Semih Ardıç yazdı Fadıl Akgündüz sizin olsun, bize Emreler yeter — 5’te Barbaros J. Kartal yazdı Haçlılara kalsa… — 7’de 29 MART 2017 ÇARŞAMBA GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 141 WWW.TR724.COM — @TR724COM Erdoğan’a uluslararası suç üstü! D ünya bir haftadır Erdoğan ve çevresinin işlediği uluslararası suçları konuşuyor. Akıl tutulması değil, diplomatik hata hiç değil. İstediğini elde etme adına hukuku ve normları hiçe saymayı yurt içinde âdet edinen Erdoğan ve çevresi, aynı davranışları yurt dışında da sergiliyor. Ancak ardı ardına gelen haberler bütün bu gayrimeşru işlerin ‘suç üstü’ yapıldığının göstergesi. Önce ABD’de Gülen’i kaçırma planı, ardından Almanya’da casusluk ve İsrail’de TİKA yöneticisinin tutuklanması… Geçmişe doğru deştikçe, dosya kabarıyor. Erman Yalaz yazdı, 2, 3 ve 4’te Mehmet Dinç yazdı Jagland: AİHM’in ne kadar güçlü olduğunun sınavını veriyoruz 09 Adem Yavuz Arslan yazdı Trump’un Erdoğan’dan alması gereken dersler 12 Erhan Başyurt yazdı ‘Uluslararası Bilirkişi Raporları’ zulmü tespit ediyor 18 02 29 MART 2017 ÇARŞAMBA YORUM Uluslararası haydutluk dosyası kabarık ERMAN YALAZ Dünya bir haftadır Tayyip Erdoğan ve çevresinin işlediği küresel suçları konuşuyor. Akıl tutulması değil, diplomatik hata hiç değil. Suç işleme eğiliminin durdurulamaması durumu. Bunları Türk hükümeti ya da devletinin icraatları olarak görmek doğru değil. Çünkü devletler kendi sınırları içinde de dünyanın diğer ülkelerinde de hukukla ve kendilerine tanınan evrensel hak ve sınırlar içinde davranmak zorundadır. O yüzden mahkemeler ve evrensel hukuk isim koyana kadar ‘Erdoğan’ın Yönettiği Yapı’ (EYY) veya örgüt demekte fayda var. Son bir haftada çıkan haberlere bakalım. İlk adres Amerika Birleşik Devletleri. İstihbarat örgütü CIA’nın bir önceki patronu James Woolsey, Mike Flynn ve Türk hükümetinin iki bakanının Fethullah Gülen’in bir gece yarısı evinin basılıp, Türkiye’ye kaçırma planlarını görüştüğünü deşifre ediyor. Aktörler Tayyip Erdoğan’ın sadık damadı Berat Albayrak, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu. BİR HAFTADA ÜÇ SKANDAL [email protected] İkinci adres Almanya. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Almanya istihbaratı BND’nin başkanına Münih Konferansı’nda 300 kişilik Gülen hareketi mensubunun dosya, fotoğraf ve görüntülerini veriyor. BND gizli çekim ve casusluk faaliyeti ürünü bu girişime karşı 300 kişiyi uyarıyor. Üçüncü adres İsrail. İki ay önce tutuklanan TİKA’nın İsrail temsilcisi Ahmet Muhammed Murteca’nın tutuklanma sebebi açıklanıyor. Murteca, Hamas’ın silah üretme, patlayıcı yapımında ve tünel kazma işlerinde çalışmış. Evinde Hamas’a ait el bombası ve silahlar bulunuyor. Bir başka iddiaya göre Hamas’ın askeri kanadına para aktarımı ve haritalandırma teknolojileri ile ilgili bilgi verdiği iddia ediliyor. İki ay önce ortaya çıkan bir videoda, TİKA’nın Arnavutluk’ta faaliyet gösteren bir okulundaki öğretmen, öğrencilerine IŞİD’i övgülerle anlatıyor. Çocukların ‘El Kaide ve IŞİD insanları öldürüyor, bu iyi mi?’ sorusuna, tereddütsüz ‘iyi’ cevabı veren bir zihniyet, Türkiye’nin Balkan coğrafyasına Akıl tutulması değil, diplomatik hata hiç değil. Suç işleme eğiliminin durdurulamaması durumu. 03 29 MART 2017 ÇARŞAMBA YORUM 2. SAYFADAN DEVAM TİKA eliyle verdiğini söylediği eğitim faaliyetinin merkezinde. Uluslararası savaş suçu işlenen. Bir başka boyutu ile insanlık suçu. Akıl alır gibi değil. Dünyanın bir numaralı demokrasisinden insan kaçırma, Avrupa’nın kalbinde gizli çekim, fişleme; Ortadoğu’da Hamas’a patlayıcı yapma, harita bilgileri verme. Balkanlar’da IŞİD sempatizanlarını fonlama. KAMERALARIN GÖZÜ ÖNÜNDE VURULAN RUS BÜYÜKELÇİ Sonra, El Nusra sempatizanı bir AK Polis (Mevlit Mert Altıntaş), 19 Aralık 2016’da Ankara’nın göbeğinde Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov’u kameraların önünde suikastle katlediyor. NİJERYA’YA SİLAH TAŞIYAN MİLLİ HAVAYOLU ŞİRKETİ EYY’nin suç listesi bunlarla sınırlı değil. Hatırlayın Mart 2014’teki ses kayıtlarını. Dönemin Başbakanının Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı Mustafa Varank, THY Özel Kalem Müdürü Mustafa Karakaş ile konuşuyor. ‘Nijerya’ya gidiyor Müslümanları mı öldürecek, Hıristiyanları mı bilmiyorum’ diyor özel kalem. Başdanışman Hakan Beyle (MİT Müsteşarı Hakan Fidan olduğu iddia ediliyor) biraraya gelemedik diye cevap veriyor. Tonlarca malzeme, silah taşınıyor. Hem de Türk Hava Yolları ile. EL NUSRA’YA IŞİD’E VE CİHATÇI YAPILARA SİLAH TİCARETİ Adana Savcılığı’nın talimatıyla 19 Ocak 2014’te ihbar üzerine Jandarma’nın durdurduğu tırlarda 1,000 havan, 1,000 top mermisi, 50 bin makineli tüfek mermisi, 30 bin ağır makineli tüfek mermisi ele geçiriliyor. Önce nasıl durdursun kavgası, sonra içinde insani yardım malzemesi ilaç var yalanı söyleniyor. MİT’le ilişkili olduğu inkâr edilmeyen TIR’larda ağır silahlar El Nusra’ya IŞİD gibi yapılara gidiyor... Memleketi felaketten kurtaran asker savcı kim varsa tutuklanıyor bir algı operasyonu ile. Haberini yapan Can Dündarlar, gazeteciler de... IŞİD MİLİTANLARINI TAKASLA SERBEST BIRAKMA IŞİD militanlarının Musul Konsolosluğu’nda esir tutulan 49 kişiyi serbest bırakmasının perde arkası Ekim 2014’te İngiliz Times gazetesinin haberiyle deşifre oluyor. İki İngiliz vatandaşının da bulunduğu 180 IŞİD militanını Türkiye’nin serbest bıraktığı ortaya çıkıyor. Olay o gün bugün yalanlanmadı. ÜLKEMİZDEKİ TERÖRİSTLERİ EKRANDA YARGILAMA Aynı IŞİD 20 Mart 2014’te yani takastan 6 ay önce Niğde’de bir astsubay, bir polis ve bir kamyon şoförünü şehit ediyor. Failler yakalandı deniyor. Yüzleri bile görülmeyen faillere kamera arkasında sözde mahkumiyet veriliyor. Yani ülkemizde cinayet işlemiş bir çetenin salıverilenler arasında olup olmadığı bile açığa kavuşturalamıyor. EL KAİDE-IŞİD’E SURİYE SAVAŞINDA KÖPRÜ ÜLKE OLMAK Bu arada IŞİD’in Suriye’ye bir yılda (2015-2016) getirdiği yabancı savaşçı sayısının 12 binlerden 30 binlere yükseldiği dünya istihbarat örgütleri raporlarına giriyor. KHK ile kapatılan medya 2 yıl önce IŞİD militanlarının sahte Türk pasaportları ile bir şebeke eliyle Türkiye’ye oradan Suriye’ye gitti- Sonra, El Nusra sempatizanı bir AK Polis (Mevlit Mert Altıntaş), 19 Aralık 2016’da Ankara’nın göbeğinde Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov’u kameraların önünde suikastle katlediyor. 04 29 MART 2017 ÇARŞAMBA YORUM 3. SAYFADAN DEVAM ğini ortaya çıkarıyor. Polis baskınlar yapıyor. Olay çok büyük. 100 bine yakın sahte Türk pasaportu üretildiği bunun 50 bine yakının Çin’e gönderildiği ileri sürülüyor. İddiaya göre dünyanın dört bir yanından gelen militanlar İstanbul üzerinde Suriye’ye akıyor. IŞİD, El Kaide, El Nusra. Sonra bu örgütler kalkıp Sultanahmet’i, Atatürk Havalimanı’nı, Reina’yı basıp katliam yapacak kadar rahat, elini kolunu sallayarak Türkiye’de dolaşıyor. Eli kanlı bu örgütlere Suriye savaşında Türkiye adeta köprü oluyor. AVRUPA’DA SUİKAST YAPIN TALİMATI Skandallar bitmiyor. Bir doğuda bir batıda sürüyor. 