NASİHAT Fıkhı, Şartları ve İçeriği Hamd, ancak Allah’a mahsustur. Salâtü Selâm; Rasûlullah’ın, O’nun A’li ve Ashabının ve de kıyamete kadar onların yoluna ittiba edenlerin üzerine olsun... İslami ilim ve değerlerin insanlığa ulaştarılması, bunların halklar bazında pratik kazanması; kuşkusuz bizleri Allah’a yaklaştıracak salih amellerin başında gelir. Allah’a, halis bir iman’dan sonra, müslümanların saflarının birleşmesine çalışmak ve tek bir gayede birleşmek gerçekten önemlidir. Müslümanlar arasında sağlanacak bu birlik, onları Allah’a yaklaştırmada ve Allah’ın da onları zafere eriştirmesinde büyük rol oynayacaktır. Zaten bu birliğin sağlanması, aralarında sevgi ve kardeşlik bağlarının kurulması, sahih tevhid akidesinden sonra Allah’a yaklaşmada çok önemli bir ameldir. Bütünüyle arzulanan şefkat ve sevgi atmosferinin bir vücutta varlığını koruyabilmesi, Allah’ın bizlere öğrettiği kardeşlik haklarına gerektiğince riayet etmemize bağlıdır. Kardeşlik haklarının gözetimi ve nasihatlaşmak, Allah yo lunda kardeşliği pekiştiren önemli faktörlerdendir. Bu mühim fonksiyonu sebebiyledir ki Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu emretti. Sahabeler de bütün müslümanlara nasihatte bulunacaklarına dair Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimize beyat ettiler. Gerek İslam toplumunu birleştirici özelliğiyle gerek Rabbâni bir toplum oluşumunda görkemli bir konuma sahip olması sebebiyle, “Nasihat”ın dinimizdeki yeri ve ehemmiyetinin anlaşılması gerekir. Bundan sonra bize düşen; “Nasihat” fıkhını, şartlarını, içeriğini, zamanını, nasihatın etkenlik sahasını ve de bu kurumun nasıl ayakta tutulacağını öğrenip harekete geçmektir. Böylece iyiliği emretme “emri bi’l maruf” yapan bazı kimselerin usulsüzce veya cahillikleri sebebiyle düşmüş oldukları ve hatta bazı kereler ahmaklık derecesine bile varan hatalarını kapatabilelim. Bu hatalar nedeniyle nasihat adeta “kişinin suçunu yüze vurma” eylemine dönüşmekte, hayır çalışması, nasihat vermekle arzulanan ıslahat ve huzur ise yerini; tatsızlık ve nefrete bırakmaktadır. Bu girişten sonra risalemizi, özellikle davetçi kardeşlerimize, genelde tüm müslümanlara; iyiliği emredip kötülüğü nehyetme vazifesini icra eden kardeşlerimize yöneltiyoruz. Yüce Allah’tan kalplerimizi kaynaştırmasını, kötü hallerimizi düzeltmesini, aramızda birlik ve beraberliği sağlamasını niyaz ederiz. Şüphesiz O her şeye Kadirdir. u Nasihat Nedir? Sözlük anlamı: (ar.) “Nasaha” kökünden, öğüt vermek samimi olmak; “Nasaha’ş-şey’e” birşeyin katkısız ve saf olması, pisliklerden ve lekelerden arınması. Ayrıca bu kelimenin “Balın süzülüp saflaştırılması, mumundan temizlenmesi” anlamına geldiği de söylenmiştir. Böylelikle sözün saflaştırılması, hileden beri olması, balın karışıklıktan kurtulup saflaştırılmasına benzetmişlerdir. “Ensaha”, Nasihat verme; salih söz, öğüt verme, iyi ve samimi davranma, hilenin ve aldatmanın olmaması. Terim anlamı: Düzenbazlığın aksi, bütün karşılıklı iliş kilerde kindar tavırlardan uzak olup niyette son derece samimi olma halidir. Nasihat kelimesi “nasihat edilen için iyilik istemek” anlamında bir cümle gibidir. Yani kişinin müslüman kardeşine nasihat etmeyi istediğinde sözünde ve davranışlarında samimi niyet içerisinde bulunmaktır. Nasihat ile dünyevi hiçbir çıkar gözetmeyecek, kişisel üstünlük