Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 81-91 Ahmet GÜZEL1

advertisement
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 81-91
Ahmet GÜZEL1
KADINLARIN SİYASETE ETKİSİ BAĞLAMINDA HAYZÜRÂN ÖRNEĞİ 2
Özet
Ġslâm siyaset geleneğinde dikkatimizi çeken simalardan birisinin, Abbasîlerin
üçüncü halifesi Muhammed el-Mehdî‟nin eĢi, Hâdî ve HârûnüürreĢîd‟in annesi
Hayzürân olduğu söylenebilir. Nüfuz sahibi, sözü geçen ve Mehdî üzerinde büyük
tesiri olan Hayzürân, devlet iĢleriyle ilgili emir ve yasaklarda bulunurdu. Halk,
ihtiyaçlarını gidermesi için gruplar hâlinde onun kapısına gelir, ondan yardım
isterdi. Onun kabul salonları devlet ileri gelenleriyle, makam mevki umanlarla
dolup taĢardı. Senelik 260.000 dinar harcama yaptığı, vefat ettiği zaman
160.000.000 dirhemden daha çok mala sahip olduğu nakledilir. Abbasî devletinde
Hayzürân‟ın dıĢında iki oğlu da halifelik yapan baĢka halife annesi yoktur. Onun
eĢi Halife Mehdî‟nin ölümünde dolaylı yoldan, oğlu Hâdî‟nin ölümünde doğrudan
tesiri olduğuna dair muhtelif rivayet ve görüĢler vardır. Bu çalıĢmada kadınların
siyasete tesiri bağlamında Hayzürân örneği, temel kaynakların referansları ve
çağdaĢ araĢtırmacıların tahlil ve yorumları ıĢığında ortaya konulmaya çalıĢılacaktır.
Anahtar kelimeler: Abbasîler, Mehdî, Hayzürân, Hâdî, HârûnürreĢîd
THE EXAMPLE Of HAYZURAN IN THE CONTEXT OF WOMEN'S
POLITICAL IMPACT
Abstrac
It can be said that one of the most remarkable figures in the politic tradition of
Islam is Hayzürân, the wife of the third Caliph of the Abbasids, Hâdî, and the
mother of HârûnüürreĢîd. Hayzuran, who was influential and had great influence
over Mahdi, was found in orders and bans related to state affairs. The people came
to his door in groups to get their needs out, and asked for help. Her reception halls
were filled with state's elders and people who hoped for the position. It is reported
1
Doç.Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet KeleĢoğlu Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Bölümü
Tarih Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, [email protected]
2
Bu çalıĢma Alanya Alaattin Keykubad Üniversitesi‟nde II. Uluslararası Sosyal Bilimler Sempozyumu
(ASOS) 18- 20 Mayıs 2017 tarihleri arasında tebliğ olarak sunulmuĢtur
Ahmet Güzel
that she spent 260,000 dinars a year and had more than 160,000,000 dirhams when
she died. In the Abbasid state, there are no other caliph mothers who her two sons
was caliphate except Hayzuran. There are various rumors and opinions that she had
influence indirectly in the death of his wife the Caliph Mehdi, and directly in the
death of his son, Hâdî. In this study, The Example of Hayzuran In The Context of
Political Influence of Women will be presented in the light of the references of the
main sources, the analysis and interpretations of contemporary researchers.
Key words: Abbasids, Mahdi, Hayzürân, Hâdî, HârûnürreĢîd
GİRİŞ
Hz. Peygamber‟in gönderildiği Câhiliye toplumunda, aile yapısı olarak ataerkil
bir aile yapısının baskınlığı dikkati çeker. Bu dönemde kadın sosyal, ekonomik, kültürel
ve özellikle de siyasî anlamda etkin bir role sahip değildi. Ġslâmiyet‟le birlikte
kadınların hayatın her alanını kuĢatacak mahiyette bir takım haklara sahip oldukları
görülmektedir. Hudeybiye Müsalâhası (6/628) sonrasında sahâbe henüz anlaĢmanın
Ģokunu atlatamamıĢ ve Hz. Peygamber‟in üç kez tekrarladığı “Kurbanlarınızı kesin”
emrine tepkisiz kalmıĢken, eĢi Hz. Ümmü Seleme‟nin Rasûlüllah‟a: “Siz kalkıp
kurbanınızı keserseniz onlar size uyarlar” teklifini Hz. Peygamberimiz tatbikata
koymuĢ, beklenen sonuç elde edilmiĢti (Ahmed b. Hanbel, 1313: 326; Ġbn HiĢâm,
1936:322).
Genel olarak Allah Rasûlü birçok konuda eĢleriyle istiĢare yapmıĢ, onların
görüĢlerinden istifade etmiĢtir. Ancak bu tavrı, devlet yönetiminde uyguladığı siyasetine
doğrudan tesir edecek boyutta olmadığı gibi, eĢlerinin de bu tür davranıĢlarında
herhangi bir Ģahsî menfaatleri, ihtirasları söz konusu değildi. RâĢid Halifelerin
uygulamaları da bu minval üzere devam etmiĢtir. Hz. Ömer‟in özellikle kadınları
ilgilendiren bazı konularda kızı Hz. Hafsa ile istiĢare etmesi (Süyûtî, 1964: 141-142),
Hz. Ömer‟in “kadınların erkeklerden az mehir istemelerine” yönelik teklifine bir kadın
sahâbînin gösterdiği tepki ve Halifenin onu haklı görmesi (Ahmed b. Hanbel, 1313:4041; Aydın, 2001:92), hâkeza Hz. ÂiĢe‟nin Cemel savaĢındaki konumu ve bulunduğu
liderlik pozisyonuna tepki verilmemesi (Karaca, 2010:29) gibi örneklerden Hulefâ-i
RâĢidîn döneminde kadınların yönetimle ilgili konularda geri plâna itilmediklerini
anlayabiliyoruz.
Emevîler‟den itibaren ĢehirleĢme oranı arttıkça özellikle de üst tabakada yer
alan hanımlar, erkek merkezli sosyal hayattan kendi dünyalarına çekilmiĢlerdir. Hakan
ile Bilge Hatun‟un devleti yönettikleri Türk hanedanlarında durum farklılık arz
etmektedir. Nitekim Tuğrul Beyin önemli iĢlerinde müĢavirliğini hanımı Altun Can
Hatun yapmıĢtır. MelikĢah‟ın iki eĢi Terken ve Zübeyde Hatunlar da yönetimde önemli
ölçüde etkileri olan hanımlardı (Aydın, 2001:92-93). Emevîler ve Abbasîlerin ilk iki
halifesi Ebü‟l-Abbâs es-Seffâh (750-754) ve Ebû Ca‟fer el-Mansûr (754-775)
dönemlerinde halife eĢlerinin aktif anlamda yönetime müdahil olduklarına dair herhangi
bir rivayete rastlayamıyoruz. Abbasîlerin üçüncü halifesi Muhammed el-Mehdî (775785) dönemini Ġslâm geleneğinde halife eĢinin devlet yönetimine doğrudan tesiri
bağlamında bir milât kabul edebiliriz. Halifenin eĢi Hayzürân, gerek eĢi döneminde,
gerekse oğulları zamanında yönetimde ciddi anlamda tesir icra etmiĢtir. Oğlu Mûsâ elHâdî‟nin erken yaĢta öl(dürül)mesi de Hayzürân‟ın bu tutumunun sonucudur. Bu
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 81-91
82
Kadınların Siyasete Etkisi Bağlamında Hayzürân Örneği
çalıĢmada Abbasî Halifesi Muhammed el-Mehdî‟nin eĢi Hayzürân‟ın devlet yönetimine
tesiri temel kaynakların referansıyla incelenmeye çalıĢılacak ve bu tesirin yansımaları
üzerinde durulacaktır.
