Türkiye Ekonomisinde Yeniden Yapılanma Sürecinde İhracat ve

advertisement
TÜRKİYE KALKINMA BANKASI A.Ş
İKTİSADİ ARAŞTIRMALAR
TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YENİDEN YAPILANMA
SÜRECİNDE İHRACAT
VE
REKABET GÜCÜNDEKİ GELİŞMELER
GA-01-2-5
B. Ali EŞİYOK
Kd. Uzman
ARAŞTIRMA MÜDÜRLÜĞÜ
Nisan 2001
ANKARA
Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. Matbaasında Çoğaltılmıştır.
İÇİNDEKİLER
Giriş
I.YENİDEN YAPILANMA
I.1.Yatırımlar
I.2.Verimlilik ve Ücretler
I.3.Karlar ve Ücretler
I.4.İmalat Sanayiinde Oranlar ve Esneklikler
I.4.1.Oranlar
I.4.2.Esneklikler
I.5.İhracat ve Teknolojik Değişme
I.6.Teknoloji Tabanlı
Rekabet
I.6.1.Teknolojik Değişme Hızı
II.İHRACAT VE SEKTÖREL REKABET GÜCÜ
II.1.İhracat ve Dış Ticarette
Eğilimler
II.1.1.Dış Ticaret Hadlerindeki Gelişmeler
II.1.1.2.Rekabet Gücü Üzerine Kavramsal Bir Model
II.2.İmalat Sanayiinde Rekabet Gücü ve Dış Ticaret
II.3.Geniş Ekonomik Kategoriler (BEC) İtibariyle İthalat
II.4.Rekabet Gücü ve Nispi
Fiyatlar
II.4.1.Rekabet Gücü:Verimlilik ve Ücret Endeksindeki Gelişmeler
II.5.Rekabet Gücü ve Reel Kur
II.5.1.Reel Döviz Kuru ve
Tanımları
II.5.1.1.Satın Alma Gücü Paritesi Tanımı (ppp)
II.5.1.2.Dış Ticarete Konu Olan ve Olmayan Mallar Temelinde Reel
Kur
II.6.Devalüasyonun İthal Girdiler Yoluyla Rekabet Gücü Üzerindeki Etkisi
II.7.Reel Kuru Belirleyen
Faktörler
III.İTHAL ARA VE TÜKETİM MALLARI VE İHRACATTIN DOĞRUDAN VE
DOLAYLI
İTHALAT GEREĞİ:INPUT-OUTPUT METODOLOJİSİ
III.1.Toplam Girdiler İçerisinde İthal Girdilerin Payı
III.2.Sektörler İtibariyle İthalattın Ara Mal ve Nihai Mal
Kullanımı
III.3.İhracattın Doğrudan ve Dolaylı İthalat Gereği
IV.DIŞ TİCARETTE EĞİLİMLER: ULUSLAR ARASI BİR KARŞILAŞTIRMA
IV.1.İhracat
IV.2.İhracat/ GSMH
IV.3.İthalat/ GSMH
IV.4.İhracattın İthalatı Karşılama Oranı (X/M)
IV.5.İhracattın Sektörel Dağılımı
ii
1
4
6
12
15
18
23
23
25
27
33
39
39
44
47
49
62
66
67
70
73
73
73
78
81
85
85
90
95
101
101
102
103
103
104
IV.6.Ülkelerin Dünya Ticareti İçindeki Payları
IV.6.1.Reel Ticaretteki Gelişmeler ve "Mukayeseli Üstünlükler Kuramı"
IV.7.Dış Ticaret Dengesi
V.YENİDEN YAPILANMA SÜRECİNDE İMALAT SANAYİİNDE YAPISAL
DEĞİŞME
V.1.Parametreler ve
Tanımları
V.1.1.Yoğunlaşma
Düzeyi
V.1.2.Mark-Up
Oranları
V.1.3.W/VA Değerleri Ya Da Ücret Payları
V.1.4.Yurt İçi ve Yurt Dışı Yönelimli Sektörler
V.1.5.Verimlilik
Düzeyi
V.1.6.İşgücü Yoğunluk
Endeksi
V.2.Uzmanlaşma Düzeyi
V.3.İhracatta Yoğunluk Katsayısı
V.4.Üretimin
Yapısı
VI.TÜRKİYE EKONOMİSİNİN MAKRO REKABET
GÜCÜ
VI.1.Ekonomik Güç
VI.2.Küreselleşme
VI.3.Devlet
VI.4.Finans
VI.5.Bilim ve Teknoloji
VI.6.Altyapı
VI.7.İnsan Sermayesi
VI.8.Firma Yönetimi
VII.İHRACAT DÜZEYİNİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER:GOLDSTEİN ve
KHAN MODELİ
VII.1.Durağanlık Testleri
VII.1.1.Otokorelasyon (Korelogram) Testi
VII.1.2.Birim Kök (Unit Root) Testi
V.I.2.1.Genişletilmiş Dickey-Fuller
Testi
VII.2.Ko-Entegresyon
Analizi
VII.2.1.Engle-Granger Ko-Entegresyon
Testi
VII.3.Granger Nedensellik
Testi
VIII. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Notlar
KAYNAKÇA
EKLER
iii
104
105
107
109
110
110
110
110
111
111
111
122
123
125
130
134
135
137
139
140
142
144
147
149
155
155
158
158
160
160
164
167
185
195
203
iv
GİRİŞ(*)(**)
Türkiye Ekonomisi 1977’li yılların sonunda döviz darboğazının yarattığı krizle karşı
karşıya kalmış, 1977-79 döviz krizini, dünya ekonomisi ile eklemlenerek aşmaya
çalışmıştır. İhracata yönelik büyüme modeli1 olarak tanımlanan bu yeni süreçte,
"ihracat" ve "ihracattın artırılması", merkezi kavramların başında yer almıştır. Bu
modelin işlerlik kazanmasıyla ihracat değerlerinde zamanla önemli artışlar
gerçekleştirilmiş, ekonominin dış dünya ile entegrasyonu bu modelin gerekleri içinde
sağlanmak istenmiştir.
Türkiye ekonomisinde ve daha genel olarak dünya ekonomisinde gündeme gelen
yeniden yapılanma süreci2, teknolojik gelişmelerin de etkisiyle, mali sermayenin
akışkanlığını daha da hızlandırarak, uluslararası ticarette merkezi bir rol üstlenmiştir.
Merkez/sanayileşmiş
ülkeler,
krizi
bir
yandan
yeni
teknolojilerin
üretime
sokulması/esnek üretim sistemlerinin yaygınlaşması ile aşmaya çalışırken, diğer
taraftan da (özellikle bilgi teknolojilerindeki gelişme sayesinde) mali sermayenin
akışkanlığının
giderek
hızlanması/küreselleşme
yoluyla
krizi
aşma
yoluna
gitmişlerdir3.
Türkiye henüz yarı-sanayileşmeye özgün sorunları aşmaya çalışırken- merkez,
sanayileşmiş ülkelerin III. Sanayi devrimlerini yaşadıkları bir dönemde ve mali
sermayenin gittikçe öne çıktığı bir konjonktürde- ihracatını artırmak ve buna dayalı
büyüme modelini sürdürmek zorunda kalmıştır.
(*) Bu çalışmada yer alan her türlü görüş, yorum ve öneriler araştırmacının kişisel değerlendirmeleri
olup, çalıştığı kuruma atfedilemez.
(**) Yazar eleştri ve yorumları için Araştırma Müdürü Dr.Ahmet Akıncı'ya,veri temininde gerekli
yardımları için DİE'den Murat Güler'e teşekür borçludur.Çalışmadaki olası hatalar tümüyle çalışmaıyı
hazırlayan
Türkiye ekonomisinde, ihracat performansı 1980-83 ve 1983-87 dönemlerinde bir
yandan ithal ikameci dönemde yaratılan ve çoğu kez döviz kısıtı nedeniyle
kullanılamayan kapasitelerin devreye sokulması,
oynanarak
ihracatta
önemli
artışlar
diğer taraftan göreli fiyatlarla
sağlanmıştır.
Bu
dönemde,
ihracat
performansında görülen artışlar diğer ülkelerle kıyaslandığında daha da dikkat
çekmektedir. Bu performans, dünya ekonomisinde yaşanan durgunluk konjonktürüne
rağmen gerçekleşmiştir.
İhracata dayalı büyüme modelinin uygulamaya sokulması ile birlikte milli gelir
içerisinde ihracatın payı artarken, toplam ihracat içerisinde sanayi ürünlerinin
payında da önemli bir sıçrama gerçekleşmiştir. Bu dönemde sanayi sektörünün dış
dünyayla artan entegrasyonu neticesinde, sektörel düzeyde önemli bilgi birikimi elde
edilmiş, ihracat kötümserliği büyük ölçüde aşılmıştır.
Ancak ihracatta sağlanan bu performans, başta yatırımlar ve birikim ve bunlarla
ilişkili olarak teknolojik gelişmelerin üretime adaptasyonu sonucu yapısal kaynaklı
rekabet gücü sayesinde gerçekleşmemiş, daha ziyade, yukarıda ifade edilen
parametreler ve yurt içi talebin kısılmasına dayalı bir politikalar demetine
dayandırılmıştır. Ancak bu seçenek 1989 yılında itibaren işlerliğini büyük ölçüde
yitirmiştir. Bu dönemden sonra artan ücretler ve değerlenen kur, ihracatı karlı
olmaktan çıkarmış, yeni kapasite de yaratılamadığı için ihracata dayalı büyüme
modeli sürdürülebilir bir stratejiye dönüştürülememiştir. Bu dönemden sonra genel
olarak ihracat dayalı gelişme stratejisinin yerini iç talebe dayalı büyüme modeli
almıştır.
Yukarıda çok kısa olarak tanımlanan gelişmelerin çerçevesinde, bu çalışmanın temel
amaçlarından biri, ihracata dayalı büyüme modeli ekseninde, modelin temel
parametrelerinden ihracat ve rekabet gücündeki gelişmelerin analizi hedeflenmiştir.
Mal ve sermaye hareketlerinin gittikçe küreselleştiği bir dünyada ihracatı artırmak ve
rekabet gücü kazanmak her ekonomi için, öncellikle ele alınması gereken hedefler
arasında yer almaktadır. Bu bağlamda ekonomide rekabet gücü ve ihracata ilişkin
temel parametrelerin belirlenip eğilimlerin saptanması ve bu gelişmeler ışığında
gerekli önlemlerin alınması, ülkemizin rekabet gücü ve ihracatının gelişimi açısından
2
büyük önem taşımaktadır. Çalışmada ülkemizin önümüzdeki yıllarda ihracat ve
rekabet gücü üzerinde belirleyici etkilerde bulunacak olan
yapısal parametreler
üzerinde özellikle durulmuş, bu alandaki zayıflıklar ve avantajlar tespit edilmeye
çalışılmıştır.
Yukarıda belirtilen genel çerçeveden hareketle, çalışma sekiz ana bölüm altında
kurgulanmıştır. Birinci bölümün ana temasını, dışa açılma sürecinde birikim,
verimlilik, teknoloji, yatırımlar, karlar ve ücretler gibi ihracat ve rekabet gücü
üzerinde dolaysız ve dolaylı etkilerde bulunan parametrelerin analizi oluşturmaktadır.
İkinci bölümde, imalat sanayiinde ihracat ve rekabet gücündeki gelişmeler analiz
edilirken, üçüncü bölümde Leontief Modeli kullanılarak imalat sanayiinde dış ticarete
ilişkin yapısal bir analiz yapılmıştır. Dördüncü bölümde ise, Türkiye’nin dış
ticaretindeki gelişmelerin (uluslararası dış ticaretteki gelişmeler de göz önüne
alınarak) göreli bir analizi yapılmaktadır. Beşinci bölümde yeniden yapılanma süreci
göz önüne alınarak imalat sanayiine ilişkin yapısal bir analiz çerçevesi
oluşturulmuştur. Altıncı bölümün konusunu, Türkiye'nin makro rekabet gücündeki
gelişmeler oluşturmaktadır. Yedinci bölümde ise, Türkiye ekonomisinde ihracatı
belirleyen faktörler Goldstein ve Khan modeli kullanılarak ekonometrik olarak analiz
edilmektedir. Sekizinci ve son bölümde ise genel bir değerlendirmeye yer verilmiştir.
3
I.YENİDEN YAPILANMA
1970’li yılların ortasından itibaren hissedilmeye başlanan dünya ekonomisindeki kriz ,
1980’li yıllardan itibaren gündeme gelen yeniden yapılanma süreci ile aşılmaya
çalışılmıştır4. Yeniden yapılanma süreci ile birlikte, Türkiye ekonomisi dışa dönük
büyüme modeli ekseninde yeni bir evreye girmiştir. Bu bölümde be evreye ilişkin
ihracat ve rekabet gücü üzerinde etkide bulunan yapısal parametreler üzerinde
durulacaktır.
Türkiye ekonomisinde 1980’li yılların başında, yeniden yapılanma süreci ile gündeme
gelen istikrar ve yapısal uyum (stabilization and structural adjustment) programının
temel amacı, dışa dönük sermaye birikim modelinin gereklerine uygun, devlet
müdahalesine dayanan araçların yaratılması olmuştur. Bunun için iktisat yazınında
klasik sıralama (Classical Sequencing) olarak tanımlanan, önce dış ticaretin ve iç mali
piyasaların ve nihai olarak da sermaye hareketlerinin serbestisi/ liberalizasyonu
gerçekleştirilmiştir.
Bu politikaların bir sonucu olarak önce döviz kuru yüksek oranda devalüe edilmiş ve
günlük kur ayarlamalarına dayalı “mini devalüasyon”politikası izlenmeye başlanmıştır.
Bu politikalarla ihracatçı sektörlere doğrudan destekler (vergi iadesi, navlun primi,
DFİF, KKFF’den ihracatçı sektörlere yapılan kaynak aktarımları) yanında, dolaylı
destek niteliğinde girdi maliyetlerini düşürmeye dönük başta gümrük muafiyetleri olmak
üzere tavizli ihracat kredileri, ihracat karşılığı dövizlerden mahsup gibi bir dizi araç da
kullanılmıştır. Bir diğer ihracat teşvik aracı olarak da, ihracatın vergi sonrası karlılığını
yükseltecek istisna ve muafiyetlerin yaygın kullanımı olmuştur. Bu muafiyetlerin
başlıcaları; konut fonu muafiyeti, KDV muafiyeti, kurumlar vergisi kısmi muafiyeti,
vergi resim harç istisnaları gibi araçları kapsamıştır. Bir başka ifadeyle, devlet elindeki
iki temel mali aracı kullanarak -vergiler ve teşvikler yoluyla- yeniden yapılanma
sürecinde
sanayi
yoğunlaşmasına
karlılığı
yönelik
destekleyerek
politikalar
sermaye
izlemiştir.
birikiminin
Örneğin,
bu
Yeldan'ın
sektörde
(1995)
hesaplamalarına göre, 1981-90 döneminde ihracat teşviklerinin toplam değerinin,
konsolide bütçe gelirlerinin % 22'sine kadar çıktığı -1986 yılı istisna olmak üzere4
kurumlar vergisi gelirlerini aştığını belirtilmektedir. Diğer taraftan, doğrudan teşviklerin
tüm ihracat gelirlerinin ortalama % 25'ine denk düştüğü ve 1983'de %35'e kadar
yükseldiği hesaplanmıştır (Uygur, 1993; Togan,1993).
Yeniden yapılanma sürecinin en belirgin başarısı uluslararası konjonktürün de etkisiyle
ihracatta yaşanan performansta gerçekleşmiştir. Ancak ihracatta sağlanan bu gelişmeye
karşın zamanla ürün çeşitliliğine ve sermaye yoğun sektörlere yönelinmemiştir. İhracat
artışlarına alt sektörler itibariyle bakıldığında, Türkiye’nin dayanıksız tüketim malları
sanayi ile az sayıda ve daha çok doğal kaynakları girdi olarak kullanan ara mallarında
uzmanlaştığı görülmektedir. Sanayiler başlangıçta Türkiye’nin göreli üstünlüğü olan
sektörlerde yığılma göstermiş, sonraki aşamada artan belirsizlikler ve işçi ücretlerinin
düşük tutulması nedeniyle sanayiciler geleneksel sektörlerin dışına çıkamamıştır
(Eraydın, 1999:131-140). Nitekim, çalışan başına katma değer ile dış ticaret yönelimleri
arasında negatif bir korelasyonun bulunması, 1980’li yıllardaki uzmanlaşma yöneliminin
beceri ve sermaye yoğun ürünler doğrultusunda olmadığının en somut belirtisidir
(Yener, 1999: 659).
Yeniden yapılanma süreci ihracat artışlarının esas kaynağını, yurtiçi talebin kısılmasına
ve göreli fiyatlara dayandırmış, sanayi birikimi artıracak orta ve uzun dönemli bir strateji
geliştirilmediği için, ihracat başlangıçtaki kimi olumlu koşulların katkısıyla artmış,
sonraki dönemlerde ise gerekli yapısal dönüşümler gerçekleştirilmediği için düşmüştür.
1980 yılında 2,9 milyar dolar olan ihracat değeri, 1983 yılında 5,8 milyar dolara
ulaşırken, 1984, 1985 ve 1986 yıllarında 7 milyar dolar düzeylerinde gerçekleşmiş, 1987
yılında 10,2 milyar dolar, 1997 yılında 26,3 milyar dolara yükselmiştir. Ancak bu yıldan
itibaren ihracat düzeyinde önemli bir artışın gerçekleşmediği, 1999 yılında 26 milyar
düzeyinde kaldığı görülmektedir.
Yeniden yapılanma sürecinde, ihracatın artırılmasının arkasındaki başlıca unsurlar;
yüksek düzeylere varan sübvansiyonlar, ücret maliyetlerinin bastırılması, reel
devalüasyonlar ve 1980 öncesinde atıl kalan kapasitelerin kullanılması etkili olmuştur.
Ancak bu süreç, sonraki yıllarda üretken sabit sermaye birikiminde gözlemlenen
olumsuzluklar nedeniyle sürdürülemez bir nitelik almıştır. Bu politikaların temel çıkış
noktası, göreli fiyatlar ve iç talebin kısılmasına dayalı bir seçenek değil de, ihracatın
5
artışı temel kaynaklara; yüksek sabit sermaye yatırımları sonucu sağlanan birikim ve
teknolojik gelişme ve "yaparak öğrenme-learning by doing" sürecinin ve eğitimin
etkisiyle
“Verdorn yasası”süreci sonunda, üretim/verim artışlarına dayalı bir büyüme
süreci izlense idi, sanayi birikimi ve verimliliği farklı bir evreye ulaşacak ve bugün
yaşanan handikaplar büyük ölçüde aşılmış olacaktı.
I.1.Yatırımlar
Yeniden yapılanma süreci sonunda, yatırım profili
değişmiş, yatırımlar üretken
sektörlerden (imalat, tarım, madencilik) turizm, konut gibi sektörlerde yoğunlaşmıştır.
Sektörel gerilemenin en belirgin olduğu alan, imalat sanayii ve özellikle yatırım malları
sanayiinde izlenmektedir. Üretken sektörlerdeki gerilemenin temel nedeni, kamunun
üretken yatırımlardan çekilmesi olmuştur5.
Yeniden yapılanma politikalarının bir sonucu olarak gerçekleşen kamunun üretken
yatırımlardan çekilmesi, kamunun imalat sanayi sabit sermaye yatırımları
içerisindeki payını düşürmüştür. 1980 yılı itibariyle, kamu imalat sanayi sabit
sermaye yatırımlarının, kamu sabit sermaye yatırımları içerisindeki payı % 26,3 iken,
zamanla dramatik ölçülerde düşerek, 1998 yılında % 2,8'e kadar inmiştir. Özel
sektörü uyarıp, teşvik edici bir niteliğe sahip kamu yatırımlarının (Crowding-in), altyapı yatırımlarında yoğunlaşması, sanayi yatırımlarının karlılığını azaltırken, ticaret
ve inşaat gibi üretken olmayan sektörlerdeki karlılığı artırmıştır. Aynı dönem
içerisinde özel kesim imalat sanayi yatırımlarının, özel sektör sabit sermaye
yatırımları içerisindeki payında da bir düşüş görülmekle birlikte, göreli olarak düşük
gerçekleşmiştir. Tablo 1 ve 2' de kamu ve özel sektöre ait sabit sermaye
yatırımlarının gelişimi gösterilmiştir.
6
Tablo1: Sektörel Sabit Sermaye Yatırımları (Kamu) (%)
Tarım
7,9
10,2
10,3
9,8
9,6
7
6,8
8,7
9,1
10,3
9,6
11,1
8,9
9,6
10,2
12
10,5
11,1
7,8
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
Madencilik
7,6
9,7
8,6
8,8
9,1
9,8
6,7
4,1
4,5
3,2
3,4
3,5
3,4
2,5
2,6
2,1
1,5
1,6
1,5
İmalat
26,3
21,9
18,9
15,8
14
12,6
9,8
6,5
5,9
4,5
4,5
5
5,4
3,2
3,1
5,7
4,1
2,5
2,8
Enerji
21,3
22,1
24,7
25,4
24
22
24,3
22,9
26,9
29,8
21,7
16,8
14,5
12
11,6
12,3
13
12,4
17,1
Ulaştırma
20,8
19,7
21,3
23,5
25
28
29,3
33,9
29,7
30,1
34
36,6
36,5
42,6
38,4
31,7
34,2
34,8
34,6
Turizm
0,5
0,5
0,5
0,6
0,9
0,9
1,8
1,7
1,5
1,1
1,2
1,5
1,6
1,7
1,9
2,2
1,4
0,6
0,5
Konut
2,4
2,4
1,4
1,8
2,6
2,6
2
1,6
1,8
1,8
4
2,2
2,6
1,2
1,7
1,7
1,6
1,4
1,5
Eğitim
4,1
4,2
4,5
4,5
3,7
4,2
3,7
4,8
5,6
6,2
6,9
7,1
8,4
9,2
7,4
7,7
9,4
12,4
10,6
Sağlık Diğer
1,8
7,2
2
7,2
2
7,9
1,6
8,1
1,5
9,6
1,2 11,6
1,2 14,2
1,5 14,3
1,8 13,2
2,1 10,8
2,8 11,9
2,6 13,6
3,2 15,4
3,8 14,3
4,8 18,4
4,7
20
4,4 19,8
5,1 18,2
4,7
19
Kaynak: DPT
Tablo 2:Sektörel Sabit Sermaye Yatırımları (Özel) (%)
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
Tarım
Madencilik
İmalat
Enerji
7,4
10,8
11,2
11,4
10,1
7,7
5,7
5,6
4,3
3
3,6
3,1
3,3
2,6
4,1
4,7
4,5
4,3
4,6
0,5
0,6
0,6
1,1
1,1
1,2
1,1
1,3
1,2
1,2
1,1
1
0,9
1,2
1,1
1,1
1,1
1,1
1,3
30
34,1
33,6
32,9
32,9
31,9
31,8
25,2
21,4
19,9
26,2
24,3
23,6
23,8
26,2
26,3
24,5
22,9
22,4
0,4
0,5
0,5
0,5
0,5
0,4
0,8
0,6
0,9
1,2
0,8
0,6
0,5
0,6
0,5
1,8
4
4
3,2
Ulaştırma Turizm
9,7
15,3
16,2
16,9
17,2
17
13,8
11,8
9,1
8,8
10,7
14,7
18,8
11,5
16,4
17,5
17,6
21,6
19,7
0,6
0,7
0,7
0,6
1,1
1,8
2,5
3,1
4
5,3
5
3,5
2,4
2,3
2,4
2,3
2,4
2,5
3,6
Konut
Eğitim
Sağlık
Diğer
44,7
30,1
29,5
29,2
30
32,3
37
45,7
53,3
54,2
46,5
46,3
44,7
51,8
43,2
39,3
38,1
35,8
36,8
0,2
0,3
0,3
0,3
0,3
0,5
0,6
0,6
0,5
0,7
0,7
0,8
0,8
0,8
0,7
1,1
1,2
1,1
0,8
0,2
0,2
0,2
0,2
0,2
0,5
0,6
0,6
0,5
0,7
0,9
1,4
1,3
1,5
1,2
1,8
2,5
2,9
3,5
6,3
7,4
7,2
7
6,7
6,7
6,1
5,4
4,8
4,9
4,4
4,4
3,7
4
4,1
4
4
3,8
4
Kaynak:DPT
Yeniden yapılanma sürecinde, "yatırımlar"a ilişkin yapılacak daha genel bir
değerlendirmede aşağıda belirtilen noktalar öne çıkmaktadır: Türkiye ekonomisinde
1980’li yılarda, paradigma değişmesi olarak nitelendirilebilecek bir dönüşüm
sonucunda, üretim kapasitesinin artış hızı düşmüş, üretken yatırımların milli gelirden
7
aldıkları pay gerilemiştir. 1980 yılı itibariyle, imalat sanayiinin toplam sabit sermaye
yatırımları içerisinde % 28,5 olan payı zamanla azalarak, 1990’larda % 18’lere kadar
düşmüştür. İmalat sanayi birikim oranında gözlenen düşüşe karşın, I/GSMH(birikim
oranını ) göreli olarak yükselten temel etken ise, başta ulaştırma gibi alt-yapı
yatırımları olmak üzere diğer üretken olmayan sabit sermaye yatırımlarında yaşanan
artış etkili olmuştur. Özellikle üretken sektörlerde yaşanan yatırım erezyonu, bu
sektörlerin milli gelire katkı yapma yeteneğinin de zamanla düşmesine neden
olmuştur.
Üç üretken sektörde yaşanan yatırımsızlık, verimlilik düzeyini de etkilemiş ve
marjinal sermaye/ hasıla katsayıları yükselmiştir6. Örneğin, 1985-89 döneminde 3,3
olan marjinal sermaye hasıla katsayısı, 1990-94 döneminde, 6,2’ye yükselmiştir. Bir
başka ifadeyle, imalat sanayiindeki verimlilik düzeyi 1985-89 dönemine göre önemli
miktarda düşmüştür. Aynı dönemde verimliliği yükselen sektörler ise ulaştırma ve
enerji sektörleri olmuştur. Toplam sabit sermaye yatırımlarının aynı dönemde
marjinal sermaye hasıla katsayısı 5,1’den 7,5’e yükselerek, verimlilik düzeyi
düşmüştür. Verimlilik düzeyinin düşmesinin temel nedeni, imalat sanayi marjinal
sermaye/ hasıla katsayında yaşanan yükseliş olmuştur (Tablo 3)
Tablo3: Marjinal Sermaye/ Hasıla Katsayıları (Plan Dönemleri İtibariyle)
İmalat
1963-67
3,8
1968-72
5,9
1973-77
6,7
1979-83
13,2
1985-89
3,3
1990-94
6,2
Enerji
8,6
10,5
12,1
11,7
12,3
7,2
Ulaştırma
3,7
4,4
3,6
8,4
11,6
8,1
Toplam S.S.Y
Kaynak: DPT
2,7
3,5
5,2
11,6
5,1
7,5
Aşağıda çizelge 1'de üç üretken sektöre ilişkin sabit sermaye yatırımlarının gelişimi daha
net izlenmektedir.
8
Çizelge1:Tarım,Madencilik ve İmalat Sanayi Sabit Sermaye Yatırımları (%)
30
25
20
15
Tarım
10
Madencilik
5
İmalat
9
98
19
96
97
19
19
95
19
93
94
19
19
92
19
91
90
19
19
89
19
87
88
19
19
86
19
84
85
19
19
83
19
81
82
19
19
19
80
0
Düşen yatırımlar, zamanla sermaye birikimini etkilemiş, imalat sanayi sabit sermaye
yatırımlarının gayri safi milli hasıla içerisindeki payı (fım/gnp, Tablo 4) düşmüştür.
fım/gnp oranı 1980 yılında % 7,3 iken, 1998 yılına gelindiğinde % 4,66'a gerilemiştir.
Diğer yandan, imalat sanayi sabit sermaye yatırımlarının sabit sermaye yatırımları
içerisindeki payında da (fım/fı,Tablo 4) önemli düzeyde düşüşler gerçekleşmiştir. 1980
yılında % 31,87 olan fım/fı oranı, 1998 yılında %17,90'a gerilemiştir. fı/gnp oranınında
gözlenen göreli artışın nedeni ise daha önce belirtildiği gibi alt-yapı yatırımları başta
olmak üzere, üretken olmayan sektörlerdeki gelişme olmuştur. Tablo 4 ve çizelge 2'de
sermaye birikim oranlarının yıllar itibariyle gelişimi gösterilmektedir.
Tablo 4 : Birikim Oranları (%)
fım/gnp fı/gnp
fım/fı
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
31,87
30,58
28,02
25,27
24,15
22,19
20,29
16,11
15,51
14,13
19,21
19,04
18,24
18,61
19,6
21,18
21,01
18,27
17,9
7,38
6,56
5,78
5,13
4,66
4,75
4,61
3,66
3,47
3,21
4,56
4,54
4,32
5,06
4,80
5,24
5,43
5,02
4,66
23,14
21,44
20,64
20,29
19,29
21,42
22,7
22,69
22,37
22,7
23,73
23,83
23,7
27,19
24,49
24,73
25,87
27,48
26,03
fım/gnp: İmalat sanayi sabit sermaye yatırımlarının gayri safi milli hasılaya oranı
fı/gnp: sabit sermaye yatırımlarının gayri safi milli hasılaya oranı
fım/fı: imalat sanayi sabit sermaye yatırımlarının sabit sermaye yatırımlarına oranı
Kaynak:DPT verilerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
11
Çizelge 2:Birikim Oranları (%)
35
30
25
20
fım/gnp
fı/gnp
fım/fı
15
10
5
0
1980
1982
1984
1986
13
1988
1990
1992
1994
1996
1998
I.2.Verimlilik ve Ücretler
Bu alt bölümde, yeniden yapılanma sürecine ilişkin olarak yatırımlarla ve teknoloji ile
yakın ilişkisi nedeniyle verimlilik parametresindeki gelişmeler ele alınacaktır. Zira
yatırımların reel olarak gerilediği bir dönemde, emek verimi belli bir noktadan itibaren
kaçınılmaz olarak düşecektir. Sermaye birikiminin artış hızı düştükçe, işgücü gittikçe
yaşlanan bir sermaye stoku ve eskiyen bir teknoloji ile çalışmak zorunda kalacak ve
bunun neticesinde emek verimliliği kaçınılmaz olarak düşecektir.
Sermaye birikimi ile teknik ilerleme/teknolojik gelişme (verimlilik) arasında yakın bir
ilişki söz konusudur. Teknolojik gelişme ve verimlilik artışı aşağıda belirtilen faktörler
yoluyla sermaye birikimi tarafından uyarılmaktadır. i) Yeni sermaye çoğunlukla yaparak
öğrenme yaratmaktadır (learning by doing). ii) Teknik ilerleme, araç ve donanımları
modernleştirme fırsatı yaratarak, yeni sermaye birikimini uyarabilir. Bu durum
teknolojiden sermaye birikimine doğru iten ters yönde bir ilişkidir. iii) Yeni sermaye
bilgi dışsallıkları yaratabilme özelliğine sahiptir (Wolff, 1994:54).
Yeniden yapılanma dönemine ilişkin yapılan ampirik araştırmalarda, özellikle imalat
sanayiinde yaşanan yatırım sürecindeki olumsuzluklar ve birikim süreci sonunda,
verimlilik düzeyinde önemli gelişmelerin sağlanamadığını ortaya koymaktadır. Örneğin
Uygur'un (1990) hesaplamalarına göre, 1981-88 arasında imalat sanayiinde işgücü,
sermaye ve TFV’nin büyüme oranları sırasıyla % 4,9, % 4,1 % 1,5 olup, özel sektördeki
verimlilik performansının kamuya göre daha yüksek düzeyde gerçekleştiği tespit
edilmiştir. 1965-76 dönemiyle kıyaslandığında, kamunu performansında düşüş, özel
sektörün performansında ise artış görülmektedir. Özmucur ve Karataş (1990) ise , 197985 döneminde TFV’nin % 0,6 düşük bir oranda arttığını bulmuştur. Benzer şekilde Eser
(1990), 1980-85 döneminde, imalat sanayii TFV’nin yıllık %1,3 arttığını ve bu dönemde
gerçekleşen üretim artışlarına TFV’nin katkısının %13,6 gibi düşük bir düzeyde
kaldığını göstermiştir . Nishimizu ve Robinson (1986), imalat sanayiinde 1963-76
döneminde gerçekleştirilen yıllık ortalama reel üretim artışını %10,7 ,TFV artışını ise
%1,3 bularak üretim artışlarının ancak %12 lik bir kısmının TFV artışlarından
kaynaklandığını göstermiştir. Yıldırım'ın (1989) hesaplarına göre ise, 1963-67, 1967-72
14
ve 1972-77 dönemlerinde imalat sanayii TFV’nin yıllık ortalama artış hızları sırasıyla;
%5,9, %1,5, %1,6 gibi oldukça düşük düzeylerde kalmıştır. Uygur'un (1991) bulguları
bu gelişimi doğrular niteliktedir. 1965-76 arasında yıllık ortalama %1,5 ‘lık bir artış
gösteren TFV, 1976-81 arasında %1,4 azalmıştır.
Özmucur ve Karataş (1990), 1973-79 döneminde, imalat sanayi TFV’nin %2,1; Eser
(1993) ise %2,8 azaldığını bularak, imalat sanayiindeki büyümeye negatif katkıda
bulunduğunu tespit etmiştir.
1970'li yıllarda işgücü verimlilik düzeyinin düşük gerçekleşmesinde, üretim ölçeğinin
optimum kapasitenin altında kalması, sermaye yoğunluğunun düşük, kullanılan
teknolojinin geri ve emek yoğun niteliği, beşeri sermaye birikiminin nitelik düzeyi,
ödemeler dengesindeki tıkanıklar, döviz kısıtı nedeniyle kullanılmayan kapasiteler ve bir
bütün olarak ithalat kapasitesindeki sınırlamalar etkili olmuştur.
Yeniden yapılanma sürecinde gerçekleşen verimlilik artışlarının temel kaynakları ise,
ithalat kapasitesinin artması, 1970'li yıllarda yaratılan sermaye birikiminin döviz
kısıtının aşılmasıyla birlikte yüksek kapasite kullanım oranlarında çalışması, dış
piyasalarda rekabet kaygısı ile üretim maliyetlerini düşürmeye dönük kısmi teknolojik
iyileştirmeler ve ürün kalitesindeki gelişmeler etkili olmuştur. Ancak verimlilik
düzeyindeki artış, sonraki yıllarda yatırım ve birikim oranının zayıflaması ile birlikte son
bulmuş, ekonominin talep kısıcı politikalarla, (istikrar ve yapısal uyum proğramının bir
sonucu olarak) daha düşük bir gelir-istihdam düzeyinde dengeye getirme çabaları da
verimlilik artış hızını yavaşlatmıştır.
Eşiyok tarafından (1999:6) kısmi verimlilik analizi kullanarak yapılan hesaplama
sonuçlarına göre ise, 1970 yılında kamu imalat sanayindeki verimlilik düzeyi özel imalat
sanayi verimlilik düzeyinde % 104 daha fazla gerçekleşmiş, ancak bu oran zamanla
azalarak, 1981 yılında % 64'e kadar düşmüştür. Ancak 1980'li yıllarda özel sektör
verimlilik düzeyindeki artışlar aradaki farkın kapanmasına neden olmuştur . Daha önceki
satırlarda da belirtildiği üzere bu sonucun gerçekleşmesinde en temel faktör, 1980'li
yılların başından itibaren gündeme gelen yeniden yapılanma politikaları sonucu, kamu
yatırımlarında yaşanan mutlak gerileme olmuştur . Kamu sektöründe yaşanan verimlilik
15
düşüşüne rağmen, verimlilik düzeyi özel kesimden daha yüksek bulunmuştur.
Hesaplama sonuçları aşağıda Tablo 5' de gösterilmiştir.
Tablo 5: Kamu ve Özel Sektörde Ücret ve Verimlilik Değerlerinin Mukayesesi
Kamu
Özel
KAMU
ÖZEL
Verim (1)
Verim(2)
1/2
Ücret(1)
Ücret(2)
1/2
1970 139.216,33
1971 149.912,51
1972 147.662,12
1973 123.758,96
1974 130.872,22
1975 132.069,55
1976 100.256,97
1977 112.231,59
1978
98.552,89
1979
82.609,71
1980 111.260,07
1981 152.481,14
1982 159.002,51
1983 153.879,02
1984 131.831,43
1985 141.083,38
1986 194.543,68
1987 165.471,59
1988 206.067,17
1989 210.275,94
1990 204.764,42
1991 235.769,08
1992 261.350,54
1993 264.659,65
1994 267.897,95
1995 303.642,25
Kaynak: Eşiyok (1999).
68.275,74
72.700,71
80.307,37
71.352,45
68.055,39
70.609,64
105.544,52
99.193,99
114.068,86
98.053,24
94.284,20
93.191,42
99.240,89
101.078,06
100.846,19
97.398,67
118.393,95
137.582,14
140.247,30
129.240,28
145.209,00
172.840,55
191.477,33
216.149,80
223.692,92
214.519,63
2,04
2,06
1,84
1,73
1,92
1,87
0,95
1,13
0,86
0,84
1,18
1,64
1,60
1,52
1,31
1,45
1,64
1,20
1,47
1,63
1,41
1,36
1,36
1,22
1,20
1,42
28.411,09
28.208,23
27.783,46
27.639,24
28.000,96
31.653,24
42.607,85
45.000,04
45.022,59
41.420,37
39.321,31
40.071,97
37.459,98
35.798,87
30.163,23
26.277,33
25.115,23
28.155,73
26.822,65
37.061,53
44.787,02
66.026,19
70.598,43
71.570,96
64.054,94
54.303,41
22.115,33
24.661,35
23.894,16
24.083,74
23.143,93
25.585,72
31.404,03
34.780,52
35.619,19
31.581,82
26.002,08
25.840,89
26.100,47
26.271,46
24.045,44
22.236,63
21.513,82
23.983,54
23.376,48
25.430,80
31.618,42
40.868,22
39.331,53
40.141,20
30.473,18
31.942,96
1,28
1,14
1,16
1,15
1,21
1,24
1,36
1,29
1,26
1,31
1,51
1,55
1,44
1,36
1,25
1,18
1,17
1,17
1,15
1,46
1,42
1,62
1,79
1,78
2,10
1,70
Verim
Ücret
Tablodan da izlenebileceği gibi, 1970 yılında kamu imalat sanayiindeki verimlilik
düzeyi özel imalat sanayi verimlilik düzeyinde % 104 daha fazla iken, bu oran zamanla
azalarak 1981 yılında % 64’e kadar düşmüştür. Ancak 1980’li yıllarda özel sektör
verimlilik düzeyindeki gelişmeler aradaki farkın kapanmasına neden olmuştur7. Döneme
bir bütün olarak bakıldığında, bazı yıllar istisna kabul edilirse ( ki bu yıllar başta petrol
şokları olmak üzere kamunun içine girdiği "döviz sorunu" yıllarıdır), kamudaki
verimlilik düzeyi sürekli özel sektörün üzerinde gerçekleşmiştir. Benzer eğilim ücret
parametresindeki gelişmelerde de gözlemlenmektedir. Ele alınan tüm yıllarda kamudaki
ücret düzeyi özel kesimin üzerinde gerçekleşmiş, kamu"öncü"olma özelliğini
sürdürmüştür.
16
Ücretler açısından bakıldığında ise, 1970-79 döneminde kamu kesimi ücret düzeyi özel
kesim ücret düzeyinin üzerinde gerçekleşirken ücret farkı maksimum % 36, minimum
%14 kamunun lehine gerçekleşmiştir. Bir diğer ilginç gelişme de 1991 yılından itibaren
kamu ücretlerindeki sıçrama olmuştur. 1994 Kriz yılında ücret farkı % 110 civarında
kamunun lehine gelişmiştir. Dönemin bütününe bakıldığında ise kamudaki ücret düzeyi
sürekli özel kesimin üzerinde oluşmuştur.
I.3.Karlar ve Ücretler
1980 yılından itibaren uygulamaya konan
ihracatı artırmaya dönük politikalar,
ağırlıklı olarak emek yoğun sektörlerin ihracatçı sektör olması nedeniyle, ücretlerin
maliyet etkisini ön plana çıkarmış ve gerek kamuda gerekse özel sektörde düşük
ücret politikası izlenmiştir.
1980 ile 1989 arasında reel ücretler büyük ölçüde
düşmüştür. 1989 yılından itibaren, sermaye hareketlerinin serbestleşmesi ile birlikte
kamunun kolayca elde ettiği ancak yüksek maliyetli fonlara dayanarak ücretleri
artırması gündeme gelmiştir. Kamuda ücretlerinin artması, özel sektör ücretlerinde
de benzer etki yapmıştır. Tablo 6'da imalat sanayiine ilişkin "mark-up" oranlarının ve
ücret paylarının gelişimi gösterilmiştir.
17
Tablo 6: İmalat Sanayiinde Mark-Up Oranları ve Ücret Payları (%)
3
321
322
311
312
313
314
323
324
331
332
341
342
351
352
353
354
355
356
361
362
369
371
372
381
382
383
384
385
390
Mark-Up
1980
34
42
25
22
18
123
32
16
22
33
34
21
26
49
29
37
58
42
29
80
73
46
24
32
44
30
39
23
47
49
Mark-Up Mark-Up
1986
1994
47
54
34
47
25
36
23
35
20
19
152
100
176
42
20
30
26
40
31
21
28
63
31
48
47
69
42
67
41
75
131
101
84
44
35
70
29
47
143
155
68
93
55
90
22
41
31
33
41
55
39
61
47
64
34
46
43
60
48
66
W/VA
1980
31
34
35
32
43
18
50
46
47
37
31
51
45
21
28
4
7
26
27
36
31
28
46
37
30
41
32
50
28
31
W/VA
1986
16
26
24
24
21
10
10
21
34
22
29
25
25
15
19
1
2
22
21
12
21
19
26
24
24
27
17
27
29
23
W/VA
1994
16
17
15
19
31
11
29
24
24
37
17
21
11
16
13
2
13
22
13
12
20
14
20
24
19
18
17
24
16
18
W/VA: Ücret / katma değer oranı ya da ücret payları.
Kaynak: DİE İmalat Sanayi İstatistikleri 'nden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
İmalat sanayiinde W/VA oranları 1980-1994 döneminde %30,72'den %16,2'e büyük bir
aşınmayla düşerken, mark-up oranları aynı dönemde % 34'den % 54'e yükselmiştir.
Ücret ve mark-up parametrelerine ilişkin imalat sanayiinde yeniden yapılanma
bölümünde ayrıntılı olarak ele alındığından burada daha fazla ayrıntıya girmiyoruz.
Tablo 6 ile bağlantılı olarak, Tablo 7'de Revize 2'ye göre sektör kodlarının sınıflanması
gösterilmiştir.
18
Tablo7:
İmalat Sanayiinin Uluslararası Standart Sınıflaması
(Revize 2'ye göre)
3
31
311
312
313
314
32
321
322
323
324
33
331
332
34
341
342
35
351
352
353
354
355
356
36
361
362
369
37
371
372
38
381
382
383
384
385
39
İmalat Sanayii
Gıda,içki ve tütün sanayi
Gıda, içki ve tütün sanayi
Başka yerde sınıflandırılmamış gıda maddeleri sanayi
İçki sanayi
Tütün sanayi
Dokuma,giyim eşyası ve deri sanayi
Dokuma sanayi
Ayakkabı dışında giyim eşyası sanayi
Deri, deri benzeri maddeler ve kürk eşya sanayi
Ayakkabı sanayi
Orman ürünleri ve mobilya sanayi
Ağaç ve mantar ürünleri sanayi
Ağaç mobilya ve döşeme sanayi
Kağıt-Kağıt ürünleri ve basım sanayi
Kağıt ve kağıt ürünleri sanayi
Basım, yayın ve bunlara bağlı sanayi
Kimya-petrol,kömür,kauçuk ve plastik ürünleri sanayi
Ana kimya sanayi
Diğer kimyasal ürünler sanayi
Petrol rafinerileri
Çeşitli petrol ve kömür türevleri sanayi
Lastik ürünleri sanayi
Başka yerde sınıflandırılmamış plastik ürünler sanayi
Taş ve toprağa dayalı sanayi
Çanak, çömlek ,çini porselen vb, sanayi
Cam ve cam ürünleri sanayi
Taş ve toprağa dayalı diğer sanayi
Metal ana sanayi
Demir çelik ana sanayi
Demir çelik dışında metal ana sanayi
Metal eşya-makine ve teçhizat ,ulaşım aracı,ilmi ve mesleki ölçme aletleri
sanayi
Metal eşya sanayi
Makine sanayi (Elektrik makinaları hariç)
Elektrik makinaları ve aygıtları sanayi
Taşıt araçları sanayi
Mesleki ve ilmi aletler ile başka yerde sınıflandırılmamış ölçme ve kontrol
aletleri ile fotoğrafçılık malzemesi ve optik alaetler yapım sanayi
Diğer imalat sanayi
19
I.4.İmalat Sanayiinde Oranlar ve Esneklikler
Yukarıda hesaplanan mark-up oranları ve w/va parametrelerine ek olarak, bu alt
bölümde ücretlerin katma değer içindeki paylarını belirleyen fiyat/maliyet ve girdi/ücret
oranları ve elastikiyetler hesaplanacaktır.
Q=Üretim, I=Girdi, VA=Katma Değer,W=Ücretler, GP=Gayrisafi karları tanımlamak
üzere,
Q=I+VA
VA=W+GP
Q=I+W+GP yazılabilir.
Ücretlerin katma değer içindeki payları iki oran tarafından belirlenmektedir:
Fiyat/Maliyet oranı Girdi/Ücret oranları. Bu oranların artması ücretlerin katma değerden
aldıkları paylarını azaltmakta, azalma ise tersi sonuçlar doğurmaktadır (Şahinkaya,
1993: 34).
Fiyat/Maliyet oranı=x=Q/(I+W)
Girdi/Ücret oranı=y=I/W
Ücret/Katma değer=z=W/VA tanımları yapılabilir.
Ücret/Katma değer oranı z=1/x+(x-1)y
(1)
1 nolu eşitlik, fiyat/maliyet oranıyla girdi/ücret oranının bir fonksiyonudur.
1nolu eşitlik 1/z=x+xy-y (2) olarak yazılabilir. Daha açık olarak yazılırsa eşitlik şöyle
ifade
edilebilir:Katma
Girdi/Ücret
değer/ücret=
Fiyat/Maliyet+
Fiyat/Maliyet.
Girdi/Ücret-
(3)
P=Mark-up fiyatlama, c=değişken maliyet, r=mark-up oranı olmak üzere, mark-up
fiyatlama şöyle ifade edilebilir: P=c+cr veya P= c (1+r).
Mark-up oranı (kar oranı)=r=GP/(W-I) ; GP=VA-W.
GP=Q-(I+W)
Mark-up oranı=r=Q-(I+W)/W-I
20
r=Q/(I+W)-1
r=x-1
1 nolu eşitlikte x-1 yerine r konursa
z=1/x+ry bulunur. (4)
Eşitliğin tersi alınırsa 1/z=x+ry eşitliğine ulaşılır (5)
Katma değer/ücret=(Fiyat/Maliyet)+ (Gayrisafikar/Girdi+ücret).(Girdi/ücret) ya da (6)
1/z= 1+ry=1+r(1+y)
(7)
Katma değer/ücret=1+(Gayri safi kar/ Girdi+Ücret)(1+Girdi/Ücret) (8)
Eşitliği de yazılabilir. O halde ücret/katma değer oranı öteki oranlarla 3 değişik şekilde
yazılabilir (Şenesen, 1993: 185).
Z=1/x+(x-1)y=1/x+ry=1/1+r(1+y) (9)
Z=1/x+(x-1)y
(9.1)
Z=1/x+ry
(9.2)
Z=1/1+r(1+y)
(9.3)
Ücret/Katma değer oranı ile diğer oranlar arasındaki esneklikler simgesel olarak
aşağıdaki gibi tanımlanmış ve hesaplanmıştır.
µ (z,x)=Ücret/katma değer oranının fiyat/maliyet oranına göre esnekliği
µ (z,y)=Ücret/katma değer oranının girdi/ücret oranına göre esnekliği
µ (z,r)=Ücret/katma değer oranının mark-up oranına göre esnekliği.
9.1 , 9.2 ve 9.3 sayılı eşitliklerden hareketle esneklikler bulunabilir:
µ (z,x)=-zx(1+y)=-z(1+r)(1+y)
µ (z,y)=-zy(x-1)=-zry
µ (z,r)=-z(1+y)(x-1)=-zr(1+y)
Sektörel düzeyde hesaplanan oranlar ve esnekliklere ait değerler Tablo 8 ve Tablo 9' da
gösterilmiştir.
21
Tablo 8: İmalat Sanayiinde Oranlar
1980
1986
Sektör kodu Z
X
r
y
z
x
r
3
30,72
1,34
34
5,58
16,08
1,47
47
321
33,85
1,42
42
3,65
26,15
1,34
34
322
35,03
1,25
25
6,55
23,64
1,25
25
311
32,49
1,22
22
8,34
23,64
1,23
23
312
43,04
1,18
18
6,34
21,43
1,2
20
313
17,83
2,23
123
2,76
9,72
152
314
49,75
1,32
32
2,2
9,87
176
323
45,87
1,16
16
6,39
21,15
1,2
20
324
47,2
1,22
22
4,05
34,22
1,26
26
331
37,33
1,33
33
4,12
22,49
1,31
31
332
31,35
1,34
34
5,43
28,86
1,28
28
341
51,39
1,21
21
3,44
25,38
1,31
31
342
44,72
1,26
26
3,67
24,71
1,47
47
351
21,28
1,49
49
6,53
14,86
1,42
42
352
27,72
1,29
29
8,08
18,84
1,41
41
353
4,39
1,37
37
57,57
0,69
2,31
131
354
7,18
1,58
58
21,27
2,05
1,84
84
355
25,97
1,42
42
5,86
22,4
1,35
35
356
26,5
1,29
29
8,45
21,43
1,25
29
361
35,56
1,8
80
1,27
12,4
2,43
143
362
30,61
1,73
73
2,12
20,89
1,68
68
369
27,85
1,46
46
4,6
19,28
1,55
55
371
45,7
1,24
24
3,95
25,68
1,24
22
372
36,68
1,32
32
4,44
24,12
1,31
31
381
29,78
1,44
44
4,4
23,87
1,41
41
382
41,42
1,27
30
3,75
26,68
1,39
39
383
31,93
1,39
39
4,46
17,47
1,47
47
384
50,1
1,23
23
3,29
27,34
1,34
34
385
27,89
1,47
47
4,53
29,32
1,43
43
390
30,64
1,49
49
3,58
23,04
1,48
48
z:ücret/katma değer, x:Fiyat/maliyet oranı, r:mark-up oranı, y:Girdi/ücret oranı
Kaynak: DİE, İmalat Sanayi İstatistiklerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
22
y
10,07
7,4
11,71
13,04
17,12
5,1
4,18
17,25
6,49
10,02
7,77
8,43
5,51
12,73
9,6
107,97
55,8
8,84
11,74
3,94
4,56
6,65
12,07
9,24
6,8
6,1
9,11
6,85
4,63
5,94
1994
z
16,12
17,09
14,61
18,73
31,19
10,77
29,38
23,66
24,2
37,37
16,56
21,38
11,26
15,76
12,94
2,21
13,29
21,51
12,77
11,57
19,78
14,45
19,62
23,74
19,44
17,61
16,72
23,85
16
18,37
x
1,54
1,47
1,36
1,35
1,19
2
1,42
1,3
1,4
1,21
1,63
1,48
1,69
1,67
1,75
2,01
1,44
1,7
1,47
2,55
1,93
1,9
1,41
1,33
1,55
1,61
1,64
1,46
1,6
1,66
r
54
47
36
35
19
100
42
30
40
21
63
48
69
67
75
101
44
70
47
155
93
90
41
33
55
61
64
46
60
66
y
8,71
9,39
15,01
11,24
10,66
7,25
4,66
9,89
6,87
6,93
7,04
6,7
10,46
6,99
7,94
42,7
13,86
4,2
13,49
3,93
3,38
5,56
9,01
8,62
6,54
6,65
6,74
6,01
7,81
5,78
Tablo 9: İmalat Sanayiinde Esneklikler
1980
1980
1980
1986
1986
1986
1994
1994
1994
Sektör
µ (z,y )
Μ (z,r)
µ (z,x)
µ (z,y)
µ (z,r)
µ (z,x)
µ (z,y)
µ (z,r)
µ (z,x)
3
321
322
311
312
313
314
323
324
331
332
341
342
351
352
353
354
355
356
361
362
369
371
372
381
382
383
384
385
390
-0,58757
-0,51915
-0,56368
-0,60284
-0,492
-0,60306
-0,34552
-0,468
-0,42351
-0,50432
-0,57979
-0,37656
-0,43439
-0,68255
-0,64319
-0,93981
-0,88653
-0,63246
-0,65722
-0,36091
-0,47177
-0,59271
-0,43332
-0,51683
-0,57208
-0,48775
-0,55609
-0,38268
-0,59077
-0,54201
-0,69285
-0,66152
-0,64968
-0,67513
-0,56962
-0,82174
-0,5025
-0,54127
-0,52805
-0,62672
-0,68653
-0,48609
-0,55279
-0,78715
-0,72283
-0,95613
-0,92822
-0,74032
-0,73498
-0,64436
-0,69392
-0,72154
-0,54299
-0,63321
-0,70215
-0,61792
-0,68074
-0,49897
-0,72106
-0,69361
-2,71429
-2,23423
-3,29615
-3,70939
-3,72771
-1,49165
-2,09496
-3,93014
-2,91201
-2,53799
-2,70264
-2,76687
-2,64076
-2,38891
-3,23873
-3,52535
-2,52648
-2,52272
-3,23983
-1,45283
-1,65
-2,28119
-2,80571
-2,62893
-2,30993
-2,69163
-2,42431
-2,64871
-2,26478
-2,0954
-0,7634
-0,65059
-0,70353
-0,70924
-0,74237
-1,52276
-1,76288
-0,74526
-0,57006
-0,70477
-0,63036
-0,66708
-0,63728
-0,78936
-0,73501
-0,98395
-0,96226
-0,69715
-0,80205
-0,69875
-0,65355
-0,70172
-0,65484
-0,68465
-0,66373
-0,62994
-0,74365
-0,634
-0,58125
-0,65873
-0,83921
-0,73854
-0,76363
-0,76362
-0,78574
-1,82125
-2,18475
-0,78846
-0,65783
-0,77511
-0,71144
-0,74618
-0,75286
-0,85138
-0,81158
-0,99307
-0,9795
-0,77604
-0,87035
-0,87604
-0,79692
-0,8072
-0,70911
-0,75878
-0,76129
-0,73321
-0,82528
-0,72659
-0,7068
-0,76955
-2,61908
-2,93399
-3,76717
-4,08284
-4,66811
-3,01726
-3,42406
-4,64883
-3,22228
-3,25326
-3,24342
-3,14046
-2,36272
-2,89151
-2,80873
-1,7486
-2,14373
-2,97904
-3,89465
-1,48857
-1,96638
-2,28257
-3,91008
-3,22768
-2,6239
-2,62743
-2,59163
-2,87222
-2,35739
-2,36974
-0,43315
-0,38719
-0,32722
-0,30775
-0,16748
-0,70977
-0,30408
-0,25531
-0,31564
-0,17528
-0,47488
-0,36974
-0,56072
-0,50117
-0,5723
-0,94697
-0,38677
-0,44628
-0,41218
-0,75881
-0,50222
-0,59989
-0,34063
-0,27963
-0,4161
-0,45845
-0,48036
-0,34561
-0,46514
-0,4682
-0,4829
-0,42844
-0,34902
-0,33513
-0,18318
-0,80763
-0,36939
-0,28114
-0,36161
-0,20056
-0,54235
-0,42493
-0,61435
-0,57284
-0,6444
-0,96915
-0,41469
-0,55258
-0,44274
-0,95207
-0,65087
-0,70786
-0,37846
-0,31205
-0,47976
-0,52739
-0,5516
-0,40313
-0,52469
-0,54917
-1,3834
-1,34594
-1,30542
-1,28037
-1,15177
-1,61191
-1,23877
-1,22948
-1,26968
-1,15
-1,40741
-1,31454
-1,50709
-1,4295
-1,5002
-1,9248
-1,35886
-1,33999
-1,38162
-1,56554
-1,35357
-1,49192
-1,30281
-1,2472
-1,35245
-1,38952
-1,40912
-1,28809
-1,40559
-1,38722
Kaynak: DİE, İmalat Sanayi İstatistiklerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
23
I.4.1.Oranlar
1980 yılı itibariyle ücret/katma değer oranının düşük olduğu sektörlerde, mark-up
oranları bir eğilim olarak yüksek gerçekleşmiştir. Ya da ücret/katma değer oranının
yüksek olduğu sektörlerde mark-up oranı göreli olarak düşük gerçekleşmiştir.
1980 yılında ücret/katma değer oranı 30,70 iken, fiyat/maliyet (x), (toplam üretim
değeri/(girdi+ücret) oranı imalat sanayinin bütününde 1,34 ve girdi/ücret (y), 5,58 olarak
gerçekleşmiştir. 1986 yılında ücret/katma değer oranları 1980 yılına göre dramatik
düzeylerde düşmüş, 16,08 olarak geçekleşmiştir. Ücret/katma değer değerleri düşerken,
fiyat/maliyet, girdi/ücret ve mark-up oranlarında 1980 yılına göre önemli düzeyde artış
gerçekleşmiştir.
1994 kriz yılında ücretlerdeki düşüşlere paralel katma değerde düşmüş, ücretlerin katma
değerdeki payı 1986 yılına göre fazla değişmemiştir. Ücret/katma değerin 1986 yılına
göre fazla değişmemesine rağmen mark-up oranı 0,54'e yükselerek önemli bir gelişme
yaşanmıştır. 1994 yılında fiyat/maliyet oranında göreli bir artış yaşanırken, girdi/ücret
oranı 1986 yılına göre düşmüştür.
I.4.2.Esneklikler
1980 yılında ücret/katma değer oranının en yüksek olduğu sektörlerin başında; 384 (taşıt
araçları sanayi), 341 (kağıt ve kağıt ürünleri sanayi), 314 (Tütün sanayi), 323 (Deri ve
benzeri maddeler ve kürk eşya sanayi), 371 (demir çelik ana sektörü) sektörleri yer
alırken, en düşük ücret/katma değer oranına sahip sektörler; 353 (petrol rafinerileri), 354
(çeşitli petrol ve kömür türevleri sanayi), 313 (içki sanayi) sektörlerinden meydana
gelmiştir. Aynı yılda Ücret/katma değer oranının fiyat/maliyet oranındaki değişmelere
karşı duyarlılığını gösteren µ (z,x) esnekliği imalat sanayiinin bütününde dalgalı bir seyir
izlemiştir. 1980 yılında -2,71429 olan esneklik değeri 1986 yılında -2,61908'e düşmüş,
1994 yılında ise -1,3834 olarak gerçekleşmiştir. Sektörel düzeydeki ücret/katma değer
oranının fiyat/maliyet oranındaki değişmelere karşı duyarlılığını gösteren µ (z,x)
esneklikleri 1980 yılı itibariyle incelendiğinde, esneklik değeri en yüksek sektörler; 323
24
(deri, deri benzerimaddeler ve kürk eşya sanayi) 312 (başka yerde sınıflandırılmamış
gıda maddeleri sanayi), 311(gıda,içki,tütün sanayi) ve 322(Ayakkabı dışında giyim
sanayi) olmuştur. Esneklik değeri en düşük sektörler ise; 313 (içki sanayi) ve 361
(çanak,çömlek,çini porselen vb.sanayi) olmuştur.
1986 yılında, µ (z,x) esnekliği en yüksek gerçekleşen sektörler; 311(gıda,içki,tütün
sanayi), 312 (başka yerde sınıflandırılmamış gıda maddeleri sanayi), 322 (Ayakkabı
dışında giyim eşyası sanayi) ve 371(demir çelik ana sanayi) olmuştur. 1980 yılında
olduğu gibi 1986 yılında da 311,312,ve 322 sektörlerindeki esneklik düzeyi yüksek
gerçekleşmiştir. 1986 yılında esnekliği en düşük gerçekleşen sektörlerin başında 353
(petrol rafinerleri) sektörü yer almıştır. 1980 yılında düşük esnekliğe sahip 313 ve 361
sektörlerinde, 1986 yılına gelindiğinde, artış gerçekleşmiştir. 1994 yılında µ (z,x) değeri
düşerek imalat sanayiinin genelinde -1,3834 olarak gerçekleşmiştir. Bu gelişme
sektörlere de yansımış, sektörlerdeki elastikiyet değerleri düşmüştür.
Ücret/katma değer oranının girdi/ücret oranındaki değişmelere karşı olan duyarlılığını
yansıtan µ (z,y) esnekliği imalat sanayinin bütününde 1980 yılında -0,5875 olarak
gerçekleşirken, 1986 yılında -0,7634'e yükselmiş tüm diğer elastikiyet değerlerinde
olduğu gibi, 1994 yılında düşmüştür. 1980 yılında göreli olarak en yüksek elastikiyet
değerine sahip sektörler, 353 (petrol rafinerleri) ve 354 (çeşitli petrol ve kömür türevleri
sanayi) olmuştur. En düşük elastikiyete sahip sektörleri ise, 361 (çanak, çömlek, çini
porselen vb sanayi) ve 384 (taşıt araçları sanayi) olmuştur. 1986 yılında elastikiyet
değeri en yüksek sektör sınıflaması değişmiş, 313 (içki sanayi) ve 314 (Tütün sanayi)
elastikiyeti en yüksek sektörleri olmuştur. Elastikiyeti en düşük sektörler ise 324
(Ayakkabı sanayi) ve 385 (mesleki ve ilmi aletler) oluşturmuştur. 1994 yılında
elastikiyet sıralamasında 353 (petrol rafinerileri) ilk sırada yer alırken, en düşük
elastikiyet değerine sahip sektör 312 (başka yerde sınıflandırılmamış gıda maddeleri
sanayi) olarak gerçekleşmiştir.
Ücret/katma değer oranının mark-up oranındaki değişmelere karşı duyarlılığını gösteren
µ (z,r) esnekliği incelendiğinde, 1980 yılında -0,6928 olan esneklik değeri, 1986 yılında
yükselerek -0,8392 olarak gerçekleşmiş ve 1994 yılında
düşerek-0,4829 olarak
hesaplanmıştır. 1980 yılında en yüksek esneklik değerine sahip sektörleri; 353 (petrol
25
rafinerleri), 354 (çeşitli petrol ve kömür türevleri sanayi) ve 313 (İçki sanayi)
oluşturmuştur. En düşük esnekliğe sahip sektörlerin başında ise, 341 (kağıt ve kağıt
ürünleri sanayi) yer almıştır. 1986 yılında 314 (Tütün sanayi) ve 313 (İçki sanayi)
sektörleri en yüksek esneklik değerine sahip sektörleri oluşturmuştur. 1994 kriz yılında
diğer esnekliklerde olduğu gibi ücret/katma değer oranının mark-up oranındaki
değişmelere karşı olan duyarlılığını yansıtan µ (z,r) elastikiyeti de düşmüş ve -0,4829
olarak gerçekleşmiştir. Bu yılda elastikiyeti en yüksek sektörleri; 353 (petrol rafinerileri)
ve 361 (çanak,çömlek, çini porselen vb) olarak gerçekleşmiştir.
I.5. İhracat ve Teknolojik Değişme
Yeniden yapılanma sürecinde, yatırımlarda ve sermaye birikim sürecinde yaşanan
olumsuzluklar neticesinde, imalat sanayiinde teknolojik ilerleme gerçekleştirilememiş,
toplam ihracat içerisinde emek-yoğun ürünler ağırlığını korumuştur. Bu alt bölümde
önce imalat sanayi ürünleri ihracatının teknolojik yapısı ülkeler düzeyinde incelenecek,
sonrada teknolojik değişim hızlarının gelişimi sektörel düzeyde ele alınacaktır. İmalat
sanayiinde teknolojik gelişmenin yönünü anlamak için önce aşağıda Tablo 10'da ülke
bazında imalat sanayi ürünleri ihracatının teknolojik yapısını gösteren verilerden
yararlanıyoruz.
Tablo 10 : İmalat Sanayi Ürünleri İhracatının Teknolojik Yapısı (%)
Türkiye
Hong Kong
Singapur
Kore
Tayvan
Endonezya
Malezya
Tayland
Çin
Brezilya
Meksika
DK
1985
DT
OT
İT
22
2
42
8
9
77
54
42
12
33
20
62
64
11
60
57
19
10
38
57
33
15
13
14
15
12
13
6
6
7
22
27
29
2
19
32
20
21
3
31
13
9
7
36
DK
1996
DT
OT
İT
18
4
13
9
5
35
18
15
10
26
7
64
53
8
28
34
42
13
36
56
32
21
13
14
14
27
20
9
9
14
13
34
35
6
29
65
36
41
15
60
36
21
9
37
Kaynak: Lall’dan aktaran Sönmez (1999).
