Trump`un Erdoğan`dan alması gereken dersler Jagland

advertisement
Semih Ardıç yazdı
Fadıl Akgündüz sizin
olsun, bize Emreler yeter
— 5’te
Barbaros J. Kartal yazdı
Haçlılara
kalsa…
— 7’de
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 141
WWW.TR724.COM — @TR724COM
Erdoğan’a
uluslararası
suç üstü!
D
ünya bir haftadır
Erdoğan ve çevresinin işlediği uluslararası
suçları konuşuyor. Akıl tutulması değil, diplomatik hata hiç değil.
İstediğini elde etme adına hukuku ve
normları hiçe saymayı yurt içinde âdet
edinen Erdoğan ve çevresi, aynı davranışları yurt dışında da sergiliyor. Ancak ardı
ardına gelen haberler bütün bu gayrimeşru işlerin ‘suç üstü’ yapıldığının göstergesi.
Önce ABD’de Gülen’i kaçırma planı, ardından Almanya’da casusluk ve İsrail’de TİKA
yöneticisinin tutuklanması… Geçmişe doğru
deştikçe, dosya kabarıyor.
Erman Yalaz yazdı, 2, 3 ve 4’te
Mehmet Dinç yazdı
Jagland: AİHM’in ne kadar
güçlü olduğunun sınavını veriyoruz
09
Adem Yavuz Arslan yazdı
Trump’un Erdoğan’dan
alması gereken dersler
12
Erhan Başyurt yazdı
‘Uluslararası Bilirkişi Raporları’
zulmü tespit ediyor
18
02
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
YORUM
Uluslararası haydutluk
dosyası kabarık
ERMAN YALAZ
Dünya bir haftadır Tayyip Erdoğan ve çevresinin işlediği küresel suçları konuşuyor. Akıl tutulması değil, diplomatik hata hiç değil. Suç işleme
eğiliminin durdurulamaması durumu. Bunları Türk
hükümeti ya da devletinin icraatları olarak görmek
doğru değil. Çünkü devletler kendi sınırları içinde de dünyanın diğer ülkelerinde de hukukla ve
kendilerine tanınan evrensel hak ve sınırlar içinde
davranmak zorundadır. O yüzden mahkemeler ve
evrensel hukuk isim koyana kadar ‘Erdoğan’ın Yönettiği Yapı’ (EYY) veya örgüt demekte fayda var.
Son bir haftada çıkan haberlere bakalım.
İlk adres Amerika Birleşik Devletleri. İstihbarat örgütü CIA’nın bir önceki patronu James Woolsey,
Mike Flynn ve Türk hükümetinin iki bakanının Fethullah Gülen’in bir gece yarısı evinin basılıp, Türkiye’ye kaçırma planlarını görüştüğünü deşifre
ediyor. Aktörler Tayyip Erdoğan’ın sadık damadı
Berat Albayrak, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu.
BİR HAFTADA ÜÇ SKANDAL
[email protected]
İkinci adres Almanya. MİT Müsteşarı Hakan Fidan,
Almanya istihbaratı BND’nin başkanına Münih
Konferansı’nda 300 kişilik Gülen hareketi mensubunun dosya, fotoğraf ve görüntülerini veriyor.
BND gizli çekim ve casusluk faaliyeti ürünü bu girişime karşı 300 kişiyi uyarıyor.
Üçüncü adres İsrail. İki ay önce tutuklanan TİKA’nın İsrail temsilcisi Ahmet Muhammed Murteca’nın tutuklanma sebebi açıklanıyor. Murteca,
Hamas’ın silah üretme, patlayıcı yapımında ve tünel kazma işlerinde çalışmış. Evinde Hamas’a ait
el bombası ve silahlar bulunuyor. Bir başka iddiaya göre Hamas’ın askeri kanadına para aktarımı
ve haritalandırma teknolojileri ile ilgili bilgi verdiği
iddia ediliyor.
İki ay önce ortaya çıkan bir videoda, TİKA’nın Arnavutluk’ta faaliyet gösteren bir okulundaki öğretmen, öğrencilerine IŞİD’i övgülerle anlatıyor.
Çocukların ‘El Kaide ve IŞİD insanları öldürüyor,
bu iyi mi?’ sorusuna, tereddütsüz ‘iyi’ cevabı veren bir zihniyet, Türkiye’nin Balkan coğrafyasına
Akıl tutulması değil, diplomatik hata hiç değil.
Suç işleme eğiliminin durdurulamaması durumu.
03
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
YORUM
2. SAYFADAN DEVAM
TİKA eliyle verdiğini söylediği eğitim faaliyetinin
merkezinde.
Uluslararası savaş suçu işlenen. Bir başka boyutu
ile insanlık suçu.
Akıl alır gibi değil. Dünyanın bir numaralı demokrasisinden insan kaçırma, Avrupa’nın kalbinde
gizli çekim, fişleme; Ortadoğu’da Hamas’a patlayıcı yapma, harita bilgileri verme. Balkanlar’da
IŞİD sempatizanlarını fonlama.
KAMERALARIN GÖZÜ ÖNÜNDE
VURULAN RUS BÜYÜKELÇİ
Sonra, El Nusra sempatizanı bir AK Polis (Mevlit
Mert Altıntaş), 19 Aralık 2016’da Ankara’nın göbeğinde Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov’u kameraların önünde suikastle katlediyor.
NİJERYA’YA SİLAH TAŞIYAN
MİLLİ HAVAYOLU ŞİRKETİ
EYY’nin suç listesi bunlarla sınırlı değil.
Hatırlayın Mart 2014’teki ses kayıtlarını. Dönemin
Başbakanının Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı
Mustafa Varank, THY Özel Kalem Müdürü Mustafa
Karakaş ile konuşuyor. ‘Nijerya’ya gidiyor Müslümanları mı öldürecek, Hıristiyanları mı bilmiyorum’ diyor özel kalem. Başdanışman Hakan Beyle
(MİT Müsteşarı Hakan Fidan olduğu iddia ediliyor)
biraraya gelemedik diye cevap veriyor. Tonlarca
malzeme, silah taşınıyor. Hem de Türk Hava Yolları ile.
EL NUSRA’YA IŞİD’E VE CİHATÇI
YAPILARA SİLAH TİCARETİ
Adana Savcılığı’nın talimatıyla 19 Ocak 2014’te
ihbar üzerine Jandarma’nın durdurduğu tırlarda
1,000 havan, 1,000 top mermisi, 50 bin makineli
tüfek mermisi, 30 bin ağır makineli tüfek mermisi
ele geçiriliyor. Önce nasıl durdursun kavgası, sonra içinde insani yardım malzemesi ilaç var yalanı
söyleniyor. MİT’le ilişkili olduğu inkâr edilmeyen
TIR’larda ağır silahlar El Nusra’ya IŞİD gibi yapılara
gidiyor... Memleketi felaketten kurtaran asker savcı kim varsa tutuklanıyor bir algı operasyonu ile.
Haberini yapan Can Dündarlar, gazeteciler de...
IŞİD MİLİTANLARINI
TAKASLA SERBEST BIRAKMA
IŞİD militanlarının Musul Konsolosluğu’nda esir
tutulan 49 kişiyi serbest bırakmasının perde arkası Ekim 2014’te İngiliz Times gazetesinin haberiyle
deşifre oluyor. İki İngiliz vatandaşının da bulunduğu 180 IŞİD militanını Türkiye’nin serbest bıraktığı
ortaya çıkıyor. Olay o gün bugün yalanlanmadı.
ÜLKEMİZDEKİ TERÖRİSTLERİ
EKRANDA YARGILAMA
Aynı IŞİD 20 Mart 2014’te yani takastan 6 ay önce
Niğde’de bir astsubay, bir polis ve bir kamyon
şoförünü şehit ediyor. Failler yakalandı deniyor.
Yüzleri bile görülmeyen faillere kamera arkasında
sözde mahkumiyet veriliyor. Yani ülkemizde cinayet işlemiş bir çetenin salıverilenler arasında olup
olmadığı bile açığa kavuşturalamıyor.
EL KAİDE-IŞİD’E SURİYE SAVAŞINDA
KÖPRÜ ÜLKE OLMAK
Bu arada IŞİD’in Suriye’ye bir yılda (2015-2016)
getirdiği yabancı savaşçı sayısının 12 binlerden
30 binlere yükseldiği dünya istihbarat örgütleri
raporlarına giriyor. KHK ile kapatılan medya 2 yıl
önce IŞİD militanlarının sahte Türk pasaportları ile
bir şebeke eliyle Türkiye’ye oradan Suriye’ye gitti-
Sonra, El Nusra sempatizanı bir
AK Polis (Mevlit Mert Altıntaş),
19 Aralık 2016’da Ankara’nın
göbeğinde Rusya Büyükelçisi
Andrey Karlov’u kameraların
önünde suikastle katlediyor.
04
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
YORUM
3. SAYFADAN DEVAM
ğini ortaya çıkarıyor. Polis baskınlar yapıyor. Olay
çok büyük. 100 bine yakın sahte Türk pasaportu
üretildiği bunun 50 bine yakının Çin’e gönderildiği ileri sürülüyor.
İddiaya göre dünyanın dört bir yanından gelen
militanlar İstanbul üzerinde Suriye’ye akıyor. IŞİD,
El Kaide, El Nusra. Sonra bu örgütler kalkıp Sultanahmet’i, Atatürk Havalimanı’nı, Reina’yı basıp
katliam yapacak kadar rahat, elini kolunu sallayarak Türkiye’de dolaşıyor. Eli kanlı bu örgütlere Suriye savaşında Türkiye adeta köprü oluyor.
AVRUPA’DA SUİKAST YAPIN TALİMATI
Skandallar bitmiyor. Bir doğuda bir batıda sürüyor.
30 Ağustos 2016’da Yunan Proto Thema gazetesi
eski CIA ajanlarına dayanarak MİT’in, kaçak askerleri F..’cü diye dünyanın dört bir yanında suikast
emri verildiği haberi ile bir başka skandalı deşifre
ediyor. Hedefte sadece askerler yok. Amerika’da
gazetecileri fişleyen, gizli takibe alan istihbarat damat Berat Albayrak’ın kardeşi Serhat Albayrak’ın
yönettiği Sabah, Takvim ve A Haber’den psikolojik harp yapıyor.
