20 . yüzyıl, tarihe dünya savaşlarının yaşandığı, milletini felakete

advertisement
20 . yüzyıl, tarihe dünya savaşlarının yaşandığı, milletini felakete sürükleyen kanlı
diktatörlerin hüküm sürdüğü milyonlarca insanın hayatını kaybettiği yüzyıl olarak tarihe
geçti. İnsanlık, tarihin hiçbir döneminde 20. yüzyılda yaşadığı felaketleri yaşamadı.
Emperyalist devletlerin dünyayı paylaşamaması yüzünden çıkan iki dünya savaşı, bu savaşlar
arasındaki dönemde iktidara gelen diktatörler ve bu diktatörlerin halklarına yaşattığı ağır
yıkım.. Milyonlarca kadın ve çocuk, hırsları yüzünden dünyayı kana bulayan ruh hastası
diktatörler yüzünden hayatını kaybetti.
Günümüzde lanetle anılan bu diktatörler, sizce yaşadıkları dönemde nasıl anılıyordu?
Şimdiki gibi lanetle mi? Hayır !.. Hiçbir diktatör hayattayken lanetlenmemiştir. Tam aksine
halkları tarafından kurtarıcı olarak görülmüş ve diktatörlerine sıkı sıkıya
bağlanmışlardır. Diktatörlerinin sözlerini, hedeflerini kendileri için bir ülkü olarak
bilmişlerdir ve bu ülkü yolunda canlarını ortaya koymuşlardır.
Diktatörlerden bahsederken bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. 20. yüzyılda ”diktatörler
dönemi” dediğimiz dönem, 1. dünya savaşının sonu ile 2. dünya savaşı arasındaki 20 yıllık
bir dönemdir. Bu 20 yıllık dönemi incelediğimizde Avrupa’yı kana bulayan diktatörlerin ya 1.
dünya savaşında yenilen ya da savaşta istediğini elde edemeyen ülkelerde iktidara geldiğini
görürüz.
1 . Dünya savaşında yenilen Almanya ‘da Hitler
1 . Dünya savaşı bitmeden Bolşevik ihtilalı yüzünden savaştan ayrılmak zorunda kalan Rusya’
da Stalin
1 . Dünya savaşında istediği payı elde edemeyen ve paylaşım dışında bırakılan İtalya’da
Mussolini
Bu 3 diktatörün ortak yönü, halkın zor şartlar altında yaşadığı dönemde iktidara
gelmeleridir. Ekonomik yönden çökmüş, manevi yönden umudunu yitirmiş halklarına büyük
vaadler sunarak kendilerini kurtarıcı olarak göstermişlerdir. 1. Dünya savaşının yarattığı
toplumsal travma yüzünden insanlar, bu diktatörlerin vaadlerine körü körüne inanıp onların
peşinden sürüklenmişlerdir. Kısacası büyük kaos yaşamayan ülkelerde bir diktatörün
iktidara gelmesi imkânsıza yakındır.
Şimdi size bir milletin, diktatörünün peşinden nasıl ölüme koştuğunu çok çarpıcı örneklerle
anlatacağım. Bir milletin, diktatörünün peşinde nasıl ölüme koştuğunu okurken hem
şaşıracaksınız hem de aklınızdaki diktatör imajı sarsılacak.
Hepimizin aklında genel bir diktatör imajı vardır. Hiç gülmeyen, merhamet nedir bilmeyen,
askeri üniformalı, astığı astık kestiği kestik, herkesin nefret ettiği insanlık dışı yaratıklar hayal
ederiz.
Peki ya gerçekler hayal ettiğimiz gibi midir? HAYIR.
Bu imajı yerle bir eden en çarpıcı örnek, Alman milletinin Adolf Hitler’e bağlılığıdır. Bu
bağlılık o kadar ileri boyuttadır ki koskoca bir millet, diktatörü için ölüme koşmuştur. Bu
nasıl olabilir dediğinize eminim… Bu yüzden önce Hitler’i yaratan şartları incelememiz
gerekiyor.