DK: Doğal kaynaklara dayalı mamul ihracatı
DT: Düşük teknoloji içerikli mamuller (tekstil, giyecek, deri mamulleri gibi)
OT: Orta teknoloji içeren ürünler (otomotiv sanayi ürünleri gibi)
İT: İleri teknoloji içeren ürünler (kompleks elektrik ve elektronik makine ve aygıt sanayi ürünleri gibi.
26
Tablodan açıkça görüldüğü gibi, Türkiye ihracatının teknolojik içeriği tabloda yer alan
tüm ülkelerin gerisinde bulunmaktadır. Türkiye’nin 1985 yılında, "doğal kaynaklara
dayalı mamul ihracatı-DK"nın ve "düşük teknoloji içerikli mamüller ihracatı-DT"nın
toplamı % 84 iken, "ileri teknoloji içeren ürünler-İT"in payı % 2 ile sınırlı kalmıştır.
1996 yılında ise ileri teknoloji içeren ürünlerin payı sadece 4 puan artarak % 6, düşük
teknoloji içeren ürünlerin payı ise sadece 2 puan azalarak % 82 olarak gerçekleşmiştir.
1996 yılında ileri teknoloji içeren ürünler ihracatında en kötü durumda bulunan
Brezilya’da dahi bu oran, % 9, Endonezya’da % 15, Malezya’da % 60, Çin’de ise % 21
olarak gerçekleşmiştir. Bu sonuç, Türkiye ihracattının ağırlıklı olarak emek-yoğun
ürünlerine dayandığını açıkça göstermektedir.
I.6.Teknoloji Tabanlı Rekabet
Uluslararası rekabette teknoloji ve yenilik sürecinin gittikçe belirleyici olmaya başlaması
neticesinde verimliliğin artırılması temel kaygıların başında yer almaya başlamıştır. Yeni
teknolojilerin kullanımı ve yenilik yapma kapasitesi rekabet gücünün en temel bileşeni
olmaya başlamış, böylelikle firmaların global ekonomi içerisinde varlıklarını
sürdürebilmesinin "olmazsa olmaz" koşulu olmuştur.
Teknolojik değişme süreci kavramsal düzeyde üç aşamadan oluşmaktadır: Bunlar; buluş
(invention), yenilik (innovation) ve yayılma (diffusion) aşamalarıdır. Buluş, ekonomide
uygulama potansiyeli olan yeni bir düşüncenin oluşturulması aşamasını ifade etmektedir.
Buluşların sıklığı bilimsel bilgi birikimi tarafından belirlenmekte, buluşların zaman
içinde adete tesadüfi bir şekilde dağıldığı varsayılmaktadır. İkinci aşamayı oluşturan
yenilik ise, buluşların ilk ticari uygulama aşamasıdır. Yeniliklerin geliştirilmesi büyük
ölçüde yenilik yapan firmanın içinde bulunduğu teknoloji ve ekonomik şartlar tarafından
belirlenmektedir. Üçüncü aşamayı oluşturan yayılma süreci ise, yeniliğin diğer
sektörlere yayılmasını ifade eden bir kavramdır. İktisatçılar teknolojik yenilikleri, ürün
ve süreç yenilikleri olarak tanımlanmaktadır. Tamamen yeni bir ürünün ilk ticari üretimi
veya mevcut bir ürünün kalitesini artıran değişiklikler ürün yeniliği olarak
tanımlanırken, süreç yeniliği mevcut bir ürünün yeni bir süreçle üretilmesini ifade
etmektedir.
27
Türkiye ekonomisinde mali sektörde yaşanan sorunlar ülkenin yenilik yapma
kapasitesini olumsuz etkilemiş, firmalar ya yatırım kararlarını ertelemiş ya da eski/
kullanılmış teknolojiyi transfer etme yoluna gitmiştir. Eski teknolojilerin ülkenin yenilik
kapasitesine olumlu tesirde bulunmadığı herkesçe bilinen bir gerçekliktir.
OECD (1996:11) tarafıdan yapılan bir çalışmada da belirtildiği gibi, teknolojik değişme
süreci;
Schumpetergil
anlamda
"yaratıcı
yıkım-creative
destruction"
sürecine
dayanmaktadır. Schumpeter'in ifadesi ile; "Kapitalizmde sürekli yaratıcı tahrip fırtınası
eser-perennial gale of creative destruction". Bu sürecin dinamikleri ise eşitsiz gelişme
(uneven
development)
ve
istikrarsızlık
(unstability)'dır.
Bu
süreçlere
uyum
sağlayamayan, yenilik peşinde koşmayan firmalar, sektörler zamanla rekabet gücünü
kaybedip, yok olmak durumuyla karşı karşıya kalacaktır.
Teknolojinin bir göstergesi olarak kullanılan verimlilik artışları kendini iki temel şekilde
göstermektedir: i) Fiyatlarda düşüş ve ii) Parasal ücretlerde ve karlarda artış.
Fiyatlardaki düşüş; tüm değişkenlerin sabit olması varsayımı altında, mevcut işgücü ile
daha fazla katma değer yaratılması halinde ya da veri katma değerin daha az işgücünün
kullanımı halinde verimliliğin artması durumunda mümkün olmaktadır. Yüksek ücretler
ve karlar ise ancak yüksek verimliliğe (yüksek teknolojiye ) dayalı sektörlerde
gerçekleşmektedir (Cooper,1995). Bu durum aynı zamanda rekabet gücünün de bir
göstergesi olarak tanımlanmaktadır.
Aşağıdaki satırlarda ülkeler arasında ihracat ve verimlilik ilişkisini ele alan bir
çalışmanın sonuçları değerlendirilecektir. Bu amaçla Cooper (1995) tarafından
hazırlanan ihracat
ve verimlilik parametrelerine ilişkin bulgular Tablo 12'de
gösterilmiştir. Cooper (1995), teknoloji, verimlilik, rekabet gücü ve istihdam arasındaki
ilişkiyi Dünya Bankası Tablolarından hareketle 118 gelişmekte olan ülkeyi göz önüne
alarak incelemiştir. Cooper, analizinde iki ülke grubu tanımlamaktadır. Bunlar; mamül
madde ihracatları sürekli büyüyen birinci grup ülkeler ve mamül madde ihracatları
büyüme göstermeyen ikinci grup gelişmekte olan ülkelerden oluşmaktadır. Yazar,
sonraki aşamada verimlilik düzeyine ait büyüme oranları ((VA/L) kısmi verimlilik
yoluyla) ile ihracat büyüme oranları arasındaki ilişkiyi incelemektedir. İnceleme
sonucunda ihracat büyümesi ile verimlilik büyüme oranı arasında sarih bir ilişki
görülmez. Bunun anlamı , ülkelerin rekabet gücü elde edebilmek için teknolojik değişim
28
oluşturmadan da mamül madde ihracatcısı olabilecekleri şeklindedir. Ancak bu tarz bir
büyüme, verimlilik/teknolojik değişmeden bağımsız gerçekleştiğinden uzun dönemde
kalıcı tesirler doğurmayacaktır. Bu doğrultuda Cooper, birinci grup ülkeler (yüksek ve
sürekli ihracat artışı sağlayan ülkeler) içinde iki grup daha tanımlar. Bunlar düşük
verimliliğe ve yüksek verimliliğe sahip ülkelerdir. Cooper, düşük verimlilikteki ülkelerin
ucuz emek tabanına dayalı karşılaştırmalı üstünlük kaynaklarını kullandığını belirtirken,
yüksek verimliliğe sahip ülkelerin, teknoloji sayesinde, dinamik karşılaştırmalı üstünlük
yoluyla büyüdükleri sonucuna ulaşır. Bu sonuç yazarı, ülkelerin ancak uzun dönemde
teknolojk gelişmeyle rekabet gücü elde edebilecekleri sonucuna götürür.
Cooper tarafından hazırlanan Tablo incelendiğinde, Türkiye'nin düşük verimlilik
artışlarına sahip ülkeler kategorisinde yer aldığı görülmektedir. Türkiye ekonomisinde
1970-90 döneminde ihracat büyüme oranı % 20.32'e ulaşırken (bu oran Tabloda yer alan
Tayland dışındaki tüm ülkelerin üzerinde bir performansı ifade etmektedir), verimlilik
büyüme oranı ihracat büyüme oranının altında kalmıştır. Türkiye ekonomisinde 1970-90
döneminde,
% 1.93 düzeyinde gerçekleşen verimlilik büyüme oranı, Kore, Çin,
Endonezya, Singapur gibi yüksek birikim düzeylerine sahip ülkelerin göz önüne
alındığında oldukça düşük kalmıştır.
29
Tablo11:İmalat Sanayi İhracat Artış Oranı ve Verimlilik** Düzeyi (1970-90)
Ülke
Verimlilik Büyüme Oranı
Yüksek Ülkeler
Kore
Çin
Endonezya
Pakistan
Uruguay
Tayland
Meksika
Singapur
Barbados
Hindistan
ORTALAMA
Verimlilik Büyüme Oranı
Düşük Ülkeler
Türkiye
Malezya
Şili
Brezilya
Peru
Venezuela
Filipinler
Fiji
Fas
Panama
Tonga
Sri Lanka
Mauritius
Trinidad
ORTALAMA
Kaynak: Cooper (1995).
İhracat Artışı Verimlilik Artış Oranı
1970-91
1970-90
18,44*
9,9*
25,49*
4,39*
7,69*
21,15*
10,46*
16,38*
10,54*
5,62*
13,09
İhracat Artışı
5,71*
4,5*
4,49*
4,19*
3,88*
3,09*
2,96*
2,58*
2,2*
2,12*
1970-91
1970-90
20,32*
17,54*
7,4*
15,09*
13,49*
10,21*
9,06*
16,61*
9,14*
13,25*
22,42*
13,51*
26,21*
4,52*
14,19*
1,93*
1,71*
1,46*
1,09*
0,17
-0,63
-0,79
-0,87
-0,9*
-1,54
-2,23
-3,3
-3,77*
-3,87*
-0,82
Dönem
77-90
70-88
73-89
70-89
Verimlilik Artış Oranı
Dönem
79-88
80-88
70-89
83-90
(*): Büyüme katsayısı % 1 düzeyinde anlamlı.
(**): WA/L (İşçi başına katma değer düzeyini gösteren verimlilik düzeyi).
Uluslararası uzmanlaşmanın sektörel gelişme yönü incelendiğinde (Tablo 12),
yukarıdaki satırlarda belirtilen hipotez doğrulanmaktadır. 1970'lerde ihracatın en fazla
büyüdüğü sektörleri gıda ürünleri, tütün ve tekstil gibi emek yoğun sektörler
oluştururken, 1990'larda uluslararası uzmanlaşmada elektrik makinaları (elektronik
dahil), elektriksiz makinalar ve ulaşım ekipmanlarına doğru bir kayma yaşanmıştır.
Tabloda çıkan önemli bir bulgu da, düşük verimlilik düzeyine sahip ülkelerin
karşılaştırmalı üstünlük yapılarında zamanla bir değişikliğin yaşanmadığı, az sayıda
30
emek-yoğun
sektörlerdeki
uzmanlaşma
yapısının
devam
ettiğidir.
Tablo
12
incelendiğinde, Türkiye'nin uluslararası uzmanlaşma yapısındaki gelişme süreci dikkat
çekmektedir: 1970'ten 1990'a gelindiğinde (20 yıl gibi uzun bir süre geçmesine karşın)
en fazla büyüyen ihracatçı sektörler yapısında bir değişme izlenmemektedir. Türkiye'nin
karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu sektörlerin başında hala geleneksel sektörleri
oluşturan gıda ürünleri ve tekstil sektöü yer almaktadır.
Tablo 12'de italik olarak gösterilen ülkelerin sektörel uzmanlaşma düzeylerinde zamanla
bir değişmenin olmadığı anlatılmaktadır. Uzmanlaşma düzeyinde ele alınan dönemde
Singapur, Filipinler, Türkiye ve Endonezya'nın uzmanlaşma yapısında bir değişiklik
meydana gelmemiştir. Singapur'un rafineriler, elektrikli makinalar ve ulaşım araçları
gibi sermaye-yoğun teknolojilerde uzmanlaştığı, Filipinler'in gıda, içki, diğer kimya
sektörlerinde,
Endonezya'nın
gıda,
tütün,
tekstil
sektörlerinde
uzmanlaştıkları
görülmektedir.
Uzmanlaşma yapısı değişen ülkelerden Kore'nin sektörel düzeyde en temel değişikliği
yaptığı görülmektedir. Kore 1970'li yıllarda gıda, içki, tekstil sektörlerine dayalı bir
gelişme örüntüsü çizerken, zamanla bu sektörel gelişme yapısı değişmiş, elektrikli ve
elektriksiz makinalar, ulaşım araçları gibi yüksek teknolojilere dayalı bir sektörel
gelişme yörüngesine girmiştir.
Tablo 12:Uluslararası Uzmanlaşma Düzeyindeki Değişmeler
Katma Değer Katma Değer
Ülke
Yıl ISIC
Artış Oranı
Artış Oranı
1970-1990
1980-1990
Kore
1970 311,314,321
5.71
6.1
1990 382,383,384
5.71
6.1
31
Malezya
1970 311,331,355
1990 311,351,383
Singapur
1970 353,383,384
1990 353,383,384
Filipinler
1970 311,313,352
1990 311,313,352
Tayland
1970 314,321,352
1990 313,321,369
Meksika
1970 313,321,371
1990 313,351,384
Türkiye
1970 311,321,353
1990 311,321,353
Endonezya
1970 311,314,321
1990 311,314,321
Uruguay
1970 311,313,321
1990 311,353,372
Venezuela
1970 311,313,353
1990 311,353,372
Brezilya
1970 311,321,384
1990 311,382,383
Hindistan
1970 311,321,371
1990 321,371,384
Kaynak: Cooper (1995).
1.71
1.71
2.58
2.58
-0.87
-0.87
3.09
3.09
2.96
2.96
1.93
1.93
4.49
4.49
3.88
3.88
-0.63
-0.63
1.09
1.09
2.12
2.12
4.43
4.43
4.07
4.07
4.07
4.07
3.53
3.53
2.16
2.16
2
2
1.96
1.96
1.29
1.29
1.18
1.18
0.94
0.94
6
6
Tabloda dikkat çeken gelişmelerden biri de, Singapur ve Filipinler'in sektörel
uzmanlaşma örüntüsünde bir değişiklik olmamasına karşın 1980-1990 döneminde katma
değer artış oranının ( sektörel düzeyde yüksek teknolojilerin kullanılması neticesinde)
önemli düzeyde yükselmiş olmasıdır. Türkiye'nin katmadeğer düzeyinde nisbi bir
gelişme görülmekle birlikte, Singapur ve Filipinler ile kıyaslandığında düşük kaldığı
görülmektedir.
32
Tablo 13:Tablo 12' de Kullanılan ISIC Sınıflandırmasındaki Sektörler
Ürün Grubu
ISIC
Kodu
300
İmalat Sanayinin Bütünü
311
Gıda
313
İçki
314
Tütün
321
Tekstil
322
Konfeksiyon
323
Deri Ürünleri
324
Ayakkabı(plastik hariç)
331
Ağaç 8Mobilya)
332
Mobilya(metal hariç)
341
Kağıt
342
Baskı
351
Sınai Kimya
352
Diğer Kimya
353
Rafineriler
354
Diğer Petrol
355
Kauçuk Ürünler
356
Plastik Ürünler
361
Tekstil
362
Konfeksiyon
369
Metal-olmayan
371
Demir-çelik
381
Demir-dışı metal
382
Makine, Elektriksiz
383
Makine,elektrikli
384
Ulaşım Araçları
385
Bilimsel Cihaz
390
Diğer İmalat
I.6.1.Teknolojik Değişme Hızı
Taymaz’ın (1998) sektörel düzeyde, "translog fonksiyonu"kullanarak, imalat sanayinde
teknolojik değişme hızını belirlemeye dönük yaptığı araştırmada, 1985-1995 döneminde
teknolojik değişim hızının en yüksek gerçekleştiği sektörlerin başında mühendislik
(%4.8) ve ağaç ürünleri (%4,3) sektörleri yer almış, çimento gibi geleneksel sektörlerde
teknolojik değişme hızının oldukça düşük kaldığı tespit edilmiştir. Tablo 14'de sektörel
düzeyde "teknolojik değişim hızı" ve "istihdamda net değişme" büyüklüklerindeki
gelişmeye ilişkin bulgular gösterilmiştir.
33
Tablo 14: Türkiye İmalat Sanayiinde Teknolojik Değişim ve İstihdam (1985-1995)
İstihdamda net değişme
Teknolojik değişim hızı
Gıda
Tekstil
Ağaç
Kağıt ve Basım
Kimya
Cam ve Çimento
Temel metal
Mühendislik San.,
Diğer San.,
TOPLAM
Kaynak: Taymaz (1998).
0.026
0.013
0.043
-0.005
0.036
0.014
0.037
0.048
-0.073
Toplam
Özel sektör
-8.702
53.455
975
-2.096
6.191
-887
-9.715
10.336
-551
49.006
9.345
59.136
1.804
2.037
5.764
1.697
-2.226
22.994
-1.223
99.328
Kamu sektörü
-18.047
-5.681
-829
-4.133
427
-2.584
-7.489
-12.658
672
-50.322
Hesaplama bulgularına göre, el âletleri (%10.8), kara taşıtları (%9.9), ana kimyasal
maddeler (%8), diğer kimyasal ürünler (%9.4), şeker (%8.4) ve bira (%8.3) sektörlerinde
yüksek teknolojik değişme hızları saptanmıştır. Diğer yandan, Türkiye ihracatında
önemli bir ağırlığa sahip tekstil sektöründe oldukça düşük teknolojik değişme hızları
bulunmuştur: Elyaf, iplik ve dokuma sektöründe teknolojik değişme hızı (%1.4), hazır
dokumada (%4.4), örgüde (%6.6), deri giyimde (%3.7), hazır giyimde (%4.1) ve deri
işlemede (%3.9) gibi düşük teknolojik değişme hızlarına ulaşılmıştır. Tekstil sektöründe
bulunan düşük teknolojik değişim hızı, bu sektörde yaşanan ihracat imkanlarını
belirleyen temel parametrelerin, düşük ücretler ve düşük verimliliğe dayalı bir sistemin
varlığına işaret etmektedir.
Köse ve Yeldan'ın (1998:169-174) Türkiye ekonomisinin 1980 sonrası yaşadığı
yapısal/teknolojik değişimin dinamiklerini açıklamaya yönelik olarak gerçekleştirdikleri
"üretkenlik dekompozisyon" analizinde, 1981-1996 döneminde üretkenlik artışlarının en
yüksek gerçekleştiği başlıca sektörler; mobilya sanayi (%469.6), mesleki aletler
(%332,9), çanak, çömlek (%306.3), tütün sanayi (%286.3) ve diğer kimya sanayi
(%246.1) olarak tespit edilmiştir.
İmalat sanayiinin alt kesimlerinde gözlenen bu oranlar, doğrudan doğruya üretim ve
istihdam düzeylerindeki net değişimlerin bir sonucudur. Örneğin mobilya sektöründe
%1486 düzeyindeki üretim artışının bu sonuçta etkili olduğu gözlenmektedir. Söz
konusu sektördeki istihdam artışının sadece %178.5 olduğu, dolayısıyla, sektör
düzeyinde istihdam edilen işgücünün daha “üretken” olarak kullanılmış olduğunu
34
söylemek olasıdır. Ancak, bu performans, sektörün imalat sanayi genelinde toplam
üretkenlik dinamiğine katkısı açısından değerlendirildiğinde tekrarlanamamakta farklı
bir sonuç ortaya çıkmaktadır (Köse & Yeldan, 1998).
Nicel analiz sonucunda, Türkiye imalat sanayiinin otuz alt sektöründe sadece sekiz alt
sektörünün “öncü” nitelikte olduğu görülmüştür. Tablo 15'in son sütunundaki değerler
göz önüne alınarak yapılan değerlendirmede, işgücünün yeniden dağılımı aracılığıyla
toplam emek üretkenliğine en fazla katkıda bulunan "öncü" sekiz sektör şunlardan
oluşmaktadır:
1. Tütün sanayi (%4.4)
2. Demir,çelik sanayi (%1.6)
3. Demir, çelik dışındaki metaller (%1.6)
4. Diğer gıda sanayi (%0.7)
5. Makine sanayi (%0.6)
6. Ağaç ürünleri (%0.2)
7. Kağıt ürünleri (%0.2)
8. Petrol türevleri (%0.1)
Bu sekiz "öncü" sektörden üçünün; tütün, ağaç ürünleri ve diğer gıda gibi
“geleneksel”sektörlerden oluşması ve 1980’li yıllarda toplam ihracatın büyük bölümünü
oluşturan dokuma, giyim, deri ürünleri, cam sanayi ve çimento gibi sanayilerin
hiçbirinin toplam üretkenliğe (işgücünün yeniden dağılımı amacıyla) katkısının pozitif
olmaması, oldukça ilginç bir bulgu olarak değerlendirilmelidir. Diğer yandan, toplam
ihracat içerisinde %40’lar düzeyinde bir ağırlığa sahip tekstil, dokuma ve giyim
sektörlerinde gerçekleşen emek üretkenliği katkılarının son derece zayıf olduğu ve söz
konusu sektörlerin imalat sanayi toplam emek üretkenliğine katkısı açısından
“lider”konuma geçemediğini göstermektedir. Bu sektörlerin toplam emek üretkenliğine
işgücünün yeniden dağılımıyla sonuçlanan üretkenlik katkısı - %19.9, yalın üretkenlik
yoluyla katkısı ise sadece + 8.3 olarak bulunmuştur (Köse& Yeldan, 1998).
35
Tablo 15: Toplam İmalat Sanayi Üretkenlik Dekompozisyon (Ayrıştırma) Analiz Sonuçları
(1981-1996)
Sektörler
Sektörel emek
üretkenliği artış
oranı
Reel üretim artış
oranı
İstihdam artış
oranı
Yalın üretkenlik
Gıda
0.983
1.334
0.177
0.098
Emeğin yeniden
dağılımından
kaynaklanan
üretkenlik
-0.020
Diğer gıda
1.568
1.160
-0.159
0.026
0.007
İçki san.
0.643
0.457
-0.113
0.016
-0.001
Tütün san.
2.863
0.650
-0.573
0.052
0.044
Dokuma
0.836
1.426
0.322
0.124
-0.099
Giyim
1.375
18.833
7.351
0.083
-0.199
Deri ürünleri
2.306
2.586
0.085
0.008
-0.001
Ayakkabı san.
0.266
0.539
0.216
0.001
-0.002
Ağaç ürünleri
1.343
1.152
-0.081
0.008
0.002
Mobilya san.
4.696
14.860
1.785
0.031
-0.012
Kağıt ürünleri
1.719
1.550
-0.062
0.022
0.002
Basım,yayın
2.450
3.036
0.170
0.031
-0.002
Ana kimya
1.354
1.174
-0.076
0.054
0.00
Diğer kimya
2.461
3.044
0.169
0.101
-0.001
Petrol rafinerileri
0.473
0.158
-0.214
0.096
-0.052
Petrol türevleri
1.517
1.988
0.187
0.024
0.001
Lastik ürünleri
1.373
1.574
0.085
0.022
-0.001
Diğer plastik
2.037
4.373
0.769
0.031
-0.016
Çanak,çömlek
3.063
4.153
0.268
0.022
-0.004
Cam sanayi
1.792
2.067
0.099
0.023
-0.001
Diğer toprak sanayi
0.630
0.797
0.102
0.034
-0.005
Demir,çelik
0.856
0.456
-0.216
0.040
0.016
Diğer metal
1.681
0.355
-0.495
0.013
0.016
Metal eşya
1.204
1.612
0.185
0.042
-0.012
Makine sanayi
1.602
1.369
-0.089
0.062
0.006
Elektrikli makine san. 1.578
2.440
0.334
0.072
-0.012
Taşıt araçları
1.829
2.791
0.340
0.107
-0.024
Mesleki aletler
3.329
10.069
1.557
0.008
-0.006
Diğer imalat san
0.975
2.446
0.745
0.004
-0.005
Kaynak: Yeldan & Köse (1998).
36
Yeniden yapılanma süreci sonucunda gündeme gelen yüksek faiz, yüksek kaynak
maliyetleri yatırım ve birikim parametrelerini olumsuz etkilemiş, teknolojik ilerleme
sağlanamamıştır. Yatırımlar ve birikim sürecinde gözlemlenen gerileme Türkiye
ekonomisinde teknolojik gelişmenin de sınırlarını göstermektedir.
Aşağıda Tablo 16' da, Türkiye ekonomisinin teknolojide dışa bağımlılık düzeyinin genel
bir göstergesi olarak, yatırım malı ithalatının toplam sabit sermaye yatırımları
içerisindeki payı hesaplanmış, teknolojik bağımlılık serisi elde edilmiştir8. Tablodan da
izleneceği gibi zaman içerisinde yatırım malı ithalatı/toplam sabit sermaye yatırımı
oranı yükselmiştir. 1980 yılında % 12 olan oran, 1990’ların ortasında %20’ler düzeyini
aşarak 1996 yılında % 29’a yükselmiştir.
Türkiye ekonomisinde, 1980 sonrasında görece daha az yatırım malları ithalatının
gerçekleştirilmesi Türkiye ekonomisinin teknolojide dışa bağımlılığın azaldığını
göstermemektedir. Bu gelişme, imalat sanayiinde sabit sermaye yatırımlarının azalması
sonucu içerilmiş (embodied) ve içirilmemiş (disembodied) teknolojik yatırımlarda
gözlenen düşüşle açıklanabilir. Tabloda dikkat çeken bir hususta 1970 yılında bağımlılık
oranının düşük gerçekleşmesidir. Bu oranın düşük gerekleşmesinde başta ithalat
kapasitesinde yaşanan sorunlar olmak üzere, genel teknoloji düzeyinin fazla sofistike
olmaması ve görece geri bir sanayileşeme düzeyi ile açıklanabilir.
37
Tablo 16: Teknolojide Dışa Bağımlılık Oranları
1970
1980
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
Yatırım malı ithalatı
Milyon $
446,000
1.581,000
1.326,700
1.494,700
1.829,500
2.381,900
2.422,900
2.661,900
2.548,000
4.040,700
4.295,500
4.825,500
7.357,700
5.220,400
8.119,500
10.122,200
Toplam SSY
Milyar TL
45,000
1.156,000
2.799,000
4.284,000
7.115,000
11.671,000
18.491,000
33.738,000
51.837,000
89.892,000
150.156,000
258.406,000
525.506,000
952.322,000
1.882.225,000
3.743.233,000
$
Kuru
15,000
89,250
273,970
432,490
574,000
755,900
1.018,350
1.813,020
2.311,370
2.927,130
5.074,830
8.555,850
14.450,030
38.687,000
59.501,000
107.505,000
SSY
Milyar $
3,000
12,952
10,216
9,905
12,395
15,440
18,158
18,609
22,427
30,710
29,588
30,202
36,367
24,616
31,634
34,819
Bağımlılık
Oranı
0,149
0,122
0,130
0,151
0,148
0,154
0,133
0,143
0,114
0,132
0,145
0,160
0,202
0,212
0,257
0,291
Kaynak: DPT verilerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
Diğer yandan, Türkiye ekonomisinde son yıllarda yaşanan yüksek faiz yüksek kredi
maliyetlerine dayalı bir finansal süreç yeni sabit sermaye yatırımlarını olumsuz
etkilerken, firmaları da teknolojik innovasyon/yenilik yatırımları yerine, hazır
teknolojileri patent sistemi ile transfer yoluna itmekte ve/veya yatırım kararlarından
caydırmaktadır (Eşiyok, 1999:89). 1980 sonrasında firmaların Ar-Ge harcamaları yerine
teknoloji transferini yeğledikleri, teknoloji girişinin ise ağırlıklı olarak makine-teçhizat
ithaliyle patent,lisans ve know-how anlaşmaları yoluyla gerçekleştiği gözlemlenmektedir
(Boratav & Türkcan,1993:36). Bir başka şekilde ifade edilecek olunursa, yaşanan
olumsuz finansal gelişmeler içerilmiş (embodied) ve içerilmemiş (disembodied)
teknolojik gelişmeyi olumsuz yönde etkilemiştir. Bugün sanayileşme teorisinde
teknolojik gelişmenin (verimlilik artışlarının) içerilmemiş (disembodied) teknolojide ve
beşeri sermaye birikiminde olduğu yaygın kabul görmektedir. İçerilmemiş teknolojik
gelişme yatırım ve birikim olgularından bağımsız olarak, mevcut sermaye stoku ve
işgücünün etkinliğinin, yani belli bir girdi bileşiminden elde edilen çıktı miktarının
zaman içerisinde sürekli artışı olarak tanımlanmaktadır (Akyüz, 1980:33). Bununla
birlikte ileri ve sermaye yoğun yatırımların bir başka ifadeyle, sermaye stokundaki
değişmenin verimlilik artışlarını belirleyen temel unsur olduğu kabul edilmektedir .
38
II.İHRACAT VE SEKTÖREL REKABET GÜCÜ
Bu bölümde Türkiye ekonomisinde dışa açık büyüme stratejisinin ihracat ve sektörel
rekabet gücü üzerinde yarattığı etkiler incelenmektedir.
Bunun için ilk olarak dış
ticaretteki gelişmeler Türkiye ölçeğinde analiz edilmekte, ihracat ve dış ticarette ulaşılan
mevcut düzey değerlendirilmektedir. İkinci alt bölümde ise, imalat sanayiinde rekabet
gücünün ölçülmesine yönelik sektörel bir analiz yapılmakta, rekabet gücünün faktör
kullanım yoğunluklarına göre sınıflandırılmakta, sektörel gelişme gelişme süreci ampirik
olarak analiz edilmektedir.
II.1.İhracat ve Dış Ticarette Eğilimler
Türkiye ekonomisinde yeniden yapılanma süreci ile birlikte ihracatta önemli gelişmeler
yaşanmış, 1980-1983 döneminde ihracat(X)/GSMH değerinde sıçrama niteliğinde artış
gerçekleşmiştir. Özellikle 1980-82 döneminde ihracat yoğun bir sübvansiyon ve
devalüasyon ile teşvik edilerek, "ihracat mucizesi -export miracle" olarak tanımlanan
gelişme yaşanmıştır9. 1980 yılında 4,2 olan İhracat/GSMH değeri, 1982 yılında % 8,8’e
yükselmiştir. İhracatta önemli gelişmenin yaşandığı ikinci dönem ise 1983-87
dönemidir. 1983 yılında 5728 milyon dolar olan ihracat değeri, 1987 yılına gelindiğinde
10190 milyon dolara ulaşarak, önemli bir artış gerçekleşmiştir. İhracata yönelik
büyümenin gerçekleştirildiği bu dönemde ihracatın artışı ortalama dolar bazında %12,5
gibi yüksek bir değere ulaşmıştır. Tablo 17' de Türkiye'nin dış ticaretinde temel
parametrelere ilişkin olarak, 1970-1999 döneminde meydana gelen gelişmelerin genel
bir görünümü verilmiştir.
39
Tablo 17: Dış Ticarette Eğilimler
1970
1980
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
X
589
2910
5728
7134
7958
7457
10190
11662
11625
12959
13594
14715
15345
18106
21636
23123
26261
26974
26588
X/GSMH
4,3
4,2
9,2
11,7
11,7
9,8
11,6
12,8
10,7
8,5
8,9
9,2
8,4
13,8
12,6
12,5
13,4
13,1
14,3
dX
395
96,8
24,5
11,6
-6,3
36,7
14,4
-0,3
11,5
4,9
8,2
4,3
18
19,5
6,9
13,6
2,7
-1,4
M
948
7909
9235
10760
11343
11105
14158
14335
15792
22302
21047
22871
29428
23270
35709
42733
48559
45935
40687
M/GSMH
7
11,3
14,8
17,7
16,6
14,5
16,1
15,8
14,5
14,6
13,8
14,3
16,2
17,8
20,8
23,1
25,3
22,3
22
dM
735
16,8
16,5
5,4
-2,1
27,5
1,3
10,2
41,2
-5,6
8,7
28,7
-21
53,5
19,7
13,6
-5,4
-11
X/M
62,1
36,8
62
66,3
70,2
67,1
72
81,4
73,6
58,1
64,6
64,3
52,1
77,8
60,6
53,2
54,1
58,7
65,3
IX
109
1047
3658
5145
5995
5324
8065
8943
9170
10349
10686
12286
12794
15518
19089
20220
23132
23873
23755
dIX
865,3
249,3
40,6
16,5
-11,2
51,5
10,9
2,5
12,9
3,3
15
4,1
21,3
23
5,9
14,4
3,2
-0,5
FTD
-359
-4999
-3507
-3626
-3385
-3648
-3968
-2673
-4167
-9343
-7454
-8156
-14083
-5164
-14073
-19610
-22298
-18961
-14099
X: Genel İhracat (Milyon $)
M:İthalat (Milyon $)
FTD:Dış Ticaret Açığı (Milyon $)
dM: İthalattaki Yüzde Değişme
IX:Sanayi İhracatı
dIX: Sanayi İhracatında Yüzde Değişme
X/M: İhracattın İthalatı Karşılama Oranı
Kaynak:1970-1996 Yılına ilişkin veriler DPT ’den, 1997-1999 dönemine ait veriler ise DİE’den alınmıştır.
Hesaplamalar bize ait.
40
Dış T. Hacmi
1536
10820
14963
17894
19301
18562
24348
25997
27417
35261
34641
37586
44774
41376
57345
65855
74820
72909
67275
Idış TH(2)
125,7
116,2
103,0
98,7
116,0
106,0
100,0
108,1
105,4
108,0
108,4
102,8
1994=100
100
97,7
101,5
103,9
98,8
99,8
1980-88 döneminde önemli bir artış gösteren ihracat değerleri, 1989 yılına geldiğinde,
bir önceki yıla göre %0,3 düşerek 11625 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu düşüş
sadece 1989 yılı ile sınırlı kalmamış, 1990 yılındaki % 11,5’lik artış hızı istisna kabul
edilirse, 1994 yılına kadar olan dönemde, ortalama ihracat hızı düşmüştür. 1989-1993
döneminde ihracatta meydana gelen düşüş başlıca iki neden kaynaklanmıştır: Bunlar;
ücretlerdeki yükseliş ve 32 sayılı kararname ile sermaye hareketlerinin tam
liberalizasyonu sonucu TL’nin aşırı değerlenmesi olmuştur. 1980-88 döneminde büyük
boyutlara varan ücret kayıplarına karşın, 1989 yılında imalat sanayiinde reel ücretler %
25, 1991 yılında ise % 65 gibi yüksek oranlarda artmıştır. TL’nin değer kazanması ise
ihracatı azaltıp, ithalatı özendirerek dış ticaret açığının da büyümesine neden olmuştur.
Finansal serbestleşme ile birlikte, yüksek oranlara ulaşan kısa vadeli sermaye girişleri devalüasyonun enflasyondan düşük gerçekleşmesi-neticesinde TL aşırı değer kazanarak
ihracat düşmüştür. Kısa vadeli sermaye girişlerinin sürmesi yüksek faiz- aşırı değerli
döviz kuru politikasına dayandığından- yükselen kaynak maliyetleri üretken sabit
sermaye yatırımlarını daha da olumsuz etkilenmiştir. Bir yandan aşırı değerlenen döviz
kuru, diğer taraftan artan faizler nedeniyle üretim kapasitesi gerekli ölçüde artmamış,
yükselen ücretler ile birlikte ihracat daha da
olumsuz etkilenmiş, 1993 yılına
gelindiğinde ihracat ancak % 4,3 oranında artmıştır.
1993 sonlarından itibaren, Yüksek faiz-aşırı değerli döviz kuru politikasını değiştirmeye
dönük girişimler (ihale iptali ve kısa vadeli avansa gidilmesi) monetezisyona gidileceği
beklentilerini giderek güçlendirmiş, 1994 yılının başında kredi notunun düşürülmesi ile
birlikte para ikamesi artmış ve kısa vadeli kredilerin çekilmesi neticesinde TL %50
düzeyinde devalüe edilmiştir. Özatay'ın (1999) belirttiği gibi, 1993 yılının son
çeyreğinde yaşanan
kriz bir güven eksikliğinden doğmuştu. 1994 yılına gelindiğinde,
gayri safi yurt içi hasıla % 5,5 daralırken, enflasyon oranı % 106’ya yükselmiş, imalat
sanayiindeki ücretler ise % 30’lar civarında değer kaybetmiştir. Ancak, 1994 yılında
yapılan yüksek oranlı bir devalüasyon ve ücretlerde önemli düzeylere varan gerileme
neticesinde, ihracatta 1993 yılına göre % 18 düzeyinde bir artış gerçekleşmiştir.
X/GSMH oranı ise %8,4’den, 1994 yılında% 13,8’e yükselmiştir. 1995 yılında ise %
19,5 büyüyen ihracat miktarı, 1996 yılına gelindiğinde artış hızı düşerek % 6,9’a
gerilemiş, 1997 yılında tekrar % 13,6 gibi yüksek bir orana ulaşmıştır. 1998 yılından
itibaren dünya finansal krizine dayalı talep daralması
42
yanında, ek kapasitenin
yaratılamaması neticesinde rekabet gücü düşmüş, bunların sonucunda ihracat artış hızları
düşmüştür. 1998 yılında% 2,7’e ve 1999 yılında % -1,4’e düşen ihracat artış hızı, 199597 döneminde kısa vadeli sermaye girişlerine dayalı dış kaynaklı büyüme sürecinin
altında oldukça düşük bir performans göstermiştir.
Dış ticaretteki gelişmeleri analize yönelik olarak kullandığımız diğer bir gösterge de,
ihracattın ithalatı karşılama oranı (X/M) olarak ifade edilen parametredeki gelişmelerdir.
Bu oran dış ödemeler dengesinin gelişimi açısından önemli bir gösterge olarak kabul
edilmesi yanında, ekonomik ilişkinin yönünü, borçlanma sürecini ve ekonomik
bağımlılığı göstermesi açısından da oldukça tatmin edici bir gösterge olarak
görülmelidir. Tablo 14'de izleneceği üzere, 1970 yılında % 62,1 olan X/M oranı, 1980
yılına gelindiğinde %36,8’e düşerek önemli bir gerileme göstermiş, ancak ihracattaki
artışa paralel yükselmeye başlamıştır. 1980-88 döneminde ihracattaki tempolu
büyümeye ve göreli olarak düşük ithalata paralel artmaya başlayan X/M oranı,
ihracattaki gerilemeyle birlikte, 1990 yılından itibaren düşmeye başlamış, ancak 1994
yılında yaşanan ihracat sonucunda ve ithalattaki % 21’lik bir düşüşle birlikte, % 77 ile
1989 yılı öncesi değerine ancak ulaşabilmiştir. 1995 yılında bir önceki yıla göre % 53,5
büyüyen ithalat sonucunda (ihracattaki nispi yükselmeye karşın), X/M oranı tekrar
düşmüş, 1996 yılında %53,2, 1997 yılında % 54,1, 1998 yılında % 58,7 ve 1999 yılında
% 65,3 olarak gerçekleşmiştir.
Dış ticaret açığında zamanla meydana gelen artışlar iki dönem altında incelenebilir:
Birinci dönem, 1980-88 dönemini kapsamakta ve dış ticaret açığı 1980 yılındaki 4,9
milyar dolar istisna kabul edilirse, 3,5 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Ancak
1989 yılından itibaren dış ticaret açığının hızla büyüdüğü görülmektedir. 1989 yılında
4,167 milyon dolara ulaşan dış açık, bundan sonraki yıllarda hızla artmakta, 1995
yılından itibaren artış hızları yükselmektedir. 1989 yılından itibaren dış ticaret açığının
büyümesindeki temel faktör, sermaye hareketlerinin tam liberalizasyonu
sağlamaya
yönelik alınan kararlar etkili olmuştur. Kısa vadeli sermaye girişlerine dayalı bu süreçte,
TL aşırı değerlenip ihracat düşerken, ithalat hızlanmış, dış ticaret açığı büyümüştür.
Yeniden yapılanma sürecindeki ihracat artışlarının arkasındaki temel unsurlardan biri,
ihracata yönelik yoğun teşvikler olmuştur. Bu dönemde yapılan doğrudan teşviklerin,
43
tüm ihracat gelirlerinin ortalama %25’ne tekabül ettiği, 1983 yılında ise önemli düzeyde
artarak % 35’e yükseldiği tespit edilmiştir (Uygur, 1993; Togan, 1993). 1980 yılında,
64,51 milyon dolar olan toplam teşvik tutarı 1984 yılında 901,90 milyon dolara çıkmış,
1987 yılında ise 762 milyon dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde kullanılan
önemli diğer bir araçta kullandırılan krediler olmuştur. 1980 yılında 1201 milyon dolar
olan toplam kredi miktarı, zamanla dalgalanma göstermekle birlikte, 1987 yılında 2567
milyon dolar düzeyinde gerçekleşmiştir.
1980 yılında toplam kredilerin ihracata oranı % 39,4 iken, 1982 ve 1983 yıllarında
maksimum noktasına ulaşarak sırasıyla % 50,7 ve % 55,2 olarak gerçekleşmiştir. Ancak
zamanla bu oran düşmüş, 1987 yılına gelindiğinde % 24,8’ e gerilemiştir. Diğer taraftan,
dolaysız teşvikler içerisindeki en temel kalem ihracatçılara sağlanan vergi iadeleri
olmuştur. Yukarıda toplam teşvikler içerisinde verdiğimiz bu kalem, 1980 yılında 4905
milyon TL’den 1987 yılına gelindiğinde 437207 milyon TL’ ye yükselmiştir10.
İhracattın arttığı döneme (1980-88 dönemine) bütün olarak bakıldığında, (1986 ve 1983
yılları istisna kabul edilirse) ihracata dönük vergi iadelerine ve ihracat kredilerine ek
olarak, Irak-İran Savaşı'nın yarattığı konjonktürün de etkileri olmuştur. Bu dönemde
ihracatın artırılmasında diğer bir unsur da, yurt içi pazarın daraltılmasına dayalı politika
seçeneğidir. 1980-85 arasında yurtiçi talep yaklaşık % 2,8 oranında yükselmiş, buna
karşın GSYİH büyüme hızı % 4 düzeyinde gerçekleşmiştir (Çeçen et al, 1996: 119).
Başka bir ifadeyle, iç piyasanın daraltılması sonucunda ihracat için bir değer
yaratılmıştır.
İç Pazarın daraltılmasına dayalı ihracat argümanını destekleyen bulgular daha detaylı
olarak şöyle ifade edilebilir: İhracat artışının yüksek olduğu yıllarda GSMH artışının
düşük olması, ihracattaki yükselişin, üretim artışından çok iç talebin kısılması ile
gerçekleştirildiğini gösterir. 1980-88 arasında yaşanan ihracat artışının arkasındaki temel
neden üretim kapasitesinin artırılması değil (Örneğin 1980 yılında, kamu imalat sanayi
sabit sermaye yatırımlarının toplam kamu sabit sermaye yatırımları içerisindeki payı %
26,3’ten, 1988 yılına gelindiğinde, dramatik bir düşüşle % 5,9’a, aynı dönemde, özel
sektör imalat sanayi sabit sermaye yatırımlarının payı da % 30’dan % 21,4’e
44
gerilemiştir) iç talepte yaşanan daralma yanında, ithal ikameci dönemde yaratılan ancak
kullanılamayan atıl kapasitelerin kullanımı da etkili olmuştur.
Bu dönemde, yurt içi talebi kısmanın ve maliyetleri düşürmenin bir yolu da ücretlerin
düşürülmesi sayesinde gerçekleşmiştir. Özellikle dışa açık emek-yoğun sektörlerde
ücretlerin düşürülmesi bir rekabet unsuru işlevi görmüştür. 1980 yılında özel sektörde
W/VA değeri % 27,5 iken, 1987 yılında % 17’e, kamu sektöründe ise sırasıyla % 25’den
% 13’e gerilemiştir.
II.1.1. Dış Ticaret Hadlerindeki Gelişmeler
Çalışmada kullandığımız dış ticaret hadlerine ilişkin değerler DPT'nin verilerine
dayanmaktadır. DPT direkt olarak dış ticaret hadlerini hesaplamamakta, ihracat fiyat
endeksi ve ithalat fiyat endeksi verilerini yayınlamaktadır. 1989=100 ve 1994=100 bazlı
endekslerine göre dış ticaret hadleri tarafımızdan hesaplanmış, sonuçlar Tablo 15’de
gösterilmiştir11.
İhracatı artırmak gayesiyle yapılan
sübvansiyonlarındaki temel amaç, yurt içinde
üretilen malların uluslararası piyasalardaki fiyatlarını ucuzlatarak rekabet gücü elde
etmek, ihracatı artırmaktır. Dış dünya ile yapılan ticarette ilgili ülkenin bu ticari ilişkiden
ne yönde etkilendiğini (karlı ya da zararlı mı çıktığını) tespit etmenin yollarından biri,
dış ticaret hadlerindeki (göreli dış ticaret fiyatlarındaki) gelişmenin incelenmesidir. Dış
ticaret hadleri ilgili ülkenin bir birim ihracat ile kaç birim ithalat yaptığını gösteren bir
kavramdır. Ancak, dış ticaret hadlerindeki gelişmeler ele alınırken şu hususların dikkate
alınması gerekir: İhracat fiyatlarındaki göreli artış, dış konjonktürde meydana gelen
değişme nedeniyle ülke mallarına olan talepteki bir değişmeden dolayı mı, ya da yurt içi
kaynak maliyetlerindeki bir artıştan mı kaynaklanmaktadır?. Eğer ilgili ülkenin kaynak
maliyetlerinde bir artış söz konusu ise, göreli dış ticaret fiyatları ülke için bir kazanç
olmayacaktır. Ancak yurt dışı talep koşullarının değişmesinde meydana gelecek bir
göreli fiyat artışı sonucunda ülke ekonomisi kazançlı çıkacaktır. Tablo 18' de GDTH (1)
olarak gösterilen genel dış ticaret hadlerine (birincil mallar+sanayi malları toplamından
oluşan), ihracat fiyat endeksinin, ithalat fiyat endeksine bölünmesi sonucu ulaşılmıştır.
45
GDTH (1) endeksine göre, ihracat artışının oldukça yüksek seyrettiği 1983-85
döneminde dış ticaret hadleri kötüleşmiş, ancak 1986 yılındaki petrol fiyatlarında
yaşanan düşüş nedeniyle (1985'te 107,5 olan ithalat fiyat endeksi 1988 yılında 96,6'ya
düşmüş) dış ticaret haddi 100’e yükselmiştir. Başka bir ifadeyle, 1989 yılında 100 birim
ihracat 100 birim ithalatla değiştirilirken, bu oran 1983 yılında 100 birim ihracat ile 94,5
birim ithalat değerine düşmüş, 1984 yılında 91,9’a, 1985 yılında ise 86,3’e gerilemiştir.
Bu dönemde, Türkiye’nin ihracat gelirlerini artırmaya dönük çaba, -aşırı teşviklerin
kaynak dağılımında yarattığı yanlışlıklar bir yana- ülke ekonomisi, daha fazla miktarda
malı daha ucuz satması sonucunda, uluslararası ticaret bu dönemde ülkeyi
yoksullaştırmıştır.
Türkiye ekonomisinde Ticaret hadlerinin birincil mallar aleyhine gelişmesinde
uluslararası iktisadi konjonktürdeki gelişmelerin de etkisi olmuştur. 1980-86 döneminde,
OECD ülkelerinde büyümenin yavaşlaması, kapasite kullanımının düşmesi ve işsizlik
düzeyindeki yüksek artışlar birincil mal talebi üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır. Bu
dönemde Az gelişmiş ülkelerin ticaret hadlerinde meydana gelen düşüşün dörte birinin
bu etkilerden kaynaklandığı belirtilmektedir. Bu dönemde Azgelişmiş ülkelerin ticaret
hadlerinde yaşanan kötüleşme sonucunda 100 milyar dolar civarında kayıplarının olduğu
hesaplanmıştır. Ticaret hadlerinde birincil mallar aleyhine neden olan faktörlerden biri
de dolardaki yükselmeden kaynaklanmıştır. Birincil malların dünya dolar fiyatları veri
iken, dolardaki yükselme bu malların diğer paralar cinsinden maliyetlerini artırmaktadır.
Maliyetlerdeki artış iç fiyatlara olduğu gibi yansıtıldığı zaman, talep düşmekte ve dünya
piyasalarında bir arz fazlası oluşarak dolar cinsinden fiyatlar düşmektedir (Akyüz, 1989:
41).
Ancak bu sürecin, 1990-94 döneminde tersine hareket ettiği, ülke ekonomisinin kazançlı
çıktığı gibi bir izlenim doğmaktadır. Bu gelişmenin arkasındaki temel faktörün, kaynak
maliyetlerinde (faizler ve ücretlerin yükselmesi )
yaşanan artışın etkili olduğunu
düşündürmektedir. Özellikle, 1989 yılından itibaren artan ücretler ve yükselen faizler
kaynak maliyetini artırıcı bir işlev görmüştür. 1989-1993 döneminde imalat sanayiinde
verimlilik endeksi/ücret endeksi ile ifade edilen rekabet gücü düşmüştür. Bu dönemde
verimlilikte önemli bir gelişme görülmekle birlikte, ücretlerdeki yüksek oranlardaki
artışlar rekabet gücünün düşmesine neden olmuştur. Başka bir ifadeyle, dış ticaret
46
hadlerindeki iyileşmede rekabet gücündeki gelişmenin etkili olduğunu söylemek güç
gözükmektedir. 1994=100 bazlı endekse göre ise, genel dış ticaret hadleri 1995 yılında
96,4; 1996 yılında 98,1 olarak gerçekleşmiş, dış ticaret hadleri aleyhte seyretmiştir. 1997
ve 1998 yıllarındaki nispi düşüşten sonra tekrar yükselmiştir.
Tablo 18' de IDTH(2) sanayi mallarına ilişkin dış ticaret hadlerindeki gelişmeyi
vermektedir. 1989=100 endeksine göre, 1983 yılında 125,7 olan dış ticaret hadleri,
sanayi ihracatının sürekli arttığı 1983-86 döneminde 125,7’den 98,7’e düşmüştür. Bu
dönemde, ithalat fiyat endeksinde önemli bir düşüş gerçekleşmemiş, ihracat fiyat
endeksi 110,2’den, 1983 yılında 88,5’e düşmüştür. Başka bir ifadeyle, ihracattın yüksek
düzeyde desteklendiği bu dönemde, dış ticaret hadlerinin düşmesi, ülkenin ihracat
performansındaki önemli gelişmeye rağmen, ülkenin fakirleştiğini göstermektedir.
1987’den itibaren sanayi dış ticaret hadlerinin yükseldiği izlenmektedir. Özellikle ihracat
fiyat endeksinde görülen yükselme (ithalat fiyat endeksindeki nispi yükselmeye rağmen)
dış ticaret hadlerinin yükselmesine neden olmuştur. Bu yükselişte , yukarıda genel dış
ticaret hadleri için ileri sürdüğümüz gerekçelerin, sanayi dış ticaret hadleri için de
geçerli olduğunu düşünüyoruz.
47
Tablo 18: Dış Ticaret Hadleri
GDTH(1)
1989=100
1983
94,5
1984
91,9
1985
86,3
1986
100
1987
106,2
1988
103,1
1989
100
1990
104,7
1991
107,1
1992
110,6
1993
114,6
1994
109,5
1994=100
1994
100
1995
96,4
1996
98,1
1997
102,3
1998
102,4
1999
101
IDTH(2)
1989=100
125,7
116,2
103
98,7
116
106
100
108,1
105,4
108
108,4
102,8
1994=100
100
97,7
101,5
103,9
98,8
99,8
GDTH(1):Genel dış ticaret hadleri
IDTH(2): Sanayi dış ticaret hadleri
Kaynak: DPT verilerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
II.1.1.2.Rekabet Gücü Üzerine Kavramsal Bir Model: Teknoloji
Açıkları Üzerine Kurulu Bir Uluslararası Rekabet Gücü Modeli
Bu alt bölümde Dosi et.al'dan, Türel (1996:121-122) tarafından aktarılan rekabet gücünü
teknoloji açıkları ile analiz eden bir modele yer verilecektir. Ülkeler arasında verimlilik
farklılıkları esas itibariyle "teknoloji açıkları"nı yansıtmaktadır. Uluslararası rekabet
gücünü açıklayan bir bağıntı olarak aşağıda belitilen 1 nolu denklem yazılabilir.
X
ij
= f j ( T ij , C ij , O ij )( 1 )
Denklemde XİJ ; j ülkesinin i malı dünya ticaretindeki payını, TİJ; teknolojik üstünlük
veya dezavantajları, CİJ; uluslararası işgücü maliyet farkılıklarını, OİJ;
sınai
örgütlenmedeki farklılaşmayı temsil etmektedir. Her ülkede açıklayıcı değişkenler
sektörler itibariyle önemli farklılılar göstermektedir.
48
Bu açıklayıcı değişkenler cinsinden, j ülkesinin i malındaki açıklanmış karşılaştırmalı
üstünlüğü (RCAİJ);
RCA ij = f j (Tij , C ij , O İJ )
Fj
(T j , C j , O J )( 2 )
Bağıntısı şeklinde yazılabilir. Burada Tj , Cj
ve Oj benzer anlamları taşıyan, ancak j
ülkesindeki sektörlerden ağırlıklı ortalama alınarak elde edilen değişkenlerdir. Yukarıda
ifade edilen denklemin dinamik bir uyarlaması ise şöyle tanımlanmaktadır:
•
X ij
−
X ij
= φ ( Eij − E J )(3)
Burada Eij , rekabet gücünü içeren değişkenlerin (yani T, C ve O'nun) tümünü temsil
−
eden bir bileşik değişken, E j ise j ülkesinin uluslararası piyasalarda rekabet gücünü
temsil eden ağırlıklı bir ortalama (∑ X ij EİJ )' dir. Eij'nin kaynak tahsislerinde kısır veya
üretken döngüler yaratabilecek bazı özelliklerini zaman içinde gözlemek de mümkündür.
1 nolu denklemi türünden bir ilişkiyi test etmek önündeki güçlük, T, C ve O'yu iyi temsil
edecek değişkenleri bulmakta yatmaktadır: T Değişkenini temsilen j ülkesinin i
sanayiinde alınmış olan tüm patentler içindeki payı veya patent sayılarının nüfusla
normalize edilmiş değerleri kulanılabilir. C için kullanılabilecek seçenekler birim işgücü
maliyetleri veya çalışanların gelir içindeki paylarıdır. O için uluslararası piyasalardaki
oligopol yapılarını temsil edebilecek sektöre özgü kukla değişkenler kullanılabilir:
Ampirik ve istatistiksel yeterizlikler, 1 nolu denkleme sermaye birikiminin ve
mekanizayon derecesinin kaba bir göstergesi olarak gayrisafi yatırım/ istihdam oranını,
ölçek ekonomileri, ülke büyüklüğü ve gelişmişlik düzeyini birlikte temsil etmek üzere
49
GSYİH'yı ve dünya piyasalarına coğrafi yakınlığı temsil eden bir endeksi de açıklayıcı
değişkenler olarak katmayı gerektirebilir.
Aşağıdaki alt bölümde, imalat sanayiinde rekabet gücünün gelişimi, yukarıda anlatılan
modelin sınanması önündeki güçlükler de göz önüne alınarak, modelin daha az sofistike
bir biçimi olan, Ballasa'nın geliştirdiği Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlük endeks
değerleri kullanılarak analiz edilecektir.
II.2.İmalat Sanayiinde Rekabet Gücü ve Dış Ticaret
Bir ülkenin mal ya da sektör bazında ihracatının yapısı bazı iktisatçılara göre ilgili
ülkenin sahip olduğu karşılaştırmalı avantajlarını, ithalatının yapısı ise ülkenin
karşılaştırmalı dezavantajlarını yansıtmaktadır. Bu alt bölümde imalat sanayiinin rekabet
gücü Balassa’nın (1965) geliştirdiği RCA (Açıklanmış Karşılaştırmalı ÜstünlükRevealed Comparative Advantages) endeks yöntemi kullanılarak hesaplanmıştır.
RCA=ln [(Xİ/Xt)/ (Mİ/Mt)]. Denklemde;
Xİ: Türkiye’nin bu mal grubunda yapmış olduğu ihracatı,
Xt: Türkiye’nin yapmış olduğu toplam ihracatı,
Mİ: Türkiye’nin bu mal grubunda yapmış olduğu ithalatı,
Mt: Türkiye’nin yapmış olduğu toplam ithalatı göstermektedir.
Hesaplanan RCA değerlerinde;
1. RCA> 50 ise bu sektörde rekabet gücünün yüksek olduğu,
2. -50<RCA<50 ise rekabet gücünün marjinal sınırda olduğu,
3. RCA< -50 ise ilgili sektörde rekabet gücünün düşük seviyede olduğu kabul
edilmektedir.
Hesaplama sonuçları Tablo 19,20,21,22'de gösterilmiştir.
50
Tablo 19:Faktör Kullanım Yoğunluklarına Göre Sektörel Rekabet
Gücü (ISIC, Rev.3)
1990
57,89
Hammadde Yoğun Sanayiler
Tütün ürünleri
-311,12
Ağaç ve mantar ürünleri
-93,16
Kok kömürü, petrol ürün.ve nükleer yakıt 215,86
Metalik olmayan diğer minaraller
74,05
1991
94,30
-247,68
-4,07
-35,23
114,60
1992
108,75
-137,94
-19,24
-49,77
116,15
1993
104,18
-82,16
-84,58
-82,99
122,52
1994
124,21
-14,61
17,66
-72,15
116,67
1995
140,35
205,38
8,85
-57,03
112,16
1996
125,82
145,11
-6,15
-89,18
110,16
1997
132,30
154,33
-5,52
-129,11
133,44
1998
121,85
92,42
-32,12
-87,69
116,32
1999
90,77
103,30
-28,05
-102,62
123,39
Ölçek Yoğun Sanayiler
Basım ve yayım
Plastik ve kauçuk ürünleri
Kimyasal madde ve ürünler
Ana metal sanayi
Motorlu kara taşıtlar ve römork
Diğer ulaşım araçları
Kağıt ve kağıt ürünleri
-23,48
-283,21
-285,26
98,05
235,27
-66,40
-248,57
75,48
-45,02
-135,42
6,82
-91,67
40,52
-129,74
-130,29
-127,24
-56,88
-60,95
9,48
-104,63
34,32
-119,15
-151,73
-134,92
-55,14
-61,44
9,82
-100,35
45,91
-124,10
-244,54
-169,44
-44,35
-77,03
21,83
-110,82
50,63
-52,11
-218,49
-109,22
-60,51
-106,55
30,11
-119,98
20,98
-33,67
-242,27
-155,56
-50,74
-46,36
10,38
-106,71
37,57
-53,79
-192,09
-132,96
-56,25
-79,95
21,24
-108,62
33,84
-110,08
-108,10
-112,07
-61,42
-84,88
15,16
-121,36
17,01
-91,43
-72,57
-123,27
-48,22
-79,17
8,92
-133,54
25,00
-35,41
8,69
-141,95
Emek Yoğun Sanayiler
Mobilya
Metal eşya sanayi(makine,teçhizat hariç)
Giyim eşyası
Tekstil ürünleri
Bavul,saraçlık ve ayakkabı
94,45
-202,82
-198,78
221,08
237,24
211,26
197,88
-57,93
-45,15
523,26
212,45
10,10
192,61
-51,38
-22,38
506,25
195,10
29,01
190,06
-15,73
-15,42
486,94
178,60
26,51
161,74
3,13
-23,50
449,98
145,35
32,88
164,88
-9,20
-0,35
466,38
138,52
11,55
156,36
1,93
-16,29
375,53
153,03
12,59
155,28
1,17
-11,12
340,82
152,97
38,88
158,14
15,65
5,55
346,20
158,83
39,27
160,69
42,71
11,01
355,89
160,74
25,15
-148,46
-191,45
-55,89
-307,47
-262,29
-81,61
-262,91
-146,19
-183,11
-43,45
-339,64
-276,66
-83,26
-270,11
-141,62
-164,86
-49,47
-335,91
-293,77
-100,56
-231,67
-124,33
-151,77
-7,56
-376,79
-278,33
-96,19
-221,91
-122,09
-161,82
11,06
-309,12
-240,61
-92,47
-199,79
-119,12
-148,00
-12,73
-288,30
-239,44
-85,01
-188,92
-107,10
-139,63
-27,05
-270,30
-228,72
-49,07
-172,54
-107,61
-103,16
-43,89
-262,30
-244,40
-102,78
-181,83
-159,16
Farklılaştırılmış ve Bilim Bazlı Mallar -167,08
Makine ve teçhizat imalatı
10,02
-211,52
Elektrikli makine ve cihazlar
-52,53
-84,92
-293,46
Büro, muhasabe ve bilgi işlem makinaları -462,63
Tıbbi, hassas, optik aletler ve saat
-347,68
-303,88
Habarleşme teçhizatı ve cihazları
-59,16
-77,03
Yeniden değerlendirme
-96,83
-251,68
Kaynak: DPT verilerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
51
Tablo 20:Faktör Kullanım Yoğunluklarına Göre Rekabet Gücü
1990 1991 1992
1993 1994 1995 1996 1997 1998
Hammadde Yoğun Sanayiler
rgy
rgy
rgy
rgy rgy rgy
rgy rgy
rgy
Tütün ürünleri
rgd
rgd
rgd
rgd rgms rgy
rgy rgy
rgy
Ağaç ve mantar ürünleri
rgd
rgms rgms
rgd rgms rgms rgms rgms rgms
Kok kömürü, petrol ürün. ve nükleer yakıt rgy rgms rgms
rgd rgd rgd
rgd rgd
rgd
Metalik olmayan diğer mineraller
rgy rgy
rgy
rgy rgy rgy
rgy rgy
rgy
Ölçek Yoğun Sanayiler
rgms rgms rgd
rgd rgms rgd
rgd rgd
rgd
Basım ve yayım
rgd
rgd
rgd
rgd rgd rgd
rgd rgms rgd
Plastik ve kauçuk ürünleri
rgd
rgms rgms
rgms rgms rgms rgms rgms rgms
Kimyasal madde ve ürünler
rgy rgd
rgd
rgd rgd rgd
rgd rgd
rgd
Ana metal sanayi
rgy rgms rgms
rgms rgy rgms rgms rgms rgms
Motorlu kara taşıtlar ve römork
rgd
rgd
rgd
rgd rgd rgms rgd rgd
rgd
Diğer ulaşım araçları
rgd
rgd
rgd
rgd rgd rgd
rgd rgd
rgd
rgd
rgd
rgd
rgd rgd rgd
rgd rgd
rgd
Kağıt ve kağıt ürünleri
Emek Yoğun Sanayiler
rgy
rgy
rgy
rgy rgy rgy
rgy rgy
rgy
Mobilya
rgd
rgd
rgd
rgms rgms rgms rgms rgms rgms
Metal eşya sanayi(makine,teçhizat hariç)
rgd
rgms rgms
rgms rgms rgms rgms rgms rgms
Giyim eşyası
rgy rgy
rgy
rgy rgy rgy
rgy rgy
rgy
Tekstil ürünleri
rgy rgy
rgy
rgy rgy rgy
rgy rgy
rgy
Bavul,saraçlık ve ayakkabı
rgy rgms rgms
rgms rgms rgms rgms rgms rgms
Farklılaştırılmış ve Bilim Bazlı Mallar
rgd rgd rgd
rgd rgd rgd
rgd rgd
rgd
Makine ve teçhizat imalatı
rgms rgd
rgd
rgd rgd rgd
rgd rgd
rgd
Elektrikli makine ve cihazlar
rgd
rgd
rgd
rgms rgms rgms rgms rgms rgms
Büro, muhasebe ve bilgi işlem makinaları rgd
rgd
rgd
rgd rgd rgd
rgd rgd
rgd
Tıbbi, hassas, optik aletler ve saat
rgd
rgd
rgd
rgd rgd rgd
rgd rgd
rgd
Habarleşme teçhizatı ve cihazları
rgd
rgd
rgd
rgd rgd rgd
rgd rgd
rgms
Yeniden değerlendirme
rgd
rgd
rgd
rgd rgd rgd
rgd rgd
rgd
rgy: Rekabet gücü yüksek
rgd: Rekabet gücü düşük
rgms: Rekabet gücü marjinal sınırda; Kaynak: DPT verilerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
52
1999
rgy
rgy
rgms
rgd
rgy
rgms
rgd
rgms
rgd
rgms
rgms
rgms
rgd
rgy
rgms
rgms
rgy
rgy
rgms
rgd
rgd
rgms
rgd
rgd
rgd
rgd
Eğilim
rgy
Düşükten Yükselişe doğru
rgms
rgd
rgy
rgd
rgd
rgms
rgd
rgms
rgms
rgd
rgd
rgy
rgms
rgms
rgy
rgy
rgms
rgd
rgd
rgms
rgd
rgd
rgd
rgd
Tablo 21:RCA Endeks Değerlerine Göre Sektörel Rekabet Gücü (ISIC, Rev.3)
1990
1991 1992 1993 1994
57,9
94,3 108,8 104,2 124,2
Hammadde Yoğun Sanayiler
-23,5
-45,0 -56,9 -55,1 -44,4
Ölçek Yoğun Sanayiler
94,5
197,9 192,6 190,1 161,7
Emek Yoğun Sanayiler
-167,1 -159,2 -148,5 -146,2 -141,6
Farklılaştırılmış ve Bilim Bazlı Mallar
1995
140,4
-60,5
164,9
-124,3
1996
125,8
-50,7
156,4
-122,1
1997
132,3
-56,3
155,3
-119,1
1998
121,9
-61,4
158,1
-107,1
1999
90,8
-48,2
160,7
-107,6
Tablo 22:RCA Endeks Değerlerine Göre Sektörel Rekabet Gücü (ISIC, Rev.3)
Hammadde Yoğun Sanayiler
Ölçek Yoğun Sanayiler
Emek Yoğun Sanayiler
Farklılaştırılmış ve Bilim Bazlı Mallar
1990
rgy
rgms
rgy
rgd
1991
rgy
rgms
rgy
rgd
1992
rgy
rgd
rgy
rgd
1993
rgy
rgd
rgy
rgd
1994
rgy
rgms
rgy
rgd
1995
rgy
rgd
rgy
rgd
1996
rgy
rgd
rgy
rgd
1997
rgy
rgd
rgy
rgd
1998
rgy
rgd
rgy
rgd
Kaynak: DPT verilerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
Tablo 19, 20, 21, 22'de gösterilen rekabet gücü verilerinden ve Tablo 23, 24,25,26,27' de
gösterilen dış ticaret bulgularından hareketle, imalat sanayiinde sektörel rekabet gücüne
ve dış ticarete ilişkin ana eğilimler aşağıda özetlenmiştir.
a) Rekabet gücü yüksek olan başlıca sektörler(rgd); Gıda ürünleri ve içecek, tütün
ürünleri, tekstil ürünleri, giyim eşyası, metalik olmayan diğer mineraller olarak
belirlenmiştir.
b) Rekabet gücü marjinal sınırda olan sektörler(rgms); Bavul, saraçlık ve ayakkabı,
ağaç ve mantar ürünleri, plastik ve kauçuk ürünleri, ana metal sanayi, metal eşya
sanayi (makine, teçhizat hariç), elektrikli makine ve cihazlar ve mobilya sektörleri.
c) Rekabet gücü düşük olan sektörler(rgd); Kağıt ve kağıt ürünleri, basım ve yayım,
kok kömürü,petrol ürünleri ve nükleer yakıt, kimyasal madde ve ürünler, makine ve
teçhizat ithalatı, büro, muhasebe ve bilgi işlem makinaları, haberleşme teçhizatı ve
cihazları, motorlu kara taşıtları ve römork, diğer ulaşım araçları, yeniden değerlenme
olarak tespit edimiştir.
d) Faktör kullanım yoğunluklarına göre sektörel rekabet gücü değerlendirildiğinde;
Hammadde yoğun ve emek yoğun sanayilerde rekabet gücünün yüksek olduğu,
ölçek yoğun sanayilerde düşük/marjinal sınırda kaldığı, farklılaştırılmış ve bilim
bazlı mallarda ise düşük olduğu saptanmıştır.
