tarihçi ve jeopolitikçi gözüyle israil

advertisement
TARİHÇİ VE JEOPOLİTİKÇİ GÖZÜYLE İSRAİL
Dr. Nejat Tarakçı
Jeopolitikçi ve Stratejist
[email protected]
Giriş
Üç kitaplı dinin kökleri ve eserlerinin bulunduğu kadim şehir Kudüs’ü merak etmeyen var mıdır
acaba? Özellikle sembol haline gelmiş altın renkli kubbesi ile tanınan ve İslam’da Kubbet üs Sahra
adı verilen yapı her üç din için de farklı açılardan çok önemli. Dört gün üç gece kaldığım Kudüs’te
diğer önemli şehirlerden, El Halil, Beytüllahim, Hayfa, Yafa, Akka gibi şehirleri de gezme fırsatım
oldu. 1948’de kurulan İsrail bu zamana kadar topraklarını savaş ve illegal işgallerle 4 misli
genişletirken, 70 yılda nüfusu da 10 misli artarak 8,3 milyona ulaşmıştır. Şu kadarını peşinen
söylemem gerekirse hayalimdeki İsrail ve İsraillilerle gerçekler hiç uyuşmadı.
Pasaport Kuyruğu Çilesi
İsrail’in sorunlarının en başında güvenlik endişelerinden kaynaklanan politika ve stratejileri
gelmektedir. Bu uygulamaların artık toplumsal düzene zarar verici hale geldiği söylenebilir.
Havaalanında pasaport kuyruğunda başlayan bu durum, Kudüs’ün kontrol noktalarında, El Halil’de
ve Mescidi Aksa bölgesinde son derece rahatsız edici bir hal almaktadır. Türkler ve Yahudiler,
tarihsel süreçte birçok konuda birleştirici ortak kültür yaratmış iki toplumdur. Bu bağlamda iki
buçuk saat pasaport kontrol kuyruğunda beklemiş biri olarak, en azından yeşil pasaportlu Türklere
ayrı kontrol noktaları tahsis edilmesinin hak edilmiş bir jest olabileceğini düşünüyorum.
Askerlik Yaşı ve Mecburiyeti
İsrail’de 18 yaşına gelen kadın erkek için iki yıllık mecburi askerlik hizmeti var. İsrail’de nüfus azlığı
en büyük problem olarak öne çıkıyor. 18 yaşındaki tecrübesiz ve aklı baliğ olmamış polis ve askerler
şehir içinde sürekli sivillerle irtibatta ve muhatap halinde bırakıldığından hem askeri disiplini
muhafaza etmeleri hem de toplum önünde saygı görmeleri son derece zor. Bu durum güvenlik
güçlerine duyulan saygı ve güveni olumsuz yönde etkiliyor. İsrail askerlerinde benim gördüğüm
kadarıyla kıyafet bütünlüğü yok. Farklı renklerde fotin giyenler var, elinde dondurmayla ve şapkasız
gezenler var. Kız arkadaşı ile sarmaş dolaş oturanlar var. Bunlar askerden ziyade milis gücü algısı
yaratıyor. Bu bağlamda gönüllü veya mecburi askerlik statüsündeki erlerin sokakta siviller ile
muhatap edilmesi son derece sakıncalı durumlar ortaya çıkarabilir. Nitekim Türkiye’ye döndükten
sonra Şam Kapısında bir İsrailli güvenlik görevlisine ölümcül bir saldırı yapıldığını öğrendim. Çok
1
üzüldüm. 1Asker yerine polis ağırlıklı bir uygulama uluslararası hukuka daha uygun olacaktır. 2017
bilgilerine göre 8,3 milyonluk nüfusun % 75 Yahudi, % 21 Arap ve % 4 diğer etnik gruplardan
oluşmaktadır. Yahudi nüfusun dağılımına gelince, % 73 İsrail doğumlu (yani en yaşlısı 65 yaşında),
% 18 Kuzey Amerika ve Avrupa, % 9’u Afrika ve Asya göçmenidir. 2İsrail’in kurulduğunda 1948
