TÜTÜN 1911 Ýran Meþrutiyet Hareketinde Osmanlý Etkisi (doktora tezi, 2010), MÜ Ortadoðu Araþtýrmalarý Enstitüsü; Ali Rýzâ Cevâdzâde, “Mevzi.-i Fukahâ-yý Þî.a der Kýbâl-ý Temeddün-i Garb bâ Te,kîd ber Makta.-ý Nehdat-i Tenbâkû tâ Meþrûtiyet”, Fa½lnâme-i £Ýlmî, Pejûheþî Mü¹âla£ât-i Inšýlâb-ý Ýslâmî, sy. 49, Tahran 1388 hþ., s. 141162. ÿRýza Kurtuluþ ™ FIKIH. XVI. yüzyýlýn sonlarýndan itibaren Ýslâm dünyasýnda tütün mâmullerini kullanma alýþkanlýðýnýn yaygýnlaþmasýyla birlikte tütün kullanýmýnýn dinî ve hukukî hükümleri konusunda âlimler arasýnda etkileri günümüze kadar süren yoðun tartýþmalar baþlamýþtýr. Bu tartýþmalar, özellikle taklidin hâkim olduðu ileri sürülen bir dönemde fýkhî düþünceye belli bir canlýlýk getirmiþ, gerek usul gerek fürû açýsýndan birçok kavramýn yeniden ele alýnmasýna yol açmýþtýr. Dinî Hükmü. Konuyla ilgilenen âlimlerin öncelikle, müctehidin bulunmadýðýnýn ve daha evvelki müctehidlerin görüþlerinin taklit edilmesinin savunulduðu bir dönemde hakkýnda âyet, hadis veya seleften bir görüþün mevcut olmadýðý bir hususta hangi delil ve yöntemle nasýl hüküm verileceði konusunu tartýþmak ve ardýndan tütün kullanýmýnýn dinî hükmüne dair görüþlerini fýkhýn geleneksel metodolojisi ve kavramlarý çerçevesinde delillendirmek durumunda kaldýklarý görülür. Tütün kullanýmý hakkýnda hüküm vermemeyi (tevakkuf) tercih edenler bir yana görüþ bildiren âlimler temelde tütünü mubah, mekruh ve haram kabul edenler þeklinde üç gruba ayrýlabilir. Ancak tartýþma esas itibariyle haram ve mubah sayanlar arasýnda cereyan etmiþtir. a) Tütünün mubahlýðýný savunanlara göre mubahlýðýn en önemli delili haram veya mekruh olduðuna dair âyet veya hadisin bulunmamasýdýr. Yenilip içilenlerden hakkýnda açýk bir nassýn sevkedilmediði maddeler aslî mubahlýk ilkesine tâbidir (elEn‘âm 6/145; el-A‘râf 7/32) ve tütün de böyledir. Tütünün haramlýðýný gerektirecek ölçüde pis olma, sarhoþluk verme, aklý giderme, uyuþturma ve zarar verme özellikleri yoktur. Mubah mallar için yapýlan harcamalar israf deðildir. Bazý kimselere zarar verdiði, bazýlarýný sarhoþ ettiði kabul edilse bile bundan tütünün herkes için ve her durumda haram sayýldýðý sonucu çýkarýlamaz, sadece zarar görenler ve sarhoþ olanlar için haram kabul edilir. Mubahlýk taraftarý âlimler tütünün mutedil mizaçlý kiþiler için zararsýz olduðunu, hatta bazý faydalarýndan söz edilebileceðini ileri sürerken bir kýsým âlimler de tütün içmenin yaygýnlýðýný göz önüne alarak müslümanlardan zorluðun giderilmesi, onlarýn çoðunluðunun günahkâr olarak nitelenmemesi ve fitneye yol açýlmamasý gibi sebeplerle mubahlýk hükmünü tercih etmiþlerdir. Tütünün pek çok hastalýða iyi geldiði iddiasý da mubahlýðý savunan âlimlerin dayanaklarýndan birini teþkil etmiþtir. Nitekim tütünün Maðrib’de yayýlmasýna öncülük ettiði kaydedilen Þeyh Mansûr’un açýklamalarýný özetleyen Risâle fî menâfi£i devâßin tüsemmâ tebe³a adlý anonim bir eserde, Dâre Kadýsý Ebû Abdullah Muhammed el-Huceyl es-Saîdî’ye ait Na¾m fî nef£i varašý þeceretin müsemmâtin teba³ adlý benzer içerikli bir manzumede (Süleymaniye Ktp., Reþid Efendi, nr. 1036, vr. 62a-b; Üchûrî de bu manzumeyi nakleder, vr. 152a-153b) ve tütünün ateþli savunucularýndan Abdülganî b. Ýsmâil en-Nablusî’nin övgü dolu sözlerle naklettiði uzunca bir kasidesinde (e½-Øul¼, vr. 87a-88b; Muhammed Tâlib Ýbnü’l-Hâc, II, 141-143) çeþitli faydalarý sýralanmýþtýr. Mubahlýðýný savunan bu gibi eserlerde tütünün iyileþtirdiði hastalýklarýn adý verilmiþ, ayrýca birçok ilâve faydasýnýn bulunduðu ileri sürülmüþtür. Tütün kullanýmýnýn yayýlmaya baþladýðý dönemlerde bu tür iddialarýn dikkate alýnmasýnda Batýlý hekimlerden aktarýlan görüþlerin ve çevreden edinilen bilgi ve gözlemlerin belli bir payýndan söz edilse de asýl tütün pazarýný geniþletmek isteyen tüccarlarýn propagandalarýnýn etkili olduðu anlaþýlmaktadýr. Zira o dönemde Avrupa kýtasýnda tütünün birçok hastalýða iyi gelen bir ilâç þeklinde pazarlandýðý bilinmektedir. Meselâ yeni keþfedilen Amerika kýtasýna giderek orada bitkiler üzerinde araþtýrma yapan Ýspanyol hekimi Nicolás Monardes’in Historia Medicinal de las cosas que se traen de nuestras Indias Occidentales adlý eserinin (Sevilla 1571) ikinci bölümünde tütün yapraðýnýn otuz altý hastalýða iyi geldiði anlatýlmaktadýr ki kýsa zamanda birçok Batý diline çevrilen bu bölüm, Ýbn Cânî el-Ýsrâîlî (Þa‘bân b. Ýshak) adlý hekim tarafýndan bazý açýklama ve eleþtirilerle birlikte Arapça’ya tercüme edilmiþtir (tercümenin bir nüshasý için bk. Köprülü Ktp., Fâzýl Ahmed Paþa, nr. 1581, vr. 166a-169a). Tütünün mubahlýðýný savunan ilk müelliflerden Üchûrî de (vr. 148b-149a) bu tercümeden yararlandýðýný açýkça belirtmektedir. Tütünün faydalarýna dair verilen bilgiler