53
1999
rgy
rgms
rgy
rgd
e) Rekabet gücüne sahip sektörlerin toplam ihracat içerisinde 1990 yılında % 63,3 olan
payı, 1991 yılında % 65,5, 1992 yılında % 66,6, 1993 yılında % 64,8, 1994 yılında %
63,5, 1995 yılında % 65,1, 1996 yılında % 63,6, 1997 yılında % 63,6, 1998 yılında
% 63,4 ve 1999 yılında % 59,9 olarak gerçekleşmiştir. Başka bir ifadeyle, zaman
içerisinde emek ve hammadde yoğun sanayilerin toplam ihracat içerisindeki payında
göreli olarak bir azalmanın meydana geldiği görülmektedir.
f) Farklılaştırılmış ve bilim bazlı malların toplam ihracat içerisindeki payında zamanla
bir artış görülmekle birlikte, toplam ihracat içerisinde hala önemsiz sayılabilecek bir
ağırlığa sahip olduğu görülmektedir. Bu kategori içerisinde yer alan en temel mallar;
makine ve teçhizat imalatı ile elektrikli makine ve cihazlar, haberleşme teçhizatı ve
cihazları alt sektörleridir .
g) Ölçek yoğun sanayilerin toplam ihracat içerisindeki payında zamanla nisbi bir düşüş
görülmekle birlikte, toplam içerisindeki % 25'ler düzeyini korumuştur. Bu kategoride
yer alan sektörler içerisinde ana metal sanayinin 1990 yılında % 16,9 olan payı
zamanla azalarak 1999 yılında % 8,9'a düşerken, motorlu kara taşıtları ve römorkun
payında artış yaşanmış, sektörün 1990 yılında % 1,7 olan payı, 1999 yılında % 6,8'e
yükselmiştir. Kimyasal madde ve ürünleri payında da ana metal sanayiinde olduğu
gibi düşüş gerçekleşmiştir.
h) Sektörel düzeyde ithalatın gelişimi incelendiğinde; Ölçek yoğun sanayiler ilk sırada
yer almış, onu farklılaştırılmış ve bilim bazlı mallar izlemiştir. Emek yoğun ve
hammadde yoğun sanayilerin toplam ithalat içerisindeki payında zamanla azalma
görülmektedir
i) Ölçek yoğun sanayi ithalatı içerisinde kimyasal madde ve ürünlerin payında zamanla
sıçrama niteliğinde bir gelişme yaşanırken, diğer ulaşım araçları ithalatının payında
düşüş gerçekleşmiştir. Ölçek yoğun sanayiilerin toplam ithalat içerisinde 1990
yılında % 38,3 olan payı, sonraki yıllarda göreli bir artış yaşanmış ve 1999 yılında
%44,9 olarak gerçekleşmiştir.
j) Farklılaştırılmış ve bilim bazlı mallar ithalatının toplam ithalat içerisindeki payında
zamanla önemli farklılaşmalar yaşanmamış, % 33-35'ler düzeyinde bir ağırlığa sahip
olmuştur. Örneğin sektörün 1990 yılında % 33,2 olan payı, 1999 yılında % 35,2
olarak gerçekleşmiştir. Bu kategori içerisinde en ağırlıklı ithalata sahip ürün, makine
ve teçhizat imalatı olup, 1990 yılında % 1,7 olan payı 1999 yılına gelindiğinde %
14,9'a yükselmiştir.
54
k) Hammadde yoğun ve emek yoğun sanayi ithalat paylarında zamanla azalma
gerçekleşmiştir. Bu iki kategorinin toplam ithalat içerisinde 1990 yılında % 27,8 olan
payları,
zamanla
azalarak
1999
yılında
55
%
17,8'e
gerilemiştir.
Tablo 22:İmalat Sanayiinde İthalat
Hammadde Yoğun Sanayiler
Gıda ürünleri ve içecek
Tütün ürünleri
Ağaç ve mantar ürünleri
Kok kömürü, petrol ürün. ve nükleer yakıt
Metalik olmayan diğer mineraller
Ölçek Yoğun Sanayiler
Basım ve yayım
Plastik ve kauçuk ürünleri
Kimyasal madde ve ürünler
Ana metal sanayi
Motorlu kara taşıtlar ve römork
Diğer ulaşım araçları
Kağıt ve kağıt ürünleri
Emek Yoğun Sanayiler
Mobilya
Metal eşya sanayi(makine,teçhizat hariç)
Giyim eşyası
Tekstil ürünleri
Bavul,saraçlık ve ayakkabı
Farklılaştırılmış ve Bilim Bazlı Mallar
Makine ve teçhizat imalatı
Elektrikli makine ve cihazlar
Büro, muhasabe ve bilgi işlem makinaları
Tıbbi, hassas, optik aletler ve saat
Haberleşme teçhizatı ve cihazları
Yeniden değerlendirme
Genel Toplam
Birim:Milyon $
1990
1991
1992
1993
1994
1528
1977,2
1983,3
2381,5
90
940,3
139,5
53,4
304,8
6304,7
286,7
3307,3
567,8
264,3
550,4
1283,5
44,7
3054,8
515,7
1766,1
441,6
316,3
15,1
769,7
299,4
45,1
627,7
235,3
7183,3
66,6
320,6
3247,4
1589,5
1063,9
558,9
336,4
1113,7
130,7
393,6
21,4
426,4
141,6
910,1
186,4
57,8
575,9
253,1
8420,8
82,7
369,8
3557,9
1650,1
1438,1
973,9
348,3
1338,3
163,2
437
28,9
565,6
143,6
994,1
233,6
127,3
758,4
268,1
11838
162,4
468,2
4040,2
2412,9
2237,4
1991,1
525,5
1805,5
206,3
492
46,9
855,9
204,4
5469,9
6166,9
6263,6
279,4
470,8
3204,7
819,4
695,6
125
3314,5
819,9
494,2
561,8
976,5
599,6
3501,5
832
507,8
608,9
813,4
591,7
16482,40
17041
18598
56
1995
1996
1997
1998
1999
1955,2
3030
3676,9
3547,3
3154,4
2943,9
1020
54,5
62,7
597,8
220,2
8406,8
102,8
348,8
3593,7
1722
1008,4
1236,3
394,8
1755,2
150,6
390,3
43,6
980,3
190,4
1790,5
28,2
98
763,3
350
14328
123,3
578,1
5964,7
2875,1
1789,2
2072,3
925,3
2744,6
290,9
539,4
64,1
1600,1
250,1
1991
41
123,5
1067,4
454
15402
132
804,8
6326,3
2713,3
2919,1
1675,3
831,5
3486
424,7
823,4
167
1729,9
341
1774
46,8
140,4
1152,3
433,8
18597
157,8
888,7
7141,9
3314,5
4411,9
1845,4
836,7
4098,9
524,4
898,4
265,8
2051,6
358,7
1475,4
55,8
163,2
966,8
493,2
17768
159,4
984,7
7187,1
3142,6
4107,2
1326,2
860,3
4039,9
541,4
929,2
240,7
2022,1
306,5
1070,9
50,1
132,4
1284,3
406,2
15584
153,4
892
6854,2
2392,2
3362,4
1031,9
897,8
3236,9
464
731,1
172,2
1664,2
205,4
7826,3
6037,1
8461,3
11871
13567
14080
12201
4623,3
971,1
588
780
863,9
851,3
3389,4
823,2
398,6
717,5
708,4
876,9
5001,6
955,5
687,1
787,7
1029,4
1142,4
7487,8
1201,4
770,8
1031,5
1379,5
1065,5
8050,5
1476,7
913,5
1182,9
1943,5
1097,6
7766
1656,7
1063
1239,7
2354,4
872,1
5157,6
1568,2
1206,9
1123,5
3145,1
718,8
24702
19031
29706
35502
40908
39914
34685
Tablo 23:İmalat Sanayiinde İthalat (%)
Hammadde Yoğun Sanayiler
Gıda ürünleri ve içecek
Tütün ürünleri
Ağaç ve mantar ürünleri
Kok kömürü, petrol ürün. Ve nükleer yakıt
Metalik olmayan diğer mineraller
Ölçek Yoğun Sanayiler
Basım ve yayım
Plastik ve kauçuk ürünleri
Kimyasal madde ve ürünler
Ana metal sanayi
Motorlu kara taşıtlar ve römork
Diğer ulaşım araçları
Kağıt ve kağıt ürünleri
1990
9,3
0,5
5,7
0,8
0,3
1,8
38,3
1,7
20,1
3,4
1,6
3,3
7,8
0,3
1991
11,6
4,5
1,8
0,3
3,7
1,4
42,2
0,4
1,9
19,1
9,3
6,2
3,3
2,0
1992
10,7
4,9
1,0
0,3
3,1
1,4
45,3
0,4
2,0
19,1
8,9
7,7
5,2
1,9
1993
9,6
4,0
0,9
0,5
3,1
1,1
47,9
0,7
1,9
16,4
9,8
9,1
8,1
2,1
1994
10,3
5,4
0,3
0,3
3,1
1,2
44,2
0,5
1,8
18,9
9,0
5,3
6,5
2,1
1995
10,2
6,0
0,1
0,3
2,6
1,2
48,2
0,4
1,9
20,1
9,7
6,0
7,0
3,1
1996
10,4
5,6
0,1
0,3
3,0
1,3
43,4
0,4
2,3
17,8
7,6
8,2
4,7
2,3
1997
8,7
4,3
0,1
0,3
2,8
1,1
45,5
0,4
2,2
17,5
8,1
10,8
4,5
2,0
1998
7,9
3,7
0,1
0,4
2,4
1,2
44,5
0,4
2,5
18,0
7,9
10,3
3,3
2,2
1999
8,5
3,1
0,1
0,4
3,7
1,2
44,9
0,4
2,6
19,8
6,9
9,7
3,0
2,6
Emek Yoğun Sanayiler
18,5
6,5
7,2
7,3
9,2
9,2
9,8
10,0
10,1
9,3
Mobilya
Metal eşya sanayi(makine,teçhizat hariç)
Giyim eşyası
Tekstil ürünleri
Bavul,saraçlık ve ayakkabı
Farklılaştırılmış ve Bilim Bazlı Mallar
Makine ve teçhizat imalatı
Elektrikli makine ve cihazlar
Büro, muhasabe ve bilgi işlem makinaları
Tıbbi, hassas, optik aletler ve saat
Haberleşme teçhizatı ve cihazları
Yeniden değerlendirme
3,1
10,7
2,7
1,9
0,1
33,2
1,7
2,9
19,4
5,0
4,2
0,8
0,8
2,3
0,1
2,5
0,8
36,2
19,5
4,8
2,9
3,3
5,7
3,5
0,9
2,3
0,2
3,0
0,8
33,7
18,8
4,5
2,7
3,3
4,4
3,2
0,8
2,0
0,2
3,5
0,8
31,7
18,7
3,9
2,4
3,2
3,5
3,4
0,8
2,1
0,2
5,2
1,0
31,7
17,8
4,3
2,1
3,8
3,7
4,6
1,0
1,8
0,2
5,4
0,8
28,5
16,8
3,2
2,3
2,7
3,5
3,8
1,2
2,3
0,5
4,9
1,0
33,4
21,1
3,4
2,2
2,9
3,9
3,0
1,3
2,2
0,6
5,0
0,9
33,2
19,7
3,6
2,2
2,9
4,8
2,7
1,4
2,3
0,6
5,1
0,8
35,3
19,5
4,2
2,7
3,1
5,9
2,2
1,3
2,1
0,5
4,8
0,6
35,2
14,9
4,5
3,5
3,2
9,1
2,1
Toplam
100,00
100,0
100,0
100,0 100,0
100,0
100,0
100,0
57
100,0 100,0
Birim:Milyon dolar
Tablo 24:İmalat Sanayiinde İhracat
1990
1991
1994
1995
1996
1997
1998
1999
1610,7
858,3
26,3
34,5
290,3
401,3
1947,5
2103,4 2036,6 2640,6
3241,2
3387,2
3763,5
3396,5
3179,6
1162,4
15,8
27,2
277,2
464,9
1275,4
31
31,5
231,3
534,2
1311 1727,7
53,2
38,4
28,3
61
171,3 236,9
472,8 576,6
2063,4
141,3
68,8
277,3
690,4
2191,3
99,9
66,3
249,8
779,9
2454,3
123,8
75,1
179,1
931,2
2057
84,1
70,8
240,6
944
1744
96,4
68,5
315,2
955,5
Ölçek Yoğun Sanayiler
Basım ve yayım
Plastik ve kauçuk ürünleri
Kimyasal madde ve ürünler
Ana metal sanayi
Motorlu kara taşıtlar ve römork
Kağıt ve kağıt ürünleri
Diğer ulaşım araçları
3130,1
2876,4
3149,8 3532,4 4399,2
5027,5
5293,8
5989,3
5750,2
6589,8
10,6
119,8
950,3
1744,7
177,9
59,7
67,1
10,8
215,6
815,6
1497,2
182,6
59,2
95,4
29,7
45,5
38,8
268,6 267,5 353,8
825,6 767,1 967,4
1536,5 1977,9 2329,5
288,6
335 488,3
59,7
50
108
141,1
89,4 113,4
27,3
502
1154,7
2278,8
821,1
125,5
118,1
47,4
509,7
1242,4
2255,4
973,2
125,6
140,1
40,1
621,2
1362,5
2627,9
829,5
154,2
353,9
40,8
685,4
1277,3
2228,2
984,6
150
383,9
47,6
667,9
1234,8
2103,8
1616,1
148,7
770,9
Emek Yoğun Sanayiler
4931,8
5060,8
6067,3 6255,7 7213,2
9172,7
9505,5 10946,4
11748
11057
Mobilya
Metal eşya sanayi(makine,teçhizat hariç)
Giyim eşyası
Tekstil ürünleri
Bavul,saraçlık ve ayakkabı
42,6
151,9
2529,5
2129,4
78,4
46
157,4
2517,5
2241,5
98,4
64,5
91,3 126,7
230,8 218,4 251,6
3016,2 3163,6 3199,7
2629 2644,4 3419,5
126,8
138 215,7
170,5
345,4
4367,8
4108,6
180,4
247,2
399,4
4075,7
4562,4
220,8
299,9
454,4
4539,1
5353,9
299,1
378,7
587,5
4589,7
5920,6
271,5
487,1
559
4142,4
5687,2
180,9
Hammadde Yoğun Sanayiler
Gıda ürünleri ve içecek
Tütün ürünleri
Ağaç ve mantar ürünleri
Kok kömürü, petrol ürün.ve nükleer yakıt
Metalik olmayan diğer minaraller
Farklılaştırılmış ve Bilim Bazlı Mallar
Makine ve teçhizat imalatı
Büro, muhasebe ve bilgi işlem makinaları
Elektrikli makine ve cihazlar
Haberleşme teçhizatı ve cihazları
Tıbbi, hassas, optik aletler ve saat
Yeniden değerlendirme
Genel Toplam
1992
1993
646
788,7
937,6 939,6 1194,4
1568,2
1999,1
2330,2
2885,8
2849
193,9
19,7
174,8
241,7
15,9
251,1
16,5
220,3
283,9
16,9
341
15,5
314,3
237,6
29,2
383,7
10,2
325,7
194,6
25,4
531,5
11,3
409,3
211,3
31
704,6
10,2
569,3
252,8
31,3
847,5
20
766,1
312,4
53,1
1035,9
28,9
734,9
469,5
61
1149,7
42,6
756,1
862,1
75,3
1259
60
692,5
770,7
66,8
29,8
10348,4
30,4
10703,8
28,2
12286
29,6
12794
70,5
15518
79,8
19089
82,5
93,8
20268 23123,2
92,9
23873,4
79,9
23755
58
Tablo 25:İmalat Sanayiinde İhracat (%)
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
15,6
18,2
17,1
15,9
17,0
17,0
16,7
16,3
14,2
13,4
8,3
0,3
0,3
2,8
3,9
10,9
0,1
0,3
2,6
4,3
10,4
0,3
0,3
1,9
4,3
10,2
0,4
0,2
1,3
3,7
11,1
0,2
0,4
1,5
3,7
10,8
0,7
0,4
1,5
3,6
10,8
0,5
0,3
1,2
3,8
10,6
0,5
0,3
0,8
4,0
8,6
0,4
0,3
1,0
4,0
7,3
0,4
0,3
1,3
4,0
Ölçek Yoğun Sanayiler
30,2
26,9
25,6
27,6
28,3
26,3
26,1
25,9
24,1
27,7
Basım ve yayım
Plastik ve kauçuk ürünleri
Kimyasal madde ve ürünler
Ana metal sanayi
Motorlu kara taşıtlar ve römork
Kağıt ve kağıt ürünleri
Diğer ulaşım araçları
0,1
1,2
9,2
16,9
1,7
0,6
0,6
0,1
2,0
7,6
14,0
1,7
0,6
0,9
0,2
2,2
6,7
12,5
2,3
0,5
1,1
0,4
2,1
6,0
15,5
2,6
0,4
0,7
0,3
2,3
6,2
15,0
3,1
0,7
0,7
0,1
2,6
6,0
11,9
4,3
0,7
0,6
0,2
2,5
6,1
11,1
4,8
0,6
0,7
0,2
2,7
5,9
11,4
3,6
0,7
1,5
0,2
2,9
5,4
9,3
4,1
0,6
1,6
0,2
2,8
5,2
8,9
6,8
0,6
3,2
Hammadde Yoğun Sanayiler
Gıda ürünleri ve içecek
Tütün ürünleri
Ağaç ve mantar ürünleri
Kok kömürü, petrol ürün.ve nükleer yakıt
Metalik olmayan diğer minaraller
47,7
47,3
49,4
48,9
46,5
48,1
46,9
47,3
49,2
46,5
Mobilya
Metal eşya sanayi(makine,teçhizat hariç)
Giyim eşyası
Tekstil ürünleri
Bavul,saraçlık ve ayakkabı
Emek Yoğun Sanayiler
0,4
1,5
24,4
20,6
0,8
0,4
1,5
23,5
20,9
0,9
0,5
1,9
24,5
21,4
1,0
0,7
1,7
24,7
20,7
1,1
0,8
1,6
20,6
22,0
1,4
0,9
1,8
22,9
21,5
0,9
1,2
2,0
20,1
22,5
1,1
1,3
2,0
19,6
23,2
1,3
1,6
2,5
19,2
24,8
1,1
2,1
2,4
17,4
23,9
0,8
Farklılaştırılmış ve Bilim Bazlı Mallar
6,2
7,4
7,6
7,3
7,7
8,2
9,9
10,1
12,1
12,0
1,9
0,2
1,7
2,3
0,2
0,0
0,3
100,0
2,3
0,2
2,1
2,7
0,2
0,0
0,3
100,0
2,8
0,1
2,6
1,9
0,2
0,0
0,2
100,0
3,0
0,1
2,5
1,5
0,2
0,0
0,2
100,0
3,4
0,1
2,6
1,4
0,2
0,0
0,5
100,0
3,7
0,1
3,0
1,3
0,2
0,0
0,4
100,0
4,2
0,1
3,8
1,5
0,3
0,0
0,4
100,0
4,5
0,1
3,2
2,0
0,3
0,0
0,4
100,0
4,8
0,2
3,2
3,6
0,3
0,0
0,4
100,0
5,3
0,3
2,9
3,2
0,3
0,0
0,3
100,0
Makine ve teçhizat imalatı
Büro, muhasabe ve bilgi işlem makinaları
Elektrikli makine ve cihazlar
Haberleşme teçhizatı ve cihazları
Tıbbi, hassas, optik aletler ve saat
Yeniden değerlendirme
Genel Toplam
59
Tablo 26:İmalat Sanayiinde Gıda ve Tekstil Sektörlerinin İhracat İçerisindeki Payı (%)
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
Gıda ve İçki
Tütün ürünleri
Gıda ve Tütün toplamı
44,88
11,82
56,7
42,5
12,38
54,88
27,49
12,5
39,99
22,19
8,41
30,6
22,81
5,6
28,41
19,95
3,78
23,73
15,1
5,02
20,1
19,7
4,43
24,13
16,6
3,54
20,2
14,47
2,74
17,21
13,34
4,77
18,11
Dokuma Ve Giyim
Genel Toplam
28,55
85,25
25,63
80,5
28,21
68,2
27,67
58,27
35,04
63,46
39,57
63,29
33,9
54
34,41
58,55
37,5
57,7
37,17
54,39
39,3
57,41
Tablo 27:İmalat Sanayiinde Gıda ve Tekstil Sektörlerinin İhracat İçerisindeki Payı (Tab.dev)
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
Gıda ürünleri ve içecek
Tütün ürünleri
Gıda ve tütün toplamı
Tekstil ürünleri
Giyim eşyası
Genel Toplam
8,29
0,25
8,54
10,86
0,15
11,01
10,38
0,25
10,63
10,25
0,42
10,67
11,13
0,25
11,38
10,81
0,74
11,55
10,8
0,49
11,3
10,61
0,54
11,15
8,62
0,35
8,97
7,34
0,41
7,75
20,58
24,44
53,56
20,94
23,52
55,47
21,4
24,55
56,58
20,67
24,73
56,07
22,04
20,62
54,04
21,52
22,88
55,95
22,5
20,1
53,9
23,15
19,63
53,93
24,8
19,2
53
23,94
17,44
49,13
60
II.3.Geniş Ekonomik Kategoriler (Broad Economic Categories) İtibariyle
İthalat
İthalatın geniş ekonomik kategoriler (BEC-Broad Economic Categories) itibariyle
dağılımı incelendiğinde, 1996-1999 döneminde toplam ithalat içerisinde ara malları %
65'ler düzeyinde ilk sırada yer almış, onu % 20'lerin üzerinde yatırım malları ve % 10
düzeylerinde tüketim malları izlemiştir (Tablo 28 ve Tablo 29). 1960 yılı itibariyle
yatırım mallarının toplam ithalat içerisindeki payı %52,2 iken, 1970 yılında % 47,1'e
düşmüş, 1980 yılına gelindiğinde, yatırım mallarının toplam ithalat içerisindeki payı %
20 olarak gerçekleşmiştir. 1980-90 döneminde %20'lerin altında düşen yatırım malları
ithalatı, 1990'dan sonra tekrar % 20'lerin üzerine çıkmıştır. 1980'li yıllarda yatırım
malları ithalatının düşmesinde temel olarak, üretken sabit sermaye yatırımlarında
yaşanan gerileme etkili olmuştur.
BEC sınıflamasına göre yatırım malları ithalatı iki başlık altında toplanmaktadır: Bunlar,
yatırım malları sanayi ve taşımacılıkta kullanılan araçlardır. 1996-99 döneminde yatırım
malları ithalatı % 19'lar düzeyinde gerçekleşmiş, sanayi ve taşımacılıkta kullanılan
araçların payı ise % 4 ile % 2 arasında değişmiştir. Yatırım malları ithalatı içerisinde
diğer elektriksiz makinaların payı 1996 yılında %12,86 ve 1999 yılında % 7,57 olarak
gerçekleşmiştir.
Ara mallarının 1970 yılı itibariyle toplam ithalat içerisindeki payı % 47,9 iken, 1980
yılında % 77,9'a yükselmiş, 1990-95 döneminde % 70'ler düzeyinde gerçekleşmiştir.
1996-1999 döneminde ise % 65'ler düzeyinde istikrar kazanmıştır. Ara malları
ithalatında BEC sınıflamasına göre sanayide kullanılan işlenmiş diğer maddeler % 30'lar
ile ilk sırada yer almıştır. Bu durum Türkiye imalat sanayiinin ara malları sanayiinde
büyük ölçüde dışa bağımlı olduğunu göstermektedir. Ara maları ithalatı içerisinde ikinci
büyük kategoriyi oluşturan "işlenmemiş madeni yağlar ve yakıtlar" alt kalemlerinden
ham petrol ithalatının toplam ithalat içerisindeki payı % 4,5 ile % 7,8 arasında
değişmiştir.
61
Tüketim malları ithalatının 1970 yılı itibariyle toplam ithalat içerisinde % 5 olan payı,
1980 yılında % 2,2'e düşmüş, 1980'li yılların ortasından itibaren ise artmaya başlamıştır.
1996 yılında toplam ithalat içerisinde % 9,78'e yükselen tüketim malları ithalatı, 1999
yılında % 12,44'e yükselerek önemli bir artış gerçekleşmiştir. Bu sonucun
gerçekleşmesinde, özellikle 1980 sonrası yeniden yapılanma proğramı sonucunda gelir
dağılımındaki bozulmaya koşut ithal tüketim mallarına olan talebin artması etkili
olmuştur.
Tüketim mallarının toplam ithalat içerisindeki payı göreli olarak düşük olmasına karşın,
bu sektörün Türkiye imalat sanayiinde gerek katma değer gerekse de istihdam açısından
ağırlığı sürmektedir.
İthalattın geniş ekonomik kategoriler itibariyle (bec) dağılımına ilişkin 1996-1999
dönemini kapsayan veriler Tablo 28 (miktar) ve Tablo 29'da (% dağılım) gösterilmiştir.
62
Tablo 28:İthalatın Geniş Ekonomik Kategorileri İtibariyle (BEC) Dağılımı
1996
10336
8306
251
1119
572
396
5611
357
2060
326
72
306
858
317
170
12
28737
921
91
499
184
147
306
3219
243
304
1220
1452
13863
1399
1381
691
2021
1970
6401
4525
522
3416
521
66
1206
43
344
315
443
61
2780
1917
4265
94
555
145
1021
58
2392
764
345
96
323
826
803
283
520
258
43627
Yatırım Malları
Yatırım Malları (ulaşım araçları hariç)
Enerji üreten makinalar
Büro makinaları ve haberleşme cihazları
Meslek,bilim,ölçü ve kontrol cihazları
Diğer elektrikli cihaz ve makinalar
Diğer elektriksiz makinalar
Diğerleri
Sanayi ve taşımacılıkta kullanılan araçlar
Yük taşımaya mahsus olan araçlar
Özel amaçlı araçlar
Diğer karayolu ulaşım araçları
Hava ulaşım araçları
Denizyolu ulaşım araçları
Demiryolu ulaşım araçları
Trayler ve yarı trayler
Ara Malları
Sanayide kullanılan işlenmemiş gıda maddeleri
Canlı hayvan-damızlık olmayan
Buğday
Ayçiçeği tohumu
Diğerleri
Sanayide kullanılan işlenmiş gıda maddeleri
Sanayide kullanılan işlenmemiş diğer maddeler
Tütün
Pamuk,pamuk linter ve döküntüleri
Metal cevher ve döküntüleri
Diğerleri
Sanayide kullanılan işlenmiş diğer maddeler
Organik kimyasal ürünler
Plastikler
Kağıt,karton
Dokumacılık ürünleri
Demir-çelik
Diğerleri
İşlenmemiş madeni yakıtlar ve yağlar
Kömür (linyit hariç)
Ham petrol
Doğal gaz
Diğerleri
İşlenmiş madeni yakıtlar ve yağlar
Kok
Petrol ürünleri
Sıvılaştırılmış doğal gaz
LPG
Diğerleri
Yatırım mallarının aksam ve parçaları
Taşıt araçlarının aksam ve parçaları
Tüketim Malları
İşlenmemiş gıda maddeleri
İşlenmiş gıda maddeleri
Benzin
Binek otomobilleri
Sanayide kullanılmayan taşıt araçları
Diğer tüketim malları
Dayanaklı tüketim malları
Evde kullanılan elektrikli ve elektriksiz cih.
Mobilyalar
Diğerleri
Yarı dayanıklı tüketim malları
Dayanaksız tüketim malları
İlaçlar
Diğerleri
Diğerleri
TOPLAM
63
1997
11052
8882
437
1448
657
462
5558
321
2170
580
113
399
643
331
94
10
31871
836
19
457
141
219
337
3545
341
632
1196
1367
15206
1484
1657
678
2217
2334
6386
4400
555
3194
638
13
1497
66
297
432
565
137
3398
2652
5335
150
353
147
1675
65
2944
1009
383
123
503
909
1026
381
645
301
48559
1998
10667
8895
427
1884
680
581
5023
300
1772
610
79
324
571
165
6
17
29560
686
26
232
179
249
298
2950
255
608
1021
1066
14976
1364
1647
707
2317
2229
6712
3062
459
2084
504
15
1280
57
275
373
412
163
3560
2748
5322
163
347
158
1395
70
3189
1081
430
179
472
956
1152
495
657
372
45921
Birim:
Milyon$
1999
8729
7605
380
2731
616
513
3080
285
1124
391
79
130
350
133
29
12
26568
558
24
186
119
229
258
2078
248
354
810
666
13059
1361
1551
736
1907
1565
5939
3681
307
2755
609
10
1452
34
441
339
506
132
3343
2139
5063
142
303
242
1325
40
3011
942
352
148
442
813
1256
638
618
327
40687
Tablo 29:İthalatın Geniş Ekonomik Kategorileri İtibariyle (BEC) Dağılımı (%)
1996
Yatırım Malları
23,69
Yatırım Malları (ulaşım araçları hariç)
19,04
Enerji üreten makinalar
0,58
Büro makinaları ve haberleşme cihazları
2,56
Meslek,bilim,ölçü ve kontrol cihazları
1,31
Diğer elektrikli cihaz ve makinalar
0,91
Diğer elektriksiz makinalar
12,86
Diğerleri
0,82
Sanayi ve taşımacılıkta kullanılan araçlar
4,72
Yük taşımaya mahsus olan araçlar
0,75
Özel amaçlı araçlar
0,17
Diğer karayolu ulaşım araçları
0,70
Hava ulaşım araçları
1,97
Denizyolu ulaşım araçları
0,73
Demiryolu ulaşım araçları
0,39
Trayler ve yarı trayler
0,03
Ara Malları
65,87
Sanayide kullanılan işlenmemiş gıda maddeleri
2,11
Canlı hayvan-damızlık olmayan
0,21
Buğday
1,14
Ayçiçeği tohumu
0,42
Diğerleri
0,34
Sanayide kullanılan işlenmiş gıda maddeleri
0,70
Sanayide kullanılan işlenmemiş diğer maddeler
7,38
Tütün
0,56
Pamuk,pamuk linter ve döküntüleri
0,70
Metal cevher ve döküntüleri
2,80
Diğerleri
3,33
Sanayide kullanılan işlenmiş diğer maddeler
31,78
Organik kimyasal ürünler
3,21
Plastikler
3,17
Kağıt,karton
1,58
Dokumacılık ürünleri
4,63
Demir-çelik
4,52
Diğerleri
14,67
İşlenmemiş madeni yakıtlar ve yağlar
10,37
Kömür (linyit hariç)
1,20
Ham petrol
7,83
Doğal gaz
1,19
Diğerleri
0,15
İşlenmiş madeni yakıtlar ve yağlar
2,76
Kok
0,10
Petrol ürünleri
0,79
Sıvılaştırılmış doğal gaz
0,72
LPG
1,02
Diğerleri
0,14
Yatırım mallarının aksam ve parçaları
6,37
Taşıt araçlarının aksam ve parçaları
4,39
Tüketim Malları
9,78
İşlenmemiş gıda maddeleri
0,22
İşlenmiş gıda maddeleri
1,27
Benzin
0,33
Binek otomobilleri
2,34
Sanayide kullanılmayan taşıt araçları
0,13
Diğer tüketim malları
5,48
Dayanaklı tüketim malları
1,75
Evde kullanılan elektrikli ve elektriksiz cih.
0,79
Mobilyalar
0,22
Diğerleri
0,74
Yarı dayanıklı tüketim malları
1,89
Dayanaksız tüketim malları
1,84
İlaçlar
0,65
0,59
Diğerleri
100,00
TOPLAM
64
1997
22,76
18,29
0,90
2,98
1,35
0,95
11,45
0,66
4,47
1,19
0,23
0,82
1,32
0,68
0,19
0,02
65,63
1,72
0,04
0,94
0,29
0,45
0,69
7,30
0,70
1,30
2,46
2,82
31,31
3,06
3,41
1,40
4,57
4,81
13,15
9,06
1,14
6,58
1,31
0,03
3,08
0,14
0,61
0,89
1,16
0,28
7,00
5,46
10,99
0,31
0,73
0,30
3,45
0,13
6,06
2,08
0,79
0,25
1,04
1,87
2,11
0,78
0,62
100,00
1998
23,23
19,37
0,93
4,10
1,48
1,27
10,94
0,65
3,86
1,33
0,17
0,71
1,24
0,36
0,01
0,04
64,37
1,49
0,06
0,51
0,39
0,54
0,65
6,42
0,56
1,32
2,22
2,32
32,61
2,97
3,59
1,54
5,05
4,85
14,62
6,67
1,00
4,54
1,10
0,03
2,79
0,12
0,60
0,81
0,90
0,35
7,75
5,98
11,59
0,35
0,76
0,34
3,04
0,15
6,94
2,35
0,94
0,39
1,03
2,08
2,51
1,08
0,81
100,00
1999
21,45
18,69
0,93
6,71
1,51
1,26
7,57
0,70
2,76
0,96
0,19
0,32
0,86
0,33
0,07
0,03
65,30
1,37
0,06
0,46
0,29
0,56
0,63
5,11
0,61
0,87
1,99
1,64
32,10
3,35
3,81
1,81
4,69
3,85
14,60
9,05
0,75
6,77
1,50
0,02
3,57
0,08
1,08
0,83
1,24
0,32
8,22
5,26
12,44
0,35
0,74
0,59
3,26
0,10
7,40
2,32
0,87
0,36
1,09
2,00
3,09
1,57
0,80
100,00
II.4.Rekabet Gücü ve Nispi Fiyatlar
Dünya ekonomisinde 1970’li yılların ortasında başlayan kriz yeni bir teknolojik
devrimle sonuçlanmış,
esnek üretim teknolojilerin üretim sürecine uyarlanması
sonucunda esnek üretim gittikçe kitlesel üretimin yerini almaya başlamıştır. Teknik
ilerlemenin yarattığı verimlilik artışı ve sonuçta elde edilen rekabet düzeyi “teknolojik
tabanlı rekabet”olarak tanımlanmaktadır. Başka bir ifadeyle, uluslararası "mukayeseli
üstünlükler- comparative advantage" kuramının yerini, Porter'in (1990) “rekabetçi
üstünlük-competitive advantage” yaklaşımı almaya başlamıştır. Bu yeni süreçte merkezi
kavram teknoloji olduğundan, geçmiş yıllarda nispeten daha kolay olarak uygulanan ve
yurt içi nispi fiyat yapısını değiştirerek elde edilen rekabet gücü artık geçerliliğini
yitirmeye başlamıştır.
Bir ekonomide rekabet gücünü belirleyen üç temel parametreden bahsedilebilir. Bunlar;
ücret düzeyi, döviz kuru ve emeğin verimlilik düzeyidir. Ancak bu üç faktörün ihracat
üzerindeki etkisi oldukça farklıdır. Asıl temel faktör, uzun dönemde de kalıcı etkileri
olan verimlilik düzeyidir. Verimlilik düzeyinin yükseltilmesi ise, uzun dönemde ancak
teknik ilerleme ve sermaye stokunun yükseltilmesi ile mümkün olmaktadır. Hızlı
teknolojik değişim ve bunun üretim süreçlerine uygulanması sonucunda bir yandan
üretimin kompozisyonu değişmekte, diğer yandan hızlı verimlilik artışları neticesinde
rekabet gücü elde edilmektedir. Bu faktörler yanında rekabet gücü açısından
sayısallaştırılamayan, kalitatif faktörlerin etkisini de belirtmek gerekir. Kalite, servis ağı,
finansman imkanları, tüketicilerle kurulan ilişkiler gibi kalitatif faktörler de rekabet gücü
üzerinde etkili olmaktadır. Diğer yandan gelişmiş ülkeler üzerine yapılan kimi
çalışmalarda, ihracat başarısı ile birim işgücü maliyetleri arasında bire-bir ilişki
gözlemlenememiştir. Bu durum Kaldor Paradoksu olarak tanımlanmaktadır. Kaldor
paradoksuna neden olan faktörler yukarıda kısaca belirtilen kalitatif süreçlerdir.
Türkiye imalat sanayi ithal ikameci sermaye birikim rejiminde, dış rekabete karşı
korunmuş, aksak rekabet piyasalarında (oligopol, monopollü rekabet, monopol vs)
gelişmesini sürdürmüştür. Bu yıllarda iktisadi işbölümünün de etkisiyle imalat
65
sanayiinde belirli bir birikim sağlanmış olmakla birlikte, bu sanayi aşırı değerlenmiş
döviz kuru, ithalat yasakları ve kotalarla korunmuş, ancak sektörel ve ürün bazında bir
tercih
oluşturulamadığı
ve
sanayinin
rekabet
gücünü
artıracak
bir
strateji
oluşturulamadığı için, ihracatın tıkanması ve dövizin bulunabilirliği sorunu ithalat
kapasitesini düşürerek bu rejimin tıkanmasına neden olmuştur12 (Keyder, 1988;
Boratav,1988; Pamuk, 1988).
İthal ikameci birikim rejiminin tıkanması ile gündeme gelen dışa dönük büyüme
modelinin
temel kaygısı, yukarıdaki satırlarda da belirtildiği üzere, uzun dönemde
ülkenin rekabet gücünü artıracak yapısal dönüşümler olmamıştır. Belirli dönemlerde
ihracatta sağlanan performansın arkasındaki temel parametre, imalat sanayiinde birikim
ve buradan kaynaklanan verimlilik artışları sonucu sağlanan rekabet gücü sayesinde
gerçekleşmemiş, nispi fiyat yapısı ile oynanarak, başta ücretler ve devalüasyonlar olmak
üzere yüksek teşvikler sayesinde gerçekleşmiştir. Ancak kur ayarlamalarının durduğu,
ücretlerin arttığı bir konjonktürde -üretim kapasitesi de artırılamadığı için- ihracatta elde
edilen performans artık işlemez duruma gelmiştir.
II.4.1.Rekabet Gücü:Verimlilik Ve Ücret Endeksindeki Gelişmeler
Rekabet
gücünü
belirleyen
parametrelerden
verimlilik
düzeyi,
çalışmada
EUROSTAT(Avrupa Birliği İstatistikleri) tarafından da kullanılan, “kısmi verimlilik”
olarak tanımlanmış ve APLreel=((VA/P)/L) formülü yardımıyla hesaplanmıştır. Buradan,
APLreel işgücünün ortalama reel verimliliğini, VA; katma değeri, P; GSYİH deflatörünü
ve L ise ücretle çalışanların ortalamasını göstermektedir. Eğer bir ekonomide diğer tüm
değişkenler sabitse, mevcut işgücü ile daha fazla katmadeğer yaratılıyor, ya da veri
katma değer daha az iş gücü kullanımı ile elde ediliyorsa, verimlilik artıyor demektir.
Rekabet gücünün bir bileşeni olarak ücret değerleri hesaplanırken, İmalat sanayi yıllık
istatistiklerinden hareketle (en son yayınlanan İmalat Sanayi İstatistikleri 1996 yılı ile
sınırlı olduğundan, çalışmadaki veriler bu yılla sınırlı tutulmuştur) AWLreel=((W/P)/L)
formülünden yararlanılmıştır. AWLreel ortalama reel ücretleri, W; ücretle çalışanlara
yapılan ödemeleri, P;
GSYİH deflatörünü, L ise ücretle çalışanların ortalamasını
göstermektedir.
66
Yukarıda tanımlanan parametrelerden hareketle hesaplanan rekabet gücü endeks
değerleri ve
endeksin bileşenlerine ait parametrelerin gelişimi Tablo 30'da
gösterilmiştir.
Tablo 30:İmalat Sanayiinde İhracat,Verimlilik,Ücret ve Rekabet Gücünün Gelişimi
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
AWLREEL 1980=100
24,03106
77,72
25,65423
82,96
24,69893
79,88
24,54985
79,39
24,41905
78,97
27,36265
88,49
35,31318
114,20
38,20031
123,54
38,83610
125,59
35,10875
113,54
30,92187
100,00
30,82472
99,69
29,90217
96,70
29,43791
95,20
26,09217
84,38
23,52844
76,09
22,57025
72,99
25,13131
81,27
24,32585
78,67
28,39322
91,82
34,77436
112,46
47,21413
152,69
46,55244
150,55
46,86791
151,57
37,56943
121,50
34,86104
112,74
34,04488
110,10
APLREEL
1980=100
92,82475
92,20
100,76126
100,09
102,58160
101,90
86,99487
86,41
88,24701
87,66
91,10620
90,50
103,00388
102,32
103,04682
102,36
107,65598
106,94
91,71617
91,10
100,67224
100,00
113,89000
113,13
119,04000
118,25
118,50000
117,71
111,11000
110,37
110,82000
110,08
140,37000
139,43
145,25000
144,28
157,69000
156,64
149,77000
148,77
159,48000
158,42
188,75000
187,49
207,05000
205,67
226,21000
224,70
233,13000
231,57
223,73000
222,24
196,76000
195,45
APLREEL/ AWLREEL*100
1980=100
118,64
120,64
127,57
108,84
111,00
102,27
89,59
82,86
85,14
80,24
100,00
113,49
122,28
123,64
130,80
144,67
191,03
177,52
199,11
162,02
140,86
122,79
136,61
148,25
190,60
197,12
177,52
Kaynak: DİE , İmalat Sanayi İstatistiklerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
Tablo 30'da,
APLREEL/ AWLREEL*100
olarak ifade edilen rekabet gücü endeksine ulaşmak
için, emek verimi endeks değerlerini ücret endeks değerlerine oranlayıp 100 ile
çarpıyoruz. Endeks değerlerinin 100’ün üzerine çıkması rekabet gücünün arttığını,
100’ün altına düşmesi ise rekabet gücünün azaldığını göstermektedir. Bu bağlamada,
verimlilik ve ücret değişkenlerinin aldığı değerler ve artış hızları rekabet gücünü
belirlemektedir. Tanım gereği, rekabet gücünün artması
67
şu koşullara bağlıdır: i)
Verimlilikle birlikte ücretlerin de arttığı, ancak verimlilik artış hızının ücretlerden
yüksek gerçekleştiği, ii) Verimliliğin arttığı ancak ücretlerin düştüğü, iii) Verimliliğin
arttığı ancak ücretlerin sabit kaldığı bir durumda geçerlidir.
1980-88 döneminin başlangıç yılını temsil eden 1980 yılında 100 olan verimlilik
endeksi, 1988 yılında (56,64 puan artarak) 156,64’e yükselirken, ücret endeks değeri
aynı dönmede 100’den 78,67’e (22 puan azalarak) düşmüştür. Rekabet gücü endeks
değeri ise aynı dönemede 100’den 199,11’e yükselerek önemli bir gelişme göstermiştir.
Hızlı ücret ayarlamaları sonucu 1988 yılından itibaren gerileyen endeks 1993 yılında
148,25’e düşmüştür. 1980-88 döneminde, ücretlerin baskı altına alınarak elde edilen
rekabet gücü, 1989 yılında son bulmuş, 1989-1993 döneminde ücret gelirlerinin artması
ile elde edilen rekabet gücü kaybı 14 puan civarında olmuştur. Ancak 1994 yılı ile
birlikte endeks değeri tekrar yükselmeye başlamış ve 1994 yılında 190,59’a çıkmıştır.
Aynı eğilim 1995 yılında da sürmüş, ancak 1996 yılında verimlilik düzeyinin düşmesi
ile birlikte endeks değeri bir önceki yıla göre 20 puan civarında düşerek 177,52 olarak
gerçekleşmiştir. Rekabet gücünün gelişiminde ele aldığımız dönemde, çeşitli faktörler
etkili olmuştur. 1980-88 döneminde gerçek ücretlerdeki gerileme yanında, 1980-87
arasında gerçekleşen reel devalüasyonlar ve 1986 yılında yaşanan verimlilik artışları
etkili olmuştur. Verimliliğin düştüğü, ücretlerin yükseldiği ve revalüasyonun yaşandığı
1989 yılında, bu üç parametrenin olumsuz gelişmesi neticesinde, rekabet gücü 199’dan
162’e gerilemiştir. 1989-93 dönemindeki rekabet gücünün düşmesinde yukarıda
belirtildiği üzere ücretlerin yükselmesi yanında reel revalüasyonlar etkili olmuştıur.1989
yılında 698 olan reel kur endeks değeri 1993 yılında değer kazanarak 570 olarak
gerçekleşmiştir.
1994 yılında elde edilen rekabet gücünün temel nedeni ise, ücretlerin düşmesi,
verimliliğin artması ve reel kurun değer kaybı (devalüasyon ) olmuştur. Bu yıl, 1989
yılının tersi olarak tezahür etmiştir.
II.5.Rekabet Gücü ve Reel Kur
İhracata dayalı bir kalkınma stratejisinde, ihracatın artırılmasında döviz kuru önemli bir
işleve sahiptir. 1980 sonrası yeniden yapılanma sürecinde döviz kurlarının düşük
68
tutulmasına dayalı bir döviz kuru rejimi benimsenerek ihracat teşvik edilmek istenmiştir.
Ulusal paranın değerinin düşürülmesine dayalı bir kur politikası iki tür işlev
görmektedir: Bir yandan mevcut kurulu kapasite imkanları elverişli olan ve ihracat
potansiyeli taşıyan sektörlerde/ürünlerde dış pazarı iç pazara göre daha karlı duruma
getirerek teşvik ederken, diğer taraftan, mutlak ve göreli üstünlüklere sahip olmayan
sektörlerde de, sektördeki/üründeki fiyatları devalüasyonlar yoluyla uluslararası düzeye
getirerek ilgili ürüne/ sektöre rekabet gücü kazandırmaktadır.
Yapılan ampirik çalışmalarda, rekabet gücü üzerinde, verimlilik artışlarının ve yurt içi
göreli fiyat yapısını değiştiren döviz kuru değişmelerinin etkileri konusunda farklı
sonuçlar elde edilmiştir. Bazı araştırmacılar, reel kurdaki değişimin göreli fiyat yapısını
değiştirerek rekabet gücü kazandırdığını belirtirken, kimi araştırmacılar ise reel kurdaki
değişmelerin ancak kısa vade de etkili olduğunu, uzun dönemde ise temel
parametrelerin; teknik ilerleme ve verimlilik artışları sonucunda elde edilen gelişmenin
etkili olduğunu belirtmektedir (Amendola et.al, 1993).
Reel döviz kuru en basit anlatımla ülkeler arasındaki enflasyon farklarını gözönüne
alacak şekilde hesaplanan nominal döviz kurudur. Reel kurun önemi, bir ülkenin dış
ticaretinde rekabet gücüne ilişkin bir gösterge olmasından kaynaklanmaktadır.
Bu yaklaşıma göre, iki ülke para birimleri arasındaki döviz kurunda meydana gelen
değişmeler, bu iki ülkenin göreli fiyat düzeylerindeki değişmeler tarafından
belirlenmektedir. Eğer bir ülkenin reel efektif döviz kuru yükselirse- o ülkenin parası
değer kazanırsa- ilgili ülkenin malları dış pazarlarda göreli olarak daha yüksek fiyatlarla
satılacağından ülkenin rekabet gücü, dolayısıyla ihracatı düşecektir.
Türkiye ekonomisinde dış ticaretin serbestleştirilmesinde/yeniden yapılanma sürecinde,
kur politikalarından önemli ölçüde yararlanılmış, 1980 yılının Ocak ayında % 33’lük
nominal devalüasyonla başlatılan esnek kur uygulamaları daha sonra yurt içi ve yurt dışı
enflasyon hızları da dikkate alınarak, kayan kur (Crowling peg) şeklinde sürmüştür. İthal
ikameci dönemde imalat sanayiinde uygulanan çoklu kur uygulamalarına son verilmiştir.
Devalüasyonlardaki
temel
amaç;
TL’yi
dış
piyasalarda
gerçek-denge-fiyatına
yaklaştırmak yanında, TL’nin değer kaybetmesi neticesinde iç talebin kısılarak, yurt içi
69
talebin dış ticarete konu olan mallardan dış ticarete konu olmayan mallara (nontradebles) kaymasının sağlanması da hedeflenmiştir. Bu politikaların sonucunda, 198085 döneminde TL, efektif kurlar cinsinden yılda ortalama olarak % 3 civarında değer
kaybetmiştir.
Diğer yandan, 1988 Ağustos ayında döviz kurlarının belirlenmesi MB’sınca kurulan
döviz piyasası yardımıyla serbest piyasa güçlerine açılmış, döviz karaborsasının
önlenmesinde bu politikalar etkili olmuştur ( Çeçen et.al, 1996).
Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 30 Sayılı Karar, Ağustos 1989 tarihine
kadar kambiyo rejiminin esasını oluşturmuştur. Bu kararda yapılan değişiklikle,
Türkiye'ye Türk parası ve Türk parasıyla ödemeyi sağlayan belgelerle her türlü dövizin
ithali serbest bırakılmıştır. Diğer yandan, 1989 yılında 32 Sayılı Karar ile daha da
belirginleşen
sermaye
hareketlerinin
serbestisi
Türkiye’nin
kambiyo
rejimini
liberalleştirmiştir. Bu kararla; 1) Türkiye'de yerleşik kişilerin yurtdışından arazi ve nakdi
kredi almaları, Türk bankalarının döviz kredisi açmaları serbestleştirilmiştir. 2) Sermaye
hareketlerini serbestleştirme yönünde yapılan değişikliklerde en temel gelişme ise şu
olmuştur: Dışarıda yerleşik kişilerin borsada kote edilen menkul kıymetleri, Türkiye'de
SPK Kanununa göre faaliyette bulunan bankalar ve aracı kurumlar yoluyla satın
almaları, satmaları, bu kıymetlere ait gelirlerle bankalar yoluyla yapılan satışların
bedellerini bankalar ve özel finans kurumları aracılığıyla dışarı
transfer etmeleri; aynı şekilde Türkiye'de yerleşik kişilerin bankalar ve özel finans
kurumları aracılığıyla yabancı borsalarda kote edilmiş menkul kıymetleri satın almaları
ve buna ilişkin alış bedellerini dışarı transfer etmeleri ya da satmaları ve yurt içine
getirmeleri serbest bırakılmıştır. 3) İhracatçıların ihraç ettikleri mallara ilişkin dövizin %
70'ni fiili ihraç tarihinden itibaren 3 ay içinde yurda getirip yetkili kurumlara satması, %
30'nu serbestçe kullanabilme imkanı verilmiştir: Böylelikle daha önce % 20 olan serbest
kullanım payı arttırılmış oldu. 4) 5 Milyon ABD doları veya buna eşit dövize kadar
nakdi sermayeyi bankalar ve özel finans kurumları aracılığıyla, ayni sermayeyi ise
gümrük mevzuatı çerçevesinde ihraç etmek izne tabi olmaksızın serbest bırakılmıştır. Bu
miktarı aşan nakdi veya ayni sermayenin ihracıysa Hazine'nin bağlı olduğu bakanlığın
iznine tabi tutulmuştur. Altın ihracatı ve ithalatı serbest bırakılmıştır.
70
1989 yılında her türlüsermaye hareketlerinin liberalleştirilmesinden sonra, kısa vadeli
sermaye hareketleri başta döviz kuru olmak üzere, zamanla ekonomideki tüm
parametreleri etkilemeye başlamıştır.
II.5.1.Reel Döviz Kuru ve Tanımları
Reel döviz kuru tanımları iki başlık altında toplanabilir: Bunlardan ilki geleneksel olarak
kullanılan, satın alma gücü paritesi temelinde yapılan tanımdır. İkinci tanım ise dış
ticarete konu olan ve olmayan mallar ayrımında yapılmaktadır.
II.5.1. 1.Satın Alma Gücü Paritesi Tanımı (Purchasing Power Parity)
Bu tanıma göre, reel döviz kuru, yabancı ülke fiyatlarının (P*), yurtiçi fiyatlara (P) oranı
ile, düzeltilmiş nominal döviz kuru (E)’nun, P* ile çarpılıp, yurt içi fiyatlarına
oranlanması ile hesaplanmıştır. Simgelerle ifade edilmek istenirse; rppp= EP* / P olarak
formüle edilmektedir.
II.5.1.2..Dış Ticarete Konu Olan ve Olmayan Mallar Temelinde Reel Kur
Bu tanıma göre, söz konusu malların ülke içindeki göreli fiyatlarının, ülkenin dış
ticaretinde rekabet gücünün bir göstergesi olarak kullanılmasıdır. Tanım, yurt içi ve
yurtdışı göreli fiyat yapısının ülkeler arasında maliyet farklılıklarını ortaya koymasını
ifade etmektedir. Dış ticarete konu olan malların fiyatlarının dünya ölçeğinde
eşitleneceği varsayımına dayanmaktadır ve şöyle formüle edilmektedir:
rr= PT/ PN = EPT* / PN
Formülde PT; dış ticarete konu olan malların ülke içindeki fiyatlarını, PT*; aynı malların
dünya fiyatlarını, PN ise dış ticarete konu olmayan malların fiyatını göstermektedir.
Çalışmada reel kur hesaplanırken, döviz kurunu gösteren E değişkeni, DPT’nin
verilerinden, yurt dışı fiyat göstergesi olarak kullanılan ABD’nin GSYİH deflatörü, IMF
71
“International Financial Statistics CD-ROM” dan, nominal ve reel serilerinden
türetilirken, yurt içi fiyat
göstergesi olarak da, GSYİH deflatörü DİE verilerinden elde edilmiştir. Reel kur
değerleri hesaplanırken, E değişkeni ABD GSYİH deflatörü ile çarpılmış, elde edilen
değer Türkiye GSYİH deflatör değerine bölünmüştür.
Bu çalışmada kullanılan reel kur, satın alma gücü paritesinden hareketle iki yolla
hesaplanmıştır. Bunlar Reel kur (1) ve Reel kur (2) olarak tanımlanmıştır. Reel kur (1)
hesaplanırken, dış fiyat için; P* =0,75 PABD+0,25 PALM ağırlığı kullanılmıştır. Formülde
PABD ;ABD GSYİH fiyat deflatörünü, PALM
;Almanya GSYİH Fiyat deflatörünü
göstermektedir.
Reel kur (1)= E* (0,75 PABD+0,25 PALM)/ P formülünde hareketle hesaplanmış, sonuçlar
Tablo 68'de gösterilmiştir.
Reel kur (2) tanımındaki yurt içi fiyatı gösteren Pf değişkenini, Türkiye GSYİH
deflatörü, yurt dışı fiyatı gösteren pf değişkenini ise ABD GSYİH deflatörü temsil
etmekte olup, çalışmada döviz kurunu gösteren E değişkeni , TL/Dolar olarak
tanımlanmıştır. Reel kur (2) hesaplanırken aşağıda belirtilen formülden yararlanılmış ve
sonuçlar Tablo 31 ve Tablo 71'de Reel kur (2) olarak gösterilmiştir.
Reel kur (2)= E Pf / P
Reel kur değerlerindeki bir artış devalüasyonu, düşüş ise revalüasyonu ifade etmektedir.
Hesaplanan Reel kur (1) ve Reel kur (2) değerleri birbirine yakın çıkmış, iki kur
serisinin aldığı değerler büyük benzerlik göstermiştir.
Tablo 31'de İhracat/GSYİH ve Reel Kur parametrelerine ilişkin bulguların gelişimi
birlikte gösterilmiştir.
72
Tablo 31: İhracat/GSYİH ve Reel Kur İlişkisi
X/GSYİH
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1990=100
Reel
Kur (2)
1,00
1,17
1,04
0,91
0,75
0,71
0,73
0,71
0,70
0,67
0,80
0,89
1,07
1,24
1,42
1,35
1,34
1,32
1,44
1,26
1,00
1,02
1,05
1,03
1,38
1,16
1,18
3,25
3,97
4,06
4,81
4,05
2,97
3,63
2,85
3,37
2,98
4,23
6,56
8,81
9,23
11,83
11,75
9,77
11,67
12,82
10,85
8,60
9,00
9,27
8,51
13,90
12,74
12,61
Kaynak: Tablo 71'deki büyüklükler kullanılarak tarafımızdan hesaplanmıştır.
Çizelge 3'de ise X/GSYİH ve reel kur ilişkisinin gelişimi gösterilmiştir.
73
Çizelge 3:Türkiye Ekonomisinde İhracat/GSYİH ve Reel Kur
16
1,60
14
1,40
12
1,20
10
1,00
8
0,80
6
0,60
4
0,40
2
0,20
0
0,00
1970 1972 1974 1976 1978 1980 1982 1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996
74
İhracat/GSYİH
Reel Kur
Tablo 31 ve çizelge 3 birlikte incelendiğinde reel kur ile ihracat arasındaki ilişki açıkça
görülmeltedir. İstikrar proğramının gündeme geldiği 1980 yılında ihracat/GSYİH oranı
% 4.2 olarak gerçekleşirken, 1983 yılında % 9.2, 1988 yılında ise % 12, 82 olarak tespit
edilmiştir. Finansal liberalizasyonun sağlandığı yıldan itibaren, Türkiye reel kurun
sürekli devalüe edilmesi politikasından vazgeçerek, 1989 yılından itibaren, ödemeler
dengesi açıklarını ihracat gelirleri yerine, yurt dışı tasarruflarla veya sermaye girişleri ile
finanse etme yolunu seçmiştir. 1990-93 döneminde reel kur revalüe olurken, ihracat/
GSMH değeri de düşmeye başlamıştır. 1994 kriz yılında, TL'nin % 50 düzeyine varan
devalüasyonu neticesinde, reel kur endeks değeri 1,05’den, 1,40’a yükselerek devalüe
olmuştur. ihracat / GSMH oranı ise önemli bir sıçramayla % 14,1'e yükselmiştir. 1995
ve 1996 yıllarında reel kur tekrar değerlenmeye başlamış, buna paralel İhracat/GSYİH
değeri de düşmüştür.
Tabloda reel kur endeks değerleri incelendiğinde (endeks değerinin artması TL’nin
değer kaybını, yani devalüasyonu, endeks değerinin düşmesi ise TL’nin değer
kazandığını yani, revalüasyonu göstermektedir) İhracatın temel başarı göstergesi
sayıldığı 1980-88 döneminde, devalüasyon süreci yaşanmış, imalat sanayi ihracatı da
artmıştır. Ancak 1989 yılında yurt dışı sermaye hareketlerinin tam liberalizasyonu
sonucunda reel kurun sürekli devalüe edilmesi politikasına son verilerek (sermaye
hareketlerinin
serbestleştirildiği
bir
konjonktürde,
sürekli
reel
devalüasyon
politikasından vazgeçilmesi bir zorunluluktur. Aksi halde, ülke içindeki sermaye yabancı
paralara kayacak, bir noktadan sonrada sermayelerini yurt dışına çıkaracaklardır)
ödemeler dengesi açıklarının ihracat gelirleri ile artırılması yerine, sermaye girişlerine
dayalı bir politika ile finanse etme yoluna gitmiştir. Bunun sonucunda kısa vadeli
sermaye hareketlerinin girişlerinin de etkisiyle reel kur revalüe olmuş, 1989-93
döneminde TL değer kazanmıştır. Bu dönemde, ihracat değerlerindeki gelişme
incelendiğinde, ihracat artış hızında da değerlenmeye paralel bir düşüş yaşanmıştır.
Ancak 1994 başında yaşanan kriz ile birlikte, 5 Nisan İstikrar Proğramı gündeme gelmiş
ve reel kur tekrar yüksek oranda devalüe edilmiş ve ihracat değerinde de önemli bir
sıçrama gerçekleştirilmiştir. Ancak 1995 yılında reel kur tekrar değer kazanmış, 1996
yılında ihracat düşmüştür. Başka bir ifadeyle, gerek Tablo 31'de gerekse de çizelge 3'de
X/GSYİH değerleri ile reel kur arasında büyük paralellik görülmektedir. İhracat/GSYİH
76
ile Reel kur arasındaki ilişikinin gücünü veren korelasyon katsayısı, 0,86 gibi yüksek bir
düzeyde bulunmuştur.
II.6.Devalüasyonun İthal Girdiler Yoluyla Rekabet Gücü Üzerindeki
Etkisi
Devalüasyon ülkenin rekabet gücünü arttırırken, aynı zamanda ithal mallarının
fiyatlarını artırarak döviz kuru politikasının etkinliğini sınırlayan bir etkide de
bulunmaktadır. Özellikle üretimin ithalata yüksek düzeylerde bağımlı olduğu
sektörlerde, devalüasyon beraberinde maliyetleri yükselterek rekabet gücünü olumsuz
etkilemektedir.
Devalüasyondan sonra ortaya çıkan fiyat ve gelir artışları ithalatı özendirip ihracatı
caydırıcı etki yaparken, devalüasyonun olumlu göreceli fiyat etkisi kısmen yok
olmaktadır. Bu etki devalüasyonun J etkisi olarak tanımlanmaktadır. J eğrisinin azalan
kısmı, devalüasyonun ticaret bilançosunu bozucu etkisini gösterirken, olumlu etkisi
zamanla J eğrisinin artan kısmı (esnekliklere bağlı olarak) ile gerçekleşmektedir.
İmalat sanayiinde bir çok sektörün ithal girdi katsayısının yüksek olması, ithal ikameci
dönemin özelliklerinden biri olup, bu setörleri döviz kuru değişmelerine oldukça duyarlı
hale getirmiştir. İhracatta sübvansiyonların kaldırılması yüksek oranda ithal girdi
bağımlılığı bulunan sektörlerde maliyetleri artırarak, rekabet gücü açısından olumsuz
etkilemesi kaçınılmazdır. Bu olumsuzuklar ancak iki yolla aşılabilir: Ya ilgili sektörlerde
verimlilik artışlarıyla, ya da dünya fiyatlarındaki yükselme yoluyla.
İthal girdi değerlerinin toplam üretim içerisindeki payı hesaplanırken, ara mal ithalatı
Input-Output Tablolarından "İthalat Akım Tablosu"ndan, çıktı için kullandığımız vergili
üretim değerleri ise "Endüstriler Arası İşlemler Tablosu" kullanılarak hesaplanmıştır.
Hesaplama sonuçları Tablo 32'de gösterilmiştir. Diğer taraftan, ithal girdi/vergili üretim
değereri yanında ücret/vergili üretim değeri de hesaplanarak ithal girdilerin üretimdeki
ağırlığı konusunda bir yargıya ulaşılmıştır. İşgücünden farklı olarak, ithal girdiler toplam
çıktı içinde yer alıp, katma değer içinde bulunmadığından, ithal girdilerin katma değer
77
içindeki payları yanıltıcı sonuçlar verecektir. Bu nedenle çalışmada ithal girdi/çıktı
oranından yararlanılmıştır. Hesaplama sonuçları Tablo 32 ve Tablo 33'de gösterilmiştir.