ALMANYA’DA 6 BİN MUHBİR,
PARİS’TE SUİKAST
Die Welt yine Ağustos ayı içinde MİT’in Almanya’daki istihbarat görevlileri ve sayıları 6 bini bulan “muhbirleri” ile, Türkiye kökenli Almanları izlediğini ve baskı altında tuttuğu iddiaları ilk kez
gün yüzüne çıkarıyor.
Alman Der Spiegel’de yayınlanan MİT’in Fransa’daki 3 PKK’lı kadının infazından sorumlu olduğu
haberi gündeme bomba gibi düşüyor. Fransa’nın
başkenti Paris’te 9 Ocak 2013 tarihinde PKK üyesi
TBMM komisyonlarına rapor olarak gidince skandal belirginleşiyor. Almanya, Hollanda, Belçika,
Norveç’te din diyanet işleriyle uğraşacak imamlar
istihbarat örgütün oyuncağı haline getiriliyor. Lahey Büyükelçiliği Din İşleri Ataşesi Yusuf Acar suç
üstü yakalanıyor. Sınır dışı ediliyor. Alman istihbaratı 13 imamı tespit ediyor. Evleri basılıyor. Jet
hızıyla Diyanet imamlarını ülkeye geri çağırmak
zorunda kalıyor.
PENSİLVANYA’YI BOMBALAYALIM
Bunları keyifle okuyan, bak dışarda operasyon
yapıyor ‘Reisimiz’ diye gerilip nağralar atanlar da
oluyor tabii. Örneğin CIA eski başkanı Wolsey’in
deşifre ettiği Fethullah Gülen’in kaçırma planları
deşifre olunca Saray destekçisi Fatih Tezcan isimli
bir kişi çıkıp, ‘Kandil nasıl bombalandı ise Pensilvanya’da bombalanmalı... Şunlar şunlar öldürülmeli!....” videosu yayınlıyor. Kandil Kuzey Irak ise
orası Kuzey Amerika diyor ham ervahlı kişi.
Kılavuzu karga olanın başı beladan kurtulmaz
derler. Kurtulmuyor hakikaten.
Kendi ülkende hakimleri savcıları seçip proje mahkemeler kurabilirsin. Onbinleri haksız yere tutuklatabilirsin. İşkence yapan emniyetçilerini, askerini
terfi ettirebilirsin. Güpegündüz üstü yarı çıplak vaziyette bir genci Diyarbakır sokaklarında yok yere
polisin eliyle katledebilirsin. Ama ABD’den Avrupa’dan Fethullah Gülen’i, sevdiklerini paketleyip,
küresel haydutluk ve rüşvetlerle getirtemezsin!
Yakalanırsın. Reza Zarrab’ları kurtarıp salabilirsin.
17-25 Aralık’ta yolsuzluk ve rüşvet skandalında 4
AKP’li bakandan oğullarına, Erdoğan’dan damadına kadar herkesin gırtlağına kadar para işine
boğulmasından daha ciddi durum. Bu kez yakalanan Reza Zarrab’ın AKP versiyonu. Hollanda’daki
Ekim Alptekin yeni dosyaların kahramanı. Yakala-
Bunları keyifle okuyan, bak dışarda operasyon yapıyor
‘Reisimiz’ diye gerilip nağralar atanlar da oluyor tabii.
Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez’in
öldürülmesinde Türk istihbarat örgütünün açık rol
aldığı ortaya çıkıyor.
ERDOĞAN VE DİYANET’İN CASUS İMAMLARI
Aralık 2016’da Erdoğan’ın ve Diyanet’in ‘casus
imamları’ skandalı patlıyor. Diyanet’in Avrupa’daki yapısı Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB)
imamları 38 ülkede 50’ye yakın rapor hazırladığı tespit ediliyor. Avrupa’daki Türk vatandaşları
fişlenmiş. Hem de imamlar eliyle. Bilgiler MİT’e
nan Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı da bunun işaretçisi değil mi?
Ülkenin içerde huzurunu bölenler, adaleti ve insan
haklarını yok edenler, demokrasiyi işlemez hale
getirenler Türkiye’yi dünyada da bir çetenin yönettiği ülke pozisyonuna düşürüyor. MİT, Diyanet,
DİTİB, UTED, Maarif Vakfı, TİKA.... Devletin kurumları, sivil toplum alet ediliyor bu suçlara. Günah
galerisine yansıyanlar bunlar... Hesap defterleri
kabarık.
05
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
SEMİH ARDIÇ
HABER YORUM
[email protected]
Fadıl Akgündüz
sizin olsun,
bize Emreler
yeter
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) devr-i iktidarında adliyeden iki farklı kare. Bir tarafta sadece 8 aydır demir parmaklıkların ardında tutulan 29 gazeteci, diğer tarafta 11 bin kişiyi 1 milyar TL dolandırdığı iddiası ile hâkim karşısına çıkarılan Fadıl Akgündüz.
Gazeteciler hakkında hazırlanan iddianame baştan sona haber ve sosyal medya paylaşımlarından ibaret. Ortada ne silah ne de cebir-şiddet
var. Anayasa ve kanunların teminat altına aldığı ‘haber alma hürriyeti’ muvacehesinde yazıp
çizenler ‘terör örgütü üyeliği’ ile itham ediliyor.
Masumiyet karinesi altüst olmuş. Suçluluğu ispat edilemeyen maznun suçsuz olduğuna mahkeme heyetini ikna etmek mecburiyetinde.
DOLANDIRICILIKTAN HÜKÜM GİYMİŞ AKGÜNDÜZ YİNE SERBEST
21 seneyi bulan gazetecilik hayatımda bazıları
ile teşrik-i mesaide bulunma bahtiyarlığına erdiğim meslektaşlarıma reva görülen hukuk ihlalleri mahkeme safahatında da devam ediyor. 8
ay evvel tahkikat safhasında gözaltı ve tutuklama kararlarını veren sulh ceza hâkimi kovuşturmayı yapan İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin
de üyeleri arasında. Ceza Muhakemesi Kanunu
(CMK) diyecektim ki ajanslar Fadıl Akgündüz’ün
tahliye edildiği haberini geçti.
349 MÜŞTEKİ PARASINI İSTİYOR
Bayrampaşa’daki Caprice Gold ile Maldivler’deki
Caprice Maldivler adlı gayrimenkul projelerinde devre mülk alanlardan 349’u dava açmıştı.
O davayı açanlar 28 Mart 2017 günü tutuklu sanıklar Fadıl Akgündüz ve yeğeni Mehmet Salih
Obut’u duruşma salonunda göremedi. Tutuklu
bulundukları cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden ifade verdiler.
Akabinde de tahliye edildiler.
Projenin en geç 2014’te bitmesi lazımdı. Mevzu-
ata göre bu tarih geçildiği andan itibaren Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın müdahil olması icap
ederken Akgündüz’ün projenin yüzde 70’inin
tamamlandığını söylediği tarih 28 Mart 2017.
Teslimat üç sene gecikmiş ve Akgündüz topladığı paraların hesabını vermediği gibi mağdurlarla adeta alay ediyor. Mahkeme de buna teşne
oldu. Yarın Akgündüz davacı olanlara paralarını iade eder ve bu dosya da tamamen kapatılır.
11 bin kişiden 1 milyar liradan fazla para toplamış, devre mülk otelin tapularını teslim edememiş bir adam 15 ay bile dolmadan serbest bırakılıyor. Parayı topladığı tarihin üzerinden 6
sene geçtiği halde Caprice Gold Oteli faaliyete
geçmediği gibi para yatıranlara tapuları da teslim edilmedi. Bu kadar müşahhas mağduriyete,
349 müştekiye rağmen tahliye!
GAZETECİLERE GELİNCE SÜBLİMİNAL SUÇ!
Gazetecilere gelince atılan tweette, yazılan makalede ‘sübliminal (zımnen) mesaj’ olduğunu
iddia eden savcılar, bakalım Fadıl Akgündüz’ün
tahliyesine itiraz edecek mi? Zannetmiyorum.
Daha evvel Jetpa Holding çatısı altında topladığı paraların hesabını verememiş, şaibeli bir kararla tahliye edilmiş, nitelikli dolandırıcılıktan
hüküm yemiş bir ismin aynı suçu tekrar işlemesine mani olmak bir yana bu kadar insanın mağduriyetine seyirci kalan İçişleri ve Adalet bakanlıkları eserleri ile ne kadar iftihar etse azdır!
Fadıl Akgündüz artık hür. Artık yarım kalan para
toplama işini itmam edebilir. Her seferinde birkaç sene yatıp çıktığını görmenin verdiği cesaretle çıtayı 10 milyar TL’ye çıkarır muhtemelen.
İçinde vicdan taşımadıktan sonra hayal tacirliği
yapmaktan kolay ne var! Birkaç sene hapis yatıp çıkıyorlar neticede.
TALEBEYE BURS VERME, AKGÜNDÜZ
GİBİ YAP!
06
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER YORUM
05. SAYFADAN DEVAM
AKP, hak-hukuk, haram-helal demeden yedi
ceddini servete gark etmek isteyenlere en kestirme yolu Akgündüz’ün şahsında hakke’l-yakîn
göstermiş oldu. Daha doğrusu talebeye burs
vermeyin, Bank Asya’da hesabınız olmasın,
Zaman gazetesinde çalışmayın, Recep Tayyip
Erdoğan’ı tenkit edici tweet atmayın da ne yaparsanız başım gözüm üstüne diyor.
için referandumda AKP’ye destek vermek hiç zor
olmayacaktır. Zira Peygamber Efendimiz’e (sas)
mihmandarlık yapan Ebu Eyyube’l- Ensarî’nin
muazzez ismini bile hayal tacirliğine vasıta yapacak kadar haddi aşmış bir adama faziletten
bahsetmek abesle iştigal olacaktır.