Avrupa kaynaklý olduðundan Nablusî, Frenkler’in kendi memleketlerindeki tecrübelerine dayana- rak söylediklerinin kabul edilebileceðini fýkhî örnekler üzerinden izaha çalýþmýþtýr (e½Øul¼, vr. 16b-17a). Tütünün mubahlýðýný savunanlar arasýnda Hanefîler’den Altýparmak Mehmed Efendi, Þeyhülislâm Bahâî Mehmed Efendi, Ahmed b. Muhammed el-Hamevî, Abdülganî en-Nablusî, M. Murtazâ ez-Zebîdî, Ýbn Âbidîn (Muhammed Emîn), Abdülhay el-Leknevî; Mâlikîler’den Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, Nûreddin el-Üchûrî, Muhammed b. Ahmed ed-Desûký, Ahmed b. Muhammed es-Sâvî; Þâfiîler’den Ebü’l-Vefâ el-Urzî, Þebrâmellisî, Muhammed eþ-Þevberî, Ýsmâil el-Aclûnî, Abdülkadir b. Muhammed et-Taberî; Hanbelîler’den Mer‘î b. Yûsuf ve Zeynüddin Abdülkadir el-Harîrî ile Emîr es-San‘ânî, Þevkânî gibi âlimler bulunmaktadýr. Bu âlimlerin büyük çoðunluðu kendilerinin tütün kullanmadýðýný, içilmesini ve özellikle tiryakiliðini hoþ karþýlamadýðýný belirtmiþ, tütünün helâl diye nitelendirilmesinin mekruh olarak nitelenmesine engel teþkil etmediðini söylemiþtir. Tütün içmenin þer‘î delillerle haramlýðý ispat edilemeyeceði için mubah, kötü kokmasý ve içenlerin serkeþ takýmýna benzemesi sebebiyle mekruh olduðunu söyleyen Leknevî kerahetle birlikte mubah sayýldýðý þeklindeki görüþü orta yol diye nitelemiþ ve kerahetsiz mubahlýðýný ileri sürenlerin görüþlerinin þâz ve geçersiz sayýldýðýný kaydetmiþtir (Tervî¼u’l-cinân, II, 253, 308-309; ayrýca bk. Mer‘î b. Yûsuf, s. 113-131). Öte yandan tütünün ilke yönünden mubahlýðýný savunanlar kullaným þeklinde haramlýðýný gerektirecek bir unsurun bulunmamasýný da þart koþmuþlar ve umumiyetle bu þartlara riayet edilmediðine dikkat çekerek tütün kullanýmýnýn haramlýktan uzak kalmadýðýný ifade etmiþlerdir. Dinî veya dünyevî kötü sonuçlar doðurmasý, meselâ kiþinin ibadetlerini ve diðer görevlerini yerine getirmesine engel teþkil etmesi, idarenin koyduðu yasaða muhalefet, bedenî bir rahatsýzlýk, haddinden fazla içmekten dolayý zarar görme, þarap vb. haram bir maddeyle karýþtýrma gibi durumlarda tütün içmenin haram olacaðýný belirtmiþlerdir. Ayrýca etkilerinin kiþilerin mizaçlarýna göre deðiþebileceðini, bu sebeple tütünün beden ve ruh saðlýðýna zarar verdiði kiþiler için az veya çok zarar veren miktarýnýn ve kullaným þeklinin haram sayýlacaðýný kaydetmiþlerdir (Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 109; Muhammed Haccî, I, 249). b) Tütünün haramlýðýný savunanlar, bir konu hakkýnda nas bulunmamasýnýn o ko5 TÜTÜN nuda hüküm verilemeyeceði anlamýna gelmeyeceðini, bu tür meselelerin delâlet veya kýyas yoluyla naslarýn umumi mânalarý kapsamýnda deðerlendirilerek bir hükme varýlabileceðini, aslî ibâha ilkesinin mutlak anlamda ele alýnamayacaðýný, faydalý þeylerde mubahlýk, zararlý þeylerde haramlýk ilkesinin geçerli olacaðýný söylerler (Ahmed er-Rûmî el-Akhisârî, Mecâlisü’l-ebrâr, s. 586; Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 216). Bu prensiplerden hareketle tütünün özellikleri ve yol açtýðý olumsuzluklar dikkate alýnýp haramlýðýnýn gerekçeleri arasýnda bid‘at olmasý, pis, zararlý, uyuþturucu, baþlangýç aþamasýnda sarhoþluk verici, özellikle Hanefîler’e göre yararsýz bir oyun ve eðlence sayýlmasý, israfa sebebiyet vermesi, sultanlar tarafýndan yasaklanmasý sýralanmýþtýr. Söz konusu gerekçelerden her birinin haramlýk için yeterli sayýlacaðýný ileri süren bu âlimler tütün içmenin pis þeylerin kullanýmýný (el-A‘râf 7/ 157), insanlarýn kendilerini tehlikeye atmalarýný (el-Bakara 2/195), israfý (el-A‘râf 7/31; el-Ýsrâ 17/26-27), þarap gibi sarhoþluk verici maddeleri kullanmayý yasaklayan ve idarecilerin dinî kurallara aykýrý olmayan emirlerine uyulmasýný emreden (en-Nisâ 4/59) âyetlerle bid‘atlardan sakýnmayý emreden, soðan, sarýmsak kokusu gibi baþkalarýný rahatsýz eden þeyleri yemeyi, baþkalarýna zarar vermeyi ve uyuþturucu maddeleri kullanmayý meneden hadislerin (Müsned, VI, 309; Ebû Dâvûd, “Eþribe”, 5) genel anlamlarý kapsamýna girdiði görüþündedir. Dolayýsýyla tütünün aðzý, elbiseyi, bedeni ve mekâný kokutmasý, diþleri çürütüp sarartmasý sebebiyle pis; baðýmlýlýk yapmasý, bedeni gevþetip uyuþturmasý, insan saðlýðýna olumsuz etkileri ve kullanmayanlarý rahatsýz etmesi yüzünden zararlý; dinî veya dünyevî bir faydasýnýn görülmemesi sebebiyle israf; boþ bir oyun ve eðlence olmasý, insanlarý Allah’ý zikirden ve namazdan alýkoyan, tiryakilik yüzünden oruçtan soðutan bir özellik taþýmasý bakýmýndan kötü bir bid‘at sayýldýðý belirtilmiþtir. Bir sünneti ortadan kaldýran yahut bir sünnetin hikmetine aykýrý þekilde sonradan ortaya çýkan þeyler dinde kaçýnýlmasý gereken bid‘atlar þeklinde nitelendirilir. Bu açýdan bakýldýðýnda tütün kullanýmýnýn misvak kullanma (diþleri