1-Hayzürân’ın Hayatı
Abbasîlerin üçüncü halifesi Mehdî‟nin eĢi, dördüncü ve beĢinci Abbasî halifeleri Mûsâ
el-Hâdî (785-786) ve HârûnürreĢîd‟in (786-809) anneleri olan el-Hayzürân bt. Atâ elCüreĢiyye‟nin kimliğine dair verilen bilgilerde farklılıklar vardır. Onun Yemen bölgesindeki
CüreĢ‟te yaĢayan Atâ‟ın kızı olduğu (Mes„ûdî, bty:297), babası Atâ‟ın Ebû Ca‟fer el-Mansûr‟un
azatlısı veya Taberistan‟dan esir edilerek getirilen Yemen meliki olduğu zikredilir. Aslen
Yemenli (Kırbıyık, 1988:106), Berberî (ġâkir, 1991:151; ġâmî, 1983:97), Türk, Hazarlı
(Kitapçı, 1997:360) olduğuna dair değiĢik rivayetler vardır. Esas isminin “Hezerân” olduğu
(Mehmet Zihnî, 1992:207), daha çok Hayzürân olarak anıldığı, vurgulanmaktadır. Ġsminin, bazı
Arap Ģairleri tarafından sevgilinin güzelliğini ifade etmek için kullandıkları “Hint kamıĢı,
bambu” anlamına geldiği söylenmektedir (Kırbıyık, 1988:106).
Halife Mehdî‟nin cariyesi olan Hayzürân, güzelliğinin yanı sıra ilmî, edebî ve kültürel
yönleriyle de dikkati çekmektedir. Nitekim o, Evzâiyye mezhebinin kurucusu olan, meĢhur fıkıh
ve hadis âlimi Abdurrahman b. Amr el-Evzâî (Ġzmirli, 1981:130-31; Öğüt, 1994:546-548) gibi,
ilim ve amel yönünden örnek bir kiĢiliğe sahip, takva sahibi bir âlimden fıkıh dersleri almıĢtır
(Taberî, 1987:56; Zehebî, 1974:106-107; Ġbnü‟l-Imâd, bty.: 241). Hayzürân‟ın Ġbn Abbas‟tan
nakledilen bir hadis rivayeti vardır (Kırbıyık, 1988:106). Devrin meĢhur Ģairleri arasında
Hayzürân‟ın da ismi geçmektedir (Ġbn Asâkir, 1995:176; Kehhâle, bty.: 343; Mehmed Zihnî,
1992:208).
Halife Mehdî, 159 (775-76) yılında Hayzürân‟ı âzat ederek nikâhı altına aldı (Taberî,
1987:56; Ġbnü'l-Cevzî, 1992:229). Abbasîlerin dördüncü halifesi Mûsâ el-Hâdî (Ġbn Sa‟d,
bty.:244; Ġbn Abdirabbih, 1962:115; KalkaĢendî, 1984:269) ve beĢinci halifesi HârûnürreĢîd
(Ġbn Sa‟d, bty.:244; Mes„ûdî, 1987:323; Ġbn Abdirabbih, 1962:115; Ġbn Tağriberdî, 1963:34),
Mehdî‟nin Hayzürân‟dan doğan oğullarıdır. Ayrıca Mehdî‟nin Banûka adlı kızının annesi
Hayzürân‟dır (Ġbn Kuteybe, 1987:214; Belâzürî, 1978: 277). Mehdî‟nin kızlarından biri de
Abbâse‟dir (Ġbn Kuteybe, 1987:214; Belâzürî, 1978: 278; Nüveyrî, 1984:120). Ġbn Kuteybe (v.
276/889) ve Belâzürî (v. 279/892); Mûsâ el-Hâdî, Hârûn ve Bânûka‟nın Hayzürân‟dan
doğduklarını, Abbâse‟nin annesinin ümmü veled olduğunu söylerler (Ġbn Kuteybe, 1987:214;
Belâzürî, 1978: 278). Hayzürân da ümmü veled olmasına rağmen, rivayet Abbâse‟nin,
Hayzürân‟dan doğmadığını ima etmektedir. ÇağdaĢ yazarlarımızdan Mustafa Fayda ise
Abbâse‟nin Hayzürân‟dan doğduğunu söyler (Fayda, 1988:30). Mehdî‟nin Ġsâ b. Mehdî adlı
oğlundan kaynaklarımızın çoğu bahsetmezler. Bu durum Îsâ‟nın küçük yaĢta vefat etmiĢ
olmasından (Belâzürî, 1978: 278) kaynaklanabilir. Îsâ‟nın annesinin Rayta (Belâzürî, 1978:278)
veya Hayzürân (Ġbnü‟l-Fakîh, 1996:315) olduğu rivayet edilir. Bağdat‟taki Îsâbâz sarayı Îsâ b.
Mehdî‟ye nispet edilir (Belâzürî, 1978: 278). Îsâ‟nın eğitim ve öğretimiyle Mübârek etTürkî‟nin meĢgul olduğu söylenir (Ġbnü‟l-Fakîh, 1996:315). Bermekîlerden Fazl b. Yahyâ‟nın
annesi HârûnürreĢîd‟i, Hayzürân da Fazl‟ı emzirdiği için HârûnürreĢîd ve Fazl b. Yahyâ
sütkardeĢi idiler (CehĢiyârî, 1980:136; Kırbıyık, 1988:106).
EĢi Mehdî zamanında devlet iĢlerinde etkin rol oynayan Hayzürân, oğlu Mûsâ el-Hâdî‟nin
halifeliğinde -oğlunun engellemesi sebebiyle- siyasî aktivitesini yitirmiĢse de, HârûnürreĢîd‟in
halifelik döneminde tekrar siyasî ikbaline kavuĢmuĢtur. Hayzürân 26 Cemâziyelâhir 173 (20
Kasım 789) tarihinde Bağdat‟ta öldü; cenaze namazını HârûnürreĢîd kıldırdı. Cenazesinin
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 81-91
83
Ahmet Güzel
defnedildiği KureyĢ Kabristanı günümüze kadar onun adına izâfetle Makberetü‟l¬-Hayzürân
adıyla anılmıĢ, türbesi de bugüne ulaĢmıĢtır (Kırbıyık, 1988:106).
Hayzürân‟ın birçok hayratı vardır. Mekke‟de, Dârü‟l-Hayzürân adıyla maruf bir bina
yaptırmıĢtır (ġemseddîn Sâmî, 1316:2076; ġevkî, 1988:15; Kırbıyık, 1988:106). Onun
yaptırdığı bir müddet kendi adıyla anılmıĢ iki bina daha vardır. Bunlardan biri Hz.
Peygamber‟in doğduğu ev idi ve Hayzürân bu binayı tamir ettirmiĢti. Diğeri de Dârü‟l-Erkâm
idi. Mehdî burayı ona bağıĢlamıĢ, Hayzürân da binayı yeniletmiĢti. Sosyal anlamda ihtiyaç
sahiplerine yardımcı olmayı ihmal etmeyen Hayzürân, yoksulları giydirmiĢ, yetimleri
evlendirmiĢ ve 172 (789) yılında hacca gittiğinde birçok kiĢiye bol miktarda hediyeler
dağıttırmıĢtır ( Kırbıyık, 1988:106).
