EKEV AKADEMİ DERCİSİ Yıl: 13 Sayı: 41 (Güz 2009) - - - - - - - 59 BAZI SÜRE VE AYETLER BAGLAMıNDA MUSTAFA TAKİ EFENDi'NİN İŞARi YORUMLARININ DEGERLENDİRİLMESİ Hasan KESKİN (*) Özet Yaşadığı dönemin önemli din iiiimferinden biri olan Mustafa Taki Efendi, Sivas'ta Bu dönenzin en önde gelen dergilerinde gerek siyasi, gerek ilmi, gerekse toplumun o gün içinde bulunduğu sorunlarla ilgili birçok makale yayımlanııştır. Makalelerinde özellikle Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu bulıran/ardan kurtulması için çare/er aramış, çözüm önerileri sunnıuştur. Kurtuluş mücadelesi veren bir toplumu nıanevz anlamda nıotive için ilk hareket noktası olarak Kur' an 'ı gören ve birçok vesile ile ona başvuran Takz Efendi, bu i[{jlıf kirabm mesajlarını mu!ıataplarına ulaştırırken de çeşitli usul ve yöntenıleri kullanmıştır. Geiıel olarak işiirz yorum tarzını tercih eden Tak! Efendi, bu yorumlarını daha çok bazı dergiler/e Tiirflı-i Nılr-i Muhammed/ adlı eserinde Nılr-i Muhammed/ ve İsrii-Miriiç konuları bağlammda yapmaya çalışmıştır. yetişmiştir. Anahtar Kelime/er: Mustafa Taki, Kur' an, İşiirf Yorumlar. Evaluation of Master Mustaplıa Taqr'S Islıari lnterpretations Within the Cantext of S ome Quranic Suralıs and Verses Abstract Mustapha Tiiqf, one of the leading religious scholars oj his era, grew up in Sivas. He issued a lot ojpolitical and scientific articles in many noteworthy reviews oj that time relating to the İnıportant problems that the society had. In his articles, he particularly tried to fmd solutions to the problenıs that the Ottonıan State had lived in order to save the state from thenı and subnıitted same proposals. Master Mustapha Tiiqz considered the Quran the first mavement point to spiritually motivate the society which was giving a liberalian combat against enemies. While transmitting the divine messages to people, he used various ways and methods. He usually preferred the way ojishiirf interpretation, and tried to nıake those interpretations on the Lig ht oj Muhammad and İsra-Ascension. Key Words: Mustapha Tiiqz, the Quran, Ishiirf interpretations *) Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. (e-posta: keskin@cumhuriyet. edu. tr) -·-------- ~~----------------------------~--------~-~---------"~~-~=---~--~----- 60 /Doç. Dr. Hasan KESKİN - - - - - - - E K E V AKADEMİ DERGİSİ Giriş Osmanlı imparatorluğunun çöküş dönemi ile Cumhuriyetin ilk yıllanna rastlayan döneminde Sivas'ın yetiştirdiği önemli din alimlerinden biri de Mustafa Taki Efendidir. O, ilrn1, fikri ve tasavvufi yönüyle birlikte siyasi yönüyle de temayüz etmiş bir şahsiyettir. Özellikle dini meseleler ile ilgili birçok eser ve makale telif eden Tak1 Efendi, bu eser ve makalelerinde pek çok din! ve siyasi konuyu ele almıştır. O söz konusu bu eserlerinde yer yer bazı ayetleri de yonımlamaktadır. Biz bu makalemizde bazı sure ve ayetler bağlamın­ da Mustafa Tak1 Efendi'nin işan yonımlannı değerlendirmeye çalışacağız. Ancak daha önce onu kısaca tanıtmamızın yararlı olacağı kanaatindeyiz. Mustafa Taki Efendi'nin Kısaca Hayatı, Eserleri ve İlnıi Şahsiyeti Mustafa Tak1 Efendi 1, 1873 (Rurn11289) yılında Sivas'ta dünyaya gelmiştir (TBMM I. Dönem Sivas Milletvekili Mustafa Tak1'nin Kısa Olumluluğu, arşiv belgesi, No: 1590; Akyol, 1981: 7; Sankoyuncu, 1995: I, 70). Babası Mehmet Selim Efendi, annesi ise Saniye Hanım'dır. Tak1 Efendi, babasına nispet edilerek "Selim Efendizade" olarak da tanınmıştır. Nitekim bu sıfatı bazı kitaplannda yer almış (Tak!, 1327h: Kırk Hadis, 1), bazı makalelerinde (Tak1, 1327h: Rusya'da İslam'aBaskı Yapmaya Gerek Duyanlar, 412-413) kendisi tarafından da kullanılmıştır. İlk ve o'rta öğrenimini Sivas İptidai Mektebi ve Rüştiyesi'nde tamamlayan Tak1 Efendi, medrese mezunu, yüksek tahsile sahip bir şahsiyettir. Tak1 Efendi'nin iyi bir eğitim sürecinden geçtiğine resrn1 kaynaklar da şahitlik etmektedir. Arapça ve Farsçaya iyi derecede hakim biri olan Tak1 Efendi'nin uzmanlık alanının Kelam ve Peraiz olduğu, Medresede Fıkıh hocalığı yaptığı belirtilmektedir (TBMM I. Dönem Sivas Milletvekili Mustafa Tak1'nin Kısa Olumluluğu, arşiv belgesi, No: 1590). Eserlerinden hareketleKelam ve Fıkıh ilminde otorite olduğu belirtilen Mustafa Tak1 Efendi'nin Feraiz, Tefsir, Hadis ve Siyer alanlannda da vukufiyetinin bulunduğu bildirilmektedir (Ağırman, 2006: 21). Müderris ve Dersiam olan Mustafa Tak1 Efendi, Sultanide muallimlik, mahkeme azalığı, Sırat-ı Müstakfm, Sebflürreşfid, Beyfinu'l-Hak dergilerinde2 de muharrirlik yapmıştır (Çı­ nar, 2004: 88; Ağırman, 2006: 21). Mustafa Tak1'nin ilrn1 otoritesi, yaşadığı devrin alimlerince de takdir edilmiş, kendisinden saygıyla bahsedilmiştir. Hasan Basri Çantay, ondan 'büyük sOfi, yüksek alim ve arif' bir zat olarak bahseder (1976: II, 755, 103. dipnot). Onun ilm! otoritesi, hukuk bilgisinin derinliği, mantık ve felsefeye olan vukufiyeti, şer'i ilimlerdeki enginliği, kanun müzakereleri esnasında meclis kürSüsünden yaptığı konuşmalardan da anlaşılmaktadır (Çınar, 2008: 179-203; Ağırman, 2006: 23). I) Meclis ve Milli Eğitim arşivlerinde Mustafa Taki Efendi'nin ismi "Mustafa Taki" olarak geçerken nüfus kaydında sadece "Mustafa" şeklinde yer almakladır (Çoker, 1995: III, 890). Bu sebeple Mustafa Taki Efendi 'nin isminde yer alan "Taki" ilavesini sonradan kullandığı anlaşılmaktadır (Ağırman, 2006: 21). 2) Sırat-ı Müstakim, Sebilürreşlid dergilerindeki makalelerinin listesi için bkz. (Ceyhan, 1991: 91-92, 141-142). . BAZI SÜRE VE AYETLER BAGLAM/NDAMUSTAFA TAK1 EFENDİ'NİN İŞARi YORUMLARININ DEGERLENDİRİLMESİ 61 1887'de Sorgu Hakim Yardımcılığı ile adiiye teşkilatında memuriyet hayatına baş­ layanTakl Efendi, 1891 'de Hafik ilçesi Sorgu Hakim Yardımcısı olmuştur. 1894-1913 tarihleri arası Sivas adliyesinde Zabıt Katibi, Başkatip ve Mahkeme üyesi olarak görev yapmış (Yücel, 2007: 70; Kesenceli, 2000: 14), 1914'te Sivas SultanisiArapça öğretmen­ liğine atanmasıyla adiiye teşkilatından aynimıştır (Palakoğlu, 2004: 90; Kesenceli, 2000: 14). Bir•müddet Darulhilafe Türkçe müderrisliği ile Arapça-nahiv ve Fıkıh müderrisliği de yapmıştır (Ağırman, 2006: 22). Takl Efendi, öğretmenlik görevini milletvekili olarak Ankara'ya gidişine (22 Nisan 1920) kadar sürdürmüştür (Çoker, 1995: m, 889; Sarıko­ yuncu, 1995: n, 84). Takl Efendi 47 yaşında "Sivas Milletvekili" olarak ilk açılan meclise girmiş (Sarıko­ yuncu, 1993: 28; Memiş, t. y.: 195), milletvekilliği döneminde Şer'iye, Evkaf, Adillet, İrşad, Anayasa, Dilekçe, Milli Eğitim komisyonlarında ve Memfiıfn Muhakemat-ı Tetklk kurulunda görevler üstlenmiş, bir süre "Dilekçe Komisyon Başkanlığı"nı devam ettirmiş­ tifl (Çoker, 1995: ın, 889). Milletvekilliğinin ardından tekrar görev isteminde bulunan Takl Efendi, 1923'te Sivas'a Hadis ve Arapça öğretmenliğine atanmıştır (Çoker, 1995: m, 890; Kesenceli, 2000: 14). Bu görevini devam ettirdiği sırada Gürün ziyaretinde bulunurken 1 Ağustos 1925 tarihinde vefat etmiş, cenazesi Sivas' a getirilerek Abdülvehhab . Gazi şehir mezarlığına defnedilmiştir" (Ağırman, 2006: 23). Aynı zamanda Nakşibendi yoluna mensup bir sfifi olan Mustafa Takl Efendi, manevi eğitimi için son Osmanlı Mebusan Meclisi'nde "Tokat Mebusu" olarak görev yapan Nakşibendlliğin Halidiyye koluna mensup Mustafa Hill Efendi'ye (ö. 1920-21)5 intisap etmiştir (Akyol, 1981: 7; Fatsa, 2000: 120). Mustafa Haki Efendi'nin vefatından sonra da müntesipleri, zuhurat yoluyla Mustafa Takl Efendiyi mürşid-i kamil olarak görerek (Doğ­ ruyol, 1995: 82) manen ona teslim olmuş, onun ilminden ve feyzinden istifade etmişlerdir (Ağırman, 2006: 22; Canozan, 1991: 84). Mustafa Takl Efendi, tespit edildiği kadarı ile İhramcızade İsmail Hakkı Toprak Efendi (ö. 1969)6 , Mustafa Hill Efendinin oğlu Bahaeddin Efendi (?), ve Cizözlü Yusuf Efendi (ö. 1927)'ye hilafet vermiştir7 (Eraydın, 1996: 24). Bu isimlerio yanı sıra Takl Efendi'nin, oğlu Bedreddin Efendi (ö. 1984), Baytarlı Mustafa Efendi(?), Hasan Basri 3) "www. kiınkimdir. gen. tr." adresinden Taki'nin meclis konuşmalannın bir böltimüne ulaşmak mlirnkündür. 4) Mustafa Taki Efendi'nin hayatı, eserleri ve fikirleri ile ilgili geniş bilgi için bkz. Ağırman, 2005: 6188; Çınar, 2004: Sivas Mebusu Şeyh Hacı Mustafa Taki, 24-93; Doğruyol, 1995: 82-84; Kesenceli, 2001: 16-18; Fatsa, 2000: 120-121; Alıcı, 2001: 18-19. 