Tablo 32:Input-Output Tablo Değerlerine Göre Vergili Üretim Değerleri ve İthal
Girdiler(1985)
I-O
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
İg/vüd
ü/vüd
Mezbeha ürünleri
0,002
0,076
Sebze ve meyve işleme sanayi
0,017
0,034
Bitkisel ve Hayvansal yağlar imali
0,066
0,042
Un ve Unlu mamüller
0,004
0,024
Şeker Üretimi
0,005
0,101
Diğer besin maddeleri
0,023
0,047
Alkollü içkiler
0,009
0,060
Alkolsüz içkiler
0,022
0,128
Tütün sanayi
0,003
0,080
Çırçırlama
0,005
0,109
Dokuma sanayi
0,072
0,103
Elbise,giyim eşyası ve dokumadan hazır eşya
0,077
0,059
Deri ve kürk evleri
0,128
0,052
Ayakkabı sanayi
0,022
0,070
Ağaç ve mantar ürünleri (Mobilya hariç)
0,016
0,056
Ağaç mobilya ve mefruşat sanayi
0,028
0,053
Kağıt ve kağıt ürünleri
0,075
0,080
Basım,yayım ve ciltçilik
0,053
0,101
Kimyasal gübreler imali
0,068
0,027
İlaç sanayi
0,057
0,094
Diğer kimyasal maddeler imali
0,107
0,065
Petrol arıtımı
0,001
0,003
Diğer petrol kömür ürünleri
0,305
0,036
Kauçuk ve kauçuk ürünleri
0,096
0,064
Plastik ürünleri
0,147
0,067
Cam ve camdan mamül eşya
0,048
0,094
Çimento sanayi
0,047
0,067
Taş ve toprağa dayalı sanayi
0,039
0,177
Demir, çelik ana sanayi
0,353
0,224
Diğer metal ana sanayi
0,133
0,087
Metal eşya sanayi
0,152
0,087
Elektriksiz makinalar
0,109
0,111
Tarımsal makine ve teçhizat
0,154
0,081
Elektrikli makinalar
0,085
0,075
Deniz ulaşım araçları
0,046
0,250
Demiryolları ulaşım araçları
0,100
0,280
Diğer kara ulaşım araçları
0,146
0,073
Diğer taşıma araçları sanayi
0,042
0,248
Diğer imalat sanayi
0,070
0,055
6,611
6,630
TOPLAM
İg/vüd:ithal girdi/vergili üretim değeri
ü/vüd: Ücret/vergili üretim değeri
Kaynak: DİE.1985 Input-Output Tablosundan hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
78
Tablo 33:İnput-Output Tablolarına Göre İthal Girdi ve Maaş-Ücretlerin Çıktı
İçindeki Payları (Toplulaştırılmış Olarak)
I-O
ig/vüd
ü/vüd
KODU
11-19
Gıda+içki+Yaş meyve+Sebze+Su ürünleri
0,018
0,058
21-22
Dokuma Giyim
0,073
0,089
23-24
Deri ve Kösele
0,090
0,058
25-28
Orman ürünleri+Kağıt
0,041
0,070
29-33
Kimya
0,042
0,022
34-35
Lastik+Plastik işleme
0,118
0,066
36,38
Cam+seramik+pişmiş kil
0,043
0,141
37
Çimento
0,047
0,067
39
Demir-çelik
0,353
0,224
40
Demi dışı metal
0,133
0,087
41
Madeni Eşya
0,152
0,087
42-43
Makine imalat+Tarım alet ve makinaları
0,121
0,103
44
Elektronik+ Elektrik M.ve Gereçleri
0,085
0,075
45-48
Karayolu+Demiryolu+Denizyolu taşıtları
0,138
0,093
49
Diğer imalat sanayi
0,070
0,055
İg/vüd:ithal girdi/vergili üretim değeri
ü/vüd: Ücret/vergili üretim değeri
Kaynak: DİE.1985 Input-Output Tablosundan hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
Her iki Tablonun incelenmesinde iki temel sonuca ulaşıyoruz: Birincisi, I-O verilerine
göre ig/vüd' değerlerinin w/vüd'değerlerinden yüksek olduğu sektörler şunlardır: 23-24
(Deri ve kösele), 29-33 (kimya), 34-35 (lastik+plastik işleme), 39 (demir çelik), 40
(demir dışı metal), 41 (madeni eşya), 42-43 (makine imalat+tarım alet ve makinaları), 44
(Elektronik+elektrik makine ve gerçleri), 45-48 (Karayolu+demiryolu+deniz yolu
taşıtları), 49 (Diğer imalat sanayi) olarak tespit edilmiştir. W/vüd değerinin ig/vüd
değerinden büyük olduğu sektörler ise, 11-19 (gıda, içki, yaş meyve, sebze, su ürünleri),
21-22 (dokuma-giyim), 25-28 (orman ürünleri, kağıt), 36-38 (cam, seramik, pişmiş kil)
olarak sıralanmıştır.
Türkiye imalat sanayiinde geleneksel sektörleri oluşturan; gıda, içki, yaş meyve, sebze,
su ürünleri, dokuma, giyim, ormancılık, kağıt, cam, seramik, pişmiş kil sektörlerindeki
ithal girdilerin üretim değeri içindeki payları ücret paylarının gerisinde kalmıştır.
Tabloların incelenmesinde ortaya çıkan ikinci bir bulgu da, taşıt, demir-çelik, demir dışı
metal, madeni eşya, lastik ve plastik işleme sektörlerindeki ithal girdi oranının % 11,8 ile
% 35,3 arasında değişen yüksek düzeylerde bulunmasıdır. Yeniden yapılanma sürecinde
ihracata
uygulanan
yüksek
vergi
iade
oranlarının
79
anılan
sektörlere
yönelik
gerçekleştirildiği düşünülürse, bu uygulamanın uluslararası pazarlarda karşılaştırmalı
üstünlüklere sahip olabilecek sektörleri desteklemekten ziyade, kur ayarlamalarının
yarattığı maliyet dezavantajlarını gidermeyi hedeflediği söylenebilir.
II.7.Reel Kuru Belirleyen Faktörler ve Rekabet Gücü
Herhangi bir X sektöründe hasıla ile maliyetler arasındaki ilişki genel olarak şöyle
tanımlanabilir:
PQ= WL+ Pm M+θ Pk K+R
İlişkide;
P; üretilen malın fiyatını,
Q; üretilen malın miktarını,
W; ücreti,
L; istihdam düzeyini,
Pm; ara malların fiyatını,
K; üretimde kullanılan sermaye stokunu,
θ Pk; sermayenin fiyatını
θ; kar oranını (kar/sermaye stokunu)
R; işletme sermayesi ile ilgili faiz ödemelerini göstermektedir.
İlişkinin her iki tarafı üretim miktarına (Q’a) bölündüğünde ilişki aşağıda gösterilen
formu alacaktır.
P=(W/(Q/L))+(M/Q)Pm+(K/Q) θ Pk+(R/Q) (1)
Formülde, Q/L=APL işgücünün ortalama verimlilik düzeyini göstermektedir.
P*; yurt dışı fiyat düzeyini, E; TL/$ döviz kurunu ve P; yurt içi fiyat düzeyini göstermek
üzere
80
reel kur= P*E/P olarak yazılabilir. Yukarıda 1 nolu eşitlik reel kuru da içerecek şekilde
şöyle ifade edilebilir:
1/ (P*E/P)=(W/APL P*E)+ (MPm/Q P*E)+(K/Q)( θ Pk/ P*E)+ (R/ Q P*E)
(2)
İki nolu ilişkide W/ APL ya da W/(Q/L) birim işgücü maliyetini, Q/L ya da APL işgücü
verimliliğini göstermektedir. İki nolu ilişki, reel kurun dolaysıyla rekabet gücünün
aşağıda belirtilen parametreler tarafından belirlendiğini göstermektedir. Rekabet
gücünün artması,
1. Birim işgücü maliyetinin (W/(Q/L) azalmasına,
2. İşgücü (Q/L), sermaye (Q/K) ve ara mal (Q/M) verimliliğinin artmasına,
3.
Birim sermaye maliyetinin (K/Q) θ Pk azalmasına,
4. Ara malı maliyetinin (MPm/Q ) azalmasına bağlıdır.
Yukarıda tanımlanan parametrelerin tümüne ilişkin veri bulmadaki güçlükler yanında,
tüm faktörlerin birim maliyetlerine ilişkin sağlıklı veri de bulunmamaktadır. Anılan bu
nedenlerden dolayı dolar bazında birim işgücü maliyetleri üzerinde durulmuş, özel
sektör imalat sanayiine ilişkin birim işgücü maliyetlerine ve sanayi ihracat endeksi
aşağıda Tabloda gösterilmiştir.
81
Tablo: Özel İmalat Sanayiinde Birim Ücret ve İhracat Endeksi (1997=100).
Yıllar
İstihdam
1
Endeksi
Verimlilik3
Üretim
2
Nominal
Endeksi
Dolar
Birim
S.İhracat
Birim Ücret Kuru
Ücret
Endeksi8
Endeksi5
Endeksi6
Endeksi7
(IX) ($)
(TL)
($/TL)
(UWI) ($)
Nominal
4
Ücret End .
1988
105,8
53,3
50,4
0,4
0,8
0,9
84,6
38,66
1989
101,4
56,8
56,0
0,8
1,4
1,4
102,0
39,64
1990
101,1
63,3
62,6
1,5
2,4
1,7
136,6
44,74
1991
86,5
64,5
74,6
3,4
4,6
2,8
166,6
46,20
1992
79,7
68,2
85,6
5,8
6,7
4,5
148,0
53,11
1993
80,2
75,9
94,6
10,1
10,6
7,3
146,3
55,31
1994
78,5
66,7
85,0
15,7
18,5
19,6
94,2
67,08
1995
86,0
79,8
92,7
28,6
30,8
30,2
101,9
82,52
1996
92,2
86,8
94,1
53,0
56,4
53,6
105,1
87,41
1997
99,9
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
1998
101,6
100,0
98,4
182,9
185,9
171,8
108,2
103,2
1999
91,7
95,8
104,5
326,6
312,5
275,8
113,3
102,69
Kaynak: DPT.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(8)
DİE özel imalat sanayi üretimde çalışanlar endeksi, mevsimsel düzeltilmiş.
DİE özel imalat sanayi üç aylık sanayi üretim endeksi.
2/1
Nominal ücret serisi: DİE dönemler itibariyle özel imalat sanayi, üretimde çalışılan saat başına ücret
endeksi (1997=100) mevsimsel düzeltilmiş.
4/3
Merkez Bankası dolar kuru (1997=100).
5/6.
Sanayi ihracat endeksi
İmalat sanayiinde rekabet gücü açısından önemli bir gösterge dolar cinsinden birim ücret
endeksidir. Bu endekse, dolar cinsinden ücret endeksinin verimlilik endeksine
oranlanması sonucu ulaşılmaktadır. Endekste meydana gelen artışlar dolar cinsinden
ücretlerin verimlilikten daha hızlı arttığını göstermektedir. Bu durum, üretilen malın
dünya fiyatlarının veri olduğu varsayımı altında, sektörün rekabet gücünde göreceli
düşüşü ifade etmektedir.
Tablo incelendiğinde ücretleri işgücü verimliliğindeki değişmeyle birlikte veren birim
işgücü maliyetleri (uwı), özel kesimde 1989-1993 döneminde 102,0'den 146,3'e
yükselerek %44,3 artmış, 1994 'da krizin etkileri neticesinde 1993 yılına göre dolar
bazında % 52,1 düşmüşür. Bu eğilim sonraki yıllarda devam etmiş 1993-1999 arasında
82
birim işgücü maliyetleri dolar bazında % 33 azalmıştır. İşgücü maliyetindeki azalmaya
paralel ihracat artmıştır. 1993-1997 döeminde ihracatın artış yüzdesi dolar bazında %
42,8 olarak gerçekleşmiştir. İşgücü maliyetlerindeki gelişme ile ihracat arasındaki
ilişkiyi gösteren çizelge 4 incelendiğinde, aradaki ilişki daha net görülmektedir. 19931997 döneminde dolar bazında işgücü maliyetleri düşerken, ihracat değeri (rekabet gücü
) artmıştır. Ancak 1997 den sonraki dönemde birim işgücü maliyetlerinde nisbi bir artış
olmuş, ihracatın artış hızı düşmüştür. 1998 yılında dünya ekonomisinde daralma ve kriz
şartları da ihracatı olumsuz etkilemiştir.
Ç iz e l g e 4 :Ö z e l K e s im d e B i r im Ü c r e t v e S a n a y i
İh r a c a t E n d e k s i ( 1 9 9 7 = 1 0 0 ) ( $ )
180
160
140
120
100
UWI
XI
80
60
40
20
19
99
19
98
19
97
19
96
19
95
19
94
19
93
19
92
19
91
19
90
19
89
19
88
0
III.İTHAL ARA VE TÜKETİM MALLARI VE İHRACATIN
DOĞRUDAN VE DOLAYLI İTHALAT GEREĞİ:INPUT-OUTPUT
METODOLOJİSİ
Bu bölümde ilk olarak dış ticaretin ithalat boyutu ele alınıp, sektörel düzeyde ithalat
bağımlılığı, ithalatın ara mal ve nihai mal kullanım amaçlı yapısı analiz edilecektir.
Sonrasında da bir birim ihracat için gerekli ithalat gereği analize dahil edilecektir. Bunun
83
için Leontief/ Input- Output modelinden ters matriks yönteminden (ters matriks yöntemi
doğrudan ve dolaylı ithalat gereğini vermektedir) yararlanılmaktadır.
III.1. Toplam Girdiler İçerisinde İthal Girdilerin Payı
Toplam girdiler içinde ithal girdilerin payını gösteren Tablo 34, 35, 36 ve 37 değerleri
incelendiğinde, imalat sanayiinde ithal girdilerin toplam girdiler içerisindeki payının
1985 yılı itibariyle % 9,42 olarak gerçekleştiği görülmektedir. I-O Tablosu sınıflamasına
göre ithalat bağımlılığı en yüksek sektörlerin başında, diğer petrol ve kömür ürünleri ,
diğer kara ulaşım araçları , metal eşya sanayi, elektriksiz makinalar, tarımsal makine ve
teçhizat sektörleri yer almıştır. Input-Output sektörlerinin toplulaştırılması ile ulaşılan
Tablo 35 incelendiğinde, sektörel düzeyde ithalat girdi bağımlılığı en yüksek sektörleri;
madeni eşya (%23,83), karayolu, demiryolu, demiryolu taşıtları (%23,51), makine
imalatı, tarım alet ve makinaları (%21,68), demir dışı metal (%18,15), lastik,plastik
işleme (%16,52) sektörleri oluşturmuştur.
Toplam girdi kullanımı içerisinde ithal girdi kullanımının en düşük olduğu sektörlerin
başında ise; gıda sektörü (%2,41), çimento (%5,09), orman ürünleri ve kağıt (%5,82),
cam,seramik ve pişmiş kil (%7,01) sektörleri yer almıştır.
1990 yılında imalat sanayiinde ithal girdi bağımlılığı 1985 yılına göre artmış, ortalama
girdi ithal bağımlılığı % 13,08 olarak gerçekleşmiştir. 1990 yılında, toplam girdiler
içerisinde ithal girdi bağımlılığı en yüksek sektörlerin başında, diğer imalat sanayi
(%66,51), elektrikli makinalar (%30,92), diğer taşıma araçları sanayi (%44,55), ilaç
sanayi (% 28,93), demir, çelik ana sanayi (% 26,99), plastik ürünleri (% 24,56), kağıt ve
kağıt ürünleri (% 18,42), elektriksiz makinalar (%19,55), bitkisel ve hayvansal yağlar (%
17,33) gibi sektörler yer almıştır.
1990 yılına ilişkin, Sektörel düzeyde Toplulaştırılmış I-O değerlerini gösteren Tablo 37
incelendiğinde, diğer imalat sanayi (% 66,51), elektronik, elektrik makine ve gereçleri
(% 30,92), demir-çelik (% 26,99) ve lastik, plastik işleme (% 21) sektörleri, ithal girdi
bağımlılığı en yüksek sektörler olmuştur.
84
1985 yılına göre, 1990 yılında ig/tg değeri yükselen (toplulaştırılmış tabloya göre)
sektörler;
11-19
(gıda+içki+yaş
meyve+sebze+su
ürünleri),
25-28
(orman
ürünleri+kağıt), 29-33 (kimya), 34-35 (lastik+plastik işleme), 37 (çimento), 39 (demirçelik), 44 (elektronik+elektrik makine ve gerçleri), 45-48 (kara yolu+demir yolu4deniz
yolu taşıtları) ve 49 (diğer imalat sanayi) olarak gerçekleşmiştir. İg/tg değeri, 1990
yılında 1995 yılına göre düşen setörleri ise şunlardır: 21-22 (dokuma-giyim), 23-24 (deri
ve kösele), 41 (madeni eşya), 42-43 (makine imalat+tarım alet ve makinaları) ve 45-48
(karayolu+demiryolu+denizyolu taşıtları).
Tablo 34:Toplam Girdiler İçerisinde İthal Girdilerin Payı Ya da Sektörel İthalat
Bağımlılığı (1985)
I-O
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
ig/tg
0,22
2,43
9,29
0,25
0,35
2,79
2,21
3,03
0,99
0,67
10,57
10,57
17,49
4,92
2,10
4,50
10,48
8,61
9,94
9,17
17,33
0,10
36,76
14,09
19,34
9,06
5,09
5,73
15,82
18,15
23,83
22,44
20,25
14,49
7,28
16,48
24,82
11,90
16,43
Mezbaha ürünleri
Sebze ve meyve işleme sanayi
Bitkisel ve Hayvansal yağlar imali
Un ve Unlu mamuller
Şeker Üretimi
Diğer besin maddeleri
Alkollü içkiler
Alkolsüz içkiler
Tütün sanayi
Çırçırlama
Dokuma sanayi
Elbise,giyim eşyası ve dokumadan hazır eşya
Deri ve kürk evleri
Ayakkabı sanayi
Ağaç ve mantar ürünleri (Mobilya hariç)
Ağaç mobilya ve mefruşat sanayi
Kağıt ve kağıt ürünleri
Basım,yayım ve ciltçilik
Kimyasal gübreler imali
İlaç sanayi
Diğer kimyasal maddeler imali
Petrol arıtımı
Diğer petrol kömür ürünleri
Kauçuk ve kauçuk ürünleri
Plastik ürünleri
Cam ve camdan mamul eşya
Çimento sanayi
Taş ve toprağa dayalı sanayi
Demir, çelik ana sanayi
Diğer metal ana sanayi
Metal eşya sanayi
Elektriksiz makinalar
Tarımsal makine ve teçhizat
Elektrikli makinalar
Deniz ulaşım araçları
Demiryolları ulaşım araçları
Diğer kara ulaşım araçları
Diğer taşıma araçları sanayi
Diğer imalat sanayi
85
TOPLAM
9,42
İg/tg: İthal girdi/toplam girdi
Kaynak: DİE, 1985 Input-Output Tablosundan hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
Tablo 35:Toplam Girdiler İçerisinde İthal Girdilerin Payı Ya da Sektörel İthalat
Bağımlılığı (1985)
I-O
KODU
11-19
21-22
23-24
25-28
29-33
34-35
36,38
37
39
40
41
42-43
44
45-48
49
Toplulaştırılmış
ig/tg
Olarak
Gıda+içki+Yaş meyve+Sebze+Su ürünleri
2,41
Dokuma Giyim
10,57
Deri ve Kösele
14,45
Orman ürünleri+Kağıt
5,82
Kimya
6,47
Lastik+Plastik işleme
16,52
Cam+seramik+pişmiş kil
7,01
Çimento
5,09
Demir-çelik
15,82
Demi dışı metal
18,15
Madeni Eşya
23,83
Makine imalat+Tarım alet ve makinaları
21,68
Elektronik+ Elektrik M. ve Gereçleri
14,49
Karayolu+Demiryolu+Denizyolu taşıtları
23,51
Diğer imalat sanayi
16,43
Toplam
5,63
İg/tg: İthal girdi/toplam girdi
Kaynak: DİE, 1985 Input-Output Tablosundan hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
86
Tablo 36: İmalat Sanayiinde Kullanılan ithal Girdinin Toplam Girdi İçerisindeki Payı
ya da İthal Girdide Dışa Bağımlılık (1990)
I-O
11
Mezbaha ürünleri
12
Sebze ve meyve işleme sanayi
13
Bitkisel ve Hayvansal yağlar imali
14
Un ve Unlu mamuller
15
Şeker Üretimi
16
Diğer besin maddeleri
17
Alkollü içkiler
18
Alkolsüz içkiler
19
Tütün sanayi
20
Çırçırlama
21
Dokuma sanayi
22
Elbise,giyim eşyası ve dokumadan hazır eşya
23
Deri ve kürk evleri
24
Ayakkabı sanayi
25
Ağaç ve mantar ürünleri (Mobilya hariç)
26
Ağaç mobilya ve mefruşat sanayi
27
Kağıt ve kağıt ürünleri
28
Basım,yayım ve ciltçilik
29
Kimyasal gübreler imali
30
İlaç sanayi
31
Diğer kimyasal maddeler imali
32
Petrol arıtımı
33
Diğer petrol kömür ürünleri
34
Kauçuk ve kauçuk ürünleri
35
Plastik ürünleri
36
Cam ve camdan mamul eşya
37
Çimento sanayi
38
Taş ve toprağa dayalı sanayi
39
Demir, çelik ana sanayi
40
Diğer metal ana sanayi
41
Metal eşya sanayi
42
Elektriksiz makinalar
43
Tarımsal makine ve teçhizat
44
Elektrikli makinalar
45
Deniz ulaşım araçları
46
Demiryolları ulaşım araçları
47
Diğer kara ulaşım araçları
48
Diğer taşıma araçları sanayi
49
Diğer imalat sanayi
Toplam
İg/tg: İthal girdi/toplam girdi
Kaynak: DİE, 1990 Input-Output Tablosundan hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
87
ig/tg
2,50
1,68
17,33
0,14
0,73
3,38
5,08
4,00
2,42
0,01
7,46
12,12
8,74
4,08
1,18
9,67
18,42
8,16
24,03
28,93
26,55
0,12
6,90
18,97
24,56
12,99
7,68
5,07
26,99
18,56
12,06
19,55
4,61
30,92
5,13
0,49
11,67
44,55
66,51
13,08
Tablo 37:Girdide Dışa Bağımlılık
(1990)
KODU Toplulaştırılmış Olarak
İg/tg
11-19
Gıda+içki+Yaş meyve+Sebze+Su ürünleri
3,71
21-22
Dokuma Giyim
8,93
23-24
Deri ve Kösele
6,66
25-28
Orman ürünleri+Kağıt
8,11
29-33
Kimya
13,33
34-35
Lastik+Plastik işleme
21,00
36,38
Cam+seramik+pişmiş kil
7,95
37
Çimento
7,68
39
Demir-çelik
26,99
40
Demir dışı metal
18,56
41
Madeni Eşya
12,06
42-43
Makine imalat+Tarım alet ve makinaları
16,18
44
Elkektronik+ Elektrik M.ve Gereçleri
30,92
45-48
Karayolu+Demiryolu+Denizyolu taşıtları
11,39
49
Diğer imalat sanayi
66,51
İg/tg: İthal girdi/toplam girdi
Kaynak: DİE, 1990 Input-Output Tablosundan hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
III.2.Sektörler İtibariyle İthalatın Ara Mal ve Nihai Mal Kullanımı
1985 Yılına ilişkin ithalatın ara mal kullanımını ve nihai talep kullanımını gösteren
Tablo 38 incelendiğinde, toplam ara mal kullanımının % 47,4’nün imalat sanayi için
gerçekleştirildiği görülmektedir. İmalat sanayiinde ara mal kullanımının ağırlıkta olduğu
sektörler; demir, çelik ana sanayi (%13,71), diğer kimyasal maddeler üretimi (%10,63),
dokuma sanayi (%2,98), kimyasal gübreler imali (%2,49), diğer metal ana sanayi (%
2,98) olarak sıralanmıştır.
Nihai tüketim kullanım amaçlı ithal girdi incelendiğinde , elektriksiz makinalar
(%32,26) ilk sırada yer almış, onu elektrikli makinalar (%14,31) ve diğer kimyasal
maddeler imali (%12,58) izlemiştir. İmalat sanayi nihai tüketim kullanımı, I-O
Tablosunda yer alan tüm sektörlerin üzerinde bir ağırlığa sahip olup, 1985 yılında %
94,34 gibi yüksek bir değere ulaşmıştır. Nihai tüketim kullanımlı ithalat içerisinde en
düşük paya sahip sektörleri gıda, dokuma, mobilya, plastik gibi sektörler oluşturmuştur.
1985 yılı itibariyle toplam ithalatın ara ve nihai mal kullanımı arasındaki dağılımı
incelendiğinde; ara mal kullanım amaçlı ithalatın % 63,26 bir paya sahip olduğu ve nihai
88
amaçlı mal kullanım amacıyla yapılan ithalatının ise % 36,74 düzeyinde kaldığı
görülmektedir.
1990 yılı itibariyle imalat sanayiinin ara mal kullanımı, toplam ithalat içerisindeki payı
% 66,6 olarak gerçekleşirken , 1985 yılına göre önemli düzeyde artmıştır. Bu artışta
diğer metal ana sanayiinin 1985 yılında % 2,98 olan payının, 1990 yılında % 9,17’e
yükselmesi, diğer kimyasal maddeler imalatının % 10,63’den % 13,48’e yükselmesi
etkili olmuştur. I-O Tablosunda yer alan ham petrol çıkarımı ve tabi gaz üretiminin 1985
yılında % 45,5 olan payının, 1990 yılında % 24,87 olarak gerçekleşmesinde diğer
sektörlerin ara mal kullanım değerinin düşük gerçekleşmesine neden olmuştur.
Nihai tüketim kullanım amaçlı ithalat değerinde de 1985 yılına göre artış gerçekleşmiş,
% 98,14 olarak tespit edilmiştir. 1985 yılında olduğu gibi, 1990 yılında da nihai tüketim
kullanımlı ithalat da elektriksiz makinalar (%35,41) ilk sırada yer almıştır.
1990 yılında, nihai tüketim amaçlı ithalatın payı toplam ithalat içerisinde 1985'e yakın
düzeyde gerçekleşirken (%36,51), ara mal kullanımlı ithalatın toplam ithalat içerisindeki
payı % 63,49 olarak gerçekleşmiştir. Başka bir ifadeyle amk/ti ve nt/ti oranları
değişmemiştir. İmalat sanayiinde 1990 yılında, toplam ithalatın % 54,14’ü ara mal
kullanım amaçlı ithal edilirken, % 45,86’sı nihai tüketim amaçlı olarak ithal edilmiştir.
1990 yılı itibariyle, toplam ithalat içerisinde imalatın payı % 78 ile 1985 yılına göre 14
puan artarak % 78,11 olarak gerçekleşirken, toplam imalat sanayi ithalatı içerisinde en
fazla ödeme % 14,68 ile elektriksiz makinalara ve % 10,92 ile diğer kimyasal maddeler
üretim sanayiine yönelik olarak gerçekleşmiştir. Ham petrol çıkarımı ve tabi gaz üretim
ithalat değeri 1985 yılına göre önemli ölçüde düşmüştür.
1985 yılında, ithal ara mal kullanımlı imalat sanayi toplam ithal ara mal kullanımı
içindeki payı % 47,4 olarak gerçekleşirken, bu oran 1990 yılında % 66,6'a yükselmiştir.
Bu yükselişte en temel faktör imalat dıındaki I-O Tablosunda 06 kodu ile gösterilen ham
petrol çıkarımı ve tab gaz üretiminin payının 1985 yılına göre önemli ölçüde düşerek %
45,5'ten % 24,87'e düşmesi olmuştur. 1985 yılında imalat dışı sektörlerin ithal ara malı
89
kullanımı % 51,07 olarak gerçekleşirken, 1990 yılında % 33,37'e düşmüştür. İthal mali
tüketim malının 1985 yılında % 4,92 olan payı 1990 yılında % 1,85'e düşmüştür.
1990 yılında amk/ti oranı, 1985 yılına göre 8 puan civarında artarken, ntk/ti oranı da 8
puan düzeyinde düşmüştür. Başka bir ifadeyle, 1985 yılında, imalat sanayiinde, nihai
tüketim lehine gelişen ithalat 1990 yılında ara mal kullanımının lehine gelişmiştir.
90
Tablo 38:Sektörler İtibariyle İthalatın Nihai Talep ve Ara Mal Dağılımı (1985)(%)
I-O
ntk
amk/ti
ntk/ti
ti
Tarım
1,32
2,18
Hayvancılık
0,52
0,86
Ormancılık
0,82
0,22
Balıkçılık
0,01
0
Kömür madenciliği
1,02
1,68
Ham petrol çıkarımı ve tabi gaz üretimi
45,5
Demir cevheri çıkarımı
0,73
Demir cevheri dış. Diğer metalik cevher çık.
0,27
Metalik olmayan madenler çıkarımı
0,47
Taş ocakçılığı
0,39
ARA TOPLAM
51,07
4,94
11 Mezbaha ürünleri
0,78
0,92
12 Sebze ve meyve işleme sanayi
0
0,09
13 Bitkisel ve Hayvansal yağlar imali
0,97
2,86
14 Un ve Unlu mamuller
0,02
0,59
15 Şeker Üretimi
0
0
16 Diğer besin maddeleri
0,12
0,92
17 Alkollü içkiler
0,02
0,02
18 Alkolsüz içkiler
0
0,02
19 Tütün sanayi
0
1,31
20 Çırçırlama
0,03
21 Dokuma sanayi
2,98
0,38
22 Elbise,giyim eşyası ve dokumadan hazır eşya
0
0,03
23 Deri ve kürk evleri
0,22
0,01
24 Ayakkabı sanayi
0,01
0,12
25 Ağaç ve mantar ürünleri (Mobilya hariç)
0,17
26 Ağaç mobilya ve mefruşat sanayi
0
27 Kağıt ve kağıt ürünleri
1,15
0,28
28 Basım,yayım ve ciltçilik
0,04
0,12
29 Kimyasal gübreler imali
2,49
30 İlaç sanayi
0,26
1,01
31 Diğer kimyasal maddeler imali
10,63
12,58
32 Petrol arıtımı
3,63
0,69
33 Diğer petrol kömür ürünleri
0,32
0,03
34 Kauçuk ve kauçuk ürünleri
0,39
0,02
35 Plastik ürünleri
0,12
0,15
36 Cam ve camdan mamul eşya
0,1
0,11
37 Çimento sanayi
0,01
38 Taş ve toprağa dayalı sanayi
0,48
0,55
39 Demir, çelik ana sanayi
13,71
40 Diğer metal ana sanayi
2,98
41 Metal eşya sanayi
0,6
2,54
42 Elektriksiz makinalar
0,97
32,26
43 Tarımsal makine ve teçhizat
0,55
1,04
44 Elektrikli makinalar
0,83
14,31
45 Deniz ulaşım araçları
0,19
1,78
46 Demiryolları ulaşım araçları
0
0,98
47 Diğer kara ulaşım araçları
2,04
8,14
48 Diğer taşıma araçları sanayi
0,01
4,85
49 Diğer imalat sanayi
0,54
5,64
İMALAT TOPLAMI
47,4
94,34
50 Elektrik
1,49
0,71
62 Kişisel ve mesleki hizmetler
0,05
GENEL TOPLAM
100
100
amk: İthal Ara malı kullanımının yüzde dağılımı
ntk: İthal nihai tüketim malının yüzde dağılımı
amk/ti: Ara malı ithalatının toplam ithal içerisindeki payı
ntk/ti: Nihai ithal malının toplam ithalat içerisindeki payı
ti:İthalatın sektörel dağılımı
Kaynak: DİE, 1985 Input-Output Tablosundan hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
amk
51,08
50,96
86,7
90,09
51,25
100
100
100
100
100
94,68
59,49
6,32
36,89
4,95
81,11
18,65
70,51
30,02
0
100
93,14
9,97
96,32
8,97
99,67
0
87,49
38,85
100
30,88
59,27
90,05
94,44
97,33
57,93
61,18
98,37
60,16
100
100
28,98
4,95
47,52
9,09
15,44
0
30,17
0,42
14,08
46,39
78,16
100
63,26
48,92
49,04
13,3
9,91
48,75
1,64
0,65
0,60
0,01
1,26
28,79
0,46
0,17
0,30
0,25
34,13
0,83
0,03
1,67
0,23
0,00
0,42
0,02
0,01
0,48
0,02
2,02
0,01
0,14
0,05
0,11
0,00
0,83
0,07
1,57
0,54
11,35
2,55
0,22
0,25
0,13
0,11
0,01
0,50
8,68
1,88
1,32
12,47
0,73
5,78
0,77
0,36
4,28
1,79
2,41
64,64
1,20
0,03
100,00
01
02
03
04
05
06
07
08
09
10
91
5,32
40,51
93,68
63,11
95,05
18,89
81,35
29,49
69,98
100
0
6,86
90,03
3,68
91,03
0,33
100
12,51
61,15
0
69,12
40,73
9,95
5,56
2,67
42,07
38,82
1,63
39,84
0
0
71,02
95,05
52,48
90,91
84,56
100
69,83
99,58
85,92
53,61
21,84
0
36,74
Tablo 39:Sektörler İtibariyle İthalatın Nihai Talep ve Ara Mal Dağılımı (1990)(%)
I-O
01 Tarım
02 Hayvancılık
03 Ormancılık
amk
4,12
0,4
1,08
ntk
0,68
0,66
0
ti
2,86
0,50
0,69
amk/ti
91,36
51,28
100
nt/ti
8,64
48,72
04 Balıkçılık
0,02
0,01
0,02
80,59
19,41
05 Kömür madenciliği
1,74
0,5
1,29
85,72
14,28
24,87
15,79
100
07 Demir cevheri çıkarımı
0,46
0,29
100
08 Demir cevheri dış. Diğer metalik cevher çık.
0,17
0,11
100
09 Metalik olmayan madenler çıkarımı
0,13
0,08
100
10 Taş ocakçılığı
0,38
0,24
100
06 Ham petrol çıkarımı ve tabi gaz üretimi
Ara Toplam
11 Mezbaha ürünleri
12 Sebze ve meyve işleme sanayi
33,37
0,36
0,01
1,85
1,43
0,04
21,87
0,75
0,02
96,9
30,25
26,18
3,1
69,75
73,82
13 Bitkisel ve Hayvansal yağlar imali
1,36
0,78
1,15
75,16
24,84
14 Un ve Unlu mamuller
0,07
0,6
0,26
17,08
82,92
0,3
2,96
1,27
15,16
84,84
16 Diğer besin maddeleri
0,39
0,58
0,46
53,41
46,59
17 Alkollü içkiler
0,03
0,06
0,04
45,22
54,78
18 Alkolsüz içkiler
0
0,01
0,00
27,78
72,22
19 Tütün sanayi
0
3,66
1,34
0
100
0,56
100
0
15 Şeker Üretimi
20 Çırçırlama
0,89
21 Dokuma sanayi
22 Elbise,giyim eşyası ve dokumadan hazır eşya
3,33
0
1,32
0,06
2,59
0,03
81,46
10,12
18,54
89,88
23 Deri ve kürk evleri
0,76
0,07
0,51
94,97
5,03
24 Ayakkabı sanayi
25 Ağaç ve mantar ürünleri (Mobilya hariç)
0,02
0,28
0,15
0,04
0,06
0,19
16,5
92,75
83,5
7,25
26 Ağaç mobilya ve mefruşat sanayi
0,06
0,07
0,06
60,81
39,19
27 Kağıt ve kağıt ürünleri
1,81
0,18
1,22
94,5
5,5
0
1,65
1,45
13,48
2,62
0,31
0,8
0,6
0,25
0,3
0,91
11,35
9,17
1,28
2,75
0,12
6
0,02
0
3,22
0,48
7,23
2,3
35,41
0,33
7,87
2,15
0,27
9,37
0,17
1,05
1,30
10,92
2,15
0,29
0,66
0,42
0,26
0,19
0,66
7,20
8,46
1,65
14,68
0,20
6,68
0,80
0,10
5,46
0,15
100
70,88
78,32
77,3
66,74
76,49
91,42
60,76
100
87,11
100
68,79
49,09
11,91
38,1
57,04
1,39
0
37,4
99,85
0
29,12
21,68
22,7
33,26
23,51
8,58
39,24
0
12,89
0
31,21
50,91
88,09
61,9
42,96
98,61
100
62,6
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
Basım,yayım ve ciltçilik
Kimyasal gübreler imali
İlaç sanayi
Diğer kimyasal maddeler imali
Petrol arıtımı
Diğer petrol kömür ürünleri
Kauçuk ve kauçuk ürünleri
Plastik ürünleri
Cam ve camdan mamul eşya
Çimento sanayi
Taş ve toprağa dayalı sanayi
Demir, çelik ana sanayi
Diğer metal ana sanayi
Metal eşya sanayi
Elektriksiz makinalar
Tarımsal makine ve teçhizat
Elektrikli makinalar
Deniz ulaşım araçları
Demiryolları ulaşım araçları
Diğer kara ulaşım araçları
48 Diğer taşıma araçları sanayi
1,03
6,49
1,34
0,26
0,43
0,1
0,28
0,23
0,2
3,27
1,32
9,79
90,21
49 Diğer imalat sanayi
İmalat Toplamı
50 Elektrik
0,51
66,6
0,03
7,28
98,14
0,01
2,98
78,11
0,02
10,82
54,14
81,56
89,18
45,86
18,44
62 Kişisel ve mesleki hizmetler
Genel Toplam
100
100
100
63,49
36,51
92
III.3.İhracatın Doğrudan ve Dolaylı İthalat Gereği
Bu alt bölümde DPT (1995) tarafından Leontief Modeli kullanılarak hesaplanan
"ihracatın ithal gereği" bulgularından yararlanıyoruz. İhracatın artması cari işlemler ve
dış ticaret dengesini olumlu etkilemesine karşın, malların üretiminde ithal girdiler de
kullanıldığından dolayı net etki daha düşük olmaktadır. Üretimden doğrudan ithal girdi
kullanılacağı gibi, girdi olarak kullanılan yerli ara malının ithal girdisini de dikate almak
gerekecektir. Bu nedenle doğrudan ve dolaylı ithal girdilerinin toplamı ihracatın toplam
ithal gereğini ortaya koyacaktır (DPT,1995:41). Hesaplama sonuçları
gösterilmiştir.
93
Tablo 40'da
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
Tablo 40:Leontief Modeline Göre Sektörel İthalat Gereği Katsayıları: 1979, 1985, 1990
I-O
1979
1985
Tarım
0,0532
0,0977
Hayvancılık
0,0213
0,0518
Ormancılık
0,0119
0,0293
Balıkçılık
0,0245
0,0679
Kömür madenciliği
0,0485
0,0768
Ham petrol çıkarımı ve tabii gaz üretimi
0,0179
0,0632
Demir cevheri çıkarımı
0,0584
0,0935
Demir cevheri dışındaki diğer metalik cevher çık
0,0402
0,0694
Metalik olmayan madenler çıkarımı
0,0339
0,0589
Taş ocakçılığı
0,0623
0,1053
Mezbaha ürünleri
0,0247
0,0473
Sebze ve meyve işleme sanayi
0,0465
0,0906
Bitkisel ve hayvansal yağlar imali
0,1243
0,1437
Un ve unlu mamuller sanayi
0,0460
0,1083
Şeker üretimi
0,0925
0,1049
Diğer besin maddeleri
0,0496
0,1200
Alkollü içkiler
0,0277
0,0599
Alkolsüz içkiler
0,0645
0,1039
Tütün sanayi
0,0310
0,0387
Çırçırlama
0,0423
0,0676
Dokuma sanayii
0,0578
0,1585
Elbise,giyim eşya ve dokumadan hazır eşya
0,0236
0,1750
Deri ve kürk ürünleri
0,0428
0,2112
Ayakkabı sanayi
0,0322
0,0893
Ağaç ve mantar ürünleri (mobilya hariç)
0,0386
0,0782
Ağaç mobilya ve mefruşat sanayi
0,0394
0,0776
Kağıt ve kağıt ürünleri
0,0978
0,1814
Basım,yayım ve ciltçilik
0,1255
0,1294
Kimyasal gübreler imali
0,1890
0,2073
İlaç sanayi
0,1515
0,1133
Diğer kimyasal maddeler imali
0,2067
0,2615
Petrol arıtımı
0,3409
0,5642
Diğer petrol ve kömür ürünleri
0,3340
0,4601
Kauçuk ve kauçuk ürünleri
0,1501
0,2461
Plastik ürünleri
0,1351
0,2521
Cam ve camdan mamul eşya sanayi
0,0985
0,1380
Çimento sanayi
0,1399
0,1784
Diğer taş ve toprağa dayalı sanayi
0,1035
0,1839
Demir,çelik ana sanayi
0,1858
0,2743
Diğer metal ana sanayi
0,1381
0,3021
Metal eşya sanayi
0,1053
0,2719
Elektriksiz makinalar
0,1543
0,2117
Tarımsal makine ve teçhizat
0,1317
0,2911
Elektrikli makinalar
0,1157
0,1872
Deniz ulaşım araçları
0,0386
0,1103
Demiryolları araçları
0,0496
0,1949
Motorlu kara ulaşım araçları
0,1561
0,2422
Diğer taşıma araçları
0,1084
0,0723
Diğer imalat sanayi
0,0593
0,1489
Elektrik
0,1087
0,1571
Gaz ve su
0,0265
0,0737
Bina inşaatı
0,0738
0,1947
Bina dışı inşaat
0,0615
0,0952
Toptan ve parekende ticaret
0,0061
0,0199
Otelcilik,lokantacılık,kahvecilik,vs
0,0307
0,0677
Demiryolu taşıması
0,1342
0,2373
Diğer kara taşıması
0,0961
0,1721
Deniz yolu taşıması
0,1025
0,1421
Hava yolu taşıması
0,1497
0,1063
Haberleşme
0,0128
0,0208
Bankacılık,sigortacılık ve kooperatifçilik
0,0063
0,0211
Kişisel ve mesleki hizmetler
0,0311
0,0923
Kamu hizmetleri
0,0000
0,0000
Konut sahipliği
0,0175
0,0076
0,0758
0,1475
Toplam
1990 1979-85 1985-90 1979-90
0,0569
83,6
-41,8
7,0
0,0400
143,2
-22,8
87,8
0,0188
146,2
-35,8
58,0
0,0523
177,1
-23,0
113,5
0,0540
58,4
-29,7
11,3
0,0303
253,1
-52,1
69,3
0,0902
60,1
-3,5
54,5
0,0577
72,6
-16,9
43,5
0,0274
73,7
-53,5
-19,2
0,0456
69,0
-56,7
-26,8
0,0690
91,5
45,9
179,4
0,1137
94,8
25,5
144,5
0,1963
15,6
36,6
57,9
0,1409
135,4
30,1
206,3
0,0785
13,4
-25,2
-15,1
0,1198
141,9
-0,2
141,5
0,0742
116,2
23,9
167,9
0,0865
61,1
-16,7
34,1
0,0486
24,8
25,6
56,8
0,0519
59,8
-23,2
22,7
0,0968
174,2
-38,9
67,5
0,1397
641,5
-20,2
491,9
0,1007
393,5
-52,3
135,3
0,1091
177,3
22,2
238,8
0,0419
102,6
-46,4
8,5
0,1148
97,0
47,9
191,4
0,2184
85,5
20,4
123,3
0,1550
3,1
19,8
23,5
0,2681
9,7
29,3
41,9
0,2264
-25,2
99,8
49,4
0,2838
26,5
8,5
37,3
0,4525
65,5
-19,8
32,7
0,2547
37,8
-44,6
-23,7
0,3042
64,0
23,6
102,7
0,2752
86,6
9,2
103,7
0,1295
40,1
-6,2
31,5
0,0952
27,5
-46,6
-32,0
0,1321
77,7
-28,2
27,6
0,3696
47,6
34,7
98,9
0,2451
118,8
-18,9
77,5
0,2025
158,2
-25,5
92,3
0,2107
37,2
-0,5
36,6
0,1442
121,0
-50,5
9,5
0,2841
61,8
51,8
145,5
0,1316
185,8
19,3
240,9
0,0762
292,9
-60,9
53,6
0,1758
55,2
-27,4
12,6
0,1657
-33,3
129,2
52,9
0,5096
151,1
242,2
759,4
0,0301
44,5
-80,8
-72,3
0,0553
178,1
-25,0
108,7
0,1175
163,8
-39,7
59,2
0,1344
54,8
41,2
118,5
0,0203
226,2
2,0
232,8
0,0609
120,5
-10,0
98,4
0,1326
76,8
-44,1
-1,2
0,1076
79,1
-37,5
12,0
0,0910
38,6
-36,0
-11,2
0,0906
-29,0
-14,8
-39,5
0,1025
62,5
392,8
700,8
0,0176
234,9
-16,6
179,4
0,1076
196,8
16,6
246,0
0,0000
0,0124
-56,6
63,2
-29,1
0,1278
94,6
-13,4
68,6
Hesaplama sonuçlarına göre, 1979, 1985 ve 1994 yıllarında ihracatın dolaylı ve dolaysız
ithalat bağımlılığı en yüksek 10 sektör aşağıda gösterilmiştir.
94
Tablo 41:İthalat Gereği Yüksek Sektörler (1979)
Sektör
İthalat gereği katsayısı
Petrol arıtımı
Diğer petrol ve kömür ürünleri
Diğer kimyasal maddeler imali
Kimyasal gübreler imali
Demir çelik ana sanayi
Motorlu kara taşım araçları
Elektriksiz makinalar
İlaç sanayi
Kauçuk ve kauçuk ürünleri
Plastik ürünleri
0,341
0,334
0,2067
0,189
0,1858
0,1561
0,1543
0,1515
0,1501
0,1351
Tablo 42:İthalat Gereği Yüksek Sektörler (1985)
İthalat gereği katsayısı
Petrol arıtımı
Diğer petrol ve kömür ürünleri
Diğer metal ana sanayi
Tarımsal makine ve teçhizat
Demir-çelik ana sanayi
Metal eşya sanayi
Diğer kimyasal maddeler sanayi
Plastik ürünleri
Kauçuk ve kauçuk ürünleri
Motorlu kara ulaşım araçları
0,5642
0,4601
0,3021
0,2911
0,2743
0,2719
0,2461
0,2551
0,2461
0,2422
1979'da ilk on içerisinde yer alan kimyasal gübreler, elektriksiz makinalar ve ilaç
sanayiileri 1985'in ilk onu içerisinde yer almamıştır. Bunların yerine tarımsal makine,
metal eşya ve motorlu kara ulaşım araçları yer almıştır.
Tablo 43:İthalat Gereği Yüksek Sektörler (1990)
Diğer imalat sanayi
Petrol arıtımı
Demir çelik ana sanayi
Kauçuk ve kauçuk ürünleri
Elektrikli makinalar
Diğer kimyasal maddeler imali
Plastik ürünleri
Kimyasal gübreler imali
Diğer petrol ve kömür ürünleri
Diğer metal ana sanayi
İthalat gereği katsayısı
0,5096
0,4525
0,3696
0,3042
0,2841
0,2838
0,2752
0,2681
0,2547
0,2451
1990 yılında ise 1985'e göre tarımsal makine, metal eşya ve motorlu kara ulaşım araçları
ilk on içerisinde yer almaz iken, diğer imalat, elektrikli makinalar ve kimyasal gübreler
95
sanayiiler yer almıştır. Bu tür değişiklikte sektörel arz-talep dengesi ve göreli fiyat
yapısındaki değişmenin etkili olduğu söylenebilir (DPT, 1995:47-48).
1990 Yılında Yüksek İhracat Payına Sahip ilk üç Sektör
1. Dokuma Sanayi
İthalat gereği katsayıları: 1979: 0,0578, 1985: 0,1585, 1990: 0,0968
1979 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; Diğer kimyasal
maddeler imali (0,0241), Ham petrol çıkarımı (0,0086), Dokuma sanayi (0,0066) ve
Petrol arıtımıdır (0,0049).
1985 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; diğer kimyasal
maddeler imali (0,0516), Ham petrol çıkarımı (0,0358), Dokuma sanayi (0,0362), ve
hayvancılıktır (0,0117).
1990 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; dokuma sanayi
80,0353), çırçırlama (0,0185), diğer kimyasal maddeler imali (0,0184) ve ham petrol
çıkarımı (0,0104)'ndan oluşmaktadır.
2. Elbise, Giyim Eşyası ve Dokumadan Hazır Eşya
İthalat gereği katsayıları: 1979: 0,0236, 1985: 0,1750, 0990:0,1397.
1979 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; Diğer kimyasal
maddeler imali (0,084), ham petrol çıkarımı (0,052), petrol arıtımı (0,003) ve dokuma
sanayiidir (0,0014).
1985 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; dokuma sanayii
(0,0751), ham petrol çıkarımı (0,0267), diğer kimyasal maddeler imali (0,0214),
mezbaha ürünleri (0,0220) ve deri kürk ürünleridir (0,0077).
96
1990 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; dokuma sanayi
(0,0662), çırçırlama (0,0185), diğer kimyasal maddeler imali (0,0184) ve ham petrol
çıkarımıdır.
İthalat bağımlılığının 1979'a göre önemli miktarda yükseldiği ve bitkisel hammadde
ithalatının yanında ithal deri ve kürk kullanımının da arttığı gözlenmektedir. 1985 ve
1990 yılları arasındaki farklılaşmayı da dokuma sanayi ile ilgili ticaret politikasıyla
açıklamak mümkündür
3. Demir-Çelik Ana Sanayii
İthalat gereği katsayıları: 1979: 0,1858, 1985: 0,2743, 1990: 0,3696
1979 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; demir-çelik (0,0920),
ham petrol çıkarımı (0,0281), kömür madenciliği (0,0236) ve petrol arıtımıdır (0,0182).
1985 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; demir-çelik (0,1491),
ham petrol çıkarımı (0,0545), demir cevheri çıkarımı (0,0276), ve kömür madenciliğidir
(0,0123).
1990 yılında ithalat gereğinin en yüksek olduğu sektörler sırasıyla; tarım (0,0382), ham
petrol çıkarımı (0,0238), diğer kimyasal maddeler imali 80,0211) ve diğer besin
maddeleridir (0,0086).
Demir-çelik sanayiinin ithalat gereği 1979-1990 döneminde iki katına ulaşmıştır. Bu
gelişmede, yarı mamül ithalatına dayalı bir ihracat politikası ile elektrik ark ocaklı
tesislerin üretimdeki göreli paylarının yüksekliği vehaddehane ağırlıklı bir yapı etkili
olmuştur.
97
IV.DIŞ TİCARETTE EĞİLİMLER:ULUSLARARASI BİR
KARŞILAŞTIRMA
II. bölümde incelediğimiz Türkiye'nin dış ticaretine ilişkin doğrudan analiz yanında, bu
bölümde, Türkiye'nin dış ticareti, diğer ülkelerle karşılaştırılarak, göreli olarak
incelenecek ve uluslararası dış ticaretteki gelişmeler ekseninde bir değerlendirme
yapılacaktır.
1980 sonrası dünya ekonomisinde yaşanan yeniden yapılanma süreci, tüm ülkelerin
iktisadi yapılarını etkilemiş, bu politikalardan tüm ülkeler farklı derecelerde olmakla
birlikte etkilenmiştir. Eğer tüm ülkeler için bu etkilenme/etkileşim söz konusu ise,
Türkiye
ekonomisinin
bu
süreçteki
yerini
tanımlayıp,
araştırmak
iktisadi
yönelimleri/eğilimleri anlamak açısından da oldukça önemli bir işlevselliğe sahip
olacaktır. Bunun için ülkelerin dış ticaretine ilişkin olarak şu parametrelerden
yararlanıyoruz: 1) X/M ya da ihracatın ithalatı karşılama oranı, 2) X/M büyüklüğünü
belirleyen X/ GSMH ve M/ GSMH oranları, 3) ihracat ve ithalat miktarındaki gelişmeler
ve artış hızları, 4) ülkelerin toplam dünya ticareti içindeki payları, 5) ihracatın sektörel
dağılımı ve 6) dış ticaret dengesi.
IV.1.İhracat (X)
AB ülkelerinin dünya ihracatı içerisinde 1970 yılında % 42,3 olan payı, 1998 yılında %
38,1’e düşerken, ABD’nin 1970 yılında % 14,6 olan payı ise 1998 yılında % 12,09’a
düşmüştür. Ek Tablo1ve 2'de gösterilen ihracat ile ilgili gelişmeler incelendiğinde,
“Gelişmekte Olan Ülkeler” olarak gösterilen grubun dünya ihracatında 1970 yılında %
23,5 olan payları, 1998 yılında % 32,96’a yükselerek en önemli gelişmeyi göstermiştir.
Dünya ihracatı içerisinde diğer önemli iki ülkenin Almanya ve Japonya’nın ihracatı ise
şöyle gelişmiştir: 1970 yılında Japonya’nın dünya ihracatı içerisinde payı % 6,5 iken,
1998 yılında %6,7’e yükselmiş, Almanya’nın 1970 yılında % 11,8 olan payı, 1998
yılında % 9,7’e gerilemiştir.
Sanayileşmiş ülkelerin 1970 yılında dünya ihracatında % 76,4 olan payları, 1998 yılında
% 47,7’e gerilemiştir. İhracat performansında en önemli gelişme gelişmekte olan
98
ülkelerin göstermiş olduğu performansta izlenmektedir. Ancak bu performans homojen
olarak tüm ülkeleri içermemiş, Latin Amerika’da en önemli performansı Meksika ve
Arjantin gösterirken, diğer önemli gelişmeyi "Asya Kaplanları" olarak da tanımlanan
Uzak Doğu Asya ülkeleri göstermiştir. G. Kore, Tayland, Malezya ve Endonezya’nın
ihracatta gösterdikleri gelişme gerçektende oldukça parlak olmuştur. G.Kore’nin 1970
yılında 0,9 milyar dolar olan ihracat değeri 1997 yılında 138,6 milyar dolara yükselerek
önemli bir gelişme göstermiştir. G.Kore’nin ihracat performansı 1990’lı yıllarda da
sürmüş, 1990 yılında 63,1 milyar dolar olan ihracat miktarı 1997 yılında 138,6 milyar
dolara yükselmiştir. Bu dönemde G. Kore’ye ek olarak, Tayland, Endonezya ve
Malezya’nın göstermiş olduğu performans oldukça ilgi çekicidir.
Türkiye’nin aynı dönmedeki performansı değerlendirildiğinde şöyle bir tabloyla
karşılaşıyoruz: 1970 yılında 0,6 milyar dolar olan ihracat değeri, 1998 yılına
gelindiğinde bavul ticaretinin de eklenmesiyle 31,2 milyar dolara kadar yükselmiştir. Bu
performans gelişmekte olan ülkeler bağlamında ele alındığında-son yıllarda ihracat artış
hızında gözlemlenen düşmeye karşın- oldukça yüksek bir gelişmeyi ifade etmektedir.
V.2.İhracat (X) / GSMH
İhracatın milli gelir ile ilişkilendirilmesi sonucu ulaşılan İhracat/ GSMH oranları
açısından (Ek Tablo 3 ) yapılacak bir değerlendirmede ise, AB’ne üye ülkeler içerisinde
Belçika, İrlanda ve Hollanda’nın ihracat/GSMH değerleri oldukça yüksek düzeylerde
gerçekleşmiştir. ABD ve Almanya gibi ihracat değeri yüksek ülkelerde ise,
ihracat/GSMH değeri daha düşük düzeylerde gerçekleşmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde
ise, S. Arabistan ilk sırada yer almış (bu ülke ihracatında petrolün ilk sırada yer alması
esas olarak bu gelişmeyi sağlamıştır ve bu nedenle bir performans gelişmesi olarak
değerlendirilmemelidir) G.Kore, Tayland, Endonezya ve Malezya gibi "ihracata dayalı
büyüme modeli" uygulayan ülkelerde oldukça yüksek seyretmiştir. Türkiye bu oran
açısından, Tabloda yer alan ülkelerden Çin’in performansına yakın bir gelişme
göstermiştir.
99
V.3.İthalat (M) / GSMH
M/GSMH göstergesi aynı zamanda ülkenin ithalat bağımlılığını göstermesi açısından da
oldukça önemli bir göstergedir. Bu göstergeye göre, Türkiye, Ek Tablo 6' da yer alan
Malezya, Tayland, G. Kore gibi ülkelerin gerisinde yer almakta, ancak diğer ülkelerin
üzerinde bir performans sergilemektedir. Başka bir ifadeyle, Asya Kaplanları olarak
tanımlanan ülkelerin dışa bağımlılığı oldukça yüksek düzeylerde bulunmakta, Türkiye
bu ülke grubunun arkasında yer almaktadır. Diğer yandan, ithalat ve artış hızları da göz
önüne alındığında (Ek Tablo 4 ve 5) Tabloda verilen zaman dilimi içerisinde, Türkiye bu
parametre açısından, 1990 ve 1993 yıllarında, Çin'den sonra ikinci sırada, 1995 yılında
birinci sırada, 1996 yılında Meksika'dan sonra ikinci sırada yer almıştır. Bu durum
Türkiye'nin ithalat artış hızının gelişmekte olan ülkeler içerisinde oldukça yüksek
düzeylerde geliştiğini göstermektedir. Türkiye ekonomisinin ithalat artış hızında görülen
bu gelişme AB ülkeleri ve diğer sanayileşmiş ülkeler göz önüne alındığında da belirgin
olarak farklılaşmaktadır. Örneğin, AB'ne dahil ülkelerin ortalama artış hızı maksimum
noktasına 1995 yılında ulaşmakta, bu düzeyde dahi Türkiye'nin oldukça gerisinde
kaldığı görülmektedir.
V.4.İhracattın İthalatı Karşılama Oranı (X/M)
X/M, dış ticaret dengesi ilgili olarak fazla sofistike olmayan bir gösterge olmasına
karşın, bu parametre, ekonomik ilişkinin yönünü, dış açık, borçlanma ve nihayet
ekonomik bağımlılığın bir göstergesi olması açısından bu
çalışmada temel
parametrelerden biri olarak değerlendirilmektedir. X/M parametresi açısından ülkelerin
performansları incelendiğinde, Türkiye'nin bu temel parametreye göre EK Tablo 7' de
verilen ülkelerden belirgin bir biçimde geride kaldığını göstermektedir. Bu parametre
bakımından, Türkiye 1970 yılında, % 62,1 ile sadece Pakistan ve Tayland'ın üzerinde bir
performans göstermiş, Tabloda yer alan diğer tüm ülkelerin gerisinde kalmıştır. Bu
gelişme sonraki yıllarda giderek daha da kötüleşmiş, 1990'lı yıllarda sadece Pakistan'ın
üzerinde bir performans göstermiştir. Bir başka ifadeyle, Türkiye ekonomisi dünya
ekonomisi ile entegresyon sürecinde, giderek bağımlı bir konuma gelmiş, dış açığı
artmış, borçlanma önemli düzeylere ulaşmış, ekonomik bağımlılık düzeyi artmıştır. Bu
süreç Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisi ile eklemlenme sürecinde, dış ticaretinde
bir deformasyon olarak görülmelidir.
100
V.5.İhracatın Sektörel Dağılımı
İhracatın sektörel dağılımına göre (EK Tablo 8 ) ülkelerin ihracat yapısı incelendiğinde
şu noktalar öne çıkmaktadır: Gelişmekte olan ülkelerin 1980 yılı itibariyle, ihracatında
gıda, hayvancılık, içki, tütün ve bitkisel yağlar (G), ilk sırada yer alırken, bunu tarımsal
gıda (TG) izlemiştir. İmalatın, bu ülke grubu içerisindeki en yüksek payı % 90 ile G.
Kore'ye ait olup, Türkiye % 27 ile orta sıralarda yer almıştır. Türkiye’nin ihracatında,
1980 yılında başat olduğu sektör, (G) sektörü olmuştur. 1997 yılına gelindiğinde,
gelişmekte olan ülkelerde imalatın payı önemli miktarda artmış, buna karşın G ve
TG’nin payında önemli düşüşler yaşanmıştır. Türkiye, 1997 yılı itibariyle, toplam
ihracat içerisinde imalatın payını % 76’a yükselterek önemli bir gelişme göstermiştir.
G’nin 1980 yılında % 51 olan payı, 1997 yılında % 20’e düşmüştür. Ancak, yukarıdaki
satırlarda da belirtildiği üzere, Türkiye’nin ihracatında sanayi ürünlerinin gittikçe ağırlık
kazanmasına karşın, ihracattın kompozisyonu incelendiğinde, ihracattın temel olarak
emek yoğun ve kaynak yoğun sektörlere dayandığı görülmektedir. Sanayileşmiş
ülkelerin sektörel ihracat yapıları incelendiğinde ise, ihracattın belli bir istikrar
kazandığı, 1980’den 1997’e ihracat yapısında çok temel değişmelerin yaşanmadığı
görülmektedir.
V.6.Ülkelerin Dünya Ticareti İçindeki Payları
Ülkelerin dünya ticareti içerisindeki payları incelendiğinde (EK Tablo 9 ), Gelişmekte
olan ülkelerin 1970 yılında % 23,78 olan payının zamanla artarak, 1998 yılında %
39,03’e yükseldiği görülmektedir. Bu dönemde, gelişmekte olan ülkeler kategorisinde,
dünya ticareti içerisindeki paylarını en fazla artıran ülkeler olarak; G.Kore (1970’de %
0,45 olan payı, 1997 yılında % 2,66’a), Çin (1970’de % 0,00 olan payı, 1997 yılında
%3,02’e) ve Meksika (1970 yılında % 0,60 olan payı 1998 yılında % 2,30’a
yükselmiştir) olmuştur. Türkiye bu grup içerisinde düşük bir performans göstermiş, 1970
yılında dünya ticareti içerisinde % 0,26 olan payı, 1998 yılında ancak % 0,73’e
yükselmiştir.
Bu dönemde, toplam dünya ticareti içindeki payları açısından, üç bloğun; ABD’nin,
Japonya’nın ve Avrupa Birliği'nin dünya ticareti içindeki payları, farklı hız ve
düzeylerde gelişmiştir: ABD’nin 1970 yılında % 13,80 olan dünya ticaret payı, 1990
yılında 12,97’e gerilerken, 1998 yılında % 15,5’e yükselmiş, Japonya’nın payı dalgalı
101
bir gelişme izlemiştir. Japonya'nın 1970 yılında % 5,69 olan dünya ticaret payı, 1994
yılında en yüksek düzeyine ulaştıktan sonra (%7,50), 1998 yılında % 5,93’e gerilemiştir.
AB ülkelerinin payı ise, 1970 yılında % 37,89 olarak gerçekleşirken, 1990 yılında %
39,44 olarak gerçekleşmiş ve 1998 yılında % 40,84 olarak tespit edilmiştir. Başka bir
ifadeyle, bu üç bloktan, Japonya dünya ticareti içerisindeki payını zamanla artıramazken,
ABD ve AB ülkelerinin ticaret paylarında nispi artışlar yaşanmıştır. Daha önemli bir
olgu ise, AB ülkelerinin Japonya ve ABD'ye karşı bir blok olarak önemli bir güç
olduğunu göstermektedir.
IV.6.1. Reel Ticaretteki Gelişmeler ve "Mukayeseli Üstünlükler Kuramı"
Ülkeler arasında yapılan ticaret incelendiğinde, bu ticaretin büyük kısmının gelişmiş
ülkeler arasında gerçekleştirildiği, azgelişmiş ülkelerin bu döngünün dışında kaldığı
görülmektedir. Kuşkusuz bu süreç uluslararası karşılaştırmalı üstünlükler kuramının
temel mantığına zıt bir süreci ifade etmektedir.
Geleneksel dış ticaretin temel nedeni olarak, ülkeler arasındaki teknolojik farklılıklarının
(Ricardian Modeli) veya ülkeler arasındaki faktör donanımı farklılıklarının (HecksherOhlin Modeli) neden olduğunu ileri süren, "mukayeseli üstünlükler" kuramıdır. Bir
başka söyleyişle, geleneksel dış ticaret teorisine göre “faktör donanımları” veya
“teknolojik açıdan”benzer ülkeler arasında ticaret hacminin büyük olmaması
gerekmektedir. Geleneksel dış ticaret teorisinin geçerli olduğu bir durumda (ülkeler
arasında teknolojik veya faktör donanımının farklı olması durumunda) ticaretin
kompozisyonu ülkelerin göreli olarak daha fazla avantaja sahip oldukları malları ihraç
etmelerini gerektirir. Ancak, reel dış ticaretteki gelişmeler, teorinin öngördüğü gibi
gelişmemekte, aynı endüstriye ait homojen veya benzer malların hem ihracatının hem de
ithalatının yapıldığı görülmektedir. Bir başka ifadeyle, “endüstri içi ticaret”
yaşanmaktadır13. Bu durum, geleneksel dış ticaretin temel mantığıyla çelişmektedir ( Bir
ülkenin hem aynı maldan “üstünlüğe” hem de “dezavantaja” sahip olması geleneksel dış
ticaretin öngörmediği bir durumdur)
Geleneksel dış ticaret kuramının üretim faktörü donanımındaki farklılığa dayanan
anlayışının geçerli olmadığı anlaşılmıştır. Uluslar arası alanda uzmanlaşmayı ve ticareti
102
sağlayan karşılaştırmalı üstünlükler değil, artan getiridir .Artan getiri ise geleneksel dış
ticaretin “tam rekabet” varsayımı ile taban tabana zıttır.