EMRE SONCAN: GAZETECİ HERKESİN SUSTUĞU YERDEKİ ÇIĞLIKTIR
Nasıl olsa dolandırıcılık, hırsızlık, cinayet, tecaMeslektaşım Emre Soncan, Akgündüz’ün tahlivüz, gasp ve rüşvet gibi suçların cezası yok deye eden mahkemenin de bulunduğu Çağlayan
necek kadar az. Ağır cezalık suçlardan kazara
Adliyesi’nde aynı saatlerde şöyle diyordu: “Gahapse girenlerin imdadına da AKP’nin dolayzeteci herkesin sustuğu yerde toplumun bağlı afları, mahkemelerin bunun gibi şaibeli tahrındaki çığlıktır. Her dönemde her coğrafyaliye kararları yetişiyor. Yeni Türkiye böyle. Gada iktidarla kavgalıdır. Gazetecilik adına hiçbir
zeteciler, polisler, avukatlar,
pişmanlığım yok.
öğretmenler, emzikli kadınGülen cemaatinin terör örYeni Türkiye böyle.
lar, hâkim ve savcılar hapisgütü olduğunu düşünmüGazeteciler, polisler,
te; bilumum suçlardan sabıyorum.”
avukatlar, öğretmenkalı isimler dışarıda. Sedat
ler, emzikli kadınlar,
Peker, Galip Öztürk ve FaEmre bu sözlerinden sonra
hâkim ve savcılar hadıl Akgündüz’ün işadamı satahliye edilmedi. 8 aydır tek
piste; bilumum suçlaryıldığı bir memlekette ekodan sabıkalı isimler
delil olmadan esir tutulduğu
dışarıda.
nomi gemisinin hızla su alSilivri Zindanı’na ‘tutuklu/
dığını bir vesile ile ifade etmahkum nakil aracı’ ile nakmiştim. O makaleyi yazarledildi. Fadıl Akgündüz’lerin
ken Akgündüz’ün hiç birşey olmamış gibi çarserbest kaldığı bir adalet düzeninde 200’e yaşıya pazara karışacağına ihtimal vermemiştim.
kın gazeteci mektup yazmaktan, kitap ve gazeHapiste iken Aydın Didim’deki Caprice Oteli’nin
te okumaktan bile mahrum. Emre’nin yüreğimi
genel kuruluna katılabilmesinden duyduğum
paramparça eden bir sözünde geçen bir başka
şaşkınlığı ifade sadedinde Akgündüz’e atıf yaphaktan daha mahrum mevkuf gazeteciler.
mıştım.
“Herhalde uçaklara dokunmayalım, bulutları
DİYET BORCUNU SİİRT’TE ÖDER
kucaklamayalım diye gökyüzünü bile çok göMeğer o makale ile AKP’nin adalet komisyorerek dikenli tellerle kapattılar.” Evet, Emre ve
nu derekesine inen mahkemelerimizin aklıdiğer arkadaşlarımıza gökyüzüne bile bakmak
na karpuz kabuğu sokmuşum. Akgündüz’ün iş
yasak.
âlemindeki yokluğunu hemen fark etmişler. 16
Nisan’da referandum var.
AKP eserinle iftihar edebilirsin. Fadıl Akgündüz,
Sedat Peker ve Galip Öztürk eline kolunu salSiirt’teki üç-beş bin seçmenin ‘evet’ demesini
layarak dolaşırken gazetecilik mahkûm. ‘Uçurtistiyorlarsa gecikmeye tahammül yok. Tahliyemayı Vurmasınlar’ filminin AKP versiyonunu
den kolay ne var! Hayal taciri Fadıl Akgündüz diçekecek cesur bir yönetmen çıkar mı bilmem.
yet borcunu ödemek için yarından tezi yok soAmma velakin Emre Soncan gibi kalemini satluğu Erdoğan’a TBMM yolunu açan seçim bölmamış cesur ve mert gazeteciler getirecek bu
gesinde alacaktır.
korku imparatorluğunun sonunu. Akgündüzler
sizin olsun bize Emreler, Mehmetler, İbrahimler,
Siirt’ten bağımsız milletvekili adayı olduğu 2011
Cemaller, Bünyaminler yeter.
seçimlerinde Erdoğan ve etrafındakilere ağır hakaretlerle dolu gazete ilanları veren Akgündüz
Varsın söğüt kadar uzun olmasın boyumuz...
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
BARBAROS J. KARTAL
07
ANALİZ
[email protected]
Haçlılara kalsa…
Paravan bir şirket vasıtasıyla eski bir generali
tutuyorsunuz. Adam halifesi olmaya çalıştığınız İslam’ı kansere benzetiyor. Bu bile size engel olmuyor. Fethullah Gülen’i sınır dışı edecek bizim adımıza da Trump ile işleri kolaylaştıracak diye milletin parasını yediriyorsunuz. Adam neredeyse casusluktan daha göreve gelir gelmez istifa ediyor. Trump’ın bütün
ekibi arkasından sövüyor. Yakında Amerika’yı
terk edecek adam.
Bitmedi. Bu kişi ile oturup otel lobilerinde gizli gizli adam kaçırmaca oynuyorsunuz. İllegal
ve bir suç planı üzerinde pazarlık yapıyorsunuz. Görüşmeye şahit olan eski CIA direktörü gelen felaketi görüyor aman bu pislik bana
bulaşmasın diye gidip konuşmayı deşifre ediyor. Yüz üstü bırakılmak bir yana yakında hakkınızda yasal takibat bile başlayabilir. Devletin
dışişleri bakanı ile kayınpederi cumhurbaşkanı olan enerji bakanı rezil oluyor.
RUSYA’NIN HABERİ YOK!
ABD’de tutuklu bulunan hayırsever dostunuz
hukuk ekibine Trump’ın dostu kallavi isimleri
alıyor. Bunların bir hırsız ile ilgili bir dava için
gelip sizi ziyaret ettikleri ortaya çıkıyor. Neden sizinle görüştükleri sanki hiç sorulmayacak zannediyorsunuz.
Rusya ile kriz bitti diyorsunuz. Rusya’nın bundan haberi yok. Sizin düşman ilan ettiğiniz
gruplarlarla beraber halay çekiyor. Bu gruplara ABD ile ortak destek operasyonu yapıyor.
ABD masumları bombalıyor. Gıkınızın çıktığı
yok.
‘CASUSLUK’ AĞINIZI GÖRMÜYORLAR MI?
Almanya’ya “bunlar terörist” diye imamlarla, ajanlarınızla gizli gizli takip edip fişlediğiniz insanların belgelerini veriyorsunuz. Adamlar bizim ülkemizde böyle casusluk yapamazsınız kimseyi fişleyemezsiniz diye sizi deşifre
ediyor. Üstüne üstlük sizin hedef gösterdiğiniz insanları uyarıyorlar “aman dikkatli olun”
diye.
Milletin vergileri ile maaş alan imamları, ataşeleri örgütlüyor casusluk teşkilatı kuruyorsunuz. Bütün işleriniz deşifre olduğu gibi acemi
hafiyeleriniz “istenmeyen adam” ilan ediliyor.
Apar topar bulundukları ülkeyi terk etmek zorunda kalıyorlar. Hem de yalanlar söyleyerek.
HER GÜN YENİ BİR ÜLKEYLE KRİZ
Bulgaristan’da seçimlere müdahil oluyorsunuz. Bakanlarınızın ülkeye girişi iptal ediliyor.
Geçen seçimlerde oy patlaması yapmış Türk
Rusya ile kriz bitti diyorsunuz. Rusya’nın bundan haberi yok.
Sizin düşman ilan ettiğiniz gruplarlarla beraber halay çekiyor.
08
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
ANALİZ
07. SAYFADAN DEVAM
kökenli vatandaşların desteklediği partiyi hırslarınız yüzünden dibe vurduruyorsunuz, üstüne üstlük desteklediğiniz parti de barajı geçemiyor.
Bakanınız Hollanda’ya “sen kimsin beni konuşturmayacaksın” türünden kahvehane ağzı
ile dikleniyor daha TV stüdyosundan çıkmadan
uçuş izni iptal ediliyor. Türkiye Cumhuriyeti dışişleri bakanının bir ülkeye girilmesine izin verilmiyor. Bu rezalet daha geçmeden madem
havadan olmadı deyip karadan fetih için başka bir bakanı görevlendiriyorsunuz. Konvoyunun önü kesiliyor. Yürümesine dahi izin verilmiyor. Neye rağmen. Başbakan’ın Hollanda’da
seçimler bitene kadar o ülkeye gitmeyi düşünmüyoruz demesine rağmen.
İngiltere parlamentosu bir rapor yayınlıyor.
Darbe ile ilgili iddialarınız bir kez daha çürüyor.
Onca belge-bilgi diye sunduklarınızın hiçbirinin ikna edici olmadığı kayda geçiyor. Orantısız icraatlarınız eleştiriliyor.
Avusturya, İsveç, Norveç kendi
ülkelerindeki çevirdiğiniz fırıldaklardan rahatsız oluyor, kayıtlarınızı önünüze koyuyor, bu işlere
bir an önce son vermenizi istiyor.
HERKES SİZDEN RAHATSIZ
Avusturya, İsveç, Norveç kendi ülkelerindeki çevirdiğiniz fırıldaklardan rahatsız oluyor,
kayıtlarınızı önünüze koyuyor, bu işlere bir an
önce son vermenizi istiyor.
3. sınıf ülkelerde para ve ihale karşılığı insanlara zulüm etmek dışında bir şey beceremiyorsunuz.
Daha fazla rezil olmadan, ülkeyi de rezil etmeden bu casusluk işlerine son veriniz. Bütün
dünyada yaşayan TC vatandaşlarını zor durumda bıraktığınız gibi artık kendi sempatizanlarınızın da tepki göstermesi yakındır.
Birisine terörist demek ve darbeyi planladılar
demek büyük iddialardır. İspatlamanız gerekir. Bunu yapamazsanız her şey elinizde patlar. Türkiye’de bir savcı iki polisle bazı şeyleri yapabilirsiniz ama dünyada komik duruma
düşersiniz. Yıldıray ile Ceren’in çabaları yetmiyor işte görüyorsunuz.
Türkiye’de bir savcı iki polisle bazı
şeyleri yapabilirsiniz ama dünyada komik duruma düşersiniz.
‘HAÇLILAR’ SİZİ NİYE DESTEKLEMİŞTİ?