sağlama çabası gütmeyecek ya da nasihat verdiği kimseyi küçümsemeyecek ve de nasihatı en güzel bir şekilde yapacak... u Nasihatın Hükmü Alimler, nasihatın hükmü konusunda değişik görüşler belirtmiş, bazıları her Müslüman üzerine farz olduğunu, bazıları da bir kesimin edâ etmesiyle diğerlerinden düşebilecek bir vacip olduğunu söylemişlerdir. Ama her iki taraf ta, hüküm itibariyle nasihatın vacip olduğunda ittifak etmişlerdir. Şüphesiz Allah, en doğrusunu bilendir. O halde “Nasihat” le ilgili şöyle bir netice ortaya çıkmaktadır: Fertlerin imkanları ve gücü nisbetinde, şartları elverdiğince nasihatın farz-ı ayn, farz-ı kifâye olanı, vacip ve de müstehab olanı vardır. Nasihat, müslümanlar üzerinde yapılması gereken bir ödev olmaya devam edecek, bireyler bir arada yaşadığı müslüman kardeşine şartlar elverdiği nisbette nasihatte bulunacaktır, bulunmalıdır. Şöyle ki; 7 Nasihat etmeye gücü yeten birisi olacak, duygusal ya da psikolojik bir sorun sözkonusu olmayacak. 7 Kendisine nasihat edeceği kimsenin sözünü dinleyip kabul edeceğini sezinlemeli, nasihat esnasında bir aksilik olacağından kuşku duymamalı. 7 Şiddet ve baskı karşısında canından ve malından emin olmalıdır. u Kur’ân’da Nasihat Nasihat etmek Kur’ân’da; Peygamber ve de salih kimselerin vasıfları arasında yer almıştır. Kur’ân’da bu kelimenin geçtiği yerlerde üstünlük, fazilet ve iyiliğe çağırma gibi manaları içerdiği de görülmektedir. Allah azze ve celle, Nuh Aleyhisselam’ın şöyle dediğini bildirmiştir; «Size Rabbimin mesajlarını bildiriyor ve nasihat ediyorum» (Araf 62) yani iyiliğinize olan şeylere sizleri teşvik ediyorum. Yine Allahu Teâla, Hu’d Aleyhisselam’a şöyle buyurmuştur; «Size Rabbimin bildirilerini sunuyorum ve ben sizin için güvenilir bir nasihatçiyim de...» (A’raf, 68) yani sizleri hak yola çağıran bir nasihatçiyim. Kur’ân-ı Kerimde yer alan bu tür ayetlerin tümü, aynı zamanda Peygamberlerin kavimlerine yöneltmiş oldukları veciz hitap şekillerini de göstermektedir. Zira nasihat verme tarzı, seri ve akıcı bir dille olduğu zaman daha iyi faydalar sağlanabilir. u Sünnette Nasihat 7 Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur, “Allah sizden üç şeye razı olur; (bunlar) sadece kendisine ibadet edip O’na hiçbir şeyi ortak koşmamanız, topluca Allah’ın yoluna koyulup ayrılığa düşmemeniz, başınıza geçen idarecilere tavsiyelerde bulunmanızdır...” (Muslim). 7 Müslümanın müslüman üzerinde altı hakkı vardır, + Onunla karşılaştığın zaman selam vermek, + Kendisine nasihat etmeni istediğinde ona nasihat etmek, + Davet ettiği zaman davetine icabet etmek, + Aksırdığı zaman Allah’a hamdederse ona (“Yerhamuke’llah”) “Allah sana merhamet etsin” diye karşılık vermek (o da “Yehdî’kûmu’lla’hu ve Yuslihu bâ’lekûm” şeklinde cevap verir), + Hastalandığı zaman ziyaret etmek, + Öldüğü zamanda cenazesine katılmak.” (Müslim). 7 Câbir (Radıyallahu anh) şöyle demiştir: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem ile namazı kılmaya, zekatı vermeye ve bütün müslümanlara nasihat etmeye dair beyat ettim.” 