5) Hald Efendi, Tokat'ta açtığı dergaru ile irşad faaliyetlerine ara vermeden devam etıniş, TokatAli Paşa Camii imam-hatipliği görevinde bulunmuş, mebusluğu ile birlikte İstanbul'a yerleşmiş, bir müddet Fatih Camiinde Imam-Hatip olarak görev yapmış ve veratı üzerine Fatih Ciimii haziresine defnedilrniştir. Mustafa HaldEfendi'nin hayatı ve Taki Efendi ile ilişkisi için bkz. Fatsa, 2000: 117-120; Alıcı, 2001: 18-19; Doğruyol, 1995: 82-84; Toprak, 2002: 10. 6) Hayatı Hakkında bkz. Altuntaş, 1992: 16-42;Alıcı, 2001: 19; Toprak, 2002:6-12. 7) Balıaeddin Efendi ve Cizözlü Yusuf Efendi hakkında bkz. Çınar, 2005: Şeyh. Hacı Hiifız Bedreddin Doğruyol, 47 vd., ;Fatsa, 2000: 128. · 62/ Doç. Dr. Hasan KESKİN - - - - - - - E K E V AKADEMİ DERCİSİ Çantay (ö. ı964) (Emre, t. y.: 64-66) Darende Müftüsü Abdurrahman Efendi(?), Yoncalıklı Mehmed Efendi(?) veDarendeli Hulusı Efendi(ö. ı99ı) (Alıcı, 200ı: ı4-ı5) gibi isimler üzerinde de son derece etkili olduğu görülmektedir. Ömrünüilmeve talebe yetiştirmeye adamış bir alim olan Mustafa Takl Efendi'nin ve yayınlanmayan birçok eserinin olduğu belirtilmektedir (TBMM I. Dönem Sivas Milletvekili Mustafa Takl'nin Kısa Olumluluğu, arşiv belgesi, No: ı590). Kendisinin "Tarih-i Nur-i Muhammedi" (Kesenceli, 200ı: ı6-ı8), "Kırk Hadis Yahut İlm-i Hal-i Siyasi ve İçtim{if" 8 ve "Mevlid-i Şerif' 9, "Ağaç Dikmenin Fazileti" 10 isimli eserleri günümüze ulaşma imkanı bulmuştur. (Kesenceli, 200ı: ı6-ı8) Birçok eseri ise, maalesef, günümüze kadar ulaşmamıştır (TBMM I. Dönem Sivas Milletvekili Mustafa Takl'nin Kısa Olumluluğu, arşiv belgesi, No: ı590). Mustafa Takl Efendinin en meşhur eseri "Tarih-i Nur-i Muhammedi"dir. Bu eser 20 cüzden oluşmaktadır (Takl, ı338h: Keyfiyet-i intişiir-ı Din, ı85). ı923-1925 yılları arasında basılmış (Alıcı, 200ı: ı9) ancak günümüze bunlardan maalesef sadece bir, dört, sekiz, on yedi ve on sekizinci bölümler ulaşahilmiştir (Kesenceli, 200 ı: ı 6-1 8). Eser isminden de anlaşılacağı üzere Nur-i Muhammedf 11 'nin tarihi ile ilgilidir. Hz. Muhammed'in hayatı, Nur-i Muhammedi'nin yaratılışından itibaren geniş bir şekilde tasavvufi bir yaklaşımla ele alınmıştır. İsra ve Miraç konularının ele alındığı on yedinci bölüm İbrahim Argut tarafından sadeleştirilmiştir (Takl, 2003: ı-67). yayınlanan Yaşadığı dönemin en önde gelen dergilerinde de gerek siyasi, gerek ilmi gerekse toplumun o gün içinde bulunduğu sorunlarla ilgili birçok makale yayımiayan Mustafa Tak! Efendi, bu makalelerinde özellikle Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu bulıran­ lardan kurtulması için çareler aramış, çözüm önerileri sunmuştur (Ağırman, 2006: 25). Takl Efendi'nin, "Beyfiızü'l-Hak" 12 , "Sebilürreşad'' 13 ve "Sırat-ı Müstakfm" 14 dergilerinde yayımlanan makaleleri günümüze ulaşmıştır (Çınar, 2005: ı69-204). 8) Eserin adı matbu nüshasının dış kapağında Kırk Hadis Yahut llm-i Hal-i Siyasi ve içtimal olarak geçmektedir. Şi vas Ziyabey Kütüphanesi'nde 237. 336 tasnif ve 3726 no'lu demirbaş numarasıyla kayıtlıdır. Mustafa Taki Efendi bu eserinde altmış hadise yer vermiştir. Eser hakkında geniş bilgi için bkz. Ağırman, 2005: 61-88. 9) Mustafa Taki Efendi tarafından mensur olarak yazılan bu eser, kendisinden sorira irşat makamına oturan İhrarncızade İsmail Hakkı Toprak (ö. 1%9) tarafından manzum hale getirilmiştir. 191 beyitten oluşmaktadır. Eser hakkında bilgi için bkz. Alıcı, 2001: 19, 26-40, 145. 10) Taki Efendi'nin bu isimle hacimli bir kitabının olduğu belirtilmektedir. Ancakesere ulaşılamamıştır. Bkz. Doğruyol, 1995: 82; Çınar, 2004: Mustafa Taki Efendi ve Kırk Hadis isimli Eseri, 44. ll) Nur-ı Muhammediyye: Hz. Muhammed (s)'in nuru demektir. Buna Hakikat-ı Muhammediyye (s) de denir. Allah'ın yarattığı ilk şey Peygamber Efendimizin (s) nurudur. Diğer bütün varlıklar, O'nun nurundan yaratılmıştır. Bkz. Cebecioğlu, 2005:488. 12) Beyfuıu'l-Hak Dergisinde Yayımlananlar: 1. DiytinetinMedeniyete l.iizıimu (1), cilt: 1, sayı: 26, Yıl: 1327 (1909), s. ffi4.606; 2. Diytinetin Medeniyete LüzDmu (ll), cilt: 2, sayı: 27, yıl: 1327 (1909), s. 636-638; 3. Diytinetin Medeniyete lii'Wn111 (lll), cilt: 2, sayı: 28, yıl: 1327 (1909), s. 654-657; 4. Diytinetin Medeniyete liiwmu_(IV), Cilt: 2, Sayı: 29, Yıl: 1327 (1909), s. 685-687; 5. Diytinetin Medeniyete liiıiunu (V), cilt: 2, sayı: 31, yıl: 1327 (1909), s. 725-727; 6. Bir Müttilaa, cilt: l, sayı: 25, yıl: 1327 (1909), s. 583-586; 7. Girit İçin Sivas~a Akdolunan Mitingde U/emtidan Bir Ziit Tarafından İrtid Olunan Bir Nutuk, cilt: 3, sayı: 65, yıl: BAZI S(JRE VE AYETLER BAGLAM/NDA MUSTAFA TAKi EFENDi'NİN İŞARi YORUMLARININ DEGERLENDİRİLMESİ 63 Mustafa Taki Efendi'nin hayatı ve eserleriyle ilgili verdiğimiz bu bilgilerden sonra sureve ayetlere getirdiği işfui yorumlara geçmeden onun bir sfifi olarak Kur'an'a bakışı ve Kur'an ayetlerini ele alış biçimi üzerinde de kısacadurmanın faydalı olacağı kanaatindeyiz. bazı Mustafa Taki'nin Kur'an'a Bakışı ve Kur'an Ayetlerini Ele Alış Biçiıni Kur'an'a Bakışı Taki Efendi, her Müslüman gibi Kur'an'ı, İslam'ın en önemli tem~l kaynağı görmüş, onu insanların dünya ve ahiret mutluluğu için başvurmaları gereken ilk başucu eser olarak değerlendirmiştir(1338h: Zabıt Cendesi, 178-179). Onun eserlerini incelediğimiz­ de, Kur'an sevdalısı bir sfifi ile karşı karşıya olduğumuzu görürüz. O birçok ifadesinde "Kur'anımız böyle mi diyor?", "Kur'anıınız böyle mi buyuruyor?" gibi ifadelerle Müslümanları kutsal kitaplarına sahip çıkmaya teşvik eder (Taki, 1337h.: Hitiibe, 203). Taki Efendi bir makalesinde Kur' an' ın manevi şahsiyetini muhatap alarak ona seslenmektedir. Burada Kur'an'a bakışına, onunindiriliş gayesine dair önemli ipuçları yer almaktadır. O bu makalesinde Kur'an'a karşı sorumluluk taşıyan herkesi bu sorumluluklarının gereğini yapmaya çağınr. Bu bağlamda şunları söyler: Hakim! Ey ilahi kanun! Sen mukaddes mekandan-başa mekan değil­ Kutsi-i la mekandan bu süfli dünyaya bir düzen, mükemmellik, bir ebedi mutluluk ve ezeli bir kanun olmak üzere indirilmiştin. Şimdi bedbaht ruen:ıi hüsranda, dalalette bırakıp gidecek misin? Haşa! Gitmezsin ve gitıneyeceksin. Sen bütün dünyayı bir adalet ve mutluluk yurdu biline getirecek mahiyette bir ezeli kanun, bir ebedi düstursun. Sen, o gaye-i lahfitisin ki, bu alçak dünyaya bir lütf-i sübharu olarak indirilmişsin. Senin inişinden kastedilen yüksek gaye henüz ortaya çıkmadan elbette uçup gitıneyeceksin. Sana inananların ve güvenenlerin olan biz Müslümanların günahlarına, senin yüce emirlerine karşı yaptığımız kusurlarıınıza bakıp küsmeyeceksin. Bizi büyük yükseliş ve doğriı yola iletecek sensin! İçimizde bulunan seni seven saf, nezih kalplere, yaşlılara ve çocuklara "Ey Kur'an-ı Cenabı-ı 1328 (1910), s. 1299-1300; 8. Kaniın-i CeıPya l!!ive Olunan Mevlldd-i Kaniıniyeden Ellibeşinci Maddenin Fıkra-i Ahiresi O?.erine Bir Mu/ô}ucyı, cilt 5, sayı: 124, yıl: 1329 (l91l), s. 2254-2256; 9. )'d/id-ı Kuvvet], cilt 6, sayı: 141, yıl: 1329 (l9ll), s. 2526-2528; lO. Mücahid/erimize Yapılan Haksızlığa Reddiye]. cilt 5, sayı: 126, yıl: 1329 {l9ll), s. 2284; ll. Açık Mektup, cilt 6, sayı: 146, Yıl: 1329 (l9ll), s. 2612-2614; 12. Rusya'da lslô.m'a Baskı Yapmaya Gerek Görenler,] cilt 5, sayı: 126, yıl: 1329 (19ll), s. 2284-2286; 13. Mücô.hidlerimize Narva Taarruz Reddiyesi, cilt 6, sayı: 126, yıl: 1329 (1911), s. 3490-3493. 13) Sebiliiıreşad Dergisinde Yayımlananlar: ı. Müslümanlara Hitô.he: Artık Uyanmalıyız, cilt: 19, sayı: 479, yıl: 1337, s. 115-ll6; 2. Hitô.be, cilt: 19, sayı: 485, yıl: 1337, s. 181-182; 3. Hitô.be, cilt 19, sayı: 487, yıl: 1337, s. 203-204;4. Hitô.be, cilt 19, sayı: 489, yıl: 1337, s. 226-227; 5. Sô.bıktn-i Islam ve Keyfiyet-i lntişar-ı Din, cilt 20, sayı: 510, yıl: 1338, s. 183-185; 6. lslô.m Fedô.kô.rlığı, Sahô.be-i Kiramın Metanet ve Fedô.kô.rlığı, cilt: 20, sayı: 613, yıl: 1338, s. 218-2f9; 7. Sô.bıktn-i Islam 'ın Fedô.kô.rlığı, cilt 20, sayı: 517, yıl: 1338, s. 266-267; 8. ilk Islam Mücô.hidleri, cilt 21, sayı: 527, yıl: 1339, s. 54-55. . 