İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Sağlıkta ve Hastalıkta Beslenme Sempozyum Dizisi No: 41 • Kasım 2004; s. 85-91 Hipertansiyonda Beslenme Uzm. Dr. Demet Özgül Yetkin Son 25 yılda, kontrol altına alınamayan hipertansiyonun taşıdığı risklere dair bilgilerimiz gittikçe artmıştır. 1960’lı yılların sonlarına doğru gerçekleştirilen bir çalışma, kısmen kontrol edilebilen hipertansiyonun dahi komplikasyon riskini azalttığını ortaya koyduktan sonra bu konudaki çalışmalar hız kazanmıştır.1 Hipertansiyon tedavisinin kardiyovasküler, serobrovasküler ve renovasküler komplikasyon riskini azaltmadaki rolünü ortaya koyan yayınlanmış büyük klinik çalışmalara rağmen toplumdaki hipertansiyonun etkin bir biçimde kontrol altına alındığını söylemek mümkün değildir. Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan bir klinik araştırmada, 18-74 yaşları arasındaki hipertansiyonlu kişilerin %32’sinin hipertansif olduklarını bilmedikleri, bunlardan %53’ünün tedavi gördüğü, ancak yalnız %27’sinin kan basınçlarının kontrol altında olduğu görülmüştür. Bu oranın Kanada da %19, İngilterede %6 olduğu bildirilmiştir.2 Ülkemiz için net rakamlar olmasa da durumun pek faklı olmadığı düşünülmektedir. Yüksek tansiyonun her 5 kişiden birinde görülebilecek kadar yaygın bir hastalık olmasına rağmen son 30 yıldaki yaklaşım hipertansif kişiyi belirleyerek tedavi etmek stratejisine dayanmakta idi. Ancak bu yaklaşım yüksek maliyet ve ilaçların potansiyel yan etkileri gibi sakıncalar içermektedir. Ayrıca kan basıncı yüksekliğinden haberi olmayan pek çok kişinin de tedavisiz kaldığı düşünülecek olursa, hipertansiyonun primer korunmasının önemi açıktır. Yapılan pek çok randomize ve kontrollü çalışmada gösterildiği gibi diyet, egzersiz ve stress azaltımının hipertansiyon üzerine olumlu etkilerinin olduğuna şüphe yoktur. Yine vücut ağırlığı ve BMI ile kan basıncı arasında güçlü bir pozitif korelasyon mevcuttur, ayrıca Na alımı ile kan basıncı arasındaki ilişki 85 • Demet Özgül Yetkin de oldukça açıktır. K, omega-3 yağ asidi içeren balık yağı, Ca ve Mg gibi diğer maddelerin diyetteki içerikleri ile kan basıncı arasında da negatif bir korelasyon mevcuttur. Hipertansif hastalarda diyet değişikliklerini de içeren yaşam şekli modifikasyonları ile ilgili pek çok randomize ve kontrollü klinik çalışma mevcuttur. Bunlardan hipertansiyonda prevansiyon çalışması olan (trials of hypertension prevention) TOHP-1 çalışmasında stresi azaltma ve ek besin maddelerini de içeren pek çok faktörün kan basıncına etkisi araştırılmış ve kilo kaybının kan basıncında en anlamlı düşüşü sağladığı yine Na kısıtlamasının kan basıncını azaltmakta etkili olduğu ancak stresi azaltmanın anlamlı bir etkisinin olmadığı görülmüştür. Yaşlılarda nonfarmakolojik yaklaşım çalışması olan TONE’ da de kilo kaybı ve Na kısıtlamasının bunların teker teker uygulanmasından daha faydalı olduğu gösterilmiştir.3 Hipertansiyonu durdurmak üzere besinsel yaklaşımlar (dietary approaches to stop hypertension) DASH çalışması hipertansiyon tedavisi ve diyet ilişkisi üzerinde oldukça cesaret verici sonuçlar sunmuştur. Meyve, sebze içeriği yüksek, düşük yağlı süt ürünleri içeren ve total yağ miktarı ve tuz içeriği azaltılmış olan bir beslenme rejimi ile ortalama amerikan beslenme rejiminin kan basıncı üzerine etkilerinin kontrollü olarak karşılaştırıldığı bu çalışmada