nüfusunun 890 bin olduğu dikkate alındığında geçen 70 yılda başarılı bir Yahudileşme stratejisinin
uygulanamadığı söylenebilir. 2030’da 10 milyona ulaşması beklenen nüfusun da yetersiz kalacağı
açıktır. İsrail’de 2,5 milyon Filistinli, 1,5 milyon Rus Yahudi’si yaşıyor. Geriye kalan 4 – 4,5 milyon
nüfus hem Yahudi hem de Musevi’dir. Tel Aviv’e uçakla yaklaşırken etrafta yüzlerce inşaatı bitmiş
boş evler ve mahalleler gördüm. Aynı durum sur dışı Kudüs, El Halil (Hebron) ve Beytüllahim
(Bethleem) de devam ediyor. Bu boş yerleşimlerin İsrail’in yetersiz nüfus yapısını değiştirme
stratejisi ile yakın ilgisi olduğunu söyleyebiliriz. Rehberin verdiği bilgilere göre Rusya’dan gelen
Yahudilerle bu açık kapatılmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda 1,5 milyon Rus Yahudi’si şu anda
iskân edilmiş durumda. Ancak bunların % 60’nın Hristiyan Ortodoks mezhebinden olduğu
söyleniyor. Din devleti olan İsrail’in demografik yapıyı güçlendirmek uğruna din faktörünü göz ardı
etmek zorunda kaldığı görülüyor. Göç eden Rus Yahudileri ile işgücü ve asker açığını kapatmak son
derece zor. Alt yapı için geçici olarak Çin’den 20 bin işçinin getirilmesi anlaşması bunu teyit
etmektedir. İsrail, Türkiye’ye kıyasla çok pahalı bir ülke. Ev, gıda, giyim ve diğer ürünlerin fiyatı
oldukça yüksektir. 800 Amerikan doları olduğu söylenen asgari ücretle hayatı idame çok zor. Asgari
ücretle çalışanların Filistinli ve diğer Araplar olduğunu söylemeye gerek yok.
Kudüs’te Şehit Askerleri Anma Gecesi
Tesadüfen 8 Haziran gecesi Ağlama Duvarı önünde yapılan bir törene rastladım. Askerlerin aileleri
ile birlikte katıldığı bu anma gecesinde İsrail Yahudi toplumu kutsal duvar önünde topluca dua ve
ibadet etti. Törenin amacının şehit askerleri anma ve onlara şükran sunma olduğunu sorarak
öğrendim. Buraya sıkı bir kontrolden ve Türk kimlikli pasaportlar sayesinde girdiğimi söylememe
gerek yok. İsrail’de bugün var olmanın en önemli unsuru olarak görülen askerlere büyük önem
veriliyor ve saygı duyuluyor. Askerler Yahudilerin göz bebeği olarak nitelenebilir.
Ürdün Irmağında Vaftiz ve Arınma
İsrail gezisinin Hristiyanlar açısından olmazsa olmaz ziyaret yerleri Hz. İsa’nın doğduğu yer olan
Beytüllahim (Bethleem) deki Doğuş Kilisesi, İsa’nın vefat ettiği yerdeki Kudüs’teki Yükseliş Kilisesi,
Havarileriyle toplantı yaptığı yerdeki Kudüs’teki Zeytin Ezmesi Kilisesi ve Vaftiz olduğu Şeria (Ürdün
1
Police officer critically injured in coordinated shooting and stabbing attcak in Jerusalem The Times of Israel
Friday June 16
2
http://worldpopulationreview.com/countries/israel-population/
2
Nehri) Nehridir. Bunların içinde vaftiz törenine dünyanın her yerinden Hristiyanlar günahlarından
arınmak için gelmektedir. Yakındaki dükkânlarda satılan düğmesiz baştan geçen beyaz elbiseler ile
nehre girilmekte ve günahlardan arındıklarına inanmaktadırlar.
Lut Gölü ve Eriha
İsrail 6 gün savaşında Ürdün’den ele geçirdiği Lut Gölü ve etrafını turistik kazanç yerine çevirmiştir.