Diğer bir reel gelişme de, dünya ekonomisinde gittikçe artan entegrasyonlardır.
Dünyadaki iktisadi entegrasyonlar, kendi aralarında gümrük birliğine girmiş üç temel
blokun (AB, K. Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (NAFTA) ve Japonya -Pasifik bölgesi)
ortaya çıkması, dış ticaret teorisindeki “bağımsız birimler”dışında, bloklar içi ve ticaretin
bu bloklar arasında gittikçe yoğunlaşması, ayrı bir teorik açıklamayı gerektirmektedir.
Geleneksel dış ticaret teorisi bu yeni durumu açıklamada yetersiz kalmaktadır (Türkcan,
1996a: 139).
Aşağıda Tablo 44' de dünya ticaret hacminin gelişimi, Tablo 45'de ise dağılımı
gösterilmiştir.
Tablo 44: Toplam Dünya Ticaret Hacmi
1980
%
1994
%
Düşük-orta gelir
1.157
29
2.119
24
Yüksek gelir
2.854
71
6.599
76
Dünya
4.011
100
8.718
100
Kaynak: World Bank (1982,1996)' dan aktaran Türkcan (1996).
Tablo 45:Dünya Ticaretinin Dağılımı
Birim : Milyar $
İhracat
İthalat
1980
%
1994
1980
%
1994
%
Düşük ve orta gelir
628
31
1.035 24
529
26
1.084
25
Yüksek gelir
1.376
69
3.291 76
1.479
74
3.307
75
Dünya
2.004
100
4.326 100
2.008
100
4.391
100
%
Kaynak: World Bank (1982,1996)' dan aktaran Türkcan (1996).
Dünya gelir ve ticaretini gerçekleştirenler ise dünya çapında örgütlenmiş birkaç bin çokuluslu veya en yeni deyimle, uluslar-ötesi firmalar topluluğudur. Ticaret bunlar arasında
ve bunların kendi kolları arasında (intra-firm / intra-industry) gerçekleştirilmektedir
(Türkcan, 1996a: 140).
103
V.7.Dış Ticaret Dengesi
Çalışmada uluslararası dış ticaret ile ilgili kullandığımız diğer bir parametre de, dış
ticaret dengesine ilişkin gelişmedir. Dünya ekonomisi 1970 yılında 15,3 milyar dolar
açık verirken (Ek Tablo 10), açık 1990 yılında 88,9 milyar dolara yükselmiş, ancak
1990-97 döneminde fazla vermeye başlamıştır. Ancak 1998 yılında, dış ticaret tekrar
açık vermeye başlamıştır. Dünya dış ticaretinin 1998 yılında açık vermesinin en temel
nedeni
ABD’nin
252,9
milyar
dolara
varan
yüksek
düzeydeki
açığından
kaynaklanmıştır. Dünya ticareti ve dış ticareti esas olarak ABD, AB ve Japonya
tarafından belirlenmektedir. AB içinde, Almanya’nın diğer önemli bir güç olduğunu
belirtmek gerekir.
Dış ticarette fazla veren ülkeler grubunun başında AB ülkeleri yer almakta olup, AB
içinde, ilk sırada dış ticaretinde oldukça yüksek düzeyde fazlalık veren Almanya
gelmektedir. Almanya’nın 1970 yılında 5,7 milyar dolar olan dış ticaret fazlası, zamanla
artarak 1998 yılında 79 milyar dolara yükselmiştir. 1998 yılında tüm AB ülkelerinin
verdiği dış ticaret fazlasının 154,2 milyar dolar olduğu göz önüne alınırsa, bunun %
51,2'si Almanya tarafından karşılanmıştır.
Dünya ticaretinde diğer önemli bir ülke olan Japonya ise sürekli dış ticaret fazlası
vermiştir. Japonya’nın 1970 yılında 4,0 milyar dolar olan dış ticaret fazlası, 1990 yılında
63,6 milyar dolara, 1998 yılında ise 122,4 milyar dolara kadar yükselmiştir.
ABD ise Japonya ve Almanya’nın aksine, sürekli dış ticaret açığı vermiştir. ABD’nin
1970 yılında 2,6 milyar dolar olan dış ticaret fazlası, 1990 yılında açığa dönüşerek 109,0
milyar dolar açık gerçekleşmiştir. Bu açık sonraki yıllarda kronikleşmiş, 1998 yılında en
yüksek noktasına ulaşarak, 245,0 milyar dolar gibi yüksek bir düzeye ulaşmıştır.
ABD’de dış ticaretinin açık vermesini en temel nedenlerinden biri, dolardaki aşırı
değerlenme olmuştur. Özellikle 1980 yılında uygulamaya konan “Arz Yanlı EkonomiSupply Sided Economics” talepten ziyade
arz unsuruna ağırlık vererek, üretimin
artırılmasına ve özel kesimin teşvikine dayanmıştır. Reagan döneminde uygulamaya
sokulan bu politikaların esasını vergilerin indirilmesi ve kamu harcamalarının kısılması
oluşturmuştur. Ancak bu politikalarının dolaylı bir sonucu olarak ortaya çıkan yüksek
104
düzeydeki bütçe açıkları, iç ve dış borçlanmayla, başka bir ifadeyle, yüksek faiz
politikası ile finanse edilme yoluna gidilmiştir. Yüksek faizlere dayalı politika ise kısa
süreli fonların (özellikle Avrupa ve Uzak Doğudaki fonların) ABD’ye akmasına yol
açmıştır. Doların yapay bir biçimde yükselmesi ABD’nin rekabet gücünü düşürürken
açıkların daha da yükselmesine neden olmuştur.
politikasından etkilenen
Sonraki yıllarda , yüksek faiz
Almanya ve Japonya bu politikalara yönelik eleştirilerini
yoğunlaştırırken, ABD ise özellikle Japonya’nın kısıtlayıcı politikaları sonucu oluşan
fazlanın, ABD’nin dış ticaret açıklarına neden olduğunu belirtip, bu ülkelerin daha
liberal bir politika izlemesini telkin ederek karşı argümanlar ileri sürmüştür. Tüm bu
süreç sonunda, “Plaza Anlaşması” olarak anılan anlaşma gerçekleşmiştir. "Plaza
Antlaşması"ndan sonra doların değerinde yaşanan düşüşe karşın, sonraki yıllarda uluslar
arası borsalarda meydana gelen gelişmeler doların değerinde dalgalı bir sürece neden
olmuş, ABD dış ticaret açığında gözlemlenen dalgalanmalar dış ticaret açığını
önleyememiştir.
Türkiye’nin dış ticaret dengesi incelendiğinde, “gelişmekte olan ülkeler" kategorisinde,
Meksika ile birlikte en fazla dış açık veren ülke olmuştur. Türkiye’nin dış ticaret açığı
1970 yılında 0,4 milyar dolar ile diğer gelişmekte olan ülkelerin oldukça gerisinde
olmasına karşın, 1990’lı yıllarda açık gittikçe büyümüş, sermaye hareketlerinin
serbestleştirildiği
1989 yılından itibaren ise (32 Sayılı Karar’dan sonra)
artmaya başlamıştır.
105
daha da
V.YENİDEN YAPILANMA SÜRECİNDE İMALAT SANAYİİNDE
YAPISAL DEĞİŞME
Yeniden yapılanma politikalarının temel amaçlarından biri , ihracata dayalı büyüme
modelinin, piyasa yapıları üzerinde etkide bulunarak, piyasalarda rekabet koşullarını
sağlayacağı ve bunun sonucu olarak da kaynak etkinliğini artıracağını (World Bank,
1987) ileri süren argümandır.
Bu argümana göre eğer ülkelerin serbest dış ticaret
politikaları izlemesi sonucunda uluslararası rekabetin ekonomideki etkinsizlikleri
azaltacağı belirtilmektedir. Bu argümana Rodrik (1992) aşağıda belirtilen gerekçeler
dolaysıyla karşı çıkmaktadır (Türel,1996).
1. Firmalar tatmin edici değil de optimize edici tarzda davranışsal bir kalıp
sergiliyorlarsa, koruma, verimlilik düzeyini artırmak için girişimci davranışı
üzerinde olumsuz etkide bulunmayacaktır. Optimize eden firma için ticaret
kısıtlarının sağladığı daha geniş piyasa payları, maliyet düşürücü teknolojik
ilerlemeyi güdüleyecektir. İthalatta serbestleşme yurtiçindeki firmanın satışlarını
gerileterek, tekonolojiye yatırım yapma motivasyonunu olumsuz etkileyecektir.
2. Korumanın yarattığı oligopolcü piyasa yapıları teknolojik çabalara zarar verebilir.
Ancak bu bekleyiş Bertrand tarzında agresif rekabet varsayımına dayanmaktadır.
Oligopolü oluşturan firmalar rakiplerinin davranışsal eğilimlerine ilişkin bilgilere
sahiplerse ya da Cournot tarzı bir davranış eğilimi içerisinde iseler, verimliliği
artırmanın önündeki olumsuzluk giderilmiş olacaktır.
3. Serbestleşmenin girişimcileri dinamizme itmesi ya da aylaklıkları, ataleti önleyeceği
beklentisi ancak gelir etkilerinin ikame etkilerinden fazla olacağı varsayımına
dayanmaktadır. Bu varsayım geçerli olmayabilir.
Serbest dış ticaretin etkinliğe yol açıp açmayacağına ilişkin bu açıklamalardan sonra bu
bölümde, Türkiye imalat sanayiinde, sektörel düzeyde yeniden yapılanmanın bir analizi
yapılmaktadır. Bunun için 6 parametre gösterge olarak kullanılmaktadır. Bunlar;
yoğunlaşma düzeyi (CR4), mark-up oranları, dış ticaret payları, ücret/katma değer,
verimlilik düzeyi ve işgücü yoğunluk endeksidir. İzleyen ikinci alt bölümde ise, Türkiye
imalat sanayiinde uzmanlaşma ve yoğunlaşma düzeyleri incelenmektedir. Üçüncü alt
106
bölümde imalat sanayiinde yapısal değişme ara, yatırım ve tüketim malları bağlamında
irdelenmekte, yeniden yapılanma sürecinin imalat sanayiinde bir yapısal değişmeye
neden olup olmadığı araştırılmaktadır.
V.1. Parametreler ve Tanımları
V.1.1. Yoğunlaşma Düzeyi
CR4; ilk dört firmanın sektörün toplam satış hasılatı içerisindeki paylarına göre sektörel
düzeyde yoğunlaşma oranlarını göstermektedir. Yoğunlaşma düzeyi belirlenirken, ilk
dört firmanın piyasa payının %50 ve üzerinde bulunduğu sektörler “monopolcü-tekelci”,
%30 ile % 49 arasında piyasa paylarına sahip sektörler “oligopolcü”, % 30’un altında
piyasa payına sahip sektörler ise “rekabetci” sektör olarak tanımlanmaktadır.
V.1.2. Mark-Up Oranları
Mark-Up oranları (göreli kar marjları/kar oranları) hesaplanırken; gayri safi karlar/
(toplam ücret ödemeleri-girdi giderleri) oranından hareketle elde edilmiştir. Gayri safi
kara ulaşmak için ise katma değerden ücretle çalışanlara yapılan yıllık ödemeler
çıkarılmıştır.
V.1.3. W/VA Değerleri Ya da Ücret Payları
Çalışmada kullandığımız bir diğer parametre; ücret/katma değer (W/VA) oranıdır. Bu
oran zaman içerisinde ücretlerin katma değer içerisindeki payını vermektedir. Bu oranın
düşmesi üç koşula bağlıdır. (i). Mark-up oranının düşmediği, ancak reel ücretlerin
düştüğü bir durumda; (ii) reel ücretlerin artmadığı ancak mark-up oranının yükseldiği bir
durumda; ya da (iii) reel ücretlerin gerilediği ve mark-up oranının arttığı bir durumda
sözkonusudur (Boratav,1988).
V.1.4. Yurt İçi ve Yurt Dışı Yönelimli Sektörler
Çalışmada kullanılan yurt içi yönelimli ve yurt dışı yönelimli sektör ayrımları, ilgili
sektörün
toplam
dış
ticaretinin,
sektörel
üretime
oranı
((X+M)/Q)
olarak
tanımlanmaktadır. Oranın %50’yi aşması ilgili sektörün dışa açık, altında kalması
durumunda ise sözkonusu sektör yurt içi yönelimli sektör olarak tanımlanmıştır.
107
V.1.5. Verimlilik Düzeyi
Çalışmada kullandığımız diğer bir parametre de teknolojinin bir göstergesi olarak da
kullanılabilecek kısmi verimlilik (APL) düzeyidir14. Bunun için işgücü başına
katmadeğer formülünden yararlanılmıştır.
V.1.6. İşgücü Yoğunluk Endeksi
İşgücü yoğunluk indeksi ise aşağıdaki formül yardımıyla hesaplanmıştır.
CL= (Vİ / Lİ )/ (V/L)
Denklemde; Vİ= i alt sektöründeki katma değeri
Lİ=i alt sektöründe ücretle çalışanların yıllık ortalama sayısını
V=İmalat sanayi katma değerini
L=İmalat sanayiinde ücretle çalışanların yıllık ortalamasını göstermektedir.
CL
endeks değeri ile her bir sektörün emek yoğunluğu arasında ters bir ilişki
sözkonusudur. Düşük endeks değeri yüksek emek yoğunluğuna karşılık gelmektedir
(Şahinkaya, 1993:30).
Çalışmada kullanılan değişkenler (Mark-Up oranları, W/VA, APL, CL) DİE’nin yıllık
imalat sanayi istatistiklerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır. Seriler 1987
fiyatları ile, GSMH deflatörü kullanılarak indirgenmiştir. Yoğunlaşma Düzeyi DİE
verilerinden, Yurt içi ve Yurt dışı yönelimli sektör tasnif değerleri Köse & Yeldan
(1998)'dan alınmıştır. Hesaplama sonuçları Tablo 46, 47 ve 48'de gösterilmiştir. Sektör
kodlarına ilişkin açıklama Tablo 7'de verildiği için burada tekrarlamıyoruz.
108
Tablo 46:İmalat Sanayiinde Yapısal Değişme: Rekabetçi Sektörler
1980
CR4
Mark-Up W/VA
(X+M)/Q APL
CL
Sektör
REKABETÇİ SEKTÖRLER Sektör
Yurt İçi Yönelimli Sektörler
311
10,21
0,22
32,49
0,1
84,866
0,68
321
12,71
0,42
33,85
0,13
74,435
2,07
383
14,98
0,39
31,93
0,25
121,042 1,11
381
16,25
0,44
29,78
0,31
87,196
0,80
331
19,89
0,33
37,33
0,03
69,149
0,64
356
25,44
0,29
26,5
0,01
88,892
0,82
312
22,1
0,18
43,04
0,16
58,857
0,42
323
21,64
0,16
45,87
0,01
48,208
0,44
369
17
0,46
27,85
0,08
102,458 0,94
352
21,19
0,29
27,72
0,09
147,825 1,36
Ticarete Açık Sektörler
322
21,33
0,25
35,03
0,66
45,336
0,64
109
(X+M)/Q APL
CL
321
311
369
381
356
312
341
352
331
1994
CR4
Mark-Up W/VA
REKABETÇİ SEKTÖRLER
Yurt İçi Yönelimli Sektörler
7,72
0,47
17,09
15,14
0,35
18,73
20,55
0,90
14,45
16,11
0,55
19,44
19,26
0,47
12,77
19,69
0,19
31,19
21,68
0,48
21,38
22,36
0,75
12,94
26,84
0,23
37,37
0,49
0,29
0,21
0,47
0,16
0,17
0,35
0,26
0,21
148,516
187,815
231,858
159,761
191,874
114,221
218,232
508,723
79,448
2,1
0,63
0,98
0,67
0,81
0,44
0,92
2,15
0,34
383
322
Ticarete Açık Sektörler
26,71
0,64
16,72
6,33
0,36
14,61
0,72
0,78
276,176
105,395
1,16
0,79
Tablo 47:İmalat Sanayiinde Yapısal Değişme: Oligopolcü Sektörler
1980
CR4
Mark-Up
OLİGOPOLCU SEKTÖRLER
Yurt İçi Yönelimli Sektörler
384
35,84
0,23
342
36,47
0,26
341
47,37
0,21
372
47,19
0,32
314
46,43
0,32
332
37,56
0,34
390
42,28
0,49
Ticarete Açık Sektörler
382
33,44
0,3
385
32,16
0,47
351
49,2
0,49
1994
W/VA
(X+M)/Q CL
APL
50,1
44,72
51,39
36,68
49,75
31,35
30,64
0,26
0,02
0,12
0,13
0
0,05
0,26
0,83
0,68
0,83
1,02
0,54
0,36
0,66
89,918
73,714
90,795
111,074
69,831
39,137
71,362
41,42
27,89
21,28
0,53
4,85
0,74
0,79
0,44
2,28
86,075
47,887
248,464
110
(X+M)/Q APL
CL
371
313
372
384
332
324
CR4
Mark-Up W/VA
OLİGOPOLCU SEKTÖRLER
Yurt İçi Yönelimli Sektörler
31,72
0,41
19,62
32,84
1,00
10,77
46,39
0,33
23,74
46,35
0,46
23,85
41,58
0,63
16,56
36,4
0,40
24,20
0,49
0,04
0,44
0,44
0,26
0,43
352,116
497,666
205,977
205,466
115,104
90,84
1,48
0,79
0,87
0,87
0,49
0,38
323
390
382
Ticarete Açık Sektörler
30,48
0,30
23,66
32,86
0,66
18,37
43,46
0,61
17,61
0,75
1,29
1,21
100,88
103,215
219,702
0,43
0,44
0,93
Tablo 48:İmalat Sanayiinde Yapısal Değişme:Tekelci Sektörler
1980
CR4
Mark-Up W/VA
(X+M)/Q APL
TEKELCİ SEKTÖRLER
Yurt İçi Yönelimli Sektörler
354
54,7
0,58
7,18
0,01
534,68
313
55,8
1,23
17,83
0,01
225,03
371
54,76
0,24
45,7
0,17
115,784
353
100
0,37
4,39
0,2
1,582,921
361
79,56
0,80
35,56
0,02
86,629
324
63,18
0,22
47,2
0
55,021
355
71,49
0,42
25,97
0,06
157,688
362
72,11
0,73
30,61
0,16
96,708
CL
4,92
0,78
1,06
14,55
0,80
0,51
1,45
0,89
362
353
355
361
342
314
354
351
385
111
1994
CR4
Mark-Up W/VA
TEKELCİ SEKTÖRLER
Yurt İçi Yönelimli Sektörler
56,86
0,93
19,78
98,86
1,01
2,21
73,34
0,70
21,51
57,5
1,55
11,57
63,17
0,69
11,26
63,36
0,42
29,38
64,12
0,44
13,29
Ticarete Açık Sektörler
58,33
0,67
15,76
56,84
0,60
16,00
(X+M)/Q APL
CL
0,34
0,11
0,32
0,09
0,08
0,05
0,11
308,221
4,946,052
325,962
326,49
307,376
187,389
490,019
1,30
20,86
1,37
1,38
1,30
0,48
2,07
1,04
3,01
451,224
173,747
1,90
0,73
Tablo 46,47,48,49 ve Tablo 50'de gösterilen bulgulardan hareketle, Türkiye
ekonomisinde yeniden yapılanma sürecinde, imalat sanayiinde yapısal değişmenin temel
unsurları aşağıda özetlenmiştir.
(i)
Rekabetçi Sektörler: İmalat sanayiinde 1980 yılı itibariyle rekabetçi ve yurt içi
yönelimli sektörler
şunlardır: Gıda, içki ve tütün sanayi(311); dokuma
sanayi(321); Elektrikli makine sanayi (383); Metal eşya sanayi (381); Ağaç ve
mantar ürünleri sanayi (331); Başka yerde sınıflandırılmamış plastik ürünler
sanayi (356); Başka yerde sınıflandırılmamış gıda maddeleri sanayi (312); Deri,
deri benzeri maddeler ve kürk eşya sanayi (323); Taş ve toprağa dayalı diğer
sanayi (369); Diğer kimyasal ürünler sanayi (352). Rekabetçi sektörlerden sadece
ayakkabı dışında giyim sanayi (322), ticarete açık sektörler kategorisinde yer
almıştır.
(ii)
Oligopolcü Sektörler: 1980 yılında oligopolcü sektörler şunlardır: Ulaşım
araçları (384); Basım yayın ve bunlara bağlı sanayi (342); Kağıt ve kağıt ürünleri
sanayi (341); Demir çelik dışında metal ana sanayi (372); Tütün sanayi (314);
Ağaç mobilya ve döşeme sanayi (332); Diğer imalat sanayi (390); Ticarete açık
sektörler ise; Makine sanayi (382); Mesleki ve ilim aletleri (385); Ana kimya
sanayi (351) .
(iii)
Tekelci Sektörler:1980 yılı itibariyle tekelci sektörler ; Petrol ve kömür ürünleri
(354); İçki sanayi (313); Demir, çelik ana sanayi (371); Petrol arıtma (353);
Çanak,çömlek vs. sanayi (361); Ayakkabı sanayi (324); Plastik ürünleri sanayi
(355) ve cam ve cam ürünleri (362) sanayidir.
1980 Yılında birçok sektörün
aksak rekabet piyasasında çalıştığı görülmektedir.
Rekabetçi piyasa şartlarında çalışan sektör sayısı 1980 yılında 11 iken, aksak rekabet
şartlarında çalışan sektör sayısı 18 dir. Başka bir ifadeyle 1980’lerin başında rekabetçi
sektörlerin toplam sektör içindeki payı %38 iken, oligopol ve tekelci piyasa yapılarında
çalışan sektörlerin yüzdesi %62 olarak tespit edilmiştir.
112
Sektörlerin faaliyette bulunduğu piyasa şartlarının yeniden yapılanma sürecinde hangi
yönde geliştiği veya sektörler arası geçişleri gösteren gelişmeler aşağıda Tablo 49'da
gösterilmiştir.
Tablo 49:Sektörel Düzeyde Piyasa Geçişleri
1980
R
1994
O
311
321
383
381
331
356
312
323
369
352
T
R
311
321
383
381
331
356
312
0
369
352
384
342
341
372
314
332
390
382
385
351
O
T
Piyasa
Geçişleri
383 Rekabetçi piyasadan rekabetçi ticarate açık sektöre geçiş
323
323 Rekabetçi yurt içi yönelimli sektörden oligopolcü ticarate açık sektöre geçiş
384
342 342 Oligopolden tekele geçiş
341 Oligopolden rekabetçi piyasaya geçiş
341
372
314 314 Oligopolden tekele geçiş
332
390
382
390 Oligopolcü yurt içinden ticarete açık sektöre geçiş
385 385 Oligopolcü ticarete açık sektörden ticarete açık tekelci sektöre geçiş
351 351 Oligopolcü ticarete açık sektörden ticarete açık tekelci sektöre geçiş
354
313 Tekelci sektörden oligopole geçiş
371 Tekelci sektörden oligopole geçiş
353
361
324 Tekelci sektörden oligopole geçiş
355
362
354
313
313
371
371
353
361
324
324
355
362
R: Rekabetçi sektör
O: Oligopolcü sektör
T. Tekelci Sektör
Kaynak: Tablo 46, 47 ve Tablo 48 verilerinden hareketle tarafımızdan düzenlenmiştir.
113
1. Bunlardan birincisi, dışa açık sermaye birikim rejiminin piyasa yapısı üzerinde temel
değişikliklere yol açmadığı, piyasa yapılarının devam ettiği görülmektedir. 1980
yılında Rekabetçi sektörde yer alan, deri ve kürk işleme sanayi (323), 1994 yılında
oligopolcü piyasa şartlarında çalışmaya başlamış, elektrikli makine imalat sanayi
(383) ise yurt içi yönelimli sektörden, ticarete açık sektör kategorisine geçmiştir.
1980 yılında dışa açılma sürecinde tek bir sektör; kağıt ve kağıt ürünleri sanayi
(341), 1994 yılına gelindiğinde rekabetçi piyasa şartlarında çalışmaya başlamıştır.
Halbuki 1980 yılında oligopol piyasa şartlarında çalışan (342,314,385,351)
sektörleri, 1994 yılında tekelci piyasa şartlarında çalışmaya başlamışlardır. Diğer
yandan, 1980 yılında tekelci piyasa şartlarında çalışan (313,371,324) sektörleri, 1994
yılında oligopol piyasa şartlarında çalışmaya başlamışlardır. Başka bir ifadeyle,
aksak rekabet şartlarında çalışan sektörlerden sadece biri rekabet şartlarında çalışan
piyasaya geçiş sağlarken, iki aksak rekabet piyasası arasındaki geçişler oldukça hızlı
olmuştur.
2. Bir diğer ilginç bulguda, 1980 yılında yurt içi Pazar için üretim yapan 383,323,390
sektörlerinin 1994 yılında, ticarete açık sektörler kategorisinde yer almalarına karşın,
sadece 390 sektöründe yoğunlaşma düzeyi düşmüş, diğer iki sektörde yoğunlaşma
düzeyi artmıştır.
3. Sektörel düzeyde verimlilik gelişmeleri incelendiğinde; 1980 yılında ihracat oranları
açısından ilk üç sırada yer alan dokuma sanayi (321), gıda maddeleri sanayi (311) ve
giyim eşyası sanayiinde (322) verimlilik düzeyi her üç sektörde de, genel imalat
sanayi (3) verimlilik düzeyinin altında kalmıştır. 1994 yılına gelindiğinde bu eğilim
devam etmiş, bu üç temel ihracat sektöründe verimlilik düzeyi artmamıştır.
Verimlilik düzeyi Ticarete açık sektörler bağlamında incelendiğinde de benzer
sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu durum işgücü yoğunluk endeks sonuçlarında da
gözlemlenmektedir. 1980 yılında 0,64 değerine sahip giyim eşya sanayi (322),
işgücü yoğunluk endeksi, 1994 yılında 0,79 olarak gerçekleşmiştir. Başka bir
ifadeyle, sektörde emek yoğunluğu göreli olarak azalmış olmakla birlikte, emek
yoğun özelliğini korumuştur. Dışa açık sektör kategorisinde yer alan makine
sanayiinde (382), 1994 yılına gelindiğinde işgücü yoğunluğu göreli olarak azalmıştır.
114
Diğer yandan 1980 yılında yurt içi yönelimli sektör kategorisinde yer alan, ancak
1994 yılında ticarete açık sektör sınıflaması içerisine giren diğer imalat sanayiinde
(390), işgücü yoğunluk endeksi 1980 yılında 0,66 olarak gerçekleşmiş, 1994 yılında
0,44 düzeyine düşerek emek yoğunluğu artmıştır.
4. Dışa açılma süreci ile birlikte piyasa yapılarının verdiği tepkileri/değişiklikleri
yukarıdaki satırlarda açıklamıştık. Burada ise dışa açılmanın sektörel düzeyde
yarattığı kaynak dağılım ve bölüşüm etkileri incelenecektir. Bunun için fiyatlama
davranışlarının incelenmesi gerekmektedir. Çalışmada mark-up oranları ve
ücret/katma değer oranlarının gelişimi 1980 ve 1994 yılları için incelenmektedir.
Sektörel düzeyde bakıldığında, 1980 yılına göre mark-up oranı düşen sektörler
şunlardır: Ağaç ve mantar ürünleri (331); petrol ve kömür ürünleri (354); içki sanayi
(313). Diğer tüm sektörlerde, fiyatların, kar oranlarını belirli düzeylerde koruyan
mark-up fiyatlama yapısı ile belirlendiğini ortaya koymaktadır. Yeniden yapılanma
politikalarının başlangıç yılı olan 1980 yılında, imalat sanayiinde mark-up oranı
0,34 iken, 1994 yılında 0,54’e yükselmiştir. Dışa açılan sektörlerde ise mark-up
oranlarında azalma yerine önemli miktarlarda artışlar gerçekleşmiştir. Başka bir
ifadeyle, dışa açılma sürecinde sektörlerdeki tekelleşme eğilimlerinin devam ettiği,
dışa açılmanın rekabeti zorunlu olarak gerçekleştiremeyeceğini ortaya koymaktadır.
5. Mark-Up fiyatlamanın geçerli olduğu durumlarda W/VA değeri, işgücünün göreli
durumunu da temsil etmektedir. Bu oran yukarıda da belirtildiği gibi reel
ücretlerdeki ve/veya mark-up oranlarındaki değişmelere bağlıdır. Bu bağlamda
1980-88 döneminde ücretlerin katma değer içindeki payları hızla düşerken, mark-up
oranları artmıştır. Ancak 1989 yılından itibaren, “klasik birikim sürecinin sonuna
gelinmiş (Köse& Yeldan,1998)”, W/VA oranı artarken, mark-up oranları da
yükselmiştir. Bu durum, Köse ve Yeldan (1998)’e göre, sözkonusu dönemde
Türkiye ekonomisinde, Sraffagil bir görünüm izlenimi vermektedir. Ticarete açık
sektörlerde W/VA oranı, zamanla özellikle giyim eşya sanayiinde (322) dramatik
düzeylerde düşmüş, 1980 yılında 35,03 olan W/VA oranı, 1994 yılına gelindiğinde
16,72’ye gerilemiştir. 1980 yılında yurt içi yönelimli sektör niteliğindeki elektrikli
makine sanayi (383), 1994 yılında ticarete açık sektör niteliği kazanmış, 1980
yılında 31,93 olan W/VA oranı, 1994 yılında 16,72’a gerilemiştir. Ticarete açık
115
makine sanayiinde (382), W/VA oranı 1980 yılında 41,72 iken, 1994 yılında %
17,61’e, 1980 yılında yurtiçi yönelimli üretimde bulunan diğer imalat sanayiinde
(390) W/VA oranı 30,64 iken, sektörün ticarete açık duruma gelmesi ile birlikte
1994 yılında
18,37’e gerilemiştir. Tüm dışa açık sektörlerde W/VA oranı
düşmüştür. Genel olarak tüm sektörlerde W/VA oranı düşerken, ticarete açık
sektörlerde düşüş oranı daha yüksek düzeylerde gerçekleşmiştir. Bu gelişme, 1989
yılından itibaren W/VA değerindeki yükselmeye rağmen gerçekleşmiştir. Bu durum
sektörlerdeki
verimlilik
ve
işgücü
yoğunluk
endeksleri
ile
birlikte
değerlendirildiğinde, 1980 sonrası dışa açık büyüme modeli uygulamaları
neticesinde, piyasa işleyişlerinde önemli değişiklikler meydana gelmemiş, dışa
açılma süreci ileri sürüldüğü gibi emek faktörünün gelirini artırmamış, sektörler
rekabetçi piyasa şartlarında çalışmaya başlamamıştır.
"Emeğin bol, sermayenin kıt olduğu azgelişmiş ekonomilerde, sanayileşmeyi
amaçlayan korumacılık/ithal ikamesi ülkenin mevcut kıt kaynaklarını, ülkenin
mevcut faktör donanımına uymayan biçimde dağıtmıştır". Kısacası StolperSamuelson (1942) olarak tanımlanan bu yaklaşıma göre, korumacılığın tasfiyesi bu
ülkelerin emek-yoğun faaliyetlerde uzmanlaşmasına bu da bol olan faktörün,
emeğin, göreli fiyatının artmasına neden olacaktır. Bu esasında, serbest ticaretin tüm
dünyaya şamil olması durumunda "faktör fiyatları eşitlenme kuramı"nın dünya
çapında eşitlenme eğiliminin doğal bir sonucu olarak gerçekleşecektir. Başka bir
ifadeyle, emek faktör donanımı açısından oldukça zengin olan azgelişmiş ülkelerde
zamanla emek gelirlerinin payı artacaktır. Yukarıda kısaca ifade edildiği üzere,
Türkiye ekonomisinde bu argüman Türkiye'nin şu 20 yıllık iktisadi gelişme mecrası
göz önüne alındığında doğrulanmamıştır. 1980 sonrasında gündeme gelen yeniden
yapılanma sürecinde uygulamaya konan dışa açık büyüme modeli, faktörlerin ulusal
gelirden aldıkları farklılaştırmış, bol olan emek faktörünün ulusal gelirden aldığı
pay düşmüştür.
6. Sektörel düzeyde hesaplanan yoğunlaşma düzeyleri, aynı zamanda sektöre dönük
yatırım kararlarını da etkilemekte, sektöre giriş şartlarında önemli bir faktör olarak öne
çıkmaktadır. Tekelci ve oligopolcu bir piyasaya yatırım yapıp o piyasa içerisinde
tutunmak, rekabetçi piyasa şartlarına göre daha zor olmaktadır. Aksak rekabet
116
piyasasında faaliyette bulunmak için, başlangıçta daha yüksek işletme maliyetlerine
ihtiyaç duyulacağından bu durum girişleri engelleyecektir. Aşağıda Tablo 47'de
rekabetçi, oligopolcü ve monopolcü sektörler verilmekte, rekabetçi sektörler piyasa
girişlerinin kolay, oligopolcü piyasalar piyasa girişlerinin zor ve tekelci piyasalar
girişlerin en zor olduğu sektörler olarak tanımlanmış ve sonuçlar aşağıda Tablo 50' de
gösterilmiştir.
Tablo 50: Sektörel Yoğunlaşma Düzeyleri ve Sektörlere Giriş Kolaylığı (Küçükten Büyüğe
Doğru Sektörel Yoğunlaşma)
1980
RS
311
321
383
381
369
331
352
322
312
323
356
1980
OS
CR4
10,21
12,71
14,98
16,25
17
19,89
21,19
21,33
22,1
21,64
25,44
385
382
384
342
332
390
314
372
341
351
1980
TS
CR4
32,16
33,44
35,84
36,47
37,56
42,28
46,43
47,19
47,37
49,20
313
354
371
324
355
361
362
353
1994
RS
CR4
55,8
54,7
54,76
63,18
71,49
79,56
72,11
100
322
321
311
381
356
312
369
341
352
383
331
1994
OS
CR4
6,33
7,72
15,14
16,11
19,26
19,69
20,55
21,68
22,36
26,71
26,84
323
371
313
390
324
332
382
384
372
1994
TS
CR4
30,48
31,72
32,84
32,86
36,4
41,58
43,46
46,35
46,39
385
362
361
351
342
314
354
355
353
CR4
56,84
56,86
57,5
58,33
63,17
63,36
64,12
73,34
98,86
RS: Rekabetçi sektörler
OS: Oligopolcü Sektörler
TS: Tekelci Sektörler
Kaynak: DİE verilerinden hareketle tarafımızdan düzenlenmiştir.
1980’de sektörel düzeyde girişlerin en kolay olduğu sektörlerin başında gıda maddeleri
sanayi (311), dokuma sanayi (321), elektrikli makine sanayi (383), metal eşya sanayi
(381), diğer taş ve toprağa dayalı sanayi (369) vs. sanayiler gelirken, 1994 yılında giyim
eşyası sanayi ilk sıraya yerleşmiş (322), onu dokuma sanayi (321) izlemiştir. Her iki
dönemde de dokuma sanayiinin kolay girilen piyasa özellikleri devam etmiştir. 1994
yılında, 1980 yılına göre elektrikli makine sanayiinde yoğunlaşma düzeyi göreli olarak
yükselmesine karşın rekabetçi özelliğini korumuştur.
Piyasaya girişlerin zor olduğu başlıca sektörler ise; Tabloda "oligopolcü" olarak
gösterilen sektörleri oluşturmaktadır. Bunlar, 1994 yılı itibariyle; deri ve kürk işleme
sanayi (323), demir, çelik ana sanayi (372), içki sanayi (313), diğer imalat sanayi (390),
ayakkabı sanayi (324), ağaç mobilya ve döşeme sanayi (332), makine sanayi (382),
ulaşım araçları (384), diğer metal ana sanayi (372) gelmektedir.
117
Piyasaya girişlerin çok zor olduğu Tekelci sektörler ise 1994 yılı itibariyle şunlardır:
mesleki ve ilim aletleri (385), cam ve cam ürünleri (362), çanak, çömlek vb sanayi
(361), ana kimya sanayi (351), basım ve yayın (342), tütün sanayi (314), petrol ve kömür
ürünleri (354), plastik ürünleri (355), petrol arıtma (353) sanayi olarak sıralanmıştır.
V.2.Uzmanlaşma Düzeyi
Türkiye imalat sanayiinde piyasa yönelimleri/eğilimleri incelendikten sonra, bu alt
bölümde, imalat sanayiinde uzmanlaşma düzeyi ve bu uzmanlaşmanın zaman
içerisindeki gelişimi incelenecektir. Bunun için her sektörün ithalat ve ihracatının toplam
ithalat ve ihracat içinde tuttuğu paylar (xi/X ve mi/M) arasındaki korelasyonlar
hesaplanmıştır.
r= [Cov (xi /X , mİ/M)] / [Var (xi/X) . Var (mi/M)] olarak ifade edilen korelasyon
katsayısı, –1 ile +1 aralığında değerler almaktadır. Korelasyon katsayısının +1 olması
durumunda sektörlerin ihracat ve ithalat yapıları aynıdır ve bu nedenle hiç
uzmanlaşmanın olmadığı sonucu çıkarılmalıdır. Korelasyon –1 olduğunda ise, ihracatçı
sektörlerin hiç ithalat yapmadığı, ithalatçı sektörlerin ise hiç ihracat yapmadığı şeklinde
yorumlanabilir. Burada endüstriler arası ticaret söz konusudur. Korelasyon katsayısının
sıfır olması durumunda ise, sektörlerin ihracat ve ithalat yapıları arasında hiçbir ilişkinin
olmadığı anlamına gelecektir (Boratav &Türkcan, 1993:56).
Tablo 51' de Türkiye
ekonomisinde
düzeyindeki
1990-1999
dönemine
ilişkin
uzmanlaşma
gelişme
gösterilmiştir.
Tablo 51:xi/X ve mi/M Arasındaki Korelasyon
1990
-0,2176
1991
0,0746
1992
0,0603
1993
0,0710
1994
0,1679
1995
0,1617
1996
0,1595
1997
0,1607
1998
0,1525
1999
0,1627
Kaynak: DPT, verilerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
Tablo 51 incelendiğinde, korelasyon katsayılarının sıfır etrafında, düşük değerler aldığı
görülmektedir. Başka bir söyleyişle, ihracat ve ithalat yapan sektörler bir birinden
118
farklıdır. Ancak bunların ihracat ve ithalat payları arasında uzmanlaşmadan
bahsedilebilecek kadar bir negatif ilişki yoktur. Bu durum sektörlerin ara malı ve mamül
madde üretici olmasına göre dış ticaretin şekillenmesinden kaynaklanmaktadır.
V.3.İhracatta Yoğunluk Katsayısı
Yoğunluk katsayısı , ihracatın çeşitliliğini ölçmeye yarayan bir kavramdır. Herhangi bir
ekonomide, ülke döviz girdilerinin büyük bir bölümü birkaç temel ürüne dayanıyorsa,
dış piyasalarda meydana gelecek bir istikrarsızlık dış şoklar yoluyla, ilgili ülkenin döviz
gelirlerinde önemli dalgalanmalara sebep olacaktır. Bu süreç zamanla birçok makro
büyüklükleri etkileyecek ve ekonominin iç istikrarı da bozulacaktır. Ya da bir ülkenin
ihraç gelirleri birçok üründen meydana geliyorsa,
ilgili ülke, uluslararası mal
fiyatlarında meydana gelecek dalgalanmalardan fazla etkilenmeyecektir.
Yoğunlaşma katsayısı Hirschman tarafından geliştirilip, Bond ve Milne tarafından
kullanıldığı üzere (1987) ;
n
δ = 100 *
∑(X
İ
/ X )2
i =1
olarak formüle edilmektedir.
İhracata yoğunlaşma artıkça δ katsayı yükselmekte, tersi durumda düşmektedir. Tek bir
maldan uzmanlaşıp onu ihraç eden ülkenin yoğunlaşma katsayısı tanım gereği 100’e eşit
olmaktadır. Tüm malların eşit üretildiği koşullarda ise yoğunlaşma katsayısı n mal için;
δ=100 (1 / n )½ olacaktır. Tablo 52'de, 1990-1999 dönemi için, imalat sanayiinde
yoğunlaşma katsayılarının yıllar itibariyle gelişimi gösterilmiştir. Yoğunlaşma
düzeyinde zamanla azalma olmakla birlikte (ürün çeşitlenmesindeki nispi gelişmeye
karşın), Türkiye ihraç ürünleri az sayıda ürüne dayalı bir ihracat kompizosyonu
sergilemektedir. Bu durum, daha önceki bölümde incelenen imalat sanayiine ilişkin
ihracat oranı göstergesinde de açıkça görülmektedir: 1990 yılı itibariyle emek yoğun
sanayilerin ( dokuma sanayii, giyim eşyası) ve hammadde sanayilerin ( gıda maddeleri
sanayii, diğer gıda) toplam ihracat içerisindeki payı 1990 yılında % 63,3 iken, 1999
yılında %59,9 olarak gerçekleşmiştir. Başka bir ifade ile , dokuma, gıda ve giyim
sanayiinin toplam ihracat içerisindeki payı 0.50’lerin üzerinde olup ,Türkiye
119
ekonomisinin dünya ekonomisi içerisinde az sayıda üründe uzmanlaştığını, henüz ürün
çeşitliliğine ulaşamadığını, yarı- sanayileşmiş
bir
yapıya sahip olduğunu
göstermektedir.
Tablo 52:Yoğunlaşma Düzeyleri
Yıllar
Yoğunlaşma
1990
38,7462
1991
37,6455
1992
37,7798
1993
38,3244
1994
36,8438
1995
36,8003
1996
35,7393
1997
35,7749
1998
35,7234
1999
34,3169
Kaynak: DPT verilerinden hareketle tarafımızdan hesaplanmıştır.
V.4.Üretimin Yapısı
Bu alt bölümde, imalat sanayiindeki yapısal değişmenin yönü, daha önce yaptığımız
analize ek olarak, ara, yatırım ve tüketim malları sektörlerine ilişkin katma değer
parametresi bağlamında analiz edilecektir.
İmalat sanayiinde yapısal değişme, sanayi üretim içinde zamanla ara ve yatırım malları
payının artması şeklinde tanımlanmaktadır. Başka bir ifadeyle, üretimde kullanılan
girdilerle ve makine araçlarının yurt içi üretim payındaki gelişmeler yapısal değişmenin
bir ölçüsü olarak kabul edilmektedir.
1963-80 döneminde sanayide en hızlı gelişen sektörler; dayanıklı tüketim malları ve ara
malları
olmuştur. Ara mallar ve yatırım malları üreten alt sektörlerin gelişme hızı,
sanayileşme
sürecinin
modernleşme
ve
derinleşme
yönündeki
gelişmesini
yansıtmaktadır. 1963-80 arasında, yatırım malları üreten sektörlerinin toplam sanayi
içerisindeki payının üretim değeri % 8,4'ten % 7,5'e ve istihdam sayısı da % 12,2' den %
9,9'a düşmüştür. Bu yetersizliğe rağmen 1970'li yıllar sonunda ara ve yatırım mallarının
imalat sanayi içerisindeki payının, üretim değeri bakımından % 50'yi aşmış olması
önemli bir gelişmedir (Boratav, 1990:107-109).
120
1970-1997 döneminde büyük imalat sanayi içerisinde yer alan sektörler alt sektörlere
göre incelendiğinde kritik bazı bulgularla karşılaşıyoruz (Tablo 53 ). Ara malların
toplam imalat sanayi içerisinde 1970 yılında % 44.9 olan payı, 1997 yılında % 48.3’e
yükselmiştir. Ara mallar alt kalemlerinden kimya sektöründe gözlenen katma değer artışı
ara mallarında yaşanan 3,4 puanlık artışın temel belirleyeni olmuştur. Aynı dönemde
yatırım mallarının/mühendislik sanayilerin payı ise % 14'ten % 22.6’a yükselmiştir.
Yatırım malları katma değerinde görülen artış başlıca iki sektörün katma değer
artışından kaynaklanmıştır. Bunlar, taşıt araçları ve elektrikli makinalar sektörleridir.
Burada elektrikli makine ve taşıt sanayi alt kalemlerinin temel yatırım mallarından
ziyade, dayanaklı tüketim malları kategorisinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtmek
gerekir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde, yatırım mallarındaki artışın daha sınırlı
kaldığı görülecektir. Ele alınan dönemde, elektriksiz makine imalatının 1970 yılında %4
olan katma değer payı, 1997 yılına gelindiğinde yarım puan artarak % 4,5 olarak
gerçekleşmiştir. Ele aldığımız dönem tüketim malları açısından değerlendirildiğinde,
yaratılan katma değer açısından önemli bir düşüşün yaşandığı görülmektedir. Tüketim
mallarının 1970 yılında toplam yaratılan katma değer içerisindeki payı % 40.7 iken,
zamanla düşüş eğilimine girmiş ve 1997 yılında % 29.1 olarak gerçekleşmiştir. Bu
düşüşteki en temel faktör gıda, içki ve tütün imalatında yaratılan katma değer düzeyinde
yaşanan dramatik düşüş olmuştur. Örneğin bu sektörün 1970 yılında imalat sanayiine
katma değer katkısı % 26.1 iken, 1997 yılına gelindiğinde
% 12.0 olarak
gerçekleşmiştir.
Üretimin yapısı, 1970-80 ve 1980-1997 dönemlerine ayrılarak, iki alt dönem altında da
incelenebilir: 1970-80 döneminde, 1970’li yılların sonlarına doğru ithal ikameci gelişme
stratejisi tıkanırken, 1980 yılı dışa dönük büyüme stratejisinin uygulamaya konduğu yılı
temsil etmektedir. 1980-1997 dönemi kendi içinde farklı iktisat politika yönelimlerini
barındırmakla birlikte genel özelliği, dışa yönelik gelişme stratejisinin uygulandığı
dönemi kapsamasıdır. 1970 yılında, tüketim mallarının toplam katma değer içerisindeki
payı % 40.7 iken, 1980 yılına gelindiğinde % 33.6’a düşmüştür. 1980-1994 döneminde
tüketim mallarının toplam katma değer içerisindeki nispi payının çok az düştüğü
görülmektedir. Ara malları sanayiinde ise 1970-1980 ve 1980-1997 periyotları arasında
önemli bir değişikliğin olmadığı görülmektedir. Başka bir ifadeyle, 1970 yılı itibariyle
121
sanayi ara mallarının toplam imalat sanayi katma değer içerisindeki payı % 44,9 iken,
1980 yılında% 48,6’a çıkmış, sonraki 1980-1997 döneminde ise değişmeyerek % 48.3
olarak
gerçekleşmiştir.
İki
dönem
boyunca
göreli
olarak
daha
fazla
artış
yatırım/mühendislik sanayilerinde gerçekleşmiştir. 1970-1980 döneminde mühendislik
sanayilerin toplam imalat katma değer içerisindeki payı 3.4 puan artarken, 1980-1997
döneminde 4.8 puan artmıştır. Başka bir ifadeyle imalat sanayiinde katma değer
düzeyi/yapısal değişim ağırlıklı olarak 1970-1980 döneminde gerçekleşmiş, 1980-1997
döneminde yapısal değişimin artış hızı düşmüştür.
Tablo 53 bütün olarak incelendiğinde, yapısal değişmenin yatırım malları lehine ve
tüketim malları aleyhine geliştiği, ara malları sanayi katma değer üretiminde kayda
değer bir gelişmenin yaşanmadığı gibi sonuç çıkarılabilir. Bu sonuç, Türel'e (2000:7677) göre yanıltıcıdır. Zira Türkiye’de sınai ara mallar sektöründe son 25 yılda önemli
sayılacak dönüşümler yaşanmıştır:
1. Bazı ara malları sanayileri kişi başına daha fazla katma değer yaratan ürün ve/veya
üretim süreçlerine yönelmişlerdir.
Örnek olarak, kimya ve orman sanayileri
verilebilir.
2. Bazı ara malı sanayileri kitlesel üretim yerine, görece uzmanlaşmış faaliyet
alanlarında üretim yapmaya yönelmişlerdir. Bu sanayilerdeki egemen firma modeli
uzmanlaşmış üretici (specialised supplier) modelidir. Kağıt sanayiindeki gelişme
buna örnek olarak gösterilebilir.
3. Bir grup ara malı sanayiinde ise yığınsal üretimin ölçek ekonomilerinden yaralanma
çabası içerisinde oldukları görülmektedir. Çimento, cam ve bir ölçüde demir-çelik
üreticileri böyle bir eğilim göstermektedir.
122
Tablo 53:Büyük İmalat Sanayi Katma Değerinin Sektörel Dağılımı
Sektörler (ISIC Kodları)
Tüketim Malları Sanayileri
Gıda, içki & Tütün (31)
Dokuma & Giyim (32)
Sınai Ara Mallar
Orman ürünleri (33)
Kağıt & Basım (34)
Kimya (351&352)
Petrol Ürünleri (353&354)
Lastik&Plastik (355&356)
Metal Dışı Ürünler (36)
Metaller (37)
Mühendislik Sanayileri
Madeni Eşya (381)
Elektriksiz Makinalar (382)
Elektrikli Mak.& Elektronik (383)
Taşıt Araçları (384)
Diğer (385&39)
a:sadece ISIC 355.
1970
40.7
26.1
14.6
44.9
1.1
4,5
6,6
15,2
1,7a
5,2
10,6
14,4
4,3
4,0
1,4
3,1
1,6b
1975
38.4
26.0
12,4
43,3
1,3
3,3
8,9
14,5
2,3
4,7
8,2
18,3
3,0
4,5
3,9
6,4
0,4
1980
33.6
18,3
15,3
48,6
1,2
2,8
10,2
14,5
3,2
6,8
9,9
17,8
3,6
4,7
4,3
5,0
0,3
1987
33.1
17,0
16,1
47,4
1,3
3,2
11,3
11,2
2,6
8,4
9,4
19,4
3,6
4,4
6,0
5,0
0,4
1994
32.1
14,8
17,3
48,5
0,9
3,9
10,9
12,5
3,4
7,6
9,3
19,4
2,9
4,8
5,0
6,1
0,6
1997
29.1
12,0
17,1
48,3
1,2
3,0
10,1
14,9
3,6
6,8
8,8
22,6
3,9
4,5
5,3
7,9
1,0
b:sadece ISIC 356.
Kaynak: Türel (2000).
İmalat sanayi üretimi gelişmiş ülkelerde ara ve yatırım malları lehine iken, gelişmekte
olan ülkelerde tüketim malları lehinedir. Türkiye'de dışa bağımlılığı azaltan bir sanayi
yapının oluşturulabilmesi için imalat sanayi içinde ara ve yatırım malları üretim
paylarının artırılması gerekmektedir. İlk 3 plan döneminde sınai yapıda dışa bağımlılığı
azaltacak nitelikte ara ve yatırım malları lehine öngörülen ölçüde yapısal bir değişim
sağlanamadığı gibi, sanayi işletmelerinin genellikle optimum ölçeklere göre küçük, ithal
girdilere aşırı bağımlı iç piyasaya dönük ve göreli olarak düşük verimlilikteki yapısı da
süregelmiştir (Soyak, 1999:179).
123
VI.TÜRKİYE'NİN MAKRO REKABET GÜCÜ
Bu bölümde, Türkiye’nin makro rekabet gücündeki gelişmeler, diğer ülkelerin rekabet
gücündeki gelişmelerde göz önüne alınarak, IMD'nin (International Management
Development) “The World Competitiveness Yearbook-Dünya Rekabet Gücü Raporu”
adlı çalışmalarından hareketle yapılmaktadır. "IMD International" , ülkelerin rekabet
gücünü sekiz faktör ile ölçmektedir. Bu faktörler şunlardan oluşmaktadır:
1. Ekonomik Güç: Bu faktör, ilgili ulusal ekonominin genel bir değerlendirmesini
yapmak için kullanılmakta ve kantitatif olarak ölçülmektedir. Bu gücü tespit için
50’ye yakın değişken kullanılmaktadır. Bu değişkenlerin bazıları şunlardır: Gayri
safi milli hasıla ve yıllık artışı, yatırımlar ve yıllık artışları, tasarruflar, sermaye
oluşum düzeyi, sınai üretim, tarımsal üretim, enflasyon, kalkınma hızı, ekonomik
risk, ülke parasının dış değeri, gibi parametreler yer almaktadır.
2. Küreselleşme: Bu faktör, bir ülkenin uluslararası ticarette ve yatırımlarda ne ölçüde
faal olduğunu belirleyen bir faktör niteliğindedir ve 60 civarında değişkenden
oluşmaktadır. Bu faktör oluşturulurken ele alınan bazı değişkenler şunlardır: İhracat
ve artış düzeyi, ithalat ve artış düzeyi, ihracatın ülkelere göre dağılım yoğunluğu,
ithalatın ülkelere göre dağılım yoğunluğu, dış ticaret kuralları ve koşulları, yabancı
ülke firmaları ile gerçekleştirilen işbirliği gibi.
3. Devlet: Bu faktör ile, hükümet ve devlet kuruluşlarının ülke firmalarının rekabet
gücünü iç ve dış pazarlarda ne derece artırdığını ölçmekte ve 55 civarında
değişkenden oluşmaktadır. Bu faktörü oluşturan bazı değişkenler şunlardır: Dış
borçlar, devlet iç borç stoku, yabancı döviz rezervleri, M.B. rezervleri, altın
rezervleri, vergi türleri ve yüzdeleri, para politikası, askeri harcamalar, kamu
sektöründe istihdam edilen memur ve işçi sayısı, sübvansiyonlar, fiyat kontrolleri,
bütçe açığı, siyasi risk, adalet mekanizması vs. Tüm bu göstergelerin bileşkesinden
hareketle “devlet” faktörü tanımlanmakta, buradan hareketle devlet yapılanmasının
ne derecede firmaların rekabet ortamı içinde çalışmasını gerçekleştirmeye yönelik
olduğu analiz edilmektedir.
124
4. Finans: Bu faktör, bir ülkedeki sermaye, sermaye piyasasının oluşumunu ve
işleyişini ve finans kuruluşlarının hizmet kalitesini ölçmektir. Bu faktörün
oluşturulması için göz önüne alınan değişken sayısı 35 civarındadır. Bunların
bazıları şunlardır: Sermayenin maliyeti, sermayenin getirisi, sermaye piyasalarının
gelişmişlik düzeyi, sermaye piyasalarında işlem hacmi, borsa faaliyet düzeyi, banka
sayısı, faktoring, banka büyüklükleri, vs.
5. Altyapı: Bu faktör, ile uluslararası rekabetin gerektirdiği ticari ve sanayi
ihtiyaçlarının karşılanması açısından altyapı sisteminin değerlendirilmesinde
kullanılmaktadır. Bu faktörün oluşturulmasında yaklaşık 45 gösterge kullanılmakta
olup bazıları şunlardır: Doğal kaynakların üretimi, enerjide kendi kendine yeterlilik,
tarıma uygun arazi, ormanlar, kara-deniz-hava yolları ağı, telli ve telsiz haberleşme
ağı, fert başına telefon sayısı, kişi başına bilgisayar sayısı, gücü ve kullanım düzeyi,
kentleşme oranı vs.
6. Firma Yönetimi: Bu faktör, firmaların ne ölçüde karlı, etkin ve yeniliklere ne kadar
açık olduğunun ve “dış şokları” mass etme kabiliyetlerini ölçmeye çalışmaktadır. Bu
faktörün belirlenmesinde 40 civarında değişken kullanılmaktadır. Bu değişkenlerin
bazıları şunlardır: Verimlilik, ücretler, imalat sanayiinde işçi maliyetleri, risk ve
inisiyatif alma, Fortune 500’e giren firma sayısı, firmalarda enformasyon teknolojisi
kullanım düzeyi, üst kademe yöneticilerin uluslararası iş tecrübesi, fiyat-kalite oranı,
toplam kalite oranı, vs.
7. Bilim ve Teknoloji: Bu faktör ile ülkedeki bilimsel ve teknolojik kapasitenin rekabet
gücü ortamının oluşturulmasındaki rolü ölçülmeye çalışılmaktadır. Bu faktörü
oluşturan bazı göstergeler şunlardır: Kamu ve özel ar-ge harcamaları, ar-ge personel
sayısı, kazanılan patent sayısı, mühendislik bilimlerine karşı gençlerin ilgisi, bilim ve
teknolojinin eğitimdeki konumu, ülke içindeki teknoloji kaynağının büyüklüğü vs.
8. İnsan Sermayesi: Bu faktör ile bir ülkenin insan gücü varlığı ve nitelikleri
ölçülmektedir. Bunun için şu göstergelerden yararlanılmaktadır: Nüfus, nüfus artışı,
çalışma gücü, doğuşta hayatta kalma ümidi, kadın işgücünün toplam işgücüne oranı,
işsizlik oranı, genç işgücünün toplam işgücüne oranı, beyin göçü kaçışı, eğitimde
insan başına yatırım, bilgisayar kullanma
beceri düzeyi, genel ekonomik bilgi düzeyi, hayat kalitesi, sağlık yatırımları, okur yazar
oranı, zorunlu öğretim süresi, işe alışta eşitlik, çalışan insan sayısı ve yüzdesi vs.
125
Tablo 54' de IMD’nın yaptığı dünya rekabet sıralamasının gelişimi gösterilmiştir. Tablo
incelendiğinde, Türkiye ele alınan tüm yıllarda orta-alt grupta yer almıştır. 1998 yılında
nispi bir gelişme gösteren ülkemizin rekabet gücü, 2000 Nisan itibariyle tekrar düşerek
42. sıraya inmiştir. Diğer yandan ele alınan tüm yıllarda Amerika ve Singapur’un
rekabet gücü ilk iki sırayı korurken, İrlanda, İsveç, Avustralya ve İzlanda’nın rekabet
gücündeki artış dikkat çekmektedir. Japonya’nın rekabet gücündeki düşüş diğer önemli
bir bulgu olarak karşımıza çıkmaktadır. 1996 yılında 4. Sırada bulunan ülke rekabet
gücü, 1997 yılında 9. Sıraya, 1998 yılında 18. Sıraya düşerken, 1999 yılında 2 basamak
yükselmesine rağmen, 2000 yılında tekrar düşerek 17. Sıraya gerilemiştir.
Tablo 54:Dünya Rekabet Gücü Sıralaması
Ülke
Amerika
Singapur
Hong Kong
Finlandiya
Norveç
Hollanda
İsviçre
Danimarka
Japonya
Kanada
İngiltere
Lüksemburg
Yeni Zelanda
Almanya
İrlanda
İsveç
Malezya
Avustralya
Fransa
Avusturya
İzlanda
Belçika
Tayvan
Şili
İspanya
İsrail
Çin
Arjantin
Tayland
Kore
Filipinler
Portekiz
Brezilya
İtalya
Çek Cum.
Macaristan
Yunanistan
Türkiye
Endonezya
1996
1
2
3
15
6
7
9
5
4
12
19
8
11
10
22
14
23
21
20
16
25
17
18
13
29
24
26
32
30
27
31
36
37
34
34
39
40
35
41
1997
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
1998
1
2
3
5
6
4
7
8
18
10
12
9
13
14
11
17
20
15
21
22
19
23
16
26
27
25
24
31
39
35
32
29
37
30
38
28
36
33
40
1999
1
2
7
3
5
6
6
8
16
10
15
4
20
9
11
14
27
12
21
19
17
22
18
25
23
24
29
33
34
38
32
28
35
30
41
26
31
37
46
126
2000
1
2
14
3
6
7
7
12
17
11
15
6
21
8
7
9
25
13
19
18
11
20
22
26
24
23
31
41
33
28
39
29
34
30
37
27
32
42
45
Meksika
42
40
Hindistan
38
41
Kolombiya
33
42
Polonya
43
43
G.Afrika
44
44
Vanezuella
45
45
Rusya
46
46
(*):2000 değeri Nisan ayı itibariyledir.
Kaynak: World Competıtıveness Yearbook
34
41
44
45
42
43
46
36
39
43
44
42
45
47
36
43
44
40
38
46
47
Bu bölümde yukarıda açıklanan sekiz faktör göz önüne alınrak,
makro rekabet
gücündeki gelişmeler her bir faktör bağlamında detaylı olarak incelenecektir.
VI.1.Ekonomik Güç
Türkiye’nin son altı yıldaki ekonomik gücünü gösteren sıralama Tablo 55' de
gösterilmiştir.
Tablo 55: Türkiye Ekonomisinin Gücünün Gelişimi
Yıllar
Yurt İçi Ekonominin Gücü
1993
36
1994
28
1995
34
1996
36
1997
35
1998
38
Kaynak: The World Competitiveness Yearbook
Genel Rekabet Gücü
34
31
35
35
38
39
1994, 1995, 1997 ve 1998 yıllarında Yurt İçi ekonominin gücü genel rekabet gücünü
pozitif yönde etkileyip arttırken, 1993 ve 1996 yıllarında yurt içi ekonominin gücü genel
rekabet gücünü azaltıcı yönde olmuştur. Tablonun okunmasında çıkan diğer ilginç bir
bulgu da, yurt içi ekonominin gücü ile genel rekabet gücünün bir birine yakın gelişmesi,
parallelik göstermesidir.
127
Tablo 56' da ise bileşik göstergelere göre Türkiye ekonomisinin gücü gösterilmektedir.
Tablo 56: Bileşik Göstergelerle Türkiye Ekonomisinin Gücü
Bileşik Gösterge
1993
1994
1995
1996
1997
1998
Katma değer
Yatırımlar
Nihai Tüketim
Sektörel Performans
Hayat Pahalılığı
Tasarruf
Ekonomik Tahminler
Genel Rekabet Gücü
35
42
37
31
7
31
23
32
31
23
41
27
45
17
3
37
29
45
21
26
19
5
19
27
34
15
31
43
35
37
35
28
20
30
22
29
45
14
38
40
43
22
39
Herhangi bir ülkenin ekonomik gücü faktörünü belirleyen göstergeler; Katma Değer,
Yatırımlar, Nihai Tüketim, Sektörel Performans, Hayat Pahalılığı, Tasarruf ve ekonomik
tahminler’den oluşmaktadır.
Tablo incelenmesinde ortaya çıkan bazı temel sonuçlar şunlardır: Türkiye ekonomisinin
katma değer açısından son iki yılda olumlu performans gösterdiği, yatırımlar ve nihai
tüketim bazında önemli gelişmelerin yaşandığı, Sektörel performans olarak özellikle
1995, 1996 ve 1997 yıllarında önemli gelişmelerin yaşandığı izlenmektedir. Hayat
pahalılığı açısından ise, 1993 ve 1995 yıllarında bu göstergenin genel rekabet gücüne
önemli ölçüde katkı yaptığı, 1998 yılında olumsuz etkilediği izlenmektedir. Ekonomik
tahminler açısından ise özellikle son iki yılda üst düzeylere sıçradığı görülmektedir.
VI.2.Küreselleşme
Tablo 54' den izleneceği üzere, son yıllarda küreselleşme düzeyinin Türkiye’nin genel
rekabet gücüne önemli ölçüde katkı yaptığı görülmektedir. Türkiye’nin 1993 yılında
küreselleşme düzeyi 22. Sırada iken, 1997 yılında 36. Sıraya düşmüş, genel rekabet gücü
de 34. Sıradan 38. sıraya inmiştir.
Tablo 57: Türkiye Ekonomisinde Küreselleşme Düzeyi
Yıllar
1993
1994
Küreselleşme Düzeyi
22
29
128
Genel Rekabet Gücü
34
31
1995
1996
1997
1998
27
27
36
31
35
35
38
39
Tüm yıllarda küreselleşme düzeyi sıralaması genel rekabet gücünün altında kalmış,
rekabet gücünü arttırıcı yönde katkıda bulunmuştur. Küreselleşme düzeyinin genel
rekabet gücünü en üst yüksek düzeyde etkilediği yıl 1993 yılı olmuştur. Aşağıda Tablo
58' de bileşik göstergelere göre Türkiye'nin küreselleşme düzeyindeki gelişmeler
gösterilmiştir.
Tablo 58: Bileşik Göstergelerle Türkiye’nin Küreselleşmesi(*)
Bileşik Gösterge
Dış Ticaret Performansı
Cari Hesap Dengesi
Mal ve Hizmet İhracı
Mal ve Hizmet İthali
Döviz Kuru
Portfilo Yatırımlar
Doğrudan Yabancı Yatırımlar
Ulusal Korumacılık
Açıklık
Genel Rekabet Gücü
1993
22
1994
32
1995
24
1996
29
29
35
31
40
30
23
28
37
38
10
39
11
42
19
44
18
34
31
35
35
1997
1998
24
28
45
45
43
28
8
39
38
21
20
45
45
33
5
14
40
39
(*): IMD’nin hesaplamalarında göstergeler açısından bir sürekliliğin bulunmaması nedeniyle bazı yıllar
boş bırakılmıştır.