14) Sırat-ı Müstakim Dergisinde Yayımlananlar Makaleler: ı. Düello Meselesinin Taşradaki ln'ikô.satı, cilt: 6, sayı: 145, yıl: 1327, s. 236-237; 2 Rusya'da Tazytk-i lslam'a Lüzum Gösterenler, cilt 6, sayı: 156, yıl: 1327, s. 412-413; 3. lslamiyet'te Cihad, cilt 7, sayı: 172, yıl: 1327, s. 244-246; 4. Mubô.hesat: l'dfid-ı Kuvvet, cilt: 7, sayı: 172, yıl: 1327, s. 256-257; 5. AçıkMektub, cilt: 7, sayı: 180, yıl: 1327, s. 379; 6. Mebus Nasıl Olmalı, cilt: 7, sayı: 182, yıl: 1327, s. 412-415. 64 1Doç. Dr. Hasan KESKİN - - - - - - - E K E V AKADEMİ DERCİSİ acı! Senin kadrini iyi bilmeye, senden başka salim yol olmadığına inanıyoruz; biz küstahlara yine sen hidayet et! Bizim içimizde öyle cahillerimiz var ki, bilmediğimizi de bilmeyiz! Güneşi karanlık, karanlığı aydınlık zannederiz. Fakat çoğunluğumuz şunu iyice anladık ki, bizi sana ve senden ibaret olan her mutluluğa sahip kılacak yine sensin. İrşat ve hidayet bütün kainatta senden doğar" (Takl, 1337h.: Hitabe, 181-182). Yukarıdaki ifadelerden anlaşıldığı üzereTald Efendi, Kur'an'ı bütün dünyayı bir adalet ve mutluluk yurdu haline getirecek mahiyette ezeli bir kanun, ebedi bir düstur olarak görmekte ve bu amaçla indirildiğini ifade etmektedir. Ona göre Kur' an, dünyaya düzen, intizam, mükemmellik verecek ezell bir kanundur. O, aynı zamanda ebedi bir muduluk kaynağıdır. Kur'an'ın indirilişinde ulvl bir gaye vardır ki, o da dünya ve ahiret saadetini temin etmektir. Kur' an, bu gayeyi tamamlamadan dünyadan yok olup gitmeyecektir. Bütün kainatın mutluluk güneşi ve hidayeti sadece Kur'an'dır. Yine Mustafa Tald Efendiye göre Kur' an, her zaman ve mekana hitap eden, dinamik ve evrensel yapıya sahip bir kitaptır. Ona uygun hareketlerle hayat yaşayan kişiye, diğer bütün insanların imreneceği bir hayat bahşedilir (Tald, 1337h.: Hitabe, 181-182). Yine ona göre Kur'an, insanlığın binlerce senede ulaşamayacağı, şimdiki medeniyet iddiacı­ larının düşünemeyeceği, hatta hayal bile ederneyeceği kurallar koyan bir kitaptır (Tald, 1337h.: Hitabe, 226-227). Kur'an Ayetlerini Ele Alış Biçimi Kur'an'ın mesajlannı insanlara ulaştırmak için büyük gayret sarf eden Tald Efendi, çeşitli vesileler ile Kur'an'a başvurmuştur. Bazen bir konuyu anlatırken konunun izahı için, bazen iddialarına delil, bazen de makalelerin sonunda bitiş cümlesi kabilinden çeşitli. ayetlere başvurur. Örneğin, düşmanın zulümlerine karşı ancak oııların yaptığı oranda cevap verilmesi prensibine atıfta bulunurken şu ayeti zikreder: "Cezalandırmak isterseniz size yapıldığı kadarıyla cezalandırın, fakat eğer sabır gösterirseniz bilin kisabır/ı davrananlar için bu muhakkak ki daha hayır/ıdır" (Nahl16/126). Yine o, Hz. Peygamber'e salat ü selam getirme konusunda, "Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e sa/at ederler. Ey müminler, siz de ona sa/at ve se/am edin" (Ahzab 33/56) ayetini zikrederek meseleyi açıklamaya çalışır ( 1339-1341h.: I, ll). Tald Efendi, Hz. Peygamber'in iman etmeyi gerektiren açık mucizelerini gördüğü halde iman etmeyen kimselerin durumunu anlatırken hidayetin mucizelerde olmayıp Allah'ın takdirinde olduğunu anlatmak için, "De ki: Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir" (Ra' d 13/27) mealindeki ayete atıfta bulunarak konuya açıklık getirmek ister (1338h: 184). Yine müminlerin kalplerinde olan zevklerin bir anının dünyadan ve dünyanın saltanaundan Müslümanlara sevimli geldiğini ifade ederken "(Onlar şöyle yakarırlar): Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme! Bize katından bir rahmet bahşet! Şüphe­ siz sen çok bahşedensin" (Al-i İmrfuı 3/8) ayetini zikreder (1338h.: 219). Tald Efendi, iddialarına delil olarak da Kur'an-ı Kenm'e başvurur. Örneğin ıniraç hadisesinin hem beden hem de ruh ile meydana geldiği iddiasını temellendirmeye çalı­ şırken şunları söyler: BAZİ SURE VE AYETLER BAGLAMINDA MUSTAFA TAK! EFENDi'NİN İŞARl YORUMLARININ DEGERLENDİRİLMESİ 65 "İsra ve miraç hadisesi hem beden hem de ruh ile vuku bulmuştur. Efendimizin bu miraemın sadece rüyada veya sadece ruhaniyetleri ile meydana geldiğini söyleyenler var- dır, ama bunlann görüşlerini çürüten pek çok nak.J1 haber vardır. Ayeti-i kerime de: ~Bir gece, kendisine bazı ayetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Haranı'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir' (İsra, 17/1) buj'rulmaktadır. Bunun yanı sım bu konuda otuzdan fazla sahabe kavli vardır... " (Takl, 1341h.: XVII, 74-75). Mimcın gerçekleşme sebep ve hikmetlerinden birisinin o günlerde çok sıkıntılı ve hüzünlü durumda olan Hz. Peygamber'in teselli edilmesi olduğunu belirten Takl Efendi, Ta-Ha Suresi'nin ilk ayetlerini buna delil göstererek izah etmeye çalışır. O bu konuda şunlan söyler: "'Ta, Ha, Ey Muhammed! Kur'an'ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik' (Taha, 20/1-2) mealindeki ayetler nazil olarak Allah'ın bu çok yüksek ve seçkin sevgilisi teselli buyruldu. Ey Habibim! Ümmetimin günahlannı görmekle malızun oldun, Melekllt-ı A'la'da benimmhmet deryarnın yanında bir damla olabilir mi, anlayasın fermanıyla bu kerim Peygamber, Allah Teaiii'nın huzuruna davet olundu. Mimcın sebep ve hikmetlerinden birisi bu idi" (1341h.: XVII, 3). Başka bir yerde Takl Efendi, Muhammed ümmetinin günahlannın ve isyanlannın ancak çok ibadet, tövbe ve istiğfar ile bağışlanabileceği görüşünü, "Gecenin bir kısmında da sadece sana mahsus bir nafile olmak üzere uykudan kalk, Kur'an ile teheccüd namazı kı! Umulur ki Rabbin, seni Mak/im-ı Mahmud'a ulaştırır" (İsra, 17/79). "Ey örtüneni (Peygamber), Gecenin birazı hariç olmak üzere geceleyin kalk (namaz kıl)" (Müzzemmil 73/1-2) ayetleriyle delillendirmeye çalışır (1341h.: XVII, 2). Takl Efendi, makalelerinin çoğunu ele aldığı konuya uygun mesaj yüklü ayetlerle sonlandırınaktadır. Bununla insaniann dikkatlerini Kur'an'a çekmeyi amaçladığı düşü­ nülebilir. Hemen hemen her makalesine bitiş cümlesi kabilinden bir ayet ile son veren Takl Efendi, ayetleri kullanmadığı yerlerde de Arapça terkib ve güzel sözler 15 ile edebi anlamda makalelerini daha süslü ve etkili bir ha.Ie getirmiştir. "Düello Meselesinin Taşradaki Yansıması" başlıklı birbirlerini düelloya davet eden iki milletvekilinin yaptıklan büyük hatayı kendilerine hatırlattığı makalesinin sonunda, makalenin içeriğine uygun olarak, "Esenlik doğru yolu izleyenierin olacaktır" (Ta-Ha, 20/47) mealindeki ayeti kullanmıştır ki, ayetin buraya rastgele seçilmediği anlaşılmaktadır (1327h.: 236-237). Takl Efendi, ilmi bir tartışma içerisinde olduğu Alay Müftüsü M. Falıreddin Efendi 'ye cevap olarak yazdığı makalenin sonunda da içeriğe uygun ayetleri zikretmektedir. O söz konusu makalesinde M. Fahrettin Efendi ile tartışmak istemediğini, bunun yerine Müslümaniann dertleri ile dertlenip onlann sıkıntıianna çareler aramak istediğini ve idad-ı 15) Konumuz bu olmadığı için sadece şu örnekle yetinmek yerinde olacaktır: "EI-hakku ya'lfi velayu'Hi aleyh" "ve ınine!Hüıi't-tevf'ık" ifadeleri, Taki Efendi'nin makalelerinde kullandığı terkip ve güzel sözlerden iki tanesidir. Bkz. 1327h.: lslamiyet~e Cilıad, 244-246. :i ı T 66 / Doç. Dr. Hasan KESKİN - - - - - - - E K E V AKADEMİ DERCİSİ kuvvet/donanma gücü hazırlama konusunda temelde değil, ancak uygulama noktasında onunla fikir aynlığı içerisinde olduğunu, bunun için de tartışmanın yersiz bir davranış olacağını belirtmiştir (1327h.: Açık Mektub, 379). Takl Efendi makalesinin sonunda "Vekil olarak Allah yeter" (Nisa, 4/81), "Allah, ne güzel Mevlli ve ne güzel yardımcıdır" (Enfa.I, 8/40) mealindeki ayetleri zikrederek makalenin içeriğine uygun bir şekilde çalış­ masını soniandırmıştır (1327h.: İdad-ı Kuvvet, 256-257). Kısaca ifade etıriek gerekirseTakl Efendi ele aldığı ya da tartıştığı herhangi bir konuda ileri sürdüğü görüşünün Kur'an'ın ruhuna, gaye ve hedefierine uygun olmasına büyük önem vermiş, bu yüzden makalelerinde ve diğer eserlerinde sık sık Kur'an ayetlerine referansta bulunmuştur. Böylece tartışılan pek çok konunun çözümünün aslında Kur'an'da bulunduğuna dikkat çekrneğe çalışmıştır. Mustafa Taki'nin BazıSureve Kur'an Ayetlerine Getirdiği İşari Yorumlar Sülfik erbabının bulunduğu makama göre kalbine doğan ilham ve işaretlerle Kur' an 'ın zahir manası ile bağdaştınlması mümkün olan birtakım gizli anlarnlara ve işaretiere göre Kur'an'ı tefsir etınek anlamına gelenişan tefsir 16 (Ateş, 1974: 19), birçok sfifi a.Iimin baş­ vurduğu bir yöntem olmuştur 17 • Bu a.Iimlerden biri olan Mustafa Takl Efendi de eserlerinde bazı ayet ve sureleri yorumlamaya çalışırken bu yönteme başvurmuştur. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi onun direkt tefsire dair bir eseri yoktur. O bu tür işan yorumlara daha çok "Tarih-i Nur-i Muhammedf" isimli eserinde ve bazı makalelerinde yer vermektedir. Biz burada onlardan birkaç örnek sunmaya çalışacağız: Örnek. I: Fatiha Süresi, 111-7. Mustafa Takl Efendi, Kur'an'ın ilk suresi olan Fatiha suresini önce Türkçe anlamı (meali) ile okuyucuya takdim eder, ardından surenin işan yorumunu sunar. Onun bu işan yorum ya da izlediği metodolojiyi daha iyi anlayabilmek için önce Fatiha suresine vermiş olduğu Türkçe anlamı (meali) zikredelim: " 'Ralıman ve Rahlın olan Allah 'ın ismiyle, Hamd, o a.Iemlerin Rabbi; O Ralıman ve Rahim; O, din gününün maliki Allah 'ın. Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti. (Ya Rab!). Hidayet eyle bizi doğru yola; o kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışlann ve o sapınışiann yoluna değil' (Fatiha, 111-7) (Amin)" (1339-1341h:: I, 10-11). Şimdi de Takl Efendi'nin Fatiha suresine yaptığı işan tarz yorumu zikredelim: "Bütün yaratılınışlann söz, fiil ve ha.I olarak her türlü hamd ve minnetleri Allah'a mahsustur ki; ruhlar, bedenler, hayvanlar, bitkiler, cansızlar, mülk, cin, insan, müslüman, müslüman olmayan, maddi ve manevi, ulvi ve süfii bütün alemlerin, bütün kainatın her an terbiyedsİ ve sevgilisi, maddeten ve manen onlara nzık yazan, Rezzak olan, nzık vericisi olan O'dur. O, dünyada bütün malılUkata ve ahirette özellikle mürnin kullara rahmet sahibidir. Dinden başka hiçbir şeyin fayda vermeyeceği günün, ahiret gününün 16) İşari tefsirin doğuşu ve gelişmesi hakkında geniş bilgi için bkz. Ateş, 1974: 27-165. 17) İşari tefsire dair örnekler için bkz. Zehebi, 1976: II, 380-415; Ateş, 1974: 38-257. BAZISUREVE AYETLER BAGLAM/NDAMUSTAFA TAK! EFENDİ'NİN İŞAR! YORUMLARININ DEGERLENDİRİLMESİ 67 millikidir. B iz mürninler fert fert ve aciz olduğumuz için bütün yaratılmışlara bağışlanmış olarak ki hiçbir şeyi hükmetmeksizin sadece tek olan Zat'a ibadet, sevgi ve tazim ederiz ki, yine buna sahip olabilmek için sadece senden yardım dileriz. Sadece senin yardımında kulluğumuzu yerine getirebiliriz. Maddi ve manevi, dünyevi, uhrevi, ilmi, arneli ve şahsi, toplumsal doğru yolu, her türlü mutluluk. ve mükemmelliğe erişip de Müslüman sevabı sen bize İhsan, başarı ve doğru yolu bahşet. Onların yoluna ki, sen onlara nübüvvet/peygamberlik, velilik, nza, yakınlık, sevgi, maddi ve manevi her türlü sebebi verdin. Onların yoluna değil ki, dünyevi ve uhrevi olmak üzere gazaba uğrayanlar ve doğru yola girmeyip sapıklıkta şaşkınlıkla kaldılar"(1339-1341h.: I, 10-11). Taki Efendi, Rabbi'l-ô.lemfn (Fatiha, lll) kısmındaki ô.lemfn (illemler)i ruhlar, bedenler, hayvanlar, bitkiler, cansız/ar, mülk, cin, insan, Müslüman, Müslüman olmayan, maddf ve manevi, ulvf ve süjlf bütün ô.lemler, bütün Idiinat olarak yorumlamaktadır. İşari olmayan tefsirlerde de ô.lemfn (illemler) genelde buna benzer yorumlanmaktadır. Mesela Ömer Nasuhi Bilmen (ö. 197l)'in açıklaması şöyledir: "Alemin tabirine gelince; bu da Cenabı Hakkın varlığına, birliğine delalet ve şahadet eden, onu bilip tasdik etmeğe vesile olan varlıklardan, mahlukattan ibarettir ki, her birine bir alem denir. Bunlar; gökler aıemi, yer alemi, hayvanlar aıemi, bitkiler alemi, ruhlar alemi, dünya aıemi, ahiret alemi . gibi nevilere aynlmıştır. Bir rivayete göre on sekiz bin alem vardır. Bizim dünyamız ise bu alemlerden yalnız biridir. Bütün illemler birer mahlı1ktur. Bütün bunların yaratıcısı Cenabı Haktan başkası değildir. Bütün aıemler, O Yüce Yaratıcının varlığına, kuvvet ve büyüklüğüne birer parlak delildir" (ty.: I, 10). Tald Efendi, Fatiha suresinin "(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden dileriz" (Fatiha 115) mealindeki kısmını "Biz mürninler fert fert ve aciz olduğu­ muz için bütün yaratı!mışlara bağışlanmış olarak ki hiçbir şeyi hükmetmeksizin sadece tek olan Z1it'a ibadet, sevgi ve tazim ederiz ki, yine buna sahip olabilmek için sadece senden yardım dileriz. "şeklinde yorumlamıştır. Görüldüğü üzere Taki Efendi ibadet (kulluk) kavramını açıklarken kavrarnın k1imil manada anlamları içerisinde yer alan sevgi ve tazim (ileri derecede saygı) boyutunu öne çıkarmıştır. yardım Taki Efendi Fatiha suresinin "Bizi dosdoğru yola i/et. Nimetine erdirdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların yoluna da, doğrudan sapmışların yoluna da değil!" (Fatiha 116-7) mealindeki kısmında geçen nimeti, "nübüvvet/peygamberlik, velilik, nza, yakınlık, sevgi, maddi ve manevi her türlü sebep" olarak yonımlamıştır. İşari olmayan tefsirlerde ise nimet, "Kim Allah 'a ve Peygamber'e itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salih kişilerle beraberdirler; bunlar ne güzel arkadaş/ardır!" (Nisa, 4/69) mealindeki ayetten hareketle genel olarak peygamberlik, sıddfklık, şehitlik ve salihlik olarak yorumianmıştır (Begavi, 1997: VII, 402-403; İbn Kesir, 1999: I, 140). Çünkü söz konusu ayette peygamberler, sıddiklar, şehitler ve sillih kişiler kendilerine lütuflarda bulunulduğu belirtilen kimseler olarak ifade edilmekte~ . dir. Görüldüğü üzere Taki Efendi burada nimeti peygamberlik anlamının yanı sıra veli/ik, rıza, yakınlık, sevgi, maddf ve manevi her türlü sebep şeklinde daha çok tasavvufun ele aldığı kavramlarla işan bir tarzda yorumlamaya çalışmıştır. T 68 1Doç. Dr. Hasan KESKİN - - - - - - - E K E V AKADEMİ DERCİSİ Örnek. 2: AI-i İmran, 3/81. "Allah peygamberlerden, 'Ben size kitap ve hilgnet verdikten sonra nezdinizdekini tasdik eden bir elçi size geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz' diyerek söz almış, 'Kabul ettiniz mi ve bu ahdimi üst/endiniz mi?' dediğinde onlar da 'Kabul ettik' cevabını vermişler; bunun üzerine (Allah da) 'O halde şahit olun, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim' buyurmuştu" (M-i İmrfuı, 3/81) anlarnındaki ayette geçen "Allah peygamberlerden . .. söz (misak) almıştı" ifadesi müfessirler tarafından şu şekillerde açıklanmıştır: a-Ayet, Allah'ın peygamberlerden kendilerinden sonra gelecek elçiye iman edeceklerine ve onu destekleyeceklerine dair söz aldığını bildirınektedir. Buna göre alınan söz (misak) genel olarak peygamberlerin birbirlerini onayiayacaklarına dairdir (Tabeıi, 2000: VI, 557). b-Kur'fuı-ı Ketim'in üslubu ve 'rnis§k'la ilgili ayetler dikkatle incelendiğinde anlaşı­ burada kastedilen, peygamberlerin, kendi ümmetierinden Hz. Muhammed (s.a.v)'e -o geldiği zaman- iman edeceklerine ve destek vereceklerine dair söz almış olmalarıdır (İbn Kesir, 1999: II, 67). lır ki c-Allah peygamberlerden kendilerine verdiği kitap ve hikmeti insanlara tebliğ edeceklerine, bunları tasdik eden bir elçi geldiğinde ona inanıp, yardım edeceklerine dair söz almıştır (Karaman, Çağncı, Dönmez; Gümüş, 2007: I, 619). Tak! Efendi ise, bu ayeti tamamen farklı bir atmosfer ve bağlamda değerlendirir ki, o, Nur-i Muhammed! anlayışına temel gördüğü ayetlerden birisi olarak bu ayeti yorumlarken sözü Nur-i Muhammedi'ye getirir ve ayeti şöyle izah eder: "Mutlak varlık olan Hz. Allah, peygamberlerin ruhlarını Hz. Peygamber'in nurunun· cevherinden yaratınca, sevgili Peygamberine, peygamber ruhlarına bakmasını emretti. Allah Tea.la'nın iradesi gereğince Nur-i Muhammedi'nin bakışianna mazhar olan peygamberlerin ruhlan o nurlar nuru ile kuşatıldılar. Peygamberler, 'Ey rabbimiz! Nuril bizi kuşatan bu zat kimdir?' dediler. Allah Teala: 'Bu nur Habibimin nurudur ki, eğer siz ona iman ederseniz.sizi de peygamber ederim' buyurdu. Onlar da: 'Ona ve onun peygamberliğine iman ederiz' dediler. Varlığı mutlak olan Allah Teala: 'Ben şahit olayım mı?' buyurdu. Onlarda 'Evet' dediler. -Allah peygamberlerden şöyle söz almıştı: 'Andolsun ki size kitab ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan (kitaplar)ı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona muhakkak İnanacak ve ona yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır abdimi üzerinize aldınız mı?' demişti. Onlar: 'Kabul ettik' dediler. (Allah da) dedi ki: 'Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım- (Al-i İmran, 3/81) "(1339-1341h.: I, 16.) Görüldüğü gibi Mustafa Taki Efendi, bütün varlıkların, Hz. Muhammed (s)'in nurunun cevherinden yaratıldığı (Nilr-i Muhammed!) temelinden hareketle ayeti izaha çalışmıştır. Ona göre burada Allah tarafından alınan söz (misak), peygamberlerin ruhlarının ezelde Hz. Muhammed (s)'in peygamberliğini kabul ettiklerine dairdir. Bu tür sübjektif ifadelere ise ancak daha çok sfifilerin tercih ettikleri işari tefsirlerde rastlamak mümkündür. · BAZISUREVE AYETLER BAGLAMINDAMUSTAFA TAK1 EFENDİ'NİN İŞARi YORUMLARININ DEGERLENDİRİLMESİ 69 Örnek. 