Deniz seviyesinden 450 metre aşağıda olan ve tuzluluk oranı % 60’lara varan bu gölün çamuru ve
tuzunu dünya piyasalarına pazarlamaktadır. Göl kenarına geldiğinizde basınç yükselmesinden
elinizdeki plastik su şişesinin içeriye doğru göçtüğüne şahit olabilirsiniz. Ayrıca Lut gölünden
Eriha’ya kadar olan bölgede çok geniş alanda hurma yetiştirilmektedir. Ben hurmadan fazla
anlamam. Ancak bilenler, Kudüs Hurması olarak adlandırılan bu hurmanın kaliteli olduğunu
söylüyorlar.
Hayfa ve Akka
İsrail’e gittiğinizde bu iki şehri mutlaka gezmenizi öneriyorum. Kudüs’ten Hayfa’ya giderken yol
üzerinde otobüsün mola verdiği yerlerdeki tuvaletler çok pis ve dar. Bunlar Batı imajlı görünen
İsraillilere hiç yakışmıyor. Hayfa İngiliz egemenliğinin izlerinin en sık görüldüğü bir yerleşim yeri.
Şehir olarak da çok güzel ve büyük bir Limanı var. Bu limanın 36 ay süren Filistin boykotu veya grevi
sırasında kapatılan eski limanının yerine inşa edildiğini söylemek gerek. Hayfa’nın bölgedeki son
jeopolitik gelişmeler paralelinde Körfez petrol ve doğal gazının Akdeniz’e akıtılacağı ve yeni
Rotterdam olacağı sıkça dile getiriliyor. Akka’ya gelince bu Kaleli liman Türk tarihinde Napolyon’u
yenen Cezzar Ahmet Paşa ile tanınıyor. Akkanın dikkat çeken yönü, Haçlı Seferlerinin bölgeye giriş
Limanı olmasıdır. Kale içindeki haçlılara ait hastaneden tutun yaşam üniteleri son derece dikkat
çekicidir. Son yıllarda bulunan kaleyi şehre bağlayan yer altı tünellerini de mutlaka görmenizi
öneriyorum. Akka kalesi ve şehri Fenikelilerden bu yana devam eden denizcilik geleneğinin
günümüzdeki son halkasını teşkil etmektedir.
Gözlem ve Tespitler
Kudüs’te görevli İsrail asker ve polislerinin kendini beğenmiş, küstahça konuşma ve davranışlarının
mutlaka düzeltmesi gerekmektedir. Dünya mirası olan bu topraklarda güvenli bir barışın ve
huzurun sağlanması küçük kusurların düzeltilmesinden geçer. Müslümanların da kutsal ziyaret ve
ibadet yerlerinde gerekli saygı ve davranışı göstermeleri kesin zorunluluktur. Yaşam standartlarının
ve gelirlerinin düşük olması bir toplumun inancını uygulamadaki standartlarını düşürmemelidir. El
Aksa (Kıble Camii) Camiinin etrafında ve içinde uygun olmayan kıyafet ve temizlik içinde
Müslümanların yatması, uyuması bu kutsal makama, kendi ve insanlık kültürüne, bunları miras
bırakanların hatırasına hiç yakışmamaktadır. 9 Haziran 2017 Cuma günü El Aksa Camisine giden
3
çarşı içindeki yollarda izdihamdan ezilenler hatta ölenler olabilirdi. İsrail yetkililerin Camiye en
yakın araba yolunun geçtiği surlardan bir kapı açması gerekiyor. Daha sonra edindiğim bilgilerden
böyle bir kapı olduğunu ancak İsrailli yetkililer tarafından kapatıldığını öğrendim. Güvenlik
nedeniyle her Cuma günü Müslüman halkın ibadet yerine ulaşmasının bu kadar zorlaştırılması
insan haklarına ve uluslararası hukuka aykırıdır.
Sur içinde kalan ve Eski Kudüs olarak adlandırılan çevresi dört kilometre uzunluğundaki alan 4
parçaya bölünmüş durumda. Bunlar Yahudi, Ermeni, Hristiyan ve Müslüman bölümleridir.
Bölünme, esasen her inancın kutsal eserleri ve yerleşim durumu dikkate alınarak yapılmış
görünüyor. Örneğin Ağlama Duvarı Yahudi bölümünde. Ancak Yahudi bölümüne giriş ve çıkışlar
İsrail askerleri tarafından çok sıkı kontrol ediliyor. Bir Müslümanın görevli olması dışında bu
bölüme geçmesi yasak. Filistinli rehberin verdiği bilgilere göre sur içi Kudüs’te 60 bin Müslüman 35
bin Yahudi yaşıyor. Ermeniler ve diğer Hristiyanlar ihmal edilebilecek kadar az. Yahudilerin nihai
amacının sur içi Kudüs’te çoğunluğu ve mülkiyet üstünlüğünü sağlamak olarak ifade ediliyor. Bu
bağlamda Filistinlilere evleri ve dükkânları için çok yüksek paralar ve İsrail vatandaşlığı teklif
edildiği sıkça dile getiriliyor. Yahudi bölümünde Torah (Musa’nın kitapları) Araştırma Enstitüsü ve
İsrail dışında yaşayan kadınlar için eğitim enstitüleri ve Arkeoloji Müzesi bulunmaktadır. Özellikle
müzenin gezilmesi tavsiye olunur. İsrail’de çok sayıda para bozdurma büfesi olmasına rağmen
Amerikan Doları her yerde geçiyor. Ancak paranın üstü İsrail para birimi Şekel olarak veriliyor.
Yahudi bölgesinde yemek yediğim bir kafeden para üstü olarak verilen 10 Şekel değerinde madeni
para sahte çıktı. Bunun Müslüman bölgesinde alışveriş yaparken dükkân sahibi fark etti. Para
sahtekârlığı demek ki, dünyanın her yerinde olabiliyor. Yahudi bölümünün sur dışına çıkan Yafa
Kapısından sonraki mücavir alanları da Yahudi yerleşimine ayrılmış. Bir tramvayın da işlediği bu
bölge son derece modern ve Avrupai bir havası var. Müslüman kesimi ise son derece bakımsız ve
dağınık bir görünüm arz ediyor. Edinilen bölgelere göre belediye bütçesinden Müslüman kesimine
% 5’lik bir kaynak ayrılıyormuş. Bu ayrımcılık doğruysa son derece hatalı bir yaklaşım olduğunu
söylemek gerek. Ermeni ve Hristiyan kesimlerinde ise nüfus oldukça az. Buradaki en önemli ve en
çok ziyaretçi çeken yer Hz. İsa’nın Çile Yolu ( Via Dolorossa) sonunda vefat ettiği yerde inşa edilen
Yükseliş Kilisesi. Bu kilise içinde, Ermeni, Ortodoks, Süryani, Protestan, Katolik ve Kıpti’ler ait küçük
bölümler var. Bu kilise Hristiyan âleminde paylaşılamayan kilisedir. Bu nedenle Osmanlı döneminde
başlatılan 500 yıllık gelenek hala devam ettiriliyor. Kilisenin anahtarları Müslüman din adamlarında
bulunuyor ve kiliseyi onlar açıp kapatıyor. Ancak Ermeniler kilisenin temizlik ve küçük bakımlarını
üstlenmiş durumdalar.
Kudüs’te Mormon Üniversitesi, Alman, Yunan, Ermeni kiliseleri, İsveç Araştırma Enstitüsü ve
benzer birçok kuruluş var. Hristiyan ülkeler, kiliseleri, tarikatları ile Kudüs’ü istila etmiş durumdalar.