7 Temim b. Evs ed-Dâri (Radıyallahu anh) ta, “Nebi Sallallahu Aleyhi Vesellem bize şöyle dedi: Din, Nasihattir! Biz de dedik ki; Kim için Yâ Rasulullah? O da ; «Allah, Kitabı, Rasülü, Müslüman idareciler ve tüm müslümanlar için» dedi” demiştir. (Muslim) Temim ed-Dâri’nin rivayet etmiş olduğu bu hadis nasihat meselesi üzerinde en kapsamlı yanıtı, vermektedir. Bu hadisi tüm ayrıntıları ile beraber açıklayacak ve hadisin Ehli Sünnet ve’l-Cemaat nezdindeki önemini dile getireceğiz. u “Din Nasihattir” Bu hadisin önemi çok büyük, telaffuzu kısa fakat faydaları, kapsamı ve manası pek geniştir. Doğrusu İslam hükümlerinin çoğu adeta bu hadisin kapsamındadır. Çünkü bu hadis, “dinin direği ve var olabilmesinin teminatı nasihattir” diye beyanat vermektedir. Dinin yürürlükte olabilmesi nasihat işlevinin varlığıyla mümkündür. Bu vazifenin terki halinde müslümanların tüm hayatlarında bir takım pürüzler kaçınılmaz olarak başgösterecektir. Bu hadisin önemi, nasihatin önemi ile doğrudan ilgilidir, öyleki, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem dinin, varlık gerekçesi ve yegâne direnci olarak nasihatı göstermiş ayrıca, nasihatın kim için ve nasıl olacağından bahsetmiştir. Nasihat edecek olan kimse; Allah’a dini yalnız O’na halis kılarak iman etmiş, din olarak İslam’ı ve Peygamber olarak Muhammed’i (sallallahu aleyhi ve sellem) seçmiş olan her müslümandır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bütün bunları şu “din nasihattir” sözünde açıklamıştır. İslam dinini hayat tarzı olarak kabul eden herkes nasihat etmekle mükelleftir. Nasihat edilecek olanlara gelince; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu da şöyle açıklamıştır; “(Nasihat) Allah; Kitâbı; Rasûlü; Müslümanların imamları ve tüm müslümanlar için(dir)” Bu nasıl olur? 7 “Allah için” Nasihat: Allah’a karşı görevlerini yerine getirmede samimi olma halidir ki, yalnız O’na güvenme hiç bir şeyi ortak koşmama, Sıfatları’nda tevil ve ta’til yaparak sapkınlık yapmama manasına gelir. O’nu üstünlük, kemal ve celâl sıfatlarıyla tanıyıp bütün noksan sıfatlardan uzak görmek, O’na karşı gelmekten sakınıp itaat için ortaya çıkmaktır. Ayrıca O’nun için sevmek, O’nun için buğz etmek, O’na itaat edenlerle dostluk kurma, karşı gelenlere düşman olmaktır. O’na karşı isyankar ve nankör tavır içinde olanlara cihad başlatmak, O’nun nimetlerini itiraf edip bunlara şükretmektir. Bütün işlerde ihlaslı olmak, bahsedilen sınıflara çağrı yapmak ve onları hayra teşvik etmede samimi olmaktır. Bütün insanlara incelikle muamele etmektir. Sözün özü, Allah’a gerektiği gibi iman edip bütünüyle O’na karşı itaatkar olmaktır. 7 “Kitab İçin” Nasihat: Allah azze ve celle nin kitabına karşı samimi olma halidir. Gerçekten bu kitabın Allah Kelâmı olduğuna, yine Allah tarafından indirilmiş olduğuna, bu kitabın mahluk (yaratılmış) olmadığına inanmaktır. Hiçbir şekilde yaratılmışların sözüne benzetilemeyeceğine, hangi suretle olursa olsun mahlukattan hiç birinin, Kur’an-ı Kerim’in bir benzerini getiremeyeceğine inanmaktır. Sonra bu Kitâbı; mukaddes bilip gerektiği gibi okumak, okunurken edepli olmak ve bütün harfleri tecvid, tertil üzere yerli yerinde okumaktır. Kitaba karşı kin duyanların başlattıkları yıkıcı hücumlara ve de sapıkların O’nu tevil etmelerine karşı olmaktır. O’nda bulunanları doğrulayıp her zaman ve her yerde; alternatifi olmayan ve olması da mümkün olmayan en mükemmel bir hayat tarzı olduğuna inanmak, O’na bağlı olmakla beraber, hükümlerinin uygulanması için; hem şahsı hem de çevresi adına gayret içinde olmaktır. Kur’an ayetlerini, ibretlerini, öğütlerini anlamak, insanı hayrete düşüren konular üzerinde düşünme, muhkem ayetleri uygulama, müteşâbih ayetlerine teslim olmaktır. Genel, özel, nâsih, mensuh konuları, üzerinde durup, Kur’an öğretilerini yayma ve bunlara çağrıda bulunmaktır. Ayrıca Rasülullah Salahu Aleyhi Vesellem in “En hayırlınız Kur’anı öğrenen ve öğreteninizdir” sözü gereğince hareket etmektir. 