3: Ahzab, 33/43 ve Ta-Ha, 20/17-18 Mustafa Takl Efendi, " .. .Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için O size rahmetiyle lütuflarda bulunuyor (0, size sal/it getirendir), melekleri de dua ediyor. O, mürninZere karşı çok merhametlidir. " mealindeki Ahzab suresi 43. ayeti işfui bir bağlamda değerlen­ dirir. Bilindiği üzere ayetin yer aldığı Ahzab suresi bütün ilim adamlarının görüşüne göre Medine'de inmiştir (Kurtiib1, 1965: XIV, 113). Bu ayetin nüzul sebebi ile ilgili olarak İbn Abbas şunları söylemektedir: "Şüphesiz Allah ve melekleri peygambere sal/it ederler. " mealindeki ayet nazil olunca Muhacirler ve Ensar şöyle dediler: 'Ey Allah 'ın Rasiilü! Bu sana özeldir. Bizim bunda herhangi bir payımız yoktur. ' Bunun üzerine Allah bu ayeti indirdi (Kurtiibl, 1965: XIV, 113). Nüzulsebebi ile ilgili olarak Mücahid ise şunları söylemektedir: "Şüphesiz Allah ve melekleri peygambere sal/it ederler. " mealindeki ayet n azil olunca Hz. Ebu Bekir: 'Ey Allah 'ın elçisi! Allah sana ne vermiş, bahşetmişse mutlaka bizi de ona ortak etmiştir' demiş ve işte onun bu sözü üzerine " ...Sizi karanlıklardan aydın­ lığa çıkarmak için O size rahmetiyle lütuflarda bulunuyor (0, size sal/it getirendir) ..." anlarnındaki ayet-i kerimesinazil olmuştur (Begavi, 1997: VI, 360). Müfessirlerin çoğu, ayette geçen "Allah'ın kuluna salat getirmesi" ni, geneldeAllah'ın kuluna rahmet buyurması ve bereket vermesi, kulunu meleklerin yanında övmesi şeklinde değerlendirmekte­ dirler (Kurtiibl, 1965: XIV, 113; İbn Kes1r, 1999: VI, 436; İbn Cüzey, 2003: IV, 142). Mustafa Takl Efendi ise bu ayeti işm bir bağlamda ele almaktadır. O, bunu Miraçta yaşadığı şaşkınlık halini teskin etmek için Allah'ın Hz. Peygamber'e okumasını söylediği ayet olarak değerlendirir. "Allah'ın kuluna salat getirmesi" ni, Allah'ın Hz. Peygamber' e ve ümmetine rahmet etmesi olarak anlar ve Ta-Ha suresinin "Nedir o sağ elindeki, ey Musa?" Dedi ki: "O benim asamdır. Ona dayanznm, onunla koyunlamna yaprak silkelerim, ona başkaca ihtiyaç/arım da var." mealindeki 17 ve 18. ayeti ile bağlantı kurarak, Hz. Peygamber'in durumunu Hz. Musa'nın kardeşi ile yaşadığı tecrübeye benzetir. Takl Efendi bu konuyla ilgili olarak şunları söyler: " .. .İsrafi1'in veda etmesinin ardından Refref geldi ve selam ve tazim ile hizmete haRefrefnurdan bir yaygıydı. Veya Hakkın ani bir tecellisi ile birden yaratılıp ortaya çıkan nurani bir vasıtaydı. Hüda 'nın Hablbi, nuriara gömülmüş bir halde bu Refref e bindiler. Bununla hiçbiri diğerine benzemeyen binlerce perdeleri sonsuz süratle geçtiler. Efendimiz, öyle bir bale daldılar ki insanlık ve meleklik hisleri tamamen kesildi. Efendimizin bütün varlığını büyük bir korktİ ve haşyet kapladı. Bu sırada Hz. Ebubekir'in sesine benzer bir lügat ve eda ile 'Dur! Rabbin salat ediyor', diye bir ses işitti. Hayret ve korkusu daha da arttı. Tekrar bir ses daha işitti. Hz. Ebu Bekir'in ses ve lügatinin tamamen aynısıydı. Ebu Bekir, bu makamda benden daha ileriye mi geçmiş? Halbuki Rabbim salat eda etmekten gani ve alidir, diye şaşkın halde düşünüyordu. Şöyle bir ilahi hitap geldi: "Ben·kimseye salat etmekten ganiyim ancak rahmetim gazabıını geçmiştir, ben münezzehim, derim. Ey Muhammed! Şu ayeti oku: 'Sizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için melekleri ile birlikte üzerinize rahmet ve bereket indiren O'dur ve O, mürninZere çok merhametlidir' (Ahzab 33/43). Benim salatım sana ve ümmetine rahmettir. Ebubekir'in sesi ise: 'Ey Habibim! Nasıl ki kardeşin Musa'nın ünsiyet ve yakınlığı elindeki asa ileyzırlandı. 70 1Doç. Dr. Hasan KESKİN - - - - - - - E K E V AKADEMİ VERGİSİ di, biz onunla keliim etmek istediğimiz zaman: 'Elindeki nedir ey Musa?' derdik O da cevaben: 'Bu asamdır, ben ona dayanının koyunlanını onunla güderim' (Ta-Ha 20/17-18) diyerek benim yüce heybetimden asa ile meşgul olarak hafiflik ve cesaret kazandı. Aynı şekilde senin de ünsiyetin Ebubekir ile idi. Senin için onun karakterini yarattım, o, senin dünya ve ahirette en yakınındır. Bu çok yüce makamda benim heybet ve azarnetimden ve celiilimden seni saran korkuyu yok etmek için Ebubekir'e benzeyen bir melek yarattım ve sana nida ettirdim" (1341h.: XVII, 43). Görüldüğü üzere Taki Efendi, Hz. Musa'nın asasıyla ilgili yukanda zikredilen ayette geçen "asa" ve "Hz. Ebu bekir'' arasında işan bir bağ kurmaktadır. O, Hz. Musa'nın, asası ile sükUnet bulduğu gibi, Hz. Peygamberin de en yakın dostu olan Hz. Ebu Bekir ile sükunete erdirildiği gibi bir yaklaşımla ayeti işan bağlamda değerlendirmektedir. Hiilbuki müfessirlerin çoğu genelde bu ayetin bağlamıyla ilgili olarak şu yorumu yapmaktadırlar: "(Allah), 'Nedir o sağ elindeki, ey Musa?'" şeklindeki sorudan maksat, konuyu daha iyi anlatmak ve kuru ağacın yılana çevrilmesiyle meydana gelecek Allah 'ın barikulade sanatına dikkat çekerek uyanda bulunmaktadır (Saburn, 1981: IT, 232). Örnek. 4: Necm, 53/8-9. "Sonra, ona yak/aştıkça yaklaştı. Okadar ki aralarındaki mesafe yayın iki eğri ucu kadar veya ondan daha az idi" (Necm 53/8-9) mealindeki ayetleri yorumlayan rivayet ve dirayet ehli müfessirler burada geçen "yaklaşma" konusu üzerinde durmuşlar, "yakkim olduğu" ve "yaklaşma olayının nasıl gerçekleştiği" ile ilgili birbirinden farklı yorumlar yapmışlardır. laşanın Müfessirlerin farklı yorum nedenlerinden biri de, "Sonra, ona yak/aştıkça yaklaş­ (sümme denli fetedella)" mealindeki Necm suresi 8. ayette geçen yaklaştı anlamına gelen denli ve iyice yaklaştı, sarkız v. b anlamlara gelen tedellô. fiilierinin öznelerinin açık tı olmayışı dır. Müfessirlerin çoğu denli ve tedellô. fiilierin öznesinin Cebrail (as) olduğunu söyleyerek ve tedellô. yı sarkmak manasıyla tef~ir ederek (Yazır, 1971: VII, 4575) söz konusu yakın­ laşmanın Cebrail (a.s) ile Hz. Peygamber (a.s) arasında olduğunu savunınuştur (Tabeıi, 2000: XXII, 502; Nesefi, 1984: VI, 100; Hazin, 1984: VI, 101; Yazır, 1971: VII, 4575; Bilmen, t.y.: VII, 3524; Ateş, t. y.: IX, 106; Duman, 2006: I, 143). Buna göre yaklaşma ve inme (sarkma) Cebrail'in bir fiili olup (Yazır, 1971: VII, 4575) en yüksek ufukta istiva ettikten sonra Cebrail (a.s) birden bire Hz. Peygamber(s.a.v.)'edoğru yaklaşmış ve yanına kadar sokulmuş, o kadar ki aralanndaki mesafe yayın iki eğri ucu kadar veya ondan daha az olmuştur (Duman, 2006: I, 143). Bu durumda buradaki anlam Cebrail (a.s)'ın Hz. Peygamber (s.a v.)'e yaklaşması ve ona doğru inişidir (sarkma). M. Harndi Yazır (ö. 1942) bu yorum ile ilgili olarak şunlan söyler: Esasen bu takdir, "Rabbinin ismiyle oku... " (Alak, 96/1) öğretisi ile vahyin, başlangıçta gelişini anlatmış oluyorsa da henüz peygamberin miracı ile ilgili bir manaifade ettiği söylenemez (1971: VII, 4575). Ömer Nasuhi Bilmen'in konuyla ilgili şu açıklamalan M. Harndi Yazır'ı teyit etmektedir: "(Sonra) Cibril-i Emln, ResUl-i Ekrem'e (yaklaştı da) yani, yaklaşmak, onun mübarek BAZI SÜRE VE AYETLER BAGLAMINDAMUSTAFA TAK1 EFENDİ'NİN İŞ AR! YORUMLARININ DEGERLENDİRİLMESİ 71 huzurunda varlığını göstermek istedi ve semadan (aşağıya iniverdi.) En yüksek ufuktan yeryüzüne inmiş bulundu" (t. y.: VII, 3524). Süleyman Ateş de bu olayın peygamberliğin ilk sıralannda Alak suresinin baş tarafının vahyinden sonra olduğunu belirtmektedir (t. y.: IX, 106). Bazı müfessirler bu yaklaşma (denli) ve "tedelli"yi Allah 'ın bir fiili olarak düşünmüş VII, 4575-4576), "tedelli"yi "cezb" (çekme) manası ile tefsir ederek (Yazır, 1971: VII, 4575) sözü edilen yakınlaşmanın Allah (c. c) ile Hz. Peygamber (a.s) arasında olduğunu savunmuşlardır (Taberl, 2000: XXII, 