BARIġ VE UZLAġMA ÇAĞI Hüsamettin ÖZKAN Devlet akanı

advertisement
BARIġ VE UZLAġMA ÇAĞI
Hüsamettin ÖZKAN
Devlet akanı
YaklaĢık üç yüz yıllık bir çöküĢün acıları ve gözyaĢları arasından gelen ülkemiz, elbette bu çöküĢten çok önemli dersler de almıĢtır. Alınan bu derslerin en önemlisinin yurtta barıĢın sağlanması olduğu bugün herkes tarafından kabul edilmektedir. Ülkemizin insanları arasında sürekli olarak barıĢ ve dayanıĢmayı geliĢtirecek bir ortam yarattığımız zaman kalan sıkıntıların büyüklüğü ve aĢılmazlığı diye bir Ģey söz konusu olamaz.
Bunun en güzel örneğini birlik beraberlik ruhu içinde toplumun bütün bireylerinin coĢkuyla yaptıkları iĢlerde görüyoruz. Böyle durumlarda toplumumuz bir ıĢık gibi parlamakta,
kendisinden beklenenin çok üzerinde iĢler yapmaktadır.
Sıkıntılarımızı ve karĢılaĢtığımız güçlükleri bir bir aĢabilmemizde siyasal düĢüncesi ve
inancı ne olursa olsun toplumsal barıĢı yürekten isteyen insanlara çok büyük görevler düĢmektedir. Gerek bireysel olarak, gerekse toplumsal olarak ülkemizin her kesiminde barıĢı
sağlamanın en önemli unsurlarından biri, birbirimizi tek tek ve birbirinden ayırmadan sevmemizdir. Ġlk adımımızı atarken nefret, ayrılık ve düĢmanlık duygularıyla değil, sevgi anlayıĢ ve
uzlaĢma
--7—
duygularıyla atmamız son derece önemli bir alıĢkanlıktır. Toplumumuzun bütün kesimlerine,
insanımızın kalbine ve beynine tek tek kazımamız gereken bu güzel alıĢkanlık, belirli bir ruh
yüceliğini ve erdemi de gerektirmektedir.
Bu ruh yüceliği ve erdem okulda kazanıldığı gibi engin kültür birikimi olan toplumlarda, bu kültür birikiminden de kaynaklanır.
Toplumumuzun hiç tartıĢmasız bu engin birikimi bütün dünya kültür çevrelerinde benimsenmektedir. Yunus Emre yılının UNESCO tarafından bütün dünyada törenlerle kutlanması, Mevlana'nın düĢüncelerinin her yıl dünyanın birçok yöresinden gelen insanların ruh
coĢkusu içinde anılması bunun yalnız bir iki küçük örneğini teĢkil eder.
Hacı BektaĢ Veli, ülkemizde sevginin, barıĢın ve kardeĢliğin tartıĢmasız öncülerinden
biridir. Onun sözlü kaynaktan gelen ve yüzlerce yıllık bir zaman süzgecinden süzülmüĢ olan
düĢüncelerini inceleyen bilim adamları kin, düĢmanlık ve garaz yayıcı bir sözüne, düĢüncesine rastlamamıĢlardır. Aynı Ģekilde kendi öğretilerinin yer aldığı, kitapların hiç birinde de kin
düĢmanlık ve kavgayı çağrıĢtıran söz, deyim veya ima bulunmamaktadır. Hacı BektaĢ Veli'nin en önemli özelliklerinden biri de geniĢ halk katmanlarının kalbinde ve beyninde yüz yıllar geçmiĢ olmasına rağmen bir kor gibi içten içe yanmasıdır.
Bizlere düĢen görev, Hacı BektaĢ Veli'nin düĢüncelerinin üzerindeki külleri üfleyerek bu düĢünceleri açığa çıkarmaktır. Ülkemizdeki barıĢın, dayanıĢmanın ve sevginin ateĢini
onun öğretilerinden hareketle yeniden yakmak ve gelecek yüz yılda toplumumuzu bilgiye ve
mutluluğa ulaĢmıĢ saygın bir toplum haline getirmek baĢlıca amacımız olmalıdır. Bunun ilk
ve vazgeçilmez unsuru toplumsal barıĢı sağlamaktır.