2-Siyasete Tesiri
YaĢadığı dönemde sosyal, ekonomik, edebî, kültürel olmak üzere hayatın hemen her alanında
adından söz ettiren Hayzürân‟ın esas temayüz ettiği alan siyâsî alandır. Bu sahadaki tesirinin de
diğer sahalardaki tesirinde etkili olduğu muhakkaktır. O, siyâsî anlamda Abbasîlerin üç, dört ve
beĢinci Halifelerinin yönetim anlayıĢında söz sahibi olmuĢ biridir.
2.1-Mehdî Dönemi (775-785)
Kaynakların verdiği bilgilerden anlaĢıldığına göre Mehdî‟nin Hayzürân‟dan baĢka eĢleri
olmasına rağmen, etkisi altında kaldığı tek eĢi Hayzürân idi. Onun bu tutumunda Hayzürân‟a
olan aĢırı sevgisinin etkisi olmalıdır. Nitekim Ģairlik yönü olan Mehdî, Hayzürân için Ģiirler
yazmıĢtır (Ġbnü‟l-Imrânî, 1973:70). Mehdî‟nin Ebû KureyĢ Îsâ b. Mase adlı özel tabibinin aynı
zamanda Hayzürân‟ın da tabipliğini yaptığı rivayet edilmektedir (Zehrânî, 1986:211). Bu
tabibin, Mehdî‟nin diğer eĢlerinin ismi zikredilmeksizin özellikle Hayzürân‟ın da tabibi olarak
anılması manidardır.
Aynı Ģekilde Hayzürân‟ın, devlet iĢlerinde etkin rol oynadığına dair rivayetlerle karĢılaĢtığımız
hâlde (Ġbnü‟t-Tiktaka, bty.:191; Seyyid Emîr Ali, 1913:229; ġemseddîn Sâmî, 1316:2076) diğer
eĢlerinin devlet yönetimine müdahale ettiklerine dair herhangi bir rivayete rastlamamaktayız.
Mehdî‟nin yumuĢak huylu, müsamahakâr bir karakter yapısına sahip olması, hükmedici, nüfuz
sahibi bir hanım olan Hayzürân‟ı, halife üzerinde tesir gücü yüksek bir kiĢi konumuna
getirmiĢtir. Mehdî üzerinde büyük tesiri olan Hayzürân rahatlıkla, devlet iĢleriyle ilgili emir ve
yasaklarda bulunabiliyordu. Halk ihtiyaçlarını gidermesi için gruplar hâlinde onun kapısına
geliyor, ondan yardım istiyordu. Hayzürân‟ın kabul salonları devlet ileri gelenleriyle, makam
mevki umanlarla dolup taĢıyordu (Hasan Ġbrahim, 1965:47; Seyyid Emîr Ali, 1913:229; Fiey,
1986:70).
Mervân b. Muhammed‟in hanımı, üzerinde eski elbiseler olduğu hâlde Hayzürân‟a sığınmıĢtı.
Halife, durumu öğrenince ağladı, ona yardım etti, iltifatlarda bulundu, iktalar verdi. Vefatına
kadar, Mervân‟ın hanımı sarayda yaĢadı (Mes„ûdî, 1987:333-334; Seyyid Emîr Ali, 1913:229).
Mervân b. Muhammed‟in eĢinin, Mehdî‟nin baĢka eĢlerine veya doğrudan Halifeye sığınmayıp
Hayzürân‟a sığınması, onun nüfuzunu göstermesi açısından önemli bir örnektir.
Hayzürân‟ın eĢi üzerindeki etkinliğini Ģu örnekte de açıkça görebiliyoruz. Vâkıdî (v. 207/822),
bir gün Mehdî‟nin yanına gelmiĢ, ona bazı hadisler nakletmiĢti. Mehdî, hadisleri yazdıktan
sonra, hanımlarından birisinin yanına gitti. Daha sonra hanımının odasından öfkeli bir Ģekilde
çıkarak, Vâkıdî‟nin yanına geldi. Vâkıdî: “Seni üzen bir durum mu var, ey mü‟minlerin emiri?”
diye sordu. Mehdî: “Hayzürân‟ın yanına gitmiĢtim. Bana bağırıp çağırdı. Öfkesini alamadı,
elbisemi parçaladı. „Senden bir hayır göremedim‟ dedi. Vallahi ey Vâkıdî, ben onu köle
pazarından satın aldım. Yanımda mevki edindi, itibar sahibi oldu. Benden sonra iki oğlunu
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 81-91
84
Kadınların Siyasete Etkisi Bağlamında Hayzürân Örneği
veliaht tayin etti” diyerek, Vâkıdî‟ye içini döktü. Vâkıdî, ona bu hususta Rasûlüllah‟tan
hadisler okuyup, nasihat etti, moral verdi. Mehdî, Vâkıdî‟ye 2.000 dinar verilmesini emretti.
Vâkıdî evine döndüğü zaman, Hayzürân‟ın hizmetçisi gelip ona 1990 dinar, birkaç takım elbise
verdi. Hayzürân, bu hediyeleri teĢekkür ifadesi olarak göndermiĢ ve onu iyilikle anmıĢtır ( Ġbn
Kesîr, bty.: 163-164).
ĠstiĢareyi “rahmet kapısı, bereketin anahtarı” olarak nitelendiren Mehdî‟nin sık sık istiĢareye
baĢvurduğu görülür (Safvet, bty.:58-59). Ancak belirtmemiz gerekir ki; Mehdî her ne kadar bazı
konuları veziriyle veya devrin ileri gelen âlimleriyle istiĢare etse de, daha çok hâcibi
Rebî‟(Zetterstéen,1988:480) ile hanımı Hayzürân‟ın etkisi altında kalmıĢtır (Ġbrahim Eyyûb,
1989:51; Vaglieri, 1988:125).
Hayzürân‟ın devlet iĢlerinde ne derece etkili olduğunu Ģahsî harcamalarından da
anlayabiliyoruz. Hayzürân senelik 260.000 dinar harcama yapıyordu. Vefat ettiği zaman
160.000.000 dirhemden daha çok mala sahip olduğu söylenmektedir ( Zehrânî, 1986:162; Hitti,
1980:468). Ebû Ca‟fer el-Mansûr (754-775)‟un, 17.000 dinara satın aldığı Dârü‟l-Erkam‟ı
Mehdî, Hayzürân‟a verdi. O, bu binayı tamir ettirip yeniletti (Ġbn Sa‟d, bty.: 243-244).
Hayzürân, köle olan kardeĢi, Ğıtrîf b. Atâ‟ı Bağdat‟a getirtip azat ettirdi. Sonra Yemen
valiliğine tayin edilmesini sağladı (Mez, 1967:272; Kırbıyık, 1988:106). O, oğulları Mûsâ elHâdî (785-786) ve HârûnürreĢîd (786-809)‟i veliaht olarak tayin ettirmeyi de baĢardı. Abbasî
devletinde onun dıĢında iki oğlu da halifelik yapan baĢka halife annesi yoktur (Bağdâdî,
1985:430-431).
Bağdat‟ın doğu yakasında (Aynî, 1966-1967: 142), 164/779-166/781 yıllarında yapılan, Îsâ b.