fýrçalama), abdestte aðzý ve burnu yýkama, güzel koku sürünme, kötü kokulu þeylerden uzak durma, bedeni, elbiseleri ve yaþanýlan mekâný temiz tutma gibi Hz. Peygamber’in çok önem verdiði hususlara aykýrý sonuçlar doðuran bir davranýþ olduðu görülmek6 tedir (Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 124-125, 131-132). Haramlýðý savunanlar, tütünün faydalarý bir yana zararlý bir madde sayýldýðýný ve insan saðlýðýný zararlý þeylerden korumanýn farz kýlýnmasý sebebiyle bu zararlý maddeyi kullanmanýn da haram olacaðýný ifade etmiþler, bu zararlarý kendi zamanlarýna göre týbbî yönden açýklamaya çalýþmýþlardýr (a.g.e., s. 116-117). Meselâ tütünün damarlarýn týkanmasýna, kansere, felce, körlüðe, baþ dönmesine, adale ve sinirlerin gevþemesine yol açmasý, ciðerlere zarar vermesi gibi etkilerini sýralamýþlar (tütünün zararlarýna dair geniþ bir derleme için bk. a.g.e., s. 38-55), bu zararlardan bazýlarýnýn görülmemesi veya ortaya çýkmamasýnýn onun haramlýðýný engellemeyeceðini belirtmiþlerdir (a.g.e., s. 212). Bununla birlikte akla veya bedene zarar vermeyen miktarýn haram olup olmadýðý konusunda farklý görüþler vardýr (Muhammed Tâlib Ýbnü’l-Hâc, II, 141; Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 79-81, 90-91, 210, 211; krþ. M. Ali b. Hüseyin, I, 217). Ayrýca tütünün bazý hastalýklara iyi geldiði kanaati uzman hekimlerce onaylanýr ve yerini tutacak baþka mubah bir ilâç bulunamazsa gerektiði kadar kullanýlabileceði, tiryakilerin kademeli þekilde terketmelerinin vâcip olacaðý da ifade edilmiþtir (Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 112-113, 117, 166-167; Alevî b. Ahmed es-Sekkaf, s. 137). Sultanlarýn yasaklayýcý fermanlarý da özellikle bunlarýn yürürlükte kaldýðý dönemlerde tütünün haramlýðýna dair fetva veren âlimlerin dayanaklarýndan birini teþkil etmiþtir. Zira fýkýhtaki genel anlayýþa göre sultanýn mubah sayýlan bir þeyi kamu yararýna emretmesi veya yasaklamasý durumunda bunun yerine getirilmesi dinen de gerekli olur. Ancak bu âlimler tütünü diðer þer‘î delillere istinaden haram kabul ettiðinden sultanýn yasaklamasýný bu konuda müstakil bir delil þeklinde kullanmaz (M. Fýkhî el-Aynî, vr. 24b; krþ. Alevî b. Ahmed es-Sekkaf, s. 138-139). Tütünü haram sayanlar arasýnda Hanefîler’den Haskefî, Þürünbülâlî, Cerrâhî þeyhi Ýbrâhim Efendi, Ahmed Akhisârî, Þeyhülislâm Atâullah Mehmed Efendi, Ýsmâil Hakký Bursevî, Þeyhülislâm Seyyid Feyzullah Efendi, Muhammed Fýkhî, Saçaklýzâde Mehmed Efendi; Þâfiîler’den Sâlih b. Ömer el-Bulkýnî, Abdülmelik el-Ýsâmî, Þehâbeddin el-Kalyûbî, Necmeddin el-Gazzî, Ýbn Allân, Hatîb eþ-Þirbînî; Mâlikîler’den Ebü’lGays el-Kuþâþî el-Maðribî, Ýbn Ebü’n-Naîm el-Gassânî, Sâlim b. Muhammed es-Sen- hûrî, Kadî Muhammed et-Tinbüktî, Ýbrâhim el-Lekanî, Ahmed b. Muhammed elMakkarî, Abdurrahman b. Abdülkadir elFâsî, Muhammed b. Abdullah el-Haraþî, Süleyman el-Füllânî ve Hanbelîler’den Abdullah b. Ahmed en-Necdî ile genelde Vehhâbîler sayýlabilir. Tütünü Þam Hanefî müftüsü Abdurrahman el-Ýmâdî, Ebû Saîd elHâdimî ve Buhûtî gibi âlimler tahrîmen mekruh, Mer‘î b. Yûsuf, Ahmed b. Muhammed et-Tahtâvî, Ýbn Âbidîn Muhammed Emîn, Mustafa es-Süyûtî gibi âlimler ise tenzîhen mekruh kabul etmiþtir. Tütün kullanýmýnýn dinî yönüyle ilgili tartýþmalar günlük hayatý yakýndan ilgilendirdiði ve kamuoyu da konuya farklý seviyelerde dahil olduðu için literatürde her iki görüþün gerekçelerini çoðaltmak amacýyla tartýþmanýn sýnýrlarýnýn aþýlarak bilimsel bir deðer taþýmayan birçok açýklama ve rivayetin de ileri sürüldüðü görülür. Meselâ haramlýk sebepleri arasýnda meleklere eza verdiði, yangýnlara yol açtýðý, çoðunlukla kahvehanelerde yararsýz iþlerle uðraþanlarýn boþ oyun ve eðlencelerinden sayýldýðý, tütüne verilen paranýn yabancýlara gittiði gibi hususlar zikredilmiþ (Ýsmâil Rusûhî Ankaravî, vr. 3b-5a; Muhammed Tâlib Ýbnü’l-Hâc, II, 143; Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 102, 131-146), tütünün haramlýðýna dair birçok hadis uydurulmuþ (Leknevî, el-Âsârü’l-merfû£a, s. 15-16; Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 259-261), bilhassa tasavvuf çevrelerinde haramlýðýný teyit sadedinde çeþitli menkýbe ve rüyalara yer verilmiþtir (örnekler için bk. Leknevî, Zecr, II, 323-325; Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 237-242; krþ. Ebû Saîd el-Hâdimî, Berîša, II, 524). Benzer gerekçeleri mubahlýðýný savunanlarýn eserlerinde de görmek mümkündür. Tütünün yayýlmaya baþladýðý dönemlerde haramlýðýna dair bazý yanlýþ ve tuhaf gerekçelerin ileri sürülmesi, özellikle bu konuda hadisler uydurulmasý iþin ciddiyetine zarar vermiþtir. Ayrýca idarenin zaman zaman ekonomik, sosyal ve siyasal sebeplerle tütünü yasaklamasý tartýþma zeminini menfi