30 Ağustos 2016’da Yunan Proto Thema gazetesi eski CIA ajanlarına dayanarak MİT’in, kaçak askerleri F..’cü diye dünyanın dört bir yanında suikast emri verildiği haberi ile bir başka skandalı deşifre ediyor. Hedefte sadece askerler yok. Amerika’da gazetecileri fişleyen, gizli takibe alan istihbarat damat Berat Albayrak’ın kardeşi Serhat Albayrak’ın yönettiği Sabah, Takvim ve A Haber’den psikolojik harp yapıyor. ALMANYA’DA 6 BİN MUHBİR, PARİS’TE SUİKAST Die Welt yine Ağustos ayı içinde MİT’in Almanya’daki istihbarat görevlileri ve sayıları 6 bini bulan “muhbirleri” ile, Türkiye kökenli Almanları izlediğini ve baskı altında tuttuğu iddiaları ilk kez gün yüzüne çıkarıyor. Alman Der Spiegel’de yayınlanan MİT’in Fransa’daki 3 PKK’lı kadının infazından sorumlu olduğu haberi gündeme bomba gibi düşüyor. Fransa’nın başkenti Paris’te 9 Ocak 2013 tarihinde PKK üyesi TBMM komisyonlarına rapor olarak gidince skandal belirginleşiyor. Almanya, Hollanda, Belçika, Norveç’te din diyanet işleriyle uğraşacak imamlar istihbarat örgütün oyuncağı haline getiriliyor. Lahey Büyükelçiliği Din İşleri Ataşesi Yusuf Acar suç üstü yakalanıyor. Sınır dışı ediliyor. Alman istihbaratı 13 imamı tespit ediyor. Evleri basılıyor. Jet hızıyla Diyanet imamlarını ülkeye geri çağırmak zorunda kalıyor. PENSİLVANYA’YI BOMBALAYALIM Bunları keyifle okuyan, bak dışarda operasyon yapıyor ‘Reisimiz’ diye gerilip nağralar atanlar da oluyor tabii. Örneğin CIA eski başkanı Wolsey’in deşifre ettiği Fethullah Gülen’in kaçırma planları deşifre olunca Saray destekçisi Fatih Tezcan isimli bir kişi çıkıp, ‘Kandil nasıl bombalandı ise Pensilvanya’da bombalanmalı... Şunlar şunlar öldürülmeli!....” videosu yayınlıyor. Kandil Kuzey Irak ise orası Kuzey Amerika diyor ham ervahlı kişi. Kılavuzu karga olanın başı beladan kurtulmaz derler. Kurtulmuyor hakikaten. Kendi ülkende hakimleri savcıları seçip proje mahkemeler kurabilirsin. Onbinleri haksız yere tutuklatabilirsin. İşkence yapan emniyetçilerini, askerini terfi ettirebilirsin. Güpegündüz üstü yarı çıplak vaziyette bir genci Diyarbakır sokaklarında yok yere polisin eliyle katledebilirsin. Ama ABD’den Avrupa’dan Fethullah Gülen’i, sevdiklerini paketleyip, küresel haydutluk ve rüşvetlerle getirtemezsin! Yakalanırsın. Reza Zarrab’ları kurtarıp salabilirsin. 17-25 Aralık’ta yolsuzluk ve rüşvet skandalında 4 AKP’li bakandan oğullarına, Erdoğan’dan damadına kadar herkesin gırtlağına kadar para işine boğulmasından daha ciddi durum. Bu kez yakalanan Reza Zarrab’ın AKP versiyonu. Hollanda’daki Ekim Alptekin yeni dosyaların kahramanı. Yakala- Bunları keyifle okuyan, bak dışarda operasyon yapıyor ‘Reisimiz’ diye gerilip nağralar atanlar da oluyor tabii. Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez’in öldürülmesinde Türk istihbarat örgütünün açık rol aldığı ortaya çıkıyor. ERDOĞAN VE DİYANET’İN CASUS İMAMLARI Aralık 2016’da Erdoğan’ın ve Diyanet’in ‘casus imamları’ skandalı patlıyor. Diyanet’in Avrupa’daki yapısı Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) imamları 38 ülkede 50’ye yakın rapor hazırladığı tespit ediliyor. Avrupa’daki Türk vatandaşları fişlenmiş. Hem de imamlar eliyle. Bilgiler MİT’e nan Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı da bunun işaretçisi değil mi? Ülkenin içerde huzurunu bölenler, adaleti ve insan haklarını yok edenler, demokrasiyi işlemez hale getirenler Türkiye’yi dünyada da bir çetenin yönettiği ülke pozisyonuna düşürüyor. MİT, Diyanet, DİTİB, UTED, Maarif Vakfı, TİKA.... Devletin kurumları, sivil toplum alet ediliyor bu suçlara. Günah galerisine yansıyanlar bunlar... Hesap defterleri kabarık. 05 29 MART 2017 ÇARŞAMBA SEMİH ARDIÇ HABER YORUM [email protected] Fadıl Akgündüz sizin olsun, bize Emreler yeter Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) devr-i iktidarında adliyeden iki farklı kare. Bir tarafta sadece 8 aydır demir parmaklıkların ardında tutulan 29 gazeteci, diğer tarafta 11 bin kişiyi 1 milyar TL dolandırdığı iddiası ile hâkim karşısına çıkarılan Fadıl Akgündüz. Gazeteciler hakkında hazırlanan iddianame baştan sona haber ve sosyal medya paylaşımlarından ibaret. Ortada ne silah ne de cebir-şiddet var. Anayasa ve kanunların teminat altına aldığı ‘haber alma hürriyeti’ muvacehesinde yazıp çizenler ‘terör örgütü üyeliği’ ile itham ediliyor. Masumiyet karinesi altüst olmuş. Suçluluğu ispat edilemeyen maznun suçsuz olduğuna mahkeme heyetini ikna etmek mecburiyetinde. DOLANDIRICILIKTAN HÜKÜM GİYMİŞ AKGÜNDÜZ YİNE SERBEST 21 seneyi bulan gazetecilik hayatımda bazıları ile teşrik-i mesaide bulunma bahtiyarlığına erdiğim meslektaşlarıma reva görülen hukuk ihlalleri mahkeme safahatında da devam ediyor. 8 ay evvel tahkikat safhasında gözaltı ve tutuklama kararlarını veren sulh ceza hâkimi kovuşturmayı yapan İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin de üyeleri arasında. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) diyecektim ki ajanslar Fadıl Akgündüz’ün tahliye edildiği haberini geçti. 349 MÜŞTEKİ PARASINI İSTİYOR Bayrampaşa’daki Caprice Gold ile Maldivler’deki Caprice Maldivler adlı gayrimenkul projelerinde devre mülk alanlardan 349’u dava açmıştı. O davayı açanlar 28 Mart 2017 günü tutuklu sanıklar Fadıl Akgündüz ve yeğeni Mehmet Salih Obut’u duruşma salonunda göremedi. Tutuklu bulundukları cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden ifade verdiler. Akabinde de tahliye edildiler. Projenin en geç 2014’te bitmesi lazımdı. Mevzu- ata göre bu tarih geçildiği andan itibaren Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın müdahil olması icap ederken Akgündüz’ün projenin yüzde 70’inin tamamlandığını söylediği tarih 28 Mart 2017. Teslimat üç sene gecikmiş ve Akgündüz topladığı paraların hesabını vermediği gibi mağdurlarla adeta alay ediyor. Mahkeme de buna teşne oldu. Yarın Akgündüz davacı olanlara paralarını iade eder ve bu dosya da tamamen kapatılır. 11 bin kişiden 1 milyar liradan fazla para toplamış, devre mülk otelin tapularını teslim edememiş bir adam 15 ay bile dolmadan serbest bırakılıyor. Parayı topladığı tarihin üzerinden 6 sene geçtiği halde Caprice Gold Oteli faaliyete geçmediği gibi para yatıranlara tapuları da teslim edilmedi. Bu kadar müşahhas mağduriyete, 349 müştekiye rağmen tahliye! GAZETECİLERE GELİNCE SÜBLİMİNAL SUÇ! Gazetecilere gelince atılan tweette, yazılan makalede ‘sübliminal (zımnen) mesaj’ olduğunu iddia eden savcılar, bakalım Fadıl Akgündüz’ün tahliyesine itiraz edecek mi? Zannetmiyorum. Daha evvel Jetpa Holding çatısı altında topladığı paraların hesabını verememiş, şaibeli bir kararla tahliye edilmiş, nitelikli dolandırıcılıktan hüküm yemiş bir ismin aynı suçu tekrar işlemesine mani olmak bir yana bu kadar insanın mağduriyetine seyirci kalan İçişleri ve Adalet bakanlıkları eserleri ile ne kadar iftihar etse azdır! Fadıl Akgündüz artık hür. Artık yarım kalan para toplama işini itmam edebilir. Her seferinde birkaç sene yatıp çıktığını görmenin verdiği cesaretle çıtayı 10 milyar TL’ye çıkarır muhtemelen. İçinde vicdan taşımadıktan sonra hayal tacirliği yapmaktan kolay ne var! Birkaç sene hapis yatıp çıkıyorlar neticede. TALEBEYE BURS VERME, AKGÜNDÜZ GİBİ YAP! 06 29 MART 2017 ÇARŞAMBA HABER YORUM 05. SAYFADAN DEVAM AKP, hak-hukuk, haram-helal demeden yedi ceddini servete gark etmek isteyenlere en kestirme yolu Akgündüz’ün şahsında hakke’l-yakîn göstermiş oldu. Daha doğrusu talebeye burs vermeyin, Bank Asya’da hesabınız olmasın, Zaman gazetesinde çalışmayın, Recep Tayyip Erdoğan’ı tenkit edici tweet atmayın da ne yaparsanız başım gözüm üstüne diyor. için referandumda AKP’ye destek vermek hiç zor olmayacaktır. Zira Peygamber Efendimiz’e (sas) mihmandarlık yapan Ebu Eyyube’l- Ensarî’nin muazzez ismini bile hayal tacirliğine vasıta yapacak kadar haddi aşmış bir adama faziletten bahsetmek abesle iştigal olacaktır. EMRE SONCAN: GAZETECİ HERKESİN SUSTUĞU YERDEKİ ÇIĞLIKTIR Nasıl olsa dolandırıcılık, hırsızlık, cinayet, tecaMeslektaşım Emre Soncan, Akgündüz’ün tahlivüz, gasp ve rüşvet gibi suçların cezası yok deye eden mahkemenin de bulunduğu Çağlayan necek kadar az. Ağır cezalık suçlardan kazara Adliyesi’nde aynı saatlerde şöyle diyordu: “Gahapse girenlerin imdadına da AKP’nin dolayzeteci herkesin sustuğu yerde toplumun bağlı afları, mahkemelerin bunun gibi şaibeli tahrındaki çığlıktır. Her dönemde her coğrafyaliye kararları yetişiyor. Yeni Türkiye böyle. Gada iktidarla kavgalıdır. Gazetecilik adına hiçbir zeteciler, polisler, avukatlar, pişmanlığım yok. öğretmenler, emzikli kadınGülen cemaatinin terör örYeni Türkiye böyle. lar, hâkim ve savcılar hapisgütü olduğunu düşünmüGazeteciler, polisler, te; bilumum suçlardan sabıyorum.” avukatlar, öğretmenkalı isimler dışarıda. Sedat ler, emzikli kadınlar, Peker, Galip Öztürk ve FaEmre bu sözlerinden sonra hâkim ve savcılar hadıl Akgündüz’ün işadamı satahliye edilmedi. 