Mehdî‟ye nispetle Îsâbâz Sarayı olarak adlandırılan bir saraydan söz edilir (Fesevî, 1999:32;
Ya‟kûbî, 1992:404; Belâzürî, 1978: 294). Îsâ‟nın annesinin Hayzürân olduğuna dair rivayetin
doğruluğunu kabul edersek, bu sarayın isimlendirilmesinde de Hayzürân‟ın tesiri olduğunu
söyleyebiliriz. Zira Mehdî döneminde yapılan saraylar içerisinde halife çocuklarının isimleriyle
isimlendirilmiĢ baĢka bir saray ismine rastlanmamaktadır.
Mehdî‟nin veliahdı Mûsâ el-Hâdî, ondan sonra da Ġsâ b. Mûsâ idi. Halife, 166/783 senesinde
HârûnürreĢîd‟in parlak bir zaferle Bizans seferinden dönmesi üzerine, oğlu Mûsâ el-Hâdî‟den
sonra, HârûnürreĢîd‟in veliahtlığı için biat aldırmıĢtır (Fesevî, 1999:32; CehĢiyârî, 1980:150;
Ġbnü‟l-Imâd, bty.:261; Vekîl, 1998:151; Ġbn Bâdî, 1973:37; Chejne, bty.:87-88). Mehdî,
hayatının sonlarına doğru, oğlu HârûnürreĢîd‟i birinci veliaht olmak üzere Mûsâ el-Hâdî‟nin
önüne almak istedi (Taberî, 1987:9; Mes„ûdî, 1987:332-333; Ġbn Kesîr, bty.:166; ġâmî, :103;
Kebbi, 1994:18). Mehdî‟nin böyle bir karar almasında özellikle Hayzürân‟ın etkisi olmuĢtur
(Ġbn Kesîr, bty.:167; Zetterstéen, Zetterstéen,1988:480; Hasan Ġbrahim, 1965:44, 50).
Hayzürân‟ı bu tercihe iten sebep, Mûsâ el-Hâdî halife olduğu zaman devlet iĢlerine müdahale
etmesine engel olacağı yönündeki endiĢeleri idi. O, bu konuda HârûnürreĢîd‟in kendisine
problem çıkarmayacağından emin idi. Cürcân‟da bulunan oğlu Mûsâ el-Hâdî‟yi yanına çağırıp
kararını bildirmek isteyen Mehdî‟nin çağrısına Mûsâ el-Hâdî muvafakat etmeyince, Mehdî
bizzat Cürcân‟a gidip Mûsâ el-Hâdî‟yle görüĢmek üzere hareket etti, ancak ömrü buna kifayet
etmedi, yolda vefat etti (Mes„ûdî, 1987:332-333; Ġbnü'l-Esîr, 1965:81; Ġbn Kesîr, bty.:166; Ġbn
Haldûn, 1971:214; Ġbn Tağriberdî, 1963:58-59).
Mehdî, birinci veliaht olan Mûsâ‟yı, hiçbir gerekçe göstermeden, –sırf Hayzürân ve Rebî‟in
yönlendirmesi doğrultusunda– HârûnürreĢîd‟den sonraya almıĢ, telâfisi güç bir hata yapmıĢtır.
Veliahtlığa getirildikten dokuz yıl sonra, üstelik devletin bekası için Taberistan ve Cürcân
dolaylarında mücadele eden Mûsâ el-Hâdî‟ye yapılan bu hareketi, Mûsâ el-Hâdî‟nin sineye
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 81-91
85
Ahmet Güzel
çekmesi beklenemezdi; nitekim öyle de oldu. Bu olaydan sonra Mûsâ el-Hâdî, sadece babasına
itaatsizlik etmekle kalmadı, öz annesi Hayzürân‟a, öz kardeĢi HârûnürreĢîd‟e, o zamana kadar
devletin önemli kademelerinde görev yapan Rebî‟ gibi bir bürokrata karĢı da nefret duyguları
kabardı. Hilâfeti döneminde annesi Hayzürân‟la iliĢkilerinin bozuk olması (Ġbnü‟t-Tiktaka,
bty.:291; Kehhâle, bty.:338-339), oğlunu HârûnürreĢîd‟in yerine veliaht yapmak istemesi
(Mes„ûdî, 1987:343-343) ve Rebî‟e savurduğu tehditler (Taberî, 1987:29; Ġbnü'l-Esîr, 1965:88)
onlara karĢı beslediği nefret duygularının yansımalarıdır. Dirayetli bir devlet adamı olan
Mehdî‟nin aldığı bu kararın riskli bir karar olduğunu bilmemesi imkân dâhilinde
görünmemektedir. Onu böyle bir karar almaya sevk eden amilin Hayzürân‟ın Halife üzerindeki
tesir gücüyle alâkalı olduğunu söyleyebiliriz.
Mehdî‟nin vefatıyla ilgili olarak nakledilen rivayetleri değerlendirdiğimiz zaman; Mehdî‟nin
aniden öldüğünü, herhangi bir yaralanma olayı olmadığını ve nekâhet dönemi geçirmediğini
anlayabiliriz. Bu durumda onun at ısırması sonucunda veya Ģifasız bir hastalık sebebiyle
ölmediği ortaya çıkar. Mehdî‟nin av peĢinden giderek, harabenin kapısına çarpması ve belinin
kırılıp ölmesiyle ilgili rivayetler de bazı yönlerden inandırıcı gelmemektedir. Çünkü Mehdî ava,
av arkadaĢlarıyla birlikte grup hâlinde çıkmaktadır. Av arkadaĢlarıyla avlanmasa bile, en
azından bazı korumalarını yanına alması gerekir. Bu olayın seyrinden ve olay sonundaki
rivayetlerin aktarılıĢ Ģeklinden Mehdî‟nin yanında bir arkadaĢının veya korumasının olmadığı
anlaĢılmaktadır ki, Mehdî‟nin bir halife olarak bu Ģekilde tedbirsiz davranmasını kabul etmek
güçtür.
Netice olarak Mehdî‟nin zehirlenerek öldüğü rivayetlerinin daha makul olduğunu söyleyebiliriz.
Muhtemelen Bağdat‟ta, kalabalık saray ortamında kıskandığı cariyeyi öldürmenin güç olduğunu
anlayan Hasene, Mâsebezân‟da müsait bir ortam bulunca onu öldürmeye teĢebbüs ederek,
yanlıĢlıkla Mehdî‟yi öldürmüĢtür. Ancak, kaynaklarda bu hususta bir rivayetle
karĢılaĢmamamıza rağmen, Mûsâ el-Hâdî‟nin de bu olayda parmağının olduğu ihtimalini göz
önünde bulundurabiliriz. Babasının kararına muvafakat etmeyen ve gönderdiği elçiyi döven,
herhangi bir gerekçe göstermeden veliahtlık sırası gasp edilen Mûsâ el-Hâdî‟nin içinde
bulunduğu hâlet-i ruhiyeyi tahmin etmek güç değildir. ġayet Mehdî, Mâsebezân‟da vefat
etmeyip Cürcân‟a, Mûsâ el-Hâdî‟nin yanına ulaĢabilseydi, muhtemelen onu cezalandıracak,
belki de veliahtlık hakkını tamamen elinden alacaktı. Diğer taraftan Mûsâ el-Hâdî‟nin hilâfeti
döneminde annesiyle arasının açılması, zehirlenerek genç yaĢta öldürülmesi, iktidar yolunda bu
tür hareketlerin yapılabildiğini göstermektedir. Mehdî‟nin vefat sebebiyle ilgili olarak
nakledilen birbiriyle alâkasız rivayetlerden de, devletin birliği açısından, Mehdî‟nin gerçek vefat
sebebi gizlenerek, gündem değiĢtirmeye yönelik bir tavır sergilendiği anlaĢılmaktadır (Güzel,
2012, 334).