Toplumsal barıĢı sağlamanın yolu yalnızca onu bir slogan gibi tekrarlayarak kavgalarımız için maske olarak kullanmak değil, bu sloganı bireyden baĢlayarak aile, meslek ve iĢ çevrelerinden ülke sathına kadar sabırla yaygınlaĢtırmaktır. Bunun daha önce baĢarıyla yapılmıĢ
örnekleri karĢımızda durmaktadır. Hacı BektaĢ Veli’nin öğrencisi, Taptuk Emre ve onun öğrencisi Yunus Emre, insan insan, köy köy, kent kent dolaĢarak kalpleri ve gönülleri birbirine
bağlayan gönül erleridir.
Onları ve onların öğretilerini çağın söyleyiĢ ve sunuĢ tekniklerini kullanarak yeniden
harekete geçirmeli, Anadolu coğrafyası üzerinde yaĢayan bütün insanları sevgiyle, kardeĢçe
dayanıĢma duyguları içinde kaynaĢtırmalıyız. Bunda da Hacı BektaĢ Veli’nin düĢüncelerine
ihtiyacımız vardır.
Hacı BektaĢ Veli'nin ülkemiz insanları tarafından çok iyi tanınması ve benimsenmesi
ülkemizin üzerinde dolaĢan bir kısım karanlık bulutların dağıtılmasında önemli rol oynayacaktır. Söylenceler elbette kültürümüzün vazgeçilmez esin kaynaklarıdır. Ancak akıl ve gerçekle söylenceler arasında bazı temel farklılıklar vardır. Bize daima geçmiĢten gelen telkinler
ve bilim, gerçeği yalnızca apaçık gerçeği anlamaya çalıĢmamızı söylemektedir. Bu yüzden
geçmiĢten gelen değerlerimizi olduğu gibi ve apaçık gerçeği ile tanımamız gerekir.
--8-Bilgi çağının kapısını açmaya çalıĢtığımız Ģu yıllarda Hacı BektaĢ Veli'nin "madde karanlığını aydınlatmak için akıl ıĢığına sahip olmak" gerektiği düĢüncesini asla unutmamalıyız.
Çünkü duygusallık ve coĢku, akla dayanmadığı zaman ne kadar kutsal düĢünceleri savunduğunu sansa da hem o kutsal düĢünceye, hem de çevresine büyük zararlar verebilir.
Yine Hacı BektaĢ Veli'nin gösterdiği ikinci yol ve adımın "cehaletin yarattığı karanlığın bilgi ıĢığı ile aydınlatılması" olması da son derece dikkat çekicidir. Çünkü toplumumuzun
karanlık ve acılı dönemlerine baktığımız zaman sıkıntıların sebebinin bilgisizlik olduğunu görürüz. kendi düĢünce ve görüĢlerini onun düĢünceleriymiĢ gibi sunmaları, bu bilgisizliğin boyutlarını göstermesi bakımından ibret vericidir. Ne yazık ki çağımızın gerçeği haline gelen
sözleri 13. yüzyılda söyleyen bu büyük düĢünürümüzün yaĢamının da sisler ve buğular altında
kalması, hakkında düĢünen ve yazanların onun düĢünce ve görüĢlerini değil de kendi düĢünce
ve görüĢlerini onun düĢünceleriymiĢ gibi sunmaları, bu bilgisizliğin boyutlarını göstermesi
bakımından ibret vericidir.
Hacı BektaĢ Veli'nin bir düĢüncesi de iç dünyamızda doğuĢtan getirdiğimiz kıskançlıklar, para ve yükselme hırsı, gurur ve aĢırı zevk düĢkünlüğü gibi zaaflarımızın oluĢturduğu karanlığın da erdem ıĢığı ile aydınlanabileceği yolundadır. Aklımızı kullanarak çevremizdeki
maddi olan her Ģeyi, bilgiye sahip olarak cehaletin karanlıklarını aydınlattığımız zaman, insan
güçlü bir irade ile doğruları bulmaya ve kullanmaya baĢlar ki erdem de tanımlanabilirse ancak
böyle tanımlanabilir. Erdemli insanın günübirlik zevkleri, kin ve kıskançlıkları ile çevresine
zarar vermesi olası değildir.
