Tefsir’ul-Kelimet'it-Tevhid Şeyh'ul İslam Muhammed ibni Abd'il Vehhab (rahimehullah) www.at-tawhid.org 1 Mecmu'a et-Tevhid; ed-Durer es-Seniyye, 2/116-120 Giriş Şeyh'ul İslam Müceddid İmam Muhammed bin Abd'il Vehhab (rahimehullah)'a ال إله إال هللاLa-ilahe illallah'ın anlamı soruldu. Şeyh (rahimehullah) şu sözlerle cevap verdi: Küfür ile İslam arasında 'Alamet-i Farika' Yüce Allah sana rahmet etsin, bil ki; bu kelime, الفارقة بين الكفر واإلسالم küfür ile İslam arasında 'Alamet-i Farika'dır. O, كلمة التقوىTakva Kelimesi'dir ve 'العروة الوثقىUrvet'ul Vuska'dır. O, İbrahim (aleyhi selam)'ın, ardından geleceklere belki dönerler diye bıraktığı kelimedir. Devamlı Kalacak Miras َ ُع ِق ِب ِه لَ َعلَّ ُه ْم َي ْر ِجع ون َ َو َج َعلَ َها َك ِل َمةً َباقِ َيةً فِي “İbrahim, bu sözü, ardından gelecek olanlara devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı ki, onlar doğru yola dönsünler.” (ez-Zuhruf 43/28) Bu Kelime İle İstenilen Anlamını Bilmeksizin Sadece Dille Söylemek Değildir Bu kelime ile istenilen; onu, anlamını bilmeksizin sadece dille söylemek değildir. Şüphesiz ki münafıklar da onu söylüyorlardı, buna rağmen onlar, 2 kafirlerin de altında: سفَ ِل ِم َن النَّ ِار ْ َ فِي الد َّْر ِك األ “Cehennem'in (dibinde), en aşşağı tabakasındadırlar.” (en-Nisa 4/145) Üstelik onlar, namaz kılıyor, oruç tutuyor ve tasaddukta bulunuyorlardı. Ancak istenilen; kalp ile bilip kavrayarak, ona ve ehline sevgi besleyerek ve ona muhalif olana buğzedip düşmanlık göstererek söylenmesidir. Nitekim Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ً “من قال ال إله إال هللا مخلصاHer kim ihlaslı olarak La-ilahe illallah derse…” başka bir rivayette: rivayette: ً “من قلبه خلصاkalbinden ihlaslı olarak…” başka bir “صادقا من قلبهkalbinden sıdk ile...” diğer bir hadisde: من قال ال وكفر بما يعبد من دون هللا،“إله إال هللاHer kim La-ilahe illallah der ve Allah’tan başka ibadet edilenleri reddederse…” şeklindedir. Ve bunlardan başka çok sayıda hadis, insanların çoğunun bu şehadetin hakikatinden yana cehalet içinde olduklarına delalet etmektedir. Nefiy ve İsbat Bütün bunlardan sonra bil ki, bu kelime nefiy ve isbattır. Uluhiyyeti; rasullerden, hatta Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’den; meleklerden, hatta Cibril’den; peygamberler ve salihler bir yana, o ikisinden bile nefyetmek ve Allah için isbat etmektir. Bunu kavrayınca, Allah’ın kendi zatı hakkında isbat ettiği ve ondan, bir hardal tanesi ağırlığınca bir şeyin bile Muhammed (sallalahu aleyhi ve sellem)’e, Cibril 3 (aleyhi selam)’a ve ikisi dışındaki velilere ve salihlere ait olmasını nefyettiği uluhiyyet üzerinde iyice düşün. Uluhiyet Ve bil ki, bu uluhiyyeti; zamanımızda çoğunluk, “sır ve velayet” diye adlandırmaktadır. Buna göre ilahın anlamı da “sır sahibi veli”dir. Ona 'fakir' ve 'şeyh' adını verirler. Umumun adlandırması ise “seyyid” ve benzeri isimlerdir. Böylelikle Allah’ın, yaratılmışlardan özel seçilmiş kimselere kendi katında bir makam verdiğini ve insanın, onlara sığınmasından, onlara ümit bağlamasından, onlardan yardım istemesinden ve onları Allah ile kendi aralarında bir vasıta edinmelerinden razı olduğunu zannetmişlerdir. Zamanımızdaki şirk ehlinin haklarında batıl zanlar besledikleri vasıtalar, öncekilerin “ilahlar” diye isimlendirdikleri şeyin ta kendisidir. Vasıta, iahın ta kendisidir. Aracıların Devreden Çıkarılması O halde kişinin La-ilahe illallah sözü, vasıtaların ibtal edilmesi içindir. Bu hususu tam bir marifet ile bilmek istersen; bu, şu iki şey ile mümkündür: Rububiyet'in Tek Başına Kabulu Yeterli Değildir Birincisi, şunu bilmendir: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kendileriyle savaştığı, onları öldürüp mallarını mübah, kanlarını helal kıldığı ve kadınlarını esir aldığı kafirler, Allah hakkında tevhid-i rububiyyeti ikrar ediyorlardı. O da; Allah’tan başka