2.2-Hâdî Dönemi (785-786)
Mûsâ el-Hâdî, Abbâsîlerin üçüncü halifesi Mehdî‟nin 159/776 yılında azat ederek
evlendiği cariyesi Hayzürân‟dan doğdu (Ġbn Sa‟d, bty.:244; Taberî, 1987:23; Mes„ûdî,
1987:323; KalkaĢendî, 1984:269; Margoliouth–Litt, 1987:191). Ebû Ca‟fer el-Mansûr
döneminde Rey Ģehrinin Seyrevan kesiminde, muhtemelen 147/764 yılında doğan Mûsâ elHâdî‟nin künyesi Ebû Muhammed‟dir (Bağdâdî, 1985:21; Süyûtî, 1995:379; Bozkurt, 1997:16).
Onun uzun boylu, iri yarı, yakıĢıklı ve beyaz tenli olduğu; üst dudağında biraz çekilme olmasına
rağmen kusursuz konuĢtuğu nakledilir (ġâkir, 1991:151).
Mûsâ el-Hâdî, babası kendisini birinci veliahtlıktan alıp, HârûnürreĢîd‟den sonra veliaht
olduğunu açıklayıncaya kadar, babasıyla bir sorun yaĢamamıĢ, kendisine verilen görevleri
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 81-91
86
Kadınların Siyasete Etkisi Bağlamında Hayzürân Örneği
eksiksiz yerine getirmiĢti. Babasının veliahtlık konusunda verdiği karara muvafakat etmeyince,
bizzat sorunu yerinde çözmek isteyen Mehdî, 22 Muharrem 169 / 4 Ağustos 785‟te Cürcân‟a
ulaĢamadan yolda vefat etti (Taberî, 1987:23; Mes„ûdî, 1987: 332-333; Nüveyrî, 1984:118;
Yâfiî, 1993:356; Ġbn Kesîr, bty.:166).
Mehdî, Cürcân‟a giderken Bağdat‟ta azatlısı Rebî‟i vekil bırakmıĢ, yanına HârûnürreĢîd‟i
almıĢtı (Dîneverî, 1995:353; Ya‟kûbî, :404; Taberî, 1987:28; Mes„ûdî, 1987:319). Mehdî vefat
edince, HârûnürreĢîd defin iĢlerini tamamlayıp Bağdat‟a döndü, annesi Hayzürân‟ı (Taberî,
1987:29), Rebî‟ ve Yahyâ‟yı halifelik konusunda istiĢare etmek için yanına çağırdı. Yapılan
istiĢareler neticesinde, Mûsâ el-Hâdî adına biat alındı. HârûnürreĢîd, Bağdat‟ta Mûsâ el-Hâdî
için biat aldıktan sonra, imparatorluğun her tarafına Mehdî‟nin öldüğünü ve Mûsâ el-Hâdî‟ye
biat edildiğini içeren mektuplar gönderdi (Taberî, 1987:29; Ġbnü'l-Esîr, 1965:88-89). Nusayr elVasîf, Cürcân‟da bulunan Mûsâ el-Hâdî‟nin yanına giderek, ona Mehdî‟nin öldüğünü ve
kendisine biat edildiğini bildirdi. Mûsâ el-Hâdî de hemen, Bağdat‟a geldi (Ġbn Kuteybe,
1987:214; Taberî, 1987:30-31; Ġbnü'l-Esîr, 1965:89).
Dedesi Ebû Ca‟fer el-Mansûr gibi dirayetli bir yönetim anlayıĢını benimseyen Mûsâ el-Hâdî,
henüz görevinin ilk günlerinde “annesinin devlet iĢlerine müdahale etmesi” sorunuyla karĢılaĢtı.
Mehdî‟nin birinci veliahdı Mûsâ el-Hâdî‟nin önüne HârûnürreĢîd‟i geçirme kararında önemli
ölçüde tesiri olan ancak bu hedefine ulaĢamayan Hayzürân, Mûsâ el-Hâdî hilâfete geçtikten
sonra devlet yönetimine müdahil olmayı sürdürdü. Onun tayin ve aziller baĢta olmak üzere
devletin önemli iĢlerindeki fonksiyonu, halifenin otoritesini gölgede bırakmaya, onu sembolik
bir halife pozisyonuna sokmaya baĢladı (Ġbnü'l-Esîr, 1965:17; Bozkurt, 1997:16; Apak, 2012:
125-128).
Ġhtiraslı bir kadın olan Hayzürân‟ın Mehdî dönemindeki gibi yönetime açıktan müdahale
etmesi, yönetimde duygusallığa yer vermeyen, ciddiyetle, disiplinli bir anlayıĢla hareket eden
yeni Halifeyi rahatsız etti. Mûsâ el-Hâdî, devlet ileri gelenlerinin, halkın Hayzürân‟a gösterdiği
aĢırı teveccühe bir noktaya kadar sabretti ve buna bir son vermenin gerektiğini düĢünerek
annesini Ģu sözlerle ikaz etti: “Yazıklar olsun devleti annesi yöneten Halifeye! Allah‟a yemin
olsun ki bundan böyle kapında iĢ takip eden herhangi bir görevliye rastlarsam, onun boynunu
vurup mallarını müsadere edeceğim. Senin yün eğirecek iğin, okuyacak Mushaf‟ın ve oturacak
evin yok mu?...” (Taberî, 1987:29; Mes„ûdî, 1987:337; Ġbnü'l-Esîr, 1965:88-89).
Daha önce sözü üzerine söz söylenmeyen, icraatlarına tepki gösterilmeyen Hayzürân için bu
sözler, çok ağırdı. Mûsâ el-Hâdî‟nin bu sert sözlerine çok kırıldı, onunla konuĢmamaya yemin
etti, hatta baĢka bir eve taĢındı (Ġbn Kesîr, bty.:159-160; Süyûtî, 1964:380).
Bu rivayetler, öncelikle Mehdî‟nin Mûsâ el-Hâdî‟yi ikinci veliahtlığa düĢürmesinde
Hayzürân‟ın tesirine iĢaret etmektedir. Rivayetler aynı zamanda iki veliahdın da öz annesi
olduğu hâlde Hayzürân‟ın “neden HârûnürreĢîd‟i Mûsâ el-Hâdî‟ye tercih ettiğinin” yanıtını
vermektedir. ġöyle ki eĢi Mehdî‟nin döneminde sahip olduğu otoriteyi, devlet yönetimine
yaptığı müdahaleyi Mûsâ el-Hâdî‟nin hilâfetinde değil de, ancak HârûnürreĢîd‟in halifeliğinde
yapabileceğini anlayan Hayzürân, amacına ulaĢmak için, muhtemelen Mehdî‟nin aklında
olmadığı hâlde onu bu konuda ikna etmiĢtir (Güzel, 2015:33).
