UKAYL (Benî Ukayl) ve akþam namazýný burada kýldý. Hemen ertesi gün Kureyþ müþriklerine müslümanlarýn kendilerinden korkmadýðýný göstermek için Hamrâülesed Gazvesi’ne çýktý. Bu savaþta Ýslâm ordusunun uðradýðý yenilgi ve düþman tarafýndan þehidlere yapýlan muamele müslümanlarý üzüntüye boðdu. Medine’deki münafýklar ve yahudiler ise sevinçlerini belli etmekten çekinmediler; Resûl-i Ekrem, Ýslâm ve müslümanlar hakkýnda küçültücü ifadeler kullanmaya baþladýlar. Hz. Ömer, Resûlullah’ýn yanýna gelerek Medine’de bu tür incitici davranýþlarda bulunan münafýk ve yahudileri öldürmek amacýyla izin istedi. Hz. Peygamber, Allah’ýn Ýslâm’a yardým edip onu üstün kýlacaðýný belirttikten sonra yahudiler için, “Onlar bizim zimmetimizdedir, ben onlarý öldüremem”; münafýklar için de, “Ben ‘lâ ilâhe illallah Muhammedü’r-resûlullah’ diyen kiþiyi öldürmekten nehyedildim” diyerek Hz. Ömer’e izin vermedi (Vâkýdî, I, 317-318). Resûl-i Ekrem, Uhud þehidlerini her yýl ziyaret etmiþ, onlara Allah’tan maðfiret dilemiþ, vefatýna yakýn zamanda da þehidlere bir ziyarette bulunmuþtur. Kendisinden sonra Hulefâ-yi Râþidîn ve diðer birçok sahâbî de onun bu uygulamasýný sürdürmüþtür. Uhud Gazvesi müslümanlar için ders ve ibretle doludur. Resûlullah her zaman olduðu gibi bu savaþta da istiþareye önem vermiþ, Ayneyn geçidine yerleþtirdiði okçularýn onun emrine uymamalarý ve yerlerinden ayrýlýp ganimet toplamaya baþlamalarý savaþýn seyrini deðiþtirmiþtir. Bu da zaferin sabýrla ve kumandanýn emirlerine itaatle kazanýlabileceðini göstermektedir. Ganimet elde etme arzusu Allah rýzasýný kazanmanýn ve Hz. Peygamber’e itaatin önüne geçmiþ, bu durum yenilgiye yol açmýþtýr. Öte yandan müslümanlar Uhud’da fazla kayýp vermekle birlikte ezilmemiþ, hatta savaþýn sonuna doðru toparlanarak düþmaný takip etmiþtir. Geri dönüp onlarla savaþma cesareti gösteremeyen müþrikler birçok müslümaný öldürüp intikam duygularýný tatmin etmiþ, ancak müslümanlarý ortadan kaldýrma ve Medine’yi iþgal etme amaçlarýný yine gerçekleþtirememiþtir. Kur’ân-ý Kerîm’de özellikle Âl-i Ýmrân ve Enfâl sûrelerinde Uhud Gazvesi hakkýnda birçok âyet yer almaktadýr. Bu âyetlerde müþriklerin mallarýný insanlarý Allah yolundan saptýrmak için harcadýklarý (el-Enfâl 8/36), Allah kendilerine yardým ettiði halde müslümanlardan iki grubun bozulmaya yüz tuttuðu (Âl-i Ýmrân 3/122), müs- lümanlarýn gevþeklik göstermemesi ve üzüntüye kapýlmamasý gerektiði, çünkü inananlarýn üstün geleceði (Âl-i Ýmrân 3/ 139), müslümanlarýn acýya uðradýðý, buna karþýlýk düþmanlarýnýn da benzer bir acýya mâruz kaldýðý, bu þekilde Allah’ýn günlerinin insanlar arasýnda döndürüp durduðu (Âl-i Ýmrân 3/140), Hz. Muhammed’in ancak bir peygamber olduðu ve ondan önce de birçok