Şimdi “Haçlılar” size karşı değil mi? Bir de
bu var! Ama şunun bir cevabı yok. AKP kapatılma davasında bütün AB’nin desteğini
alırken, askeri vesayete karşı defalarca size
destek verirlerken 12 Eylül referandumunda
açıkça sizin yanınızda yer alırken, 367 saçmalığında bütün dünya sizi desteklerken, dergi
kapaklarında dünyanın yeni yıldızı diye pozlar verirken, dünyanın en etkili isimleri arasında gösterilirken “Haçlıların” sizinle bir hesabı mı vardı ki sizi desteklemişlerdi?
Hayır “Haçlılar” size savaş açmadı. “Haçlılara” ve yeni barıştığınız lobici dostlarınıza kalsa yıllarca görevde kalmanız onlar için daha
ehven ama siz zavallı ev hanımlarına, fakir
öğrencilere burs veren esnaflara, doktorlara,
öğretmenlere velhasıl masum insanlara savaş
açtınız. Başına gelenler ve gelecek olanlar bu
yüzden…
Bu Sırlar Dünyası kısmını men dakka dukka’yı
dilinizden düşürmediğiniz için yazdım.
Türkiye her gün yeni bir haberle rezil oluyor.
Bunların çok azını iç kamuoyu biliyor. Bir-iki
yer dışında haber bile olmuyor, o haberler de
sınırlı bir kitleye ulaşıyor. O yüzden gelen felaket ve fırtınayı insanlar hiç bilemeyecekler.
Bunların siyasi ve ekonomik etkileri görülüp ve çorap söküğü gibi ifşaatlar yaşanmaya başlayınca her şey dank edecek ama tabii
ki geç olacak.
09
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER İNCELEME
AVRUPA KONSEYİ GENEL SEKRETERİ THORBJORN JAGLAND:
AİHM’in ne kadar güçlü
olduğunun sınavını veriyoruz
MEHMET DINÇ
STRAZBURG
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri
Thorbjorn Jagland, Konsey’in Türkiye üzerinden kendi demokrasi sınavını verdiğini şu sözlerle açıkladı: “Bu bir sınav, AİHM’in ne kadar
güçlü olduğunun sınavı…” Ayrıca gazeteci ve
seçilmişlerin iddianame dahi olmadan tutuklu
kalmaları sebebiyle AİHM’in harekete geçeceğini söyledi.
Türkiye’deki darbe girişiminden sonra yaşanan
çok büyük insan hakları ihlalleri Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Venedik Komisyonu’nun yazdığı son raporlara da yansıdı. İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonra, uluslararası mekanizmalarla oluşturulmaya çalışılan ‘barış’ ortamlarında, bu kadar kısa sürede bu kadar çok
hak ihlalinin yaşandığı görülmemişti. Jagland
önceki gün yapılan Avrupa Konseyi’nin yerel
ve bölgesel yönetimler kongresinde bu konuya
değindi. Darbe bahanesiyle, işten atılanlar, cezaevlerinde yaşanan işkenceler, kapatılan okul-
[email protected]
lar, sağlık kurumları, medya kuruluşları ve özel
şirketler için yasal güvence şartını hatırlattı. Bir
bakıma bu yoğun insan hakları ihlallerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğunu ve AİHM’de cezasız kalmayacağını ifade
etmiş oldu.
AİHM DOSYA YÜKÜNDEN
ÖTÜRÜ ZOR DURUMDA
Jagland, Türkiye’de yaşanan toplu kıyımla ilgili
yargı güvencesine atıfta bulundu:
“Darbeden etkilenen insanların, haklarının
savunulması önemli bir konu. Ben yargı değilim, durumla ilgili tek mahkeme var o da
Avrupa İhsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ben
onun yerine geçip hükümde bulunamam. Benim rolüm yargısal güvence sağlamaktır. İşkenceler, görevden uzaklaştırmalar, kapatılan
medya kuruluşları, kapatılan okullar ve şirketler tüm bunlar için ve bireyler için yargısal gü-
Benim rolüm yargısal güvence sağlamaktır. İşkenceler,
görevden uzaklaştırmalar, kapatılan medya kuruluşları,
kapatılan okullar ve şirketler tüm bunlar için ve bireyler
için yargısal güvence şarttır.
THORBJORN JAGLAND
10
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER İNCELEME
9. SAYFADAN DEVAM
vence şarttır. En baştan itibaren bunu dikkate
alıyoruz. Türk mercilerine de ifade ettiğim gibi
görevden alınanlar veya atılanlar için yargısal
güvenceler gerekli.”
Jagland bunun üzerine, Türkiye’de yeni kurulan KHK komisyonunun tek tek vakaları inceleyerek mağduriyetleri gidermesi gerektiğini,
ardından sıralı itirazların Anayasa Mahkemesi
ve AİHM’e gelebileceğini belirtti. Ancak diğer
yandan AİHM’in dosya yükünden ötürü zor durumda olduğunun altınız çizdi ve Türkiye’den
gelebilecek yüz binlerce dava karşısında kurumun tamamen bloke olabileceğini ekledi. Hali
hazırdaki dosya yüküne bakıldığında bir davanın sonuçlanması, 50 yılı bulabilecek.
ÂDİL YARGILAMA İHLALİ SEBEBİYLE
AİHM MÜDAHALE EDEBİLİR
15 Temmuz’dan sonra tutuklanan 160 gazeteci
ve 60’a yakın belediye başkanı ve başkan yardımcısının, yerel veya ulusal mahkemelerde henüz yargılanmaması genel sekreter Jagland’ın
dikkat çektiği konulardan bir diğeri. Gazeteciler
ve halk tarafından seçilmişlerin, demokrasinin
işleyişi açısından son drece önemli olduğunu
vurgulayan Jagland tutuklular hakkında iddianame dahi hazırlanmaması konusunda AİHM’in
durumu ele alacağını ifade etti. İddianame hazırlanmaması ve uzun tutukluluk hâli, AİHS’in
‘âdil yargılama’ maddesinin ihlali anlamına
geliyor. Jagland, Strazburg mahkemesinin bu
konuda açık içtihadı olduğunu, “AİHM yargılamanın uzun sürdüğünü görürse iddianame
yoksa dahi davaya müdahil olabilir” sözleriyle
açıkladı.
Avrupa Konseyi, Türkiye’nin göbekten bağlı olduğu bir kurum. Türkiye, Konsey’in insan
haklarlı, eşitlik ve özgürlükler gibi değerlerine
siyasiler, akademisyenler, hukukçular ve sivil
toplum kuruluşlarıyla katkı sağlıyor ve bu değerlerin Türkiye’ye adapte edilmesi için çaba
sarf ediyor. AKP’nin 2010’lara kadar gösterdiği
olumlu performansla birlikte, şimdilerde ağzına geleni söylese de Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu’nun bir zamanlar bu kurumun Parlamenterler Meclisi’nin başkanlık koltuğunda
oturduğunu hatırlatmak gerekir.
KONSEY’İN TEMEL İLKELERİ BELLİ
Türkiye, Avrupa ile ipleri her geçen gün daha
da gererken, ülkedeki Suriyeli göçmenleri koz
olarak kullanmayı ve idam cezasını ara ara gündeme getirmeyi sürdürüyor. Fakat Konsey’in ve
AİHS’in bu konudaki tavrı çok net. Bu konuyla
15 Temmuz’dan sonra tutuklanan 160 gazeteci ve 60’a yakın
belediye başkanı ve başkan yardımcısının, yerel veya
ulusal mahkemelerde henüz yargılanmaması genel sekreter
Jagland’ın dikkat çektiği konulardan bir diğeri.
11
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER İNCELEME
10. SAYFADAN DEVAM
ilgili Genel Sekreter Jagland şu ifadeleri kullandı:
“Hiçbir üye devlet idamı uygulayamaz, bazı
maddelerin istisnası yoktur. Örneğin OHAL’de
idamı istisna olarak uygulayamaz, işkence yapılamaz 4. madde (kölelik, zorla çalıştırma), 7.
madde (yasa olmadan ceza verme) gibi maddeler OHAL’de dahi olsa istisna kabul edilemez. Eğer bir devlet idam getirirse, üyelik durumu gündeme gelir, mahkeme ölüm cezasını
uygulamaya kalkarsa AİHM iptal eder. Buna
rağmen idam uygulanırsa üyelik biter. Bu çok
net, Konsey’in temel ilkesi, bundan kurtuluş
yok, geriye dönüş yok.”
İKİYÜZLÜLÜĞÜN HERKES FARKINDA
Strazburg’da Jagland’ın katıldığı yerel yönetimler kongresinde söz alan Kocaeli Belediye
Başkanı Nevzat Doğan, Jagland’ın bu sözleri
üzerine 3 milyon göçmene ev sahipliği yapıldığını hatırlatıp Hollanda ve Almanya ile yaşanan krizi gündeme taşıdı. Jagland ise, miting
ve toplanma hakkının demokratik toplumlarda
en doğal hak olduğunu ancak yabancı bir ülkeye giderken o ülkenin yetkilileriyle işbirliği içerisinde bu hakkın kullanılmasının demokrasinin
gereği olduğu cevabını verdi.
Jagland yine konuyla ilgili olarak, “Türkiye’de
gerçekleşecek referandumda 1,4 milyon çifte
vatandaş Almanya’da oy kullanma hakkına sahip. Diğer taraftan bilgilendirme ve toplanma
özgürlüğüne de sahipler. Üye devletler bunu
dikkate almalı fakat yaşadıkları ülkenin yasalarına uyma zorunlulukları da var. Dışardan
atlayıp gelip serbestçe miting düzenlenmesi
söz konusu olamaz. Bu organize ve işbirliği
içinde olmalı. Demokrasi anarşi ve terör değildir. Karşılıklı anlaşma çerçevesinde olmalı”
ifadelerini kullandı. Jagland ayrıca, “Tek çözüm
diyalog ortamı. Farklı çözümler bulunabilirdi,
örneğin Türk siyasilerin Hollanda’daki seçimlerden sonra gelmeleri daha iyi bir çözüm olabilirdi” dedi.