4
Ve birbirleri ile yarış halindeler. Bunlar Haçlı Seferlerinden kalan kök ve eserlerini yaşatmak ve
kazandıklarını, kaybetmek istemiyorlar ve bunun için milyonlar harcıyorlar. Bu durumda insan şu
soruyu sormadan edemiyor. İslam’ın kök ve izlerine ve eserlerine sahip çıkan neden bir ülke veya
mezhep/tarikat yok? Aksine her geçen gün bu izler silinmeye, unutturulmaya çalışılıyor. Yükseliş
Kilise’sine bitişik Hz. Ömer Camii Var. Ona çok yakın yerde İslami Vakıf tarafından korunan ve
bakılan Selahattin Eyyubi Camii ve evi var. Buranın bakıcılarının oturduğu evlerde iki Türk bayrağı
asılı idi. Çok heyecanlandım. Zannederim Türkiye’nin buraya bir katkısı var. Kudüs’e giden Türklere
Selahattin Eyyubi’nin evini görmeleri şiddetle tavsiye edilir. Bence Kudüs’te Türk İslam Üniversitesi
kurulması düşünülebilir. Bu üniversitenin esas görevi başta Kudüs olmak üzere bölgedeki İslam
kültür ve medeniyetini araştırmak ve bilimsel temellere oturtmak olabilir.
Dindar Yahudiler
Onları siyah takım elbiseleri, beyaz yakasız gömlekleri, silindir şapkaları ve yanlardan aşağı sarkan
lüle şeklindeki saçlarından tanıyabilirsiniz. Küçük çocukların da aynı şekilde giydirilenleri var. Hz.
Davut’un kabrine veya makamına bitişik küçük odada toplu bir ayin gördüm. Herkes kendi halinde
Tevrat okuyor, okurken sallanıyorlar. Küçük sesler çıkaranlar da vardı. 10-12 yaşlarında çocuklarda
bir şeyler okuyorlardı. Sadece uzun sakallı filmlerdeki Hz. Musa’ya benzeyen beyaz keşiş kıyafeti
içinde bir kişi vardı. O da sallanan bir sandalyede Tevrat okuyordu. Bir kısmı yan odadaki Hz.
Davut’un piramit şeklindeki makamına iki eli açık abanarak sarılmış şekilde duruyorlardı. Dindar
Yahudiler de dikkatimi çeken kıyafetlerinin son derece temiz ütülü ve gömleklerinin kar beyazı
olmasıydı.
Filistinliler Ekonomik ve Dinsel Baskı Altında
İsrail sınırları içinde Müslümanlar için başlıca iki kutsal mekân var. En önemlisi Kudüs’teki El Aksa
ve El Halil’deki Hz. İbrahim Camisi ve Makamı. Her iki yere de güvenlik nedeniyle yılda 4 Ramazan
Cuması, 4 Kurban Bayramı ve iki kandil günü olmak üzere sadece 10 gün girilebiliyor. El Halil’deki
Hz. İbrahim Camisi içinde Yahudiler tarafından önemli bir tadilat yapılmış. İbrahim Peygamberin
Musevilik inancında da önemli bir yeri var. Yahudiler İbrahim peygamberin torunu Yakup’un
soyundan geldiklerine inanıyorlar. Cami’de beş makam (kabir veya türbe) var. Bunlar İbrahim
Peygamber, karısı Sera, Hz. İzak, Hz. Yakup ve bunların eşlerine ait. Yapılan tadilatla Yakup ve
eşinin bulunduğu yerin içinde bulunduğu yer Sinagog haline getirilmiş bulunuyor. Böylece Cami’ye
bitişik yeni bir Yahudi ibadet yeri oluşturulmuş. Bu nedenle bütün giriş ve çıkışlar İsrail askerleri
tarafından kontrol altına alınmış durumda. Girişler döner çelik kapılardan geçerek sağlanıyor.
Kudüs’teki Kubbet-üs Sahra kutsal mekânı da aynı durumda bulunuyor. Mekânın ortasında büyük
bir kaya var. Emeviler zamanında yapılan bu mekân üç din için de büyük önem arz ediyor.