502; Hazin, 1984: VI, 101). Onlara göre, Allah'ın tedelli etmesi peygamberi her şeyi ile kendine cezp etmesi (çekmesi) anlamını ifade eder. Onlar bu görüşlerini tedellfi fiilinin sözlük anlamlarından birine dayandııınış, burada seven ile sevilen arasındaki naz ve muhabbet tecellilerini ifade eden edebi bir anlatırnın bulunduğunu ileri sürmüşlerdir (Yazır, 1971: VII, 4575). Buna göre buradaki anlam Allah'ın Resfilullah'a yaklaşması, onu kendine cezp etmesi (çekmesi)dir. Bu yorum, tam manasıyla miraç olayına işaret etmektedir. (Yazır:1971: Görüldüğü üzere ( sümme denlifetedellfi) ayeti ile ilgili olarak müfessirlerin farklı yo- rum nedenlerinden biri de, redella ya yüklenen anlamdır. Denli ve tedellfi fiilierinin öznesinin Cebrail (as) olduğunu söyleyenler, tedellfi yı daha çok sarkmak manasıyla tefsir ederlerken (Yazır, 1971: VII, 4575) denli ve tedellfi yı Allah'ın bir fiili olarak görenler (Yazır, 1971: VII, 4575-4576), tedellfi yı cezb (çe/ane) manası ile tefsir etmişlerdir. Denli ve tedellfi fiilleiin öznesinin Cebrail (a.s) olduğıinu söyleyeniere göre (sümme denlifetedellfi)nin anlamı, "Sonra (Cebrail ona) yaklaştı ve (aşağıya doğru) sarktıl yanına kadar sokuldu"; Denli ve tedellfi yı Allah' ın bir fiili olarak görerek (Yazır, 1971: VII, 4575-4576), tedellfi yı cezb (çe/ane) manası ile tefsir edenlere göre ise anlam "Sonra, (Allah) ona (Muhammed' e) yak/aştıkça yaklaştı." şeklindedir. Bir başka yoruma göre buradaki anlam şöyledir: Resiilullah'ın Yüce Allah'a yaklaşması, O'nun çekmesiyle yukarılara yükseltilmesidir (İbn Cüzey, 2003: IV, 142; Ka- raman vd., 2007: V, 161). Müfessirler "O kadar ki aralarındaki mesafe yayın iki eğri ucu kadar veya ondan daha az idi" diye çevrilen Necm 9. ayetteki kabe kavseyn ifadesi hakkında da farklı yorumlar yapmışlar, genel olarak bu kelimelerin hem maddi anlamda fevkalade yakın olmayı, hem de manevi bir yakınlığı ifade ettiğini belirtmişlerdir (Karaman vd., 2007: V, 161). Buradaki yaklaşma olayının miraçta Allah ile peygamberi arasında gerçekleştiği daha çok tasavvufi ve işan tefsirlerde itibar edilen yorumlardır (Karaman vd., 2007: V, 161). şeklindeki yaklaşımlar Mustafa Tak! Efendi Tfirfh-i Nur-i Muhammedf isimli eserinde miraç olayını anlaNecm suresinin 8. ve 9. ayetlerini de yorunıJamıştır. O bu ayet ile ilgili olarak şu tırken açıklamalarda bulunmaktadır: "Sonra, ona yaklaştı derken yanına kadar sokuldu. O kadar ki aralarındaki mesafe · yayın iki eğri ucu kadar veya ondan daha az idi" 1 72 / Doç. Dr. Hasan KESKİN - - - - - - - E K E V AKADEMİ DERCİSİ " ... Bu anda ilaru bir hitap geldi ki: "Ey Habibim! O perdeyi geç!" denildi. Hz. Peygamber (s.a.v) kendisini o büyük perdenin arkasına geçmiş buldu. Ve çok yüksek bir mevkide geniş bir düzlüğe ulaştı ki orada bütün yaratılmışlann dünyaya ve ahirete ait bütün işlerini yazmakta olan kaza ve kader kaleminin 'Levh-i Mahffiz' üzerinde cereyan eden sesleri geliyordu, yani kalem cızırtılan işitiliyordu. Hala yükselmeye ve ilerlemeye devam ediyordu. Bir makama erişti ki, orada Allah Teala'nın: 'Ey Habibim! Bana yakın gel!' hitabını işitti. Bir adım ileri yürüdü yine o hitabı il tekrar etti ve ileri vannca yine tekrar etti. Bu tam bin defa tekrarlandı. Her defasında yerlerden göklere kadar yükseliyor ve Hakk Teala'ya yaklaşıyordu. Yine bir ilahi ses geldi ki şu şekilde idi: 'Ey Habibim! Ben mekandan münezzeh ve celal sahibi olan Allahımı Bana miraç ile veya herhangi bir vasıta ile veya böyle yürüyerek yaklaşmak mümkün değildir! Bundan haberdar mısın?' Hz. Peygamber: 'Ya Rabbi! Sana gerçekten yaklaşabilmek ancak senin dilemen ve senin kudretiille mümkündür' dedi. Sırrına ses geldi ki: 'Eğer dost senden arş ve ferş kadar uzak olsa da hiç üzülme, zira hakikatte uzak yakın yoktur! Gönül aleminde hepsi bir adımdır' Manevi yakınlıkla o kadar yaklaşıldı ki, Cemal ve Ce ldl heybeti ortaya çıktı. İz­ zet-i rububiyetten 'Yaklaş ey Habibim!' buyruluyordu. O yakınlık seecadesine vasıl oldu ki orada geçmiş ve gelecek, eski ve yeni, kalıcı ve geçici, başlangıç ve son bulunmadığı sım ortaya çıktı. Mübarek teni hizmette, gönlü yakınlıkta, mübarek canı müşahedede, bütün varlığı ile buluşma ve kavuşma hillini yaşıyordu. Bütün kainat mübarek ayağını nereye bastığım bilemedi. Nefsi şerifesinin mübarek ayağı nerde olduğunu anlamadı. Ve nefsi şerifesi latif gönlünün nereye vardığını bilmedi ve gönül candan, can sırdan eser bulamadı. Kainat, kademi, kadem nefsi, nefs, ruhu ve ruh sım talep üzere oldu (134lh.: XVII, 49-50) ... Sonra, ona yak/aştıkça yaklaştı. Okadar ki aralarındaki mesafe iki yay arası kadar, hatta ondan daha da yakın oldu" (Necm 53/8-9). Denli; §şık maşuka yakın oldu,jetedella, sevilen aradaki bütün perdeleri kaldırdı,jek{ine kabe kavseyn, aşık maşfi_. ka nitelik, nicelik, mekan ve mesafe kaydı bulunmaksızın bir yayın iki eğri kavisleri gibi manevi bir yakınlıklayakın oldu. Ev edna, belki daha fazla yakın oldu demektir ki, bu konuda söz söylemek caiz değildir. Dena makarnı nefse,Jetedella makarnı kalbe, kabe kavseyn makamı ruha, ev edna makarnı sırra işarettir. Nefs makarnı hizmette, kalp makarnı muhabbette olduğu halde, ruh makarnı yakınlığa, sır makarnı müşahedeye kavuştu. Çünkü nefsin hayati hizmetle, kalbin bekası muhabbetle, ruhun kıyam ve kıvarnı yakınlıkla ve sırrın gıdası müşahede iledir. Çünkü eğer nefs, kevne nazar ederse hizmetsiz yani eğer nefs yaratılınışlara ve olaylara takılır kalırsa hizmet ve ibadeti unutıır. Kalp nefsi görürse muhabbetsiz ve eğer ruh kalbe bakarsa ilahl yakınlıktan mahrum ve eğer sır ruha takılır kalırsa müşahedesiz kalırdı. Dena, kulluk sıfatına bürünerek,fetedella, tek ve beğeniimiş olarak; Dena, beşer olarak,jetedella, melekleşmiş ve safiaşmış olarak; Dena, yeryüzü ve dünya şartianna bağlı olarak,fetedella, arşa yükselmiş olarak; Denli, mücahededen yani kendi gayretleriyle çalışıp uğraşarak marifet ve hakikati arayarak,fetedella, ayne'l-yakin görerek; Dena, kendi isteyerek,jetedella, Allah tarafından istenerek; Dena, ihtiyaç içinde çırpınarak hakikate ulaşmak gayesiyle,Jetedella kendisiyle iftihar edilerek; Dena, kurtuluş için yalvanp imdat isteyerek,Jetedella, sevgili tarafından kurtuluşa erdirilerek; Dena, sevgiliyi överek,Jetedella, sevgili tarafından övülerek; Dena, şükreden,fetedella, şükre­ dilen manalannı taşımaktadır. Nezafet ve saadet kaynağı mübarek ruhunu kabe kavseyn am BAZI SÜRE VE AYETLER BAGLAMINDAMUSTAFA TAK! EFENDİ'NİN İŞAR! YORUMLARININ DEGERLENDİRİLMESİ 73 de bıraktı. Allah Tema ile sırr-ı alası kaldı. Nefs, kalp nerdedir? Ve kalp, ruh nerdedir? Ve ruh, sır nerdedir? Ve sır, aşık ve maşuk nerdedir? Dedi" (1341h.: XVII, 49-52). Görüldüğü üzere Mustafa Tak1 Efendi, Necm suresi 53/8-9 ayetlerini işfui bir yaklave edebi bir üslup kullanarak yorumlamaya çalışmıştır. Tak! Efendi'nin bu yorumlarından ayette söz konusu edilen yakınlaşmanın miraçta Allah (c. c) ile Hz, Peygamber. arasında ~olduğunu düşündüğü aşikardır. O, seven ile sevilen arasında ileri düzeydeki bu yakınlığı kul-rabb ilişkisi çerçevesinde ele alırken sırr, kalp, nefs, ruh, aşk, marifet ve hakikat gibi tasavvufi literatürün birçok kavrarnma işaret etmektedir. Tak! Efendi, denii, fetedella, jekfine kfibe kavseyn, ev ednii gibi ifadeleri açıklarken genel olarak rivayet ve dirayet ehli müfessirlerin yaptığı gibi zahiri anlamlar üzerinde durma yerine, bunları işfui yorumlarla açıklamaya çalışmıştır. şımla Tak1 Efendi'nin anlatım üslubunun birçok yerde mübalağalı ve özellikle gaybi konulardaki açıklamalarının büyük oranda tasavvuıilk:urgusal olduğu söylenebilir. Mustafa Tak1 Efendi'nin buradaki üslup ve yorumlarının söz konusu ayetin işfui yorumlarını yapan diğer bazı müfessirlerin üslup ve yorumlarıyla benzerlik arz ettiği de görülmektedir. Örneğin Keşfii'l esrar adlı tefsirin 18 ()sahibi Reşidüddin Ahmed b. Muhammed el-Meydfibi (?) 19 aynı ayet hakkında şunları zikreder: "Hz Peygamber o refrefe binerek Yüce Rabbin arş'ına çıkmış, arş'ı, levh-i mahfuzu, arşı taşıyan melekleri ve daha nice harika şeyleri görmüştü. Nihayet sümme denfi fetedellfi: sonra yaklaştı, indi (Necm 53/8) sımna erdi. Gördüğünü gördü, işittiğini işitti. Kurbiyyet makamına erdi, mtikaşefe halini buldu. Allah'ın tanrılığının büyüklüğünü gördü, kendinden geçti. Ne söze dil kaldı, ne düşün­ rneğe gönül ve can. Sergeşte ve hayran. Nihayet Yüce Tanrı, onun gönlünü topladı, aklını başına verdi" (Ateş, 1974: 120-130). · Örnek. 