hipertansif hastaların kan basıncında 11,4/5,5 mmHg düşme izlenirken hipertansif olmayan grubun kan basıncında da 5,5/3,0 mmHg düşüş tesbit edilmiştir.4 KİLO VERME Vücut kütle indeksi ile hipertansiyon arasında yakın bir ilişki vardır. Trunkal obesitesi olan hipertansiflerde dislipidemi, insülin direnci, kardiyovasküler olay, diabetes mellitus sıklığı artmıştır. Kontrollü çalışmalarda 1 kg zayıflamanın sistolik ve diastolik kan basınçlarında 1,6 mmHg ve 1,3 mmHg düşme sağlayabildiği gösterilebilmiştir. Az kalori alımıyla, başlangıçta ortaya çıkan yoğun natriürez sonucunda önemli boyutta kilo azalması ve kan basıncı düşmesi görülür. Daha sonra kan basıncındaki düşmenin sürmesinde iki önemli etken sorumlu gibi durmaktadır; bunlar, sempatik sinir etkinliğinde azalma ve sodyum duyarlılığında azalmayla ilişkili olarak insülin duyarlılığının olumlu yönde gelişmesidir. Kilo kontrolünün sağlanmasında anorektik ilaçlar kan basıncın yükseltebileceği ve pulmoner hipertansiyona neden olabileceği için kullanılmamalıdır.5 TUZ KISITLAMASI 86 Hipertansiyonda Beslenme • Tuz ve sodyum kavramları karıştırılmamalıdır. Klorür sodyumun etkisini arttırmaktadır. Sodyum, çoğunlukla sofra tuzu (NaCl) şeklinde gıdayla alınmaktadır. Sodyum diğer şekillerde alındığında (NaHCO3 gibi) kan basıncını arttırıcı etkisi fazla değildir. Diyette tuz kısıtlamasının tansiyonu düşürebildiği 1906 yılında Ambart tarafından gösterilmişse de tedavi için tuz kısıtlamasına gidilmesi ilk kez 1948 de Kempner tarafından önerilmiştir. 2001 yılında yapılan kan basıncı üzerine düşük sodyum ve hipertansiyonu durdurmak üzere besinsel yaklaşımlar DASH-Na çalışması günlük olarak alınan yaklaşık 140 mmol NaCl’nin ortalama 100 mmol indirilmesi ile kan basıncında 2,1 mmHg kadar bir düşme izlenmiş biraz daha sıkı tuz kontrolü yapılarak günde 65 mmol NaCl alımının ek olarak 4,6 mmHg kan basıncı düşmesine yol açtığı gösterilmiştir.6 Hatırı sayılır derecedeki çalışmalar rağmen tuz kısıtlamasının hangi mekanizma ile tansiyonu düşürdüğü netlik kazanmamıştır. Arter distensibilitesinde düşme, plazma atriyal natriüretik peptid düzeylerinde azalma, β-adrenerjik yanıt verebilme özelliğinde artma gibi sonuçlar tespit edilmişse de bunların kan basıncını nasıl etkiledikleri tam olarak bilinmemektedir. Öte yandan uzun süreli orta derecede tuz kısıtlamasını kalp ve böbreklerin yapı ve işlevlerini olumlu yönde etkilemekte, sol ventrikül hipertrofisi ve glomerül filtrasyonu ile proteinüriyi azaltmaktadır.7 Orta derecede tuz kısıtlaması kalsiyum kanal blokerleri hariç tüm antihipertansif ilaçların etkinliğini arttırmaktadır. Kalsiyum kanal blokerlerinin intrensik natriüretik özelliklerinden dolayı bu etki görülmez. Ayrıca orta derecede tuz kısıtlaması, anjiotensin dönüştürücü enzim (ACE) lerin ve nondihidropiridin türevi kalsiyum kanal blokerlerinin antiproteinürik etkisini güçlendirmektedir, ayrıca tuz kısıtlaması ile diüretik kullanan hastalarda oluşan potasyum kaybıda azaltılmış olur.8 Tuz alımının kısıtlanması ile yalnız kan damarlarındaki düz kaslar gevşemekle kalmayıp, bronşiyal düz kaslarda gevşemektedir. Sodyum kısıtlaması ayrıca idrarla kalsiyum kayıplarını azaltır ve böbrek taşlarına karşı koruma sağlar. Bütün bunların dışında, bebekken daha az tuz verilenler 15 yaşına geldiklerinde kan basınçlarının daha düşük bulunması da hipertansiyona karşı koruma potansiyeli yönünden dikkat çekicidir. Orta derecede tuz kısıtlaması basitçe, yemekleri pişirirken ve sofrada tuz eklememek, konserve gibi aşırı tuzlu besinlerden kaçınmak şeklinde özetlenebilir. Diyetle alınan tuzun önemli bir kısmı işlenmiş gıdalardan gelmektedir. 