Küreselleşme faktörünü oluşturan başlıca göstergeler; cari hesap dengesi, mal ve hizmet
ihracı, mal ve hizmet ithali, döviz kuru, portfilo yatırımlar, doğrudan yabancı yatırımlar,
ulusal korumacılık ve açıklıktır. Türkiye’nin küreselleşme düzeyine bileşik göstergelerle
bakıldığında ilginç bir tablo ile karşılaşıyoruz: Türkiye’nin dış ticaret performansının,
genel rekabet gücüne göre oldukça yüksek olduğu görülmektedir. 1994 yılı istisna kabul
edilirse, diğer yıllarda dış ticaretteki gelişmeler genel rekabet gücünü artırıcı bir işlev
görmüştür. Cari işlemler dengesi açısından da genel rekabet gücü üzerinde bir
performans elde edilmiştir. Türkiye’nin mal ve hizmet ihracı açısından, Tablodaki tüm
yıllarda, genel rekabet gücüne göre daha iyi bir performans sergilediği görülmektedir.
İthalatta aynı yargıya varmak güç gözükmektedir: 1995 yılı istisna kabul edilirse, ithalat
performansının sürekli genel rekabet gücünün gerisinde kaldığı görülmektedir. Başka bir
129
söyleyişle, 1995 yılı dışındaki tüm yıllarda ithalatın genel rekabet gücüne etkisi olumsuz
olmuştur. Pörtföy yatırımlarıyla ilgili olarak elimizde geçmiş yıllara ait veri
bulunmamakla birlikte, 1997 ve 1998 yıllarındaki değerler göz önüne alındığında, bu
göstergenin genel rekabet gücünün gerisinde kaldığı görülmektedir. Doğrudan yabancı
yatırımlar açısından bakıldığında ise 1997 ve 1998 yılları hariç, genel olarak bu bileşik
gösterge itibariyle elde edilen performans sürekli genel rekabet gücünün altında kalmış
ve bu nedenle, genel rekabet gücüne katkısı negatif yönde olmuştur. Bir diğer bileşik
gösterge ise, "ulusal korumacılık"tır. Bu bileşik gösterge açısından, Türkiye oldukça iyi
bir konumda bulunmaktadır. Türkiye tüm ülkeler içerisinde 1993 yılında 10. Sırada,
1997 yılında ise 8. Sırada ve 1998 yılında 14. sırada yer almıştır. Korumacılık bileşik
göstergesini oluşturan başlıca göstergeler olarak, “yabancı yatırımcılara firma kontrol
imtiyazı”, “yabancılara tanınan haklar” gibi göstergeler oluşturduğundan, bu bileşik
gösterge Türkiye’nin rekabet gücünü artırıcı bir işlev görmüştür. Türkiye’nin genel
açıklık düzeyi göz önüne alındığında 1997 yılında tüm ülkeler açısından 39. Sırada,
1998 yılında ise 39. sırada yer aldığı, ancak bu düzeyin genel rekabet gücünün gerisinde
kaldığı izlenmektedir.
VI.3.Devlet
Tablo 59 incelendiğinde tüm yıllarda devletin genel rekabet gücünü arttırıcı yönde bir
işlev gördüğü, bu işlevin 1998 yılında azalmış olmakla birlikte, eğilimin devam ettiği
görülmektedir.
Tablo 59: Devletin Göreceli Durumu
Yıllar
1993
1994
1995
1996
1997
1998
Devletin Durumu
26
28
30
29
33
38
Genel Rekabet Gücü
34
31
35
35
38
39
Devlet faktörünü oluşturan bileşik göstergeler ise aşağıda Tablo 60' da gösterilmiştir.
130
Tablo 60: Bileşik Göstergelerle Devletin Durumu
Bileşik Gösterge
Ulusal Borç
Devlet Harcamaları
Devletin Verimliliği
Devletin Ekonomik
Faaliyetleri
Adalet ve Güvenlik
Genel Rekabet Gücü
1993
26
18
37
34
1994
28
18
38
31
1995
26
16
41
22
1996
28
16
39
15
1997
35
30
38
20
1998
37
17
42
34
31
35
35
32
38
35
39
Ulusal borç bileşik göstergesi, 1993-96 döneminde genel rekabet gücünü artırıcı yönde
bir etki yaparken, son iki yılda bu katkı giderek azalmıştır. Katkının en yüksek olduğu
yıl 1995 yılı olurken, katkının minimal düzeyde gerçekleştiği yıl 1998 yılı olmuştur.
Devlet harcamalarının ele alınan tüm yıllarda, rekabet gücüne katkısı olumlu yönde
gerçekleşmiştir. Bu bileşik göstergenin genel rekabet gücüne katkısı, diğer bileşik
göstergelere göre oldukça yüksek düzeylerde gerçekleşmiştir. Devlet harcamalarının
genel rekabet gücüne en yüksek düzeyde katkı yaptığı yıllar 1995 ve 1996 yılları
olurken, en düşük katkı 1997 yılında gerçekleşmiştir.
Devletin verimliliği bileşik göstergesi tüm yıllarda genel rekabet gücünü olumsuz
etkilemiştir. Ancak bu bileşik gösterge ile genel rekabet gücü göstergesi sıralamaları
arasında çok yüksek düzey farklarının bulunmaması,
devletin verimliliği bileşik
göstergesinin genel rekabet gücünü yüksek düzeyde etkilemediğini göstermektedir.
Devletin ekonomik faaliyetleri bileşik göstergesine göre, bu göstergenin genel rekabet
gücüne katkısı yıllara göre değişmiştir. Örneğin 1996 yılında bu gösterge genel rekabet
gücünü oldukça yüksek düzeyde etkilerken, 1998 yılında şiddetli olmamakla birlikte
olumsuz etkilemiş, 1993, 1994 yıllarında nötr olmuştur.
Adalet ve güvenlik bileşik göstergesinin genel rekabet gücüne etkisi olumlu olmakla
birlikte, sınırlı düzeyde kalmıştır.
131
VI.4.Finans
Finas sektörü de tıpkı küreselleşme faktöründe olduğu gibi genel rekabet gücünü arttırıcı
bir işlev görmüştür. Finans sektörü göstergesi 1993, 1997 ve 1998 yıllarında genel
rekabet gücüne oldukça yüksek düzeyde katkı da bulunurken, tüm yıllarda genel rekabet
gücü sıralamasının üzerinde yer almıştır.
Tablo 61: Türkiye Finans Sektörünün Göreceli durumu
Yıllar
Finans
Genel Rekabet Gücü
1993
21
34
1994
24
31
1995
30
35
1996
28
35
1997
25
38
1998
26
39
Aşağıda Tablo 62'de ise bileşik göstergelere göre Türkiye Finans sektörünün genel
rekabet gücüne olan göreceli katkısı gösterilmiştir:
Tablo 62: Bileşik Göstergelerle Finans Sektörünün Göreceli Durumu
Bileşik Gösterge
Sermaye Maliyeti
Finansman olanakları
Menkul Borsalar
Finansman Hizmetleri
Banka Sektörünün Verimliliği
Genel Rekabet Gücü
1993
16
6
44
34
1994
21
10
35
40
1995
19
22
38
41
1996
24
20
39
38
34
31
35
35
1997
27
10
29
35
38
1998
27
32
43
39
Sermaye maliyeti göstergesi (faiz oranları, ülke kredi notu, sermaye maliyeti vs gibi
değişkenlerden oluşmaktadır) tüm yıllarda genel rekabet gücünü arttırıcı bir işlev
görmüştür. Bu göstergeye göre Türkiye diğer tüm ülkeler içerisinde 16. ve 27. sırada yer
almıştır. Başka bir ifadeyle, bu göstergenin genel rekabet gücüne katkısı oldukça yüksek
düzeylerde bulunmuştur.
132
Rekabet gücünü yüksek düzeylerde etkileyen diğer bir bileşik gösterge de, finansman
olanakları bileşik göstergesi olmuştur. Bu göstergeye göre 1993 yılında 6. sırada yer alan
Türkiye, rekabet gücü sıralamasında üst dilimde yer almıştır.
Menkul Borsalar bileşik göstergesi 1997 ve 1998 yılları istisna kabul edilirse, genel
olarak Türkiye’nin genel rekabet gücünü azaltıcı yönde etkide bulunmuştur.
Banka sektörünün verimliliği genel rekabet gücünü minimal düzeyde pozitif etkilerken,
Finasman hizmetleri genel olarak rekabet gücünü olumsuz etkilemiştir.
VI.5.Bilim ve Teknoloji
Tablo 63'de, Türkiye'nin Bilim ve Teknoloji sıralamasındaki gelişimi gösterilmiştir.
Tablo incelendiğinde, Türkiye’de bilim ve teknoloji sektöründe hala ciddi sorunların
bulunduğu, yıllar boyu bu alanda ciddi atılımların yapılamadığı, bu nedenle Türkiye’nin
bu alanda alt-ülke kategorisi içerisinde yer aldığı görülmektedir. Diğer yandan özellikle
1970’li yılların ortasından itibaren merkez ülkelerde yaşanan III.Sanayi Devrimi ve
üretim sisteminin Fordist kitlesel üretimden esnek üretime evrimi sonucunda ülkelerin
rekabet gücünde bilim ve teknoloji merkezi bir rol üstlenmiştir.
Tablo 63: Türkiye’de Bilim ve Teknoloji
Yıllar
Bilim ve Teknoloji
1993
41
1994
38
1995
43
1996
41
1997
38
1998
35
Genel Rekabet Gücü
34
31
35
35
38
39
Bileşik göstergelerle bilim ve teknolojinin rekabet gücüne katkısı ve gelişimi Tablo
64'de gösterilmiştir.
Tablo 64: Bileşik Göstergelerle Bilim ve Teknoloji
Bileşik Gösterge
Ar-Ge Kaynakları
Ar-Ge Personeli
1993
38
1994
38
1995
37
133
1996
38
1997
46
32
1998
46
19
Bilimsel Altyapı
Fikri Haklar
Patentler
Teknoloji Yönetimi
Bilimsel Araştırmalar
Genel Rekabet Gücü
40
36
42
34
40
32
35
31
38
38
38
35
35
35
41
35
25
41
31
43
35
29
38
39
Ar-Ge kaynakları açısından bakıldığında, tüm yıllarda bu göstergenin genel rekabet
gücüne katkısı olumsuz yönde olmuştur. Bu olumsuz etkinin özellikle son iki yılda daha
da arttığı izlenmektedir.
Ar-Ge personeli açısından, 1998 yılında önemli bir gelişme görülmekle birlikte, bu
kopuşun kısa bir zaman aralığında gerçekleşmiş olmasına ihtiyatla yaklaşılmalıdır
Bilimsel alt-yapının genel olarak ülke rekabet gücüne katkısı olumlu olmuştur. Bu
göstergeye göre Türkiye tüm ülkeler arasında 1997 yılında 25 ve 1998 yılında 31. sırada
yer almıştır.
Fikri hakların rekabet gücüne etkisi olumsuz olurken, Türkiye bu alanda ele alınan 47
ülke arasında 41. ve 43. sırada yer almıştır.
Patentler bileşik göstergesi incelendiğinde, bu göstergenin genel rekabet gücüne etkisi,
serinin hesaplandığı tüm yıllarda negatif olmuştur. Diğer taraftan bu bileşik göstergeye
göre, Türkiye’nin rekabet gücü 40. ve 35. Sırada olup, alt-grupta yer almıştır.
Teknoloji yönetimindeki gelişme, 1993-97 döneminde genel rekabet gücündeki
gelişmeye oldukça paralellik göstermiştir. 1998 yılında Türkiye’nin yeri 35. sıradan 29.
sıraya yükselmiş, önemli bir gelişme göstermiştir. Ancak elimizde daha fazla bir veri
olmadığından bu gelişmenin geçici bir durum mu, ya da önemli bir gelişmenin
başlangıcını mı temsil ettiği hususunda karar vermek için ihtiyatlı yaklaşmak
gerekmektedir.
VI.6.Altyapı
Türkiye’nin altyapısının göreceli durumu incelendiğinde, altyapının 1994, 1995 ve 1996
yıllarında genel rekabet gücünü arttırıcı yönde bir işlev gördüğü anlaşılmaktadır.
134
Altyapının göreceli durumu genel rekabet gücünün üzerinde gerçekleşmiştir. Altyapının
ülke sıralamasındaki yeri, 1994 yılında 5 puan, 1995 yılında 2 puan ve 1996 yılında 7
puan genel rekabet gücü sıralamasının üzerinde gerçekleşmiştir. Ancak son iki yılda
altyapının genel rekabet gücüne katkısı nötr olmuştur.
Tablo 65: Türkiye Altyapısının Göreceli Durumu
Yıllar
Altyapı
1993
36
1994
26
1995
33
1996
28
1997
38
1998
39
Genel Rekabet Gücü
34
31
35
35
38
39
Aşağıda Tablo 66' da bileşik göstergeler açısından altyapının genel rekabet gücüne etkisi
gösterilmektedir.
Tablo 66: Bileşik Göstergelerle Türkiye Altyapısının Göreceli Durumu
Bileşik Gösterge
Enerjide kendi kendine yeterlilik
Business Altyapısı
Ulaştırma Altyapısı
Çevre
Teknolojik Altyapı
Temel Altyapı
Genel rekabet gücü
1993
41
32
38
35
1994
40
22
29
32
1995
39
28
30
36
1996
38
21
28
25
34
31
35
35
1997
42
1998
39
26
37
33
38
25
38
38
39
Tablo incelendiğinde, Türkiye’nin enerjide kendi kendine yeterlilik bileşik göstergesine
göre oldukça sorunlu bir sırada yer aldığı görülmektedir. Bu göstergeyi oluşturan;
“toplam enerji üretiminin toplam enerji tüketimine oranı”, “enerji ithalatının ihracata
oranı” göz önüne alındığında, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki yıllarda en temel
sorunlarından birinin enerji olacağını düşündürmektedir.
"Business" altyapısının Türkiye ekonomisine rekabet gücü kazandırdığı görülmektedir.
Bu göstergeyi oluşturan “haberleşme altyapısı”, “kişi başına düşen telefon ve faks
sayısı” gibi değerler göz önüne alınarak oluşturulan business altyapısı açısından
Türkiye’nin iyi bir konuma sahip olduğu gözlemlenmektedir.
135
Ulaştırma altyapısı açısından da Türkiye tüm ülkeler arasında 28. ile 38. sırada yer aldığı
görülmektedir. Bu göstergeyi oluşturan “altyapı yatırımlarının yeterliliği”, “demiryolu
altyapısının yeterliliği”, “liman altyapısının yeterliliği” “karayollarının yeterliliği” gibi
göstergelere göre Türkiye ekonomisinde son yıllarda göreli bir iyileşmenin yaşandığı
görülmektedir. Ancak burada önemli bir çarpıklığa da işaret etmek gerekmektedir.
“Karayolları
yeterliliğine”göre 15. sırada
yer
alan Türkiye,
“demiryollarının
yeterliliği”söz konusu
olduğunda, 31. sıraya gerilediği görülmektedir. Bu sorun, Türkiye ekonomisinin
önümüzdeki yıllarda daha da şiddetli yaşayacağı, çözmesi gereken sorunların başında
gelmektedir.
Çevre göstergesi incelendiğinde, bu göstergenin son üç yılda genel rekabet gücüne
olumlu katkı yapmaya başladığı, 1993 yılında 35. sırada yer alan Türkiye’nin zamanla
bu alanda gelişme kaydederek 25. sıraya yükseldiği izlenmektedir. Başka bir ifadeyle, bu
bileşik gösterge zamanla Türkiye’nin rekabet gücünü arttırmaya başlamıştır. Bu
göstergeyi oluşturan değerlerin bazıları şunlardır: “kaynakların geri döndürülmesi”,
“yerel artık ve çöpler”, “sanayi artıklar” gibi.
Teknolojik altyapı bileşik göstergesine göre, Türkiye'nin ülke grupları arasında son
grupta yer aldığı görülmektedir. Başka bir ifadeyle, Türkiye bu alanda henüz rekabet
gücüne katkı yapacak bir gelişme ivmesini yakalayamamıştır. Benzer bir eğilim “temel
altyapıda”da görülmektedir.
VI.7.İnsan Sermayesi
Bu göstergenin genel rekabet gücüne etkisi, tüm yıllarda olumsuz olmuştur. Bu
göstergeye göre 1993 yılında 42.sırada yer alan Türkiye, 1997 yılına gelindiğinde 39.
sıraya yükselmiş, ancak gene de genel rekabet gücü sıralamasının gerisinde kalmıştır.
136
Tablo 67: Türkiye’de İnsan Sermayesi
Yıllar
İnsan Sermayesi
1993
42
1994
41
1995
40
1996
42
1997
39
1998
39
Genel Rekabet Gücü
34
31
35
35
38
39
Bileşik göstergelere göre Türkiye’nin durumu incelendiğinde daha net bulgularla
karşılaşıyoruz.Aşağıda Tablo 68' de bu bağlamdaki gelişmeler gösterilmiştir.
Tablo 68: Bileşik Göstergelerle Türkiye İnsan Sermayesinin Rekabet Gücüne Katkısı
Bileşik gösterge
Nüfusun Özellikleri
İş Gücünün Özellikleri
İstihdam
İşsizlik
Eğitim Yapısı
Hayat Kalitesi
Gelenekler ve değerler
Genel Rekabet Gücü
1993
43
33
38
41
43
37
1994
44
30
38
39
43
37
1995
45
26
41
41
43
39
1996
44
38
40
42
44
39
1997
44
40
16
38
42
41
34
31
35
35
38
1998
42
25
36
43
39
4
39
Nüfusun özellikleri açısından, Türkiye tüm ülkeler arasında, en kötü konumda bulunan
ülkeler arasında yer almıştır. Bunun nedeni bu bileşik göstergeyi oluşturan, “15 altı ve
65 üstü yaş grubundakilerin nüfusun toplam nüfusa oranı”, “yaşam süresi beklentisi”
gibi göstergeler açısından Türkiye’nin oldukça kötü bir konumda bulunmasıdır. Başka
bir ifadeyle, 15 ve 65 yaş özellikleri göz önüne alındığında, Türkiye ekonomisinde geniş
bir tüketici kitlesi dikkat çekmektedir.
İşgücünün özellikleri bileşik göstergesine göre ise Türkiye, 1995 yılında 26. sırada yer
almış ancak diğer tüm yıllarda önemli bir gelişme gösterememiştir. Son iki yılda
Türkiye’nin bu bileşik göstergeye göre durumunun daha da kötüleştiği izlenmektedir. Bu
bileşik göstergeyi oluşturan bazı değişkenler şunlardır: “kadın işgücünün toplam
işgücüne oranı”, “işgücünde artış”, “işgücünün toplam nüfusa oranı” gibi .
137
İstihdam bileşik göstergesinin son iki yılda Türkiye’nin genel rekabet gücünü artıran bir
işlev gördüğü gözlemlenmektedir. Daha önceki yıllarda genel rekabet gücünü azaltıcı bir
işlev gören bu bileşik gösterge, son iki yılda pozitif etkide bulunmuştur.
İşsizlik bileşik göstergesi incelendiğinde, Türkiye ekonomisinin en temel sorunlarından
biri öne çıkmaktadır. Bu gösterge, sadece 1998 yılında genel rekabet gücünü artıran bir
işlev görmüştür. Diğer tüm yıllarda genel rekabet gücünü aşağı çeken bir nitelik
kazanmıştır.
Eğitim yapısı bileşik göstergesi de işsizlik göstergesi gibi oldukça sorunlu bir alanı
oluşturmaktadır. Türkiye’nin ülkeler arasındaki sıralaması incelendiğinde, en kötü
ülkeler arasında yer aldığı, bu göstergede zamanla da bir iyileşmenin gerçekleşmediği
izlenmektedir. Başka bir ifadeyle, bu gösterge Türkiye ekonomisinin genel rekabet
gücünü aşağı çeken göstergelerin en önemlilerinden birini oluşturmuştur. Bu göstergeyi
oluşturan, “kişi başına
devletçe ayrılan eğitim harcaması”, “okuma yazmaya
bilmeyenlerin düzeyi”,“öğrenci-öğretmen oranı” gibi
değişkenlerin aldığı değerler
eğitim yapısını olumsuz etkilemiştir. Bu değişkende gözlenen olumsuzluklar
Türkiye’nin bilgi toplumuna geçiş tasarımlarını da oldukça olumsuz etkileyecektir.
Hayat kalitesi bileşik göstergesi zamanla, Türkiye’nin rekabet gücünü arttıran bir işlev
görmemiş, tersi bir sürece neden olmuştur. Bu göstergeyi oluşturan, “doktor başına
düşen insan”, “kamu harcamalarının GSMH’a oranı” gibi değişkenlerle ölçülmektedir.
Bu değişkenler açısından Türkiye ekonomisi oldukça yetersiz bir konuma sahiptir.
Tutumlar ve değerler açısından bakıldığında, insan sermayesini oluşturan tek olumlu
bileşik göstergenin bu olduğu görülmektedir. 1998 yılında Türkiye tüm ülkeler arasında
4. sırada yer alarak önemli bir performans göstermiştir.
VI.8.Firma Yönetimi
Firma yönetimi açısından Türkiye ekonomisinin sıralaması genel rekabet gücü
sıralamasına yakın gözükmektedir. 1994, 1996 ve 1997 yıllarında firma yönetiminin
138
sıralaması genel rekabet gücü sıralamasının 1-2 puan üzerinde iken, 1998 yılında 8 puan
bir avantaj yakalamaktadır. Başka bir ifadeyle, 1998 yılındaki firma yönetiminde
yaşanan performans gelişimi genel rekabet gücünü artırıcı bir işlev görmüştür.
Tablo 69:Türkiye’de Firma Yönetimi
Yıllar
1993
1994
1995
1996
1997
1998
Firma Yönetimi
36
29
35
34
36
31
Genel Rekabet Gücü
34
31
35
35
38
39
Aşağıda Tablo 70' de firma yönetimine ilişkin daha ayrıntılı bilgiler sunulmaktadır.
Tablo 70: Bileşik Göstergelere Göre Firma Yönetiminin Rekabete Katkısı
Bileşik Gösterge
Verimlilik
İşçi Maliyeti
Firma performansı
Yönetim verimliliği
Şirket Kültürü
Genel Rekabet Gücü
1993
36
33
35
32
1994
36
35
28
22
1995
36
40
33
22
1996
32
44
31
24
1997
41
44
27
21
34
31
35
35
38
1998
35
38
28
19
24
39
Verimlilik bileşik göstergesi incelendiğinde, Türkiye’nin bu bileşik göstergeye göre iyi
bir düzeyde bulunmadığı görülmektedir. 1993 yılında 36. sırada yer alan Türkiye, 1997
yılında 41. sıraya kadar düşmüş, ancak 1998 yılında 6 basamak birden yükselerek 35.
sıraya yükselmiştir. Bu bileşik göstergeyi, “imalat sanayiinde verimlilik düzeyi”, “genel
verimlilik
düzeyi”,
“genel
verimlilik
düzeyindeki
değişme”
gibi
değişkenler
oluşturmaktadır.
İşçi maliyetleri açısından Türkiye’nin son yıllarda durumunun kötüleştiği izlenmektedir.
Bu bileşik göstergenin genel rekabet gücüne katkısı 1995, 1996, 1997 yıllarında olumsuz
olmuş, ancak 1998 yılında 1 puan farkla pozitife dönüşmüştür.
139
Firma performansı açısından Türkiye’nin sıralamasında önemli sayılabilecek gelişme
yaşanmıştır. 1993 yılında bu bileşik göstergeye göre 35. sırada yer alan Türkiye 1998
yılına gelindiğinde 28. sıraya yükselmiştir. Başka bir ifadeyle, son iki yılda firma
performansındaki gelişmeler genel rekabet gücünü oldukça olumlu etkilemiştir. Firma
performansı ölçülürken şu değişkenlerden yararlanılmaktadır: “fiyat-kalite oranı”,
“toplam kalite yönetiminin yaygınlığı”, “reklam harcamaları”, “yeni ürün geliştirme
sıklığı”, “yöneticilerin sosyal sorumluluk düzeyleri” gibi.
Yönetim verimliliğinde zamanla meydana gelen olumlu gelişmeler Türkiye’nin genel
rekabet gücünü arttıran bir işlev görmüştür. Keza şirket kültüründeki gelişmelerde
benzer bir etki yaratmıştır.
140
VII.İHRACAT DÜZEYİNİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER:AMPİRİK BİR
ANALİZ GOLDSTEİN VE KHAN MODELİ
Bu bölümde Goldstein ve Khan’ın (1982) yaklaşımından hareketle, ihracatı belirleyen
faktörlerin
analizi
gerçekleştirilecektir.
Bu
yaklaşım
ihracat
arz
ve
talep
fonksiyonlarından hareket etmektedir. Bu yöntem, Goldstein ve Khan’ın (1982)
yaklaşımı gözönüne alınarak şu şekilde tanımlanmaktadır.
lnxd=α0+α1 lnyf +α2ln (px / pf)
$
(1)
lnxs=β0+β1lny+β2ln(px/p)
(2)
px= px$(1+S) E
(3)
lnxd= lnx
s
(4)
Denklemde yer alan xd ;ihraç mallarına olan yurt dışı talebi, xs; ihraç mallarının yurt içi
arzını, yf ; yurt dışı reel geliri, y ;yurt içi reel geliri, pf ;yurt dışında üretilen malların
fiyatını, p ,yurt içinde üretilen malların fiyatını, PX ;İhraç edilen malların yurt içi fiyatını,
px$ ;ihraç edilen malların yurt dışı fiyatını, S ;ihracat sübvansiyon oranını ve E (TL/$)
döviz kurunu göstermektedir.
141
Birinci denklem, Türkiye’nin ihraç mallarına olan yurt dışı talebi tanımlamaktadır. Buna
göre yurt dışında mallarımıza olan talep yurt dışındaki reel gelir ile göreli fiyatlarla
bağlantılıdır.
Burada göreli fiyat , ihracata konu olan malların yurt dışı fiyatının, yurt dışında üretilen
malların fiyatına oranı olarak tanımlanmaktadır. Talep ilişkisini daha iyi tanımlamak için
tekstil örneği verilebilr. Birinci denklem, Türkiye’de üretilen tekstil ürünlerine olan dış
talebi göstersin. Ve tekstil talebi, yurt dışındaki reel gelir ile tekstilin göreli fiyatına
bağlıdır. Yurt dışında reel gelir, göreli fiyatların sabit düzeyde bulunması halinde artarsa,
ihraç edilen tekstile talebi artıracaktır. Göreli fiyatın artması durumunda ise (ihracata
konu olan tekstilin yurt dışı fiyatının, yurt dışında üretilen tekstilin yurt dışı fiyatına olan
oranı artarsa) ülkenin ürettiği tekstile talep azalacaktır. Hipotez, parametre değerlerinin
α1> 0 ve α2<
0
koşullarını sağlayacağı, değerlerin bu yönde beklendiğini
tanımlamaktadır.
İkinci denklem ihraç mallarına olan arzı tanımlamaktadır. Denkleme göre arzı belirleyen
değişkenler; ülkenin üretim kapasitesinin göstergesi olarak reel gelir düzeyi ve göreli
fiyatlardır. Burada göreli fiyat , ihracatın yurt içi fiyatının içeride üretilen diğer malların
fiyatına oranı olarak tanımlanmaktadır. Reel gelirin ve göreli fiyatların artması (göreli
fiyatların artması ihracatın karlılığını artırarak ve ihraç edilecek malların arzı artacaktır)
durumunda ihracat arzının artması beklenmektedir. Bu nedenle hipotez gereği
denklemde yer alan β1 ve β2’nin sıfırdan büyük olması beklenmektedir.
Üçüncü denklem, ihracat mallarının yurt içi fiyatı ile yurt dışı fiyatı arasındaki ilişkiyi
tanımlamaktadır. Denkleme göre, etkilenmesi mümkün olmayan(veri kabul edilebilecek)
yurt dışı ihraç fiyatı için yurt içi fiyat, sübvansiyon oranı ve döviz kuru ile ilişkilidir.
Dördüncü denklem ise,ihraç malları piyasasındaki dengeyi göstermektedir. Her dönemde
ihraç malları piyasasında talebin arza eşit olduğu varsayılmaktadır.
Modelde endojen (içsel) değişkenler; xd, xs, px ve px$ den oluşmaktadır. Eksojen
değişkenler ise; yf, y, p, pf, S ve E dir. Modelin endojen değişkenlerinden xd değişkeni
142
[(x=xd=xs) kabülü altında] eksojen değişkenler cinsinden ifade edilirse, aşağıda belirtilen
denkleme ulaşılacaktır.
Lnx=γ +( α2β2/B)ln [ (1+S)Epf /p ]- (α1β2/B)lnyf +(α2β1/B)lny
(5)
Denklemde yer alan B=(α2-β2)<0 ve γ=β2α0 – β0α2 /B olarak tanımlanmıştır. Hipotez
gereği α1>0, α2<0, β1>0 ve β2>0 olduğundan ihracat denklemindeki tüm katsayıların
pozitif olması beklenilmektedir. Denklemden de anlaşılacağı üzere, ekonomideki reel
ihracat değerini belirleyen üç faktör söz konusudur: Bunlar;
1. İhracat faaliyetinin karlılığını belirleyen ve pf (1+S)E/p olarak tanımlanan reel kur,
2. Yurt dışı reel gelirdeki gelişmeler ve
3. Yurt içinde ihraç edilebilir mal kapasitesini belirleyen y, yani GSYİH düzeyi.
Denklem 5’in ekonometrik olarak belirlenmesinde bağımlı değişken olarak X/GSYİH
ele alınmakta ve parametreleri tahmin edilecek denklem şu şekilde ifade edilmektedir.
ln(x/y)=δ0+δ1ln [pf (1+S) E /p]+δ2lny+ δ3lnyf
(6)
Çalışmada, reel kur tanımındaki yurt içi fiyatı gösteren p değişkenini, Türkiye GSYİH
deflatörü, yurt dışı fiyatı gösteren pf değişkenini ABD GSYİH deflatörü, yurt dışı geliri
gösteren yf değişkenini ise ABD ve Almanya GSYİH değerlerinin toplamı temsil
etmektedir. Çalışmada döviz kurunu gösteren E değişkeni ise TL/Dolar olarak
tanımlanmaktadır.
Çalışmada
tüm
yıllara
ait
Sübvansiyon
değerleri
elde
edilemediğinden sıfır kabul edilmiştir. Modelde kullanılan değişkenlerin aldığı değerler
aşağıda Tablo 71' de ve değişkenlerin anlamı ise Tablo 72'de gösterilmiştir.
143
Tablo 68:İhracatı Etkileyen Faktörler ve Reel Kur Değerleri
X/GDP
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
3,25
3,97
4,06
4,81
4,05
2,97
3,63
2,85
3,37
2,98
4,23
6,56
8,81
9,23
11,83
11,75
9,77
11,67
12,82
10,85
8,60
9,00
9,27
8,51
13,90
12,74
12,61
TÜRKİYE
1987
Fiyatları
ile GDP
(Milyon TL)
33765,132
35644,7
38291,639
39540,78
41752,876
44748,268
49429,503
5113,351
51881,586
51557,767
50295,991
52738671
54617937
57332998
61181164
63776134
68248101
74721925
76306292
76498311
83578465
84352830
89400745
96590370
91320722
97887800
104745152
144
TÜRKİYE
GDP
deflatörü
ABD
GDP
deflatörü
1987=100
1990=100
0,61
0,72
0,8
0,97
1,25
1,51
1,73
2,15
3,15
5,63
10,4
14,98
19,21
24,25
35,95
55,03
74,84
100
169,35
297,16
470,29
747
1223
2051,83
4236,09
7929,94
14156,8
29,68
31,29
32,83
34,87
37,99
41,72
44,35
47,29
51,00
55,53
60,78
66,84
71,08
74,16
77,55
80,53
82,77
85,21
95,02
97,87
100
100,98
103,75
106,5
108,89
111,61
113,8
ABD
ALMANYA
1990
GDP
Fiyatları ile deflatörü
GDP
1990=100
(Billion$)
3488,7
45,48
3596,9
49,00
3769,1
51,56
3965
54,8
3940,2
56,75
3908,1
62,09
4101,1
64,21
4286,1
66,79
4492,6
69,33
4605,8
72,08
4581,00
75,62
4661,9
78,84
4561,5
82,33
4739
85,02
5032,4
86,77
5191,7
88,55
5342,9
91,36
5507,4
93,08
5723,9
94,5
5868,9
96,79
5916,7
100
5859,2
103,74
6018,6
109,41
6152,9
113,55
6369,7
116,18
6499
118,74
6657,4
119,9
ALMANYA
1990
Fiyatları ile
GDP
(Billion$)
1484,84
1530,08
1596,53
1673,76
1674,66
1653,44
1745,15
1789,72
1851,45
1926,10
1945,00
1947,70
1927,40
1960,90
2016,30
2062,20
2110,20
2139,20
2216,00
2297,30
2429,40
2750,60
2811,10
2778,50
2858,00
2913,70
2952,40
E
(TL/$)
11,34
14,98
14,00
14,00
13,74
14,31
15,86
17,83
24,07
37,55
76,03
110,24
160,94
224,03
364,85
513,34
669,4
855,69
1420,76
2120,78
2607,62
4169,85
6868,69
10986
29704,3
45705,4
81137,2
Reel Reel
Kur (1) Kur(2)
1,13
1,34
1,18
1,04
0,85
0,80
0,82
0,78
0,77
0,72
0,85
0,93
1,12
1,28
1,46
1,39
1,37
1,35
1,44
1,26
1,00
1,02
1,07
1,05
1,40
1,18
1,19
1,00
1,17
1,04
0,91
0,75
0,71
0,73
0,71
0,70
0,67
0,80
0,89
1,07
1,24
1,42
1,35
1,34
1,32
1,44
1,26
1,00
1,02
1,05
1,03
1,38
1,16
1,18
Tablo 72: Değişkenlerin Anlamı
Değişken
Ln x
Logaritması alınmış, (X/GSYİH) değişkeni
Dlnx
Logaritması ve birinci farkı alınmış (X/GSYİH) değişkeni
lnrer
Logaritması alınmış reel kur değişkeni
Dlnrer
Logaritması ve birinci diferansiyeli(farkı)alınmış reel kur değişkeni
lnyf
Logaritması alınmış dış gelir (ABD ve Almanya gayri safi yurt içi hasıla
toplamları) değişkeni
Dlnyf
Logaritması ve birinci farkı alınmış dış gelir değişkeni
lny
Logaritması alınmış Türkiye gayri safi yurt içi hasıla değişkeni
Dlny
Logaritması ve birinci farkları alınmış Türkiye gayri safi yurt içi hasıla
değişkeni
Önce modele ait parametreler orijinal serilerden hareketle tahmin edilmiş, tahmin
sonucu aşağıda 7 nolu denklemde gösterilmiştir.
Lnx = -14.75+0.9744lnrer+1.863lnyf
(t) (-12.87) (9.22)
(14.37)
(7)
R2=0.95
DW=1.80
F=297.37
Tahmin edilen 7 nolu regersyonda tüm katsayıların istatistiki olarak anlamlı olması
yanında, açıklayıcı değişkenlerin bağımlı değişkendeki açıklama yüzdesini gösteren
R2'de oldukça yüksek bulunmuştur. Diğer yandan, açıklayıcı değişkenlerin açıklanan
değişken üzerinde etkili olup olmadığının (ya da regresyon sabiti dışındaki bütün
parametrelerin anlamlı olup olmadığını) testine yönelik F testi sonucuna göre ise,
regresyon bir bütün olarak anlamlıdır. DW testine göre ise otokorelasyon (hata
terimlerinin birbirini izleyen değerleri arasında ilişki) yoktur. Parametrelerin işaretleri de
beklenen yönde çıkmıştır.Tahmin oldukça tatmin edici sonuçlar vermesine karşın, bu
sonuca durağan olmayan serilerle yapılan analiz neticesinde ulaşılmıştır. Granger ve
Newbold (1974), durağan olmayan serilerle yapılan tahminin "sahte regresyon-spurious
regressions" olma olasılığının güçlü olduğunu belirtmektedir.
146
Regresyonun "sahte" olup olmadığının anlamanın en iyi yolu, bir eş-bütünleşme /koentegrasyon testi yapmaktır. İki zaman serisi trend nedeni ile durağan olmayabilir. Fakat
ikisi de aynı dereceden entegre iseler (her ikiside I(d) iseler), o zaman iki seri arasında
bir ko-entegrasyon olabilir ve o zaman regresyon sahte olmayacaktır. Bu durumda,
Parametreler ile ilgili t ve F testleri uygulanabilecektir. Farklı bir ifadeyle, koentegresyon testinin yapılabilmesi için, her bir değişkenin seviye/level değerlerinde
durağan olmaması, fakat aynı derecede fark değerlerinde durağan olmaları
gerekmektedir.
Durağan olmayan serilerde durağanlığı sağlamak için serilerin logaritmaları ve farkları
alınmaktadır. Farkların alınması sadece değişkenlerin geçmiş dönemlerde maruz kaldığı
şokların etkisini yok etmekle kalmayıp, aynı zamanda dönemler arasında bu şoklar
dışında varolabilecek uzun dönemli ilişkilerin de ortadan kalkmasına neden olmaktadır.
Serilerin farklarını almak neticesinde, özgün düzeylerince belirlenen uzun dönem
ilişkileri yok edebilir. Çoğu iktisat kuramı ilk farklar arasında değil, düzey/level değerler
arasındaki ilişkiyi temel almaktadır (Gujarati, 1999: 726). Bu nedenle, bu şekilde
durağanlaştırılmış seriler arasında bulunacak bir regresyon uzun döneme ait tüm
bilgilerin yok edilmesi nedeniyle bir uzun dönem denge ilişkisini vermeyecktir. Koentegrasyon metodolojisi iktisadi değişkenlere ait seriler durağan olmasalar bile I(I), bu
serilerin durağan I(0) bir doğrusal kombinasyonunun olabileceğini ve eğer varsa bunun
ekonometrik olarak gösterilebileceğini anlatır .
Ekonometrik analize geçmeden önce, serilerin durağanlık koşulunu sağlayıp sağlamadığı
test edilmiştir. Serilerin durağanlık koşulunu sağlayıp sağlamadığının tespitine yönelik
iki testten yararlanılmıştır: Bunlar Otokorelasyon (Korelogram) testi ve Birim Kök (Unit
Root) testleridir.
VII.1.Durağanlık Testleri
Genellikle bir çok makro ekonomik değişken durağan değildir ve zaman serilerini
etkileyen faktörleri içerirler. Bu faktörler; trend, mevsimlik dalgalanmalar, konjonktürel
147
dalgalanmalar ve düzensiz hareketlerdir (Serper, 1970:24). Ancak uygulamada daha çok
trend ve mevsimlik dalgalanmalar üzerinde durulmakta ve değişkenlerin logaritmik
değerlerinin birinci veya ikinci farklarının serilerde büyük ölçüde durağanlığı sağladığı
belirtilmektedir (Box & Jenkins, 1970: 85). Daha teknik olarak ifade edilecek olunursa;
“ortalamasıyla varyansı zaman içinde değişmeyen ve iki dönem arasındaki ortak
varyansı bu ortak varyansın hesaplandığı döneme değil de yalnızca iki dönem arasındaki
uzaklığa bağlı olan olasılıklı bir süreç için durağandır (Gujarati, 1999:713)" tanımı
yapılmaktadır
VII.1.1.Otokorelasyon (Korelogram) Testi
Çalışmada serilerin durağanlıklarının tespitine yönelik olarak önce logaritmaları alınmış,
sonrada birinci farkları alınarak durağanlığın sağlanıp sağlanmadığı tespit edilmiştir.
Logaritmaları alınan serilerin birinci farklarından sonra büyük ölçüde durağanlığın
sağlandığı tespit edilmiştir. Yapılan korelogram testi sonuçları aşağıda Tablo 73 ve
Tablo 74' de gösterilmiştir.
Tablo 73: Reel Kur ve İhracat Değişkenlerine Ait Otokorelasyon Katsayıları
Dlnrer
Dlnx
Gecikme
AC
PAC
AC
PAC
1
0.142
0.142
-0.248
-0.248
2
0.119
0.101
-0.016
-0.083
3
0.003
-0.028
0.110
0.091
4
-0.112
-0.125
-0.122
-0.077
5
-0.039
-0.007
-0.042
-0.091
6
-0.076
-0.044
0.063
0.015
7
-0.316
-0.312
-0.137
-0.112
8
-0.284
-0.245
-0.261
-0.355
Box-Pierce Q-Stat: 6.10 (Dlnrer)
Box-Pierce Q-Stat:4.80
(Dlnx)
Ljung-Box Q-Stat.8.78 (Dlnrer)
Ljung-Box Q-Stat:6.50
(Dlnx)
148
Tablo 74: Yurt dışı (ABD + Almanya) ve Türkiye GSYİH Serilerine İlişkin
Otokorelasyon Katsayıları
Dlnyf
Dlny
Gecikme
AC
PAC
AC
PAC
1
0.161
0.161
-0.054
-0.054
2
-0.311
-0.346
-0.116
-0.120
3
-0.277
-0.179
0.174
0.163
4
-0.264
-0.347
-0.365
-0.379
5
0.102
0.040
-0.010
0.025
6
0.081
-0.252
0.053
-0.089
7
0.210
0.221
-0.325
-0.248
8
0.084
-0.141
-0.145
-0.366
Box-Pierce Q-Stat: 8.78 (Dlnyf)
Box-Pierce Q-Stat: 8.06 (Dlny)
Ljung-Box Q-Stat: 11.01 (Dlnyf)
Ljung-Box Q-Stat: 10.88 (Dlny)
Serilerin durağanlığını ölçmeye dönük olarak, Ljung-Box (LB) Q-istatistiği testi
( Q=n(n+2) Σ (r2k / n-k) ~ X2m ) kullanılmaktadır. Hesaplanan Box-pierce Q-istatistikleri
ve Ljung-Box-istatistiklerine ait değerler Aşağıda Tablo 75' de toplu olarak
gösterilmiştir.
Tablo 75: Logaritmaları ve Birinci Farkları Alınmış Serilerde BP ve LB Değerleri
Değişken
Box-pierce Q istatistiği
Ljung-Box (LB) istatistiği
Dlnrer
6.10
8.78
Dlnx
4.80
6.50
Dlnyf
8.78
11.01
Dlny
8.06
10.88
Dlnx; BP istatistiğine göre 0.05 anlamlılık düzeyinde, ilk gecikmeden sonra durağan. LB
istatistiğine göre ise ikinci gecikmeden sonra durağan
Dlnrer; BP istatistiğine göre 0.010 anlamlılık düzeyinde ilk gecikmeden sonra durağan.
LB istatistiğine göre ise, 0.010 anlamlılık düzeyinde ilk gecikmeden sonra durağan
Dlnyf; BP istatistiğine göre 0.010 anlamlılık düzeyinde ilk gecikmeden sonra durağan.
LB istatistiğine göre ise 0.010 anlamlılık düzeyinde ikinci gecikmeden sonra durağan.
149
Dlny BP istatistiğine göre 0.010 anlamlılık düzeyinde ilk gecikmeden sonra durağan. LB
istatistiğine göre ise 0.010 anlamlılık düzeyinde ikinci gecikmeden sonra durağan.
VII.1.2. Birim Kök (Unit Root) Testi
Birim kök analizinde, Dickey-Fuller (DF) (1981) testinden yararlanılmıştır. Çalışmada
standart DF testi üç ayrı model üzerinden gerçekleştirilmektedir. Bunlar sabit terimli,
sabit terimsiz, trend ve sabit terimli tesadüfi yürüyüş modelleri olup sırasıyla SDF1,
SDF2, SDF3 olarak isimlendirilmiştir.
SDF1: ∆ Wt=δWt-1+εt
(8)
SDF2: ∆ Wt=α+ δWt-1+εt
(9)
SDF3: ∆ Wt= α+γT+ δWt-1+εt
(10)
SDF testlerinin her birinde , W serisinin tesadüfi yürüyüş sürecinde bulunduğunu ifade
den sıfır hipotezi (HO :δ=0) genel alternatifine karşı test edilmektedir.
VII.1.3.Genişletilmiş Dickey-Fuller Testi
Yapılan çalışmalarda sıkça karşılaşılan problemlerden biri regresyon hata terimlerindeki
ardışık bağımlılık problemidir. Hata terimlerindeki ardışık bağımlılık problemini
gidermek için SDF3’de verilen 10 nolu denkleme bağımlı değişkenin gecikmeli
m
∆wt = α + γT + δWt −1 + ∑σ k ∆Wt − k + ε t (11)
k
değerleri ilave edilerek Geliştirilmiş DF regresyon denklemine ulaşılmaktadır:
Hesaplanan DF testinin mutlak değeri Monte Carlo Simülasyonlarına göre hesaplanmış
MacKinnon kritik değerlerinin mutlak değerleri ile karşılaştırılmaktadır. Eğer DF
istatistiğinin mutlak değerleri MacKinnon kritik değerlerinden büyükse seri durağan,
aksi durumda durağan olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
150
Tablo 76: ADF* Testi (Regresyon Denklemine Sadece Sabit ilave edilmiştir)
Değişken
D-F t istatistiği
Dlnx
%1
%5
%10
(0)
-3.73
-2.99
-2.63
(0)
-6.077
Dlnrer
-3.892
Dlnyf
Dlny
-3.73
-2.99
-2.63
-5.02
(0)
-3.73
-2.99
-2.63
-4.14
(0)
-3.73
-2.99
-2.63
(*): Önce değişkenlerin durağan olup olmadıklarına level/düzeyde bakılmış, değişkenlerin durağan
olmadıkları tespit edilmiştir.
Tablo 77 : ADF Testi (Regresyon denklemine trend ve sabit terim ilave edilmiştir)
Değişken
Dlnx
Dlnrer
Dlnyf
Dlny
D-F t istatistiği
%1
%5
%10
-5.94
(0)
-4.39
-3.61
-3.24
-3.81
(0)
-4.39
-3.61
-3.24
-4.04
(0)
-4.39
-3.61
-3.24
-4.87
(0)
-4.39
-3.61
-3.24
Tablo78: ADF Testi (Sabit terimsiz veya trendsiz sadece ADF)
D-F tistatistiği
%1
%5
%10
Dlnx
-5.72(0)
-2.66
-1.95
-1.62
Dlnrer
-3.97(0)
-2.66
-1.95
-1.62
Dlnyf
-2.25(0)
-2.66
-1.95
-1.62
(0)
-2.66
-1.95
-1.62
Dlny
-2.67
Durağanlaştırılan serilerle yapılan regersyon tahmini aşağıda gösterilmiştir.
Dlnx=0.0054+0.857Dlnrer+2.110Dlnyf
(t)
(-0.103) (3.539)
(12)
(1.231)
R2=0.37
Dw=2.70
F=6.90
Regresyon tahmininde kesme parametresine ilişkin t değeri anlamsız bulunmuş, dış
gelire ait parametre ise ancak 0,25 anlamlılık düzeyinde sıfırdan farklı bulunmuştur.
151
Reel kura ilişkin t istatistiği 0,05 anlamlılık düzeyinde sıfırdan farklıdır. Tahminde
gözlenen bir diğer sonuçta dw değerinin kararsız bölgede olmasıdır. Açıklayıcı
değişkenlerin açıklanan değişken üzerinde etkili olup olmadığını (ya da regresyon sabiti
dışındaki bütün parametrelerin anlamlı olup olmadığını) anlamak için uygulanan F testi
sonucuna göre regersyon bir bütün olarak anlamlıdır.
Birim kök analizi sonucu serilerin sadece birinci farklarının alınması sonucu seriler
durağan hale gelmiştir. Simgelerle ifade edilirse; Dlnx~I(1), Dlnrer ~I(1), Dlnyf ~I(1).
Bu sonuç serilere ko-entegresyon tekniğinin uygulanabileceğini göstermektedir.
VII.2.Ko-Entegresyon Analizi
VII.2.1.Engle-Granger Ko-Entegresyon Test Sonuçları
Ko-entegresyon, durağan olmayan (non-stationary) değişkenler arasındaki durağan
(stationary) uzun dönemli ilişkiyi tanımlamaktadır. Başka bir ifadeyle, co-integration,
teknik olarak aynı fark derecesine I(d), sahip değişkenlerin, doğrusal kombinasyonlar
sonucunda, durağan I(0) ilişkisine dönüşmesidir. İki değişken arasındaki ko-entegresyon
ilişkisini belirlemede birden fazla metodoloji kullanılmaktadır. Bunlardan ikisi;
Johansen&Jeselius (1990) ve Engle-Granger (1987) metodolojileridir. Bu çalışmada
Engle-Granger prossedürü kullanılmıştır. Engle-Granger prosedürü aşağıda belirtilen
denklemin hesaplanmasını gerektirmektedir.
logXt=α1+βlogYt+RESt
(1)
Bu metodolojide Xt d kez farkı alındıktan sonra durağan hale gelmişse d seviyesinde
entegre olmuş demektir ve bu süreç genellikle Xt ~ I(d) simgeseli ile ifade edilmektedir.
Xt ve Yt gibi iki serinin (ya da daha fazla serinin) aynı seviyede entegre oldukları kabul
edilirse [Xt~ I(d), Yt~ I(d)] , Xt’nin Yt’ye regresyonunda hata terimleri I(d-b) ve b>0 ise
bu iki serinin ko-entegre oldukları kabul edilmektedir. Ko-entegresyon testi üç evreden
oluşmaktadır: İlk olarak serilerin aynı seviyede entegre olup olmadıkları, başka bir
ifadeyle Xt ~ I(d) ve Yt~ I(d) belirlenmektedir. Bu belirlenme birim kök (unit root) testi
ile gerçekleştirilmektedir. İkinci evrede ise yukarıda 1 nolu ko-entegresyon denklemi
EKK yöntemi ile tahmin edilmektedir. Üçüncü evrede ise 1 nolu denklemin hata
152
terimlerinin durağan olup olmadığı (RESt~ I(d-b)) tespit edilmektedir. Bu durumda Xt ,Yt
birlikte I(1, ve vt I(0) ise bu iki serinin ko-entegre ilişkisi içerisinde bulunduklarına karar
verilmektedir.
Yukarıda yapılan ADF testleri neticesine göre serilerin I(1) olduğu anlaşıldığından, koentegresyon testinin ikinci aşamasına geçilebilir. İkinci evrede ise yukarıda 1 nolu koentegresyon denklemi EKK yöntemi ile tahmin edilmiş ve sonuçlar aşağıda regresyonI,
regresyon II ve regresyon III olarak gösterilmiştir.
E-G yöntemi, ko-entegrasyon denklemindeki bağımlı değişken seçimine karşı hassas
olduğundan, aynı denklem bağımsız değişkenlerden herbirinin bağımlı değişken olacak
şekilde tahminini gerektirmektedir.
I. regresyon
Lnx = -14.75+0.970lnrer+1.863lnyf+RESx,t
(t) (-12.87) (9.22)
(14.37)
R2=0.95
DW=1.80
F=297.37
II.regresyon
Lnrer=10.679+0.803lnx-1.363lnyf+RESrer,t
(t)
( 5.44)
(9.22)
(-5.75)
R2=0.83
DW=1.55
F=60.12
III.regresyon
Lnyf=8.015+0.480lnx-0.425lnrer+RESyf,t
(t) (136.94) (14.37) (-5.75)
R2=0.92
DW=1.60
F=140.44
Denklem I, Denklem II ve Denklem III’e ait kalıntıların (RES’lerin) durağan olup
olmadığını bulmak için ADF testi uygulanmıştır. Dickey-Fuller testi aşağıda belirtilen
153
regresyonun tahminini gerektirmektedir. Kullanılan denklemde intercept (sabit) yer
almamaktadır.
T
∆RESt = γRESt-1+Σ βJ ∆RESt-J + et
J=1
Aşağıda Tablo79'da kalıntıların birim kök testleri/ko-entegresyon test sonuçları
gösterilmiştir.
Tablo 79: Engle-Granger Ko-Entegresyon Test Sonuçları
Ko-entegresyon
eşitlikleri
I.regresyon
II.regresyon
III.regresyon
MacKinnon kritik değerleri
Katsayı (γ)
-0.951
-0.869
-0.810
DW
1.99
2.02
1.90
R2
0.50
0.48
0.40
ADF t istatistiği
-4.92(0)(*)
-4.79(0)(*)
-4.02(0)(*)
%1
-2.66
-2.66
-2.66
%5
-1.95
-1.95
-1.95
%10
-1.62
-1.62
-1.62
Parantez içindeki değerler optimal gecikme uzunluğunu göstermektedir.
(*)
üst indisi, değişkenler arasında ko-entegresyon ilişkisi olmadığı şeklindeki H0 hipotezinin red edildiğini ifade
etmektedir.
Hata teriminin ADF birim kök testleri incelendiğinde, bütün kalıntıların durağan olduğu
görülmektedir. γ katsayısının t istatistiği mutlak değerleri MacKinnon kritik
değerlerinden büyük bulunmuştur. Başka bir ifadeyle, %1 anlamlılık düzeyinde ve diğer
düzeylerde kalıntıların durağan olmadığı hipotezi ret edilmekte, kalıntıların durağan
olduğu hipotezi kabul edilmektedir. Başka bir ifadeyle, e'nin entegresyon derecesi,
regresyon I, regresyon II ve regresyon III'de e~ I(0) olduğundan ihracat, reel kur ve dış
gelir arasında uzun dönemli bir ilişki söz konusu olup, birlikte hareket etmektedirler.
Aksı takdirde, serilerin ko-entegre olmadıkları, uzun dönemde aynı stokastik trendi
paylaşmadıkları sonucuna ulaşılacaktı.
Yapılan testte eş-bütünleşme sonucu bulunmuş, böylelikle serilerin düzey değerleri ile
tahmin edilen regresyondaki katsayılar için t testinin uygulanabileceği sonucuna
ulaşılmıştır. Buna göre reel kurdaki % 10'luk devalüasyon, ihracatta %9.7'lik bir artışa
neden olmaktadır. Yurt dışı gelirde meydana gelecek % 10'luk bir artış ise ihracatta %
18,63'lik bir artışa neden olmaktadır.
154
Eğer değişkenler arasında ko-entegresyon varsa o zaman en azından tek yönlü
nedensellik ilişkisi olduğu söylenebilir (Engle &Granger, 1987: 251-276). Aşağıdaki
bölümde değişkenler arasındaki nedensellik ilişkisi, Granger Nedensellik testi yoluyla
analiz edilmektedir.
VII.3.Granger Nedensellik Testi
Ekonometride nedenselliğin en fazla kullanılan tanımı, nedenselliğin Granger tanımıdır.
Tanıma göre “Diğer bilgiler
aynı iken, Y’nin öngörüsü X’in geçmiş değerleri
kullanıldığında, X’in geçmiş değerlerinin kullanılmadığı duruma göre daha başarılı ise
X, Y’nin Granger nednidir" (Granger,1969). Üç tür nedensellikten söz edilebilir
(Granger, 1969: 429-429). Eğer nedensellik iki değişkenden sadece birinden diğerine
doğru ise bu durumda tek yönlü nedensellik vardır. t döneminde, Xt'nin tahminin Yt'nin
sağladığı bütün bilgiler kullanılarak yapılmasından elde edilen sonuç, bu bilgiler
kullanılmadan elde edilen tahminden daha iyi ise, Yt'nin Xt'ye neden olduğu söylenir ve
tek taraflı bir nedensellik söz konusudur. Bu ifade Yt → Xt simgeseli ile ifade
edilmektedir. Nedensellik bazı durumlarda sadece değişkenlerden birine doğru olmaz,
aynı anda her iki değişkene doğru da olabilir. Bu durum iki yönlü nedensellik/ geri
bildirim (feedback) olarak adlandırılmaktadır. Bu tarz bir nedensel ilişki Yt ↔ Xt
biçiminde gösterilmektedir. İki yönlü nedenselliğin bulunması her iki değişkenin de
modelde içsel değişken olarak yer alması anlamına gelmektedir (Granger, 1969: 426).
Granger nedensellik testinin gerçekleştirilmesi için ele alınan serilerin durağan olması
gerekmektedir. İktisadi değişkenler genellikle bu koşulu taşımazlar. Yani, kovaryansdurağan değildirler ve trend unsuru taşırlar. Ya da mevsimlik dalgalanma gösterirler.
Granger nedensellik testi, ekonomide çok bilinen gelir ile tüketim arasındaki ilişkiden
hareketle şöyle açıklanabilir: Örneğin Y=f(C) türü bir ilişkide Granger nedensellik var
ise bu durum C → Y simgeseli ile gösterilmektedir. Eğer ilişki C= f (Y) türü bir ilişki
ise ve Granger nedensellik var ise bu durum Y → C simgeseli ile ifade edilmektedir.
Test sonucunda ;
155
1) Y → C
2) C → Y
3) Y ↔ C
4) Y ile C arasında bir nedenselliğin bulunmadığı seçeneklerden birine karar verilir.
Granger nedensellik testi aşağıda tüketim ile gelir arasındaki ilişkide örneklendirilen (ve
diğer gecikmeli iktisadi ilişkilere genelleştirilebilen) ilişkilerin ifadesidir.
m
m
C t = ∑ µ i C t −i + ∑ δ j Yt − j + ε 1t
i =1
j =1
m
m
Yt = ∑ θ i Yt −i + ∑ ψ J C t − j + ε 2t
i =1
j= 1
Bu denklemlerde hata terimlerinin birbirlerinden bağımsız olduğu varsayılmaktadır.
Birinci denklemde tüketimin hem kendisinin geçmiş değerleriyle hem de gelirin geçmiş
değerleri ile ilişkili olduğu varsayılmaktadır.
Aynı varsayımlar ikinci regresyon denklemi için de geçerlidir. Granger nedensellik
testinde Hipotez ;
m
∑δ
J
=0
j=1
Olup Yt-1,..............Yt-m
gecikmeli değişkenlerin ilişkide yeri olmadığı (Y’den C’ye
Granger nedenselliği yok) düşüncesini anlatmaktadır.
Bu hipotezi test etmek için aşağıdaki (F )değerini hesaplamak gerekmektedir.
F= ((RSSR-RSSUR)/m) / (RSSUR / (n-k)) burada m, dışarıda bırakılan gecikmeli değişken
sayısını; n, örnek hacmini; ve k kısıtlamasız regresyonda tahmin olunan parametre
sayısını gösterirken, RSSR kısıtlamalı ilişkideki hata terimlerinin kareleri toplamını,
RSSUR ise kısıtlamasız ilişkideki hata terimlerinin karelerinin toplamı değerini
göstermektedir.
156
Test yapılırken, F- tablosundan Fα (m, n-k) değerleri bulunmakta sonrada hesap edilen F
değeri tablodan bulunan F değerin ile karşılaştırılmaktadır. Hesap edilen F değeri
tablodan bulunan F değerinden küçük ise (Y’den C’ye doğru Granger nedenselliği yok
olduğu görüşünü ) kabul edilmekte, büyük ise hipotezi red edilmekte ve alternatif
hipotez (Y’den C’ye doğru Granger nedenselliği var görüşünü) kabul edilmektedir.
Aynı yöntem bu kez C’den Y’ye doğru Granger nedenselliğin olup olmadığının tespitine
dönük olarak ikinci ilişki üzerinde uygulanmaktadır.
Çalışmada ele alınan model için gerçekleştirilen Granger nedensellik testlerinin
sonuçları aşağıda Tablo 80' de gösterilmiştir.
Tablo 80: Granger Nedensellik Test Sonuçları
Boş Hipotez
Dlnrer değişkeni ile Dlnx değişkeni arasında nedensellik ilişkisi yoktur
Dlnx değişkeni ile Dlnrer değişkeni arasında nedensellik ilişkisi yoktur
Dlnyf değişkeni ile Dlnx değişkeni arasında nedensellik ilişkisi yoktur
Dlnx ile Dlnyf değişkeni arasında nedensellik ilişkisi yoktur
(*): 0,05 anlamlılık düzeyinde boş hipotezin reddini ifade etmektedir.
Yapılan analiz neticesinde, Dlnrer
Dlnx’e doğru ve Dlnyf
F değeri
0.471
5.121*
0.285
4.519*
Dlnx’e doğru tek
taraflı bir nedensellik saptanmıştır. Başka bir ifadeyle, reel kurdan ihracata ve dış
gelirden ihracata tek taraflı bir nedensellik ilişkisi söz konusudur. Dış gelir ve reel kur
ihracatın nedenleri olarak belirlenmiştir.
157
VIII.SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
1. Türkiye ekonomisinde 1970-1979 arasında uygulanan kalkınma stratejisi, ithal
ikameci kalkınma stratejisidir. Bu stratejiye göre, korunan geniş bir iç pazar, ucuz
hammadde ve ara malları üreten kamu sektörü sayesinde özel kesim sermaye birikimi
desteklenmiş, iç-ticaret hadlerine ve
ücretlerin yükselmesine dayalı bir gelişme
izlenmiştir. Bu dönemde devlet, hem yönlendirici hem de yatırımcı bir aktör olarak
iktisadi faaliyetleri düzenlemede etkin bir rol üstlenmiştir.
Bu dönem 1977’den itibaren, başta döviz sorunu olmak üzere, ithalat kapasitesinin
sınırlarına varmasıyla kendini yeniden üretemeyerek krize girmiştir. Aşırı değerli döviz
kuru (sabit kur rejimi) ihracatçı sektörlerin ihracat kapasitelerini olumsuz etkilerken,
sanayi bütün olarak kendi iç dinamikleriyle döviz yaratabileme kapasitesini kaybetmiş,
yüksek enflasyon, cari işlem açıkları ve negatif büyüme hızları gibi makro-ekonomik
sorunlar yaşanmaya başlanmıştır. Bu sürecin sonunda, Türkiye ekonomisi 1980 yılından
itibaren dış dünya ile farklı tarzda bir eklemlenmeyi/entegrasyonu hedefleyen yeni bir
stratejiyi uygulamaya sokmuştur.
2. 1980 sonrasında dışa yönelik gelişme stratejisinin uygulanması ile birlikte, özellikle
1980’li yılların ilk yarısında kur politikasının, kredi ve mali teşviklerin yüksek
düzeylerde kullanıldığı görülmektedir. 1983-1987 dönemi gösterdiği özellikler
nedeniyle, ihracata dayalı büyüme olarak tanımlanabilir. Bu dönemde, bir yandan yoğun
teşvik politikası, diğer yandan 1980 öncesinde atıl kalan kapasitelerin devreye girmesi
ve yaygın devalüasyonlar neticesinde, imalat sanayiinde ihracat değerlerinde önemli
artışlar gerçekleşmiştir.
3.İhracata yönelik sanayileşme stratejisi, sektörel gelişmeyi ülkenin karşılaştırmalı
avantajlara sahip olduğu emek-yoğun sektörlere kaydırmayı hedeflemiş, sektörel
gelişme zamanla bu sektörlerde yoğunlaşmıştır. Başlangıçta geleneksel olarak
Türkiye’nin göreli üstünlüğe sahip olduğu (tekstil, gıda gibi emek-yoğun) sektörlerde
158
yoğunlaşan yatırımlar, ekonomideki belirsizlik ve risk ortamının etkisiyle zamanla ürün
çeşitlenmesine gidilmesini engellemiştir. Bu ve benzeri nedenler sonucunda, Türkiye
ekonomisinde dış ticaretinde
emek ve kaynak yoğun sektörler öne çıkarak başat
sektörleri oluşturmuştur. Bu durum mekan düzeyinde de görülmekte, 1980 sonrasında
Anadolu’da yeni gelişen sanayi odaklarının başta tekstil ve gıda olmak üzere, emekyoğun sektörlerde uzmanlaştıkları gözlemlenmektedir.
4. 1988 yılında reform sürecinin tükenmesi ve 1989 yılından itibaren finansal
serbestleşmenin sağlanması ile birlikte, Türkiye ekonomisi yeni bir büyüme evresine; “iç
talebe dayalı büyüme” evresine girmiştir. Bir yandan 1988 yılından itibaren imalat
sanayiinde artan işgücü maliyetleri, diğer taraftan ücret gelirlerinin katma değerden
aldıkları paydaki artışlar neticesinde, iç piyasanın sürükleyici gücü öne çıkmış, ihracat
ikincilleşmiştir. Burada, 1989 sonrasında finansal serbestleşme neticesinde, Türkiye
ekonomisinde büyüme ve birikim sürecinin kısa vadeli sermaye akımlarının -başta döviz
ve faiz değişkenleri olmak üzere -belirlemesine bırakıldığını belirtmek gerekir.
Finansal serbestleşmenin tam olarak sağlandığı 1989 yılından itibaren, aşırı miktarlarda
giren sermaye girişleri neticesinde, yerli para, yabancı paralar karşısında değer
kazanmış, yerli paranın reel olarak değerlenmesi, devalüasyonun enflasyondan düşük
tutulması anlamına geldiğinden (değerli kur söz konusu olduğundan), ihracat düşmüş,
ithalat ise (ithal malların yurt-içi pazarda ucuzlaması sonucu) artmıştır.