Almanya 1. Dünya savaşında yenilen devletlerden biriydi. Savaş sonunda çok ağır bir fatura
ödediler. Ekonomi çökmüş, sanayi büyük darbe yemiş, halk fakirliğin pençesinde
kıvranmaktaydı. İşte böyle bir dönemde NSDAP partisi lideri Adolf Hitler, maneviyatını,
malını, mülkünü kaybeden Alman halkına büyük vaadlerde bulundu. Almanların üstün ırk
olduğunu, Alman ırkının dünyaya hükmetmek için yaratıldığını, büyük Alman
imparatorluğunun kurulmasının mümkün olduğunu güçlü hitabet yeteneğini de kullanarak
Alman milletinin beynine kazıdı.
Hitler’in bu coşkulu nutukları, onu biraz da şansın yardımıyla 1933 yılında % 44 oyla iktidara
taşıdı. İktidara geldikten sonra gerçekten halkına vaad ettiklerinin bir kısmını gerçekleştirdi.
Çökmüş Alman ekonomisini canlandırdı, Almanya’nın her yerinde yollar metrolar inşa
ettirdi. 1. dünya savaşının ekonomik yaralarını sardı. Ancak onun hayali halkına vaad ettiği
büyük Alman imparatorluğunu kurmaktı ve bu uğurda dünyayı 6 yıl sürecek bir savaşı
başlatmaktan geri durmadı.
1 Eylül 1939’da Alman orduları Polonya’ya girdiğinde Almanya’da Hitler muhalifi küçük bir
azınlık dışında kimse sesini çıkarmadı. Halkın çoğunluğu için hayat normal devam ediyordu.
Bu durum Alman halkı için savaş sonuna kadar sürecekti. 1944 yılında Alman orduları her
cephede yenilirken bile Almanlar, tatil kasabalarında normal hayatlarına devam ediyordu.
Hitler, 2. Dünya savaşında kısa zamanda büyük ilerleme kaydetti. Polonya’dan sonra
Hollanda, Çekoslovakya, Belarus ve Fransa topraklarını işgal etti. 1940 yılında Alman
orduları Paris’e girdi. Fransız ordusu Paris’te Hitler’e teslim olduğunu bildiren mütarekeyi
imzaladı. Hem de 1. Dünya savaşında Almanların Fransızlara teslim olduğu mütarekeyi
imzaladığı ormanda ve aynı vagonda…Tarihe 2. Compeigne anlaşması olarak geçen bu
anlaşmayla Hitler, Fransızlardan 1. Dünya savaşının intikamını aldı.
Hitler Compeigne anlaşması imzalandıktan sonra kurmaylarıyla birlikte
Fransız General Charles Huntziger Compeigne mütarekesini imzalarken
1944 yılına kadar Avrupa’da NAZİ kasırgası hüküm sürdü. Hitler’in askerleri Avrupa’ya korku
saldı. Stalin bile Hitler ile savaşı göze alamıyordu. Ta ki Normandiya çıkarmasına kadar…
Müttefik orduları Normandiya sahiline asker çıkartarak Hitler’e büyük bozgun yaşattı.
Normandiya’dan sonra Hitler, işgal ettiği toprakları hızlı bir şekilde kaybetmeye başladı.
Büyük Alman imparatorluğu hayali suya düştü. Sovyet orduları Varşova’ya girdiklerinde
karşılarında yıkık bir şehirden başka bir şey bulamadılar. Alman orduları geri çekiliyordu ve
çekilirken Sovyetlerin ilerleyişini zayıflatmak için demiryollarını, köprüleri yıkıyorlardı.
Ve yıl 1945…
Almanya için her şey bitmek üzereydi. Yenilgi kaçınılmazdı. Hitler, komutanlarının tüm
teslim olma önerilerine karşı çıkıyordu. Hala savaşı kazanacağına inanıyordu. 20 Temmuz
1944 te kendisine karşı gerçekleştirilen bombalı suikasttan sağ çıkması da zafere olan
inancını arttırdı. Bombalı suikasttan bile kurtulmuşsa inandığı davada tanrının kendisinin
yanında olduğuna inanıyordu.
