delilller şöhret bulmuştur: -Hudûs delili -İmkan delili -Gaye ve nizam delili * Hudûs delili; evrenin yaratılmış olduğu ve her yaratılmışın da bir yaratıcıya muhtaç olduğundan hareketle Allah’ın varlığını ispata çalışan bir delildir. * Kelâm âlimleri, bu (Hudus)delili daha çok cevher-araz esasına dayalı bir yöntem içimde ele almışlardır. Buna göre kâinatı oluşturan cisimler bir öz (cevher) ile bu özün taşıdığı vasıflardan (araz) meydana gelmiştir.. * İmkân delili, varlıkları zorunlu (vâcib) ve zorunsuz (mümkün) varlıklar olmak üzere ikiye ayıran bu delileAristo’da da rastlanmaktadır. Âlimlere göre zorunlu varlık varlığı kendinden olan ve varolmak için bir başkasına muhtaç olmayan varlıktır. Bu özellik sadece Allah’ta mevcuttur. Mümkün varlık ise kendi kendisini varedici güce sahip olmayan ve varolmak için bir başkasına ihtiyaç duyan varlıktır. *Ayrıca İmkân delili, Farabi ve İbn Sina tarafından tam olarak ortaya konulan bu delil, Şehristani’denitibaren kelâm bilginleri tarafından da kullanılmaya başlanmıştır. *Gaye ve Nizam Delili ; İslâm düşüncesinde gaye ve nizam delili olarak bilinen teleolojik delil, temelde evrende bir düzenin olduğu ve bu düzendeki her varlığın belirli bir gayeye yönelik olarak yaratıldığı öncülünden hareket eder. Neticede, bu düzenin kendiliğinden meydana gelemeyeceği dolayısıyla da bir yapıcısının olması gerektiği sonucuna ulaşır. *Ayrıca Gaye ve Nizam Delili; Gazzâlî, İbn Rüşd, İbn Teymiyye ve İbnü’l-Kayyim el-Cevziyye’nin de içinde bulunduğu birçok âlim tarafından tercih edilmiştir. *İbn Rüşd, Gaye ve Nizam Delilini hikmet ve inâyet delili olarak tanımlanmıştır. * Tabiatın yapısını ve işleyişini inceleyen pozitif bilimler geliştikçe gaye ve nizam delili de kuvvetlenmekte, itibar kazanmaktadır. * İslam âlimleri, Allah’ın birliği konusunu naklî deliller yanında aklî delillerle de ispatlamaya çalışmışlardır. Bu konuda, yeryüzünde Allah’tan başka tanrılar olması durumunda tabiattaki düzenin bozulacağını beyan eden ayetlerden yola çıkan âlimler “burhân-ı temânû” olarak bilinen bir delil oluşturmuşlardır. Bu delile göre tabiatta gözlemlenen kozmolojik düzen Allah’ın bir olduğunun delilidir. Aksi halde çok tanrılı bir dünyada kargaşanın olması kaçınılmazdır. * Kur’anda Allah’ı en öz biçimde anlatan surelerin başında İhlâs suresi gelir: “De ki O Allah birdir. O Samed’dir. Doğurmamıştır, doğrulmamıştır. Hiçbir şey O’na denk değildir” (el-İhlâs 112/1-5). İhlas suresinde Allah tasvir edilmemiş, tavsif edilmiştir. *Allah’ın isimleri: -Zâtî isimler; mutlak manada Allah’ın zatını ilgilendiren; el-Evvel, es-Samed, el-Kuddüs, el-Celîl -Kâinati ilgilendirenler ise, tabiatın yaratılışına ve işleyişine temas eden; el-Hâlik, el-Bârî ve el-Musavvir -İnsanla ilgili olan ilâhî isimler ise; el-Adl, el-Hakem ve el-Fettâh gibi insana yönelik olanlardır. *Allah'ın sıfatları 3 kısma ayrılır: - Selbî veya tenzihî sıfatlar : Bu sıfatlar Allah’ı şânına yakışmayan, acziyet ve eksiklik ifade eden, yaratılmışlık özelliği taşıyan ve bu sebeple de O’ndan nefyedilmesi (tenzih) gereken sıfatlardır. -Subuti sıfatlar : Bu sıfatlar Allah’ın zatına nispet edilen ve O’nun ne olduğunu belirten niteliklerdir. -Fiili sıfatlar : İlâhî sıfatlar içinde Allah-kâinat-insan ilişkisini ifade edenler, fiilî sıfatlar grubunu oluşturmaktadır. * Selbî veya tenzihî sıfatlar : -Vücud: Allah’ın varolması -Kıdem: Allahın varlığının başlangıcının olmaması -Beka: Allahın varlığının sonunun olmaması -Kıyam binefsihi: Allahın kendisiyle kaim olması ve bu hususta başkasına ihtiyaç duymamasıdır. -Vahdaniyet: Tek ve bir olan eşi ortağı bulunmaması -Muhalefetün lil havadis: Allahın sonradan olan yaptıklarına benzememesidir. *Sübuti sıfatlar: -Hayat:Allahın canlı ve diri olmasıdır -İlim:Allah tealanın bilme sıfatıdır -Semi:Allahın herşeyi işitmesidir -Basir:allahın herşeyi görmesidir -Kudret:Allahın herşeye gücünün yetmesidir -İrade:Allahın dilemesi ve istemesi anlamına gelir -Kelâm sıfatı:Allhın konuşma sıfatı insanlarda olduğu gibi harfler sesler ve konuşmaya yarayan organlar aracılığıyla değildir.Allah bunlardan münezzeh ve yücedir. *Maturudiler, kudret sıfatından ayrı bir tenvin sıfatının varlığını savunmuştur. *Eşariler, ilim irade ve kudret sıfatını yaratma için yeterli görmüştür. *Şia alimleri ise subuti sıfatları zâti ve fiili olmak üzere 2 ye ayrılmıştır. *Hudüs delili ve İmkan delili nin karşılaştırılması: -Hüdüs delili daha çok kelam alimleri, imkan delilleri ise islam filozofları tarafından kullanılmıştır. -Hudüs delili, alemin yaratılmışlığından ve sonradanlığından imkan delili ise alemin yapısı itibariyle bir başka varlığa muhtaç olmasından hareket ederek Allahın varlğını ispata çalışır. -Alem tüm unsurlarıyla birlikte değişken bir yapıdadır cümlesi isbat-ı vacip delillerinden HUDÜS DELİLİNE ÖNCÜLDÜR.