peygamberin gelip geçtiði, onun ölmesi veya öldürülmesi durumunda müslümanlarýn bunu sabýrla karþýlayýp dinlerinde sebat etmeleri gerektiði (Âl-i Ýmrân 3/144), Uhud’da baþlarýna gelen musibetin kendi kusurlarýndan kaynaklandýðý (Âl-i Ýmrân 3/165), bunun da kimin mümin kimin münafýk olduðunun anlaþýlmasý bakýmýndan Allah’ýn izniyle gerçekleþtiði (Âl-i Ýmrân 3/166-167), Allah yolunda öldürülenlerin “ölü” deðil “diri” olduklarý ve Allah’ýn büyük nimetlerine ulaþmýþ olmanýn sevincini yaþadýklarý (Âl-i Ýmrân 3/169170) gibi hususlara iþaret edilmektedir (Vâkýdî, I, 319-329). Uhud þehidlerinin defnedildiði Meþhed-i Uhud denilen yerin bir kýsmýnýn sel yataðýna yakýn olmasý ve Medine’nin su ihtiyacýný karþýlayan kanalýn buradan geçmesi sebebiyle bazý kabirler kýrk altý yýl sonra Cennetülbaký‘e nakledilmiþ, Hz. Hamza ile birlikte þehidlerin çoðu orada kalmýþtýr. Ömer b. Abdülazîz’in Medine valiliði sýrasýnda baþlattýðý, Resûl-i Ekrem zamanýna ait hâtýralarýn korunmasýna yönelik faaliyetler Abbâsîler devrinde de sürdürülmüþ, Resûlullah’ýn yaralandýðý alanla þehid sahâbîlerin kabirlerinin olduðu yerlere açýklayýcý iþaretler konulmuþ, bazý kabirlerin üzerine kubbeli mezarlar yapýlmýþtýr. Abbâsî Halifesi Nâsýr-Lidînillâh’ýn annesi de Hz. Hamza’nýn mezarýný türbe haline getirmiþtir. Bu türbede Hamza’nýn yaný sýra Mus‘ab b. Umeyr ve Abdullah b. Cahþ’ýn kabirleri de bulunmaktaydý. Türbenin yanýna daha sonra bugün Mescid-i Hamza adýyla bilinen mescid inþa edilmiþtir. Çeþitli dönemlerde onarýlan Hz. Hamza Türbesi’ni Kanûnî Sultan Süleyman 1543’te yeniden yaptýrmýþtýr. Þehitliðin kuzey tarafýnda Resûl-i Ekrem’in yaralandýðý alana 1849’da Sultan Abdülmecid, Kubbetüssenâyâ adý verilen bir kubbe inþa ettirmiþtir. Mescid-i Hamza’nýn doðusunda Hz. Hamza’nýn þehid edildiði alanda yaptýrýlan kubbeye de Kubbetülmasrar adý verilmiþtir. Günümüzde hiçbir türbe ve mezar yapýsýnýn bulunmadýðý Uhud Þehitliði etrafý duvar ve tel örgülerle çevrili boþ bir alan olarak ziyaret edilmektedir. BÝBLÝYOGRAFYA : Müsned, III, 112; Vâkýdî, el-Me³åzî, I, 199-334; Ýbn Hiþâm, es-Sîre, III, 64-177; Ýbn Sa‘d, e¹-ªabašåt, II, 36-48; Belâzürî, Ensâb, I, 311-338; Taberî, TârîÅ (Ebü’l-Fazl), II, 499-533; Ýbn Cübeyr, erRi¼le, Beyrut 1384/1964, s. 173, 176; Makrîzî, Ýmtâ£u’l-esm⣠(nþr. M. Abdülhamîd en-Nümeysî), Beyrut 1420/1999, I, 130-178; Þâmî, Sübülü’lhüdâ, IV, 271-351; Ýbrâhim Rifat Paþa, Mirßâtü’l¥aremeyn, Kahire 1344/1925, I, 385-394; L. Caetani, Ýslâm Tarihi (trc. Hüseyin Câhid), Ýstanbul 1925, IV, 24-80; Þiblî Nu‘mânî, Ýslâm Tarihi: Asr-ý Saadet (trc. Ömer Rýza [Doðrul]), Ýstanbul 1346/ 1928, I, 368-379; Hamîdullah, Ýslâm Peygamberi (Tuð), I, 233-238; a.mlf., Hz. Peygamber’in Savaþlarý ve Savaþ Meydanlarý (trc. Salih Tuð), Ýstanbul 1981, s. 93-124; a.mlf., “Uhud”, UDMÝ, II, 31-38; Köksal, Ýslâm Tarihi (Medine), III, 50270; M. Süleyman Selmân el-Mansûr Fûrî, Ra¼metün li’l-£âlemîn (trc. Muktedâ Hasan Yâsîn el-Ezherî), Bombay 1410/1989, I, 118-123; Ýbrahim Sarýçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajý, Ankara 2001, s. 141-149; Hicaz Albümü: Fotoðraflarla Kutsal Topraklar (metin: Necati Öztürk; ed. Ahmet Özel; redaksiyon: Mustafa Sabri Küçükaþcý), Ankara 2007, s. 141-144; Elþad Mahmudov, Sebepleri ve Sonuçlarý Açýsýndan Hz. Peygamber’in Savaþlarý, Ýstanbul 2010, s. 111-127; C. F. Robinson, “Uhud”, EI 2 (Ýng.), X, 782-783. ÿMuhammed Hamîdullah – Casim Avcý – — UHUVVET ˜ (bk. KARDEÞLÝK). ™ – — UKAYL (Benî Ukayl) ( ) ˜ Adnânîler’den Kays Aylân’a mensup bir Arap kabilesi. ™ Benî Âmir b. Sa‘saa’nýn en güçlü kolu olan Kâ‘b’ýn dört boyundan en büyüðüdür. Ukayl’in þeceresi Ukayl b. Kâ‘b b. Rebîa b. Âmir b. Sa‘saa b. Muâviye b. Bekir b. Hevâzin b. Mansûr b. Ýkrime b. Hasafe (Kâ‘b) b. Kays (b.) Aylân b. Mudar b. Nizâr b. Mead yoluyla Adnân’a ulaþýr (Ýbn Hazm, s. 288290). Gerek mensuplarýnýn çokluðu gerekse tarihte oynadýklarý rol bakýmýndan kabilenin meþhur kollarý Rebîa, Amr, Hafâce, Ubâde ve Âmir’dir. Ýslâm’ýn zuhuru sýrasýnda Ukayl genellikle Necid ve Yemâme’nin kuzey bölgelerinde oturmaktaydý. Kaynaklarda bu bölgelerde yarý göçebe hayat süren Ukayl’e ait Tubâle sýnýrýndaki Renye, Bîþe, Niâm, Himva, Akýku Temre, Teslîs gibi çok sayýda su kaynaðý ve hurma bahçesinin yaný sýra zengin maden yataklarýndan bahsedilmektedir (Hemdânî, s. 299, 312, 329; Bekrî, I, 304; II, 469). Günümüzde Devâsir vadisinde bulunan ve Hemdânî’57 UKAYL (Benî Ukayl) nin ifadesine göre yarýmadanýn en zengin altýn yataðý sayýlan Akýk’ýn Hz. Peygamber’in, “Benî Ukayl topraklarýna altýn yaðdý” þeklindeki hadisinde zikri geçen yer olduðu bildirilir (Øýfatü Cezîreti’l-£Arab, s. 329). Ukayl, Câhiliye dönemi savaþlarýndan Hz. Peygamber’in doðduðu yýl Temîm ile Kays arasýnda vuku bulan Cebele savaþýna Âmir b. Sa’saa’nýn diðer kollarýyla birlikte katýldý (Ýbn Hazm, s. 290-291). Kinâne ve Kays Aylân arasýnda vuku bulan dördüncü Ficâr savaþý Ukayl’in Avf kolundan Ebû Harb b. Ukayl ile Benî Abdümenât’tan Hulleys b. Yezîd arasýndaki mübârezeyle baþlamýþtý (Ýbn Habîb, s. 177). Ýbn Sa‘d’ýn naklettiði rivayete göre Amr b. Ukayl’den Rebî b. Muâviye, Rebîa b. Ukayl’den Mutarrif b. Abdullah b. A‘lem ve Âmir b. Ukayl’den Enes b. Kays, Resûl-i Ekrem’in yanýna giderek temsil ettikleri kabileler adýna biat ettiler (9/630). Resûlullah da Ukayl temsilcilerine kabileleri Ýslâm’ý kabul edip namaz kýldýklarý, zekât ödedikleri ve itaat ettikleri sürece kendilerine Akýk bölgesini iktâ ettiðine dair