Yahudiler en eski inanç sahibi olarak buranın kendilerine ait olduğunu iddia ediyorlar. Bugün resmi
5
başkent olarak kullanılan Tel Aviv’in Türk hâkimiyeti dönemindeki adı Yafa idi. İsrail devleti 1948’de
kuruluktan sonra bu şehrin Yahudileşmesi için önemli değişiklikler yapılmış. Yafa ’da 540 caminin
yıkıldığı yerlerine apartmanların yapıldığı söyleniyor. Kalan ve iyi durumda olmayan 1715 yapımı
Mahmut Paşa Camisi ile Bahriye Camisi var.
Hayfa’daki Bahai Evi ve Bahçeleri
İran'da 19. yüzyılda ortaya çıkan Bahailiğin dünyada 5 milyon civarında takipçisi var. En fazla üyesi
Hindistan'da, İran ve Amerika’da bulunuyor. Daha çok bir kaç dinin karışmış hali gibi görünen
Bahailikte, tek tanrı inancı hâkim ve tüm dinlerin temelinin bir olduğuna inanılıyor. Bahailer Hayfa
’ya gelerek hacı oluyorlarmış. İnancın liderinin mezarı Akka’da bulunuyor. Osmanlı yönetimi,
Bahaullah'ı ailesiyle önce 5 yıl Edirne'ye sürgün ediyor, sonra da Hayfa limanı yakınlarında bulunan
Akka kalesine hapsediyor. Ölümünün ardından Bahailerin başına sırayla önce oğlu Abdulbaha,
daha sonra torunu Şevki Efendi geçiyor. Bahailer, Şevki Efendi'nin ardından ise yeni bir peygamber
beklemeye başlıyor. Oldukça ihtişamlı tapınaklara sahip olan Bahailerin Chicago, Kampala, Sydney,
Frankfurt, Panama, Apia (Samoa) ve Yeni Delhi'de tapınağı bulunuyor3
Türk İş Gücü Çözüm Olabilir mi?
Türklerin Yahudilerle olan ilişkisi 1497’de II. Bayezid zamanında Kemal Reis’in filosuyla Endülüs’ten
Müslüman ve Yahudileri tahliyesi ile başlar, Atatürk’ün Alman Yahudi’si hocaları ülkeye davet
etmesi ile devam eder. Ayrıca Osmanlı döneminin her aşamasında Yahudi toplumu saygın bir yer
bulmuştur. Mesleklerini ve dinlerini özgürce sürdürmüşlerdir. İspanya’dan gelen bu Yahudiler
Seferadlar olarak adlandırılmışlardır. Bu bağlamda İsrail’in gerek ortak tarihi bağlar, gerekse bir
arada yaşama kültürü nedeniyle en yakın işbirliği içinde olması gereken ülke Türkiye’dir. Eğer
işgücü gerekiyorsa bunun Türk şirketleri ve Türk işçileri ile yapılması daha uygun olacaktır. Hatta
kaliteli beyaz ve mavi yakalı kalıcı bir Türk iş gücü İsrail’in Filistinlilerle olan ilişkilerinin de
yumuşamasına yardımcı olabilir. Böylece bütünleşmiş bir İsrail kimliğinin yaratılmasının yolu
açılabilir. Daha uzun vadeli bir Türk – İsrail işbirliği ise İsrail’in kalıcı güvenliğine ve bekasına katkı
sağlayabilir. Değişik sektörlerde istihdam edilmek üzere kaliteli ve laik düşünceli Türk göçü
Yahudilerle Filistinliler arasında katalizör vazifesi görerek kalıcı bir İsrailli kimliğinin oluşmasına
büyük ölçüde yardımcı olabilir.
İsrail Yönetimine Tavsiye ve Öneriler
Geçmişte kötü ve acı veren olaylar yaşanmıştır. İsrail yönetimi şunu iyi bilmelidir ki; Eski Kudüs
bütün dinlerin kutsal mekânıdır ve bir bütün olarak vardır. Bütün dinsel ve kültürel miras iç içedir.
