Organ Kaybı

advertisement
Organ Kaybı
Son Güncelleme Perşembe, 18 Şubat 2010 15:29
ORGAN KAYBI
Organ kaybı, ne olursa olsun evrensel olarak emosyonel yanıt uyandırır ve kayıp yaşantısı
olarak algılanır, kişinin işlevlerini, imajını, fiziksel ve ruhsal durumu ile çevre ilişkilerini etkiler.
Her fiziksel hastalık bir krizdir. Basit ( doğal ) sıkıntıdan narsistik bütünlüğün tehdit edildiği
duygulanımına dek tepkiler uyandırır.
Ayrılık anksiyetesi; bağımsızlığını kaybedeceği korkusu, vücut organ ve bölümlerinin
zedelenmişliğinin kaygısı, suçluluk duygusu gibi tepkiler yaşanır. Hastanın duygudurumu
zihinsel işlevleri, dengesini, fiziksel-duygusal otonomisini, vücut imajını ve sosyal alanını etkiler.
Psikolojik sarsılma hali bir süre normaldir, ancak yeni durum kaygı ve sosyal çatışmalar
yaratmadan düzeltilir. Hastalık fiziksel güç, rol, beklentiler ve geleceğe ilişkin bir kayıp olarak
algılanınca hasta depresif bir tepki göstermektedir. Fiziksel bozukluk sağlığın, yaşamın
kendisinin, bağımsızlığın ve otonominin tehdit edilmesi olarak algılanınca kaygı ve panik
bozukluğu öncelikle olacaktır. Bunlarla birlikte öfke ve kızgınlık da yaşanabilir.
Kayba karşı geliştirilen duygusal tepkiler:
- anksiyete
- depresyon
- inkar
1/2
Organ Kaybı
Son Güncelleme Perşembe, 18 Şubat 2010 15:29
- öfke, düşmanlık duyguları
- yansıtma
- çocuksu istek ve davranışlar
- ilişkilerde, tedavide direnç gösterme
- patolojik bağımlılık olarak sınıflandırılabilir.
Hastanın kaybını nasıl algıladığı, değerlendirdiği, belirtilerine karşı ortaya koyduğu ya da
koymadığı davranış tutumları hastalık davranışını belirler. Hasta için kaybın öznel anlamı
tartışılmalıdır. Kayıp narsisistik zedelenme, korku, özgüvende sarsılma, kişisel rolle ilişkili kaygı,
kayıp endişesi, yaşam amaçlarının tehdit altında hissedilmesi, utanma, pişmanlık vb. Duygular
uyandırır. Amputasyonda değişen vücut görünümü hasta ve çevresi için ürkütücüdür.
Fiziksel hastalığı olanlarda sıklıkla kriz müdahale psikoterapisi uygulanır. Kriz müdahale
uygulamasında; kişi hasta birisi olarak değil, sorunları olan, yardım ve yol gösterilme ihtiyacı
içinde olan birisi olarak ele alınır. Tıbbi kaybı olan bir kişiyi arka planda acı çeken akrabalarını
göz önüne almadan tedavi etmek mümkün değildir. Risk altındaki eşlere doğrudan girişimde
bulunarak onları alabildiğine rehabilitasyon sürecine katmak gerekir. Bir eş sadece eşinin
hastalığından etkilenmekle kalmayıp eşinin tedavisinden de etkilenir. Amacı öncelikle kişinin kriz
öncesi uyumunun sağlanması ve mümkünse daha da ileri götürülmesidir. Mevcut kriz kişiyi
ileriki krizler konusunda daha deneyimli ve olgun kılabilir.
Benjamin Franklin “Güçlükler ve kayıplar bizi üzgün ama akıllı yapmaktadır”, Nietzsche de
daha keskin bir yorumla “Bizi öldürmemişse, daha güçlü yapar” diyerek fiziksel, doğaya ilişkin,
sosyal ve çevresel krizlere bireysel ve toplumsal yorum getirmişlerdir.
Dr. Refhan Solukçu
2/2
Download