bir ahidnâme verdi. Daha sonra Ebû Rezîn Lakýt b. Âmir’in de Hz. Peygamber’in yanýna geldiði, kabilesi adýna ona biat ettiði ve Hz. Peygamber’in kendisine bir su kaynaðýný iktâ ettiði, Ebû Harb b. Hüveylid b. Âmir b. Ukayl ve kardeþi Ýkâl b. Hüveylid’in de Akýk bölgesinin kendilerine iktâ edileceði ümidiyle Müslümanlýðý kabul ettiði bildirilir (e¹-ªabašåt, I, 302). Kindermann, Resûl-i Ekrem’in Benî Ruâs b. Kilâb mensuplarýnýn daha önce müslüman olan komþularý Benî Ukayl’e baskýn düzenlemesine izin verdiðini iddia ederse de (EI 2 [Ýng.], X, 785) bu doðru deðildir. Bu olay üzerine Hz. Peygamber’in baskýný düzenleyen Amr b. Mâlik’e kendisini cezalandýracaðýný bildirmesi ve Amr’ýn Resûlullah’tan af dilemesi Kindermann’ýn iddiasýnýn aksine Resûlullah’ýn Amr’ýn kabilesiyle birlikte iþtirak ettiði Câhiliye âdetini onaylamadýðýný göstermektedir (Ýbn Sa‘d, I, 261). Hz. Peygamber devri olaylarýnda kayda deðer bir rolüne rastlanmayan Ukayl mensuplarý, onun vefatýnýn ardýndan Yemen’deki irtidad hareketlerinin öncülerinden Kays b. Mekþûh el-Murâdî’nin isyanýnýn bastýrýlmasýnda Muâviye el-Ukaylî’nin baþkanlýðýnda önemli rol oynadý (Taberî, III, 323-326). Fetihler dönemiyle birlikte Ukaylîler’in büyük bir kýsmý Suriye, Irak, Bahreyn’e yerleþti. Yeni fethedilmiþ bu bölgelerde kumandanlýk, valilik ve kadýlýk gibi görevlere tayin edildi. Emevîler devrinde de önemli görevlere getirilen Ukayl mensuplarý Ab58 bâsîler’in ilk döneminde bu konumlarýný korudular. Ukayl’in Müntefik b. Âmir kolundan Amr b. Muâviye b. Müntefik, Emevîler dönemi yaz seferleri kumandanlýðý, Ýrmîniye, Azerbaycan ve Ahvaz valiliði; Avf b. Ukayl kolundan Ebû Safvân Ýshak b. Müslim, II. Mervân zamanýnda Ýrmîniye, ayný koldan Müslim b. Rebîa’nýn oðullarý da Emevîler ve Abbâsîler’in ilk dönemlerinde Ýrmîniye valiliði yaptý (Ýbn Hazm, s. 291; Ýhsan en-Nâs, I, 374-376). Abbâsîler’in ilk devirlerinde özellikle Suriye ve el-Cezîre’de çýkan isyanlara Benî Ukayl de katýldý. Emevîler döneminin Ýrmîniye valisi Ýshak b. Müslim el-Ukaylî’nin idaresindeki elCezîre Araplarý, 133 (751) yýlýnda Harran’ý ele geçirip yedi ay Abbâsî kuþatmasýna karþý direndiler ve II. Mervân’ýn öldüðüne ikna edildikten sonra teslim oldular. Ukaylîler’in çýkardýðý huzursuzluklar Emîn ve Me’mûn dönemindeki iç karýþýklýklar sýrasýnda devam etti. Nasr b. Þebes el-Ukaylî, Mudar (Kays) kabilelerini merkezî hükümete karþý isyana teþvik etti ve 209 (82425) yýlýna kadar halifeye teslim olmadý. Ukayl mensuplarýnýn Abbâsîler döneminde çýkardýðý huzursuzluklardan biri de iktisadî sebeplerle 251’de (865) vuku buldu. Cidde yolunu kesen Benî Ukayl, Mekke’de fiyatlarýn yükselmesine ve bedevîlerin köylere saldýrmasýna yol açtý. Mekke Valisi Ca‘fer b. Fazl