FIKIH KÖŞESİ YAZISI (XVIII) 1. İslam fıkhında evlat edinmek nasıl değerlendirilir? İslam dininde bir erkekle bir kadının evlilikleri neticesinde dünyaya gelen çocuk evlat olarak kabul edilir. Doğuran kadın, anne; nikahlı olan koca da o çocuğun babası olur. Kur’an-ı Kerim’de zikri geçen ve “da’y” kelimesi ile anlatılan evlat edinme ise, İslam’dan önce ve İslam’ın ilk yıllarında uygulanan bir sistem idi. Bunun en çarpıcı örneği ise Peygamber efendimiz (a.s.)’ın Zeyd b. Harise’yi evlat edinmiş olmasıdır. Ancak ileriki yıllarda bu uygulama ''...Allah evlâtlıklarınızı öz oğullarınız gibi tanımadı. Bunlar sizin dillerinize doladığınız boş sözlerdir. Allah gerçeği söylemektedir; doğru yola O eriştirir" (Ahzâb, 33: 4) âyetiyle yasaklanmış oldu. ''Evlâtlıkları babalarına nisbet edin; bu, Allah katında en doğru olandır. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız bu takdirde onları din kardeşi ve dostlarınız olarak kabul edin. İçinizden kasd ederek yaptıklarınız bir yana, yanılmalarınızda size bir sorumluluk yoktur; Allah bağışlar ve merhamet eder " (Ahzâb, 33:5) âyeti ile de eski uygulamada evlat bilinenlere nasıl nida edileceği belirlenmiştir. Evlatlığın kabul edildiği dönemlerde bu uygulama nesep, evlenme, miras ve sıhrî hısımlık gibi konularda öz evlatlar gibi kabul edilirdi. Yukardaki âyetle evlat edinme yasaklandıktan sonra bu statü kalktı ve evlat edinilen bu kimse tamamen yabancı ve gayr-i mahrem olarak kabul edildi. 2. Bu bağlamda evlatlıktan farklı bir alan olan koruyucu ailelik müessesesi İslam’ın temel kaynaklarına göre nasıl ele alınmalıdır? Müslümanlar koruyucu aile olabilirler mi? Cahiliye uygulaması olan evlat edinme uygulaması kaldırılmakla birlikte, Kur’an-ı Kerim, zekât, fitre, fidye, keffaret, sadaka, hibe ve vasiyet gibi yollarla başkalarına yardım etmeyi tavsiye etmektedir. Buna göre bakıma muhtaç insanlara maddî manevî her türlü yardımda bulunabilinir. Bu insanlar küçük ise, büyütülüp evlendirebilir, hibe veya vasiyet yolları ile onlara yardım edilebilir. Ancak bunlar tam bir nesep akrabaları gibi kabul edilemezler. Koruyucu ailelik uygulaması biraz bu yardım edilecek insanların durumuna banzemektedir. Nitekim Osmanlı hukuku uygulamalarında “tebenni=besleme alma” adı verilen ve tamamen örfî bir uygulama fiilen mevcuttu. Bu uygulamada tebenni edilen çocuk, gerçek anne ve babasıyla alakası tamamiyle kesilmiyor, evlat edinen ailenin yanında kalıyor; bakımı, korunması, yetiştirilmesi ve meslek sahibi edilmesi gibi bir takım hayrî özellikler var idi. Bu uygulama Kur’an ve Sünnetin yetim ve bakıma muhtaç cocuklara sahip çıkılması gereğinden hareketle oluşturulmuş bir uygulama idi. Günümüzde, içinde yaşadığımız coğrafyanın getirmiş olduğu gereksinimler nedeniyle de âyetle yasaklanan statünün dışında, yardım amacıyla Osmanlı hukukundaki uygulamaya benzeyen bir uygulama ile bu çocuklara sahip çıkacak kişi veya kurumların olması veya oluşturulması bir gereklilik oluşturmaktadır. Mahremiyetle ilgili dinî kayıt ve şartlara uyulmak suretiyle yukardaki uygulamanın işletilmesi ve ihtiyaç zamanlarında koruycu aile olarak çocuklara sahip çıkılabilir. 3. Koruyucu aileler İslami yönden nelere dikkat etmelidir? Biraz önce de işaret edildiği gibi, çocukluk yıllarından sonra mahremiyet kurallarına dikkat etmek gerekir. Zaten büluğ çağından önceki yaşlardaki çocukların yabancı bir ailenin yanında bulunmasında bir problem olmaz. Problem büluğ çağından sonra başlar. Zaten koruyucu ailelik uygulaması bilhassa çocukları kapsar, çok uzun süreleri de içermez. 4. Bir Müslüman aile, koruyucu aile olmaya karar verdiğinde mutlaka bir Müslüman çocuğu mu himaye etmelidir? Başka din ve kültürden çocuklara koruyucu ailelik yapılamaz mı? İslamî anlayışa göre, çocuklarda din faktörü geçerli değildir. Çünkü her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar. Dolayısı ile müslüman bir aile illa da müslüman ana babadan dünyaya gelen çocukları korumaya alacak diye bir şey söylenemez. 5. İslam fıkhına göre, koruyucu aile ile himaye edilen çocuklar arasında nasıl bir hukuk bulunur? Yukarda da ifade ettiğimiz gibi, koruma altına alınan çocuklar, ne nesep itibariyle, ne miras itibariyle ne sıhriyyet ve mahremlik itibariyle öz evlatlar gibi kabul edilemezler. Onlar, bu ailelerce bakımı, terbiyesi, eğitimi ve meslek î donanınmları gibi hususlarda yardım ve destek alırlar. 6. Koruyucu ailelik vasıtasıyla eve gelen çocuklar ile öz evlatlar arasındaki denge nasıl sağlanmalıdır? İslam hukukunda yetimler ve hizmetçiler konusunda kadim uygulamalar vardır. Buna göre, bu statüde olan çocuklar, ailenin diğer çocuklarına hangi muamele yapılacaksa bunlara da aynı muamele tatbik edilecektir. Yani evin öz evlatlarının, giydiklerinden giyecekler, yediklerinden yiyecekler, onların kaldığı yerlere denk yerlerde kalacaklar, belki bunlara misafir olmaları sebebiyle daha fazla ikram ve ihsanda bulunulacaktır. Çünkü dinimizde misafire ikram imanın mükemmeliyetinden sayılmıştır. M. Hulusi Ünye