3
https://www.haberler.com/israil-de-bahailik-inanci-5411632-haberi/
6
Dörde bölünmüş bir Kudüs’te kendi bölümlerinde yaşamaya zorlamanın ne demek olduğunu en iyi,
Venedik’ten başlayarak kendi Gettolarında yaşamaya zorlanmış Yahudiler bilirler. Bu nedenle
yapılması gereken İsrail’in Müslümanlara ( Filistinli) karşı dinsel ve etnik ayrımcılıktan vazgeçerek
yaşam standartlarını yükseltmeye çalışmaktır. Nihai amaç çok dinli, çok kültürlü bir Kudüs
temelinde İsrailli kimliği yaratmaktır. Örnekleri çoktur; Mustafa Kemal’in Türk kimliği altında ulusu
birleştirmesi, İngiltere’nin Birleşik Krallığı, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya gibi. İsrail’in milli
sınırları dâhilinde El Halil, Beytüllahim, Kudüs gibi irili ufaklı birçok yerleşim yerlerinde duvarlarla
bölünmüş ve kimliksiz ahali ile daha ne kadar yaşayabilirsiniz? Farklı gözle bakılan bu nüfusu İsrailli
kimliği altında sistemle bütünleştirmek varken, daha zor ve imkânsız olan bu stratejiyi devam
ettirmek çok daha külfetli ve gelecek için tehlikelidir. Bu ayrımcılığın patlamaya hazır bir bomba
olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Özetle bu politikada ve güvenlik ağırlıklı sert stratejilerle yola
devam edilmesinde İsrail’in geleceği yoktur. Başta dünya Yahudileri olmak üzere neden hiç kimse
gelip İsrail’de yaşamak istememektedir? Bu sorunun şu anda tek cevabı vardır. Çünkü güven ve
emniyet yoktur. Dünyanın en mutlu 11. ülkesi olan İsrail vatandaşlarının üçte biri neden Almanya,
Amerika ve İngiltere’ye gitmek istemektedir? Bu gerçeği İsrail’i yönetenler iyi değerlendirmelidir.
2030 beklentilerine göre nüfus ancak 10 milyona çıkabilecektir. Bunun bugün uygulanmakta olan
Yahudi stratejileri açısından yetersiz olacağı açıktır. Yapılması gereken 10 milyonluk İsrailli bir
toplum yaratmaktır. Yüksek askeri ve bilimsel teknoloji, nükleer silahların bile İsrail’in güvenliğine
yetmeyeceği akıldan çıkarılmamalıdır. Toplumlar ancak kabul edebilecekleri bir ideoloji ve
ekonomik şartlarla kontrol altında tutulabilirler. Bu bağlamda İsrail, ABD ve Avrupa ülkeleri gibi
insanların koşa koşa gidebilecekleri bir ülke haline gelmedikçe bir geleceği yoktur. Filistinliler ve
Yahudilerin geçmişte olduğu gibi bir arada yaşamak zorunda olduğu kabul edilmelidir. Daha
kavrayıcı, kucaklayıcı ve barışçı bir strateji ile yaklaşılması halinde Filistin devletinin kurulmasına
bile gerek kalmayabilir. Dün İsrail’in Batı Sina’daki Filistinlilerin için 14 bin ev yapacağı konusunda
internete düşen haber bu konuda ümit verici olarak değerlendirilebilir. 4 Eğer İsrail bir politika
değişikliğine giderse, Filistinlilere de büyük görev düşecektir. Yahudilere karşı fanatik, dinsel ve
mezhepsel yaklaşımlardan mutlaka vazgeçmeleri gerekiyor. Bütün toplum İsrailli ortak kimliği
altında birleşmelidir. Ortak İsrailli kimliği yaratılmadıkça, İsrail’in Kudüs’ü başkent yapmasının da
hiçbir fayda sağlamayacağı açıktır. Çünkü Kudüs’te ve İsrail’in her yerine dağılmış ağırlıklı kültür ve
eserler Hristiyan dinine aittir. İsrail yönetimlerinin artık yeni bir yol bulması çok zordur. Artık
yapılacak şey yeni bir yol açılmasıdır.
Haziran 2017
4
Middle East Minute for JuAl-Monitor <[email protected]>ne 15, 2017
7
Download