ile yaptýklarý savaþta yaklaþýk 300 Mekkeli hayatýný kaybetti. Ukaylîler, özellikle IV. (X.) yüzyýldan itibaren el-Cezîre ve Bahreyn gibi siyasî nüfuza sahip bulunduklarý bölgelerde Karmatîler’in, Mirdâsîler’in ve Hamdânîler’in Musul kolu gibi mahallî hânedanlarýn tarih sahnesinden silinmesinde önemli rol oynadýlar; bölgede Osmanlý hâkimiyetine kadar geçen sürede bazý emirlikler kurdular. el-Cezîre’de Musul merkezli Ukaylîler, XV-XVI. yüzyýllarda el-Cezîre’nin kuzeyi ile Bahreyn’e hâkim olan Lahsâ merkezli Cebrîler gibi hânedanlar Benî Ukayl tarafýndan kuruldu. Bunlarýn dýþýnda özellikle Ukaylîler’in Benî Ubâde kolu mensuplarýnca V. (XI.) yüzyýlda Irak ve el-Cezîre bölgesinde Âl-i Mücellâ, Ca‘ber Kalesi merkezli Âl-i Bedrân, Tikrît’te Benî Ma‘n, Fýrat kýyýlarýnda Benî Vehb gibi hânedanlar teþekkül etti. XIX-XX. yüzyýllarda Arap yarýmadasýný ve el-Cezîre bölgesini gezen Avrupalý seyyahlar Ukayl, Agéyl, Agéylât gibi adlarla kaydettikleri, eski Ukaylîler’le akrabalýk iliþkileri kesin olmayan kabileler topluluðundan bahseder. J. L. Burckhardt’ýn XIX. yüzyýlýn baþlarýnda Necid bölgesi bedevîlerine dair verdiði bilgilere göre bir zamanlar çok güçlü durumda bulunan Benî Hilâl’in (Kâ‘b’ýn / Âmir b. Sa‘saa’nýn diðer önemli kolu) bakiyeleri olan Agéyl mensuplarý Necid köylerinde daðýnýk þekilde yaþamaktaydý. Bölgedeki diðer bir Agéyl kabilesinden de söz eden müellif, Baðdat’ta yerleþik veya bedevî halde yaþayan Necid Araplarý’nýn tamamýnýn kendilerini bu bölgede önemli nüfuza sahip, ayný zamanda civar bölgelerdeki bedevîlere ve þehirdeki isyancýlara karþý Osmanlýlar’ýn en yakýn destekçileri olan Baðdat Ukaylîleri’ne nisbet ettiklerini kaydetmektedir. Burckhardt’a göre liderleri her zaman Derâye yerlilerinden seçilen ve Osmanlýlar tarafýndan onaylanan bu Ukaylîler, Baðdat ve Suriye arasýnda kervan yollarýnda güvenliði saðlamakta, Vehhâbîler’e çoðu zaman karþý koyabilmekteydiler (Notes, s. 232-233). Seyahatnâmelere göre Ukaylîler, Baðdat ve Suriye ticaret güzergâhýnda çöl ticareti ve kervan kýlavuzluðu yaptýklarý gibi özellikle Osmanlýlar dönemi hac yolu konak yerlerinde güvenliði saðlýyordu. Benî Ukayl, Osmanlýlar’ýn son dönemlerine kadar Hicaz’da güvenliðin saðlanmasýnda önemli rol oynadý. XII. (XVIII.) yüzyýlda Ukaylîler’e mensup Âl-i Ebû Cerâde cemaati bir fermanla Hama’ya iskân edildi (Halaçoðlu, s. 64, 85, 139). II. Abdülhamid devrinde kurulan zaptiye ve jandarma alaylarý yanýnda Medine-Yenbu‘ arasýnda yaklaþýk 200 kiþilik Benî Ukayl birliklerinden yararlanýldý. Günümüzde Ukayl’in Müntefik koluna mensup olanlarýn bir kýsmýnýn Irak’ta Basra civarýnda yaþadýðý ve kabileye Þebîb (Þübeyb) ailesinin liderlik ettiði bilinmektedir (Abbâs el-Azzâvî, IV, 121-122). Ukaylîler’den