Gelenek Tradition ve and

advertisement
TÜRKİYE DİYANET VAKFI
iSLAM ARAŞTIRMALARI MERKEZi YAYlNLARI
Sempozyumlar 1 Paneller
ı
. 4
ı.
u 1u s ı ararası Tht~ P lntı~rnatioııal
"KUTLU DOGUM"
llmf1bplantısı
Syınpt,si
um
islam, ·ıslam,
Gelenek Tradition
ve and
Yenileşme
change
İstanbul1996
GELENEK NEDİR?
Dr. Adnan Aslan
.
Türkiye Diyenet Vakfı .
lslöm Araştırmalan Merkezi
İki gündür gelenek hakkında konuştuğumuz halde geleneğin tarifi 've
dinle, değişmeyle ilgi ve aHikasının ne olduğu hususunu açıklayan bir tebliğin henüz sunulmadığına dikkat çekmekle sözlerime başlamak istiyoru·m.
Ben Beşir Ayvazoğlu Bey'in teklifini de bu bağlamda kabul ederek geleneğin
tarifi ile müzakereye başlıyorum. "Ezelf hikmet" diye tercüme edebileceğimiz "perennial felsefe" ekolüne bağlı 'gelenekçilerin' tarifi kanaatime göre,
geleneği modernizmin tam karşısında gören ve onun dinle olan ilişkisine
işaret eden en şümullü ve dolayısıyla en esaslı bir tariftir. Bu okulun mensuplarından Seyyid Hüseyin Nasr geleneği şöyle tarif eder: "Truths and principles of a divine origin revealed or unveiled to mankind ... " 1 ([Gelenek] insanoğluna, vahiy ve ilham yoluyla gelen ilahf kaynaklı hakikatler ve prensipler
[bütünüdür]) .
Eğer biz geleneği böyle anlarsak her vahiy mahsulü din, gelenektir ve
gelenek de dindir.
Geleneksel toplum biçimlerinde bu ilahf prensip ve hakikatler, geleneksel hayatın ve toplumun bütün katmanlarında, yani, sanatında, biliminde ve hukukunda kısaca toplum yapısında ve günlük yaşayış biçiminde kutsaldan bir iz olarak kendini izhar eder. Bu prensipierin hedefi yalnızca toplumu düzenlemek değil, aynı zamanda o toplumu oluşturan fertlere Hakk'ın ve hakikatin ne olduğunu öğreterek kurtuluşa ulaşmalarını sağ­
lamaktır.
Bu noktainazardan din ve gelenek münasebetine gelince, eğer biz dini,
doktrinler ve prensiplerden örülmüş bir inanç manzumesi şeklinde anlarsak,
Seyyed Hossein Nasr, Knowledge and the Sa ere d, New York: State University of New York Press 1989,. s. 68.
201
ISLAM. GELENEK ve YENILEŞME 1 ISLAM, TRADITION and CHANGE
gelenek bu inanç manzumesinin tarihive toplumsal açılımıdır. İslam açısın­
dan meseleye bakıldığında, eğer biz Kur'an ve Sünnet' e, yan_i vahyin değiş­
mez norm ve prensiplerine din dersek, gelenek bu norm ve prensipierin kültürel açılımında, hadis, fıkıh, kelam, tefsir ve İslam felsefesi gibi ilmf disipli;-y
ler veya şiir, kıssa, kervansaray, cami gibi sanat eserleri olarak kendini ifade
eder.
Bu anlamda örf, adet, sünnet, töre, an'ane geleneğin
gösterirse de, gelenek bizatihi bunlardan ibaret değildir.
bazı formlarını
Eğer biz geleneği bu şekilde anlarsak, yani gelenek vahye dayalı hakikatler ve prensipierin ta kendisi ise, gelenekte yenilenme ve yenileşme ancak ve ancak vahiy yoluyla mümkün olur; insandan ve kültürel şartlardan
kaynaklanan bir değişme söz konusu olamaz. Başka bir ifadeyle vahye dayalı imanf, ahlakf, hukukf ve günlük hayata mü teailik prensiplerde değişme
olamaz ve olmamalıdır.
Bu anlamda gelenekte yenilenme ve değişme olmaz. Fakat bu prensiplerin, farklı tarih, mekan vetoplum şartlarına göre değişik ve dolayısıyla yeni tezahürleri, yani açılımları ve yansımaları söz konusudur. Bu yeni tezahürler için en önemli etken ortaya çıkan yeni şartlar ve diğer kültürlerden
aktarılan yeni fıkirlerdir. Meseleye bu noktainazardan bakılacak olursa 'Aydınlanma zihniyeti'nin sonucu olan modernizmin bizzat kendisi hiçbir zaman bir gelenek oluşturamazsa da geleneğin, yani ilahf prensipierin yeni
açılımları için dalaylı ve fakat esaslı bir rol oynayabilir.
Burada gelenek ve modernizm arasındaki en temel farka işaret etmek
gerekir: Gelenek özü itibariyle vahiy temellidir, modernizm ise özü ve prensipleri itibariyle insan temellidir. Geleneğin açılımında ve anlaşılmasında
etkin bir rol oynayan, intellecttir, modernizmde ise reasondır. Gelenek kutsalı, modernizm ise insanı hakikatin ölçüsü yapmıştır.