yönde etkilemiþ ve meseleyi idareden memnun olmayanlarýn istismarýna açýk hale getirmiþtir. Tütünün hükmüne dair her mezhepten ve meþrepten farklý kanaatlere sahip âlimler bulunduðu için bu konuda ileri sürülen görüþleri mezhep görüþü diye anlamamak, hatta mezheplere yapýlan genel isnatlarý ihtiyatla karþýlamak gerekir. Nitekim taraflar çoðunluðun görüþü konusunda birbiriyle çeliþen açýklamalar TÜTÜN yapmýþtýr. Ahmed b. Hâlid es-Selâvî fukaha ve sûfiyyenin cumhurunun haramlýðý savunduðunu belirtirken (el-Ýstiš½â, IX, 193) tütünün ilk yayýlmaya baþladýðý dönemlerde bütün Maðrib ulemâsýnýn ve Mýsýr’daki âlimlerin ekserisinin haramlýðýna fetva verdiðini, ancak daha sonraki Hanefîler’in tütünün yayýldýðýný görünce zamanla hükmü gevþettiklerini, zarar verici ve uyuþturucu özelliðinin sabit görülmediðini iddia ettiklerini söyleyen Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, Mâlikî âlimlerinin belki 300’ü aþkýn haramlýk fetvasý verdiðini ve kendisinin bunlarýn pek çoðunu birkaç ciltte toplanmýþ halde gördüðünü kaydeder (Ý £lânü’l-¼ücce, s. 162-163, 223-225, 226). Buna karþýlýk Üchûrî tütünün aklý gidermeyen miktarýnýn li-zâtihî haram olmadýðýnda dört mezhebin ittifak ettiðini ileri sürer (øåyetü’l-beyân, vr. 147b). Mustafa es-Süyûtî ise dört mezhep mensuplarý arasýnda farklý görüþler bulunduðunu, Hanefî ve Þâfiîler’in çoðunluðunun mubah veya mekruh, Mâlikîler’in çoðunluðu ile Necidli Hanbelîler’in (Vehhâbîler) haram görüþünü benimsediðini belirtir (Me¹âlib, VI, 219). Taraflarýn sayýsal üstünlükleri baðlamýnda bir çalýþma yapýlmamýþsa da mevcut bibliyografik listeler ve görüþleri literatüre geçen âlimler dikkate alýndýðýnda her mezhepten tütünün haramlýðýný savunanlarýn çoðunluðu teþkil ettiði söylenebilir. Geçmiþ yüzyýllarda tütün kullanýmýnýn dinî hükmü konusunda açýklamalarda bulunan Ýslâm âlimlerinin görüþ ayrýlýklarýnýn esasen o dönemdeki geçerli bilgilerden hareket etmelerinden ve tütünün insan saðlýðýna etkisi konusunda yeterli týbbî bilgiye sahip bulunmamalarýndan kaynaklandýðý görülmektedir. Nitekim mubahlýðýný savunanlar, “Bir þeyin zararý sabit olmadýkça eþyada aslolan ibâhadýr” kaidesince fetva vermiþlerdir. Ancak ilk zamanlarda bazý âlimlerin maddelerin özelliklerini, fayda ve zararlarýný bilmenin bir fýkýh meselesi sayýlmadýðýna vurgu yaparak tütünün faydasýz ve zararlý olmasý halinde haramlýðýna, faydalý bir þey olmasý halinde helâlliðine hüküm vermek gerektiðini belirttikleri de kaydedilmelidir (Muhammed Haccî, I, 265). Bu bakýmdan mubahlýðýný veya haramlýðýný savunan pek çok âlim, tütün yapraðýnýn özellikleri ve içenler üzerindeki etkileri hakkýnda uzman hekimlere müracaat etmenin lüzumundan bahsetmiþ, meselâ haramlýðýný ileri sürenlerden Ýbrâhim b. Ýbrâhim el-Lekanî, uzman bir hekimin tütünün kesinlikle za- rarlý olmadýðýný söylemesi ve haramlýðýna sebep teþkil edecek hâricî etkenler bulunmamasý halinde içmenin câiz kabul edileceðini belirtirken (Na½î¼atü’l-iÅvân, s. 67) mubahlýðýný savunanlardan Muhyiddin Ahmed el-Cezerî de tütünün sýrf zarar verdiði tesbit edilirse haramlýðýna fetva verilebileceðini belirtmiþtir. Tütünün insan saðlýðýna verdiði zararlarýn bilimsel yöntemlerle tesbit edilemediði dönemlerde bu konuda farklý kanaatlere ulaþýlmasý tabiidir. Ancak XIX. yüzyýlýn ortalarýndan itibaren týpta sellüler patoloji metodunun kullanýlmaya baþlanmasýyla birlikte tütünün baþta nikotin olmak üzere zehirli birçok kimyasal madde içerdiði kesin biçimde ortaya konmuþ, insan saðlýðý üzerindeki etkileri ve yol açtýðý hastalýklar konusunda daha kesin bilgilere ulaþýlmýþtýr. Bu bakýmdan aralarýnda Reþîd Rýzâ ve Muhammed Haseneyn Mahlûf gibi, kiþinin kendisine veya baþkalarýna zarar vermemesi halinde helâl olacaðýný söyleyen âlimler bulunsa da Ali b. Abdülvehhâb, Muhammed et-Tarâbîþî, Mübârekpûrî, Mahmûd Hattâb es-Sübkî, Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî ve Ezher þeyhi Mahmûd Þeltût gibi modern dönemde yetiþmiþ âlimler bugün artýk haram hükmünün verilmesi gerektiði görüþündedir. Ayrýca tütünün insan saðlýðýna verdiði zararlarýn henüz ortaya konmadýðý bir dönemde mubahlýðýný savunanlarýn görüþlerini bugün sürdürmenin yanlýþta ýsrar anlamýna geleceði ve içen kiþinin günahýný düþürmeyeceði ifade edilmiþtir. Diðer Hükümler. Literatürde tütün içmenin dinî hükmünün yaný sýra tütün ziraatý ve ticaretinin meþruiyeti, tedavi için kullanýlmasýnýn cevazý, içmenin oruca etkisi, tütün tiryakisi imamýn arkasýnda namaz kýlmanýn hükmü, kadýnýn tütün masraflarýnýn kocasýnýn nafaka sorumluluðuna dahil olup olmamasý gibi konularýn da yer yer tartýþýldýðý görülür. Þeyhülislâm Sun‘ullah Efendi (Saðýr Mehmed Efendi, vr. 13b) ve Þâfiîler’den Þebrâmellisî gibi âlimler istisna