Mûsâ el-Hâdî‟yle annesi arasında önceden gizli bir Ģekilde süren karĢılıklı mücadele, Halifenin
sözleri ve annesinin gösterdiği tepkiyle gün yüzüne çıktı. Bu durum aynı zamanda devlet
kademesindeki bloklaĢmaya kapı araladı. Devlet kademesindeki üst düzey bürokratların
renklerini belli etmeleri, saflarını netleĢtirmeleri kaçınılmaz hâle geldi. Devlet kademesinde,
Mûsâ el-Hâdî, Ca‟fer b. el-Hâdî, Yezîd b. Mezyed, Abdullah b. Mâlik, Ali b. Îsâ gibi ileri
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 81-91
87
Ahmet Güzel
gelenlerin oluĢturduğu (Ġbnü'l-Esîr, 1965:15) bir blokla; Hayzürân, HârûnürreĢîd, Yahyâ b.
Bermekî ve bunlara destek verenlerin oluĢturduğu (Ġbnü'l-Esîr, 1965:15) diğer blokun varlığı
yönetimde ciddi sorunlara davetiye çıkaracak bir mahiyet arz ediyordu. Bu durumda Mûsâ elHâdî‟ye, ikinci bloku tasfiye etmekten baĢka çözüm kalmıyordu. O, bu grubun en etkili kiĢisi
olarak gördüğü Hayzürân‟ı, akabinde herhangi olumsuz bir durumda alternatif halife namzedi
kardeĢi HârûnürreĢîd‟i tasfiye etmekle icraatına baĢladı. Annesinin devlet iĢlerine müdahalesini
engelledikten sonra, kendisinden sonrası için veliaht olan HârûnürreĢîd‟in yerine oğlu Ca‟fer‟i
veliaht yapmaya karar verdi. Bu konuda kendisine gelebilecek tepkileri önlemek için
HârûnürreĢîd ve Yahyâ b. Hâlid el-Bermekî‟yi hapsettirdi (Taberî, 1987:50-52; Mes„ûdî,
1987:342-343; Ġbnü'l-Esîr, 1965:15).
Annesi hayatta olduğu sürece bu iki kiĢinin hapsedilmesinin sorunu kökünden
çözemeyeceğini düĢünen Halife, problemi kökünden çözmek için; daha önce babasına karĢı
sergilediği tavrın bir benzerini, bu defa annesine karĢı sergiledi. Halife, annesini zehirli
yemeklerle öldürmeye teĢebbüs ettiyse de, Hayzürân‟ın temkinli hareketi –yemeği yemeden
önce bir köpekte test ettirmesi ve köpeğin ölmesi– Mûsâ el-Hâdî‟yi amacına ulaĢtıramadı
(Taberî, 1987:49; Ġbnü'l-Esîr, 1965:18).
Hayzürân, Mûsâ el-Hâdî‟nin canına kast etmesine kayıtsız kalmadı; kendisini gözden çıkaran
oğluna, onun hamlesiyle karĢılık verdi. Hayzürân, Mûsâ el-Hâdî‟yi ortadan kaldırmak, yerine
HârûnürreĢîd‟i halife seçmek için harekete geçti. Bazı rivayetlere göre hasta yatağında istirahat
eden Mûsâ el-Hâdî‟yi cariyelerinden birine zehirletti. Bazı kaynaklar onun cariyelerinden
birisine Mûsâ el-Hâdî‟yi boğdurttuğunu söylerler. Kaynakların bazısı da Halifenin yakalandığı
bir hastalık sebebiyle öldüğünü naklederler (Ġbnü‟l-Cevzî, 1992:334-335; Ġbnü'l-Esîr, 1965:17;
Süyûtî, 1995:380).
Kanaatimizce Mûsâ el-Hâdî, bir hastalığa yakalanmıĢ, onun tedavi aĢamasında tedavisiyle
ilgilenen bir cariyeye Hayzürân tarafından zehirletilerek veya boğdurularak öldürtülmüĢtür.
Yukarıdaki rivayetlerden çıkarabileceğimiz makul sonuç bu olmalıdır.
2.3-Harûnürreşîd Dönemi (786-789)*
HârûnürreĢîd, Mehdî‟nin Hayzürân‟dan doğan oğludur (Ġbn Sa‟d, bty.:244; Mes„ûdî,
1987:323; Ġbn Abdirabbih, 1962:115; Ġbn Tağriberdî, 1963:34). Rey Ģehrinde 145
zilhicce763/mart veya 149 muharrem/776 Ģubatta doğmuĢtur (Zetterstéen, 1988:304; Bozkurt,
1997:258-259). Küçük yaĢtan itibaren sarayda iyi bir eğitim görerek büyüdü. Mürebbisi,
muhtemelen oğlu Fazl ile sütkardeĢi olmasından dolayı baba diye hitap ettiği Ġran asıllı Yahyâ
b. Hâlid el-Bermekî idi. Hocalarından on dört yaĢına kadar düzenli bir Ģekilde ders alan
HârûnürreĢîd daha sonra da ilimden kopmadı. O, genç bir delikanlıyken 163 (779-80) ve 165
(781-82) yıllarında Bizanslılara (Bozkurt, 1997:258-261) karĢı düzenlenen iki seferde orduyu
sevk ve idare etti; önemli baĢarılar elde etti. Bu baĢarıları üzerine 166‟da (782-83) babası
tarafından “ReĢîd” lâkabı verilerek kardeĢi Mûsâ el-Hâdî‟den sonra halife olmak kaydıyla
veliaht tayin edildi. Halife Mehdî, daha sonra Mûsâ el-Hâdî‟nin yerine onu birinci veliaht
yapmak istediyse de bu isteğini gerçekleĢtiremeden 169‟da (785) öldü (Bozkurt, 1997:258).
Mûsâ el-Hâdî, iktidara geçtikten bir müddet sonra HârûnürreĢîd‟in yerine oğlu Ca‟fer‟i veliaht
yapmaya karar verdi. Bu konuda kendisine gelebilecek tepkileri önlemek için HârûnürreĢîd ve
Yahyâ b. Hâlid el-Bermekî‟yi hapsettirdi (Taberî, 1987:50-52; Mes„ûdî, 1987:342-343; Ġbnü'lEsîr, 1965:15).
Mûsâ el-Hâdî‟nin ölümünün hemen ardından hapiste bulunan Yahyâ b. Hâlid el-Bermekî,
Hayzürân‟ın emriyle serbest bırakıldı (Kırbıyık, 1998:106). HârûnürreĢîd‟in ilk icraatı, kâtibi ve
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 81-91
88
Kadınların Siyasete Etkisi Bağlamında Hayzürân Örneği
mürebbisi Yahyâ b. Hâlid el-Bermekî‟yi geniĢ yetkilerle vezir tayin etmek, devlet iĢlerinde
annesine de danıĢılmasını emretmek ve böylece onu eski itibarlı günlerine tekrar kavuĢturmak
oldu (Bozkurt, 1997:259). Nitekim devlet iĢlerini asıl yöneten daima Hayzürân olmuĢ; Yahyâ
da, halife de onun görüĢüne asla muhalefet etmemiĢlerdir. HârûnürreĢîd zamanında Hayzürân‟ın
mevkii en yüksek derecesine ulaĢmıĢ, hatta kocası Mehdî dönemindeki itibarının da üstüne
çıkmıĢtır (Kırbıyık, 1998:106).