yaratan, rızık veren, dirilten, öldüren ve işleri çekip çeviren olmadığını ikrar etmektir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurur: 4 قل من يرزقكم من السماء واألرض أمن يملك السمع واألبصار ومن يخرج الحي من الميت ويخرج الميت من الحي ومن يدبر األمر فسيقولون هللا فقل أفال تتقون (Ey Rasul!) De ki: Kimdir sizi gökten ve yerden rızıklandıran, o işitme ve görme melekelerinizi hükmü altında tutan kim! Ölüden diriyi diriden ölüyü kim çıkarıyor, kainatta bütün işleri kim çekip çeviriyor? Hemen: Allah, diyecekler. De ki: O halde (şirkten) korunup sakınmayacak mısınız?” (Yunus 10/31) Bu; yani Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kendisiyle savaştığı kafirlerin bunların tümüne şehadette bulunduklarını ve ikrar ettiklerini; buna rağmen bununla İslam’a girmediklerini; ne kan ne de mal dokunulmazlığı kazanmadıklarını; üstelik onların sadaka verdiklerini, hac ve umre yaptıklarını, ibadette bulunduklarını, Allah korkusu ile haramların bazılarını terk ettiklerini bilmen; oldukça büyük, alabildiğine değerli ve çok önemli bir meseledir. Tekfir'in Sebebi İkinci bir şey daha var ki, onları tekfir ettiren, kanlarını ve mallarını helal kıldıran odur. Bu da, onların Allah hakkında uluhiyyet tevhidine şehadette bulunmamış olmalarıdır. Uluhiyyet tevhidi tek ve hiçbir ortağı olmaksızın yalnızca Allah’a yalvarıp yakarmak ve O’na ümit beslemektir. O'ndan başkasından yardım istenmez, O’ndan başkasına kurban kesilmez, O’ndan başkasına adak adanmaz. Ne mukarreb bir melekğe ne de mürsel bir nebiye! Her kim O’ndan başkasından yardım isterse kafir olur, her kim O’ndan başkasına kurban keserse kafir olur, her kim O’ndan başkasına adak adarsa kafir olur... ve bunlar gibi ibadetleri Allah'tan başkasına 5 yaparsa kafir olur. Bu hususun tamama ermesi de şunu bilmen ile mümkündür: Müşrikler'in Şirk'i Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kendileriyle savaştığı müşrikler; melekler, İsa (aleyhi selam), annesi (Meryem) ve Uzeyr (aleyhi selam) gibi salihlere ve evliyadan bunlardan başkalarına yalvarıp yakarıyorlardı ve işte Allah onları bu sebeple tekfir etti. Halbuki onlar, Allah’ın yaratan, rızık veren, işleri yöneten olduğunu ikrar ediyorlardı. Şirk ve Küfür'ün Doğası Bunu öğrendiğin zaman, La-ilahe illallahın anlamını ve bir peygamberden veya melekten yardım isteyen veya istiğasede bulunan veya yalvarıp yakaran kimsenin İslam dininden çıktığını öğrenmiş olursun. İşte Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in hakkında savaştığı küfür budur! Müşrikler'e Cevap Bu Müşrikler'den biri: “Biz Allah’ın yaratıcı, rızık verici, bütün işleri düzenleyici olduğunu biliyoruz. Ancak onlar Allah’a yakın salih kimselerdir. Biz de onlara yalvarıyor, onlar için adak adıyor, onlara sığınıyor ve onlardan yardım istiyoruz. Bunu yaparak istediğimiz şey sadece itibar ve şefa'attir. Yoksa bizler de Allah’ın yaratıcı, rızık verici, bütün işleri düzenleyici olduğunu anlıyoruz.” derse; de ki: “Senin bu söylediğin, Ebu Cehil ve benzerlerinin dinidir.” Çünkü onlar da İsa (aleyhi selam)’a, Uzeyr (aleyhi selam)’a, meleklere ve evliyaya yalvarıp yakarıyor ve bunu istiyorlardı. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: 6 مانعبدهم إال ليقربونا إلى هللا زلفى “O’nun yanı sıra bir takım velilere tutunanlar: ‘Biz bunlara sadece bizi Allah’ın yakınlığına erdirsinler diye tapınıyoruz’ derler.” (ez-Zümer 39/3) Yine şöyle buyurmaktadır: ويعبدون من دون هللا ماال يضرهم وال ينفعهم ويقولون هؤالء شفعاؤنا عند هللا “Allah’ın yanı sıra kendilerine ne bir zarar ne de fayda veremeyecek kimselere tapınıyor ve diyorlar ki: Bunlar, Allah katında bizim şefa'atçilerimizdir.” (Yunus 10/18) Bunları iyiden iyiye düşündüğün zaman, kafirlerin Allah hakkında tevhid-i rububiyyete şahidlikte bulunduklarını öğrenmiş olursun. Tevhid-i rububiyyet; O’nu, yaratmada, rızık vermede, yönetmede