meþhur kiþiler arasýnda Benî Âmir’den þair Timâh b. Yezîd el-Ukaylî ve Ukal b. Huveylid, Hafâce kolundan þair Tevbe b. Humeyyir, amcasýnýn kýzý ve sevgilisi Leylâ el-Ahyeliyye, babasý Bürd Ukayl’den bir kadýnýn kölesi olan ve þiirleri örnek (þâhid) olarak kullanýlan son Arap þairi Beþþâr b. Bürd (Ukayl’in þairleri için bk. Abd Avn er-Ravzân, I, 417-420), muhaddis Ebû Ca‘fer el-Ukaylî ve zamanýmýza ulaþmayan Ensâbü Benî £Ušayl adlý eserin müellifi Ýbnü’l-Adîm el-Ukaylî zikredilebilir. BÝBLÝYOGRAFYA : Ýbn Sa‘d, e¹-ªabašåt, I, 261, 302; Ýbn Habîb, elMünemmaš, s. 177; Ýbn Kuteybe, eþ-Þi £r ve’þþu£arâß, I, 445-451; Taberî, TârîÅ (Ebü’l-Fazl), bk. Ýndeks; Hemdânî, Øýfatü Cezîreti’l-£Arab (nþr. Muhammed b. Ali el-Ekva‘ el-Hivâlî), Riyad 1397/ 1977, s. 299, 312, 329; Ýbn Hazm, Cemhere, s. 288-292; Bekrî, Mu£cem, I, 304; II, 469; ayrýca bk. Ýndeks; Yâkut, Mu£cemü’l-büldân (Cündî), bk. Ýndeks; Ýbn Haldûn, el-£Ýber, IV, 91-92; Þâmî, Sübülü’l-hüdâ, VI, 588-589; J. L. Burckhardt, Notes on the Bedouins and Wahabys, London 1830, UKAYLÎLER s. 232-233; Ömer Rýzâ Kehhâle, Mu£cemü šabâßili’l-£Arab, Beyrut 1402/1982, II, 801-802; G. Degener, Das Emirat der Ban† £Uqail (doktora tezi, 1987), Georg August Universität zu Göttingen; Abbas el-Azzâvî, £Aþâßirü’l-£Irâš, Kum 1411/1990, IV, 121-122; Yusuf Halaçoðlu, XVIII. Yüzyýlda Osmanlý Ýmparatorluðu’nun Ýskân Siyaseti ve Aþiretlerin Yerleþtirilmesi, Ankara 1991, s. 64, 85, 139; Þâkir Mustafa, Mevsû£atü düveli’l-£âlemi’lÝslâmî ve ricâlihâ, Beyrut 1993, I, 329-334; Ýhsan en-Nas, el-Æabâßilü’l-£Arabiyye ensâbühâ ve a£lâmühâ, Beyrut 1421/2001, I, 374-376; M. Süleyman et-Tayyib, Mevsû£atü’l-šabâßili’l-£Arabiyye, Kahire 1421/2001, I, 555-556; Abd Avn erRavzân, Mevsû£atü’l-šabâßili’l-£Arabiyye, Amman 2002, I, 417-420; H. Kindermann, “.Ukayl”, EI 2 (Ýng.), X, 784-786; Gülay Öðün Bezer, “Ukaylîler”, DÝA, XLII, 59-61. de aþýrýya kaçtýðý için eleþtirilmiþtir. Ukaylî’nin özellikle Ali b. Medînî gibi hadis ilminin meþhur isimlerinden birini mihne olayý sýrasýndaki tavýrlarý yüzünden, ayrýca Cehmiyye’ye meylettiði gerekçesiyle eleþtirmesi (eŠ-™u£afâß, III, 235-240) Zehebî, Leknevî ve Kevserî gibi âlimler tarafýndan sert biçimde tenkit edilmesine yol açmýþtýr. Onun eŠ-™u£afâßü’l-kebîr’e aldýðý birçok râvi hakkýnda kullandýðý, “Rivayetinin mütâbii yoktur” sözünün doðrudan bir cerh gerekçesi sayýlmadýðý belirtilmiþ, ayrýca bazý râviler hakkýndaki tenkitlerini zayýf râvilerden gelen bilgilere dayanarak yaptýðý için eleþtirilmiþtir. ÿElnure Azizova – — UKAYLÎ ( ) א Ebû Ca‘fer Muhammed b. Amr b. Mûsâ el-Ukaylî (ö. 322/934) ˜ Cerh ve ta‘dîl âlimi, muhaddis. ™ Mekke ve Medine’de yaþadýðý bilinen Ukaylî’nin dedesi dýþýndaki aile fertlerine