Hacı BektaĢ Veli'nin dördüncü olarak bizlere ve dolayısıyla bizim kültür mirasımız
olarak tüm insanlığa sunduğu Ģey gönül karanlığının aĢk ıĢığı ile aydınlanacağı düĢüncesidir.
Çağımız toplum düzeninin en büyük eksiklerinden biri de monotonluk, iliĢkilerdeki sevgisizlik veya görev yaparken bunu bir angarya olarak görmektir. Eğer gönlümüzde oluĢan monotonluk, angarya gibi görme duygularının karanlığını ortadan kaldırmak istiyorsak çevremizdeki her Ģeye sevgiyle bakmamız gerekecektir. ĠĢte o zaman insanları, bütün yaratılmıĢları sever,
hoĢ görür onlarla iliĢki kurmak, dost olmak isteği duyarız. Bu da bireyden baĢlayarak dıĢa
doğru ulusumuza ve tüm dünyaya barıĢı getirecek uzun fakat kalıcı bir yolun baĢlangıcını
oluĢturur.
Hacı BektaĢ Veli'nin yalnızca düĢüncesinin temeli olan dört öğretisini ele aldığımız
zaman ona günümüzde ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu bir kere daha görürüz. Ancak burada bir Ģeyin daha altını çizerek vurgulamak zorundayım Sadece bir kısmımızın değildir. Bazı
insanların kendilerince bazı güzellikleri sahiplenerek, komĢusundan, mesai arkadaĢından, akrabasından sakınması ilkel bir bencillik düĢüncesi olarak bizleri küçültür, toplumsal barıĢı
sarsar, toplumda kör inatlaĢmalara sebep olur. Oysa Hacı BektaĢ Veli'nin de, Anadolu topraklarında yaĢamıĢ bütün eren ve evliyaların da ortak paydaları, erdemi "paylaĢmak" olarak görmeleridir. Unutmamamız gerekir ki sevgiler paylaĢtıkça çoğalır, yaygınlaĢır ve benimsenir.
Acılar, sıkıntılarsa paylaĢılarak azalır, dayanma gücümüzü artırır. YaĢadığımız, üzerinde milyonlarca insanın yaĢadığı ve geçip gittiği dünyayı daha anlamlı kılar.
--9-Ülkemizin geliĢmesine ve geleceğine yön veren aydınların en önemli kesimi gücünü
ulus iradesinden alan ve ulusu temsil eden siyasilerdir. Onlardan biri olarak açık yüreklilikle
söylemeliyiz ki halkımızın inandığı benimsediği ve saygı duyduğu her Ģey bizim için saygı
duyulacak değer verilecek Ģeydir. Kutsal düĢüncelerimiz baĢımızın üzerinde taĢımamız, özen
ve titizlik göstermemiz gereken inançlarımızdır. Bu kutsal düĢünceleri ayaklarımızın altına
alarak yükseleceğimizi düĢünürsek çok yanılırız. Bu kutsal düĢünceleri zedeleriz. Toplumda
büyük acı ve sıkıntılara sebep oluruz.
YaĢadığımız toprakları yeniden yeĢertmek, sevgiyle kucaklamak için birbirimizi
sevgiyle kucaklamak zorundayız.bunun içinde geçmiĢten gelen birlik, beraberlik, sevgi ve
dostluk mesajlarını çok iyi algılamalıyız. Hukuken, ahlâken ve dinsel olarak sorumlusu
olmadığımız ve hiç kimsenin de sayamayacağı geçmiĢin acılarının ve kavgalarının yükünü
kendimize ve yeni kuĢaklara yüklemeden, tarihin ve bilim adamlarının soğukkanlı
değerlendirmelerine bırakıp, birbirimizin yüzünden birbirimizin ruhunun bin bir çeĢit
güzelliğini görmeliyiz.
--10--
Download