Cem Kaplan İran ve Türkiye 1950'lerde İkinci Dünya Savaşı’nı atlatmış olan dünya bu defa da Soğuk Savaş’ın etkisiyle sarsılmaktaydı. Bu dönemde İran’da yeni bir başbakan göreve geldi. Geniş orandaki halk desteğini arkasına almış olan milliyetçi Muhammed Musaddık. Kendisi Time dergisi tarafından 1951`de ‘yılın adamı’ seçilmişti. Soyu İran’ı yüzlerce yıl yönetmiş Kaçar hanedanına dayanmaktaydı. Musaddık’ın babası da bakanlık yapmış bir politikacıydı. 70 yasında hukukçu ve politikacı olan Musaddık’ın en güçlü siyasi silahı petrolün millileştirilmesi talebiydi. Aynı yıl İran Meclisi bu talebin gerçekleştirilmesi yolunda kararlar aldı ve Amerikan Petrol şirketi lağvedilerek petrol yönetimi ülke tekeline alındı. Ancak bu plan hayata geçirildiğinde, İran'ın teknik yetersizliği dolayısıyla petrol üretimi durdu. ABD, bölgede Rus nüfuzunun artmasından kaygılıydı. Musaddık’ın İran’da o günlerde etkili olan Komünist eğilimli Tude (Kitle) Partisi’ni arkasına alması bu kaygıyı iyice körükledi. Eisenhower yönetiminin gelmesinin ardından tüm bu unsurlar gitgide hızlanan bir döngü halini aldı. Musaddık Amerikan Petrol Şirketi ile anlaşmayı reddetti. İran Şahı, Musaddık hükümetini tanımadığını ilan etti. Bunun üzerine Musaddık ABD’de bulunan Pehlevi’nin otoritesini tanımadığı söyledi. Ancak CIA tarafından satın alınmış ayak takımı ile dolan Tahran sokaklarındaki gösterilerde Musaddık yönetimden indirildi. O döneme kadar Şah yönetimindeki İran ve İsrail oldukça yakındı. Tahran ve Tel-Aviv arasında düzenli uçuşlarla seferler bile yapılıyordu. Şah ABD, Mısır, Ürdün ve İsrail desteğiyle bölgede güçlü bir konum elde edeceğine inanıyordu. Ancak her şeyin ötesinde Fransa’da başka gelişmeler yaşanmaktaydı. İran İslam Cumhuriyeti basit bir değişim hareketiyle başlayıp dünyanın ilk İslami Devrimi olarak sonuçlandı. Rejimdeki değişiklik İran halkının yaşantısını tamamen tersine çevirdi. Şah Rıza Pehlevi tarafından yönetilen ülkede en büyük sorun zengin ve fakir arasındaki gelir uçurumu oldu. En önemli görevler ve ticari hayatın en önemli noktaları Pehlevi’nin akrabaları ve arkadaşlarının ellerindeydi. Şah'ın ekonomik politikaları ve otokratik yönetimi kendisine karşı geniş bir taban oluşmasına neden oldu. Muhalifler Paris’te yaşayan Şii din adamı Humeyni çevresinde örgütlenerek Pehlevi’ye karşı seslerini yükseltmeye başladılar. Sosyal ve ekonomik zorluklar içerisindeki İran halkına eşitlik ve kazançta sözler veren Humeyni çevresindekilerin sayısı gün geçtikçe arttı. http://www.mgkmedya.com 1970’lere girildiği anda geniş tabana yayılan gösteriler sonucu Anti Şah merkezli protestolar ülke içerisinde gittikçe yayılmaya başladılar. Ülke ekonomisini darboğaza sokan genel grevlerle 1 yıl boyunca devam etti. 1979 Ocak ayında Şah İran’ı uzun sürecek bir tatil için terk etti. Ancak bu tatilden asla dönemedi. Şah’ın İran’daki bütün heykelleri Humeyni taraftarları tarafından devrildi. Yurtdışına çıkışından Pehlevi önce Şahpur Bahtiyar’ı başbakan olarak atadı. Ülkede kendisinin olmadığı süre içerisinde yönetime dair geniş yetkiler verdi. Bahtiyar muhalefetin yükselttiği aykırı sesleri başlangıçta susturabildi ve hatta Humeyni’nin yeni hükümet kurma yönündeki isteklerini reddetti. Ancak 1 Ocak 1979’da Humeyni Fransa’daki sürgünden geri döndü. Politik ve sosyal anlamdaki dengesizlikler gittikçe arttı. Kasabalarda, şehirlerde ve kırsal alanda Humeyni taraftarları, Şah taraftarları ve Polis arasında çatışmalar baş gösterdi. 11 Şubat’ta Tahran sokaklarında askeri darbeye hazırlık olduğuna dair dedikodular çıkmasına neden olacak tanklarla gövde gösterisi yapıldı. Ancak ordu yönetimi ele geçirme konusunda en küçük bir istek göstermedi. Humeyni taraftarları Tahran radyo istasyonunu ele geçirerek yayınlar yapmaya başladılar. “İran Halkı’nın Devriminin sesi olarak konuşuyoruz” şeklinde mesajlarla başlayan Şah’a karşı nefret dolu sözlerle ülke içerisinde dört bir yana yayıldılar. Başbakan Bahtiyar istifa etti. İki ay sonra Ayetullah Humeyni bir referandumda zafer kazanarak ülke yönetimini ele geçirdi. İslami Cumhuriyeti ilan etti. Hayatı boyunca İran’ın politik ve dini lideri olarak seçildi. Şah çok güvendiği Amerika tarafından sınır dışı edildi. Sürgününün son günlerini Mısır’da geçirdi ve Kahire’de defnedildi. Önceleri Şah adına katliamlar, işkenceler ve idamlar yapan İran haber alma örgütü SAVAK, Humeyni yönetiminin gelişinden sonra onun adına yaptıklarına aynen devam etti. Kısacası İran halkı için değişen sadece tepedekiler ve yaşam şekli oldu. Komşu ülke İran’ın başına gelenler aslen bizden çok uzakta değil. Sürekli olarak tekfiri dinci bir yapıya boğulmak istenen Anadolu insanı an itibariyle devlet eliyle Ortaçağ karanlığına itilmeye çalışılmaktadır. Anadolu devrimlerinin en büyüklerinden olan alfabe ve Türkçe’ye bile salyalı dilini uzatabilme cüretindeki Neo Ottomanus cinsi yaratıklar kendi yarattıkları Şah ve Humeyni arasındaki yönetimle kitlesel katliamları ve suç örgütlerinin her türlü dalaveresini gizliden ve açıktan yapmaktadırlar. Pazar, Aralık 21, 2014 - Sayfa 1 / 1