87 • Demet Özgül Yetkin Ayrıca bazı antiasitler, enjektabl antibiyotikler ve şişelenmiş sularda da bol miktarda tuz bulunabilmektedir.9 POTASYUM ALIMI Tablo 1. Yemeklere eklenen tuzun günlük Na alımına etkisi NaCI (mg/mEq) Bir çimdik tuz 200/3,5 Hafif tuzlu yemek 800/13,5 Tuzlu yemek 2200/38 Bir avuç tuz 4800/82 Tablo 2. Değişik işlenmiş gıdalardaki Na miktarları Sodyumu yüksek MG/Porsiyon Sodyumu düşük MG/Porsiyon Hunt marka domates 660 Taze domates 18 Corn flakes 290 Tahıl ezmesi 0 Rice-O (pirinç) 520 Beyaz pirinç 3 Marka mısır 360 Taze mısır 14 Diyetle taze meyve ve sebzelerden sağlanan yaklaşık günlük 90mmol KCl hipertansiflerde kan basıncını 4,4/2,4 mmHg kadar düşürmektedir. Potasyum sitrat veya potasyum bikarbonat kullanılması potasyum klorüre göre daha fazla kan basıncı azalması sağlar. Framingham çalışmasında potasyumdan zengin beslenen insanlarda 20 yıllık takipte inme riskinin %22 azaldığı gösterilmiştir. Potasyumun damar endotel hücrelerinde ve makrofajlarda serbest radikal oluşumunun inhibisyonu, vasküler düz kas hücresinin proliferasyonunu inhibisyonu, trombosit agregasyonu ve arteryel trombozun inhibisyonu, renal damar direncinde düşme ve glomerüler filtrasyon hızında artmaya yol açtığı ayrıca Na/K ATPase etkinliğinde artma ile damarların gevşemesine yardımcı olarak kan basıncı düşürücü etki yaptığı düşünülmektedir.10 Potasyum takviyeleri kan basıncını düşürebilmek açısından yararlı olmasına karşılık, pahalıdır ve normopotasemik hastalarda potansiyel olarak tehlikelidir. Toplum geneli açısından, olası yararları elde emek amacıyla potasyumdan zengin ve sodyumdan fakir doğal gıdaların tüketimini arttırmaktır. Porsiyon başına en çok potasyum içeren gıdalar meyveler ve fasülyedir. KALSİYUM ALIMI 88 Hipertansiyonda Beslenme • Epidemiyolojik çalışmalarda kan basıncı düzeyi ile diyetle alınan kalsiyum arasındaki ilişki çelişkili sonuçlar göstermiştir. Ancak son dönemlerde yapılan iki büyük meta-analizde aynı sonuca varılmıştır; genellikle günde 1 gr olarak uygulanan kalsiyum takviyeleri sistolik kan basıncında hafif bir azalma sağlarken, diyastolik kan basıncını etkilememektedir. Ancak bu etki hipertansiyondan koruma veya tedavi amacıyla kalsiyum alımının arttırılmasını gerektirecek özellikte değildir, kalsiyumun fazla miktarda alınması hipertansiyonda zaten mevcut olan hiperkalsüriyi arttırarak böbrek taşlarına ve üriner sistemde infeksiyona yol açabilir.11 MAGNEZYUM ALIMI Magnezyum takviyelerinin antihipertansif etkisi, potasyum ve kalsiyumun antihipertansif etkilerine göre daha az araştırılmıştır. Çalışmalar, düşük magnezyumlu diyet alanlarda hipertansiyon prevalansının fazla olduğunu göstermektedir. Ancak bu ilişki, kan basıncının düşürülmesi için magnezyum alımını gerektirecek düzeyde değildir. Kronik diüretik tedavisi alan hipertansiflerin %50’sinin kaslarda magnezyum düzeyi düşüktür. Potasyum verilmesiyle düzelmeyen hipokalemiden de magnezyum eksikliği sorumludur. Bu hastalarda günde 15 mmol Mg verilmesi kan basıncını düşürebilir ve hipokaleminin düzenlenmesine yardımcı olur. MAKROBESİNLER (12) Altı