TEFSİR ANABiLiM DALI VII. EŞGÜDÜM TOPLANTISI VE BİR MÜFESSİR OLARAK " MUHAMMED B. CERIR ET-TABERI" SEMPOZYUMU i\.ÇILIŞ- 11 HAZİRAN 2010 KONYA 3. Tebliğ: "Taberi Tifstrinin Şiir/e İstifhiid Yönte111i Açısından Değerlendiril111esl' Yrd. Doç. Dr. Harun ÖGMÜŞ Ş1roak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi GİRİŞ Nüzulünden beri Kur'an-ı Kerim'i yorumlama amacıyla çeşitli tefsir ekalleri geliştirilmiştir. Bunlardan biri de filolojik tefsirdir. Bu tefsir türünün ta baş­ tan itibaren başvurduğu yöntemlerin en önemlilerinden biri şiirle istişhaddır. istişhad kelimesi sözlükte "şahit istemek" manasına gelir. 1 Şahit, ''bildiği­ ni açıklayan, bir şeyi müşahede eden ve bir yerde hazır bulunan" anlamlarına gelmektedir.2 Arap dilcileri ise bu kelimeyi, bir kaide ortaya koymak için Kur'an'dan veya Arapça'sına güvenilen Araplar'ın sözlerinden getirilen delil anlamında kullanmaktadırlar. 3 Bu anlamda şahidin çağulu olarak "şevahid" kullanılmaktadır. 4 Şahit kelimesinin ıstılahi manasından yola çıkılarak istişhad, "Bir kelimecin veya bir ifadenin lafız, anlam ve kullanım doğruluğunu kanıtlamak amacıyla doğruluğu kesin olan nazım ve nesirden örnek vermek" şeklinde tarif edilmektedir. s Cevheô, es-Srhlih: Tiicii'l-l11ga ve sıhlihii'I-Arab!Jye, I-N, Mısır: Daru'l-kicibi'l-Arabi, ts., I, 491, "ş­ h-d." md.; Zemahşeô, Esiisii'l-belôğa, Beyrut: Daru Sadır, 1965, s. 341, ş-h-d md.; İbn Manzıir, Ebü'l-Fazl Cemaleddia Muhammed b. Mükerrem (ö. 711/1311), Iisiinii'I-Arab, I-XX, Bulak 1300, N, 225 "ş-h-d" md.; Asım, es-Seyyid Ahmed (ö. 1235/1820), l.Vinms Tercii111esi, I-N, İstanbul, 1304, I, 1181. Kur'an'da bu aiılaında kullanışı için bk. el-Bakara 2/282. ı İbn Manzılr, N, 225-227, "ş-h-d" md. 3 Tehanevi, Muhammed Ali, Keffiifii rstılôhliti'lfiimln, I-II (nşr. Ali Dahn1c-Abdullah Halidı), Beyrut: Mektebetü Lübnan, 1996, I, 1002, "şıl.hid" md. 4 Kelimenin bu vezinde cemedilmesi kıyasa uymamaktadır. Çünkü ._,.aıt.-gibi manasında müenneslik olanlar haricindeki sıfatiarın "fevail" vezninde gelişi şazdır (bk. Ç:lıperdi, Ebü'lMekarim Fahreddin Ahmed b. el-Hasan b. Yusuf, Metnii'I-M11ğnfji'n-nahv f!Vtiibii Şerhi'I-M11ğnfji'nnahv ile birlikte], nşr. Abdülkiidir el-Heycl, Bingıl.zi: Cıl.miatü Karyılnus, 1998, s. 137-139); nahiv ve belagat kitaplarındaki şevıl.hidi açıklayıcı telifler veren alimlerden çoğu kitaplannın isminde bu kelimeyi kullanmıştır (mesela bk. Süyılti, Şerh11 Şeviihidi'I-M11ğn~ Mısır: el-Matbaatü'l-Behiyye; Abbasi, Abdürrahim b. Ahmed, Meiihidii't-tensfs alii feviihidi't-telhfs, I-N, Beyrut: Aıemü'l-kütüb, !1941}\urmuş, İsmail, ''İstişhad", DİA, XXIII, 396. . . 89 , Sahabe devrinde bile tefsirde şiirden faydalanıldığını gösteren rivayetler 6 olmakla birlikte bu yöntemi sistemli ve yoğun bir şekilde uygulayanlar, hicri n. asırda Basra ve Kılfe' de gelişen nahiv mezheplerine mensup Ebıl Ubeyde Ma'mer b. el-Müsenna (ö. 210/825), Ebıl Zekeriyya Yahya b. Ziyad el-Ferra (ö. 207 /822) ve Ebü'l-Hasen el-Ahfeş (ö. 215/830) gibi ilim adamlan olmuştur. Onlar, şiire önce gramer kaidelerini belirlemek için baş vurrnuşlar, sonra da bu sahadaki birikimlerini Kur'an'ın yorumlanmasında kullanarak filolojik tefsirler yazınışlardır. Şiirin Kur'an ve hadiste yerilmesinden dolayı bu yöntemi tasvip etmeyenlerin olduğu belirtilirse de7 bunların çok ağırlığı olmamış ve şiir tarih boyunca özellikle dirayet tefsirinin müracaat kaynaklardan birini teşkil etmiştir. Filolojik çalışmaların yanı sıra Kur'an tefsirinde de kullanılması istişhad yönteminin - tabii olarak- önemini artırmış, ortaya çıktığı asırda gözetilen bir takım prensipler Kemrueddin İbnü'l-Enban (ö. 577 /1181) ve Celaleddin esSüyılti (ö. 911/1505) gibi ilimler tarafindan derlenrniştir. Söyleyeninin bilinmesi s, güvenilir bir ravi tarafindan nakledilmesi 9 , delil getitildiği meseleye delaletinin kesin olması lO, ittifak edilen bir hususa aykırı olmaması tt ve delil getitildiği konuda zaruret içermemesi 12 şevahidie ilgili en önemli prensipleri oluşturur. Ancak kaynaklarda şairi meçhul veya ravisi belirtilmeyen birçok şiirin bulunması, pratikte bu prensipiere kafi derecede riayet edilmediğini gösterir.B Bununla birlikte Asma! (ö. 216/831), Ebıl Zeyd elEnsan (ö. 215/830), Ebıl Ubeyde (ö. 210/825) ve İbnü's-Sellam el-Cumahi (ö. 232/846) gibi II. ve lll. asırda yaşayan dilcilerin kasıtlı olarak başka şairlere B k. Ebu Ubeyd el-Kılsım b. Sellam, Kicibü Fedaili'l-Kur'an, nşr: Mervan el-Atıyye ve arkadaşla­ n, 1. Baskı, Dımeşk: D:iru İbn kesir, s. 343; Kurtubi, EbU Abdillıllı Muhammed b. Ahmed elEns:lıi, el-Cfuni' li-Ahkfuni'l-Kur'an, I-XX, 3. baskı, D:iru'l-Kütübi'l-Mısriyye, 1967, X, 110. 