DEĞERLENDİRME – SONUÇ
Ġslâm siyaset geleneğinde, Halife eĢlerinin devlet yönetimine önemli ölçüde müdahil
olması ilk kez, Abbasîlerin üçüncü halifesi Muhammed el-Mehdî döneminde baĢlamıĢtır.
Muhammed el-Mehdî‟nin zeki, kültürlü, nüfuz sahibi, aynı zamanda ihtiraslı eĢi Hayzürân,
gerek eĢinin, gerek onun halefleri olan Mûsâ el-Hâdî ve HârûnürreĢîd‟in devlet yönetiminde
ciddi anlamda söz sahibi olmuĢtur. Öyle ki onun bu tesiri, eĢi Muhammed el-Mehdî ve oğlu
Mûsâ el-Hâdî‟nin erken ölümlerinde bile tesirini göstermiĢ, bir anlamda devlet siyaseti
bağlamında tarihin akıĢını değiĢtirecek boyuta ulaĢmıĢtır. Zira Muhammed el-Mehdî ve Mûsâ
el-Hâdî‟nin yönetim anlayıĢıyla, HârûnürreĢîd‟in yönetim anlayıĢı arasında bariz farklılıklar
mevcuttur.
Hayzürân‟ın yönetime müdahil olması Halifelerle istiĢare sadedinde; dar çerçevede
değerlendirilebilecek bir mahiyette değil, Ģahsî ihtiraslarının neticesinde bir müdahale olarak
nitelendirilebilir.
Öte yandan Hayzürân‟ın etnik kimliğiyle ilgili farklı rivayetleri, onun karakter yapısıyla,
sergilediği tutum ve davranıĢlarıyla birlikte değerlendirdiğimizde onun aslen “Türk” olduğuna
dair rivayetlerin daha isabetli olduğunu söyleyebiliriz. Türk devlet yönetimi geleneğindeki
“Hakan-Hatun” yönetim anlayıĢı, bu kanaatimizi kuvvetlendirmektedir.
KAYNAKLAR
Apak, Âdem, Anahatlarıyla Ġslâm Tarihi-IV-, Ġstanbul 2012.
Ahmed b. Hanbel, Ebû Abdillah Ahmed b. Muhammed(v. 241/855), Müsned, Mısır, 1313.
Aydın, Mehmet Âkif, “Kadın”(Ġslâm‟da Kadın), DĠA., Ġstanbul 2001, c.:XXIV, s.s.86-94.
el-„Aynî, Bedrüddîn (v. 855/1451), es-Seyfü‟l-Mühenned fî Sîrati‟l-Meliki‟l-Müenned, thk.: F.
Muhammed ġeltût, Kahire 1966–1967.
el-Bağdâdî, Ebû Bekr Ahmed b. Ali (v. 463/1071), Târîhu Bağdadî, Beyrut 1985, c. XIII-XIV..
el-Belâzürî, Ebü‟l-„Abbâs Ahmed b. Yahyâ (v. 279/892), Ensâbü‟l-EĢrâf, nĢr.: „Abdül„azîz edDûrî, Beyrut 1978, c. III.
____________, Fütûhu‟l-Büldân, nĢr.: Rıdvân Muhammed Rıdvân, Beyrut 1983.
Bozkurt, Nahide, OluĢum Sürecinde Abbâsî Ġhtilâli, Ankara 2000.
_____________, “Hâdî-Ġlelhak”, DĠA, Ġstanbul 1997, c. XV, s. 16.
_____________ ,“HârûnürreĢîd”, DĠA., Ġstanbul 1997, c. XVI, s.s. 258–261.
el-CehĢiyârî, Ebû „Abdullah Muhammed b. „Abdûs (v. 331/942), Kitâbü‟l-Vüzerâ ve‟l-Küttâb,
nĢr.: Mustafa es-Sekkâ – Ġbrâhîm el-Ebyârî – „Abdülhâfız ġelebî, Kahire 1980.
Chejne, Anwar G., Succession To The Rule In Islam: With Special Reference To The Early
Abbasid Period, Lahor, b.t.y.
ed-Dinevrî, Ahmed b.Dâvûd (v.282/895), el-Ahbâru‟t-Tıvâl, nĢr.: Ömer Fârûk el-Habba‟,
Beyrut 1995.
Fayda, Mustafa, “Abbâse”, DĠA., Ġstanbul 1988 I, 30.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 81-91
89
Ahmet Güzel
el-Fesevî, Ebû Yûsuf Ya‟kûb b. Süfyân (v. 277/890), el-Ma‟rifetü ve‟t-Târîh, nĢr.: Halîl elMansûr, Beyrut 1999, c.I–III.
Fiey, Jean Morris, Ahvâlü‟n-Nasârâ fî Hîlâfeti Beni‟l-„Abbâs, Beyrut 1986.
Güzel, Ahmet, Abbasî Halifesi Mehdî b. Mansûr, Konya 2012.
_________,“Abbâsî Halifesi Mûsâ el-Hâdî‟nin Hayatına ve Babasıyla Kendisinin Esrarengiz
Ölümlerine Dair Rivayetlere Analitik Bir YaklaĢım”, ĠSTEM: Ġslâm, San„at, Tarih,
Edebiyat ve Mûsikîsi Dergisi, Konya 2015, c.: XIII, sayı: 26, s.s. 17-38.
Hasan Ġbrahim Hasan, Târîhu‟l-Ġslâm, Kahire 1965, c. I–IV.
Hitti, Philip K., Siyâsî ve Kültürel Ġslâm Tarihi, çev.: Salih Tuğ, Ġstanbul 1980, c. I-IV.
Ġbn Abdirabbih, Ahmed b.Muhammed el-Endelüsî (v. 328/938), el-Ikdü‟l-Ferîd, Kahire 1962, c.
I –VI.
Ġbn Asâkir, Ebü‟l-Kâsım „Alî b. Hasan (v. 571/1175), Târîhu Medîneti DimeĢk, nĢr.: „Ömer b.
Ğarâme, Beyrut 1995, c. I–XI.
Ġbn Bâdi, Mülâhhas et-Târîhu‟l-Ġslâmî, yer y., 1973.
Ġbn Haldûn, „Abdurrahmân b. Muhammed (v. 808/1405), Târîhu Ġbn Haldûn, Beyrut 1971, c. I–
VII.
Ġbn HiĢâm, Ebû Muhammed Abdülmelik (v. 213/828), es-Sîretü‟n-Nebeviyye, Mısır 1936, c.:
III.
Ġbn Kesîr, Ebü‟l-Fidâ Ġsmâîl b. Kesîr ed-DimeĢkî (v. 774/1372), el-Bidâye ve‟n-Nihâye,
Limassoyl, b.t.y., c. I–XV.
Ġbn Kuteybe, Ebû Muhammed „Abdullah b. Müslim (v. 276/889), el-Maârîf, Beyrut 1987.
Ġbn Sa‟d, Muhammed (v.230/844), et-Tabakâtü‟l-Kübrâ, Beyrut, b.t.y.(Dâru Sâdır) c. I–IX. Ġbn
Tağriberdî, Cemâlüddîn Ebü‟l-Mehâsin Yûsuf el-Atabekî (v. 874/1469), en-Nücûmü‟zZâhira fî Mülûki Mısr ve‟l-Kahira, Kahire 1963.
Ġbnü‟l-Cevzî, Ebü‟l-Ferec „Abdurrahmân b. „Alî (v. 597/1200), el-Muntazam fî Târîhi‟l-Ümem
ve‟l-Mülûk, nĢr.: Muhammed „Abdülkadir „Atâ‟-Mustafa „Abdülkadir „Atâ, Beyrut
1992, c. I–XVIII.