5: Necm, 53/10. "(Allah) kuluna ne vahyettiyse vahyetti" (Necm 53/10) anlamındaki ayeti açıklarken ay etin öznesi hususunda da müfessirlerfarklı düşünmüşlerdir (Taberi, 2000: XXII, 505-506; Begavi, 1997: VII, 402-403). Bu husus ayetin anlamını tamamen değiştirmektedir. Sözünü ettiğimiz ayette öznenin Cebrail olduğunu kabul eden müfessirlere göre ayetin anlamı: "Bu yaklaşınayı takiben Cebrail, Allah'ın, kulu Muhammed'e gönderdiği vahiyleri ona getirip öğretti" şeklinde olurken (Karaman vd., 2007: V, 161-162; Taberi, 2000: XXII, 505-506; Begavi, 1997: VII, 402), öznenin Allah olduğunu kabul edenlere göre ise anlam: "Resulullah rabbine öylesine yaklaştı ki aradaki vasıtalar kalktı ve Allah Tema kuluna vahyini doğrudan doğruya verdi" şeklindedir (Karaman vd., 2007: V, 161-162; Taberi, 2000: XXII, 505-506; Begavi, 1997: VII, 402). Ayet şöyle de yorumlanınıştır: "Cebrail asıl şekliyle göründü, sonra iyice yaklaştı ve Allah onun aracılığıyla kuluna dilediğini vahyetti" (Karaman vd., 2007: V, 161-162). Mustafa Tak! Efendi sözünü ettiğimiz ayeti öznenin Allah olduğunu kabul edenlerin verdikleri anlam doğrultusunda ve yine işfui bir yorumla tefsir yoluna gitmiştir. Tak! Efendi, bu ayetin yorumunda şunları söylemektedir: 18) Hakkında bilgi için bkz. Ateş, 1974: 120-130. 19) Hakkında bilgi için bkz. Ateş, 1974: 120-130. 741 Doç. Dr. Hasan KESKİN - - - - - - - E K E V AKADEMİ DERGİSİ "Allah TeaJa kulu ve habibi Muhammed Mustafa (sav) Efendimize o çok özel ve kimselerin erişemeyeceği sohbet-i illl.hide ne dedi? Neler vahyetti? Ve ne gibi gizli sırlar ifşa etti? Bunu ll.şık ve maşuktan başkası bilmedi. Ancak şu kadar var ki, bu seven ve sevilen arasında oniki bin kelll.m cereyan etmiş, bu sözün pek çoğu bu seçkin ümmet hakkında beyan edilmişti. Efendimizden bölüm bölüm ve zaman zaman rivayet edilmiştir" (1341h.: XVII, 52). Bu yorumda geçen "seven ve sevilen arasında on iki bin kelll.m cereyan etmiş, bu sözün pek çoğu bu seçkin ümmet hakkında beyan edilmişti." şeklindeki açıklamalar gaybi konulara girdiğinden ancak Hz. Peygamberin açıklamasıyla bilinebilirler ki böyle bir rivayete de rastlanılmamıştır. Bu açıdan tefsir metodolojisinin objektifkriterlerine de uygun gözükmeyen bu tür yorulmaların daha çok tasavvunlkurgusal olduğu. söylenebilir. Dolayısıyla da bunları tasvip etmek mümkün değildir. Örnek. 6: Necm, 53/17-18. Mustafa Taki Efendi'nin "Göz ne kaydı ne de hedefinden şaştı. Hiç kuşkusuz o, rabbinin ayetlerinden en büyüğünii gördü." mealindeki Necm suresi 17 ve18. ayetlerini d.e işll.rl bir tarzda yorumladığını görmekteyiz. Bu yoruma yer vermeden önce rivayet ve dirayet ehli diğer müfessirlerin 18. ayet üzerindeki yaklaşımıarına kısaca göz atmakta fayda vardır. Bu ayetin yorumunda da sözü edilen müfessirler arasında düşünce ayniı­ ğı bulunmaktadır. Bu müfessirlerin çoğunluğuna göre ayette söz konusu edilen büyük ayetlerden maksat; Sidretu'l-müntehti, el'Beytu'l-Ma'mur, Cennet ve Cehennem, hakiki şekliyle Cebrail (a.s.), Refref gibi Allah'ın rububiyetini, mutlak hll.kimiyetini gösteren, söz kalıpları içine sığmayacak hayretler uyandıncı büyük delillerdir (Begavi, 1997: VII, 407; Nesefi, 1984: VI 100; İbn Cüzey, 2003: N, 145). Bir kısım aJirnlere göre ise en· büyük ayet Allah'ın bizzat kendisidi.rW (Karaman vd., 2007: V, 164). Bazı alimler Hz. Peygamberin rabbini baş gözüyle gördüğünü belirtirken, bir kısmı ise, onun Allah 'ı baş gözüyle değil gönül gözüyle gördüğünü, Allah'ın zatının değil sıfatının tecelli ettiği gibi telifçi yorumlar ortaya koymuşlardır (Karaman vd., 2007: V, 164). Bazılarına göre ayet-i kübra (en.büyük delil), hakikat-i Muhammediyye demektir (Karaman vd., 2007: V, 164). Taki Efendi, bu ayetten Hz. Peygamber'in Allah'ı gördüğüne dair bir sonuç çıkarır ve bu görme hadisesinin nasıl vuku bulduğu sorusuna işll.ıi bir yorumla cevap aramaya çalışır. Ayne'l-yakin bir haJde görme hll.disesinin gerçekleştiğini, sonsuzluk ve başlangıcın birbirine karıştığını ve her şeyin tek renk olması suretiyle görme hadisesinin gerçekleştiğini şu ifadelerle anlatır: "Göz ne kaydı ne de hedefinden şaştı. Hiç kuşkusuz o, rabbinin ayetlerinden en bü53/17-18) kfibe kavseyn ima ve imajı ortadan kalktı. Evedna makamından gerçek bilinç yani ayne'l-yakm hasıl oldu. Mesafe ve karşılık yani mukabe- yüğünü görmüştü" (Necm 20) Fahreddin Raziye göre ise, bu ayet, Hz. Peygamber'in Miraç gecesinde, Alliilı'ı görmediğine dair işiiretler içermektedir. Ona göre eğer Hz. Peygamber Rabbini görmüş olsaydı, bu olay, mümkün olaniann en büyüğü olur ve Yüce Allah bunu mutlaka bildirirdi. O, Hz. Peygamber (a. s. )'in, Miraç gecesinde, Allah'ın barikulade ayetlerini gördüğünü, Miraç lassasının ayetlerin görülmesiyle sona erdicildiğini belirtir (t y.: XXVIII, 295). Benzer bir yaklaşım için bkz. İbn Kesir, 1999: VII, 454. ~ ı 1 . BAZI SURE VE AYETLER BAGLAMINDA MUSTAFA TAK1 EFENDİ'NİN İŞAR! YORUMLARININ DEGERLENDİRİLMESİ 75 le düştü. Sonsuzluk başlangıca kanştı ve başlangıç sonsuza döküldü. İlk yaratılanlar ile sonradan yaratılanlar tek renk oldu. Varlığı makul ve kaçınılmaz olanla meydana gelmesi mümkün olan birleşti. Hakkın Rubiibiyet nurlan bütün perdeleri, engel ve aşamalan yaktı ve kaldırdı. Çok muazzam bir manzara ortaya çıktı. Gözün aynası oldu. Yani 'gözleri ile görmüştür, idrak etmiştir' gözün ve basiretin sürmesi oldu. Gönül gözü aynasında Hakkın cemalini •gördüğü gibi iki baş gözü ile de nicelik ve nitelikten soyut yani münezzeh olan Allah Teala bir şeyde ve bir şeyden olmayarak, ölçüp tartmaya ve kavrayıp kuşatmaya muktedir olamadan ve asla şüphe ve tereddüde kapılmadan, mübarek nurlu şahsiyetleriy:. le ve bütün varlığı ile kalbini sapasağlam tutarak gözlerinin nuru ile bakıp Hak Terua'ya bütün dikkati ile yönelmek suretiyle görmüşlerdir'' (1341h.: xvn, 52-53). Mustafa Taki Efendi'nin bu ifadelerinden vahdet-i vücud düşüncesinin etkisinde olbu bakış açısıyla da miracı yorumlamaya çalıştığı anlaşılmaktadır. duğu, Sonuç Mustafa Taki Efendi Osmanlı imparatorluğunun çöküş dönemi ile Cumhuriyetin ilk rastlayan döneminde Sivas 'ta yetişen önemli din alimlerinden biridir. O, ilmi, fikri ve tasavvufi yönüyle birlikte siyası yönüyle de temayüz etmiş bir şahsiyettir. yıllanna Taki Efendi, Nakşibendtliğin Halidiyye koluna mensup Mustafa Hill Efendi'ye intisap etmiş, onun vefatından sonra da irşat görevini üstlenmiştir. Ömrünü ilme ve talebe yetiştirmeye adamış bir alim olan Taki Efendi, çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş, ilk açılan mecliste Sivas Milletvekili olarak görev yapmıştır. Aktif bir milletvekili olarak görev yapan Taki Efendi, milletvekilliği döneminde milletin problemlerinin çözülmesi noktasında lokomotif görevler üstlenen şahsiyetlerden biri olmuştur. Mustafa Takı Efendi' nin yayınlanan ve yayınlanmayan birçok eserinin olduğu belirtilmektedir. En meşhur eseri Nur-i Muhammed!' nin tarihi ile ilgili 20 cüzden oluşan "Tarih-i Nur-i Muhammed!" dir. Eserde Hz. Muhammed'in hayatı Nur-i Muhammedf'nin yaratılışından itibaren geniş bir şekilde tasavvufi bir yaklaşımla ele alınmıştır. Taki Efendi, yaşadığı dönemin önde gelen dergilerinde siyası, ilmi ve sosyal sorunlarla ilgili birçok makale yayımlamıştır. Bu makalelerinde özellikle Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu buhranlardan kurtulması için çareler aramış, çözüm önerileri sunmuş, toplumu psikolojik anlamda motive etmeye çalışmıştır. Bunlann yanında onun bir kısım eser ve makalelerinde bazısureve ayetleri yorumlamaya gayret ettiğini görmekteyiz. Kur'an'ı bütün dünyayı bir adalet ve mutluluk yurdtİ haline getirecek mahiyette ezelt bir kanun, ebedı bir düstur olarak gören, bu amaçla indirildiğini ifade eden Takt Efendi, onun mesajlannı insanlara ulaştırmak için büyük gayret sarf etmiş, çeşitli vesileler ile ona başvur­ muştur. O, bazen bir konuyu anlatırken konunun izahı için, bazen iddialanna delil, bazen de makalelerin sonunda bitiş cümlesi kabilinden çeşitli ayetleri zikretmiştir. Genel olarak işan yorum tarzını tercih eden Takt Efendi, bazen rivayet ve dirayet ehli müfessirlerin yaptığı gibi zahiri yorumlarda bulunmaktadır. Takt Efendi işfiri yorumlannı daha çok bazı makalelerinde ve Tarth-i Nur-i Muhammedf adlı eserinde Nur-i Muhammed! ve İsra-Miraç konulan bağlamında yapmaya çalışmıştır. Daha önce de ifade ettiğimiz 1 1 ı 76/Doç. Dr. Hasan KESKİN - - - - - - - E K E V AKADEMİ DERCİSİ üzere onun direkt tefsire dair bir eseri bulunmamaktadır. Bu açıdan onun tefsirciliğini, anlamda değerlendimıerniz söz konusu değildir. Yaptığı işarl yorumlardan hareketle onu işarl tefsir ekollerinden birine nispet etmemiz de oldukça zordur. O daha önce de ifade ettiğimiz üzere Osmanlı imparatorluğunun çöküş dönemi ile Cumhuriyetin ilk yıllarına rastlayan dönemde ilrrıl, fikri, tasavvufi ve siyasi yönüyle temayüz etmiş önemli bir entelektüel ve aynı zamanda insanlan irşad etmeye gayret eden bir gönül ipsanıdır. Onun Kur'an'a yaklaşımını da bu çerçevede değerlendirmek gerekir. geniş Kurti.