8 aydır tek piste; bilumum suçlaryıldığı bir memlekette ekodan sabıkalı isimler delil olmadan esir tutulduğu dışarıda. nomi gemisinin hızla su alSilivri Zindanı’na ‘tutuklu/ dığını bir vesile ile ifade etmahkum nakil aracı’ ile nakmiştim. O makaleyi yazarledildi. Fadıl Akgündüz’lerin ken Akgündüz’ün hiç birşey olmamış gibi çarserbest kaldığı bir adalet düzeninde 200’e yaşıya pazara karışacağına ihtimal vermemiştim. kın gazeteci mektup yazmaktan, kitap ve gazeHapiste iken Aydın Didim’deki Caprice Oteli’nin te okumaktan bile mahrum. Emre’nin yüreğimi genel kuruluna katılabilmesinden duyduğum paramparça eden bir sözünde geçen bir başka şaşkınlığı ifade sadedinde Akgündüz’e atıf yaphaktan daha mahrum mevkuf gazeteciler. mıştım. “Herhalde uçaklara dokunmayalım, bulutları DİYET BORCUNU SİİRT’TE ÖDER kucaklamayalım diye gökyüzünü bile çok göMeğer o makale ile AKP’nin adalet komisyorerek dikenli tellerle kapattılar.” Evet, Emre ve nu derekesine inen mahkemelerimizin aklıdiğer arkadaşlarımıza gökyüzüne bile bakmak na karpuz kabuğu sokmuşum. Akgündüz’ün iş yasak. âlemindeki yokluğunu hemen fark etmişler. 16 Nisan’da referandum var. AKP eserinle iftihar edebilirsin. Fadıl Akgündüz, Sedat Peker ve Galip Öztürk eline kolunu salSiirt’teki üç-beş bin seçmenin ‘evet’ demesini layarak dolaşırken gazetecilik mahkûm. ‘Uçurtistiyorlarsa gecikmeye tahammül yok. Tahliyemayı Vurmasınlar’ filminin AKP versiyonunu den kolay ne var! Hayal taciri Fadıl Akgündüz diçekecek cesur bir yönetmen çıkar mı bilmem. yet borcunu ödemek için yarından tezi yok soAmma velakin Emre Soncan gibi kalemini satluğu Erdoğan’a TBMM yolunu açan seçim bölmamış cesur ve mert gazeteciler getirecek bu gesinde alacaktır. korku imparatorluğunun sonunu. Akgündüzler sizin olsun bize Emreler, Mehmetler, İbrahimler, Siirt’ten bağımsız milletvekili adayı olduğu 2011 Cemaller, Bünyaminler yeter. seçimlerinde Erdoğan ve etrafındakilere ağır hakaretlerle dolu gazete ilanları veren Akgündüz Varsın söğüt kadar uzun olmasın boyumuz... 29 MART 2017 ÇARŞAMBA BARBAROS J. KARTAL 07 ANALİZ [email protected] Haçlılara kalsa… Paravan bir şirket vasıtasıyla eski bir generali tutuyorsunuz. Adam halifesi olmaya çalıştığınız İslam’ı kansere benzetiyor. Bu bile size engel olmuyor. Fethullah Gülen’i sınır dışı edecek bizim adımıza da Trump ile işleri kolaylaştıracak diye milletin parasını yediriyorsunuz. Adam neredeyse casusluktan daha göreve gelir gelmez istifa ediyor. Trump’ın bütün ekibi arkasından sövüyor. Yakında Amerika’yı terk edecek adam. Bitmedi. Bu kişi ile oturup otel lobilerinde gizli gizli adam kaçırmaca oynuyorsunuz. İllegal ve bir suç planı üzerinde pazarlık yapıyorsunuz. Görüşmeye şahit olan eski CIA direktörü gelen felaketi görüyor aman bu pislik bana bulaşmasın diye gidip konuşmayı deşifre ediyor. Yüz üstü bırakılmak bir yana yakında hakkınızda yasal takibat bile başlayabilir. Devletin dışişleri bakanı ile kayınpederi cumhurbaşkanı olan enerji bakanı rezil oluyor. RUSYA’NIN HABERİ YOK! ABD’de tutuklu bulunan hayırsever dostunuz hukuk ekibine Trump’ın dostu kallavi isimleri alıyor. Bunların bir hırsız ile ilgili bir dava için gelip sizi ziyaret ettikleri ortaya çıkıyor. Neden sizinle görüştükleri sanki hiç sorulmayacak zannediyorsunuz. Rusya ile kriz bitti diyorsunuz. Rusya’nın bundan haberi yok. Sizin düşman ilan ettiğiniz gruplarlarla beraber halay çekiyor. Bu gruplara ABD ile ortak destek operasyonu yapıyor. ABD masumları bombalıyor. Gıkınızın çıktığı yok. ‘CASUSLUK’ AĞINIZI GÖRMÜYORLAR MI? Almanya’ya “bunlar terörist” diye imamlarla, ajanlarınızla gizli gizli takip edip fişlediğiniz insanların belgelerini veriyorsunuz. Adamlar bizim ülkemizde böyle casusluk yapamazsınız kimseyi fişleyemezsiniz diye sizi deşifre ediyor. Üstüne üstlük sizin hedef gösterdiğiniz insanları uyarıyorlar “aman dikkatli olun” diye. Milletin vergileri ile maaş alan imamları, ataşeleri örgütlüyor casusluk teşkilatı kuruyorsunuz. Bütün işleriniz deşifre olduğu gibi acemi hafiyeleriniz “istenmeyen adam” ilan ediliyor. Apar topar bulundukları ülkeyi terk etmek zorunda kalıyorlar. Hem de yalanlar söyleyerek. HER GÜN YENİ BİR ÜLKEYLE KRİZ Bulgaristan’da seçimlere müdahil oluyorsunuz. Bakanlarınızın ülkeye girişi iptal ediliyor. Geçen seçimlerde oy patlaması yapmış Türk Rusya ile kriz bitti diyorsunuz. Rusya’nın bundan haberi yok. Sizin düşman ilan ettiğiniz gruplarlarla beraber halay çekiyor. 08 29 MART 2017 ÇARŞAMBA ANALİZ 07. SAYFADAN DEVAM kökenli vatandaşların desteklediği partiyi hırslarınız yüzünden dibe vurduruyorsunuz, üstüne üstlük desteklediğiniz parti de barajı geçemiyor. Bakanınız Hollanda’ya “sen kimsin beni konuşturmayacaksın” türünden kahvehane ağzı ile dikleniyor daha TV stüdyosundan çıkmadan uçuş izni iptal ediliyor. Türkiye Cumhuriyeti dışişleri bakanının bir ülkeye girilmesine izin verilmiyor. Bu rezalet daha geçmeden madem havadan olmadı deyip karadan fetih için başka bir bakanı görevlendiriyorsunuz. Konvoyunun önü kesiliyor. Yürümesine dahi izin verilmiyor. Neye rağmen. Başbakan’ın Hollanda’da seçimler bitene kadar o ülkeye gitmeyi düşünmüyoruz demesine rağmen. İngiltere parlamentosu bir rapor yayınlıyor. Darbe ile ilgili iddialarınız bir kez daha çürüyor. Onca belge-bilgi diye sunduklarınızın hiçbirinin ikna edici olmadığı kayda geçiyor. Orantısız icraatlarınız eleştiriliyor. Avusturya, İsveç, Norveç kendi ülkelerindeki çevirdiğiniz fırıldaklardan rahatsız oluyor, kayıtlarınızı önünüze koyuyor, bu işlere bir an önce son vermenizi istiyor. HERKES SİZDEN RAHATSIZ Avusturya, İsveç, Norveç kendi ülkelerindeki çevirdiğiniz fırıldaklardan rahatsız oluyor, kayıtlarınızı önünüze koyuyor, bu işlere bir an önce son vermenizi istiyor. 3. sınıf ülkelerde para ve ihale karşılığı insanlara zulüm etmek dışında bir şey beceremiyorsunuz. Daha fazla rezil olmadan, ülkeyi de rezil etmeden bu casusluk işlerine son veriniz. Bütün dünyada yaşayan TC vatandaşlarını zor durumda bıraktığınız gibi artık kendi sempatizanlarınızın da tepki göstermesi yakındır. Birisine terörist demek ve darbeyi planladılar demek büyük iddialardır. İspatlamanız gerekir. Bunu yapamazsanız her şey elinizde patlar. Türkiye’de bir savcı iki polisle bazı şeyleri yapabilirsiniz ama dünyada komik duruma düşersiniz. Yıldıray ile Ceren’in çabaları yetmiyor işte görüyorsunuz. Türkiye’de bir savcı iki polisle bazı şeyleri yapabilirsiniz ama dünyada komik duruma düşersiniz. ‘HAÇLILAR’ SİZİ NİYE DESTEKLEMİŞTİ? Şimdi “Haçlılar” size karşı değil mi? Bir de bu var! Ama şunun bir cevabı yok. AKP kapatılma davasında bütün AB’nin desteğini alırken, askeri vesayete karşı defalarca size destek verirlerken 12 Eylül referandumunda açıkça sizin yanınızda yer alırken, 367 saçmalığında bütün dünya sizi desteklerken, dergi kapaklarında dünyanın yeni yıldızı diye pozlar verirken, dünyanın en etkili isimleri arasında gösterilirken “Haçlıların” sizinle bir hesabı mı vardı ki sizi desteklemişlerdi? Hayır “Haçlılar” size savaş açmadı. “Haçlılara” ve yeni barıştığınız lobici dostlarınıza kalsa yıllarca görevde kalmanız onlar için daha ehven ama siz zavallı ev hanımlarına, fakir öğrencilere burs veren esnaflara, doktorlara, öğretmenlere velhasıl masum insanlara savaş açtınız. Başına gelenler ve gelecek olanlar bu yüzden… Bu Sırlar Dünyası kısmını men dakka dukka’yı dilinizden düşürmediğiniz için yazdım. Türkiye her gün yeni bir haberle rezil oluyor. Bunların çok azını iç kamuoyu biliyor. Bir-iki yer dışında haber bile olmuyor, o haberler de sınırlı bir kitleye ulaşıyor. O yüzden gelen felaket ve fırtınayı insanlar hiç bilemeyecekler. Bunların siyasi ve ekonomik etkileri görülüp ve çorap söküğü gibi ifşaatlar yaşanmaya başlayınca her şey dank edecek ama tabii ki geç olacak. 