7 Bk. Zerkeşi, Bedruddin Muhammed b. Abdill:Th, el-Burhln fi Ulfuni'l-Kur':in, I-IV, nşr: Muhammed Ebü'l-Fadl, Beyrut: D:lru'l-Ma'rife, t. y., II, 160; bu konuda geniş bilgi için bk. Öğmüş, H:irun, Kur'an Yorumunda Şiirin Yeri (2. Asır Çerçevesinde), Basılmamış doktora tezi, M. Ü. S. B. E. 2006, s. 121-123. 8 Süyılti, Abdurrahman Celaleddin (ö. 911 / 1505), ei-İktirôhfi il11ıi ımlli'n-nahv (nşr. Ahmed Subhi Furat), İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınlan, 1975, s. 38. 9 Süyılti, el-İktir:Th, s. 29. 1o Ebu Hayy:in, Muhammed b. Yusuf b. Ali b. Yusuf b. Hayyan el-Endelüsi el-Gıı:rul.ti el-Ceyyani (ö. 754/1353), et-Te?Jfl ve't-tekllıflfi {erhi Kitôbi't-Teshi4 I-II, (nşr. Hasan Hindavi), Dımaşk: D:lrü'lkalem, 1997, I, 166. 11 İbnü's-Seı:i:ac, Ebu Bekir Muhammed b. Sehl el-Bağd:ldi (ö. 316/928), ei-Usıliji'n-nahv, I-ill (nşr. Alıdülhüseyin el-Fetlı'), Beyrut: Müessesetü'r-risale, 1999, I, 104-105. 12 İbnü'l-Enb:lri, Kemaleddin Ebü'l-Berek:lt Abdurrahman b. Muhammed b. Ebi Said en-Nahvi (ö. 577/1181 ), ei-İns4ffi !lıesôili'J-hi/4f bryne'n-nahv!JJ,fn ei-Basri.1Jfn ve'I-Kii.Ji.1Jfn, I-II, [baskı yeri yok]: elMektebetü't-tic:lriyye, ts, I, 152. · 13 bu konuda geniş bilgi için bk. Öğmüş, s. 107-115. 6 90 nispet edilen şiirleri açık yüreklilikle ayıklamaya çalışmalan t4, şevahidin sağlamlı­ ğı konusunda genel hatlanyla titizlik gösterildiği kanaatini oluşturmaktadır. İbn Abbas'a nispet edilen rivayetler bir kenara bırakılırsa şiirle istişhad yöntemine başvurulan en eski tefsirler, yukanda da isimlerini andığımız Basra ekolüne mensup olan Ebu Ubeyde'nin Mecaifi'!-Kıtr'lblı ve Ahfeş'in Meani'!Kıtr'an'ı ile Kılfe ekolüne mensup olan Ferra'nın Meani'!-Kıtr'an'ıdu:. Takriben bir asır sonra yaşayan İbn Kuteybe'nin (ö. 276/889) Te'vf!ii Miifkili'!-Kıtr'an ve Gadbii'!-Kıtr'an adındaki eserlerinde de şiirle istişhad yöntemine geniş ölçüde yer verilmektedir. Şiirle istişhad daha çok dirayet tefsirinde başvurulan bir metot olarak değerlendirilmekle birlikte 15 rivayet ağırlıklı bir tefsir olan İbn Cerir et-Taberi'nin Ca!lJiu'!-bryan'ı başta olmak üzere bazı rivayet tefsirlerinde de oldukça sık görülmektedir. Tebliğirnizde, ortaya koyduğu hacimli eseriyle "ebü'l-müfessirin" lakabını hakkıyla ihraz etmiş olan Taberi'nin (ö. 310/922) tefsirini şiirle istişhad yöntemi açısından değerlendirmeye çalışacağız. Taberi'nin Camiu'J-Beyan'uun Şiitle İstişhad Yöntemi Açısından Değeri Başlangıçtan yaşadığı zamana kadar gelen tefsirle ilgili rivayetleri toplayarak dev bir eser meydana getiren Taberi, lugat ve nahivle ilgili tahlillere ve bu meyanda şiirle istişhada da büyük rnikyasta yer vermiş, dolayısıyla II. (VIII.) asırda telif edilen filolojik tefsirlerden birçok nakilde bulunmuştur. Tefsirle ilgili rivayetlerin senetlerini vermekte son derece titiz davranan Taberi, lugat ve nabivle ilgili konularda naklettiği görüşleri nadiren sahiplerine nisbet eder.t6 Bununla birlikte kimin görüşünü naklettiği rahatlıkla bilinebilir. Çünkü nakilde bulunduğu her müdlif için genellikle unvan mahiyetinde ifadeler kullanmaktadu:. Naklettiği pasajlarla II. (VIII.) asırda telif edilen lugavi tefsirlerin ilgili yerlerini şev:Thid çerçevesinde kalarak mukayese ettik. Neticede Taberi'nin genellikle İbnü's-Sellim el-Cumahl, Muhammed (ö. 232/846), Tabaktitu fuhrlli'nuarii, I-II, (nşr. Mahmud Muhammed Şak:lı:), Kahire: Matbaatü'l-medeni, ts. I, 7-8, 11, 26, 46, 48-49, 244-245; SüyU.ti, eiMiizhirft iiiiii'l-luga ve e11viiihii, Mısır. Daru ihyai'l-kütübi'l-Arabiyye, ts., I, 177, 180; kadim Arap " şiirinin sıhhati müsteşrikler tarafından modem çağda da gündeme getirilmiş, özellikle İngiliz müsteşrik Margolioutb Arap şiirinin tamamıyla sonradan oluşturulduğunu ileri sürmüştür. T:llıa Hüseyin de buna yakın bir görüş savunmuş, böylece konu XX. asrın başlarında hararetli bir şekil­ de tartışılmış ve hakkında zengin bir literatür oluşmuştur. Ancak- hemen belirtelim ki- modem araştırmacıların vardıkları sonuç, İbnü's-Sellam el-Cumahl gibi eski ilimlerin somut tespiderini kıyaslama yoluyla genelleştirmek şeklinde kolaycı bir yönteme dayanmaktadır. Halbuki şiir gibi isridat isteyen bir sarıatta bir şaire söylemediği birkaç kaside nispet etmek mümkünse de, onlarca farklı şaire nispet edilecek yüzlerce kaside oluşturmak imlcinsız olduğu gibi insan benliğinde mevcut olan kendini ortaya koyma saikine de aykındır. Bu konuda geniş bilgi için bk. Öğmüş, 4857. 