Kocaeli Belediye Başkanı Nevzat Doğan, Avrupa Konseyi salonlarında Avrupa ülkelerine girmeye çalışırken engellenen bakanların hakkını
savunurken, Türkiye’de hapishanelerdeki binlerce suçsuz, delilsiz, iddianamesiz insandan,
işinden olan 100 binlerden bahsetmedi. Kocaeli’ndeki hapishaneler de dâhil olmak üzere,
işkencelerden ve hukuksuz muamelelerden de
bahsetmedi. Avrupa’dan toplanma özgürlüğü
konusunda hak talep ederken, Türkiye’deki özgürlüklerin hunharca çiğnenmesinden, hakların acımasızca ihlal edilmesinden bahsedilmemesi, bir tutarsızlık olarak Avrupalı siyasilerin
gözünden kaçmıyor elbette.
“Dışardan atlayıp gelip serbestçe miting düzenlenmesi
söz konusu olamaz. Bu organize ve işbirliği içinde olmalı.
Demokrasi anarşi ve terör değildir. Karşılıklı anlaşma
çerçevesinde olmalı.”
12
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER ANALİZ
ADEM YAVUZ ARSLAN
[email protected] | @ademyarslan
TRUMP’IN ERDOĞAN’DAN
ALMASI GEREKEN DERSLER
Daha önce bu köşede ABD Başkanı Donald
Trump’ın icraatları, özellikle de medya ve
yargı ile kavgasından hareketle ‘bu gördüklerim bende dejavu hissi uyandırıyor’ demiş ve Erdoğan ile Trump arasındaki ‘mantalite benzerliklerine’ dikkat çekmiştim.
Düşünsenize, ABD’den bir din adamını kaçırmayı planlıyorlar. Tamam, ABD eskiden
‘Vahşi Batı’ydı ve bu tip ‘haydutluklar’ çok
yaşandı.
Takip eden süreçte ilginç gelişmeler oldu.
Olayın siyasi boyutu bir yana hukuki sonuçları mutlaka olacaktır. Kaldı ki ABD medyasına yansıyan kulis haberlerine göre Flynn
ile FBI arasında bir anlaşma olmuş. Bu durumda Flynn, FBI’ın işine yarayacak bilgiler vermis demektir ki Türkiye gündemini
meşgul edecek yeni gelişmeler sürpriz olmaz.
Trump medya ve yargı ile savaşını sürdürüyor ancak ağır hasarlar aldı. Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn’i Rusya ile olan
ilişkileri nedeniyle feda etti.
Gerçi Trump, Flynn’in ‘kellesini vererek’ kurtulmuş değil.
Zira Flynn skandalı her geçen gün daha da
dallanıp budaklanıyor. Görünen o ki Flynn
ve Trump’ın kampanya ekibindeki kişilerin
ilişkileri bilinenden çok öte.
Bu arada geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan
yeni detaylara göre Flynn ve AKP kurmayları (Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve
Enerji Bakanı Berat Albayrak) Fethullah
Gülen’i kaçırmayı tartışmışlar.
Ancak o eskidendi.
Trump’a geri dönersek.
Beyaz Saray’ın mutlu olmadığı ortada.
Zira Trump, Müslümanlara yönelik seyahat yasağının iki kez yargıdan dönmesinden
sonra ‘ObamaCare’ olarak bilinen sağlık reformunda da başarısız oldu.
Kendi partisini bile ikna edemedi.
Wall Street Journal ve CNN’nin gündeme
taşıdığı bu olay bile başlı başına bir skandal.
Şimdi sırada ünlü ‘vergi vaadi’ var ki kulisler
orada da istediğini alamayabileceğini gösteriyor.
BU TİP HAYDUTLUKLAR ‘VAHŞİ BATI’DA
YAŞANIRDI!
Üstelik medya yeni başkanın canını fena yakıyor. Can yakıcı sorularla Trump’ı hırpalıyorlar.
13
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER ANALİZ
12. SAYFADAN DEVAM
Trump ve ekibinin Washington’a hâkim olan
‘yönetememe’ ve ‘sözüne güvenilmeme’
krizini aşmak için arayışta olduğu muhakkak.
TRUMP DERSİNE ÇALIŞMIYOR
Ancak görünen o ki Trump ya da danışmanları derslerine iyi çalışmıyorlar (!). Halbuki
önlerinde Tayyip Erdoğan ve Türkiye örneği var ama bu tecrübeyi göz ardı ediyorlar.
Mesela Trump en büyük hatayı medyayla
ilk günden kavgaya girişerek yaptı. Tamam,
kampanya döneminde kavga etmesi normaldi, Erdoğan’da öyle yapmıştı fakat iktidara geldikten sonra durum değişmeliydi.
Erdoğan’ın yaptığı gibi ‘gizli ajandasını’ saklaması gerekiyordu.
Sonra ‘daha çok demokrasi’ ‘şeffaflık’ ve
‘özgürlük’ vaatlerinde bulunup, hatta üst
üste bu yönde icraatlar yapıp liberallerin,
azınlıkların, çeşitli grupların desteğini alması lazımdı.
Sonra yavaş yavaş kendi medyasını inşa etmesi gerekiyordu.
Kamu gücünü kullanarak bazı medya gruplarını yandaş iş adamlarına sattırmak da
önemli bir adımdı.
Ardından el değiştiren bu medya gruplarına
‘danışmanları’ yayın yönetmeni olarak atamak, yazar yapmak da vardı.
Sonra muhalif medya gruplarının gelir kapılarını kesecek adımlar atmak gerekirdi.
Bırakın kamuyu, reklam veren özel sektör
şirketlerini bile baskı altına almaları lazımdı.
Vergi soruşturmaları ile biat etmeyen medya gruplarının nefesini kesmek gerekiyordu.
Bir yandan tabi olmayan gazetecileri kişisel olarak hedefe koyup onları yıpratırken
öte yandan yandaş olanları ödüllendirmeniz gerekirdi. Mesela Air Force One’a sadece yandaş olanları almalılar ki mesaj hede-
fine ulaşsın.
Kamu ihaleleri ile zengin ettikleri yandaş işadamlarına yeni medya grupları vermeleri de
gerekirdi.
Sonra uyduruk gerekçelerle muhalif gruplara tek tek el koymaları da lazımdı.
Halkın vergilerinden maaşlarını ödeyecekleri 100 bin civarında troll de istihdam etmeleri gerekiyordu. Bunlar hem sanal âlemde
propagandalarını yapacaklar hem de muhalif gazetecileri tehdit edecek, yıpratacaklar.
Bu arada unutmadan bakanları da uyarmak
lazım; troll hesaplarla gerçek hesaplarını
karıştırmamalılar, sonra ortaya komik görüntüler çıkabiliyor.
Gazetelere el koymak, yandaş medya grupları inşa etmek yetmiyor, bir de o kurumlara
‘Alo Fatih’ler atamak lazım. Olur da, kazara
hoşlarına gitmeyen bir haber çıkarsa telefonda ağlatabilmeleri lazım babası yaşındaki adamları.
Sonra yandaş yargı kurup her şeye rağmen
can sıkan deli fişek gazeteciler olursa hepsini hapse attırmak lazım.
Twitter’da bile muhalefet etmeye kalkana
öyle cezalar verdirmeliler ki kimse eleştirmeyi aklından bile geçirmemeli.
Hatta koruma ve danışmanların biat etmeyen gazetecilere fiilen saldırması lazım ki
diğerleri de korksun.
Dediğim gibi,
Trump ve ekibi medyayı susturmak, yönetmek istiyor ama bunun için derslerine çalışmıyorlar.
Önlerinde Tayyip Erdoğan örneği var. Adım
adım bir ülke medyası nasıl ele geçirilir, gazeteciler nasıl susturulur tecrübeyle sabit.
Yapmaları gereken bu tecrübelerden istifade etmek.!
14
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER ANALİZ
13. SAYFADAN DEVAM
‘TUTUKLAMA’YA DAİR KISA BİR NOT
Geçtiğimiz hafta içinde benimle birlikte Ekrem Dumanlı ve Faruk Mercan’a
Hrant Dink Cinayeti kapsamında ‘tutuklamaya yönelik yakalama’ kararı çıkarıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör
ve Örgütlü Suçlar Büro savcılarından
Gökalp Kökçü’nün tutuklama talep yazısında şöyle bir ifade var;
‘’Soruşturmanın tutuklu şüphelisi Ercan Gün, 30 Ocak 2007’de Zaman gazetesinde halen yurt dışında kaçak olarak bulunan FETÖ’nün medya tetikçileri Ekrem Dumanlı, A.Yavuzarslan ve
Mehmet Faruk Mercan ile örgüt içerisinde ‘abi’ konumda bulunan avukat
Halil İbrahim Koca ile buluşmuş, kendisine haber olarak yayınlayacağı görüntüler burada verilmesine rağmen,
görüntülerin Samsun Jandarma Komutanlığında çekildiği algısı yaratılması için Samsun’a gönderilmiştir.’’
Bu bir cümleye dayanılarak hakkımda ‘silahlı terör örgütüne üye olma’ ve
‘kasten öldürme’ suçlamasıyla tutuklama kararı verilmiş.
Hani derler ya ‘neresini düzelteyim’.
Bir ‘hukuk adamı (!)’nın ülkenin tanıdığı bildiği saygın gazeteciler için ‘tetikçi’ deme terbiyesizliğinde bulunmasına hiç girmiyorum bile. Onun değerlendirmesini hukukçular yapacaktır. Ayrıca, savcı çok ağır ithamlarda bulunduğu kişinin adını bile doğru yazmaktan
aciz.
Ancak kamuoyuna açıklama ve tarihe
not olsun diye şuraya yazıyorum;
Sayın Kökçü,
Neyden bahsettiğiniz hakkında hiçbir
fikrim yok. Böyle bir toplantı ya da buluşma olmadı. Dolayısıyla olmamış bir
toplantıya katılma şansım yok. Ekrem
Dumanlı ve Faruk Mercan ile aynı medya kurumlarında çalışmışlığımız var. Fakat bahsi geçen avukatı tanımadığım
gibi adını da ilk kez duydum.
Tutuklama talebinde ‘aranmasına rağmen bulunamadı’ türü bir ifadeniz var.