09 29 MART 2017 ÇARŞAMBA HABER İNCELEME AVRUPA KONSEYİ GENEL SEKRETERİ THORBJORN JAGLAND: AİHM’in ne kadar güçlü olduğunun sınavını veriyoruz MEHMET DINÇ STRAZBURG Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland, Konsey’in Türkiye üzerinden kendi demokrasi sınavını verdiğini şu sözlerle açıkladı: “Bu bir sınav, AİHM’in ne kadar güçlü olduğunun sınavı…” Ayrıca gazeteci ve seçilmişlerin iddianame dahi olmadan tutuklu kalmaları sebebiyle AİHM’in harekete geçeceğini söyledi. Türkiye’deki darbe girişiminden sonra yaşanan çok büyük insan hakları ihlalleri Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Venedik Komisyonu’nun yazdığı son raporlara da yansıdı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, uluslararası mekanizmalarla oluşturulmaya çalışılan ‘barış’ ortamlarında, bu kadar kısa sürede bu kadar çok hak ihlalinin yaşandığı görülmemişti. Jagland önceki gün yapılan Avrupa Konseyi’nin yerel ve bölgesel yönetimler kongresinde bu konuya değindi. Darbe bahanesiyle, işten atılanlar, cezaevlerinde yaşanan işkenceler, kapatılan okul- [email protected] lar, sağlık kurumları, medya kuruluşları ve özel şirketler için yasal güvence şartını hatırlattı. Bir bakıma bu yoğun insan hakları ihlallerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğunu ve AİHM’de cezasız kalmayacağını ifade etmiş oldu. AİHM DOSYA YÜKÜNDEN ÖTÜRÜ ZOR DURUMDA Jagland, Türkiye’de yaşanan toplu kıyımla ilgili yargı güvencesine atıfta bulundu: “Darbeden etkilenen insanların, haklarının savunulması önemli bir konu. Ben yargı değilim, durumla ilgili tek mahkeme var o da Avrupa İhsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ben onun yerine geçip hükümde bulunamam. Benim rolüm yargısal güvence sağlamaktır. İşkenceler, görevden uzaklaştırmalar, kapatılan medya kuruluşları, kapatılan okullar ve şirketler tüm bunlar için ve bireyler için yargısal gü- Benim rolüm yargısal güvence sağlamaktır. İşkenceler, görevden uzaklaştırmalar, kapatılan medya kuruluşları, kapatılan okullar ve şirketler tüm bunlar için ve bireyler için yargısal güvence şarttır. THORBJORN JAGLAND 10 29 MART 2017 ÇARŞAMBA HABER İNCELEME 9. SAYFADAN DEVAM vence şarttır. En baştan itibaren bunu dikkate alıyoruz. Türk mercilerine de ifade ettiğim gibi görevden alınanlar veya atılanlar için yargısal güvenceler gerekli.” Jagland bunun üzerine, Türkiye’de yeni kurulan KHK komisyonunun tek tek vakaları inceleyerek mağduriyetleri gidermesi gerektiğini, ardından sıralı itirazların Anayasa Mahkemesi ve AİHM’e gelebileceğini belirtti. Ancak diğer yandan AİHM’in dosya yükünden ötürü zor durumda olduğunun altınız çizdi ve Türkiye’den gelebilecek yüz binlerce dava karşısında kurumun tamamen bloke olabileceğini ekledi. Hali hazırdaki dosya yüküne bakıldığında bir davanın sonuçlanması, 50 yılı bulabilecek. ÂDİL YARGILAMA İHLALİ SEBEBİYLE AİHM MÜDAHALE EDEBİLİR 15 Temmuz’dan sonra tutuklanan 160 gazeteci ve 60’a yakın belediye başkanı ve başkan yardımcısının, yerel veya ulusal mahkemelerde henüz yargılanmaması genel sekreter Jagland’ın dikkat çektiği konulardan bir diğeri. Gazeteciler ve halk tarafından seçilmişlerin, demokrasinin işleyişi açısından son drece önemli olduğunu vurgulayan Jagland tutuklular hakkında iddianame dahi hazırlanmaması konusunda AİHM’in durumu ele alacağını ifade etti. İddianame hazırlanmaması ve uzun tutukluluk hâli, AİHS’in ‘âdil yargılama’ maddesinin ihlali anlamına geliyor. Jagland, Strazburg mahkemesinin bu konuda açık içtihadı olduğunu, “AİHM yargılamanın uzun sürdüğünü görürse iddianame yoksa dahi davaya müdahil olabilir” sözleriyle açıkladı. Avrupa Konseyi, Türkiye’nin göbekten bağlı olduğu bir kurum. Türkiye, Konsey’in insan haklarlı, eşitlik ve özgürlükler gibi değerlerine siyasiler, akademisyenler, hukukçular ve sivil toplum kuruluşlarıyla katkı sağlıyor ve bu değerlerin Türkiye’ye adapte edilmesi için çaba sarf ediyor. AKP’nin 2010’lara kadar gösterdiği olumlu performansla birlikte, şimdilerde ağzına geleni söylese de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bir zamanlar bu kurumun Parlamenterler Meclisi’nin başkanlık koltuğunda oturduğunu hatırlatmak gerekir. KONSEY’İN TEMEL İLKELERİ BELLİ Türkiye, Avrupa ile ipleri her geçen gün daha da gererken, ülkedeki Suriyeli göçmenleri koz olarak kullanmayı ve idam cezasını ara ara gündeme getirmeyi sürdürüyor. Fakat Konsey’in ve AİHS’in bu konudaki tavrı çok net. Bu konuyla 15 Temmuz’dan sonra tutuklanan 160 gazeteci ve 60’a yakın belediye başkanı ve başkan yardımcısının, yerel veya ulusal mahkemelerde henüz yargılanmaması genel sekreter Jagland’ın dikkat çektiği konulardan bir diğeri. 11 29 MART 2017 ÇARŞAMBA HABER İNCELEME 10. SAYFADAN DEVAM ilgili Genel Sekreter Jagland şu ifadeleri kullandı: “Hiçbir üye devlet idamı uygulayamaz, bazı maddelerin istisnası yoktur. Örneğin OHAL’de idamı istisna olarak uygulayamaz, işkence yapılamaz 4. madde (kölelik, zorla çalıştırma), 7. madde (yasa olmadan ceza verme) gibi maddeler OHAL’de dahi olsa istisna kabul edilemez. Eğer bir devlet idam getirirse, üyelik durumu gündeme gelir, mahkeme ölüm cezasını uygulamaya kalkarsa AİHM iptal eder. Buna rağmen idam uygulanırsa üyelik biter. Bu çok net, Konsey’in temel ilkesi, bundan kurtuluş yok, geriye dönüş yok.” İKİYÜZLÜLÜĞÜN HERKES FARKINDA Strazburg’da Jagland’ın katıldığı yerel yönetimler kongresinde söz alan Kocaeli Belediye Başkanı Nevzat Doğan, Jagland’ın bu sözleri üzerine 3 milyon göçmene ev sahipliği yapıldığını hatırlatıp Hollanda ve Almanya ile yaşanan krizi gündeme taşıdı. Jagland ise, miting ve toplanma hakkının demokratik toplumlarda en doğal hak olduğunu ancak yabancı bir ülkeye giderken o ülkenin yetkilileriyle işbirliği içerisinde bu hakkın kullanılmasının demokrasinin gereği olduğu cevabını verdi. Jagland yine konuyla ilgili olarak, “Türkiye’de gerçekleşecek referandumda 1,4 milyon çifte vatandaş Almanya’da oy kullanma hakkına sahip. Diğer taraftan bilgilendirme ve toplanma özgürlüğüne de sahipler. Üye devletler bunu dikkate almalı fakat yaşadıkları ülkenin yasalarına uyma zorunlulukları da var. Dışardan atlayıp gelip serbestçe miting düzenlenmesi söz konusu olamaz. Bu organize ve işbirliği içinde olmalı. Demokrasi anarşi ve terör değildir. Karşılıklı anlaşma çerçevesinde olmalı” ifadelerini kullandı. Jagland ayrıca, “Tek çözüm diyalog ortamı. Farklı çözümler bulunabilirdi, örneğin Türk siyasilerin Hollanda’daki seçimlerden sonra gelmeleri daha iyi bir çözüm olabilirdi” dedi. Kocaeli Belediye Başkanı Nevzat Doğan, Avrupa Konseyi salonlarında Avrupa ülkelerine girmeye çalışırken engellenen bakanların hakkını savunurken, Türkiye’de hapishanelerdeki binlerce suçsuz, delilsiz, iddianamesiz insandan, işinden olan 100 binlerden bahsetmedi. Kocaeli’ndeki hapishaneler de dâhil olmak üzere, işkencelerden ve hukuksuz muamelelerden de bahsetmedi. Avrupa’dan toplanma özgürlüğü konusunda hak talep ederken, Türkiye’deki özgürlüklerin hunharca çiğnenmesinden, hakların acımasızca ihlal edilmesinden bahsedilmemesi, bir tutarsızlık olarak Avrupalı siyasilerin gözünden kaçmıyor elbette. “Dışardan atlayıp gelip serbestçe miting düzenlenmesi söz konusu olamaz. Bu organize ve işbirliği içinde olmalı. Demokrasi anarşi ve terör değildir. Karşılıklı anlaşma çerçevesinde olmalı.” 