edilirse dört mezhep ulemâsýnýn büyük çoðunluðu tütün içmenin bir tür beslenme sayýldýðý için orucu bozacaðýný ifade etmiþtir (Ýbrâhim b. Ýbrâhim el-Lekanî, s. 57-58, 98; Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 148, 235). Orucu bozan beslenmeyi “insan tabiatý meyletmese de bedene faydasý olan þey” diye yorumlayanlara göre sadece kaza gerekirken “insan tabiatýnýn meylettiði ve kendisiyle mide þehvetinin giderildiði þey” olarak yorumlayanlara göre ise ayný zamanda kefâret de gerekir (Leknevî, Tervî¼u’l-cenân, II, 261; Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 209). Leknevî, kendi döneminde bazý kiþilerin tütün içmenin orucu bozmayacaðýný söylemeleri üzerine Zecrü erbâbi’r-reyyân adlý bir eser yazarak konuyu geniþçe ele almýþ ve onlarýn görüþünü reddetmiþtir. Mubahlýðýný savunanlar dahil âlimler tütün içerken besmele çekmenin, Kur’an okurken veya camide iken tütün içmenin saygýsýzlýk olacaðý gerekçesiyle tahrîmen mekruh kabul edildiðini belirtmiþ (Ahmed b. Muhammed et-Tahtâvî, IV, 227), çið soðan ve sarýmsak yiyenlerin mescidlere gelip insanlarý rahatsýz etmemesini emreden hadisi (Buhârî, “Ecân”, 160; Müslim, “Mesâcid”, 73-74) dikkate alarak rahatsýz edici kokusu sebebiyle içenlerin koku devam ettiði müddetçe cami ve mescidlerden uzak durmalarýný tavsiye etmiþtir (Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 25). Hatta Ahmed er-Rûmî el-Akhisârî ve Receb Efendi gibi, tütün içenlerin camiden zorla çýkarýlmasý gerektiðini söyleyenler de vardýr (Mecâlisü’l-ebrâr, s. 584, 592; Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 215, 218). Nablusî’nin cemaatin çoðunluðunun tütün kokusuna alýþkýn olmasý durumunda tiryakilerin mescidlerden menedilemeyeceði görüþüne karþý çýkan Leknevî de caydýrýcý olmasý için onlarýn mescidlerden menedilmesini doðru bulur (Zecr, II, 322-323). Âlimler bilhassa Kur’an okunan mahallerde, ibadethanelerde, insanlarýn toplu halde bulunduklarý meclislerde, çarþý ve pazarlarda, yollarda tütün içilmesini de aðýr biçimde kýnamýþlardýr. Tütünün alým satýmý konusundaki görüþ ayrýlýðý, bir malýn alým satýma konu olabilmesi için dinen yararlanýlabilen (mütekavvim) bir mal olmasý þartýndan kaynaklanmaktadýr. Tütünün içilmesini haram sayanlar bu þartý dikkate alýp alým satýmýnýn da haram olacaðýný (Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 233), ancak içme dýþýnda faydalý bir alanda kullanmak üzere alým satýmýnýn câiz sayýlacaðýný ifade etmiþlerdir. Mubahlýðýný savunan bazý Þâfiî âlimleriyle mekruh olduðunu söyleyen Hanbelîler’den Buhûtî, kocanýn tiryaki olan karýsýnýn tütün masraflarýný karþýlamasýnýn nafaka haklarý kapsamýnda yer aldýðýný ileri sürerken (Ahmed b. Muhammed et-Tahtâvî, IV, 226; Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 169; Mustafa es-Süyûtî, VI, 217) Hanefîler’den Ýsmâil b. Abdülganî en-Nablusî’ye göre aðzý kötü kokuttuðu için tütün içmeyen kocanýn karýsýnýn içmesini engelleme hakký (Ýbn Âbidîn, VI, 459; Mu7 TÜTÜN hammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 209), Mâlikîler’den Fas Kadýsý Ýbn Ebü’n-Naîm elGassânî’ye göre ise kadýnýn tütün içen kocasýndan ayrýlmayý talep etme hakký vardýr (Muhammed Haccî, I, 260). Þam Hanefî müftüsü Abdurrahman el-Ýmâdî ýsrarla tütün içen kimsenin arkasýnda namaz kýlmanýn tahrîmen mekruh olduðunu söylemiþ (Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 140, 208, 214) ve pis sayýldýðý için üzerinde tütün bulundurmanýn namazýn sýhhatine engel teþkil edeceði þeklinde bir görüþ ileri sürülmüþse de âlimlerin çoðunluðu buna katýlmamýþ, tütün kullanýmýnýn imamlýðýn veya namazýn sýhhatine zarar vermeyeceðini söylemiþtir (Vezzânî, I, 100, 104-105). Tütün Yasaðý. Çeþitli dönemlerde tütünün kullanýmýnýn, ziraat ve ticaretinin yasaklandýðý, meselâ Osmanlýlar’da I. Ahmed ve IV. Murad devirlerinde tütün için fermanlarýn çýkarýldýðý, yasaðýn Mýsýr ve Þam gibi Osmanlý hâkimiyeti altýndaki bölgelerde de uygulandýðý, idarecilerin çarþý pazarlarý kontrol ettikleri ve ele geçirilen pek çok tütünün yakýlýp içenlere idama varan cezalarýn verildiði bilinmektedir. Abdülganî en-Nablusî bu sert tedbirleri þiddetle kýnarken (e½-Øul¼, vr. 35b-36a) Lekanî bundan dolayý idarecilere dua etmektedir (Na½î¼atü’l-iÅvân, s. 85-86; Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 163-165). Sultanlarýn yasaklama kararý üzerinde Hocazâde Mehmed Efendi, Hocazâde Esad Efendi, Zekeriyyâzâde Yahyâ Efendi, Ahîzâde Hüseyin Efendi gibi þeyhülislâmlarla Kadýzâde Mehmed Efendi ve Nakîbüleþraf Þeyhî Mehmed Efendi gibi Osmanlý âlimlerinin tütünün haramlýðýna dair fetvalarýnýn etkili olduðu anlaþýlmaktadýr. Sultan Ýbrâhim’in tahta geçmesiyle birlikte Þeyhülislâm Bahâî Mehmed Efendi’den fetva alýnarak tütün