dair bilgi yoktur. Hayatý boyunca bir iki defa Mýsýr ve Rey’e ilmî seyahat (rihle) yaptýðý anlaþýlmaktadýr. Hocalarý arasýnda anne tarafýndan dedesi Yezîd b. Muhammed el-Ukaylî, Muhammed b. Ýsmâil es-Sâið, Ýshak b. Ýbrâhim ed-Deberî, Ali b. Abdülazîz el-Begavî, Muhammed b. Mûsâ el-Belhî, Abdullah b. Ahmed b. Hanbel ve Nesâî gibi âlimler vardýr. Mesleme b. Kasým elEndelüsî, Ebü’l-Hasan Muhammed b. Nâfi‘ el-Huzâî, Ýbnü’l-Mukrî el-Ýsfahânî ve Yûsuf b. Ahmed b. Dahîl el-Mýsrî öðrencilerinden bazýlarýdýr. Çok eser verdiði kaydedilen Ukaylî, Rebîülevvel 322’de (ÞubatMart 934) Mekke’de vefat etti. Ukaylî güvenilir bir muhaddis olarak tanýnmýþ, hadisleri çoðunlukla ezberinden rivayet etmiþ, hâfýzasýnýn saðlamlýðýný denemek isteyenler onun yanýlmadýðýný görmüþtür. Günümüze ulaþan veya sadece isimleri bilinen eserleri Ukaylî’nin yoðun biçimde ricâl ve cerh-ta‘dîl alanlarýnda faaliyet gösterdiðine iþaret etmekte; cerh ve ta‘dîl ilminin büyük otoriteleri Buhârî, Müslim, Ebû Zür‘a er-Râzî, Ebû Hâtim er-Râzî ve Nesâî gibi müelliflerden sonra yetiþmiþ metodolojik tasnif dönemine mensup ricâl âlimlerinden biri olduðu anlaþýlmaktadýr. Ukaylî Ebû Ýshak es-Sebîî, Ebû Hanîfe, Ebü’zZinâd, Ýbn Ebû Leylâ, Ebû Yûsuf, Muhammed b. Hasan eþ-Þeybânî, Züfer b. Hüzeyl, Hasan b. Ziyâd el-Lü’lüî ve Abdürrezzâk es-San‘ânî hakkýndaki tenkitlerin- Eserleri. 1. eŠ-™u£afâßü’l-kebîr. Çeþitli gerekçelerle hadiste zayýf sayýlan, kendisine yalancýlýk veya uydurmacýlýk isnat edilen râvilere dair önemli eserlerden biri olup Yahyâ b. Maîn, Buhârî ve Ahmed b. Hanbel müellifin bu çalýþmasýnda en çok faydalandýðý hadis münekkitleridir. Selefî neþrine göre sayýlarý 2105 olan bu râviler eserde sadece ilk isimlerine göre alfabetik sýralanmýþtýr (nþr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, Beyrut 1404/1984; nþr. Hamdî b. Abdülmecîd es-Selefî, Riyad 1420/2000). M. Zâhid Kevserî’nin bu eseri tenkit için kaleme aldýðý Našdü Kitâbi’Š-™u£afâß li’l£Ušaylî adlý basýlmamýþ bir çalýþmasý vardýr. eŠ-™u£afâß üzerine Abdullah Ali Ahmed Hâfýz doktora tezi (1399, Câmiatü Muhammed b. Suûd el-Ýslâmiyye külliyyetü usûli’d-dîn), Þûle Coþkun yüksek lisans tezi (2002, Uludað Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü) hazýrlamýþtýr. 2. Kitâbü’½-Øa¼âbe. Ýbn Abdülber en-Nemerî’nin el-Ýstî£âb, Ýbn Hacer el-Askalânî’nin el-ݽâbe adlý eserlerinin kaynaklarýndan olan kitabýn günümüze ulaþýp ulaþmadýðý tesbit edilememiþtir. 3. el-Cer¼ ve’t-ta£dîl. Bu eserin de zamanýmýza kadar gelip gelmediði bilinmemektedir. 4. Kitâbü’l-£Ýlel. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî’nin eŠ-™u£afâßü’l-kebîr’deki bir ifadeye (IV, 351) dayanarak Ukaylî’ye nisbet ettiði bir eser olup hakkýnda bilgi yoktur. BÝBLÝYOGRAFYA : Ukaylî, eŠ-™u£afâß, III, 235-240; IV, 351; ayrýca bk. neþredenin giriþi, s. 47-49; 59-66; Zehebî, A£lâmü’n-nübelâß, XV, 236-239; a.mlf., Mîzânü’l-i £tidâl, III, 138-141; a.mlf., Te×kiretü’l-¼uffâ¾, III, 833-834; Leknevî, er-Ref £ ve’t-tekmîl, s. 405-409; M. Zâhid Kevserî, el-Ýmt⣠bi-sîreti’limâmeyn el-¥asan b. Ziyâd ve ½â¼ibihî Mu¼ammed b. Þücâ£, Kahire 1368, s. 36-52; a.mlf., Leme¼âtü’n-na¾ar fî sîreti’l-imâm Züfer, Kahire 1368, s. 22-26; a.mlf., Fýšhu ehli’l-£Irâš ve ¼adî¦ühüm (nþr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Beyrut 1390/1970, s. 53, 83; Sezgin, GAS, I, 177. ÿMehmet Emin Özafþar – — UKAYLÎLER ( ) ˜ Irak, el-Cezîre ve Kuzey Suriye’de hüküm süren bir Arap hânedaný (990-1096). ™ Ýslâmiyet’ten önce Necid ve Yemâme’nin kuzeyinde yaþayan Benî Ukayl daha sonra çeþitli bölgelere daðýldý. IV. (X.) yüzyýlda Bahreyn’deki yurtlarýndan çýkarýlan Ukaylîler el-Cezîre’ye göç ettiler ve Musul’da hüküm süren Hamdânîler’e tâbi oldular. Kendilerinden önce bölgeye gelen soydaþlarýyla birleþerek zamanla güçlerini arttýrdýlar. Son Hamdânî emîri Gazanfer’in Remle hâkimi Müferric b. Daðfel et-Tâî ile yaptýðý savaþta Gazanfer’in yanýnda onunla birlikte yenilgiye uðradýlar. Gazanfer’in bu savaþta ölmesi ve Hamdânîler’in tarihe karýþmasýnýn (369/979) ardýndan Mervânîler’in kurucusu Bâz (Bâd) 373’te (984) Musul’u hâkimiyetine aldý. Ertesi yýl Büveyhîler Bâz’ý maðlûp ederek Musul’a girdiler. Bâz’ýn Baðdat’ý ele geçirme teþebbüsü ölümüyle sonuçlanýnca yeðeni Ebû Ali Hasan b. Mervân mücadeleye devam etti. Büveyhî Hükümdarý Bahâüddevle’nin izniyle Musul’a dönen Hamdânîler’den Ebû Tâhir Ýbrâhim ile Ebû Abdullah Hüseyin, Mervânîler karþýsýnda baþarýsýz olunca Nusaybin’deki Ebü’z-Zevvâd Muhammed b. Müseyyeb el-Ukaylî’den yardým istediler. Cezîretü Ýbn Ömer ve Beled’i de alan Ebü’zZevvâd, Ebû Tâhir Ýbrâhim ve oðlunu öldürüp Musul’u ele geçirdi (380/990) ve Musul’da Büveyhîler’e baðlý Ukaylîler hânedaný kuruldu. Ebü’z-Zevvâd Muhammed’in 386 (996) yýlýnda ölümüyle yerine kardeþi Hüsâmüddevle Ebü’l-Hasan Mukalled (Mukallid) b. Müseyyeb geçti. Hüsâmüddevle hâkimiyetinin onaylanmasý þartýyla Bahâüddevle’ye yýllýk 2 milyon dirhem ödemeyi vaad etti. Buna karþýlýk Kûfe, Kasr ve Camiayn kendisine verildi. Baðdat’ta Halife KadirBillâh tarafýndan kabul edilen Hüsâmüddevle Mukalled’in ilk dönemi kardeþleri Ali ve Hasan ile mücadele içinde geçti; Benî Hafâce’den yardým alarak kardeþi Hasan’ý uzaklaþtýrdý. Ona yardým eden Mezyedîler üzerine yürüyüp Dakukâ’yý zaptetti. Baðdat’ý ele geçirmeyi planladýðý sýrada kendisinden intikam almak isteyen bir Türk gulâmý tarafýndan öldürüldü (Safer 391 / Ocak 1001). Yerine oðlu Mu‘temidüddevle Karvâþ (Kýrvâþ) b. Mukalled geçti. 59