12 29 MART 2017 ÇARŞAMBA HABER ANALİZ ADEM YAVUZ ARSLAN [email protected] | @ademyarslan TRUMP’IN ERDOĞAN’DAN ALMASI GEREKEN DERSLER Daha önce bu köşede ABD Başkanı Donald Trump’ın icraatları, özellikle de medya ve yargı ile kavgasından hareketle ‘bu gördüklerim bende dejavu hissi uyandırıyor’ demiş ve Erdoğan ile Trump arasındaki ‘mantalite benzerliklerine’ dikkat çekmiştim. Düşünsenize, ABD’den bir din adamını kaçırmayı planlıyorlar. Tamam, ABD eskiden ‘Vahşi Batı’ydı ve bu tip ‘haydutluklar’ çok yaşandı. Takip eden süreçte ilginç gelişmeler oldu. Olayın siyasi boyutu bir yana hukuki sonuçları mutlaka olacaktır. Kaldı ki ABD medyasına yansıyan kulis haberlerine göre Flynn ile FBI arasında bir anlaşma olmuş. Bu durumda Flynn, FBI’ın işine yarayacak bilgiler vermis demektir ki Türkiye gündemini meşgul edecek yeni gelişmeler sürpriz olmaz. Trump medya ve yargı ile savaşını sürdürüyor ancak ağır hasarlar aldı. Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn’i Rusya ile olan ilişkileri nedeniyle feda etti. Gerçi Trump, Flynn’in ‘kellesini vererek’ kurtulmuş değil. Zira Flynn skandalı her geçen gün daha da dallanıp budaklanıyor. Görünen o ki Flynn ve Trump’ın kampanya ekibindeki kişilerin ilişkileri bilinenden çok öte. Bu arada geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan yeni detaylara göre Flynn ve AKP kurmayları (Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Enerji Bakanı Berat Albayrak) Fethullah Gülen’i kaçırmayı tartışmışlar. Ancak o eskidendi. Trump’a geri dönersek. Beyaz Saray’ın mutlu olmadığı ortada. Zira Trump, Müslümanlara yönelik seyahat yasağının iki kez yargıdan dönmesinden sonra ‘ObamaCare’ olarak bilinen sağlık reformunda da başarısız oldu. Kendi partisini bile ikna edemedi. Wall Street Journal ve CNN’nin gündeme taşıdığı bu olay bile başlı başına bir skandal. Şimdi sırada ünlü ‘vergi vaadi’ var ki kulisler orada da istediğini alamayabileceğini gösteriyor. BU TİP HAYDUTLUKLAR ‘VAHŞİ BATI’DA YAŞANIRDI! Üstelik medya yeni başkanın canını fena yakıyor. Can yakıcı sorularla Trump’ı hırpalıyorlar. 13 29 MART 2017 ÇARŞAMBA HABER ANALİZ 12. SAYFADAN DEVAM Trump ve ekibinin Washington’a hâkim olan ‘yönetememe’ ve ‘sözüne güvenilmeme’ krizini aşmak için arayışta olduğu muhakkak. TRUMP DERSİNE ÇALIŞMIYOR Ancak görünen o ki Trump ya da danışmanları derslerine iyi çalışmıyorlar (!). Halbuki önlerinde Tayyip Erdoğan ve Türkiye örneği var ama bu tecrübeyi göz ardı ediyorlar. Mesela Trump en büyük hatayı medyayla ilk günden kavgaya girişerek yaptı. Tamam, kampanya döneminde kavga etmesi normaldi, Erdoğan’da öyle yapmıştı fakat iktidara geldikten sonra durum değişmeliydi. Erdoğan’ın yaptığı gibi ‘gizli ajandasını’ saklaması gerekiyordu. Sonra ‘daha çok demokrasi’ ‘şeffaflık’ ve ‘özgürlük’ vaatlerinde bulunup, hatta üst üste bu yönde icraatlar yapıp liberallerin, azınlıkların, çeşitli grupların desteğini alması lazımdı. Sonra yavaş yavaş kendi medyasını inşa etmesi gerekiyordu. Kamu gücünü kullanarak bazı medya gruplarını yandaş iş adamlarına sattırmak da önemli bir adımdı. Ardından el değiştiren bu medya gruplarına ‘danışmanları’ yayın yönetmeni olarak atamak, yazar yapmak da vardı. Sonra muhalif medya gruplarının gelir kapılarını kesecek adımlar atmak gerekirdi. Bırakın kamuyu, reklam veren özel sektör şirketlerini bile baskı altına almaları lazımdı. Vergi soruşturmaları ile biat etmeyen medya gruplarının nefesini kesmek gerekiyordu. Bir yandan tabi olmayan gazetecileri kişisel olarak hedefe koyup onları yıpratırken öte yandan yandaş olanları ödüllendirmeniz gerekirdi. Mesela Air Force One’a sadece yandaş olanları almalılar ki mesaj hede- fine ulaşsın. Kamu ihaleleri ile zengin ettikleri yandaş işadamlarına yeni medya grupları vermeleri de gerekirdi. Sonra uyduruk gerekçelerle muhalif gruplara tek tek el koymaları da lazımdı. Halkın vergilerinden maaşlarını ödeyecekleri 100 bin civarında troll de istihdam etmeleri gerekiyordu. Bunlar hem sanal âlemde propagandalarını yapacaklar hem de muhalif gazetecileri tehdit edecek, yıpratacaklar. Bu arada unutmadan bakanları da uyarmak lazım; troll hesaplarla gerçek hesaplarını karıştırmamalılar, sonra ortaya komik görüntüler çıkabiliyor. Gazetelere el koymak, yandaş medya grupları inşa etmek yetmiyor, bir de o kurumlara ‘Alo Fatih’ler atamak lazım. Olur da, kazara hoşlarına gitmeyen bir haber çıkarsa telefonda ağlatabilmeleri lazım babası yaşındaki adamları. Sonra yandaş yargı kurup her şeye rağmen can sıkan deli fişek gazeteciler olursa hepsini hapse attırmak lazım. Twitter’da bile muhalefet etmeye kalkana öyle cezalar verdirmeliler ki kimse eleştirmeyi aklından bile geçirmemeli. Hatta koruma ve danışmanların biat etmeyen gazetecilere fiilen saldırması lazım ki diğerleri de korksun. Dediğim gibi, Trump ve ekibi medyayı susturmak, yönetmek istiyor ama bunun için derslerine çalışmıyorlar. Önlerinde Tayyip Erdoğan örneği var. Adım adım bir ülke medyası nasıl ele geçirilir, gazeteciler nasıl susturulur tecrübeyle sabit. Yapmaları gereken bu tecrübelerden istifade etmek.! 14 29 MART 2017 ÇARŞAMBA HABER ANALİZ 13. SAYFADAN DEVAM ‘TUTUKLAMA’YA DAİR KISA BİR NOT Geçtiğimiz hafta içinde benimle birlikte Ekrem Dumanlı ve Faruk Mercan’a Hrant Dink Cinayeti kapsamında ‘tutuklamaya yönelik yakalama’ kararı çıkarıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Büro savcılarından Gökalp Kökçü’nün tutuklama talep yazısında şöyle bir ifade var; ‘’Soruşturmanın tutuklu şüphelisi Ercan Gün, 30 Ocak 2007’de Zaman gazetesinde halen yurt dışında kaçak olarak bulunan FETÖ’nün medya tetikçileri Ekrem Dumanlı, A.Yavuzarslan ve Mehmet Faruk Mercan ile örgüt içerisinde ‘abi’ konumda bulunan avukat Halil İbrahim Koca ile buluşmuş, kendisine haber olarak yayınlayacağı görüntüler burada verilmesine rağmen, görüntülerin Samsun Jandarma Komutanlığında çekildiği algısı yaratılması için Samsun’a gönderilmiştir.’’ Bu bir cümleye dayanılarak hakkımda ‘silahlı terör örgütüne üye olma’ ve ‘kasten öldürme’ suçlamasıyla tutuklama kararı verilmiş. Hani derler ya ‘neresini düzelteyim’. Bir ‘hukuk adamı (!)’nın ülkenin tanıdığı bildiği saygın gazeteciler için ‘tetikçi’ deme terbiyesizliğinde bulunmasına hiç girmiyorum bile. Onun değerlendirmesini hukukçular yapacaktır. Ayrıca, savcı çok ağır ithamlarda bulunduğu kişinin adını bile doğru yazmaktan aciz. Ancak kamuoyuna açıklama ve tarihe not olsun diye şuraya yazıyorum; Sayın Kökçü, Neyden bahsettiğiniz hakkında hiçbir fikrim yok. Böyle bir toplantı ya da buluşma olmadı. Dolayısıyla olmamış bir toplantıya katılma şansım yok. Ekrem Dumanlı ve Faruk Mercan ile aynı medya kurumlarında çalışmışlığımız var. Fakat bahsi geçen avukatı tanımadığım gibi adını da ilk kez duydum. Tutuklama talebinde ‘aranmasına rağmen bulunamadı’ türü bir ifadeniz var. Oysa, 2014 Mayıs’ından bu yana yurt dışı seçmen kütüğüne kayıtlıyım. Adresim ve bilgilerim tüm devlet kurumlarında var. Elçilik üzerinden mahkeme evrakları da geliyor. Gerçi ‘olmayan bir toplantı’ üzerinden gazetecilere tutuklama kararı aldıran bir savcı adres manipülasyonu yapmış çok mu? Avukatım da tutuklu olduğu için mahkemede yapamayacağım savunmayı buradan yapıyorum: “Savcının neyden bahsettiği hakkında en ufak bir fikrim yok. Ben de öyle bir toplantıya katılmadım. Bahsedilen görüntüyü televizyonda gördüm. Dink Cinayeti’ne dair kitap yazdım, siz savcıların bulması gereken bilgi ve belgeleri yayınladım. 