yıldan uzun bir süre boyunca izlenen 11 000’den fazla erkekte, kan basıncıyla doymuş yağ asitleri, kolesterol ve nişasta arasında pozitif, protein alımı ve doymamış yağ asitlerinin doymuş yağ asitlerine oranı arasında da ters yönde bir ilişki bulunmuştur. Lifli gıdalar; günde 12 gr dan daha az lifle beslenenlerde, hipertansiyon gelişmesinde relatif risk, günde 24 gr’la beslenenlerden 1,6 kat daha fazla bulunmuştur. Vejeteryan diyetlerin bir özelliği lif içeriğinin daha çok olmasıdır. Lifli gıdalar daha fazla potasyum ve daha az sodyum içermektedirler. Diyetteki yağ; klinik kontrollü çalışmalar diyetteki çoklu ve tekli doymamış, ya da doymuş yağ asitlerinin kan basıncı üzerinde anlamlı etkisi olmadığı gösterilmiştir. Ancak dislipideminin koroner arter hastalığı için bağımsız bir risk faktörü olduğu göz önünde bulundurulursa su tür durumlarda diyet uygulamanın değeri yadsınmaz. Balık yağı; en yüksek konsantrasyonlarda soğuk deniz balıklarında bulu- 89 • Demet Özgül Yetkin nan omega-3 çoklu doymamış yağ asitlerinin (n-3-PUFA) görece yüksek miktarda tüketilmesinin mütevazi miktarda bir antihipertansif etkisinin bulunduğunu gösteren kanıtlar giderek güçlenmektedir. Balık yağı takviyeleri üzerine yapılmış bir meta-analizde günde 3-6 gr n-3-PUFA alınmasının hipertansif hastalarda ortalama 4/3 mmHg’lık bir düşme sağlayabildiği gösterilmiştir.13 Yalnızca kan basıncı değil lipidler ve hemostaz üzerine de geçerli olan ve kardiyovasküler hastalıklara karşı önemli boyutta korunma sağlayan bu yararlara karşın balık yağını çok uzun süreler tüketme ihtimali düşüktür. Öte yandan, yalnızca daha fazla balık yenmesi bile koroner arter hastalığı riskini azaltabilmektedir. Protein; yüksek miktarda protein alınmasını büyük ölçüde böbreklere fazladan yük yükleyerek yıkıcı etkilere yol açtığı düşünülmekle birlikte, yapılan çalışmalarda protein alımı ortalamadan %30 oranında yüksek olanlarda kan basınçları ortalamadan %30 düşük olanlara göre 3/1,5 mmHg daha düşük bulunmuştur. Karbonhidratlar; rafine şekerlerin kan basıncını yükselttiği, kompleks şekerlerin kan basıncını düşürme eğiliminde olduğunu ileri süren çalışmalar vardır. Ancak bu konuda bulgular kesin değildir. Yine de özellikle karbonhidrattan zengin beslenmenin aşırı kalori alımı açısından anlamı vardır. Kafein; erişkinlerin %80 kadarının kahve, çay yada kolalı içecekler içinde aldığı kafein, hem sistolik hem de diyastolik kan basınçlarını birkaç saat süreyle 5-15 mmHg yükseltmektedir. Bu etkinin endojen adenozin antogonize edilmesi ile olduğu düşünülmektedir. Özellikle tekrarlayan alımlarda daha hızlı olmak üzere kafeinin kan basıncı yükseltici etkisine hızla tolerans gelişmektedir. 12 saatlik bir sürede tolerans hızla kaybolur. Günde iki, üç fincan kahve içerek alınan kafeinin kan basıncı yükseltici etkisi hipertansif hastalarda farklılık gösterir, bu nedenle kafeinin kan basıncını yükseltici etkisi her hastada kan basıncı ölçülerek kontrol edilmelidir. Anlamlı kan basıncı yükseltici etki saptanırsa kafeinsiz içecekler önerilmelidir.14 Diğer faktörler; C vitaminin kan basıncını düşürebileceğini ileri süren çalışmalar olmakla birlikte kesin kanıtlar yoktur. Kontrollü klinik çalışmalarda akapunkturun kan basıncı düşürücü etkisi gösterilememiştir. Ayrıca sarımsak ve soğanın kan basıncını düşürdüğünü gösteren yeterli veri yoktur. Alkol kullanımı; etil alkol miktarının günde 28-55 gr dan fazla tüketilmesi daha yüksek hipertansiyon prevalansıyla ilişkilidir ve merkezi yoldan düzenlenen sempatik etkinleşmeyle akut bir presör etkide bulunduğu gösterilmiştir. Bu kişilerde alkol hipertansif ilaçların etkisini azaltır ve inme riskini arttırır. 