Oysa, 2014 Mayıs’ından bu yana yurt
dışı seçmen kütüğüne kayıtlıyım. Adresim ve bilgilerim tüm devlet kurumlarında var.
Elçilik üzerinden mahkeme evrakları
da geliyor.
Gerçi ‘olmayan bir toplantı’ üzerinden
gazetecilere tutuklama kararı aldıran
bir savcı adres manipülasyonu yapmış
çok mu?
Avukatım da tutuklu olduğu için mahkemede yapamayacağım savunmayı
buradan yapıyorum:
“Savcının neyden bahsettiği hakkında
en ufak bir fikrim yok. Ben de öyle bir
toplantıya katılmadım. Bahsedilen görüntüyü televizyonda gördüm.
Dink Cinayeti’ne dair kitap yazdım, siz
savcıların bulması gereken bilgi ve
belgeleri yayınladım.
22 yıldır sadece gazetecilik yapıyorum. Gazetecilik de suç değildir. Başka da diyeceğim yoktur.”
15
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
DOSYA
DR. SERDAR EFEOĞLU
İflah Olmaz Bir Darbeci
TALAT AYDEMİR
Türkiye, 15 Temmuz’da hala aydınlatılamayan
ve Almanya ve İngiltere istihbaratlarının açıklamalarından sonra daha da karmaşık hale gelen
başarısız bir darbe girişimi yaşadı. Bundan yaklaşık elli beş yıl önce de bu şekilde iki başarısız
darbe girişimi olmuş, cuntacılar emellerine bu
yolla ulaşmak istemişlerdi.
Cumhuriyet döneminin ilk askeri darbesi olan
27 Mayıs’ın başarılı olması, ordu içindeki şahin
kanadı kısa bir süre sonra harekete geçirdi. 27
Mayısçılar ise orduda büyük bir tasfiyeye girişerek “Demokrat Parti’ye yakınlık” bahanesiyle 275’i General olmak üzere 5.000 civarında
subay ve astsubayı emekliye sevk ederek Generallerin yüzde 90’ını, Albayların yüzde 55’ini,
Yarbayların yüzde 40’ını tasfiye ettiler.
TALAT AYDEMİR VE ALBAYLAR CUNTASI
Bu sırada “Albaylar Cuntası”, Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir’in liderliğinde örgütlenmişti. Cuntacılara göre seçimler istikrar getirmeyecek ve reformlar yapılamayacaktı. Aydemir’in
düşünceleri üst düzey birçok komutan tarafından benimsenerek bir protokol kabul edilmişti.
21 Ekim Protokolü’ne göre TBMM toplanmadan
TSK yönetime el koyacak ve MBK dağıtılacaktı.
Bunun üzerine Çankaya Köşkü’nde Cemal Gürsel liderliğinde toplanan kuvvet komutanları ve
parti liderleri, partilerin cumhurbaşkanlığı için
Aydemir savunmasında,
amacına ulaşmayan her
ihtilalin yeni ihtilaller doğuracağını söylüyordu. Yargılamalar sonunda Talat Aydemir ve
Fethi Gürcan için idam kararı verilerek 26 Haziran 1964’de
Gürcan, bir hafta sonra da
Aydemir idam edildi.
aday göstermemesini, Gürsel’in cumhurbaşkanı seçilmesini, Yassıada mahkûmları için af çıkarılmamasını kararlaştırdılar.
Mutabakata varılan bir husus da İsmet İnönü’nün
Başbakan olmasıydı. Burada cuntanın gücünün
zirvesindeki MBK’ya tesir edebilmesi ilginçtir.
Böylece normal bir devlet işleyişinde olmayan
bir ilişkiler ağı ortaya çıkmıştır.
TBMM’nin Cemal Gürsel’i Cumhurbaşkanı seçmesi ve 16 Kasım 1961’de İnönü’nün başbakanlığında CHP-AP koalisyon hükümetinin kurulması ortamı yumuşatsa da bu durum uzun sürmedi. Bazı milletvekilleri Yassıada mahkûmları için
af teklifi verince, darbe söylentileri yeniden ortaya çıktı. 19 Ocak 1962’de Aydemir ve grubu,
Genişletilmiş Komutanlar Toplantısı’nda emir
komuta zinciri içinde yeni bir darbeden yana tavır koydu.
16
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
DOSYA
15. SAYFADAN DEVAM
Bu sırada darbe söylentileri tepkilere neden
oluyor, bazı politikacıların ordu ve subay aileleri aleyhinde sözler sarf etmesi gerginliği artırıyordu. Başbakan İnönü; askeri birlik, Harp
Okulu ve Harp Akademileri’ni ziyaret ederek tansiyonu düşürmeye çalıştı ise de başarılı olamadı. Ziyaretlerden sonra darbeciler 28
Şubat’tan önce emir komuta zinciri içinde yönetime el koymayı kararlaştırdılar.
Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, İnönü ile görüşerek tedbir alınmasını istedi. İnönü de cuntacıların cezalandırılması gerektiği
düşüncesindeydi. Darbeye karşı olan üst komuta kademesi ise darbeci albayları tayinle Ankara’dan uzaklaştırmaya karar verdi. Cüneyt Arcayürek’e göre bu sırada Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Talbott, Aydemir’le
görüşerek ABD ile ilgili görüşlerini öğrenmeye çalışmıştı. Eğer bu bilgi doğru ise Aydemir
cuntasının ABD tarafından bile dikkate alındığı anlaşılmaktadır.
Aydemir darbe yapma nedenlerini, 27 Mayıs’ın
amacına ulaşamaması, MBK’nın kendi içinde
bölünmesi, ordu ile halkın karşı karşıya gelmesi
ve reformların yapılmayışı ile açıklıyordu. Cuntacıların 20-21 Şubat gecesi harekete geçeceği
duyumları alınmış ve bazı komutanlar birlikleri
için alarm vermişti.
Aydemir’in bu girişimden haberi olmadığı anlaşılınca alarm durumu kaldırıldı. 21 Şubat gecesi Genelkurmay’da yapılan toplantıda tayinlerin
mutlaka yapılması kararlaştırıldı. Aydemir bu
subayların tayinlerinin durdurulmasını da içeren bir muhtıra verse de istekleri kabul edilmedi. Burada ilginç olan Genelkurmay’ın darbeci
subaylarla pazarlık yapmaya devam etmesiydi.
Aydemir’in tepkisi, Harp Okulu’nu alarma geçirmek oldu. Hükümet tarafından Çubuk ve
Polatlı’dan getirilen birliklerin komutanları da
Aydemir’in emrine girdi. Birliklerin Meclisin
kapısına kadar gelmesi birçok milletvekilinin
Ankara’yı terk etmesine neden oldu. Aydemir
bu güvenle; tayin edilen subayların görevlerine iade edilmesini, 200 milletvekilinin milletvekilliğinin düşürülmesini ya da Meclisin feshedilmesini ve Anayasada bazı değişikliklerin yapılmasını istedi.
Darbecilerden Binbaşı Fethi Gürcan, olaylar üzerine Çankaya’da toplanan Başbakan, bakanlar
ve siyasi parti liderlerini enterne etmeyi teklif
etti ise de Aydemir bunu reddetti. İnönü bu gelişme karşısında “İşte şimdi kaybettiler” diyordu. Talat Aydemir ve üç arkadaşı gözaltına alınarak darbe teşebbüsü boşa çıkarıldı. Bu aşamada darbecilerin yargılanması gerekirken İnönü; Aydemir ve arkadaşlarını affetmiş, Aydemir
dâhil olmak üzere 69 subay ve astsubay emekli edilmiştir.
22 Şubat olaylarından sonra AP, YTP ve CKMP,
darbeciler af edilecekse Kayseri Cezaevi’ndeki
Demokrat Partililerin de affını istediler. Bu durum koalisyonun bozulmasına neden oldu ve
İsmet Paşa AP dışındaki partilerle yeni bir Hükümet kurdu.
İKİNCİ DARBE TEŞEBBÜSÜ VE
DARBECİLERİN SONU
Tutuklanmaktan kurtulan darbeciler, yeni darbe tarihi olarak 20 Mart-20 Nisan arasına karar verdiler. Ancak bu tarihin öğrenilmesi üzerine darbeyi ertelediler. Genel kanaat, yeni bir
darbe teşebbüsü olmayacağı şeklinde olsa da,
cuntacılar emellerinden vazgeçmediler. İnönü
ise milletvekillerini yeni bir darbeye karşı uyardı. Cuntacılar 21 Mayıs 1963’de ikinci kez harekete geçtiler. Darbeyi öğrenen Alpaslan Türkeş’in
İnönü’ye haber vermesinden üç buçuk saat sonra darbe başlamıştı.
Harp Okulu öğrencileri darbede aktif bir şekilde yer alarak birçok üst rütbeli subayı tutukladılar. Darbeciler, radyoevini ele geçirerek darbe anonsu bile yaptılar. Hükümet yanlısı güçler
radyoevini ele geçirse de darbeciler burayı tekrar geri aldı. Ancak elektriğin kesilmesiyle radyo devre dışı kaldı. 15 Temmuz darbesinde aktif
bir rol oynayan Akıncı Üssü’nden (1995’ten önceki adı olan Mürted Üssü, 15 Temmuz’dan sonra yeniden verildi) kalkan iki jet Harp Okulu yollarını bombaladı. Havacıların Hükümetin yanında yer alması, darbenin başarısızlığında önemli bir faktör oldu.
Bundan sonra darbeciler kısa zamanda dağıldı. Aydemir bir eve saklanırken, Gürcan Batı Almanya Büyükelçiliği’ne sığındı. Gürcan’ın sığınma talebi reddedilerek diğer darbeci subaylar
17
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
DOSYA
16. SAYFADAN DEVAM
ve Aydemir yakalandı. Bir kısmı Harp Okulu öğrencisi olmak üzere 1,500 kişi tutuklandı. 21 Mayıs olaylarında toplam 8 kişi öldü ve 26 kişi yaralandı.
Bu olaydan sonra 200 subay ve 1,459 Harbiye
öğrencisi tasfiye edildi. Tasfiyelerden sonra ordudaki general sayısı yirmiye kadar düştüğü gibi
Harp Okulu iki dönem mezun vermedi. Darbecilerin yargılanmasına Haziran ayında başlandı.