1989-1993 döneminde, Türkiye ihracatının %80 düzeyinde imalat sanayi ürünlerinde
olduğu gözönüne alınırsa, TL’nin değer kazanması imalat sanayiinin rekabet gücünü
düşürmüştür. Aynı şekilde ithalatın ucuzlaması, yurtiçinde ithal ürünlerle rekabet etmek
zorunda kalan imalat sanayi sektörlerini de olumsuz etkilemiştir. Yükselen faiz, aşırı
değerlenmiş döviz kuru politikasında sıkışan ekonomi, kaynakları üretken sabit sermaye
yatırımlarına yönelterek birikimi artırmak yerine, kısa vadeli spekülatif bir büyüme
sürecini beslemiştir. Ancak bu büyüme süreci 1993’ün son çeyreğinde bir krize
sürüklenmiş, ithalat hacmi %25’ler düzeyinde düşerken, GSYİH
%5.5 düzeyinde
daralmış, enflasyon düzeyi %106’ya yükselmiş, imalat sanayi reel ücretleri ise %30’lar
düzeyinde gerilemiştir. 1994 finansal krizi ile birlikte TL. devalüe edilmiş ve bunun
sonucunda ihracat miktarında da artış gerçekleşmiştir. 1993 IV. Çeyreğinde 100 olan
159
ihracat endeksi, 1994 yılının IV. Çeyreğinde 125.5’e çıkarak önemli bir gelişme
göstermiştir. Miktar cinsinde ise, 1993 yılında 15.345,1 milyon dolar olan ihracat, 1994
yılında 18.106,1 milyon dolara yükselmiştir. 1993 yılında 90.27 olan reel kur endeksi
1994 yılında 63.4’e düşerek TL. önemli ölçüde develüe edilmiştir. Reel ücretlerin işgücü
verimliliğindeki değişme ile birlikte veren birim işgücü
maliyeti ise dolar cinsinden 1993 IV. Çeyreğinden 1994 IV. Çeyreğine göre %68.5’e
düşmüştür.
5. Merkez sanayileşmiş ülkelerde, 1970’li yıllarda yaşanan kriz, yeni bir teknolojik
devrimle sonuçlanmış, tekno-ekonomik paradigma değişmiştir. Bu paradigmanın
merkezinde yer alan kavramlar ise; esneklik ve esnek üretim sistemleridir. 1970’li
yılların ortasında krize giren fordist/kitlesel üretimin yerini, değişen pazar ve tüketici
ihtiyaçlarına hızla ve esneklik kuralları içerisinde yanıt veren esnek üretim teknolojileri
sayesinde, rekabetin temel unsuru giderek teknoloji, Ar-Ge, Innovasyon (yenilik) gibi
parametreler almaya başlamıştır.
Türkiye imalat sanayiinde dışa açık sermaye birikim rejiminin uygulanması ile birlikte,
uluslararası piyasalarda yarışmak zorunda kalan firmalar, bu süreç karşısında başlangıçta
bir savunma psikozu içerisinde davranmışlar ve önemli düzeyde teknolojik atılım
gerçekleştirememişlerdir. Tekil düzeyde firma bazında, yeni teknolojileri üretime
adaptasyona yönelik uygulamalar olmakla birlikte, bu uyum sınırlı düzeyde kalmıştır.
Bu sürecin en açık izleri dışa açık sektörlerdeki sektörel verimlilik düzeyinde ve
teknolojik değişim hızındaki gelişmelerde görülmektedir. Dışa açık sektörlerdeki
verimlilik düzeyleri ve teknolojik değişme hızları göreli olarak düşük gerçekleşmiştir.
Bir başka ifadeyle, dışa açılma sürecinde rekabetin temel unsuru; reel kur,
sübvansiyonlar ve ücret gibi parametreler sayesinde gerçekleşmiştir.
6. Türkiye'nin ihracat kompozisyonunda sanayi ürünlerinin payında zamanla önemli bir
artış görülmesine karşın, sanayi ürünleri ihracatı geleneksel emek yoğun özelliğini
sürdürmüştür.
Sanayileşmiş
ülkelerde
üretim
içerisinde
gıda,
dokuma-giyim
sektörlerinin payı gerilemekte, metal-eşya, makine, kimya, bilgi teknolojilerin payı ise
artmaktadır. Ülkemizde gıda, içki, ve tütün ürünleri gibi kaynak yoğun sanayiin ihracat
160
içerisindeki payında zamanla bir azalma görülmekle birlikte, dokuma ve giyim
sektörlerinin payında artışlar görülmektedir.
7. 1980 sonrasında ihracata verilen büyük destek daha ziyade kar ve satış mantığına
dayandırıldığından, uzun vadede rekabet gücü üzerinde etkide bulunacak ürün kalitesini
ve çeşitliliğini artıracak, tasarım ve yenilik sistemlerini işletmelere adapte ederek
verimliliği artıracak bir yapısal dönüşüm mekanizması gerçekleştirilememiştir. Başka bir
ifadeyle, ihracatın artırılması o anın bir sorunu gibi algılanmış, uzun vadede üretim
kapasitesinin artırılması ihmal edilmiştir.
8. İmalat sanayiinde Türkiye'nin geleneksel ürünlerde rekabet gücünün sürdüğü
görülmektedir. İmalat sanayiinde rekabet gücü yüksek olan başlıca sektörler; gıda
ürünleri ve içecek, tütün ürünleri, tekstil ürünleri, giyim eşyası, metalik olmayan diğer
minerallerden oluşmaktadır. Rekabet gücü marjinal sınırda olan sektörler ise; bavul,
saraçlık ve ayakkabı, ağaç ve mantar ürünleri, plastik ve kauçuk ürünleri, ana metal
sanayi, metal eşya sanayi (makine, teçhizat hariç), elektrikli makine ve cihazlar ve
mobilya sektörleri, Rekabet gücü düşük olan sektörler; kağıt ve kağıt ürünleri, basım ve
yayım, kok kömürü, petrol ürünleri ve nükleer yakıt, kimyasal madde ve ürünler, makine
ve teçhizat ithalatı, büro, muhasebe ve bilgi işlem makinaları, haberleşme teçhizatı ve
cihazları, motorlu kara taşıtları ve römork, diğer ulaşım araçları, yeniden değerlenme
olarak tespit edilmiştir.
9. Faktör kullanım yoğunluklarına göre sektörel rekabet gücü değerlendirildiğinde;
Hammadde yoğun ve emek yoğun sanayilerde rekabet gücünün yüksek olduğu, ölçek
yoğun sanayilerde düşük/marjinal sınırda
kaldığı, farklılaştırılmış ve bilim bazlı
mallarda ise düşük olduğu saptanmıştır.
10. Rekabet gücüne sahip sektörlerin toplam ihracat içerisinde 1990 yılında % 63,3 olan
payı, 1991 yılında % 65,5, 1992 yılında % 66,6, 1993 yılında % 64,8, 1994 yılında %
63,5, 1995 yılında % 65,1, 1996 yılında % 63,6, 1997 yılında % 63,6, 1998 yılında %
63,4 ve 1999 yılında
% 59,9 olarak gerçekleşmiştir. Başka bir ifadeyle, zaman
içerisinde emek ve hammadde yoğun sanayilerin toplam ihracat içerisindeki payında
göreli olarak bir azalmanın meydana geldiği görülmektedir.
161
11. Farklılaştırılmış ve bilim bazlı malların toplam ihracat içerisindeki payında zamanla
bir artış görülmekle birlikte, toplam ihracat içerisindeki ağırlığı önemsiz düzeyde
bulunmaktadır. Bu kategori içerisinde yer alan en temel mallar; makine ve teçhizat
imalatı ile elektrikli makine ve cihazlar, haberleşme teçhizatı ve cihazları alt
sektörleridir. Ölçek yoğun sanayilerin toplam ihracat içerisindeki payında zamanla nispi
bir düşüş görülmekle birlikte, toplam içerisindeki % 25'ler düzeyini korumuştur. Bu
kategoride yer alan sektörler içerisinde ana metal sanayinin 1990 yılında % 16,9 olan
payı zamanla azalarak 1999 yılında % 8,9'a düşerken, motorlu kara taşıtları ve römorkun
payında artış yaşanmış, bu sektörün 1990 yılında % 1,7 olan payı, 1999 yılında % 6,8'e
yükselmiştir. Kimyasal madde ve ürünleri payında da ana metal sanayiinde olduğu gibi
düşüş gerçekleşmiştir.
12. Sektörel düzeyde ithalatın gelişimi incelendiğinde; ölçek yoğun sanayiler ilk sırada
yer almış, onu farklılaştırılmış ve bilim bazlı mallar izlemiştir. Emek yoğun ve
hammadde yoğun sanayiilerin toplam ithalat içerisindeki payında zamanla azalma
görülmektedir. Ölçek yoğun sanayi ithalatı içerisinde kimyasal madde ve ürünlerin
payında zamanla sıçrama niteliğinde bir gelişme yaşanırken, diğer ulaşım araçları
ithalatının payında düşüş yaşanmıştır. Ölçek yoğun sanayilerin toplam ithalat içerisinde
1990 yılında % 38,3 olan payında sonraki yıllarda göreli bir artış yaşanmış ve 1999
yılında %44,9 olarak gerçekleşmiştir. Diğer taraftan, farklılaştırılmış ve bilim bazlı
mallar ithalatının toplam ithalat içerisindeki payında zamanla önemli farklılaşmalar
yaşanmamış % 33-35'ler düzeyinde bir ağırlığa sahip olmuştur. Örneğin, 1990 yılında
farklılaştırılmış ve bilim bazlı malların % 33,2 olan payı, 1999 yılında % 35,2 olarak
gerçekleşmiştir. Bu kategori içerisinde en ağırlıklı ithalata sahip ürün, makine ve
teçhizat ithalatı olup, bu sektörün 1990 yılında % 1,7 olan payı 1999 yılına gelindiğinde
% 14,9'a yükselmiştir.
Hammadde yoğun ve emek yoğun sanayi ithalat paylarında zamanla azalma
gerçekleşmiştir. Bu iki kategorinin toplam ithalat içerisinde 1990 yılında % 27,8 olan
payları, 1999 yılında % 17,8'e düşmüştür.
162
13. Genel olarak, Türkiye’nin geleneksel sanayi dallarındaki rekabet gücünü koruduğu,
az sayıda ara malı ve yatırım malları sanayiinde rekabet gücü kazandığı görülmektedir.
Rekabet gücü zayıf olması nedeniyle, uluslararası piyasalarda rekabet etme gücü
bulunmayan sektörler ya korumayla üretimlerine devam edecekler (ki bu seçenek
küreselleşme sürecinin gittikçe hızlanması nedeniyle şimdilik zor gözükmektedir) ya da
üretimlerini durdurmak zorunda kalacaklardır. Hali hazırda rekabet gücüne sahip
sektörlerin ve potansiyel rekabet gücü bulunan sektörlerin tespit edilip desteklenmesi
gerekmektedir. Ancak bu politikalar belirli bir zaman aralığı içerisinde seçilmiş alt
sektörleri hedeflemeli, rekabeti ve etkinliği artırıcı yönde olmalıdır. Bugün marjinal
rekabet gücüne sahip sektörlerin desteklenerek, gelecekte rekabet gücü elde etmeleri
sağlanabilir. Bu amacı gerçekleştirmek için uygulanan teşvik sistemi de yeniden gözden
geçirilmelidir. Geçmiş yıllarda birçok sektörde üretim ve kapasite planlaması
yapılmadan verilen teşvikler, başta tekstil sektöründe olmak üzere, toplam talebin çok
üzerinde kurulan kapasiteler zamanla atıl kapasitelerin oluşmasına neden olmuş, sektörel
karlılığı olumsuz etkilemiştir. Birçok sektörde uzun süredir devam eden teşvikler,
emzikten kesilmeyen bebekler gibi sektörlerin normal gelişmesini engellemekte,
kaynakların etkin kullanımını engellemektedir.
14.
Dünyada son yıllarda meydana gelen teknolojik gelişmeler sonucunda sektör
politikaları da değişmekte, bir çok sektör önemini kaybederken yeni bazı sektörler öne
çıkarak önemi artmaktadır. Bu yeni gelişmeleri kavramak ona uygun sektör politikası
belirlemek (sektör politikasının sanayileşme politikasının bir unsuru olduğu göz önüne
alınırsa) küreselleşme eğilimlerinin gittikçe arttığı bir konjonktürde daha da can alıcı bir
süreci ifade etmektedir. Bu tespitten hareketle, sektörel düzeyde yeniden yapılanma
çerçevesinde bazı noktalara burada değinmek istiyoruz.
Üçüncü Sanayi ve Teknoloji Devriminin yaşandığı bugünkü dünya koşullarında, çeşitli
sektörlerin ürünlerine karşı talepde de değişme gözlenmektedir. Bazı ürünlere olan talep
daha hızlı artarken, bazı ürünlere yönelik talepte ise düşüş gözlemlenmektedir.
1960'lardan 1985'e uzanan dönemde, dünyada yılda ortalama yüzde 6 dolayında talebi
artan ürünler; elektrikli araç gereç, elektronik eşya, bilgi teknolojisi ürünleri, otomatik
büro aletleri, ince ayar aletleri, kimya sanayii ürünleri ve ilaç sanayii ürünleridir. Buna
karşılık, talebi en yavaş (yüzde 1 dolayında) artan sektörler ise, demir çelik, maden
163
cevherleri, madeni eşya, dokuma ürünleri, deri ve giyim, inşaat malzemesi ve metal dışı
madenleri sektörlerinden meydana gelmiştir.
15. 1980 sonrası yeniden yapılanma süreci sonunda imalat sanayiinde teknolojik
gelişme/teknik ilerleme sağlanamamıştır. Türkiye'nin ihracatında düşük teknoloji içerikli
ürünlerin (tekstil, giyecek, deri ürünleri gibi) ağırlığı devam etmektedir. Diğer taraftan,
yapılan ampirik analiz sonucunda Türkiye imalat sanayiinde 30 alt sektörden sadece 8
alt sektörün "öncü"nitelikte olduğu görülmüştür. Bu sekiz öncü sektörden üçünün (tütün,
ağaç ürünleri ve diğer gıda ürünleri) geleneksel sektörlerden oluştuğu görülmektedir.
16. Sanayi politikalarında, öncelikli sektörlerin seçiminin doğru yapılması oldukça
önemli bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır. Japonya ve Kore gibi sektör planlamasını
iyi yapan ülkelerin bile, geçmişte önceliklerin iyi belirlenememesi nedeniyle başarılı
olamadıkları, kaynak israfına neden oldukları bilinmektedir. Japon ekonomisinde
oldukça özellikli bir konuma sahip otomobil ve elektronik sektörlerini başlangıçta
öncelikli
sektörler
kapsamına
almayan
hükümet,
çelik
sanayiine
yönelik
sübvansiyonlarla hatalı kaynak dağılımına yol açmıştır. Benzer şekilde, Kore'de
1970'lerin sonunda yanlış teknoloji seçimi, kuruluş yeri ve hatalı sübvansiyon
politikaları sonucu petro-kimya, gübre ve demir dışı maden sektörlerinde bir çok işletme
kapanmak zorunda kalmıştır. İyi eğitimli işgücü, ileri teknoloji bilgisi gerektiren
elektronik sektöründe makine ve teçhizat şeklindeki donanım teknolojisini, buna uygun
örgütsel formları ve altyapıyı oluşturmadan, ithal eden Latin Amerika ülkelerinde de
benzer hatalı kaynak dağılımına yol açmıştır. Bu nedenle doğru seçim yapılmadığında,
belirli sektörlere öncelik veren sanayileşme stratejileri başarı sağlayamamaktadır
17. Bir ekonomide, girişimcilerin piyasa sinyallerine dayalı ve karı maksimize etmek
temel gaye olması durumunda ve piyasa aksaklıklarının olmaması durumunda dahi,
başlıca dört nedenden dolayı sanayi politikasının gereği ortaya çıkmaktadır15: 1)
Sanayiinin içerisinde faaliyette bulunacağı yasal ve kurumsal çerçevenin ekonomik
gelişmeye paralel olarak yenilenmesi ve güçlendirilmesi sorunu sürekli gündemde
olacaktır. 2) Gelişmekte olan bir ülkede sanayi yapının dönüştürülmesi tek başına bir
amaç olarak görüleceği gibi, bu amacı gerçekleştirmek için ilgili ülkenin sanayi
dönüşümünü gerçekleştirebilecek bilgi ve birikime sahip olması gerekir. 3) Sanayi
164
gelişim sürecinin farklı evrelerinde sanayi dallarının göreli önem ve ağırlıkları farklı
olacaktır. 4) Bugünkü cari fiyatlar ancak cari yatırım kararları üzerinde etkili olacaktır,
bu fiyatlar gelecekteki göreli fiyatlar ve yatırım fırsatları için yeterli olmayacaktır.
Sayılan bu nedenlerden dolayı, sanayi politikaları, sadece orta dönemde değil, uzun
dönemde de bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır (Boratav & Türkcan, 1993: 99).
18. Türkiye ekonomisinde, ihracattın belirlenmesinde, gerek reel kur ile ihracat/GSMH
arasındaki ilişkinin incelenmesinde, gerekse de ekonometrik analiz sonucunda reel kur
ihracatı açıklayan önemli bir değişken olarak belirlenmiştir. Yaptığımız Ekonometrik
analizde reel kur ve dış gelirdeki gelişmeler ihracat üzerinde etkili olmaktadır. Buna
göre, reel kurdaki % 10'luk devalüasyon, ihracatta %9.7'lik bir artışa neden olurken,
Yurt dışı gelirde meydana gelecek % 10'luk bir artış ise ihracatta % 18,63 oranında bir
artışa neden olmaktadır
19. Dışa açılma ve verimlilik ilişkisi ele alındığında, 1980 yılı itibariyle ihracat oranları
açısından ilk üç sırada yer alan dokuma, gıda ve giyim sektörlerinde verimlilik
düzeyinin genel imalat sanayi ortalama verimlilik düzeyinin altında kaldığı
görülmektedir. 1994 yılına gelindiğinde bu eğilim devam etmiş, bu üç temel ihracatçı
sektörde verimlilik düzeyi artmamıştır. 1980 yılından itibaren uygulamaya sokulan
yeniden yapılanma proğramı, Türkiye ekonomisinin son 20 yılda içine düştüğü krizleri
göz önüne alarak, en temel sorun olarak, dövizin bulunabilirliğini teşhis etmiş, bunun
için ihracatın artırılması temel bir yaklaşım olarak belirlenmiştir. İthal ikameci dönemde
verimlilik düzeyinde istenen gelişmeler sağlanamdığı için iç piyasa hem üretim hem de
tüketim kapasitesi yönünden daralmıştır. Bu dönemde ekonomi, üretimi artırıp, ihracatı
geliştirip döviz kazanamadığı için iç talep de yeterli düzeyde gelişememiştir. Yeniden
yapılanma proğramında, eğer temel sorun, verimliliği artıracak önlemlerin alınması
olarak belirlenseydi, yeniden yapılanma boyunca verimliliği artıracak yatırımlar, birikim
ve teknoloji alanlarında gelişmenin sağlanması gerekirdi. Verimlilik artışı ile içerde
oluşacak gelir artışı, tüketimi de artırabileceği halde, üretimi daha hızlı artırarak,
ihracattın artışına neden olabilecekti. Böylece, ihracat artışı, bir dönem uygulandığı gibi,
iç tüketimi kısarak değil, tam tersine, sermaye birikimini iç tasarruflarla besleyerek
geliştirilebilirdi. Ancak yeniden yapılanma boyunca, düşük yatırım ve birikim
165
sonucunda, verimlilik düzeyi gerilemiş, sermayenin verimliliğini gösteren marjinal
sermaye/hasıla katsayısı yükselmiştir.
Gelişmiş merkez ülkelerde emek-yoğun sektörlerin payında önemli düşüşler yaşanmış,
% 9-10 düzeylerine inmiştir. Türkiye ekonomisinin emek yoğun sektörlerin ihracattaki
payı % 45'in üzerinde bulunmaktadır. Kaynak yoğun/ hammadde yoğun sanayilerin
toplam ihracat içerisindeki payının da % 15'ler düzeyinde olduğu düşünülürse, Türkiye
ihracatının esas olarak emek ve kaynak yoğun sanayilere dayalı olduğu görülecektir. Bu
durum Türkiye ekonomisinin önümüzdeki yıllarda öncellikle çözmesi gereken stratejik
sorunların başında gelmektedir. Bunun için öncelikle dünya ekonomisindeki sektörel
gelişmeler
göz
önüne
alınarak
yeniden
yapılanmaya
gidilmesi
kaçınılmaz
gözükmektedir. Katma değeri yüksek, ürün çeşitliliğine dayalı, ileri teknoloji içeren
sektörlere yönelinmesi, buna uygun kurumsal ve mevzuata ilişkin değişikliklerin
yapılması gerekmektedir. Bu gelişmelerin ışığında aşağıda belirlenen sektörlerin "temel"
sektörler olarak belirlenip desteklenmesi gerekmektedir: 1) CAD ve CAM sistemleri
sonucu, esnek üretim teknolojileri kullanılarak piyasadaki tercih değişmelerine (moda,
marka vs) cevap verebilecek tekstil ve konfeksiyon sanayi, 2) elektrikli araç, gereç ve
elektronik sanayi, 3) makine imalat sanayi, 4) bilgi teknolojileri ürünleri, 5) otomatik
büro ürünleri, 6) otomotiv ana ve yan sanayi olarak tespit edilmiştir.
20. Son iki yüzyıllık dönemde üç büyük teknolojik devrim yaşanmış etkileri açısından
en temel gelişme III.Sanayi devriminde gerçekleşmiştir. Birinci teknolojik devrim, buhar
makinasının üretime uygulanması olarak tanımlanmaktadır. James Watt tarafından
geliştirilen buhar makinası, yaklaşık olarak ikiyüzyıl önce üretime sokulmuş bu süreç
sonraki yıllarda büyük bir yaygınlık kazanmış ve bunun sonucunda sanayi devrimi
ortaya çıkmıştır. Birinci teknolojik devrimin belirleyeci öğesi kullanılan enerji türüdür.
Metalden inşa edilen buharlı gemiler ve özellikle demiryolları birinci teknoloji
devriminde motor işlevi görmüştür.
İkinci teknolojik devrim ise, 19. Yüzyılın sonlarında elektrik enerjisinin kullanılması ile
gerçekleşmiştir. Elektrik enerjisinin kullanımı ile birlikte buhar enerjisinin yarattığı
sınırlamalar (başta maliyetler ve mekansal sınırlamalar olmak üzere) ortadan kalkmıştır.
Elektrik enerjisi ile birlikte üretim gücü büyük ölçüde artmış, enerjiyi kolayca nakletmek
166
ve sanayiyi yaygınlaştırmak hızlanmıştır. Diğer yandan bu devrimle birlikte birçok
sentetik madde üretilmeye başlanmış, iletişimde de önemli sıçramalar gerçekleşmiştir.
Halen
içinde
yaşadığımız
üçüncü
teknolojik
devrimi
ise
mikro-elektronik
teknolojilerdeki gelişmeler karekterize etmektedir. 1940'ların sonunda tarnsistörün icadı
ile başlayan süreç içinde, "entegre devreler", "micro chipler"deki gelişmeler toplumsal
ve iktisadi yaşamın her alanını etkilemeye başlamıştır. Elektronikteki büyük atılım ya da
entegre devreler ile yarı iletken maddelerin bulunuşu bilgi teknolojilerinin gittikçe
egemen olması ile sonuçlanmıştır.
Bilgisayarların ve elektronik araçların kullanılması üretim ve tasarım süreçlerini
otomatikleştirmiştir. Kısaca CAD ve CAM olarak tanımlanan dizayn ve üretim
teknikleri karar ve tasarım süreçlerini rasyonelleştirmiştir. Birinci ve İkinci Teknolojik
Devrimleri karekterize eden unsur üretimde kullanılan enerji iken, Üçüncü Teknolojik
Devrimi karekterize eden unsur bilgi ve bilgiyi iletmek (information and
communication) olmaya başlamıştır.
Teknolojik gelişmeler sadece yeni ürünlerin üretilmesi ile sınırlı kalmamış, üretim
sistemi üzerinde de etkili olmuştur. Tek amaçlı makinalara ve bant sistemine dayalı
Fordist üretim sisteminin yerine çok amaçlı üretme olanak veren, talepteki değişmelere
uyum yeteneği güçlü esnek üretim teknolojileri ikame olmuş, bunun neticesinde kitlesel
üretime özgü katılıklar büyük ölçüde aşılmıştır.
1970'li yıllarda gelişmiş ülkelerde meydana gelen bu değişmeler neticesinde sektörel
gelişme politikaları da etkilenmiş, gelişmiş merkez ülkeler esnek teknolojilere dayalı
sektörel gelişme
stratejisini uygulamaya sokarken, tekstil, demir-çelik, çimento gibi
emek yoğun sektörleri gelişmekte olan ülkelere kaydırmaya başlamıştır. Bu sektörleri
karekterize eden unsurlar; doğal kaynaklara dayalı gelişmesi, emek-yoğun olması ve
teknolojik gelişmeye ihtiyaç duymamasıdır. İşte bu noktada sanayileşme politikası ile
"güneşi batan sektörler"olarak tanımlanan sektörlerin yerine "güneşi parlayan
sektörler"olarak belirtilen bilişim teknolojisini ya da daha genel olarak yayılgan jenerik
teknolojileri sektörel
gelişmenin merkezine koyan sektörel düzeyde
167
yeniden
yapılanmaya ihtiyaç bulunmaktadır. Ülke ekonomisinin uzun dönemde rekabet gücü
kazanmasının en temel yolu, bu politikaları uygulamaya konmasından geçmektedir.
Gelişmiş ülkelerin sektörel aktörlerini oluşturan "yaygın jinerik" (pervasive generic)
teknolojilerin başlıcaları şunlardır:
1) Enformasyon (Bilgisayar, mikroelektronik ve telekomünikasyon)
2) İleri teknoloji malzemeleri
3) Biyoteknoloji
4) Uzay teknolojisi
5) Nükleer teknolojilerden oluşmaktadır.
Bu teknolojilerden en yagın kullanım alanı bulunan teknolojiler ve etki alanları en geniş
teknolojileri enformasyon, ileri teknoloji malzemeleri ve yeni biyoteknolojileri
oluşturmaktadır.
Enformasyon
Teknolojisi
:
Mikroelektronik,
komünikasyon/telekomünikasyon,
bilgisayar ve ağ teknolojilerinden oluşmaktadır. Bu teknolojilerde meydana gelen
gelişme sayesinde üretim sistemi değişmiş, esnek üretim giderek kitlesel üretim
sisteminin yerini almaya başlamıştır. Bugün enformasyon teknolojisi, zaman ve mekan
sınırlamalarının getirdiği ortadan kaldırmış, ses, görüntü, hareketli görüntü, veri
biçimindeki enformasyon aktarımlarını tek ve esnek bir şebeke içinde tümleştirmeyi
mümkün kılacak bir boyut kazanmıştır
İleri malzeme teknolojileri: Üretim sürecinde verimliliği, üründe kaliteyi ve teknik
performansı yükselten, sürdürülebilir üretim için malzeme tüketim ya da kullanımı
açısından gerekli koşulları yaratmak, teknolojilerin diğer alanlardaki gelişmelerin
gereklerini karşılamak ya da benzeri amaçlar için geliştirilen teknolojilerdir. İleri
malzeme teknolojilerinin konusunu oluşturan ürün kategorilerin başlıcaları şunlardır:
1) İleri metalik malzemeler/süperalaşımlar
2) İleri seramikler /mühendislik seramikleri
3) İleri polimerler/mühendislik polimerleri
4) Kompozitler/ polmer, cam, bor ya da seramik lif kombinasyonları, armid vs.)
5) Optoleketronik malzemeler
6) Yeni biyomedikal malzemelerinden meydana gelmektedir.
168
Yeni Biyoteknoloji: Biyoteknoloji, maddenin biyolojik unsurlarla işlenmesi yoluyla
üretimde bulunabilmenin yöntem ve araçların tasarımlama ve bu tasarımları
gerçekleştirmenin bilgi ve deneyimi olarak tanımlanmaktadır. Yeni biyoteknolojinin
başlıca
konularını;
hücre
füzyonu,
doku
mühendisliği,
rekombinat
DNA'lar
oluşturmaktadır. Son yıllarda bu teknolojideki gelişmeler sayesinde tarım, insan sağlığı,
enerji üretimi, gibi bir çok sektörde kullanılır hale gelmiştir.
Bu teknolojilerin temel özellikleri ise;
1) Ekonominin tüm sektörlerine (tarım, sanayi, hizmetler) yayılma yeteneğine sahip
olması,
2) Sektörler arasındaki girdi-çıktı ilişkisini güçlendirmesi,
3) Sosyo-ekonomik gelişme ve yüksek katma değer yaratması,
4) Rekabet gücünde stratejik öneme sahip olması ve
5) Teknoloji yoğun olması olarak sıralanmaktadır.
21. Türkiye ekonomisinde yeniden yapılanma süreci sonunda gerçekleştirilen tüm
önlemlere karşın, Türkiye ekonomisine gerekli düzeyde doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarının yapılmadığı, bu yatırımların düşük kaldığı görülmektedir. Diğer yandan
giren doğrudan dış yatırımların teknoloji transferi, istihdam etkilerinin imalat sanayine
göre düşük gerçekleştiği turizm, toptan-parekende, ticaret, bankacılık gibi sektörlere
yöneldiği izlenmektedir. Türkiye'nin AB sürecinin bir gereği olarak imzaladığı Gümrük
Birliği Antlaşması'da yabancı dış yatırımlarının Türkiye'ye tercihini etkilemiştir. Zira
yatırımcı ülke ve/veya firma ürünlerini hiçbir kısıtlama olmadan kolayca ihraç
edebilmekte (gümrük mevzuatında yapılan değişiklikler nedeniyle) bu durum büyük
maliyetler ve riskler taşıyan direkt dış yatırımları engelemektedir. Diğer yandan hiçbir
sınırlama olmadan iç pazara ürünlerini satan yabancı firmalar, yerli imalat sanayi
kapasitesinde (aynı sektörde üretim yapan firmalarda) zamanla atıl kapasitelerin
doğmasına neden olmaktadır. Yabancı sermaye ile ilgili süreçte bir diğer gelişme de,
sanayileşmiş ülkelerde üretim sisteminin değişmesi ile yakından ilgilidir. Gelişmiş
ülkelerde giderek üretim sürecini karkterize etmeye başlayan esnek üretim sistemi daha
vasıflı işgücüne ihtiyaç duymakta, klasik sanayi paradigmasına göre kurgulanmış
"yabancı sermaye"kuramı bu
yeni sürecin
dinamiklerini açıklamada yetersiz
169
kalmaktadır. Başka bir ifadeyle, ucuz işgücü ve pazar rasyonelleri mekan tercihinde
temel parametreler olmaktan çıkmıştır. Tüm bu gelişmelere karşın yabancı sermaye
yatırım kararlarında hala geçerliliğini koruyan parametrelerden biri siyasi istikrardır.
Türkiye, son dönemde yaptığı yapısal reformlar ile yabancı sermaye açısından oldukça
cazip bir konuma gelmiştir. Vergi reformu, bankalar yasası, uluslararası tahkim
konusunda gerçekleştirilen anayasa değişikliği gibi reform niteliğindeki değişikliler,
Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda yabancı doğrudan yatırımlar açısından önemli
potansiyellere sahip aday ülkeler arasına sokmuştur. Bu potansiyelin realize olmasının
aşağıda belittiğimiz kimi önlemlerle yakından ilgili olduğunu düşünüyoruz: Türkiye
ekonomisinde
bulunmaktadır.
mevcut
enflasyon
Fiktif
karların
düzeyi
yatırımlar
üzerinde
vergilendirmesini
caydırıcı
engelleyecek
etkide
"enflasyon
muhasebesi"nin uygulamaya konmasının yararlı olacağı düşünülmektedir. 6224 sayılı
kanun ve bununla ilgili kararname ve tebliğler dışında doğrudan yabancı yatırım ile ilgili
mevzuatın AB ile uyumlu hale getirilmesi oldukça önemli bir aşamayı ifade edecektir.
Yabancı yatırımlar ile yerli yatırımcıların ortak girişimlerini destekleyecek teşvik
sisteminin oluşturulmasının yararlı olacağı düşünülmektedir.
22. Türkiye'nin sanayileşme ve teknolojik gelişme sürecini önümüzdeki yıllarda
etkileyecek önemli gelişmelerden biri, GATT Uruguay müzakereleri sonunda kabul
edilen "Uruguay Turu Nihai Senedi" olarak anılan Antlaşmadır. Bu anlaşma, ülkelerin
ekonomik ve sanayileşme süreçlerini yakından ilgilendirmekte, çeşitli yaptırımlar
getirmektedir. Senet, "Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Antlaşması" ile devletin
hangi sektörlere, ne ölçüde ve hangi koşullarda destek sağlayabileceğinin şartlarını
belirtmekte ve bu şartlara uymayan ülkelere uluslararası düzeyde uygulanacak
yaptırımları ortaya koymaktadır. Bu tedbirler, 1927 Teşvik-i Sanayi Kanunu ile birlikte
Türkiye sanayileşme deneyiminde herzaman önemli bir işlev görmüş teşvikler açısından
da önemli kısıtlamalar getirmektedir. Antlaşmada "Dava Edilemiyen Sübvansiyonlar"
altında toplanan sübvansiyonlar şunlardan
oluşmaktadır: i) "Spesifik"olmayan
sübvansiyonlar (belirli bir sanayi dalı ya da grubuna, bir teşebbüs ya da grubuna bir
teşebüs ya da grubuna özgü olmayan sübvansiyonlar), ii) Firmalarca yürütülen ya da
yüksek öğretim ya da araştırma kuruluşlarının firmalarla yaptıkları sözleşmeler bazında
yürüttükleri sanayi araştırmalar ve rekabet öncesi geliştirme faaliyeti için yapılan
yardımlar, iii) Bölgesel kalkınma çerçevesinde, önceden açıkça tanımlanmış
170
"dezavantajlı"bölgelere verilen ama "spesifik" olmayan yardımlar, iv) Mevcut tesislerin,
yasa ve/veya yönetmenliklerle getirilen ve sonuçta firmalar için daha büyük yük ve
sınırlamalara yol açan yeni çevre şartlarına uyumun sağlanabilmesine yönelik
yardımlardır. Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Antlaşması ve Ticarete Bağlantılı
Yatırım Tedbirleri Antlaşması, devletin teknolojik güç oluşturmakta kullandığı bir çok
politika aracını engellemektedir. İhracatı teşvik etmek, yatırımları yönlendirmek ve
firmaları sürekli ürün yenilikleri ve yöntem yenilikleri yapmağa sevk etmek için
kullanılabilecek selektif sübvansiyonlar yasaklanmaktadır. Diğer yandan Yatırım
Tedbirleri Antlaşması, taraf devletleri, ucuz kredi veya vergi indirimi gibi bir avantaj
karşılığında bile yatırım tedbirleri uygulamaktan alıkoymaktadır. Sanayi sektörleri için
oldukça sınırlayıcı unsurlar taşıyan "Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler
Anlaşması" Ar-Ge harcamaları ve ve çevre koşullarına uyum harcamaları ile ilgili
yardımlar söz konusu olduğunda Türkiye sanayi için yeni fırsatlar/imkanlar sunduğunu
burada belirtmek gerekir.
GATT (General Agreement on Tariffs and Trade / Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel
Anlaşması ve sonradan WTO) sekizinci tur Uruguay görüşmeleri sonucunda, 1994’de
117 ülke Uruguay Nihai Senedini imzalamıştır. Türkiye anlaşmanın geçerliliğini 1995
yılında kabul ederek bu tarihten itibaren vereceği teşvik ve sübvansiyonlarda bu anlaşma
hükümlerine uymayı taahhüt etmiştir. Ar-Ge faaliyetlerine sağlanan devlet yardımları
“Karşı Önlem Alınmayan Sübvansiyonlar” kapsamında yer almaktadır. Buna
göre“sanayi araştırmalarda” giderlerin %75’ine; “rekabet öncesi sanayi geliştirme”lerde
ise % 50’sine kadar olan bölümünün devletçe karşılanmasına olanak tanımaktadır.
Uruguay Turu Nihai Senedi ile getirilen tanıma göre; sanayi araştırma terimi, yeni
ürünlerin, proseslerin ya da hizmetlerin geliştirilmesi ya da mevcutların önemli ölçüde
iyileştirilmesinde yararlanabilecek yeni bilgilerin bulunması amacını taşıyan planlanmış
araştırma ya da kritik incelemeleri ifade etmektedir. Rekabet öncesi sınai geliştirme
terimi de, sınai araştırma bulgularının, ister satış isterse kullanmak suretiyle olsun, yeni,
değişik ya da iyileştirilmiş ürünler, prosesler ya da hizmetlere yönelik bir plan, taslak ya
da tasarıma dönüştürülmesini anlatmaktadır. Bu tanımlardan da anlaşılacağı gibi, gerek
sanayi araştırma, gerekse rekabet öncesi sınai geliştirme doğrudan inovasyonu
hedefleyen Ar-Ge faaliyetleridir.
171
23. 1970'li yıllardan sonra gelişmiş ülkelerde başlayan III.Sanayi devrimi neticesinde
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki teknoloji açığı giderek artmaya
başlamıştır. Özellikle Uruguay Roundu'unda alınan kararlar göz önüne alındığında,
gelişmiş ülkelerde üretilen teknolojilerin elde edilmesi, kopyalanması ya da
geliştirilmesi önünde ciddi engeller oluşmuştur. Ancak yukarıdaki satırlarda da
belirtildiği gibi Ar-Ge'ye yönelik teşviklerin yasaklanmamış olması gelişmekte olan
ülkeler açısından yeni imkanlar da doğurmaktadır. Bu bağlamda Türkiye'de 1995 yılında
gündeme gelen Ar-Ge yardımlarına burada kısaca değinmek istiyoruz. Bakanlar
Kurulu'nun 27.12.1994 tarih ve 94/601 sayılı "ihracata yönelik devlet yardımlarının
4.maddesinin verdiği yetkiye dayanarak, Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu'nun aldığı
ve 1995 yılının Haziran ayında Resmi Gazete'de yayımlanan"Ar-Ge Yardımına İlişkin
Karar" ile yürürlüğe girmiştir. Karar, kurul kararıyla 4 Kasım 1998 yılında geliştirilerek
Resmi Gazate'de yayımlanmıştır. Bu uygulamaya ek olarak, 3 Nisan 1986 tarihli Resmi
Gazete'de yayımlanan Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nde yer alan "Araştırma ve
Geliştirmeyi Teşvik Amacıyla Vergi Ertelemesi Uygulaması" kararı da halen yürürlükte
bulunmaktadır.
24. Girişimcilerin sahiplendikleri bir yeniliğin (innovation) geliştirilmesi açısından,
klasik banka sisteminin aradığı şartlarla değil, proje ve girişimci kalitesi açısından kredi
ilişkisine giren risk sermayesi (venture capital) sistemine ihtiyaç duyulmaktadır. Ürün
devrelerinin giderek kısalması, firmalara büyük risk getirdiği gibi teknoloji yeteneği
yüksek yeni ve genç girişimci gruplarının yeni bir teknoloji ile piyasaya girerek, hızlı bir
gelişme göstermeleri olağan duruma gelmektedir. Risk sermayesi ile önemli gelişmeler
ABD'de gerçekleştirilmiş, risk sermayesi yeni kurulan ileri teknoloji kuruluşlarına başta
Route 128 ve Silicon Valley olmak üzere yönlenmiştir. Benzer bir gelişme Avrupa
Birliği'ni oluşturan ülkelerde de gözlemlenmektedir. 1990 yılı itibariyle AB'nde 4,13
milyar ECU risk sermayesi yatırımı gerçekleşmiştir.
25. Teknoloji ithalat politikaları ile diğer malların ithalat politikalarının bir birinden
ayrılması, teknoloji ithalatı açısından önemli bir noktayı oluşturmaktadır. Teknoloji
ithalatı, sadece makine ve teçhizat olarak algılanmamalı, üretim bilgisi ve satış sonrası
hizmetleri ile birlikte değerlendirilmelidir. Başka bir ifadeyle, ulusal bir teknoloji
172
transfer politikası teknolojilerin gittikçe karmaşıklaştığı bir dünyada daha da önemli hale
gelmiştir. Teknoloji transferi ile ilgili kısa dönemde yapılacak düzenlemeden biri,
kullanım öncesi ve sonrasında yapılacak hizmetler açısından Türkiye'de temsilciliklerin
açılması, bakım, yedek parça temini gibi sorunların çözümüne kısa sürede çözüm
getirecektir. Bu tarz bir yapılanma Türkiye gibi teknolojide dışa bağımlı bir ülkede,
teknoloji üreticileri ile teknoloji tüketicileri ülkeler arasındaki kopukluğu bir ölçüde
gidermiş olacaktır.
26. Bilginin ve yeni teknolojilerin üretilmesi ve kullanılması giderek nitelikli
insangücünün (beşeri sermayenin) donanımına bağlıdır. Beşeri sermaye stokunun
yenilenmesi ancak uzun dönemde uygulanacak politikalarla mümkün olmakla birlikte,
ancak kısa dönemde eğitim sisteminin yapısında mevcut beşeri sermaye stokunu
yükselten ve daha verimli kılan önlemler alınabilir.
Sanayileşme ve teknoloji
sürecinin boyutu, günümüzde, sadece sermaye stokunu-
yatırımı artırmak şeklinde "mekanik"bir anlayıştan giderek uzaklaşmaktadır. "En büyük
sermaye stoku, insan gücü potansiyeli yani beşeri sermayedir. Tamamen, yeni sorunlar
formüle edip çözmeye yönelmiş, ileri teknik bilgiyle teçhiz edilmiş genç bir kuşak;
yoksa, eski bilgileri olduğu gibi almış ve değiştirmeden nakletmeye eğilimli bir
"diplomalılar ordusu"değil" (Türkcan, 1998: 106).
Teknoloji transfer etmek zorunda kalan bir ülkenin aynı zamanda nitelikli işgücüne de
ihtiyacı vardır. Ancak beşeri sermaye stoğu büyük ölçüde ülkenin genel gelişme düzeyi
ile ilintilidir.
Uzun dönemde teknoloji yaratacak politikaların temel bileşeni, araştırmacı bilim adamı
ve teknologlar yetiştirmek ve yaratılacak teknolojileri yenilik olarak ekonomiye
uygulayacak girişimlerin yetiştirilmesidir.
173
Notlar
1
Bu çalışmanın ana temasını ihracat büyüme ilişkisi oluşturmaması nedeniyle ana metinde bu
konuya değinilmemiştir. Ancak,
konuyla ilgili genel bir çerçeveye burada kısaca değinmek
istiyoruz.
İhracat ve büyüme ilişkisini açıklayan başlıca kuramsal yaklaşımlar; a) Çarpan modeli, b) “İkiAçık(Two-Gap)”
modeli,
c)
Ölçek ekonomileri,
ve
d)
Geleneksel
iktisat
kuramındaki
“Karşılaştırmalı Üstünlükler”kuramlarıdır. Çarpan modeli, Keynes’çi kuramın dış ticarete
uygulamasını anlatan bir modeldir. Modele göre, imalat sanayiinde atıl kapasite ve işsizlik
bulunuyorsa, ihracat artışından kaynaklanan harcama artışları milli harcamaları da artıracaktır.
Reel üretim-marjinal tasarruf ve marjinal ithal eğilimi toplamının tersinin büyüklüğü tarafından
belirlenen-bir çarpan katsayısı kadar artacaktır. Keynes’çi dünyada ihracat dışsaldır ve dünya
talebi tarafından belirlenmektedir. Döviz kuru sabit ve veridir. b) Gelişmekte olan ülkeler için
geliştirilen “İki-Açık”modele göre, gelişmekte olan ülkelerin üretimi sürdürebilmeleri ithalat
kapasitelerine/dövizin bulunabilirliğine bağlıdır. Döviz kısıtı ise malların ithalattında sorun
yaratacaktır. Bu ise, büyümede tasarruf yanında, dış finansmanın da hesaba katılmasını gerekli
kılmaktadır. c) Ölçek Ekonomileri Yaklaşımı: Bu yaklaşıma göre, bir çok sektörde üretim optimal
ölçekte yapılmaktadır: Demir-çelik, petro-kimya, çimento gibi bir çok sektörde minumum maliyetle
üretim yapan işletme ölçekleri milyon tonlarla ifade edilmektedir. Halbuki bir çok gelişmekte olan
ülkede iç pazar oldukça sınırlıdır ve bu nedenle büyük ölçekte kurulacak tesisleri mass edecek bir iç
pazar kısıtı bulunmaktadır. İhracat, iç talep yanında dış talebi de devreye soktuğu için, imalat
sanayiinde firmaların gelişmiş teknolojileri kullanarak optimal ölçekte kurulmasına olanak
tanıyacaktır. d) Diğer bir model, geleneksel dış ticaretin temel nedeni olarak, ülkeler arasındaki
teknolojik farklılıklarının (Ricardian Modeli) veya ülkeler arasındaki faktör donanımı
farklılıklarının (Hecksher-Ohlin Modeli) neden olduğunu ileri süren "Mukayeseli Üstünlükler
Kuramı"dır. Geleneksel dış ticaret teorisine göre, “faktör donanımları” veya “teknolojik
açıdan”benzer ülkeler arasında ticaret hacminin büyük olmaması gerekmektedir. A priori,
geleneksel dış ticaret teorisinin geçerli olduğu bir dünyada (ülkeler arasında teknolojik veya faktör
donanımının farklı olması durumunda) ticaretin kompozisyonu ülkelerin göreli olarak daha fazla
avantaja sahip oldukları maları ihraç etmelerini gerektirir. Ancak, reel dış ticaretteki gelişmeler,
kuramın öngördüğü gibi gelişmemekte, aynı endüstriye ait homojen veya benzer malların hem
ihracatının hem de ithalatının yapıldığını göstermektedir. Bir başka ifadeyle, “endüstri içi ticaret”
yaşanmaktadır. Bu durum geleneksel dış ticaretin temel mantığıyla çelişmektedir ( Bir ülkenin hem
aynı maldan “üstünlüğe” hem de “dezavantaja” sahip olması geleneksel dış ticaretin öngörmediği
bir durumdur) Geleneksel dış ticaret kuramının üretim faktörü donanımındaki farklılığa dayanan
174
anlayışının geçerli olmadığı anlaşılmıştır. Uluslar arası alanda uzmanlaşmayı ve ticareti sağlayan
karşılaştırmalı üstünlükler değil, artan getiridir .
Artan getiri ise geleneksel dış ticaretin “tam rekabet” varsayımı ile taban tabana zıttır. Geleneksel
dış ticaret teorisi, dış ticaretin beşeri ve fiziki sermaye ve doğal kaynaklar gibi benzer özelliklere
sahip ülkeler arasında değil, farklı ülkeler arasında yapılmasını öngörür. Oysa reel dünyada dış
ticaretin büyük bölümü benzer ülkelere sahip merkezi ülkeler arasında yapılmaktadır. 1953 yılında
gelişmiş ülkeler arasındaki ihracat % 53 iken, 1990’da bu oran %76’ya yükselmiştir .
1960'lı yıllardan sonra yapılan ampirik araştırmalarda ihracattaki artış ile GSYİH arasında
doğrusal bir bağlantı olduğu ve ihracatın iktisadi büyüme sürecinde en temel parametrelerden
birini oluşturduğu belirtilmektedir. İhracat ile büyüme arasındaki ilişkileri son yıllarda
ekonometride oldukça yaygın bir uygulama alanı bulunan nedensellik testi yoluyla analiz eden Jung
& Marshall (1985)'ın analiz sonuçlarına göre, ihracat performansı büyümeye neden olmakta fakat
aynı zamanda üretimdeki büyümenin de ihracat performansını etkilediğini belirtmektedir. Başka
bir ifadeyle, büyüme ile ihracat arasında çift yönlü nedensellik ilişkisi söz konusudur. Darrat'da
(1987) ihracat ile büyüme ilişkisini nedensellik testi ile analiz etmiştir. G.Kore, Singapur, Tayvan ve
Hong Kong gibi yeni sanayileşen ülkelerden hareketle (1955-1982 dönemini kapsayan araştırmada)
ihracat ile büyüme arasında pozitif bir korelasyon tespit edilirken, yapılan nedensellik testinde Kore
dışındaki diğer üç ülkede ihracata dayalı büyüme tezi red edilmiştir. Darrat'a göre nedensellik
ilişkisi red edilen ülkelerde, teknolojik ilerleme beşeri sermaye düzeyindeki gelişmeler gibi içsel
nedenlerle de ekonomik büyümenin gerçekleştiği, bu nedenle sadece ihracat artışına dayalı bir
yaklaşımın tatmin edici olmayacağını belirtmektedir.
Türkiye'ye ilişkin zaman serisi ve ekonometrik analizler kullanarak ihracat-büyüme ilişkisini ele
alan kimi ampirik çalışmalar için bkz. Ayanoğlu (1994), Taşkın (1994). Daha genel araştırmalar için
bkz. Daratt (1987), Greeaway & Sapsford (1993), Riezman et.al (1996).
2
1970'li yılların ortasında başlayan iktisadi kriz sonucu dünya ekonomisinde "yeniden
yapılanma"politikaları gündeme gelmiş, krizden çıkış politikaları uygulanmıştır. Yeniden
yapılanma politikaları sonucu, ulusal mali piyasalar giderek yurt dışı mali piyasalarla eklemlenmiş
ve bu piyasaların spekülatif/istikrar bozucu denetimi altına girmiştir. Bu süreç sadece mali
piyasaları etkilemekle kalmamakta, reel sektörü de etkisi altına alarak dalgalanmalara neden
olmuştur. Diğer yandan sermaye gelirlerini/karlılığını artırmaya dönük iktisat politikası demeti,
giderek büyüyen kamu kesimi borçlanma gereği, 1989'dan itibaren finansal liberalizasyon
politikaları sonucunda, borç-faiz sarmalıyla ekonomideki üretim-bölüşüm ilişkilerini de yeniden
yapılandırmıştır.
3
Sermaye hareketleri üzerindeki denetimlerin kaldırılması ve finansal serbestleşme, banka ve döviz
krizlerinin bütünleşmesine ve genel finansal krizlerin oluşmasına neden olmaktadır. Sermaye
175
hareketlerinin tam liberalizasyonunun sağlanmadığı önceki yıllarda bankalar veya döviz
piyasalarında meydana gelen dalgalanmaların, etkileri daha minimal düzeyde, sektörle sınırlı
etkiler doğurmakta idi. İç ve dış finansal piyasaların gittikçe entegre olduğu bir dünyada, gittikçe
kısa aralıklarla tekrarlanan finansal krizler yaşanmaya başlanmıştır. Finanasal krizler genel
olarak; canlanma/patlama/çöküntü aşamalarından oluşan bir döngüyü kapsamaktadır. Sermaye
girişleri ile eşanlı bir kredi genişlemesi, psikolojik faktörlerin de etkisiyle sürdürülemezlik algısı ile
sona ermekte, sermaye kaçışları ve finansal daralma ile minimal düzeye inmektedir. Hem çıkış hem
çöküş aşamaları ekonominin tüm reel değişkenlerini etkilemekte, yatırım, üretim, istihdam ve milli
gelir düzeylerinde de dalgalanmalara/istikrarsızlığa neden olmaktadır .
4
Kapitalizmin "Altın Çağ -Golden Age" dönemi boyunca uygulanan efektif-talep yönelimli
Keynesgil iktisat ve sosyal devlet/refah devlet uygulamaları, 1970'li yılların ortasından itibaren
krize girmiştir. Merkez ülkelerde, ağırlıklı olarak piyasa ekonomilerinin istikrarsızlığa sürükleyen
kriz potansiyelini denetleme işlevini yüklenen ve bu anlamda sosyal devlet uygulamaları olarak
anılan iktisat politikası seçenekleri, çevre ülkelerde farklı bir biçimde tezahür etmiştir. "İthal
ikameci sermaye birikim rejimi" olarak tanımlanan bu gelişme stratejisi, iç pazarı hedeflemesi
nedeniyle, uluslararası rekabetten kopuk gelişmiştir. Ekonominin dışa bağımlılığını azaltacağı
varsayılan ithal ikameci sanayileşme modeli, beklenenin aksine bir sonuç vermiş, ekonominin dışa
bağımlılığı artarken, zamanla dövizin bulunabilirliği/ithalat kapasitesi birikim rejiminin
sürekliliğini belirleyen temel parametre olmuştur.
Krizle birlikte, krizin doğasına ilişkin ve kriz sonrası döneme ilişkin çeşitli okullar tarafından
kuramsal açıklamalar getirilmiştir. Bu kuramların başlıcaları; Amerika'lı bazı iktisatçıların
geliştirdikleri "Esnek Uzmanlaşma Kuramı", Fransız iktisatçıların geliştirdikleri "Düzenleme
Okulu", ve İngiliz kimi iktisatçıların geliştirdikleri "Tekno-Ekonomik Paradigma"kuramlarıdır.
Esnek uzmanlaşma yaklaşımına göre, Sanayi Devrimi'nde gelişmiş merkez ülkeler iki seçenek
arasında tercih yapmak durumundaydılar. Bu seçenekler kitlesel üretim ve esnek üretim idi. Ancak
o andaki politik mekanizmaların etkisiyle kitlesel üretim egemen olmuştur. Ancak kitlesel üretim,
1970'li yıllarda piyasaların doygunluğa ulaşmasıyla tıkanmış ve esnek uzmanlaşmaya dönük bir
yönelim başlamıştır. Düzenleme Okulu'na göre ise, krizin esas sebebi, düzenleme biçiminin birikim
rejimine tekabül etmemesi sonucunda meydana gelmektedir. Yeni birikim rejiminin gelişmesi eski
düzenleme tarzı tarafından engelleniyorsa veya mevcut düzenleme tarzı veri iken var olan birikim
rejiminin potansiyelleri tüketilmişse "büyük-yapısal krizler" meydana gelir. Düzenleme kuramına
göre merkez ülkeler II.Dünya Savaşı'ndan sonra "Altın Çağı" yaşadılar. Bu dönmede merkez
ülkeler kitlesel üretime dayalı bir üretim sistemi ve bu kitlesel üretimi destekleyen düzenleme tarzı
neticesinde tempolu ve yüksek büyüme oranlarına ulaştılar. Ancak gelişmeyi sağlayan Fordist
birikim rejimi zamanla tıkandı. Üretimde ve verimlilik düzeylerinde altın çağ boyunca gerçekleşen
verimlilik ve üretim artışları, hızlarını kaybetmeye başladı. Bu yeni dönem Düzenleme Okulu "NeoFordizm" olarak tanımlanmaktadır. Krizi açıklamaya yönelik Tekno-Ekonomik Paradigma
176
kuramında ise merkezi kavram teknolojidir. Kuramda, Teknolojik yenilikler dörde ayrılarak
incelenmektedir: Küçük, sürekli yenilikler, radikal yenilikler, teknolojik sistemdeki değişmeler ve
Tekno-Ekonomik Paradigmanın değişmesi neticesinde oluşan "Teknolojik Devrimler" dir. Kurama
göre, II.Dünya Savaşı'ndan sonraki gelişme kitlesel uzun üretim dalgası sonucu gerçekleşmiştir.
Fakat bu dalganın da teknolojik sınırlarına ulaşması neticesinde, yeni bir tekno-ekonomik dalga,
enformasyon ve iletişim teknolojilerine dayalı uzun dalga gelişecektir. Esnek uzmanlaşma kuramına
ilişkin daha detaylı olarak bkz. Piore & Sabel (1984), Hirst & Zeitlin (1993), Düzenleme kuramı için
Aglietta (1987), Boyer (1988), Lipietz (1988), Dunford (1990) ve Tekno-Ekonomik Paradigma için
bkz. Rosier (1991), Freeman (1989), Dosi (1988). Ve tüm kuramlara ilişkin genel bir çerçeve için
bkz. Taymaz (1993).
5
Keynesgil Paradigma, kaynak tahsisine yönelik müdahaleleri altın çağ süresince (1945-73(4)) statik
ve dinamik etkinlik çerçevesinde sağlamaya çalışmıştır. Bu paradigmaya göre, eğer piyasa
mekanizması kaynak tahsisini etkin olarak gerçekleştiremiyorsa, piyasalara müdahale edilerek bu
sürecin yönlendirilmesi gerekir. Başka bir ifadeyle, statik etkinlik sağlamak üzere kaynak tahsisine
yönelik müdahaleler "piyasa başarısızlıkları"na (aksak rekabet piyasalarının düzenlenmesi, dışsal
ekonomiler, kamusal mallar, eksik veya çalışmayan piyasalar vs) yönelik bir müdahale olarak
görülmekteydi. Keynesgil dünyada dinamik etkinlik problematiği, yapısal değişme, sanayileşme,
hızlı büyüme, ve teknolojik gelişmenin sağlanması amaçlarıyla iç içe girmişti. Türkiye ekonomisinde
geçmiş yıllarda ve günümüzde kaynak tahsisine yönelik müdahalelerde statik etkinlik fazla önemli
olmamıştır .
Oysa "Keynesgil altın çağ'dan, Monetarizmin kurşuni çağına geçerken (Boratav, 1990)", (Keynesgil
iktisadın cari olmaktan çıkması ile birlikte, kalkınma iktisadı da gündemden düşmüş, bunların
yerine “makro iktisadın mikro temelleri”, “monetarizm”, “rasyonel beklentiler” gibi klasik döneme
dönüşü ifade eden kuramlar almıştır.) kaynak tahsisine ilişkin modelde değişikliğe uğramıştır. Neoklasik okula göre, piyasa başarısızlıkları değil, hükümet başarısızlıkları daha önemlidir. ve bu
nedenle kaynak tahsisini piyasa güçlerine ve "yapısal uyum" programlarına bırakılmasını ileri
sürmektedir. Yapısal uyum programlarında “Kamu Kesimi Borçlanma Gereksinimi -PSBR”
merkezi
kavramdır.
Bu
programlarda
birikim
oranları
ve
yatırımlar
sorun
olarak
görülmemektedir. Oysa Keynesgil dünyada, sermaye birikimi, sermaye birikiminin profili,
yatırımların sektörel dağılımı, tasarruflar en temel parametreler olarak değerlendirilmiştir.
Türkiye ekonomisinde 1980'lerde gündeme gelen birikim ve yatırım sürecindeki gelişmeleri bu
paradigma değişimi ekseninde ele almak gerekir (Türel, 1998: 149-150).
6
Emek verimindeki değişmeyi etkileyen teknolojik gelişmeler, sermaye birikim oranı ile büyüme
oranı arasındaki ilişkiyi ifade eden sermaye/hasıla katsayısını zaman içerisinde değiştirecektir.
Burada unutulmaması gereken diğer bir nokta, ekonomik durgunluk dönemini izleyen yıllarda,
sanayideki üretim artışları, geçmiş yıllara ait kullanılmayan kapasitelerin devreye sokulması ile
177
gerçekleştirilebilir. Talep artışlarının sürüklediği bu tarz bir büyüme sürecini, çok sınırlı
sermaye birikimi ile gerçekleştirmek mümkündür. Böyle bir durumda, sermaye/hasıla katsayısı
çok düşük çıkmasına karşın anlamlı olmayacaktır.
7
Bu sonucun gerçekleşmesindeki en temel faktörlerden biri, özellikle 1980’li yıllardan itibaren
kamu yatırımlarında yaşanan reel gerilemeler olduğunu düşünüyoruz : İmalat sanayiinin sabit
sermaye yatırımlarından aldığı pay, 1973 yılında toplam olarak %35 iken, 1980 yılında %28,5’e,
1996 yılında ise %21,8’e düşmüştür. Ancak bu düşüş kamu imalat sanayiinde dramatik düzeylerde
gerçekleşmiştir: Kamu imalat sanayiinin 1973 yılında %23,8 olan payı, 1980 yılında % 26,3 ve 1996
yılında %4,1 olarak gerçekleşmiştir. Özel imalat sanayi sabit sermaye yatırımlarında da bir düşüş
olmakla birlikte bu düşüş göreli olarak daha az olmuştur:1973 yılında %39,5 olan oran, 1980
yılında %30’a ve 1996 yılında ise %24,5'e düşmüştür (DPT,1997: 28-29).
8
Diğer bir teknolojik bağımlılık göstergesi de, yatırım malları ithalatının toplam ithalattaki payı,
dışarıdan satın alınan lisans, marka, know-how için yapılan ödemeler ile bunların dış satımında
sağlanan gelirlerin karşılaştırılması yapılarak hesaplanabilir. Ancak bu tarz bir hesaplama için çok
detaylı istatistiklere ihtiyaç olduğundan, böyle bir çalışma ancak ayrı bir araştırmanın konusu
olabilir .
9
İhracatta yaşanan bu gelişmenin, sanayileşmiş ülkelerde durgunluk ve korumacı eğilimlerin
yaşandığı bir konjonktürde gerçekleşmiş olması, ihracattaki gelişmeyi daha da ilginç kılmaktadır.
IMF'nin (1987) hesaplamalarına göre,1970-79 döneminde % 7,1’lik bir büyüme hızına ulaşan
dünya ticareti, Türkiye’nin ihracat mucizesinin gerçekleştirdiği yıllarda 1980-86’da % 2,8 gibi
düşük bir büyüme hızına ulaşmıştı. Dünya Bankası'nın (1987) hesaplamalarına göre ise , 1980-85
döneminde Türkiye ihracatta sağladığı %25,3’lük bir ortalama ile tüm ülkelerin üzerinde bir
performans göstermiştir.
10
1980 sonrası dönemde ihracat performansı ile, ihracatın sübvansiyonuna dönük politiklar
arasındaki ilişkiyi ampirik olara inceleyen Ersel ve Temel (1984), ihracattın vergi desteğine göre
esneklik değerini, ihracattın fiyatına göre esneklik değerinden daha büyük bulmuştur. Başka bir
ifadeyle, ihracattın artırılmasında teşviklerin payı daha büyüktür. Ancak, Arslan ve Wijnbergen
(1989) reel kurun düşürülmesinin teşviklere göre ihracattı artırmada daha etkin bir araç olduğunu
belirtmektedir. Celasun ve Rodrik (1989), 1970-89 dönemine ilişkin olarak 3'er aylık verilerden
hareketle yaptıkları analizde, ihracattın döviz kuruna karşı duyarlı olduğu sonucuna ulaşmışlardır.
Tansel ve Togan (1987), 1960-85 dönemine ilişkin yaptıkları analizde, ihraç ürünleri talebi ve ihraç
ürünleri arzı fiyat esneklikleri için elde ettikleri bulgular, diğer araştırmalara göre daha yüksek
bulunmuştur.
178
11
1950 yılında Prebisch (1950) ve Singer (1950) yaptıkları ayrı çalışmalarda "net takas ticaret
hadleri"nin uzun dönemde mamul mallar lehine, birincil malların ise aleyhine geliştiğini ampirik
düzeyde
test
etmişlerdi.
Bu
görüş
sonrasında
literatürde
Prebisch-Singer
tezi
olarak
adlandırılmıştır. Bu tez daha sonraki yıllarda ECLA’nın (Birleşmiş Milletler Latin Amerika
Ekonomik Komisyonu- Economic Comission for Latin America) ya da Yapısalcı Okul'un temel
tezlerinden birini oluşmakta idi. ECLA, esas olarak Latin Amerika’nın geri kalmışlığının nedenleri
üzerinde araştırma yapan ve batılı kalkınma çizgisinin tekrarlanarak hızlı kalkınmanın
gerçekleşeceğini savunan, BM desteğindeki aydınların oluşturduğu bir kadrodan oluşuyordu.
ECLA yada "yapısalcı okul" Latin Amerika’nın azgelişmişliğini dünya ticaret sistemindeki eşitsiz
ve hakça olmayan değişim ilişkisinde arıyordu. Bu okula göre, birincil mallarda ve mamül mallarda
talebin gelir esneklikleri farklıdır. Kısaca talebin gelir esnekliği olarak adlandırılan bu durum,
tüketicinin gelirindeki meydana gelen % değişimin, tüketicinin talep edeceği miktardaki %
değişimine oranını vermektedir. Bu durum kısaca şöyle formüle edilmektedir. (εg=(d m / d g) *(g /
m)). Burada ; εg=talebin gelir esnekliğini, d m=miktardaki % değişmeyi,d g=gelirdeki % değişmeyi
ifade etmektedir. Birincil mallarda εg<1(Engel Yasası) dir. Okul, çevre ülkelerin uzmanlaştığı
hammadde ve temel gıda maddelerinin esnekliğinin birden küçük olduğunu belirtmektedir. Bunun
anlamı ise, tüketicinin gelirindeki bir artış, ham madde ve gıda maddeleri tüketiminde bir artış
yaratır ancak bu gelir artışından daha küçük olacaktır. Bu durum, merkez ve çevre ülkeler
arasındaki mal ticaretinde önemli sonuçlar doğurur .a) Merkez ülkelerin gelirindeki her artışın
ancak küçük bir kısmı birincil mallara talep olarak yansır. b) Diğer yandan azgelişmiş ülkelerde
yaşayan (Latin Amerika) insanların ithal edilen sanayi mallarına dönük taleplerinin gelir esnekliği
birden büyüktür. Yani, gelir artışında meydana gelen her % artışın büyük bir kısmı sanayii
mallarına talep olarak yansır. Bunun anlamı ise şudur: Çevre ülkelerde meydana gelecek gelir
artışları sanayi mallarına olan talebi artıracaktır. Prebisch buna bağlı olarak, merkez ülkelerin
çevre ülkelerden ithal ettikleri hammaddelerin yerine (teknolojik gelişmeler sayesinde) yapay
olarak üretilen sentetik malların ikame edildiğini ve bu gelişmenin çevre ülkeleri olumsuz
etkilediğini belirtmektedir. Prebisch’in analizinde bir diğer önemli unsur da, çevre ve merkez
ülkelerin arz yapılarının farklı olmasının yarattığı etkilerde gözlemlenmektedir. Bu farklılık,
merkez ülkelerde üretici kesimin oldukça güçlü olduğunu oligopol yada tekelci konumda
bulunduğunu, ürünlerin rekabeti sonucunda fiyatların düşmeyeceğini ima etmektedir. Bu ülkelerde
mark-up fiyatlama geçerlidir. Halbuki çevre
ülkelerde üreticiler güçsüzdür ve daha çok esnek
fiyatlama geçerlidir. Eşitsizliğin temelinde yatan bir diğer etken ise, ücret yapısı ile ilgilidir. Merkez
ülkelerde emek piyasasında sendikaların güçlü yapısı
beraberinde verimlilik artışı ile birlikte
ücretlerin artması yönünde bir etki yaratırken, ücret artışı karşısında tekelci konumdaki firma, bu
artışı tekrar ürün fiyatına (mark-up fiyatlama yolu ile) yansıtmakta, bu fiyatın nihai yükünü çevre
ülkelerin tüketicileri çekmektedir. Oysa emek piyasası yapısı çevre ülkelerde tam tersine
örgütsüzdür ve ücretlerin düşük olması nedeniyle ihraç mallarının fiyatı da düşüktür. Yani dış
ticaret, tarihsel olarak farklı donanımlara sahip merkez ile çevre arasında eşitsiz bir değer
aktarımına neden olmaktadır. ECLA’nın bu eşitsiz sürece ilişkin çözüm önerisi ise, ihracatta ürün
179
çeşitlenmesine gitmek ve ithal edilen malları zamanla yurt içinde üretmek şeklinde olmuştur. Başka
bir ifadeyle, ithal ikameci sanayileşme stratejisi ve sermaye birikimi bu okulun temel kuramı haline
gelmiştir.