22 yıldır sadece gazetecilik yapıyorum. Gazetecilik de suç değildir. Başka da diyeceğim yoktur.” 15 29 MART 2017 ÇARŞAMBA DOSYA DR. SERDAR EFEOĞLU İflah Olmaz Bir Darbeci TALAT AYDEMİR Türkiye, 15 Temmuz’da hala aydınlatılamayan ve Almanya ve İngiltere istihbaratlarının açıklamalarından sonra daha da karmaşık hale gelen başarısız bir darbe girişimi yaşadı. Bundan yaklaşık elli beş yıl önce de bu şekilde iki başarısız darbe girişimi olmuş, cuntacılar emellerine bu yolla ulaşmak istemişlerdi. Cumhuriyet döneminin ilk askeri darbesi olan 27 Mayıs’ın başarılı olması, ordu içindeki şahin kanadı kısa bir süre sonra harekete geçirdi. 27 Mayısçılar ise orduda büyük bir tasfiyeye girişerek “Demokrat Parti’ye yakınlık” bahanesiyle 275’i General olmak üzere 5.000 civarında subay ve astsubayı emekliye sevk ederek Generallerin yüzde 90’ını, Albayların yüzde 55’ini, Yarbayların yüzde 40’ını tasfiye ettiler. TALAT AYDEMİR VE ALBAYLAR CUNTASI Bu sırada “Albaylar Cuntası”, Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir’in liderliğinde örgütlenmişti. Cuntacılara göre seçimler istikrar getirmeyecek ve reformlar yapılamayacaktı. Aydemir’in düşünceleri üst düzey birçok komutan tarafından benimsenerek bir protokol kabul edilmişti. 21 Ekim Protokolü’ne göre TBMM toplanmadan TSK yönetime el koyacak ve MBK dağıtılacaktı. Bunun üzerine Çankaya Köşkü’nde Cemal Gürsel liderliğinde toplanan kuvvet komutanları ve parti liderleri, partilerin cumhurbaşkanlığı için Aydemir savunmasında, amacına ulaşmayan her ihtilalin yeni ihtilaller doğuracağını söylüyordu. Yargılamalar sonunda Talat Aydemir ve Fethi Gürcan için idam kararı verilerek 26 Haziran 1964’de Gürcan, bir hafta sonra da Aydemir idam edildi. aday göstermemesini, Gürsel’in cumhurbaşkanı seçilmesini, Yassıada mahkûmları için af çıkarılmamasını kararlaştırdılar. Mutabakata varılan bir husus da İsmet İnönü’nün Başbakan olmasıydı. Burada cuntanın gücünün zirvesindeki MBK’ya tesir edebilmesi ilginçtir. Böylece normal bir devlet işleyişinde olmayan bir ilişkiler ağı ortaya çıkmıştır. TBMM’nin Cemal Gürsel’i Cumhurbaşkanı seçmesi ve 16 Kasım 1961’de İnönü’nün başbakanlığında CHP-AP koalisyon hükümetinin kurulması ortamı yumuşatsa da bu durum uzun sürmedi. Bazı milletvekilleri Yassıada mahkûmları için af teklifi verince, darbe söylentileri yeniden ortaya çıktı. 19 Ocak 1962’de Aydemir ve grubu, Genişletilmiş Komutanlar Toplantısı’nda emir komuta zinciri içinde yeni bir darbeden yana tavır koydu. 16 29 MART 2017 ÇARŞAMBA DOSYA 15. SAYFADAN DEVAM Bu sırada darbe söylentileri tepkilere neden oluyor, bazı politikacıların ordu ve subay aileleri aleyhinde sözler sarf etmesi gerginliği artırıyordu. Başbakan İnönü; askeri birlik, Harp Okulu ve Harp Akademileri’ni ziyaret ederek tansiyonu düşürmeye çalıştı ise de başarılı olamadı. Ziyaretlerden sonra darbeciler 28 Şubat’tan önce emir komuta zinciri içinde yönetime el koymayı kararlaştırdılar. Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, İnönü ile görüşerek tedbir alınmasını istedi. İnönü de cuntacıların cezalandırılması gerektiği düşüncesindeydi. Darbeye karşı olan üst komuta kademesi ise darbeci albayları tayinle Ankara’dan uzaklaştırmaya karar verdi. Cüneyt Arcayürek’e göre bu sırada Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Talbott, Aydemir’le görüşerek ABD ile ilgili görüşlerini öğrenmeye çalışmıştı. Eğer bu bilgi doğru ise Aydemir cuntasının ABD tarafından bile dikkate alındığı anlaşılmaktadır. Aydemir darbe yapma nedenlerini, 27 Mayıs’ın amacına ulaşamaması, MBK’nın kendi içinde bölünmesi, ordu ile halkın karşı karşıya gelmesi ve reformların yapılmayışı ile açıklıyordu. Cuntacıların 20-21 Şubat gecesi harekete geçeceği duyumları alınmış ve bazı komutanlar birlikleri için alarm vermişti. Aydemir’in bu girişimden haberi olmadığı anlaşılınca alarm durumu kaldırıldı. 21 Şubat gecesi Genelkurmay’da yapılan toplantıda tayinlerin mutlaka yapılması kararlaştırıldı. Aydemir bu subayların tayinlerinin durdurulmasını da içeren bir muhtıra verse de istekleri kabul edilmedi. Burada ilginç olan Genelkurmay’ın darbeci subaylarla pazarlık yapmaya devam etmesiydi. Aydemir’in tepkisi, Harp Okulu’nu alarma geçirmek oldu. Hükümet tarafından Çubuk ve Polatlı’dan getirilen birliklerin komutanları da Aydemir’in emrine girdi. Birliklerin Meclisin kapısına kadar gelmesi birçok milletvekilinin Ankara’yı terk etmesine neden oldu. Aydemir bu güvenle; tayin edilen subayların görevlerine iade edilmesini, 200 milletvekilinin milletvekilliğinin düşürülmesini ya da Meclisin feshedilmesini ve Anayasada bazı değişikliklerin yapılmasını istedi. Darbecilerden Binbaşı Fethi Gürcan, olaylar üzerine Çankaya’da toplanan Başbakan, bakanlar ve siyasi parti liderlerini enterne etmeyi teklif etti ise de Aydemir bunu reddetti. İnönü bu gelişme karşısında “İşte şimdi kaybettiler” diyordu. Talat Aydemir ve üç arkadaşı gözaltına alınarak darbe teşebbüsü boşa çıkarıldı. Bu aşamada darbecilerin yargılanması gerekirken İnönü; Aydemir ve arkadaşlarını affetmiş, Aydemir dâhil olmak üzere 69 subay ve astsubay emekli edilmiştir. 22 Şubat olaylarından sonra AP, YTP ve CKMP, darbeciler af edilecekse Kayseri Cezaevi’ndeki Demokrat Partililerin de affını istediler. Bu durum koalisyonun bozulmasına neden oldu ve İsmet Paşa AP dışındaki partilerle yeni bir Hükümet kurdu. İKİNCİ DARBE TEŞEBBÜSÜ VE DARBECİLERİN SONU Tutuklanmaktan kurtulan darbeciler, yeni darbe tarihi olarak 20 Mart-20 Nisan arasına karar verdiler. Ancak bu tarihin öğrenilmesi üzerine darbeyi ertelediler. Genel kanaat, yeni bir darbe teşebbüsü olmayacağı şeklinde olsa da, cuntacılar emellerinden vazgeçmediler. İnönü ise milletvekillerini yeni bir darbeye karşı uyardı. Cuntacılar 21 Mayıs 1963’de ikinci kez harekete geçtiler. Darbeyi öğrenen Alpaslan Türkeş’in İnönü’ye haber vermesinden üç buçuk saat sonra darbe başlamıştı. Harp Okulu öğrencileri darbede aktif bir şekilde yer alarak birçok üst rütbeli subayı tutukladılar. Darbeciler, radyoevini ele geçirerek darbe anonsu bile yaptılar. Hükümet yanlısı güçler radyoevini ele geçirse de darbeciler burayı tekrar geri aldı. Ancak elektriğin kesilmesiyle radyo devre dışı kaldı. 15 Temmuz darbesinde aktif bir rol oynayan Akıncı Üssü’nden (1995’ten önceki adı olan Mürted Üssü, 15 Temmuz’dan sonra yeniden verildi) kalkan iki jet Harp Okulu yollarını bombaladı. Havacıların Hükümetin yanında yer alması, darbenin başarısızlığında önemli bir faktör oldu. Bundan sonra darbeciler kısa zamanda dağıldı. Aydemir bir eve saklanırken, Gürcan Batı Almanya Büyükelçiliği’ne sığındı. Gürcan’ın sığınma talebi reddedilerek diğer darbeci subaylar 17 29 MART 2017 ÇARŞAMBA DOSYA 16. SAYFADAN DEVAM ve Aydemir yakalandı. Bir kısmı Harp Okulu öğrencisi olmak üzere 1,500 kişi tutuklandı. 