Aydemir savunmasında, amacına ulaşmayan
her ihtilalin yeni ihtilaller doğuracağını söylüyordu. Yargılamalar sonunda Talat Aydemir ve
Fethi Gürcan için idam kararı verilerek 26 Haziran 1964’de Gürcan, bir hafta sonra da Aydemir
idam edildi.
Aydemir olayı değerlendirildiğinde darbeye inanan subayların amaçlarından kolay kolay vazgeçmediği görülmektedir. Özellikle 27
Mayıs’ın emir komuta zinciri içinde yapılmamasına rağmen başarılı olması, birçok subayı motive etmiştir. Darbecilerin ortak özelliği, kötü gidişatı askerî yönetim vasıtasıyla düzelteceklerine inanmalarıdır.
Bu teşebbüslerde MBK, Genelkurmay Başkanlığı ve başında İnönü’nün bulunduğu Hükümetlerin büyük bir zaafı görülmektedir. Sivil bir Hükümete rağmen askerin ağırlığının devam etmesi,
cuntacıları cesaretlendirmiştir. İsmet Paşa’nın
Aydemir’e karşı affedici bir yaklaşım benimse-
mesi, 22 Şubat’tan sonra yeni bir teşebbüsün
ortaya çıkmasında etkili olmuştur.
Cuntacılarla ilgili bazı bilgiler alınsa da, istihbarat zaafının da olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle
ilk teşebbüs sonrasında ikinci bir darbeye nasıl
kalkışılabildiğinin sorgulanması gerekir. Ayrıca
Demokrat Parti’ye yakınlık bahanesiyle binlerce
subay ordudan atılırken asıl darbecilerin ordu
içinde varlığını sürdürerek iki defa darbe teşebbüsünde bulunmaları dikkat çekicidir.
15 Temmuz darbesi gibi Aydemir’in darbe teşebbüsleriyle ilgili olarak da birçok karanlık nokta
vardır. Cuntacıların düşünceleri bilinmesine rağmen iki teşebbüse de engel olunamaması akıllarda birçok soru işareti bırakmakta, özellikle İsmet Paşa Hükümeti’nin orduyu yeniden şekillendirme düşüncesi akla gelmektedir. Bu olaylarda en büyük mağduriyetlerden birisini de komutanlarının emriyle hareket eden Harp Okulu
öğrencilerinin yaşaması da üzücü bir durumdur.
Kaynaklar:
T. Börklüoğlu, 27 Mayıs Müdahalesi Sonrası Türkiye’de Asker Siyaset İlişkileri, ÇÖMÜ SBE
Yüksek Lisans Tezi, 2010; Y. Demir, “Albay Talat
Aydemir’in Darbe Girişimleri”, ÇTTAD, 2006;
D. Çakmak, “Türkiye’de Asker-Hükümet İlişkisi:
Albay Talat Aydemir Örneği, Akademik Bakış,
S. 2, 2008.
Birliklerin Meclisin kapısına kadar gelmesi birçok milletvekilinin
Ankara’yı terk etmesine neden oldu. Aydemir bu güvenle; tayin edilen
subayların görevlerine iade edilmesini, 200 milletvekilinin milletvekilliğinin düşürülmesini ya da Meclisin feshedilmesini ve Anayasada
bazı değişikliklerin yapılmasını istedi.
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
18
HABER YORUM
ERHAN BAŞYURT | [email protected]
‘Uluslararası
Bilirkişi
Raporları’ zulmü
tespit ediyor
İngiliz Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi geçtiğimiz hafta ‘Türkiye Raporu’nu yayınladı.
Raporun “15 Temmuz darbesini kimin yaptığı
hale tespit edilmiş değil” kısmı kamuoyunda çok
tartışıldı.
Ama daha önemli olan raporda yer alan insan
hakları ihlalleri, işkencelerin, yargısız infazların,
yargının taraflılığının kayda geçmiş olması…
şarısız darbe girişiminin muhaliflere yönelik nasıl
bir ‘siyasi temizlik’ ve ‘sivil darbe’ aracına dönüştürüldüğünü gösteriyor…
***
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin yeni
yayınlanan Türkiye Raporu da aynı şekilde
Türkiye’deki hukuksuzluklar ve yoğun hak ihlallerine yer veriyor.
Özellikle terör örgütüyle mücadele adına Kürt halDarbeyi yapan komuta kademesi halen belli dekına yönelik insan hakları ihlalğil, hükümetin iddiaları ispalerine yer veriyor.
ta dayanmıyor ama yüzbinlerce insan fişlemelere dayalı olaDarbeyi yapan komuta
300 bin insanın nasıl göçe zorkademesi halen belli
rak sosyal soykırıma maruz tulandığını, sivil yerleşim merdeğil, hükümetin iddia
tuluyor.
kezlerinin nasıl yerle bir ediları ispata dayanmıyor
liğini uydu resimleriyle delilli
***
ama yüzbinlerce insan
ortaya koyuyor.
fişlemelere
dayalı
olarak
İnsan Hakları İzleme Komitesi
sosyal soykırıma maruz
***
(HRW), Uluslararası Af Örgütutuluyor.
tü (Amnesty International),
Tüm bu raporlar, iktidarın züSınır Tanımayan Gazeteciler
lümlerini ve hukuksuzluklaÖrgütü (RSF)’nin Türkiye’de
rını ‘uluslararası bilirkişi raporları’ olarak kayda
medya özgürlüğünün nasıl keyfi yok edildiğine,
geçiriyor.
gazetecilerin ifade ve fikir hürriyetine aykırı şeTüm bu belgeler, ‘sosyal soykırım’ yaparak zakilde tutuklandığına dair son Türkiye raporları da
man aşımı olmayan insanlık suçu işleyen iktidar
uluslararası önemli ‘Bilirkişi Raporları’…
mensupları ve bürokratlarının er ya da geç önü***
ne konacak.
Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu’nun son
***
Türkiye Raporu da, Türkiye’de yargı bağımsızlığıTürkiye’de olmasa bile uluslararası mahkemelernın olmadığını, özel mahkemelere atanmış yande, AİHM’de, Lahey’de, Tahkim mahkemelerinde
daş hâkim ve savcılar eliyle hukukun ayaklar altınhesap vermek zorunda kaldıklarında, aleyhlerinde
da çiğnendiğini ortaya koyuyor.
çok önemli belgeler haline gelecek.
Venedik Komisyonu, hâkim teminatının yok edil***
diğini, HSYK’nın tarafsızlığını büsbütün yitirdiğini, tutuklanan hâkim ve avukatlara dikkat çekerek
Pervasız şekilde kendi halkına zülüm ve işkence
dile getiriyor.
edenler, dünyanın dört bir yanında casusluk faaliBöyle bir yargılamadan adalet çıkmaz, adil bir
yargılama da yapılamaz…
yeti yürütüp, insan kaçırmaya yeltenenler yaptıklarının bedelini ağır ödeyecekler.
Venedik Komisyonu Raporu’nu tutuklanan Anayasa Mahkemesi üyeleriyle, BM Uluslararası Ceza
Mahkemesi’nin hâkiminin tutuklanması da teyit
ediyor…
***
***
Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Raporu da, ba-
Ne yazık ki kaybeden ülkemiz olacak ve onların
keyfi yönetimleri nedeniyle halkımız olacak…
“İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizleri de helak etme Allah’ım…” demekten gayrı, maalesef,
elimizden bir şey gelmiyor...
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
19
SPOR DOSYA
EFE YIĞIT
[email protected]
BIR MARKA OLARAK FUTBOL
Futbol bir marka değeri midir? Kimilerine
göre evet, kimilerine göre hayır. Buradaki tarafınız, çoğunlukla ülkesine göre değişir. İspanya,
İngiltere, Brezilya ve Arjantin’de yaşıyorsanız,
futbol bir marka değerdir. ABD veya Japonya’da
yaşıyorsanız futbol sadece bir oyundur. Ancak
futbolu sadece oyun olarak görenler son yıllarda iyiden iyiye azınlığa düştü. Futbol artık her
şeyden önce bir marka değeri. İngiltere Premier
Lig bir mücadele arenası olmasından çok bir
‘marka’, aynı şekilde İspanya’dan Real Madrid
ve Barcelona birer ‘marka’. Messi, Ronaldo, David Beckham gibi oyuncular oynadıkları futbolu
‘markalaştırdılar’.
İNGİLTERE İSPANYA FARKI
Premier Lig’i La Liga’dan ayıran en önemli özellik,
kulüp sahiplerinin milyarder Arap, Rus ve ABD’li
işadamları olması. 2003 yılında Rus milyarder
Roman Abramovich’in Chelsea’yi satın almasıyla Ada futbolunun dev kulüpleri bir bir yabancılara satıldı. Zengin sahiplerinden dolayı Premier
Lig toplamda La Liga’dan daha değerli oyuncu-
ları bünyesinde barındırıyor. Premier Lig’in piyasa değeri 4,9 milyar Euro olarak hesaplanırken,
La Liga’ya biçilen değer 3,6 milyar Euro. Premier
Lig’de zenginlik sıralamasında ilk sırada Manchester City gelirken, bu takımı Chelsea, Arsenal
ve Manchester United izliyor.
La Liga’nın durumunda ise Real Madrid – Barcelona ikilisi ve diğerleri şeklinde bir bölünme var.
Bu takımlara kısmen son yıllarda Atletico Madrid
eklense de, Real Madrid – Barcelona ikilisi piyasa değeri olarak açık farkla önde. Real Madrid’in
758 milyon Euro, Barcelona’nın 753 milyon Euro
piyasa değerine karşılık A. Madrid’in değeri yalnızca 500 milyon Euro.
212 ÜLKEDE YAYINLANAN LİG
Marka değerinin bir başka ölçüsü ise yayın gelirleri. 1992’de özel bir statüyle kurulan ve dünyanın
tartışmasız en heyecan verici futbolu oynanan
Premier Lig, dünya genelinden izleyici çekmesiyle de ünlü. Bu ligin yıllık yayın bedeli sadece
İngiltere için 2,4 milyar Euro. Tam 212 ülkede ya-
20
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
SPOR DOSYA
19. SAYFADAN DEVAM
yınlanan Premier Lig’in yayın geliri toplamda 5
milyar Euro’yı buluyor. Ronaldo’lu, Bale’li, Messi’li, Neymar’lı La Liga’nın yıllık yayın bedeli ise
983 milyon Euro. Sadece Barcelona-Real Madrid
derbisi bile Dünya Kupası finali kadar seyirci çekiyor tüm dünyada. İkili El Clasico’da karşı karşıya geldiğinde sadece İspanya’da değil, dünyanın
birçok ülkesinde hayat duruyor.