kullanýmý serbest býrakýlmýþ, ancak daha sonra bazý dönemlerde yine kýsmî yasaklamalar getirilmiþtir. I. Mahmud döneminde caddelerde, dükkânlarda ve evlerin kapýlarýnda tütün içmenin (Cebertî, I, 228), III. Osman devrinde çarþý pazarda tütün çubuðu ile gezmenin yasaklandýðý, gizlice ve edebiyle içmenin ise yasak kapsamýnda olmadýðý bilinmektedir. Kuzey Afrika’da özellikle Fas’ta Sa‘dîler’den Ahmed el-Mansûr döneminden baþlamak üzere sultanlarýn tütünle mücadelelerinin yakýn zamanlara kadar sürdüðü (Selâvî, IX, 192-199; Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 122, 160, 162; Hasan el-Yûbî, s. 331-337), Yemen’de ise XVII. yüzyýlýn ilk yarýsýnda ünlü sûfîlerden 8 Ýbnü’s-Sekkaf el-Aynâtî’nin gayretleriyle yasak ilân edildiði belirtilmektedir (Muhibbî, II, 80). Vehhâbîler Medine’yi ve ardýndan Mekke’yi ele geçirdiklerinde sokaklarda tütün ve nargile içilmesini yasaklamýþlardýr (Cebertî, III, 91, 189). Bir yanda sultanlar fermanlarýnda þeyhülislâm fetvalarýna atýfta bulunurken diðer yanda þeyhülislâmlar da fermanlara atýfta bulunmuþ, sultanlar tütün hakkýnda farklý kararlar verdiklerinde âlimlerden destek fetvalarý almakta bir güçlükle karþýlaþmamýþlardýr. Ancak tütün içenlere ulemânýn sadece ta‘zîr cezasý verilebileceðini söylemesine karþýlýk bazý sultanlar suçlularý siyaseten katil kapsamýnda aðýr þekilde cezalandýrmýþlardýr. I. Ahmed döneminde Mýsýr’da ele geçirilen tütünler yakýlmýþ ve içen bazý kimseler idam edilmiþ (Ýbrâhim b. Ýbrâhim el-Lekanî, s. 85-86; Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 163), kaynaklar bu konuda en sert uygulamanýn IV. Murad döneminde yapýldýðýný ve bu suçtan dolayý pek çok kimsenin idamla cezalandýrýldýðýný kaydetmiþtir. Mühimme defterlerinden anlaþýldýðýna göre tütün yasaðýnýn arkasýnda yalnýzca dinî sebepler bulunmamaktadýr. Hükümdarlar tütün içmenin halka ve saray hazinesine sosyal ve ekonomik etkileriyle de ilgilenmiþlerdir. Tütünün Osmanlý topraklarýna girme aþamasýnda I. Ahmed zamanýnda çýkarýlan bir fermanda bal mumu üreten çiftçilerin tütün ekimi yapmaya baþladýklarý ve bunun sarayda çok kullanýlan bal mumunun fiyatýnýn yükselmesine sebep olarak hazineye zarar verdiði ifade edilmektedir. IV. Murad’ýn da ülkede bozulan asayiþi temin etmek amacýyla tütün içenleri cezalandýrma bahanesini kullandýðý anlaþýlmaktadýr. Ancak ayný yüzyýlýn ortalarýnda yasaðýn tütün tüketimini engelleyememesi ve muhtemelen tütünden alýnacak vergilerin açýk veren devlet hazinesine gelir saðlamadaki öneminin kavranmasý üzerine bazý âlimlerin muhalefetine raðmen yasak kaldýrýlmýþtýr. Bununla birlikte ulemâ arasýnda tütünle ilgili tartýþmalar önemini her devirde korumuþ, tütün kullanýmý aleyhine veya lehine fetvalar verilip risâleler kaleme alýnmýþ, bu konudaki belgeler ve çalýþmalar zengin bir literatür oluþturmuþtur (ilgili eserler için bk. Ahlwardt, V, 51-54; Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, s. 147-160; Ebû Ubeyde Meþhûr b. Hasan Âlü Selmân, s. 93-108; Abdullah b. Muhammed el-Habeþî, I, 513-515). Zamanýmýzda sigaranýn ve diðer tütün mâmullerinin kullanýmýnýn dinî hükmü hâlâ güncelliðini koruyan bir tartýþma alaný olup birçok kitap, makale ve fetvaya konu teþkil etmektedir. Daha da önemlisi günümüzde, tütün ekim ve ticaretinden sigara üretim ve pazarlamasýna kadar geniþ bir sahayý kontrol eden, ülke siyasetinden uluslar arasý iliþkilere kadar birçok alaný etkileyebilen güçte bir sigara sektörü ortaya çýkmýþ, buna karþýlýk da fert, toplum ve devlet olarak sigarayla mücadelede eskiye oranla daha güçlü ve kararlý bir bilinç oluþmuþtur. Modern toplumlarda sigaranýn zararlý etkilerinden bireyi ve çevresini koruma, sigara alýþkanlýðýný önleme, sigarasýz hayat konusunda sivil ve resmî inisiyatifin devreye girmesi, kapalý alanlarda sigara içilmesinden sigara ve diðer tütün mâmullerinin reklam ve satýþýna kadar bu alanda getirilen bir dizi kýsýtlama, açýlan kampanyalar, adý geçen uluslar arasý sigara sektörüne karþý güçlü bir blok teþkil etmekte, sigarayla mücadeleyi kapsamlý ve kalýcý bir ivmeye kavuþturmuþ görünmektedir. Bütün bu geliþmelerin yanýnda týbbýn ve diðer ilimlerin sigaranýn insan ve toplum saðlýðýna verdiði zararlar konusunda ortaya koyduðu açýk bilimsel veriler, öyle anlaþýlýyor ki önümüzdeki dönemde sigaranýn ve diðer tütün mâmullerinin dinî hükmüne dair bakýþ açýlarýný esaslý biçimde etkileyecek ve tartýþmalarýn daha saðlam bir zeminde cereyan etmesine imkân hazýrlayacaktýr. BÝBLÝYOGRAFYA : Müsned, VI, 309; Mer‘î b. Yûsuf, Ta¼š¢šu’lburhân fî þeßni’d-duÅân elle×î yeþrabühü’n-nâsü’l-ân, Beyrut 1421/2000; Hocazâde Esad Efendi, Fetâvâ, DÝB Ýstanbul Müftülüðü Ktp., nr. 157, I, vr. 7a, 63a, 65b, 68b, 69a, 71a, 72a, 226b; Ýsmâil Rusûhî