7 “Allah Rasûlü için” Nasihat: Allah’ın elçisine karşı samimi ve hoş davranma hali. O’nun Risâlet ve Nübüvvetini kabul etmek, getirdiklerine şek ve şüphesiz inanmak, bu yolda O’na itaat etmek, davasını desteklemek, düşmanlarıyla düşman, dostlarıyla dost olmak, kendisine gereken saygıyı sünnetinde belirtildiği şekliyle duymak, yolunu sürdürüp davasını yaşatmaktır. O’nunla ilgili iftira ve iddiaları reddetme, O’nun temiz sünnetine sarılma, manasını anlama ve ona davettir. Sünnetin öğretiminde gereken duyarlılığı göstermek okunması esnasında edep kurallarına riâyet edip bilgisizce bunlar üzerinde konuşmaktan sakınmak, tertemiz Ailesine gereken saygıyı duymak, onun ahlâkıyle ahlâklanıp asla Sünneti’ne muhalif bir tutum içerisinde olmamak; yasakladıklarından kaçınıp güç yettiğince emir ve tavsiyelerini tutmaktır. O’nun arkadaşlarına ve ev halkına sevgi beslemek, O’nun yolunda bir takım iftiralar ortaya çıkaranlardan ya da ashabından birine hakaret eden kimselerden uzak durmak, adı anıldıkça O’na salavât getirmektir. O’nun sevgisi kendimize ailemize çocuklarımıza, anne-baba ve bütün insanlara olan sevgimizin üstünde olmalıdır. Rasûlullah Salahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur; “ Sizlerden biri, ben kendisine çocuklarından, ana babasından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadığım sürece iman etmiş olmaz” (Müslim). 7 “Müslümanların İmamlarına” nasihat Sorumlu oldukları görevlerde kendilerine yardımcı olmak, hak ve adâlet üzere, İslâm’a uygun bir şekilde yönettikleri sürece onlara itaât etmektir. Onları ince ve yumuşak olmaları hususunda; insanların haklarını korumada eksik kaldıkları veya gaflete düştükleri takdirde uyarmak, İslam ahkâmını uyguladıkları halde aleyhlerine çıkış yapmaktan uzaklaşıp insanların onlara itaat etmeleri konusunda gayretli olmaktır. Onlara Allah azze ve celle’den korkmaları ve âhiret günü hatırlatılmalı, ayıpları kendilerine bildirilmeli, onlarla sürekli bir diyalog üzere bulunulmalıdır. Takvâ sahibi olmalarına teşvik edilmelidirler. Ayrıca arkalarında namaz kılmak, onlarla birlikte cihad etmek, zekatı kendilerine iletmek, (şirk, küfür vb. gibi İslam’ın temel ilkelerine aykırı düşmeyen, ıslahın mümkün olduğu bir takım hatalarda) silahla karşılarına çıkmamak, dalkavuklukla tabir olunan sahte övgülerden kaçınmak, onları ıslaha çağırmak vs. gibi tüm faziletler de hadisi şerifte ifade edilen “imamlara nasihat”ın kapsamındadır. “İmamlar”dan kastolunan ise meşhur olan görüş göre; halifeler ve konumları ne olursa olsun müslümanların hukukuyla vekil kılınanlardır. Yine alimler olan imamlarımızda bu sınıfa dahil olup; haklarında hüsnü zanda bulunmak, İslam hükümlerini nakledip açıkladıkları takdirde onlara uymak ta nasihattır. 