Hitler, zafere inanma konusunda yalnız değildi. Kendisiyle beraber zafere inanan koskoca bir
Alman milleti vardı. Çünkü o güne kadar hayatlarında hiçbir değişiklik olmamıştı. Alman
orduları Normandiya’da yenilirken bile Almanlar tatil köylerinde denize giriyorlardı.
Normandiya onlar için çok uzaktı… Henüz yenilginin ayak seslerini duymuyorlardı.
Alman milleti, yaşadıkları felaketin boyutunu Sovyet orduları Berlin’e dayandığında
anladılar. Artık hayat kendileri için normal değildi. İşgal kapıdaydı. Kendilerini savunmak
zorundaydılar. Hem kendi hayatları hem de Hitler için…
O günlerde genç bir Alman askeri, annesine yazdığı mektupta Hitler’e olan inancını şöyle
ifade ediyordu
”Führerin bizi defalarca feda edeceğine inanmıyorum. Ona olan inancımdan beni kimse
koparamaz. O benim için her şey…”
Bu Alman gencinin yazdığı mektup, Alman milletinin de Hitler’e olan duygularının ifadesiydi.
Hiçbir şey Almanları, Hitler’den koparamazdı. O Almanlar için her şeydi. Çünkü en zor
dönemlerinde iktidara gelerek ölmüş Almanya ekonomisini canlandırmıştı. Yollar, metrolar
yapmıştı. Yıkılan maneviyatlarını yeniden diriltip kendilerine bir ülkü göstermişti. Şimdi bu
zor günlerde onu yalnız bırakamazlardı.
Berlin halkının, işgalin eşiğindeyken bile Hitler’e inançları tamdı. Ona sonuna kadar
bağlıydılar. Bağlılıklarını ifade etmek için Berlin sokaklarını ”Führer emreder, biz itaat
ederiz”, ”Savaşan Berlin’den Führer’e selam” gibi Hitleri öven afişlerle donattılar. Koskoca
bir millet, ölüme giderken bile diktatörüne bağlıydı
Berlin sokaklarında ”Führer emreder, biz itaat ederiz ” yazılı bir afiş
Türkçesi : ”Duvarlarımız yıkılsa da kalbimiz duruyor”
Türkçesi : ”Savaşan Berlin’den Führer’e selam”
Türkçesi : ”Berlin Alman kalacak”
Hitler’e ölümüne bağlı olan Alman milleti, hem vatanları hem de Führerleri için ölüme
hazırdı. Hitler’in emriyle eli silah tutan tüm Alman erkeklerine ve kadınlarına silah dağıtıldı.
Hatta çocuklara bile…
O güne kadar eline silah almayan insanlara tüfek nasıl kullanılır, tank savar mermisi nasıl
atılır uygulamalı olarak öğretildi. Kadın, erkek, genç, yaşlı, tüm sivil Alman vatandaşları
zaferden emin bir şekilde silahlandılar.
Savaşa hazırlanan Berlin halkı
Berlin halkına silah dağıtılırken
Tank savar mermisini kullanması öğretilen sivil bir Alman
Peki sonuç ne oldu?
Bu afişlerin asılmasından ve silahlandırılan sivil vatandaşların propaganda görüntülerinden
çok kısa bir süre sonra Sovyet ordusu Berlin’e girdi ve taş üstünde taş bırakmadı.
Milletini ölümüne kendisine bağlayan, uğrunda ölmeyi göze alacak kadar güvenilen Hitler
ise halk Sovyet tankları altında ezilirken canını kurtarmak için bir köstebek gibi yer altındaki
sığınağına saklandı. Her şeyin bittiğini anladığı an ise intihar ederek cesedini yaktırdı
Hitler’e körü körüne bağlanan Alman milleti uyandığında ise milyonlarca sivil Alman hayatını
bir diktatör için kaybetmişti
TIBBIYELİ HİKMET
[status publish]
[geotag on]
[publicize off|twitter|facebook]
[category araştırma]
[tags TARİH, Diktatör, Millet, Hikaye]
Download