Ankaravî, Keffü’l-lisân £an ¼ükmi’d-duÅân, TSMK, Mehmed Reþad, nr. 190; Ýbrâhim b. Ýbrâhim el-Lekanî, Na½î¼atü’l-iÅvân bi’ctinâbi’dduÅân (nþr. Ahmed Mahmûd Âlü Mahmûd), Menâme (Bahreyn) 1993; Ahmed er-Rûmî el-Akhisârî, Mecâlisü’l-ebrâr ve mesâlikü’l-aÅyâr, Dehli 1283/1866, s. 209-215, 584-593; a.mlf., Against Smoking: An Ottoman Manifesto (nþr. ve trc. Yahya Michot), Markfield-Leicestershire 2010; Ebû Zeyd Abdurrahman b. Muhammed et-Temenârtî, el-Fevâßidü’l-cemme fî isnâdi £ulûmi’l-ümme (nþr. Muhammed b. Abdullah er-Rûdânî elÝdrîsî – Yezîd er-Râzî), Dârülbeyzâ 1420/1999, s. 476-503; Saðýr Mehmed Efendi, Mecmûatü’l-fetâvâ, Süleymaniye Ktp., Þehid Ali Paþa, nr. 1067, vr. 13b; Zekeriyyâzâde Yahyâ Efendi, Fetâvâ, Nuruosmaniye Ktp., nr. 2056, vr. 3b, 10b, 343b; Mehmed Bahâî, Mecmûa, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 587, vr. 163a-b; Üchûrî, øåyetü’l-beyân li-¼illi þürbi mâ lâ yü³ayyibü’l-£ašle mine’d-duÅân, Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 2154, vr. 143b-153b; Kâtib Çelebi, Mîzânü’l-hak: Ýslâmda Tenkid ve Tartýþma Usûlü (s.nþr. Süleyman Ulu- TÜZÜK-i CÝHÂNGÎRÎ dað – Mustafa Kara), Ýstanbul 1981, s. 63-72; Haskefî, ed-Dürrü’l-muÅtâr (Ýbn Âbidîn, Reddü’lmu¼târ [Kahire] içinde), VI, 459-461; Berzencî, Ýlhâmü’½-½avâb li-üli’l-elbâb, Millî Ktp., nr. A6758, vr. 155b-157a; Muhibbî, ƒulâ½atü’l-e¦er, II, 80; Mehmed Nazmi Efendi, Osmanlýlarda Tasavvufî Hayat-Halvetîlik Örneði-Hediyyetü’l-Ýhvân (haz. Osman Türer), Ýstanbul 2005, s. 563-564; Abdülganî b. Ýsmâil en-Nablusî, e½-Øul¼ beyne’l-iÅvân fî ¼ükmi ibâ¼ati’d-duÅân, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1886; M. Fýkhî el-Aynî, Risâle fi’d-duÅân ve’l-šahve, Süleymaniye Ktp., Hacý Mahmud Efendi, nr. 6400, vr. 21b-25a; Muhyiddin Ahmed b. Muhyiddin el-Kürdî el-Cezerî, Risâle fî þürbi’d-duÅân, Süleymaniye Ktp., Yazma Baðýþlar, nr. 2144, vr. 113b (Ýbn Âbidîn el-£Uš†dü’ddürriyye fî tenš¢¼i’l-Fetâva’l-¥âmidiyye [Kahire 1310/1893, II, 365-366] içinde nakletmiþtir); Ebû Saîd el-Hâdimî, Berîšatü’l-Ma¼mûdiyye fî þer¼i’¹-ªarîšati’l-Mu¼ammediyye, Ýstanbul 1302, I, 134, 166; II, 523-525, 627-628; a.mlf., Risâletân £alâ ¼a¾riyyeti’d-duÅân (Mecmû£atü’r-resâßil içinde), Ýstanbul 1302, s. 233-235; Ahmed b. Muhammed et-Tahtâvî, ¥âþiye £ale’d-Dürri’lmuÅtâr, Beyrut 1395/1975, IV, 226-227; Cebertî, £Acâßibü’l-â¦âr, I, 51, 228, 477-478; III, 91, 189; Mustafa es-Süyûtî, Me¹âlibü üli’n-nühâ fî þer¼i øåyeti’l-müntehâ (nþr. M. Züheyr Þâvîþ), [baský yeri yok] 1415/1994, II, 193; VI, 217-219; Ýbn Âbidîn, Reddü’l-mu¼târ (Kahire), VI, 459461; Muhammed Tâlib Ýbnü’l-Hâc, ¥âþiye £alâ Þer¼i’l-Mürþidi’l-mu£în, Kahire, ts. (Matbaatü Mustafa el-Bâbî el-Halebî), II, 140-145; Muhammed Ýlîþ, Fet¼u’l-£aliyyi’l-Mâlik, Kahire 1378/1958, I, 118-125, 173, 179, 189-191; II, 181; Leknevî, Tervî¼u’l-cenân bi-teþrî¼i ¼ükmi þürbi’d-duÅân (Mecmû£atü resâßili’l-Leknevî içinde, nþr. Naîm Eþref Nûr Ahmed), Meþhed 1382 hþ.; a.mlf., Zecrü erbâbi’r-reyyân £an þürbi’d-duÅân (a.e. içinde), II, 253-310; a.mlf., el-¦ârü’l-merfû£a fi’laÅbâri’l-mev²û£a (nþr. Ebû Hâcer M. Saîd b. Besyûnî Zaðlûl), Beyrut 1405/1984, s. 15-16; Selâvî, el-Ýstiš½â, V, 126-129; IX, 106, 192-199; Ahlwardt, Verzeichnis, V, 51-54; Muhammed et-Tarâbîþî, Teb½ýratü’l-iÅvân fî beyâni aŠrâri’t-tebe³i’l-meþhûr bi’d-duÅân, Kahire 1328/1910; Abdullah b. Abdullah [Mahmûd Hattâb es-Sübkî] el-Ezherî elMâlikî, es-Semmü’l-šåtil fî em£âßi’l-fâsýšý’l-muŠýlli’l-câhil (nþr. M. Halîl Hamzâvî), Dýmaþk 1341/ 1923; M. Ali b. Hüseyin, Teh×îbü’l-Furûš ve’l-šavâ£idü’s-seniyye fi’l-esrâri’l-fýšhiyye (Karâfî, elFurûš içinde), Kahire 1347, I, 148, 216-221; Alevî b. Ahmed es-Sekkaf, Æam£u’þ-þehve £an tenâvüli’t-tünbâk ve’l-kefte ve’l-šåt ve’l-šahve (Mecmû£atü seb£ati kütübin müfîde içinde), Kahire 1358/1940, s. 135-139; M. Reþîd Rýzâ, Fetâvâ (nþr. Salâhaddin el-Müneccid – Yûsuf K. Hûrî), Beyrut 1390-92/1970-72, VI, 2699 (Ýndeks); Muhammed Haccî, el-¥areketü’l-fikriyye bi’l-Ma³rib fî £ahdi’s-Sa£diyyîn, Rabat 1396/1976, I, 246-266; Ahmed eþ-Þerebâsî, Yesßelûneke fi’d-dîn ve’l-¼ayât, Beyrut 1980, I, 464; II, 95-98, 258-259; V, 52-53, 278-280; VI, 101; Mahmûd Þeltût, el-Fetâvâ, Beyrut 1403/1983, s. 383-385; Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, Ý £lânü’l-¼ücce ve išåmetü’lburhân £alâ men£i mâ £amme ve feþâ min isti £mâli £uþbeti’d-duÅân, Dýmaþk 1411/1990; Vezzânî, en-Nevâzilü’l-cedîdetü’l-kübrâ fîmâ li-ehli Fâs ve ³ayrihim mine’l-bedßü ve’l-šurâ (nþr. Ömer b. Abbâd), Rabat 1419/1998, I, 100, 104105; Hasan el-Yûbî, el-Fetâva’l-fýšhiyye fî ehemmi’l-ša²âyâ min £ahdi’s-Sa£diyyîn ilâ mâ šab- le’l-¼imâye, Muhammediye 1419/1998, s. 325358; Ebû Ubeyde Meþhûr b. Hasan Âlü Selmân, et-Ta£lîšåtü’l-¼isân (Mer‘î