14 ıs bu konudaki değerlendirmeler için b k. Gümüş, Sadreddin, Knra11 T ejriniıi11 Aııa Kay11aklan, İstanbul: Kayıhan Yayınları, 1990, 105-113; Demirci, Muhsin, Tefrir Tôrihi, İstanbul: MÜİF Yayın­ lan,2003,s. 128;(}ğr.nüş,s. 119. 16 Tabeti, Cô"'i', IX/XVI, 228; XII/XXIV, 80. 91 .. , kullandığı '-:'.rJ! r~ r-LJI j.Al ~ ·c:r-~1 (JA '-:'.rJ! r~ r-LJI ~t ~ "Basralı­ lar'dan Arap dilini bilen biri"t7 "Arap dilini bilen kimselerden biri"tS gibi ifadelerle Ebıl Ubeyde'yi, ö~l ~ ~ "Basra nahivcilerinden biri" ifadesiyle Ahfeş'it9 ve t;_,>:ll ~ kastettiğini tesbit ettik. zo ~ "Kılfe nahivcilerinden biri" ifadesiyle de Ferra'yı Şevahid çerçevesinde kalarak yaptığımız incelemeler ışığında görebildiği­ miz kadarıyla Taberl, yaşadığı zamana kadar tefsirle ilgili rivayetleri topladığı gibi, bu sahada Arap diline dayalı olarak yapılan tahlilierin de neredeyse tamamını bir araya getirmiştir. Tefsirinde zikrettiği şevahidin 458'i Ebıl Ubeyde'nin Meciiifi'f-IVtr'iin'ında, 345'i Ferra'nın Meiini'f-IVtr'iin'ında ve altmış ikisi ise Ahfeş'in Meiini'f-IVtr'iin'ında delil olarak kullanılan şiirlerdir. Taberi, tefsir rivayetlerine dayalı görüşler arasında yaptığı tercihlerde olduğu gibi, bazan Basra ve Kılfeliler'in görüşlerini bir arada zikredip tercihlerde bulunur2t, bazan da kendi yorumunu zikreder. 22 Taberl'nin, nahivle ilgili meselelerde daha çok Kılfe ekolüne yakın durduğu intibaı edinilmektedir.23 Mesela ~~ ~?.. ~l_,jl .:ı_,.;.L_, ~ .:ı,;.fo. ~.uı_, 1~_, ~t tı...) "Sizden ölenlerin, geride bıraktıkları eşleri, kendi başlarına (evlenmede) dört ay on gün beklerler"24 ayetinde ~.UI kelimesi mübteda yapılatak vefat eden kimseletle söze başlanmışken ~.?.. müennes fiiliyle zevcelerinin bahsine geçilmesini Ferra'nın görüşüne paralel olarak izah eder. Ferra'ya göre bir isimden sonra o isimle ilgisi olan ve içinde haber manası bulunan başka bir isim zikredilirse önceki ismi habersiz bırakıp ikinci isme haber getirmek caizdir. 25 Taberi Ferra'ya nisbet etmese de onun bu görüşünü daha vazılı bir şekilde aktarmış, ayrıca bu şekilde bir üslılp kullanılmasının sebep ve inceliklerine de işaret etmiştir: Ona göre ~.UI kelimesinin habersiz bırakılmasının sebebi, esas maksaclın vefat eden kimselerden haber vermek olmayıp eşierine farz olan iddetin bildirilmek istenmesidir. Sözden kastedilen bilindiği için ilk ismin haberi hazfedilmiştir. Ayetteki bu kullanım, mübtedası müzekker olmasına rağmen Taberi, Ciinıi', XII/XXIII, 202; Xlll/:xxvn, 53; krş. Ebu Ubeyde, Meciii, II, 235. 1s Taberi, Ciinıi~ Xlll/:xxvn, 82; krş. Ebıl Ubeyde, Meciii, II, 237 19 Taberi, Ciiflli~ Xlll/:xxvn, 274; XI/XIX, 74; VI/IX, 95; XIV /XXIX, 266; XII/XXIII, 150; V /VII, 156; krş. Ahfeş, II, 536, 460, 340, 561, 492; I, 290. 20 Taberi, Ciiflıi~ XI/XX, 15; VII/XI, 198; XI/XXI, 42; VIII/XIV, 162; I, 551; XII/XXII, 46; X/XVII, 178 III/III, 71; VI/IX, 95; VII/XII, 153; I, 105; IX/XVI, 158; VIII/XIV, 149; sırasıyla krş. Ferri, II, 299; I, 478; II, 323, 108, I, 61; II, 347, 223; I, 174, 395; II, 29; I, 8; II, 173, 105. 21 Taberi, Cii,ıi', VI/IX, 95; V /VIII, 263. 22 Taberi, Ciiflli', III/IV, 64; XI/XIX, 75. 23 Taberi, Cii,ıi~ I, 736; II, 687. 24 el-Bakara 2/234. 25 Ferra, I, 150. Zeccac ve Sernin bu görüşü tenkit eder (bk. Zeccac, I, 315; Semin, ed-Diir, II, 476-477). 17 92 müennese izafe eclildiği için haberi müennes getirilen ~ _;..:... ~ ~ "Cübbeyin bir kısmı yırtılmış" cümlesinin bir benzeridir. Kadınlann iddet beklemesinin sebebi kocalan olduğu için söze kocalarla başlanmış, daha sonra da esas söylenmek istenen kadınlann iddeti mevzuuna geçilmiştir. Şairin şu sözü de buna delildir: 26 . L~ c)t S~~ ~t ı;.ı ,); 1 ~ &,ıl' ~ ..:JL c)! J.-3 "Bir rüzgılr beni Ebu Zibbfuı (Abdülmelik b. atarsa onun pişman olması umulur."27 Görüldüğü üzere şair, Mervfuı'ın) oğlunun tarafına kendine raci zamiri j.J'ye isim yaparak kendisiyle söze başlamışken Ebu Zibbfuı'a dönen zamire isnat ettiği fiili L.~ ı:ıl masdar te'viline sokarak j.J'ye haber yapmış ve Ebu Zibbfuı'ın pişmanlığından bahset- rniştir. Taberi, Ferra'nın Meani'I-Knr'an'da delil getirdiği bu ve bunun dışındaki başka bir şfui28 bu şekilde benimseyerek zikrettikten sonra "Arapça'nın ehli olan biri şunu ileri sürdü" ifadesiyle naklettiği başka bir görüş zikreder ve sonra da bunu çürük olduğu gerekçesiyle reddeder. 29 Bu görüş, Basralı nahivcilerden Ahfeş'in Medni'I-Kıtr'an'ında yer almaktadır. 30 Taberi'nin kullanmayı tercib ettiği ıstılahlar da Ktlfe ekolüne yakın durduğunu göstermektedir. Mesela kelimenin munsanf olmasına "icra", gayri münsanf olmasına "icrfuıın terki" 31 ' vav-ı maiyye yerine tl sarf'' adını vermektedir. 