21 Mayıs olaylarında toplam 8 kişi öldü ve 26 kişi yaralandı. Bu olaydan sonra 200 subay ve 1,459 Harbiye öğrencisi tasfiye edildi. Tasfiyelerden sonra ordudaki general sayısı yirmiye kadar düştüğü gibi Harp Okulu iki dönem mezun vermedi. Darbecilerin yargılanmasına Haziran ayında başlandı. Aydemir savunmasında, amacına ulaşmayan her ihtilalin yeni ihtilaller doğuracağını söylüyordu. Yargılamalar sonunda Talat Aydemir ve Fethi Gürcan için idam kararı verilerek 26 Haziran 1964’de Gürcan, bir hafta sonra da Aydemir idam edildi. Aydemir olayı değerlendirildiğinde darbeye inanan subayların amaçlarından kolay kolay vazgeçmediği görülmektedir. Özellikle 27 Mayıs’ın emir komuta zinciri içinde yapılmamasına rağmen başarılı olması, birçok subayı motive etmiştir. Darbecilerin ortak özelliği, kötü gidişatı askerî yönetim vasıtasıyla düzelteceklerine inanmalarıdır. Bu teşebbüslerde MBK, Genelkurmay Başkanlığı ve başında İnönü’nün bulunduğu Hükümetlerin büyük bir zaafı görülmektedir. Sivil bir Hükümete rağmen askerin ağırlığının devam etmesi, cuntacıları cesaretlendirmiştir. İsmet Paşa’nın Aydemir’e karşı affedici bir yaklaşım benimse- mesi, 22 Şubat’tan sonra yeni bir teşebbüsün ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Cuntacılarla ilgili bazı bilgiler alınsa da, istihbarat zaafının da olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle ilk teşebbüs sonrasında ikinci bir darbeye nasıl kalkışılabildiğinin sorgulanması gerekir. Ayrıca Demokrat Parti’ye yakınlık bahanesiyle binlerce subay ordudan atılırken asıl darbecilerin ordu içinde varlığını sürdürerek iki defa darbe teşebbüsünde bulunmaları dikkat çekicidir. 15 Temmuz darbesi gibi Aydemir’in darbe teşebbüsleriyle ilgili olarak da birçok karanlık nokta vardır. Cuntacıların düşünceleri bilinmesine rağmen iki teşebbüse de engel olunamaması akıllarda birçok soru işareti bırakmakta, özellikle İsmet Paşa Hükümeti’nin orduyu yeniden şekillendirme düşüncesi akla gelmektedir. Bu olaylarda en büyük mağduriyetlerden birisini de komutanlarının emriyle hareket eden Harp Okulu öğrencilerinin yaşaması da üzücü bir durumdur. Kaynaklar: T. Börklüoğlu, 27 Mayıs Müdahalesi Sonrası Türkiye’de Asker Siyaset İlişkileri, ÇÖMÜ SBE Yüksek Lisans Tezi, 2010; Y. Demir, “Albay Talat Aydemir’in Darbe Girişimleri”, ÇTTAD, 2006; D. Çakmak, “Türkiye’de Asker-Hükümet İlişkisi: Albay Talat Aydemir Örneği, Akademik Bakış, S. 2, 2008. Birliklerin Meclisin kapısına kadar gelmesi birçok milletvekilinin Ankara’yı terk etmesine neden oldu. Aydemir bu güvenle; tayin edilen subayların görevlerine iade edilmesini, 200 milletvekilinin milletvekilliğinin düşürülmesini ya da Meclisin feshedilmesini ve Anayasada bazı değişikliklerin yapılmasını istedi. 29 MART 2017 ÇARŞAMBA 18 HABER YORUM ERHAN BAŞYURT | [email protected] ‘Uluslararası Bilirkişi Raporları’ zulmü tespit ediyor İngiliz Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi geçtiğimiz hafta ‘Türkiye Raporu’nu yayınladı. Raporun “15 Temmuz darbesini kimin yaptığı hale tespit edilmiş değil” kısmı kamuoyunda çok tartışıldı. Ama daha önemli olan raporda yer alan insan hakları ihlalleri, işkencelerin, yargısız infazların, yargının taraflılığının kayda geçmiş olması… şarısız darbe girişiminin muhaliflere yönelik nasıl bir ‘siyasi temizlik’ ve ‘sivil darbe’ aracına dönüştürüldüğünü gösteriyor… *** BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin yeni yayınlanan Türkiye Raporu da aynı şekilde Türkiye’deki hukuksuzluklar ve yoğun hak ihlallerine yer veriyor. Özellikle terör örgütüyle mücadele adına Kürt halDarbeyi yapan komuta kademesi halen belli dekına yönelik insan hakları ihlalğil, hükümetin iddiaları ispalerine yer veriyor. ta dayanmıyor ama yüzbinlerce insan fişlemelere dayalı olaDarbeyi yapan komuta 300 bin insanın nasıl göçe zorkademesi halen belli rak sosyal soykırıma maruz tulandığını, sivil yerleşim merdeğil, hükümetin iddia tuluyor. kezlerinin nasıl yerle bir ediları ispata dayanmıyor liğini uydu resimleriyle delilli *** ama yüzbinlerce insan ortaya koyuyor. fişlemelere dayalı olarak İnsan Hakları İzleme Komitesi sosyal soykırıma maruz *** (HRW), Uluslararası Af Örgütutuluyor. tü (Amnesty International), Tüm bu raporlar, iktidarın züSınır Tanımayan Gazeteciler lümlerini ve hukuksuzluklaÖrgütü (RSF)’nin Türkiye’de rını ‘uluslararası bilirkişi raporları’ olarak kayda medya özgürlüğünün nasıl keyfi yok edildiğine, geçiriyor. gazetecilerin ifade ve fikir hürriyetine aykırı şeTüm bu belgeler, ‘sosyal soykırım’ yaparak zakilde tutuklandığına dair son Türkiye raporları da man aşımı olmayan insanlık suçu işleyen iktidar uluslararası önemli ‘Bilirkişi Raporları’… mensupları ve bürokratlarının er ya da geç önü*** ne konacak. Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu’nun son *** Türkiye Raporu da, Türkiye’de yargı bağımsızlığıTürkiye’de olmasa bile uluslararası mahkemelernın olmadığını, özel mahkemelere atanmış yande, AİHM’de, Lahey’de, Tahkim mahkemelerinde daş hâkim ve savcılar eliyle hukukun ayaklar altınhesap vermek zorunda kaldıklarında, aleyhlerinde da çiğnendiğini ortaya koyuyor. çok önemli belgeler haline gelecek. Venedik Komisyonu, hâkim teminatının yok edil*** diğini, HSYK’nın tarafsızlığını büsbütün yitirdiğini, tutuklanan hâkim ve avukatlara dikkat çekerek Pervasız şekilde kendi halkına zülüm ve işkence dile getiriyor. edenler, dünyanın dört bir yanında casusluk faaliBöyle bir yargılamadan adalet çıkmaz, adil bir yargılama da yapılamaz… yeti yürütüp, insan kaçırmaya yeltenenler yaptıklarının bedelini ağır ödeyecekler. Venedik Komisyonu Raporu’nu tutuklanan Anayasa Mahkemesi üyeleriyle, BM Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin hâkiminin tutuklanması da teyit ediyor… *** *** Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Raporu da, ba- Ne yazık ki kaybeden ülkemiz olacak ve onların keyfi yönetimleri nedeniyle halkımız olacak… “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizleri de helak etme Allah’ım…” demekten gayrı, maalesef, elimizden bir şey gelmiyor... 29 MART 2017 ÇARŞAMBA 19 SPOR DOSYA EFE YIĞIT [email protected] BIR MARKA OLARAK FUTBOL Futbol bir marka değeri midir? Kimilerine göre evet, kimilerine göre hayır. Buradaki tarafınız, çoğunlukla ülkesine göre değişir. İspanya, İngiltere, Brezilya ve Arjantin’de yaşıyorsanız, futbol bir marka değerdir. ABD veya Japonya’da yaşıyorsanız futbol sadece bir oyundur. Ancak futbolu sadece oyun olarak görenler son yıllarda iyiden iyiye azınlığa düştü. Futbol artık her şeyden önce bir marka değeri. İngiltere Premier Lig bir mücadele arenası olmasından çok bir ‘marka’, aynı şekilde İspanya’dan Real Madrid ve Barcelona birer ‘marka’. Messi, Ronaldo, David Beckham gibi oyuncular oynadıkları futbolu ‘markalaştırdılar’. İNGİLTERE İSPANYA FARKI Premier Lig’i La Liga’dan ayıran en önemli özellik, kulüp sahiplerinin milyarder Arap, Rus ve ABD’li işadamları olması. 2003 yılında Rus milyarder Roman Abramovich’in Chelsea’yi satın almasıyla Ada futbolunun dev kulüpleri bir bir yabancılara satıldı. Zengin sahiplerinden dolayı Premier Lig toplamda La Liga’dan daha değerli oyuncu- ları bünyesinde barındırıyor. Premier Lig’in piyasa değeri 4,9 milyar Euro olarak hesaplanırken, La Liga’ya biçilen değer 3,6 milyar Euro. Premier Lig’de zenginlik sıralamasında ilk sırada Manchester City gelirken, bu takımı Chelsea, Arsenal ve Manchester United izliyor. La Liga’nın durumunda ise Real Madrid – Barcelona ikilisi ve diğerleri şeklinde bir bölünme var. Bu takımlara kısmen son yıllarda Atletico Madrid eklense de, Real Madrid – Barcelona ikilisi piyasa değeri olarak açık farkla önde. Real Madrid’in 758 milyon Euro, Barcelona’nın 753 milyon Euro piyasa değerine karşılık A. Madrid’in değeri yalnızca 500 milyon Euro. 212 ÜLKEDE YAYINLANAN LİG Marka değerinin bir başka ölçüsü ise yayın gelirleri. 