b. Yûsuf, Ta¼š¢ku’lburhân fî þeßni’d-duÅân elle×î yeþrabühü’n-nâsü’l-ân içinde), Beyrut 1421/2000, s. 93-108; Abdullah b. Muhammed el-Habeþî, Mu£cemü’lmev²û£âti’l-ma¹rûša fi’t-teßlîfi’l-Ýslâmî ve beyâni mâ üllife fîhâ, Ebûzabî 1420/2000, I, 513-515; Fehmi Yýlmaz, Osmanlý Ýmparatorluðu’nda Tütün: Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Tahlili (16001883) (doktora tezi, 2005), MÜ Türkiyat Araþtýrmalarý Enstitüsü; N. Krstiæ, “Mustafa ibn Muhammad al-Aqhisari (Prušæanin): Rasprava o kafi, duvanu i piæima”, POF, XX-XXI (1970-71), s. 71-107; Fikret Karaman, “Ýslâm Dini Açýsýndan Tütün ve Sigara Üzerine Bir Ýnceleme”, Diyanet Ýlmi Dergi, XXXV/3, Ankara 1999, s. 117128; F. Klein-Franke, “No Smoking in Paradise, The Habit of Tobacco Smoking Judged by Muslim Law” (ekinde Abdünnâfi el-Medenî’nin Risâ- letü TaÅlî½i’l-insân min ¾ulümâti’d-duÅân ve Kerîmüddin el-Ezherî’nin Risâle fî ¼ükmi þürbi’d-duÅân adlý risâleleri bulunmaktadýr), Le Muséon, CVI/1-2, Louvain 1993, s. 155-192; “Eþribe”, Mv.FÝ, XII, 65-70; “Tebg”, Mv.F, X, 101-113; R. Matthee, “Tutun”, EI 2 (Ýng.), X, 753-756. ÿÞükrü Özen – — TÜYATOK ˜ (bk. TÜRKÝYE YAZMALARI TOPLU KATALOÐU). – ™ — TÜZÜK-i CÝHÂNGÎRÎ ( ÷ ) ˜ Bâbürlü Hükümdarý Cihangir’in (ö. 1037/1627) kendi hayatýný anlattýðý eseri. ™ Tüzük-i Cihângîrî’nin (Te×kire-i Cihângîr, Tüzükât, Vâšý£ât-ý Cihângîrî, Cihângîrnâme) Cihangir’in hükümdarlýðýnýn (16051627), on yedinci yýlýna kadar olan kýsmý bizzat Cihangir, on yedinci yýlýndan on dokuzuncu yýlýna kadar olan kýsmý kendi denetimi altýnda Mu‘temed Han, Cihangir’in ölümüne kadar meydana gelen olaylarý içeren Tetimme-i Vâšý£ât-ý Cihângîrî (¿amîme-i Cihângîrî) adlý zeyli ve dîbâcesi Mirza Muhammed Hâdî Han tarafýndan yazýlmýþtýr. Eser, Ýran güneþ takvimine göre ilkbaharýn baþlangýcý sayýlan Nevruz (21 Mart) esas alýnarak düzenlenmiþ ve Cihangir’in tahta çýkýþýndan ölümüne kadar vuku bulan hadiseler açýk bir Farsça ile ayrýntýlý biçimde ele alýnmýþtýr. Dîbâcede Cihangir’in doðum tarihi ve yeri, tahta çýkýþý, unvan ve lakaplarý, Agra þehrinin özellikleri ve buranýn baþþehir seçilmesi, Cihangir’in tahta çýktýktan hemen sonra ülkeyi mâmur kýlmak için yayýmladýðý meþhur on iki emir (ferman), Cihangir’in haným- larý ve çocuklarý, vezirler ve eyaletlerin idaresine tayin edilen görevliler, bastýrýlan sikkeler, Ebü’l-Fazl el-Allâmî’nin öldürülmesi, Cihangir’in Hindu âlimlerle sohbetleri, Ekber Þah’ýn portresi, fetihleri, Kâbil ve Kandehar’ýn zekâttan muaf tutulmasý anlatýlmýþtýr. Ardýndan eser transit gümrük vergilerinin kaldýrýlmasý, Þehzade Hüsrev’in isyaný ve yakalanmasý gibi birinci yýla ait olaylarla baþlamakta, her yýlýn olaylarý kronolojik sýrayla kaydedilmekte ve Cihangir’in ölümü, Þehzade Hüsrev’in oðlu Dâverbahþ’ýn tahta geçirilmesi, nihayet Þah Cihan’ýn mücadeleyi kazanarak tahtý ele geçirmesi gibi yirmi ikinci yýla ait olaylarla sona ermektedir. Tüzük-i Cihângîrî yabancý ülkelerle olan iliþkiler, karþýlýklý gönderilen elçilik heyetleri, yabancý hükümdarlardan gelen mektuplar, devlet kurumlarý, hükümdarýn seyahatleri, gelenek-görenekler, yoksul ve düþkünlere yapýlan yardýmlar, âlim, þair ve sanatçýlarla olan münasebetler, bayýndýrlýk iþleri, av partileri ve eðlence meclisleri gibi pek çok konuda ayrýntýlý bilgi içerdiðinden Cihangir dönemi olaylarýnýn yaný sýra devrin sosyal, ekonomik, kültürel ve bilimsel hayatýna da ýþýk tutan önemli bir kaynaktýr. Bu özelliklerinden dolayý eser Bâbürlüler tarihiyle ilgilenen Avrupalý, Hindistanlý, Pakistanlý vb. gibi araþtýrmacýlarýn baþlýca kaynaklarýndan biri olmuþtur. Tüzük-i Cihângîrî, Muhammed Hâdî’nin zeyliyle birlikte Seyyid Ahmed Han tarafýndan 1863’te Gazîpûr, 1864’te Aligarh 1914’te Leknev’de basýlmýþ, daha sonra Cihângîrnâme adýyla Muhammed Hâþim tarafýndan tekrar yayýmlanmýþtýr (Tahran 1359 hþ./1980). Eseri Sultan III. Mustafa’nýn emriyle Abdürrezzâk Nevres Türkçe’ye çevirmiþ (ÝÜ Ktp., TY, nr. 2544), Major D. Price (1829) ve Alexander Rogers (T†zuk-i Jahång¢r¢ or Memoirs of Jahång¢r, I-II, 1909-1914, New Delhi 1978) Ýngilizce’ye, Ahmed Ali Râmpûrî (1874) ve Ýcâzülhak Kuddûsî (1970) Urduca’ya tercüme etmiþtir. BÝBLÝYOGRAFYA : Cihangir, Cihângîrnâme: Tüzük-i Cihângîrî (nþr. Muhammed Hâþim), Tahran 1359 hþ.; Yusuf Hikmet Bayur, Hindistan Tarihi, Ankara 1987, II, 165-192, 561; Ahmed Gülçîn-i Meânî, “Nazarî be-Kitâb-i Tüzük-i Cihângîrî: Nüspa-i Pattî-yi Kitâbpâne-i Âsitân-ý Kuds-i Raçavî”, Hüner u Merdüm, sy. 140-141, Tahran 1353 hþ./1974, s. 74-84; Gülseren Halýcý, “Ana Hatlarýyla Tüzuk-e Cihangiri”, DTCFD, XXXIV/1-2 (1990), s. 117-129; W. M. Thackston, “Tuzuk”, EI 2 (Ýng.), X, 760; M. Sýddîk Ýslâmiyân, “Tüzük”, Dâniþnâme-i Cihân-ý Ýslâm, 1383/2004, VIII, 484-485. ÿS. Haluk Kortel 9