90 Hipertansiyonda Beslenme • Az miktarda alkol kullanımı hiç içmemeye veya daha fazla alkol kullanmaya oranla daha düşük koroner arter hastalığı mortalitesi ve morbiditesiyle birliktedir. Alkol tüketimi günlük 60 ml viski, 300 ml şarap ve 720 ml birayla sınırlandırılmalıdır. Zayıf insanlarda alkolün etkisinin daha çok olacağı ayrıca kadınlarda da etil alkol emiliminin erkeklere göre daha fazla olması nedeniyle günlük alkol alım sınırının yarı yarıya indirilmesi gerekmektedir. İlaçsız tedavilerin daha da büyük bir potansiyel yararları da toplum genelinde kan basıncını az miktarda düşürebilme potansiyelleridir; bu yaklaşım hipertansiyon gelişmesini önlemese bile geciktirir ve yalnızca hastalık bulunanların tedavi edilmesi şeklindeki yüksek riskli yaklaşıma göre çok daha büyük bir etki gösterebilir. KAYNAKLAR 1. Taguchi JF, Freis ED: Partial reduction of blood pressure and prevention of complications in hypertension. N Engl J Med 1974; 291: 329-331 2. Moser M, Hebert PR: Prevention of disease progression, left ventricular hypertrophy and congestive heart failure in hypertension treatment trials. J Am Coll Cardiol 1996; 27: 1214-1218 3. The trial of hypertension prevention collaborate research group: the effects on nonpharmacologic interventions on blood pressure of persons with high normal levels: result of the trials of hypertension prevention, phase-1. JAMA 1992;1213-1220 4. Appel LJ, Moore TJ, Obarzanek E, Volmer WM, for the DASH collaborative research group: A clinical trial of the effects of dietary patterns on blood pressure . DASH collaborative research group. N Engl J Med 1997; 36: 1117-1124 5. Schotte DE, Stunkard AJ. The effects of weight reducrion on blood pressure in 301 obese patients. Arch Intern Med 1990; 150:1701-1704 6. Sacks FM, Svetkey LP, Volmer WM, Appel LJ. Effects on blood pressure of reduced dietary sodium and the dietary approaches to stop hypertension. N Engl J Med 2001;344:3-10 7. Weir MR, Dengel DR. salt induce increases in systolic blood pressure affect renal hemodynamics and proteinuria. Hypertension 1995; 25: 1339-1344 8. Bakris GR, Weir MR. Salt intake and reductions in arterial pressure and proteinuria. Is there a direct link. Am J Hypertens 1996; 9:200-206 9. Beslenme ve Diyet Kitabı 1994;sf 300-304 10. Whelton PG, He J, Cutler JA, effects of oral potassium on blood pressure. JAMA 1997; 277:1624-1632 11. Allendar PS, Cutler JA. Dietary calcium and blood pressure: a meta analysis of randomized clinical trials. Ann Intern Med 1996;124; 825-831 12. Stamler J, Caggiula A. Relationship to blood pressure of combinations of dietary macronutritians. Findinge of multiple risk factor intevention trial (MRFIT) Circulation 1996; 94: 2417-2423 13. Morris MC, Sacks FM. Does fish oil lower blood pressure. A metaanalysis of controlled trials. Circulation 1993; 88: 523-525 14. James Je. Is habitual caffeine use a prevantable cardiovascular risc factor. Lancet 1997; 349:279-2817 Ripsin CM, Keeanan JM. Oat products and lipid lowering. A meta analysis. JAMA 1992;267:3317-3325 91