32 Bu durumu, Kufe ekolü mensuplarının çok olduğu Bağdat'ta yaşamış olmasının tabü bir neticesi olarak değerlendirmek mümkündür. · · Bu tercihleriyle Ktlfeliler'e yakın duruyor görünse de, fıkıhta kendine ait bir mezhebi olan Taberi'nin, lugat ve nahivle ilgili görüşleri tercib ederken onları iyice kritik ettiğini ve bu hususta birtakım prensipiere sahip olduğunu görmekteyiz.· Bu prensipleri şöyle sıralayabiliriz: 1. Bir rivayet müfessiri olarak Taberi, öncelikle tabü olarak Arap diline dayalı yorumun Selef'ten ve "te'vil ehli"nden gelen nakillere uygun olmasını göz önünde bulundurmaktadır. Mesela; <,Sp; ~ 0" o..l.:; J.>.~ L..J "Onun nezdinde Taberi, Ca!Jii', II, 687. ( Beyit, bir divanı olduğunu tesbit edemediğimiz Emeviler'e isyan eden Yezid b. Mühelleb'in (ö. 102/721) yandaşlanndan Sabit b. Ka'b'a aittir (beyit için bk. Zeccac, I, 315; İbnü Side, Ebü'lHasan Ali b. İsmill, ei-Muhassas, Matbaatü'l-Emiriyye, 1320, XIII, 175. Esed kabilesinden olan ve Sabit Kutne adıyla bilinen şair lık. bk. Bağdadi, Hizalle, IX, 578). ıs Ferra, I, 150. 29 Taberi, Ca!Jii', II, 678. 30 Ahfeş, I, 189. 3t Taberi, Ca111i', VI/X, 126. 32 Taberi, Ca!Jii', I, 336. 26 27 93 .. hiçbir kimseye ait şükranla karşılanacak bir nimet yoktur"33 ayetinin tefsirinde "Arap dilinin ehli olan biri" diye takdim ettiği fakat ismini vermediği Ferra'run bir görüşünü nakleder. Ferra'ya göre .b-~ kelimesindeki J harfi gerçekte •..ı.:s. zarfında bulunan zarnire, ..ı.:s. zarfı da 4!1} A (çevrilmiş) .b-T kelimesine girrnişken ve cümlenin aslı 4.....ü '-"" &;T L..:,; .b-T ..ı.:s. ol.! ı.._, iken, sonradan ifade kalb edilmiş fiili istikbal içindir ve ayet "Yapmış olduğu bağışlarda kimseden almayı beklediği bir milifat yoktur" mealindedir. Sözden kastedilen mana anlaşılması kaydıyla Arapça'da harfler birbiri yerine kullanılmakta ve ifadelerde değiştirmeler yapılabilmektedir. Şairin şu sözü bu kabildendir: olabilir. Bu takdirde ı.Sfi'J "(Sizi uyarmış olduğum bu feci savaştan) o kadar endişe ettim, o kadar korktum ki (avcıların ayak basamayacağı) Zülrnecire dağı(run zirveleri)ne kaçmış bir dağ keçisinin korkusu bile benim korkumdan fazla değildi." 34 Şairin sözü görünüşte "Benim korkum dağ keçisin(in korkusun)dan fazla değildir" manasına geliyorsa da, ifadenin aslı ~ı;... J.s- Js-J 451>... ~.9 ı.. idi. An. cak bunu nazına sakamadığı için kelimeleri Bey'itte olduğu gibi dizdi. 35 . Taberi bu görüşü naklettikten sonra bunun te'vil ehlinden gelen rivayerlerle uyum içinde olduğunu belirtir ve rivayetleri sıralamaya geçer. 36 Her ne kadar bu görüşü zorlama olarak görenler varsa da37 Taberi'nin dille ilgili tahlilleri benimserken rivayerlere uygunluk şartı aradığını göstermesi bakımından ehemmiyet arzetmektedir. 38 Bu uyumu gözetmesinin tabii bir neticesi olarak, Taberi'nin, Arap diline dayalı naklettiği yorumları zaman zaman rivayede desteklediği görülmektedir. 39 Keza önceki müelliflerin bazı görüşlerine getirdiği tenkitler de aynı sebepten kaynaklanmaktadır. el-Leyl 92/19. 34 Bey'it, Cahiliye devrinin önde gelen şairlerinden Nabiga ez-Zübyaru'nin, Gassaru Hükümdan Amr b. el-H:iı::is el-Asgar'ın Beni Mürre b. Avfb. Sa'd b. Zübyan'a saldırması ve mallannı yağma­ laması hadisesini işlediği kasidedendir. Şair bu beytiyle, dalıa önce Beni Mürre'yi uyanp savaşın akıbetinden sakındırdığını belirterek olanlardan dolayı hayıflanmaktadır (bk. Nabiga, s. 198). 35 Ferra, III, 272-273. Elmalı'nın bu yoruma göre verdiği mana şudur: Herhangi bir kimseye verdiği vergiyi ondan bir karşılık, bir millfat bekleyerek vermez (bk. Elmalılı, VITI, 5881; Bey'itteki kalble ilgili olarak bk. İbnü'l-Enb:iri, ei-İ11sôf, I, 373). 36 Taberi, Cami', XV /XXX, 287. 37 Nebhas, İ'rôbii'I-Kı111a11, V, 244-245. İbn Atıyye de Taberi'nin bu yorumu çok dolambaçlı ifade ettiğini ileri sürer (bk. İbn Atıyye, XVI, 318). 3s Nitekim bir yerde Seleften nakledilmeyen manaların caiz olmayacağı gerekçesiyle bir görüşü reddeder (bk. Taberi, Cômi', IX/XVI, 193). 3 9 mesela bk. Taberi, Cômi', IX/XV, 262; XIII/XXVII, 19, 35; XIV /XXIX, 38; XV/XXX, 69, 420. 33 94 Arap diliyle ilgili yorumların rivayerlere uygunluğunu aramasıyla paralel olarak, kıraatlerle ilgili hususlarda da cumhurun kıraatine uygunluk şartını aradı.. •• .. 40 gını goruruz. ~ 2. Taberi'nin dille ilgili tahlilleri benimsernesinde veya reddetmesindeki başka bir kriterin de, yapılan yorumun Kur'an'ın ilk muhataplarının yaşayış tarzıarına uygunluğu olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü ~~ ~ J,:!ı_,..,_, .rJ ı ~ J,:!l_,.., ~ ~_, J.1> \..... ~ ~ .