7 “Müslümanların Tümüne” Nasihat Müslümanları, dünya ve âhiretleri hakkında faydalı olacak şeylere irşad etmek, onlara gelebilecek zararları defetmektir. Dinleri hususunda bilmedikleri şeyleri öğretmek, gerektiğinde fiilî yardımda bulunmak, ayıplarını örtmek, zararları onlardan uzaklaştırıp faydalarına olacak konularda gayretli olmak ta onlara nasihattir. Her zaman ma’ruflar, iyilikler emredilip münker yâni kötü olan şeyler de nehyedilmeli, yasaklanılıp nezâketle engel olunmalıdır (Emri bi’l-ma’ruf, Nehyi ani’l-münker). Onlara karşı şefkatle muamelede bulunmak, küçüklerini sevip büyüklerini saymak, onlara güzel öğütlerde bulunmak; bunun yanı sıra onlardan hiç birine kin beslememek, şer’î ölçüler çerçevesinde hoşlanmayacakları işler yapmamak ta bu başlık altında toplanır. Müslüman, kendisi için istediği bir hayrı etrafındakiler için de istemeli, kendi için hoşlanmadığı bir şeyi başkaları adına da geri çevirmelidir. Önemli bir konu da; onların mal, namus, maddi mânevi varlık ve şahsiyetlerine söz ve davranışlarla zarar vermekten kesinlikle uzak durmaktır. Ayrıca buraya kadar ifade etmiş olduğumuz nasihat türlerine de özen gösterip müslümanları bu hususta teşvik etmelidir. u “Din nasihattir” hadisinden istifade edilen diğer yönler + Nasihat emri. Öylesine mübâlağa yapılmıştır ki, dinin tamamının nasihat olduğu belirtilmiştir. + Burada nasihat “din” olarak adlandırılmıştır. Halbuki İslam nasihatleşme üzerine kurulmuştur ya da nasihatlaşma ondan bir parçadır. + Alimin önemli bir meseleyi önce kısaca belirtmesi ve dinleyenlerin daha fazla yararlanmaları için sonradan ayrıntılı olarak açıklaması gerekir ki; bu insana güven verir, ayrıca anlatılanların kabulüne zemin hazırlar. + Nasihatlaşmak, her yer ve mekanda tüm müslümanlara vacip; kardeşliklerinin gereği bir sorumluluktur. + Müslümanların imamlarıyla nasihatlaşmak, hak üzerinde onlarla yardımlaşmak, bilmedikleri ve yanıldıkları yerlerde kendilerine doğru yolu göstermek, sadâkatle sözlerine bağlı kalmak, hak yolda oldukları müddetçe arka olmak. + Yine hadisten alınacak diğer bir ders te dinin amel olduğudur. Burada nasihatlaşmak (ki, ameldir) din olarak ifade edilmiştir. + Din, sadece inanç veya sadece ibadet değildir, başlı başına ilmihal de değildir!.. Bilakis inanç, ibadet, ilmihal (muamelat) ve bir hayat sistemidir ki; tümü akideyi oluşturur. u NASİHATLAŞMA ADABI + Allah katında kabul görmesi ve de tesiri için ihlasla yapılması oldukça önemlidir. Niyet, amelin temelidir. Kişi nasihatinde sadece Allah rızası ve Ahiret gününü arzulayacak, herhangi bir dünyevi çıkar gözetmeyecek; gösteriş yaparak insanlar arasında nâm yapmayı da asla düşünmeyecektir. + Amaç, aşağılamak ya da kusurları açığa çıkarma olmamalıdır. Kişi, karşısındakine Allah rızası için bir fayda verebilmek ve Allah’tan korktuğu için nasihat ettiğini, bunda şahsi hiçbir hedefi olmadığını hissettirmelidir. Dâima Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, “biriniz kendisi için sevdiğini, kardeşi için de sevmedikçe iman etmiş olamaz” (Müslim) sözünün şuuru için de olmalıdır. + Gizli yapılmalıdır. Kardeşine nasihat vereceği zaman onun yalnız olmasını gözetmeli ki ayıplarını başkası önünde açığa çıkarmış ve böylece şeytana yardım etmiş olmasın... Ona güzelce anlatabileceğinden emin olmalı, ters bir tepki doğacağı kuşkusu olmamalıdır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir topluluktan sadır olan kötülüğü izale etmek istediğinde açıkça isim zikretmez ve şöyle derdi; “Bazı topluluklara ne oluyor ki -şöyle şöyle- yapıyorlar...” (Bunlara “mesâlib hadisler” denir.) İşte