Ġbnü‟l-Esîr, Ġzzüddîn Ebü‟l-Hasen (v. 630/1232), el-Kâmil fi‟t-Târih, Beyrut 1965, c. I–XI.
Ġbnü‟l-Fâkih, Ebû „Abdullah Ahmed b. Muhammed b. Ġshâk el-Hemezânî (v. yaklaĢık
903/1497) Kitâbü‟l-Büldân, nĢr.: Yûsuf el-Hâdî, Beyrut 1996.
Ġbnü‟l-Imâd, „Abdülhayy b. „Imâd (v. 1089/1678), ġezerâtü‟z-Zeheb fî Ahbâri men Zeheb,
Beyrut b.t.y., c. I –VIII.
Ġbnü‟l-Imrânî, Muhammed b. „Alî (v. 580/1184), el-Ġnbâ fî Târîhi‟l-Hulefâ, nĢr.: Kâsım esSâmerrâî, Leiden 1973.
Ġbnü‟t-Tiktaka, Muhammed b. „Alî b. Tabâtabâ (v. 709/1309), el-Fahrî fi‟l-Âdâbi‟s-Sultâniyye
ve‟d-Düveli‟l-Ġslâmiyye, Beyrut b.t.y.
Ġbrâhim Eyyûb, et-Târîhu‟l-„Abbâsî es-Siyâsî ve‟l-Hadarî, Beyrut 1989.
Ġzmirli, Ġsmail Hakkı, Yeni Ġlm-i Kelâm, haz.: Sabri Hizmetli, Ankara 1981.
el-KalkaĢendî, Ebü‟l-„Abbâs Ahmed b. „Alî (v. 821/1418), Nihâyetü‟l-Ereb fi Ma‟rifet Ensâbi‟l„Arab, Beyrut 1984. Karaca, Fatma, Emeviler Dönemi Kadının Durumuna Genel Bir
BakıĢ: Sükeyne bint Hüseyin Örneği, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara 2010 (YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi). el-Kebbî, Züheyr, Mevsû„atü
Hulefâi‟l-Müslimîn, Beyrut 1994.
Kehhâle, „Ömer Rıza, A‟lâmü‟n-Nisâ fi‟l-„Âlemi‟l-„Arab ve‟l-Ġslâm, DimeĢk b.t.y., c. I–V.
Kırbıyık, Kasım, “Hayzuran”, DĠA., Ġstanbul 1998, c. XVII, s. 106.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 81-91
90
Kadınların Siyasete Etkisi Bağlamında Hayzürân Örneği
Kitapçı, Zekeriya, Abbâsî Hilâfeti‟nde Selçuklu Hatunları ve Türk Sultanları, Konya 1997.
Mahmûd ġâkir, Dört Halife, çev.: Ferit Aydın, Ġstanbul 1994.
______________, Târîhu‟l-Ġslâm, Beyrut 1991, c. I–XXII.
Margoliout, D. S. – Litt, D., Ummayyads and Abbasids, London 1987.
Mehmet Zihnî, MeĢâhirü‟n-Nisâ, Ġstanbul 1292, c. I–II (Tek kitap hâlinde).
el-Mes„ûdî, Ebü‟l-Hasen „Alî b. Huseyn (v.346/957), Mürûcü‟z-Zeheb ve Meâdinü‟l-Cevher,
nĢr.: Muhammed Muhyiddîn „Abdülhamîd, Beyrut 1987, c. I–IV.
________ , et-Tenbîh ve‟l-ĠĢrâf, Beyrut b.t.y.
Mez, Adam, el-Hadâratü‟l-Ġslâmiyye fi‟l-Karni‟r-Râbi„ı‟l-Hicrî, Arapçaya çev.: Muhammed
„Abdülhâdî Ebû Reyde, nĢr.: Ahmed Rif„at el-Bedrâvî, Beyrut 1967, c. I–II.
en-Nüveyrî, ġihâbüddîn Ahmed b. „Abdülvehhâb (v. 733/1333), Nihâyetü‟l-Ereb fî Fünûni‟lEdeb, nĢr.: Muhammed Câbir – Ġbrâhîm Mustafa, Kahire 1984, c. I–XXXI.
Öğüt, Sâlim, “Evzâ„î”, DĠA., Ġstanbul 1995, c. XI, s.s. 546–548.
Safvet, Ahmed Zeki, Cemheratü Hutabi‟l-„Arab fî „Usûri‟l-„Arabiyyeti‟z-Zâhira, Beyrut b.t.y.
(el-Mektebetü‟l-„Ilmiyye), c. I–III.
Seyyid Emîr „Alî, Musavver Târîh-i Ġslâm, nĢr.: Mehmet Rauf, Ġstanbul 1913.
es-Süyûtî, Celâlüddîn „Abdurrahmân b. Ebû Bekr (v. 911/1505), Târîhu‟l-Hulefâ, nĢr.:
Muhammed Muhyiddîn „Abdülhamîd, Kahire, 1964, (Beyrut 1995).
eĢ-ġâmî, Ahmed, ed-Devletü‟l-Ġslâmiyye fi‟l-„Asri‟l-„Abbâsiyyi‟l-Evvel, Demmâm 1983.
ġemseddin Sâmi, Kâmûsü‟l-A‟lâm, Ġstanbul 1316, c. I–VI.
ġevkî Ebü‟l-Halîl, Hârûn ReĢîd, DimeĢk 1988.
et-Taberî, Ebû Ca‟fer Muhammed b. Cerîr (v. 310/922), Târîhu‟l-Ümem ve‟l-Mülûk, Beyrut
1987, c. I–X.
Vaglieri, Laura Veccia, “Abbâsî Hilâfeti”, ĠTKM, çev.: Hamdi AktaĢ vd.leri, Ġstanbul 1988, c.
I–IV.
el-Vekîl, Muhammed Seyyid, el-„Asru‟z-Zehebî li‟d-Devleti‟l-„Abbâsiyye, Beyrut 1998.
el-Yâfi„î, Ebû „Abdullah b. Es‟ad b. „Alî b. Süleymân (v. 768–1366), Mir‟âtü‟l-Cinân ve
„Ibratü‟l-Yekzân fî Ma‟rifeti mâ Yu‟teberu min Havâdisi‟z-Zamân, Kahire 1993, c. I–
IV.
el-Ya‟kûbî, Ahmed b. Ebû Ya‟kûb b. Ca‟fer (v. 284/897), Târîhu‟l-Ya‟kûbî, Beyrut 1992, c. I–
II.
ez-Zehebî, ġemsüddîn Ebû „Abdullah Muhammed b. Ahmed (v. 748/1347), Kitâbü Düveli‟lĠslâm, nĢr.: Muhammed ġeltût-Muhammed Mustafa Ġbrâhîm, Mısır 1974.
ez-Zehrânî, Dayfullah Yahyâ, en-Nefekât ve Ġdâratühâ fi‟d-Devleti‟l-„Abbâsiyye, Mekke 1986.
Zettersteén, K. V., “Harun”, Ġ.A., Ġstanbul 1968, c. V/I, s.s. 304–305.
_____________ , “Mehdi”, Ġ.A., Ġstanbul 1988, c. VII, s. 480.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 12, Eylül 2017, s. 81-91
91
Download