ıııı_, ct:st J~ı ~r ~ ~_, ~')U; "Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar yarattı"41 ayetinde sıcaktan koruyacak elbiselerin anılıp soğuktan koruyan elbiselerin zikredilmemesini açıklamak üzere iki görüş zikretınektedir: Bunlardan biri, Kur'an'ın ilk muhataplarının sıcak iklimde yaşamaları sebebiyle sıcaktan kaynaklanan sıkıntıları yakinen yaşadıkları halde soğuğun olumsuzluklarından haberdar olmamalarını gerekçe gösteren bir rivayettir. Diğeri ise sıcağın zikredilmesinin soğuğa karine olduğunu ve bu sebeple açıkça zikredilmediğini, bu kullanırnın Arap dilinde mevcut olduğunu ileri süren gramere dayalı bir yorumdur. 42 Ferra'nın Meani'I-K.ıtr'an'ında mevcut olduğunu gördüğümüz bu yorumu 43 "başkalan da şöyle demiştir" diyerek aktaran Taberi, Ferra'nın konuya delil getirdiği aşağıdaki şiiri de zikreder44: "Ben hayır murat ederek bir yöne yöneldiğimde bana (hayır ve şerden) hangisinin geleceğini bilmem." 45 Görüldüğü üzere şair, yöneldiği hayn zikretmiş olduğu için "Hangisinin bana geleceğini bilmem" derken gelebilecek olan diğer şeyin şer olduğu karineyle anlaşılmaktadır. Ancak Taberi, rivayete dayalı olan birinci görüşü doğruya daha yakın bulur. 46 r mesela bk. Taberi, Cami~ XII/XXII, 177; XIV/XYJV, 219. en-Nahl14/81. 42 Tabeci, Cami', VIII/XIV, 191. 43 Ferra, II, 112. 44 Taberi, Cami', VIII/XIV, 191. 45 Mısralar, Rebia kabilesinin Abdilikays koluna mensup C3.l:ıiliye şairlerinden Müsakkıb elAbdi'nin bir kasidesinin sondan bir önceki beytidir (bk. Mufaddal, s. 588; şair hk. bk. Merzübirıi, s. 303). 46 Taberi, Cami', VIII/XIV, 192. 40 41 . . . 95 3. Taberi'nin Arap diline dayalı tahlilleri tasvip etmesinde Kur'an'a bakı­ şının da etkili olduğunu görüyoruz. 47 Mesela ..!.lirT ~1 ~ ~T ~ \.. Jü "Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir?"4B ayetindeki ~ edatının ziit olduğunu belirten Ahfeş'in görüşünü49 "Basralı nahivciler- den biri şöyle dedi" diyerek aktanr ve .. _.. . .. , · , , ·. . , şiliden getirdiği aşağıdaki delili zikreder50 : . . -; 1"i,.· ..... ·.. · . . .. = • .. ,,. "" ..r 1::---·..... 1_, ~~~o.)~~ :· ~Ü .)..P.JI ~ ~@ ~ ~ "(Benim methettiğim kişinin) cömertliği cimrilikten imtina eder. Cömertliğini katilinden bile esirgemeyen böyle bir yiğitin (ihtiyaç sahiplerine verdiği karşılık daima) ağzından aldacele çıkan "evet" sözü olmuştur." sı Taberi, Kur'an'da bulunan her kelimenin mutlaka sahih bir manasının olduğunu, onda herhangi bir kelimenin -haşa - abes olmayacağını· ileri sürerek ayetteki ~ 'nın ziit olmasım reddeder. "Kı1feli nahivcilerden biri şöyle dedi" kaydıyla Ferra'nın bu konudaki görüşünü de nakleder 52 , fakat ona da iltifat etmez. Ona göre cümlede zahirin delalet ettiği mahzuf bir kelime vardır. Aslında söz:_ Y~ ~ ı:ıT ~_,....t; <.)y.--11 0-" ~ \.. "Seni secdeden menedip de secde etmemeye iten nedir?" şeklindedir. Ancak bir önceki ayette r-S rSI:..il>- ..W_, ~~Wl L.J.4 ~ ı..l ~1 ~11_,~ r.)'lı_,~ı 4.Sa.JJ l:..ü r-S r5ı.;J.r" "Andolsun sizi yaratttk, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Adem'e secde edin! diye emrettik. İblis'in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı"53 huyurulmasından dolayı maksat anlaşıldığı için ~_,....T kelimesi hazfedilmiştir. 54 Taberi'nin zikrettiği bu görüşün, Kur'an'da ziit kelime olduğunu söylemenin mahzurlu olacağı endişesinden kaynaklanan zorlama bir yorum olduğu ileri sürülmüştür. 55 Ancak bizim açlm1Zdan görüşün doğruluğu ve yanlışlığı değil, Taberi'nin II. (VIII.) asırcia Arap diline dayalı olarak yapılan yorumlara bakışıru etkileyen unsurlan göstermesi önemlidir. Bu sebeple Ahfeş'in iki görüşünü tenkit etmiştir (krş, Ahfeş, I, 299 ve Taberi, Cami', ID/IV, 56; Ahfeş, I, 147 ve Taberi, Cami', I, 577). 48 el-A'rif 7/12, 49 Ahfeş, I, 32L 5o Taberi, Cami~ V/VIII, 166, 51 Ahfeş'in, Basralı nahivcilerden Yünus b, Habib ed-Dabbi (ö, 183/799) kanalıyla Ebu Amr b. el-AHi el-M:izini'den de (ö. 154/771) rivayet ettiği bu Bey'it daha sonraki kitaplarda da yer almakla birlikte hiçbir, Şaire nisbet edilmemiştir (bk. Ahfeş, I, 321; İbn Cinni, ei-Hasais, II, 37; İbn Hiş:im, Muğ11i'l-lebib, I, 554; Dirre, II, 388; beytin yer aldığı başka kaynaklar hk. bk. Ya'küb, Şevahidii'l-luga, VI, 85). 52 krş. Ferr:i, I, 374; Taberi, Ciimi', V /VIII, 166-167. 53 el-A'r:1f7 /1 L 54 Taberi, Ciimi', V /VIII, 167. ss Semin, ed-Diilj V, 263. 