1992’de özel bir statüyle kurulan ve dünyanın tartışmasız en heyecan verici futbolu oynanan Premier Lig, dünya genelinden izleyici çekmesiyle de ünlü. Bu ligin yıllık yayın bedeli sadece İngiltere için 2,4 milyar Euro. Tam 212 ülkede ya- 20 29 MART 2017 ÇARŞAMBA SPOR DOSYA 19. SAYFADAN DEVAM yınlanan Premier Lig’in yayın geliri toplamda 5 milyar Euro’yı buluyor. Ronaldo’lu, Bale’li, Messi’li, Neymar’lı La Liga’nın yıllık yayın bedeli ise 983 milyon Euro. Sadece Barcelona-Real Madrid derbisi bile Dünya Kupası finali kadar seyirci çekiyor tüm dünyada. İkili El Clasico’da karşı karşıya geldiğinde sadece İspanya’da değil, dünyanın birçok ülkesinde hayat duruyor. DEĞER NASIL KORUNUR? Marka değeri olmak kadar, bu değeri korumak da önemli. Premier Lige transfer olmak için ‘milli olma’ şartı bulunuyor. Öyle her oyuncu transfer edilemiyor. Kaliteden taviz verilmiyor. Bundan dolayı takımların güç dengesi birbirine yakın. Her yıl en az 4 takım şampiyonluk yarışı veriyor. Premier Lig ‘zenginler topluluğu’ olmasına karşılık, Real Madrid ve Barcelona sayesinde yıldız oyuncuların toplandığı yer İspanya. İki kulübün zengin mali yapısının yanı sıra başarısı da bu tercihte rol oynuyor. Transfer tarihinin en pahalı isimleri Real Madrid ve Barcelona’yı tercih ediyor. Yıllarca dünyanın en pahalı transferlerine Real Madrid imza attı. Çok uzun yıllar sonra ilk kez bu sezon en pahalı oyuncu transferinde ilk sıraya Premier Lig ekibi Manchester United yükseltti. United, Juventus’tan Paul Pogba için tam 105 milyon Euro bonservis ücreti ödedi. (Futbol otoriteleri bu bedelin karşılığının sahaya yansımadığı görüşünde.) Premier Lig’de yıldızı parlayan oyuncular Real Madrid ve Barcelona yolunu tutuyor. Real Madrid, Tottenham’dan Gareth Bale için 100 milyon Euro ve M. United’den Christiano Ronaldo için 94 milyon Euro bonservis öderken, Barcelona Liverpool’dan Luis Suarez için 81 milyon Euro ödedi. Bu yatırımların karşılığı olarak son 3 yılda Şampiyonlar Ligi kupası Real Madrid ile Barcelona arasında gidip geliyor. ÜLKELERİNİN DE REKLAMINI YAPIYORLAR Ronaldo, Messi, Neymar, Suarez, Zlatan İbrahimoviç, Gareth Bale gibi yıldızlar hem bulundukları takıma katkı sağlıyor hem de ülkelerinin adını tüm dünyaya duyuruyor. Bugün Portekiz ismi duyulunca akla gelen isim Ronaldo, Galler deyince Gareth Bale oluyor. Messi adı neredeyse Arjantin’in şuan için dünyada tek markası olmuş durumda. Keza İbrahimoviç adı, tek başına İsveç futbolunun önüne geçmiş bulunuyor. Marka değeri oluşan bir başka takımlara Almanya’dan Bayern Münih’i, İtalya’dan Juventus’u eklemek gerekiyor. Bu takımlar liglerini domine ederken, Avrupa kupalarında başarılı oluyorlar. Özellikle Bayern Münih, son yıllarda Avrupa’da en çok yükselen değerlerin başında. TÜRKİYE MARKALARINI HUNHARCA HARCARKEN Peki, bizde durum nedir? Acı ama kocaman bir sıfır. 2000’li yıllarda oluşan iki markamız vardı: Galatasaray ve Hakan Şükür. Galatasaray giderek sıradanlaşırken, Hakan Şükür’ün futbolu bırakmasıyla bu iki marka değerimiz kaybolmuştu. Son dönemde Arda Turan çıktı. Atletico Madrid’de yükselen bir değer iken yanlış bir tercihle Barcelona’ya gitti. Evet, Barcelona dev bir markaydı ancak Arda bu markayı kaldıracak kapasitede değildi. Nitekim, 40 milyon Euro bonservis ücreti ödenen Arda için bugün biçilen maksimum değer 28 milyon Euro. Arda Turan’ı Andres İniesta’nın yerini dolduracak oyuncu olarak lanse ettik ama Arda 30, İnesta ise 32 yaşında. Rakitic, Bosquets, Rafinha, İnesta, Gomes ve Denis Suares’le rekabette Arda geride kalarak, yıllar sonra oluşan bir marka ‘Barcelona’da oynadı’ demek adına berhava edildi. Spor basınında Arda Turan’ın her gün bir takımla adının anılması -ki bu takımlar genelde Çin liginden- marka değerinin çıtası hakkında bilgi veriyor. Biz her ne kadar ligimiz Avrupa’nın en iyi 6.’sı desek de gerçekler farklı. Evet, futbol artık bir marka değeri. Ülkelerin tanınmasında futbol kulüpleri ve yıldız oyuncular büyük görev yapıyor. Akıllı yatırımla bunun karşılığını alan ülkeler olduğu gibi, Türkiye gibi günlük popülist yaklaşımlarla hareket edenler fiyasko yaşıyor. Arda Turan’ı Andres İniesta’nın yerini dolduracak oyuncu olarak lanse ettik ama Arda 30, İnesta ise 32 yaşında. GÜNLÜK E-GAZETE 29 MART 2017 ÇARŞAMBA SAYI: 141 ARKA SAYFA BAHAR YORGUNLUĞUNA DIKKAT! Siz de bugünlerde işlerinize odaklanmakta güçlük çekiyor, uykusuzluktan şikâyetçi ve kendinizi yorgun hissediyorsanız bahar yorgunluğu yaşıyor olabilirsiniz. Bahar yorgunluğunun herkeste farklı etkileri olabileceğine dikkat çeken uzmanlar, sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite öneriyor. Metabolizma kıştan çıkıp yaza geçerken zorluk çekebilir. Son yıllarda mevsim geçişleri de tam net hissedilemediğinden metabolizmamız ayak uydurmakta zorlanabilir. Vücudun yorgun düşmemesi için metabolizmayı sürekli çalıştırmak gerekir. Bunun için ilk adım su tüketimini arttırıp, dolaşım sisteminizin iyi çalışmasını sağlamak olmalı. Su sadece metabolizmayı hızlandırmakla kalmaz aynı zamanda toksinleri atmanıza da yardımcı olur ve cildi güzelleştirir. Çay ve kahve su yerine geçmez aksine vücudunuzda su tutar ve ödemle beraber fazla kilonuz varmış gibi gösterir. Bir bardak çay içtiğinizde yanında bir bardak su içmeniz gerekir, bir bardak kahvede ise iki bardak su için. MEYVE VE SEBZEYLE CANLANIN Antioksidanlar, vücudu strese karşı koruyan, sizi gün içerisinde zinde tutan bir grup vitamin ve minerallerdir. Özellikle C vitamini Türkiye’de ulaşımı da çok kolay olan meyve ve sebzelerde bolca bulunur. Havalar güzelleştikçe meyve ve sebzelerin çeşitliliği artıyor dolayısıyla hazır besinler yerine antioksidanlardan zengin mey- velerden bir ara öğün yaparsanız hem metabolizma hızlanır hem de stres azalır. Diğer bir önemli antioksidan ise E vitaminidir, neredeyse bütün besinlerde olmak üzere süt ve ürünlerinde bolca bulunur. B GRUBU VITAMINLER STRESI AZALTIYOR! Tahıllar, yumurta ve kırmızı et B grubu vitaminlerden zengindir. Her birinde farklı farklı B vitaminleri vardır. B grubu günlük stresi azaltmada ve yorgunluğu enerjiye çevirmede size yardımcı olacak tek gruptur. Sinir sistemindeki en etkili grup B grubu vitaminleridir. Eğer bunları eksik alırsanız bahar yorgunluğu uzun dönemde size depresyon olarak geri döner ve kalıcı olabilir. Burada zayıflayayım derken ruhsal sağlığınıza büyük zararlar verebilirsiniz! Et ürünlerini pişirirken suyunu dökmeden az suda haşlayarak tüketirseniz bütün B vitaminlerini tam olarak tüketmiş olursunuz. Izgarada olacaksa da eti pişirirken et suyunu mangalın kömürlerine içirmeyelim, üzerine bir dilim ekmek banarak vitamini ekmekle koruyun. MAKARNANIN SUYUNU DÖKMEYIN Suda pişirilen tahıllarda (makarna, bulgur, karabuğday vb) vitaminleri suya geçer. Dolayısıyla siz tahılı pişirdikten sonra kalan fazla suyu dökerseniz vitaminleri vücudunuza alamazsınız, lavabodan akar gider. Bu yüzden tahılın üzerine tam yetecek kadar su koyun ve buharı kaçmadan pişirin. Baharat ekleyerek birbirine yapışmasını önleyebilirsiniz. KÜNYE Genel Yayın Yönetmeni Yazıişleri Müdürü Sosyal Medya Editörü Selim GÜNDÜZ | [email protected] Erman YALAZ (Web) | [email protected] Kemal AY (e-gazete) | [email protected] Ömer Özdemir | [email protected] Tasarım Mehmet YILDIZ | [email protected] Haber Direktörü Sefer CAN | [email protected] Yayın Koordinatörü Ali Mirza YAZAR | [email protected] egazete.Tr724.com Alper UYANIK | [email protected] Zülfikar ALİ | ZulfikarAli@ Tr724.com www.Tr724.com [email protected] İmtiyaz Sahibi Temsilcisi ve Hukuk Danışmanı Reklam | [email protected] E-gazete | [email protected] @Tr724com /Tr724com Bir grup gazeteci tarafından kendi imkânları ile yayın hayatına başlattığı Tr724.com Basın Meslek İlkeleri ve uluslararası medya etik kurallarına uygun habercilik yapmaktadır. Yayınlanan makale ve yorumlardan yazarları sorumludur. Tr724’de yayımlanan tüm haber, yazı, yorum ve analizler kaynak gösterilerek kullanılabilir.