L. Amerika ülkelerinde uygulanan ithal ikameci birikim rejimi, dış ödeme dengesizliklerinin
artmasına, ekonomiye ÇUŞ’ların sızmasına, işsizliğin artmasına, ekonominin konjonktürel
dalgalanmaların etkisine daha fazla girmesine, geleneksel birincil malların dış satımına dayalı bir
ihracat yapısının devam etmesine ve rekabet gücü olmayan bir sanayileşmeye neden olmuştur.
Godfrey (1980)’e göre, ECLA tüm radikal yaklaşımına karşın, bu sorunun çözümünü yine
Ortodoks iktisat yaklaşımında araması nedeniyle bir çıkış yolu olamazdı. Zira bu yaklaşım, yine
Harrod-Domar tipi bir planlama modelini benimsiyor ve bu nedenle dış yardımlar ve yabancı
yatırımlar sermaye sorunlarını hafifletecek, teknolojik gelişmeyi hızlandıracak ve böylelikle az
gelişmişlik sorununu aşacak yol olarak görülüyordu. Kısacası sorunu yaratanlarla sorunun
çözümlenmesi isteniyordu. Gelişme problematiğini anlamaya yönelik “bağımlılık kuramı”,
kuramsal çerçevesini oluştururken, ECLA’nın yapısal perspektifini daha da derinleştirmiş, yeni bir
kuramsal çerçeve oluşturmuştur. Yapısalcı ve Bağımlılık kuramlarının eleştirisi için bkz. Booth
(1975), Laclau (1971), Bernstein (1979).
12
Türkiye iktisat yazınında en çok tartışılan konuların başında ithal ikameci kalkınma stretejisi
üzerine yapılan tartışmalar olagelmiştir. İthal ikameci kalkınma stretejisi üzerine yapılan
tartışmalar için bkz. Boratav (1983,1988), Kepenek (1977), Keyder (1988), Kruger (1985), Gülalp
(1983), Olgun (1975,1980)
13
Geleneksel teorinin iddia ettiği gibi, eğer ülkeler arasındaki teknolojik veya faktör donanımları
arasındaki farklılıklar ticaretin temel nedeni ise, ticaretin kompozisyonu bunu yansıtarak, ülkelerin
göreli olarak daha fazla sahip oldukları üretim faktörünü içeren malları ihraç etmelerini gerektirir.
Ancak gelişmiş (merkez) ülkeler
arasındaki ticaret yapısı incelendiğinde, aynı endüstriye ait
homojen veya benzer malların iki yönlü ticaretinin; yani hem ithalatının hem de ihracatının
yapıldığı görülmektedir. Bu olgu endüstri içi ticaret olarak tanımlanmaktadır. Geleneksel dış ticaret
teorisine göre bir ülkenin ilgili malda hem karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olması ( ilgili malı ihraç
etmesi ) hem de dezavantaja sahip olması mümkün olmadığına göre endüstri içi ticaret olgusu
geleneksel teorinin öngörüleri ile çelişmektedir. Endüstri içi ticaret ölçek ekonomilerinde ve mal
farklılaştırmasından kaynaklanmaktadır. Geleneksel uluslar arası ticaret teorisinde ticarete konu
olan malların homojen oldukları başka bir ifade ile ilgili malın hem ihracatının hem de ithalatının
yapılamayacağı anlamına gelir. Bu varsayımın temelinde tam rekabet piyasa varsayımı
bulunmaktadır.
Ancak
reel
dünyada
sanayi
mallarının
çoğu
homojenlik
varsayımına
uymamaktadır: Bileşimleri, görüntüleri ve kullanışları bakımından birbirlerinden ayrılırlar. Diğer
yandan bazı homojen mallar (fiziksel olarak kaba ve ağır mallar) üzerinde de endüstri içi ticaret
gerçekleşmekte, taşıma giderlerinde tasaruf sağlanmaktadır. Tüm bu açıklamalar bize sanayi
180
malları üzerindeki ticaretin doğru bir açıklamasının ancak mal farklılaştırması ile onun doğurduğu
endüstri içi ticaretin etkilerinin gözönüne alınarak mümkün olacağını göstermektedir .
Endüstri içi endeks ( intra- industry trade index) Grubel ve Lloyd (1975) ile Hufbauer ve Chilas
(1974) tarafından geliştirilmiş olup,
Xİ - M İ
Tİ = abs (------------- ) olarak tanımlanmaktadır. Formülden de kolayca çıkarılacağı gibiX =M
Xİ + M İ
olması durumunda endeks değeri minimum değer olan sıfıra inmektedir. Sektör içi ticarette azalma
olduğunda endeks maksimum değer olan bire eşitlenmektedir. Aşağıda Tabloda Türkiye imalat
sanayi için hesapladığımız endüstri içi ticaretin 1989-1996 dönemindeki gelişimi gösterilmiştir.
Tablo : Türkiye İmalat Sanayiinde Endüstri İçi Ticaretin Gelişimi
1989
Sek. Kod
Ti
15
0,192
16
0,977
17
0,836
18
0,993
19
0,082
20
0,028
21
0,697
22
0,663
23
0,152
24
0,327
25
0,049
26
0,257
27
0,008
28
0,393
29
0,808
30
0,942
31
0,652
32
0,641
33
0,940
34
0,472
35
0,921
36
0,264
37
0,932
Kaynak: Kendi Hesaplamalarımız.
1996
Ti
0,048
0,418
0,450
0,921
0,214
0,301
0,738
0,472
0,621
0,672
0,225
0,264
0,092
0,347
0,805
0,591
0,221
0,631
0,902
0,500
0,846
0,264
0,856
1989-1996 döneminde endüstri-içi ticaretin en yüksek düzeylerde gerçekleştiği başlıca sektörler
şunlardır: 15 (Gıda ürünleri ve içecek), 16 (tütün ürünleri), 17 (tekstil ürünleri), 22 (basım ve
yayım), 30 (büro,muhasebe ve bilgi işlem makinaları), 31 (elektrikli makinalar ve cihazlar), 35 (
diğer ulaşım araçları) olarak hesaplanmıştır. Endüstri-içi ticaretin özellikle gıda sektöründe yüksek
düzeylerde gerçekleştiği dikkat çekmektedir. Tarım sektöründe yeniden yapılanma süreci sonunda
yaşanan olumsuzluklar esas olarak bu sonucu doğurmuştur. Diğer taraftan sektör -içi ticaretin
azaldığı sektörler ise şunlardır: 19 (bavul,saraçlık ve ayakkabı),20 (ağaç ve mantar ürünleri), 21
181
(kağıt ve kağıt ürünleri),23 (kok kömürü, petrol ürünleri ve nükleer yakıt),24 (kimyasal madde ve
ürünler),25 (plastik ve kauçuk ürünleri), 27 (ana metal sanayi),34 (motorlu kara taşıtları ve
romork) olarak belirlenmiştir. Ele alınan 23 sektörden 10 tanesinde sektör-içi ticaret azalmış, 12
sektörde ise sektör-içi ticaret artmıştır.
Tabloda hesaplama sonuçları incelendiğinde, endüstri içi ticaret beklentilere uygun olarak
artmıştır.
Sektör Kodu (ISIC.Rev.3)
Sektör Adı
15
Gıda ürünleri ve içecek
16
Tütün ürünleri
17
Tekstil ürünleri
18
Giyim eşyası
19
Bavul, saraçlık ve ayakkabı
20
Ağaç ve mantar ürünleri
21
Kağıt ve kağıt ürünleri
22
Basım ve yayım
23
Kok kömürü, petrol ürünleri ve nükleer yakıt
24
Kimyasal madde ve ürünler
25
Plastik ve kauçuk ürünleri
26
Metalik olmayan diğer mineraller
27
Ana metal sanayi
28
Metal ana sanayii(makine,teçhizat hariç)
29
Makine ve teçhizat imalatı
30
Büro, muhasebe ve bilgi işlem makinaları
31
Elektrikli makine ve cihazlar
32
Haberleşme teçhizatı ve cihazları
33
Tıbbi,hassas optik aletler ve saat
34
Motorlu kara taşıtları ve römork
35
Diğer ulaşım araçları
36
Mobilya
37
Yeniden değerlendirme
14
Kısmi verimlilik dışında üretim faktörlerinin verimliliğini ölçmeye dönük ikinci yöntem, Toplam
Üretim Fonksiyonu kullanılarak yapılan analizdir. Bu analizle büyümenin ve verim artışlarının
kaynakları belirlenmektedir: Toplam üretim fonksiyonu yaklaşımında, işgücü, sermaye ve ara
girdilerin net katma değer içindeki payları ile ağırlıklandırılmış üretim girdilerine oranlamasıyla
toplam faktör verimliliğine ulaşılmaktadır. Toplam üretim fonksiyonu yaklaşımını kullanılarak
yapılan analizler çeşitli eleştirilere neden olmuştur. Örneğin, Singh (1995), yaptığı ampirik
araştırmada, toplam üretim fonksiyonunun oldukça yanıltıcı sonuçlar verdiğini göstermiştir.
Singh’in TFV yaklaşımını kullanarak, 1970-1985 dönemini ele aldığı çalışmada, (TFV’nin yıllık
182
artış oranlarından hareketle yaptığı ülke sıralamasında), Botswana, Kongo, Pakistan gibi azgelişmiş
ülkeler ilk sırada yer almış, Tayvan, Kore ve Çin gibi yüksek kalkınma hızlarını yakalamış
ülkelerin, Zimbabwe, Gabon ve Uganda gibi azgelişmiş ülkelerin gerisinde kaldığını göstermiştir.
Türkiye’de imalat sanayiine ilişkin olarak,Toplam üretim fonksiyonunu kullanılarak üretimin
kaynaklarını ve verimliliklerini ölçmeye dönük kimi araştırmalar için bkz. Özmucur & Karataş
(1994), Eser (1993), Aydoğuş (1993).
15
Örneğin Güney Kore ve göreli olarak Tayvan’ın (iki önemli dışa açık ekonomide) iktisadi
gelişiminde “devlet kontrollü”, "tercihli"bir yol izlenmiştir. Hükümetler, özellikle G.Kore ve
Tayvan’da teşvikleri (subvansiyonları) “karşılık ilkesi”doğrultusunda her büyük firmanın
(Chaebol) göstermiş olduğu performanslara göre
dağıttım ilkesini benimsemişlerdir. Yine,
G.Kore’de verilen bu teşviklerin “spekülasyon”amaçlı değil, üretimde kullanma zorunluluğu
getirtilmiştir (Amsden,1990). Devlet bu ülkelerde piyasaların yerini almamış, onları
tamamlamıştır (Akıncı, 1996). G.Kore başta olmak üzere, “Asya Kaplanları”nın gelişmesinde
devletin rolü için bkz. Kumar (1999), Weiss&Hobson (1999), Alam (1989), Johnson (1987),
Wade (1990), Whitly (1992), Zeile (1989).
KAYNAKÇA
Aglietta (1987), A Theory of Capitalist Regulation: The US Experience, London
Akıncı, A.(1996), İktisadi Büyüme Politikaları, Piyasalar ve Kalkınma Bankları,
Başarılı Örnekler Işığında Bazı Gözlemler ve TKB Özelinde Değerlendirmeler, APM96/14, TKB Araştırma Müdürlüğü, Ankara.
Akyüz, Y. (1980), Sermaye, Bölüşüm, Büyüme, AÜSBF Yayınları.
Akyüz, Y. (1989),"1980'lerde Dünya Ekonomisi: Makroekonomi ve Bağımlılık Üzerine
Bazı Dersler", Sadun Aren'e Armağan İçinde, Mülkiyeliler Birliği Yayınları: 8, Ankara.
183
Alam, M.S. (1989), Governments and Markets in Economic Development Strategies:
Lessons from Korea, Taiwan and Japan, Praeger Publishers.
Amendola, et al (1993), “The Dynamics of International Competitiveness”,
Weltwirtschaftliches Archiv, Review of World Economics, Band 129, Heft 3.
Amsden, A. (1990), “Third World Industrialization: “Global Fordism” or a New Model,
New Left Review.
Arslan,I.& Wijnbergen,S. (1989), "Türkiye'de İhracat Teşvikleri, Döviz Kuru Politikası
ve İhracat Artışı", The Review of Economics and Statistics, Çev: A.Kandemir.
Ayanoğlu, K. (1994), Türkiye İhracat Performansının Büyüme ve Üretkenliğe Katkısı,
DPT, Yayın No: 573.
Aydoğuş, O.(1993), “Türkiye İmalat Sanayiinde İthal İkamesi, İhracat Artışı ve Toplam
Faktör Verimliliği İlişkileri: 1971-88”, ODTÜ Gelişme Dergisi, 20(4).
Balassa, B. (1965), “Trade Liberalization and Revealed Comparative Advantage”, The
Manchester School of Economic and Social Studies
Bernstein, H. “Sociology of Underdevelopment vs. Sociology of Development”, ed:
Dilehman, Development Theory içinde, London.
Boyer, R. (1988), Technical Change and the Theory of "Regulation", Technical Change
and Economic Theory içinde, ed:G.Dosi et.al
Boratav, K. (1983), "Türkiye'de Popülizm: 1962-76 Dönemi Üzerine Notlar", Yapıt,
Ekim-Kasım.
Boratav, K. (1988), “İktisat Politikası Alternatifleri Üzerine Bir Deneme”, Kriz Gelir
Dağılımı ve Türkiye’nin Alternatif Sorunu içinde, Kaynak Yayınları
Boratav, K. (1988), Türkiye İktisat Tarihi 1908-1985, Gerçek Yayınevi, Yeni Dizi:1,
İstanbul.
Boratav,K. (1990), “Istikrar ve Yapısal Uyum Politikalarının Bir Bilançosuna Doğru”,
Cahit Talas’a Armağan İçinde, Mülkiyeler Birliği Yayınları:9, Ankara.
Boratav, K.& Türkcan, E., (Ed.,) (1993), Türkiye’de Sanayileşmenin Yeni Boyutları ve
KİT’ler, İktisat Politikası Seçenekleri 1, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul.
Box, G.E.P & Jenkins, G.M (1970), Time Series Analysis:Forecasting and Control,
Holden- Day, California.
184
Booth, D.(1975), “Andre Gunder Frank: An Introduction and Appreciation”, ed: I.O
xall, T.Barnett, D.Booth, Beyond the Sociology of Development, London.
Celasun, M.& Rodrik, D.(1989), "Debt, Adjustment and Growth: Turkey", der:
J.D.Sachs ve S.M.Collings, Developing Country Debt and Economic
Performance,Country Studies, Vol.3, (Indonesia, Korea, Phillipines and Turkey),
Chicago, NBER and Chicago University Press.
Çeçen et al.(1996), Türkiye’de Ekonomik Büyüme Yapısal Dönüşüm ve Kriz, Ege
Yayınları, İstanbul.
Cooper,
C.(1995),
Technology,
Manufactured
Exports
and
Competitiveness,
UNU/INTECH Discussion Papers, No.9513.
Darrat, A. F (1987), "Are Exports an Engine of Growth? Another Look at the Evidence",
Applied Economics, Vol.19.
Dickey, D.A & Fuller, W.A (1981), “Likelihood Ratio Statistics for Autoregressive
Time Series With a Unit Root”, Econometrica, Vol.49,No.4
DİE (1985), Türkiye 1985 Input-Output Projesi Sonuç Tabloları, Ankara.
DİE (1990), Türkiye Ekonomisinin Input-output Yapısı, Ankara.
DİE (1996), İstatistik Göstergeler 1923-1995, Ankara
DİE, Yıllık İmalat Sanayi İstatistikleri
Dosi, G. et al (1988), Technical Change and Economic Theory.
DPT(1995), Türk Ekonomisi'nin Rekabet Gücündeki Gelişmeler, Ekonomik Modeller ve
Stratejik Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Ankara.
DPT (1999), Temel Ekonomik Göstergeler, Ankara
DPT(1999), Uluslararası Ekonomik Göstergeler, Ankara.
Dunford, M.(1990), “Theories of Regulation”, Society and Space içinde, vol.9
Dünya Bankası (1987), World Development Report, Washington, D.C.
Engle, R. F& C. W. J. Granger (1987), "Cointegration and ErrorCorrection:Representation, Estimation and Tasting", Econometrica, 55.
185
Eraydın, A. (1999), “Türkiye’de Üretim Yapısının Dönüşümü ve Esnek Üretim
Örgütlenmesi ile Yeni İstihdam Biçimlerinin Ortaya Çıkışı”, Bilanço 1923-1998 II.Cilt
İçinde, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul.
Ersel, H.& Temel, A.(1984), "Türkiye'nin 1980 Sonrası Dışsatım Başarısının
Değerlendirilmesi Üzerine Bir Deneme", Toplum ve Bilim, Güz, Ankara.
Eser, U. (1990), “1980 Sonrası İktisat Politikaları ve Türkiye’de Sanayileşme”,
Mülkiyeler Birliği Dergisi, 123, Eylül.
Eser, U.(1993), Türkiye’de Sanayileşme, İmge Kitabevi, Ankara.
Eşiyok, B. A. (1999), İmalat Sanayiinde (Kamu-Özel Sektör Ayrımı Ekseninde) Ücret ve
Verimlilik Serilerinin İstatistiki ve Ekonometrik Bir Analizi, Türkiye Kalkınma Bankası,
GA/ 99-3-16, Ankara.
Freeman, C.(1989), “Technical Change and Depression in the 1930’s and 1980’s”,
Technological and Social Factors in Long Term Fluctuations içinde.
Goldstein, M.&.Khan M.S (1985), “Income and Price Effects in Foreign Trade”,
P.B.Kenen & R.W.Jones (eds.), Handbook of International Economics İçinde, Vol.11,
Amsterdam:North-Holland.
Granger, C.W.J. (1969), "İnvestigating Causal Relations by Econometric Methots",
Econometrica, July, 37/3.
Greenaway, D & D. Sapsford (1993), "What Does Liberilization Do for Exports and
Growth", Weltwirtsc- haftliches Archiv, Band 30.
Grubel, H.G.& Peter j.Lyod (1975), Intra –Industry Trade, The Theory and
Measurement of International Trade in Differentiated Products, Macmillan, London.
Godfray, M.(1980), “Is Dependency Dead”, Bulletin, Institute of Development Studies,
Sussex.
Gujarati, D.N (1999), Temel Ekonometri, Çev:Ü.Şenesen, G.G.Şenesen, Literatür
Yayıncılık, İstanbul
Gülalp, H.(1983), Gelişme Stratejileri ve Gelişme İdeolojileri, Yurt Yayınları, Ankara.
Hirst, P.& J.Zeitlin (1993), “Esnek Uzmanlaşma ve İngiliz İmalat Sektörünün Rekabetçi
Başarısızlığı”,Toplum ve Bilim İçinde, Sayı: 56-61, Bahar.
Hufbauer, G.C.& John G.Chilas (1974), “Specialization by Industrial Countries: Extend
and Conseguences”, The International Division of Labour, Problems and Perspectives,
International Symposium içinde, (der:Herbert Giersch), Tübingen
186
IMD, The World Competiteveness Yearbook’a ait çeşitli sayılar
IMF (1987), World Economic Outlook, Washington D.C
Johansen, S.& Juselius K.(1990), “Maksimum Likelihood Estimation and Inference on
Co-integration-With Application to the Demand for Money”Oxford Bulletin of
Economics and Statistics 52.
Johnson, C.(1987), “Political Institutionas and Economic Performance: The Government
–Business Relationship in Japan, South Korea and Taiwan” in the Politicial Economy of
the New Asian Industrialism, edt: Frederic C.Deyo, Cornell University Press
Jung, W &.Marshall P.J (1985), "Export Expansion and Economic Growth: Further
Empirical Evidence", Journal Of Development Economics Vol. 18.
Kepenek, Y.(1977), Türkiye İmalat Sanayiinin Üretim Yapısı, 1963-73, ODTÜ, Ankara.
Keyder, Ç. (1988), “İthal İkameci Sanayileşme ve Çelişkileri”, Kriz Gelir Dağılımı ve
Türkiye’nin Alternatif Sorunu içinde, Kaynak Yayınları
Keyder, Ç. (1989), Türkiye'de Devlet ve Sınıflar, İletişim Yayınları, İstanbul.
Köse, H. & Yeldan, E. (1998), “Dışa Açılma Sürecinde Türkiye Ekonomisinin
Dinamikleri: 1980-97”, Toplum ve Bilim, Yaz.
Kruger, A.(1985), "Import Substitution Versus Export Promotion", Finance and
Development, June 22(2).
Kumar,K.(1999),Sanayi Sonrası Toplumdan Post-modern Topluma Çağdaş Dünyanın
Yeni Kuramları,Dost Kitabevi, Ankara.
Laclau, E.(1984), “Latin Amerika’da Feodalizm ve Kapitalizm”, ed: H. Keskinok, M.
Ersoy, Üretim Tarzlarının Eklemlenmesi Üzerine içinde, Birey ve Toplum, Ankara.
Lipetz,A.(1988), “Dünya Çapında Fordizm’e Doğru” der: N.Satılgan & S.Savran, Dünya
Kapitalizmin Bunalımı İçinde, Alan Yayıncılık.
Nishimizu, M& Robinson,S.(1986 ), “Productivity Growth in Manufacturing”, der:
H.Chenery et al, Industrialization and Growth içinde, Oxford University Press
Olgun, H.(1975),"The Structure of Protection in Türkish Manufacturing Industries,
ODTÜ Gelişme Dergisi,6, Kış.
187
Olgun, H.(1980), "Türkiye'de İthal İkameci ve Dışa Açılma Eleştirisi", ODTÜ Gelişme
Dergisi, Vol.7(3-4).
OECD (1996), Technology, Productivity and Job Creation, Analytical Report, Cilt 2,
Paris: OECD.
Özatay, F.(1999), “The 1994 Currency Crisis İn Turkey”, Yapı Kredi Bankası Research
Department Staff Paper, No. 99-01.
Özmucur & Karataş (1990), “Total Factor Productivity in Turkish Manufacturing, 197388”, Journal of Economic and Administrative Studies, Boğaziçi Üniversitesi,4(4)
Pamuk, Ş. (1988), “İthal İkamesi, Döviz Darboğazları ve Türkiye: 1947-1979”, ”, Kriz
Gelir Dağılımı ve Türkiye’nin Alternatif Sorunu içinde, Kaynak Yayınları
Piore, M.& C.Sabel (1984), The Second Industrial Divide: Possibilities for Prosperity,
New York: Basic Books.
Porter, M. (1990), The Comparative Advantage of Nations, New York.
Riezman, R.et al (1996), "The Engine of Growth or its Handmaiden? A Time Series
Asseosment of Export-Led Growth", Empirical Economics, V.21.
Rosier,B.(1991),İktisadi Kriz Kuramları,İletişim Yayınları
Serper, Ö.(1976), İstatistiğe Giriş, Filiz Kitabevi, Bursa
Somel, C.(2000), "Bağımlılık Kuramı ve G.Kore Deneyimi", Küreselleşme içinde, der:
E. Ahmet Tonak, İmge Kitabevi, Ankara.
Soyak, A.(1999), “Planlı Dönemde Sanayileşme”, 75 Yılda Çarklardan Chip’lere içinde,
Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul.
Sönmez, A. (1999),“Türkiye’de 1950 Sonrası Sanayileşme Politikası Üzerine
Gözlemler”,Bilanço 1923-1998 İçinde ,Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul
Singh, A.(1995), "How Did East Asia Grow So Fast?", UNCTAD Discussion Paper,
No.97.
Stolper, W.& Samuelson, P.A (1941), "Protection and Real Wages", Review of
Economic Studies.
Şahinkaya, S.(1993), “İmalat Sanayiinde Sektörel İşgücü Verimliliği, Reel Ücretler ve
Gayrisafi Karlar veya Mark-Up Oranları (1963-87 Türkiye Örneği)”, Dünü ve
Bugünüyle Toplum ve Ekonomi 4, İstanbul.
Şahin, H. (1997), Türkiye Ekonomisi, Ezgi Kitabevi, Bursa
188
Şenesen, Ü.(1993), “İmalat Sanayiinde Sektörel İşgücü Verimliliği, Reel Ücretler ve
Gayri Safi Karlar veya Mark-up Oranları (1963-87 Türkiye Örneği) üzerine", Dünü ve
Bugünüyle Toplum ve Ekonomi, Sayı.5, İstanbul.
Tansel, A.& Togan, S.(1987), "Price and Income Effects in Türkish Foreign Trade",
Weltwirtschattliches Archiv, 123(3).
Taşkın, F. (1994), "An Analysis of Export-Output Growth Relationship in the
Manufacturing Industry for Turkey", Bilkent Üniv., Dısccussion Paper, No:94-18.
Taymaz, E. (1993), "Sanayi ve Teknoloji Politikaları: Amaçlar ve Araçlar", ODTÜ
Gelişme Dergisi, 20(4).
Taymaz, E. (1998), "Kriz ve Teknoloji", Toplum ve Bilim, Sayı. 56-61, Bahar.
Togan, S. (1993), Türk İmalat Sanayiinde Koruma Oranları, Eximbank Yay., Ankara
Türkcan, E. (1996a), "Yorum" Teknolojik Değişim ve İstihdam İçinde, Editör: Tuncer
Bulutay, DİE
Türkcan, E.(1996b), “Dünya’da ve Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikalarının
Evrimi: Globalleşme Sürecinin ve Avrupa ile Gümrük Birliğinin Işığında Bir
Değerlendirme”, Toplumsal Diyalog Proğramına Sunulan Tebliğ, Friedrich-Elbert
Vakfı.
Türel, O.(1996), "Uluslararası Ticaret ve Teknolojik Gelişme: Teori ve Politika
Sorunları Üzerine Bir Değerlendirme", Teknoloji ve İstihdam İçinde, DİE.
Türel, O.(1998), “Türkiye’de Kamu Sektörünün Yeniden Yapılandırılması”, 97 Sanayi
Kongresine Toplu Bakış, Yayın no:209, TMMOB, Ankara.
Türel, O.(2000), “21.Yüzyıla Doğru Sanayi Sektörlerimiz II. Oturum”, Sanayi
Kongresi’99 İçinde, Yayın no:234, TMMOB, Ankara.
UNCTAD (1994), Trade and Development Report 1991: Report by the secretariat of
the United Nations Conference on Trade and Development, New York, United Nations,
1994, Sales No. E.94.II D.26.
Uygur, E.(1991), Policy, Productivity Growth and Employment in Turkey, 1960-89 and
Prospects for the 1990s, ILO, Geneva.
Uygur, E.(1993), Financial Liberalization and Economic Performance of Turkey,
TCMB, Ankara
189
Wade, R.(1990), Governing the Market:Economic Theory and the role of Government in
East Asian Industrialization, Princeton University Press.
Weiss, L & Hobson J. M. (1999), Devletler ve Ekonomik Kalkınma, Karşılaştırmalı Bir
Tarihsel Analiz, Dost Kitabevi, Ankara
Wolff, E.N.(1994), "Technology, Capital Accumulation, and Long-Rum Growth", in,
J.Fagerberg, B.Verspagen, N. Von Tunzelmann (Ed), The Dynamics of Technology,
Trade and Growth, Edward Elgar Publishing Limited, England.
World Bank (1987), World Development Report 1987, Washington, D.C.:The World
Bank.
Yeldan, E.(1995), “Surplus Creation and Extraction under Structural
Adjustment:Turkey,1980-1992”, Review of Radical Political Economics, Haziran, 27(2)
Yener, E.(1999), “Türkiye Sanayiinin Yeniden Yapılanma Gerekleri”, Yeni Türkiye
Ekonomi Özel Sayısı II.
Yıldırım (1989), “Total Factor Productivity Growth İn Turkish Manufacturing Industry
Between 1963-83: An Analysis”, ODTÜ Gelişme Dergisi, 16(3-4).
190
Ek Tablo1:Ülkeler Düzeyinde
Mal İhracatı
Birim:Milyar$
Ülkeler
1970
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
AB Ülkeleri
Almanya (2)
İngiltere
İtalya
Fransa
İspanya
Yunanistan
Portekiz
Avusturya
Finlandiya
İsveç
Hollanda
Lüksemburg
Danimarka
Belçika (3)
İrlanda
AB Dışındaki Gelişmiş
Ülkeler
ABD
Avustralya
İsviçre
Japonya
Kanada
Gelişmekte Olan
Ülkeler
Arjantin
Brezilya
G.Kore
Hindistan
Türkiye(1)
Endonezya
Malezya
İran
Çin
Mısır
Tayland
123
34,3
19,5
13,2
18
2,5
0,6
1
2,9
1465,1
403,4
182,6
169,5
209,2
60,2
6,9
16,4
40,4
23
54,5
130,8
1562,3
430,5
189,4
178,2
227,4
65,8
6,1
18,3
44,5
23,9
55,4
137,3
1429,9
382,7
183
169,2
199
62
5,1
15,9
40,3
23,5
49,3
127,9
1633
430,5
207,4
191,4
230,8
73,9
5,3
18,6
45,2
29,7
60,2
141,8
2005,5
523,6
242,6
234
278,6
93,4
5,9
24
57,7
40,5
79,9
175,3
2065,3
522,6
261,6
252
281,9
102,7
5,9
25,5
57,9
40,6
84,7
175,3
2054,7
510,7
281,3
240,4
284,2
104,5
5,6
24,8
58,7
41,1
83,2
167
2118,9
540
271,1
242,6
301,7
109,8
6,8
10,9
1473,8
410,9
181,7
170,3
208,9
55,7
6,5
16,5
40,4
26,5
56,8
130
3,3
9,1
1,1
36,1
110,2
23,3
36,8
108
23,7
40,5
116,8
28,1
36,9 41,7
106,3 122,8
28,7 33,6
50,3 50,7
155,2 154,7
44,4 49,2
48,1 47,6
150 153,2
55,3
65
42,5
4,62
6,2
19
16,7
389,3
39,64
78
280,4
128,4
416,9
42,4
74,3
308,1
128,9
442,1
42,8
79,9
332,6
135,2
458,7 504,5
42,6 47,4
75,4 82,6
352,7 385,7
147,4
167
577,7
614
53,2 60,4
97,1 95,5
428,7 400,3
193,4 205,3
681,7 672,2
64,9 55,8
95
409,2
374
217,6 217,2
1,8
2,7
0,9
1,9
0,6
1,2
1,6
2,4
0,8
0,7
12,4
31,4
63,1
18,3
13
26,8
28,8
19,3
51,5
3,9
22,8
12
31,6
70,5
18,1
13,7
29,6
33,7
18,7
58,9
4,2
28,2
12,4
35,8
76,2
20
14,9
33,8
39,8
19,9
69,6
3,7
32,1
13,3
16
39,6 44,1
82,1
95
22 25,5
15,6 18,4
36,6 40,2
46,2 56,9
18,1 19,4
75,7 102,6
3,5
4
36,4 44,5
21,2
24
46,5 47,7
124,6
130
31,2 33,7
22 32,4
47,5 50,2
71,8 76,9
18,4 22,4
128,1 151,1
4,7
4,8
55,4 54,7
26,4
52,9
138,6
35,7
32,6
56,3
77,9
18,4
182,7
5,5
56,7
Dünya Toplamı(4)
290,6
3377,6
3522
3743,5
5060,2 5312,2
5502,5 5557,5
3740,2
4230
26
62,5
43,1
85,1
171,3
(1):Bavul Ticareti Dahil
(2): 1990 Temmuz ayından itibaren Federal Almanya ve Demokratik Almanya’yı birlikte kapsamaktadır.
(3): Lüksembourg dahil
(4):IMF üyeleri ülkelerinin toplamıdır.
Kaynak:IMF-IFS Yearbook 1998 , World Economic Outlook 1999 (May); DPT Temel Ekonomik Göstergeler;
Balance of Payments Statistics Yearbook 1998
191
26,2
34,1
31,2
50,7
4,4
52,7
EkTablo2:Dünya Mal İhracatında Artış Yüzdesi (%)
Ülkeler
1970
19,7
AB Ülkeleri
Almanya
19,5
İngiltere
11,8
İtalya
13,5
Fransa
19,3
İspanya
24,4
Yunanistan
15,1
Portekiz
Avusturya
18,4
Finlandiya
İsveç
19,1
Hollanda
17,8
Lüksembourg
Danimarka
11,2
Belçika
46,6
İrlanda
27,6
AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler
ABD
16,6
Avustralya
14,3
İsviçre
11,0
Japonya
21,0
Kanada
16,2
Gelişmekte Olan Ülkeler
Arjantin
9,8
Brezilya
18,6
G.Kore
33,7
Hindistan
0,8
Türkiye
9,9
Endonezya
17,9
Malezya
2,1
İran
12,9
Çin
Mısır
11,2
Tayland
Dünya Toplamı
1990
20,5
20,9
20,6
21,2
21,3
23,8
6,3
28,1
26,5
14,1
11,3
20,2
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
-0,6
6,6
-1,8
6,7
0,5
3,7
-0,5
5,1
0,1
8,7
8,1
9,3
6,2 -11,6
-0,6 11,6
0,0 10,1
-13,2
3,9
-4,0
1,7
0,6
5,0
-8,5
-11,1
-3,4
-5,1
-12,5
-5,8
-16,4
-13,1
-9,4
-1,7
-11,0
-6,8
14,2
12,5
13,3
13,1
16,0
19,2
3,9
17,0
12,2
26,4
22,1
10,9
22,8
21,6
17,0
22,3
20,7
26,4
11,3
29,0
27,7
36,4
32,7
23,6
3,0
-0,2
7,8
7,7
1,2
10,0
0,0
6,3
0,3
0,2
6,0
0,0
-0,5
-2,3
7,5
-4,6
0,8
1,8
-5,1
-2,7
1,4
1,2
-1,8
-4,7
3,1
5,7
-3,6
0,9
6,2
5,1
4,8
6,5
4,9
2,3
2,6
25,6
19,6
14,7
1,9
-2,0
1,7
10,1
8,1
18,6
-8,9
-9,0
2,1
13,0
15,5
17,1
20,6
26,4
32,1
0,8
-0,3
10,8
-5,1
-3,0
12,4
-1,0
2,1
17,5
7,5
6,7
18,6
4,0
4,4
7,1
7,0
-4,7
9,9
0,4
6,0
0,9
7,5
8,0
4,9
3,8
-0,5
-5,6
6,0
9,0
10,0
11,3
9,5
9,4
13,3
14,5
12,2
17,6
11,1
15,8
6,3
13,5
-1,6
-6,6
6,2
11,0
7,5
-0,5
2,2
6,0
-1,4
-14,0
29,1
-8,6
2,8
13,3
10,6
16,7
16,3
47,6
19,2
25,8
15,0
-3,2
3,3
0,6 13,3
11,7
8,1
-1,1 10,5
5,4
8,8
10,4 14,2
17,0 18,1
-3,1
6,4
14,4 18,2
7,7 -11,9
23,7 13,8
4,3
6,3
7,3
10,6
7,7
10,0
4,7
8,3
16,1
-9,0
8,8
-5,4
13,4
-0,1
20,3
11,4
15,7
15,9
17,9
9,8
23,2
7,2
35,5
14,3
22,3
13,1
32,5
5,4
31,2
22,4
19,6
18,2
26,2
-5,2
24,9
17,5
24,5
19,6
13,2
2,6
4,3
8,0
47,3
5,7
7,1
21,7
18,0
2,1
-1,3
5,0
10,0
10,9
6,6
5,9
0,6
12,2
1,3
-17,9
20,9
14,6
3,7
3,6
-0,8
192
-8,6
-0,2
-4,5
-4,3
-9,9
-20,0
-7,1
1,0
Birim:Milyon $
EKTablo3: X/GSMH
Ülkeler
1970
AB Ülkeleri
16,4
Almanya(1)
18,6
İngiltere
15,7
İtalya
12,3
Fransa
12,5
İspanya
6,8
Yunanistan
6
Portekiz
15,1
Avusturya
19,9
Finlandiya
İsveç
20,3
Hollanda
32,4
Lüksembourg
Danimarka
21
Belçika (2)
33,3
İrlanda
27,3
AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler
ABD
4,2
Avustralya
12,6
İsviçre
28,8
Japonya
9,3
Kanada
Gelişmekte Olan Ülkeler
Arjantin
8,4
Brezilya
G.Kore
10
Hindistan
3,3
Türkiye (3)
3,3
Endonezya
12,9
Malezya
42,1
İran
24,9
Çin
Mısır
Tayland
9,7
1990 1991 1992
22,4 21,1 20,6
27,1 23,5 21,9
18,6
18
18
15,6
15 14,9
17,6 17,6 17,4
11,4 11,4 11,4
7,7
7,7
6,1
24,5 21,5 19,4
25,6 24,4
24
19,7 18,9
22
24,7 22,8 22,4
45,9 45,1 42,8
1993
20,8
20,1
19,3
17,5
16,1
12,9
5,5
20,1
22,2
27,2
26,6
40,9
1994 1995 1996 1997 1998
22,3 23,8
24 25,3 36,4
21 21,7 22,2 24,3 22,9
20,3 21,8 22,6 21,5 19,5
19,2 21,8
21 21,2
17,5 18,2 18,4 20,4
15,3 16,7 17,6 19,6 19,9
5,4
5,1 4,7
4,6
23 24,8 24,9 25,9
23 24,9 25,3 28,3 29,5
29,8 31,5 31,8 33,8 34,1
30,3 34,5 33,6 36,5 36,6
41,9 43,9 43,8 45,4 45
29,2
54,6
58,2
28,3
50,7
57,8
28,2
49
55,2
29,7
46,2
67,3
24,7
49,1
71,1
23,5 27,8
55,6 56,6
79,6 81,3
30,4 27,8
60,7 60,5
87,1
7
14,1
33,1
9,5
7,3
11,6
31,9
9,1
7,1
10,7
32,8
8,9
7
10
31,9
8,3
7,3
10,6
31,6
8,3
7,9
8
11,3 15,4
31,6 32,3
8,4
9
8,4 7,9
16,5 15,8
37,1
9,8 9,8
8,7
6,6
25,1
6,1
8,6
26,6
70,4
20,9
13,5
6,3
27
6,3
7,8
24,1
6,8
9
24,2
73,8
18,9
14,7
11,8
29,2
5,4
8,7
24,9
7,5
9,3
25,4
72,1
19,6
14,8
8,8
29,4
5,2
7,8
24,8
6,6
8,6
25,8
75,8
17,7
12,6
7,6
29,6
6,3
8,2
25,1
6,6
14
25
82,6
18,5
18,8
7,8
31,4
8,3
6,7
27,5
7,3
12,8
25,8
86,3
17,9
18
7,7
33,6
9,2
9
6,7
31,7
8,4
16,8 15,3
28,7 59,8
83,9
(1): Temmuz 1990'dan itibaren F.Almanya ve Doğu Almanya'nın toplamı
(2):Lüksemburg dahil
(3):Bavul ticareti dahil.
193
9
6,3
27,1
7,7
17,6
24
81,4
16,8
18,1
7,1
30,2
19,9
7,3
37,9
5,3
Ek Tablo4:Dünya Mal İthalatı
(Fob)
Ülkeler
1970
AB Ülkeleri
Almanya
28,6
İngiltere
19,5
İtalya
13,5
Fransa
17,7
İspanya
4,4
Yunanistan
1,5
Portekiz
1,4
Avusturya
3,6
Finlandiya
0
İsveç
6,8
Hollanda
11,8
Lüksembourg
Danimarka
4,1
Belçika
8,6
İrlanda
1,5
AB Dışındaki Gelişmiş
Ülkeler
ABD
39,9
Avustralya
4,1
İsviçre
7,1
Japonya
15
Kanada
13,7
Gelişmekte Olan Ülkeler
Arjantin
1,5
Brezilya
2,5
G.Kore
1,8
Hindistan
1,9
Türkiye
1
Endonezya
1,1
Malezya
1,3
İran
1,7
Çin
0
Mısır
1,1
Tayland
1,1
305,9
Dünya Toplamı
Birim:Milyar $
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
341,9
214,5
169,2
222,2
84,8
16,6
23,1
47,4
25,8
53,4
117,9
384,5
200,9
169,9
218,9
90,5
16,9
24,1
48,9
20,7
48,2
118,8
402,3
212,7
178,4
225,1
96,2
17,6
27,7
52,2
20,2
48,6
125
341,5
203,1
140,3
191,5
77
15,6
24
46,7
17,2
41,8
111
379,6
224,3
159,9
223,6
88,8
16,6
27
53,1
22,2
50,6
123,1
458,5
261,1
195,3
267,6
111,7
20,3
32,9
64,4
28,2
63,9
153,2
451,3
281,8
197,7
266,9
118,8
21,4
34,9
65,3
29,4
66,1
154,9
438,8
300,8
200,5
256,1
117,8
21
34,8
62,9
29,6
65,2
148
461
305,8
206,9
275,5
128,5
0
38,3
66,5
30,8
67,6
153
31,2
108,5
19,4
32
106
19,4
33,4
113,1
21,1
29,2
100,5
20,6
34,3
115,9
24,3
43,8
145,7
30,9
43,2
146
33,4
42,7
142,2
36,7
44
145,6
41,7
498,3
39,3
85,2
216,8
120,1
491
38,8
78,9
212,1
122,8
536,5
41,2
80,2
207,8
127,8
589,4
42,7
73,9
213,2
137,3
668,6
50,6
79,3
241,5
152,2
749,6
57,4
93,9
296,9
167,5
803,3
61
93,3
316,7
174,5
876,4
63
92,6
307,6
200,5
917,2
61,2
3,7
20,7
65,1
23,4
22,6
21,5
26,3
18,3
42,4
10,3
29,6
3466,5
7,6
21
77,3
21,1
21
24,8
33,3
25,2
50,2
9,8
34,2
3480,7
13,8
20,6
78
22,9
23,1
26,8
36,7
23,3
64,4
8,9
36,3
3692,1
15,6
25,3
79,8
24,1
29,8
28,4
43,2
19,3
86,3
9,9
40,7
3667,4
20,2
33,2
97,8
29,7
22,6
32,3
55,3
12,6
95,3
10
48,2
4131,2
18,8
49,7
129,1
38
35,2
40,9
71,9
12,8
110,1
12,3
63,4
4938,8
22,3
53,3
144,9
43,8
43
44,2
73,1
15
131,5
13,2
63,9
5207,4
28,6
61,4
141,8
45,7
48
46,2
74
14,1
136,4
14,2
55,1
5387
29,4
0
0
44,8
45,6
31,9
0
0
194
251,7
204,6
14,6
36,5
5810,4
Ek Tablo 5:Dünya İthalatında Yüzde
Değişme
Ülkeler
1970
AB
Ülkeleri
Almanya
21,3
İngiltere
9,2
İtalya
21,6
Fransa
10,5
İspanya
12,8
Yunanistan
19,0
Portekiz
Avusturya
Finlandiya
İsveç
18,5
Hollanda
22,6
Lüksembou
rg
Danimarka
13,0
Belçika
12,5
İrlanda
9,6
AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler
ABD
11,3
Avustralya
İsviçre
22,2
Japonya
25,2
Kanada
1,8
Gelişmekte Olan
Ülkeler
Arjantin
7,5
Brezilya
25,9
G.Kore
9,1
Hindistan
Türkiye
6,8
Endonezya
Malezya
İran
6,8
Çin
Mısır
23,4
Tayland
15,0
Dünya Toplamı
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
29,1
12,1
18,9
21,8
20,6
23,6
31,6
26,3
10,0
13,6
19,9
12,5
-6,3
0,4
-1,5
6,7
1,8
4,3
3,2
-19,8
-9,7
0,8
4,6
5,9
5,0
2,8
6,3
4,1
14,9
6,7
-2,4
0,8
5,2
-15,1
-4,5
-21,4
-14,9
-20,0
-11,4
-13,4
-10,5
-14,9
-14,0
-11,2
11,2
10,4
14,0
16,8
15,3
6,4
12,5
13,7
29,1
21,1
10,9
20,8
16,4
22,1
19,7
25,8
22,3
21,9
21,3
27,0
26,3
24,5
-1,6
7,9
1,2
-0,3
6,4
5,4
6,1
1,4
4,3
3,4
1,1
-2,8
6,7
1,4
-4,0
-0,8
-1,9
-0,3
-3,7
0,7
-1,4
-4,5
5,1
1,7
3,2
7,6
9,1
10,1
5,7
4,1
3,7
3,4
18,6
20,8
18,6
2,6
-2,3
0,0
4,4
6,7
8,8
-12,6
-11,1
-2,4
17,5
15,3
18,0
27,7
25,7
27,2
-1,4
0,2
8,1
-1,2
-2,6
9,9
3,0
2,4
13,6
4,4
-3,0
20,4
12,5
2,7
-1,5
-1,3
-7,4
-2,2
2,2
9,3
6,2
1,6
-2,0
4,1
9,9
3,6
-7,9
2,6
7,4
13,4
18,5
7,3
13,3
10,9
12,1
13,4
18,4
22,9
10,1
7,2
6,3
-0,6
6,7
4,2
9,1
3,3
-0,8
-2,9
14,9
4,7
-2,9
-3,6
13,1
14,6
105,4
1,4
18,7
-9,8
-7,1
15,3
26,6
37,7
18,4
-4,9
15,5
0,4
81,6
-1,9
0,9
8,5
10,0
8,1
10,2
-7,5
28,3
-9,2
6,1
6,1
13,0
22,8
2,3
5,2
29,0
6,0
17,7
-17,2
34,0
11,2
12,1
-0,7
29,5
31,2
22,6
23,2
-24,2
13,7
28,0
-34,7
10,4
1,0
18,4
12,6
-6,9
49,7
32,0
27,9
55,8
26,6
30,0
1,6
15,5
23,0
31,5
19,5
18,6
7,2
12,2
15,3
22,2
8,1
1,7
17,2
19,4
7,3
0,8
5,4
28,3
15,2
-2,1
4,3
11,6
4,5
1,2
-6,0
3,7
7,6
-13,8
3,4
2,8
36,3
31,5
28,2
36,3
-13,3
16,5
29,9
13,9
195
-18,2
2,0
-2,0
-5,0
-31,0
2,8
-33,8
7,9
Ek Tablo 6: İthalat/GSMH
Ülkeler
AB Ülkeleri
Almanya(1)
İngiltere
İtalya
Fransa
İspanya
Yunanistan
Portekiz
Avusturya
Finlandiya
İsveç
Hollanda
Lüksembourg
Danimarka
Belçika (2)
İrlanda
AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler
ABD
Avustralya
İsviçre
Japonya
Kanada
Gelişmekte Olan Ülkeler
Arjantin
Brezilya
G.Kore
Hindistan
Türkiye (3)
Endonezya
Malezya
İran
Çin
Mısır
Tayland
1970
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
15,5
15,7
12,6
12,3
11,9
15
22,7
24,7
22,4
19,8
15
18,4
17,1
18,8
31,6
29,6
17,1
20,1
41
20,4
20,2
14,9
17,2
16,7
17,7
29,3
28,2
18,5
19,6
39
17,9
21,5
14,5
15,4
16,1
16,8
30,2
25,8
20
22,5
35,5
18,6
21,9
16
16,9
18,4
16,7
33,3
27
22,3
25,5
36,4
19
23,5
18,2
17,5
20
17,4
34
27,7
21,9
27,6
38,4
19,2
24,3
16,5
17,4
20,4
17,2
34
28,4
23
26,2
38,7
20,9
22,9
17,7
18,3
22,1
17,4
36,3
30,4
24,4
28,6
40,3
19,5
22
19,4
35,1
22,6
21,9
15,5
18,8
17,4
19,8
34,4
30
19,2
23,3
41,6
25,8
31,6
38,1
25,2
53,7
48,4
24,6
49,8
47,3
23,3
47,4
41,4
21,4
43,7
48,1
23
46,3
51,3
24,6
52,2
55,3
23,8
53,4
55,3
25,6
57,5
57,7
25,7
57,5
3,9
11,2
33,2
7,4
16,3
9
14
36,1
7,3
21,7
8,6
10,6
33,9
6,2
21,5
8,6
10,3
32,9
5,6
23,2
9
10
31,2
5
25,7
9,6
11,3
30,3
5,2
28,9
10,3
12,2
30,6
5,8
30,2
10,5
15,5
31,5
7,1
29,8
10,8
16
36,2
7,3
32,9
10,8
17,3
7,1
2,6
4,3
25,9
7,8
14,8
21,3
64,3
19,9
11,1
16,6
34,9
4
5,2
26,5
7,9
13,8
20,3
72,9
25,5
12,6
27,8
35,4
6
5
25,5
8,6
14,4
20,1
66,4
23
13,7
21,3
33,3
6,1
5
24,1
7,2
16,4
20
70,8
18,8
14,4
21,2
33,1
7,9
6,2
25,9
7,7
17,3
20,1
80,3
12
17,4
19,4
34,1
7,4
7,2
28,5
8,8
20,5
22,2
86,4
12,5
15,5
20,3
38,5
8,3
7
30,2
10
23,3
21,2
77,3
11,3
15,8
19,5
35,4
10
7,8
32,4
10,7
24,7
23,5
79,7
9
14,9
18,7
36,9
10,1
20,5
3,3
5,3
12,3
33,1
17,1
16,2
196
23,2
31,5
24,3
29
40,2
6,6
35
22,3
37,7
17,7
Ek Tablo7:İhracattın İthalatı Karşılama Oranı (X/M)
Ülkeler
1970
1990
100
99,9
AB Ülkeleri
Almanya
119,9
120,2
İngiltere
99,8
84,7
İtalya
97,9
100,7
Fransa
101,5
94
İspanya
56,9
65,6
Yunanistan
40,4
39
Portekiz
66,4
71,1
Avusturya
80,6
85,3
Finlandiya
102,7
İsveç
100
106,4
Hollanda
92,2
110,2
Lüksembourg
Danimarka
81,3
115,6
Belçika
105,4
101,5
İrlanda
71,5
120,3
AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler
ABD
106,5
78,1
Avustralya
112,5
100,9
İsviçre
86,8
91,6
Japonya
126,4
129,3
Kanada
122,4
106,9
1991
97,7
104,9
90,9
99,7
95,6
66,5
40,8
68,1
82,5
110,8
113,2
110,1
1992
99,3
107
89
99,9
101,1
68,4
34,5
66,2
85,3
118,7
113,8
109,8
1993
105,1
112,1
90,1
120,6
103,9
80,6
32,7
66,4
86,1
136,4
118,1
115,2
1994
105,8
113,4
92,5
119,7
103,2
83,3
32,1
69,1
85,1
133,7
118,9
115,2
1995
106,8
114,2
92,9
119,8
104,1
83,7
29,1
72,9
89,7
143,8
125
114,4
1996
108,1
115,8
92,8
127,3
105,6
86,5
27,5
73,2
88,8
138,1
128,2
113,1
1997
108,3
116,4
93,5
119,9
111
88,7
26,6
71,2
93,2
138,7
127,6
112,8
1998
107,9
117,1
88,8
117,2
109,5
85,4
114,8
101,9
122,2
121,1
103,3
133,4
138,6
105,7
139,8
107,7 95,3
106 106,6
138,6 143,9
116,5
106
147,1
112,6
105,5
150,8
108
105,2
156,1
84,9
109,1
94,2
145,3
105
82,4
104
99,6
160
105,8
77,8
99,9
102,1
165,4
107,4
75,4 77,1
93,5 92,6
104,2 103,4
159,7 144,4
109,7 115,4
76,4
99
102,4
126,4
117,6
77,8
102,9
102,6
133
108,5
73,3
91,2
148,6
106,2
92,9
103,4
103,6
101
97,5
100,1
99,6
100,1
100,3
91,8
118
109,2
48,9
100,4
62,1
105,1
127
145,8
331,6
152
96,9
78
57,7
124,9
109,6
105,3
121,6
38,1
77,2
97,4
158,5
150,3
91,2
85,8
65,1
119,3
101,2
74,1
117,4
42,4
82,5
101,2
89,9
174,1
97,7
87,3
64,5
126,2
108,6
85,4
108,1
41,2
88,5
101,4
84,9
156,6
102,9
91,3
52,4
129
107
93,7
87,7
35,7
89,4
102
79,5
132,7
97,1
86
81,4
124,4
102,9
154
107,7
40,5
92,3
102,4
112,5
93,6
96,6
82,3
62,5
116
99,9
143,7
116,4
38,1
87,4
102,5
107,9
89,6
89,7
77
75,4
113,4
105,2
149,4
114,9
36,3
85,1
102
92,6
86,2
97,8
78,1
68
121,8
105,2
130,1
133,9
39
102,8
102,1
89,1
Gelişmekte Olan
Ülkeler
Arjantin
Brezilya
G.Kore
Hindistan
Türkiye
Endonezya
Malezya
İran
Çin
Mısır
Tayland
Dünya Toplamı
75,6
59,8
95
197
67,9
93,9
140
125,9
111,9
76
68,5
158,8
30,1
144,5
95,6
Ek Tablo 8:İhracattın Sektörel
Yapısı
Mal İhracatı
Ülkeler
1980
1997
AB Ülkeleri
Almanya(1
2E+05
510570
)
İngiltere
1E+05
278784
İtalya
77641
238161
Fransa
1E+05
282944
İspanya
20827
101228
Yunanistan
5142
10788
Portekiz
4629
23510
Avusturya
17478
57684
Finlandiya
14140
40933
İsveç
30788
81057
Hollanda
73801
184295
Lüksembourg
Danimarka
16407
48793
Belçika (2)
63967
165725
İrlanda
8473
53258
AB Dışındaki Gelişmiş
Ülkeler
ABD
2E+05
637505
Avustralya
21279
56228
İsviçre
29471
75999
Japonya
1E+05
420492
Kanada
63105
211961
Gelişmekte Olan Ülkeler
Arjantin
8019
26263
Brezilya
20132
52478
G.Kore
17446
135986
Hindistan
7511
32201
Türkiye (3)
2910
26425
Endonezya
21909
53220
Malezya
12939
77894
İran
13804
25079
Çin
18136
182792
Mısır
3046
3908
Tayland
6369
57567
G: gıda, hayvancılık, içki, tütün ve bitkisel yağlar.
TG:Tarımsal Gıda
T:İmalat
1980 1980 1980
1980 1980 1997 1997 1997 1997 1997
G
TG
Y
M
T
G
TG
Y
M
T
5
1
4
3
85
5
1
1
2
83
7
7
16
18
26
12
4
3
2
20
1
1
2
2
2
9
8
19
10
3
13
6
4
4
16
6
2
4
4
22
5
2
4
5
9
2
4
4
5
4
71
84
73
72
47
70
83
70
78
50
7
6
13
16
27
7
4
3
3
16
1
1
1
1
4
3
3
7
5
3
6
1
3
2
9
2
1
2
2
7
2
1
2
2
7
1
3
4
3
2
83
89
78
78
52
86
88
83
80
71
33
5
3
2
55
23
3
4
1
63
37
2
1
3
54
12
1
0
1
81
18
34
3
1
12
5
11
1
1
11
4
11
0
0
14
5
17
5
2
14
66
22
90
95
48
9
24
3
1
8
3
8
1
1
8
2
20
0
1
10
2
16
3
1
6
81
29
93
95
63
65
46
7
28
51
8
15
1
6
4
1
5
14
14
31
1
3
2
0
0
1
72
25
93
2
9
1
7
7
4
10
0
23
37
90
59
27
2
19
5
49
31
2
19
20
11
9
3
4
1
3
1
5
5
12
1
3
2
1
25
8
2
9
1
3
3
5
1
34
54
92
72
75
42
76
7
47
16
11
64
0
2
14
11
25
7
8
19
1
4
4
4
43
2
2
5
1
85
40
71
198
Ek Tablo9: Ülkelerin Toplam Dünya Ticareti
İçindeki Payları
Ülkeler
AB Ülkeleri
Almanya (2)
İngiltere
İtalya
Fransa
İspanya
Yunanistan
Portekiz
Avusturya
Finlandiya
İsveç
Hollanda
Lüksembourg
Danimarka
Belçika (3)
İrlanda
AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler
ABD
Avustralya
İsviçre
Japonya
Kanada
Gelişmekte Olan Ülkeler
Arjantin
Brezilya
G.Kore
Hindistan
Türkiye(1)
Endonezya
Malezya
İran
Çin
Mısır
Tayland
Birim:%
1993 1994 1995
1996
37,66
38 38,8
39,77
9,78 9,69 9,82
9,22
5,21 5,16 5,04
5,15
4,18
4,2 4,29
4,26
5,27 5,43 5,46
5,2
1,88 1,95 2,05
2,1
0,28 0,26 0,26
0,26
0,54 0,55 0,57
0,6
1,82 1,18 1,22
1,17
0,85 0,62 0,69
0,66
1,23 1,33 1,44
1,43
3,21 3,17 3,29
3,13
1970
37,89
10,55
6,55
4,48
5,97
1,15
0,36
0,4
1,07
0
2,26
3,8
1990
39,4
11
5,79
4,96
6,3
2,05
0,34
0,58
1,84
1,1
1,61
3,62
1991
38,97
11,25
5,48
4,85
6,11
2,15
0,34
0,58
1,87
0,92
1,47
3,56
1992
38,9
11,2
5,41
4,79
6,09
2,18
0,32
0,62
2,03
0,92
1,4
3,53
1,24
2,96
0,44
0,98
3,2
0,62
0,98
3,06
0,61
0,99
3,09
0,66
0,94
2,78
0,67
0,85
2,85
0,69
0,86
3,01
0,75
13,8
1,46
2,24
5,69
5,09
23,78
0,55
0,88
0,45
0,63
0,26
0,38
0,49
0,68
0
0,32
0,31
13
1,65
2,39
7,26
3,63
26,6
0,23
0,76
1,87
0,61
0,52
0,71
0,8
0,55
1,37
0,21
0,77
12,96
1,7
2,19
7,43
3,59
29,15
0,28
0,75
2,11
0,57
0,5
0,78
0,96
0,63
1,56
0,2
0,89
13,2
1,76
2,15
7,27
3,54
29,5
0,35
0,76
2,07
0,63
0,51
0,81
1,03
0,62
1,8
0,17
0,92
14,15
1,79
2,02
7,64
3,84
32,54
0,39
0,88
2,19
0,67
0,61
0,87
1,2
0,53
2,18
0,18
1,04
14
1,17
1,94
7,5
3,82
32,6
0,43
0,92
2,31
0,66
0,49
0,87
1,34
0,38
2,37
0,17
1,11
13,3
1,11
1,91
7,26
3,61
33
0,4
0,96
2,54
0,69
0,57
0,88
1,44
0,31
2,38
0,17
1,19
1997
39,52
8,99
5,51
4,18
5,12
2,1
0,25
0,56
1,15
0,67
1,41
2,98
1998
40,8
9,48
5,46
4,26
5,47
2,26
0,89
2,85
0,78
0,86
2,77
0,87
0,87
2,83
1,01
13,42
1,15
1,79
6,79
3,6
33,68
0,44
0,96
2,6
0,73
0,71
0,89
1,42
0,35
2,68
0,17
1,12
14,76
1,21
1,78
6,79
3,96
36,26
0,52
1,08
2,66
0,77
0,76
0,97
1,44
0,31
3,02
0,19
1,06
15,1
1,11
(1):Bavul Ticareti Dahil
(2): 1990 Temmuz ayından itibaren Federal Almanya ve Demokratik Almanya’yı birlikte kapsamaktadır.
(3): Lüksembourg dahil
(4):IMF üyeleri ülkelerinin toplamıdır.
Tabloda Eski Doğu Avrupa ülkelerine ilişkin değerler yer almadığından dünya toplamı 100 değildir
Kaynak:IMF-IFS Yearbook 1998 , World Economic Outlook 1999 (May); DPT Temel Ekonomik Göstergeler; Balance of
Payments Statistics Yearbook 1998
199
0,61
1,22
0,7
1,45
3,07
5,93
4
39
0,53
0,75
0,73
0,78
0,18
0,85
EkTablo10:Dış Ticaret Dengesi
Ülkeler
AB Ülkeleri
Almanya(1)
İngiltere
İtalya
Fransa
İspanya
Yunanistan
Portekiz
Avusturya
Finlandiya
İsveç
Hollanda
Lüksembourg
Danimarka
Belçika (2)
İrlanda
AB Dışındaki Gelişmiş Ülkeler
ABD
Avustralya
İsviçre
Japonya
Kanada
Gelişmekte Olan Ülkeler
Arjantin
Brezilya
G.Kore
Hindistan
Türkiye (3)
Endonezya
Malezya
İran
Çin
Mısır
Tayland
Birim:Milyon $
1970
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
5,7
0
-0,9
69
-32,7
1,1
-13,3
-29,2
-10,1
-6,7
-7
0,7
3,4
12,1
18,8
-18,3
-0,5
-9,7
-30,3
-10
-7,7
-8,6
2,2
6,4
12
28,2
-23,3
-0,2
2,4
-30,4
-11,6
-9,4
-7,7
3,8
6,7
12,3
41,2
-20
28,9
7,5
-14,9
-10,5
-8,1
-6,5
6,3
7,5
16,9
50,9
-17
31,6
7,3
-15
-11
-8,3
-7,9
7,5
9,6
18,7
65,1
-18,5
38,7
11
-18,2
-14,4
-8,9
-6,7
12,3
16
22,1
71,3
-20,2
54,1
14,9
-16
-15,5
-9,4
-7,3
11,2
18,6
20,4
71,9
-20
39,9
28,1
-13
-15
-10
-4,3
11,5
18
19
79
-34,1
35,6
26,2
-18,7
0
-12,3
-4,1
12,3
17,5
18,2
-0,8
0,5
-0,4
4,9
1,7
3,9
4,7
2
4,3
7,1
3,7
7
7,7
5,8
8,2
7,4
6,9
9,4
6,5
9,6
13,6
7,5
8,7
15,8
5,4
7,8
18,6
3,5
7,6
23,4
2,6
0,5
-0,9
4
3,1
-109
0,4
-7,2
63,6
8,3
-74,1
3,5
-4,6
96
6,1
-94,3
1,6
-0,3
124,8
7,4
-131
0
1,6
139
10,1
-164
-3,3
3,3
144
14,8
-172
-4,2
3,2
132
25,9
-189
-0,6
2,3
83,6
30,8
-195
1,8
2,4
102
17,1
-245
-5,4
0
122,4
12,6
0,3
0,2
-0,9
8,6
10,7
-2
-5,2
-9,6
5,4
2,5
1
9,2
-6,4
-6,8
4,4
10,6
-6,8
-3
-7,3
4,8
0,4
-6,5
8,7
-5,7
-6
-1,4
15,2
-1,8
-2,9
-8,2
7
3,2
-3,4
5,2
-5,2
-4,2
-2,4
14,3
2,3
-2,1
-14,2
8,2
3
-1,2
-10,7
-6,4
-4,3
-4,1
10,9
-2,9
-4,2
-4,2
7,9
1,6
6,8
7,3
-6
-3,7
2,4
-3,2
-4,4
-6,7
-13,2
6,5
-0,1
5,6
18,1
-7,6
-8
1,8
-5,6
-15
-10,1
-10,6
5,9
3,8
7,4
19,5
-8,4
-9,5
-2,1
-8,5
-3,2
-10
-15
10,1
3,9
4,3
46,2
-8,6
1,6
-3,2
0
0
-10,8
-14,3
18,8
0
0
0
-10,2
16,2
-0,3
0,3
-1,9
-0,9
-0,5
-0,7
-0,4
0,1
0,3
0,8
-0,3
-0,5
200
Download