bu Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bizlere öğrettiği, en uygun olan nasihatlaşma metodudur. + Hikmetle güzel bir öğüt vermelidir. «Sen Rabbin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et» (Nahl, 125). Nasihat edecek kişiden istenilen, gücü yettiğince insanları hoş ve yumuşak bir şekilde, kırmadan uyarması ve de öğüt vermesidir. Bu tesir açısından oldukça önemlidir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Yumuşaklık bulunduğu herşeyi güzelleştirir, olmadığı yerde ise çirkinlik olur” buyurmuştur (Müslim). + Uygun an kollanmalıdır. Nasihatçının münasip vakitleri kollama hususunda anlayışlı olması gerekir. Ancak bu surette netice alınabilir. Yine nasihat verilecek kimsenin herhangi bir iş ile meşgul olmaması gerekir. Çünkü başka bir işle meşgulken kendisine neyin söylendiğini anlayamaz hatta nefret etmesine yol açabilir veya kendisinden uzak durulmasını ister yalnız kalmayı tercih edebilir. u “Hayra vesile olma” fazileti, nasihatlaşmanın ürünüdür Bununla ilgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bazı hadisleri şöyledir. • “Bir hayra yol gösteren, yapan gibi ecir alır” (Müslim) • “Hayra sebep olan, onu yapan gibidir.” (Müslim) • “Allah’a yemin olsun ki, senin vesilenle bir kimsenin hidayete ermesi kırmızı develer (e sahip olmandan) daha hayırlıdır.” (Buhari) • “Benim yoluma çağırana, o yola tabi olanların aldığı ecir aynen verilir de -o tabi olanların ecrinden- hiçbir eksiklik yapılmaz” (Müslim) Görüldüğü gibi bunların tümü müslümanları hayırlı işlere koşturmaya teşvik etmektedir. Ayrıca, bunların unutulan ve bir çok kimse tarafından terkedilen sünnetlerden olması hasebiyle bugün ecirleri daha fazladır. İnsanları iyiliğe yöneltip hayra sebep olmak nasihatten bir parçadır. Çünkü hedef birdir. İnsanları hayır yollarına yöneltip şer odaklarına gitmelerine engel olmaktır. Nasihatçının gayretiyle doğruya eren kimseler, buna neden olan kimseler için büyük sevaplara vesile olur, kendi ecirlerinden eksilmediği gibi onlar da aynı sevaba nail olurlar. Son olarak Şüphesiz kimse hatasız değildir, herkes haktan şaşırabilir. Herbirimizde hayra ve şerre, iyilik ve kötülüğe meyledebilen bir yapı vardır. Her insandan da hatasını görmesi beklenemez. Dolayısıyla müslümanın bunu takdir etmesi gerekir. Kimse ne Melek ne de Peygamber değil diye islah ve de nasihat etmek için hataları tespit etmemek te olmaz. Müslümanın kardeşi üzerine olan haklarından biri; onu gözetmesi, ona nasihat etmesidir. İnsanlar bu konuda gevşek davrandığında ilişkiler bozulur, sunileşir, kardeşler birbirini ihmal eder ve arkadaşlıklar boş çıkarlara dayanır. Dostlukların yerini düşmanlık alır... günah ve şer, toplumu yutan dalgalar gibi ilerler. Ancak! Ümmet nasihatlaşma gibi bir ahlaka bağlansa ne aldatma, suçlama, kandırma ne de ihanetten bir eser kalmayacak; insanların tümü birbirinin hayrını isteyeceği için de bir güven ve huzur ortamı olacaktır. Selefi Salihin (Radıyallahu anhum) döneminde olduğu gibi... Allah azze ve celle bizlere onların yolundan gitmek, onlar gibi yaşamak, onların yoluna davetçi olmak ve o yola uymayı nasip etsin ki, onları rızasına ulaştırdığı gibi bizleri de ulaştırsın. (AMİN) Şüphesiz O herşeyi en iyi bilendir. Sallallahu alâ Nebiyyinâ ve alâ A’lihi ve Sahbihi ecmain... VE’L HAMDÜ LİLLAHİ RABBİ’L ALEMİN