47 96 Bu örnek, Taberi'nin sadece II. (VIII.) asır lugavi tefsirlerindeki yorumlan nakledip tercihlerde bulunmakla yetinmediğini, zaman zaman bizzat nahve dayalı yorumlarla ayetleri tefsir ettiğini de göstermektedir. Nitekim onun II. (VIII.) asır lugavi tefsirlerinde yer almayan şiirleri delil getirmesi56 ve şevahid hakkında bilgi toplaclığıru gösteren ifadelerinin bulunması s?, bu sahada da salahiyet sahibi biri olduğunu ortaya koymaktadır. ss Sonuç Taberi, II. (VIII.) asır lılgavi tefsirlerindeki Arap diline dayalı tahlilleri bir araya getirerek mukayeseler yapmış ve tercihlerde bulunmuştur. Bunu yaparken de Selef'ten gelen nakilleri öneeleyen bir rivayet tefsircisi olarak bir takım kriterler benimsemiş ve tefsir şartıanna titizlikle riayet etmiştir. Denilebilir ki, böylece II. (VIII.) asırda bu sahada yapılan çalışmalarda tamamen lafza dayanmak ve bağlaını gözden kaçırınakla itharn edilen yorumlar Taberi'nin hassasiyet süzgecinden geçerek daha makbul hale gelmiştir. Aynca şiirle istişhad yöntemine bizzat başvurmakla bu konuda küçümsenmeyecek katkılan olmuştur. Buna ilaveten yaşadığı çağda ilimlerin teşekkülünün gitgide tamamlaninası ve dolayı­ sıyla ıstılahiarın yerleşmesinin bir neticesi olarak önceki asırlarda dile getirilen yorumlar onun sayesinde daha anlaşılır ve vazılı ifade kalıplarına girmiştir.S9 KAYNAKLAR Ahfe§, Ebü'l-Hasan Said b. Mes'ade el-Müdşii el-Belhl (ö. 215/830), Meil!ıi'I-K.ttr'an1 I-II (nşr. Hüda Mahmud Kuraa), Kahire: Mektebetü'l-Hand, ts. Asım, es-Seyyid Ahmed (ö. 1235/1820), Ktim11s Terciimesi1 I-N, İstanbul, 1304. Bağdadi, Abdüllcidir b. Ömer (ö. 1093/1682), Hiifttıetii'/-edeb ft /iibbii /iibtibi /isani'I-Arab1 (nşr. Abdüsselfun Muhammed Mektebetü'l-Hand, 1984. Hfu:ıln), I-XV Kahire: Meseill bk. Taben; Cami', V /VII, 345, 353. meseill önceki eserlerde şair adı verilmeden zikredilen bazı şürlerin şairleri Taberi tarafindan belirtilmektedir (krş. Ahfeş, II, 460 ve Taberi, Ca111i: XI/XIX, 74; Ferra, I, 255 ve Taberi, Ca111i', III/IV, 298; Ahfeş, II, 462 ve Taberi, Ca111i', XI/XIX, 99). 58 Taberi'nin tefsirinde zikrettiği şevahid hakkında günümüz araştırmaolanndan Muhammed elMililri tarafindan Ciiblldii't-Tabedft diraseti'nevahidi'ni'n)J'e.ft Ca111ii'I-Bryatı au Te'v!li 4Ji'I-Kı1r'au adıyla bir çalışma yapılmıştır. Taberi tefsirinin Halebi baskısına ve Mahmud Ş:llcir'in tahkik ettiği baskıya göre şevahidin yerlerini gösteren bir fihrist de içeren eser, müellifinin de işaret ettiği üzere, Taberi'nin bütün şevahidini açıklamaya yönelik olmayıp muayyen örnekleri ele almakta, Taberi'nin bu konuda faydalandığı kaynaklar ve benzeri konular üzerinde durmaktadır (bk. Mililri, Muhammed, Cüblldii't-Tabed.ft diraseti'nevahidi'ni'rfyye.ft Ca!Jiii'I-Brya" mı Te'v!li 4Ji'/-Kı,r'all Fas: Külliyyetü'l-adab ve'l-ulı1mi'l-insaruyye, s. 6). 59 krş. Ebu Ubeyde, Mecdi, II, 277 ve Taberi, Cd111i', XIV /XXIX, 218; Ahfeş, II, 557 ve Taberi, Cd111i', XIV /XXIX, 219; Ferra, I, 262 ve Taberi, Cd!11i', IV/V, 40. 56 57 . . , 97 3. Taberi'nin Arap diline dayalı tahlilleri tasvip etmesinde Kur'an'a bakı­ şının da etkili olduğunu görüyoruz. 47 Mesela ..!.l;rT ~1 ~ ~T ..!.L..:.o L. Jli "Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir?"4B ayetindeki ~ edatının zrut olduğunu belirten Ahfeş'in görüşünü49 "Basralı nahivcilerden biri şöyle dedi" diyerek aktanr ve şiliden getirdiği aşağıdaki delili zikteder 50 : . . . . . - . . · ,. . . ·... . . : · f.:u. . -: 1 ~,.ı., · . . . . .. ·.. ••I.J. . ~~ . : · .~. o.)y:_,.J. ,. "r ı.r. ~Ü ,)_;...11 ~ ~,:? ~ "(Benim metbettiğim kişinin) cömertliği cimrilikten imtina eder. Cömertliğini lcitilinden bile esirgemeyen böyle bir yiğitin (ihtiyaç sahiplerine verdiği karşılık daima) ağzından aldacele çıkan "evet" sözü olmuştur."51 Taberi, Kur'an'da bulunan her kelimenin mutlaka sahih bir manasının olduğunu, onda herhangi bir kelimenin -başa - abes olmayacağını ileri sürerek ayetteki ~ 'nın zrut olmasını reddeder. "Kô.feli nahivcilerden biri şöyle dedi" kaydıyla Ferr:l'nın bu konudaki görüşünü de nakleder52, fakat ona da iltifat etmez. Ona göre cümlede z:lhirin del:llet ettiği mahzuf bir kelime vardır. Aslında sö_z: Y~ ~ .:ıT ~_,...t; ',)_,_ll 4J" ..!.L.;.. L. "Seni secdeden menedip de secde etmemeye iten nedir?" şeklindedir. ı:r.,~WI 4JO ~ ~ ~1 ~1I.JJ::--i Ancak bir önceki ayette rl r-Sl.:..a.6:- ..ıAl.J r,)'JI.J..ı,....l ~·ı.ıı l:..l.i rl ı-Sli.Jr" "Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Adem'e secde edin! diye emrettik. İblis'in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı"53 huyurulmasından dolayı maksat anlaşıldığı için ~_,...T kelimesi hazfedilmiştir. 54 Taberi'nin ziktettiği bu görüşün, Kur'an'da zrut kelime olduğunu söylemenin mahzurlu olacağı endişesinden kaynaklanan zorlama bir yorum olduğu ileri sürülmüştür. 