Bu ön mülahazalardan sonra, kısaca tebliğler hakkında fikirlerimi beyan etmek isterim.
Dr. İsmail Kara Bey'in tebliğinin ana fikrine tamamen katılıyorum. Reşfd Rıza ve onunla aynı çizgide olan ilim adamlarının düşüncelerinin şekil­
lenmesinde içinde yaşadıkları şartlar etkin rol oynamıştır. Bizim düşünce­
mizde de yaşadığımız tarihf şartların etkisi elbette vardır. Bizi onlardan ayı­
ran en belirgin husus, onların İslam dünyasının siyasf, entelektüel ve kültürel güç olarak tamamen iflas ettiği bir zamanda yaşamaları, bizim de bu iflasın son anında ve bir yeniden toparlanmanın ilk işaretlerinin tezahür ettiği
bir zamanda yaşıyor olmamızdır. Mesela dış etkiler onları bazan, Ehl-i sünnet'in yaygın görüş ve prensipleri dışında yorum yapmaya zorlarken, aynı
dış etkiler bizi islam düşüncesini yeniden keşfe zorlamaktadır. Bu tür apolojetik ve nisbeten reaksiyoner bir tavır, tarihin şu noktasından bakılacak
olursa, kendini günümüze taşıyacak nesillerini yetiştirememiştir. Sırf bu
husus o fıkrf cereyanın temel özellikleri hakkında bilgi vermeye yeterlidir.
202
'
·,
GELENEK NEDiR? - Müzakere : Dr. Adnan ASLAN
Doç. Dr. Ali Akyıldız Bey'in tebliğinden ben şahsen istifade ettim. Taiçin tebliği bu disiplin açısından değerlendirecek durumda
değilim. Belki Osmanlı'nın çöküşüne İbn Haldün'un noktainazarından bakmak mümkün. Yani mukadder olan, olacak olan olmuştur. B'ence, şu anda
biz yeni bir islam medeniyetinin ilk temel dinamiklerini oluşturma safuasın­
dayız. Bu zamanda ihtisaslaşmadan ziyade metot bakımından bize kılavuz­
luk edecek temel eserler ortaya koymamız gerekir.
Dr. Tahsin Görgün Bey'in tebliği, bir mesele etrafında kitaplardaki bilgileri topladıktan sonra kendince bir sonuca ulaşan klasik türden bir'tebliğ
değil, aksine bu tebliğ meseleyi doğru olarak ortaya koyup, o meseleye müteallik mülahazaları tamamen salt düşünceden hareketle bir çözüm üretmeyi
hedeflernesi bakımından diğer tebliğlerden farklıdır. Görgün Bey'in Türkiye'de İslam düşüncesinin geleneğini tesbit hususunda, bilgi kaynağı olarak
yalnız kitapları değil, düşüncenin bizzat kendisini aldığı için, din ve tedey- ·
yün kavramlarını geleneği izah edecek bir yorumla takdim edebilmesi ve İs­
lam düşüncesinin tarihe yönelmesi ve bunun sonucu olarak da ilim adamı
yetiştirip mütefekkir yetiştirememesi gibi son derece önemli tesbitleri yapması mümkün olmuştur. Bu tebliğin en önemli hususiyetlerinden biri, bilgilendirmeyi değil düşündürmeyi hedef almasıdır. Aslında tebliğ, ortaya koyduğu tesbitlerle ve bu gibi tesbitleri yapabilmenin metodunu ihsas ettirdiği
için ve zımnf de olsa, yeni bir islam düşüncesinin ortaya konulmasında neler
yapılıp nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine işaret ederek çok önemli bir meseleye parmak basmaktadır.
Son olarak Görgün Bey'in gelenek tarifine önemli bir katkıda bulunmak istiyorum. O geleneği şöyle tarif ediyor: 'Bilinen, anlaşılır, kabil-i tatbik
ve ilgili olduğu alanda olup bitenin kendisine bağlı olarak tarif ve tayin edildiği insicamlı ilkelerden ibarettir'. Bu tarife ben "vahye dayalı" kaydını koymak istiyorum. Bu kayıtla tarif şu hale gelir: ' .... kendisine bağlı.olarak tayin
ve tarif edildiği insicamlı, "vahye dayalı" ilkelerden ibarettir'.
Beşir Ayvazoğlu Bey'in tebliği geleneğin modernizmle ve dolayısıyla
devrin hakim ideolojisiyle sanat ve edebiyat alanında Türkiye'deki mücadelesinin bir kesitinden ibarettir. Bir zamanlar zorla söndürülmek istenen
"hakikatin kristalleşmiş şekli" olan geleneksel sanat hakikatle irtibatı bakımından kendini yeni şartlarda yepyeni formlarda ifade imkanını bulmuştur. Bu noktadan bakılınca, geleneksel divan edebiyatı tarihf ömrünü tamamlamış, XX. yüzyılda Sezai Karakoç'un dilinde aynı köke sahip ve aynı
değerleri yansıtan yepyeni bir formla kendini izhar etmiştir.
rihçi
olmadığım
203
Download