DEĞER NASIL KORUNUR?
Marka değeri olmak kadar, bu değeri korumak
da önemli. Premier Lige transfer olmak için ‘milli
olma’ şartı bulunuyor. Öyle her oyuncu transfer
edilemiyor. Kaliteden taviz verilmiyor. Bundan
dolayı takımların güç dengesi birbirine yakın.
Her yıl en az 4 takım şampiyonluk yarışı veriyor.
Premier Lig ‘zenginler topluluğu’ olmasına karşılık, Real Madrid ve Barcelona sayesinde yıldız
oyuncuların toplandığı yer İspanya. İki kulübün
zengin mali yapısının yanı sıra başarısı da bu
tercihte rol oynuyor. Transfer tarihinin en pahalı
isimleri Real Madrid ve Barcelona’yı tercih ediyor. Yıllarca dünyanın en pahalı transferlerine
Real Madrid imza attı. Çok uzun yıllar sonra ilk
kez bu sezon en pahalı oyuncu transferinde ilk
sıraya Premier Lig ekibi Manchester United yükseltti. United, Juventus’tan Paul Pogba için tam
105 milyon Euro bonservis ücreti ödedi. (Futbol
otoriteleri bu bedelin karşılığının sahaya yansımadığı görüşünde.)
Premier Lig’de yıldızı parlayan oyuncular Real
Madrid ve Barcelona yolunu tutuyor. Real Madrid, Tottenham’dan Gareth Bale için 100 milyon
Euro ve M. United’den Christiano Ronaldo için
94 milyon Euro bonservis öderken, Barcelona
Liverpool’dan Luis Suarez için 81 milyon Euro
ödedi. Bu yatırımların karşılığı olarak son 3 yılda
Şampiyonlar Ligi kupası Real Madrid ile Barcelona arasında gidip geliyor.
ÜLKELERİNİN DE REKLAMINI YAPIYORLAR
Ronaldo, Messi, Neymar, Suarez, Zlatan İbrahimoviç, Gareth Bale gibi yıldızlar hem bulundukları takıma katkı sağlıyor hem de ülkelerinin
adını tüm dünyaya duyuruyor. Bugün Portekiz
ismi duyulunca akla gelen isim Ronaldo, Galler
deyince Gareth Bale oluyor. Messi adı neredeyse
Arjantin’in şuan için dünyada tek markası olmuş
durumda. Keza İbrahimoviç adı, tek başına İsveç
futbolunun önüne geçmiş bulunuyor.
Marka değeri oluşan bir başka takımlara Almanya’dan Bayern Münih’i, İtalya’dan Juventus’u
eklemek gerekiyor. Bu takımlar liglerini domine
ederken, Avrupa kupalarında başarılı oluyorlar.
Özellikle Bayern Münih, son yıllarda Avrupa’da
en çok yükselen değerlerin başında.
TÜRKİYE MARKALARINI
HUNHARCA HARCARKEN
Peki, bizde durum nedir? Acı ama kocaman bir
sıfır. 2000’li yıllarda oluşan iki markamız vardı:
Galatasaray ve Hakan Şükür. Galatasaray giderek sıradanlaşırken, Hakan Şükür’ün futbolu bırakmasıyla bu iki marka değerimiz kaybolmuştu.
Son dönemde Arda Turan çıktı. Atletico Madrid’de yükselen bir değer iken yanlış bir tercihle
Barcelona’ya gitti. Evet, Barcelona dev bir markaydı ancak Arda bu markayı kaldıracak kapasitede değildi. Nitekim, 40 milyon Euro bonservis
ücreti ödenen Arda için bugün biçilen maksimum değer 28 milyon Euro. Arda Turan’ı Andres İniesta’nın yerini dolduracak oyuncu olarak
lanse ettik ama Arda 30, İnesta ise 32 yaşında.
Rakitic, Bosquets, Rafinha, İnesta, Gomes ve Denis Suares’le rekabette Arda geride kalarak, yıllar
sonra oluşan bir marka ‘Barcelona’da oynadı’ demek adına berhava edildi. Spor basınında Arda
Turan’ın her gün bir takımla adının anılması -ki
bu takımlar genelde Çin liginden- marka değerinin çıtası hakkında bilgi veriyor. Biz her ne kadar
ligimiz Avrupa’nın en iyi 6.’sı desek de gerçekler
farklı.
Evet, futbol artık bir marka değeri. Ülkelerin tanınmasında futbol kulüpleri ve yıldız oyuncular
büyük görev yapıyor. Akıllı yatırımla bunun karşılığını alan ülkeler olduğu gibi, Türkiye gibi günlük popülist yaklaşımlarla hareket edenler fiyasko yaşıyor.
Arda Turan’ı Andres
İniesta’nın yerini
dolduracak oyuncu olarak
lanse ettik ama Arda 30,
İnesta ise 32 yaşında.
GÜNLÜK E-GAZETE
29 MART 2017 ÇARŞAMBA
SAYI: 141
ARKA SAYFA
BAHAR YORGUNLUĞUNA DIKKAT!
Siz de bugünlerde işlerinize odaklanmakta
güçlük çekiyor, uykusuzluktan şikâyetçi ve kendinizi yorgun hissediyorsanız bahar yorgunluğu
yaşıyor olabilirsiniz. Bahar yorgunluğunun herkeste farklı etkileri olabileceğine dikkat çeken
uzmanlar, sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite
öneriyor.
Metabolizma kıştan çıkıp yaza geçerken zorluk çekebilir. Son yıllarda mevsim geçişleri de
tam net hissedilemediğinden metabolizmamız ayak uydurmakta zorlanabilir. Vücudun
yorgun düşmemesi için metabolizmayı sürekli
çalıştırmak gerekir. Bunun için ilk adım su tüketimini arttırıp, dolaşım sisteminizin iyi çalışmasını sağlamak olmalı. Su sadece metabolizmayı hızlandırmakla kalmaz aynı zamanda
toksinleri atmanıza da yardımcı olur ve cildi
güzelleştirir. Çay ve kahve su yerine geçmez
aksine vücudunuzda su tutar ve ödemle beraber fazla kilonuz varmış gibi gösterir. Bir
bardak çay içtiğinizde yanında bir bardak su
içmeniz gerekir, bir bardak kahvede ise iki
bardak su için.
MEYVE VE SEBZEYLE CANLANIN
Antioksidanlar, vücudu strese karşı koruyan,
sizi gün içerisinde zinde tutan bir grup vitamin
ve minerallerdir. Özellikle C vitamini Türkiye’de
ulaşımı da çok kolay olan meyve ve sebzelerde bolca bulunur. Havalar güzelleştikçe meyve
ve sebzelerin çeşitliliği artıyor dolayısıyla hazır
besinler yerine antioksidanlardan zengin mey-
velerden bir ara öğün yaparsanız hem metabolizma hızlanır hem de stres azalır. Diğer bir
önemli antioksidan ise E vitaminidir, neredeyse
bütün besinlerde olmak üzere süt ve ürünlerinde bolca bulunur.
B GRUBU VITAMINLER STRESI AZALTIYOR!
Tahıllar, yumurta ve kırmızı et B grubu vitaminlerden zengindir. Her birinde farklı farklı B vitaminleri vardır. B grubu günlük stresi azaltmada
ve yorgunluğu enerjiye çevirmede size yardımcı olacak tek gruptur. Sinir sistemindeki en etkili
grup B grubu vitaminleridir. Eğer bunları eksik
alırsanız bahar yorgunluğu uzun dönemde size
depresyon olarak geri döner ve kalıcı olabilir.
Burada zayıflayayım derken ruhsal sağlığınıza
büyük zararlar verebilirsiniz! Et ürünlerini pişirirken suyunu dökmeden az suda haşlayarak
tüketirseniz bütün B vitaminlerini tam olarak
tüketmiş olursunuz. Izgarada olacaksa da eti
pişirirken et suyunu mangalın kömürlerine içirmeyelim, üzerine bir dilim ekmek banarak vitamini ekmekle koruyun.
MAKARNANIN SUYUNU DÖKMEYIN
Suda pişirilen tahıllarda (makarna, bulgur, karabuğday vb) vitaminleri suya geçer. Dolayısıyla siz tahılı pişirdikten sonra kalan fazla suyu
dökerseniz vitaminleri vücudunuza alamazsınız, lavabodan akar gider. Bu yüzden tahılın
üzerine tam yetecek kadar su koyun ve buharı
kaçmadan pişirin. Baharat ekleyerek birbirine
yapışmasını önleyebilirsiniz.
KÜNYE
Genel Yayın Yönetmeni
Yazıişleri Müdürü
Sosyal Medya Editörü
Selim GÜNDÜZ | [email protected]
Erman YALAZ (Web) | [email protected]
Kemal AY (e-gazete) | [email protected]
Ömer Özdemir | [email protected]
Tasarım
Mehmet YILDIZ | [email protected]
Haber Direktörü
Sefer CAN | [email protected]
Yayın Koordinatörü
Ali Mirza YAZAR | [email protected]
egazete.Tr724.com
Alper UYANIK | [email protected]
Zülfikar ALİ | ZulfikarAli@ Tr724.com
www.Tr724.com
[email protected]
İmtiyaz Sahibi Temsilcisi ve Hukuk Danışmanı
Reklam | [email protected]
E-gazete | [email protected]
@Tr724com
/Tr724com
Bir grup gazeteci tarafından kendi imkânları ile yayın hayatına başlattığı Tr724.com Basın Meslek İlkeleri ve uluslararası medya etik kurallarına uygun habercilik
yapmaktadır. Yayınlanan makale ve yorumlardan yazarları sorumludur. Tr724’de yayımlanan tüm haber, yazı, yorum ve analizler kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Download