55 Ancak bizim açımızdan görüşün doğruluğu ve yarılışlığı değil, Taberi'nin II. (VIII.) asırda Arap diline dayalı olarak yapılan yorumlara bakışını etkileyen unsurlan göstermesi önemlidir. Bu sebeple Ahfeş'in iki görüşünü tenkit etmiştir (krş. Ahfeş, I, 299 ve Taberl, Cii!!Ji~ ill/IV, 56; Ahfeş, I, 147 ve Taberl, Cii!Jii', I, 577). 48 el-A'nif 7/12. 49 Ahfeş, I, 321. 5o Taberl, Ca!Jii', V/VIIT, 166. 51 Ahfeş'in, Basralı nahivcilerden Yı1nus b. Habib ed-Dabbi (ö. 183/799) kanalıyla Ebu Arrır b. el-Ala el-M;azini'den de (ö. 154/771) rivayet ettiği bu Bey'it daba sonraki kitaplarda da yer almakla birlikte hiçbir şaire nisbet edilmemiştir (bk. Ahfeş, I, 321; İbn Cinni, ei-Hasais, II, 37; İbn Hişam, Muğni'l-lebfb, I, 554; Dirre, II, 388; beytin yer aldığı başka kaynaklar hk. bk. Ya'küb, Şevahidii'l-luga, VI, 85). 52 krş. Ferni, I, 374; Taberl, Cii!Jii', V/VIIT, 166-167. 53 el-A'raf 7/11. 54 Taberl, CQ,;,i', V /VIII, 167. ss Serrıin, ed-Diilj V, 263. 47 96 Bu örnek, Taberi'nin sadece II. (VIII.) asır lugavi tefsirlerindeki yorumlan nakledip tercihlerde bulunmakla yetinmediğini, zaman zaman bizzat nahve dayalı yorumlarla ayetleri tefsir ettiğini de göstermektedir. Nitekim onun II. (VIII.) asır lugavi tefsirlerinde yer almayan şiirleri delil getirmesi56 ve şevahid hakkında bilgi topladığını gösteren ifadelerinin bulunması 57 , bu sahada da sala.hiyet sahibi biri olduğunu ortaya koymaktadır. 58 Sonuç Taberi, II. (VIII.) asır lılgavi tefsirlerindeki Arap diline dayalı tahlilleri bir araya getirerek mukayeseler yapmış ve tercihlerde bulunmuştur. Bunu yaparken de Seleften gelen nakilleri öneeleyen bir rivayet tefsircisi olarak bir takım kriterler benimsemiş ve tefsir şartlarına titizlikle riayet etmiştir. Denilebilir ki, böylece II. (VIII.) asırda bu sahada yapılan çalışmalarda tamamen lafza dayanmak ve bağlaını gözden kaçırınakla itharn edilen yorumlar Taberi'nin hassasiyet süzgecinden geçerek daha makbul hale gelmiştir. Aynca şiirle istişhad yöntemine bizzat başvurriıakla bu konuda küçümsenmeyecek katkılan olmuştur. Buna ilaveten yaşadığı çağda ilimlerin teşekkülünün gitgide tamamlaninası ve dolayı­ sıyla ıstılahiarın yerleşmesinin bir neticesi olarak önceki asırlarda dile getirilen yorumlar onun sayesinde daha anlaşılır ve vazılı ifade kalıplarına girmiştir. 59 KAYNAKLAR Ahfeş, Ebü'l-Hasan Said b. Mes'ade el-Mücaşii el-Belhl (ö. 215/830), Melini'I-Kıtr'lin, I-II (nşr. Hüda Mahmud Kuda), Kahire: Mektebetü'l-Hanci, ts. Asım, es-Seyyid Ahmed (ö. 1235/1820), Kdnms TerciitJJes; I-IV, İstanbul, 1304. Abdüllcidir b. Ömer (ö. 1093/1682), Hizlinetii'l-edeb ft liibbii liiblibi lislini'I-Arab, (nşr. Abdüsselam Muhammed Harun), I-XV Kahire: Mektebetü'l-Hanci, 1984. Bağdadi, Meselı1 bk. Taberf, Cfuni', V /VIT, 345, 353. meselı1 önceki eserlerde şair adı verilmeden zikredilen bazı şiirlerin şairleri Taberi tarafindan belirtilmektedir (krş. Ahfeş, II, 460 ve Taberi, Cô111i', XI/XIX, 74; Ferr:l., I, 255 ve Taberi, Cô111i~ ID/N, 298; Ahfeş, II, 462 ve Taberi, Cô111i', XI/XIX, 99). 58 Taberi'nin tefsirinde zikrettiği şevahid hakkında günümüz araşurmacılanndan Muhammed elMiliki tarafindan Ciihlldii't-Taberiji dirôseti'nevôhidi'ni'rfyye ji Cô111ii'I-Bryô11 a11 Te'vfli qyi'I-Kıir'ôll adıyla bir çalışma yapılrruştır. Taberi tefsirinin Halebi baslasına ve Mahmud Ş:lkir'in tahkik ettiği baslaya göre şevahidin yerlerini gösteren bir fihrist de içeren eser, müellifinin de işaret ettiği üzere, Taberi'nin bütün şevahidini açıklamaya yönelik olmayıp muayyen örnekleri ele almakta, Taberi'nin bu konuda faydalandığı kaynaklar ve benzeri konular üzerinde durmaktadır (bk. Miliki, Muhammed, Ciihlldii't-Taberiji dirôseti'nevôhidi'r-[i'rfyye ji Cô111ii'I-Bryli11 a11 Te'vf/i 4J•i'I-Kıir'ôll Fas: Külliyyetü'l-adab ve'l-ulfımi'l-insaruyye, s. 6). 59 krş. Ebu Ubeyde, MecÔ'(, II, 277 ve Taberi, Cô111i', XIV /XXIX, 218; Ahfeş, II, 557 ve Taberi, Cô111i', XIV/XXIX, 219; Ferra, I, 262 ve Taberi, Cô111i', N /V, 40. 56 57 .. . 97 Cevheıi, İsmail b. Hammad (ö. 393/1003), es-Sıhah: Tacii'l-luga ve sıhahii'l­ Arabryye, I-N, Mısır: D:lıü'l-kicibi'l-Arabi, ts. Çarperdi, Ebü'l-Mekarim Fahreddin Ahmed b. Hasan b. Yusuf (ö. 746/1346), Metnii'l-M11ğnf fi'n-nahv (Kitabii Şerhi'l-Mtlğnf fi'n-nahv ile birlikte, nşr. Abdülkadir el-Heyti), Bingazi: Camiatü Kfu:yılnus, 1998. Demirci, Muhsin, T efsir Tan"hı~ İstanbul: MÜİF Yayınlan, 2003. Dirre, Muhammed Ali Tilia, Fethu'l-garfbi'l-miidb İ'rabu fevahidi Mılğni'l­ lebtb, I-N, Dımaşk: Mektebetü'r-Razi, 1984. Dunnu§, İsmail, ''İstişhad", DİA, XXIII. 