birlemektir. Onlar İsa (aleyhi selam)’dan, Melekler'den, Veliler'den yardım istiyor; onların kendilerini Allah’ın yakınlığına erdirmelerini, kendileri için O’nun katında şefa'at etmelerini kasdediyorlardı. Yine öğrenmiş olursun ki; kafirlerden bazıları –özellikle Hıristiyanlardan bir kısmı- gece gündüz Allah’a ibadet ederler. Dünyaya karşı zahidlik yapar, ondan kendilerine ulaşan payı insanların duymasından kaçına kaçına tasadduk ederler. Bununla birlikte o kişi, İsa (aleyhi selam) veya velilerden ondan başkası hakkında beslediği i’tikad ve ona yalvarıp yakarması veya onun için kurban kesmesi veya onun için adak adaması sebebiyle kafirdir, Allah’ın düşmanıdır ve cehennemde ebedi kalıcıdır. İki Ayrı Yol…İslam ve Küfür 7 Böylelikle senin için, peygamberin Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in da'vet ettiği İslam’ın ne olduğu açık seçik ortaya çıktı. Yine, insanlardan pek çoğunun ondan ne denli uzak olduğu ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şu sözünün anlamı senin için açık seçik ortaya çıktı: وسيعود غريبا كما بدأ،ًبدأ اإلسالم غريبا “İslam garib olarak başladı, başladığı gibi garibliğe tekrar geri dönecektir.” Tevhid Kelimesi'nin Gerektirdikleri Kardeşlerim! dininizin aslına, onun evveli, ahiri, temeli ve başı olan La ilahe illallah şehadetine sıkı sıkıya sarılın. Anlamını öğrenin. Onu da ehlini de sevin ve onları, uzakta da olsalar kardeşler edinin. Tağutlar'a küfredin (inkar edin). Düşmanlık gösterip buğzedin. Onları sevenlere veya onlar adına mücadele edenlere veya onları tekfir etmeyenlere veya “onlardan bana ne?” veya “Allah beni onlarla mükellef kılmadı” diyenlere buğzedin. Böyleleri Allah hakkında yalan söyleyip iftirada bulunmuştur. Aksine Allah onu, onlardan mükellef kılmış ve onun üzerine; onlara küfretmeyi, kardeşleri ve çocukları olsalar bile onlardan uzaklaşmayı farz kılmıştır. Ey kardeşlerim! Bunlara sımsıkı sarılın! Umulur ki böylelikle rabbinize, şirk koşmamış kimseler olarak kavuşursunuz. Allah’ım, canımızı Müslüman olarak al ve bizi salihlere kat! Bugünkü Müşrikler'in Şirk'inin Boyutları ve Geçmiş Dönem Müşrikler'i ile Kıyası 8 Sözü; Allah’ın, kitabında zikrettiği bir ayet ile noktalayacağız. Böylelikle senin için, zamanımız müşriklerinin küfrünün Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kendileriyle savaştığı kimselerin küfründen daha büyük olduğu açık seçik ortaya çıkacaktır. Yüce Allah şöyle buyurur: وإذا مسكم الضر في البحر ضل من تدعون إال إياه “Size denizde bir sıkıntı dokununca O’ndan başka yalvarıp durduklarınız kaybolur. Biz sizi kurtarıp da karaya ulaştırınca yüz çevirirsiniz. İnsan gerçekten çok nankördür.” (İsra 17/67) Yüce Allah kafirlerin kendilerine bir zarar dokunduğunda liderlerini ve şeyhlerini terk ettiklerini, onlardan hiçbirine yalvarıp yakarmadıklarını, onlardan yardım istemediklerini, ibadeti ortağı olmaksızın yalnızca Allah’a has kıldıklarını, sadece O’ndan yardım istediklerini, rahatlık zamanında da şirk koştuklarını anlatmaktadır. Günümüzdeki müşrikler ise, senin de gördüğün gibi, içlerinden bazıları ilim ehlinden olduğu iddiasında bulunmasına; zühd, ictihad ve ibadet ehli olmasına rağmen, ona bir zarar dokununca kalkar, Allah’tan başkasından, mesela; Ma’ruf’tan veya Abd'ul Kadir Geylani (rajimehullah)'dan veya bunlardan daha üstün olan; Zeyd bin el-Hattab (radiyallahu anh)’dan ve Zübeyr (radiyallahu anh)’dan ve bunlardan daha üstün olan Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den yardım ister. Allah yardımcımız olsun! Bütün bunlardan daha büyüğü; onların, Şemsan ve İdris’e –ki ona elAşkar da denilir- Yusuf ve benzeri tağutlara, kafirlere ve haddi aşmış azgınlara yalvarıp yardım istemeleridir. Allah en iyi bilendir. Sözün Sonu 9 Başta ve sonda övgü Allah’ın hakkıdır. Peygamberimiz Muhammed’e, ailesine ve bütün ashabına salat ve selam olsun. 10