İlkyaz Salmanlı TARİHİN HASSASLIĞI “Tarih” bana göre dünya

advertisement
İlkyaz Salmanlı
TARİHİN HASSASLIĞI
“Tarih” bana göre dünya üzerindeki en hassas ve dikkat edilmesi gereken
kavramlardan biridir. Çünkü en küçük hareket bile gidişatı büyük ve geri dönülemez bir
oranda değiştirebilir; bir taşın suya düşüp dalgalar yaratması gibi etkileyebilir tüm insanlığı.
Bu olayın en büyük örneklerinden biri ise Birinci Dünya Savaşı olabilir bence; Sırp bir
milliyetçinin kralı öldürmesiyle başlayan
bu dalga, etkilerini arttırarak dünyayı
değiştirdi. Peki, bu taş farklı bir şekilde
düşseydi suya; mesela Franz Ferdinand
ölmeseydi? Ya da Hitler İkinci Dünya
Savaşı’nı kazansaydı? Ne olabilirdi o
zaman? Denge nasıl bozulurdu?
İşte Swastika Geceleri’nin
konusu da tam olarak bu, kitap tarihe bir
farklı açıdan bakıp bize hayatın nasıl
farklı olabileceğini oldukça sert bir dilde
gösteriyor. Olağan bir akışın küçük bir
dürtme ile nasıl farklılaşacağını
anlatıyor bizlere. Hitler kazansaydı ne olurdu, onu bir parça olsa da görebiliyoruz ve hayrete
düşebiliyoruz.
Tabi ki tarihin bazı konularının daha farklı olmasını ister insan ama kitabın anlattığı
gibi Hitler kazansaydı savaşı, o zaman şu andaki dünyayı bile özleyebilirdik. Resimdeki gibi
olabilirdi hayat, gamalı haç ile dolu olabilirdi dünya. Özgür olamazdık, farklı olamazdık. Bir
robot olurduk âdeta, kişiliğimiz yok olurdu.
Eğer kötüler kazansaydı, yaşadığımız dünyanın değeri kalmazdı. İnsanlığın değeri
kalmazdı, kadınların değeri kalmazdı, eşitliğin değeri kalmazdı… Safkan olmak dünya
üzerindeki en güzel algı olurdu, bu da dünyayı yıkan en büyük etken olurdu. Çünkü insanlık
için en büyük tehditlerden biri kişileri sınıflandırmaktır. Sınıflandığımız zaman ayrılırız, insan
olduğumuzu unutur ve
kendimizi gruplara böleriz.
Bunun sonucunda da ister
istemez hiyerarşi ortaya çıkar
ve kitabın da anlattığı bir
topluma dönüşürüz. Bu
hiyerarşinin güçlü tarafları da
genelde erkekler olacaktır.
Peki, neden böyle
düşünüyorum? Tarihin iyi
kısmında olabiliriz belki şu an,
ama hala erkeklerin yönettiği
bir dünyada yaşıyoruz. Özgürlüğümüzü kaybedebileceğimiz bir dünyada olsaydık, hak diye
bir algı kalmasaydı, o zaman bu yönetim daha vahşi ve sıkı olacaktı. Güç insanlığı yıkar,
erkekler de uzun süredir bu güce sahiptir ve bu gücün altında kadınlar ezilecek, hatta
damızlık yerine konulacaktır.
Cinsiyet eşitsizliğinin yanında ırk eşitsizliği de olacaktır aynı zamanda. Zaman denilen
vahşi nehrin daha sakin tarafına düşmüşken bile ırklar arası bir eşitsizlik var. Son yıllarda
daha da artan bu eşitsizlik, eğer modern bir dünyada yaşamasaydık nasıl olurdu acaba?
Sadece ari ırklar mı normalde herhangi bir insanın sahip olması gereken haklara sahip
olurdu? Geri kalan insanlar ise hayvanlar ile aynı derecede mi olacaktı? Bu durumun
sonuçları ne olurdu peki?
Kabul etmemiz lazım, şu anda tarihin nispeten şanslı tarafındayız. Kadınlar nispeten
insan olarak görülüyor, ırk eşitliğine karşı çıkılıyor, demokrasi şöyle ya da böyle devam
ediyor. Ama bu durumdayken bile yaşadığımız sorunları düşününce, insan kötü zaman
akışında olsak nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyor. Cidden bu kadar kötü olur muydu?
Cidden dünya sona erer miydi? Bunu anlayabilmek için yapabileceğimiz en iyi şey ise
Swastika Geceleri gibi distopya içerikli romanları okumak, filmleri izlemek olabilir. Bu filmleri
izleyerek yaşamaktan ucuz kurtulduğumuz evrenleri bir nebze olsa da görebilir, onlar
hakkında bir fikir sahibi olabiliriz. Yeni edindiğimiz bu fikirleri ise geleceği şekillendirmek için
bir rehber ya da bir uyarı olarak kullanabiliriz.
Dünya kötü olmayı hak etmeyecek kadar güzel ve özelken, insanlığın boyut olarak
küçük ama etki olarak kocaman hataları ile mahvolmamalı. Kendi kendimizi yok etmemek
için, yapabileceğimiz en iyi şey olabileceklerin farkında olmak, bu farkındalığı avantaj olarak
kullanmak. Swastika Geceleri ise bu yolda okunması gereken en önemli kitaplardan biri
olarak görülebilir kesinlikle.
Download