396 . . Ebu Hayyan, Muhammed b. Yusuf b. Ali b. Yusuf b. Hayyan elEndelüsi el-Gırnati el-Ceyyaru (ö. 754/1353), et-Te?Jfl ve't-tekmfl fl 1erhi Kitabi'tTeshf4 I-II, (nşr. Hasan Hindavi), Dımaşk: Darü'l-kalem, 1997. Ebu Ubeyde, Ma'mer b. el-Müsenna (ö. 210/825) Meca~i'l-K11r'an, I-ll (nşr: Muhammed Fuad Sezgin), Kahire: Mektebetü'l-hanci, ts. Ebu Ubeyd, Kasım b. Sellam (ö. 223/838), Kitabu Fezaili'l-K.ıtr'an (nşr. Mervan el-Atıyye- Muhsin Harabe- Vefa Takıyyüddin), Dımaşk-Beyrut: Daru İbn"Kesir, 1995. Elmalılı, Muhammed Hameli Yazır (ö. 1361/1942), Hak Dini K.ıtr'an Dili, I-IX, İst: Matbaa-i Ebu'z-Ziya, 1935-39. Ferra, Ebu Zekeriyya Yahya b. Ziyad (ö. 207 /822), Meani'l-K.ıtr'an, I-ID (nşr. Ahmet YusufNecati-Muhammed Ali en-Neccar), Daru's-sürfu, ts. Gümü§, Sadreddin, K.ıtr'an Tefsin"nin Ana Kaynak/an, İstanbul: Kayıhan Yayınlan, 1990. İbn Atıyye, Ebu Muhammed Abdülbak b. Giilib el-Endelüsi (ö. 546/1151), el-Muharrerii'l-vedzfl tefsiril-kitabi'l-a~iı I-XVI ( nşr. el-Meclisü'l-İlml) Fas 1977. İbn Cinni, Ebü'l-Feth Osman (ö. 392/1002), el-Hasais, I-ID, [baskı yeri yok]: el-Hey'etü'l-Mısriyyetü'l-amme, 1986. İbn Hi§am, Ebu Abdullah CemMüddin el-Ensan (ö. 761/1360), Mtlğni'l­ lebtb an kiitübi'l-earfb (Desılk:I haşiyesiyle birlikte), I-ll, Kahire: D:lıü's-selam, 2002. İbn Manzıl.r, Ebü'l-Fazl CemMeddin Muhammed b. Mükerrem (ö. 711/1311), Iisanii'l-Arab, I-XX, Bulak 1300. İbn Side, Ebü'l-Hasan Ali b. İsmail (ö. 458/1066), el-Muhassas, I-XVIII, Kahire: Matbaatü'l-Emiriyye, 1320. 98 İbnü'l-Enban, KemaJ.eddin Ebü'l-Berekat Abdurrahman b. Muhammed b. Ebi Said en-Nahvi (ö. 577 /1181), ei-İnso/ft nıesaili'l-hilo/ bryne'n-nahvfyyfn eiBasr!Jyfn ve'I-Ki!ffyyfn, I-II, [baskı yeri·yok]: el-Mektebetü't-ticiiriyye, ts. İbnü's-Sellam el-Cumahl, Muhammed (ö. 232/846), Tabakatti jllhtlli}- fllara, I-II, (nşr. Mahmud Muhammed Şiikir), Kahire: Matbaatü'l-medeni, ts. İbnü's-Serrac, Ebu Bekir Muhammed b. Sehl el-Bağdadi (ö. 316/928), ei-Ust11 ft'n-nahv, I-ID (nşr. · Abdülhüseyin el-Fetli), Beyrut: Müessesetü'r-risaJ.e, 1999. Kurtubi, Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Ensiiri (ö. 671/1272), ei-Canıi' li-ahkami'I-Km'an, I-XX (nşr. EbU İshak İbriihim), Diirü'l-kütübi'lMısriyye, 1967. · Muhammed, Ciihtldii't-Taberift diraseti'nevahidi}-Ji'r!Jye ft Camii'IBryan an Te'vfli qyi'I-Kıtr'!in Fas: Külliyyetü'l-adab ve'l-ulılmi'l-insiiniyye. Maıiki, Mufaddal, Mufaddal b. Muhammed ed-Dabbi (ö. 168/785), eiMt!faddalfyyat (EbU Muhammed el-Kasım b. Muhammed b. Beşşiir el-Enbiiri şerhiyle birlikte, nşr: Charles James Lyall), Beyrut: Matbaatu abiii'l-Yesiliyyin, 1920. Merzübam, EbU Ubeydulliih Muhammed b. İmriin (ö. 384/994), M11'cemii'N11ara CAmidi'nin ei-Mii'telif ve'l-mtthtelif'le birlikte, nşr: F. Krenkow), Kahire: Mektebetü'l-kudsi, ts. Nabiga ez-Zübyam, Divan, (nşr. Muhammed b. et-Tahir İbn Aşılr), Cezayir: eş-Şirketü'l-vataniyye, 1976 (Şiir rivayetlerinin mukiiyesesinde Dımeşk: Diiru Kerem, ts. baskısından da faydalanılmıştır.) Nehhas, Ebu Ca'fer Ahmed b. Muhammed (ö. 338/949), İ'rabii'I-Kıtr'an, I-V (nşr. Züheyr Gazi Ziihid), Beyrut: Aıemü'l-kütüb, 1988. Öğmüş, Hiirun, Kur'an Yorumunda Şiirin Yeri (2. Asır Çerçevesinde), Basılmamış doktora tezi, M. Ü. S. B. E. 2006, s. 121-123. Taberi, EbU Ca'fer Muhammed b. Cerlr (ö. 310/922), Cami11'l-bryan an te'vfli qyi'I-Kıtr'an, I-XXX (15 mücellet), Beyrut: Diiru İbn Hazm, 2002. Semin, Ahmed b. Yusuf el-Halebi (ö. 756/1355), ed-Diirrii'l-mestln ft ttlt1mi'l-kitabi'l-mekm1n, I-XI (nşr. Ahmed Muhammed el-Harrat), Dımaşk: Diirü'l-kalem, 1986. Suyfiô, Abdurrahman CelaJ.eddin (ö. 911/1505), ei-İktirah ft ilmi tmlli'nnahv (nşr. Ahmed Subhi Furat), İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınlan, 1975. , ei-Miizhirft ilnıi'l-l11ga ve envaiha, Mısır: Diiru ihyiii'l-kütübi'l-Arabiyye, ts. (nşr. Tehanevi, Muhammed Ali (ö. 1158/1745), Keffiifti ıstıliihiiti'l-fomln, I-ll Ali Dahrılc- Abdullah Hiilidi), Beyrut: Mektebetü Lübnan, 1996 . . ' 99 Ya'küb, Emil Bedi', ei-Mtt'cemii'l-mıifassal jf XIV, Beyrut: Dfu:ü'l-kütübi'l-ilmiyye, 1996. şevahidi'l-lllgatı'I-Arabryye, I- Zeccac, Ebu İshak İbrahim b. Seri' (ö. 330/941-942), Meani'I-Kıtr'an ve i'rabiih, I-V, Kahire: Dfu:ü'l-hadis, 1994. Zemahşen, G.rullah Ebü'l-Kasım Mahmud b. Ömer (ö. 538/1143), Esasii'l-belağa, Beyrut: Dfu:ü saclır, 1965. Zerkeşl, ıt!t1mi'I-Kıtr'an, Bedreddin Muhammed b. Abdullah (ö. 794/1392), ei-Bıtrhdn jf I-IV (nşr. Muhammed Ebü'l-Fazl), Beyrut: Dfu:ü'l-ma'rife, ts. Prof. Dr. Suat YILDIRIM: Harun Bey'e de bu sunumundan dolayı çok teşekkür ediyoruz. Şimdi müzakereci olarak Saclık Kılıç Bey, Harun Bey'in söylediklerini biraz daha tamamlayacaktır. Buyurun Saclık Bey! 100