ıluş mücadelesi veren bir toplumu manevi anlamda motive etmek için ilk hareket noktası olarak Kur'an'ı gören sı1fi bir alimin ve aynı zamanda siyasi bir kişiliğin Kur'an'a yaklaşımının bilinmesinin, tefsir tarihinde metodolojik açıdan olmasa da tefsir ve te'vil kültürü bağlamında dikkate değer bir husus olduğu kanaatindeyiz. Onun yaptığı işarl yorumlara gelince, onların bazılannın genel olarak işan yorum tarzını benimseyen müfessirlerle örtüştüğü görülmektedir. Bazı yorumlannın ise genel olarak rivayet ve dirayet ehli müfessirlerin yorumlanyla benzerlik arz ettiği görülmekle birlikte anlatım üslubunun birçok yerde mübalağalı ve özellikle gaybi konulardaki açıklamalannın büyük oranda tasavvunlk:urgusal olduğu söylenebilir. Bu durumun ise genel olarak onun vahdeti vücud nazariyesini benimseyen sfifi meşrepli bir entelektüel olmasından ve sübjektif dini tecrübelere ağırlık vemıesinden kaynaklandığı söylenebilir. Onun vahdet-i vücud nazariyesiyle örtüşen kimi yorumlannın bu kanaatimizi haklı çıkardığını düşünüyoruz. Bunların daha çok sfifilerin kullandıklan sübjektif kavrarnlara dayalı olduklan ve tasavvuf felsefesinin en tartışmalı konulannın etkisi altında yapıldıklan görülmektedir. Dolayısıyla bu tür yorumların tefsir metodolojisinin objektif kriterleri açısından bakıldığında tasvip edilmesi mümkün gözükmemektedİr. Kaynakça Ağımıan, Cemal (2006). Sivas Mebusu Mustafa Takt Efendi Hayatı, Eserleri ve Bazı Düşünceleri, Sivas. -----~ (2005). "MustafaTaki Efendi, 'Kırk Hadis' Yahut 'İlın-i Hiil-i Siyasi ve İctimru' Adlı Eseri ve Bazı Hadisiere Getirdiği Yorumlar", Cumhuriyet Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi: Sivaslı Din Bilginleri Özel Sayısı, Sayı: IX/2, Sivas. Akyol, Hacı Hasan (1981). İslam ve Ahlak, İstanbul. Alıcı, Lütfi, (2001). İhramcızfide İsmail Hakkı Toprak Efendi Hayatı, Şahsiye/i ve Eser- leri, Ankara. Altuntaş İsmail Hakkı (1992). Nakşibendf Şeyhi İsmail Hakkı Toprak Efendi'nin Hayatı, Eserleri ve Fikirleri, AÜİF, Ankara (Yayınlanmamış Lisans Tezi). Ateş, Süleyman (t. y.). Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, İstanbul. _ _ _ _ _ (1974). İşarf Tefsfr Okulu, Ankara. Begavi, Ebu Muhammed el-Hüseyin b. Mes'ı1d (1997). Mealimü't-Tenzfl, (thk. Muhammed Abduİlah Nemr ve arkadaşları) Riyad. BAZI SÜRE VE AYETLER BAGLAMINDAMUSTAFA TAKl EFENDİ'NİN İŞlıRJ YORUMLARININ DEGERLENDİRİLMESİ ı· 1 1 77 Bilmen, Ömer Nasfihi (t. y.). Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri, İstanbul. Canozan, Şahin Ali (1991 ). "İhramcızade' nin Vakfa Hizmetleri", Revak, Sivas. Cebecioğlu, Etheni (2005 ). TasavvufTerimleri Ve Deyimleri Sözlüğü, Ankara. Ceyhan, Abdullah (1991). Sırat-ı Müstaklm ve Sebflürreşôd Mecmualar_ı Fihristi, Ankara. Çantay, Hasan Basri (1976 ). Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim, İstanbul. · Çınar, Fatih. a. (2004). "Mustafa Takl Efendi ve Kırk Hadis isimli Eseri", Samuncu Baba Kültür Edebiyat ve Araştırma Dergisi, Yıl: ll, Sayı: 52, Eylül-Ekim. _ _ _ _ .b. (2004). Sivas Mebusu Şeyh Hacı Mustafa Takf (Doğruyol), Hayatı, Eserleri, Fikirleri, Tesirleri Ankara 2004 (Basılmamış Lisans Tezi) . a. (2005). Hacı Hasan Efendi ve Tasavvuf Anlayışı, Sivas. . _ _ _ _ . b. (2005). Maneviyat Öncüsü: Şeyh Hacı Hafiz Bedreddin Doğruya/, Sivas. _ _ _ _ . c. (2005 ). "Milii Mücadelenin ve İlk Meclisin Manevi Mimarlarından Sivaslı Bir Alim: Mustaf~ Takl Efendi", Cumhuriyet Üniversitesi ilahiyat Fakiiltesi Dergisi, -Sivaslı Din Bilginleri Özel Sayısı-, Sayı IX/2, Sivas. _ _ _ _ (2008). "Son Dönem Mutasavvıflanndan Mustafa Takl Efendi ve Fıklıi Yönü", Bilimname, Sayı: XV, 2008/2. Çoker, Fahri (1995). TürkParlamento Tarihi, Milli Mücadele ve TBMM I. Dönem (19191923), Ankara: TBMM Vakfı Yay. Doğruyol, Mithat (1995). "Sivas'ta Yetişen Mümtaz Şahsiyetlerden: Hacı Mustafa Takl Efendi", Revak Dergisi, Sayı: Aralık, Sivas. Duman, Zeki (2006 ). Beyanü'l-Hak, Ankara. Emre, Mehmet (t. y.). Hatıralarım, İstanbul. Eraydın, Selçuk (1996). "İsmail Hakkı Toprak", Samuncu Baba Kültür-Edebiyat ve Araş­ tırma Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 11, Aralık. Fatsa, Mehmet (2000). Tasavvufta Mekki Kolu, İstanbul. Hazin, Ali b. Muhammed (1984). Lübabü't-te'vfl fi meani't-tenzfl, İstanbul. (Mecma'utej{islr içerisinde) Karaman, Hayrettin, Çağncı, Mustafa, Dönmez, İbrahim Kati, Gümüş, Sadreddin (2007). Kur' an Yolu Türkçe Mealve Tefs ir, Ankara. İbn Cüzey el-Kelbi (2003). Muhammed b. Ahmed et-Teshflli'ulumi't-tenzfl, (thk. Rıza Ferec el-Hemami), Beyrut. İbn Kesir, Ebü'l-Fida İsmail (1999). Tefslrü'l-Kur'ani'l-azlm, (thk. Sami b. Muhammed es-Selame), Riyad. Kesenceli, Resul (2001 ). "Mustafa Takl Efendi'nin Bir Eseri: Tarih-i Nilr-i Muhammedı'', Samuncu Baba Kültür Edebiyat ve Araştırma Dergisi, Yıl: 7, Sayı: 30, Ocak-Şubat. · 78 / Doç. Dr. Hasan KESKİN - - - - - - - , E K E V AKADEMİ DERCİSİ _ _ _ (2000). "Mütefekkir Olarak Mustafa Tald Efendi'de Mebus Olmanın Nitelikleri", Somıincu Baba Kültür Edebiyat ve Araştınna Dergisi, Yıl: 7, Sayı: 29. Kurtı1b1, Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed (1965). el-Cami' li ahldimi'l-Kur'an, Beyrut. Memiş, Abdurrahman (ty.). Halid! Bağdadfve Anadolu'da Halidflik, İstanbul. Mustafa Tald. a. (1327h.). "Düello Meselesinin Taşradaki İn'ildisatı", Sırat-ı Müstakzm, cilt: 6, sayı: 145. _ _ _ . b. (1327h.). "Rusya'da İslfun'a Baskı Yapmaya Gerek Duyanlar", Sırat-ı Müstakzm Dergisi, Cilt: 6, sayı: 156. _ _ _ .c. (l327h.). "İslfun'da Cihlid", Sırat-ı Müstakzm, cilt: 7, sayı: 172. _ _ _ . d. (1327h.). "Açık Mektub", Sırat-ı Müstakzm Dergisi, cilt: 7, sayı: I 80. _ _ _ . e. (1327h.). Kırk Hadis, Sivas. _ _ _ . a. (1337h.). "Hitabe", Sebzlürreşad, cilt: 19, sayı: 485. _ _ _ .b. (l337h.). "Hitabe", Sebflürreşad, cilt: 19, sayı: 487. _ _ _ .c. (l337h.). "Hitabe", Sebzlürreşad, cilt: 19, sayı: 489. _ _ _ . (1338h.). "Sabikln-i İslam ve Keyfiyet-i intişiir-ı Din", Sebflürreşad, cilt: 20, sayı: 510. _ _ _ . a. (l339-1341h.). Tarzh-i Nur-i Muhammedz, Sivas: Sivas matbaası. (1. cilt) _ _ _. b. (l339h.). Tarzh-i Nur-i Muhammedf, Sivas: Öğüt Matbaası. (VIII. cilt) _ _ _ .c. (1341h.). Tarih-i Nur-i Muhammedz, Sivas: Öğüt Matbaası. (XVII. cilt) _ _ _. (2003). Tarfh-i Nur-ı Muhammedz, İsra ve Miraç, (Sad: İbrahim Argut), Sivas. Nesefi, Ebü'l-Berekat Abdullah b. Ahmed b. Mahmud (1984). Medarikü't-tenzfl ve haldiiku't-te'vfl, İstanbul (Mecma'ut-tefaszr içerisinde). Palakoğlu, İsmail (2004 ). "Gönüller Su/tanı: Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi", Ankara. Razi, Fahreddin (t. y.) .. et-Tejsfru 'l-kebzr, (Mefatihu 'l-ğayb ), Beyrut. Sarıkoyuncu, Ali (1995). Milli Mücadelede Din Adamları, Ankara. _ _.:.__ (1993). "İlk Meclisin Din Adamı Milletvekilleri", Diyanet Dergisi, Ankara, Sayı: 28. TBMM I. Dönem Sivas Milletvekili Mustafa Tald'nin Kısa Olumlutuğu (arşiv belgesi) No: 1590. Tabeô, Ebu Cafer Muhammed b. Ceôr (2000). Cami'u'l-beyan an te'vfli ftyi'l-Kur'an, (thk. Ahmet Muhammed Şakir) Beyrut. Toprak, Mehmet Kazım (2002). Kitab-ı Gül-İhramcızade İsmail Hakkı Toprak, Sivas. Yazır, Muhammed Harndi (1971). Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul. Yücel, Ebubekir (2007). Salname-i Vilayet-i Sivas, Sivas. ez-Zehebi, Hüseyin (1976). et-Tejsfr ve'l-müfessirun, yy.